12 Eylül Öncesine Dönmek Ýstiyoruz! Demokratik Haklar Mücadelesini Yükseltelim! Demokrasi Ýçin Kürtlere Özgürlük! Özgürlük Savaþan Ýþçilerle Gelecek! AY L I K K O M Ü N Ý S T G A Z E T E
E Y L Ü L - 2 0 0 9 Ö Z E L S AY I 1
F Ý YAT I : 2 5 K U R U Þ ( K D V D A H Ý L )
Örgütlerine Vekillerine Sahip Çýk! Dayanýþmayý Elden Býrakma!
12 Eylül Rejimine Boyun Eðme! 2009 12 Eylül ü hükümetin «Kürt açýlýmý» yahut «demokratik açýlým» diye adlandýrdýðý düzenlemelerin damga vurduðu bir iklimde geldi. Geçen yýl Ergenekon davalarýnýn damga vurduðu bir ortamda acaba bu vesileyle «12 Eylülcüler de yargýlanýr mý?» türünden umutlarýn körüklendiði bir iklim hâkimdi. Bu yýl12 Eylül ün yirmi dokuzuncu yýl dönümüne gelirken adeta «demokratik açýlým» denen düzenlemelerle 12 Eylül döneminin sona erdirilmekte olduðuna dair bir hava yaratýlmak isteniyor. Gerçekten de hükümetin «demokratik açýlým» diyerek sanki 12 Eylül döneminin sona erdirilmekte olduðuna dair bir hava yaratmak istediði açýktýr. Ama solda duran akýmlarýn bu süreçten böyle bir beklentiye kapýlmalarý için evvela12 Eylül de ne olup bittiðini ve bu dönüm noktasýnýn ardýndan nelerin deðiþtiðini unutmuþ olmalarý lazým. Doðrusu «12 Eylül de faþizm hüküm sürüyordu, hâlâ faþist diktatörlük hüküm sürüyor» diye bakanlarýn bir deðiþiklik olduðuna dair bir saptama yapmaya ihtiyaçlarý yoktur. Ama bu tutum 12 Eylül öncesinde sola damgasýný vuran akýmlarýn o zamanki durumlarý ile bugünkü durumlarý arasýndaki farkýn üzerini örterek avunma kaygýsýný ifade eder. 12 Eylül rejiminin sendika hareketini ve solu oluþturan akýmlarý bir daha 70 li yýllardaki düzeylerine ulaþamayacak ölçüde budadýðý açýktýr. Bu bakýmdan ele alýnýrsa 12 Eylül döneminin tablosu hâlâ aþýlabilmiþ deðildir; yani sol hareketin deðiþik bileþenlerinin yahut onlarýn uzantýlarýnýn 12 Eylül darbesinin ardýndan bir daha 70 li yýllardaki çap ve etkinliklerine ulaþamadýðý açýktýr. Genellikle bu durum 12 Eylül rejiminin baskýlarý ile açýklanýr. Oysa bu baskýlarýn sadece Türk soluna yönelmediði açýktýr. Hatta Kürt hareketinin daha aðýr baskýlarla yüz yüz yüze kaldýðýný söylemek yanlýþ deðildir. Peki nasýl oluyor da ayný sürecin
sonunda Türkiye devrimci ve sosyalist hareketi ile sendikal akýmlar bir daha belini doðrultamazken Kürt hareketi bunlarýn tümünü aþan bir çapa ulaþacak tarzda güçlenmiþtir? Genellikle bu soruya cevap vermekten kaçýnýlmaktadýr. Yahut bu geliþmeyi PKK nin ulusal bir hareket olmasýyla ve bu dinamikten yararlanmasýyla açýklama tutumu revaçtadýr. Oysa PKK nin Kürt ulusal dinamiðinden yararlanmak isteyen tek akým olmadýðý açýktýr. Ve bugün gelinen noktada emekçilerin ve ezilenlerin sendikal hareketin ve solun tümünün harekete geçirdiðinden çok daha büyük bir kesimini harekete geçirmekte olduðu da sýr deðildir. Öte yandan, 12 Eylül dönemecine gelindiðinde yükselmekte olan ve 12 Eylül darbesi ile asýl durdurulmak istenen dinamik, 1970 li yýllarýn ikinci yarýsýndan itibaren ivme kazanan Kürt hareketidir. Ama Kürtler 12 Eylül darbesinden sonra çok daha aðýr baskýlara maruz kalýp darbeler almýþ olsalar dahi, bu ivme 12 Eylül rejimi tarafýndan durdurulamamýþtýr. Hatta OHAL uygulamasý bir bakýma batýda nispeten açýlan 12 Eylül pencerelerinin Kürtler üzerinde kapalý tutulmasý anlamýna gelmiþtir. Buna raðmen, bu dinamikten beslenen ve bu rüzgârý arkasýna alan Kürt hareketi PKK þahsýnda, daha 12 Eylül Cuntasý kenara çekilmeden önce, sadece kendi ölçeðinde deðil, bütün Kürdistanlý örgütlere ve Türkiye devrimci hareketinin toplamýna kýyasla ciddi bir geliþme ve güçlenme göstermiþtir. 12 Eylül öncesinden sonrasýna uzanarak büyüyen ve geliþen tek akým Kürtlerin içinden çýkmýþtýr demek yanlýþ deðildir. Bir baþka deyiþle, 12 Eylül rejimi asýl önlemek ve geriletmek için yola çýktýðý dinamiðin büyüyüp geliþmesine engel olamamýþtýr. Bugün sözümona «Kürt açýlýmý» yahut «demokratik açýlým» kýlýflarý altýnda yapýlmak istenen de 12 Eylül rejiminin o gün bugündür yapamadýðý iþi tamamlamaktýr.
Nitekim hükümetin sözümona «Kürt açýlýmý»ný PKK yi ve DTP yi muhatap almadan çözme arayýþý bunun bir ifadesidir. Komünistler bu süreçte «Savaþýn Haklý Tarafý, Onurlu Barýþýn Tek Muhatabý Kürt Halkýdýr» diyerek hareket etmektedir. Bu tutum devletin «demokratik açýlým» adý altýnda ve güya 12 Eylül le hesaplaþýyormuþ edasýyla, «Kürt sorunundan kurtulma» manevralarýnýn üzerindeki örtüyü kaldýracaðý gibi, 12 Eylül rejimine son vermek için hangi yolun tutulmasý gerektiðine de iþaret etmektedir. Kürt hareketinin 12 Eylül e raðmen kesintiye uðramaksýzýn geliþmesi, neredeyse bir bütün olarak Türkiye devrimci hareketini ikame eden, hiç deðilse onlarý gölgesi altýna alan bir çap ve etkinlik kazanmasýna yol açmýþtýr. Nitekim devrimci ve sosyalist akýmlarýn bir kýsmý 12 Eylül sonrasýnda geliþememelerinin izahýný açýkça veya örtük biçimde Kürt hareketinin ön almasýnda bulmaktadýrlar. Bir baþka açýdan da Kürt hareketinin duraklamasý veya gerilemesiyle nihayet önlerinin açýldýðý hissine kapýlanlarýn olmasý da bu olgu ile ilgili olsa gerektir. Ne olursa olsun 12 Eylül rejiminin durdurup budayamadýðý Kürt hareketinin bugün Türkiye deki demokrasi mücadelesinin en diri ve etkili dinamiiðini temsil ettiði açýktýr. Bu nedenle 12 Eylül rejimine son vermek üzere yürütülecek bir mücadelenin hangi dinamiðin üzerinde geliþeceði de bellidir. 12 Eylül ün ölü topraðý devrimci hareketin üzerinden atýlmadan yaþadýðýmýz topraklarý kanlarý ve terleriyle sulayanlarýn da özgürleþmesi mümkün deðildir. 12 Eylül ün tasfiyeci saldýrýlarýna karþý koyabilmenin yolu da bu tasfiye dalgalarýnýn yarattýðý ortamdan emekçilerin ve ezilenlerin birleþik kitlesel seferberliðini saðlamaktan ve bu doðrultuda yaratýlmýþ olan mevzileri koruyup geliþtirmekten geçmektedir. 12 Eylül dönemi ancak bu mücadele baþarý kazandýðý takdirde son bulacaktýr.