Ic19

Page 1

Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için

iþçi cephesi Yeni Dönem sayý: 19

Eylül 2005

http://iscicephesi.org

ulusal soruna

SINIFSAL ÇÖZÜM Ýlan Tahtasý, Gündem ve Politika

syf. 2-7

Kentsel Yaðma Projesi Ulusal Soruna, Sýnýfsal Çözüm Doðu Kürdistan’da Ayakalanma ve Ulusal Sorun ABD Ýran’ý Ýþgal Edebilecek mi? Sýnýf Mücadelesi

syf. 8 -12

Hükümet Kamu Emekçilerine Kaþýkla Zam Veriyor Bir Sömürü Yöntemi: Parçabaþý Üretim Fabrikalardan okur mektuplarý Coca Cola iþçilerinin Mücadelesi Turkuaz Ýþçilerinin Tamamý Ýþten Çýkarýldý

Ulugay ve Tibet iÝþçilerinin Mücadelesi Devam Ýleri Deri Ýþçilerine Jandarma Saldýrýsý Örsan Tekstilde Ýþten Çýkarma Erdemir’deProtestolar Yaygýnlaþýyor Okullar Açýlýyor

syf. 13-14

Okul mu, Ticarethane mi? Eðitim Parasýz Olmalý Okullar Yeni Sorunlarla Açýlýyor 65. Ölüm Yýldönümünde Troçki Leon Troçki, Devrimci ve Marksist

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR

syf. 15-16

1


ÝLAN TAHTASI

GÜNDEMDEN...

“Kentsel Yaðma Projesi” Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi, þehir merkezindeki bazý emekçi semtlerini “iyileþtirme” bahanesi ile yýkmaya baþladý. “Kentsel Dönüþüm Projesi” adý verilen bu saldýrý, mahallelerdeki direniþlere raðmen hýzla devam ediyor. Yýkýmýn gerçek amacý belli: birincisi, þehir merkezindeki bu bölgeleri burjuvazinin hizmetine sokmak. Ýkincisi, özellikle solun örgütlü olduðu mahalleri seçerek bu bölgelerdeki emekçileri þehir dýþýna atmak ve bu bölgeleri daha da örgütsüz hale getirmek. Yýkýmlar sonuçlandýðýnda on binlerce insan evlerinden söküp atýlmýþ olacak. Saldýrýlar önce Pendik Aydos’la baþladý. Direniþe raðmen gecekondular polis ve jandarmanýn kontrolünde yýkýldý. Direniþ, güvenlik güçlerini birkaç kez geri püskürtmeyi baþardý. Formula 1 yarýþlarýndan önce (14 Temmuz 2005) Kurtköy Cambazbayýrý’nda 44 ev daha zorla yýkýldý. Bu bölgede direniþ birkaç gün sürdü. Kurtköy’ü Okmeydaný Kulaksýz’daki yýkýmlar izledi. 17 ve 21 Temmuz’da direniþe raðmen 48 ev yýkýldý. Olimpiyat köyü’nün yakýnýndaki Bayramtepe’deki 700 konuttan 48’ine yýkým kararý çýktý. Yýkým ekiplerinin saldýrýsý halk tarafýndan püskürtüldü. 22 ve 28 Temmuz’da Nurtepe Güzeltepe’deki evler yýkýldý. Polisin müdahalesi sonucunda 15 kiþi Nurtepe’de gözaltýna alýndý. Yýkýmlarýn önümüzdeki günlerdeki hedefi ise Gülsuyu semti. Yýkýmlara Karþý Mücadele

2

Mahallelerde, devrimci gruplarýn da desteðiyle, yýkýmlara karþý önemli direniþler yaþanýyor. Ancak direniþlerin kitlesel olmayýþý devletin güvenlik güçlerinin kontrolünde yýkýmlarýn gerçekleþmesiyle sonuçlanýyor. Bu mücadeleleri birleþtirmek için “Yýkýmlara Karþý Emekçi Halk Koordinasyonu” kuruldu. Koordinasyon, 31 Temmuz’da Okmeydaný’nda yýkýmlarý durdurmak ve yaþam alanlarýný korumak için yaklaþýk 3000 kiþinin katýldýðý bir yürüyüþ gerçekleþtirdi. Ayrýca 28 Aðustos’ta Kadýköy meydanýnda “Kentsel Dönüþüm Projesi”ne karþý bir miting gerçekleþtirildi. Yýkýmlarýn sona erdiði semtlerde yeni bir mücadele gündemde “Durak Kondular”. Yýkýmlarýn ardýndan ev sahipleri “Sosyal konut” denen evlere yerleþtiler. Evlerine bir bedel biçildi, artaný ise taksit taksit ödenecek. Ancak kiracýlar daha da zor durumda. Onlar da buna karþý belediye duraklarýný iþgal etmeye giriþtiler. Nurtepe’nin Güzeltepe mahallesinde evleri yýkýlan 6 kiracý duraða konut olarak yerleþtiler.

Yýkýmlara Karþý Mücadelenin Çeliþkisi Yýkýmlara karþý emekçi halkýn barýnma hakkýný savunuyoruz. Bu mücadeleleri destekliyoruz. Ancak konut sorununun kapitalizm altýnda çözümlenemeyeceðini de biliyoruz. Barýnma sorununun geçici olarak da olsa giderilmesi bir kýsým emekçiyi rahatlatýr, ancak kapitalist sömürüyü azaltmaz ve bütün iþçi ve emekçilerin barýnma sorununu da temelden çözmez. Bu nedenle sol hareketin gücünü bu alana odaklamasý ve mücadelenin en önemli alaný olarak burayý görmesi sol hareketi ve mücadeleyi bir çýkmaz sokaða sokar. Kapitalist sistem içerisinde, mücadelelerle emekçileri ev sahibi yapmak onlarý mülk sahibi yapmak anlamýna geliyor. Geçmiþte ve hatta yakýn geçmiþte þehitler verilerek, bedeller ödenerek devrimcilerin koruduðu mahallerde emekçi halka verilen gecekondular bugün birer apartmana dönüþtü. Ev sahipleri de kira gelirleri ile yaþamaya baþladý. Neredeyse hiçbirinin kapýsý devrimcilere açýlmaz oldu. Yýkýmlara karþý barýnma hakkýný savunmak ve emekçi halkla birlikte mücadele etmek gerekir. Ancak bu mücadele, emekçi halký mülk sahibi yapmak için mücadeleye veya kapitalizm koþullarýnda bir tür baðýmsýz “devrimci” gettolar yaratmak hayaline dönüþmemelidir. Bu mücadelenin sýnýf mücadelesiyle baðlantýsý kurulabilmeli ve kapitalist sistem teþhir edilmelidir. Engels, Konut Sorunu broþüründe emekçileri konut sahibi yapma ütopyasýný savunan Proudhon ve diðer küçük burjuva sosyalistleri eleþtirir ve bunun bir mülk edindirme politikasý olduðunu açýklar. Hala güncel olduðunu düþündüðümüz, Engels’in konut sorununun çözümü üzerine önerileriyle yazýmýzý bitirmek istiyoruz. “Ancak bir þey kesindir; rasyonel kullanýmý varsayýmýyla, büyük kentlerde, herhangi bir gerçek “konut darlýðýný” anýnda giderecek mesken için yeterli bina zaten vardýr. Bu doðal olarak, ancak, mevcut sahiplerin mülksüzleþtirilmesiyle, yani onlarýn evlerine evsiz iþçileri ya da bugünkü evlerinde aþýrý derecede kalabalýk olan iþçileri yerleþtirerek olabilir. Proletarya, siyasal güç kazanýr kazanmaz kamu çýkarlarý uðruna alýnacak böyle bir önlemin uygulanmasý, mevcut devletçe yapýlan diðer kamulaþtýrmalar ve yerleþtirmeler kadar kolay olacaktýr.” (F.Engels, Konut Sorunu, Seçme Eserler, Cilt:II, S:364-447, Birinci Baský, Sol Yayýnlarý, Temmuz 1977) Derya Deniz


Son dönem geliþmelerin ýþýðýnda gündemin en önemli maddesi “Kürt Sorunu” haline geldi. Kuþkusuz “sorun”un kendisi eski ve önemi yadsýnamaz; dolayýsýyla bu noktada bir yenilik ve/veya deðiþiklik yok. Yeni ve/veya deðiþik gibi görünen Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn, Türkiye’nin bir “Kürt Sorunu” vardýr açýklamasýydý. Hükümet, devletin “geleneksel yaklaþým”ýnýn dýþýnda olduðu düþünülen bu ifadesiyle geniþ çaplý bir tartýþmayý tetikledi. Bu çerçevede tüm kesimler tutum ve konumlarýný bir kez daha belirttiler. Biz Ýþçi Cephesi olarak tüm halklarýn olduðu gibi Kürt halkýnýn da kendi kaderini tayin etme hakkýný dün olduðu gibi bugün de savunuyoruz. Diðer yandan yaþadýðýmýz çaðda ulusal sorunlar (baðýmsýzlýk ve toprak sorunu) sosyalist bir devrim dýþýnda çözüme kavuþamaz. Demokratik devrimin sorunlarýnýn çözümü sosyalist bir devrim ihtiyacýna baðlanmýþtýr. Kürt ve Türk iþçi ve emekçilerinin sorunlarýnýn kaynaðý burjuva kapitalist sistemdir ve çözüm ulusal deðil sýnýfsal çýkarlara baðlýdýr. Burjuva devlet ve asker-polis rejimi varlýðýný sürdürdüðü sürece Kürt halkýna çözüm diye sunulanlar olsa olsa Kürt burjuvazisinin sorunlarýný çözecektir; Kürt iþçi ve emekçilerinin deðil. Evet, sorun ulusal deðil sýnýfsal bir sorundur. Ama bu yaklaþým Kürt halkýnýn kendi kaderini tayin etme hakkýný teorik düzeyde kabul edip, pratik olarak görmezden geldiðimiz anlamýna gelmez. Tam tersine “Kürt Sorunu”nu, “ekonomik, sosyal ve kültürel” bir sorun olarak gören ve yol, asfalt, okul, hastane, birkaç Kürtçe eðitim veren dershane ve Kürtçe yayýn yapan radyo-tv ile bu sorun çözülür diye bakan anlayýþlarla devrimci Troçkist anlayýþýmýz arasýnda tam bir uçurum bulunmaktadýr. Bir kez daha ifade etmek gerekirse; Kürt halký kendi kaderini tayin hakkýna tam anlamýyla sahip olmalýdýr. Bu hak sýnýrlandýrýlamaz, þartlara baðlanamaz. Kürt halký kendi geleceðinin nasýl olacaðýna kendisi karar vermelidir. Burjuvazinin çözümü ise, burjuva reformlar yoluyla Kürt illerini “ekonomik, sosyal ve kültürel olarak kalkýndýrma”, diðer bir deyiþle kapitalist piyasanýn ihtiyaçlarýna göre yeniden yapýlandýrmaktýr. Erdoðan’ýn önce Haziran ayýnda çeþitli kesimlerden kiþilerce yayýmlanan bildirinin imzacýlarýndan 12’si ile yaptýðý görüþmede ve ardýndan yaptýðý Diyarbakýr ziyaretinde “Kürt Sorunu” ifadesini kullanýrken kastettiði çözüm iþte bu burjuva reform çözümüdür. 23 Aðustos tarihinde gerçekleþen Milli Güvenlik Toplantýsý’nda, Doðu ve Güneydoðu Anadolu Bölgesi’ne yönelik olarak, ‘’ekonomik, kültürel ve sosyal geliþtirme çabalarýnýn’’ arttýrýlmasý vurgusunun öne çýkmasý, generallerin sadece askeri yöntemlerle olmaz, sosyal politikalar da gerekir açýklamalarý bu burjuva çözüm modelinin TSK’nýn da dahil olduðu çok geniþ bir kesim tarafýndan kabul gördüðünün bir ifadesidir. Benzer þekilde KONGRA-GEL’in Abdullah

Öcalan’ýn ilan ettiði, “Demokratik Cumhuriyet” projesinden hareketle “görüþmeler yoluyla barýþýn saðlanmasýný” sahiplendiklerini ilan etmesi ve ”…Biz devlete karþý deðil, devleti demokratikleþtirme ve demokratik devletle Türkiye’nin bütünlüðü çerçevesinde sorunun çözümünü hedefleyen bir siyasi anlayýþý esas almaktayýz.” açýklamasýný yapmasý, bu burjuva çözüm modelinin, silahlý reformizmden, Demokratik Cumhuriyet reformizmine gelen PKK önderliði tarafýndan da sahiplenildiðini göstermekte. Oysa çözüm için BASK örneðini gösterenler bir þeyi atlýyor ya da saklýyor: örneðin Ýspanya’nýn en büyük bankasý BASK sermayesine ait, ulusal mücadelenin sýçrama yaptýðý 1960’lý yýllarda BASK bölgesi çok önemli bir sanayi merkezi ve bugün BASK’da yol-asfalt, okul-hastane, kendi dilinde gazete-okul, radyo-tv var, ama bunlara raðmen büyük bir iþsizlik söz konusu, rejimin baský ve þiddeti açýk bir þekilde devam etmekte. Kuþkusuz bu tablo BASK’lý iþçi ve emekçileri deðil ama BASK ve Ýspanya burjuvazisini memnun etmekte.

GÜNDEM

Ulusal Soruna, Sýnýfsal Çözüm

Deniz Baykal’ýn “Kürt Sorunu” konusunda CHP’nin yeni politikasýný anlatýrken Kürt deðil “Güneydoðu Sorunu” ifadesini kullanmasý bu açýdan önemli. Baykal aslýnda þunu diyor: Kürt halkýnýn kendi kaderini tayin etme hakký ve ulusal baðýmsýzlýk mücadelesi bir terör hareketidir. Ama Türkiye’nin bir “Güneydoðu Sorunu” vardýr. Baykal’a göre bu sorun burjuva reformist bir çözüm ile –BASK örneðinde de olduðu gibi- sermayenin ihtiyaçlarý doðrultusunda bölgenin yeniden yapýlandýrýlmasýyla çözülmelidir. Bu tanýmlama ve çözüm planý bugün burjuvazinin, askerin, hükümetin, CHP’nin, AB ve ABD’nin de istediði þeydir. Erdoðan’ýn “Kürt Sorunu”, Baykal’ýn “Güneydoðu Sorunu” ve MKG’nýn “terörle mücadele sürecek; ekonomik, sosyal, kültürel düzenlemeler de gerekli” yaklaþýmý bir ve ayný planýn farklý kurumlar tarafýndan ifadelendirilmesidir. Ve PKK, “Demokratik Cumhuriyet” projesi ile bu plana göz kýrpmaktadýr… Ulusal sorun sýnýfsal bir çözüm gerektiriyor. Bu doðrultuda: Burjuva reformist planlarýn teþhir edilmesi… Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakký doðrultusunda verdiði her mücadelenin desteklenmesi… Bu hakkýn tam olarak elde edilmesinin ancak tüm bölge düzeyinde olanaklý olabileceðinin benimsenmesi… ABD emperyalizminin ve Siyonizm’in bölgeden atýlmasý… Ýslamcý ya da sözde laik tüm kukla ve diktatörlük rejimlerinin yýkýlmasý… Bütün petrol kaynaklarýnýn ve aðýr sanayi kuruluþlarýnýn ulusallaþtýrýlmasý… Köklü toprak reformlarýnýn yapýlarak aðalýk sisteminin laðvedilmesi… Bölge halklarýnýn kardeþçe birliðini saðlayacak iþçi ve emekçi iktidarlarýnýn kurulmasý… Ýþçi Cephesi

3


Doðu Kürdistan’da ayaklanma ve ulusal sorun 9 Temmuz günü Ýran’ýn Mahabad kentinde Ýslamcý diktatörlük rejiminin güvenlik güçlerinin önce Shwaneh Gaderi adlý genci, ardýndan da bunu protesto edenlerin arasýndan iki kiþiyi daha katletmeleri sonucunda Doðu Kürdistan’da yaygýnlaþan kitle ayaklanmalarý þimdilik durulmuþ gözükmekle birlikte, yakýn gelecekte bölge Kürtlerinin kendi kaderlerini tayin hakký doðrultusunda yeni atýlýmlar yapmaya hazýrlanmakta olduklarýna iþaret etmekte. Mahabad protestolarý kýsa sürede baþta Sardasht, Baneh, Piranshahr, Sanandaj, ve Saghez olmak üzere diðer Kürt kentlerine yayýlmýþ, rejim güçleriyle giriþilen çatýþmalar sonucunda 20 kiþi ölmüþ, 300 kiþi de yaralanmýþtý. Ýslamcý diktatörlük ayaklanmayý bastýrabilmek amacýyla bölgeye 100 bin kiþilik askeri birlik ve 6 bin kiþilik özel tim gücü yýðmýþ durumda. Olaylar sýrasýndaki en önemli geliþmelerden biri de, Ýran ve Irak’taki peþmergelerin suskunluðuna karþýlýk, Türkiye’de üslenmiþ olan HPG (Hézén

4

Parastina Gel – Halk Savunma Güçleri) gerillalarýnýn 20 ve 21 Temmuz’da Ýran sýnýrýný aþarak 16 Devrim Muhafýzýný öldürtmeleri ve 12’sini de yaralamalarý olmuþtu. 7 Aðustos günü ise bütün Doðu Kürdistan’da genel grev ilan edilmiþ ve tüm kepenkler kapatýlmýþtý. Bütün bu geliþmeler Ýran’ý olduðu kadar Türk hükümetini de aþýrý derecede tedirgin etmekte. Nitekim Aðustos ayý sonunda Ýran ve Türk istihbarat yetkilileri Van’da bir araya gelerek PJAK (Partiya Jiyanî Azad a Kurdistanê - Kürdistan Özgür Yaþam Partisi) ve HPG gerillalarýna karþý ortak operasyonlar yapmaya karar verdiler. Ama Tahran ve Ankara’yý telaþlandýran sorun bunun çok daha ötesinde. Ýki hükümet de, Irak Kürdistaný’nýn federe bir devlet yapýsýna yönelmesinin Ýran ve Türkiye’deki Kürtler için bir örnek ve kendi “toprak bütünlükleri için bir tehdit” oluþturmasýndan endiþe etmekteler. Özellikle Ýran hükümeti Kürt ayaklanmasýnýn Amerika’nýn bir oyunu olduðunu iddia etmekte ve Kürtleri emperyalizmin ajaný olarak suçlamakta, bölgedeki baský ve katliamlarýný böylece meþru göstermeye çalýþmakta.

Kürt panoramasý Kürdistan’ýn bütünü açýsý bakýldýðýnda, bölgedeki kitlelerin beklentilerini ve seferberliklerini denetim altýnda tutan ve yönlendiren en büyük partilerin hemen hiç biri ABD’nin bölgedeki varlýðýna, Irak’taki iþgaline, Ýran hükümetine yönelik tehditlere karþý çýkmamakta. Tam tersine Irak’ta Kuzey Irak Sorumlusu Barzani’nin KDP’si ve Irak Cumhurbaþkaný Talabani’nin KYB’si ABD emperyalizmi ile tam bir iþbirliði içinde bir “mini Kürt devleti” projesini gerçekleþtirmeye çalýþýyorlar. Bu önderliklerin temel amacý, Barzani açýsýndan Güney Kürdistan’daki aþiretinin elinde tuttuðu topraklarý yitirmemek, Talabani açýsýndan da devlet bürokrasisi içinde ayrýcalýklý bir yer edinmek. Bunun yaný sýra elbette, petrol gelirlerinden kendi kesimlerine önemli bir pay kapabilmek. Irak’taki Direniþ hareketinin verdiði ulusal kurtuluþ mücadelesine cepheden karþý olmalarýnýn ve direniþçileri terörist olarak tanýmlamalarýnýn nedeni de bu. Bu açýdan bakýldýðýnda, yakýn gelecekteki Irak Kürt federasyonunda, ya da eðer gerçekleþirse, gelecekteki bir mini Güney Kürt devletinde, Kürt halkýnýn ne kendi kaderini tayin etme hakký, ne de ulusal baðýmsýzlýðý saðlanmýþ olabilecek. En iyimser yaklaþýmla, emperyalizm iþbirlikçisi feodal aþiretlerin zulmü altýnda yaþayan bir yeni-sömürge ülke doðmuþ olacak. Ýran’daki önde gelen Kürt partilerinin bölgedeki emperyalist egemenlik karþýsýndaki tavýrlarý da Barzani ve Talabani’ninkinden farklý deðil. Kendi aðýzlarýndan dinleyecek olursak, 30 Ocak 2005’te Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) ile Ýran Kürdistan Demokrat Partisi’nin gerçekleþtirdikleri ortak toplantýda, PSK temsilcisi Yýlmaz Çamlýbel’in yaptýðý konuþma çok izah edici: “Öyle görünüyor ki, Amerika önümüzdeki günlerde Ýran’a yönelik bir müdahalesi söz konusudur. Belki Irak’ta olduðu gibi, askeri bir müdahale olmayabilir. Ama þu anda mevcut olan Ýran rejimini deðiþtirecek bir


POLÝTÝKA

müdahale olacaktýr. Bu durum Türkiye’nin demokratik bütünlüðü Tutumumuz Doðu Kürdistan’da Kürt halkýný ve sembollerine saygý temelinde ilgilendirecek önemli bir geliþme barýþ ve demokratik çözüm için Kürdistan’ý parça parça emperolacaktýr. Bu açýdan, halkýmýzýn en ortaya çýkan olanaklarýn yalizmin sömürgesi haline getirecek eski partilerinden biri olan ve deðerlendirilmesi gerektiðini tüm iþbirlikçi planlar, karþý devrime bugüne kadar zorlu ve fedakar bir düþünüyoruz. Tüm sorumlu siyasi hizmet emekte, Kürt halkýnýn kendi mücadele sergileyen Ýran Kürdistan aktörlerin sorunu istismar konusu kaderini tayin hakkýný ve ulusal Demokrat Partisi bu mücadeleye yapmadan çözüm yönünde hassas baðýmsýzlýk mücadelesini engelhazýr olmalýdýr.” Ýran KDP’si genel ve sorumlu davranmasý, sürecin lemekte, ve bölge halklarýný sekreteri Mustafa Hicri’nin sözleri özellikleri bakýmýndan hayati bölmekte, onlarý emperyalizmin de ayný açýklýkta idi: “...son öneme sahiptir. Biz devlete karþý yaný sýra kendi baskýcý rejimleri dönemlerde ABD, Ýran’ý da Büyük deðil, devleti demokratikleþtirme ve karþýsýnda zayýflatmaktadýr. Ne Ortadoðu Projesi çerçevesi içine demokratik devletle Türkiye’nin ABD birleþik bir Kürdistan’a izin aldýðý için biz ÝKDP olarak, bütünlüðü çerçevesinde sorunun verecektir, ne de onun kuklasý oluþabilecek deðiþimlere kendi- çözümünü hedefleyen bir siyasi bölge rejimleri Kürt halkýnýn mizi hazýrlýyoruz.” Açýk ki, Ýranlý Kürt anlayýþý esas almaktayýz.” özgürleþmesine olanak tanýliderler de umutlarýný yacaktýr. Tam tersine emperyalizme baðlamýþ uzlaþmacý Kürt önderlikler durumdalar. (ABD Ýran’daki iþbirlikçiliklerinin getirdiði Kürt önderliklerinin tüm emperyalizm Azerilere yönelik çalýþrantlarla emekçi halk malarýný da Azerbaycan taraftarlýðýna ve karþý devrimci üzerindeki egemenliklerini tutumlarýna raðmen, biz devrimci sürdürürken, bölge uluslarý üzerinden yürütüyor.) Troçkistler, bir yandan bu önderlikleri birbirine düþürülecek, Türkiye kesiminde ise emekçi halklara teþhir ederken, bir emekçi halklar birbirine PKK’nýn ABD emperya- yandan da Kürt ulusunun kendi kaderini saldýrtýlacaktýr. lizmine bu denli açýk bir tayin hakký doðrultusunda verdiði her desteði söz konusu deðil. mücadeleyi desteklemeye devam Bununla birlikte, Kürt Bununla birlikte Öcalan’ýn ediyoruz. Bu hakkýn tam olarak elde önderliklerinin tüm emilan ettiði “Demokratik edilmesi ancak ABD emperyalizminin ve peryalizm taraftarlýðýna ve Cumhuriyet” projesi, Kuzey karþý devrimci tutumlarýna Siyonizmin bölgeden atýlmasý, Ýslamcý ya Kürdistan’ý Türkiye’deki raðmen, biz devrimci burjuva devletine ve asker- da sözde laik tüm kukla ve diktatörlük Troçkistler, bir yandan bu polis rejimine baðýmlý rejimlerinin yýkýlmasý; bütün petrol önderlikleri emekçi halklara ve aðýr sanayi teþhir ederken, bir yandan kýlmaya yönelik. “Görüþ- kaynaklarýnýn meler yoluyla barýþýn kuruluþlarýnýn ulusallaþtýrýlmasý, köklü da Kürt ulusunun kendi saðlanmasý” söylemi de bu toprak reformlarýnýn yapýlarak Barzani kaderini tayin hakký projenin taktik adýmý olarak ve benzerlerine hayat veren aðalýk doðrultusunda verdiði her geliþtirilmekte. Bu yak- sisteminin laðvedilmesi; bölge mücadeleyi desteklemeye laþým, KONGRA-GEL’in halklarýnýn kardeþçe birliðini saðlayacak devam ediyoruz. Bu hakkýn yayýmladýðý duyuruda iþçi ve emekçi iktidarlarýnýn kurulmasýyla tam olarak elde edilmesi açýkça görülebilir: ancak ABD emperyaolanaklýdýr. “Toplumlarýn en duyarlý lizminin ve Siyonizmin kesimi olan bir grup aydýn bölgeden atýlmasý, Ýslamcý çevresinin barýþ giriþimi ya da sözde laik tüm kukla baþlatmasýyla birlikte, Türkiye’de ve diktatörlük rejimlerinin yýkýlmasý; Kürt sorununun barýþçýl çözümü PKK Türkiye’ye yönelik bir ABD bütün petrol kaynaklarýnýn ve aðýr için olumlu bir hava yaratýlmýþtýr. iþgalini elbette savunmuyor, çünkü sanayi kuruluþlarýnýn ulusallaþSon olarak aydýnlarýn Türkiye Türk rejimi ABD’nin kara listesinde týrýlmasý, köklü toprak reformlarýnýn Baþbakaný ile gerçekleþtirdiði deðil, üstelik onun en yakýn yapýlarak Barzani ve benzerlerine görüþme ve Baþbakanýn dostlarýndan biri. Ama Türkiye’nin hayat veren aðalýk sisteminin Diyarbakýr’da yaptýðý konuþmada ad emperyalist Avrupa Birliði projesine laðvedilmesi; bölge halklarýnýn konularak sorun tanýmlanmýþ ve katýlmasýndan yana olduðu ve kardeþçe birliðini saðlayacak iþçi Kürt sorununun demokratik AB’nin basýncýndan medet umduðu ve emekçi iktidarlarýnýn kurulcumhuriyet ekseninde çözüleceði da kimsenin gizlisi deðil. Özetle, masýyla olanaklýdýr. beyan edilmiþtir... Aydýnlarýn bölgelerin hiç birinde iþçi sýnýfý ve giriþimlerine Türkiye Baþbakaný emekçi halklar ile Kürt Önümüzdeki dönemin temel görevi, Recep Tayyip Erdoðan’ýn verdiði mücadelesinin emperyalizme ve Irak direniþinin ve ulusal kurtuluþ karþýlýk ve ardýndan yaptýðý kapitalizme karþý birleþtirilmesini mücadelesinin güçlendirilmesi, Kürt açýklamalar çözüm için olumlu bir savunan kitlesel bir önderlik halkýný da bu mücadeleye katacak hava yaratmýþtýr. Ancak karþýlýklý bulunmamakta. önderliðin geliþtirilmesidir. olarak güven arttýrýcý adýmlarýn atýlmasýyla sürecin ilerletilmesi gerekmektedir. Bundan hareketle Murat Yakýn

5


ABD Ýran’ý iþgal edebilecek mi ? ABD baþkaný George W. Bush daha seçimleri kazanmadan, en önemli danýþmanlarý Paul Wolfowitz, Richard Perle, Douglas Feith ve bugün dýþ isleri bakanlýðýný da yürütmekte olan Condoleza Rice, “yeni Amerikan çaðý projesi” olarak tanýnan bir planý gündeme getirmiþlerdi. Plan temel olarak bölgedeki zengin enerji kaynaklarýný tümüyle denetim altýna almak ve ABD’nin bölgedeki jeopolitik etkinliðini daha da güçlendirebilmek için, Ortadoðu haritasýný yeniden düzenlemeyi öngörüyordu. Önce Afganistan’ýn ve ardýndan Irak’ýn iþgaliyle birlikte yürürlüðe konan bu stratejik plan iki belirleyici politika üstünde yükseliyor; ilki bölgede ABD emperyalizmi’nin mutlak askeri üstünlüðünün tesisi -kuþkusuz emperyalizmin bölgedeki jandarmasý olan Ýsrail’in de desteði ile- ve ikincisi Irak, Ýran ve Suriye gibi ülkelerin o ana dek sahip olduklarý görece baðýmsýzlýðýn ortadan kaldýrýlmasý. Irak’taki emperyalist iþgal bir yandan bu politikanýn derinleþtirilerek hayata geçirilmesini saðladý, ama öte yandan daha önce hesaplanmayan bir faktör, yani Irak’ta her geçen gün büyümekte olan anti-emperyalist direniþ ve bu direniþin neden olduðu kaos, emperyalizmi çeliþkilerle yüklü bir sürecin eþiðine getirdi.

Zira ABD hükümeti Irak’ta kontrolü saðlamak için, ülke içinde ciddi bir muhalefetle karsýlaþmaksýzýn daha fazla sayýda asker gönderebilecek durumda deðil. Öte yandan Irak’ta geliþen direniþ karþýsýnda askeri bir yenilgiyi ve bunun politik sonuçlarýný kabullenerek Irak’tan çekilmeyi de göze alamýyor. Ýþte bu koþullar Bush hükümetini, mevcut emperyalist stratejiyi sürdürebilmek ve geniþletebilmek için deðiþik taktikler izlemeye zorluyor. Bu taktiklerin baþýnda askeri iþgalin yaný sýra, Avrupalý emperyalist müttefiklerle iþbirlikleri geliþtirmek ve BM gibi araçlarý seferber ederek -terörizme karþý mücadele, demokratikleþme ihtiyacý vb söylemler üzerinden- Ýran ve Suriye’yi basýnç altýna almak geliyor. Ýran’a yönelik nükleer þantaj Tahran yönetiminin enerji ihtiyacýný gerekçe göstererek, nükleer programýna yeniden baþlayacaðýný ilan etmesiyle beraber, bölgede Ýran’a yönelik basýnç ve tehditler de yoðunlaþmaya baþladý. Ýran yönetimi þu ana dek uluslararasý atom enerjisi kurumuyla (IAEA) oldukça þeffaf iliþkiler geliþtirmiþ olmasýna ve BM kararlarýna uyacaðýný ilan etmesine karþýn, yürürlüðe koyulan nükleer program

sayesinde 10 yýl içerisinde nükleer bomba üretecek kapasiteye ulaþacaðý ileri sürülerek bir yandan ABD, diðer yandan ise AB’nin üç belirleyici ülkesi olan Fransa, Ýngiltere ve Almanya’nýn ikili kýskacýna alýnmýþ durumda. Sorunu daha da kýrýlgan hale getiren ise Ýran üzerinde her geçen gün artan basýncýn artýk doðrudan bu ülkenin egemenlik alanýný tehdit eder hale gelmesi. Gerçek þu ki, Ýran’ýn 10 yýl içinde nükleer bomba üretme kapasitesine sahip olarak, bölgedeki “demokrasileri” tehdit edecek hale geleceði gerekçesi mevcut gerçeklik göz önünde bulundurulduðunda ikna edicilikten oldukça uzak kalýyor. Zira dünya üzerindeki nükleer güç dengesiyle ilgili rakamlar -yaklaþýk da olsa – bunun en açýk kanýtý. Dünya üzerindeki 20 bin nükleer baþlýðýn yarýsý ABD’nin elinde yaklaþýk yüzde 40’lýk bir kesimi ise Rusya Federasyonu’nda bulunuyor. Geriye kalan baþlýklar, BM “Güvenlik Konseyi’nin” üyesi olan üç ülke; Çin, Fransa ve Britanya’nýn elinde bulunuyor. Öte yandan Hindistan ve Pakistan’ýn da yaklaþýk 30 kadar nükleer baþlýða sahip olduklarý biliniyor. Ama bizzat BM’nin verileri daha da ilgi çekici bir durumu ortaya koyuyor, zira Ortadoðu‘da gerçekleþtirdiði iþgal ve Filistin halkýna yönelik zulmüyle, bölgede barýþýn en büyük düþmaný konumundaki Ýsrail devleti Negef çölünde 200 kadar nükleer baþlýk bulunduruyor. Ne var ki, Ýsrail devletinden ne BM ile iþbirliðine girmesi talep ediliyor, ne de bu son derece çatýþmalý bölgede elindeki nükleer güçle bölge için gerçek bir tehdit olarak kabul ediliyor. Gerçek neden

6

Gerçek þu ki, ABD yönetimi 1979 yýlýnda gerçekleþen Ýslam Devrimi’nden bu yana Ýranda bir rejim deðiþikliði gerçekleþtirme uðraþýnda. Bu doðrultuda ülke içinde dengesizlikler yaratmaktan askeri iþgale dek uzanan geniþ bir planlama daima hazýrda tutuluyor. Bu amaç doðrultusunda Washington yönetimi çeþitli sivil toplum kuruluþlarý aracýlýðýyla


planlarýný uygulama arayýþýnda. “Ýran Özgürlük Vakfý” bu stratejinin en önemli ayaklarýndan birini oluþturuyor ve Bush yönetiminin Ýran’a yönelik planlarýný kolaylaþtýrabilmek için dünya ölçeðinde lobi çalýþmalarý yapýyor. “Ýran’da Demokrasi için Ýttifak” ve “Ýran Muhalefet Konseyi” gibi yapýlanmalar tüm güçlerini Tahran yönetiminin kontrolü kaybetmesi için seferber ediyorlar.

emperyalizmin mevcut kapasitesini aþýyor. Ýþte bu çeliþkili durum, þimdilik Washington yönetimini bir yandan BM kanallarýný kullanmaya, diðer yandan da AB’deki müttefiklerin desteðini elde edebilmeye zorunlu kýlýyor. Ýslamcý rejimin çýkmazý Bugün bir Ýslam Cumhuriyeti olarak tanýmlanan Ýran’da rejimin kontrolü bir Þii kliðin elinde. Bu Ýslamcý diktatörlük, gerçekte 25 yýl önce Þah Rýza Pehlevi aracýlýðýyla emperyalizmin ülkede gerçekleþtirdiði soyguna karþý harekete

sömürgesi olmaktan kurtulamamýþ kapitalist bir ülke. Dahasý kontrolü elinde bulunduran bu Þii klik kendi içinde fazlasýyla bölünmüþ durumda ve bu aslýnda pazar üzerinde hakimiyet kurma arayýþýndaki burjuvazinin deðiþik sektörleri arasýnda yaþanan mücadelenin açýk bir ifadesi. Uygulanmakta olan “Ýslami ekonomi” ve yürürlükteki tüm Kuran ilkeleri ülkedeki sermaye birikimini yoðunlaþtýran özel mekanizmalar olmaktan öte bir anlam taþýmýyorlar.

Bu kampanyalarýn Ýran’da mevzi kazanabilmesi için, söz konusu Ülkedeki gayrý safi hasýlanýn kuruluþlara ABD yönetiminden yaklaþýk yüzde 40’ný kontrol milyonlarca dolar aktarýlmakta. etmekte olan Ayetullahlar Buna karþýn Ýran’da geçen ve ordu üst yönetim kadeay gerçekleþtirilen baþmesinin hakimiyetindeki kanlýk seçimleri emperIrak’ta hýzla geliþen direniþ hareketi rejim, ayný zamanda iþçi yalizmin ülkeyi içerden emperyalizmin hýzýný kesmiþ durumda. sýnýfý ve yoksul köylülük ile dönüþtürme projelerini þimdilik sekteye uðratacak Her ne kadar Ýran’ýn yeniden denetim ülkenin kuzeyindeki Kürt sonuçlar verdi. Öncelikle altýna alýnmasý emperyalist projenin halkýna yönelik sistematik büyük umut baðlanan önemli bir halkasýný oluþturuyorsa da, baskýnýn da temel aracý. reformist hareket iç krizler Irak’ta askeri ve politik bir sýkýþma söz sonucu büyük bölünmeler konusuyken yeni bir iþgal hareketine Öte yandan, Ýran kapitayaþadý ve bu bölünme- giriþmek ve bunun için daha fazla lizminin dünya emperyalist lerinde etkisiyle seçimlerde asker ve mühimmat sevkýyatýný göze sistemi ile bütünleþme gereksinimleri, Ýran diktabozguna uðradý. Öte almak, emperyalizmin mevcut törlüðünü özellikle Avrupa yandan seçimlerin galibi kapasitesini aþýyor. Ýþte bu çeliþkili emperyalizminin basýncý olan Ahmedinecat muhadurum, þimdilik Washington yönetimini altýna sokmakta ve bu da fazakar sektörlerin adayý olarak tanýnýyordu ve elde bir yandan BM kanallarýný kullanmaya, rejimin çýkýþsýzlýðýný güçettiði baþarýnýn en önemli diðer yandan da AB’deki müttefiklerin lendirmekte. nedeni, ülke içinde ya- desteðini elde edebilmeye zorunlu Ýslamcý diktatörlük rejimiyle þanmakta olan yoksullaþ- kýlýyor. ABD emperyalizminin maya ve yolsuzluklara karþý baskýlarý arasýnda sýkýþan geliþtirdiði söylemin, baþta Ýranlý iþçi emekçi geçmiþ burjuvazinin bir sektörüne kýrsal kesimdeki yoksul köylülük yýðýnlarýyla, Kürt halký ve diðer dayanan politik bir aparattan baþka olmak üzere genel bir sempatiyle ezilen uluslarýn bugün her bir þey deðil. karþýlanmasý oldu. zamankinden daha çok devrimci bir ABD emperyalizminin, Ýran’ýn Ýslam Devrimi’nden 25 yýl sonra partiye ihtiyacý var. Murat Yakýn nükleer programýna yeniden bugün Ýran, emperyalizmin yarý baþlayacaðýný ilan etmesiyle birlikte Iran üzerinde uygulamaya baþladýðý basýnç, Irak’ýn iþgal edilmesinden önceki söylemle büyük paralellik taþýyor. Ne var ki tam da bu noktada emperyalizmin sýnýrlýlýklarý ortaya çýkmaya baþlýyor. Zira Irak’ta hýzla geliþen direniþ hareketi emperyalizmin hýzýný kesmiþ durumda. Her ne kadar Ýran’ýn yeniden denetim altýna alýnmasý emperyalist projenin önemli bir halkasýný oluþturuyorsa da, Irak’ta askeri ve politik bir sýkýþma söz konusuyken yeni bir iþgal hareketine giriþmek ve bunun için daha fazla asker ve mühimmat sevkýyatýný göze almak,

7


Hükümet Kamu Emekçilerine Kaþýkla Zam Veriyor Kamuda çalýþan 2 milyon kamu emekçisini ilgilendiren toplu görüþmeler 15 Aðustos’ta baþladý. Görüþmeler mini bir oturma kriziyle baþladý. Hükümet, pazarlýk masasýnda hem hükümet olarak hem de iþveren olarak kendisini dayatmaya çalýþtý. Baþbakan müsteþarýna ayrýlan koltuða Kamu-Sen’in baþkaný oturunca pazarlýklarý hükümet adýna yürüten Devlet Bakaný Mehmet Ali Þahin toplantýyý terk etti. Hükümet, pazarlýða baþlar baþlamaz emekçilerin taleplerine karþýlýk “kaynak yok”, “mali disiplini bozamayýz” diyerek IMF’nin emirlerini yerine getirmiþ oldu. Bunun yanýnda sendikalarýn ne toplu görüþme öncesinde ne de görüþmeler sürecinde görüþmeleri etkileyecek hiçbir ciddi eylem yapmamalarý görüþmelerin sonucunu etkiledi. Ayrýca hükümet, bu toplu görüþmeler sürecinde; sözleþmeli çalýþma ile milyonlarca kamu emekçisinin iþ güvencesini ortadan kaldýran, performansa göre ücret sistemini öne çýkaran, esnek çalýþmadan dolayý fazla mesaileri ortadan kaldýran, siyaset ve grev yapma yasaðý getiren Kamu Personel Rejimi taslaðýný

8

dayatmaya çalýþtý. Önümüzdeki dönem en önemli sorunlarýnýn baþýnda bu taslak olacaktýr. Sendikalar ise grev ve toplu sözleþme hakký tanýnýrsa bu taslaða onay vereceklerini belirtiyorlar. Bu daha vahim bir sorundur. Yapýlan 4. tur görüþmeler sonucunda 29 Aðustos 2005 gece yarýsýnda sendikalarla uzlaþma saðlayan hükümet, kamu emekçilerine yýllýk yüzde 5,1 oranýnda zam ve 1 milyon 377 bin lira ek ödeme, ek ödeme almayan memurlara ise yýlýn ilk ve ikinci 6 aylarý için 40’ar milyon lira seyyanen zam yaptý. Yapýlan zammý Kamu-Sen ve Memur-Sen kabul ederken, KESK þerh koyduðu maddeleri Uzlaþtýrma Kurulu’na götürüyor. Bugün kamu emekçilerini hükümete karþý üç konfederasyon temsil etmekte: KESK, Kamu-Sen ve Memur-Sen. Tabii ki bu bölünmüþlük hükümete avantaj saðlamakta ve hükümet özellikle devlet tarafýndan desteklenerek kurulan Kamu-Sen ve Memur-Sen sendikalarýný KESK’e karþý kullanmakta. Kamu iþverenini temsilen görüþmelere katýlan Kamu Ýþveren Kurulu Baþkaný, baþbakan tarafýndan görevlendirilen bir devlet bakanýdýr. Yani emekçilere karþý pazarlýk yapan taraf hem kamu iþvereni, hem de hükümet adýna pazarlýk yapacak. Yapýlan görüþmeler baþýndan itibaren eþitsiz bir ortamda gerçekleþmekte, bu da yetmezmiþ gibi

kamu emekçilerinin pazarlýk silahý olan grevli toplu sözleþme hakkýný tanýmamak için toplu görüþme adý altýnda görüþmeleri yürütmekte. Üç sendika konfederasyonunun toplu görüþmelere ilk kez ortak katýlmayý becerebilmeleri önemli. Bunun nedeni sendika yöneticilerinden kaynaklanmýyor. Gerçek neden, tabandaki emekçilerin huzursuzluðu. Kamu emekçilerinin ücretleri açlýk sýnýrýna yakýn olmasýna raðmen, burjuva basýn bilinçli olarak emekçilerin maaþlarýný yüksek göstermek istiyor. Çünkü memurlarý toplumla karþý karþýya getirmeyi hedefliyorlar. KESK’in açýkladýðý zamlý maaþlarla en düþük memurun eline 649 milyon lira geçecek. Hükümet kamu emekçilerine verdiði yýllýk yüzde 5 zamdan iki gün sonra benzine yüzde 2, doðalgaza yüzde 5 zam yaptý. Kaþýkla verdi, kepçeyle geri aldý. Bunun da adý zam oluyor! Geçmiþin Mirasýyla Nereye Kadar? Kamu emekçilerinin, özellikle 1990’lý yýllardan itibaren grevli ve sendikalý toplu sözleþme hakký için verdikleri (özellikle de KESK öncülüðünde) kararlý mücadele sonucunda hükümetler geri adým atmak zorunda kalmýþ ve kamu emekçilerinin örgütlendiði KESK’i fiilen tanýmak zorunda kalmýþtý. Kamu emekçilerine grev ve toplu sözleþme hakký tanýmayan hükümet, bugün toplu görüþme adý altýnda kamu emekçileriyle pazarlýklar yapmakta. KESK, eski mücadeleci dönemin aksine bugün uzlaþmacý ve bürokratik bir yapýya sahip. KESK yapýlan görüþmelerden tabanýn memnun olmayacaðýný bildiðinden þerh koyduðunu açýkladý. Eðer KESK yönetimi yapýlan görüþmeleri olumlu bulmuyor ise neden tabanýný harekete geçirmiyor? Çünkü KESK yönetimin böyle bir derdi yok. Böyle bir yönetimin eylem çizgisi, yöneticilerin göstermelik olarak katýldýklarý basýn açýklamalarýný aþamaz. Ancak tabandaki emekçiler bu bürokratlarý eyleme geçirebilir.. Þahin Yýldýrým


Fabrikalardan

Parçabaþý Üretim Yeni Bir Fabrikadan Kapitalistler iþçileri daha fazla sömürmek için her gün yeni yöntemler uygulamaya koyuyorlar. Bu yöntemlerden biri esnek çalýþmanýn yasal hale gelmesi. Yine ücretler konusunda da yeni uygulamalar baþladý. Bazý fabrika ve atölyelerde performansa dayalý ücret verilirken, bazý iþyerlerinde de parçabaþý üretim gündeme geldi. Nedir parça baþý üretim? Parça baþý üretimde ne kadar üretirseniz o kadar ücret alýyorsunuz. Ýþ olmadýðýnda veya iþ bir nedenle durduðunda ya da rahatsýzlandýðýnýzda herhangi bir ücret almanýz söz konusu deðil. Bu koþullarda iþverenin hiçbir riski yok. Özellikle tekstil sektöründe, küçük dikim atölyeleri bu üretim þeklini tercih ediyor. Belirlenen fason ücretin 1/3’ü iþi diken makineye üretim karþýlýðý veriliyor. Buraya kadar her þeyin mantýklý olduðunu düþünüyorsanýz yanýlýyorsunuz. Fason ücretini iþçiye yansýtmýyor. Daha iþi dikmeye baþlarken emeðinizin bir kýsmý çalýnmýþ oluyor. Parçabaþý üretimde, parçabaþý ücret alanlar genellikle makine bölümüne çalýþanlar. Ortacý, ütücü, kalite kontrolcü, paketleme bölümü normal ücretlerini alýr. Parçabaþý üretim yapan iþçiler kendi performanslarýnýn çok çok üstüne çýkarak gecenin geç saatlerine kadar çalýþmak zorunda kalýr. Ýþçinin hiçbir sosyal hayatý kalmaz. Dünya ile hatta ailesi ile baðlarý kopar. Parçabaþý üretim örgütlenmenin, birlik olmanýn önünde bir engel haline gelir. Bu çalýþma koþullarýna ayak uydurmak zorunda kalan kalite kontrol, paketleme ve ütü bölümleri de iþ yetiþtirmek için, týpký parçabaþý üretim yapanlar gibi performanslarýnýn çok üstüne çýkmak zorunda kalýyor. Bu yorucu tempoya ne kadar katlanýlabileceði ise belirsiz. Bir süre sonra bu çalýþma temposuna ayak uydurmak için ilaç kullanmaya baþlanýyor. Patronlar, parçabaþý üretim ile iþçileri birbirleriyle yarýþtýrýyor. Farkýnda olmadan kendi sýnýf kardeþlerimizle rekabet etmek, hatta çatýþmak durumuna düþüyoruz. Parçabaþý üretim sonucunda, belli bir dönem iyi kazanç saðlansa da, iþlerin durmasýyla birlikte uzun dönemde ücret alamamak durumuna düþülüyor. Ayrýca parçabaþý üretimde sosyal güvence de yok. Sigorta yok. Bu kötü koþullara raðmen yüzbinlerce iþçi bu dayatmayý kabul etmek zorunda kalýyor… Sözün kýsasý parçabaþý üretim; iþçileri bölen, yoðun çalýþma saatleriyle hayattan koparan, sosyal güvenceden yoksun býrakan ve iþçinin ücret olarak ne alacaðýný bilmediði bir esnek çalýþma sistemidir. Patronlarýn kâr hýrslarý iþçileri, kölelik koþullarýnda çalýþmaya itiyor. Bu koþullarýn düzelebilmesi için, biz iþçilerin birbirimizle yarýþmak yerine birlik olup, daha iyi koþullarda çalýþmak için mücadele etmemiz gerekiyor. Jiyan

Merhaba

Çalýþtýðým fabrika çeþitli boyutlarda ve þekillerde demir-çelik üretimi yapýyor. Fabrika dört bölümden meydana geliyor. Birinci bölümde hammaddeyi getiren araçlarýn boþaltýlmasý, getirilen hammaddenin çeþitli boyutlarda kesilip ocaða verilme iþlemi yapýlýyor. Ýkinci bölümde ise, ocaktan çýkan köz halindeki malýn hareketli merdaneler arasýndan geçirilerek istenilen þeklin verilmesi saðlanýyor. Buradan çýkan mallar elektrikli testereyle belli ölçülerde kesilip istif bölümüne gönderiliyor. Ýstif bölümünde ise mallar cinsine göre istiflenip araçlara yükleniyor. Üçüncü bölüm ise, depo olarak kullanýlýyor. Burada stok mallar depolanýyor. Dördüncü bölüm de ise, presler ve torna tezgâhlarý yardýmýyla sanayide kullanýlabilecek çeþitli malzemeler hazýrlanýp istifleniyor. Fabrika iki vardiya olarak çalýþýyor. Ýlk vardiya 08.00– 15.00; ikinci vardiya ise, 15.00–23.00 arasýnda. Fabrikada toplam 70 iþçi çalýþýyor. Çalýþanlarýn tamamý erkek iþçiler. Çalýþma koþullarý kötü ve kaza riski yüksek. Fabrikada geçmiþ dönemlerde kaza geçirip sakat kalmýþ ama halen çalýþan iþçiler de var. Çalýþanlarýn büyük bölümü eski diyebileceðimiz iþçilerden oluþuyor. Yeni iþçi sayýsý az. Ýþçiler arasýnda diyalog iyi. Ýþçilerin hoþnutsuz olduklarý konularýn baþýnda, ücretlerin düþük olmasý, iþ kazalarýna karþý önlem alýnmamasý, yemeklerin az ve kötü olmasý, banyo kabinlerinin yetersiz (3 adet) olmasý geliyor. Tabi ki bu sorunlar patrona iletiliyor ama patron cebinden fazla para çýkmasýn diye iþçilerin sorunlarýna kulaklarýný týkamýþ durumda. Bu sorunlarýn çözümü mümkündür. Bizler, sorunlarýmýzýn çözümü için tek yumruk olabilir ve kararlý bir þekilde bir araya gelebilirsek neden taleplerimizi patrona kabul ettirmeyelim? Bir Metal Ýþçisi

SINIF MÜCADELESÝ

Bir Sömürü Yöntemi:

Yeni Oyunun Adý: Makine Talimatý Ýþyerinde idare iþçilere 13 maddeden oluþan makine kullanma talimatýný imzalatmak istedi. Makine talimatý genel olarak makinenin arýzasý olduðunda sorumluya haber verilmesini isteyen maddeler içeriyor. Buraya kadarý normal, peki idare bugüne kadar neden bu veya buna benzer talimatlar imzalatmadý? Çünkü yoðun iþ temposuna dayanamýyoruz ve bu durum iþ kazalarýnýn artmasýna neden oluyor. Ýdare, iþ kazalarýnda sorumluluk almamak için, iþçilere bu talimatlarý imzalatarak sorumluluktan kaçmayý planlýyor. Ýþ güvenliði almayan idare, en ufak bir iþ kazasýnda iþçilere imzalattýðý bu talimat sayesinde iþin içinden yað gibi sýyrýlabiliyor. Ýþçilerin çoðunluðu, “bizler zaten bu kurallara uyuyoruz, neden bu kâðýdý imzalayalým?” diyerek tepki gösterdiler. Ýdare talimatlarla ilgileneceðine, ikramiyelerden ve altýncý ayda ücretlerde yapma sözü verdiði iyileþtirmeden haber versin. Ýþçilerin haklarýna sýra gelince ketum davranan idareye bizlerin de bir cevabý olmalý. Bizler de idarenin yapmasý gereken görevleri hatýrlatan bir talimatname hazýrlamalýyýz. Bir Tekstil Ýþçisi

9


Örgütlü Birlik Olursak Kazanabiliriz Çalýþtýðým fabrikayla ilgili daha önce birçok haber yazmýþtým. Önümüzde yeni bir sözleþme süreci var. Bu sözleþme sürecine gelmeden önce nasýl bir süreçten geçtik kýsaca bir hatýrlatmakta yarar görüyorum. Bundan yaklaþýk 1,5 yýl önce patron 25 iþçiyi iþten atmýþtý. Atýlan iþçiler fabrikanýn önünde direniþe geçtiler. Bunun üzerine, biz çalýþmaya devam eden iþçiler, atýlan arkadaþlarýmýzý geri aldýrmak için üretimden gelen gücümüzü kullanarak iþ yavaþlattýk. Ve atýlan arkadaþlarýmýzý geri aldýrdýk. Atýlan iþçilerin geri alýnmasý hepimize büyük bir moral oldu. Bu moralle sendikalaþmaya karar verdik. Ve sendikaya üye olmaya baþladýk. Örgütlenme sonucunda yüzde 80’lik bir çoðunluða ulaþtýk. Sendika tarafýndan Çalýþma Bakanlýðý’na baþvuru yapýldý. Ýþçileri sendikaya üye yapan bazý öncüler ve sendikacýlar iþçilere 4 ikramiye olacaðý, aylýk ücretlerin 500 milyon Liraya çýkacaðý, erzak, çocuk parasý, kömür alýnacaðý vb. vaatlerde bulunuyorlardý. Nasýl bir sendika istiyoruz?

10

Çalýþma Bakanlýðý’na gönderilen çoðunluk tespiti, bakanlýktan patrona gönderildi. Patron hiç itiraz etmeden sendikayý kabul etti. Ardýndan bütün gücüyle iþçilere her türlü baskýyý yapmaya, tutanak tutmaya baþladý. Ýþçilerin adreslerine noter aracýlýðýyla ihtarnameler gönderiyordu. Performansa dayalý çalýþmayý dayatýyordu. Buna benzer uygulamayý hayata geçirmek istiyordu. Sendikanýn duyarsýzlýðýndan dolayý bu süre içerisinde birçok iþçi iþten atýldý. Bazý iþçiler ise “kahretsin” diyerek kendileri iþten çýktýlar. Devrimci iþçilerin bir kýsmý patron– sendika iþbirliði sonucu iþten atýldý. Sendika bürokratlarý, iþyerine sendikayý sokmak için gece gündüz demeden emek harcayan ve her türlü baskýya karþý örgütlenen ve mücadele eden iþçileri (bu arkadaþlar tüm uyarýlarýmýza raðmen sendikaya

güvenmiþ ve açýk faliyet yürütmüþlerdi.) attýrdýktan sonra patronla sözleþme masasýna oturdu. Sözleþmedeki maddelerin hiçbiri iþçilere danýþýlarak yapýlmadý. Ve vaatlerin hiçbiri yerine getirilmedi. Ýþçilerin sendikaya karþý güvenleri sarsýldý. “Sendika dedikleri bu muydu”, “keþke sendikalý olmasaydýk”, “sendika gelmeden önce bizler atýlan iþçileri iþe aldýrmýþtýk. Sendika geldikten sonra 50’ye yakýn iþçi iþten çýkarýldý. Sendika seyretti.” demeye baþladýlar. Hatta iþçilerin bir kýsmý sendikadan istifa etmeyi bile düþünüyorlar. Sendika bürokratlarý, bilinçli, sýnýf mücadelesi deneyimi olan iþçileri fabrikada istemezler. Çünkü bu iþçiler, sendika bürokratlarýnýn bütün pisliklerini bilirler. Bundan dolayý bizler, bu gibi sendikacýlara raðmen sendikalaþmalýyýz. Ama yukarýdaki gibi bir sendikalaþma deðil. Eðer bizler birliðimizi, örgütlülüðümüzü sendikacýlara havale edersek hata yaparýz; çünkü onlarýn tek düþünceleri iþçilerden gelen aidatlardýr. Bu aidatlarý kaybetmemek için önlerine çýkan herkese karþý mücadele ederler. Bizler bu yüzden örgütlenmelerimizi sendikacýlarýn denetiminde deðil baðýmsýz olarak yürütmeliyiz. Ýkinci sözleþme yaklaþýyor, sendikam uyuyor O günden bu yana 1,5 yýl geçti. Ýkinci sözleþme dönemi yaklaþýyor. Patron boþ durmuyor, hazýrlýklarýný yapýyor. Sipariþ aldýðý iþler aksamasýn diye Ýzmir, Bursa, Moldova’daki fason atölyelere iþ veriyor. Patron bu iþletmelere makine yardýmý ve giysi uzmaný gönderiyor. Bu önlemleri alýrken bir yandan da iþyerindeki örgütlülüðü daðýtmak için her türlü taktiðe baþvuruyor. Ýlk önce yönetim baþtan aþaðý deðiþtirildi. Þimdiki idareciler iþçilerle iyi geçinmeye çalýþýyorlar. Ýdare “bir sorununuz varsa bize

gelin, temsilciler sizlerin sorunlarýnýzý çözemez” diyorlar. Ýþçilere yakýnlýk göstererek var olan birliði daðýtmak istiyor. Ýþçilerin cephesinde durum biraz farklý. Ýþçiler bu süre içerisinde çok yýprandýlar. Sendikadan beklentilerin hiçbiri gerçekleþmedi. Çünkü iþçilerde “Sendika gelirse her þey hallolur. Bizler bir þeye karýþmayýz” düþüncesi vardý. Ama hiçte iþçilerin düþündüðü gibi olmadý. Þimdi hem patrona karþý, hem sendika bürokratlarýna karþý mücadele etmek zorundayýz. Patron sözleþme öncesi hazýrlýklarýný yapýyor. Bunu saðýr sultan biliyor. Sendikacýlardan bir haber yok. Bizler, sendikacýlardan baðýmsýz olarak yaklaþan sözleþmeye hazýrlanabiliriz. Bunun için güven temelinde tekrardan örgütlenmeliyiz. Taleplerimizi liste haline getirmeliyiz. Kýsacasý bir hazýrlýk yapmalýyýz, yoksa bu sözleþme diðerinden daha kötü olacaktýr. Baþ temsilciyi dýþarýdan deðiþtirme çabalarý Fabrikada iki aydýr belli söylentiler dolaþýyor. Bu söylentiler bazý arkadaþlar tarafýndan yayýlýyor. Üç temsilciden birine, özellikle baþ temsilciye karþý belli tepkiler geliþiyor. Çünkü baþ temsilci yeterli bilince ve deneyime sahip biri deðil. Biz iþçilerin çýkarlarýný korumakta pasif kalýyor. Bu gerçeði bütün iþçiler biliyorlar. Ve buna raðmen bu arkadaþý seçtiler. Eski baþ temsilci, iþçilere haber vermeden iþten ayrýlmýþ ve çekip gitmiþti. Bugün ise baþ temsilcinin deðiþtirilmesi için iþçilerle toplantýlar yapýp imza toplamak istiyor. Bu yolla temsilciyi deðiþtirmeyi hedefliyor. Bu arkadaþ bizimle de konuþtu. Kendisine katýlmadýðýmýzý, özellikle sözleþme sürecinde iþçiler arasýnda yaratýlacak bir bölümenin ancak patronun ekmeðine yað süreceðini söyledik. Bu fikrimizi diðer iþçilerle de paylaþtýk. Ve bu arkadaþlar geri adým attýlar. Bizce sorun sadece temsilci sorunu deðil. Bugün kim seçilirse seçilsin eðer iþçilerin kendi aralarýnda güven temelinde bilinçli bir örgütlülük yok ise, temsilcilerin yapacaklarýnýn sýnýrlarý bellidir.


Ýdare, öncü iþçilere þeflik teklif etti Ýþçiler þimdiden kim temsilci olsun diye kendi aralarýnda konuþuyorlar. Þimdilik iki isim geçiyor. Bunlardan biri benim ismim. Ama benim fikrimi almadan beni temsilciliðe uygun bulmalarý ve benim ismimi açýktan açýða konuþmalarý beni rahatsýz ediyor. Böyle bir söylentiyi duyan iþveren hemen harekete geçti. Beni ve diðer iþçiyi çaðýran müdür bizlere bant þefliði önerdi. Ben ise böyle bir teklifin geleceðini tahmin ediyordum ve teklifi uygun bir þekilde nasýl ret edebileceðim konusunda hazýrlýk yapmýþtým. Patronun, iþçilerin güvendiði kiþilere mevki verir ise bu kiþilerle iþçilerin baðlarýnýn kopacaðýný düþünüyor. Biz de bunu bildiðimiz için dikkatli davranmalýyýz. Ben teklife hayýr dedim. Diðer iþçi arkadaþ ise kabul etti. Kabul eden arkadaþ kabul gerekçesini þöyle açýkladý: “iþçileri daha rahat örgütleriz, daha iyi yönlendiririz.” Patrona yakýn o kadar iþçi varken, bizleri neden seçsin? Patron bu kadar aptal mý? Patronlar bilinçli olarak bu siyaseti yapýyor. Duygusal davranmýyorlar, bizler de patronlara karþý siyasi bir tutum alamazsak patronlarýn siyasetine kurban gideriz. Bir Tekstil Ýþçisi

emek güncesi Fabrikalardan Coca Cola Ýþçilerinin Direniþi 110. Gününde

Coca Cola’nýn Yeni Bosna ve Dudullu’daki depolama ve taþýma tesislerinde çalýþan 140 iþçi yaklaþýk 3,5 ay önce taþeron firma Trakya Nakliyat’a devredildiler. Koþullarý çok aðýrlaþan iþçilerden 110’u 13 Mayýs 2005’te DÝSK Nakliyat-Ýþ sendikasýna üye oldular. Ýþveren, Dudullu’daki 55 iþçiyi performans düþüklüðü bahanesiyle 19 Mayýs’ta iþten çýkardý. Yeni

Zehirleniyoruz! Kimin Umurunda! Fabrikada yýllýk izinlerin ardýndan çalýþmaya baþlayan iþçi arkadaþlarýmýz, içtikleri sudan zehirlendiler. Fabrikadaki su dolaplarýnýn bakýmýný yapmayan idarenin sorumsuzluðunun faturasýný iþçiler çekti. Ýdare normal þartlarda iþbaþýnda su içmeyi yasaklýyor. Yazýn sýcaklýðýnda hem köle gibi çalýþtýrýyorlar hem de su içmeyi yasaklýyorlar. Acaba bu yasaða kendileri uyuyorlar mý, yoksa bu yasak sadece iþçilere mi? Sularý içen iþçiler rahatsýzlýklarýný þeflere söylediklerinde yalaka þeflerin ilk tepkisi, bir baytar doktor edasýyla, olayýn psikolojik olduðunu, bu yüzden rahatsýz iþçilerin çalýþmasýný söylemek oldu. Zehirlenen iþçilerin sayýsý artýðýný gören idare, birkaç gün Turkuaz marka su aldý.. Sonra tekrardan kuyu suyuna dönüldü. Ayrýca zehirlenen iþçi arkadaþlar, revirde iðne vurulup evlerine gönderildi. Arkadaþlar, evlerine gittiklerinde rahatsýzlýklarý geçmedi ve hatta daha da arttý. Bunun üzerine arkadaþlarýmýz bu kez hastaneye gittiler ve rapor aldýlar. Ýdare kendisi temiz su içerken iþçilere kuyu suyunu reva görüyorlar. Saðlýðýmýzý üç kuruþ para için hiçe sayýyorlar. Bizler bu sorunlarýmýza sahip çýkmadýkça patronlar bizleri daha kötü koþullarda çalýþtýracaklardýr. Bu kötü çalýþma koþullarýnda çalýþmak istemiyorsak patrona karþý sorunlarýmýz için bir araya gelip örgütlenmeliyiz.

Bir Tekstil Ýþçisi

Bosna’daki 55 iþçiyi de 2 Temmuzda iþten çýkaracaðýný açýkladý. Böylece iki depoda da direniþ baþladý. Birçok eylem gerçekleþtiren iþçiler geçen ay içinde Dudullu’daki depoyu iþgal etmiþlerdi. Ýþgal polisin biber gazlý saldýrýsýyla zorla bitirildi. Gözaltýlar yaþandý. Aileler tartaklandý. Çadýrlar polis tarafýndan yýkýldý. Fakat iþçilerin kararlý mücadelesi 110 gündür engellenemedi. Cola iþçiler kimi zaman Bakýrköy Özgürlük meydaný’nda, kimi zaman Taksim’de seslerini haykýrdýlar. Basýn açýklamalarý yaptýlar. Cola iþçilerinin þiarý, “Cola içme, zulme ortak olma”dýr. Mücadelenin halka duyurulmasý, medyanýn kullanýlmasý önemli. Ancak iþçilerin gücü üretimden ve birliklerinden gelir. Yani diðer Cola iþçileri mücadeleye çekilmedikleri sürece, çevre fabrikalar mücadeleye destek vermediði sürece Cola iþçilerinin baþarmasý kolay deðildir. DÝSK, medyatik eylemlerde öne çýkmak yerine örgütlü olduðu iþyerlerini mücadeleye katsa Cola iþçilerinin mücadelesine güç kazandýrýr. DÝSK ve diðer sendikalar ancak iþçilerin baðýmsýz ve birleþik mücadelesiyle güçlenir. Ayrýca tüketmeme kampanyalarý ile burjuvalara geri adým attýrabilmek mümkün deðil. Cola iþçilerinin mücadelesi, iþçi sýnýfýna örnek olmaya, yol göstermeye devam ediyor. Bizlere düþen görev, Cola iþçilerinin direniþini desteklemek ve mücadelelerine güç vermektir.

11


Turkuaz Ýþçileri’nin Tamamý Ýþten Çýkarýldý Ümraniye Çakmak’taki Turkuaz/ Çakýl Tekstil fabrikasý iþçileri Teksif Bakýrköy þubesine üye olduklarý için iþten çýkarýlmaya baþlanmýþtý. Temmuz ayý sonunda kalan iþçilerin tamamý da iþten çýkarýldý. Ýþçilerin örgütlülüðünü engellemek için fabrikayý kapatmayý göze alan patron, makinelerini de satmaya baþladý. Ýþveren iþçilerin tamamýnýn tazminatlarýný ödedi. Turkuaz iþçileri ayrýca patrona karþý “kötü niyet davasý” açtýlar. Turkuaz iþçileri, 14 Ekim saat 10’da Üsküdar Ýþ Mahkemesi’nde görülecek davalarýna emekten yana tüm partileri, sendikalarý ve tüm duyarlý kesimleri davet ediyorlar. Turkuaz iþçilerinin mücadelesini destekleyelim! Sendikalaþmanýn önündeki engeller kaldýrýlsýn! Ýþten atýlmalar yasaklansýn!

Ulagay Ýþçilerinin Eylemleri Devam Ediyor Topkapý’daki Ethem Ulagay Ýlaç Fabrikasý iþçileri DÝSK Lastik-Ýþ sendikasýna üye oldular ve Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’na yetki için baþvurdular. Fabrikadaki 403 iþçiden 204’ü sendikaya üye olmuþtu. Bakanlýk sendikaya yetkiyi verdi. Ancak iþveren yetkiye itiraz etti. Ýtiraz üzerine iþçiler de eyleme geçtiler. Fabrikada sabah giriþlerde, öðle yemeklerinde ve akþam çýkýþlarda alkýþlý protesto yapýlmaya ve yürüyüþler gerçekleþtirilmeye devam ediliyor.

Ýleri Deri Ýþçilerine Jandarma Saldýrýsý Çorlu Organize Sanayi’deki Ýleri Deri Fabrikasý iþçileri sendika üyesi olduklarý için iþten çýkarýldýlar. Çýkarmalarýn ardýndan fabrikanýn adý Müge Deri olarak deðiþtirildi ve 1 Aðustos’tan sonra fabrikaya yeni iþçiler girmeye baþladý. Direniþteki iþçilerin üzerine kaçak iþçileri taþýyan bir kamyon sürüldü. Bu fiziki saldýrýnýn ardýndan jandarma direniþ çadýrýna saldýrdý ve 15 Ýleri Deri iþçisi ve sendika temsilcisi Ali Bayram, patronun þikayeti üzerine polis tarafýndan gözaltýna alýndý.

Örsan Tekstil’de Ýþten Çýkarma KARTAL Samandýra’da bulunan Örsan Tekstil iþçileri DÝSK/TekstilÝþ sendikasýna üye oldular. Bunun üzerine patron 26 iþçinin iþine son verdi. Ýçerideki iþçiler üzerinde de baskýlar yoðunlaþtý. Baskýlarý protesto etmek için fabrika önünde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirildi. Basýn açýklamasýna müdahale eden jandarma iþçilere saldýrdý. Basýna açýklamasýna destek veren 9 iþçinin de iþine son verildi.

Tibet Ýþçilerinin Direniþi Devam Ediyor Pendik Kurtköy’deki Tibet Fabrikasý iþçileri Petrol-Ýþ sendikasýna üye oldular. Bunun üzerine 50’si iþten çýkarýldý. Yaklaþýk 5 aydýr direnen iþçilerden önce atýlan 8’i iþe geri dönüþ davasýný kazandýlar. Ýþçiler, fabrika önündeki çadýrlarýnda beklemeye devam ediyorlar. Tibet iþçilerinin direniþinin desteklenmesi gerekiyor.

Ýþçi Cephesinin Sözü

12

Görüldüðü üzere birçok fabrikada yüzlerce iþçi sendika üyesi olduklarý için iþten çýkarýlýyor. Oysa yeni Ýþ Yasasý’na göre hiçbir iþçi sendikalý olmasýndan dolayý iþten çýkarýlamayacaktý. Yaþanan deneyimler ise bunun yalan olduðunu bizlere gösteriyor. Sendikalý olduklarý için iþçiler iþten atýlýyor. Ýþe dönüþ davalarý ve kötü niyet davalarý aylarca hatta yýllarca sürebiliyor. Yasal olarak iþe geri dönüþ davalarý 2 ay içerisinde sonuçlanmak zorunda. Uygulamada böyle olmuyor. Ýþçiler sonuç alýnmayan mahkeme süreçleriyle aylarca uðraþmak zorunda kalýyor. Henüz birleþik olmasa ve yerel düzeyde küçük çaplý da olsa yaþanan mücadelelerin arttýðý görülüyor. Yaþanan tüm olumsuzluklara raðmen iþçi sýnýfý mücadele etmeye devam ediyor. Bizlere düþen görev iþçi sýnýfýnýn mücadelesinin içerisinde olmak. Direnen iþçilerle birlikte mücadeleleri sonuna kadar sürdürmektir…

Erdemir’de Protestolar Yaygýnlaþýyor Kdz. Ereðli’deki Erdemir Demir Çelik Tesisleri’nin özelleþtirilmek üzere ihaleye açýlmasý üzerine iþçilerin baþlattýðý protestolar devam ediyor. Genel müdür deðiþikliðinin ardýndan yeni genel müdürün tehditleri de iþçilere geri adým attýrabilmiþ durumda deðil. Erdemir iþçileri belden üstlerini çýkararak hükümeti protesto ettiler. Fabrikadan ilçe merkezine yaklaþýk 3 km yürüyen iþçiler, “Ampul sönecek hükümet gidecek”, “Erdemir vatandýr, vatan satýlmaz”, “Otobana çýkarýz, hükümeti yýkarýz”, “Erdemir’i satanlar halka hesap verecek” sloganlarýný attýlar. Erdemir iþçiler ayrýca fabrikayý incelemeye gelecek firmalarý da fabrikaya sokmamaya hazýrlanýyor. Ýhale için yeterlilik alan Ýngiliz Corus Group PLC firmasýnýn yetkililerinin fabrikaya geleceði haberi üzerine iþçiler kapýlarda nöbet tutmaya baþladýlar. Yine Fransýz ARCELOR firmasý yetkililerinin geleceði haberi üzerine de yaklaþýk 2.000 iþçi fabrikayý terk etmedi ve ertesi sabaha kadar fabrikada kaldý. Erdemir’in ana kapýsýndan Anýt’ýn önüne kadar yürüyen iþçiler, “Gelecekleri varsa, görecekleri de var”, “Erdemir vatan, hükümete isyan” sloganlarý attýlar. Erdemir’de sendikanýn ana sloganý olan “Erdemir vatandýr” þiarý, mücadeleyi bulanýklaþtýran, yanlýþ bir þiardýr. Örneðin Erdemir’e TOBB Baþkaný Hisarcýklýoðlu’nun öncülüðünde Türkiye burjuvazisi de talip oldu. Bu durumda Erdemir yerli patrona gidiyor diye mücadele etmeyecek miyiz? Oysa fabrikayý kimin aldýðý önemli deðildir. Çünkü her koþulda iþten çýkarmalar yaþanacak, ücretler düþecek, sosyal hak gasplarý yaþanacak. Yani kim alýrsa alsýn iþçi sýnýfý kaybedecek. O nedenle özelleþtirmenin kendisine karþý olmamýz gerekiyor. Bu nedenle temel þiarýmýz: Özelleþtirmeler Yasaklansýn, Atýlan Ýþçiler Geri alýnsýn ve Özelleþtirilen Fabrikalar Ýþçilerin Denetiminde Millileþtirilsin’dir.


EÐÝTÝM

Okul mu, Ticarethane mi? Okullarýn açýlmasýna çok az bir süre kaldý. Bizleri bitmeyen kayýt sorunlarý ve arkasý kesilmeyen okul masraflarý bekliyor. Hükümet yetkilileri, televizyonlarda avaz avaz baðýrýp, ‘’Eðitime katký parasý vermeyin’’ diye baðýrýyor. Ama okula gidip müdürle karþý karþýya gelen velilerin iþi o kadar kolay deðil. Kayýt parasýný vermezseniz müdürün açýklamasý hazýr: “Kayýtlarýmýz doldu.. Sizin mahalleden bu okula öðrenci almýyoruz...’’ Daha akla gelmeyen bir sürü þey. Ve mecburen bir þekilde bulunup ödenen paralar. Öyle ya da böyle para bulunur, çocuk okula gitmeye baþlar. Ailelerin sorunlarý bitti mi sanýyorsunuz? YANILDINIZ! Dönemin yarýsýna kadar sorun yok gibi görünür. Ama çocuk bazý dersleri anlamadýðýný söylemeye baþladýðýnda baþka bir sýkýntý baþlar. Biz, iþçi ailelerinin çoðu tahsilli deðiliz. Ýlkokul ya da ortaokul mezunuyuz. Üstelik vaktimizin çoðu çalýþmakla geçiyor. Doðal olarak çocuklarýmýz için yeterli olamýyoruz. Peki ne yapmamýz gerekiyor? Bu sefer karþýmýza çocuðumuzun öðretmeni çýkýyor. Öðretmen, ‘’Çocuðunuz baþarýlý deðil, kursa

vermezseniz baþarýsýz olur’’ diyor. Öðretmene o anda þu soruyu soramýyoruz: ‘’Neden kursa veriyoruz, o ilgiyi siz neden derste göstermiyorsunuz?’’ Ama alýnacak cevap belli... Suç kimde: öðretmen de mi, öðrenci de mi, velilerde mi? Bu soygunun suçlusu kim? Öðrencilere sorduðumuz zaman, ‘’Bir sýnýfta 70 öðrenciyle nasýl ders yapmamý bekliyorsunuz, kurs almalýyým diyor.’’ Veliler, “Biz cahiliz, çocuklarýmýz okusun” diyor. Veriyor kursa, dershaneye. Ya da ‘’Bana devlet ne veriyor ki, ben çocuklara onu vereyim’’ diyen öðretmenler mi tek suçlu? Yani neden öðretmenlerin aldýklarý azýcýk maaþla geçinmek zorunda kalmalarý mý? Elbette gerçek suçlu her þeyi parayla alýnýr satýlýr hale getiren bu sistemdir. Öðretmeni aç býrakan da, öðrenciyi paralý bir eðitime zorlayan da, eðitimi kapitalistlerin oyuncaðý haline getiren de bu sömürü düzeni. Ýstense eðitim de, saðlýk da parasýz olur. Ýsteyen öðrenci istediði okulda okuyabilir. Ama bu devlet asla bunu istemez. Onlar için iþçi çocuklarýnýn cahil kalmasý, fabrikalarda iþçi olarak çalýþmasý daha iyidir.

Eðer öðrenci biraz akýllýysa ve þanslýysa belki okuyabilir. Ama o zamanda iþsizlik gerçeðiyle karþý karþýya kalýr. Ya da onlarca yýl okuduktan sonra bir patronun sömürüsünün hizmetkarý olmakla... Zenginlerse en iyi okullarda, dershanelerde okur, en iyi hocalardan ders alýr. Yine üniversiteyi kazanamazsa özel üniversitelerin güzel sýnýflarý ve hocalarý onu bekler. Verir parayý okur. Yetmez Ýngiltere’de, Amerika’da master yapar. Döner bir þirkette emekçi halký daha fazla nasýl soyacaðýný planlar. Kýsacasý emekçilerin ve çocuklarýný kurtaracak olan burjuvazinin kýrýntýlarýyla yaþamak deðil, birlik olarak sömürüye karþý mücadele etmektir. Parasýz eðitim mücadelesi böyle bir mücadeledir. Eðitimde özelleþtirmeye son! Parasýz eðitim, parasýz saðlýk!

Filiz Yýlmaz

13


Okullar Yeni Sorunlarla Açýlýyor

Eðitim Parasýz Olmalý Burjuvazi, eðitimi kreþten baþlayarak, özel okullarla, dershanelerle, ücretli etütlerle, vakýf üniversiteleriyle vb. paralý hale getirdi. Emekçiler aldýklarý ücretlerle ailelerini bile geçindiremezken eðitim harcamalarýyla Eylül ayýnda masraflarý ikiye katlandý. Bugün sýnýf mevcudu 50’nin altýnda ve eðitimi de biraz iyi olan herhangi bir devlet okuluna girebilmek için gereken zorunlu baðýþ 300 YTL.den (milyondan) baþlýyor. Bu sadece kayýt parasý! Asgari ücretle çalýþan bir iþçi 350 YTL (milyon) ücret alýyor. Çanta, önlük, ayakkabý, kýrtasiye giderleri vb. harcamalarýn haricinde anne babalar çocuklarýna günlük harçlýk veremeyecek duruma getirildiler. Hükümetse, ilköðretim kitaplarýný ücretsiz vermekle övünüyor. Aslýnda bu yöntemle kendine baðlý yayýnevlerine para kazandýrýyorlar. Madem hükümet ilköðretim kitaplarýný ücretsiz veriyor, lise kitaplarýný da ücretsiz vermeli. Hükümet her yeni öðretim yýlýnda olduðu gibi bu yýl da yeni deðiþiklikler yaptýðýný ilan etti. Bu yeniliklerden biri, liselerin dört yýla çýkarýlmasýdýr. Liseler dört yýla çýkarýldýðýnda eðitim daha iyi olmayacak. Aksine ailelerin yükü biraz daha artacak.

14

Gençleri liseyi bitirdikten sonra daha büyük sorunlar bekliyor. Üniversite yerleþtirme sýnavýna giren 1 milyon 613 bin adaydan sadece 378 bini üniversiteye girebildi. Diðerleri bir sonraki sýnava hazýrlanacak, büyük bir çoðunluðu iþsizler ordusuna katýlacak. Üniversiteye yerleþtirilen 378 bin öðrenciyi de sorunlar bekliyor. Birçok öðrenci, 55-458 milyon arasýnda deðiþen okul harçlarýný

yatýramadýðý gidemeyecek.

için

okula

Üniversiteye ilk kayýt yaptýranlara emniyetin hazýrladýðý broþürler daðýtýlýyor. Bu broþürde öðrenciler, “terör örgütlerine” karþý uyarýlýyor. Örgütlerin gençlerin yabancýlaþma ve yalnýzlýðýný kullandýðý iddia ediliyor. Polisin þiddetindense bahsedilmiyor. Sonuç olarak üniversiteye girmek de, mezun olmak da sorunlarý bitirmiyor, gençleri iþsizlikten kurtarmaya yetmiyor. Eðitimde Adaletsizlik Devlet Ýstatistik Enstitüsü (DÝE)’nin açýklamalarýna göre, toplumda en büyük uçurum eðitim harcamalarýnda. Türkiye’nin en zengin yüzde 20’lik kesiminde aylýk ortalama eðitim harcamasý 68 YTL iken, en yoksul yüzde 20’lik kesimde 50 Ykr. Aradaki fark 146 kat. Bu fark zenginlerle fakirler arasýndaki uçurumu bir kez daha gözler önüne seriyor. KESK’e baðlý Eðitim-Sen sendikasýnýn açýklamalarýna göre, sosyal dengesizliðin sonucu olarak okula beslenme çantasý götüremeyen öðrenciler var. Ayrýca öðrenciler arasýnda çeteleþme, hýrsýzlýk, gasp gibi suçlarýn arttýðýna dikkati çekiyor. Devlet eðitimdeki sorunlarý düzeltmek için çalýþmak yerine, bu sorunlarý düzeltmek için mücadele eden Eðitim-Sen sendikasýný kapatmaya çalýþýyor. Emekçi halk eline ücretini almadan bir bölümü vergiye kesiliyor. Bu kesintinin karþýlýðý ne eðitim de, ne de saðlýkta görülemiyor. Eðitim bilimsel temellere dayandýrýlmalý ve parasýz olmalýdýr. Her insan eþit koþullarda eðitim hakkýndan yararlanmalýdýr. Nergis Çayýr

Okullarýn açýlmasýna çok az bir süre kaldý. Her sene olduðu gibi, bu eðitim yýlýnda da öðrencileri pek çok sorun bekliyor: Birincisi, liseler artýk resmen 4 seneye çýkarýldý. Peki iyi mi, kötü mü oldu? Gerçek þu ki, liselerin 4 yýla çýkarýlmasý eðitim kalitesini arttýrmaz. Bu eðitim sisteminde 4 sene deðil, 7 sene okusak, üstüne dershanelerde kendimizi paralasak yine çok þey deðiþmez. Mevcut sistem eðitimdeki sorunlarý çözemez. Çünkü çözmek istemez. Tek dertleri eðitimi paralý hale getirmek. Lisenin uzamasý da ailelerin masrafýný arttýrmaktan baþka bir iþe yaramaz. Düþünsenize bu sistem deðiþmiþ ve eðitim parasýz hale gelmiþ. ÖSS sýnavý diye bir saçmalýk yok ve isteyen istediði meslekte eðitimini sürdürebiliyor. Bunu yapmak mümkün ama kapitalistler bunu istemezler, çünkü onlarýn tek derdi para. Paralý hale getirmeye çalýþtýklarý eðitim, deneysel deðil, ezberci. Bize suyun 100 derecede kaynadýðýný öðrettiler ama bunu ispatlayamadýlar. Yani bize parasýz ve bilimsel bir eðitim gerekiyor. Ýkincisi, bu yýl öðrencileri bir yeni sürpriz daha bekliyor. Bu sene pek çok okula “Voyeurgasm” adý verilen kamera sistemi yerleþtirildi. Kamerayla gözetlenmenin hiçbir öðrenciyi hatta aklý baþýnda hiçbir öðretmeni memnun etmeyeceði ortada. Amaç, uluorta duran kameralarla öðrencileri korkutup, disipline sokmakmýþ! Öðrencileri böylesi bir yöntemle kontrol etme isteði nasýl bir zihniyetin ürünüdür? Öðrencilere potansiyel suçlu olarak gören bir devletin anlayýþý bu. Ayrýca bir öðrenci koridorda en fazla ne yapabilir orasý da bir soru iþareti... Bir lise öðrencisi


“Lütfen yoldaþlara söyleyin, zaferimizden eminim... Dördüncü Enternasyonal... ileri!” Leon Troçki Leon Troçki 1905 ve 1917 Ekim Devrimi’nin baþlýca önderlerinden biri, Sürekli Devrim Kuramý’nýn geliþtiricisi, Kýzýl Ordu’nun kurucusu ve yer yüzündeki ilk iþçi devletinin Stalinist bürokrasi tarafýndan yozlaþtýrýlmasýna karþý

mücadelenin temel lideriydi. Stalinist bürokrasinin bir katilince 20 Aðustos 1940 tarihinde Meksika’nýn Coyoacan semtinde düzenlenen alçakça bir saldýrý sonucu aramýzdan ayrýldý. Geride eþsiz öneme sahip yüzlerce eser,

insan uygarlýðýnýn geleceðine duyulan sarsýlmaz bir umut ve mücadele azmi ve hiç kuþku yok ki, Stalinist yozlaþmaya karþý Bolþevizmin politik ve örgütsel mevzilerinin korunup geliþtirilmesinin temel bir aracý olan Dördüncü Enternasyonali býraktý. 65 yýl sonra bir kez daha büyük ustamýz Troçki’nin gurur veren hatýrasý önünde saygýyla eðiliyoruz Yoldaþ Troçki Sosyalizme dek daima!...

Aþaðýda Troçki ailesinin yaþayan son ferdi ve Leon Troçki’nin torunu olan Esteban Volkov’un dedesinin ölümünün 60. yýlýnda kaleme almýþ olduðu makaleyi yayýmlýyoruz. (www.arrakis.es adlý siteden alýnýp, çevrilmiþtir.)

TROÇKÝ

65. ölüm yýldönümünde Troçki

Leon Troçki, Devrimci ve Marksist Meksika’nýn baþkentindeki sakin Coyoacan semtinde, kaktüs ve sýk yapraklý aðaçlarla çevrili eski bir evde 20 Aðustos 1940 gününün o bunaltýcý öðleden sonrasý yaþananlarýn üzerinden tam 59 yýl geçti. O gün Lenin ile birlikte Rusya’daki 1905 ve 1917 ekim devrimlerinin en belirleyici önderlerinden olan Devrimci Marksist, Leon Davidoviç Bronstein ya da daha bilindik ismiyle Leon Troçki, Josef Stalin tarafýndan emredilmiþ bir cinayetin kurbaný oldu. O 20 Aðustos günü her Sovyet iþçisinden ürperen ve amacý onlar üzerinde bir terör diktatörlüðü oluþturmak olan GPU’nun -Stalinist gizli servis- profesyonel bir katili haince bir planý hayata geçirdi. Bir makale üzerinde bazý düzeltmeler yapma bahanesiyle Kýzýl Ordu’nun kurucusuna yaklaþmayý baþardý. Ýki kiþi çalýþma odasýnda baþ baþa kaldýklarýnda katil, bir buz kýracaðý ile Troçki’nin baþýna aðýr bir darbe indirdi. Birkaç saniye içinde sosyalizmin en parlak savaþçýlarýndan biri yere yýðýldý. Leon Troçki’nin katledilmesiyle birlikte Sovyetler Birliði’nde proletaryanýn devrimci iktidarýný gasp eden bürokrasi, hem bir yandan en uzlaþmaz ve tehlikeli

düþmanýndan kurtuluyor, hem de büyük Ekim Devrimi’nin önderleri ve en fedakar katýlýmcýlarýndan oluþan uzun ölüm listesini tamamlamýþ oluyordu. Böylece Josef Stalin uzun zaman önce kurbanlarýnca kendisine takýlan ismi bütünüyle hak ederek Bolþevik Devrimi’nin mezar kazýcýsý olma görevini yerine getiriyordu. Benim için 20 Aðustos’un o trajik ve kanlý öðleden sonrasý sanki dün yaþanmýþ gibi canlýlýðýný koruyor hala. Henüz 14 yaþýnda bir genç olan ben Esteban Volkov, yani Troçki’nin torunu, Natalia ve Lev Davidoviç’in yakýn arkadaþlarý Rosmerlerle uzun bir süre yaþadýktan sonra Meksika’ya dedemlerin yanýna döneli henüz 1 yýl olmuþtu. 24 Mayýs 1940 tarihinde Stalinist Alfaro Sigueros tarafýndan gerçekleþtirilen ilk suikast giriþimi esnasýnda dedemlerin yatak odasýnda bulunuyordum. GPU’nun Cinayeti Yaklaþýk üç ay sonra eski eve ulaþan Viyana caddesinden yürüyerek okuldan eve dönüyordum. Aniden ilerde alýþýlmadýk bir manzarayla karþýlaþtým. Eski evin

hemen önünde kötü park etmiþ polis arabalarý ve mavi üniformalarý ve þapkalarýyla bir grup polis bulunuyordu. Bu oldukça anormal bir kargaþalýktý. Yüreðimde derin bir sýkýþma hissettim ve evde bir þeyler olduðunu ve bu kez bir önceki kadar þanslý olamayacaðýmýzý düþündüm. Giriþe yaklaþtým, ama aniden ardýna dek açýk kapýda durdum. Bahçede dedemin sekreterlerinden ve muhafýzlarýndan Amerikalý bir yoldaþ olan Harold Robins ile karþýlaþtým. Son derece sinirliydi, elinde bir tabanca taþýyor ve umutsuz bir sesle Jackson, Jackson! Diye baðýrýyordu. O an bu çýðlýklarýn anlamýný kavrayamadým. Rosmerlerin dostu ve Amerikalý Troçkist Sylvia Ageloff’un kocasý ya da sevgilisi olduðunu sandýðým bu adamla evde yaþanmýþ olanlarýn ne iliþkisi olabilirdi? Bu evde neler olmaktaydý? Bahçeden eve doðru ilerledim, o an iki polisin arasýnda yüzü kanla kaplý o adamý gördüm. Bu yoldaþ Robins’in sözünü ettiði adamdý. Kitaplýða girdim ve yemek odasýnýn yarýya dek açýk kapýsýndan içeri baktým. Ýþte o an yaþanan trajedinin büyüklüðünü kavrayabildim. Dedem kafasýnda bir yarayla yerde, devamý 16. sayfada

15


sayfa 15’den devam

Leon Troçki, Devrimci ve Marksist bir kan gölünün içinde yatýyordu ve Natalia ve bir grup yoldaþ onu çevreleyip baþýna buz tedavisi uygulamaya çalýþýyorlardý. Sylvia’nin kocasý, Rosmerlerin Avrupa’dan dönüþte Meksika’ya getirdikleri, ailemizin büyük bir konukseverlik gösterdiði ve politikaya büyük bir ilgisi olduðunu belirten Jackson büyük devrimcinin hayatýna kast eden GPU’nun basit bir ajanýydý. Evet Jackson Rus halký üzerinde bir terör krallýðý yaratan bu iþkenceciler ve katiller ordusuyla baðlantýlýydý. Onlar Sovyetler Birliði’ndeki karþý devrimin araçlarý, Stalin diktatörlüðünün ve bürokrasinin temel taþlarýydý. Artýk o gün yaþananlar üzerinde hiçbir gizem kalmadý, Bu alçak saldýrý deðiþik etaplardan geçerek planlandý. Stalin, Beria, Leonid Eitington, onun sevgilisi Caridad Mercader ve oðlu Katalan Ramon Mercader Jackson kod adlý- Lenin’in yoldaþý ve Kýzýl Ordu’nun kurucusunun katili oldular. Devrimci Ýyimserlik “Natalia, bir gün daha fazla yaþadýk!”, bu her sabah, günün ilk ýþýklarý loþ yatak odalarýna vurmaya baþladýðýnda Leon Davidoviç’in ayrýlmaz yol arkadaþý Natalia Sedova’ya söylediði sözdü.“ Bir insan tarihsel görevini yerine getirdiðinde ölüm bir sorun olmaktan çýkar.” Troçki bu sözü sýklýkla bir grup genç yoldaþa tekrarlamaktaydý. Leon Troçki yaþlýlýk yataðýnda huzur içinde ölebilecek tipte bir insan deðildi. Marks, Engels, Lenin ve bizzat kendisinin geliþtirdiði gerçek sosyalizm savaþýnýn tam ortasýndaydý. Bu proleter devrim davasý kahramanlarýnýn, bir elde silah diðer elde kýzýl bayrakla canlarýný tereddütsüzce feda ettikleri bir yaþam biçimiydi. Troçki tarihsel görevini tamamlayarak ve sarsýlmaz bir aðýrbaþlýlýkla bu hayattan ayrýldý. Kuþkusuz Troçki, iþçi sýnýfý davasýna katkýsý en yoðun liderlerin baþýnda gelmektedir. Ýngiliz profesör Sinclair’in yayýmladýðý bir biyografik çalýþmaya göre, yalnýzca Troçki tarafýndan incelenmiþ eser ve alýntýlarýn baþlýklarý 400 sayfa tutmaktadýr. Bu nedenle Ernest Mandel’in dediði gibi “Troçki sosyalist hareketin tarihindeki en önemli strateji ustasýdýr” demek yanýltýcý olmaz. 16

Troçki yaþamýnýn son yýllarýnda, Stalinist bürokratik diktatörlüðe karþý mücadelesini inatçýlýkla ve kararlýlýkla sürdürdü, ve tam da bu nedenle dünyanýn en çok izlenen devrimcilerinden biri haline dönüþtü. Onun tarihsel önemine iliþkin bir belirleyici noktada Stalinistlerin, Sovyetler Birliði’ndeki devrimcilere yönelik baþlattýðý uyduruk Moskova Duruþmalarý’na karþý geliþtirdiði savunma oldu. Meksika devlet baþkaný Cardenas’in kendisini kabul etmesi üzerine Meksika’ya gitti ve 1937 Ocak’ýnda buraya varýr varmaz Stalinist bürokrasinin baþlattýðý cadý avýna karþý çalýþmalarýný hýzlandýrdý. Troçki burada hem kendisine hem oðluna hem de Ekim Devrimi’nin deðerlerini savunan diðer devrimcilere yönelik olarak Moskova Mahkemeleri’nce yöneltilmiþ asýlsýz suçlamalara karþý daha uygun koþullarda mücadele yürütmenin olanaklarýna sahip oldu. Troçki’nin talebiyle, asýlsýz suçlamalarý deðerlendirmek üzere Amerikalý eðitimci ve filozof John Dewey’in baþkanlýðýnda bir araþtýrma komisyonu oluþturuldu. Komisyon üyelerinin suçlananlarla en ufak bir kiþisel baðý olmamasýna azami önem verildi. Troçki bu komisyon çalýþmalarýnda kendine yönelik suçlamalarýn bir tekinin bile kanýtlanmasý halinde GPU cellatlarýna kendini teslim edeceðini açýkladý. Bu karþý mahkemenin temel hedefi Troçki’nin onurunu kurtarmak deðildi. Aksine bir devrimci olarak onun hedefi insanlýk ve tarih karþýsýnda, Stalinist bürokrasinin suçlarýný teþhir etmek ve bürokrasinin devrimci tutsaklara yönelik yeni idam giriþimlerinin önüne geçebilmekti. 13 gün süren yoðun oturumlarýn sonunda Moskova Mahkemeleri’nin yönelttiði 18 temel suçlama ele alýndý ve Troçki’nin suçsuzluðu tüm insanlýða ilan edildi. Leon Troçki parlak devrimci mücadelesi boyunca daima Marksizm’e dayandý ve bu günümüzde hala onun sarsýlmaz enerjisinin ve samimiyetinin temel kanýtý olmaya devam ediyor. Onun en önemli eserlerinden biri olan “Ýhanete Uðrayan Devrim”deki analiz ve öngörülerinin doðruluðu Stalinist rejimlerinin alaþaðý olmasýyla kanýtlanmýþ oldu. Ýþte bu yüzden, kahramanca hayatý tüm devrimciler için bir örnek ve inceleme konusu olmaya devam ediyor. Esteban Volkov


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.