Yoksulluk sınırı 3.000 liraya dayandı! Türk-İş’in 24 yıldan bu yana her ay açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırının Ekim ayı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 913, yoksul-
luk sınırı 2975 Lira’ya yükseldi. Son zamların karşısında mutfak enflasyonu yıllık yüzde 6,7 artarken son üç aydaki gıda ürünlerinin fiyat artışı yüzde
4,16’yı buldu.Türkiye’de kriz bahanesiyle maaş zamlarının bir bir atlandığını görecek olursak, patronlar kriz koşullarını kalıcılaştırıp zenginleşmenin
yolunu bulmuş görünüyorlar. Bu verilere göre Türkiye nüfusunun ezici çoğunluğu olarak yoksulluk sınırının altına itiliyoruz. Buna karşılık dünyanın en
zenginleri listesine Türkiye’den on yeni isim eklenerek 38 dolar milyarderi girebiliyor! İşte dolar milyarderlerinin sayısındaki artışın tablosu:
Aylık Siyasi İşçi Gazetesi • Sayı: 34 • Kasım 2011 • Fiyatı: 2 TL
Kırda ve kentte enkaz 19 Ekim 2011 tarihinde Hakkari bölgesinde çıkan şiddetli çatışmalarda 24 askerin ve 7 gerillanın acı bir biçimde yaşamını yitirmesi, Türkiye siyasetinde yeni bir sarsıntı dalgasına yol açtı. Yitirilen yaşamlar bir yandan barışın aciliyetini ve zorunluluğunu anlatırken, bir yandan da kimi siyasetçiler için tam da anayasa tartışmaları öncesinde katliam naralarının atılabilmesini sağladı. AKP ise her ne kadar PKK’yi tamamen yok edecek bir operasyonun mümkün olmadığını bilse de, PKK’yi uluslararası anlamda yalıtmaya ve Irak yönetiminin de desteğini PKK üzerinden çekmesini sağlamaya yönelik çabalara girişti. Buna paralel olarak AKP, soruna nihai çözümü yakıştıracağı yeni anayasa sürecine tüm Kürtleri ikna edebilmek için bir gözdağı verme kararı aldı. Nihayetinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nce saldırıların hemen ardından başlatılan ve 10.000 askeri kapsayan sınır ötesi operasyon bu politik hatla yakından ilişkiliydi.
AKP bu gözdağı ile yeni anayasa tartışmalarında güç toplamaya, rakibini yalıtarak daha azına razı etmeye çalıştı. Ancak bu sırada ipini koparmış kimi katliam severler için aranan kan, operasyonla olmasa da Van’dan gelen acı deprem haberi ile bulundu. Bir operasyon kaç Van eder? Geçtiğimiz ayın ikinci acı haberi olan Van depreminden altı gün sonra pek çok köye temel insani yardım ekipmanının ulaştırılamadığı Van valisi tarafından dahi kabul edilmiş durumda. Van’daki ölü ve yaralı sayısının yanı sıra, zarar gören ev sayısını tespit etmek bile şimdilik mümkün değil. Öte yandan, on bine yakın askerin katıldığı ve mali bilançosu henüz belli olmayan kara ve hava operasyonunun da “terörü” bitirmediği ortada. Peki bu sonuçsuz kalmaya mahkum sınır ötesi operasyona harcanan para ile kaç tane “Van” depreme dayanıklı hale getirilebilirdi? Van tüm Türkiye’nin kaderidir
Van’da yaşanan deprem, yalnızca Van’daki Kürtlerin değil, tüm Türkiye’nin kaderini göstermektedir. 1999 depreminin ardından Ecevit’in başlattığı ve sonradan kalıcı hale getirilen deprem vergilerinin faizleriyle toplam 90 milyon liraya bedel olduğu açıklandı. Bugüne değin bu paranın tek kuruşunun altyapı güçlendirmeleri için harcanmadığı bilinmekteydi. Şimdi de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek toplanan vergilerin depreme karşı önleme değil de; sağlık, eğitim ve duble yollara yatırılarak patronlara yapılmış yatırımlara dönüştüğünü itiraf etti! Yani bu sayede, çalışanlardan alınan deprem vergileri, hiçbir koşulda depremden korunmaya değil, doğrudan doğruya uluslararası şirketlerin ve yerli şirketlerin hızla büyümesi ve de eğitim ve sağlık hizmetlerinin derhal paralı ve pahalı hale getirilmesi için harcanmıştı! Demek, Van’daki ölümlerin ve kayıpların önlenebilmesi işten bile değildi. Oysa ki bu amaçla toplanmış paralar doğrudan doğruya patronların hizmetine sunulmuştu.
Dahası tüm Türkiye’de durum Van’dakine benzer bir halde. Bugün herhangi bir şehrin yaşayacağı deprem kaçınılmaz bir biçimde aynı korkunç manzara ile karşılaşmamıza sebep olacaktır.
dırmak için bu dönüşümleri topyekün içeren bir anayasa hazırlığına girişmiş bulunuyorlar. Ve bu anayasaya dair BDP’yi daha hızlı ikna etmek için bir yandan operasyonlar ile gözdağı verilip Türkiye patronlarının tek Kürt siyasetini sıkıştırılmaya büyüme reçetesi olan ulusla- çalışılıyor. Öte yandan, işçi rarası sermayeye bağımlı ge- ve özgürlük düşmanı anayalişim, yalnızca barış umutla- saya dair uzlaşma tartışmalarını söndürmekle kalmıyor, rı yaparak, Kürt sorununun her depremde bir kez daha çözümünü de rejimin tekelibizleri enkaz altında bırak- ne bırakmayı hedefliyorlar. mayı sürdürüyor. AKP hükümeti tarafından masaya sunulan anayasa, Operasyon ve anayasa neo-liberal bir anayasadır barış getirir mi? ve patronların bu anayasası Van depremi sonucu açığa barış umutlarımızı gömüp; çıkan manzara, on yıllardır eğitim ve sağlığın tamamen sürdürülen ve bizim neoözelleşmesi, işsizlik fonu, liberal yıkım politikaları deprem vergisi, kıdem tazolarak adlandırdığımız, minatı gibi fonların patronpatronları zenginleştirmek lara açılması gibi saldırıların için kamu kuruluşlarını daha bütünlüklü bir zemine özelleştirip, işçi maaşlarını oturmasını hedeflemektedir. baskılayan sömürü saldırıYoksul Kürt halkı ve işçi larının bir sonucudur. Bu neo-liberal saldırılar bugüne sınıfının, operasyonlar ve değin bizleri sistematik bir Van depremine bakarak yeni anayasayı reddetmeleri ve yoksulluk sarmalına mahkum etti şimdi de canımızı bu çerçevede barış ve ekmeği beraberce savunmaları almakta tereddüt etmiyor. ihtimali tek gerçekçi çıkış Öte yandan AKP ve diğer yolunu göstermektedir. düzen partileri birleşerek, neo-liberal saldırıları hızlanİşçi Cephesi
»2