Ic34

Page 1

Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için

iþçi cephesi Yeni Dönem sayý: 34

Aralýk 2006

http://iscicephesi.org

ekmeðimiz küçülüyor 2002

2006

asgari ücret 184 ytl

asgari ücret 380 ytl

karþýlýðý

karþýlýðý

1226 adet ekmek

950 adet ekmek

ekmeðine sahip çýk Gündem ve Politika

syf. 2-11

Gündem ve Politika

syf. 2-11

Hükümetten taksitli silah satýþý

Susurluk: mahkeme komedisi sona erdi

Deprem: 2006 tatbikatý fiyasko oldu

Özgürleþmek için örgütlü mücadeleye

Ekmeðimiz küçülürken

Yaklaþan felaket: küresel ýsýnma

Baykal’ýn saðý, MHP’nin solu mu? Barýþ egemenlerin deðil, Türk ve Kürt halkýnýn elinde Uðurlar ölmesin Papa Ýstanbul’da Doðu’yu sel vurdu

Sýnýf mücadelesi

syf. 12-13

Fabrikalardan okur mektuplarý Türkiye’den ve dünyadan iþ kazalarý Enternasyonalizm

Ecevit: Kör ölür badem gözlü olur

ABD seçimleri ve Irak’ýn geleceði

Sermayenin dini imaný olmaz

Latin Amerika “hangi sol”a yöneliyor?

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR

syf. 14-16

1


ÝLAN TAHTASI

GÜNDEMDEN...

Hükümetten Taksitli Silah Satýþý Türkiye’de sömürü düzeni yüzünden yoksulluk ve iþsizlik her geçen gün daha da artýyor. Buna paralel olarak Türkiye’de bireysel silahlanmanýn da arttýðý gözle görülüyor. Her gün ana haber bültenlerinde silah düþkünlerinin kurþunlarýndan dolayý hayatýný kaybedenlerin olduðunu öðreniyoruz. Aslýnda sömürü düzeninin elinde bulundurduðu medya yoluyla her gün evlerimizde izlediðimiz dizilerin hepsinde de silahlý çatýþmalý sahneleri görmek mümkün. Bu diziler dolaylý olarak silah sanayinin yani silah patronlarýnýn reklamlarýný yapmakta. Yakalanan çetelerin üzerinde bir orduya yetecek kadar silah ve mühimmat çýkýyor. Ülkede silahlanmak bu kadar kolay mý? Evet, son dört yýl içinde 60 bin kiþiye resmi olarak silah satýþý yapýlmýþ. Birde buna kaydý olmayanlarý eklemek gerekir. Aslýnda kimsenin kimseye güvenmediði ve her an nasýl bir olayla karþý karþýya geleceðini bilmeyen insanlarýn kendi güvenliðini kendisinin almaya çalýþtýðýný düþündüðümüzde bu rakamýn hayli yüksek olmadýðý açýk. Okulda, sokakta, evde yani yaþamýn her alanýnda þiddetin hakim olduðunu ve insanlarýn sorunlarýný þiddetle çözebileceðini inandýðý bir süreçten geçiyoruz. TV dizileri buna hizmet etmiyor mu? Son olarak, Milli Savunma Bakaný Vecde Gönül, “taksitle silah satýþýnýn yapýlmasýný ve bunun da yurda illegal silahlarýn sokulmasýný önleyeceðini” açýkladý. Silah fiyatlarýnýn 600 - 2 Bin 500 YTL arasýnda deðiþtiðini düþündüðümüzde asgari ücretli birinin bir

Deprem Kapýda

2006 tatbikatý fiyasko oldu! Kalýcý çözüm istiyoruz! Ýstanbul’da olasý bir depreme karþý 7-9 Kasým tarihlerinde üç gün süren bir tatbikat gerçekleþtirildi. Ýstanbul Büyük Þehir Belediyesi tarafýndan organize edilen bu tatbikata 257 resmi ve özel kurum ve yeni bir gönüllü kuruluþtan toplam 6000 personel 1500 araç görev aldý. Tatbikat Bayrampaþa, Baðcýlar, Eminönü, Kartal, Maltepe ve bölgelerinde hayata geçirildi. Ancak ambulanslar günlük trafikte sýkýþýp kaldý. Gemiler kýyýya yanaþamadý. Yani göstermelik tatbikat bile baþarýyla yapýlamadý, sýnýfta kaldý. 17 Aðustos 1999 depreminden sonra ilk defa geniþ ölçekli bir tatbikat gerçekleþtirildi. Bu tatbikata 2 milyon YTL’ye yakýn bir servet harcandý. Peki sonuç, yine fiyasko. Burada þu gerçeði daha net görebiliyoruz. Fiyasko olan 2 tatbikat deðil, tatbikatý gerçekleþtiren yetkili kurumlar. Bu durum

silah almasý olanaksýz. O zaman herkesin silah almasýný kolaylaþtýracak bir yolu bulan hükümet ne kadar þiddete karþý olabilir? Vecdi Gönül mecliste verilen soru önergesini cevaplarken aslýnda neye hizmet ettiðini de aðzýndan çýkarýyor; “satýþlar bir defaya mahsus ve elde mevcut birikmiþ stoklarýn eritilmesiyle sýnýrlýdýr…” Bakanýn amacý belli olmuþtur. Fazla üretildiðinden dolayý depolarda stoklar birikmiþ. Bu stoklarý nasýl elden çýkarabiliriz diye düþünen hükümet, insanlarýn yüksek ücret almadýðýný da bildiðinden olacak ki onlarýn alabilmesi için yaygýn olan yolu da bizlere gösteriyor. Taksitle ayrýca bunun bir defaya mahsus olduðunu söylemeyi de ihmal etmeyen bakanýn bu anla-yýþý bize yabancý gelmedi. Özal’da “Anayasa bir kez delinince bir þey olmaz” demiþti. Sonuç olarak bireysel silahlanmanýn her gün arttýðý bir süreçte, emniyet yetkilileri 9 aylýk suç ra-porunu açýkladý: 1610 cinayet (her 4 saatte bir cinayet iþleniyor), 9688 kapkaç olayý yaþanmýþ. Hükümet silah patronlarýnýn kârlarýný arttýrmak ve stoklarýný bitirmeleri için uygun bir zemin hazýrlýyor. Bu da gösteriyor ki hükümetler patronlarýn kârlarý için toplumdaki þiddetin önünü açan iki yüzlü bir siyaset izlemekteler. Böyle bir siyaseti izleyen hükümetler topluma barýþ ve þiddetsiz bir toplum sunabilir mi? Þahin Yýldýrým - 25 Kasým 2006

yetkililerin deprem konusundaki duyarlýlýðýnýn ne kadar az olduðunu ortaya koyuyor. 17 Aðustos depreminin üzerinden 7 yýl geçti. Depremzedeler hala prefabriklerde yaþýyor, yapýlan yeni yapýlarda hiçbir denetim söz konusu deðil, belirli bölgeler para karþýlýðýnda zenginlere peþkeþ çekiliyor. Bu uygulamayý yapan kiþi ve kurumlar bu insanlarýn gözünü boyamak için göstermelik tatbikat yapýyor. Bu göstermelik tatbikatý bile eline yüzüne bulaþtýrýyor. Ýstanbul, kamu binalarý dahil depreme hazýr deðil. Depreme hazýrlýk fonlarýnýn nereye harcandýðý belli deðil. Doðal afetler þov amaçlý yapýlan tatbikatlarla önlenemez. Depreme hazýrlýk fonlarýnýn, acil durum iþleyiþ modelinin hayata geçirilmesi ve ulusal düzeyde afet tatbikat günleri düzenlemesinde kullanýlmasý gerekmekte. Çözüm için bu en azýnda doðru bir baþlangýç olabilir. Uður Yýlmaz - 5 Aralýk 2006


Ekmeðimiz Küçülürken… Ýþçi ve emekçilerin hak ve özgürlüðü söz konusu olduðunda patronlarýn keyfi hemen kaçar. Tabii hiçbir patron konuyu kendi kârlarýna getirmez. Onlar kendileri için bir þey istiyorlarsa namertler. Düþündükleri sadece memleket. Eðer iþçi ve emekçiler insan gibi yaþayacak ücret alýrsa sanayi çöker. Neden? Çünkü rekabet için mal ve hizmetlerin ucuz olmasý gerekir; ve ücretler ne kadar düþük olursa maliyetler de o kadar düþük olur. Sonuç? Memleket kurtulur, patronlar yüksek kârlar elde eder. Herkes mutlu; ya iþçi ve emekçiler? Açlýk sýnýrý 605 YTL, asgari ücret ise sadece 308 YTL. Resmi rakamlara göre kayýtlý iþçilerin yüzde 43’ü asgari ücretli. Kayýt dýþý çalýþanlarla birlikte asgari ücretli sayýsýnýn 5,5 milyon olduðu tahmin edilmekte. Bu durumda aileleriyle birlikte 12-13 milyon kiþi açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamakta. Yoksulluk sýnýrýnýn 1971 YTL olarak hesapladýðý düþünülürse tablo daha da korkunç bir hal almakta. Evet belki sanayi çökmüyor ama iþçi ve emekçilerin çöktüðü kesin. Bu yetmezmiþ gibi asgari ücrete Ocak-Temmuz 2007’de yüzde 4 zam öngörülmekte. Tam olarak 15 YTL zam. Asgari Ücret Komisyonu milyonlarca iþçiyi ilgilendiren asgari ücreti bütün iþkollarýný kapsayacak þekilde belirliyor. Pekiyi iþçi sýnýfý için bu kadar hayati olan Asgari Ücret Komisyonu kimlerden oluþuyor? Devletin çeþitli kurumlarýndan bürokratlardan, ayrýca bünyesinde en çok iþvereni bulunduran iþveren kuruluþunun deðiþik iþkollarý için seçeceði beþ temsilcinden ve bünyesinde en çok iþçiyi bulunduran en üst iþçi kuruluþunun deðiþik iþkollarý için seçeceði beþ temsilciden. Kýsacasý masada devlet, patron ve bünyesinde en çok iþçiyi bulundurmasý itibariyle TÜRK-ÝÞ yer almakta. Ne bileþen ama! Oysa TÜRKÝÞ’e baðlý neredeyse asgari ücretli üye çalýþan bulunmuyor. TÜRK-ÝÞ dahil diðer konfederasyonlara ve baðýmsýz sendikalara üye gerçek sendikalý sayýsýnýn da 950 bin civarýnda olduðu öngörülmekte ki ayný zamanda bunlar toplu sözleþme kapsamýnda olan iþçilerin sayýsýný vermekte. Diðer bir deyiþle sendikalýlaþma ve toplu sözleþmeden yararlanma oraný yüzde 11 civarýnda ama resmi rakamlara göre kayýtlý iþçilerin yüzde 43’ü asgari ücretli. Dolayýsýyla kayýt dýþý çalýþanlarla birlikte sayýlarý 5,5 milyonu bulan emekçilerin kendileri dýþýnda Asgari Tespit Komisyonu’nda herkes mevcut. Asgari ücrete 2006’da 30 YTL ve 2007’de de neden 15 YTL zam bahþedildiðini bu tablo anlatmakta. Merkez Bankasý Baþkaný Durmuþ Yýlmaz, memur maaþlarýnýn enflasyonu artýrdýðýný buyurmuþ. Evet sanayinin çökmesinin, enflasyonun azmasýnýn nedeni bu 15 YTL imiþ. Durmuþ Yýlmaz kendi maaþý hatýrlatýldýðýnda; ‘’Bir açýdan baktýðýmýzda, bu tespitin yanlýþ olduðunu iddia edemem. Yani ‘Ele verir talkýný, kendi yutar salkýmý’ durumu söz konusu burada. Teker teker memur maaþ zammýný dikkate aldýðýmýzda 30 YTL, 80 YTL, 300 YTL çok önemli bir þey deðil. Ama bunlar büyük rakamlara ulaþtýðý

zaman talebin yönetimi zorlaþýyor ve enflasyonu saptýrýyor. Dolayýsýyla burada çok yüksek maaþ alan birisinin çok düþük maaþ alan kesimine kalkýp ‘Memur maaþlarý enflasyonu tehdit ediyor’ demesi ahlaki bir sorun gibi görünse de, bu bizim görevimiz. Bunu herkes anlayýþla karþýlamalý.’’ diyor. Mesele sadece ahlaksýzlýk olsaydý sorunu çözmek daha kolay olurdu. Ahlaký bir kenara býrakalým; çünkü en büyük ahlaksýzlar çoðunlukla ahlaký tekellerine alanlar içinden çýkar. Anlayýþla karþýlamak meselesine gelince. Memleketlerini çok seven patronlarýn bir kaçýna bakýp durumu anlamaya çalýþalým: Türkiye’nin önde gelen perakende zinciri Migros’un dokuz aylýk net kârý geçen yýlýn ayný dönemine göre yüzde 70 artýþla 59.2 milyon YTL’ye yükseldi. Turkcell yýlýn 3. çeyreðinde kârýný bir önceki yýlýn ayný dönemine göre yüzde 12 artýþla 311.8 milyon dolara çýkardý. Arçelik AÞ, ilk üç çeyrekte cirosunu yüzde 12 artýrarak 2.525 milyon Avro’yla tarihinin en yüksek kârýna ulaþtý. Türkiye Petrol Rafinerileri AÞ (TÜPRAÞ) bu yýlýn 9 aylýk dönemini, net 693.4 milyon YTL kârla kapattý. TÜPRAÞ 2006 yýlý 9 ayýnda, geçen yýlýn ayný dönemine göre vergi öncesi kârýný yüzde 13.4, net kârlýlýðýný ise yüzde 24.8 oranýnda artýrdý. Bu tabloyu anlamak için ekonomist olmaya gerek var mý? Patronlarýn kârlarý yüzde 12 ile 70 arasýnda artmýþ. Üstelik bunlar açýklanan rakamlar. Yani patronlar çok iyi kazanmýþ. Ýþleri týkýrýnda gitmiþ. Asgari ücrete 2006 yýlýnda yüzde 8,6 zam yapýlmýþ; tam olarak 30 YTL. Ama bu tabloya raðmen patronlar 2007 yýlý daha da sýkýntýlý geçecek diyor. Asgari ücretli bir çalýþan 2002’de 184 YTL olan maaþýyla 1226 adet ekmek alabilirken, bugün 380 YTL olan maaþýyla sadece 950 adet ekmek alabilmekte. Ekmeðimiz küçülmüþ ve 2007’de daha da küçülecek. Emekli olsak kurtulur muyuz? Milyonlarca iþçi-emekçi bir emekli olsam diye hayal kurar. Ortalama emekli aylýðý 530 YTL. Diðer bir deyiþle yaklaþýk 4 milyon 400 bin iþçi emeklisi, dul ve yetimin aylýklarý da açlýk sýnýrýnýn altýnda. Üstelik AKP hükümeti çalýþan emeklilerin aylýklarýnýn yüzde 33’ünü kesmek için çalýþmalara baþladý. AKP hükümeti en baþarýlý hükümet olmakla böbürlenip durmakta. Bunu patronlara söylüyorsa haklýlar. Patronlarýn iþlerinin týkýrýnda olduðuna dair birkaç örneði yukarýda verdik. Sýra iþçi ve emekçilere gelince durum farklý. Yeni yýlda zam yaðmuru geliyor. Elektrikten okul harçlarýna kadar hepsinin eli kulaðýnda. Þimdiden doðalgaza yüzde 5.8 zam yapýldý bile. Doðalgaza 2006 yýlýnda yapýlan zam oraný böylece yüzde 27.35’e ulaþtý. 2005’den bu yana doðalgaza yapýlan zam oraný ise yüzde 60 oldu. Örneðin bir öðretmenin iki maaþý doðalgaza gitmekte. Asgari ücretli iþçi ve emekçiler için bu hesabý yapmanýn bir anlamý var mý? AKP hükümeti çok baþarýlý olduðunu söylemekte ýsrarlý. Ýþsizliði yüzde 9.4’ten 9.1’e indirdiðini iddia

GÜNDEM

Asgari Ücrete 2007’de 15 YTL zam öngörülüyor

3


etmekte. AKP hükümeti (Türkiye Ýstatistik Kurumu, TÜÝK) kendinden önceki hükümetler gibi iþsizlik ve istihdam verilerini çarpýtmaya devam ediyor. Oysa gerçek iþsizlik oraný son bir yýl içinde gerilemediði gibi 1,2 puanda artýþ göstermiþ durumda. Ýþsizlik oranýnýn yüzde 16.1 ile 18.9 arasýnda olduðu ve bu sayýnýn da 4,5-5,2 milyon arasýnda bir rakama denk geldiði belirtilmekte. 2006 yýlýnda asgari ücrete 30 YTL zam yapýldýðý hatýrlanýrsa çalýþmakla iþsiz olmak arasýndaki farkýn giderek ne kadar azaldýðý daha net görülebilir. Bu kadar mý? Hükümetin gözü þimdi de kýdem tazminatýnda. IMF ve OECD aracýlýðýyla gündeme getirilen kýdem tazminatý halen sigortalý 6 milyonun üzerinde çalýþaný ilgilendiriyor. 2003’te yürürlüðe giren 4857 sayýlý yasanýn geçici 6. maddesiyle bir kýdem tazminatý fonu kurulmasý ve tazminatlarýn bu fona devredilmesi zaten öngörülmüþ durumda. AKP hükümetinin iþçi-emekçi düþmaný bir hükümet olduðunu ýsrarla ifade ediyoruz. Bu bir laf güzellemesi deðil hayatýn gerçeði. AKP hükümeti kendinden önceki diðer bütün burjuva hükümetler gibi iþçilerin, emekçilerin, Kürt halkýnýn, ezilen ve sömürülen tüm kesimlerin düþmanýdýr ve patronlarýn dostudur diyoruz.

Neden? Diyarbakýr, Batman, Þanlýurfa, Mersin, Ýskenderun, Þýrnak, Bitlis, Siirt, Mardin gibi çoðunluðu Güneydoðu Anadolu bölgesinde olmak üzere birçok yerleþim bölgesi sel felaketine maruz kaldý. Onlarca insan hayatýný kaybetti. Evler yýkýldý, köyler yok oldu. Baþbakan Tayip Erdoðan kendisini eleþtirenleri, “seli abarttýlar” diye cevapladý. Hatýrlanacaðý üzere birkaç yýl önce de asgari ücreti düþük bulan iþçi ve emekçilere ayný Erdoðan, asgari ücretin yarýsýna çalýþacak milyonlarca iþsiz var diye cevap vermiþti. Gelecek yýl seçim yýlý olacak. Herhalde bu nedenle olsa gerek Baþbakan Erdoðan “seli abarttýlar” lafýný düzeltme adýna, “gerçeði söyleyince kötü oluyorsunuz” diye yakýndý. Kuþkusuz açýklamasý emekçi halka deðil rakibi olarak gördüðü CHP’li Baykal’a idi. Hem AKP hem de CHP seçimleri kazanma adýna girdikleri didiþme içinde emekçi halký kah irtica ve bölücülükle korkutarak, kah AB ile yemleyerek kandýrma peþinde. MHP, DYP ve diðerleri de farklý deðil. Örneðin Baykal, ‘’Ýþsizlik ve emeklilerin sorunlarý baþta olmak üzere toplumun en yoksul kesimlerine yönelmeli ve onlarýn içinde bulunduklarý yoksulluðun ortadan kaldýrýlmasý için somut

paketleri bir an önce halkýmýzýn gözleri önünde açmalýyýz’’ mesajlarý vermiþ. Þimdi mi aklýnýza geldi? Asgari ücrete 2007 yýlýnda 15 YTL zam öngörülüyor, kýdem tazminatý kaldýrýlmak isteniyor, 5 milyon iþsiz var ve sayý her geçen gün artýyor, yoksulluk sýnýrý 1971 ve açlýk sýnýrý 605 YTL iken asgari ücret 380 YTL, uzun saatler boyunca aðýr koþullar altýnda çalýþma sýradanlaþýyor, emekliler inim inim inliyor, sosyal güvenlik sistemi parçalanmaya devam ediyor, iþ kazalarýnda her gün iki çalýþan hayatýný kaybediyor, her 5,5 saatte bir çalýþan sürekli iþ göremez hale geliyor, sendikal haklar ayaklar altýnda ve hak ve özgürlükleri için mücadele eden tüm kesimler Kürt halký baþta olmak üzere gençler, kadýnlar vb kesimler siyasal, kültürel ve etnik farklýlýklarý nedeniyle rejimin baský ve þiddetine maruz kalýyor. Ne Baykal, ne Erdoðan ne de diðerleri bu sorunlarý çözemez çünkü bizzat bu tabloyu patronlar adýna onlar yarattý ve/veya sürdürmekte. Ekmeðimiz küçülmeye devam ederken kendi kaderimizi ellerimize almak zorundayýz. Ýþçi Cephesi 2 Aralýk 2006

CHP-MHP Koalisyonuna Doðru mu..?

Baykal’ýn saðý, MHP’nin Solu mu? AKP hükümeti döneminde neo-liberal saldýrýlar zirve yaptý. AKP, tek baþýna hükümet olmanýn avantajýyla iþçi sýnýfýný ve emekçi yoksul halký silindir gibi ezdi. Bunu saðlayan þartlar neydi? Öncelikle Özallý ANAP hükümetlerinden baþlayarak Kasým 2003 öncesine kadar tüm hükümetlerin kýsa zaman dilimleri içinde çürüyerek çökmesi sonucu AKP, olasý rakiplerinin nefesini ensesinde hissetmeden uzun süre yol alabilme imkanýný yakaladý.

4

Denenmemiþ gibi duran MHP’nin, Ecevit’li DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinde yer aldýðýnda devlet malýný arpalýk gibi görmesiyle birlikte kep düþtü kel göründü ve milliyetçi-faþist muhalefetin sesi de büyük ölçüde bir süreliðine kýsýldý. Ecevit hükümetinde Devlet Bahçeli’nin baþbakan yardýmcýlýðý yaptýðýný, birçok kritik bakanlýðý yine MHP’nin yönettiðini ve Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakaný Koray Aydýn baþta olmak

üzere MHP’lilerin yolsuzluklara nasýl dibine kadar gömüldüðünü hatýrlayalým. Ortak payda peþinde O vakitler CHP yüzde 8,71 ile zaten meclis dýþýnda kalmýþ, itibar kazanmak için kendini zoraki nadasa býrakmýþtý. Çillerli DYP yüzde 12,01 ile barajý zorla geçip meclise girebilmiþ ama itibar kazanmak bir yana daha da batmýþtý. Sonuçta ortaya öyle muaz-

zam bir boþluk çýkmýþtý ki Cem Uzan liderliðinde Genç Parti yüzde 7’nin üzerinde oy alabilmiþti. Kasým 2003’de bir önceki dönemin lider partisi DSP yüzde 22’lerden 1,2’lere, Mesut Yýlmazlý ANAP yüzde 5’lere ve MHP’de yüzde 18’lerden yüzde 8’lere gerileyerek barajýn altýna bir anda süpürülüverdi. DYP’de yüzde 9,54 ile dýþarýda kaldý. CHP ise sadece 3,5 yýl meclis dýþýnda kalmanýn “avantajýyla” yüzde 19,41’le meclise giren ikinci parti oldu. Netice itibariyle AKP, 3 kasým 2002 seçimlerinde kendinden sonra gelen iki parti CHP ve DYP’nin toplamýndan (yüzde 28,95) daha fazla oy almýþ oldu. Kýsacasý diðerleri çürüyüp çökerken AKP yüzde 34’le hükümet koltuðuna oturdu. Bu


þirince paketleyerek yutturmaya çalýþýyor.

zaferi AB masalýyla taçlandýran AKP, TÜSÝAD baþta olmak üzere geniþ bir patron çevresinin de desteðini alarak yola koyuldu. Yoksul emekçi halk için 4 yýl boyunca her þey bir önceki güne göre daha da kötüleþti. Normal þartlarda AKP hükümetinin aþýrý yýpranma sonucu yolun sonuna gelmiþ olmasý ve yapýlacak ilk seçimde hükümeti baþka partilere býrakmasý gerekir. Buna raðmen önceki hükümetlerin çürümüþ sicili hafýzalara öylesine kazýnmýþ olmalý ki bugün dahi tüm seçim yoklamalarýnda AKP, oy kaybetmiþ görünse dahi halen en yakýn rakibinin iki katý önde görünmekte. Bu tablonun farkýnda olan CHP, MHP, DYP gibi burjuva partiler önce barajý aþmanýn, ardýndan da olasý koalisyon hesaplarýnýn peþine düþmüþ görünüyor. AKP duvarýný aþmak isteyen burjuva partiler ortak paydalarýný keþfetme yoluna zaten çoktan girdiler. Kan kardeþliði Kuþkusuz kim koalisyon hesaplarýndan bahseder ise hem rakibinin güçünü kabul etmiþ hem de kendini güçsüz gösterme riskine girmiþ demektir. Bu nedenle kaþarlanmýþ burjuva politikacýlar eðer müzmin güçsüzlük krizinde deðillerse tek baþýna iktidarý hedeflediklerini ýsrarla söylerler. Doðu Perinçek’in her seçim öncesi iktidar olacaklarýný açýklamasý gibi “istisnai” örnekleri ise ayrýca incelemek gerekir. Konumuza tekrar dönersek acaba Deniz Baykal, AKP hükümetine rakip olduðuna ne kadar inan-

makta? Konuyla ilgili sorulara Baykal, bekleneceði üzere CHP-MHP koalisyonu bir yakýþtýrmadýr diye cevap veriyor. Doðal olarak tek baþýna iktidarý hedeflediklerini belirtiyor ama ardýndan, þimdiden bu yönde yorumlar yapýlmasý doðru deðildir, MHP ile ulusal duyarlýlýklar ve AKP’ye yönelik teþhis ve yaklaþýmlarý nedeniyle ortak bir noktada buluþmaktayýz ifadesini belirtmekten de geri durmuyor. Baykal dilinin altýnda hangi baklayý saklýyor? Ulusal duyarlýklýklar ve AKP’ye yönelik teþhisler meselesini biraz daha açalým. ‘’CHP olarak geçmiþ çatýþmalarýn, ideolojik kutuplaþmalarýn aþýlmasý gerektiðini düþünüyoruz. (…) önümüzdeki güç dönemi, fýrtýnalý günleri göz önünde bulundurarak bir dayanýþma içine girmesi gerektiðine inanýyoruz.’’ Evet, Baykal geçmiþ çatýþmalarý ve ideolojik kutuplaþmalarý aþalým diyor. Niçin? Önümüzdeki güç dönemi ve fýrtýnalý günleri aþmak için. Baykal neden bahsediyor? Tabii ki seçimlerden. Bu nedenle de dayanýþma istiyor. Kimle? Ýdeolojik kutuplaþmalarý aþmak istedikleriyle, yani MHP ile. Baykal’ýn içine sürüklendiði aczini, “merkezin üzerinde, yanýnda, kenarýnda, saðýnda bulunanlarla bir dayanýþma” istiyoruz sözlerinden daha iyi ne anlatabilir. Kuþkusuz Hacýyatmaz Baykal hemen pes etmez. Ulusal diye yumuþatýp yutturmaya çalýþtýðý milliyetçiþovenist, baskýcý-otoriter anlayýþýný “Cumhuriyet Koalisyonu” diye

Saðýmýz solumuz karýþmasýn Baykal bu iþlerin bir hukuku, ahlaký var diyor. “Bir tarafta yüzde 34, diðer tarafta yüzde 66” var imiþ? “Bir seçim kararý alýnsýn, görün bakýn tablo ne oluyor?” diye de efelenmekte. Baykal bir kere yüzde 66’nýn sahibi olduðunu nereden çýkarýyor? Sadece yüzde 6 oy DTP’nin oyu. Hani o “ulusal” dünyanda yer vermediðin, terörist dediðin parti, Kürtlerin partisi. Nereden senin oyun oluyor bu yüzde 6? En son seçimlerde sandýk baþýna gitmeyen ve boþ oy kullananlarýn oraný yüzde 20’lerin üzerinde. Bu oylarýn senin olduðunu nereden çýkardýn? CHP ile ideolojik-politik açýdan farklý dünyalarýn partilerinin oylarýný da bu tabloya ekle bakalým. Þimdi elinde yüzde 66 mý kalýyor, yoksa baþka bir þey mi? “Merkezi kucaklayan bir milliyetçilik” MHP, Baykal’ýn her meþrebe uyarým gel çaðrýlarýný tabii ki hoþ karþýlamýyor. MHP kurmaylarý, Baykal’ýn kendilerinden rol çaldýðýnýn farkýnda. Bu nedenle MHP Genel Baþkan Yardýmcýsý Mehmet Þandýr açýkça Baykal’ý samimi bulmadýklarýný söylemekte. Görünen o ki MHP bile bazen doðru söz edebiliyor. Kuþkusuz bu doðru söz AKP’nin halen kontrol ettiði alanýn büyüklüðü ve Aðar’ýn son çýkýþlarýyla yönelmek istediði kesimler düþünüldüðünde bunlarýn dýþýnda kalan alaný kazanmanýn hayati öneminden kaynaklanýyor. Artýk oy aslanýn aðzýnda. Baykal’da milliyetçi-þovenist oylara sarkýnca haliyle MHP reaksiyon göstermekte. MHP Kongresi sonrasýnda Bahçeli’nin ,”merkezi kucaklayýcý bir milliyetçilik” söylemi geliþtirmesi ise MHP’nin açýlým saðlamak için geliþtirdiði bir karþý manevra. MHP milliyetçi-þoven çizgisini merkeze taþýma hamleleri yaparken CHP ise nicedir parsellediði milliyetçilik kulvarýnda geçici deðil kalýcý olduðunu tescil ettirme peþinde. Bu durumda Baykal’ýn saðý gerçekten MHP’nin solunda mý kalýyor? Arif Benol 3 Aralýk 2006

5


Barýþ Egemenlerin Deðil,

Türk ve Kürt Halkýnýn Elindedir PKK’nýn ateþkes ilanýndan sonra farklý bir durum ortaya çýktý. Bir yanda mevcut rejimi “tek taraflý ateþkes” ile siyasi çözüm eksenine doðru zorlayan Kürt cephesi var. Diðer yanda ise bu geliþmeye farklý yanýtlar veren mevcut rejimin bileþenleri arasýnda bir bölünme söz konusu. Mevcut rejimin egemen güçleri arasýnda temelde iki düþünce hakim ve bu farklý düþünce de bu kesimlerin ayrýþmasýna neden olmakta. Bir kesim -ABD ve AB’nin bölgeye yönelik çýkarlarýndan hareketle ve onun bir gereði olarakgeleneksel inkar ve imha politikasýyla artýk bu sorunun çözümlenemeyeceðini düþünmekte. TÜSÝAD’ýn da benimsediði bu görüþü hükümet, DYP ve geniþ bir liberal çevre de –her biri farklý nedenlerle olmak üzere- benimsemekte. Diðer kesimin baþýný ise hala irade üstünlüðünü elinde bulunduran generaller ve bunlara yedeklen CHP gibi partiler çekmekte ve esas olarak inkar ve imha çizgisinden hareketle “askeri çözüm” bu kesimlerin temel çizgisi. ABD emperyalizminin PKK konusunda koordinatör atamasý ABD’nin Ortadoðu siyasetinde sadece Güney Kürdistan için deðil, Kuzey Kürdistan için de somut müdahalelere giriþeceðini ortaya koydu. PKK, Türkiye Devleti’ne yaptýrým uygulayabilecek tek güç olarak

6

gördüðü ABD’nin çözüm eksenine yaklaþmaya hazýr. Bu nedenle de ateþkes gibi kýsmi çözümlere de kapýsýný açýk tutuyor. Türk Devleti ise Güney Kürdistan’daki geliþmelerden sonra bu geliþmelerin Kuzey’i de etkilemesinden ve Güney’de olduðu gibi Kuzey’de de ipin ucunu elinden kaçýrmaktan korkuyor. DTP Eþ Baþkaný Aysel Tuðluk ateþkes süreci ile ilgili düzenledikleri basýn toplantýsýnda; “Çaðýmýzý ve günümüzü deðerlendirerek, artýk eski politikalarda ýsrar etmenin bir yarar getirmeyeceðini sonuçlarýyla birlikte hep beraber ne acýdýr ki gördük. Herkesin bunu görerek saðduyuyu öne çýkarmasý gerektiðine inanýyoruz. DYP lideri sayýn Mehmet Aðar’ýn açýklamalarý bu noktada deðerli bulduðumuz açýklamalardýr. Umarýz ki bütün siyasi partiler bu noktada gerçek görüþlerini açýk ve net ortaya koyarlar. Barýþ süreci gerçekten kararlý bir mücadelenin yanýnda cesur olmayý gerektiriyor. Bütün çabamýz siyasi parti ve sivil toplum örgütleriyle bunun yollarýný aramaktýr. Biz fýrsatýn kaçýrýlmamasý gerektiðine inanýyoruz. Gerçekten bu sürecin iþlemesi için herkese büyük sorumluluklar düþüyor. Çünkü tek taraflý bu sürecin geliþmesi mümkün deðildir. Bir barýþ ve kardeþlik eli uzatýldý umarým bu el itilmez. Bu el itildiði taktirde çok tehlikeli olur.”

diye bir açýklama yaptý. DTP’nin bu konudaki muhatabý Türk Devleti’nin bu talebe vereceði yanýt belli. Türk Devleti, Kürtlerle barýþ yapacak tarihsel dinamiklere sahip deðil. Türk Devleti’nin, Kürtlerle barýþ masasýna oturmasý sömürgeci rejimin çözülmesine kadar gidebilecek geliþmelere neden olabilir. Bu nedenle statükocu merkezi Türk Devleti mevcut yapýsýyla bunu kabul etmeyecektir. Bu konudaki tutumunu bölgedeki sel felaketinde bile hiçbir yardýmda bulunmayarak belli etti. Böylesi bu süreçte Kürt halkýnýn sorunlarýnýn Türk halkýna aktarýlmasý, bunlarýn kabul ettirilmesi, Türk halkýnýn üzerinde egemen olan milliyetçi-þoven ideolojik-politik unsurlarýn yok edilmesi çok önemli. DYP ve Aðar gibi ABD icazetli figürler ancak emperyalistkapitalistlerin yeni sömürgeci planlarýnýn uygulayýcýsý olabilir. Emperyalist-kapitalistlerden ve onlarýn iþbirlikçisi katillerinden medet umanlar ise sadece gaflet içinde olmazlar, tarihsel bir hatanýn da kapýsýný açarlar. Adil, gerçek ve kalýcý bir barýþ; hak ve özgürlüklerin siyasal demokratik kazanýmý ancak iþçi sýnýfýnýn önderliðinde Türk ve Kürt yoksul emekçi halklarýnýn bir devrimci birleþik cephesiyle kurulabilir. Bu þekilde egemenlerin kendi çýkarlarý için ileri sürdürdükleri palavra planlar çökertilebilir ve kirli savaþ adil ve kalýcý gerçek bir barýþa yerini býrakabilir. Uður Yýlmaz 5 Aralýk 2006


Doðu’yu Sel Vurdu! Sel, Güneydoðu’yu felaket bölgesine çevirdi. 3 gün aralýksýz yaðan yaðmur alt yapýsý olmayan ve dere yataðýna yakýn evlerde daha yoðun olmak üzere sel felaketine yol açtý. Diyarbakýr’ýn Çýnar ve Bismil ilçeleri ile Þýrnak’ýn Silopi ve Uludere ilçeleri ile Kilis’te 23 kiþi yaþamýný yitirdi. Batman’da çoðunluðu çocuk 11 kiþi sel sularýna kapýlarak hayatýný kaybetti. Þýrnak’ta sele kapýlan bir çobanla birlikte ölenlerin sayýsý 40’ý geçti. Binlerce kiþi evsiz kaldý. Kürdistan Bölgesi baþta olmak üzere Antalya, Mersin ve Ýskenderun’ da çok sayýda iþyeri sular altýnda kaldý. Sel felaketi devlet kurumlarýnýn ne kadar yetersiz ve duyarsýz olduðunu da açýða çýkardý. Valiliðe baðlý kurumlar felaketin üstünden 6 saat geçtikten sonra kurtarma çalýþmalarýna baþlayabildi. Batman Belediye Baþkaný Hüseyin Kalkan, kentte milyarlarca liralýk zarar olduðunu söyledi. Selin kenti ikiye bölmesinden ötürü mahallelere ulaþmakta zorluk çektiklerini belirten Kalkan, valilikten helikopter istediklerini ancak taleplerinin karþýlanmadýðýný söyledi. Elbette karþýlanmaz çünkü o helikopterler daðdaki Kürt gençlerine bomba yaðdýrmakla meþgul. Çýnar’da sel felaketinden etkilenenler yardým gelmemesini protesto etmek için hükümet konaðý önünde toplanýnca Çevik Kuvvet’in coplu saldýrýsýna uðradý topluluk hükümet istifa sloganlarý attý. Selzedeye Mini Etek Yardýmý Yardým gönderen bazý kuruluþlarýn bu iþe ne kadar önem verdikleri de ortada. Deniz Feneri isimli yardým kuruluþunun gönderdiði

yardým malzemelerinin arasýnda çok sayýda mini etek, askýlý buluz ve yazlýk ayakkabýlar vardý. Yani nereye ne göndereceklerini bilmiyorlar ya da göndermiþ olmak için yardým gönderiyorlar. Endonezya’daki depremde bile 24 saatte yardýma gidenler sýra Kürtlere gelince yardým etmekte aðýr davranýyorlar. Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’da Endonezya’ya yardým götürenlerin arasýna katýlmýþtý. Abarttýlar!!!... Baþbakan Erdoðan, tarihinin en büyük sel felaketine maruz kalan Kürt’lerin durumu abarttýðýný söyledi. Bölgenin afet bölgesi ilan edilmemesi ise halkta sýkýntý yarattý. Bu sel felaketinde 43 insan yaþamýný yitirdi. Baþbakan ise; ‘’Abarttýlar’’ diyor, daha ne olmasýný bekliyor? Yoksa ölenler Kürt olunca önemsiz mi oluyor? Yaralar halkýn yardýmý ile sarýlmaya çalýþýlýyor. Bazý sendikalar da iþçilerin baðýþladýklarý yevmiyeleri yardým kampanyasýna aktardý. Baþbakan Nihayet Hatýrladý! Baþbakan nihayet orda da bir halk olduðunu hatýrlayarak sel felaketinden 18 gün sonra bölgeye gitti. Endonezya’ya bile daha erken gitmiþti. Halk seni asla affetmeyecek sayýn Baþbakan.. Baþbakan Batman ziyaretinde halktan yoðun tepki aldý, arabasýndan inmeden felaket bölgesinde inceleme yapan Baþbakan tepkilerin artmasý üzerine valiliðe gitti. Alt yapýsýz semtler, alt yapýsýz þehirler hep yoksul halka reva görülüyor. Burjuvazinin biz emekçi ve yoksul halklara reva gördüðü yaþam þekli. Kaderci deðiliz. Bize reva görünenle yetinmeyip mücadelemizi sürdüreceðiz. Ve bu asalaklarý baþýmýzdan defedeceðiz. Jiyan -3 Aralýk 2006

Uðurlar Ölmesin Mardin’in Kýzýltepe ilçesinde babasý ile birlikte öldürülen Uður Kaymaz ikinci ölüm yýl dönümünde anýldý. Uður’un küçücük bedenine 13 kurþun sýkanlar ise hâlâ hak ettikleri cezayý almadýlar. Uður Kaymaz ölüm yýl dönümünde mezarý baþýnda kalabalýk bir kitle tarafýndan anýldý. Anne Makbule Kaymaz, ‘’Uður’umun katilleri yargýlansýn’’ dedi. Kaymaz ailesinin avukatý Tahir Elçi adil bir soruþturma yapýlmadýðýný, hukukun genel ilkelerine aykýrý bir soruþturma yapýldýðýný, Uður Kaymaz ve babasý Ahmet Kaymaz’ýn Mardin Emniyet Müdürlüðü’nde görevli ‘’özel timler’’ tarafýndan öldürüldüðünü, soruþturmanýn da yine ayný Emniyet Müdürlüðü’nün görevlileri tarafýndan yapýldýðýný, bunun ise adil olmadýðýný belirtti. Uður Kaymaz ve babasý Ahmet Kaymaz’ýn katilleri hak ettikler cezayý almazsa, halkýn vicdaný rahat etmeyecek. Katiller hak ettikleri cezayý mutlaka almalý... ‘’Uður’’lar ölmesin. Jiyan - 2 Aralýk 2006

Papa Ýstanbul’da! Hýristiyan aleminin ruhani lideri Papa 16. Benediktus, Türkiye ziyaretinin son gününde Ýstanbul’daydý. Papa’nýn geliþi zaten içinden çýkýlmaz olan Ýstanbul trafiðini daha da içinden çýkýlmaz hale getirdi. Papa’nýn ziyaret ettiði semtlerde, semt sakinleri adeta evlerine hapsedildi. Kendi semtlerine giriþ çýkýþlarýnda kimlik sorgulamasýndan geçirilen halk bu tutuma isyan etti. Her þeyi abartan hükümet, Papa’nýn ziyaretini de abarttý. Þimdiye kadar ender görülen güvenlik önlemleri, Papa’nýn geçeceði yollarýn araç trafiðine kapatýlmasý ve saatlerce insanlarýn trafikle boðuþmalarýna sebep oldu. Zaten yoðun olan trafik Papa’nýn geliþiyle insanlara adeta iþkence gibi geldi. Papa, Sultanahmet Camii’nde dua etti. Ayasofya Kilisesi’ni ziyaret eden Papa bu semtlerde de yaþamý alt üst etti. Fener Patrikhanesi’ni de ziyaret eden Papa bu semtte yaþayan insanlarýn evlerine týkýlmasýna sebep oldu. Papa’ya duyulan tepkiler nedeniyle, Papa’nýn baþýna herhangi bir þey gelmesin diye uygulanan bu güvenlik önlemleri Ýstanbul’da insanlarýn, ‘’nerden çýktý bu adam’’ söylemlerine sebep oldu. Papa Ýstanbul’ dan giderken insanlar derin bir oh çekti. Jiyan - 3 Aralýk 2006

7


Ecevit:

Kör Ölür Badem Gözlü Olur Türkiye’de 1960 yýllarýndan bu yana burjuvazinin sadýk aktörlerinden biri olan Ecevit öldü. Ecevit’in ölümü üzerine tüm burjuva cephesi yasa boðulurken ayný zamanda Ecevit’e hizmetleri karþýlýðýnda günler boyu övgü dolu yayýnlar yapýldý. Onun sadece siyasi yönü deðil þairliði, dürüstlüðü bilinçli olarak ön plana çýkartýldý. Kitleler üzerinde duygusal baský yaratýlmak istendi. Bizde bu öne sürülen konular hakkýnda kendi cephemizden olaylara bakmak istiyoruz. Burjuvaziye yýllarca hizmet etmekten vazgeçmeyen Ecevit’e burjuva medya ölümünden sonra onu; sadýk, dürüst, iþçi dostu, yolsuzluða bulaþmamýþ “nadir” bir siyasetçi olarak sunup iþçi ve emekçilere pazarlamaktan geri durmadý. Bu pazarlama kervanýn da sendika bürokratlarý da yerlerini aldý. Bunun için Ecevit’in gerçekten siyasi yaþamý boyunca hangi sýnýfa hizmet ettiðine kýsaca bakmalýyýz. Gerçekten “iþçi dostu”muydu? Burjuva medya aðýz birliði yapmýþçasýna Ecevit için: “sendika, toplusözleþme, grev hakký onunla geldi. Son hediyesi iþ güvencesi oldu… Mavi gömleði ve þapkasýyla emeði hep gündemde tuttu…” yalanlarýný öne çýkardý. Basýn Ecevit’i böyle pazarlayarak kitleleri aldatmaya çalýþtý. Ecevit, 1961-1965 dönemlerinde CHP hükümetinde Çalýþma

8

Bakanlýðý görevinde bulundu. Bu dönem Türk siyasi tarihi açýsýndan hareketli bir dönemdi. Feodal burjuvazi ile sanayi burjuvazisinin iktidar mücadelesi ve bunun sonucunda oluþturulan 1961 Anayasasý söz konusuydu. Bu dönemde sýnýf mücadelesinin yükseliþe geçmesi de gözden kaçmamasý gereken bir nokta idi. Kavel iþçilerinin grev hakkýný filli olarak kullanmasý iþçi hareketinde büyük etkiler yarattý. Ýþçiler ve sendikalar þartsýz ve kýsýtlamasýz grev hakký istediler. 200 bin kiþilik Saraçhane mitinginde iþçi ve emekçiler hükümete grev hakký için genel grev tehdidinde bulundular. Böyle bir dönemde çalýþma Bakanlýðý yapan Ecevit, iþçi sýnýfýnýn kontrol edilmesini saðlayan aktör görevini üstlenmiþ bir burjuva siyasetçiydi. Türkiye’de ilk Grev ve Toplusözleþme ve Lokavt Yasasý kabul edilmesi sonraki yýllarda Ecevit’in “iþçi dostu” olarak kalmasýna neden oldu. Aslýna bakýlacak olursa o günkü iþçi

hareketini de göz önünde bulundurduðumuzda hangi hükümetin çalýþma bakanlýðý olursa olsun bu yasayý çýkartmak zorunda idi. Bu yasada Ecevit’in kiþisel anlamda belirleyici bir rolü yoktu. Zaten 1961 Anayasasý’yla tanýnmýþ, anayasada söz konusu yasanýn çýkartýlmasý öngörülmüþtü. Aksine, Ecevit 1961 Anayasasý’nýn çizdiði çerçeveyi daraltmýþ ve kamu emekçilerinin sendikal grev hakkýný bizzat yaptýðý müdahalelerle ortadan kaldýrmýþtý. Ýþçilere grev hakkýný yasallaþtýran Ecevit, patronlarý da unutmuþ deðil. Çünkü greve karþý lokavt hakkýný tanýyarak, patronlarý iþçilere karþý korumuþtur. Grevi iþlevsiz hale getirmiþtir. Ýþçilere iþlevi olmayan bir hakký veren Ecevit, nasýl bir “iþçi dostu” olabilir? Olsa olsa patronlarýn dostu olabilir. (12 Eylül darbesinden sonra Arayýþ dergisini çýkartmaya baþlayan Ecevit’e o dönemde en büyük mali desteði veren Aydýn Doðan’dý. Bugün basýnda tekel konumunda olan A. Doðan ve TÜSÝAD 2002 yýlýnda Ecevit hükümetinin düþürülmesi için boy boy ilanlar yayýnladýlar. Bugün ayný basýn Ecevit’e övgüler dizmekten geri durmuyor. Bu ne ikiyüzlülüktür) Basýn, Ecevit’in “iþçi dostu” olarak iþçi sýnýfýna son hediyesi “iþ güvencesi oldu” diyor. DSP-MHPANAP hükümeti döneminde hem Yeni Ýþ Yasasý hem de Ýþ Güvence Yasasý hazýrladý. Patronlar zaten iþçileri esnek ve kuralsýz çalýþtýrýyorlardý. Yeni hazýrlanmýþ iþ yasasýyla bu çalýþma koþullarý resmiyet kazanmýþ olmaktan baþka bir iþe yaramadý. En azýndan iþçi sýnýfý açýsýndan. Ve bu yasa patronlarýn rahat nefes almasýný saðladý. Sendika bürokratlarýnýn yardýmýyla TÜSÝAD ve hükümet yeni iþ yasasýna karþý göstermelik olarak öne çýkarýlan iþ güvencesi yasasýnýn kapsamýný daraltarak yasallaþtýrdýlar. Ayný ilk grev yasasýna karþý lokavt yasasý gibi iþ güvence yasasýna karþý yeni iþ yasasý ile iþçi sýnýfýnýn tüm kazanýlmýþ haklarýna pranga vuran “iþçi dostu” Ecevit hükümeti oldu. Evet, “iþçi dostu” safsatasýyla bizleri aldatmaya ve bilincimizi bulandýrmaya çalýþarak sömürü ve baský düzeninin devam etmesi için Ecevit’in bu düzene katkýsýdýr bütün bunlar.


“Halkçý” Ecevit 17 Aðustos 1999 yýlýnda on binlerce insan deprem enkazý altýndayken burjuvazinin hassas vekilleri mecliste gece gündüz demeden çalýþarak Sosyal Güvenlik Yasasý’ný bir gecede yasallaþtýrdýlar. Emeklilik yaþýný 5860’a kadar çýkarttýlar. Mezarda emekliliðin önünü açtýlar. “Halkçý” Ecevit döneminde Kahramanmaraþ Katliamý yaþandý. Sosyalist devrimcilere karþý baský ve yasaklamalar uygulandý. Ecevit kontrgerilla vardýr” deyip iktidar koltuðuna oturunca “araþtýrdým yokmuþ” diyerek sisteme baðlýlýðýný kanýtladý. Ulucanlarla baþlayan 19 Aralýk 2000’de tüm cezaevlerinde siyasi tutuklara yönelik tecrit uygulamasý olan F tipi hücreleri uygulamaya geçiren “halkçý” Ecevit’in kendisidir. Ecevit’e burjuvazinin övgüler dizmesini, onun adýna belgeseller hazýrlanmasýný anlayabiliriz. Ama burjuvazinin estirdiði bu aldatmaca rüzgârýna sendika liderlerinden de övgüler geç kalmadý. DÝSK Baþkaný Süleyman Çelebi: “Ecevit yaþamýnýn büyük bölümünü demokrasi, insan haklarý ve emeðe ayýrmýþ bir insandý” dedi. Benzer bir açýklama Türk-Ýþ yönetiminden geldi. Ýþçilerin çýkarlarýný savunduðunu iddia eden bu sendika baþkanlarýnýn iþçi haklarýný ne kadar savunduðu ortada. Zaten bu sendika bürokratlarýnýn düzenle baðlarýný çoktan kurmuþ olmalarýnýn nedenleri de bu deðil mi? Basýn, Ecevit’i bir diðer yönü olan yolsuzluða bulaþmamýþ, dürüst bir siyasetçi olarak önümüze koyuyor ve buna inanmamýzý istiyor. Kiþisel olarak Ecevit’in kendisi yolsuzluk yapmamýþ olabilir. Evet, bugünkü sistem, yaratmýþ olduðu yolsuzluklara bulaþmamýþ bir siyasetçisine dahi þaþýran bir sistemdir; iþte bununla karþý karþýyayýz. DSP-MHP-ANAP hükümetine baþbakanlýk yapan Ecevit’in kendisiydi. Bu dönemde (1999– 2002) enerji ve bayýndýrlýk ve iskan bakanlýklarý bulaþmýþ olduklarý yolsuzluklardan dolayý yüce divan mahkemesinde yargýlandý. Yani yolsuzluklar o kadar ayyuka çýktý ki hükümet dahi bu yolsuzluklarý göz ardý ve hasýr altý edemedi. Bir baþka yolsuzluk ise 20002001 krizleri, yani mali sermaye dediðimiz bankalarda yaþandý. 70

milyar dolar civarýnda bankalarýn içini hortumlayan banka sahipleri ortalýkta cirit atarken, bu faturayý hükümet, tüm ezilen ve sömürülen kitlelere fatura ederek kimin hizmetinde olduðunu göstermiþ oldu. Bu yapýlanlarý yolsuzluk olarak deðerlendirmemek saflýk deðilse nedir? Ecevit kiþisel olarak yolsuzluða bulaþmamýþ olabilir. Ama bulaþanlarýn önünü açmýþ ve bunun için yasal düzenlemeleri yapmýþ bir kimse için halen dürüst veya yolsuzluklara bulaþmamýþ diyebilir miyiz? Kimi kandýrýyoruz? Ecevit’in “hakça” bir düzen dediði böyle bir düzen olmalý. Biz böyle bir düzen istemiyoruz. “Halkçý” Ecevit hükümeti bankalarý 70 milyar dolar civarýnda içini boþaltan veya hortumlayanlardan bunun hesabýný dahi sormadý. Hortumlayanlarýn hortumladýklarýnýn yanlarýna kâr kalan bir sistem ancak “halkçý” geçinen Ecevit’in sistemi olabilir. Sonuç olarak, Ecevit’in ölümünün ardýndan bizim söyleyecek tek bir olumlu kelimemiz olamaz. Ecevit ve onun gibiler için dökecek bir damla da gözyaþýmýz yok. Ecevit burjuvazi için iþçi sýnýfýnýn hoþnutsuzluklarýnýn arttýðý dönemlerde ihtiyaç duyduðu bir siyasetçiydi. Çünkü Ecevit aslýnda iþçi sýnýfýna “sol” gösterip sað vuran sinsi bir burjuva liderdi. Sadece iþçi hareketine düþmanlýk yapmamýþtý. Ayný zamanda sosyalist fikirlerin amansýz bir düþmanýydý. Kendisi “halkçý”, “iþçi dostu”, “Karaoðlan” gibi yakýþtýrmalarla kitlelerin beðenisini kazanmýþ olabilir. Ama bu yakýþtýrmalar aslýnda onun iþçi düþmaný siyasetini perdeleyen yakýþtýrmalardý. Ecevit “sol” kavramýnýn içini boþaltarak düzen içi bir sol arayýþý yaratan ve bunu da “ortanýn solu” ile formülleþtiren bir siyasi hat izlemiþti. Bu nedenle 12 Eylül darbesiyle “ortanýn solu”ndan saða kayan ulusal milliyetçi ve þovenist bir eksende burjuvaziye kendisini adayan bir anlayýþýn temsilcisi olarak anýlacaktýr. Tabii ki yýllarca burjuvaziye hizmetlerinin karþýlýðý olarak ona patronlarýn ve devletinin son yolculuðunda görkemli bir cenaze töreni düzenlenmesini de bütün bu nedenlerle çok görmemek gerekir. Þahin Yýldýrým 3 Aralýk 2006

Sermayenin Dini Ýmaný Olmaz Ýslam-i bir sermaye olan Yimpaþ çoðunlukla camilerde insanlarýn dini duygularýný kullanarak kâr payý adý altýnda paralar topladý. Ýlk ödemeler düzgün yapýldý. Ama ödemelerin devamý gelmedi ve insanlar dolandýrýldý. Bu þirket yurtdýþýndaki Türk iþçileri milyonlarca Avro dolandýrdý. Buna raðmen Almanya ve Ýsviçre’de kýrmýzý bültenle aranan ve hakkýnda uluslararasý arama kararý çýkarýlan Yimpaþ Yönetim Kurulu Baþkaný Dursun Uyar’a Türkiye’de dokunulmuyor. Bu kirli ticaretin içinde olan Yimpaþ, Türkiye’de gýda, giyim baþa olmak üzere bir çok alanda faaliyet gösteriyor. Ama ülkeyi yönetenler bu kurumlarýn baþkanýný tanýmýyormuþ gibi davranýyor. Ama yakýn zamanda AKP Yozgat Milletvekili Ýlyas Arslan’ýn cenazesinde Abdullah Gül, Abdulatif Þener -ki bunlar baþbakan yardýmcýlarý- ve Ýçiþleri Bakaný Abdülkadir Aksu ile Dursun Uyar birlikte namaz kýldý. Ayný karede fotoðraflarý tüm basýnda yayýnlandý ama buna raðmen kimse oralý olmadý. Bu olaydan sonra sorulduðunda Uyar’ýn kýrmýzý bültenle aranmadýðýný, sadece hakkýnda difüzyon kararý olduðunu söylüyorlar. Oysa emniyet müdürlüðüne bu kiþi hakkýnda Ýnterpol dairesinden haber geldiði ve Dýþiþlerine bilgi verildiði emniyet sözcüsü tarafýn-dan basýn açýklamasýnda söylendi. Hükümet yetkililerinin bu gibi durumlara seyirci kalmasý tabiî ki kendi saflýklarýndan kaynaklanmýyor. Ýktidara geldiklerinden bu yana Ýslam-i ve tarikat sermayelerine verdikleri destek ve karþýlýðýnda aldýklarý maddi destek sayýlamayacak kadar çok. Her iktidara gelen parti kendi yandaþlarýna ve çevrelerine göz yumup, pisliklerini görmemeye, yapabilirlerse de kapatmaya çalýþýyorlar. Sermayeyle iliþki içerisinde olan siyasilerin böyle bir yakýnlaþmayla yönetilen emekçi halký ve iþçi sýnýfýný düþünebileceðini ve refaha kavuþturacaðýný düþünmek saflýk olur. Bu yüzden emekçi halkýn iþçi sýnýfý önderliðinde kendi devrimci partisini inþa etmesi ilk hedef olarak önümüzde duruyor. Akýn Sel - 25 Kasým 2006

9


Susurluk Kazasýnýn

Mahkeme Komedisi Sona Erdi 3 Kasým 1996 tarihinde, Balýkesir Susurluk Üçyol mevkiinde bir kamyonun bir Mercedes’e çarpmasý sonucunda devletle kontrgerilla çeteleri arasýndaki bað tüm kamuoyunun gözü önünde ortaya çýkmýþtý. Kazada Ýstanbul Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadað, Mehmet Özbay kimlikli Abdullah Çatlý ve Melahat Özbay kimlikli Gonca Us ölürken, DYP Þanlýurfa Milletvekili ve Bucak aþireti lideri Sedat Edip Bucak yaralandý. Araçta ölen þahýslardan biri yetkili bir polis amiriydi. Diðer kiþi ise 80 öncesinde ve sonrasýnda öldürülen, yaralanan, iþkence gören, kaçýrýlan binlerce devrimci iþçinin, gencin faili Abdullah Çatlý’ydý. Yaralý kurtulan kiþi ise PKK’ye karþý savaþta devletin kullandýðý fakat ayný zamanda uyuþturucu baþta olmak üzere her tür gayri meþru iþi yapmasýna göz yumduðu Sedat Bucak’tý. Devlet Susurluk’ta sobelenmiþti. Araçta bir orduya yetecek kadar silah çýktý. Sedat Bucak’ýn evinde çekilen ve içerisinde Abdullah Çatlý Sami Hoþta ve Ercan Ersoy’un bulunduðu 35 adet fotoðraf, Mehmet Özbay adýna düzenlenmiþ sahte kimlik kaðýdý ve ehliyet, Mehmet Özbay adýna çýkmýþ sahte silah taþýma ruhsatý, Mehmet Aðar’ýn imzaladýðý Mehmet Özbay adýna düzenlenmiþ Emniyet uzmaný kartý, 0,33 gram kokain, ve içerisinde toprak olan bir paket bulundu. Kazadan sonra karanlýklar aydýnlýða çýksýn eylemleri baþlarken, ülkücü katiller Çatlý’yý Nevþehir’de kitlesel bir törenle gömdüler. 8 Kasým 1996’da Aðar kýzýný bahane ederek içiþleri bakanlýðýndan istifa etti. 11 Kasým 1996’da Susurluk Cumhuriyet Savcýsý kazayý çete teþekkülü olarak deðerlendirerek DGM’ye gönderdi. 20 Kasým 1996’da

Bucak’ýn resmi korumalarý Ayhan Çarkýn, Oðuz Yorulmaz, Mustafa Altýnýk, Enver Ulu ve Ercan Ersoy’un ifadeleri alýndý. DYP Genel Baþkaný Tansu Çiller, meclis grubunda, “...devlet uðruna kurþun atan da, kurþun yiyen de bizim için saygýyla anýlýr...” diyerek katilleri savundu. 4 Aralýk 1996’da Kamyon þoförü Hüseyin Gökçe yargýlanmaya baþladý. Jandarma kriminal dairesi, Abdulah Çatlý’nýn üzerinden çýkan Emniyet uzmaný belgesinin sahte, Mehmet Aðar’ýn imzasýnýn ise gerçek olduðunu açýkladý. 14 Aralýk 2006’da Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü kumarhaneler kralý Ömer Lütfü Topal’ýn öldürülmesinde kullanýlan Kalaþnikov tüfeðin bantlandýðý koli bantýndaki parmak izinin Çatlý’ya ait olduðunu açýkladý. Ve Davalar Sona Erdi Davanýn faturasý 35 milyon YTL olarak açýklanýrken davada sadece kamyon þoförü Hasan Gökçe ceza aldý. Diðer tüm sanýklar aklandý. Kumarhaneler kralý Ömer Lütfü

Topal’ýn öldürülmesi davasýndan yargýlananlarýn tamamý delil yetersizliðinden serbest býrakýldý. Mit muhbiri Tarýk Ümit’e ve uyuþturucu kaçakçýsý Yaþar Öz’e sahte yeþil pasaport saðlayan emniyetçiler berat ettiler. Çatlý’ya sahte kimlik davasýnda ise sanýklar 1 yýl 8 ay ceza aldýlar. Sonuç olarak: tüm faþist katiller ve onlarý destekleyen, silahlandýran devlet yöneticileri masum. Kaza yapan kamyon þoförü suçlu. Elbette mahkemenin almýþ olduðu bu karar bizim için sürpriz deðil. Katilleri besleyen bu devletin kendi tosuncuklarýný kendi mahkemelerinde yargýlamasý mümkün deðildi. Çünkü bu kendisini yargýlamasý anlamýna gelirdi. Susurluk münferit bir olay deðildir. Susurluk bu adaletsiz burjuva düzeninin sürmesi için, her tür pis yöntemi emekçi halka karþý uygulayan, devletin kontrolündeki çeteleri ortaya çýkarmýþtýr. Ancak o çetelerden hiç biri tutuklanmamýþtýr. Bugün de saldýrýlarýna pervasýzca devam etmektedirler. Kontrgerilla çetelerini yargýlayacak olan burjuva mahkemelerinin sahte mahkeme salonlarý deðil, emekçi halkýn devrimci öfkesidir. Susurlukçular baþta olmak üzere tüm çeteleri yargýlamak için örgütlenelim, mücadele edelim. Fuat Karan - 4 Aralýk 2006

Özgürleþmek Ýçin Örgütlü Mücadeleye

10

25 Kasým Kadýna Yönelik Þiddete Karþý Uluslararasý Mücadele Günü’nde dünyanýn bir çok yerinde kadýnlar bir kez daha sorunlarýný ve taleplerini çeþitli etkinlik ve yürüyüþlerle ifade ettiler. Þiddete maruz kalmak, dünyanýn her yerinde önemli bir sorun, þiddete maruz kalmanýn çeþitli biçimleri ve þiddet araçlarýnýn çeþitliliði var. Bu ülkeden ülkeye deðiþiyor. Yapýlan bir araþtýrmada Avrupa Konseyi, 16-44 yaþ arasý kadýnlarýn ölüm ve sakatlanmalarýnýn ana sebebinin aile içi þiddet olduðunu ve bunun kanser ya da trafik kazalarýndaki ölüm ve sakatlanma oranýndan çok daha fazla olduðunu açýklamýþtýr. Bütün kapitalist ülkelerde ev içinde yaþanan þiddetin uzun yýllar görünmez kýlýnmasý, bu görünmezliðin yasal ve hukuki çatýsýnýn oluþturulmayýþý þiddetin bu kadar yaygýn olmasýna imkan tanýyor. Ev içindeki þiddet bireysel bir sorun deðildir. Tam tersine toplumsal bir sorundur. Araþtýrmalara göre, erkekler tarafýndan kadýnlara yönelik þiddet gösteriminin sýnýfý, yaþý, ülkesi yok. Her yaþtan, her ülkeden farklý erkekler, kadýnlara þiddet gösterme konusunda ortak bir eðilime sahip. Son dönemlerde bir hareketlenme var. 25 Kasým kutlanýyor. Bazý gazeteler aile içi þiddete son kampanyalarý düzenliyor. Þiddet haberlerine töre cinayeti aracýlýðýyla özel yer veriliyor. Bu yýl AKP Kadýn Kollarý, ANAP’lý kadýnlar da 25 Kasým kutlamalarýna göstermelik olarak katýlarak alanlardaydýlar. AKP’li Kadýn ve Aileden Sorumlu Bakaný Nimet Çubukçu da eylemdeydi. Þuan iktidarda olmalarýna raðmen yeni sýðýnma evleri açýlmýyor, kadýn haklarýyla ilgili düzenlemeler yapýlmýyor. Yapýlsa da kaðýt üstünde kalýyor. Yani dostlar alýþveriþte görsün misali alanlarda oluyorlar. Dünyanýn dört bir tarafýnda kadýna yönelik þiddet devam ediyor. Özellikle savaþ olan bölgelerde kadýnlarýn maðduriyeti daha fazla. Kürdistan da kolluk kuvvetlerinin þiddetine maruz kalan Kürt kadýný, gelenek göreneklerinden dolayý þiddete maruz kalýyor. Þiddetin önlenmesi için kadýnýn kendine yönelik þiddetin nedenleri ve kaynaklarý konusunda bilinçlenmesi ve bu çerçeveden hareketle mücadelesini geliþtirmesi ileriye doðru atýlmýþ önemli bir adým olacaktýr. Nergis Çayýr-4 Aralýk 2006


Yaklaþan Felaket

Küresel Isýnma... Ýklim deðiþikliðine karþý küresel eylem günü olan 4 Kasým hem dünya da hem de Türkiye’de belli etkinliklerle kutlandý. Küresel ýsýnmayý, sanayi devriminden sonra baþlayan bir süreç olarak görebiliriz. O günden bu yana insanlýðý ve doðayý kendi tatlý kârlarý için tahrip etmekten çekinmeyen sermayenin düzeni olan kapitalist bir sistemle karþý karþýyayýz. Bugün dünyadaki buzullarýn hýzla eridiðini, orman yangýnlarýnýn arttýðýný, deniz seviyesinin yükseldiðini, karbondioksit oranýnýn (sera gazý) arttýðýný, iklimlerin deðiþtiðini kýsacasý doðal dengenin bozulduðunu bir þekilde duyuyoruz veya okuyoruz. Son yýllarda sýkça duyduðumuz bir kelime olan küresel ýsýnma ile ilgili raporlar yayýnlanmakta, küresel iklim deðiþikliðine dair hazýrlanan bu raporlara bakacak olursak bilim kurgu filmlerini aratmayacak derecede korkunç boyutlara vardýðýný görüyoruz. Genel olarak bilim insanlarý bu konuda hazýrlanan, hem ulusal hem de uluslararasý raporlarýnda ayný uyarýyý yapýyorlar. Dünyada küresel ýsýnma yüzünden on yýl içinde geri dönülmez bir noktaya gelineceðini, ormanlarýn yok olmasý sonucu çölleþmenin olacaðýný, deniz seviyesinin yükseleceðini ve salgýn hastalýklarýn yaygýnlaþacaðýný belirtiyorlar. Ayrýca NASA yetkililerinin uydu üzerinden takip ettikleri Kuzey Buz Denizi’ndeki buz kütlesinin 2004’ten 2005’e büyük bir hýzla

deðiþtiðini, kutupta yýl boyunca erimeyen kalýn buz tabakasýnýn bir yýl içinde yüzde 14 küçüldüðünü açýklýyorlar. Bir baþka deyiþle bu Türkiye veya Pakistan’ýn büyüklüðündeki bir buz kütlenin erimesi anlamýna geliyor. Tüm bu yaþanan geliþmelere neden olan sistemin temsilcilerinin küresel ýsýnmaya karþý geliþtirdiði tek uluslararasý anlaþma Kyoto Protokolü. ABD ve 160 ülkenin küresel ýsýnmaya karþý 2 yýl önce imzaladýklarý Kyoto Protokolü bugün göstermelik olmaktan öte bir þeyi ifade etmiyor. Küresel ýsýnmanýn asýl sorumlularý olan emperyalist-kapitalistlerdir. Çünkü bu ülkelerin protokol gereðince üretimlerinde havaya salýnan karbondioksit oranýný yüzde 80 azaltmalarý gerekiyor. Protokol 2012’de sona erecek. Ve bugüne kadar hiçbir ciddi adým atýlmýþ deðil. Geçen haftalarda G8 ülkeleriyle birlikte dünyayý en çok kirleten 20 ülkenin bakanlarýný bir araya getiren Meksika Zirvesi’nin bu konularla ilgili “iyimserlik” ve “uyum” içinde tamamlandýðýný gazetelerden

okuduk. Zirvede, küresel ýsýnmaya neden olan sera gazlarýnýn yüzde 25’ini üreten ABD’li temsilci, hükümetinin bu konuda bir politikasýnýn olmadýðýný açýkladý. Bir yandan ABD liderliðinde savaþlar yoluyla insanlýðý yok ederken, diðer yandan da doðayý kirletmeye devam ederek doðal hayatý yok ediyorlar. Peki, bugün aðýrlaþarak devam eden küresel ýsýnmanýn yaratacaðý zararlarýn önlemek için, alýnmasý gereken tedbirlerin maliyetini bilim insanlarý yaklaþýk olarak 1 trilyon dolar olduðu hesaplýyor. Sonuç olarak, insanlýðýn geleceðini tehdit eden, kâr hýrsýna bürünmüþ açgözlü bir sistemle karþý karþýya bulunmaktayýz. Bu sistem, toplumu aþýrý tüketime sevk eden, bunun için dünyanýn kaynaklarýný sýnýrsýzca kullanmaktan çekinmeyen bir sistem ve bu gidiþle toplumu ve özellikle de iþçi sýnýfýný tahrip edecektir. Yaþamanýn çok pahalý (Afrika kýtasý açlýktan kýrýlýyor) ve insanýn deðerinin sýfýr olduðu bu sistem barbarlýk üretiyor ve kaçýnýlmaz olarak yýkýmlar bu sistemin yol arkadaþý. Küreselleþmenin (emperyalizmin yeni adý) kendisi yeni bir þey olmasa da doðanýn katledilmesinin yaygýnlaþtýðý günümüzde çözüm, “ya sosyalizm ya barbarlýk” sloganýnýn ön planda olduðu tarihi bir dönemeçten geçiyoruz. Kapitalist sistemde yaþanan sömürü ve baskýya karþý olduðu gibi doðanýn tahrip edilmesine karþý da ancak doðayla uyumlu, merkezi planlamacý bir üretim ve bölüþümle çözüm üretebilir. Kapitalizm ortadan kaldýrýlmadýkça bu sorunlarýn çözülebileceði umudunu yayan çevreciler ve benzerleri aslýnda gerçek sorunun üstünü örtüyorlar. Diðer sorunlar gibi bu sorunun da kalýcý ve gerçek bir çözüme kavuþmasý ancak iþçi sýnýfýnýn önderliðinde gerçekleþecek bir devrimin imkan vereceði sosyalist bir düzende mümkündür. Þahin Yýldýrým 27 Kasým 2006

11


metal Sömürü Zincirini Parçalayalým Fabrikada þirkete ait 11 araç var. Bu araçlarýn 4 tanesi yüksek tonajlý malzeme taþýyan (demir-çelik) depolar arasýnda ve malzeme talebinde bulunan diðer iþletmelere sevkýyat yapan araçlar. Bunlarýn dýþýnda 3 minibüs, 2 kamyonet, 2 ticari araç var. Bu araçlar da servis amaçlý ve malzeme-evrak temin etmekte kullanýlýyor. Bu araçlarý kullanan þoförler de þirketin maaþlý elemanlarý. Þoförlük rahat bir iþ olarak bilinir ancak hiçte öyle deðil. Þoför arkadaþlar gün boyu trafikte oradan oraya koþturup duruyorlar. Özellikle yüksek tonajlý malzeme taþýyan araçlarýn (týr-kamyon) þoförleri uzun yola gittikleri için onlarýn durumu daha da kötü. Þoför arkadaþlarýn çalýþma saati normalde 08.00– 18.00 arasý, yalnýz çoðu zaman durum hiçte böyle deðil. Þoför arkadaþlarýn bazen iþin durumuna göre gece 23.00’a kadar çalýþtýðý oluyor. Ve þoför arkadaþlara çalýþma saati dýþýnda çalýþtýklarý süre için mesai ücreti verilmiyor ve yemek ihtiyaçlarýný kendileri karþýlamak zorunda kalýyorlar. Bu arkadaþlar zaten yüksek maaþ almýyorlar þirketin iþi gereði hem geç saatlere kadar çalýþýyorlar hem de kendi yemek parasýný kendileri karþýlýyorlar. Tabii ki bu durum patronun insafýna kalmýþ durumda. Patron üretimde çalýþan, þoför veya büro iþçileri arasýnda ayrým yapmadan sömürebildiði kadar sömürüyor. Patronun bu sömürü zinciri hepimizi sarmýþ durumda. Hepimiz ayný sorunlarý paylaþýyoruz. O halde üretimde çalýþan þoför veya büroda çalýþan iþçi ayrýmý yapmadan bir araya gelip sorunlarýmýza ortak çözüm aramalýyýz. Patrona karþý ortak mücadeleyi baþarabilirsek bu sömürü zincirini parçalayabiliriz. Bir Ýþçi

Tekstil Merhaba iþçi ve emekçi arkadaþlar

12

Yaklaþýk 10 yýldýr tekstilde çalýþmaktayým. Daha iyi þartlarda çalýþmak için çok iþyeri deðiþtirdim. Fakat her iþyerinin kendine ait kurallarý var. Onun için iþ deðiþtirmenin çözüm olmadýðýný biliyorum artýk. Bundan dolayý iþyerinde kalýp mücadele etmekten baþka bir seçeneðimizin olmadýðýný da bu süreçlerde gördüm. Eðer insanca yaþamak istiyorsak, bu kötü gidiþatý deðiþtirmek için örgütlenmek gerekiyor. Bunun içinde iþçilerin öncelikle bir birlerine güvenmeleri gerekiyor baþka da bir çaresi yok gibi. Yine zam ayý yaklaþýyor, iþçiler zam oranlarýný düþüneceðine ve konuþacaðýna þimdilik maç ve dizileri konuþuyorlar. Bu da patronun iþine geliyor. Onun için þu üzerimizdeki umutsuzluk havasýný atýp kendimize gelmeliyiz. Maç ve diziler karýn doyurmuyor.

Emeðimizin karþýlýðýný almak istiyorsak ortak bir iradeyle hareket edelim. Eðer bir þeyleri istiyorsak bunun tek yolu mücadeleden geçiyor. Bir Ýþçi

Zam Ayý Geldi, Baskýlar Arttý Dikim bölümünde baskýlar attý. Performansý düþük olanlarý müdürü yanýna çaðýrýyor, “performansýnýz yüzde 70’ýn altýna düþerse, iþyerinden yiyorsunuz demektir. Performans yüzde 70 olursa ücretinizi çýkarýyorsunuz demektir” dedi. Onlarýn istediði sayýlarda iþ çýkartmak çok zor. Müdüre karþý bireysel tepkiler oldu. Durmadan müdür karþýsýna dikiyor bizleri, bu da canýmýzý sýkýyor. Herkes elinden geleni yapýyor, daha fazla iþ istiyorlarsa yeni iþçi alsýnlar. Solaklar Düþünülmüyor Kesimhane bölümünde iþe yeni baþlayan bazý iþçiler, solak olduðu için sað elleriyle kesmeye çalýþýyorlar. Þef durmadan gelip kontrol edip soruyor, oluyor mu diye. Zorlandýðýný söyleyen iþçiye de “alýþacaksýn baþka çaren yok” diye cevap veriyor. Baþka bir solak iþçi de solak olduðunu söylememesini söyledi arkadaþlara. Ýþten atýlýrýz diye çekiniyor arkadaþlar. Solaklar için makaslarýn olduðu söyleniyor. Ýsteseler arkadaþlarý zorlamak yerine bu makaslardan alabilirler. Bir Ýþçi

kargo Kimler Ýçin Bayram? Bu ay sonunda bayram var. Geçen bayramlarda olduðu gibi iþyerinde herkes bayram çalýþmasýnýn nasýl olacaðýný merak ediyor. Eski iþçiler ne olacaðýný, nasýl çalýþýlacaðýný biliyor; yeni olanlara neler olacaðýný anlatýyorlar. Tabi ki çalýþma olacak ve mesai ücreti verilmeyecek. Çalýþýn daha sonra izin yapacaksýnýz diyecek patron, ama kimin, ne zaman, nasýl izin yapacaðý belli olmayacak ve birçok çalýþanýn izinleri arada kaybolacak. Her sene bu þekilde kara düzen devam ediyor. Müdür nabýz yokluyor, iþçiler bu konuda neler konuþuyor, tepkileri nedir diye. Tabii iþyerinde sürekli iþçi çýkýþlarý olduðu için yeni iþçiler daha çoðunlukta oluyor, bunu fýrsat bilen patron “nasýlsa yeni iþçilere ses çýkartmaz” diyerek istediði gibi hareket edebiliyor. Önümüzdeki günleri iyi deðerlendirip, bir araya gelip, bu ve bunun gibi sorunlarý konuþarak, neler yapýlacaðýný, sorunlara nasýl tepki göstereceðimizi ve bu tepkilerin ne kadar etkili olacaðýný deðerlendirirsek baþka sorunlar için de bir zemin oluþturabiliriz. Bunu yapmadýðýmýz zaman geçen yýl ki gibi ve iler ki yýllarda da ayný sorunlar bizlerin karþýsýna gelecektir. Akýn Sel - 07.12.2006


Türkiye’den ve Dünyadan Ýþ Kazalarý Adýyaman’da bir fabrikada çalýþan 14 yaþýndaki Nazlý’nýn baþýna gelenler hem çocuk emeði sömürüsünün, hem iþyeri güvenlik eksikliðinden kaynaklanan “cinayetlerin” ibret verici bir örneði. Adýyaman’ýn Besni ilçesine baðlý Üç göz’de çýrçýr ve pres fabrikasýnda çalýþan 14 yaþýndaki Nazlý Menteþ sol kolunu makineye kaptýrdý. Kolu kopan Menteþ hastaneye kaldýrýlmak istenirken yolda kan kaybýndan hayatýný kaybetti. 4857 sayýlý yeni Ýþ Kanunu’nun 71. maddesine göre 15 yaþýný doldurmamýþ çocuklarýn çalýþtýrýlmasý yasak. Ancak ayný madde, 14 yaþýný doldurmuþ ve ilköðretimi tamamlamýþ olan çocuklarýn bedensel, zihinsel ve ahlaki geliþmelerine, eðitime devam edenlerin okullarýna devamýna engel olmayacak ‘hafif iþlerde’ çalýþtýrýlabileceðini öngörüyor. Mardin Yeni Turan Mahallesinde kurulu NUR-TEX Çýrçýr Fabrikasý’nda çalýþan Hasan Doðan (35), akþam 20.30 sýralarýnda kolunu iþ makinesinin kayýþlarýna kaptýrdý. Kocaeli’nin Gebze Ýlçesi’ne baðlý Darýca Beldesi’nde 5. kattan düþen duvarcý ustasý hayatýný kaybetti. Hasan Fehmi Yeþilyurt (37), duvar ördüðü sýrada dengesini kaybederek, hiç bir güvenlik önlemi bulunmayan inþaatýn 5. katýndan düþtü. Büyük bir hýzla yere çakýlan iþçiyi, bir süre sonra mesai arkadaþlarý fark etti. Mersin’in Anamur Ýlçesi’nde, yüksek gerilim hattý yenileme çalýþmasý sýrasýnda elektrik akýmýna kapýlan 7 iþçiden 3'ü yaþamýný yitirdi. Þýrnak’ta bir maden iþçisi, baþýna taþ düþmesi sonucu hayatýný kaybetti. Þýrnak Kömür Ocaklarý’nda çalýþan 2 çocuk babasý M. Ali Yapar (51), ocakta hafriyat taþýdýðý sýrada kömür parçasýnýn baþýna düþmesi sonucu aðýr yaralandý. Þýrnak Devlet Hastanesi’ne kaldýrýlan Yapar, müdahalelere raðmen kurtarýlamayarak hayatýný kaybetti. Edirne Kapýkule sýnýr kapýsý TIR Gümrük sahasýnda asfaltlama çalýþmasý yapan özel þirkete ait zift tankerinin patlamasý sonucu 1 iþçi hayatýný kaybederken 1 iþçi de yaralandý. Yaralý iþçiler ambulansla Trakya Üniversitesi Týp Fakültesi Hastanesi’ne kaldýrýlarak tedavi altýna alýndý. Tedavi altýna alýnan iþçilerden Ömer Osman Þahin, tüm müdahaleye raðmen kurtarýlamadý. Kapýkule Gümrük ve Gümrük Muhafaza Baþmüdürlüðü TIR Gümrük sahasýnda asfaltlama yapan firmanýn çalýþmasý sýrasýnda kullandýðý zift tankeri, yüksek ýsýdan kaynaklanan aþýrý basýnç nedeniyle patladý. Çorum’un Sungurlu Ýlçesi’nde, önce giysilerini ardýndan vücudunu makineye kaptýran bir iþçi hayatýný kaybetti. Sungurlu-Çorum Karayolu üzerindeki Sunka Kaðýt Fabrikasý’nda meydana gelen olayda, fabrika iþçilerinden Fuat Nikbay (35), makine ayarý yaparken giysilerini dönen pervanelere kaptýrdý. Bir anda kendisini kaðýt havuzunda bulunan talihsiz iþçi, hamur çarklarýnýn çarpmasý sonucunda aðýr þekilde yaralandý. Her iki bacaðý ve vücudunun sol tarafý parçalanan Fuat Nikbay, mesai arkadaþlarý tarafýndan Sungurlu Devlet Hastanesi’ne kaldýrýldý. Çok miktarda kan kaybeden iþçi, yapýlan tüm müdahalelere raðmen kurtarýlamadý.

Antep Ýbrahimli Mahallesi’ndeki bir inþaatta çalýþan Mehmet Birýþýk ve Ýbrahim Yýldýz adlý iþçiler, yük taþýmak için kurulan ve halatýnýn kopmasý sonucu 2. kattan yere çakýlan asansörün altýnda kalarak yaralandý. Ambulansla Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi’ne kaldýrýlan iþçiler, tedavi altýna alýndý. Eskiþehir Teksan Sanayi Sitesi’nde bir kargo þirketinde iþçi olarak çalýþan Osman Erkaya (28), taþýyýcý bant üzerinden kamyona malzeme aktardýðý sýrada dengesini kaybederek beton zemine düþtü. Yaralanan iþçi, mesai arkadaþlarýnýn yardýmýyla kaldýrýldýðý Eskiþehir Devlet Hastanesi’nde tedavi altýna alýndý. Çin’de maden kazasý: 23 ölü... Çin’de son günlerde ardý ardýna yaþanan maden kazalarýna bir yenisi eklendi. Ülkenin kuzeydoðusundaki Heylongciang eyaletinde bulunan kömür madeninde dün meydana gelen grizu patlamasýndan sonra 23 iþçinin cesedi bulundu. Ciþi þehrindeki ocakta meydana gelen patlama sýrasýnda ocakta 40 iþçi bulunuyordu. 9 iþçi kaçmayý baþarýrken, 4 iþçi daha sonra kurtarýldý. Mahsur kalan 4 iþçiyi arama çalýþmalarýnýn sürdüðü bildiriliyor. Dünyadaki maden kazalarýnda hayatýný kaybedenlerin yüzde 80’inin öldüðü Çin’de geçen yýl meydana gelen 3 bin 341 patlamada 5 bin 986 madenci öldü. Çin’deki maden kazasýnda 32 iþçi öldü... Çin’in güneybatýsýndaki Yunan eyaletinde bulunan bir kömür madeninde meydana gelen grizu patlamasý sonucunda 32 iþçi öldü. Ýtalya’da iþ kazasý: Zeytinyaðý fabrikasý patladý… Ýtalya’da Perugia þehri yakýnlarýndaki bir zeytinyaðý fabrikasýnda meydana gelen patlamada 4 iþçi öldü. Patlamanýn, büyük bir yað deposuna lehim yapýlmasý sýrasýnda çýktýðý kaydedilirken, patlama sonrasýnda büyük bir yangýn çýktýðý ifade edildi. Polonya’da salý günü bir kömür madeninde meydana gelen patlamada kurtulan olmadýðý açýklandý. Yetkililer, madendeki 23 madencinin tamamýnýn cesetlerinin çýkarýldýðýný söylüyor. Varþova’nýn 300 kilometre güney batýsýndaki Ruda Slaska madenindeki kayýp madencileri kurtarma çalýþmalarý yeraltýndaki olumsuz koþullar nedeniyle sekteye uðramýþtý. Yaklaþýk 500 metrelik enkazý temizlemek için gece boyunca 70 iþçi görev yaptý. Ancak metan gazý yoðunluðuyla karþýlaþýlýnca yeni bir patlama endiþesi nedeniyle kurtarma çalýþmalarýna zaman zaman ara verilmek zorunda kalýndý. Polonya’da 2003 yýlýndan bu yana maden kazalarýnda hayatýný kaybeden madencilerin sayýsý 80’i buldu. Sonuç olarak ister Türkiye olsun ister baþka bir ülke olsun. Patronlar, iþçilerin hayatlarýný kendi tatlý kârlarý için yok edebiliyorlar. Hiçbir güvencenin olmadýðý çalýþma koþullarýnda artýk dur demenin vakti gelmiþtir. Bizlere dayatýlmak istenen sömürücü baský düzenine yeni bir iþçi daha hayatýný kaybetmemek adýna, dayatýlan çalýþma koþullarýný kabul etmek zorunda olmadýðýmýzý haykýrmalýyýz. Derleyen Oya Þen - 3 Aralýk 2006

13


ABD Seçimleri ve Irak’ýn geleceði Amerika Birleþik Devletleri’nde 7 Kasým tarihinde gerçekleþtirilen yerel seçimler, Baþkan Bush yönetiminin ve Cumhuriyetçi Parti’nin uðradýðý aðýr bir seçim yenilgisine sahne oldu. Bush’un önderi olduðu Cumhuriyetçi Parti tam 12 yýl sonra, hem temsilciler meclisinde, hem de senatoda elinde bulundurduðu çoðunluðu kaybetti. Buna karþýn Demokratlar zaten seçimlere dek ellerinde bulundurduklarý yerel yönetimlere 4 büyük eyaleti de eklediler ki, bunlardan biri de New York. Bush yönetimi 7 Kasým seçimlerinden ummadýðý kadar aðýr bir seçim yenilgisiyle çýkmýþ oldu. Þüphesiz seçim sonuçlarýnýn çok net bir izahý var. Irak savaþýnýn bir felakete dönüþmesi ve Bush’un Ortadoðu politikalarý, ekonomik güçlükler ve sosyal kutuplaþma bu kez Bush yönetiminin 7 Kasým seçimlerinde hoþnutsuz Amerika halkýnca ciddi bir þekilde cezalandýrýlmasýna yol açmýþ durumda. Çok açýk ki, ABD’deki muhalefet henüz Vietnam savaþý dönemindeki düzeyde bir savaþ karþýtý seferberlik noktasýna eriþmiþ deðil, öte yandan Irak savaþý, 7 Kasým seçimlerinin temel politik temasýna dönüþtü. Irak savaþý gazilerinin düzenlemiþ olduðu Bush ve savaþ karþýtý eylemlilikler ve Irak’taki ABD askerlerinin derhal geri çekilmesini savunan Minnesota milletvekili Keith Ellison’un ülke tarihinde seçilen ilk Müslüman ve zenci milletvekili olmayý baþarmasý seçim atmosferinin sýcaklýðý hakkýnda bizlere ipuçlarý veriyor. Sonuç olarak Bush yönetimi seçimlerden oldukça zayýflamýþ olarak çýktý ve bunu bizzat baþkan Bush “Dün pek çok insan Irak’taki durumu protesto etmek için oy kullandý” diyerek kabullendi. Seçim Sonuçlarý’nýn ABD’deki savaþ

14

cephesini daha da zorlu bir durumla karþý karþýya býrakmasý büyük bir olasýlýk. Nitekim bunun ilk somut iþareti, savaþ cephesinin baþlýca figürlerinden olan savunma sekreteri Donald Rumsfeld’in seçim sonuçlarýnýn hemen ardýndan istifa etmesi ile açýða çýkmýþ oldu. Amerika halkýnýn açýk muhalefetine karþýn, Baþkan Bush, seçimlerin ardýndan yaptýðý ilk açýklamada Irak’taki birliklerin “Zafere“ dek orada kalacaðýný savaþtan yenilgiye uðrayarak çýkmalarý yönündeki hiçbir teze katýlmadýðýný üstelik böyle bir durumun Amerika açýsýndan korkunç sonuçlarý olacaðýný belirtti. Bir baþka deyiþle seçim sonuçlarýna raðmen ABD emperyalizminin izleyeceði temel siyaset, görünen o ki, Irak’taki savaþa devam etme yönünde olacak. Irak’ta direniþ ülkenin bütününe yayýlýyor Irak direniþ güçleri iþgal kuvvetlerine karþý, Kasým ayý boyunca ülkenin tamamýna yayýlan bir saldýrý dalgasý baþlattý. Yalnýzca geçtiðimiz Kasým ayý boyunca ülkenin Orta ve Güney bölgelerinde yoðunlaþan saldýrýlarda, 30’dan fazla ABD askeri, 6 Britanya askeri ve 1’er Polonya ve Slovak askeri öldürüldü. Ýþgal güçlerinin ve iþbirlikçi Irak yönetiminin direniþe yanýtý baþta Sadr kenti olmak üzere bir dizi kentte yüzlerce masum sivil can verdiði bir kitle katliamý oldu. Terör odaklarýna karþý operasyon düzenlediklerini söyleyen iþgal güçleri, görgü tanýklarýna göre ayrým yapmaksýzýn çeþitli mahalleleri savaþ uçaklarýyla bombaladý. Ýþgal güçleriyle iþbirlikçi Irak hükümet güçlerinin provokasyonlarý ülkenin çeþitli kentlerinde Þii ve Sünni

güçlerin birbirlerine saldýrmasýna da yol açmýþ durumda. Irak’ta bir iç savaþ olasýlýðýndan söz edildiði þu günlerde Birleþmiþ Milletlerden yapýlan açýklamaya göre ülkede yalnýz geçtiðimiz Eylül ve Ekim aylarýnda 7500 civarýnda Iraklý sivil yaþamýný yitirdi. Sadr kentinde gerçekleþtirilen katliamýn ardýndan Þii gruplar iþgal güçlerine karþý direniþi yükseltme çaðrýsý yaptýlar ve Sünni ve Þii birlikteliðinin önemini vurguladýlar. Ne var ki bugün bu hayati öneme sahip ittifak ihtiyacýnýn önündeki en önemli engel bizzat iþbirlikçi hükümete destek sunan Þii önderlikler. Yaþanan son geliþmelerin ardýndan gerilimin halen bir hayli yüksek olduðu Sadr kenti, Sünni direniþinin yoðunlaþtýðý Ramadi ve Felluce kentlerinin bulunduðu El Anbar bölgesi ile birlikte ülkedeki en önemli direniþ odaklarýndan birine dönüþmüþ durumda. Irak’ta demokratik gericilik oyunu Öte yandan direniþ güçlerinin yoðunlaþtýrdýðý saldýrýlar ve kukla Irak hükümetinin hala ülkede politik istikrarý saðlayamamýþ olmasý, Ýþgal güçlerini de yeni arayýþlara itiyor. Geçtiðimiz aylarda tüm çabalarýný, ülkedeki ulusalcý güçleri direniþ kuvvetlerine destek vermekten vazgeçirmeye ve onlarý kukla Irak hükümetine destek sunmak yoluyla “Politik Sürece” kazanmaya yoðunlaþtýran Ýþgal güçleri temsilcileri, özellikle Sünni liderleri yeni anayasanýn meþrulaþtýrýlmasýna ve “Irak’taki demokratikleþme sürecine katýlmaya davet ettiler. Hiç kuþku yok ki, ABD emperyalizminin temel hedefi bir yandan Sünni ve Þii direniþ güçlerinin olasý bir ittifakýnýn önüne geçerken, diðer yandan da bu kesimlerin liderlerini “Demokratikleþme sürecinin” içine çekerek direniþ güçlerini olabildiðince izole edebilmek. Ne var ki ülkedeki emperyalist iþgal ve yaðmanýn sonuçlarý bu planlarý iþlemez hale getirmekte ve iyice sýkýþmýþ durumdaki ABD emperyalizmini çok ciddi sorunlar beklemekte. Nitekim, ABD’nin eski Irak büyükelçisi John Negroponte, Müslüman Ulemalar Birliðine Sünni liderleri iþbirliði sürecine kazanabilmek için yaptýðý son ziyarette


ciddi bir hayal kýrýklýðýna uðradý. Hatýrlanacaðý gibi, benzer bir giriþimi bir süre önce istifa eden savunma sekreteri Rumsfeld hücresinde Saddam Hüseyin’i ziyaret ederek yapmýþtý. Bu gizli görüþmede Rumsfeld, Saddam Hüseyin’den direniþe verdiði desteði kesmesi karþýlýðýnda yaþamýnýn kurtarýlmasýný vaat etmiþti. Ülkedeki bir dizi ulusal ve dini önderliðin yeni bir diyalog sürecine katýlmasý ve emperyalist iþgal güçlerinin aslýnda pasif yöntemlerle bir süre sonra ülkeden çekilebilecekleri söylemini yaygýnlaþtýrarak direniþ güçlerini zayýflatmaya giriþmesi olasýlýk dahilinde. Oysa tüm göstergeler emperyalizmin ne Irak’tan ne de Ortadoðu’nun bütününden çekilmek niyetinde olmadýðý yönünde. ABD bölgede tam denetimi saðlamadan, iþgal için göze alýnan bedellerin karþýlýðýna ulaþmadan bir gün pasif yöntemlerle, geri çekilmek için girmedi Irak’a. Ýþgalin ardýndan öne çýkartýlan “Yeni Ortadoðu Projesi” tüm bölge üzerinde hakimiyet kurma planlarýnýn açýða vurulmuþ halidir. Bugün demokratikleþmiþ ve istikrara kavuþmuþ bir Irak’a ulaþýlýr ulaþýlmaz ülkeden çekileceðini söylenmesine karþýn gerçekleþtirilen askeri hazýrlýklar, bize tam tersi bir durumun varlýðýný göstermektedir. Son dönemde ülke genelinde 145 devasa boyutta yeni askeri üs inþa edilmektedir. Dahasý Lübnan örneðinde görüldüðü gibi emperyalizmin bölgedeki jandarmasý Ýsrail, her defasýnda daha fazla bölgedeki askeri sürece çekilmektedir. Direniþ güçlerinin etnik, dini vb ayrýmlarý bir yana býrakarak güç birliðine gitmesi ve direniþin ülke çapýnda geniþletilmesi, bir gün iþgal güçlerinin iþgale yeterlilik vererek ve ülkenin yeterince demokratikleþmiþ olduðuna kanaat getirerek ülkeden ve bölgeden pasif yöntemlerle çekileceði hayalinden çok daha gerçekçi bir hedeftir. Ortadoðu’da kalýcý barýþ ve refahýn yegane garantisi, devrimci bir program etrafýnda kenetlenmiþ halklarýn emperyalizmi tüm bölgeden defetmesine baðlýdýr. Murat Yakýn 29 Kasým 2006

16. sayfadan devam Ortega ve onun Katolik kimlikli FSLN’i Nikaragua kitlelerine nasýl bir alternatif sunuyor? Bunu, seçimleri kazandýðý kesinleþtiðinde bizzat Ortega’nýn kendisi yanýtladý. Dýþ yatýrýmcýlara güven vermek için alelacele düzenlediði toplantýya katýlmadan önce basýn mensuplarýna, “ekonomik politika alanýnda hiçbir radikal deðiþim planýnýn bulunmadýðýný, son yýllarda geliþtirilmiþ olan politikalarýn temelinde bir deðiþiklik yapmayacaðýný, bugüne kadar gerçekleþtirilmiþ olan çabalarýn zenginleþtirilmesini hedefleyeceðini” açýkladý. Özetle, Nikaragua’da liberal ekonomik politikalar sürdürülecek, IMF ve Dünya Bankasý’na olan baðýmlýlýk devam edecek, dýþ borçlarýn faizleriyle birlikte ödenmesi aynen sürdürülecek, herhangi bir millileþtirilmeye gidilmeyecek. Belki sadece emperyalist çok uluslu þirketler üzerindeki vergiler biraz arttýrýlýp sosyal harcamalar geniþletilecek. Yani, Ortega’nýn “solculuðu”, sahte burjuva popülizminin bir adým ötesine geçmeyecek, emperyalizmin ülke üzerindeki egemenliði aynen sürecek. Bu durumu, 1995’te FSLN’den ayrýlarak Sandinist Yenilenme Hareketi’ni (MRS) kuran Sergio Ramirez gayet iyi özetliyor: “Ortega’nýnki saðcý bir hükümet olacak, zira partisi sol bir parti olmanýn çok uzaðýnda”. Kasým seçimlerine katýlan MRS’nin adayý Edmundo Jarquin’in oylarý %6,3 düzeyindeydi. Ekvator ve Correa Ekvator’da %58 oyla devlet baþkanlýðýna seçilen Rafael Correa, Ortega’nýn aksine, çok kýsa bir politik geçmiþe sahip. Katolik üniversitesinde ekonomi eðitimi gördükten sonra ABD ve Belçika’da doktora yapmýþ olan Correa, son on yýldan beri kitle ayaklanmalarý nedeniyle hiçbiri dört yýl iþbaþýnda kalamamýþ olan devlet baþkanlarýnýn sonuncusu Alfredo Palacio’nun hükümetinde sadece dört ay süreyle ekonomi bakanlýðý yapmýþ. 2005 ortalarýnda “uluslararasý kuruluþlarýn ülkenin iç iþlerine karýþmalarýný” protesto ederek istifa etmiþ ve Ülke Ýttifaký Hareketi’ni kurmuþ. Correa’nýn devlet baþkanlýðýna seçilmiþ olmasýna karþýlýk, partisi parlamento için aday göstermiþ deðil. Correa, Chavez gibi kendsini “Hýristiyan solcu” olarak tanýmlýyor, ve Chavez’in politikalarýna hayranlýk duyduðunu saklamýyor. Kitlelerin geleneksel politikacýlara karþý duyduðu büyük öfke ve kuþku nedeniyle de “politik olmayan” bir profil göstermeye gayret ediyor. Partisinin

parlamentoya aday göstermemesinin nedeni ise, Correa’nýn bu meclisi ve onun dayalý olduðu politik sistemi yetersiz görmesi, ve baþkanlýðý üstlendikten hemen sonra bir referandum aracýlýðýyla Kurucu Meclis toplamayý düþünmesi. Bu yolla “politik sistemi saðlýklý hale getirmeyi” planlýyor. Ancak bu Kurucu Meclis, herhangi bir iþçi-köylü rejiminin temelini oluþturmayacak, sadece burjuva demokratik rejimi ulusalcý bir çerçevede yeniden düzenleyecek. Bu anlamda Correa, Chavez’e Ortega’dan çok daha yakýn. Ekonomik alanda ise Correa’nýn ne yapacaðý henüz kesin deðil, ancak ekonomiyi ve dýþ ticareti ulusallaþtýrarak sosyalizme doðru bir geçiþ ekonomisine yönelmeyeceði kesin. Sadece bazý ulusalcý önlemlerin belirtileri var. Örneðin Correa, Ekvator’un ulusal çýkarlarýna aykýrý olduðu için ABD ile Serbest Ticaret Antlaþmasý imzalamayacaðýný söylüyor. Dýþ borçlarýn ödenmemesini de gündeme getirmiyor, yalnýzca borçlarýn üzerine binen faizlerin aðýrlýðýna ülkenin dayanamadýðýný ileri sürüyor. Bu anlamda, bir “ödememe” politikasýndan çok, IMF ve Dünya Bankasý ile pazarlýklar söz konusu olacak. Gaz ve petrol alanlarýnda da, týpký Evo Morales gibi, tek tek çok uluslu petrol þirketleriyle yeni anlaþmalar yapýlarak, sömürü ve talandaki ülke payý artýrýlmaya çalýþýlacak. Bu alandaki tek yenilik, Ekvator’un 12 yýllýk bir ayrýlýktan sonra tekrar Petrol Ýhraç Eden Ülkeler Örgütü’ne (OPEC) katýlarak Venezüella-Ýran eksenine eklemlenmesi olacak. Correa’nýn ulusalcý demokratik programý, Ekvatorlu iþçi, köylü ve yerli kitlelerinin taleplerini karþýlayabilmenin çok gerisinde. Bununla birlikte, devrimci bir alternatifin bulunmadýðý koþullarda kitleler, ülkeyi kendi þirketi gibi yönetmeyi vaat eden multimilyarder muz taciri, emperyalizmin has temsilcisi Alvaro Noboa’nýn karþýsýnda onu desteklemeyi yeðlediler. Bu durum geleceðe de ýþýk tutuyor: Correa, bugünden kestirilemeyecek, ama pek uzun bir geleceðe yayýlmayacaðý da belli olan bir vadede kitlelerle yüzleþmek zorunda kalacak. Týpký Ortega gibi Correa da, devrimci alternatifin geliþtirilebilmesi halinde, kitlelerin devrimci mücadelesiyle aþýlarak devrik devlet baþkanlarý listesine adýný yazdýracak, ya da emperyalizme teslim bayraðýný çekip kitle hareketini ezmeye, bastýrmaya, en iyisinden aldatýp yönünü saptýrmaya yönelecek. Devrimci Marksizm ilk seçeneðin geliþtirilebilmesi için Latin Amerika’da tüm güçlerini seferber etmiþ durumda. Ýþçi Cephesi - 1 Aralýk 2006

15


Latin Amerika hangi “sol”a yöneliyor? Kasým ayý içinde Nikaragua’da FSLN lideri Daniel Ortega’dan sonra, Ekvator’da Chavezci solun adayý Rafael Correa seçimleri kazanarak devlet baþkaný oldular. Sizler bu yazýyý okurken, büyük olasýlýkla Hugo Chavez de bir kez daha Venezüella devlet baþkanlýðýna seçilmiþ durumda olacak. Bu geliþmelerle birlikte kýtada yeni bir ulusalcý ve sol dalganýn kabarmakta, bir tür KübaVenezüella-Bolivya-Ekvator-Nikaragua ekseninin kurulmakta olduðundan söz edilmekte. Bunu “Chavezci sol” olarak adlandýranlar da var. Ýþçi Cephesi’nin geçmiþ sayýlarýnda Küba, Venezüella ve Bolivya’ya iliþkin olarak yayýmlanan bir dizi yazýda, bu ülkelerin yönetiminde bulunan politik akýmlarý incelemiþ, Chavez’in ve Evo Morales’in solculuðunun kitlelerin taleplerine yanýt verebilmekten, ülkelerini emperyalizmin boyunduruðundan kurtarabilmekten çok uzak olduðunu anlatmaya çalýþmýþtýk. Pekiyi, bu eksene yeni katýlan Ortega ve Correa kimdir? Nasýl bir solu temsil ediyorlar? Nikaragua ve Ortega Daniel Ortega, Nikaragua’da 20 yýla yakýn bir silahlý mücadele sonunda Temmuz 1979’da diktatör Somoza’yý iktidarda uzaklaþtýrýp yönetimi eline alan Sandinist Ulusal Kurtuluþ Cephesi’nin (FSLN) lideri. Devrimden sonra kurulan Ulusal Yeniden Ýnþa hükümetinin güçlü adamý olarak Ortega, Somoza’nýn arazilerinin kamulaþtýrýlmasý, dýþ ticaretin, maden, banka ve sigorta sektörlerinin millileþtirilmesi gibi bir dizi önlemin alýnmasýnda etkin olmuþtu. Bununla birlikte devrimin sosyalist bir özellik kazanmasýný, buna dayalý bir iþçi devletinin kurulmasýný engellemiþ, bu doðrultuda mücadele eden devrimci Marksistleri (Simon Bolivar Tugaylarý) tutuklayarak Panama polisine teslim etmiþti. Ardýndan 1984’te burjuva demokratik bir rejimin kurulmasýný saðlamýþ ve düzenlenen seçimler sonucunda “legal” olarak devlet baþkanlýðýna seçilmiþti. Gene de bunlar emperyalizmi tatmin etmemiþ, ABD hükümeti Nikaragua’da Kontralar olarak bilinen karþý devrimci çetelere destek vermiþ ve ülke on binlerce kiþinin öldüðü kanlý ve uzun bir iç savaþýn içine sürüklenmiþti. Ulusal gelirin yarýsýnýn askeri harcamalara ayrýlmasý zorunluluðunu yaratan iç savaþ ülkeyi gerçek bir yýkýmýn ve sefaletin içine sürüklemiþ, ve nihayet Ortega son geri adýmýný da atarak Küba ile olan baðlantýsýný kesmiþ, ve Kolombiya ve Meksika’nýn baþýný çektiði Amerikan Barýþý’nýn çerçevesine sýðýnmýþtý. Bütün bu teslimiyetlerin elbette bir faturasý olacak, kitleler Ortega ve FSLN’e olan güvenini yitirecekti. Nitekim Ortega

16

1990 genel seçimlerinde iktidarý Violeta Chamarro’nun önderliðindeki Ulusal Muhalefet Birliði koalisyonuna terk etmek zorunda kaldý. Ortega bunun ardýndan iki seçim daha yitirdi: 1996’da gerici Arnoldo Aleman, 2001’de de saðcý liberal Parti lideri Enrique Bolaños karþýsýnda açýk farkla yenilgiye uðradý. Emperyalizme doðrudan baðlý Nikaragua burjuvazisi Ortega’nýn kendisi için hazýrladýðý rejimin üzerindeki egemenliðini iyiden iyiye perçinlemiþ durumdaydý. Bunun karþýsýnda Ortega iktidara gelebilmenin yolunu FSLN’i tümden bir burjuva partisine çevirmekte aramaya baþladý. Parti, sosyalist þiarlarýndan arýndý, Kontralarýn politik lideri Morales Carazo’yu Ortega’nýn baþkan yardýmcýlýðýna getirdi, açýktan karþý devrimi desteklemiþ olan Kilise ile barýþarak, örneðin tedavi amaçlý kürtajý kesinlikle reddeden, koyu Katolik bir örgüt haline dönüþtürdü kendisini. Bu arada Ortega, Kilise ayini ile nikahlandýðý dini bütün eþi Rosario Murillo ile birlikte parti üzerinde çelikten merkeziyetçi bir egemenlik kurmayý baþardý. Nikaragua burjuvazisinin artýk FSLN’den bir korkusu kalmamýþtý. Ortega’nýn bu kez seçimleri kazanmasýnda üç unsur daha etkili oldu. Birincisi, saðcý partilerin bölünmüþlüðüydü. Nitekim Ortega’nýn aldýðý %38 oya karþýlýk, Eduardo Montealegre’nin Nikaragua Ulusal Ýttifak’ý (ALN) %28,3, Jose Rizo’nun Anayasal Liberal Parti’si (PLC) ise %27,11 oranýnda, yani FSLN’nin çok ötesinde oy çýkarmayý baþardýlar. Ama aldýðý oy, Anayasa gereði Ortega’nýn baþkan seçilmesine yetti. Bu da ikinci unsurun bir sonucuydu: Ortega’nýn, rüþvet ve yolsuzluk nedeniyle 20 yýl hapse mahkum olmuþ eski saðcý devlet baþkaný Arnoldo Aleman ile gerçekleþtirdiði ittifak. Ortega, FSLN’nin parlamentodaki aðýrlýðýndan yararlanarak Aleman’ýn ömür boyu milletvekili olarak kabul edilmesini, dolayýsýyla da parlamenter dokunulmazlýktan yararlanarak hapisten çýkmasýný saðlamýþ; buna karþýlýk Aleman’ýn önderliðindeki PLC, Ortega’nýn baþkan seçilebilmesini olanaklý kýlacak Anayasal düzenlemeyi desteklemiþti. Ve nihayet üçüncü unsur da elbette, Venezüella devlet baþkaný Chavez’in, FSLN’nin baþýnda bulunduðu beldelere ucuz benzin yollayarak Ortega’nýn popülist imajýna destek vermesiydi.

devamý 15. sayfada


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.