Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için
iþçi cephesi Yeni Dönem sayý: 38
Nisan 2007
http://iscicephesi.org
birlik dayanýþma mücadale için
1 mayýs’ta alanlara yeni bir meclis ve anayasa için
kurucu meclis
Gündem ve Politika
syf. 2- 7
Dolar milyarder sayýmýz Japonya’dan fazla Cumhurbaþkanlýðý, rejim, iþçi sýnýfý ve 1 Mayýs Ogün Samast’ýn O.S.’si 2 milyon YTL Katille hatýra fotoðrafý Newroz Piroz Be!
Politika
syf. 8-9
Yeni bir meclis ve anayasa için: Kurucu Meclis Sýnýf mücadelesi Emek güncesi
syf. 10-13
Fabrikalardan okur mektuplarý Enternasyonal
Fiþleyen fiþleyene
LÝT-CI Deklarasyonu: Irak
Doktorlara baský yapýlýyor
Moreno’suz 20 yýl
Ýþtahý kabaranlar ve iþsizler
Latin Amerika: Defol Bush!
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR
syf. 14-16
1
ÝLAN TAHTASI
GÜNDEMDEN...
Dolar Milyarder Sayýmýz Japonya ve Fransa’dan Fazla
2
ABD’de yayýnlanan Forbes dergisi her yýl dolar milyarderleri listesini yayýnlýyor. Bu vesileyle her yýl milyar dolarlý patronlarýn dünyada sayýsýnýn nasýl katlanarak artýðýný görebiliyoruz. Bununla birlikte dünyada açlýkla pençeleþen insanlarýn da varlýðýný biliyoruz. Bugün dünyada temiz su içemediðinden dolayý hastalýklardan ölen milyonlarca yoksul insan var. Kapitalist sistem mantýðý gereði sömürücüdür. Kapitalistler iþçileri, emekçileri ve tüm yoksul kitleleri sömürerek kârlarýna kâr katarak her gün servetlerini artýrýyorlar. Forbes dergisinin açýkladýðý dolar milyarderlerinin servetleri tabiî ki daðýn görünen yüzü. Ama buna raðmen dünyada olduðu gibi Türkiye’de de dolar milyarderlerinin sayýsýyla birlikte yoksulluðun, iþsizliðin, açlýðýn da hýzla arttýðý ortada. Açýklanan listeden Türkiye’yle ilgili birkaç bilgi vererek buradaki sömürünün hangi boyutlara ulaþtýðýný görebiliriz. Öncelikle bu liste, serveti bir milyar dolarýn üzerindekiler hesaba katýlarak oluþturulmuþ. Dolar milyarderleri bakýmýndan Türkiye listede 6. sýrada yer alýyor. 2004 tarihinde ayný dergi Türkiye’de 6 dolar milyarderi olduðunu açýklamýþtý. 2006 sonu itibariyle son iki yýllýk süre içerisinde Türkiye’deki sömürücü kapitalistlerin sayýsýnýn neredeyse 6 kat artarak 34’e ulaþmýþ durumda.
Türkiye’nin 34 dolar milyarderi patronu bulunmakta. Türkiye sizinle gurur duyuyor! Japonya’nýn milli geliri Türkiye’nin 12 katý Türkiye’de 34 dolar milyarderi varken Japonya’da 24, Fransa’da 15, Ýsviçre’de ve Ýsveç’te 8’er, Kuveyt’te 4 dolar milyarderi var. Japonya’nýn milli geliri Türkiye’nin 12 katý: 4 trilyon 463 milyar dolar. Türkiye’nin ise 390 milyar dolar. ABD’den sonra dünyanýn 2. büyük ekonomisine sahip Japonya’da dev sanayi þirketleri ve bankalarý bulunmakta. 2004-2006 yýllarý arasýnda hýzla servetlerine servet katan kapitalistlerin bu deðirmenlerine su nereden geliyor? Bu iki yýl içinde iþsizlerin sayýsý da hýzla arttý. Bu da demek oluyor ki, patronlar bu iki yýllýk süreç içinde artýrdýklarý servetlerini daha az iþçiyi daha çok çalýþtýrarak ve hiçbir sosyal hak vermeyerek, sömürüyü katmerleþtirerek arttýrmýþlar. Sonuç olarak, dünya nüfusu 6 milyar civarýnda. Buna karþýn her ülkede nüfusa oranla çok az sayýda milyonlarca dolarý olan kapitalist patron bulunuyor. Ve bu kapitalist patronlar kendi kârlarýný artýrmak uðruna iþçileri, emekçileri, yoksul köylüleri ve tüm ezilenleri yani toplumu var edenleri sömürerek tahrip etmenin yaný sýra dünyayý da yaþanmaz bir hale sürüklüyorlar. Dünya iþçi sýnýfýnýn önünde iki önemli sorun bulunuyor. Bunlardan birincisi sömürü sistemi. Ýkincisi ise, buna baðlý olarak dünyanýn giderek yaþanýlmaz bir sürece sürüklenmesidir. Bu acil iki sorunun çözümü iþçi sýnýfýnýn enternasyonalist komünist örgütlenmesine baðlýdýr. Çünkü Forbes dergisinin açýkladýðý gibi dünyada 6 milyar insanýn insanca yaþayabilecekleri “para” (kaynak) var. Önemli olan bu paralarý (kaynaklarý) tüm insanlýk için kullanabilecek ve kâra dayanmayan bir sisteme olan ihtiyaç. Ya Barbarlýk Ya Sosyalizm þiarý bu nedenle bizlere yol göstermek için önümüzde duruyor… Þahin Yýldýrým 30/03/07
*** Türkiye devleti kendinden farklý düþünen herkesi, özellikle de devrimcileri, iþkence etme, hapse atma ve öldürme hakkýný pervasýzca kullanýyor. Bu þiddet politikasýnýn körüklediði milliyetçi þiddet sokaklarda devrimcilerin, aydýnlarýn dövülmesi, linç edilmesi, infaz edilmesi ile sonuçlanýyor. Tetiði çektiren burjuva devlet, tetikçilerinin ardýna utanmazca saklanýyor. Hrant Dink böyle infaz edildi. Devlet adres gösterdi, faþist bir tetikçi bastý tetiðe. Sonra suçlu avýna çýkýldý. Oysa suçluyu arayanlar suçu örgütleyenlerdi. O
GÜNDEM
Seçim tarihi yaklaþtýkça yeni Cumhurbaþkanýnýn kim olacaðý tartýþmasý daha da yoðunlaþýyor. Bilindiði üzere meclis Cumhurbaþkanýný seçme yetkisine sahip. Yani meclis aritmetiðinde çoðunluða sahip AKP Cumhurbaþkanýný seçecek. Ancak Baþbakan Erdoðan’ýn eþinin baþörtülü olmasý, partisinin irticacý olmasý vb. bahanelerle AKP’ye ve Tayyip’e karþý bir kampanya yürütülüyor. Asker-sivil bürokrasinin baþýný çektiði bu kampanyanýn bir yanýndan CHP, diðer yanýndan MHP, DYP, ANAP gibi sað partiler tutuyor. Tüm bu partilerin hesabý ise esas olarak sonbaharda gerçekleþecek genel seçimlerde kararsýz sað oylarý kendi partilerinde toplamak. Türkiye’de Cumhurbaþkanlýðý makamý, her ne kadar sembolikmiþ gibi görünse de, rejimin sahipleri açýsýndan hayati bir öneme sahip. Türk Silahlý Kuvvetlerinin baþýný çektiði asker ve sivil unsurlar için, Cumhurbaþkanlýðý kurumu, seçilmiþ hükümetlere karþý giriþtikleri iktidar mücadelelerinin bir göstergesi. Cumhurbaþkanlýðý seçimi, rejimin gerçek sahibi kim sorusunun tartýþýldýðý bir seçim. Bu nedenle ordu, hergün yeni bir beyanatla ortamý daha fazla geriyor. Hatta darbe söylentileri gazete sayfalarýnda yer alýyor. Darbe hazýrlýklarýyla ilgili belgeler, günlükler ortaya çýkýyor. Bu kesimler, Cumhurbaþkanlýðý konusunda istediðini elde edemez ve AKP ile çatýþma sürerse 28 Þubat benzeri darbelere yeniden baþvurabilir. Aslýnda AKP hükümetinin arkasýnda MUSÝAD ve TUSÝAD gibi büyük patron örgütleri var. Bunlar orduyu belli oranda dizginlemek istiyorlar. Ancak arkadan Tayyip’in kulaðýna fýsýldayan büyük patronlar, ordunun adýný duyar duymaz geri çekiliyor ve meselenin uzlaþma ile hallolmasýný istiyorlar. Türkiye burjuvazisinin bu tarihsel korkaklýðý AKP’nin de manevra alanlarýný daraltýyor. Doðal olarak AKP’de önümüzdeki günlerde çatýþmayý deðil, uzlaþmayý tercih edecek. Tüm bu tartýþmalarý en sesli dile getiren parti ise CHP. Laik-anti laik ekseni üzerinden politika yapan CHP, Tayyip Cumhurbaþkanlýðýnda ýsrar ederse ordunun AKP’yi darbeleyeceðinin farkýnda. Eðer AKP cumhurbaþkanlýðý konusunda ve din konusundaki en temel konularda fikirlerini kararlýlýkla savunmazsa, bu kez de kendi tabanýndan oy kaybedecek. CHP bu eksende politika yapýyor. Ancak bu sað oylar CHP’ye deðil, MHP ve DYP’ye akacaktýr. Özellikle son dönemlerde DYP’nin ataðý da bunun göstergesi. Burjuvazi AKP karþýsýnda yeni bir sað alternatif olarak Aðar’ýn DYP’sini yeniden cilalayabilir. Tüm bu tartýþmalarýn içerisindeki parti ve kurumlarýn ortak paydasý ise biz emekçilere daha fazla sömürü vaadetmeleri. Hepsi, bu çarpýk burjuva düzeni daha fazla yaþasýn diye çabalýyorlar. Emekçiler kendi devrimci alternatifini yaratana kadar burjuvalarýn bu iktidar savaþlarý devam edecek.
nedenle faþist katiller karakollarda, cezaevlerinde kahraman gibi karþýlandýlar. Devletin örgütlediði linç giriþimlerinden biri de Samsun’da yaþandý. Hrant Dink’in ölümünü protesto etmek için basýn açýklamasý yapan gruba galeyana gelmiþ bir faþist güruh saldýrdý. Baþka bir saldýrý ise Çorlu’da gerçekleþti. Vicdani retçi (askere gitmeyi reddeden) olduðu için Çorlu’da askeri mahkemede tutuklu olarak yargýlanan Halil Sevda’nýn mahkemesine destek vermek için gidenlere dönük saldýrý giriþimi de devletin örgütlediði bir eylemdi. Çorlu MHP ilçe baþkaný protestoya gelecekler için, “onlara kefen bezini biçtik, beklemekteyiz” derken bu cesareti elbette yüce devletinden alýyor. Çünkü bu devlet, ekmeði için mücadele edenlere terörist diyor, ülkeyi soyanlarý, haraca kesenleri, milliyetçi tosunlar diye kahraman ilan ediyor. Peki devletin þiddetini örnek alan vatandaþ ne yapýyor? Canýný sýkanýn üstüne sýkýyor tabancayý, saplýyor býçaðý. Nerede bir yaþlý var, hamile var, zayýf var onu darp ediyor, parasýný malýný alýyor. Güçlüysen, ayný devlet gibi, dövme hakký sende, öldürme hakký sende. 2 kardeþ bir trafik tartýþmasýnda býçaklanarak boðazýn sularýna atýldýlar. Sorumlusu kim? Sadece o iki vahþi katil mi? Þiddetin kökeni de nedeni de bu çarpýk düzendir. Ya peþpeþe iki ayrý þehirde belediyenin açtýðý ve kapamadýðý çukurlara düþerek ölen iki çocuðun öldürülmesinin sorumlusu kim? Elbette suçlu insan hayatýna deðer vermeyen bu düzen.
*** Elbette tüm bu olumsuzluklarýn içerisinde inatla daha iyi bir dünya için mücadele edenler de var. Devletin terörüne, yoksulluða, iþgallere, yolsuzluklara karþý emekçiler, gençler mücadele etmeye devam ediyorlar. 14 Mart Týp Bayramý’nda, devletin tüm tehditlerine raðmen, daha iyi ücret ve çalýþma koþullarý, parasýz saðlýk talepleriyle greve çýkan saðlýk emekçileri gibi... Patronun hukuksuzluðuna raðmen inadýna sendika diyen ve direnerek kazanan Dandy Sakýz iþçileri gibi. Mersin Organize Sanayi’deki kölelik koþullarýna hayýr diyen ve 17 Mart’ta direniþe geçen 3000 tekstil iþçisi gibi. Onlar yolu gösteriyorlar. Örgütlen, mücadele et ve bu çarpýk düzeni deðiþtir! 1 Mayýs 1886 yýlýnda 8 saatlik iþgünü için Chicago’da canlarý pahasýna greve çýkan Amerikalý iþçi kardeþleri gibi, bugün 2007 yýlýnda Mersin’li tekstil iþçileri, 8 saatlik iþ günü ve daha iyi çalýþma koþullarý için mücadele ediyorlar. Evet, yine 1 Mayýs yaklaþýyor. Emekçilerin koþullarýnda 1 Mayýs 1886’dan bu yana deðiþen pek bir þey yok. 1 Mayýs emekçilerin uluslararasý birlik, mücadele ve dayanýþma günü. Eðer örgülülük yani birlik yoksa, eðer mücadele ve dayanýþma yoksa, bu sömürü düzeni saltanatýný sürmeye devam edecek. Bu nedenle bu 1 Mayýs’ta birliðimizi, örgütlülüðümüzü göstermek için alanlarý doldurmalýyýz. Kuþkusuz bir gün için alanlarý doldurmak kendi baþýna sorunlarý çözmeyecektir. Ancak 1 Mayýs’tan baþlayarak her günü 1 Mayýs yapmak için çalýþýrsak bu köhne düzeni sarsarýz. Kýsacasý 1 Mayýslarý iþçi sýnýfýnýn gerçek bayramýna çevirmek için örgütlenmek, örgütlenmek, örgütlenmek zorundayýz. Ýþçi Cephesi - Nisan 2007
3
Ogün Samast’ýn “O.S.”si 2 Milyon YTL 19 Ocak tarihinde AGOS gazetesinin önünde Hrant Dink üç kurþun sýkýlarak katledildi. Hrant Dink’in vurulmasýný planlayanlar tetikçinin yakalanmasýný da planlamýþlardý. Plan aynen hayata geçirildi. Tetikçi ve azmettiriciler olarak kamuoyuna tanýtýlanlar yakalanarak tutuklandý. Tabii Hrant Dink suikastýnda sadece tetikçi ve azmettiriciler deðil, tetikçinin arkasýnda hatýra fotoðraf çektirirken arkasýndaki asker-polis rejimi de teþhir oldu. Hrant Dink suikastýnýn ardýndan, devletin kurumlarýnýn arasýnda birbirlerini deþifre eden bilgilerin basýna sýzdýrýldýðýný görüyoruz. Bu bilgilere göre suikastýn bilgisi baþta Ýçiþleri Bakaný olmak üzere Trabzon ve Ýstanbul Emniyet Müdürlerine iletilmiþ. Buna raðmen hiçbir önlemin alýnmamýþ. Bütün bu
bilgiler de suikasta asker-polis rejimin açýk desteðini gösteriyor. Bu çürümüþ kapitalist sistemin kurumlarý arasýndaki kirli iliþkiler de topluma bir þekilde yansýyor. Ve tabii toplumun gözünde devletin “en güvenilir” iki kurumuna olan güven sarsýldýkça sarsýlýyor. Bundan belli ki hükümet de rahatsýz olmuþ, önlem almak için kollarý sývamýþ görünüyor.
Hükümet, olayý aydýnlatmak yerine iþgüzarlýk peþinde Hükümet, Hrant Dink suikastýnýn ardýndaki gerçek suçlulara ulaþmak yerine, bu kirli iliþkilerin küçük bir kýsmýný topluma basýn yoluyla iletmek isteyen gazetelere 2 milyon YTL para cezasýný uygun buldu. Bu ceza ile kirli iliþkilerin deþifre edilmesine engel olacaðýný düþünen hükümet, devletin toplun nezdindeki namusunu kurtarmýþ olacak! Öyle mi? Hükümet, bu cezalara gerekçe olarak Ogün Samast’ýn 18 yaþýný doldurmamasýný gösteriyor. Basýn tetikçinin ismini baþ harfleriyle (O.S) yazmak yerine açýk yazdýðý için ceza ödemeye mahkum ediliyor. Halbuki Hrant Dink’in suikasta uðradýðý gün baþta Baþbakan olmak üzere Ýstanbul Valisi tarafýndan isim öncelikle açýklanmýþtý. Eðer bu þahýslar tetikçinin ismini açýklamamýþ olsalardý bizler Ogün Samast’ý O.S diye tanýyacaktýk. Bir arpa boyu yol gidilmedi Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden üç ayý aþkýn bir zaman geçmesine raðmen halen gerçek
suçlular sistem tarafýndan korunmakta. Suikasta karýþmýþ veya gözaltýna alýnanlarýn hem telefon konuþma kayýtlarý hem de ifadeleri gazetelerde çarþaf çarþaf yayýnlanmasýna raðmen bir ilerleme kaydedilmemiþ olmasý düþündürücü deðil mi? Ayrýca Ýçiþleri Bakanlýðý tarafýndan görevlendirilen müfettiþlerin hazýrlamýþ olduklarý rapora göre Ýstanbul Emniyet Müdürü’nün “mevcut þartlar altýnda görevine devamýnýn güç olduðunu…” belirtiliyor. Rapora göre de Ýstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ýn, Hrant Dink’in öldürülmesinde sorumluluðu olduðu açýk ama buna raðmen halen hükümet tarafýndan bu kiþi korunmakta. Çünkü bunun ardýnda Ýçiþleri Bakanlýðý’na kadar uzanan bir karanlýk iliþkiler aðý çýkacak. Ayný müfettiþlerin raporunda Ýstanbul Valisi Muammer Güler’e ise dokunmamak için özen gösterilmiþ. Belli ki bu suikastýn bir kurbaný olacaksa o da bir ihtimal Celalettin Cerrah görünüyor. Ama bu da toplumsal baskýya baðlý. Sonuç olarak, hükümet bu suikastýn býrakýn üzerine gitmeyi, gidenlere para cezasý keserek gerçek yüzünü göstermiþtir. Diðer yandan ise bu çürümüþ sistemim kurumlarý arasýndaki kirli iliþkiler örtbas edilmeyecek kadar ayyuka çýkmýþ durumda. Þahin Yýldýrým 25/03/2007
Katille Hatýra Fotoðrafý
4
19 Ocak 2007 günü AGOS Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Hrant Dink suikasta kurban gitti. Cinayetin ardýndan katil Ogün Samast, 20 Ocak gününün gecesi, iþlediði cinayetin üzerinden sadece 32 saat geçmiþ olmasýna raðmen, Samsun Otogarý’nda, Trabzon’a gitmek üzere bindiði otobüs içinde yakalandý. Sonrasýnda yakalandýðý gün, polis ve jandarmalarla çekilmiþ kahramanlýk görüntüleri ortaya çýktý. Görüntülerin Samsun Emniyet Müdürlüðü Terörle Mücadele Þubesi’nde çekildiði belirlendi. Görüntülerde çekimi yapan kiþi, katil Ogün Samast’ýn nasýl durmasý gerektiðini ona anlatýyor. Bu kiþilerin Atatürk’ün, “Vatan Topraðý Kutsaldýr, Kaderine Terk Edilemez” sözlerinin bulunduðu TEMA Vakfý tarafýndan hazýrlanmýþ bir afiþ önünde durmasýný istedikleri Ogün Samast ile birilerine mesaj vermek istediði çok açýk. Katilin eline tutuþturulan Türk bayraðý da unutulmamýþ. Türk bayraðý yanýnda, Türk askeri, Türk polisi ve yanlarýnda Türk olmayan birini öldürdüðü için kahraman ilan edilen Türk bir katil. Bizler biliyoruz ki Hrant Dink sadece Ermeni olduðu için öldürülmedi. O, düþüncelerinin sonucu katledildi. Çünkü bu sistem kendisinden olmayan ve kendisi gibi düþünmeyen tüm düþünceleri tehlike olarak gören bir sistemdir. Hayat Sezen - 31/03/2007
Newroz Piroz Be! Demirci Kawa’nýn zalim Dehag’a karþý isyanýnýn adý olan Newroz, bugün de sömürücülere karþý halklarýn direniþ, mücadele ve isyan günü olarak kutlandý. Türkiye’de her zaman önemli mücadele günleri kutlanmadan önce, burjuvazinin klasik bir tavrý vardýr: Geçmiþ kavga-dövüþ, vurdu-kýrdý vb. görüntüler televizyonlardan haftalar öncesinden verilmeye baþlanýr ve keyfi gözaltýna almalar arttýrýlýr… Bunlarýn hepsi birer kýþkýrtma ve gözdaðýdýr. Bu yýl da Newroz etkinlikleri baþlamadan devlet bu yol ve yöntemleri denedi. Ama yaðmura, çamura, soðuða ve baskýlara raðmen Newroz alanlarý yine boþ kalmadý. Devlet, alanlarý dolduran kitleleri engelleyemedi. Kürt halký alanlarda taleplerini haykýrdý. Bu yýl ki Newroz þenliklerinde “Sayýn” sözü ve Abdullah Öcalan’ýn zehirlenmesi gündem oluþturdu. Newroz etkinlikleri öncesi birçok þehirde gösteriler düzenlendi. Baðýmsýz ve uluslararasý hekimlerin de yer aldýðý bir saðlýk heyeti oluþturulup Öcalan’ýn kontrolden geçirilmesi istendi. Bilindiði üzere hükümet göstermelik þekilde bir inceleme yaptý ve; “kontrol edildi böyle bir sorun yok” diyerek olayý geçiþtirdi. Erdoðan ve Baykal “Sayýn” mý? Abdullah Öcalan’ýn tutsaklýðý hükümetin baþýnda büyük bir yük olarak görülüyor. Zehirlenerek yavaþ yavaþ öldürme yolu seçilmiþ olabilir. Bu henüz açýklýk kazanmýþ bir olay deðil. Devletin Newroz öncesinden ortamý gerecek biçimde sýnýr ötesi operasyon ve Öcalan’ýn zehirlenmesi gibi provokasyonlarý öne çýkarma giriþimi de olabilir. Hükümet bu olayý yalanlamýþ olsa da Kürt halkýna ve kurumlarýna yönelik gözaltý ve tutuklama saldýrýsý
baþlatýldý. Öcalan’a “sayýn” denildi gerekçesiyle DTP yöneticileri gözaltýna alýndý ve hatta haklarýnda tutuklama kararý çýkarýldý. Her gün DTP binalarý basýlýp aranýyor. Son 6 ay içinde 5 Kürt gazetesinin yayýný mahkeme kararýyla durduruldu. Yüz milyonlarca para cezasý verilerek Kürt halký sindirilmek isteniyor. Daha önce Baþbakan Erdoðan’ýn da Öcalan’a “sayýn” dediði burjuva gazetelerde çýktý. Bunu fýrsat bilen CHP, “Öcalan’a sayýn diyen adamdan cumhurbaþkaný olmaz” diyerek Erdoðan’a karþý bir saldýrý kampanyasý baþlattý. Newroz baskýlara raðmen kutlandý Newroz baþta Diyarbakýr, Ýstanbul, Ýzmir, Mersin, Adana ve Van olmak üzere birçok kent merkezinde kitlesel gösterilerle kutlandý. Böylelikle devletin günler öncesinden baský ve terör kampanyasýyla oluþturduðu kuþatma, Kürt halký tarafýndan boþa çýkarýldý. Newroz kutlamalarý Ankara’da ise bir hafta geç yapýldý. Þehitler Haftasý gerekçe gösterilerek Ankara’da Newroz kutlamasý bir hafta sonraya kaydýrýldý. Her yýl hafta sonu yapýlan Newroz etkinliklerine bu yýl izin verilmediðinden dolayý hafta içi yapýldý. Bazý
þehirlerde belediye otobüs seferleri kaldýrýldý. Sýk sýk otobüsler durdurulup, arama yapýldý. Burjuva basýn Newroz’a katýlýmý binlerle ifade etti. Oysa Diyarbakýr’da yüz binler, diðer pek çok ilde ise on binler alanlardaydý. Hemen hemen tüm illerde mitinglerin daðýlma saatlerinde polis saldýrýsý ve gözaltýlar yaþandý. Miting öncesi ve sonrasýnda yaþanan gözaltý ve tutuklamalarýn sayýsý 500’e yakýndý. Resmi rakamlar ise daha az gözaltý olduðunu söylüyor. Mitingleri organize eden DTP kürsülerden sýk sýk belirlenmiþ sloganlarýn atýlmasýný isterken, arada gençlerin attýðý sloganlara ve kimi afiþlere kürsüden sýk sýk uyarýlar geldi. Polisin geçmiþ yýllarýn aksine kürsülere rahatlýkla müdahalede bulunmasýna engel olun(a)madý. 2007 Newroz’unda Kürt halký bir kez daha mücadele enerjisini ve gücünü ortaya koymuþtur. Lakin Newroz kutlamalarýnda konuþan Leyla Zana’nýn dediði gibi Kürt halkýnýn barýþ, demokrasi ve özgürlük yolunda önderleri Talabani ve Barzani ise önemli bir sorun var demektir. Kürt halkýnýn kendi kaderini tayin etme hakkýný sonuna kadar savunuyoruz ama ister Kürt, ister Türk ya da baþka bir þey olsun emperyalist iþgalcilerin dostu olanlar iþçi sýnýfýnýn ve emekçi yoksul halklarýn dostu deðildir. Baský ve sömürü düzenini temellerinden sarsmak için þiarýmýz “Ýþçilerin Birliði, Halklarýn Kardeþliði”dir. Dünyanýn bütün iþçi ve emekçileri, her yerde, her zaman emperyalist-kapitalizme karþýdýr. Newroz’un anlamý da budur. Nergis Çayýr 30/03/2007
5
Fiþleyen Fiþleyene Genelkurmay Ýletiþim Daire Baþkanlýðý tarafýndan hazýrlanan “basýn ve yayýn kuruluþlarýnýn akreditasyon yönünden inceleme ve deðerlendirilmesi” baþlýklý belge Nokta Dergisi’nde yayýnlandý. Çok geçmeden Baþbakanlýk Basýn Merkezi’nin Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’a aylýk sunduðu Medya Analiz Raporu da Cumhuriyet Gazetesi’nde manþetten yayýnlandý. Haberde Yeni þafak Gazetesi’nin hükümetin mutlak destekçisi olduðu belirtilirken, Cumhuriyet, Milliyet, Evrensel, Güneþ, Gözcü ve Yeniçað gazetelerine sert eleþtiriler yöneltiliyor. Hükümete karþý köþe yazýlarýnda en olumlu gazeteler olarak; Yeniþafak, Türkiye, Milliyet sýralarýnken, “olumlu köþe yazýsý çýkmayan gazeteler” ise þöyle sýralanýyor: “Cumhuriyet, Gözcü, Takvim, Yeniçað, Ortadoðu, Birgün, Evrensel, Gündem, Milli Gazete.” Baþbakanlýk Basýn Merkezi ise, “Baþbakanlýk fiþledi” baþlýklý haberler üzerine yazýlý bir açýklama yaptý. Açýklamada, “fiþleme” iddiasýnýn doðru olmadýðý öne sürülürken, “Basýn Merkezinde herhangi bir fiþleme çalýþmasý bugüne kadar yapýlmamýþtýr, bundan sonra da yapýlmasý söz konusu deðildir” denildi. Açýklamada, “Bir Basýn Merkezi çalýþanýnýn iletiþim önerileri geliþtirmek amacýyla bundan iki yýl önce yaptýðý bir içerik deðerlendirmesi, nesnel ve anlamlý bulunmayarak sürdürülmemiþtir. Bu içerik analizi denemesi dahi, hiç bir surette ‘fiþleme’ unsurlarý içermemiþtir” ifadesi kullanýldý. Buna inanmamýzý beklemesinler çünkü Baþbakanýn yaptýðý konuþmalar da kimi zaman basýný, kimi zaman halký azarlar tarzda konuþmalarý bu belgenin ne kadar gerçek ve bilinçli yapýldýðýný ortaya koyuyor. Bu tavýrlarýný da tek baþýna iktidar olmak ve karþýsýnda gerçek bir muhalefet olmadýðý için rahatlýkla yapabiliyorlar. Genelkurmay ve hükümet ellerinde bulunan imkanlarý kullanarak medyayý, köþe yazarlarýný fiþleyerek hizaya getirmeye çalýþýyor; ve bu yolla halka da gözdaðý vermeye çalýþýyor. Onlar oturduklarý makamlarda saldýrý planlarý yapadursunlar, kendilerine yandaþ arasýnlar. Açlýk, yoksulluk, sefalet içinde olan halk gereken cevabý elbet verecektir. Akýn Sel - 03/04/2007
6
Doktorlara Baský Yapýlýyor Türkiye’de toplam 105 bin doktor görev yapýyor. Bu doktorlardan 53 bin 82’si bakanlýða baðlý saðlýk kuruluþlarýnda görevli. Aile hekimliði sistemine geçebilmek için gereken doktor sayýsýna ulaþamayan Ýzmir Ýl Saðlýk Müdürlüðü, kabul etmeyen hekimlere yönelik ‘ikna’ toplantýlarýna devam ediyor. Aile hekimliðine geçmek istemeyen 80 dolayýnda doktoru Ýl Saðlýk Müdürlüðü toplantýya çaðýrdý. Saðlýk Müdürlüðü doktorlar üzerinde baský ve tehdide devam ediyor. Saðlýk ocaklarýnda çalýþan hekimlerin yarýdan fazlasý aile hekimliðine baþvuru yapmadý. Ýzmir halký tarafýndan yapýlan referandumda 520 bin oyla aile hekimliði reddedilmiþti. Saðlýk ocaklarý kapatýlýyor Saðlýk ocaklarýnýn kapatýlmak istenmesine karþý saðlýk örgütleri de birçok ilde basýn açýklamalarý yaparak, hükümete kararýndan vazgeçmesi çaðrýsý yaptýlar. Aile hekimliði pilot uygulamasý kapsamýna alýnan Ýzmir’de, hafta sonunda 1087 aile hekimliði birimine yerleþtirme yapýlacaðý, yýllardýr Ýzmir halkýna hizmet veren 243 saðlýk ocaðýnýn da kapatýlacaðý açýklandý. Aile hekimliði pilot il sayýsý yediye çýktý, ama henüz uygulanamadý. Bununla saðlýk her yerde paralý hale getirilmek isteniyor. Herkesin rahatlýkla ulaþabileceði mahallelerdeki saðlýk ocaklarý þimdi kapatýlmak isteniyor. Týp Bayramý’nda eylem AKP Hükümeti’nin “Saðlýkta Dönüþüm Programý”nýn saðlýk emekçilerinin görüþüne sunulduðu Beyaz Referandum’dan da yüzde 98,8 oranýnda “hayýr” yanýtý çýktý. 36 bin 732 oyun kullanýldýðý referandumda, 36 bin 290 kiþi “Saðlýkta Dönüþüm Programý’na hayýr” oyu verdi. “Evet” diyenler ise sadece 442’de kaldý. Saðlýk çalýþanlarý 14 Mart Týp Bayramý’na da eylemlerle girdi. Bunun üzerine cezalar gecikmedi. Saðlýk Bakaný Recep Akdað, Türk Tabipleri Birliði’nin (TTB) “g(ö)rev eylemine iliþkin doktorlarý tehdit etti. Akdað, ideolojik yaklaþýmlar nedeniyle vatandaþlarýn iþlerini aksatanlarýn hem idari hem de adli açýdan takip edileceðini açýkladý. Tüm baský ve gözdaðlarýna raðmen beyaz g(ö)rev coþkuyla gerçekleþtirildi. Katýlým çok yüksek oldu. Oya Þen - 31/03/2007
Ýþsizlik Sigortasý ve Kýdem Tazminat Fonu
Ýþtahý Kabaranlar ve Ýþsizler Türkiye Odalar ve Borsalar Birliði (TOBB) Baþkaný Rýfat Hisarcýklýoðlu Ankara’da Baþbakanýn da katýldýðý 4. Türkiye Ticaret ve Sanayi Þurasý’nda hükümete bir öneri sundu. Bu öneriye bizler hiç þaþýrmadýk. Öneri þöyle: “Ýþsizlik Sigortasý Fonu’nda (ÝSF) 25 milyar YTL birikti. Fonun sadece aylýk geliri 290 milyon YTL. Tüm gideri ise 30 milyon YTL. Ýþçi ve iþverenlerden bu fon için 2,3 milyar YTL’ye ulaþan kesinti yapýlmaya devam ediliyor. Fonun kuruluþ amacýna uygun olarak mutlaka istihdama yönelik kullanýlmasý gerekir. Bu kapsamda önerimiz, 1 Nisan 2007 tarihinden baþlamak üzere iki yýl süreyle Türkiye’de her ilave istihdam artýþýnda tüm sosyal güvenlik priminin fon kaynaðýndan karþýlanmasý…” diye devam eden bir konuþma. Önerileri bununla da sýnýrlý deðil. Diðer talepleri ise, istihdam maliyetlerin azaltýlmasý ve istihdamý cezalandýran mevzuatýn deðiþtirilmesi. Aslýnda TOBB Baþkanýnýn yaptýðý bu öneri diðer patronlarýn da diline tercüman oluyor. ÝSF’de biriken bu paralar belli ki patronlarýn aðýzlarýný sulandýrmakta. Hisarcýklýoðlu’na göre bu fonun kuruluþ amacýna uygun olarak kullanýlmasý gerekiyor. Bundan kastý iþçilerden kesilen primlerin patronlar için kullanýlmasý. Tabii ki patronlar buna bir kýlýf da bulacaklar. Görülen o ki kýlýfýn adý da istihdamý artýrmak oluyor. Aslýnda patronlarýn sadece ÝSF’deki biriken paralar aðýzlarýný sulandýrmýyor. Patronlarýn aðýzlarýný sulandýran bir baþka fon ise, hükümet ve patron örgütlerinin üzerinde çalýþtýklarý ve önümüzdeki süreçte oluþturulmasý planlanan Kýdem Tazminat Fonu’dur. Toplantýda Hisarcýklýoðlu’nun bu önerisine karþý gazetelerin yazdýklarýna bakacak olursak Baþbakan “hazýrdan geçinmek çok kolay” diyerek öneriye çok kýzmýþ. Hâlbuki ayný toplantýda patronlara “kükreyen” Baþbakan, fonda biriken bu imkânlarý deðerlendirmek için sürekli çalýþtýklarýný vurguluyor. Peki, Baþbakan fondaki bu imkânlarý kimler için deðerlendirmek isteyebilir? Ýþsizlerin bu fondan daha kolay yararlanmasý için mi desek, deðil. Mecliste böyle bir yasal hazýrlýk yok. O zaman kimin için deðerlendireceði bellidir. Patronlar! Bir yandan patronlara “sitem” eden baþbakan diðer yandan “bu konuda Çalýþma Bakaný’na talimat verdim. Bu konu için müzakereler yapýyoruz” diyerek patronlarýn gönlüne su serpmeyi de unutmamýþ görünüyor. Siz bakmayýn baþbakanýn patronlarýn yanýnda ahkam kesmesine, özünde patronlarý çýkarlarýný en iyi savunan
hükümet, AKP hükümetidir. Hükümete geldiði günden beri iþçilerin kazanýlmýþ haklarýna saldýran ve bunlarý yasallaþtýran hükümet AKP hükümeti deðil mi? Patronlar açýktan bu fikirleri söylemeye baþlamýþlarsa bizce ciddiye alýnmasý gerekir. Ama bu söylemleri ciddiye almayan ve bunun için hiç bir hazýrlýk dahi yapmayan sendika bürokratlarý ise, “dokundurmayýz” gibi kliþeleþmiþ çýkýþlar yapmaktan öteye geçmiyorlar. Ýþsizlerin fonundan patronlar yaralanmak istiyor Sonuç olarak, bugün iþçi sýnýfýna dönük saldýrýlar devam ediyor. TOBB’un diðer patron örgütleriyle birlikte dillendirdiði ÝSF’deki paralarýn istihdam için kullanýlmasý önerisinin yapýldýðý dönem iyi analiz edilmelidir. Ýþçi sýnýfýnýn örgütsüzlüðünden dolayý gerilediði bir süreçten geçiyor olmasýnýn yaný sýra saldýrýlarýnýn tahribatý da o ölçüde aðýr olmakta. Bu nedenden dolayý iþçi sýnýfý daha da umutsuzluða kapýldýðý bir dönemden geçiyor. Evet, iþçi sýnýfý tarihte birçok yenilgiler yaþamýþtýr. Ama umudunu yitirmediði için iþçi sýnýfý tarihinde þanlý kazanýmlarý da elde etmiþtir. Önemli olan bu bilincin iþçi sýnýfý içinde yeþermesine, yayýlmasýna ve örgütlenmesine alt yapý saðlamaktýr. Evet, patronlar niyetleriyle birlikte saldýracaklarý hedefi de belirlemiþ durumdalar: Ýþsizlik Sigortasý Fonu. Bu fondaki
biriken paralarýn nasýl kullanacaðý ve kime verileceði bellidir. Evet, hükümet bu fondan iþsizlerin yararlanmasýný zorlaþtýran yasal bir kanun çýkardý. Her gün iþsizlere yeni iþsizler katýlýrken, bu iþsizlerin büyük bir çoðunluðu bu fondan yararlanamadýðý için, patronlarýn aðýzlarýný sulandýracak miktarlarda para birikmiþtir. Ortada iþsizler için kullanýlmasý gereken bir fon var. Ama iþsizler bundan yararlanamýyorlar. Hükümetin böyle bir niyeti olmadýðý gibi, böyle bir beklenti içinde olmak da hayal olur. Fonda biriken bu paradan tüm iþsizlerin yararlanmasý hedefiyle bir mücadele örgütlenmelidir. Aksi durumda bu hakkýn iþçi sýnýfýnýn elinden alýnacaðý ayan beyan ortadadýr. Þahin Yýldýrým 26/03/2007
/
7
Cumhurbaþkanlýðý seçimi
Yeni Bir Meclis ve Anayasa için
Kurucu Meclis Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaþkaný kim olacak? Bu soru, baþýný AKP hükümeti ile Ana Muhalefet Partisi CHP’nin çektiði kesimler arasýnda þiddetli bir kavgaya neden oluyor. Söylem düzeyine bakýldýðýnda kan-gövdeyi götürmek üzere. Tehdit, þantaj, darbe çaðrýsý, halký galeyana getirme ve dahasý var. Kuþkumuz olmasýn, bu burjuva politikanýn gerçek kirli yüzüdür. Burjuva kesimler arasýndaki bu kavgaya taraf olanlarýn asker-polis rejiminin tüm baský ve þiddet unsurlarýný nasýl da açýkça benimsediklerini birbirlerine yönelttikleri suçlamalarda açýkça görüyoruz. “Abdullah Öcalan’a ‘Sayýn’ diyen adamdan cumhurbaþkaný olur mu?” tartýþmasý bu iðrençliðin son örneklerinden biri. Kürt halkýný dost kabul etmek düþmanla iþbirliði yapmak olarak sunuluyor. Kuþkusuz unutmuyoruz: Hrant Dink’in katledilmesinin bu kesimlerce önce nasýl birlikte tertip edildiðini, sonra da nasýl örtbas edilmek istendiðini hep birlikte yaþadýk. Susurluk’ta, Þemdinli’de hep bu tetikçileri, tertipçileri ve destekçileri gördük. Cumhurbaþkanlýðý için çarpýþan bu burjuva kesimlerin hiç biri iþçi sýnýfý ve emekçi yoksul halklar için en küçük bir olumlu geliþmenin temsilcisi olmadýlar ve olmazlar. Bu burjuva kesimler ne zaman iþçi sýnýfýna ve baþta Kürt halký olmak üzere emekçi yoksul halklara bir þey veriyormuþ gibi göründülerse kaþýkla verdiklerini kepçeyle aldýlar. Ýþçi sýnýfý her durumda kendi baðýmsýz sýnýf tutumuna sahip olmalýdýr. Emekçi yoksul halklarýn gerçek müttefiki her koþul altýnda iþçi sýnýfýdýr.
8
Cumhurbaþkanlýðý tartýþmalarýnýn yoðunlaþtýðý bugünlerde iþçi sýnýfý ve emekçi yoksul halklarýn talebi açýk ve nettir: 12 Eylül Anayasasý laðvedilmelidir. Ýþçi sýnýfýnýn ve emekçi yoksul halklarýn hak ve özgürlükleri temelinde yeni ve demokratik bir anayasa için mevcut parlamento feshedilmeli ve bir Kurucu Meclis oluþturulmalýdýr. Eðer Cumhurbaþkaný halk tarafýndan seçilseydi ya da parlamentoda temsilcimiz olsaydý Ýþçi Cephesi olarak adayýmýz bu taleplerle seçimlere girerdi. Ýþçi sýnýfý, adayýn deðil taleplerin ön planda olduðu baðýmsýz bir mücadeleyi oluþturabildiði oranda ilerleyecektir. Ýþçi Cephesi olarak tutumuz net ve açýktýr. Diðer yandan iþçi sýnýfýný ve emekçi yoksul halklarý tamamen seyirci durumuna düþürmüþ bir seçim sisteminin hep birlikte maðduru kýlýnýyoruz. Yaþananlarý sözcüklere dökmeyi; yalancýlýðý, arsýzlýðý, iki yüzlülüðü býkmadan teþhir etmeyi de mücadelemizin ayrýlmaz bir parçasý olarak görüyoruz. Bu çerçeveden hareketle Cumhurbaþkanlýðý seçiminin yansýmalarý da birer ibretlik vesika… Laikler ve Þeriatçýlar diye iki ayrý cephe yok, burjuvazi var… Baþbakan Erdoðan henüz ne kendi adaylýðýný ilan etti ne de
baþka bir aday açýkladý. Lakin AKP hükümeti istediði adayý seçtirebilir; çünkü TBMM’nin çoðunluðuna sahip. Dolayýsýyla 11. Cumhurbaþkaný’nýn kim olacaðýna AKP hükümeti karar verecek. Daha doðru bir ifadeyle Anayasa bu kararý verme hakkýný AKP hükümetine tanýyor. Bu ayný zamanda burjuva parlamenter sistemin de bir gereði. Anayasa’ya uygun olarak yapýlan 3 Kasým 2002 Milletvekili Genel Seçimleri sonucu Adalet ve Kalkýnma Partisi hükümeti kurma hakkýný kazanmýþtý. AKP hükümeti halen 354 milletvekiline sahip ve görev süresi Kasým 2007’de bitecek. Cumhurbaþkanlýðý seçimi ise Nisan 2007’de. Tekrarlamak gerekirse Anayasa ve bugüne kadar ki uygulamalar AKP hükümetine Cumhurbaþkanlýðý seçimi konusunda istediði þekilde hareket etme tasarrufunu veriyor. AKP açýsýndan bu hem yasal hem de meþru bir hak. Diðer yandan kendilerini burjuva parlamenter sistem içinde tanýmlayan güçlerin aykýrý her hareketi ve çaðrýsý ise tam da bu nedenle hem yasadýþý hem de gayri meþru bir niteliðe sahip olacak. Burjuva parlamenter sistem içinde olanlarýn buna itiraz etme haklarý yok çünkü bizzat sistemi bu þekilde kuran, besleyip, büyüten kendileri. Nitekim bu kesimlerin hali hazýrda mevcut yüzde 10 barajlý seçim sistemine yönelik en ufak bir itiraz geliþtirmemeleri de ikiyüzlülüklerinin bir göstergesi. Yüzde 10 barajý kaldýrýlýr ya da düþürülürse baþta Kürtler olmak üzere devrimcisosyalist muhalefet de parlamentoya girebilir. Bu onlarýn korkulu rüyasý olur. CHP’nin postal demokrasisi Baþýný CHP’nin çektiði kesimler ise izledikleri politikayý meþru kýlmak için bir argümaný devreye sokuyorlar. Bu kesimlere göre; AKP hükümeti rejimi deðiþtirme amacýyla hareket ediyor.
Dolayýsýyla da burjuva parlamenter demokrasinin “normal” kurallarý bu süreçte geçersizdir. Bu görüþ sahipleri bir adým daha atarak AKP’nin Ýslamcý bir þeriat devleti kurma gizli planýna sahip olduðunu iddia ediyorlar. Hiç bir icra yetkisi olmamasýna raðmen çeþitli devlet kadrolarýný atama, hükümetin çeþitli faaliyetlerini denetleme, onaylama gibi yetkilere sahip olmasý sebebiyle de Cumhurbaþkanlýðý’ný ele geçirmenin AKP için stratejik öneme sahip olduðunu iddia ediyorlar.. Rejimi deðiþtirme ve devleti ele geçirme açýsýndan… Yine bu güçlere göre Türkiye’nin 2007 yýlýnda yaþayacaðý bu iki seçim (Nisan Cumhurbaþkanlýðý ve Kasým Milletvekili seçimleri) eðer engel olunamazsa gericiliðe doðru geri dönüþü olmayan bir adým olacak. Bu þekilde TSK baþta olmak üzere tüm “laik” güçlerin AKP’nin önünde set olmasý zorunlu bir görev haline getiriliyor. Tekrarlamak gerekirse; büyük ölçüde CHP’nin baþýný çektiði güçler açýsýndan söz konusu olan Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlýðýnýn tehdit altýnda olduðu iddiasý. Yoksa herhangi bir Cumhurbaþkanlýðý seçimi deðil. Onlar meseleyi böyle göstermek istiyor. Cumhurbaþkaný Sezer de bu konuda CHP ile ayný bakýþ açýsýna sahip. TSK içinden kimi subaylarýn da meseleye böyle baktýðý bir sýr deðil. Diðer yandan TSK’nýn gerçek karar mercileri, baþta Genelkurmay Baþkaný ve Kuvvet Komutanlarý olmak üzere CHP’nin temsil ettiði çizgiyi ne derece içselleþtirdikleri ve bu konuda ne kadar ileri gidecekleri tartýþýlýr. AKP hükümeti ile TSK üst yönetimi arasýnda farklýlýklar ortada. Lakin neler olabileceðine karar vermek için benzerlikleri de anmak gerekiyor. ABD ile müttefiklik, AB ile tam bütünleþme, Ortadoðu’da emperyalist politikalara tam baðýmlýlýk, ÝMF ve NATO üyeliklerini onaylamak bu benzerliklerden sadece birkaçý. TÜSÝAD’ýn dediði olur TÜSÝAD’ýn temsil ettiði büyük sermaye güçleri AKP hükümetiyle görece bir istikrar yakaladýklarýný
her fýrsatta ifade ediyorlar. Patronlar açýsýndan ekonomik göstergeler son 4,5 yýldýr sürekli daha iyiye doðru gitti. Sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesi, özelleþtirmeler, iþ yasasýnýn esnekleþtirilmesi gibi neoliberal ekonomik/politik saldýrýlar patronlarýn yüzünü sürekli güldürdü. Sermaye güçleri bu reform sürecinin kesintisiz þekilde devam etmesini istiyorlar. Reformlarýn hýzlandýrýlmasý önünde ise ulusal ve uluslararasý biz dizi engel mevcut. Mevcut cari açýk, enflasyonist baskýlar, ABD ekonomisindeki büyümenin yavaþlamasýnýn dünya ekonomisinde yarattýðý kriz etkisi, Ortadoðu’daki kaotik durum ve 2007 yýlýnda Türkiye’de gerçekleþecek iki seçimin varlýðý burjuvazinin arzuladýðý reformlarýn hýz kesmesine neden oluyor. Burjuvazi açýsýndan bu seçimler yýlýnýn kazasýz belasýz atlatýlmasý, siyasi arenada barýþ ve sükunetin görece saðlanmasý ve reformlarýn hýzlandýrýlmasý ana hedef olarak görülüyor. TÜSÝAD’ýn bu konudaki kilit argümaný ise uzlaþma ve istikrar. Uzlaþma her durumda devlet ve rejim güçlerinin pastayý bir þekilde paylaþmasý anlamýna geliyor. Ýstikrar ise bu paylaþýmýn egemen kesimleri belirli ölçüde tatmin etmesinden baþka bir þey deðil. Bu açýdan bakýldýðýnda hepsi ayný teknede olan bu güçlerin bir þekilde uzlaþmak yerine tekneyi batýrmayý tercih edeceklerini
öngörmek için hiçbir neden bulunmuyor. Cumhurbaþkaný kim olursa olsun bu baþta TÜSÝAD’ýn onayýyla olmak üzere egemen güçlerin uzlaþmasýnýn bir sonucu olacaktýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçi yoksul halklarýn mücadele yolu Kýsacasý burjuva parlamenter sistemin telaþýna düþmeye gerek yok. Onlar krizlerini hep çözdüler ve çözerler. Faturayý kendileri ödemedikleri ve bedel daima iþçi sýnýfýna ve emekçi yoksul halklara çýkarýldýðý sürece bu tablo deðiþmeyecektir. Ýþçi sýnýfý bir kez daha öznesi olamadýðý ama tüm sonuçlarýyla faturanýn tamamýný ödemek zorunda kalacaðý bir aþamada bulunuyor. Lakin bütün bunlara raðmen iþçi sýnýfý ve emekçi yoksul halklar olarak þeriatçýlar ve laikler diye çýkarlarý birbirine tamamen zýt iki ayrý cephenin olmadýðýný, bütün bu baðýrýþ-çaðýrýþýn burjuva kesimler arasýnda bir güç ve iktidar mücadelesi olduðunu ve seçilecek Cumhurbaþkaný AKP’li de olsa, CHP’li de olsa, Sezer gibi bir bürokrat da olsa hiç birinin iþçi ve emekçiden yana olmayacaðýný görebildiðimiz an kendi baðýmsýz sýnýf politikamýzý oluþturmak adýna meselenin yarýsýný çözmüþ olacaðýz… Arif Benol 01/04/2007 9
Emek Güncesi Çin’in kuzeyindeki Þanci bölgesinde kömür madeninde meydana gelen grizu patlamasýnda 19 madenci öldü. Madende patlama sýrasýnda 106 madenci bulunuyordu, 80 madenci patlamanýn ardýndan madenden çýkmayý baþardý. Madenin iþletme belgesinin süresinin dolduðu patlamadan sonra anlaþýldý. Çin’de geçen yýl madenlerde 2 bin 845 kaza meydana geldi ve 4 bin 746 kiþi bu kazalarda hayatýný kaybetti.
Yunanistan’da kamu çalýþanlarý, “hükümetin ücret politikasýný” protesto etmek amacýyla genel grev yapma kararý aldýlar. Yunanistan Kamu Çalýþanlarý Konfederasyonu’nun (ADEDY) çaðrýsýyla yapýlacak 24 saatlik greve, tüm kamu çalýþanlarý katýlacak. Grev çerçevesinde baþkent Atina merkezinde de protesto yürüyüþü düzenlenecek. Greve sivil hava yolu çalýþanlarý da 4 saatlik iþ durdurma eylemiyle destek verdiler. Yunan Olympic Hava Yollarý’nýn da greve katýlýmýyla çok sayýda sefer iptal edildi. Öte yandan, devlet hastanelerinde görev yapan doktorlar da 48 saatlik grev yapma kararý aldýklarýný açýkladýlar. Ýngiltere’de binlerce pasaport dairesi ve Savunma Bakanlýðý çalýþaný, enflasyon oranýnýn altýnda kalan ücret artýþlarýný protesto etmek amacýyla bir günlük grev yaptý. 20 binden fazla kamu çalýþaný grev kararýnýn ücret artýþlarýyla baðlantýlý olduðunu, “komik” ücret artýþý nedeniyle grev yaptýklarýný açýkladýlar. Saðlýk Bakanlýðý, Kraliyet Baþsavcýlýðý ve Tapu Kadastro Dairesi çalýþanlarý da önümüzdeki ay içinde eylemler yapacak. Alman Federal Eyalet Tem-
10
silciler Meclisi (Bundesrat), emeklilik yaþýnýn 65’ten 67’ye çýkartýlmasýný daha önce kabul eden Federal Meclis’in (Bundestag) kararýný onayladý. Bundesrat tarafýndan onaylanan karara göre, emeklilik yaþý 2012 ve 2029 yýllarý
arasýnda kademeli olarak 65’ten 67’ye çýkartýlacak. Sendikalarýn ve çok sayýda sosyal yardým kurumunun karþý çýktýðý karar, daha önce Federal Meclis’te, iktidardaki Hýristiyan Birlik partili (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Partili (SPD) milletvekillerinin oylarýyla kabul edilmiþti.
Almanya Bielefeld’de bulunan oto tamirhaneleri çalýþanlarý, toplusözleþme sürerken IG Metall sendikasýnýn çaðrýsýyla iþ býraktýlar. Ýþçiler, patronlarýn toplusözleþme yapmaya yanaþmamasýný protesto etti. Jahnplatz’da bir araya gelen yaklaþýk 400 iþçi, Bölge Tamirhane Ýþletmesi’ne yürüyerek burada bir miting yaptýlar. Yaklaþýk iki saat süren uyarý grevi, iþçilerin iþyerlerine dönmesiyle sona erdi. Gaziantep 3. Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir yað fabrikasýnýn yað tankýnda, kaynak sýrasýnda patlama oldu. Patlamada yaralanan 26 yaþýndaki hastaneye götürülürken yolda hayatýný kaybetti. Mersin Serbest Bölge’de binlerce iþçinin insanca çalýþma ve yaþam koþullarý için gerçekleþtirdiði eylemin ardýndan, iþten atýlan iþçiler mahkemeye baþvuracak. Mersin Serbest Bölge’de çalýþan tekstil iþçileri, fazla mesai ücretlerinin artýrýlmasý, sigorta primlerinin tam ödenmesi, iþçilere yönelik hakaret ve tacize varan uygulamalarýn son bulmasý, iþ güvenliði önlemlerinin alýnmasý, ücretlerin zamanýnda verilmesi talepleriyle 17 Mart’ta iþ býrakmýþ ve eylemi bir hafta sürdürmüþlerdi. Eylemin ardýndan bazý patronlar, iþçilerin taleplerini kabul etmiþ ve iþçilerin çoðu iþbaþý yapmýþtý. Bazý patronlar da iþçileri kandýrarak iþe geri çaðýrýp baský ve þiddet uygulamýþtý. Ýþe alýnmayan 500 iþçi ise haklarýný yasal yoldan aramak için avukata vekâlet verdi. Ýþçiler, Ýþ Mahkemesine toplu olarak dava açacak. Mersin Serbest Bölge’deki camide cuma namazýnda imam
verdiði vaazda iþçilere; “Siz 3 gömlek dikiyorsunuz ve parasýný alýyorsunuz. Bu iþ için beþ gömlek fazlasýný isterseniz günah iþlersiniz. Bir an önce iþinizin baþýna dönün” þeklinde seslendi.
Gaziantep Büyükþehir Belediyesi’nden, yolcu otobüslerini iþletme hakkýný 10 yýllýðýna kiralayan Kevser Turizm isimli þirket, TÜMTÝS’e üye olan belediye otobüs þoförlerinin sendikalarýndan istifa etmesini dayattý. Amacýna ulaþmayýnca iþçileri iþten çýkarmaya baþladý. Sendikadan istifa etmeleri ve Kevser Turizm þirketine hissedar olmalarý yönündeki dayatmalara boyun eðmedikleri için bugüne kadar 53 iþçi iþten atýldý. Atýlan iþçiler, Gaziantep Büyükþehir Belediyesi Otobüs Ýþletme Müdürlüðü’nde beklemeyi sürdürürken çalýþan iþçiler ise arkadaþlarýný yalnýz býrakmýyor. Otobüs þoförünü iþten atan Kevser Turizm, bir yandan da iþçi almak için yeni baþvurularý kabul ediyor. Yeni iþe alýnan iþçiler, þirkete hissedar kaydedildikleri için iþveren olarak görünüyor ve böylece sendikaya üye olmalarý engelleniyor. Sun Gýda Kayýsý Fabrikasý’nda çalýþan kadýn iþçiler, kendilerine “bütün haklarýný aldýklarýna dair” belge imzalatýlmasý nedeniyle bir saat iþ býraktý. Kendi aralarýnda yaptýklarý toplantý sonucunda patronun var olan haklarýný gasp etmek istediði için iþi durdurarak fabrika dýþýna çýktýlar. Yarým saat sonra fabrikaya gelen patron, 300 kadýn iþçiyi görünce telaþlanýrken iþçiler patrona, kýdem tazminatý, yýllýk izin gibi haklarýný almadýklarý halde niye böyle bir belge imzalatýldýðýný sordular. Ýþçiler, ya haklarýnýn verilmesini ya da o belgelerin imha edilmesini istediler. Patron ise para kazanmadýðýný ileri sürerek fabrikayý kapatmakla tehdit etti. Ýþçiler, taleplerini patrona ilettikten sonra tekrar iþe baþladýlar. Derleyen Oya Þen Mart 2007
Metal Patronumuz sömürücüdür, týpký diðer patronlar gibi Aðýr sanayi metal iþkolunda çalýþmakta olan iþçilerden birisiyim. Patronumuz piyasada hayli büyük bir sermayeye sahip ve de saygý deðer biri olarak tanýnýyor. Zannedersem bu deðerini de yýllardýr sömürdüðü iþçilerin alýn teriyle almýþtýr. Fabrikanýn kuruluþu on üç yýl öncesine dayanýyor. Patron daha geçen senelerde fiyatý milyon dolarlarý bulacak kadar, dudak uçuklatacak rakamlara fabrikayý inþa etti ve ayný zamanda da milyon dolarlarý bulan yeni makineler getirtti. Bunlarýn altýnda yatan aþýrý (patronlarýn deyimiyle baþarý) iþçi sömürüsüdür. Yani fabrikanýn temeline atýlan her betonda iþçilerin alýnteri, emeði yatýyor. Yalnýzca bizimkisi eski bir devrimci olduðu için sömürüsü biraz daha fazla ve sömürüyü gayet iyi biliyor. Patronumuzun sömürü için kullandýðý ilk yol bütün patronlar gibi iþçileri sýnýflandýrarak iþe baþlamak, yani iþçileri sýnýf olarak ayrý tuttuðu gibi mesken olarak ta ayrý tutmak. Yani iþyeri Silivri’deyken bizim idari personel Þiþli’de ayrý merkez kurmuþtur. Ýþçiler sorunlarý merkeze ulaþýncaya kadar akla karayý seçiyor. Ve dertten derde giriyor. Böylece sözde sorumlular sorumsuzlukla sorumluluðunu yerine getirmiþ oluyor. Patronun sömürü için kullandýðý ikinci yol ise, iþçi alýmýnda izlediði politikadýr. Yani patronumuzun sermaye çarký robotlar (makineler) üzerinden döndüðü için iþçilerin yaþý veya durumu hiç fark etmez deyip genelde iþe yaþlýlarý ve durumu kritik olup çalýþma zorunluluðu bulunan kiþileri veya bilinçsiz iþçileri seçip alýr ki sömürmesi kolay olsun diye.
Sömürü için kullandýðý üçüncü yol ise, patronun saçma sapan demagojileridir. Yani iyi niyetli olduðunu, iþçilikten gelme olduðunu ve 1970’li yýllarýn önde giden devrimcisi olduðunu söyler durur. Oysaki sýnýf bilinçli iþçiler iyi niyetli bir patron olmayacaðýný çok iyi bilirler. Patron iyi niyetten bahseder durur. Ama iþçilerin kimisi ev kirasýný ödeyememiþ, kimisinin evine haciz gelmiþ, kimisinin de çocuðu hastanede rehin kalmýþtýr. (Hastanede rehin kalan da ustabaþlarýndan birisiydi üstelik…) Bunlarýn sebebi de yine sözde iyi niyetli olduðunu söyleyen patrondan kaynaklanmaktadýr. Patronumuz açgözlüdür, týpký diðer patronlar gibi, Her geçen gün haklarýmýza saldýrmanýn planlarý yapýlýyor ve baþarýyor da. Bizim örgütsüzlüðümüzden faydalanan patron muhtemelen yeni saldýrýlarýna devam edecektir. On üç yýlda milyon dolarlara kavuþtuðunu yazmýþtýk, peki bu sermayeye sadece on üç yýlda nasýl kavuþabiliyor? Patron bu süreçte sermayesini kat be kat artýrýrken neden fabrikanýn kuruluþunda bulunan ustalar veya iþçilerin hayat seviyelerinde ve ücretlerinde bir deðiþiklik yok? Hala aramýzda býrak milyon dolarlarý, bir dolarýn yüzünü bile göremeyenler varken, patron milyon dolarlarýn içinde yüzüyor. Patronlarýn zenginliklerinin kaynaðýnda bizim emeðimizin sömürüsü vardýr. Bizleri sömüremezlerse zenginleþemezler. Bu yüzde bizleri gece-gündüz demeden çalýþtýran patronlar bizim birlik olmamýzý istemezler. Ve bunu engellemek için ellerinden gelen her þeyi yaparlar. Çünkü bizlerin ürettiði mallarýn satýþýndan zenginleþiyor patron. Bizler patronu bu kadar zenginleþtirirken o bizlere açlýk sýnýrýnýn altýnda ücret vermeyi bir marifet sayýyor. Bizler yarattýðýmýz zenginliklerin farkýnda ve bilincinde olmalýyýz. Ve bunun için güven temelinde bir araya
gelmenin yollarýný bularak örgütlenmeliyiz. Çünkü patron her yeni aldýðý makine için milyon dolarlarý gözden çýkarabiliyor. Ama patrona bu milyon dolarlarý kazandýran bizlere gelince… 1) Çalýþma saatlerinin uzunluðu (gece vardiyasýnda 15 saat gündüz vardiyasýnda 13 saat); 2) Fabrikada olmayan paydoslar; 3) Fabrikada doktor olmadýðý gibi, olasý iþ kazasýna karþý iþçilerin can güvenliði yok; 4) Sigortasýz iþçiler çoðunluðu oluþturuyor; 5) Ücretlerin patronun keyfine göre verilmesi. (yani paralarý bazen 10-15 gün sallýyor. Bu da iþçilerin maðdur duruma düþmesine neden oluyor) 6) Ücretlerin düþüklüðü; 7) Gece vardiyasýnda yemeklerin azlýðý ve bozuk oluþu; 8) Ýþe gitmek için günlük yolda geçen 3 saatimiz heba oluyor; 9) Ýkramiyelerin yýlda ikiye inmesi; 10) Gece vardiyasýnda þoför bekletilmemesi; 11) Bireysel hatanýn topluma ödetilmesi; 12) Mesailere gelmeyen kahvaltýlar vb… Patronumuz hýrsýzdýr, týpký diðer patronlar gibi, Elimizden almadýðý bir çay kalmýþtý. Þimdi onu da çalmanýn derdinde, zaten vermediði paydoslar vardý ve iþ baþýnda çay içmemiz isteniyordu yani paydoslarý zaten kaç sene öncesinden çalmýþtý. Þimdi ise çaylara saldýrýyor. Ýki senedir bunun derdinde. Daha önceki denemesinde baþaramamýþtý. Ýþçilerin tepkisiyle karþýlaþmýþtý. Gerekçesi ise semaverin yanmasýydý. Artýk patronun kendisinin bilinçli yaktýrdýðý biliniyor. Ýkinci saldýrýsýnda ise örgütsüzlüðümüzden yararlanan patron sýcak su ve kahve makinelerini kaldýrdý. Gerekçesi ise, her patron gibi klasik, iþi aksatýyormuþuz. Þayet fabrikada örgütsüzlüðümüz devam ederse þu anda ücretli
11
olan köleliðimiz patron tarafýndan daha da düþük ücret ve daha da uzun çalýþma saatleri olarak bizleri bekleyecek. Zaten günde 15 saat olan çalýþma saatleri daha da uzatýlacak ve yeni saldýrýlarýna þüphesiz devam edecektir.
tutan patron yeni aldýðý müdürlere kesenin aðzýný açmasýný biliyor. Çalýþtýðýmýz iþ çok aðýr, günümüzün ortalama 15 saati fabrikada ve yolda geçmekte ve hem aðýr çalýþma þartlarý altýnda sadece 1 öðün yemek veriliyor. O da ya bozuk ya da az oluyor. Patron mePatronumuz sorumsuzdur, sailerde yemek veya kahvaltý týpký diðer patronlar gibi vermediði gibi utanmadan bizlerden Patron iþyerindeki sorumlulukla- verim bekliyor bu ne aymazlýk. rýný yerine getirmediði için bizlerin Fabrikada gres yaðlarýnýn su gibi can ve iþ güvenliðimizi düþünmeden kullanýldýðý bir ortamda çalýþýyoruz. bizim hayatýmýzla alay etmektedir. Yeri geldiðinde lavabolarda sabun Robotlarla mal ürettiðimiz için iþ bile bulamýyoruz. Bu da aslýnda biz kazalarý sýk sýk görülüyor. Patron iþçilerin örgütsüzlüðünden kaynakiþçiyi düþünmediði gibi herhangi bir lanan bir sorundur. Örgütlü olmuþ iþ kazasýnda “makineye bir þey olsak býrakýn sabunun olmayýþýný olmuþ mu” diye alay edercesine biz fabrikadan duþ alýp çýkardýk. sorabiliyor. Çünkü patron makineye Sabunun olmayýþý da bizim verdiði deðeri iþçiye vermez. Her saðlýðýmýzý etkiliyor. Çünkü yaðlý iþçi çalýþtýðý iþyerinde bunu ellerimizi yýkamadan yemeðe farkýndadýr. Ýþ kazalarý genelde çýkmak zorunda kalýyoruz. gece oluyor. Çalýþma saatleri uzun Patronun bu sorumsuzluðu da bizi olduðu için patron önlem bile zehirlenme tehlikesiyle karþý almýyor. Mesela fabrikada doktor karþýya býrakýyor. Yani saðlýksýz yok. Doktor olmadýðý gibi olasý iþ ortamda saðlýksýz yemekler kazasýna karþý hastaneye götüre- yiyoruz. Neden mi saðlýksýz cek þoför ve araba bile yok. yemekler çünkü neticede yemekte Patron iþçilerin üzerindeki fabrikadan geliyor. Onlarýn patronu baskýlarý arttýrmak için fabrikaya da týpký bizim patron kadar hýrsýz. yeni sorumlular getiriyor. Oysaki Þu bir gerçek ki patronlarý bizler zaten kendi iþimizden sorum- ilgilendirecek sadece kârlarýna kâr luyuz. Ýþçilerin zamlarýný düþük katarak sermayelerini artýrmaktýr. Ýþçilerin saðlýðýný hiç düþünmedikleri Fabrikada sömürüye bir direniþ var gibi, saðlýðýmýzý Eylem eylem grev grev çoðalalým hey hey patronlara emanet Yarýþa yarýþa hey hey hýnç bilenir hýnç edemeyiz. Buna Eylem eylem grev grev çoðalalým hey hey karþý saðlýklý bir ortamda çalýþma hakkýmýzý gözünü para Patron aða senden alýr alýr götürür hýrsý bürümüþ bu inKim bilir nerelere nelere batýrýr safsýzlara býrakaPalavralar ile fabrikalar satýlýr mayýz. Buna karþý Zindan olur zulüm olur çalýþmak sana birlik ve beraberlik içinde mücadele Esir tutulmuþ emekler 15 saat boyunca etmemiz gerekiyor.
Yürekleri kalkar bildik zulümlere doyunca
Patronumuz
Emeklerini siper et boyun eðme zulme yalancýdýr, týpký Yürüyelim grev grev gidelim ölümüne diðer patronlar Yeter artýk sonu gelsin bu sömürü niye gibi Güller ekelim yoldaþlar bu sömürü ile düþenlerin yoluna Ýþçiler ilk baþta 12
Bir Ýþçi
iþe alýnýrken çeþitli vaatlerle ümitlendi-
riyor. Daha sonra sömürünün sonu gelmiyor. Sözde fabrikada yýlda üç tane yarým maaþ ikramiye vardý. Ama hiç birini patron vermedi, iþçilerin aylar süren bireysel tepkileri sonucu ikramiyeler alýndý. Ama bu ikramiyeleri bizlere çok gören patron yine örgütsüzlüðümüzden faydalanarak ikramiye hakkýmýza saldýrmaya baþladý. Bu saldýrýsýna yeni kýlýflar bulmaya çalýþýyor. Son olarak patron ustabaþlarýný toplayýp bu zamlarda iyi zam verdikleri için üç ikramiyenin birini kesip yýlda maaþlara paylaþtýrdýklarýný anlatmýþ. Yani patron bizim hakkýmýzdan çalmaya devam ediyor. Þüphesiz biz iþçiler olarak bu sömürüye, bu saldýrýlara karþý örgütlenmemiz gerekmekte yalnýzca ve sadece kendi fabrikamýzda deðil. Bütün fabrikalarda örgütlenmemiz gerekli. Çünkü sömürü sadece bizim fabrikada deðil tüm fabrikalarda yaþanýyor. Bu sömürüye karþý yaþasýn iþçilerin birliði… Bir Ýþçi
Tekstil Laf Çok Ama Para Yok Fabrikada sýk sýk toplantý yapýlýyor. Ýmalat müdürü iþlerin istenilen sayýda çýkmadýðýný söyleyerek, iþçileri suçluyor. Ýþçiler de kendi aralarýnda aðzýmýzla kuþ tutsak bu adama yaranamayýz diyorlar. En son toplantý zamdan 15 gün önce yapýldý. Müdürden sonra patron da konuþtu, “bu yýl sipariþlerimiz çok, eðer bu tempoyla çalýþýrsak sipariþler yetiþmez. Bu yüzden biz hesapladýk, eðer cumartesileri ve akþam 19.30’a kadar ve biraz daha gayret edersek sipariþler yetiþir. Biz bu sektörün kralý olacaðýz, sizin sayenizde… Sizler görünmeyen kahramanlarsýnýz, daha çok büyürsek bu sizlere de yansýr” dedi. Arada lafý müdür alýp bizlere gözdaðý veriyor, “patronun sizden beklentileri var, sizinde patrondan… Çalýþanlarýmýzýn hepsi bayan… sizler için ne kadar zor olduðunu biliyoruz.
Aileleriniz, çocuklarýnýz var. Ama bu da bizim iþimiz, burada ekmek parasý kazanýyorsunuz, biraz daha gayret arkadaþlar” dedi ve çay paydosumuz da bitti. Bazý iþçiler, “müdür moralimizi bozuyor, hep bizi suçlayan þekilde konuþuyor” dedi. Bazý iþçilerde “patron biraz daha gayret edin, yorulduðunuzu biliyorum” diye konuþtu ve “bu sözlerle moral kazandýk” dediler. Azýnlýk da olsa bazý iþçiler de, “laf çok ama para yok” dedi. Patronlar düþünüyor, hesap yapýyor. Günü geldiðinde bu hesaplarý, iþçilerin birliði bozacaktýr. Hamile kalmak için izin almak gerekiyor Yeni iþe giren kadýn iþçi, hamile olduðunu bilmeden sigorta iþlemlerini yaptýrmak için röntgen çektirmiþ. Sonra hamile olduðunu öðrenince imalat müdürüne söylemiþ. Söyleme nedeni de iþ baþvurusuna geldiðinde yeni evli olduðunu, maddi durumunun kötü olduðunu, eþinin sigortalý olmadýðýný söylemiþ. Müdür de “çocuk düþünüyor musun?” diye sormuþ. Kadýn iþçi de “yok” diye cevap vermiþ. Bu yüzden iþçi de nasýl davranacaðýný bilmediði için durumu müdüre anlatmýþ. Müdür de hemen “niye röntgen çektirdin, zararlý olduðunu bilmiyor musun? Bu durumda sen fazla çalýþamazsýn, o yüzden ben senin sigortaný yapmam, paket bölümün de gündelik iþçi olarak çalýþýrsýn” demiþ. Kadýn iþçinin morali bozulmuþ, kabul etmiþ. Sabah serviste iþçiye “müdüre söylemeseydin” dedim. Ýþçi arkadaþ “ne bileyim korktum, sonra hamileliðim fark edilir, beni iþten çýkartýrlar” dedi. Arkadaþ röntgen çektirdiði için bebeðin saðlýk durumunu öðrenmek için bir yýðýn test yaptýrdýðýný, bu harcamalar için borç aldýðýný söyledi. Sigortamý keþke müdür yapsaydý diye tekrarladý. Bir arkadaþ da ne olduðunu sordu. Ýþçi de “müdür beni de, bebeðimi de istemiyor” dedi. Çalýþan kadýn iþçilerin en büyük problemlerinden biri çocuk
doðurmak. Bu yüzden hiçbir patron hamile kadýn istemiyor. Ýþyerlerinde kreþ yok. Bir çok kadýn iþten atýlmamak için hamileliðini gizlemek zorunda kalýyor. Kadýnlar olarak her iþ yerinde kreþin olmasý için mücadele vermemiz gerekiyor. Çocuklarýna baktýracak birini bulamadýðý için kadýnlar evde oturuyor. Bir Ýþçi
Prim aldatmacasý Ýþyerinde üç aydýr performans sistemiyle çalýþýyoruz. Ýki aydýr prim alan arkadaþlar var. Ýþyerinde verimliliði arttýrmak için müdür bir toplantý yaptý. Verimliliðe göre primi herkesin alabileceðini söyledi. Bir ay iþçilerin büyük bir kýsmý prim aldýlar. Uyanýk patron ise bu sonuçtan rahatsýz olmuþ olacak ki primi daha az iþçiye vermek için yeni bir prim sistemini açýkladý. Bu sisteme göre banttan çýkan iþ için deðil, ütü-paket ve tamir oranýnýn yüzde 3’ün üzerinde olduðu zaman o bantlar prim alacak. Bunun da imkansýz olduðunu bilen patron böyle bir uygulamaya gidiyor. Daha önce 70’e yakýn iþçi prim almýþtý. Bu sistem ile kimse prim alamayacak. Yani patron hem bizi fazla çalýþtýracak, hem de prim vermeyerek bizi kandýrmýþ olacak. Ayrýca zam ayý geçmesine raðmen patron piþkin piþkin zammýn 1 Þubat’tan itibaren geçerli olduðunu söyledi. Yani patron bir ayýmýzý gasp etmiþ oldu. Zammý da ne zaman vereceði belli deðil. Bunun üzerine bir iþçi arkadaþ zamlarýn neden zamanýnda yapýlmadýðýný sordu. Müdür, buna cevap olarak “biz yýl sonu deðerlendirme yapýyoruz, iþçilerin yýllýk performanslarýný deðerlendiriyoruz. Ýþe gelmeyenler, devamsýzlýklar, mesaiye gelmeyenler gibi nedenleri göz önünde bulunduruyoruz” dedi. Halbuki müdürün bu söyledikleri zammý vermemek için bir bahanedir. Bizler bu tip patronun yalanlarýna inanmamalýyýz. Bir Ýþçi
Kargo Yeni Bir Ýþyerinden Merhaba Hizmet sektöründe çalýþýyorum. Yaklaþýk bu firmada 10 bin kiþi çalýþýyor. Ben 15 kiþinin çalýþtýðý bir þubedeyim. Günde 12 saat, haftada 6 gün çalýþýyoruz. Aldýðýmýz ücretle, çalýþma saatlerimizi kýyasladý-ðýmýzda ücretlerimizin düþük olduðu ortaya çýkýyor. Üstelik her geçen gün sosyal haklarýmýz patron tarafýndan gasp ediliyor. Önceden her yýl üç maaþ ikramiye verilirken, önce ikiye, sonra bire indirildi ve daha sonrada kaldýrýldý. Bizden daha fazla verim almak için performans adý altýnda komik rakamlarla prim veriyorlar. Bizler bu duruma sessiz kaldýðýmýz sürece patron haklarýmýzý gittikçe gasp edecektir. Bunu durdurmak yine bizim ellerimizde. Bir Ýþçi
Hakkýmýzý Aramalýyýz Ýþyerinde zammýn verilmemesinden ve patronun bu durumu umursamaz tavrý nedeniyle iþçiler de huzursuzluk devam ediyor. Geçen hafta bir bölümde iþçilerle þef arasýnda geçen toplantýda zammýn Mayýs ayýnda verileceði söylendi. Bu açýklamadan sonra bazý iþçi arkadaþlar iþten çýkacaðýný söylediler. Çaresizlikten dolayý bunu söyleyen arkadaþlara iþten çýkmanýn çözüm olamadýðýný, bu iþyerinde birlikte hareket edip hakkýmýzý aramamýz gerektiðini söyleyen arkadaþlar oldu. Nisan ayýnda elimizden geldiðince zammýn ve geriye dönük zam farklarýnýn verilmesi konusunda bir birliktelik saðlayabilirsek patronun hakkýmýzý gasp etmesine engel olabiliriz. Bir Ýþçi 13
LIT-CI Deklarasyonu
Emperyalist birlikler Irak ve Afganistan’dan dýþarý!
BM’nin Mavi Berelileri Lübnan ve Haiti’den derhal çekilsin!
Tüm destek Irak direniþinin zaferi için! Bir kaç gün içinde, dört yýl önce Irak’ta gerçekleþtirilen emperyalist askeri iþgalin 4. yýlýnda emperyalist birliklerin derhal geri çekilmesini talep eden uluslararasý bir seferberlikler sürecine gireceðiz. -Bu metin Türkiye dahil pek çok ülkede gerçekleþtirilen emperyalizm karþýtý eylemliliklerden bir süre önce kaleme alýnmýþtýr.Söz konusu seferberlikler, Bush tarafýndan Ortadoðu’ya uygulanmakta olan politikalarýn baþarýsýzlýða uðradýðý ve ABD’de gerçekleþen son seçimlerde Bush’un uðradýðý hezimetinde gösterdiði üzere, artýk iþgale iliþkin “olumlu deðerlendirmelerin” sona erdiði bir aþamada gerçekleþecek. Bir baþka deyiþle, emperyalizmin Irak’ta politik ve askeri olarak aðýr bir yenilgiye uðramasý söz konusu. Hatýrlayalým, ABD emperyalizminin tarihteki ilk yenilgisi Vietnam’da 1975 yýlýnda gerçekleþmiþti.
14
Bir politikanýn iflasý 11 Eylül 2001 yýlýnýn ardýndan, 23 Mart 2003 tarihinde Bush’un “teröre karþý savaþ” doktrini doðrultusunda, ABD ve Ýngiltere emperyalist birlikleri ve müttefikleri Saddam Hüseyin rejimini yýkarak, ordusunu laðvederek ve iþgalci birliklerin kucaðýnda bir sömürge rejimi inþa ederek hýzlý bir askeri zafer elde etmiþlerdi. Bu hýzlý zaferle birlikte emperyalizme baðýmlý saðlam bir hükümet oluþturulmasýnýn, iþgal birliklerinin büyük bir kýsmýnýn derhal geri çekilmesine olanak saðlayacaðý umulmaktaydý. Ne var ki, tüm bu hayaller gerçeklik tarafýndan aðýr bir þekilde ters yüz edildi. Ýþgalden çok kýsa bir süre sonra, her defasýnda daha güçlenen bir temelde gerçekleþen saldýrýlar üzerinden ve emperyalist birliklerin ülkenin tamamýný kontrol etmesini olanaksýz kýlarak Irak halký gerçek bir ulusal kurtuluþ savaþýna baþladý. Bu yeni sorunu çözümlemek için uygulanan hiçbir politika ise iþgalin kýþkýrttýðý soykýrýmdan -askeri eylemlerin kurbanlarýndan, açlýktan ve saðlýk ekipmanlarýnýn eksikliðinden ölenlere yüz binlerce kurbandan söz ediyoruz- El-Maliki’nin kukla hükümetini meþrulaþtýrmak için Þii ve Kürt politik güçlere yas-
lanarak düzenlenen sahte seçimlere, henüz sonuç vermiþ deðil. Eski Ýngiliz imparatorluðunun klasik politikasý olan “böl ve yönet” çizgisinde ülkeyi üç otonom bölgeye parçalayarak bölünmenin eþiðine getiren dini ve etnik temelli bir iç savaþýn kýþkýrtýlmasý da iþe yaramamýþ durumda. Bütün bu çabalara karþýn, Irak direniþinin zaferi, artýk gerçekliðin dayattýðý giderek büyüyen bir olasýlýk olarak gündeme giriyor. Tüm bölgede zayýflýyorlar Emperyalizmin sorunlarý yalnýz Irak’la sýnýrlý kalmýyor. 2006 yýlýnda, 2001 yýlýnda gerçekleþtirilen askeri operasyondan sonra tümüyle kontrol altýna alýnýldýðý düþünülen Afganistan’daki askeri durumun kaynama noktasýna ulaþmasý, beraberinde “ikinci cephenin” yeniden açýlmasýný getirdi. Bu durum Bush’un planlarýný alt üst etti. Zira Bush yakýn zamana kadar, Afganistan’daki ABD birliklerini Irak’a çekmeyi ve bu ülkedeki kontrolü NATO üzerinden Avrupalý emperyalist güçlere devretmeyi planlamaktaydý. Son haberler, Afganistan’daki askeri durumun her geçen gün iþgalciler açýsýndan daha da vahimleþtiðini ortaya koyuyor. Yine ayný yýl içerisinde Ýsrail’in Lübnan’ý iþgal giriþiminin yenilgiye uðratýlmýþ olmasý, emperyalizmin bölgedeki en önemli müttefiki Ýsrail’in de zayýf ve sarsýlabilir olduðunu göstermiþ olduðu gibi, ayný zamanda emperyalizmin bölgedeki jandarmasý olarak bizzat kendi varlýðýnýn da tehdit altýnda olduðunu ortaya koydu. Bu zayýflýðýn ve diðer bölgelere yeni iþgal birlikleri göndermenin olanaksýzlýðýnýn bir baþka göstergesi ise, BM’nin temelde Avrupalý güçlere dayalý “Mavi bereliler” aracýlýðý ile Ýsrail’e ve
bizzat Bush’a arka çýkmýþ olmasý. Ayný durum, Haiti’nin iþgalinde karþýmýza çýkmakta. Burada Latin Amerika hükümetleri tarafýndan gönderilmiþ askerler, emperyalist iþgalin destek ordularý þeklinde hareket etmekte. Bush Brezilya’da, Lula’nýn baþýný çektiði ve emperyalist iþbirlikçilikleriyle gerçek yüzlerini ortaya koyan Latin Amerika’daki “Halk Cephesi” hükümetlerinden iþte bu þekilde faydalanmakta. Evdeki sorunlar Irak’ta yürütülen savaþýn olumsuzluklarý ve Bush’un Ortadoðu’da izlediði politika ABD’de gerçekleþtirilen seçimlerde bir bumerang etkisine yol açtý. Seçimlerde kendisini aðýr bir yenilgiye sürükleyen bir halk muhalefeti dalgasý giderek yükselmekte. Seçim döneminde gerçekleþtirilen kamuoyu yoklamalarý bizzat ABD vatandaþlarýnýn %50’sinin ordularýn derhal Irak’tan çekilmesinden yana olduðunu ortaya koymaktaydý. Bu konu seçim tartýþmalarýnýn merkezindeydi ve bizzat Bush, seçim hüsranýný “sopalandýk” diyerek kabullenmek durumunda kaldý. Bush Irak’ta gerçekleþtirilen iþgalde en temel iki müttefiki Ýtalyan Berlusconi ve Ýspanyol Aznar’ý kaybetmenin acýsýný þimdi iliklerine dek hissetmeye baþlýyor. Söz konusu her iki ülkede de gerçekleþen kitle seferberlikleri iþbaþýna geçen Zapatero ve Prodi hükümetlerini birliklerini Afganistan ve Lübnan’da tutsalar da Irak’tan çekmeye zorunlu kýldý. Ayný durum Ýngiltere’de Blair’i de sýkýþtýrdý ve sonunda Irak’tan çekilmeyle ilgili bir takvim açýklamaya zorladý. Gitmekte kalmakta zor Bununla birlikte zayýflýklarýna karþýn, emperyalizmin sessiz bir þekilde yenilgiyi kabulleneceðini düþünmek bir hata olur. Ortadoðu, emperyalizm açýsýndan giderek tükenmekte olan enerji kaynaklarýnýn büyük kýsmýna sahip oluþuyla stratejik ve jeopolitik bir önem
taþýyor. Aynen Bush’un ABD seçimlerinin ardýndan yaptýðý konuþmada belirttiði üzere “Irak’tan yenilgiyle çýkmak, korkunç sonuçlara yol açabilir.“ Aþaðý yukarý ayný vizyonu paylaþan ve oy verenlerin açýk mesajýný alarak seçimde açýk bir zafer elde eden ülkedeki ikinci büyük emperyalist parti olan Demokratlar, Irak’tan acil olarak çekilmek noktasýnda en ufak bir basýnç bile uygulamýyorlar. Bu nedenle belli ki, her iki parti de kazanýlmasý imkansýz görünen bu savaþý kazanmaya ya da en azýndan bir “beraberlik“ çýkarmaya çalýþacaklar. Bu anlamda, emperyalizmin ya bizzat kendi güçleriyle ya da bölgedeki jandarmasý Ýsrail aracýlýðý ile Ýran’a saldýrabileceðini göz önünde bulundurmalýyýz. Öte yandan bir yandan niyetler, diðer yanda ise gerçeklik bulunuyor. Fiilen emperyalizm, Irak’ta bulundurduðu 150 bin askerlik gücü, bu ülkeyi tümüyle kontrol edebilmek için gereken 500, hatta 600 bin askerlik bir orana çýkartabilmek için gerekli politik koþullara sahip deðil. Emperyalizm mevcut sorunlarýnýn yaný sýra, kendi içinde savaþa karþý büyüyen kitle hareketini yakýn bir gelecekte kitlesel seferberliklere dönüþmemesi için sürekli takip etmek zorunda. Ýþte tam da bu nedenden ötürü, emperyalizmin bölgeye dönük politikasý görünüþte birbirine tezat iki karakter taþýyor. Bir yandan Ýran’ý nükleer programýndan vazgeç-
mesi için bir kara ya da hava harekatýyla sistematik olarak tehdit ederken, diðer yandan da Irak’ta saplanýlan bataklýktan herhangi bir “onurlu çýkýþ” için Ayetullah rejiminin Irak’taki mevcut iþgal hükümetine sunduðu utanç verici destek göz önünde bulundurularak, Ýran hükümetini Irak’tan çýkýþ adýna görüþme masasýna davet ediyor. Ýþgal ve iþbirlikçilere karþý birlik için Emperyalizm Irak’ta büyük bir tehlike altýnda. Çekilmek bugünkü koþullar altýnda bir yenilgi anlamýna gelecek ve tüm dünya halklarýný harekete geçirebilecek bir güçsüzlük açýða çýkabilecek. Böyle bir durumda emperyalizm özellikle petrol zenginlikleri nedeniyle stratejik durumda olan Afganistan, Lübnan ve Filistin gibi kritik durumlarla karþýlaþtýðý Ortadoðu’da oldukça zayýflamýþ duruma düþecek. Örneðin böylesi bir durum, tarihsel bir görevi çok daha fazlasýyla gündeme getirebilecek; Ýsrail devletinin yýkýlmasý. Belirttiðimiz gibi, emperyalizmin Ortadoðu’dan “güzellikle” çekilebileceðine inanmýyoruz. Bu nedenle tek olasý yol, iþgalci birlikleri ve onlarýn ajanlarýný yenilgiye uðratmak ve ülkeden kovmak. Bu hedefe ulaþmak için LIT-CI (Uluslararasý Ýþçi Birliði - Dördüncü Enternasyonal) Arap ve Müslüman kitlelerin birleþmesini kaçýnýlmaz görüyor. Zaferin somutlaþabilmesi için Þii, Sünni ve Laik Iraklýlarýn birliði bugün
her zamankinden daha büyük bir ihtiyaç. Ýlk olarak, Irak’ýn toprak bütünlüðünün emperyalist giriþimlere ve onlarýn mevcut hükümetteki Þii ve Kürt ajanlarýna karþý savunulmasý gerekli. Irak’taki ulusal kurtuluþ savaþý, bugün emperyalizm ile dünya çapýndaki kitle hareketi arasýnda yaþanan temel çarpýþma haline gelmiþtir. Söz konusu iþgalle birlikte, Kuzey Amerika emperyalizminin mevcut politikalarýnýn büyük bir kýsmý da tehlikeye girmektedir ABD’nin ve Bush’un uðrayacaðý muhtemel bir yenilgi, bütün dünya kitlelerinin ilerlemesi için muazzam olanaklar açacak. Bu nedenle savaþa karþý gerçekleþtirilecek seferberliklerde etkin olarak yer alacak olan LIT-CI (önderliklerine karþý politik eleþtirilerimizi sürdürmekle birlikte) Irak direniþine koþulsuz askeri destek sunmakta. Emperyalizmin askeri ve politik yenilgisini ve özgür ve egemen bir Irak için emperyalistlerin ve yerli iþbirlikçilerinin ülkeden atýlmasýný savunuyoruz. Pozisyonumuz Afganistan iþgali karþýsýnda da aynýdýr. Son olarak bu kesintisiz anti emperyalist mücadelenin bir parçasý olarak, Lübnan ve Haiti’deki iþgalci birliklerin de, baþka ülkelerden ve bu kez BM’nin “mavi beresi” altýnda da olsa derhal geri çekilmelerini talep ediyoruz. San Pablo LIT-CI Uluslararasý Sekreterliði 18/03/2007
Brezilya’da Nahuel Moreno’yu anma etkinliði
Moreno’suz 20 yýl!
2. Dünya Savaþý sonrasý Devrimci Troçkist akýmýn baþlýca önderlerinden ve Uluslararasý Ýþçi Birliði - Dördüncü Enternasyonalin (LIT-CI) kurucusu Arjantinli devrimci Nahuel Moreno, aramýzdan ayrýlýþýnýn 20. yýl dönümünde Brezilya’nýn Sao Paulo kentinde görkemli bir törenle anýldý. LIT-CI’nin ev sahipliðinde gerçekleþtirilen anma etkinliðine Ernesto Gonzales, Miguel Sorans, Eduardo Barragan gibi uluslararasý Morenist akýmýn tarihsel önderleri konuþmalarýyla katýlýrken, salonu dolduran binlerce izleyicinin coþkusu görülmeye deðerdi. Ýnternet aracýlýðý ile ayný anda ve onlarca ülkede canlý olarak izlenebilen anma etkinliðinde söz alan konuþmacýlar Moreno’nun mücadelesinden kesitler sundular ve onu yaþatabilmenin en doðru yolunun, uluslararasý Morenist akýmýn uluslararasý birliðinden geçtiðini vurguladýlar. LIT-CI saflarýna Ýtalya’dan katýlan PdAC -Alternatif Komünist Parti- ve LIT-CI ile birleþme aþamasýnda olan CITO -Ortodox Troçkizmin Uluslararasý Merkezi- ile UIT temsilcileri de etkinlikte hazýr bulundular. Etkinlik boyunca, hayatýný Marksizm’e, iþçi sýnýfýna ve Dördüncü Enternasyonal’in inþasýna adamýþ olan büyük ustanýn Marksist mantýk ve modern bilimler ve Proletaryanýn Devrimci Diktatörlüðü eserlerinin yeni basýmlarý ile son sayýsý Moreno’ya adanmýþ olan Yaþayan Marksizm dergisinin tanýtýmlarý da gerçekleþtirildi. LIT-CI’nin gerçekleþtirdiði bu merkezi etkinlik binlerce devrimcinin hep bir aðýzdan söylediði enternasyonal marþý ile son buldu. Yýl boyunca ise çeþitli Avrupa ve Latin Amerika kentlerinde büyük usta Moreno adýna pek çok etkinlik hayata geçirilecek.
15
Latin Amerika Emekçileri Haykýrdý;
Defol Bush !..
ABD Baþkaný George W. Bush’un bir dizi Latin Amerika ülkesini kapsayan ziyareti politik bir skandal haline geldi. Ziyaretinin ilk duraðý olan Brezilya’da baþta PSTU (Birleþik Sosyalist Ýþçi Partisi) ve mücadeleci sýnýf sendikacýðý anlayýþýný savunan CONLUTAS olmak üzere PSOL, PCdoB gibi partilerin ve sendikalarýn aktif olarak katýldýðý geniþ protesto gösterilerinde yalnýz Bush deðil, emperyalizmin sadýk müttefiki “Ýþçi Partisi” lideri Lula’da kitlesel þekilde protesto edildi. Sao Paulo’daki gösterilerde insanlýk dýþý bir þiddet gösteren polis, aralarýnda PSTU militanlarýnýn da bulunduðu çok sayýda göstericiyi yaraladý ve tutukladý. Ýþbirlikçi hükümetlerin uyguladýklarý þiddet ise, emperyalizme karþý yükselen tepkiyi frenlemeye yetmedi. Arjantin, Uruguay, Meksika ve Guatemala’da kitlesel gösteriler gerçekleþtirildi. Kolombiya’nýn baþkenti Bogota’da üniversite öðrencileriyle iþçi sendikalarýnýn ortaklaþa düzenledikleri eylemler hayatý felç etti. Bush’un Latin Amerika’yý sömürgeleþtirme planlarý, yükselen iþçi emekçi protestolarýnýn gölgesi altýnda kaldý. Bush’un Brezilya, Uruguay, Guatemala gibi ülkeleri kapsayan ziyareti temelde birbiriyle iliþkili iki hedefe odaklanmýþtý. Ýlk hedef Bush yönetiminin uzun bir zamandýr garanti altýna almak istediði Latin Amerika Serbest Ticaret Anlaþmasý’ný saðlamlaþtýrmak ve son dönemde ABD ekonomisi için hayati bir önem kazanan enerji transferi ve alkol ve þeker ticaretinde baþta Brezilya olmak üzere çeþitli Latin Amerika ülkelerindeki ayrýcalýklarýný pekiþtirmekti. Ziyaretin bir diðer ayaðýný ise hiç kuþkusuz Latin Amerika’da, ABD emperyalizmine karþý yükselen nefrete karþýn, iþçi emekçi düþmaný politikalarý kayýtsýz þartsýz sürdüren Brezilya devlet baþkaný Lula gibi emperyalizm yardakçýlarýna kesin bir destek sunmak oluþturuyordu. Latin Amerika’da iþbaþýnda bulunan “Merkez Sol” hükümetler kendi aralarýnda iki ana kampa bölünmüþ durumdalar. Baþýný Brezilya devlet baþkaný Lula’nýn çektiði kanat -ki bu kanatta Tabara Vazquez’in Uruguay’ý ve Michelle Bachelet’in Þili’si yer almakta-
16
doðrudan ABD emperyalizminin uþaklýðýna soyunmuþ durumda. Nitekim Baþkan Bush’un Latin Amerika ziyaretine önce Brezilya’dan baþlayýp, ardýndan Uruguay’la devam etmesi bir tesadüf deðil. Venezüella devlet baþkaný ve sözde solculuk þampiyonu Hugo Chavez’in önderlik ettiði ikinci kanat ise, ülkelerinde yaþadýklarý ve iþçi seferberlikleri üzerinde yükselen devrimci durumlar karþýsýnda, Bolivya ve Venezüella’da ki gibi, anti emperyalist bir söylem geliþtirmeye mecbur kalmýþ hükümetlerden oluþuyor. Nitekim dikkatli bir göz, bu kanattaki hükümetlerin söylemleriyle pratikleri arasýndaki muazzam uyumsuzluðu derhal fark edebilir. Söz konusu hükümetler -Chavez baþta olmak üzereemperyalist yaðma anlamýna gelen dýþ borçlarý kuruþu kuruþuna ödemeye devam ettikleri gibi iþçi düþmaný yeni liberal politikalarýn da bir numaralý uygulayýcýlarý durumundalar. Bu hükümetlerin olanca keskin söylemlerine karþýn, IMF ve yeni liberal politikalardan kopmaya ayak sürüyor olmalarý bu durumun bir sonucu. Öte yandan, Chavez’in söylemlerindeki emperyalizm karþýtý vurgunun ve yoksul kitleler üzerinde yarattýðý kýþkýrtýcý etkinin zayýflatýlmasý emperyalizmin temel önceliklerinden biri. ABD Baþkaný Bush’un Latin Amerika turuna çýktýðý günlerde Chavezin’de Arjantin ve Bolivya’da gerçekleþtirdiði Bush karþýtý gösteriler bu durumun acilliðini göstermekte. Baþkan Bush’un Latin Amerika ziyaretine önce Brezilya’dan baþlamasý iþte bu nedenle oldukça manidar. Zira Lula’ya sunulan destek, ayný zamanda hem Chavez’in Latin Amerika’da etkisizleþtirilmesini hem de baþýný Lula’nýn çektiði “sol görünümlü” yeni liberal hükümetlerin güç kazanmasýný öngörüyor. Latin Amerika’da sömürgeleþmenin derinleþmesi ve sürekli patlayan ve iþçi sýnýfýný iktidara taþýyabilecek devrimci durumlarýn engellenebilmesi emperyalizmin izlemekte olduðu bu politikanýn baþarýsýna baðlý görünüyor. Murat Yakýn 20 /03/2007