Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için
iþçi cephesi Yeni Dönem sayý: 42
Aðustos 2007
http://iscicephesi.org
seçimler bitti, ama !!!
mücadele devam ediyor... Gündem ve Politika
syf. 2-7
Þovenist histerik kampanyanýn ýþýðýnda seçimler Seçimler bitti, mücadele devam ediyor Seçim sonuçlarý ve Türkiye Baðýmsýz Milletvekilleri
Sýnýf Mücadelesi Fabrikalardan okur mektuplarý Emek güncesi
syf. 8-12
Enternasyonal syf. 13-15 Venezüella RCTV kanalýnýn kapatýlmasý Arka Kapak Ernesto Gonzalez Yoldaþý Yitirdik!
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR
syf. 16
1
ÝLAN TAHTASI
GÜNDEMDEN...
Þovenist Histerik Kampanyanýn Iþýðýnda Seçimler
Türkiye, tarihinin en sarsýntýlý ve “olaðandýþý” seçim süreçlerinden birini daha 22 Temmuz günü geride býraktý. 22 Temmuz akþamý görüldü ki, daha fazla “demokratik reform”, “sosyal ilerleme” ve “istikrar“ vaat eden muhafazakar liberal AKP çizgisi, politik eksenini, tehdit altýndaki milli güvenlik, Kürt düþmanlýðý ve pazarlýða tabii AB karþýtlýðý üzerine oturtan Silahlý Kuvvetler destekli statükocu rejim güçleri ve partileri karþýsýnda açýk bir seçim zaferi kazandý. Türkiye’yi erken seçime taþýyan ve seçim sürecine sarsýntýlý ve “olaðandýþý” bir karakter kazandýran da bu iki sektörün rejim üzerinde yürüttükleri kontrol savaþý oldu. Statükocu rejim güçleri açýsýndan geride kalan seçim dönemine de damgasýný vuran þoven ve saldýrgan kampanyanýn miladý, 2005 yýlýnda Mersin’de yaþanan Newroz olaylarý idi. Silahlý kuvvetlerin sivil uzantýlarý görevini gören ve Hrant Dink cinayetiyle kanýtlandýðý üzere gayri nizamý harp esaslarý üzerinden örgütlenen “ulusalcý” yapýlanmalar, o tarihten itibaren tüm ülke sathýna yayýlan provakatif bayrak eylemleri düzenleyerek meþru bir zemin arayýþýna giriþtiler. Bu döneme damgasýný vuran ise, bu güçlerle bir dizi faþist yapýlanmanýn ittifak halinde çeþitli illerde Kürtlere yönelik linç giriþimlerine yönelmeleriydi. Ýki burjuva kesim arasýndaki görece pakt ve uyum bozulmuþ, yerini gövde gösterileri almýþtý. Söz konusu kesimler geride kalan iki yýl boyunca tek bir stratejik hedefe odaklandýlar; AKP hükümetinin AB uyum yasalarý çerçevesinde gerçekleþtirdiði bazý reformlar, Türkiye’yi Sevr eksenli yeni bir tehlikenin “Bölücü ve Þeriatçý” bir parçalanmanýn eþiðine getirmekteydi. Sevr senaryolarý gayrý nizamý harp organlarýnca o denli yoðun pompalanmaya baþladý ki, ülkeyi ve emekçileri kuþatan gerçek sorunlar, at izinin it izine karýþtýrýldýðý bilinçli bir dezenformasyon kampanyasý altýnda silikleþtirildi. Kurtlar Vadisi, Þu Çýlgýn Türkler, Metal Fýrtýna gibi dizi ve kitaplar bu þoven ve saldýrgan kampanyanýn alt yapýsýný oluþturdular. Kürt sorunu, Irak iþgali, Kýbrýs sorunu, Ermeni Konferansý vb.. bu kesimlerin propaganda malzemesine dönüþtü.
2
Tarih Ýþçi Sýnýfýný göreve çaðýrmakta Rejimin çok baþlýlýðýndan doðan bu mücadele esas olarak farklý eðilimler taþýyan burjuva sektörler arasýnda cereyan etmekte. Bu mücadelenin temelinde Türkiye’deki kapitalizmi ve rejimi sermayenin yeni ihtiyaçlarý temelinde “dönüþtürme” eðilimi ile Cumhuriyetin kurucusu sýfatýyla 80 yýldýr sahiplenilen ekonomik ve politik ayrýcalýklarý koruma telaþý yatmakta. Silahlý Kuvvetlerin gerek 12 Nisan tarihli deklarasyonu, gerekse erken seçime yol açan “sanal muhtýrasý”, laik düzenin elden gidiyor olmasý ile
deðil, Ordunun rejim içindeki mevzilerini yitirmekte oluþu ve erkin giderek daha fazla oranda sivil politikacýlarýn ve parlamentonun elinde toplanmaya baþlamasý ile doðrudan iliþkilidir. Bu sürece önderlik eden hükümetin Muhafazakar/ Ýslami eðilimden gelmesi, laikliðin tehdit altýnda olduðu aldatmacasýna olanak tanýmýþ, seçim süresince baþta CHP ve MHP gibi statükocu güçler þovenizm temelli saldýrgan bir üslupla AKP’yi bu yönde yýpratma stratejisi izlemiþlerdir. Ýþçi sýnýfý bir yandan 4,5 yýllýk AKP iktidarý boyunca aðýr yeni liberal saldýrýlarla mevzi üstüne mevzi kaybetmiþken, bir yandan da rejimin baskýcý karakterini öne çýkartan darbe tehditleri karþýsýnda paralize edilmiþtir. Bu sayede, iki farklý egemen sýnýf eðilimi arasýndaki çýkar savaþý gölgelenebilmiþ, ýrkçý söylemlerin damga vurduðu bir kampanya yöntemi tercih edilmiþtir. Sýnýf bilincinin aðýr darbeler aldýðý, bu durumun bir sonucu olarak sýnýfsal aidiyetler yerine hemþerilik, milliyetçilik, mezhepçiliðin egemen olduðu bu keskin dönemde solun yükseltilmiþ milliyetçilikle yelkenlerini þiþirme politikasý da belirleyici bir diðer faktörü oluþturmuþtur. AKP’nin 22 Temmuz seçimlerindeki ezici üstünlüðü, þimdilik statükocu güçlerin orta sýnýflara dayanan bayraklý mitinglerine ve silahlý kuvvetlerin sanal muhtýra giriþimlerine galebe çalmýþ olduðu görüntüsünü verebilir. Ne var ki, 80 yýla dayanan tartýþmasýz politik ve ekonomik ayrýcalýklar söz konusu olduðunda, statükocu güçlerin savaþ alanýný sessiz sedasýz terk edip gideceklerini ummak saflýk olacaktýr. Öte yandan daha öncede bir çok kez altýný çizdiðimiz üzere, rejim üzerinde yürütülen mevcut savaþ, burjuvazinin iki eðilimi arasýnda bir kontrol savaþýdýr ama sonuçta bu iki kesimin emekçiler karþýsýnda bir çýkar birliðine sahip olduðu da unutulmamalýdýr. Ýþçi sýnýfýna darbeler indirmek söz konusu olduðunda her iki kesimde beklenmedik bir uyum ve uzlaþý içine girmektedir. Seçim sonuçlarýnýn ortaya koyduðu gerçek, iþçi sýnýfýný aðýr bir yýkýma uðratan yeni liberal AKP politikalarýnýn önümüzdeki dönemde de devam edeceðidir. Bu karabasana Silahlý Kuvvetlerde kristalize olan ulusalcý/statükocu güçlerin rejimin baskýcý karakterini ve kendi pozisyonlarýný güçlendirmeye dönük giriþimleri eþlik edecektir. Bu gerçeklerden hareketle iþçi ve emekçi yýðýnlarýn süratle sýnýf temelli bir kamp etrafýnda bir araya getirilmesi, ýsrarla pompalanan þovenizme karþý Kürt ve Türk emekçilerinin birliði doðrultusunda mücadele verilmesi öncelikli görevlerdendir. Burjuvazinin iki karþý-devrimci kampý karþýsýnda, AB’ci sol liberal lafazanlara raðmen, tarih iþçi sýnýfýný göreve çaðýrmakta. Murat Yakýn - 2 Aðustos 2007
Ýþçi Cephesi olarak 22 Temmuz 2007 Milletvekili seçimlerinde, Ýstanbul 2. Bölge’den Ýþçilerin Baðýmsýz Adayý Ercan Atmaca’yý destekledik. Ercan Atmaca’yý destekleme gerekçemizi þu cümlelerle ifade etmiþtik: “kapitalist sömürüye, asker-polis rejiminin baský ve þiddetine, emperyalist iþgal ve katliamlara hayýr dediðimiz ve baþta Kürt halký olmak üzere toplumun tüm ezilen ve sömürülen kesimlerinin sorunlarýnýn çözümünü iþçi sýnýfýnýn saðlayacaðýna inandýðýmýz için Ercan Atmaca’yý destekliyoruz.” Bugünde inancýmýz odur ki iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu ise bütün bir insanlýðýn kurtuluþunun kapýsýný açacak anahtardýr. Bu nedenle iþçi sýnýfýnýn öznesi olmadýðý hiçbir geliþim ve dönüþüm süreci insanlýðý, yaþadýðý çevreyle birlikte gerçek kurtuluþa taþýyamaz. Küçük bir azýnlýðýn güç ve iktidarý adýna hareket edenler sadece vahþi bir sömürü ve þiddet uygulamakla kalmýyor ayný zamanda yeryüzünün bir bütün olarak yok oluþuna da yol açýyorlar. Ýþte bu kapitalizmdir ve insanlýða barbarlýk dýþýnda verecek hiçbir þeyi de yoktur. Bu nedenle bir burjuva kapitalist parti olarak, yani barbarlarýn partisi olarak AKP’nin seçim baþarýsýnýn, sadece iþçi sýnýfýný ve emekçi halký deðil, bir bütün olarak toplumun tamamýný nereye götürebileceði açýktýr: bu bütün dünyada AKP ve benzeri partilerle insanlýðýn kendi mezarýna yaptýðý bir yolculuktur. AKP’nin baþarýsýna sevinen herhangi bir kiþi eðer bir para babasý ya da onun sömürü düzeninden çýkarý olan biri deðilse o zaman olsa olsa ya gerçek bir çaresiz ya da gözleri gerçekten tamamen kapalý biri olabilir. Sanmayýn ki bu sözlerimiz sadece AKP ile ilgili. CHP, MHP, ANAP, DSP ve diðerleri içinde görüþlerimiz ayný! Çünkü bu partiler bir avuç para babasýnýn çýkarý adýna hareket ediyorlar. O nedenle seçimlerden önce: “Ýþçi sýnýfýnýn devletten, bürokrasiden ve her türlü sermaye gücünden baðýmsýz, enternasyonalist devrimci sosyalist mücadelesine inandýðýmýz için Ercan Atmaca’yý destekliyoruz.” demiþtik. Nitekim bu düþüncelerimiz doðrultusunda iþçi sýnýfýnýn programýný, birleþik ve örgütlü mücadelenin önem ve gerekliliðini anlatmak, paylaþmak adýna seçimlere aktif olarak katýldýk. Dolayýsýyla amacýmýz hiçbir zaman bir oy daha fazla almak deðildi. Ne takiyye yapmaya, ne de sol gösterip sað vurmaya ihtiyacýmýz oldu. Her zaman olduðu gibi bildiðimiz ve inandýðýmýz devrimci Troçkist program ve metotlarýmýz doðrultusunda mücadelenin içinde yer aldýk. Biliyoruz ki iþçi sýnýfýnýn devrimci partisi terliklerle inþa edilemez. Doðrular ve yanlýþlar ancak pratik mücadele içinde sýnandýðý oranda hayat bulur ve kullanýlabilir deðere ulaþýr. Ne sýrça köþklerinden ahkam kesenleri durup dinlemeye, ne de kendi ”sözlerini” tanrý kelamý zannedip akým derken bokum diyenlere diyecek bir sözümüz olabilir. Onlar da doðru
GÜNDEM
Seçimler Bitti, Mücadele Devam Ediyor
bildikleri yolda yürümeye devam etsinler. Karar mercii iþçi sýnýfý ve emekçi halk olduðu sürece kimse aç tavuk misali rüyasýnda kendini buðday ambarýnda görmesin: AKP yüzde 46,6. CHP-MHP yüzde 35; toplam 81,6. Adam olmak için bin nasihat deðil ama bir musibet yeter derler, hâlâ yetmedi!
Seçimlerde Neler Yaptýk? Ýstanbul 2. Bölgede; Okmeydaný, Kaðýthane, Alibeyköy, Yeþilpýnar, Gazi Mahallesi, Gaziosmanpaþa semtleri baþta olmak üzere bölgenin tüm semtlerinde çalýþmalar gerçekleþtirildi. Ýþçilerin Baðýmsýz Adayý Ercan Atmaca’nýn da aktif katýlýmýyla gerçekleþen bildiri, broþür daðýtýmý, afiþleme, pankart asma dýþýnda kahve toplantýlarý, ev ziyaretleri ve açýk hava toplantýlarý da yapýldý. Bir TV, bir de radyo programýna konuk olan Ercan Atmaca öncülüðünde çeþitli fabrikalara, atölyelere ve sendikalara da ziyaretler yapýldý. Çeþitli format ve içeriklerde toplam 52 bin seçim bildirisi, broþür, el föyü daðýtýldý. Toplam 3 bin afiþ yapýþtýrýldý ve 34 pankart asýldý. Sýnýrlý sayýda insan gücüyle ve çok çok küçük bir bütçeyle gerçekleþtirilen çalýþma kuþkusuz milyonlarca insanýn yaþadýðý Ýstanbul 2. Bölge için yetersizdi. Buna raðmen sýnýrlýlýklara veryansýn etmek yerine elden gelenin en iyisi yapýlmaya çalýþýldý. Seçimden seçime sýnýf faaliyeti olmayacaðýný; seçimlerin sýnýf mücadelesinin faaliyet imkaný sunan alanlarýndan, unsurlarýndan sadece biri olduðunu biliyoruz. Lakin seçimlerin saðladýðý ortamdan yararlanma isteði “herkesi” harekete geçirdi. Nitekim birçok bölgede, çok sayýda baðýmsýz adayýn olmasý ve özellikle de bunlarýn bir kýsmýnýn iþçi-emekçi, devrimci-sosyalist adaylar olmasý bunun bir sonucuydu ve sýkýntýlara yol açtý. Biz talep ve sloganlarýmýzla farkýmýzý ortaya kaymaya çalýþtýk. Seçimlerde öne çýkan talep ve sloganlarýmýz þu þekildeydi: Bizim Ýçin Demokrasi Baþta Ýþçi Haklarý Demektir! Nato’ya, Avrupa Birliði’ne, Amerikan Askeri Üslerine, ÝMF’ye, Dünya Bankasý’na, Dünya Ticaret Örgütü’ne ve TÜSÝAD’a Karþý Çýkmadan Baðýmsýzlýktan Söz Edilemez! Kürtleri Kucaklamadan Ýþçilerin Birliðini Kuramayýz! Parayý Veren Düdüðü Çalar: Patronlardan ve Onlarýn Devletinden Baðýmsýzlaþmadan Kurtuluþumuz Olmaz! Kýdem Tazminatý Hakkýmýzý Patronlara Yedirmeyelim! Ýþsizlik Sigortasý Oyununa Son! Sendikalaþma ve Örgütlenme Hakkýmýz Engellenemez! Taþeronlaþtýrmaya Hayýr! Tabii ki her þeye raðmen sýnýf mücadelesinin ve devrimci sosyalizmin aþýrý güçsüz ve bölünmüþ durumu iþçi sýnýfý ve emekçi halk açýsýndan olumlu olmadý. Sýnýf çalýþmalarýnýn kesintisiz bir þekilde sürdürülmesi bu nedenle çok bir büyük önem taþýyor. Onun için diyoruz ki seçimler bitti ama mücadelemiz devam ediyor… 1 Aðustos 2007
3
22 Temmuz 2007
Seçim Sonuçlarý ve Türkiye 22 Temmuz 2007 Milletvekili seçimlerini oylarýn yüzde 46.6’sýný alan AKP açýk ara önde tamamladý. Neredeyse oy kullanan her iki seçmenden birinin oyunu alan AKP için bu, kesin bir seçim zaferi anlamýna geliyor. 341 milletvekilliði kazanan AKP yeniden tek baþýna hükümeti kurma vizesini de böylece almýþ oluyor. AKP için bu gerçekten de tarihi bir zafer. Çünkü; yaklaþýk 42,5 milyon seçmenin 35,9 milyona yakýnýnýn oy kullandýðý seçimlerde AKP tek baþýna 16,3 milyon oyun sahibi oldu; ve bu CHP ve MHP’nin oylarýndan 4 milyon daha fazla bir oyu ifade ediyor. Tunceli dýþýnda Türkiye’nin her ilinden milletvekili çýkaran AKP, 81 ilin 61’inde birinci parti çýkmayý da baþardý. Sadece 4 ilde CHP’nin, 2 ilde de baðýmsýz adaylarýn gerisinde kalan AKP, hiçbir ilde MHP’nin gerisine düþmedi; Mersin, Osmaniye ve Aydýn’da MHP ile ayný sayýda milletvekili çýkardý. Sonuç olarak katýlým oranýnýn yüzde 85 civarýnda olduðu seçimlerde AKP, 3 Kasým 2002 seçimlerine göre oylarýný yüzde
4
12,4, 28 Mart yerel seçimlerine göre yüzde 5 daha arttýrarak üzerinde yaratýlan meþruiyet krizini de bir anlamda aþmýþ ve seçimlerden daha da güçlenerek çýkmýþ oluyor. Diðer yandan bu sonuç trajik bir þekilde patronlarýn iþçi sýnýfýna ve emekçi yoksul halklara karþý sürdürdüðü yeni liberal saldýrý politikalarýnýn da onaylanmasý anlamýna geliyor: en asgari güvenceden dahi yoksun þekilde daha ucuza ve daha uzun saatler çalýþmak anlamýna gelen yeni iþ yasasý, özelleþtirmeler, sendikasýzlaþtýrma ve taþeronlaþtýrma, kýdem tazminatýna el konulmasý ve mezarda emeklilik yasasý, eðitimin ve saðlýðýn paralý hale getirilmesi, sosyal güvenlik
sisteminin tasfiyesi AKP hükümetinin baþta gelen saldýrýlarýndan sadece bazýlarý. Ýþte 22 Temmuz sonuçlarý ayný zamanda bu saldýrýlarýn artarak devam etmesine bir onay. Ýþçi sýnýfýnýn ve emekçi halklarýn deðil ama TÜSÝAD’ýn, AB’nin, ÝMF’nin, Dünya Bankasý’nýn, emperyalistkapitalist patronlarýn çýkarlarý doðrultusunda oluþacak yeni bir parlamentoyla karþý karþýya olacaðýz. Seçim sonuçlarý bunun tescil edilmesidir. Hangi koþullarda ve niçin erken seçime gidildi? Diðer yandan seçimler öyle koþullar altýnda yapýldý ki bu baský ve sömürü ikinci planda kaldý. Örneðin seçime birkaç gün kala AKP, Polis Vazife ve Salahiyeti Kanunu çýkararak polise adeta “sýnýrsýz” yetki verdi. Bu anti-demokratik yasa bir kez bile meydanlarda dile gelmedi, seçmen de bunu dert etmedi. Þimdi bu yasa uygulamada ve onu çýkaran AKP’nin oyu yüzde 46,6. Ayný AKP; CHP, MHP, DP, GP gibi burjuva partiler Karadeniz’de isyan halindeki fýndýk üreticilerine taban fiyat konusunda yüksek rakamlar vaat ederken, ben onlarýn verdiðini veremem demesine raðmen o bölgede de kazanan parti oldu. Asgari ücrete 2007 yýlýnda sadece 38,69 YTL zam yapýlmýþ olmasýna raðmen kazanan yine diðerleri deðil, AKP oldu. Kuþkusuz buna neden olan koþullar ayný zamanda erken bir genel seçime gidilmesine neden olan koþullardý: Silahlý Kuvvetlerin; AKP’li, eþi türbanlý bir cumhurbaþkaný seçilmesini istemiyorum, “tarafým” diyerek
karþý çýkmasý; yine kimi AKP uygulamalarýný da dile getirerek 27 Nisan muhtýrasýný vermesi ve peþinden halký “kitlesel refleks” göstermeye çaðýrmasý; Anayasa Mahkemesi’nin evlere þenlik 367 kararý; bu doðrultuda gerçekleþen “Cumhuriyet Mitingleri”; ANAP ve DYP’nin de cumhurbaþkaný seçim sürecini engelleyenlerle birlikte hareket etmesi ve CHP’nin “rejim-devlet elden gidiyor” feveranlarý sonucu bir rejim krizi oluþtu, AKP’nin meþruiyeti tartýþma konusu oldu ve hükümet erken seçime gitmek zorunda býrakýldý. Ýþte bütün bunlar AKP’nin önünü açan, iþini iyice kolaylaþtýran faktörlerdi. Oysa AKP ne darbe tehdidinde bulunan askerlere karþý gerekli yasal giriþimlerde bulunma cesareti gösterdi, ne de parlamentonun iradesinin ayaklar altýna alýnmasýný engelleyebildi. Sonuç olarak erken seçim kararý almak zorunda kaldý ve aldýðý yüzde 46,6’ya raðmen “asker” orada durmaya devam ediyor. Bu durum da gösteriyor ki AKP gerçek anlamda bir demokratikleþmeden ve siyasal özgürlüklerden yana deðil. Düzenin bekasýndan yana ve onun içine rüþtünü ispat ederek kalýcý þekilde yerleþmek istiyor. Bir kez daha ifade etmek gerekirse; 1 Mayýs’ta Ýstanbul’u abluka altýna alýp hayatý felç eden polisin, kutlamalar için Taksim’e çýkmak isteyen iþçi ve emekçilere karþý uyguladýðý aþýrý þiddete raðmen sesini çýkarmayan, 301. maddenin savunusunda MHP ile yarýþan, Kürtlere Barzanici, terörist gözüyle bakan Baykalcý CHP çizgisi ancak statükocu, devletçi, merkeziyetçi, otoriter, militarist çizgisiyle yüzde 20.8 oy alabildi. Bize oy veren Atatürk’e oy verir diyerek, seçmeni korkutarak, devlet-rejim tehdit altýnda diyerek alýnabilen bir oydur bu. 7,3 milyon kiþi þu ya da bu nedenle bu çizgiye oy verdi.
CHP, “devlet-rejim-bölünme” korkutmasýyla oy toplamaya çalýþýrken, “PKK, Apo, Kuzey Irak, yabancýlar, bölünme” korkutmalarýyla oy toplayan hemcinsi MHP’de yüzde 14,2 ile 5 milyon oy almayý baþardý ve parlamentoya girdi. Bu tablo milliyetçi/ulusalcý (ýrkçý-þoven) CHP-MHP çizgisinin yüzde 35 ile 12,5 milyona yakýn bir oy aldýðý gösteriyor. Diðer bir deyiþle her üç kiþiden biri bu çizgiye onay vermiþ görünüyor. Asker-sivil bürokrasinin, ayrýcalýklarý tehdit altýndaki sermaye çevrelerinin varlýðýyla birlikte bu tablo gerçekten çok tehlikeli yakýn bir tehdit olarak algýlanmalýdýr. Çünkü bilindiði üzere özellikle son birkaç yýldýr planlý ve örgütlü bir þekilde, kýþkýrtmalarla ýrkçýlýk ve þovenizm týrmandýrýlýyor. Irkçý-þoven politikalar, üzerine milliyetçilik, ulusalcýlýk elbiseleri giydirilerek geniþ halk kesimlerine þirin gösterilemeye, masum ve meþru hareketler olarak benimsetilmeye çalýþýlýyor. Çünkü kýþkýrtýcýlar da biliyor ki insanlarýn büyük çoðunluðu kafatasçý olmak istemez. Onlarý bu yola sokmak
için -sýnýfsal bilinç yoksunluðundan da hareketle- vatan, millet, ulus, toprak, din, kitap gibi ilk anda sýradan bir insanýn kayýtsýz kalamayacaðý deðerler/duygular kullanýlýr. Örneðin Kürtler, Ermeniler, Rumlar ülkeyi bölmeye çalýþýyor denerek kolayca bu kesimler “Türk düþmaný” ilan edilir. Örneðin sosyalistler camileri kapatacak, dinimizi elimizden alacak denerek eþitlik, adalet ve özgürlük için mücadele eden iþçi-emekçiler bir anda “düþman” edilebilir. Dolayýsýyla biliyoruz ki iyi ve kötü diye iki ayrý milliyetçilik yok. Milliyetçilik/ulusalcýlýk eninde sonunda ýrkçýlýk ve þovenizmle kardeþ. Türkiye’de bütün burjuva siyasi partiler hem milliyetçiliði/ ulusalcýlýðý hem de Ýslamý/dini, politikalarýnda malzeme olarak kullanmakta. Bugün AKP, büyük patronlarýn çýkarlarý doðrultusunda emperyalist-kapitalist sermayeyle tam bütünleþme programýný uygulamakta olduðu için genelde bu vurgularý daha “liberal - yumuþak” tonlarda ifade ediyor. Lakin burjuva politikasý özünde özel mülkiyete ve emek sömürüsüne dayalý
5
olduðu için asla bu alanlarý terk etmez.
6
Ýþçi sýnýfý ve emekçi halklar açýsýndan seçim sonuçlarý ne anlama geliyor? Çok açýk bir þekilde görülüyor ki iþçi sýnýfý, emekçi yoksul halklar ve tüm ezilen ve sömürülen kesimler için seçim sonuçlarý olumsuzluklarla dolu. Bir yanda yeni-liberal saldýrý politikalarýný patronlar adýna sürdüren AKP yüzde 46,6 oy almýþ durumda: Ve ne gerçek anlamda bir demokratikleþme adýmý atmaya niyeti bulunmakta ne de 301. Madde ve Polis Vazife ve Salahiyeti Kanunu’nda olduðu gibi baský ve þiddet rejimini “dönüþtürme” niyeti bulunmakta. AKP’nin sivil ve yeni bir anayasa giriþimi ise gerçek bir demokratik dönüþümün önünü kesmeyi amaçlýyor. Darbecilerin yargýlanmasý, baþta Kürt halký olmak üzere siyasal hak ve özgürlüklerin kullanýmýnýn saðlanmasý, sendikalaþma ve her türlü örgütlenme hakký önündeki engellerin kaldýrýlmasý, yüzde 10 seçim barajýnýn ve milletvekili dokunulmazlýklarýnýn kaldýrýlmasýna kadar atýlacak bazý adýmlar AKP’nin en basit burjuva demokratik sýnýrlarýný bizlere gösterecek. Diðer yanda CHP ve MHP gibi ayný yolun yolcusu iki ýrkçý/ þoven parti var. Biri þeriat/laiklik, diðeri PKK/Apo diyerek varlýk kazanmýþ bu iki partinin her ikisi de devlet/rejim ekseninde en küçük demokratik dönüþümlere dahi düþman bir politik çizgiye sahipler. Toplamda yüzde 35 ve 12,5 milyon oyla sözde ABD, AB karþýtlýklarý sadece bir söylemden ibaret olan bu partilerin ne kadar ÝMF’ci, özelleþtirmeci ve kapitalizm yanlýsý olduklarýný zaten kendileri programlarýna yazmýþ durumdalar. Burjuva kapitalist devletin sadýk taraftarlarý olan bu partiler birbirlerine en uzak göründükleri zamanlarda dahi konu iþçi
sýnýfýna, emekçi yoksul halka ve Kürt halký gibi ezilen-sömürülen kesimlere geldiðinde hemen ortak sýnýf paydalarýnda bir araya geliyorlar: Yüzde 10 barajý, birleþik oy pusulasý, 1 Mayýs’ta iþçilerin kafalarýnýn kýrýlmasý, DTP’nin baský ve þiddetle engellenmeye çalýþýlmasý, 301. Madde, Polis Kanunu bunlardan sadece birkaçý. 22 Temmuz seçimleri burjuvazinin çeþitli kamplarý arasýnda bir denge oluþturmasý ve mevcut kriz dinamiklerini çözmesi yönünde önemli imkanlar sunarken iþçi sýnýfý ve emekçi yoksul halk açýsýndan ise mevcut seçenekler açýsýndan her durumda çok önemli tehditler/sorunlar içeriyor. DTP’li baðýmsýz adaylarýn Kürt sorununun siyasal demokrasi temelinde çözümü yolunda seslerini daha güçlü þekilde duyurabilmeleri için kendi bölgelerinden parlamentoya girmelerini destekledik. DTP’li baðýmsýz adaylar Bin Umut Adaylarý olarak Ufuk Uras dahil 23 vekillik kazandýlar. Bu aþamadan sonra DTP’nin atacaðý adýmlar hem Kürt hareketinin izleyeceði rotayý ve siyasi evrimi hem de onun iþçi sýnýfý ve sosyalist hareketle olan iliþkisinin geleceðini belirleme noktasýnda belirleyici olacak. Baðýmsýz devrimci sosyalist ve iþçi-emekçi adaylar etrafýnda sürdürülen çeþitli seçim çalýþmalarý sýnýrlý güçlere rað-
men yaygýn politik propaganda ve ajitasyon imkaný saðladý. Son derece önemli ve kýymetli olan bu çalýþmalarýn temel amacý hiçbir zaman bir oy daha fazla almak üzerine kurulu olmadý. Bununla birlikte çoðu zaman alýnan oy oranlarýnýn faaliyeti sürdüren çevrelerin toplam sayýsýndan dahi az olmasýnýn üzerinde durulmasý gerekiyor. Diðer yandan seçim kampanyalarý iþçi sýnýfýnýn kendi baðýmsýz devrimci iþçi partisini inþa etmek yolundaki çalýþmalarýndan sadece biridir. Ýþçi sýnýfý içinde kök salmak, talep ve sloganlarýyla sýnýfýn en acil ve güncel taleplerinden baþlayarak bir mücadele çizgisini ortaya koymak... Kýsaca program ve örgüt ekseninde var olabilmek… bu ancak sabýrlý ve sürekli bir çalýþmayla olanaklý olabilir. Ýþçi Cephesi olarak seçim öncesi ve süresince yeni ve demokratik bir anayasanýn ve bu anayasayý oluþturmak için omurgasýný iþçi sýnýfýnýn ve emekçi halklarýn oluþturacaðý bir kurucu meclisin gerekliliðini dile getirdik. 22 Temmuz seçimlerinin ortaya çýkardýðý parlamento bunu saðlayamaz. Dolayýsýyla devrimci iþçi partisinin inþasý doðrultusunda mücadele ederken yeni ve demokratik bir anayasa ve kurucu meclis taleplerimizin gerçekleþmesi için de mücadelemize devam edeceðiz… 29 Temmuz 2007
Baðýmsýz Milletvekilleri
belirleyici olamasalar da, hükümeti denetleme ve alýnan kararlarý halka duyurma görevini üstlenebilirler.
Geldi geliyor derken cumhuriyet tarihinin 16. genel seçimi 22 Temmuz’da gerçekleþtirildi. Seçimlerle ilgili söylenecek elbette çok þey var. Ancak bu seçimin ayýrt edici özelliklerinden biri seçimlere giren baðýmsýz milletvekili adaylarýnýn çokluðuydu. DTP ve sosyalist solun desteklediði adaylar dýþýndakilerin büyük bir kýsmý, siyasi parti listelerinde yer bulamayan, ancak yaþadýklarý þehirlerde söz sahibi; aða, din adamý, iþadamý, mafya vb. kiþilerden oluþuyordu. Aslýnda baðýmsýz adaylardaki artýþ, baraj sorununu aþmak için bir yol olmanýn dýþýnda, sistem içerisindeki krizin ve mevcut partilerin yarattýðý umutsuzluðun da bir ifadesiydi. Bu umutsuzluktan yararlanmak isteyen birçok kiþi baðýmsýz aday oldu.
Baðýmsýzlar ve Yeni Meclis Özellikle DTP’li milletvekillerinin meclise girebilmiþ olmasý, mevcut baský rejiminin sürmesi taraftarý olan statükocu asker-sivil kesimleri ciddi olarak rahatsýz etmektedir. Bu statükocu kesimlerin politik sözcülüðünü MHP ve CHP üstlenecektir. Bu partiler DTP’lilere dönük en ufak saldýrý olanaðýný kullanarak prim toplamaya çalýþacaklardýr. Bizlere düþen görev bu saldýrýlar karþýsýnda Kürt milletvekillerini ve onlarýn savunduðu Kürt halkýnýn meþru taleplerini desteklemektir. Bu noktada DTP’li milletvekilleri eðer bu baskýlara boyun eðerlerse kendi yükseldikleri politik zemini terk edeceklerdir, yani Kürt halkýnýn haklý taleplerini dile getirmeyeceklerdir. Bu ise Kürt hareketinin daha fazla pasifize olmasýna neden olacaktýr. Bugün Türkiye burjuvazisinin beklentisi de bunun üzerinedir. Aksi durumda ise meclisten yaka paça indirileceklerdir. Sebahat Tuncel’e dönük, daha þimdiden baþlayan saldýrýlar bunun göstergesidir. Baðýmsýz Kürt milletvekilleri, Kürt ve Türk emekçilerinin taleplerini dile getirerek birleþik bir mücadeleyi örmek ve mevcut düzeni parlamentodan teþhir etmek politikasý güderlerse Türk ve Kürt emekçileri arasýnda gerçek kardeþlik köprülerini kurabileceklerdir. Ne yazýk ki ne DTP’li milletvekilleri ne de Ufuk Uras böyle bir sýnýf programý anlayýþýna sahip deðildir. Bu anlayýþý geliþtirmek de biz enternasyonalist devrimcilerin görevidir.
22 Temmuz seçimleri için 761 baðýmsýz aday baþvuruda bulundu. En çok baþvuru 157 adayla Ýstanbul’da yaþandý. Ýstanbul 1. bölgeden 56; 2. bölgeden 47 ve üçüncü bölgeden 54 kiþi aday oldu. Onu Ankara ve Ýzmir 40 adayla izledi. Diyarbakýr’dan 36, Mersin’den 23, Bursa’dan 22, Antalya’dan 20, Adana’dan 19, Þanlýurfa’dan 17, Konya’dan 17, Kocaeli’nden 16, Van’dan 14 baðýmsýz aday vardý. Sadece 3 ilde baðýmsýz aday yoktu: Sinop, Bayburt ve Kýrýkkale. Seçimin sonuçlarý açýklandýðýnda baðýmsýz aday rekoru gibi, baðýmsýz milletvekili rekoru da kýrýldý. Baþta Kürt illerinden olmak üzere 27 milletvekili baðýmsýz olarak meclise girme hakký kazandý. Cumhuriyet tarihinde yapýlan 15 seçimde sadece 47 aday meclise girmeyi baþarmýþtý. Baðýmsýzlarýn 23’ü DTP’nin desteklediði Bin Umut Adaylarý idi. 23 milletvekilinden biri, ÖDP eski Genel Baþkaný Ufak Uras’tý. Doðal olarak bu toplamý 22 DTP’li ve Ufuk Uras olarak hesaplamak gerekiyor. Böylece DTP mecliste grup kurabilecek bir sayýya ulaþmýþ oldu. Son seçimde baðýmsýzlardaki bu artýþ halkýn tepkisinden çok, Kürt hareketinin örgütlü gücü ile ilgilidir. Mecliste Baðýmsýzlar Bugüne kadar meclise 47 baðýmsýz milletvekili girmeyi baþardý. 1946’da 7, 1950’de 3, 1954’de 3 baðýmsýz aday milletvekili oldu. 1957 ve 1961’de baðýmsýzlar meclise giremedi. 1965 yýlýnda TÝP’den (Türkiye Ýþçi Partisi) Çetin Altan tek baðýmsýz milletvekiliydi. 1969 seçimlerinde 13 TÝP’li meclise
girmeyi baþardý. Bu seçim dönemi, Türkiye’de sosyalist hareketin parlamentoya en çok milletvekili soktuðu dönemdi. 1973’de 6, 1977’de 4, 1983’de 4 vekil ile meclise giren baðýmsýzlar 1991 ve 1995 seçimlerinde meclise giremediler. 1999 seçimlerinde ise 3 milletvekili meclise girmeyi baþardý. 2002’de bu sayý 8 milletvekiliydi. Son seçim haricinde baðýmsýzlarýn seçimlerde baþarý gösteremedikleri sonuçlar incelendiðinde açýkça ortaya çýkmaktadýr. Baðýmsýzlarýn Yetkileri Seçimlerin ardýndan en çok konuþulan konulardan biri de baðýmsýzlarýn yetkileriydi. Baðýmsýzlarýn grup oluþturabilmesi için en az 20 milletvekili gerekmekte. Örneðin bugün DTP 22-23 milletvekili ile ayný diðer partiler gibi parti grubu oluþturma yetkisine sahip olacak. Eðer grup oluþturamazlarsa karar alma noktalarýnda da etkili olmalarý zor; ama bununla birlikte bazý yetkilere yine de sahip olabilirler. Birincisi, kanun teklifi verebilirler. Ýkincisi, meclis komisyonlarýnda yer almamakla birlikte, komisyonlarý izleyebilir ve meclisi denetleyebilirler. Üçüncüsü, hükümete soru sorma hakkýna sahip olacaklar. Sözlü soru önergeleri cevaplanmazsa, önergeleri yazýlý soru önergesi haline dönüþür. Cevaba karþý da cevap verme hakký mevcut olacak. Dördüncüsü, Plan ve Bütçe Komisyonunu denetleyebilirler. Beþincisi, insan haklarý inceleme komisyonlarýnda yer alabilirler. Sonuç olarak baðýmsýz milletvekilleri karar almada
Fuat Karan - 29 Temmuz 2007
7
Tekstil Piknik Sonrasý Gasp Edilen Yýllýk Zam
8
Ýþyerimizde geleneksel hale getirilen piknik bu senede yapýldý. Size bu pikniði ve sonrasýný anlatmak istiyorum; 170’e yakýn kadýn ve erkek iþçinin çalýþtýðý bir tekstil fabrikasýnda çalýþýyorum. Bu yýl yapýlmasý gereken piknik ertelenmiþti. 15 gün ÜCRETSÝZ tatil yaptýktan sonraki ilk hafta ertelenen piknik için kimlerin gelip, kimlerin gelmeyeceðinin belirlenmesi amacýyla tek tek çalýþanlara gelip gelmeyeceði sorularak isimler yazýldý. 110 kiþi pikniðe katýlacaðýný söyledi. Pazar günü 2 otobüs bizi piknik alanýna götürmek için hazýr bekliyordu. Araçlara binerek, saat 10 gibi piknik yeri olan Polenezköy’e ulaþtýk. Müdürler, ustabaþýlar çalýþanlarý açýk büfe sabah kahvaltýsý için piknik yerinde sýraya girerek açýk büfeden istedikleri þekilde kahvaltýlýklarýný alabileceklerini söylediler. Mönü çok zengindi. Yaþasýn patronumuz! Kahvaltý yaparken müdür ve patronlar iþçilerin arasýnda dolaþarak bir ihtiyaçlarý olup olmadýðýný sorup, herhangi bir istekleri varsa garsonlara söylemelerinin yeterli olacaðýný söylediler. Bize itibar süperdi! Piknik yeri açýk bir mekanda ve orman kenarýndaydý. Kahvaltý yapýldýktan sonra arkadaþlar kendi aralarýnda voleybol, futbol oynarken, kimileri de sohbet etmeyi, bazýlarý da kaðýt oynamayý tercih etti. Biraz zaman geçtikten sonra müzik sistemi
kurulmuþtu. Canlý müzik yapýldý. Bazý iþçilerin yoðun ýsrarý üzerine, üretim müdürü de oynamak durumunda kaldý. Yalnýz üretim müdürünün oynamasý çok karizmatikti. Müdür oynarken bile ciddiyetini bozmuyordu. Arkadaþlarla halay çektik, oyunlar oynadýk gayet neþeliydik.. Hatta bir ara iþyerimizin ortaklarýndan biri davulcunun omzundan davulu alarak davul çalmaya baþladý. Bazý iþçiler davulcuya bahþiþ olsun diye davulun iplerine para sýkýþtýrdýlar. Hatta kimin verdiðini göremedim ama biri 50 YTL takmýþtý. Sonra öðle yemeði yenildi. Öðle yemeði de yine açýk büfe idi. Doðrusunu söylemek gerekirse patronlar kesenin aðzýný iyice açmýþlar hatta öyle ki alkol almak isteyen arkadaþlar için sýnýrsýz içki imkaný da vardý. Bazý arkadaþlar içki de içtiler. Patron ve müdür, iþçilerin arasýnda dolaþarak memnun olup olmadýðýmýzý, bir isteðimizin olup olmadýðýný, istediðimiz herhangi bir þey olursa yerine getirileceðini söylediler. Pikniðin sonuna doðru piknik alanýnda havuz vardý ýsrarýmýz üzerine havuzu açtýlar. Havuza da girdik. Bizi çok þýmarttýlar (!) Bunun arkasýndan bir þeylerin geleceðini sezmiþtim sanki. Temmuz Ayý Zammýmýz Gasp Edildi Piknik dönüþü tatile gitmeden önce zam konusunda patronla müdürler vasýtasýyla görüþmeler olmuþtu. Bu görüþmelerin neticesi Temmuz ayý içerisinde bize bildirilecekti. Biz zam yapýlmayacaðýný aklýmýzýn ucundan bile geçirmiyorduk. Bu bekleme anýný
zammýn miktarýnýn kararlaþtýrýlamamasýna baðlýyorduk. Ses çýkmayýnca yeniden zam konusunda ne olduðunu sorduk. Yalnýz öyle bir durum var ki zam için birlikte hareket edilmesi gerektiðini arkadaþlarla konuþtuðumuzda arkadaþlarý bir türlü birlikte hareket etmeye ikna edemedik. Bazý arkadaþlar bireysel olarak zam istediler. Bazýlarý da hiç sesini çýkartmadý, diðerlerine zam yapýldýðýnda nasýl olsa bana da yapýlacak diye düþündü. Fakat hiç de öyle olmadý. Aylýk aldýðýmýz maaþ iþçi bulunamamasý nedeniyle haftalýða çevrildi. Daha önce bizden gasp edilen 2 günlük ücretimiz bu þekilde bize yeniden verilmiþ oldu. Gasp þöyle olmuþtu; daha önce haftalýk çalýþýyorduk, aylýða çevrildiðinde ayý 4 hafta üzerinden hesapladýlar. Cumartesi günleri öðlene kadar çalýþýyorduk, onu iptal etmeyip cumartesi çalýþmayý devam ettirdiler, buna itiraz ettiðimizde itirazýmýz kabul edilmedi. Her ay 2 günümüz hatta bazý aylar 3 günümüz gasp edildi. Tekrar haftalýða dönüldüðünde bu gasp bir þekilde son bulmuþ oldu. Müdür zaten aylýktan haftalýða dönülerek maaþýmýzýn 70 lira arttýðýný bununda dolaylý bir zam olduðunu söyledi. Bizde ona þu cevabý verdik; “Müdür bey, siz önce bizim eþeðimizi çalýyorsunuz sonra eþeði bize iade edip bizden de sevinmemizi bekliyorsunuz.” Bu söz üzerine müdürün suratý patlýcan moru oldu. Zam konusunda ses çýkmayýnca bireysel olarak sesler yükseltildi ve -bazý arkadaþlar sanýrým bütün binada 15-20 kiþiyi geçmez-
düþük ücret aldýklarýndan dolayý 10’ar YTL zam aldýlar. Bunlarýn arasýnda bende vardým. Bu 10 YTL’yi aldýðýmda þok oldum. Bu kadarý da pes. Diðerlerine zam yapýlýp yapýlmadýðýndan haberim yoktu, diðerlerinin zam almadýðýný öðrendim. Bizim bölümde 3-4 kiþi bu 10 YTL’lik zamdan faydalanmýþtý. Bu 10 YTL’leri pazartesi günü ustabaþlarýna vererek bu zammý kabul etmediðimizi söyledik. Biz Sadece kendimiz için deðil diðerleri için de zam istediðimizi ve bu 10 YTL’nin bize zam deðil de iyileþtirme adý altýnda verildiðini öðrendik. “Zam ne zaman?” diye sorduðumuzda, “Bu yýl zam yok” cevabýný aldýk. Sebebini sorduðumuzda klasik patron bahaneleri burada da kendini gösterdi. Patron para kazanamýyormuþ, üretim düþükmüþ, diktiðimiz iþleri fasona verseymiþ daha kârlý olurmuþ. Hem bozuk iþ dikiyormuþuz hem de hangi yüzle zam istiyormuþuz. Önce hak etmeliymiþiz. Üstelik piyasa da rekabet edemiyormuþ. Burayý kapatsa 200’e yakýn iþçi evine nasýl ekmek götürecekmiþ, bizi düþündüðü için iþyerini kapatmýyormuþ falan filan. Pikniðin acýsýnýn bu þekilde çýkacaðýný arkadaþlar aralarýnda konuþarak piknikte bize neden iyi davranýldýðýný öðrenmiþ olduk. Patron zemini saðlamlaþtýrmak için piknikte bonkör davranmýþ ve bizleri bu þekilde yumuþatmaya çalýþmýþtý. Tabii ki böyle olur. Her zaman söylüyoruz, iþçi sýnýfý iþçi bilincini geliþtirmedikçe, iþçiler bir araya gelmedikçe, kendi aralarýnda örgütlenmedikçe, ayrý ayrý kutuplaþmalar meydana geldikçe
bizler böyle sömürülmeye devam edeceðiz. Biz Türk de olsak, Kürt de olsak, Alevi ya da Sünni hatta Hýristiyan da olsak deðiþen hiçbir þey yok. Ortak bir sorunumuz var. Sorunumuz düþük ücret. Bunu engellemenin tek bir yolu var. Birlikte hareket etmek. Tüm problemlerimizi birlikte çözmek için örgütlenmek ve gücümüzü yükseltmek. Çünkü bu esnada öyle bir þey oldu ki þunu fark ettim. Ýnsanlarýn sesleri yükseldikçe, ustabaþýlar, müdür ve patronu bir telaþ aldý. Ýkide bir toplantý yaptýlar. Bu seslerimizi yükselterek üretimden gelen gücümüze yansýtabilseydik, biz þalteri kapatýyoruz deyip de o þalteri kapatýp üretimi durdurabilseydik, ben eminim ki bizi bu kadar rahat sömüremeyeceklerdi. Birlikte hareket etmenin hiç de zor olmadýðýný, sadece bir elin parmaklarý kadar olan itirazlarýn çoðalarak, büyüyerek bir çýð haline dönüþtürmek ve bu çýðýn bize getireceklerini iyi görmek gerekiyor. Bir Ýþçi
Havalar Isýnýyor Patronun Umurunda Deðil Patron fabrikanýn dýþ cephesine büyük bir reklam panosu yaptýrdý. Havalarýn ýsýnmasýyla birlikte pano yüzünden camlarý açamýyoruz. Böylece çalýþýrken zor durumda kalýyoruz. Bunu görmezlikten gelen idare klima taktýrmak yerine göstermelik birkaç deðiþiklik yaparak göz boyamaya çalýþýyor. Klima için imza toplayan iþçilere þef, “boþuna
klima için imza toplamayýn” dedi. Ýþyerine mini market kurup, iþçilere parayla satýþ yapan patron, 3 yýldan beri istediðimiz su dolabýný ancak getirdi Patron istediði zaman bol para harcayýp reklam panosu yaptýrýyor. Ama iþçilerle ilgili bir sorun oldu mu cimri davranýyor. Bizler de kararlý bir þekilde isteðimizi diretmeye devam edelim. Bir Ýþçi
Ýþçilere Verilen Deðer Çalýþtýðým iþyerinde 180 iþçi çalýþýyor. Ama iþyerinin büyük olsun küçük olsun sorunlarý ayný. Aþýrý sýcaklar çalýþtýðýmýz imalat bölümünü hamama çeviriyor. Patronun odasý ve idari kadronun çalýþtýðý bölümde çalýþanlar klimalarýn serinliðinde hýrkayla çalýþmak durumundalar. Ýþçilerin su içtikleri dolaplar 15 yýllýk ve paslanmýþ, su içmek istesen bile içemiyorsun. Sabah iþbaþý yaptýktan iki saat sonra bazý iþçilerde mide bulantýsý ve karýn aðrýsý þikayetleri baþladý. iþçiler o gün hastaneye gittiler. Doktor “içtiðiniz sulardan olabilir” dedi. Ýmalat müdürü de ayný þikayetlerden hastalandý. Bu yaþanan olay belli ki patronun umurunda olmamýþ, halen eski su dolaplarýný deðiþtirmiyor. Parasý mý yok desek, hayýr. Ýþçilerin saðlýðýna verdiði deðer budur. Hem bizleri sömürerek sýrtýmýzdan milyarlarý kazanýyor, hem de patrona bu kadar parayý kazandýran bizlere verilen deðeri görüyoruz. Bir Ýþçi
9
Örgütlüysek Her Þeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Þey
10
Ben tekstil iþçisiyim ama her iþ kolunda ve her iþyerinde olduðu gibi bizimde iþyerinde bir takým sorunlar var. Bu sorunlarýn üstesinden örgütlü olursak gelebiliriz. Bunun için sýnýf bilinçli ve duyarlý iþçi arkadaþlara büyük sorumluluk ve fedakarlýk düþüyor. Bu düþünceyle biz de iþyerindeki duyarlý iþçilere fikirlerimizi anlatýp, arkadaþlarla ortak bir irade oluþturmak ve bunun sonucunda yaþadýðýmýz sorunlara gücümüz oranýnda müdahale edebilmek istedik. Bu demek deðil ki her þeyi bir anda deðiþtirebiliriz. Bunun için fedakarlýk yapmamýz lazým, özellerimizden zaman ayýrarak faaliyetlere katýlmamýz gerekir, bizlere düþen bu. Patron iþçilere üç ay zamlarý geç verdi. Bununla birlikte yeni bir fabrika açtý ve ben de bu fabrikada çalýþýyorum. Patron bizimle beraber bu iþyerine gelen ustayý iþten çýkardý. Ve onun yerine diðer iþyerinden yeni bir usta gönderildi. Ustanýn iþten atýlmasýnýn nedeni iþçilere baðýrmýyor ve sýkça izin yazýyor oluþu. Yeni usta bir hafta sonra bir toplantý düzenledi ve yeni bir takým kurallar söyledi: paydosa yarým saat kala tuvaletlere gitmek, konuþmak, müzik dinlemek, ayaða kalkmak, gereksiz yere izin almak yasak. Usta konuþmasýný tamamladýktan sonra bizler de sert çýkarak bu iþlerin böyle olmayacaðýný, üreten biziz, burada saðlýklý bir ortam olmazsa bunun üretime yansýyacaðýný ve bu katý kurallara uymayacaðýmýzý hafta
içi gösterdik. Usta “bu kurallara uymayanýn canýný yakarým” dedi. Bizler de o kadar kolay olmadýðýný, bizim canýmýzý yakanýn bizde canýný yakarýz” dedik. Ve usta zorunlu olarak ses tonunu yumuþatmak ve geri adým atmak zorunda kaldý. Bir Ýþçi
Seçimler Neyi Deðiþtirir? Ýþyerinde ve mahallelerde seçimler konuþuluyor. Bu seçimde üçlü koalisyon diyenlerden, AKP’nin tek parti olarak geleceðine, kim gelirse gelsin her þey ayný olacak diyenlere kadar farklý görüþler var. Bizce burjuva partilerin hepsi de ayný programý savunuyorlar. Yani patronlarýn çýkarlarýna hizmet ediyorlar. Bizler seçimlere giderken 5 yýllýðýna seçtiðimiz vekillere geleceðimizi emanet ediyoruz. Öyleyse bizler bu vekilleri ne kadar tanýyoruz ve bizim sorunlarýmýzý çözümleri için ne yapýyorlar? Bizler bu vekilleri ne kadar denetleyebiliyoruz? Bunlarýn hiç birini yapamýyoruz. Çünkü bu sistemin seçim düzeni bizleri beþ yýlda bir sandýk baþýna gidip de oy kullanan olarak görüyorlar. Siz bakmayýn seçim vaatlerine bir dahaki seçime kadar bu vekilleri bir daha görmeyeceðimiz kesin gibidir. O zaman geleceðimizi neden bu burjuva partilerine ve onlarýn vekillerine vererek geleceðimizi ipotek ediyoruz. Bizler bunlarý yapmak yerine bu partilerin programlarýný teþhir ederek ve oy istediklerinde tepkimizi göstererek iþe baþlayabiliriz. Bir Ýþçi
Kargo Ýnþaat Bitmiyor Ýþyerinde sürekli olarak bir inþaat hali var. Bir yerler yýkýlýyor, tekrar yapýlýyor. Bu durum biz çalýþanlara karþý zamlarda bahane olarak kullanýlýyor. Patron harcama yapýyoruz deyip müdürler aracýlýðýyla bizleri susturmaya çalýþýyor. Zam gecikmeli olarak verildi ve iki aylýk zam farkýmýz da verilmedi. Bu inþaat halinin göstermelik olduðu, patronun vergiden çalmak için yaptýðý söylentileri var. Ýþçiler yararýna hiçbir þey yapýlmýyor. Üst katta çalýþan arkadaþlar yemek yemek için alt kata iniyor. Çay paydosunu da kendi bulunduklarý katta çay salonu var, orada içiyorlar ama çay içilen yer dar ve havasýz. Paydosa çýkýldýðýnda oturacak yer bulunamýyor. Bulunsa da çay ocaðýnýn sürekli kaynamasýndan dolayý içeride bunaltýcý bir hava oluþuyor. Yaz aylarýnda olduðumuz için iþçiler dýþarýda çaylarýný içiyorlar, ama kýþ geldiðinde durum daha da zor oluyor, arkadaþlar bu durumdan rahatsýzlar fakat dinleyen yok. Patron kendi klimalý odasýnda, çayý masasýna geliyor, bir sorunu yok. Biz iþçiler bir araya gelip bu tür sorunlarý konuþup çözüm yollarý aramamýz gerekiyor. Ancak birlik olursak çalýþma koþullarýmýzý, dinlenme ortamýmýzý ve her türlü sorunumuza çözümler getirilmesini saðlayabiliriz. Bir Ýþçi
Emek Güncesi Sanovel Ýþçisinin Direniþi Sürüyor
Petrol-Ýþ Sendikasýna üye olduklarý için iþten atýlan Sanovel Ýlaç Fabrikasý iþçilerinin direniþi sürüyor. Düþük ücret ve kötü çalýþma koþullarý karþýsýnda Petrol-Ýþ’te örgütlenen iþçiler, iþten atýlýnca fabrika önünde direniþe baþlamýþlardý. Fabrikaya sendikalý olarak dönene kadar direniþten vazgeçmeyeceklerini belirten iþçiler, kendilerine destek verilmesini istiyor. Erdoðan açmýþtý Baþbakan Recep Tayyip Eroðan’ýn açýlýþýný yaptýðý fabrikada, sendikalaþma nedeniyle 190 iþçi atýlmýþtý. AKP’li belediye ise pek çok sendika ve kurumun ziyaret ederek destek verdiði direniþi kýrmak için patrona yardým ediyor.
Haykar adlý taþeron firmaya baðlý olarak çalýþan iþçinin, Ankara’dan çalýþmak için geldiði Pazar günü çalýþtýrýldýðýný söylediler. Ýþçiler, kazanýn iskele kurarken vincin halatýnýn kopmasýyla meydana geldiðini,ölen iþçinin tonlarca demirin altýnda kaldýðýný ifade ettiler.
kazanmýþ olduklarý bütün haklardan vazgeçtiklerine dair kaðýtlarý imzalamalarýný istedi. Yetkililer, imzalamayan iþçilere ise tekrar iþbaþý yaptýrýlmayacaðýný bildirdi. Bunun üzerine hastane bahçesinde toplanan iþçiler alkýþlý protestoda bulundular.
PETKÝM’in Satýþýna Tepki Sürüyor
Kýraç Belediyesi Ýþçileri Ýþ Býraktý
PETKÝM’in yüzde 51 hissesinin özelleþtirilerek satýlmasýna tepkiler sürüyor. Tek Gýda-Ýþ Sendikasý yaptýðý açýklama ile PETKÝM iþçileriyle dayanýþma içinde olacaklarýný bildirildi.
AKP’li Kýraç Belediyesinin temizlik iþlerini yapan Albayraklar’a baðlý AL-SAN AÞ, üç aydýr iþçilerin ücretlerini ödemiyor. Daha önce verilen sözlerin de tutulmamasý üzerine iþçiler iþ býraktý. Ücretleri ödenene kadar eylemi sürdüreceklerini bildiren iþçiler, vaat edilen zammýn da verilmesini istiyor. Görüþtüðümüz iþçilerden 400 YTL ücret, 60 YTL de yemek parasý aldýklarýný belirterek Üç aydýr paralarýmýzý alamýyoruz. Þirket bize ücretlerimizin zamla birlikte 700 YTL olduðunu söylüyor ama en fazla alabilen 560 YTL alýyor diye konuþtular.
Harita Mühendisleri Odasý ise PETKÝM gibi sanayileþme sürecinde hammaddenin yurtiçinde üretilmesi amacýyla kurulan ve yarattýðý istihdam ile kalkýnmaya doðrudan katkýsý olan stratejik bir kuruluþun satýlmasýna karþý olduklarýný belirtti.
Tünel Ýnþaatýnda Ýþ Kazasý
Ýþten Atma Tehdidi
Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’nin Piyalepaþa Bulvarý’nda yaptýðý tünel inþaatýnda meydana gelen iþ kazasýnda bir iþçi hayatýný kaybetti. Kazanýn alýnmayan önlemlerden kaynaklandýðý ve üzerinin kapatýlmaya çalýþýldýðý öðrenildi. Tünel inþaatýnda çalýþan iþçiler,
Ege Doðum Evi Hastanesi’nde bulunan taþeron firmadan Global isimli þirkete geçirilmek istenen iþçilere ya haklarýndan vazgeç ya da iþsiz kal dayatmasýnda bulunuluyor. Ýþçilerle toplantý yapan þirket yetkilileri, iþçilerin hastanede çalýþtýklarý süre boyunca
Almanya’da Makinist Grevi Almanya’da makinistler, mahkeme tarafýndan yasaklanmasýna raðmen ülke çapýnda bir
11
Emek Güncesi uyarý grevi gerçekleþtirdi. 8-11 arasýnda planlanan grev, saat 10:15te sendika tarafýndan bitirildi. Ülkenin önemli merkezleri olan Frankfurt, Berlin ve Stuttgart’ta tüm demiryoluyla tüm yolcu ulaþýmýný durduran grev nedeniyle çok sayýda tren seferi iptal edildi. Diðer merkezlerde þehirlerarasý yolcu ve yük trenleri çalýþmadý. Makinistleri temsil eden GDL sendikasý, Alman Demiryollarý (DB) ile anlaþma saðlanmamasý halinde grevlere devam edeceklerini duyurdu. DB ise Mainz Ýþ Mahkemesi aracýlýðýyla makinistlerin gerçekleþtireceði tüm grevleri süresiz olarak yasaklattý.
Grevci iþçilere saldýrý Genel-Ýþ üyesi Salihli Belediyesi iþçileri, belediye yönetiminin, polis ve jandarmanýn saldýrýlarýna karþýn grevlerini sürdürüyor. Belediye yönetimi, zabýtalarý kullanarak grevi kýrmaya çalýþýrken, polis de buna
karþý duran iþçilere sal-dýrýyor. Biber gazý kullanýlan son saldýrýda 29 iþçi hastaneye kaldýrýldý, ardýndan da gözaltýna alýndý. Sözleþme görüþmelerinde iþçiler 24 YTL taban saat ücreti ve artý yüzde 12 zam istemiþ, yönetim kabul etmemiþti. Ýþçiler ayrýca geçen sözleþmede 2006 yýlý zam oranýnýn memur zam-mýna endekslendiðini, bu zam oranýn memurlara ödenmesine karþýn kendilerine verilmediðini ve durumun mahkemeye gittiðini de hatýrlattýlar. Yapýlan görüþmelerde anlaþma saðlanamamasý üzerine 255 iþçi greve çýktý.
Harb-Ýþ Ýþçileri Eylem Yaptý Harb-Ýþ’ üye yüzlerce savunma sanayi iþçisi Ankara Kýzýlay’da toplanarak, toplu iþ sözleþmelerinde kazanýlmýþ haklarýndan vazgeçmeyeceklerini
duyurdu. Harb-Ýþ Ankara Þubesi önünde toplanan bini aþkýn iþçi adeta miting yaptý. “Asker deðil iþçiyiz, alanlarda güçlüyüz”, “Hükümet þaþýrma, sabrýmýzý Taþýrma”, “Yaþasýn iþçilerin birliði” ve “Ýþçilerin birliði sermayeyi yenecek” sloganlarýný atan iþçiler, Türk-Ýþ’e de, “iþçi burada Türk-Ýþ nerede?”, “Suskun Türk-Ýþ istemiyoruz” sloganlarýyla tepki gösterdi. Diðer sendikalarý ve baþta kamu iþçileri olmak üzere tüm emekçileri alanlara çýkmaya davet eden Harb-Ýþ üyesi iþçiler, Genel grev genel direniþ çaðrýsý yaptý.
Tekerekoðlu Ýþçilerinin Ýsyaný Baþpýnar Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan ve 800 civarýnda iþçinin çalýþtýðý Tekerekoðlu Tekstil Fabrikasýnda iþçiler, aylardýr ücretlerini düzenli alamýyorlar. Ýçeride birikmiþ 4 aylýk ücretleri olan iþçiler, geçen hafta bu sorun yüzünden Baþpýnar’daki fabrika önünden þehir merkezine kadar yürüyüþ yapmýþlardý. 1 yýldan fazla bir süredir burada çalýþan genç bir iþçi þunlarý anlatýyor: Ýçeride 4 aylýðýmýz var. Avans istediðimizde yok diyorlar.
12
Derleyen Oya Þen
LIT-CI(UÝB-DE) Uluslararasý Sekreterlik Deklarasyonu
Venezüella RCTV Kanalýnýn Kapatýlmasý Üzerine Venezüella’da Hugo Chavez yönetiminin çeþitli araçlarla, toplumun farklý sektörleri üzerinde, özellikle de iletiþim araçlarý üzerinde kontrolünü artmasýyla rejimin sertleþmesi süreci yaþanýyor. RCTV televizyon istasyonunun 27 Mayýsta kapatýlmasý bu durumun bir göstergesi. Bu kapama ilerici bir davranýþ gibi görünebilir ve birçok iþçi ve öðrenci buna sempati ile bakabilir, çünkü bu kanal, sürekli Venezüella halkýnýn çýkarlarýna aykýrý kampanya yapan bir gerici burjuva TV istasyonu. Bununla birlikte meseleyi daha dikkatlice ele aldýðýmýzda durumun böyle olmadýðýný görürüz. Tarihsel deneyimin de gösterdiði gibi bu tür tedbirler, popüler görünmesine raðmen, iþçilerin çýkarlarýnýn tersine er ya da geç dönerek sonuçlanýr. Yanlýþ Bir Argüman: “Darbecilere saldýrý” Chavez’in “halk hükümeti” ve “21. yüzyýlýn sosyalizmini inþa ettiði” argümaný, sol akýmlarýn büyük çoðunluðunun desteðini aldý. Temel argüman, yani bu bir “darbeci kanaldýr” doðrudur, ve diðer milyoner burjuvalarýn kontrol ettiði özel kanallarýn tamamý 2002’deki darbe lehine açýk ve vahþi bir kampanya yürüttüler. Bazýlarý Chavez’in öldürülmesini kýþkýrtmaya kadar gittiler. Gerçekten de darbe döneminde, George Bush’un politikalarýnýn yayýn bandý ve sözcüsü gibi iþleyen bu istasyonun kapatýlmasý gerekliydi. Fakat þimdi kapatmak, birkaç yýl sonra, darbe geçmiþken ve ufukta yeni bir darbe tehdidi giriþimi yokken, hiçbir biçimde meþrulaþtýrýlamaz. Kýsa dönemde bir darbe tehdidini gösteren herhangi bir iþaret yok, çünkü Chavez ile darbeyi desteklemiþ olan burjuvazi arasýnda bir anlaþma var. Burjuvazinin ana darbecilerinden bazýlarý PSUV’un, Chavez’in partisi içerisindeler ve kendilerine “ sosyalist iþletme þefleri” diyorlar!
Gerçekten de, emperyalizm, burjuvazi ve Venezüella saðý, Chavez’i 2002 darbesiyle devirmeyi ve ardýndan ekonomiyi bloke etmeyi hedefliyorlardý. Fakat bu giriþimlerin iþçi ve halk kitlelerinin seferberliði sonucunda yenilgiye uðramasý, kitle hareketini durdurmanýn tek yolu olarak Chavez’i kabul etmek zorunda kaldýlar. Bu nedenle darbe yönelimlerinden vazgeçtiler ve baþka bir politikayý desteklediler: bu hareketi yýpratarak uzun dönemde seçim yoluyla yenilgiye uðratmak. Emperyalizm, Latin-Amerika hükümetleri, ulusal ve uluslararasý basýn tarafýndan Chavez’e yöneltilen aðýr eleþtiriler, bu yýpratma politikasýnýn parçasý, darbeci bir iklimin deðil. Ayný zamanda emperyalizm ve Venezüella’nýn büyük burjuvazisi, hükümetle
çok güzel iþler yapmaya baþladýlar, “sosyalist iþletme þefi” Mendoza-Polar groupe gibi. Bankerler 2006’da spekülatif karlarýný yüzde 38 büyüttüler. Bir an için Chavez’in RCTV’yi darbecilere saldýrmak için kapadýðýný düþünelim. Hala þu soru cevapsýzdýr: darbeyi destekleyen diðer TV kanallarýný niye kapamadý? Darbecilerin en büyüðü olan Cisernos istasyonunu niye kapamadý. Ülkenin iletiþim sektörünün en büyük iþletmesi olan, ayrýca Venevison’un da sahibi olan Cisernos, Chavez’e karþý darbenin baþýndaydý. Ve baskýya uðramadýðý gibi, bugün hükümetle anlaþmasý var ve RCTV kanalýnýn kapanmasýyla rakibinin reklamlarýný da kazanacak.
13
“Gerici bir Ýstasyon” Basýn Özgürlüðüne Saldýrma Bahanesi Yaratacak bir Gerçek TV kanalýnýn kapatýlmasýný savunanlarýn öne sürdüðü bir diðer argüman ise, burjuva ideolojisi ile kirletilmiþ programlar yayýnlayan gerici kanallara bir son vermek. Chavez hatta, kanalý darbe yanlýsý olduðu için deðil, fakat onun programlarýnýn sansürlenmesi için kapattýðýný söylüyor. “Bu kanal yýllar boyunca ülkeye birçok kötülük yaptý: ahlaksýzlýk, þiddetin medyatik pohpohlanmasý, nefret, ýrkçýlýk, çirkin seks, çocuklara ve kadýnlara karþý saygý yoksunluðu, sosyal yaþamýn birçok talebine karþý, homoseksüelliðe karþý, ülkeye ve dünyaya karþý, özürlülere karþý... saygýsýzlýk. Ýþte gerçek neden!” (Folha de S.Paulo, 05/06/07) Kapatýlan kanal gerçekten de burjuva ideolojisini ve onun deðerlerini propaganda eden ve çýkarlarý iþçi sýnýfýnýn, özellikle de çalýþan ve yoksul kadýnlarýn, çocuklarýn ve ezilenlerin çýkarlarýna zýt olan gerici bir kanal. Chavez’e ve onu savunan örgütlere göre, RCTV kanalýnýn yayýnlarýna devam etmesini engelleme nedenleri bu. Tüm bunlar bahaneden baþka bir þey deðil, çünkü tüm Venezüella kanallarý (sadece RCTV deðil) burjuvazi veya hükümet tarafýndan yönetiliyor ve tümü de böylesi ideolojileri propaganda ediyorlar.
14
Chavez hükümetinin kararýnýn gerçek nedenleri Eðer darbe RCTV’ye dönük saldýrýnýn nedeni deðilse, çünkü darbe ortada yoksa ve darbe hazýrlýðý da yoksa, ve bu kanalýn burjuva ideolojisi de kapatma nedeni deðilse, çünkü burjuva ideolojisi sadece RCTV’nin özelliði deðil, o halde þu soruyu sormak gerekiyor: RCTV’ye dönük bu saldýrýnýn gerçek nedenleri neler? Cevap bu deklarasyonun baþýnda söylediklerimizde
yatýyor: “Venezüella’da Hugo Chavez yönetiminin çeþitli araçlarla, toplumun farklý sektörleri üzerinde, özellikle de iletiþim araçlarý üzerinde kontrolünü artmasýyla rejimin sertleþmesi süreci yaþanýyor.” Ýspatý da þu, Chavez baþkan olduðunda hükümet Caracas’ta sadece bir kanalý kontrol ediyordu, bugün ise 6 kanalý kontrol ediyor. Daha yeni bir kanýt: tüm anket kuruluþlarýnýn yaptýklarý anket sonuçlarýnda Venezüella nüfusunun yüzde 65-80’i RCTV kanalýnýn kapatýlmasýna karþýlar. Chavez bu kuruluþlarý mahkum ederek cevapladý (en önemli iki kuruluþun lisanslarýný iki gün için askýya aldý) Bu konudaki argümaný “mali yasalarýn çiðnenmesiydi”. Chavez’in iletiþim alanýndaki bu politikasý politik alandakiyle bir araya geldi. Örneðin, toplumun tüm kesimlerini, özellikle de iþçileri bir araya getirmek için PSUV’un inþasý çaðrýsý yaptý. Bu nedenle de tüm iþçi örgütlerine bu partiye katýlma çaðrýsý yaptý, katýlmayanlarý da “karþýdevrimci” olmakla suçladý. Ayný zamanda sendikalarýn ve merkezlerinin “otonomisinin” bitirilmesi gerektiðini açýkladý. Bu da þu anlama gelir, tüm iþçi örgütleri PSUV’un kararlarýna boyun eðmek zorundadýr, yani Chavez hükümetinin. Latin Amerika’da RCTV gibi olaylar ilk deðildir Darbeci ya da gerici bir kanala saldýrý bahanesiyle, Chavez’in basýn özgürlüðü karþýtý tedbirleri, solun saflarýnda karýþýklýða neden oluyor, hatta hükümete muhalefet eden devrimci pozisyonlarda da. Bu sektörlerin büyük kýsmý, emperyalizme ve darbeci burjuvaziye karþý mücadele olarak gördükleri için Chavez hükümetinin basýn özgürlüðüne saldýrýsýný destekliyorlar. Bugün burjuvazinin bir kesimine yapýlan bu saldýrý, yarýn hükümete muhalefet etmeye cüret eden emekçilere yönelecektir. Bu
karýþýklýðýn sonucunda öncünün büyük bir kesimi þaþkýn ve Chavez’in aldýðý kararlarýn yeni olduðunu düþünüyorlar. Oysa durum böyle deðil. 1951 yýlýnda Arjantin’de General Peron, emekçiler üzerindeki totaliter kontrolünü daha da arttýrmak için, oligarþinin bir sektörünün mülkiyetindeki bir gazeteye el koydu. Peron tarafýndan kullanýlan argümanlar, bugün Chavez’in kullandýklarýyla aynýydý. Bu kararý destekleyen solun bir sektörü de vardý. Bununla birlikte, Nahuel Moreno’nun önderlik ettiði Troçkist hareketin bir sektörü, Peron’un demagojik söylemine aldanýlmasýna izin vermedi ve karara karþý sýký bir karþý duruþ gösterdi. Daha sonra 1955 yýlýnda Peron’u deviren darbecilere karþý iþçilere silah verilmesini hükümetten talep etti. Benzer bir durum 1938 yýlýnda Meksika’da yaþandý. Bu ülkede Lazaro Cardenas hükümeti, “gerici basýna” karþý bir kampanya baþlattý ve basýný sansürledi. Bu politika Komünist Parti ve onun kontrolündeki sendikalar tarafýndan desteklendi ve yüreklendirildi. O hükümet, emperyalizme karþý bugün Chavez’in aldýðýndan daha derin kararlar almýþtý, ve gerici basýn da sürekli saldýrý halindeydi. Buna raðmen, Leon Troçki, büyük Rus devrimcisi, o dönemde Meksika’da yaþýyordu ve Cardenas’ýn aldýðý karalarýn “oldukça ilerici” karakterde olduðunun altýný çiziyordu buna raðmen gerici basýna karþý kampanyanýn aldatmasýna izin vermedi. Durum üzerine bir makalesinde, basýn özgürlüðüne karþý alýnan bu kararlarýn gerçek sýnýf karakteri konusunda uyarýyordu. Ona göre, kampanyanýn öncelikli yöneliþi “gerici basýna boyun eðdirmek” bile olsa “sonuçlarý iþçi sýnýfý için aðýr olacaktýr(...)Teori ve tarihi deneyim gösteriyor ki, burjuva toplumunda demokrasinin kýsýtlanmasý, son tahlilde
kaçýnýlmaz biçimde proletaryaya yönelir” (Leon Troçki, Basýn özgürlüðü ve iþçi sýnýfý, 21/ 08/1938) Gerici basýna karþý saldýrýyý onaylayan ve cesaretlendiren Komünist Partili sendika liderlerine ayný makalesinde þöyle diyordu: “burjuva devletinin genel olarak kamuoyu üzerinde, özellikle de basýn üzerinde kontrolünü destekleyen bir iþçi sýnýfý lideri haindir. Eninde sonunda sýnýf mücadelesinin sertleþmesi her türden burjuvalarýn anlaþmasýný saðlar ve hepsi olaðanüstü yasalarla, yasaklarla, her türden “demokratik” sansürle iþçi sýnýfýna saldýrýrlar. Bunu hala anlamayan kiþi iþçi sýnýfýnýn saflarýný terk etmelidir.” Ve Chavez Hükümeti Sosyalist mi? Muhtemelen, bu makaleyi okuyan birçok okuyucu “Troçki’nin yazdýklarý burjuva hükümetleri için geçerlidir, oysa Chavez emperyalizme ve burjuvaziye karþý mücadele ediyor. Onun hükümeti 21. yüzyýl sosyalizmini temsil ediyor” diyordur. Böyle düþünenler hatalýdýr çünkü burjuva Chavez hükümetini “sosyalist” olarak görmekteler. Gerçekte Chavez’in “21. yüzyýl sosyalizmi”nin 20. yüzyýl reformizmininden hiçbir farký yoktur. Troçki þöyle söyler: “reformistler sosyalizmden sadece kutlama günlerinde bahsederler.” Toplantýlarda ve konuþmalarda Chavez, sosyalizmden, Lenin’den, Troçki’den bahsediyor. Fakat günlük politikasýnda, emperyalizmle anlaþmasýný katiyetle uyguluyor, üretim araçlarýnýn kapitalistlerin elinde kalmasý politikasýný sürdürüyor, petrol rezervlerinin büyük çokulusu tekellere geçmesi için anlaþmalar yapýyor, hükümeti en büyük burjuva kurumu tarafýndan destekleniyor, ordu. Bu þekilde düþünenler iki kez hatalýlar, çünkü “sosyalist” olmanýn Chavez’e gerici basýný sansürleme hakký verdiðini
düþünüyorlar. Rus Devriminin ana liderlerinden biri olan Troçki, farklý bir fikre sahip. Ona göre, iþçi sýnýfýnýn iktidarý aldýðý ve burjuvaziyi mülksüzleþtirdiði durumda, bile basýn özgürlüðünün kýsýtlanmasý, burjuva da olsa meþrulaþtýrýlamaz. “Fakat proletarya diktatörlüðünün çýkarý açýsýndan burjuva basýnýn yasaklanmasý ya da sansürlenmesi ne bir “programdýr” ne “ilke”, ne de ideal bir rejim. Bu tür kararlar zorunlu durumlarda ve geçici olarak alýnýr. Eðer burjuvazi iþçi devletine karþý açýkça ayaklanýrsa böylesi kararlar alabilir. Bu durumda basýn özgürlüðünün kýsýtlanmasýna iç savaþ koþullarýnda uygulanan diðer yasalar eþlik eder. Doðal olarak düþmana karþý toplarýn ve uçaklarýn yöneltildiði sýrada, düþmana bilgi merkezlerini sürdürme ve proletaryanýn ordusu içerisinde propaganda yapma izin verilemez. Fakat böylesi bir durumda, olaðanüstü kararlar, sürekli bir rejim haline gelirse, bütün özgürlükler tehdit altýndadýr ve kendi iþçi bürokrasisinin politik tekeli ile sonuçlanýr ve bu da bir yozlaþma nedenidir(...) Ýþçi devletinin esas görevi, polisiye araçlarla kamuoyunu susturmak deðil, sermayenin boyunduruðundan kurtarmaktýr. Bu da tüm üretim araçlarýnýn, iletiþim araçlarýnýn toplumun mülkiyetine geçmesiyle mümkün olur. Bu temel sosyalist ilke bir kez uygulandýðýnda, silahlarýný proletarya diktatörlüðüne çevirmeyen tüm fikir akýmlarý kendilerini özgürce ifade etme hakkýna sahip olmalýdýr. Ýþçi devleti, baský makinesi, kaðýt, daðýtým gibi araçlarý sayýsal güçlerine orantýlý biçimde kullanýmlarýna açmalýdýr. Devlet aygýtýnýn yozlaþmasýnýn temel nedenlerinden biri, Stalinist bürokrasinin devlet aygýtýný tekeline almasý ve Ekim Devriminin tüm kazanýmlarýnýn yok olma tehlikesiyle karþý karþýya kalmasýdýr.”
Gerici Basýna Karþý Mücadele Chavez basýn özgürlüðüne saldýrmaya karar verdiðinde, solun büyük bir kýsmý varomayan bir darbeyi bahane ederek hükümeti ve onun gerici bir kararýný desteklemiþlerdir. Böyle davranarak sosyalizm yararýna bir þey yapmamýþlardýr aksine basýn özgürlüðü için mücadeleyi emperyalizmin, Venezüella’nýn ve Latin-Amerikanýn en gerici burjuva sektörlerinin eline býrakmýþlardýr. Ýþçiler, gerici basýna karþý mücadelenin ana unsurlarýdýr, fakat basýn özgürlüðüne saldýrarak deðil. Bu konuda bir kez daha Troçki’den yararlanacaðýz: “Gerici basýna karþý boyun eðmez bir savaþ vermek zorunludur. Fakat iþçiler bu öneriyi kullanarak kendi basýnlarýna ve örgütlerine de vuracak bir yumruða da izin veremezler. Bugün devlet iþçi örgütleri için göreceli olarak daha iyi olabilir; yarýn bu hükümet düþebilir ve devlet aygýtý kaçýnýlmaz biçimde burjuvazinin en gerici sektörlerinin eline geçebilir. Bu durumda, tüm yasal sýnýrlamalar iþçi sýnýfýnýn aleyhine dönecektir. Sadece sorumsuz maceracýlar, günün ihtiyaçlarýyla böylesi bir tehlikeyi görmezden gelebilirler.” Troçki’nin fikirlerinden fazlaca yararlanmamýzýn nedeni, bugün de bütünüyle geçerli olmalarýdýr. Muhtemelen Venezüella iþçileri onun fikirlerinden haberdar deðiller. Buna raðmen doðal sýnýf içgüdüsüyle birçoðu benzer bir sonuca vardýlar. Sürekli Chavez hükümetini destekleyen Venezüella halkýnýn büyük bir kýsmýnýn, yapýlan anketlerde basýn özgürlüðü karþýtý bu kararý eleþtirdiði görülüyor. Þimdi, solun çoðunluðunun, özellikle de kendine Troçkist diyenlerin ayný þeyi yapmasý gerekmektedir. Sao Paulo, 19 Haziran 2007 15
Ernesto Gonzalez Yoldaþý Yitirdik 17 Aðustos Salý sabahý, Arjantin Troçkizminin ve Uluslararasý Ýþçi Birliði-Dördüncü Enternasyonal’in (LIT-CI) kurucusu Nahuel Moreno’nun yakýn mücadele arkadaþý, yýlmaz komünist yoldaþýmýz Ernesto Gonzalez’i yitirdik. 1952’den beri mücadelesini verdiði Morenizmin en eski temsilcisi olan Gonzalez yoldaþ, Arjantin’de devrimci Troçkizmin inþasýnda öncü rol oynamýþ ve Enternasyonal düzeyde de önemli görevler üstlenmiþti. Gonzalez yoldaþ son dönemde çalýþmalarýný Arjantin’de Troçkist-Morenist akýmýn tarihi üzerinde yoðunlaþtýrmýþ ve akýmýmýzýn temel baþvuru yapýtlarýndan biri haline gelen “Arjantin’de Ýþçi ve Enternasyonalist Troçkizmin Tarihi” adlý bir dizi kitap yayýmlamýþtý. Tüm yoldaþlara, Gonzalez’in ailesine ve dostlarýna en içten taziyetlerimizi iletiriz.
Hasta siempre, compañero Ernesto...
16