İmralı Süreci başkanlık sistemine bilet mi? Aylık Siyasi İşçi Gazetesi • Sayı: 49 • Mart 2013 • Fiyatı: 2 TL
BMC işçisi haklarını istiyor
» 6
Diktatörlük rejimiyle diyaloga ilişkin Suriye devrimci solunun tutumu
»
14
İmralı Süreci bağlamında gündeme gelen ve ana fikri başkanlık sistemi verelim, özerk yerel yönetim ve “kültürel otonomi” alalım denkleminden demokratik cumhuriyet çıkar mı? Eğer Başbakan...
» 8-9
Barış ve özgürlüğün garantisi, emekçilerin ve halkların mücadelesidir! İmralı görüşmeleriyle yeniden başlayan müzakere sürecinde yaşanan her yeni gelişme, AKP hükümetinin çerçevesini çizdiği “çözüm”ün sınırlılıklarını ve bu “çözüm”ün arkasında yatan hedefleri, yeniden gündeme getiriyor. Halkların Demokratik Kongresi (HDK)’nin “Barış için Eşitlik, Çözüm için Müzakere” sloganıyla başlattığı kampanya sürecinde, Sinop ve Samsun’da yaşananlar, bu bağlamda önemli bir yere oturuyor. HDK heyetinin Karadeniz seyahatinin bir grup ırkçı faşistin “provokasyonu”yla engellenmesi, tüm adres şaşırtma çabalarına rağmen hükümetin sorumluluğundadır. En küçük bir işçi, öğrenci eylemini, toplumsal muhalefet gösterisini dahi en sert yöntemlerle bastırmakta parlak bir sicili olan veya Başbakan’ın ya da herhangi bir hükümet temsilcisinin ülke içinde yaptığı seyahatlerde kuş uçurtmayan, adeta terör estiren kolluk kuvvetlerinin; küçük bir faşist kitleyi dağıtmaması ve HDK heyetinin güvenliğini sağlamaması, hükümetin bilinçli bir tercihidir ve “anlamlı” bir mesajı barındırmaktadır.
çabalarının yansımaları. BDP heyetine ilişkin tartışmada hükümet, BDP’yi eşit bir muhatap olarak görmediğini ve BDP’den yegane beklentisinin, kendisinden beklediği “rolü” oynaması olduğunu, açık bir biçimde vurgulamanın peşinde. Öte yandan, hükümet tarafından kamuoyunda, “4. Yargı Paketi” ile KCK tutuklularının serbest bırakılacağı beklentisi yaratılırken, paketin kapsadığı değişikliklerin, binlerce KCK tutuklusunun oldukça bir kesimini etkileyeceği açığa çıkmaya başlıyor.
AKP hükümetinin Kürt sorununun “çözümünden” anladığı, AKP hükümeti, “çözüm” projesinin sınırlarını sarsabilecek, müza- PKK’nin silahsızlandırılması ve Kürt halkının seferberlik sürecikere sürecinde elini zayıflatabilecek herhangi bir gelişmeye veya giri- nin sona erdirilmesidir. Bu nedenle, hükümetin tutumu, çözümde şime müsaade etmeyeceğini bir kez daha açıkça ortaya koymaktadır. “samimi” olup olmadığı üzerinden değil, bu temel üzerinden değerHükümet açısından gerçekleşebilecek en büyük tehlike ise, Türkiye lendirilmelidir. Bu süreçte, Kürt halkının elde edeceği her kazanım, işçi sınıfının ve emekçilerinin Kürt halkının haklarını sahiplenmesi kuşkusuz ki, mücadelesinin ürünü olacaktır ve koşulsuz biçimde ve desteklemesi; Kürt ve Türk işçileri arasında oluşacak mücadele desteklenmelidir. Fakat Kürt halkının ulusal demokratik haklarının birliğidir. Buna yönelik en küçük girişim, hükümet açısından, baş- kısmi kazanımlar cenderesine hapsedilmemesi, mevcut baskı rejimitan ezilmeye mahkumdur. HDK’nin Karadeniz kampanyasının, nin, Kürt halkının ve emekçilerin seferberlikleriyle köklü bir biçimkendi nesnel hedeflerinden bağımsız olarak, devletin alarm zillerini de dönüşüme uğratılması sayesinde sağlanabilir. Bunun için ise, aynı çaldırması, bu çerçevede değerlendirilmelidir. baskı rejimine karşı mücadele eden işçi sınıfının ve Kürt halkının, Türk ve Kürt işçilerin mücadele birliği için her zamankinden çok İmralı’ya gidecek BDP heyetinin belirlenmesi ve “4. Yargı Paketi”ne ilişkin tartışmalar da, hükümetin “dizginleri elinde tutma” çaba sarf etmemiz gerekiyor. Hakiki barış ve özgürlük, emekçilerin ve halkların mücadelesiyle gelecek!
Papa’nın hesabı Tanrı’ya havale (mi?)...
»4
Doktoralı işsiz olmayacağız!
»5
Tunus: Şükrü Belaid’in katilleri araştırılsın ve cezalandırılsın!
» 15