Ic49

Page 1

Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için

iþçi cephesi Yeni Dönem sayý: 49

Mart 2008

http://iscicephesi.org

Sýnýr ötesi iþgal: yitirilen yüzlerce can… Tuzla tersaneleri: yitirilen onlarca can…

ölümleri durduralým

ölümün deðil yaþamýn kazanmasý için

iþçi sýnýfý ön saflara Gündem ve Politika Tekel Satýldý, Ýþçiler Direniþte! Emekçilere Yýkým, Milletvekillerine Kýyak Her Yerde Kan Var

syf. 2-9

Sýnýf Mücadelesi

syf. 10-15

Tuzla Tersanelerinde Ýþ Cinayetleri Davutpaþa Patlamasýnýn Hatýrlattýklarý... Emek güncesi / Fabrikalardan mektuplar

TSK Güney KÜrdistan’a Niçin Girmiþti? Yahya Menekþe Ýlk Deðil... Ama Son Olsun 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü

Arka Kapak

syf. 16

Çejna Newroz Pirozbe!

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR

1


ÝLAN TAHTASI

GÜNDEMDEN...

Tekel Satýldý, Ýþçiler Direniþte!

Özelleþtirme Ýdaresi Baþkanlýðý tarafýndan satýþa çýkarýlan ve 22 Þubat’ta yapýlan ihalede Tekel Sigara Ýþletmesi’ni 1.72 milyar dolarla British American Tobacco (BAT) aldý. Ýhale Ankara’da Hilton Oteli’nde gerçekleþtirilirken, dýþarýda da iþçiler bina önünde protesto eylemi yaptý. Tek Gýda-Ýþ üyesi iþçiler, önce AKP Genel Merkezi’ne, ardýndan da Hilton Oteli’ne siyah çelenk býraktý. Ýstanbul’da AKP il binasý önüne giden Cevizli Tekel iþçileri, bina önüne siyah çelenk býrakmak istedi. Ýþçileri daðýtmaya çalýþan polis, biber gazý ve coplarla saldýrdý, 12 iþçiyi gözaltýna aldý. 2 iþçi saldýrý sýrasýnda yaralanarak hastaneye kaldýrýldý. Polis, oturma eylemi yaparak direnen iþçilere ikinci kez saldýrdý. Çok sayýda iþçi yaralanýrken, bazý iþçiler baygýnlýk geçirdi. Ýþçiler “IMF’nin itleri, sattýrmayýz KÝT’leri”, “Ýþçiye deðil IMF’ye barikat” sloganlarý atarak, gözaltýna alýnan arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmasýný istedi. Ýþçiler, Cevizli’ye dönerek fabrikalarýna kapanma eylemini baþlattýlar. Samsun, Tokat, Adana ve Bitlis’te de Tekel iþçileri çelenk býrakma eylemleri düzenlediler ve zaman zaman polisle çatýþtýlar. *** Bankalarý yaðmalamaktan, madenleri tanýdýklarýna peþkeþ çekmekten gözü dönen hükümet, patronlarýn cebini dolduracak Tekel satýþýna karþý fabrikalarýný savunan iþçilere meydan dayaðý attýrdý. “Toplumun güvenliði için” çalýþanlarýn vergileriyle oluþturulan polis teþkilatý, toplumdan ziyade patronlarýn, çalýþanlarýn sýrtýndan geçinenlerin güvenliði için kullanýlýyor. Seçim zamaný sevimli görünmek için taklalar atan AKP mensuplarý, haklarýný savunmak için parti binalarýnýn önüne gelen iþçileri gördüklerinde “Müslüman kardeþlerine” en samimi korkularýyla dayak attýrmaktan da çekinmediler. Buna sessiz

kalan tüm siyasi partiler de hükümetten ve esasýnda patronlardan yana olduklarýný açýklamýþ oldular. Kitleleri iþçi marþlarý eþliðinde hâlâ mitinglere çaðýran Kanaltürk ekibi, Tekel iþçilerini desteklemek için bir otobüs olsun kaldýrmadý. Yüksek sendika bürokratlarý, aylýklarýyla geçindikleri iþçileri bir baþlarýna býrakarak patron sofralarýnda alem yapmaya devam ettiler. Ýþçilerin örgütlü eylemi, emekçi öðrencileri, ezilen kesimleri ve cumhuriyet mitinglerinde kandýrýlan kitleleri bir araya getirecek ve -onlardan hiçbir maddi çýkar saðlamaksýzýn- yönlendirebilecek tek güçtür. Onlarýn ne oylarla saðlama almalarý gereken koltuklarý, ne de komisyon alacaklarý ihaleleri var. Ellerindeki güç sýnýf bilinciyle hareket edip dayanýþtýklarý zaman eyleme dönüþüyor. Ne yazýk ki, bugün Tekel iþçisi yalnýz deðildir demek hatalý olur. Tuzla iþçileriyle, direniþteki fabrikalarla, yerel ve uluslararasý sendikalarla bað kurmamýþ Tekel iþçisi henüz yalnýzdýr. Bu haliyle, yapýlacak eylemlerin kamuoyunda ses getirmesi yeterli deðildir. Örgütlü ve dayanýþmayla verilecek mücadele ise hem ses getirir hem de gündemi deðiþtirir. Dikkat edilmesi gereken bir konu da þudur: “Tekel vatandýr, satýlamaz!” benzeri ulusal önyargýlara yenik düþen sloganlardan kaçýnarak sýnýf birlikteliðini ve dayanýþmayý vurgulamak. Çünkü bir yabancý iþçi Tekel iþçisine “vatanlarý elden gidiyor” düþüncesiyle el uzatmaz. Aksine, sýnýf dayanýþmasý patronlarýn çizdiði yapay dünya haritalarýný aþmak zorundadýr. Sýnýr, iþçiler ve burjuvalar arasýndadýr ve sloganlar da bunu vurgulamalýdýr. “Vatan” düþüncesiyle yola çýkmak bu yüzden eylemin kapsamýný daraltýr ve hedefini saptýrýr. Saldýrý dünya çapýnda iþçi sýnýfýna karþýdýr ve burjuvazi ancak sýnýf bilinci ve örgütüyle alt edilebilir. Salih Þimþek - 01/03/2008

Emekçilere Yýkým, Milletvekillerine Kýyak

2

TBMM Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’nun son þeklini vermek için üzerinde çalýþtýðý Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Tasarýsý’na eklenecek maddeyle milletvekilliði yapýp da emeklilik hakký alamamýþ olanlara ödenecek Temsil Tazminatý mevcut vekilleri de kapsayacak þekilde geniþletiliyor. Böylece temsil tazminatý adýyla milletvekillerinin yaklaþýk 1500 YTL zam almasý saðlanmýþ olacak. Milyonlarca çalýþanýn kazanýlmýþ haklarýný gasp eden, asgari ücrete 16 YTL zam yapýlmasýna sesini çýkartmayan milletvekilleri, söz konusu iþçi ücretleri olduðunda ülkenin ekonomik durumunu, PKK ile olan operasyonlarý öne sürerek zam yapmayý reddediyorlar ama sýra kendi zamlarýna geldiðinde “babalar” gibi zam yapmasýný biliyorlar. Halbuki görüyoruz ki mesele paranýn olmamasý deðil, paranýn kime aktarýlacaðý. Üstelik Sosyal Güvenlik Yasa Tasarýsý’ný halka reform olarak gösterip asýl reformu kendilerine yapacaklarý açýk. Yasa ile emeklilik yaþýnýn yükseltilmesi, emekli maaþlarýnýn yüzde 23 ile yüzde 33 arasýnda düþürülmesi ve birçok çalýþan iþçi ve emekçinin kazanýlmýþ haklarýný ortadan kaldýrýlmasý söz konusu olacak. Görüyoruz ki tüm bunlar haklarýmýzý savunmak için deðil kendi bütçelerini daha fazla arttýrýp, doyumsuz bir þekilde iþçi ve emekçiler olarak bizlerin haklarýna saldýrmak için yapýlýyor. Bizler Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigorta Yasa Tasarýsý’nýn iþçi sýnýfý ve emekçiler için reform olmadýðýný bilmeli ve bu yasanýn yürürlüðe girmesini engellemeliyiz. Hayat Sezen - 01/03/2008


Her Yerde Kan Var! Hükümet çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Toplumun bütün sinir tellerini germekten çekinmeyen hükümet militarizmin dilini ve yöntemini benimsedikçe askere daha fazla yanaþýyor, baský ve þiddet rejiminin çözüm yöntemini her durum ve anda uygulamayý sýradanlaþtýrýyor. Topluma ekilen milliyetçilik tohumu sürekli kýþkýrtma ve gerilimle beslenerek þovenizm ortak bir kimlik haline getiriliyor. Milliyetçi-þovenist besleme ve kýþkýrtma altýnda kin ve nefretle düþman arayýþýna yönlendirilen kitlelere düþman olarak önce Kürt halký sunuluyor. Peþinden Ermeniler, solcu-devrimci kesimler, iþçiler ve sendikacýlar, aydýnlar ve demokratlar, baþka din ve mezhep mensuplarý, eþcinseller ve farklý olan herkes düþman korosuna yerleþtiriliyor. Psikolojik harp yöntemleri medya aracýlýðýyla çoðaltýlýp ortak davranýþ kalýplarý haline getirilirken çoðu kez bu düþmanlýk gizli-kapaklý deðil açýk-seçik bir þekilde sergileniyor: sözde vatandaþ, ilelebet düþman tarifleri bir yanda, kadýn-çocuk yanlýþ yapandan hesap sorulur tehdit ve uygulamalarý diðer bir yanda. Cizre’de polis panzeriyle ezilen genç Ýþte bu politika son kurbanýný 15 Þubat’ta Cizre’de aldý. 16 yaþýndaki Yahya Menekþe polis panzeri altýnda can verdi. Militarizmin dili ne kadar ayrýmcý ve acýmasýz ise uygulamasý da ayný oranda þiddet ve nefret dolu oluyor. AKP’li Adalet Bakaný Irak’a gerçekleþtirilen sýnýr ötesi iþgalin sonucu elde edilen 240 ölüden o kadar memnun ki Daðlýca’nýn hesabýný sorduk açýklamasýný kin ve nefret dolu gözlerle ifade etmekten kendini alamýyor. Daðlýca baskýnýnda esir düþen askerleri ölmedikleri için vatan haini ilan edip, yaþadýklarýna sevinmiyorum diyen adamdan bahsediyoruz. Birileri ABD sözüyle iþgalden vazgeçtik diye hayýflana dursun bilinmeli ki iþgal edeni de bir gün gelir iþgal ederler… Kan ve gözyaþý üzerine saltanat kuracaðýný ve o saltanatýný da 1000 yýl yaþatacaðýný sananlar mezarlýðýdýr tarih. Ders almayanlar yaþayarak tecrübe ederler; sonrasý ne çare… Saðlýk reformu adý altýnda yýkým; kýdem tazminatlarý tehlikede; iþsizlik sigorta fonu sermayeye teþvik… Uzun süredir ifade ettiðimiz üzere iþçi sýnýfý, emekçi halk ve toplumun tüm ezilen ve sömürülen kesimlerinin geleceði yok edilmek isteniyor. Baþýný AKP hükümetinin çektiði, muhalefet bozuntusu CHP ve MHP’nin de sonuna kadar desteklediði, patronlarýn ise zil takýp oynadýklarý “reform” adý altýnda gerçekleþtirilen saldýrýlardan bahsediyoruz. Bu

GÜNDEM

Sýnýr ötesi iþgal: yitirilen yüzlerce can… Tuzla tersaneleri: yitirilen onlarca can…

süreci yýllar önce bir ekonomik karþý devrim süreci olarak tarif ettiðimizde abarttýðýmýz söylendi. Tüm sosyal güvenlik sistemi yerle bir edildi, ediliyor. Önce esnekleþtirme adýna çalýþma þekil ve þartlarýna ait yüz yýlý aþkýn kazanýmlar yitirildi. Çalýþma gün ve saatleri, tatil ve dinlenme süreleri yoðun sömürüye uygun hale getirildi, getiriliyor. Ýþ güvencesi ve güvenliði yok edildi, ediliyor. Saðlýk ve emeklilik hakký ulaþýlmaz bir ayrýcalýk haline geldi, geliyor. Bitmedi! Zaten þu ana kadar çok az sayýda iþçinin yaralanabildiði iþsizlik sigorta fonunda biriken paranýn sermayeye peþkeþ çekilme hazýrlýðý baþladý. Bitmedi! Sendikalarýn kimse dokunamaz, yýkarýz ortalýðý dedikleri kýdem tazminatý tarihe karýþmak için gün saymaya baþladý. Kuþkusuz kazanýlmýþ haklarýmýzý korumak ve hakkýmýz olaný almak için asla mücadele etmekten vazgeçmeyeceðiz. Diðer yandan karþý karþýya olduðumuz saldýrý yeni bir dönem anlamýna geliyor: daha yoðun, daha sistematik, daha da saldýrgan ve acýmasýz bir sömürü dönemi… Bu nedenle ekonomik bir karþý devrim süreci demiþtik, diyoruz… Ankara’da tekel iþçilerine dayak Ýþçi ve emekçiler de toplumun diðer tüm kesimleri gibi taleplerini dile getirme hak ve özgürlüðüne sahiptir. Bu hak ve özgürlükler keyfe keder nedenlerle kýsýtlanamaz, engellenemez. Bu þekil engeller koymak, kýsýtlamalar getirmek gayri meþrudur ve sorunlarý ancak baský ve þiddetle çözebilen rejimlere özgü bir durumdur. Ankara’da Tekel’in özelleþtirilmesine karþý çýkan iþçilerin baþýna gelen de tam olarak budur. Ýþçiler sadece eylem haklarýný kullanmak istedi. Buna karþýlýk polis panzerle tazyikli su sýkýp, iþçilere meydan dayaðý attý. Hükümet iradesinin bu þekilde tecelli etmesi kuþkusuz bizi þaþýrtmýyor ama bunun bir önemi yok. Bilinmesi gereken hükümetin polis gücüyle sergilediði bu tutumun

3


GÜNDEM

hem suç hem de gayri meþru bir davranýþ olduðu. Kendi koyduðu kural ve yasalarý hiçe sayan, ölçüsüz ve taraflý davranan, adaleti ayaklarý altýnda çiðneyen bir hükümet karþýsýnda iþçi sýnýfý ve emekçi yoksul halkýn hak ve özgürlük mücadelesi tabii ki meþru olacaktýr. Hem özelleþtiririm hem de karþý çýkan iþçileri pataklarým diyen böylesi bir hükümete karþý verilecek mücadelede iþçi ve emekçiler adalet duygusunun yitirildiði bu toplumun ve çaðýn hem vicdaný hem de cesareti olacaktýr. Ýþçi ve emekçiler geçmiþte bunu defalarca yaptýlar, yine yapabilirler ve yeniden yapmalýlar. Tuzla tersanelerinde iþ cinayetlerine devam… Hükümet arsýzca davranmayý alýþkanlýk haline getirdi; vazgeçmeye de niyetli gözükmüyor. Tuzla tersanelerinde onlarca iþçi bile bile ölüme gönderildi; hükümet üç maymunu oynamayý tercih edip bu ölümleri yok saydý. Çalýþma Bakaný’nýn Tuzla’ya gidip, sözüm ona yerinde teftiþ yapýp utanmaz bir þekilde tersaneleri övmesi hafýzalarýmýzda tazeliðini koruyor. O bakan kiþi teftiþini yapýp gittikten sonra da iþçiler ölmeye devam etti. Ýþçilerin kararlý mücadelesi ve ölümlerin artýk saklanamaz, geçiþtirilemez hale gelmesi sonucu kamuoyunda Tuzla tersaneleri tekrardan ve daha yüksek sesle sorgulanmaya baþladý. Ýþçiler çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesi, ölümlerin durmasý, taþeronluk sisteminin tasfiyesi ve örgütlenme önündeki engel ve baskýlarýn kalkmasý adýna bir günlük grev kararý alýp, uyguladý. Bunun üzerine hükümetin O çalýþma bakaný, iþçilerin eylemle ne yapacaðýný anlamadýðýný, gerekeni yaptýklarýný ilan ediverdi. Kendi ziyareti sonrasý ölümler devam etmiþ olmasýna raðmen üstelik… Hükümetin bakaný böyle konuþursa polisi de gerekeni yapacaktýr; iþçiler ve sendikacýlar bir kez daha haklarýný ararken meydan dayaðý yiyip, gözaltýna alýndý. Nereye Kadar?

4

Hükümet, büyük baþarýlara imza attýðýný, 85 yýllýk cumhuriyetin en baþarýlý icraatlarýný gerçekleþtirdiðini, kendilerinden önceki tüm hükümetlerin 80 yýlda yaptýðýndan daha fazlasýný 6 yýlda yaptýðýný ilan ediyor. Diðer yandan Tuzla tersane iþçilerinin onlarcasý peþ peþe “kaza” denilen cinayetler sonucu ölüyor; bunun üzerine iþçiler meþru ve yasal haklarýný kullanmak istiyor ve sonuçta hükümet ve bakaný piþkince, arsýzca laflar ediyor; polis, haklý olup, hakkýný arayana baský ve þiddet uyguluyor. Sizce bu hükümet adil mi? Bu hükümet adil deðil. Adaletin olmadýðý yerde kuþkusuz ne boyun eðeceðiz ne de kýrýntýlar için dileneceðiz. Hak ve özgürlüklerimiz için

verdiðimiz mücadele doðrudur, meþrudur ve adildir. Hakkaniyetin olmadýðý yerde iþçi sýnýfý, emekçiler, ezilen ve sömürülen tüm kesimler daha iyi ve insani bir yaþam mücadelesi vermekten alýkonulamaz. Özgürlük mü? Mücadele için saflara… Her zaman gözünü hýrs bürümüþ iktidar sahipleri özgürlüðü de, ekmeði de gereðinden bile çok verdiklerine emindir. Bugün de üniversitelere “türbanlý” (baþörtülü) öðrencilerin alýnmasýnýn önünü Anayasa’yý deðiþtirerek saðlayan AKP ve kendine yakýþan ortaðý MHP ayný þekilde büyük bir lütuf gösterdiklerine eminler. Ýnsanlýk onurunu ayaklar altýna alan tüm yasaklar, baþta ifade ve örgütlenme özgürlüðü olmak üzere sýnýfsal, cinsel, dinsel vb tüm yasaklar tabii ki kaldýrýlmalýdýr. Evet, tüm yasaklar kaldýrýlmalýdýr. Lakin iþçi sýnýfý ve emekçiler mücadele deneyimleriyle bilirler ki ne haklar ne de özgürlükler birileri tarafýndan bahþedilemez. Oy için, çýkar için, hesap-kitapla yapýlana özgürlük denmez; bu þekilde özgürleþme de olmaz. AKP, MHP ve yandaþlarý bir yasaðý kaldýrma numarasýyla Türkiye’yi özgür kýldýklarýna insanlarýn inanmasýný istiyorlar. Tarih boyunca benzerlerinin yaptýðý gibi AKP’de dini kullanarak kitleleri uysallaþtýrma, uyuþturma, uyutma fýrsatýný her aþamada kullanmaktan geri durmuyor. Ve bu konuda AKP’yi ne MHP ve CHP ne de TSK ve TÜSÝAD yalnýz býrakmýyor. Çünkü bu iktidar güçleri için din daima kitleleri pasifize etmenin en baþta gelen araçlarýndan biridir. Diðer yandan kuþku yok ki insanlar baþkalarýna doðrudan ve/veya dolaylý olarak zarar vermeyecek þekilde hayatlarýný istedikleri þekilde yaþama özgürlüðüne sahip olmalýdýr. Lakin sýnýflý bir toplumda sýnýflar üstü bir özgürlük ve demokrasiden de bahsedilemez. Ýþçi sýnýfý, emekçi yoksul halk, tüm ezilen ve sömürülenler olarak biliyoruz ki söz konusu burjuva kâr düzeni olduðunda tüm dünyada kapitalist sömürü ve dini baðnazlýk daima kol kola yürür. Soru þudur: toplumun en geniþ kesimleri için hak ve özgürlüklerin elde edilmesini gerçekten kim ister ve yapma iradesini gösterebilir? Bir tek iþçi sýnýfý ve emekçilerin düzeni tüm ezilen ve sömürülenler için gerçek ve kalýcý özgürlük seçeneðine sahiptir. O noktada türbanlý ya da deðil, parasýz pulsuz da olsa o kapýlar önlerinde sonuna kadar açýk olacaktýr. Ne 301’in kin ve nefreti ne TMY’nin baský ve þiddeti ne de sýnýfsal, cinsel ya da dini bir ayrým ve ötekileþtirme insanlarý hiçleþtiremeyecektir. Zor ya da imkansýz mý diyorsunuz! Ýstemekle iþe baþlayabilirsiniz. Ýnanmak size eþlik edecektir. Mücadele ise devam ediyor. Saflarda her zaman, hepimiz için yer var… Ýþçi Cephesi 02/03/2008


TSK Güney Kürdistan’a Niçin Girmiþti? Türk Silahlý Kuvvetleri’nin, PKK’yi tasfiye etmek hedefiyle, 21 Þubatta Güney Kürdistan topraklarýna baþlattýðý kara operasyonu, 8 günlük bir saldýrýnýn ardýndan ani bir kararla sona erdi. Hem askeri, hem siyasi açýdan tam bir fiyasko ile sonuçlanan operasyon ABD’nin desteðiyle baþlamýþtý, yine ABD’nin “yeterlik” vermesiyle son buldu. Her ne kadar Genelkurmay hedeflerine ulaþmýþ olduklarýný ifade etse de, ne PKK’nin tasfiyesi konusunda ciddi bir yol alabilmiþler, ne de yayýlmacý hayallerinde en ufak bir kazaným elde edilebilmiþlerdir. Neredeyse her gün alýndý haberleri gelen Zap vadisi, bir türlü ele geçirilememiþ ve gerillanýn direniþi kýrýlamamýþtýr. Türk ordusu, bir yandan ABD’den gelen talimat, ama daha önemlisi direniþin etkisiyle geri çekilmek zorunda kalmýþtýr. Ancak baþarýsýzlýðýn üzerini örtmek için aðýr hava þartlarý bahane edilmiþ ve hedeflere ulaþýldý yalaný söylenmiþtir. Ayrýca Türk Silahlý Kuvvetleri, Daðlýca baskýný nedeniyle ciddi oranda kaybettiði prestiji yeniden kazanmak bir yana, burjuva medyanýn desteðine raðmen, daha da kaybetmiþtir. Öyle ki savaþ çýðýrtkaný ordu yardakçýsý muhalefet partileri MHP ve CHP bile operasyonun bitiþini eleþtirmiþtir. Bunun karþýlýðýnda da Yaþar Paþa’nýn tehditlerinden nasiplerini almýþlardýr. Öte yandan operasyon sonunda burjuva devletin yarattýðý yalan perdesi yýrtýlmýþ, gerçek bilanço ortaya çýkmýþtýr. 8 günün bilançosu aðýrdýr. Sekiz günlük seferin sonucunda, devletin resmi rakamlarýna göre, 27 güvenlik görevlisi ölmüþtür (PKK kaynaklarýna göre bu sayý daha fazla), ki bunlarýn arasýnda rütbeli subaylar var, ayrýca bir helikopter düþmüþ, birçok silah ve ekipman zayi edilmiþtir. Kaybýn bir de ekonomik yaný vardýr, nedeni belirsiz bu operasyon için büyük paralar harcanmýþtýr. Bu kayýp da, zam olarak sofralarýmýza gelmiþtir, gelmeye devam edecektir. Sekiz günlük

operasyon sonucunda kazaným denen þey bir dizi gerilla ölümü, tehditler, zarar gören kamplardýr. Sonuç gerçek bir fiyaskodur. Askeri açýdan fiyasko, ekonomik açýdan fiyasko, siyasi açýdan fiyasko. Oysa her þey ne kadar “güzel” görünüyordu Genelkurmay kameralarýndan… Sýnýra yapýlan asker sevkýyatlarý, sorti yapan uçaklar, bordo bereliler, seçilmiþ birlikler, beyaz kamuflajlý manken gibi askerler. Burjuva medya ne de güzel savaþ çýðýrtkanlýðý yapýyordu. Ölmeye, öldürmeye gitmeyi övgüyle anlatan televizyonlar, gazeteler… Bombardýmanlarý savaþ oyunu gibi aktaran ünlü televizyon spikerleri, yorumcularý, gazeteci müsveddeleri… Televizyonlarda stratejiyi haritalarla anlatan emekli subay ve istihbaratçýlar… Ve utanmazca verilen ölüm istatistikleri…

Bu operasyonla PKK’nin bitmeyeceði, bundan önceki birçok baþarýsýz kara operasyonunda da görülmüþtü. PKK gibi halklaþmýþ, hem ulusal hem de uluslararasý alanda güçlü bir örgütlenmeye ulaþmýþ bir hareketi böyle bir operasyonla bitirebilmek mümkün deðil. Askerin ilerlemede çektiði zorluk ve verdiði kayýplar da bunun göstergesi. Kürt sorununda imha ve inkardan baþka bir politikasý olmayan Türk devletinin, böylesi kanlý operasyonlara girmiþ olmasý onun rejim yapýsýna da uygundur. Eðer Türk devletinin imha ve inkar dýþýnda bir politikasý olsaydý, Kürt önderliðinin en basit temel demokratik istemlerini dikkate alýrdý. Ama almadý, hep inkar etti, hep imha etmek istedi. Çünkü bu baský rejimi, gücünü ve meþruiyetini bu haksýz savaþtan alýyor. O yüzden Kürt sorununu çözmek gibi bir niyetleri yok.

5


ABD Destekli Bir Operasyon Operasyonun gerçek hedefleri konusunda tam bir açýklama olmasa da, ana hedef PKK karþýsýnda kaybedilen ulusal ve uluslararasý prestijin yeniden kazanýlmasýydý. Operasyonun ayrýca hem PKK önderliðine dönük bir tasfiye giriþimi, hem yerel Kürt yönetimine dönük bir sindirme harekatý olduðunu, hem de bölge devletlerine dönük bir güç gösterisi olduðunu söyleyebiliriz. Herkesin sorduðu soru þu: Bugüne kadar PKK’nin bölgedeki varlýðýna izin

6

veren ABD neden bugün operasyona izin verdi ve 8. günde hýzla kesilmesini talep etti? Bu operasyonda ortaya çýkan açýk bir gerçek var, ABD asla sadýk müttefiki Türk devletini bölge planlarýndan çýkarmaz, çýkarmayacaktýr. Bu, PKK önderliðinin unutmamasý gereken bir gerçektir. Ayný Öcalan’ýn yakalanmasýný saðlamasý gibi. Bu operasyonun istihbarat desteðini saðlayan, Barzani güçlerini bölgeden çeken ABD yönetimidir. Ancak ayný ABD önderliði Kürt müttefiklerini de kaybetmek istememektedir. Bu nedenle Türkiye ve Güney Kürdistan yönetimleri arasýndaki iliþkiyi geliþtirmeye çalýþmakta ve Türkiye’ye karþý silahlý mücadele yürüten PKK önderliðini de tasfiye etmeyi planlamaktadýr. ABD’nin operasyonun hýzla bitirilmesini istemesinin nedeni, Türkiye’nin bölgede uzun süre kalacaðýndan yerel hükümetin ve bölge devletlerinin duyduðu kaygý ve Güney Kürdistan’da artmaya

baþlayan tepkilerdi. ABD, Irak içerisindeki tek istikrarlý bölgesini istikrarsýzlýða sokmak istemediði için operasyonu durdurttu. Ancak bu durum ileride Türkiye’nin bölgeye yeniden girmeyeceði anlamýna gelmiyor. ABD’de gerçekleþen toplantýlarda hükümetin ve Genelkurmay’ýn verdiði vaatler operasyonun gerçekleþmesini saðladý. Þimdilik bu vaatlerin neler olduðunu bilmiyoruz. Ancak Güney Lübnan’a ya da Irak’a asker gönderme sözü verildiðini düþünüyoruz. Bu vaatlerin neler olduðunu önümüzdeki dönemde göreceðiz. Hatta belki de bedellerini ödeyeceðiz.

deðil, tüm Türkiye emekçilerini vurmaktadýr. Halklarý birbirine düþman eden, gençlerimizi öldüren, soframýzdaki ekmeðimizi küçülten, kafamýza inen polis copunu arttýran sýnýr ötesi operasyonlar bir kez daha yapýlmamalýdýr. Kürt sorununun baský ve þiddet politikasýyla çözülemeyeceði bugüne kadar defalarca kanýtlanmýþtýr. Kürt ve Türk halklarýnýn kardeþliðinin tesisi ve Kürt sorunun çözümü için, Kürt halkýnýn meþru temsilcileri muhatap kabul edilmeli, onlarýn da katýlýmýyla, baþta Kürt halký olmak üzere tüm emekçi halkýn taleplerini içeren, iþçiden emekçiden yana bir anayasa oluþturulmalýdýr. Anadilde eðitim

Operasyonlar Sadece Kürtlere Deðil, Tüm Emekçi Halka Dönüktür

hakký baþta olmak üzere, Kürt halkýnýn acil demokratik talepleri kabul edilmelidir. Siyasi tutsaklara ve tüm devrimci militanlara dönük þartsýz bir genel af çýkarýlmalýdýr. Kürt halkýnýn üzerindeki baskýlara son verilmelidir. Ancak böylesi bir zeminde Kürt sorununda çözüm için adým atýlabilir. Akan kan durdurulabilir.

Tüm bu kirli planlarýn ve onun sonucunda oluþan kanlý operasyonlarýn faturasýný ise canlarýný veren gencecik bedenler ve bu savaþý finanse etmek zorunda kalan emekçi halk ödüyor. Bölgede atýlan her merminin karþýlýðý daha fazla vergi, daha fazla zam olarak soframýza geliyor, gelmeye devam edecek. Savaþ bahane edilerek sosyal haklarýmýz gasp ediliyor, gasp edilecek. Kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasý tasarýsýnýn, sosyal güvenlik yasa tasarýsýnýn bugünlerde mecliste olmasý hiç de þaþýrtýcý deðil. Tüm bunlar gösteriyor ki bu operasyonlar sadece Kürt halkýný

12 Eylül Anayasasý laðvedilsin! Ezilen halklardan, iþçiden, emekçiden yana demokratik bir anayasa oluþturulsun! Emperyalist devletlerle ve onlarýn kurumlarýyla yapýlan tüm gizli anlaþmalar laðvedilsin! Fuat Karan 04/03/2008


Kürt genci Cizre’de polis panzeriyle ezildi…

Yahya Menekþe Ýlk Deðil… Ama Son Olsun! Abdullah Öcalan’ýn Türkiye’ye getiriliþinin yýldönümünde yapýlan protestolarda yine can kaybý yaþandý. Polis panzerinin ezdiði 16 yaþýndaki Yahya Menekþe hayatýný kaybetti. Bunun adý bile bile bir çocuðu öldürmektir. Polis göstericilerin attýðý taþlardan birinin Yahya Menekþe’nin kafasýna isabet ettiðini ve Menekþe’nin de bunun sonucunda öldüðünü açýkladý. Bu açýklamayý bir kýsým medya hiç bir araþtýrma yapma gereði duymadan, doðru kabul edip yayýnladý: Yahya Menekþe kafasýna taþ gelmesi sonucunda ölmüþtür… Medya o kadar inanmýþ ki otopsi raporlarýný dahi beklemeden, polis yalan söylemez mantýðýyla hareket etti. Halbuki bu konularda polisin sicili hiç de parlak deðil. Bazý olaylarý burada hatýrlatmakta yarar görüyoruz. Çok uzaða da gitmeyeceðiz. Mesela gazeteci Metin Göktepe, Uður kaymaz (13), Abdullah Duran (8), evinin balkonunda gösterileri izlerken Enes Ata (8), Mahsum Mýzrak (17), Ýsmail Erkek (8)… Liste uzayýp gidiyor. Bunlar hep polisin sebep olduðu ölümler. Metin Göktepe harici hepsi çocuk. Polisin iþlediði çocuk cinayetlerini yazmaya kalkýþsak sayfalar az gelir.

vatandaþýn hassasiyeti diyenlerde var. Mahkemelerde yargýlanan polis ya da asker suç iþleyenlerin ceza almamalarý, üstelik kahraman muamelesi görmeleri de çabasý. Peki çözüm nedir? Polisin pervasýzca cinayet iþlemesine fýrsat veren tüm yasalar iptal edilmeli, polisin silah kullanmasý sýnýrlandýrýlmalý, suça bulaþmýþ polis ve askerler derhal yargýlanmalý ve gereken cezalar verilmeli… Polisin sebep olduðu ölümler ancak bu þekilde engellenebilir. Ceza alacaðýný, yaptýðýnýn yanýna kâr kalmayacaðýný bilen polis ve asker daha dikkatli olmak zorunda olacaktýr. Böylece pervasýzca insanlarý öldüremeyecektir. Ceza almayacaklarýný hatta mükafat

alacaklarýný bilen polis ve askerler böylece insafsýzca davranýyorlar. Onlara hak ettikleri ceza verilmeli. Elbette Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan baþta olmak üzere onlarý cesaretlendirenler de, polis ve askeri bu cinayetleri iþlemeye cüret ettirenlerde, kýsaca asker ve/ veya sivil tüm sorumlular acilen yargýlanmalý, bunlarýn hesabý onlardan mutlaka sorulmalýdýr. Jiyan 01/03/2008

Bu Cesareti Kimden Alýyorlar? Baþbakan R. Tayyip Erdoðan 2006 yýlýnda Diyarbakýr’da meydana gelen olaylarda güvenlik güçlerine vurun emri vermiþti. Erdoðan teröre destek olan kadýnda olsa çocukta olsa öldürün demiþti. Cizre’de Yahya Menekþe panzerle ezilerek öldürüldü. Erdoðan, vatandaþýmýzýn huzuruna kast edenlere güle güle diyemeyiz, diyordu. Ýþte polise cesaret veren sözler bunlar. Bir tek bu mu? Elbetteki deðil! Demokratik haklarýný kullanan insanlara saldýran, faþist gösterilere

7


8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü

Kimliðimiz, Bedenimiz, Emeðimiz Bizim! 8 Mart burjuvazinin sýnýflar üstü bir nitelikle lanse ettiði gibi bir “Kadýnlar Günü” deðil, bir mücadele günüdür: Her türlü sömürüye ve ayrýmcýlýða karþý emekçi kadýnlarýn uluslararasý mücadelesini simgeleyen bir gündür! Bundan 151 yýl önce 1857’de New York’ta 40.000 kadýn tekstil iþçisinin “çalýþma saatlerinin düþürülmesi” ve “eþit iþe eþit ücret” talepleriyle greve gittikleri, ve akýbetinde aralarýndan 129’unun kolluk güçlerinin çýkardýðý yangýnda öldüðü gündür. 8 Mart, öldürülen bu 129 kadýn iþçinin anýsýna, 1910 yýlýnda 2. Enternasyonal’e baðlý olarak gerçekleþtirilen Uluslararasý Kadýn Konferansý’nda, Clara Zetkin’in önerisiyle, 17 ülkeden gelen 100 kadýn delege tarafýndan “Uluslararasý Emekçi Kadýnlar Günü” olarak kabul edilmiþtir. Bu niteleniþi ile önemli bir kavrayýþý yansýtmaktadýr: Kadýn ve erkek arasýndaki iliþki soyut deðil, tersine toplumun örgütleniþi sürecinde þekillenmiþ, sýnýflý toplum yapýsý içinde egemen üretim iliþkileri ile eklemlenerek iktidar biçiminde cisimleþmiþ somut bir iliþkidir. Ve tam da bu nedenle, kadýn ve erkek arasýnda eþitliðe dayalý bir iliþkinin kurulabilmesi bu eþitliði saðlayabilecek toplumsal koþullarýn yaratýlmasýný zorunlu kýlar. Baþka bir deyiþle, bugün kadýn sorunu, burjuvazinin lanse ettiði gibi, kadýnlarýn “yalnýzca” kadýn olduklarý için maruz kaldýklarý ikincil muamele ile sýnýrlandýrýlamaz; sorun, ayný zamanda, bu muameleyi miras almýþ ve bunun üzerinden üretim biçimi ile uyumlu olarak yeniden örgütlenmiþ bir iktidar yapýsýnýn varlýðý gerçeðidir. Daha açýk ortaya koymak gerekirse, bugün sorun salt erkek egemen sistem olarak ayrýþtýrýlamaz. Sorun, erkek-egemen kapitalist sistemdir. Yani “düþman”, bazý feminist çevrelerin çokça hedef gösterdiði gibi “erkek” deðildir. Nitekim, erkek de belli koþullarýn ürünü olan sosyal bir varlýktýr. Erkek-egemen sistem, hukuku ile, kurumlarý ile, eðitim sistemi ile, ahlakî

8

yapýsý ile bir bütündür ve birbirini besleyerek toplumsal cinsiyeti her gün yeniden üretir ve egemen sýnýf iliþkileri çerçevesinde egemen sýnýfýn çýkarýna olarak bu ayrýmý bir politika olarak her alanda tüketir. Bu bakýþ açýsý, kadýnýn bir cins olarak maruz kaldýðý ikincil muameleyi yadsýmaz; ancak bu muameleye karþý verilecek mücadele biçimini belirlemek açýsýndan önemlidir. Eðer bugün erkekegemen yapý kapitalist sistem içinde somutlaþýyor ve bizzat bu sistem içinde toplumsal bir olgu olarak yeniden üretiliyorsa mücadele de erkek egemen kapitalist sisteme karþý verilmek zorundadýr. Bu sistemin çifte sömürüsüne maruz kalan biz emekçi kadýnlar da bu mücadelenin baþlýca öznesi olmak durumundayýz. Evde hayatýn dolayýsý ile emeðin yeniden üretimini saðlayan biz kadýnlarýn emeði hep görmezden gelinir. Gelir saðlamadýðý gerekçesi ile ne ulusal gelir hesaplamalarýnda kullanýlýr ne de kadýnýn iþgücü olarak nitelenmesini saðlar. Öte yandan, iþyerinde hiçbir sosyal güvence olmadan esnek çalýþma koþullarýna ve düþük ücretlere mahkum ediliriz. Ýþsizlik en çok bizleri etkiler; çünkü kriz dönemlerinde iþten çýkarýlanlar ilk biz kadýnlar oluruz. Sonuçta kapitalist sistem içinde kadýn bir yedek iþ gücü olarak görülür; çaðrýldýðýmýz zaman bize hak görülen ücretle yetinmemiz, bize duyulan ihtiyaç sona erdiðinde ise “gerçek” yuvamýz olan evimize dönmemiz beklenir. Çünkü, çalýþmak bizler için bir hak deðil, “gerekli” koþullarda evin bütçesine sunduðumuz bir “katký”dýr. Tabi bu “katký”yý sunarken, çocuk bakýmý, ev bakýmý, yemek yapýmý gibi “temel” görevlerimizi de aksatmamýz gerekir. Öte yandan erkek-egemen sistemin bir sonucu olarak, yaþamýmýzý, meþruluðunu toplumun ahlaki yargýlarýndan ya da bizzat anayasanýn kendisinden alan kurumsallaþmýþ sistemli bir þiddete maruz kalarak sürdürürüz. 2007 yýlýnda yapýlan araþtýrmalara göre Türkiye’de 3 kadýndan 1’i hayatý boyunca dövülmektedir. Bir çok kadýn taciz ve aþaðýlanmaya maruz kalmaktadýr. Töre ve namus cinayetleri ise azýmsanamayacak kadar fazladýr. Devletin ise bu vakalarý önleyici kayda deðer hiçbir uygulamasý yoktur. Tersine kadýna yönelik þiddet doðrudan devlet eliyle de uygulanmaktadýr. Hakkýný arayan, sendikalaþma mücadelesi veren emekçi


8 MART

kadýnlar dövülmekte, gözaltýnda, hapishanede taciz ve tecavüz bir iþkence yöntemi olarak kullanýlmaktadýr. Öte yandan savaþlar da en çok biz kadýnlarý vurmaktadýr. Savaþlarda cinsel kimliðimiz bir savaþ ganimeti olarak görülür ve kitlesel tecavüzler sýk sýk bir silah olarak kullanýlýr. Ancak, özel mülkiyetin oluþumundan beri süren ve kapitalist sistem içinde katmerleþmiþ bu ayrýmcýlýk, baský ve þiddet kaderimiz deðildir. Bugün Irak’ta, Filistin’de dünyanýn dört bir yanýnda her türlü baský ve zulme karþý kadýn, erkekle omuz omuza mücadele etmektedir. Cinsel ve sýnýfsal kimliklerinin yaný sýra ulusal kimliklerinden dolayý da ezilen, baský gören Kürt kadýnlarý bugün önemli bir direniþ hattý örmüþlerdir. 1789 Fransýz Ýhtilali’nde, 1871 Paris Komünü’nde, Rusya’da Þubat ve Ekim Devrimleri’nde, kadýn, tarih boyunca hep toplumsal mücadelelerin en önünde ezilenlerden yana saf tutmuþtur. Bu mücadeleler içinde kendini tanýmlamaya baþlamýþ, üstüne biçilen rolleri geçici de olsa yýrtmayý baþarmýþtýr. Ancak, günümüze kadar hiçbir toplumsal deðiþim sýnýflý toplumlarý ortadan kaldýrabilecek, dolayýsý ile kadýnýn ezilmiþliðinin koþullarýný yok edecek niteliðe ulaþamamýþtýr. Bugün ise bu koþul sosyal proleter devrimi ile mümkündür. Kadýnlar için kurtuluþun ön koþulu günümüzde kapitalist sistemle eklemlenmiþ erkek egemen sisteme karþý mücadeledir; bu yolda mücadele de kapitalist sisteme karþý verilen kadýn-erkek ortak omuz omuza bir mücadeleden geçer. Bugün emperyalist kapitalist sistemin tüm ayrýmcý, baskýcý, sömürücü yöntemlerine karþý güçlü, örgütlü bir mücadele hattý oluþturulamamaktadýr. Bunun nedeni çaða damgasýný vuran önderlik krizidir. Bugün emekçi kadýný ve erkeði ile verilmesi gereken ortak mücadele özgürlüðün ve eþitliðin kapýsýný açacak, bu yol da en acil ihtiyaç olarak duran devrimci partinin inþasýdýr.

Fakat, bu tabi ki kadýn olarak sorunlarýmýzýn çözümünü bilinmeyen bir tarihe ertelemek anlamýna gelemez. Bugün bulunduðumuz her kurumda ve özellikle de sýnýf örgütlerimiz, meslek birliklerimiz ve siyasi gruplarýmýz içinde erkek-egemen iþleyiþ ve tavrýn eleþtirisini yapmak ve kadýnýn binlerce yýldýr süre giden ezilmiþliðini ve bu ezilmiþliðin üstüne sindirdiði alýþkanlýklarý aþabilmek adýna kadýna yönelik pozitif ayrýmcýlýðý istemek zorundayýz. Emekçi ve devrimci kadýnlar olarak kendi sorunlarýmýzýn özdeþliðini kavramak, çözümlerimizi üretmek ve taleplerimizi devrimci sýnýf örgütlerimiz içinde sýnýf mücadelesi talepleri ile birlikte örmek zorundayýz. Bu birbiriyle iç içe geçmiþ ve karþýlýklý olarak birbirini belirleyen iki boyutlu mücadele ekseninde, erkekegemen kapitalist sistemin barbarlýðýna bir dur diyebilir, sýnýfsýz, sömürüsüz, eþit ve hür yarýnlarýn kapýsýný aralayacak mücadelenin fitilini yakabiliriz. Tanýnmayan kimliðimiz, görülmeyen emeðimizle, adýmýza siyaset yapanlarýn gölgesinde baskýya, ayrýmcýlýða, sömürüye karþý sesimizi inadýna yükseltelim! Kimliðimiz, Bedenimiz, Emeðimiz Bizim! Cinsel þiddet cezalandýrýlsýn! Her mahalleye kadýn sýðýnma evi! Töre þiddetine uðrayan kadýnlar koruma altýna alýnsýn! Tüm iþyerlerinde negatif ayrýmcýlýða son! Eþit iþe eþit ücret! Ýþyerlerinde doðum öncesi ve sonrasý üçer ay ücretli izin! Her iþyerine kreþ ve emzirme odasý! Emekliliðimizi ve saðlýðýmýzý tehdit eden, ev-içi emeðimizi görmezden gelen, emzirme yardýmýný bir aya düþüren SSGSS Yasa Tasarýsýna Hayýr! Ücretli bir iþte çalýþmayan kadýnlar için, kocaya veya babaya baðlý olmayan ücretsiz saðlýk güvencesi ve emeklilik hakký! Mart 2008

9


Tuzla tersanelerinde iþ cinayetleri…

Ýþçilerin Hayatý Patronlarýn Kâr Hýrsýna Kurban Edilmesin “Dünyada yüz yýlda bir daha yakalanmayacak büyük bir gemi talebi ile karþý karþýyayýz. Pazar yeni yatýrýmlar için müsait. Bu talebin Tuzla tersanelerinde karþýlanmasýnýn imkaný yok. Yeni açýlacak tersaneler ile bu talepler ancak karþýlanabilir. Yoksa, bu talepler Ukranya, Rusya, Romanya gibi ülkelerce karþýlanýr. Yani bu talepler Türkiye’yi beklemiyor. Bunun Türkiye’de olmasý için var gücümüzle çalýþýyoruz. Konuyu olaðanüstü bir boyutta ele alýyoruz. Olabildiðince hýzlý hareket ediyoýruz.” (Tersaneler Genel Müdürü Sami Kabaþ; 30 Nisan 2004) Asýlýna bakýlýrsa bu alýntý tersane patronlarýnýn neden iþçileri ölümüne çalýþtýrdýklarýnýn açýk bir vesikasýdýr. Tuzla tersanelerinde son 10 yýl içinde gemi üretimi 10 kat arttý. Bugün tüm tersaneler yüzde yüz kapasite ile çalýþýyor ve 2012’ye kadar dolu olduklarýný açýklýyorlar. Tersanelerdeki gemi üretimi hýzla artarken, ayný hýzla iþçi ölümleride gerçekleþiyor. 1995’te 17 gemi inþa edilmiþken, bu rakam 2000 yýlýnda 21’e, 2001’de 29’a, 2002’de 38’e, 2003’te 44’e, 2004’te ise 113’e yükseliyor. Ýþte aþýrý üretim Tuzla tersanelerinde iþ cinayetlerinin gerçek sebebi. Çünkü patronlar artan taleple karþýsýnda kârlarýný artýrmak için, iþçileri 19. yüzyýl çalýþma koþullarýna mahkum ediyorlar. Gerisi teferruat.

10

Evet, Tuzla tersanelerinde neredeyse hergün bir iþçi, patronun maliyetleri artýrýr gerekçesiyle önlem almamasýndan dolayý iþ cinayetine kurban ediliyor. Bir insanýn hayatýný giderler hanesine eþ deðer gören baþka bir sistem olabilir mi? Burjuva basýn Tuzla’daki iþ cinayetlerini Davutpaþa’dakini olduðu gibi yeni keþfediyormuþcasýna haber yapmaya baþladý. Yani bugüne kadar basýn tarafýndan ilgi duyulmayan tersanelerdeki kötü çalýþma koþullarý birden bire basýnýn ilgisini mi çekti? Tuzla’daki artan iþ cinayetleri ve bunun topluma yayýlmasý sistemi tedirgin eden nedenlerden biridir. Yoksa tüm iþyerlerinin üç aþaðý beþ yukarý ayný çalýþma koþullarýný görmek mümkün.

Bugün iþ yasasýna, iþyerlerindeki saðlýk ve güvenlik kurallarýna uyulmasýný denetleme görevi Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðýna ait. Ancak ülkede denetlenecek 750 bin iþyeri var. Bu iþyerlerini denetleyecek olanlarýn sayýsý büro çalýþanlarýyla birlikte 610 civarýnda. Evet yanlýþ duymadýnýz 610 kiþi. Bu siyasý iktidarýn sýnýfsal bakýþ açýsýný yansýtmasý açýsýndan önemli bir tercihtir. Patronlar sömürü çarklarýna göstermelik dahi olsa kimsenin denetlemesine tahammül etmiyotlar. Tuzla tersanesinde çalýþan yaklaþýk 20 bin iþçinin yanlýzca 2 bininin kayýtlý olduðu belirtiliyor. Tersanelerde her ay 15-20 “kaza” oluyor. Yani tersane patronlarý, çalýþanlarýn yüzde 80’nini kayýt dýþý olarak çalýþtýrýyorlar. Kýsacasý çalýþan iþçilerinin hiçbirinin kaydý kuydu yok. Çalýþan iþçilerin kayýtlarý olmadýðýnda, baþlarýna gelebilecek herhangi bir iþ cinayetinde veya “kaza”sýnda patronlar rahatlýkla sorumluluktan kaçarlar. Geçen günlerde denize düþen bir iþçinin cesedini arayan yetkililer, altý ay önce ayný gemiden düþen bir baþka iþçinin cesedini çýkarýyorlar. Bir baþka olay ise, 6 yýl sonra tesadüfen mahkemede iþçinin iþ cinayetine kurban gittiði öðreniliyor. Tersanelerde iþçi ölümleri yeni olmuyor. 7 ayda 18 iþçinin, 1992 yýlýndan bu yana da 83 iþçinin iþ cinayetine kurban gitmesi, tersanelerdeki vahþi kapitalizminin geldiði boyutlarý göstermesi açýsýndan ürkütücüdür. Aþýrý üretim ve bunun sonucunda aþýrý kâr hýrsý, tersane patronlarýný pervazsýzca yaþanan iþ cinayetlerine göz yumuyorlar.


Ýþ kazasý mý, iþ cinayeti mi? Dünyada ve Türkiye’de patronlarýn kâr hýrsý yüzünden binlerce iþçi çalýþma koþullarýnda gerekli güvenlik önlemleri alýnmadýðý için ölüyor veya sakat kalýyor. Bu ölümler kapitalist düzen içinde “iþ kazalarý” olarak görülüyor. Oysa “kaza” bütün önlemlerin alýndýðý, iþçilerin güvencelikurallý çalýþtýrýldýðý ancak buna raðmen yaþanabilecek istisnai durumlar için kullanýlabilir. Halbuki, Türkiye’de yaþanan iþçi ölümleri incelendiðinde bu tanýma uyulmadýðý gün gibi açýktýr. Ýþte bunun adý iþ cinayetidir. Çünkü bu iþ cinayetlerinin yaþanmasýna sebebiyet veren patronlarýn aþýrý kâr yapma hýrsýdýr. Patronlar, iþçileri makinenin parçasý olarak görürler ve bundan dolayý iþçilerin çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesine yönelik harcanacak parayý gereksiz bir maliyet olarak deðerlendirirler. Ve bundan dolayý da önlem almaya gerek görmezler. Çünkü o kötü çalýþma koþullarýný kabul eden ve sömürülmeyi hazýr bekleyen, “gönüllü” binlerce iþsiz iþçi var. Bursa’da, Ümraniye’de, Davutpaþa’da ve son olarak Tuzla’da yaþanan ve yaþanmaya devam edecek olan ölümlere “iþ kazasý” demek mümkün deðil. Resmi rakamlara göre 1946 yýlýndan bu yana “iþ kazalarý” sonucu ölen iþçi sayýsý 55 bine, sakat kalanlarýn sayýsý 145 bine ulaþmýþ durumda. Yani 60 yýlda ortalama her yýla 900 iþçi ölümü düþüyor. Son 25 yýlda ise 30 bin iþçi ölmüþ. Buna karþý iþ kazalarýndan dolayý kaç patron ölmüþtür? Maalesef iþçileri daha uzun ve kuralsýz çalýþtýrmayý kendilerine meslek edinmiþ patronlar, iþçi ölümlerine de bir kýlýf bulmuþlar: eðitimsizlik ve dikkatsizlik… Yani iþçilerin ölmesine neden olan patronlar kâr hýrsý deðil, iþçilerin kendileridir. Ýþçilerin eðitimsiz olduklarý doðru deðildir. Patronlar gereken iþlerde zaten eðitimli iþçi çalýþtýrmaktadýr. Eðitimli iþçi çalýþtýrmak isteyen her patron binlercesini bulabilir. Ülkedeki meslek okullarýnda her yýl binlerce genç mezun olarak iþsizler ordusuna katýlmakta. Patronlar

tam tersine eðitimsiz, köyden kente yeni göç etmiþ, hatta mevsimlik olarak gelen iþçileri tercih etmektedir. Çünkü bu iþçiler asgari ücretin çok altýnda ücretlerle günde 12-14 saat, sendikasýz, siðortasýz ve en tehlikeli iþlerde çalýþabilmektedir. Tuzla tersanelerinde sýklýkla yaþanan iþ cinayetlerinin sonucunda çalýþma bakanlýðý göstermelik olarak müfetiþleri görevlendirdi. Raporlar açýklandý. Durumun vahim olduðu söylendi. Ama Tuzla tersanelerindeki patronlar tam gaz üretimlerine devam ediyorlar. Neden mi? Çünkü patronlarýn böyle pervasýzca davranmalarýna yasal olanak tanýyan AKP hükümeti var. Ýþ yasasý, iþ saðlýðýný ve güvenliðini saðlamayan iþyerlerine 88 YTL ile 904 YTL arasýnda para cezasý uyguluyor. Yani bir tersane iþçisinin bedeli belli olduðu gibi, tersane patronlarýnýn da neden önlem almadýklarýnda belli oluyor. AKPnin Çal(ýþ)ma Bakaný Faruk Çelik’in denetlediði bir tersane için “fevkalade” dediði Desan tersanesinde 4.5 ayda 2 iþçi iþ cinayetine kurban edildi. Çalýþma bakanýn beðendiði iþyeri böyle ise varýn gerisini siz düþünün. Patrona kýyak, iþçiye “þefkatli” cop Ýþçi düþmaný AKP hükümeti bugüne kadar Tuzla tersanelerinde yaþanan iþ cinayetlerine sessiz kaldý ve onlarý görmezlikten gelmeyi tercih etti. Sýklaþan cinayetlerin belli ki üstü yasal olarak örtülmeliydi. Devletin çalýþma bakaný görev baþýnda idi. Patronlar, sendikacýlar ve iþçiler üzerlerine düþen görevleri yerine getirmiþ olsalar idi, bu cinayetler olmazmýþ. “Sayýn” bakan da yerinden rahatsýz edilmez idi. Önce hamasi çýkýþlar yapan bakan daha sonra gerçek yüzünü gösterdi. Tuzla tersanelerindeki sýklaþan iþ cinayetlerinin ve Limter-Ýþ sendikasýnýn baskýlarýyla DÝSK göstermelik olarak 24 saatlik oturma eylemi kararý aldý. Eyleme katýlan binlerce iþçi “cinayetlerin

önü alýnsýn”, bundan sonra iþ cinayetleri olmasýn” gibi sloganlar attý. Tersanelerde yaþanan cinayetlere seyirci kalan kolluk güçleri, bundan sonra iþ cinayetleri yaþanmasýn diye eylem yapan iþçilere “þefkatli” coplarýný göstermekten çekinmediler. Bakan da Tuzla’da “ideolojik hesaplar var” diyerek gerçek safýný belli etti. Bakanýn belli ki istediði sendika ve sendikacý tipi, taþeron patronlarý savunan Dok Gemi-Ýþ sendikasý ve bu sendikanýn bürokratlarý; kraldan daha kralcý olanlar. Sonuç olarak; yaþadýðýmýz bu sömürücü düzen bizim kaderimiz olmamalý, olamaz. Ýþçilerin yaþam hakkýný bir makine parçasýyla eþdeðer gören bir düzen, bizim düzenimiz olamaz. Bu, düzen sahiplerine yakýþýr. Burjuvazi bugün, iþçilerin örgütsüzlüðünden ve daðýnýklýðýndan yararlanarak pervazsýzca saldýrýyor. Burjuvazi

ve onlarýn dalkavuklarý, iþçilerin kaný üzerinden saltanatlý ve þatafatlý bir hayat sürüyor. Oysa ki iþçiler þatafatlý bir hayatý deðil, insanca yaþamayý istiyorlar. Ýnsan onuruna yetecek bir ücret, her iþyerinde iþçi saðlýðý ve güvenliðinin alýnmasý, acil gidebilecekleri bir hastane, taþeronluðun kalkmasý, her iþçi için iþ güvenliði olmasý gibi talepler hepimizin ortak talepleridir. O zaman bugün daðýnýk ve örgütsüz olan iþçi sýnýfýnýn örgütlülüðü için herkes görev baþýna. Þahin Yýldýrým 01/03/2008

11


Davutpaþa Patlamasýnýn Hatýrlattýklarý ve Düþündürdükleri Kapitalist düzen insan hayatýný her geçen gün daha çok tehdit eder hale geldi. Burjuvazi fabrikalardaki insanlýk dýþý uygulamalarýyla iþçileri açlýkla, yoksullukla ve hatta ölümlerle daha da sömürüyor, sefalete ve ölüme sürüklüyor. Her yýl burjuvazinin açýklanan kazançlarý -ki bunlar artan kazançlardýr- aslýnda daha fazla sömürüldüðümüzün göstergesi. Bu sömürüye en güzel örnek ne yazýk ki 23 iþçinin ölüp 116 iþçinin yaralanmasý ve binlerce iþçinin iþsiz kalmasýna sebep olan Davutpaþa patlamasýdýr. Ýþçilerin insanlýk dýþý koþullarda çalýþmasý, her geçen gün “iþ cinayetlerinin” artmasý ve hiçbir þekilde hayat garantilerinin olmamasý bize, çalýþma koþullarýnýn dayanýlmazlýðýnýn hat safhaya ulaþtýðýný göstermektedir. Davutpaþa patlamasý baþka sektörlerden de sýk sýk haberlerini aldýðýmýz “iþ cinayetleri” gibi patron ihmalkârlýklarýndan doðmuþtur. Ve bu tip patronlar hiçbir zaman devletin desteðini arkasýnda eksik hissetmeden büyüyüp geliþmiþtir. Sonuç ise; iþçi ölümleri, on binlerin açlýðý ve sefaleti. Bu tür iþ cinayetlerinin büyük çoðunluðu ruhsatsýz iþ yerlerinin sebep olduðu ve bu tür atölyelerin binleri bulduðu gözler önündedir. Devlet bugüne kadar bunlara göz yumdu. Ruhsatsýz çalýþan yerlerden çok büyük kazançlar elde etti ve rant saðladý. Belediyeler geçmiþte (bu koþullarda çalýþan iþçilerin sýrtýndan) bu kadar rant elde ederken neredeydi? Yoksa kaçak çalýþtýrýlan binlerce iþyerinden habersiz miydi? Hiç sanmýyorum. Bu atölyeleri kendi kurdu, þimdi de köþeye sýkýþtýðý için çeþitli baskýnlarla kapatýyor ve iþsizlik yaratýp insanlarý sefalete sürüklüyor. Ýþte belediyelerin aldýðý önlemler; daha çok iþsizlik, daha çok açlýk, daha çok sefalet. Oysa biz bu senaryoyu

12

3 yýl önce de yaþamýþtýk. 9 Haziran 2005 tarihinde Ümraniye’de havai fiþek fabrikasýnýn patlamasýndan sonra da bu þekilde önlemler adý altýnda birçok ruhsatsýz iþ yeri kapatýlýp (ki ruhsatlý iþ yerlerinde de iþ cinayetlerini pek sýk görmekteyiz), yaralýlara maaþ baðlanýp, ölen iþçilerin ailelerine parasal yardýmda bulunulmuþtur. Peki sonuçta ne oldu? Ýþ cinayetlerinin önü kesildi mi? HAYIR. Yine iþ kazasý, yine iþsizlik, yine patlama ve ne yazýk ki yine iþçi ölümleri. Bu son tablo, aslýnda hiçbir þeyin deðiþmediðini, önlemlerin insanlarýn gözlerini boyamaktan baþka bir þey olmadýðýný apaçýk ortaya sermiþtir. Nitekim Davutpaþa katliamýndan sonra bölgeyi -göstermelik olarakdenetlemek isteyen yetkililere karþý patronlar kurnazca bir yöntem buldu. Ýþyerleri gündüz kapalý tutulup gece vardiyalarýna baþlandý. Dolayýsýyla bu iþyerleri denetlenemiyor! Patronlar için tabii ki ayný tas ayný hamam, ha gündüz çalýþtýrmýþ ha gece… Pekiyi bu durumu çalýþma bakanlýðý ve belediyeler bilmiyor mu? Bu olaylardan, burjuvazinin aslýnda ne kadar kayýtsýz olduðu ortadadýr. Burjuvaziye en büyük desteði veren devlet, iþçileri bu koþullarda çalýþmasýna göz yumarak ve burjuvaziye bu yolla daha çok rant saðlamak için sendikalaþma önüne duvarlar örerek elinden geleni ardýna koymamýþtýr. Ýþyerlerinde yerli yabancý kaçak iþçi çalýþtýrýlmasý, özelleþtirme ve özelleþtirme sonucu özelleþmiþ iþ yerlerinden çalýþan iþçi sayýsýnýn azalmasý (genelde sendikalý iþçiler buna maruz kalýyor), taþeronlaþtýrma, fason üretim, part-time çalýþma

(esnek çalýþma), eve iþ verme, çýrak ve stajyer iþçilerin çalýþtýrýlmasý vs. devletin hazýrladýðý sendika yasalarý çerçevesinde sendika örgütlenmesi önüne koyulmuþ engeldir. En büyük engel ise fason yerlerin çalýþtýrýlmasýyla, iþçi potansiyelinin muazzam bir kýsmýnýn bölünmesidir, çünkü belli bir iþçi sayýsýnýn altýnda çalýþtýrýlan iþ yerleri hiçbir þekilde sendikalaþamazlar. Oysa on binlerce iþyeri fason çalýþtýrýlmaktadýr. Bu yol ile bir avuç patron daha ucuza üretebilirken, iþçiler iliklerine dek sömürülmektedir. Öte yandan sendika bürokrasisi de bu insanlýk dýþý sömürüye gerekli tepkiyi kasýtlý olarak vermemektedir. Ancak her þeye raðmen sendikalar sýnýf mücadelesinin günümüzdeki en önemli araçlarýndan biridir ve biz iþçi ve emekçilere düþen görev bu aracýn canlanmasýnýn ve geliþmesinin yollarýný mücadelemizle açmaktýr. Burjuvazinin bitmek bilmeyen rant saðlama hýrsý her geçen gün iþçilerin daha da sömürülmesine sebep oluyor. Patronlar kâr elde edebilmek için kanýmýzý, canýmýzý ve hatta yaþamlarýmýzý istiyor. Ýnsanlýk dýþý uygulamalarla ve insanlýk dýþý koþullarda, iþ kazalarýyla bu dünyadan göçüp gidiyoruz, hem de hiç yaþamadan. Þunu unutmamalýyýz ki; tek kurtuluþumuz örgütlü mücadelemizdir. Ýnsanýn insana köleliðini yok etmek için örgütlenmeli, sýnýf mücadelemizi yükseltmeliyiz. Kurtuluþ Yok Tek Baþýna, Ya Hep Beraber, Ya Hiç Birimiz! Elgiz Yýldýz 01/03/2008


Emek Güncesi Samsun’da Ýþçiler Ýþyerlerine Kapandý Samsun’un On Dokuz Mayýs ilçesindeki Tekel’e ait Ballýca Sigara Fabrikasý’nda çalýþan yaklaþýk 800 iþçi, özelleþtirmeyi protesto etmek için kendilerini iþyerlerine kapattý. Fabrikadan dýþarýya çýkmayan iþçiler, özelleþtirmeye karþý sonuna kadar mücadele edeceklerini belirttiler. 23 Þubat’ta þalter indirerek üretimi durduran iþçiler, bir günlük aradan sonra 24 Þubat’ta tekrar üretime baþladý. Tekel Bayileri ve Toptan Satýcýlarý Federasyonu da Baþbakanlýk, Özelleþtirme Ýdaresi, Maliye Bakanlýðý ve Tekel Ýhale Komisyonu’na birer mektup yazarak Türkiye genelindeki 900’den fazla Tekel bayisi ve binlerce çalýþanýn iþini kaybetmekle karþý karþýya olduðunu vurguladý. Mektupta, bayilerin, tekel ürünlerinin daðýtýmý için yaptýklarý 100 milyonlarca dolar altyapý ve teknoloji yatýrýmýnýn çöpe gideceði vurgulanarak özelleþtirme faturasýnýn kendilerine çýkarýlmamasý istendi.

KESK’ten Uyarý Eylemi KESK’e baðlý Yapý-Yol Sen, dün yaptýðý yazýlý açýklama ile 12 Mart günü köprü ve otoyollarda iþ yavaþlatma eylemi yapacaðýný duyurdu.Yapý-Yol Sen Genel Baþkaný Haydar Arslan, kýdem süresi 5 yýlý aþan memurlara görev tazminatý ödenmesini içeren yasanýn yürürlükten kaldýrýlmasý, ek ödeme ile tapu kadastro çalýþanlarýnýn maaþlarýnýn artýrýlmasýný öngören taslaklarýn yasalaþmamasý nedeniyle 12 Mart günü köprü ve otoyollarda iþ yavaþlatacaklarýný, tapu sicil, kadastro, bayýndýrlýk müdürlükleriyle Ýller Bankasý ve karayollarýnda iþ býrakacaklarýný açýkladý. Arslan, yaptýðý yazýlý açýklamada, kýdem süresi 5 yýlý aþan bazý memurlara görev tazminatý verilmesini düzenleyen yasanýn, 27 Þubat

2008 tarihinde kabul edilen yasayla yürürlükten kaldýrýldýðýný hatýrlattý. Arslan, yasanýn, Danýþtay’ýn görev tazminatýna iliþkin Bakanlar Kurulu kararýný kýsmen iptal ettiðini ve 5 yýl kýdem þartýný yerine getiren personeli ayrým yapmaksýzýn kapsamasý gerektiðine hükmettiðini kaydetti. “Siyasi iktidarýn yargý kararý doðrultusunda düzenleme yapmasý gerekirdi. Ancak, görevini yerine getirmedi. Ýktidar, 1 milyon 500 bin kamu çalýþanýyla milyonlarca emekliye ödemesi gereken görev tazminatý yükümlülüðünden kaçmaktadýr. En azýndan, geçmiþe dönük olarak bu yükümlülüðünü yerine getirmek zorundadýr” diye belirtti.

Bahreyn’de Ýþçiler Grevde Technical Construction Company isimli þirkette çalýþan 450 Hintli, Pakistanlý ve Bangladeþli iþçi, ücret artýþý isteyerek, sabah 5.30 sularýnda Malkiya ve Sitra bölgelerindeki üç iþçi koðuþundan servislere binerek iþyerine gitmeyi reddettiler. Bahreyn’de son iki haftada olan altýncý grev oldu. Ýþçiler ücretlerinde ve gýda yardýmlarýnda artýþ istiyorlar. Ayrýca koðuþlarda sekiz kiþinin dört yatakta ve yerlerde yatýrýldýðýný söyleyerek yaþam koþullarýnda iyileþtirme istiyorlar. Þirketin iki yýlda bir ülkelerine gitmek için bedava uçak

bileti verdiðini söyleyen iþçiler, ancak cepten harcadýklarý yol parasýnýn geri döndükten sonra verildiðini belirtiyorlar. Yabancý iþçilerin grevi bu hafta Bahreyn’i vuran altýncý iþçi eylemi oldu. Önceki günlerde Bahrain Precast Concrete Company, Almoayyed Contracting, G P Zachariades, Mohsin Haji Ali Group and Hafeera Contracting þirketlerinde de eylemler yaþandý. Bu eylemlerin en önemlisi olan Durrat al-Bahreyn’deki 1300 Hintli iþçinin katýldýðý lüks sahil sitesi inþaatýndaki grev bir hafta sürdü. Bahreyn’deki yabancý iþçilerin eylemlerinde dolarýn deðer kaybetmesinin ve birçok Körfez ülkesi gibi dolara çýpalanmýþ olan Bahreyn dinarýný deðersizleþtirmesinin etkili olduðu yorumu yapýlýyor. Ayrýca körfez ülkelerinin yabancý iþçilere yönelik artan talebi de grevlerde etkili. Ancak 300 firmalýk bir iþçi simsarý grubu Hintli iþçilerin bilek bükme taktiklerine boyun eðmeyeceklerini ilan ettiler. Þirketler Hintlilerin yerine daha çok Bangladeþli, Pakistanlý ve Vietnamlý iþçi getireceklerini söylüyorlar. Bahreyn’de sadece kayýtlý 6 bin iþçi simsarý þirketi, çoðu vasýfsýz 300 bin Hintli sendikasýz iþçi var. Ýnþaat sektörü iþçileri en kötü durumda olan yabancý iþçiler. Akýn Sel 02/03/2008

13


Tekstil Patronlarda Çare Tükenmez!

14

Bir tekstil fabrikasýnda çalýþýyorum. Yaklaþýk 150-160 çalýþan var. Ýþ sezonu baþladýðý için iþçi alýmý da yoðun. 15 gün deneme süresi var. Fakat patron yeni iþe giren iþçilere sigorta yapmakta nazlanýyor. Bir de deneme süresince alacaðýnýz ücreti bilmiyorsunuz. Bazý iþçi arkadaþlara þu da teklif ediliyor. “Sigorta istemezsen ücretin daha fazla olur.” Bu nedenle bazen sigortasýz çalýþmayý tercih edenler de oluyor, ne yazýk ki. Ýþçi arkadaþlar sigortasýz çalýþmayý kabul ettiklerinde 70- 80 YTL arasý daha fazla alýyor. Bu da patronun iþine geliyor. Bir iþçinin sigorta maliyeti 250 YTL’nin üstünde. Sigortasýz çalýþmak doðru bir tutum deðil. Sigortalý çalýþtýðýnýzda zaten asgari geçim indirimi alýyorsunuz; bekâr olsanýz dahi 45 YTL maaþýnýza yansýr. Tüm iþçiler patronlardan bu parayý istemelidir. Gelelim asýl konumuza; yeni gelen iþçi arkadaþlarýn bazýlarý 3 aydýr sigortasýz çalýþýyorlardý. Üstelik sigortalý çalýþmak için daha az ücrete razý olmuþlardý. Sigorta yapýlmýyor diye iþten çýkmalar çoðalýnca, üstelik iþler de yoðun olunca patron sigortasýz iþçi arkadaþlardan sigorta için gerekli belgeler istendi. Tabii sabýka kaydý, saðlýklý olduklarýna dair saðlýk ocaðýndan ya da hastaneden belge alýnmasý gerekiyordu. Üstelik sigortalý olacaklar az da deðil, 30-35 civarýnda… Bu belgeleri almak bir gün iþi aksatmak demek. Ýþler olmasa patron için önemli deðil ama iþ yoðun, ihracata çalýþýyoruz. Peki, ne olacak? Ýþçiler de sigortada ýsrarlý (bu iþçiler de çok anlayýþsýz caným!) Neyse çare bulundu:

adliyeden adam ayarlandý. Sabýka sicil kaydý halledildi. Peki, saðlýk ocaðýndan göðüs röntgeni? O ne olacak? Saðlýk belgesi için gerekli. Yapmayýn Allah aþkýna her þeyin çaresi var. Bir saðlýk ocaðý ayarlanýr. Saðlýk ocaðýndan saðlam raporu alýnýr. “Eee röntgen!” dediðinizi duyar gibi oluyorum ama sizde çok oluyorsunuz yani. Hem iþçileri sigorta yapýyorlar hem de iþçi bu iþlemlerle uðraþmamýþ oluyor. Ne yani patron iþi aksamasýn diye usulsüz sabýka, usulsüz saðlýk raporu mu ayarlamýþ? Ya siz iþçilere de yaranýlmýyor. Patron kendi iþi için deðil sýrf siz uðraþmayasýnýz diye yapýyor. Bu kadar paranoyak olmayýn. Belki bir hastalýðýnýz vardý da bu muayene esnasýnda öðrenecektiniz. Olsun bu küçük detaya takýlmayýn. “Bu belgelerdeki röntgen filmi kime aitti ?“ diyorsanýz bilmem; ama bildiðim bir þey varsa bütün raporlarda ayný röntgen filmi var. Herhalde saðlýklý birine aittir… Bir Ýþçi

Patronlarýn Sömürüsüne Karþý Birleþelim Bir tekstil iþçisi olarak, çalýþtýðým bu sektördeki bazý sorunlarý yazmak istedim. Yaklaþýk 14 senedir tekstilde çalýþan bir iþçi olarak, birçok sorunla mücadele ederek bugüne geldim. Sorunlarýmýza gelince, sektördeki iþçiler olarak en büyük sorunumuz patronlarýn bizleri sigortasýz ve saðlýksýz koþullarda çalýþtýrmalarý. Saðlýksýz koþullar derken, sabah akþam demeden çalýþmaktan, ucuz ücretlerle ve dediðim gibi sigortasýz ve herhangi bir hayat güvencesiz çalýþmaktan bahsediyorum. Düzgün yemek ve istirahat vermeden, hafta sonlarý bile mesai ücretlerinin büyük bölümü kesilerek çalýþmaktan

bahsediyorum. Örneðin Pazar günleri çalýþma olduðu zaman mesai ücretleri yüzde 100 hesaplanmasý gerekirken, hiçbir zaman bu yüzdeyi koymadan hesaplýyorlar. Normalde hafta sonlarý tatili yapmamýz gerekirken, hayat þartlarý zor olduðundan hafta sonu mesai yapýp ek ücret alalým diyoruz. Fakat mesai ücretlerini kesiyorlar. Korkuyoruz bir gün yüzdeleri de kaldýracaklar diye. Bazen tam gün çalýþtýðýmýz oluyor. Bildiðiniz deyimle sabahlýyoruz . Sabahladýðýmýz zamanlarda bile insan saðlýðý için çok önemli olan yemekleri düzgün çýkarmýyorlar. Yemeklere önem vermiyorlar. Saðlýksýz ve ucuz yemekler yaptýrýyorlar. Bazen 3 adet zeytin, bir dilim peynirle sabahladýðýmýz oluyor. Ýtiraz edemiyoruz, etsek bile idare edin diyerek bizleri uyutuyorlar. Baþka bir konu ise, çoðu tekstil iþyerlerinde, yasalarda mecbur olmasýna raðmen, senelik izin hakký verilmemesidir. Yani çalýþan arkadaþlarýmýn çoðu dinlenme hakkýndan mahrum. Ayrýca resmi tatil yapan iþyerleri de çok nadir. Yani diyebilirim ki bizleri köle gibi çalýþtýrýyorlar. Burada bizlerde de hata yok mu? Tabi ki bizde de hata var. Hakkýmýzý nasýl arayacaðýmýzý bilmiyoruz. Birlik, beraberlik yok. Sorunlarýn ne olduðunu herkes biliyor. 2 veya 3 arkadaþ yan yana geldiði zaman sorunlar tartýþýlýyor, asýlýyor kesiliyor. Ýþin kötü yaný patronlarýn karþýsýna gelindiðinde kimseden ses çýkmýyor. Halbuki korkularýmýzý yensek ve hakkýmýzý savunabilsek iþler daha düzgün olacak. Hakkýmýzý yedirmeyelim, mücadele edelim. Hep bu felsefeyle yaþayalým. Ben kendi bilgimce bir çok arkadaþýmý bazý konularda bilgilendirmeye çalýþýyorum. Özellikle yeni iþe baþlayan arkadaþlara, kardeþlerime ne yapmalarý gerektiðin anlatýyorum. Örneðin sigortasýz çalýþmayýn diyorum, ne kadar ücret istemeleri


gerektiðini, patronlara karþý nasýl davranmalarý gerektiðini, tabi ki çalýþtýðým yerlerde, anlatmaya çalýþýyorum. Demek istediðim þu; herkes bildiklerini paylaþýp birbirine yardýmcý olmalý. Þunu unutmayalým, birlik, beraberlik olmadan hiçbir þeyi çözümleyemeyiz. Patronlar ne ister biliyoruz: “çalýþtýracaðým iþçi ucuz ücrete çalýþacak, sigorta istemeyecek. Ýstediðim zaman paydos edecek, konuþmayacak, her þeye boyun eðecek”, kýsacasý köle gibi olacak. Anlattýðým sorunlarýn inanmýyorum ki sadece tekstil de olsun. Bütün sektörlerde bu sorunlar var. Arkadaþlar, patronlarýn istedikleri gibi kölelik yapmayalým. Haklarýmýzýn ne olduðunu, çalýþtýðýmýzýn, ürettiðimizin karþýlýðýnda ne alacaðýmýzý bilmemiz lazým . Kölelik yapmayalým hakkýmýzý sonuna kadar savunalým!

farklý olan bir kaderimiz yok. Hepimiz iþçiyiz Kürt’ü, Türk’ü Sunisi, Alevisi, Lazý, Ermenisi fark etmez. Her þeyden önce iþçi olduðumuzu bilmek zorundayýz ve ortak düþmanýmýz var. O da her gün sýrtýmýzda kamçýyý hiç eksiltmeyen patronlar ve onlarýn uþaklarýdýr. Hiçbir yasa iþçi sýnýfýný sömürülmesini engelleyemez. Çünkü kapitalist sömürü yasalardan hukuktan deðil, ekonomik gerçeklerden kaynaklanýr iþçi sömürülür. Çünkü yaþamasý için ücretle çalýþmaktan baþka þansýmýz yoktur ve durum bu olduðu sürece ücretimiz ne olursa olsun patronlar tarafýndan sömürülmeye devam edileceðiz. Oysa gerçek sorunumuz ücretlerimizin artýrýlmasý deðil, ücretli çalýþtýrýlma emek sistemine son vermemizdir patronlarýn bizi sömürmesini ancak böyle engelleyebiliriz.

Bir Ýþçi Zam Hakkýmýz Gasp Ediliyor

Burjuvazinin Saldýrýlarýna Karþý Ýþçi Sýnýfýnýn Örgütlülüðünü Yükseltelim Kapitalist patronlar ve onun yaltakçýlarý yine iþ baþýnda planlarýný iþleme koymak için sahte gündemler yaratarak iþçi sýnýfýný uyutmaya çalýþýyorlar. Bir gün kuzey Irak’ý bombalýyor, bakmýþsýn diðer gün türbanla uðraþýyorlar. Ýþçi sýnýfýný her gün bir baþka gündemle uyutup patronlara yeni yasalar yeni reformlar meclisten geçiriyorlar. Ve iþçi sýnýfýný her gün daha çok köleliðe ve kölece çalýþtýrma yolunu açýyorlar. Ýþçi sýnýfý bu uyutma politikalarýný boþa çýkarmak için yapmasý gereken birleþmek zorunda. Çünkü bir birimizden

Birazda iþ yerindeki sorunlarý sizinle paylaþmak istiyorum. Ýþyerinde patronun yeni saldýrýlarý devam ediyor, yýlda iki sefer yapýlan zam hakkýmýz patron tarafýnda bire indirildi. Bunu iþyerindeki arkadaþlarla konuþtum ama istediðim sonuca varamadým, çünkü hepsi de iþten çýkarýlmaktan korkuyorlar. Bu da patronun iþine yarýyor. Ve yeni planlar üretip hayata geçirmeye çalýþýyor. Patron bunu yaparken bizimde sürekli

patrona karþý birlik olup onun planlarýný boþa çýkarmamýz lazým. Bugün böyle olabilir ama yarýn birlik olursak biliyoruz ki patron rahat rahat istediklerini yapamayacak. Bir iþçi

kargo Ýþyerinde Sosyal Alan Yasak Uzun zamandýr depoda bekletilen pinpon masasýný boþ bir salona yerleþtirip, sözüm ona iþçilere eðlence alaný yaratmaya çalýþan patron bu giriþimine yine kendisi dayanamayarak masayý kaldýrdý. Ýki ay önce koyduðu pinpon masasýný kaldýrtmasýnýn nedeni ise odasýnýn altýnda olan salondan çok gürültü geliyor olma bahanesi.Yani masaya patron 1 ay dayanabildi. Aslýnda böyle bir teklif iþçilerden gelmemiþti, kendi kararýydý. Patronun bu davranýþýna þaþýran iþçiler bir saatlik öðlen paydos aralarýnda, yemek yedikten sonra ancak yarým saat oynama fýrsatý bulabiliyordu, o da sadece þanslý birkaç kiþi olabiliyordu. pinpon masasýnýn kaldýrýlmasý iþçiler arasýnda zaman zaman konuþuldu. Ýþçiler masanýn konulmasýna þaþýrdýklarýný ama daha sonra kaldýrýlmasýna ise þaþýrmadýklarýný söylüyorlar. Çünkü patronun iþçilerin sosyal ihtiyaçlarýna cevap verecek bir alan yaratmasý konusunda hiç ümit olmadýðýnýn farkýndalar. Biz iþçiler eðer istersek kendi becerilerimizi sergileyebiliriz, birlikte tiyatroya, sinemaya gider ortak alanlarýmýzý kendimiz yaratabiliriz. Bir iþçi 15


NEWROZ

Newroz Bayramýnýz Kutlu Olsun!

Çejna Newroz Pirozbe! Newroz yaklaþýyor… Ortadoðu halklarýnýn ortak bayramý olan Newroz, sebepleri farklýda olsa birçok halk tarafýndan her yýl 21 Mart’ta coþku ile kutlanýr. Önce Newroz’un Kürt mitolojisindeki kýsa bir öyküsünü anýmsayalým.

Med kralý Biluvarasapta yani bilinen adý ile Dehak iyi bir kral olan kardeþi Cemþidi öldürerek tahta geçer. Acýmasýz zalim bir kraldýr Dehak. Bir gün omzunda yaralar çýkar ve iki omzunda da iki zehirli yýlan. Yýlanýn zalim Dehak’a zarar vermemesi için her gün iki gencin beyni yýlanlara yedirilir. Fakat kralýn yardýmcýsý gençlerin öldürülmesine üzülür. Her gün getirilen iki gençten birini serbest býrakýp daða çýkmasýný saðlar. Daðlarda gençler çoðalmaktadýr ve Dehak’ýn çaðdaþý demirci Kawa bu zulme son vermeye kararlýdýr… Evet efsane böyle sürer gider. Günümüzde de Newroz bayramý yani yeni gün bayramý coþku ile kutlanmaktadýr. Newroz bayramýna Kürtler ayrý bir önem vermiþtir. Kürtlerin dini kitabý Zed Avesta da Newroz’a geniþ yer vermiþtir. Yine 21 Mart yaklaþmakta… Daha önceki Newroz’larda egemen güçler halkýn coþkusunu ve taþýdýklarý sembolleri hazmedemeyip saldýrmýþ, çok sayýda insanýn ölümüne sebep olmuþtu. Endiþemiz son dönemdeki operasyonlarýn sonucu Kürt halký üzerindeki baský ve endiþenin alanlara taþýnmasý ve rejimin bunu bahane ederek Kürt halkýna yeni saldýrýlarda bulunmasýdýr. Çünkü Dehak’lar yok olmadý. Günümüzde de Dehak’lar var. Bu zalim Dehaklar karþýmýza bazen ÝMF, bazen Dünya Bankasý, bazen Irak’ý, Afganistan’ý ya da baþka ülkeleri iþgal eden Amerikan güçleri olarak çýkýyor… Bu Dehak’lar kýlýk deðiþtirmiþ þekilde tuzla tersanelerinde iþçilerin ölümü pahasýna kâr hýrsý ile

16

gözleri kararmýþ tersane patronu olarak, bazen ülkeleri birbirine düþüren ve silah satan ölüm tacirleri, bazen sokaklarda eylemci çocuklarý öldüren üniformalý katiller olarak çýkýyorlar… Bazen de bu zalim Dehak’lar halklarýn diline kelepçe vurmuþ, beynine ipotek koymuþ zorbalar olarak karþýmýza çýkýyor… Bu Dehak’lar dünyanýn dört bir yanýna daðýlmýþ, kendi çýkarlarý, kâr hýrslarý için dünya halklarýna zülüm ediyorlar… Bu çaðdaþ Dehak’lara karþý mücadele edebilmek için biz de demirci Kawa’nýn ruhu ve azmini kendimizde toplayalým; Dehak’larýn zulmüne karþý birlikte mücadele edelim. 21 Mart’ta gündüz ve gecenin eþit olduðu o kutsal günde Kür-Türk demeden alanlarda olmalýyýz; taleplerimiz sadece Kürt halkýnýn talebiyle sýnýrlý kalmamalý; taleplerimiz iþçi ve emekçilerin talebiyle birleþirse güçlenir ve anlam bulur. Taleplerimiz iþçi sýnýfý ile Kürt halkýnýn ortak talepleri olmalý… Ana dilde eðitim, kültürel haklar, Kürt kimliðinin tanýnmasý, iþsize iþ çalýþana iþ güvencesi, sadaka deðil sosyal haklarýmýzý alana dek, hak edene hak ettiði ücreti kadýn erkek ayrýmý yapmadan, eþit iþe eþit ücret diyerek, eðitimde fýrsat eþitliðini saðlayarak ve mezarda deðil yaþarken emekli olabilmek için iþçi sýnýfý, emekçiler ve Kürt halký birlikte mücadele etmelidir. Jiyan - 02/03/2008


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.