Ic51

Page 1

Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için

iþçi cephesi Yeni Dönem sayý: 51

Mayýs 2008

http://iscicephesi.org

açlýk, kýtlýk, susuzluk, çevre felakatleri, savaþ ve istilalar bütün bunlar, ne kaderimiz ne de kaçýnýlmaz! barbarlýða karþý insanca bir yaþam hayalimiz için

iþçi sýnýfý yeniden ayaða kalkarken

karl marks’ý hatýrlamak! Gündem ve Politika Herþeye zam yapýldý AKP Kimin hükümeti? Karl Marks’ý yeniden keþfetmek! 301. Madde de deðiþen ne? Açlýk, kapitalizm ve Ýkiyüzlülük Ölüme ve Çaresizliðe Yolculuk 1 Mayýs 2008’in ardýndan

syf. 2-9

Sýnýf Mücadelesi

syf. 10-15

Güvence iþçiden sorulur Ýlbek direniþinin ardýndan Fabrikalardan Emek güncesi Arka Kapak

syf. 16

Pippa Bacca’nýn Ardýndan

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR

1


ÝLAN TAHTASI

GÜNDEMDEN...

Duyduk Duymadýk Demeyin; Her Þeye Zam Yapýldý!

Türkiye’de yaþanan siyasi olaylar tüm sýcaklýðýyla devam ediyor. Bir yandan Kürdistan’daki kirli savaþ, bir yandan AKP hükümetinin 1 Mayýs’ta estirdiði terör kasýrgasý ve gýda krizi vb. gündeme damgasýný vuran olaylar. Ben özel olarak pirinç krizi ile birlikte gizliden yapýlan zamlara dikkat çekmek istiyorum. Hükümet geçen yaz su bitti, su krizi baþladý dedi. Ardýndan su bidonlarý satýþa çýktý. Halk su bidonlarýný aldý; sularýn kesileceðini beklerken, hükümet suya zam yaptý. Þimdi de pirinç krizi baþladý diyorlar. Hükümet kitleleri ilgilendiren önemli olaylarý halktan gizlemeye çalýþýr ki toplum ayaklanmasýn. Þimdi ne oluyor da böyle ulu orta, açýktan yine kriz feryatlarý kopartýlýyor ve ardýndan zamlar geliyor. Baþbakan pirinç yemeyin, bulgur yiyin diyor. Her halde bulgur fiyatlarýndan haberi yok. Baþbakan bir de sendika baþkaný edasýyla konuþarak ambarlarý pirinçle dolu olan gemileri açýkta bekletiyor. Pirinç almayýn ki bu stokçular günlerini görsün diyerek halký boykota çaðýrýyor. Sanki bekleyen gemiler Türkiye kara sularýnda deðil ve Erdoðan’da baþbakan deðilmiþ gibi atýp tutuyor. Ýkiyüzlü hükümet Taksim’e çýkmak isteyen iþçi ve emekçilere biber gazý sýkýp, coplarý uygun görürken hýrsýza, soyguncuya, fýrsatçýya dokunmadýðýný bir kez daha göstermiþ oluyor. Bu

yaratýlan olaylarýn ardýnda pirince doðal olarak zam yapýlmýþ oldu. Gözümüz aydýn! Zamlarýn sadece bunlarla sýnýrlý kaldýðýný düþünüyorsanýz, yanýlýyorsunuz. Çünkü alýþveriþ yapan kadýn arkadaþlar çok daha iyi bilir. Sessiz bir þekilde tüm gýda ürünlerine yüzde yüzlere varan zamlar geldiðini biliyor muydunuz? Ben de yeni öðrendim. Markete gittim. Zeytinyaðý reyonunda þok geçirdim. Bundan 5-6 ay önce 5 kg yað 13-14 YTL iken, bugün kaç para olmuþ biliyor musunuz?: 25 YTL. Yani yüzde yüzlük bir zam yapýlmýþ. Kimse zeytinyaðý krizi ve zammýndan bahsetmedi. Ya da benzer diðer zamlar gibi. Domates üreticiden 80 kuruþa alýnýrken, marketlerde 2,5 YTL’ye satýlýyor. Hükümet kalkýp birde enflasyon yüzde 10 diye yalan söylüyor. Gözümüzün içine baka baka üstelik… Gýda fiyatlarýna göre enflasyonun yüzde onun çok üzerinde olduðunu alýþveriþ yapan tüm yoksul kitleler gayet iyi biliyor. Ýþçi ve emekçilere yüzde 5 zam reva görülürken patronlar bazý iþçilere zam dahi vermiyor. Sonuç olarak iþçi sýnýfýnýn yaþamýnda kirli savaþtan tutun, iþçi düþmaný yasalara ve zamlara kadar her þey var. Bu saldýrýlara karþý iþçi sýnýfý, emekçiler, ezilen ve sömürülenler olarak hep birlikte ortak taleplerimizi doðru bir þekilde dile getirip örgütlenmeliyiz. Nergis çayýr - 06/05/2008

AKP Kimin Hükümeti? AKP hükümeti iktidarda yedinci yýlýna girdi. Bu süre içerisinde toplunun farklý kesimleri, AKP’nin siyasetinin diðer hükümetlere oranla umut verdiðini söyleyerek destekledi. Bizler de çevremizde bunu gözlemleyebiliyoruz. Ama biz biliyoruz ki AKP, burjuvazinin çýkarlarýný savunmak için hükümete aday oldu ve de iktidara bu amaçla geldi. Ýktidara gelen AKP hükümeti tabii ki kendi sýnýf çýkarlarýný koruyan ve kollayan bir siyaset izleyecek; ve de öyle de yapýyor. Nitekim gelir gelmez patronlarýn vergi borçlarýný affetti. KÝT’lere ait kurum ve kuruluþlarý patronlara özelleþtirme adý altýnda peþkeþ çekti. Ekonomiyi pembe tablolarla süsleyerek kitleleri aldattý. Sýnýfsal tutum Örneðin milyar dolarlarýn döndüðü bir sektör olan futbol kulüpleri vergi ödemek istemediklerini kibarca açýklýyor. Mesajý alan AKP hükümeti bir yasayla kulüplerden alýnan vergilerin düþürülmesi için çalýþma baþlatýyor. Ayný hükümet nedense 435 YTL asgari ücret üzerindeki vergiyi düþürmeyi aklýndan bile geçirmiyor. Ama 130 bin YTL (130 milyar lira) ücret alan milli takým antrenörü Fatih Terim’den yüzde 5 vergi alýyor. AKP’nin tutumu sýnýfsaldýr. Ýþçi sýnýfýnýn kazanýmlarýna saldýrarak iþçileri, emekçi ve yoksul kitleleri sefalet koþullarýna sürüklemekte ve diðer taraftan burjuvazinin servetlerine servet katmak için canla baþla çalýþmakta. AKP’nin 1 Mayýs’ta iþçi sýnýfýna karþý uyguladýðý terör de sýnýfsaldýr. Taksim Meydaný’ný iþçi sýnýfýndan baþka herkese açýk tutarak ikiyüzlülüðünü bir kez daha sergilemiþtir AKP hükümeti. Bizler de yaþamýmýzda alacaðýmýz tutumlarý sýnýfsal olarak almalýyýz ve yaþama geçirmeliyiz. 2

Þahin Yýldýrým


“Karl Marks’ý Yeniden Keþfetmek!” “Kapitalizm eksikliklerine raðmen, mevcut sorunlara ve ihtiyaçlara yine de en iyi cevap veren sistem. Mükemmel çalýþmasa da çaðýn ihtiyaçlarýna en iyi çözüm yollarý sunuyor.” General Elektrik CEO’su Jack Welch Nisan ayýnda Ýstanbul’da katýldýðý bir patronlar toplantýsýnda bunlarý söyledi. Þu kadere bakýn ki efsane CEO olarak anýlan Welch bunlarý söylerken dünya, büyük bir gýda ve enerji kriziyle karþý karþýya. Açlýk ve savaþla anýlan kapitalist emperyalist sistemin bir sonucu olarak dünyada 800 milyon insan açlýk içinde yaþýyor. 3 milyar insan günde 2 dolar ve altý bir gelirle hayatta kalmaya çalýþýyor. Bu veriler Welch ve þürekasýnýn yalanlayamayacaðý bir kuruma, Birleþmiþ Milletlere (BM) ait. Diðer bir ifadeyle BM verilerine göre dünyada yaþayan her 8 kiþiden biri açlýk içindeyken, her 2 kiþiden biri de yoksulluk içinde yaþamaya çalýþýyor. Son gýda ve enerji krizleriyle birlikte düþünüldüðünde yüz milyonlarca insan þimdi doðrudan ölümle burun buruna gelmiþ durumda. Kapitalist-emperyalist sistemin yarattýðý çevre felaketleri sonucu küresel düzeyde gerçek bir susuzluk da yaþanmakta; yeryüzünde yaþamýn daha ne kadar devam edebileceðiyle ilgili son derece karamsar senaryolar çizilmekte. Ýþte efsanevi CEO’nun methettiði kapitalist düzen bu! Welch hýzýný alamamýþ ve kendisine, “Çözüm için insanlýðýn Karl Marx’ý yeniden keþfetmesi mi gerekiyor?” diye sorulmasý üzerine, “… Karl Marx’ý mevcut sorunlara bir çözüm yolu olarak görmenin saçma olduðunu düþünüyorum.” demiþ. Bu arada Welch’in saçma olmadýðýný düþündüðü sistem kapitalizm! Ýnsanlýðý ve yeryüzündeki tüm yaþamý bir yok oluþla karþý karþýya getirmiþ olan bir sistemden bahsediyoruz…

dobra konuþun… En üstteki kesimi yeni baþarýlara yöneltirken, saðlam duran orta kademeyi daha iyiye teþvik edin. En altta kalan yüzde 10’a da çýkýþ yolunu göstermeniz lazým. Bu zalimlik deðildir…” Bu kapitalist emperyalist sistemin doðasýnýn kanunudur, öyle mi? Patronlar bunu isimlerini bildikleri gibi biliyor, ya iþçi ve emekçiler?

“En altta kalan yüzde 10’a çýkýþ yolunu göstermek…” Dünyada açlýða ve yoksulluða sebep olan kapitalist sömürü düzeni Türkiye’de de milyonlarca iþçi ve emekçinin hayatýný zehir ediyor. Bir yandan en temel ihtiyaç maddelerine sürekli zam yapýlýrken, diðer yandan ücretler eriyor. 2008 yýlý ilk 4 aylýk resmi TÜFE enflasyon oraný 4,82 olarak açýklandý. Diðer bir ifadeyle 2008 Ocak ayýnda maaþlarýna zam alma þansýna sahip olan iþçi ve emekçilerin dahi zamlarý eridi, bitti. Türkiye genelinde iþsizlik oraný % 11,3. Bu oran kentlerde %13,8’e kadar çýkýyor. Ekonomik ve siyasi krizlerde daima faturayý ödemek zorunda kalan iþçi sýnýfý ve emekçi yoksul halk bir kez daha yaþanan krizin faturasýný en aðýr þekilde ödeme tehdidiyle karþý karþýya. Ne diyor efsanevi CEO Welch, “Çalýþanlarýnýza karþý her düzeyde açýk olun ve onlarla dobra

Zalimlik ya da bir kez daha iþçi sýnýfý Welch, zalimliliði; iþten atýp, aç ve açýkta býrakacaðýn adamýn suratýna açýkça seni iþten atýyorum dememek olarak tarif ediyor. Ýþçi sýnýfý zalim deðildir; açýk ve samimidir. Welch ve þürekasýna sesleniyoruz: açýkta kalacaksýnýz, çünkü koþullar bunu gerektiriyor. Bütün insanlýk adýna iþçi sýnýfý sömürü sisteminize son vermeye, yeryüzünde yaþayan her canlýnýn hayatýný saðlýk ve mutluluk içinde devam edebileceði bir dünya yaratmaya geliyor. Ýþçi sýnýfýna, ezilen ve sömürülen tüm kitlelere yaþattýðýnýz bütün acýlara, dünyaya verdiðiniz bütün yýkýmlara raðmen iþçi ve emekçilerin öfke ve isyaný, yýkmak ve yok etmek için deðil, üretmek ve yaratmak içindir. Biliyoruz ki yaratmak yýkmaktan, sabýr radikalizmden çok daha zordur; ve kararlýlýk güneþten bile daha etkilidir. 04/05/2008

Serbest piyasa ekonomisine inançsýzlýk Ýhtiyacýmýz olan yegane þey bu: serbest piyasa ekonomisine inançsýzlýk! Oysa Welch bizimle ayný fikirde deðil, bunu “sorgulayan” patronlara, “Günümüzde herkesin her konuda farklý fikirleri var. Bu da serbest piyasa ekonomisinin kötü yaný denebilir.” diye cevap vermiþ. Bu açýklamanýn tercümesi; ekonomide her türlü serbestlik olsun, liberalizm iþlesin; ama siyasette otoriter ve totaliter olalým, her aklýna gelen istediðini söylemesin... Nitekim Türkiye iþçi sýnýfý ve emekçi yoksul halklar 1 Mayýs 2008 günü Ýstanbul’da (kuþkusuz Ankara ve diðer baþka illerde de; ama özellikle Ýstanbul’da) AKP hükümetinin, kolluk kuvvetleriyle bütün kenti bir hapishaneye çevirerek Welch’in serbest piyasa ekonomisinin kötü yaný diye tarif ettiði eksikliði nasýl giderdiðini gördü. Welch’in formülü gayet açýk: sömür, aç ve açýkta býrak, beðenmeyeni ez ve parçala… Ýþte neoliberalizm. Ýþte kapitalizm… Üstelik bütün dünyada olduðu gibi Türkiye’de de hükümet üyeleri ve kolluk kuvvetleri, maaþlarýný büyük oranda iþçi ve emekçilerin vergilerinden almakta. Çeliþkiye bakýn ki iþçi ve emekçiler üreten sýnýf olmasýna raðmen demokratik haklarýný kullanmak istediklerinde büyük bir zorbalýkla, baský ve þiddetle eziliyorlar. Ýstanbul’da, 1 Mayýs 2008’de bütün Türkiye bir kez daha devlet terörünü; yaþadý, gördü, okudu, izledi.

GÜNDEM

Açlýk, Yoksulluk, Ýþgaller ve Kapitalizm… 1 Mayýs ve Ýþçi Sýnýfý…

3


301. Madde de Deðiþen Ne? AB’nin düþünceyi suç saydýðý için deðiþtirilmesini ya da yürürlükten kaldýrýlmasýný talep ettiði, Türk Ceza Kanunu’nun Türklüðü aþaðýlamayý suç sayan 301. maddesi, uzun bir süredir kamuoyunda tartýþmalara neden olmaktaydý. Yasanýn deðiþmesini talep eden burjuvazinin AB’ci kesimleri ile statükocu kesimleri arasýndaki bu tartýþma, yasa deðiþikliðiyle þimdilik rafa kalktý. CHP ve MHP’nin muhalefetine raðmen 65 oya karþý, 250 oyla yasa deðiþikliði kabul edildi. CHP, yasanýn anayasaya aykýrý olduðunu iddia ederken, MHP de yasanýn “bölücülerle masaya oturmanýn yolunu açacaðýný” savundu. Yasa deðiþikliði aslýnda maddenin özüne dokunmazken, bazý þekli deðiþikliklerle konuyu gündemden düþürmeyi hedeflemektedir.

4

Eski Yasa Nasýldý? 301. Madde 12 Eylül Anayasasý’nýn baskýcý, faþizan karakterinin Türk Ceza Kanunu’na yansýmýþ halidir. 1 Haziran 2005’te yürürlüðe giren yasaya göre; 1)“Türklüðü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alenen aþaðýlayan kiþi, altý aydan üç yýla kadar hapis cezasý ile cezalandýrýlýr.” 2)”Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, devletin yargý organlarýný, askeri veya emniyet teþkilatýný alenen aþaðýlayan kiþi, altý aydan iki yýla kadar hapis cezasý ile cezalandýrýlýr.” 3)”Türklüðü aþaðýlamanýn yabancý bir ülkede bir Türk vatandaþý tarafýndan iþlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranýnda arttýrýlýr.” Yasada kastedilen Türklük ise þöyle tanýmlanýyor: “dünyanýn neresinde yaþarsa yaþasýn Türklere has müþterek kültürün ortaya çýkardýðý ortak varlýk…Türklük ve Türk ýrkýyla ilgili tüm konu ve kavramlarý kapsar.” Nazizm döneminden kalma bu yasayla, devleti, hükümeti, orduyu, Türklüðü eleþtiren her kiþi cezalandýrýlýr, cezalandýrýlmazsa aþaðýlanýr ve hatta linç giriþimlerine maruz kalabilir. Bugüne kadar bu yasadan birçok yazar ve aydýn yargýlandý. Kuþkusuz yargýla-nanlardan en çok tanýnaný Hrant Dink ve Orhan Pamuk. Yazar Elif Þafak, ÝHD Ýstanbul Þube Baþkaný Eren Keskin, Abdurrahman Dilipak, Tempo dergisinden Enis Mazhar Tayman, Neval Barlas, sanatçý Ferhat Tunç, yazar Ýsmail Beþikçi, yazar-Yayýncý Ragýp Zarakolu, Tuncay Özkan, Cüneyt Arcayürek…yargýlanan

diðer isimler. Liste böylece uzayýp gidiyor. Deðiþiklik Ne Getiriyor? Kanunda yapýlan deðiþikliðe göre, “Türklüðü” ibaresi yerine “Türk Milleti”, “Cumhuriyeti” kelimesi yerine de “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” ibaresi geldi. Baþlýkta, “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarýný aþaðýlama” olarak deðiþtirildi. Bu aþaðýlama suçunu iþleyenler 6 aydan 2 yýla kadar hapis cezasýna çarptýrýlacak. Görüldüðü üzere yasada yapýlan deðiþiklik içeriði deðiþtirmemekte; kelimelerle oynayarak yasaya makyaj yapýlmaktadýr. Yasanýn özünün ayný kalmasý bu suçtan yargýlananlarýn sayýsýný azaltmayacaktýr. Eðer hükümet gerçekten samimiyse 301. maddeyi tamamen ortadan kaldýrýlmalýdýr. Ancak hükümet demokratikleþme konusunda samimi olmadýðýný geçtiðimiz 1 Mayýs’ta yaptýðý baský ile bir kez daha göstermiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn ve emekçi halkýn örgütlenmesi önündeki engeller kaldýrýlmalýdýr. Bunun için düþünceyi ve örgütlenmeyi suç sayan tüm yasalar laðvedilmelidir. Tüm bu gerici yasalarýn temellendiði 12 Eylül Anayasasý yürürlükten kaldýrýlmalý, iþçiden emekçiden yana yeni bir anayasa oluþturulmalýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn örgütlülüðünden korkan Türkiye burjuvazisinin yapmadýðý bu deðiþiklikleri yapmak ve demokratik kazanýmlarý korumak görevi de Türkiye iþçi sýnýfýnýn omuzlarýndadýr. Fuat Karan - 07/05/2008


Açlýk, Kapitalizm ve Ýkiyüzlülük Son birkaç aydýr burjuva medyamýzýn sürekli olarak krizlerden bahsettiðine tanýk oluyoruz. Enerji krizinden gýda krizine, mali krizden siyasi istikrarsýzlýða ve küresel durgunluða kadar onlarý “tedirgin” eden pek çok nokta var. Bir krizin varlýðý noktasýnda onlarla hemfikiriz. Ancak, olgulara adýný koymakta biraz çekingen davrandýklarý da aþikar. Yukarýda adý geçen bütün krizlerin yapay ve kapitalist sistemin ürünü olduðunu, krizin gerçek adýnýn da kapitalist kriz olduðunu söylemeye dilleri bir türlü varmýyor. Mevz-u bahis “gýda krizi” olduðunda ise çekingenlikten öte duruma, af buyursunlar, þaþkýnlýk ve þapþallýk hakim. “800 milyon aç var!” diye haykýrýyor Radikal gazetesi. Bunu duyan da, yüz milyonlarca insanýn aç yaþadýðýnýn utanç verici gerçeðini, son birkaç ayda peydahlanmýþ sanýr. Bu haykýrýþý þaþkýnlýða vermek belki de bizim safdilliðimiz. Bunun adý düpedüz ikiyüzlülüktür. Çünkü kapitalizm var olduðu müddet içinde, açlýk ve sefalet ona daima eþlik etmiþti. Bu “þaþkýn”larý da uykularýndan uyandýran, son bir yýlda gýda fiyatlarýndaki %50’lik artýþ oldu, öyle mi? Oysa, burjuva medyanýn bu “þaþkýnlýðý”nýn ve “duyarlýlýðý”nýn altýnda yatan sebepleri baþka bir yerde aramak gerekiyor. Onlarý þaþkýna çeviren þey, gýda fiyatlarýndaki artýþa baðlý olarak dünyanýn pek çok yerinde patlak veren isyanlar ve ayaklanmalardýr. Onlarýn insani duyarlýlýklarý, kapitalizmin bekâsýndan bir adým ötesini kapsamýyor. Açlýk ve sefaletse birer teferruat, daha fazlasý deðil. Gerçekten de, son bir yýlda gýda fiyatlarýndaki korkunç yükseliþ, önemli sonuçlarý da beraberinde getiriyor. Mýsýr, Haiti ve Filipinler’de açlýða karþý ayaklanmalar yaþanýrken, Burkina Faso, Fildiþi Sahilleri, Gine, Endonezya, Fas, Moritanya, Tunus ve Senegal eylemler ve

protesto gösterileri düzenlendi. IMF de yaptýðý açýklamada, söz konusu durumdan ötürü 33 ülkede “siyasi istikrârsýzlýk” belirdiðini ve duruma derhal müdahale edilmezse (kapitalizmin bekasý adýna) beklenmedik sonuçlarýn gerçekleþebileceðini belirtti. Son zamlarla, halihâzýrda açlýk çeken 800 milyon insana 100 milyon kiþinin daha eklenmesi bekleniyor ve son zamlar yoksullar için daha az besin tüketmek anlamýna gelmeyecek. Burada söz konusu olan, açlýktan ölmeye mahkum edilmektir. Buradan hareketle, 21. yüzyýlda kapitalizmin emekçiler ve yoksullar üzerinde bir soykýrýma kalkýþtýðýný söylemek mümkün. Bu þartlar altýnda iþçi sýnýfý ve yoksullar, fizikî varlýðýný

koruyabilmek için dahi kapitalizme karþý mücadele etmek zorunda. “Gýda krizi” en büyük etkisini yoksul ülkeler üzerinde gösterirken, kriz giderek bütün dünyaya yayýlýyor. Meksika ve Türkiye gibi, bir zamanlarýn geleneksel tarým ülkeleri giderek tarýmda ithalata baðýmlý bir hale geliyorlar. Yine büyük tarým üreticisi ve ihracatçýsý Brezilya’da, buradaki temel gýda maddeleri olan pirincin ve fasulyenin fiyatýnda bir senede %207’lik bir artýþ meydana geldi. ABD’de ise 30 milyondan fazla insan gýda karnesine baðlanmýþ durumda. Dolayýsýyla, kapitalist krizin fakirzengin ülke ayrýmý yapmadýðýný ve küresel bir krizin eþiðinde olduðumuzu söyleyebiliriz.

5


Fiyat artýþlarýndaki bir diðer etkense, Irak Savaþý’nýn petrol fiyatlarý üzerinde yarattýðý baský sonucunda; son yýllarda petrol fiyatlarýnýn 3 katýna çýkmasýdýr. Petrolün fiyatý 40 Dolar civarýndan, bugün itibariyle 120 Dolar seviyelerine gelmiþtir.

6

“Gýda Krizi”nin Kaynaklarý Yazýnýn baþýnda, sözü edilen krizlerin yapay olduðunu belirtmiþtik. Gerçekten de gýda ürünlerindeki fiyat artýþý, üretimdeki bir düþüþten ya da üretim eksikliðinden kaynaklanmýyor. Aksine teknolojik geliþmeler ve topraðýn aþýrý sömürüsüne dayalý tarýmsal yöntemler sonucunda üretim gittikçe artmakta. Fakat kitlelerin yoksullaþma oraný, üretim artýþýndan da hýzlý, dolayýsýyla üretim artýþýna raðmen açlarýn sayýsý hýzla artýyor. Peki üretim artarken fiyatlar neden yükseliyor? Bu sorunun yanýtýný akýldýþý ve gayri-insani bir ekonomik sistem olan kapitalizmin kendisinde aramak gerekiyor. Gýda piyasasýndaki yoðunlaþmayla birlikte, piyasanýn kontrolü birkaç büyük tekelin eline geçmiþ durumda ve bunlar fiyatlarý diledikleri gibi artýrabilmekte. Ayný zamanda bu büyük tekeller milyonlarca köylüyü topraðýndan atmakta, insanlarýn temel gýda ürünlerini biyoyakýtlara dönüþtürerek, yoksullarýn yiyeceklerini zenginlerin arabasýna benzin yapmaktadýr. Spekülatörler ve asalak “piyasa oyuncularý” ise gýda piyasasýný giderek bir kumarhane haline getirmektedir. Gýdadaki fiyat artýþlarýnýn sürmekte olan “finansal kriz”le birleþmesiyse, kapitalizmin krizini derinleþtirmektedir. ABD ve Avrupa’da riskli konut (subprime mortgage) piyasasýnýn çökmesiyle büyük bankalarýn ve fonlarýn iflasý, dünya burjuvazisini tedirginliðe sürüklemektedir. Çöken bankalarýn ve

þirketlerin 600 milyar dolardan fazla zarar ettiði tahmin ediliyor. Dünya genelinde, batýk bankalarý ve fonlarý kurtarmak için milyarlarca dolar harcamaktan kaçýnmayan burjuva hükümetlerinse, bu zararýn faturasýný emekçilere ve yoksullara keseceðini tahmin etmek güç deðil. Gýda fiyatlarýndaki bu dramatik artýþ ayný zamanda, “finansal kriz”in kitlelere dayatýlan acý bir reçetesidir. Öte yandan, riskli konut piyasalarýndan bugüne kadar asalak bir biçimde devasa kârlar elde etmiþ spekülatörler, bu piyasanýn çökmesiyle birlikte “güvenli sahil” olarak gördükleri emtia (mal) piyasasýna hücum etmektedir. Bu piyasalarda yaratýlan spekülasyonsa altýn, petrol ve en önemlisi de gýda ürünlerinde yapay artýþlara sebep olmaktadýr.

Kapitalizm Gýda Sorununu Çözebilir mi? Kapitalizmin gýda sorunu karþýsýndaki tavrý, artan fiyatlar karþýsýndaki eylemlere ve isyanlara verdiði tepkiden de açýkça anlaþýlmaktadýr. Burjuva hükümetler bu sorunu baský ve þiddet yöntemleriyle “çözmeye” çalýþmaktadýrlar. Verili durumsa, burjuvaziyi giderek kaygýlandýrmaktadýr. IMF, Dünya Bankasý ve Birleþmiþ Milletler sözcüleri, hükümetleri gýda sorunu karþýsýnda acil bir plan yapmaya çaðýrmaktadýr. Oysa hükümetlerin halihazýrda bir planlarýnýn olduðu görülüyor: açlýk çeken milyonlarý ölüme terk etmek, isyan edenleri de baský ve þiddetle susturmak. Sorunun çözümü oldukça net: ücretlerin enflasyon ölçüsünde otomatik artýþý, yapay fiyat artýþlarýna karþý fiyat denetim komiteleri kurarak, fiyatlarýn kontrol altýnda tutulmasý, gýda spekülatörlerinin ve tekellerinin mülksüzleþtirilmesi ve nihayet insan odaklý bir planlý üretime geçilmesi. Bunlarý gerçekleþtirmenin biricik yoluysa iþçi sýnýfýnýn kendi iktidarý yolunda kararlý mücadelesidir. Þemsi Güneþ 5 Mayýs 2008


Mevsimlik Ýþçilerin Çilesi…

Ölüme ve Çaresizliðe Yolculuk Bahar aylarýnda Doðu ve Güneydoðu Anadolu gibi ücretli tarým iþçiliðinin sürekli ve yaygýn olmadýðý bölgelerden Çukurova ve Ege gibi tarýmsal imkânlarýn yoðun olduðu bölgelere doðru kýþlýk geçimlerini saðlamak ve para kazanmak için mevsimlik tarým iþçileri aileleriyle birlikte göç etmek zorundalar. Mevsimlik ve zorunlu olarak yapýlan bu göçlerde aileleriyle, çocuklarýyla ve gittikleri yerlerde kullanmak için götürdükleri ev eþyalarýyla, yol ücretini ucuza getirmek için kamyon kasalarýnda gizlenerek yolculuk yapmalarý zorunlu hale geliyor. Çünkü tarým iþçilerine yaptýklarý iþler karþýlýðýnda verilen ücret çok düþük (15–20 YTL.) olduðu için para biriktirmeleri imkânsýz. Saðlýksýz koþullarda, sigortasýz, derme çatma kondular içinde veya kendi çabalarýyla yaptýklarý çadýrlarda kalmak zorundalar. Çok nadir olarak büyük toprak sahipleri mevsimlik veya sürekli çalýþtýrdýklarý tarým iþçilerine kalmasý için tarlalarýn veya çiftliklerin bir köþesinde basit kerpiç evler inþa ediyor. Ancak bu barýnaklarýn da saðlýklý olduðu söylenemez; aileleriyle yan yana sýkýþýk halde yatmak zorundalar. Yolculuklarda türlü sýkýntýlarla karþýlaþýlýyor, ölümcül kazalara maruz kalýnýyor. Örneðin geçtiðimiz ay Þanlýurfa’dan Ege illerine giden mevsimlik tarým iþçilerini taþýyan kamyon þoförünün uyuklamasý sonucunda kontrolden çýkan kamyon, þarampole yuvarlandý. Kazada 9 kiþi öldü, 8’i aðýr 35 kiþi de yaralandý. Aralarýnda bir iki yaþýnda çocuklar da bulunuyordu. Cenazeler de geldikleri gibi kamyon kasalarýnda memleketlerine yollandý. Bu gibi üzücü kazalar her yýl tekrarlanýyor; buna karþýlýk, geçmiþ

hükümetlerde olduðu gibi þimdiki AKP hükümeti de mevsimlik tarým iþçilerinin sorunlarýnýn çözülmesi için hiçbir önlem almýyor. “Denetim var, genelge yayýnladýk” Bahsettiðimiz önlem tabi ki AKP’nin yayýnladýðý genelgedeki gibi trafik polislerinin denetimleri deðil; çünkü kamyon kasalarýnda bu insanlar istedikleri için deðil mecburiyetten yolculuk yapýyorlar. Denetimde durdurulan kamyonlardaki tarým iþçilerini minibüslerle yollarýna devam etmelerini saðlayan ve kamyon þoförüne para cezasý kesen trafik polislerine iþçiler tepki gösteriyorlar. Bizler keyfimizden deðil çaresiz kaldý-

ðýmýzdan dolayý bu þekilde yolculuðu tercih ediyoruz diye açýklama yapýyorlar. Denetim yerine mevsimlik tarým iþçileri için kendi yaþadýklarý yerlerde iþ imkânlarý yaratýlmalý. Çiftçilik yapan, tarýmla geçimini saðlayan bu insanlarýn göç etme nedenleri ortadan kaldýrýlmalý. Köylerdeki topraklar büyük toprak sahiplerinin ellerinden alýnýp topraksýz köylülere daðýtýlmalý, kolektif tarým arazileri oluþturulmalý, insani yaþam ve çalýþma koþullarý saðlanmalý. Mevcut düzende bunun olmayacaðýnýn bilincindeyiz. Ancak iþçi sýnýfýnýn iktidarý çerçevesinde tarým emekçilerinin kurtuluþu saðlanabilir. Akýn Sel - 04.05.2008

7


1 Mayýs geçti, sýnýf mücadelesi devam ediyor!

1 Mayýs 2008’in Ardýndan 1 Mayýs Neyi Ýfade Ediyordu? Ýþçi sýnýfýnýn tüm dünyadaki birlik, dayanýþma ve mücadele günü olan bir 1 Mayýs’ý daha ardýmýzda býraktýk. Geçtiðimiz sayýmýzda yayýmladýðýmýz deklarasyonumuzda da belirttiðimiz üzere, yaþadýðýmýz 1 Mayýs; burjuvazinin kamplaþmasýnýn keskinleþtiði ve liberal kesim ile statükocu “laik” kesim arasýndaki anlaþmazlýkta taraflarýn iþçi sýnýfýnýn bilincini iyice bulandýrýp desteklerini almaya çalýþtýklarý bir döneme denk düþmüþtü. Ayný zamanda, SSGSS yasasýnýn meclisten geçtiði ve buna paralel olarak emeðe karþý yapýlan saldýrýlarýn ayyuka çýktýðý, Kürt halký üzerindeki geleneksel inkar ve imha politikalarýnýn devam ettiði, emperyalist iþgallerin sürdüðü ve TC’nin bu iþgalleri bizzat desteklediði, asker-polis rejiminin anti-demokratik uygulamalarý hiç yüzü kýzarmadan uygulayabildiði bir dönemdi. Tüm bu sorunlarýn tek gerçek çözücüsü olan iþçi sýnýfýnýn da elbette ki, bu anlamlý gün içerisinde bu sorunlara dair dile getirebileceði pek çok talebi vardý ve 1 Mayýs günü bu taleplerin mücadelesinin günü olmalýydý. Tüm bunlarýn yaný sýra, 1 Mayýs’larýn Türkiye’deki kanlý tarihi 2008 1 Mayýs’ýna da ayrýca, bir önem daha yüklemekte idi. Ýlk kutlanýldýðý tarihten itibaren yasaklar, kýyýmlar ve kanlar ile karþýlanan 1 Mayýs’ta, iþçiler için, bu katliamlarýn en büyüklerinden birinin yaþandýðý Taksim Meydaný, þüphesiz ki, büyük bir önem ifade etmektedir. Ýþte bu meydan, asker-polis rejiminin sýnýf üzerindeki yasakçý politikalarýnýn ve sýnýfa karþý uyguladýðý terörün fiili ifadesi haline gelmiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn kitlesel bir þekilde, kendi güncel taleplerini dile getire getire Taksim Meydaný’na çýkmasý, bu talepleri Bonopartist rejime karþý yönlendirmesi anlamýna da gelecekti. 1 Mayýs Öncesi Süreç ve 1 Mayýs’ta Yaþananlar Tüm Türkiye’de 1 Mayýs gününün gündemine oturan, kuþkusuz ki, Ýstanbul’daki 1 Mayýs “direniþi” idi. Bu direniþe damgasýný vuran en önemli þey de, burjuva devletin iþçi, emekçi ve devrimciler üzerine uyguladýðý devlet terörü idi. 1 Mayýs’ýn çok öncesinde sendikalar, meslek odalarý ve Emek Platformu 1 Mayýs’ý Taksim’de kutlama konusundaki kararlýlýklarýný(!) ifade ettiler. 1

8

Mayýs öncesi dönemlerde SSGSS’ye karþý kitlenin “gazýný almak” amacý ile düzenlenen eylemlilik sürecinde, sýnýf ister istemez hükümete karþý belirli talepleri dile getirmeye baþlamýþtý. 1 Mayýs’a yaklaþýlan dönemlerde ise sendika aðalarý artýk 1 Mayýs’ý Taksim’de kutlamanýn bir namus meselesi haline geldiðini ilan ettiler ve onca hengamenin, hak gasplarýnýn içerisinde, tek sýnýfsal talebimiz ‘’Taksim 1 Mayýs’ta Emekçinin Olacaktýr!’ haline geldi. Bu süreç içerisinde DÝSK ve Türk-Ýþ 1 Mayýs’ta 500 bin kiþiyi meydanlara yýðacaklarýný açýklýyorlardý. Fakat gelin görün ki, bu 500 bin kiþiyi alanlara toplamak için, ne iþ yerlerinde çalýþmalar baþlattýlar, ne de iþçiler için bir otobüs tutmaya tenezzül ettiler. Sonuç olarak da, Taksim’i tek sýnýfsal talep haline getirmenin ve bu tek talepte ýsrarcý olmanýn bedelini de, yine iþçi ve emekçilere ödettiler. Beklenen bombayý 1 Mayýs gününe saatler kala Türk-Ýþ patlattý. Günlerdir eylemin önemini vurgulayan Türk-Ýþ yönetimi eyleme katýlmayacaklarýný, ancak katýlanlara saygý duyduklarýný açýkladý. Bu yol ile de hem hükümet, hem de tabaný tarafýndan sýkýþtýrýlan Türk-Ýþ yönetimi, kendisine baðlý olan muhalif 11 sendikayý kýrmadý, ayrýca ayrý bir eylem alarak sýnýfsal taleplerin dillendirilmesine sebep olup hükümet ile karþý karþýya kalmamýþ oldu. Devlet de 1 Mayýs’a yaklaþýlýrken hiç boþ durmadý, “önlemlerini” aldý, halký saðduyuya davet etti. Emekçilere, “Bizi dinlemezseniz sizi döveriz” dedi, ve günü geldiðinde dediðini yaptý. 1 Mayýs sabahý devlet, daha horozlar ötmeye baþlamadan, DÝSK’in binasýný kuþattý, pek çok emekçiyi hunharca darp etti ve yaraladý, DÝSK binasýnýn içerisine, sýnýf düþmanlýðý kinini kusarcasýna, gaz bombalarý fýrlattý. Bu kinini sokaklarda tekmeledikleri, gaz bombasýna boðduklarý, hastaneye hapsedip bombaladýklarý devrimcilere de kusmayý asla ihmal etmedi. Saat 14.29’da nihayet DÝSK de kendine yakýþaný yaptý,


sarhoþluðunun bedeli de, sýnýf taleplerini gündeme taþýyamayan ve kitleselliði azalan bir 1 Mayýs oldu.

sýnýfýn taleplerini iyice boðazladýðýna emin olduðu noktada, üyelerinin içerisindeki bazý ‘kendini bilmezleri’ de bir güzel dövdürttükten sonra, bir kýlýfýný bulup, eylemi sonlandýrma kararý aldý. Eylem, çeþitli devrimci gruplarýn Taksim’i zorlama çabalarý ve devletin bu gruplara karþý yaptýðý vahþi saldýrýlar ile gün boyu devam etti. Kimi gruplar da, Taksim’i ele geçirmenin, ya da direnmenin zaferini(!) ilan etti. Burada sormak gerekir: 1 Mayýs’ýn, birlik ve mücadele gününün ardýndan elimizde hangi sýnýfsal talep kalmýþtýr? Bizim için 1 Mayýs’ýn anlamý seneden seneye Taksim’i ele geçirmek midir? Tüm birlik ve mücadelemiz Taksim’i ele geçirmek üzerine mi kuruludur? Biz iþçi, emekçi ve iþçiden emekçiden yana olanlarýn baþka sýkýntýlarý yok mudur? 1 Mayýs Günü ile 1 Mayýs’ýn Anlamý Ne Derece Örtüþtü? Tüm dünyada olduðu gibi, Türkiye’de de bir iþçi cephesini yaratmak acil bir gereksinim halini almýþ bulunmakta. Bu yýl da, bunca saldýrýnýn ortasýnda 1 Mayýs’ta iþçi sýnýfýný bir araya getirecek, onu mücadeleye sürükleyecek ve onu eðitecek kitlesel bir eyleme ihtiyacýmýz vardý. Ancak dürüstçe kabul etmemiz gerekir ki, Ýstanbul’da bu hedeflerin hiçbirine ulaþýlamadý. Hatta tam tersine, sýnýfýn güncel taleplerini dile getirme þansý da, sendika önderliklerince (bilerek ve istenerek) harcanmýþ oldu. Kitleselleþmediði ve sýnýfýn diðer taleplerini içermediði için de, asker-polis devletinin baskýlarýna karþý koyabilecek güce sahip olamadý. Ayrýca 1 Mayýs eylemine katýlanlarýn ezici bir çoðunluðu çeþitli devrimci çevrelerden oluþmaktaydý. Görünen o ki, ciddi bir tehlike ile de karþý karþýyayýz. Kitlesel 1 Mayýs kutlama geleneðimizi kaybetmek üzereyiz. Çeþitli gruplarýn kendilerini kitlenin yerine koyarak eyleme katýlmalarýnýn hiçbir anlamý yoktur. Zira eylemler kitleleri eðitmek içindir. Kitlelerin yerine geçmek için deðil! Geçen yýl da benzer olaylar yaþanmýþtý. Geçen yýlki deðerlendirmemize çok benzeyen bir bilanço çýkarmak mümkün. Geçen yýl pek çok grup “Ýþte Taksim, Ýþte 1 Mayýs” diyerek zafer sarhoþluðuna kapýlmýþlardý. Oysa ki, geçen yýlýn Taksim “zaferinin” sýnýfa kazandýrdýðý hiçbir talep ve günlük pratik, sýnýf mücadelesine sunduðu hiçbir katký olmadý. Bunun yaný sýra, bu yýl daha iyi anlamaktayýz ki, geçen yýlýn asker-polis devletine bir ‘ders’ vermediði, bu dersi ancak kitlesel olarak alanlarý dolduran iþçi sýnýfýnýn verebileceði de ortaya çýktý. Sonuç olarak, bu “zafer”

Sonuçlar ve Görevler Yaþadýðýmýz 1 Mayýs’tan çýkarýlmasý gereken en önemli sonuç, sendikalarýn elindeki gücün ne denli büyük olduðunun farkýna varmaktýr. Ýþçilerin kendi örgütleri olmasý gereken sendikalar, baþlarýndaki bürokrasi belasý dolayýsýyla sýnýfýn taleplerini rahatlýkla boðazlayabilmektedir. Ýþte ardýmýzda kalan 1 Mayýs günü bunun en son ve en somut ifadelerinden birini sundu bize. Bu yüzden sendikalar ile aramýzdaki baðý güçlendirmeli ve bürokrasiye karþý verilen mücadelenin burjuvaziye karþý verilen mücadele ile kardeþ olduðunun farkýna varmalýyýz. Ayrýca, askerpolis devletine karþý verilen mücadelede en emin araçlara sahip olmamýzý saðlayacak en baþta gelen yolun da, bu yol olduðunu kavramalýyýz. Bu yüzden sendikalar içerisinde mücadele eden devrimcilere ve çabalarýný sürdüren mücadeleci sendika þubelerine büyük görevler düþmektedir. Buralarda bir yandan sýnýfýn örgütlülüðünü arttýrmak baþlýca görevimizken, iþçi sýnýfýnýn eylemliliðe kitlesel olarak katýlmasýnýn mücadelesini kararlý ve ýsrarlý bir þekilde sürdürmekte bir o kadar önemlidir. Ayrýca süreç her þeye raðmen umutsuzluk verici deðildir. Çünkü burjuvazinin geliþtirdiði son saldýrýlar sonucunda ve burjuvazi arasýndaki kamplaþmanýn da etkisi ile sýnýf içerisinde, devlete ve hükümete karþý tepkiler bir embriyo halinde olsa dahi oluþmaya baþlamýþtýr. Ýþte bu tepkiler bizim mücadelemizin meþruluðunu arttýrýcý bir niteliðe sahiptir ve kitle seferberliði ile parti inþa stratejisi içerisinde deðerlendirilmesi elzem olan bir fýrsattýr. Burada bir devrimci önderliðin rolü bir kez daha ortaya çýkmaktadýr. Çünkü böylesine kapsamlý bir çalýþma, ancak bir devrimci önderliðin sistematik bir çalýþmasý ile mümkün olabilir. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu, onun kendi eseri olacaktýr; kendini onun yerine koyanlarýn deðil. Ýþçi sýnýfýnýn devrimci seferberliðini ve devrimci önderliðini oluþturmak için; ileri! 03/05/2008

9


Güvence Ýþçiden Sorulur Ýþçinin Ýlk Güvencesi: Yardým Sandýðý Hastalanan, sakatlanan veya iþsiz kalan iþçiler, kendilerinin ve ailelerinin kaldýklarý bu zor durumdan kurtulabilmek için iþyerlerinin dýþýnda da birleþtiler: Yardým sandýklarýnda. Basitçe birer sosyal güvenceydi bunlar. Avrupa ve Osmanlý’daki mesleki yardýmlaþma kurumlarý, kapitalizmle birlikte iþçileþen sosyal güvencesiz zanaatkârlarý ve köylüleri yardým sandýklarý kurmaya yöneltti. 1883’te Fransa’da 113 bin kömür iþçisinin 109 bini Madenciler Yardým Kasasý’na üyeydi. 1 1923 yýlýnda Zonguldak ve Ereðli bölgesinde maden iþçilerinin kurduklarý Amele Birliði ve Ýhtiyat ve Teavün Sandýklarý olmak üzere, Samsun Tütün Ýþçileri Teavün Cemiyeti ile Ýstanbul’da elektrik fabrikasý iþçilerinin kurduðu Yardým ve Teavün Sandýðý da iþçilerin kendi elleriyle yarattýklarý sosyal güvencelerden sadece birkaçýydý. Sandýklardan Kim Korkar? Örgütlülüðü beraberinde getiren bu sandýklar büyüdükçe burjuvazi için birer korkulu rüya haline geldi. Çünkü zor durumdaki iþçilerin yanýnda, hak talep eden, mücadele eden, greve çýkan iþçiler için de bir dayanaktýlar. Sonunda burjuvalar bu sandýklarý önce yasal bir zemine oturttular, sonra da devlet denetimine geçirip sosyal güvenlik sistemi adý altýnda doðrudan kendi denetimlerine geçirdiler. Sonuç olarak sosyal devlet anlayýþý olsun, sosyal güvenlik olsun, bu kavramlar dünyayý ayakta tutan iþçilerin ürünüdür.

10

Günümüzde Güvencenin Anlamý Bugün herkes SSK’nýn, BaðKur’un ve Emekli Sandýðý’nýn durumunu bilir. Bunu öðrenmek için uzun süre iþsiz kalmaya, sakatlanmaya veya pahalý tedavi gerektiren bir hastalýða yakalanmaya bile gerek yok. Primiyle, kesintisiyle fazla fazla sosyal ödeme yapan iþçi ve emekçiler, kaþýkla verip kepçeyle alan bir burjuvaziyle karþý karþýya. Milletvekilleri 2 seneyi doldurup sülalece emekli olma hakký kazanýrken, iþçiler 65’ine kadar çalýþýp acil servislerde çocuklarýnýn ölümünü izliyorsa burada milletvekilleri akýllý deðil, iþçiler örgütsüz demektir. Kurtuluþ yok tek baþýna derken ne kastettiðimizi acil servis koridorlarýnda daha iyi görebiliriz. Daha üzücüsü, kanamalarý saniyesinde durduran sprey geliþtirilmiþken ve orduda kullanýlmasý gündemdeyken, iþçi çocuklarý bunlarý belki savaþ cephelerine sürüldüklerinde tanýyacaklar. Bugün saðlýðýmýzla,

emekliliðimizle, kýdem tazminatýmýzla dalga geçiliyor. Ýþyerlerindeki en ufak sorunlarla bile ilgilenmeyen sendika bürokratlarý, daha genel sýnýf çýkarlarýný da kollamýyor: SSGSS kapýmýza dayandý, baðýrtkan Çelebi’den çýt yok. Sosyal Güvenlik Nasýl Olmalý? Bugün sosyal güvenlik sisteminin muhatabý iþçilerdir. Fabrikatörün saðlýk karnesine ihtiyacý zaten yok. Bu yüzden iþçiler ve tüm emekçiler kendi elleriyle yarattýklarý bu geleneði baþkalarýnýn þekillendirmesine bir dur demeli. Ancak iþçilerce yönetilen bir güvence sistemi tüm çalýþanlar için gerçek bir güvence olur. Yolsuzluklar, mali dar boðazlar ve ödeneksizliklere karþý iþçilerin ve emekçilerin yönetiminde bir sosyal güvence! SSGSS’deki gasplara derhal son verilmeli. Kurumlar birleþ-

tirilirken kazanýlmýþ haklar korunmalý. Ýþ saati 9’dan tekrar 8’e indirilmeli. Ýþçilere ve yoksul Kürt halkýna zor kullanan kolluk kuvvetlerinin sosyal güvenceleri ellerinden alýnmalý. Milletvekillerinin, bakanlarýn, cumhurbaþkanýnýn kýsaca her tür yüksek rütbeli memurun ve askerin maaþý asgari ücrete çekilmeli. Kýyak emeklilik kalkmalý. Meclis restoraný ülke geneline hizmet verecek þekilde geniþletilmeli; sudan ucuz yemekler vekillere deðil iþsizlere sunulmalý. Parasýz saðlýk, parasýz eðitim! Patrona deðil, iþçiye güvence! Ýþçiyi iþçiler kurtaracak! Yoksulu iþçiler kurtaracak! Dünyayý iþçiler kurtaracak! Kurtuluþ yok tek baþýna, ya hep beraber ya hiçbirimiz! Salih Þimþek 7 Mayýs 2008


Ýlbek Direniþi’nin Ardýndan… Gaziosmanpaþa ilçesindeki Ýlbek tekstil fabrikasý iþçileri yaklaþýk 9 ay önce, kendilerine 10 yýldýr verilmeyen 45 dakikalýk fazladan çalýþtýrýlmaya karþý, patron aleyhine, iþ mahkemesine baþvurup, alamadýklarý ücretleri için dava açarlar. Uzlaþmaya yanaþmayan patron, davanýn iþçilerin lehine sonuçlanacaðýný ve kendisinin tazminat ödemeye mahkum edileceðini tahmin ederek, yýllarca sürdürdüðü acýmasýz sömürüye ve emek hýrsýzlýðýna baþka bir adla, yeni bir fabrikada devam edebilmek için iþyerini kapatýr. Bununla da kalmayýp 15 Þubat gecesi fabrikanýn makinelerini yani, üretim araçlarýný týrlara yükleyerek kaçýrma teþebbüsünde bulunur. Durumdan haberdar olan iþçiler, týrlara yüklenen makineleri tekrar boþaltarak fabrikaya taþýrlar. Ve o günden itibaren 250 kiþilik bir iþçi kitlesi fabrika önünde, kötü hava þartlarýna da aldýrmadan direniþi baþlatma kararý alýr ve ardýndan bir direniþ komitesi oluþtururlar. Devam eden direniþ sürecinde iþçiler, suçüstü yakaladýklarý patronlarýnýn görüþme talebine avukatlarý aracýlýðýyla cevap verirler. Bu görüþmelerde kýdem ve ihbar tazminatlarýnýn ödenmesi, diðer bir ifadeyle ödenmemesi konusunda patron hep iþi yokuþa sürerek bundan kurtulmaya çalýþmanýn yollarýný hayata geçirmeye çalýþacaktýr. Geliþen mücadele sürecinde iþçiler daha etkili ve merkezi bir mücadele hattý oluþturabilmek için grev çadýrý kurma kararý alýrlar. Bu merkez stratejik olarak hem fabrikayý gözetim altýnda tutacak, hem de sýnýf dayanýþmasýný

perçinleyerek mücadelenin kararlý olmasýný saðlayacaktýr. Artýk mücadele süreci bu grev çadýrýnda alýnan kararlarla þekillenip, geliþecektir. Ýþçiler mücadelelerindeki dayanýþmalarýný daha da büyütmek ve morallerini yükseltmek için bir dayanýþma gecesi düzenlerler. Bu gecede sahne alan çeþitli müzik guruplarý da katkýlarýyla direniþi desteklerler. Direnen iþçilerin sýnýf mücadelesi, hak talepleriyle devam etmekte, bunlarýn patronla pazarlýðýna avukatlar aracýlýk etmektedir.Gelinen sürecin ilerleyen aþamasýnda iþçilerin talepleri; kýdem ve ihbar tazminatlarýnýn ödenmesinin garantisi olarak, patronun kendi mal varlýðýnýn da sözleþmeye katýlmasý þartý olur. Ancak bu þartla sözleþmeyi imzalayacaklarýný bildirirler. Nihayet 65 gündür süren Ýlbek iþçi direniþi, patronun iþçi tazminatlarýnýn ödenmesine ek olarak, Ýlbek tekstile ait mallarýn yaný sýra þahsi mal varlýðýný da teminat olarak göstermesiyle sona ermiþtir. Ýlbek tekstil patronunun iþçilerin avukatlarýyla imzaladýðý

protokol karþýlýðý tazminatlar ödenmeye baþlanýr. Bundan böyle yeni iþyerinde çalýþmak istemeyen 150 iþçinin tazminatlarýnýn yarýsýný peþin, diðer yarýsýnýn ise, haziran ve aðustos aylarýnda ödenmek üzere üç taksit olarak kararlaþtýrýlýr. Patronun kuracaðý yeni iþ yerinde çalýþacak iþçilere ise biner YTL peþin olarak verilir. Geriye kalan alacaklarýný ise aðustos ayýndan itibaren dokuz taksitte ödenmesinde anlaþýlýr. 22 Nisan’da patronla protokol imzalayan iþçilerin tek kayýplarý; 45 dakikalýk fazla mesai için açmýþ olduklarý davadan vazgeçmeleri, buna karþýlýk kazanýmlarý ise; kýdem tazminatlarýný alarak, sadece adý deðiþecek’’yeni’’ iþyerlerinde, yaþadýklarý bir sýnýf mücadelesi deneyimi ve bundan çýkan derslerin bir sonucu olarak biraz da kendileri için sýnýf olduklarýnýn bilincine vararak, yeniden makinelerinin baþýna geçerek ayný yorgun alýþkanlýk içinde üretmeye devam etmeleri olacaktýr… Bir Kamu Emekçisi

11


Kargo Kazanýmýmýz Deneyim Oldu

12

Taþýmacýlýk sektöründe faaliyet gösteren iþyerimizdeki zam sorununu yazýlarýmda konu edinmiþtim; geçen hafta bu durum konu olmaktan çýkýp iþ durdurma eylemine dönüþtü. Geçen yýl zammý üç ay geç veren ve zam farklarýný da vermeyen patron bu yýl daha bir acýmasýz davranarak halen Ocak ayýnda vermesi gereken zammý vermediði gibi hiçbir açýklama yapma gereði duymadý. Ýþyerinde arkadaþlar bu durumdan huzursuzdular. Herkes birbirlerine sorup duruyordu. Müdürle ayaküstü yapýlan konuþmalar da sohbet niteliðinde oluyor, cevap olarak da yönetim bilgi vermedi denip, zam sözcüðünün adeta kutsal kelime olduðunu söyleyip geçiþtiriyorlardý. Artýk bir þeyler yapýlmasý gerekiyordu; ama iþçiler birbirlerinden kopuktu ve bu konuya yeteri kadar zamanlarýný ayýrmadýklarýndan neler yapýlacaðýný tartýþamýyorduk. Cuma günü çay almak ve dinlenmek için çay salonuna gittim; dört arkadaþla bu konuyu konuþtuk. Bir þeyler yapmamýz gerektiði konusunda fikir birliðine vardýk. Öðlen yemeðinde bütün iþçilere ulaþýp, çay salonunda toplanýp, patronun açýklama yapmasýný ve zamlarýmýzýn verilmesini saðlayacaktýk. Yemekten sonra çay salonuna 37 kiþi toplandýk. Bölümdeki iþçilerin

hepsi katýldý. Saat 1’de iþbaþý olacak, bizler de iþbaþý yapmayýp açýklama yapýlmasý için müdüre haber gönderdik. Müdür geldiðinde zam konusunu konuþmak yerine bizleri de dinlemeyerek çalýþýp çalýþmayacaðýmýzý sordu. Açýklama yapýlana kadar iþbaþý yapmayacaðýmýzý söyledik. Patron da yanýndaki þefe hepsinin hakkýnda tutanak tut diye emir verdi ve konuþmadan gitti. Ýþler durmuþtu. Müdür ve þefler iþleri yapmaya baþladýlar. Müþteriler rahatsýzlanmaya baþlamýþlardý. Yeþilköy’deki þubeden baþka iþçiler getirdiler (daha sonra bu arkadaþlarla konuþtuðumda bizlere haber verseydiniz iþ býrakýr, çalýþmaya gelmezdik, diye eleþtirdiler bizi.) Beklemeye baþladýk. Bu arada yaptýðýmýzýn ne kadar doðru olup olmadýðýný tartýþýyorduk. Herkes farklý görüþler öne sürdü. Genel görüþ yaptýðýmýzýn yasal olmadýðý yönündeydi. Sanki patronun zammýmýzý gasp etmesi yasalmýþ gibi! Bu arada mücadelemizi sendikal alana taþýmamýz durumunda iþten atýlmalarýn en azýndan zorlaþacaðý bilgisini aldýk. Arkadaþlar da bunu kabul ettiler. Akþam paydostan sonra toplu þekilde sendikaya gidecektik, Genel Müdür (patronun eþi) iþçileri toplantý salonuna çaðýrdý. Hep birlikte gittik. Güvenlik Müdürü, Muhasebe Müdürü de oradaydý. Genel Müdür, sizlerden bu hareketleri beklemezdim diyerek duygu sömürüsü yaptý. Yatýrým yaptýklarýný ve bu yatýrýmlarý da bizler için yaptýðýný ekleyip zammý kasým ayýnda ya-

pacaðýný açýkladý. Bizleri dinlemeden gitti. Çay salonuna geri döndük. Akþam sendikaya gitme kararý alýp, iþbaþý yaptýk, çünkü patron noter getirip tespit yaptýrdýðýnda haklý duruma gelebilirdi. Sonra teker teker 10 arkadaþý çaðýrýp eylemin baþýný kimlerin çektiðini araþtýrdýlar. 3 arkadaþýn yerini deðiþtirdiler. Arkadaþlara sahip çýkamadýk, çünkü patronun yasal olarak iþten çýkarmak dýþýnda böyle bir hakký var. Sendikayla sonradan yaptýðýmýz telefon konuþmasýnda gelmek isteyen arkadaþlarla gidip sadece bilgi amaçlý toplantý yapýlabileceði bilgisini aldýk. 6 kiþi gitme kararý aldýk. Daha sonra bu sayý paydosa doðru 3’e indi. Gelmeyen arkadaþlar bu olaydan dolayý çalýþma yerleri deðiþen arkadaþlardý. Umutsuzluða kapýldýklarý için gelmek istemediler. Sendikacýyla bilgi amaçlý sohbet ettik. Bizler örgütlenmeye çalýþacaktýk, o da iþkolumuzun hangi sendikanýn faaliyet alanýna girdiðini araþtýracak ve böylece sendikalý olmaya çalýþacaktýk. Son olarak arkadaþlarla bu konuda tekrar bir araya gelip konuþmayý kararlaþtýrdýk. Zam alamadýk ama böyle bir durumda neler yapacaðýmýz konusunda deneyim kazandýk, eksikliklerimizi gördük. En önemlisi hiçbir zaman yapamadýðýmýz bir þeyi, birlikte hareket edebileceðimizi kendimize ve patrona kanýtladýk. Sendikalý olmak yeterli deðil tabiî ki! Haklarýmýzý almak ve korumak için sýnýf bilincine sahip olmamýz ve örgütlenmemiz gerek. Önümüzdeki öncelikli görev bu olmalý. Bir Ýþçi


Tekstil Merhaba Arkadaþlar, Sizlere iþyerinde yaþadýðým bir sorundan bahsetmek istiyorum. Her patron gibi bizim de patronun ayak oyunlarý bitmek bilmiyor ve kurnaz patron, zam ayýnýn gelip geçmesiyle birlikte zam vermek yerine geçen hafta 15 arkadaþýn maaþlarýný düþürdü. Buna karþýn 5 arkadaþ iþten ayrýldý. Patronun bu çirkin ve yasadýþý muamelesine iþçiler maruz kaldýlar. Patronun bu davranýþýna 5 arkadaþýmýz itiraz ederek düþürülen maaþlarýný korudular. Diðer arkadaþlarýmýz çalýþmaya mecbur olduklarýndan (içlerinde askere gidecekler var)þu an ses çýkarmadan çalýþmaya devam etmektedirler. Ama patronun bu gözdaðý, diðer çalýþanlara da verilmek isteniyor. Ýþyerinde birliðin olmadýðý, daðýnýklýðýn kol gezdiði bir durumda patron her tür keyfiliði deneyebilir. Ayrýca patronun ve yalaka ustabaþlarýnýn yoðun baskýna ve keyfi uygulamalarýna maruz kalýyoruz. Vergi iadelerinin üzerinden 4 ay geçmesine raðmen halen verilmemesi ayrý bir sorun. Ve zamlar da rafa kaldýrýlmýþ görünüyor. Þimdilik herhangi bir tepki yok. Patron iþyerindeki örgütsüzlüðümüzden yararlanarak þimdilik her türlü isteðini istediði gibi uyguluyor. Bu yüzde bizler örgütlenip haklarýmýzý savunmalýyýz.

Yoksa her geçen gün bizi bekleyen çok daha büyük sorunlarla karþýlaþýyoruz. Bir Ýþçi

Patronun Kýrýlan Ayaðý Dikilen ürünlerin tanýtýmý için ünlü mankenlerle çalýþan patron, kralog çekimlerini de kendisi çekmeye kalkýnca baþýna gelmeyen kalmadý. Patron, bir fotoðrafý çekmek için merdivene çýkýyor, ardýndan merdivenin kýrýlmasý üzerine yere düþüyor. Bacaðý ve ayaðý kýrýlýyor. Zaten, kendisi yeni alçýdan çýkmýþtý. Çekim merakýndan önce de motosiklet meraký vardý. Patronum, bir aydýr özel bir hasta hanede yatýyor. Ayaða kalkamýyormuþ, ameliyatlarý da devam ediyormuþ. Ziyaretine önce þefler ve müdür gitti. Ziyaret dönüþünde “patronun herkese selamý var, en kýsa zamanda aramýza dönecek” dediler. Birkaç gün sonra, patronu ziyarete gidecek iþçilere tek tek soruyorlar, “geliyor musun?” diye. Bu listeyi de patrona vereceklermiþ. 3 milyon para toplanacak çiçek için… Ýþte, bizler de patronu deðil asýl hasta olan iþçileri ziyarete gitmemiz gerektiðini anlatmalýyýz. Birbirimize yardým etmeyi, sahip çýkmayý da. Ýþçilere, patronun sefasýný ve bizim sigorta hasta hanelerinde çektiðimiz cefayý anlatmalýyýz. Bir Ýþçi

Metal Selam arkadaþlar, Bütün iþyerlerinde olduðu gibi bizim iþyerimizde de patron baský yaparak, bizleri yýldýrmaya çalýþýyor. Üç yýldýr gecikmeli olarak bize yapýlan zam 20 ila 25 YTL oldu. Düþük maaþ artýþýna karþýlýk iþ arkadaþlarýmýn tepkisinin büyük olacaðýný düþünüyordum ama düþündüðüm gibi olmadý. Çünkü hiç kimse sesini çýkartmadý. Bunun sebebi ise iþten atýlma korkusu. Patronun zam haftasýnda 2 iþçi arkadaþýmýzý ve bir de satýþ sorumlusunu iþten çýkartmasý iþçiler üzerinde tedirginlik yarattý. Arkadaþlarla atýlan iþçilerle ilgili sohbet ettiðimde sorduðum soruda aldýðým cevap aslýnda beklediðim türdendi. Yaþam koþullarýnýn zor olduðunu, kiracý olduklarý için ay sonunda onlarý bekleyen ev sahibi, bakkal, elektrik, su faturalarýnýn vs. olduðunu düþünürsek seslerinin çýkmamasýnýn normal olduðunu gördüm. Sonuç itibariyle iþçilerin ay sonunda eve para götürmelerinin gerektiðini bilmemiz gerekiyor ve ona göre davranmamýz, onlara bunu düþünerek yaklaþmamýz gerekiyor. Bunun için iþçilerin neden örgütlü olmasý gerektiðini, iþçiler teker teker davrandýklarýnda hiçbir þey elde edemedikleri gibi, var olan iþlerini de kaybedebileceklerini anlatmalýyýz. Örneðin iþten

13


atýlan iþçi arkadaþlarýmýz iþyerinde bir mücadele örgütlemediler ama iþlerinden atýldýlar. Yani patronlar mücadele eden iþçileri iþten atar mantýðý çok doðru bir mantýk deðil. Bu yüzden bizler iþçilerin yaþam koþullarýný iyi bilmeliyiz. Ve onlarýn mücadeleye katýlmalarýný beklemeliyiz ve bu süreçte onlarý býkmadan ikna etmenin yollarýný bulmalýyýz. Baþkada bir seçeneðimiz yok. Patronlar iþçilerin zayýf noktasýný iyi bildikleri için iþçilerin bu anlamda kendilerine muhtaç olduklarýnýn propagandasýný yaparlar. Ýþçiler yaþanan haksýzlýklara karþýlýk vermeye baþlayýnca patron iþçileri iþten çýkartmakla tehdit ediyor. Bu þekilde bizleri yýldýrmaya çalýþýyor. Biz aslýnda bunun böyle olmadýðýný biliyoruz. Çünkü bizler patronlara muhtaç deðiliz. Bunun için her iþçi çalýþtýðý iþyerinde bunu görebilir. Ýþyerinde patron olmadan üretim yapýlabiliyorsa, demek oluyor ki patronlar olmadan da bizler nasýl çalýþacaðýmýzý biliyoruz. O zaman kimin kime muhtaç olduðunu da görebiliriz. Bizlerin sýrtýndan yaþayan bu asalaklarý daha ne kadar besleyeceðiz? Biz çalýþýyoruz, biz emek vererek üretiyoruz, bizim emek ve iþgücümüz var. Patronlar ise iþçilerin sömürüsü üzerinden saltanatlarýný sürdürüyorlar. Buna izin vermemek bizlerin elinde. Bu yüzden birleþtiðimizde dünyayý deðiþtirebileceðimizi iyi biliyoruz.

14

Patronlar silahlarla, toplarla, kimyasal silahlarla iþçi sýnýfýný köleleþtirmeye ve bizim onlara karþýlýk vermememiz için, dünyanýn her tarafýnda savaþlar çýkartarak, iþçi sýnýfýnýn üyelerini karþý karþýya getirmeye çalýþýyor. Ýþçi sýnýfý bu tehdidi ortadan kaldýrmak istiyorsa, kapitalist düzenin yaratmaya çalýþtýðý sömürüyü, baskýyý ve ýrkçýlýðý ortadan kaldýrmayý hedeflemeli. Her þeyden önce iþçi olduðumuzu hatýrlamamýz gerekiyor. Savaþlar, iþçi sýnýfýna yoksulluk ve sefalet getirirken patronlara servetlerini arttýrma olanaðý yaratýyor. Dünyanýn her tarafýnda birleþmemiz gerektiðini bilmemiz ve bu düþünceyi diðer iþçi kardeþlerimizle paylaþmamýz lazým ve bu unutulmamasý gereken bir görev olmalý. Bizim elimizde olan ve onlarýn elinde olmayan ve her þeyi baþtan baþa tepeden týrnaða deðiþtirebilecek silahýmýz var: Üretimden gelen gücümüz. Bir iþçi

Din, Dil, Irk ve Cinsiyet Ayrýmýna Son! Merhaba arkadaþlar uzun zamandýr tekstilde çalýþtým ve en son çalýþtýðým iþyerinde bir mücadele deneyimi yaþadýk.

Bu deneyim bizlere iþyerindeki sorunlarýmýza karþý birlik ve örgütlü olursak belli kazanýmlar elde edebileceðimizi veya en azýndan patronun hak gasplarýna karþý durabileceðimizi gösterdi.. Þu anda bir alüminyum fabrikasýnda çalýþýyorum. Daha önceki iþyerinde olduðu gibi bu iþyerinde sorunlar benzer. Öncelikle iþçiler birbirinden kopuk ve iþçiler arasýnda ayrýmcýlýk var. Ama biz biliyoruz ki bu ayýrýmcýlýðý iþçiler arasýnda yaratan patrondur. Patronlar iþçilerin geri bilincine yönelik propaganda yaparak bu ayýrýmý yaþatmaya çalýþýyorlar. Ýþçiler arasýndaki bu ayýrýmcýlýk sadece bizim iþyerindeki iþçilerin yaþadýðý bir sorun deðil. Ayný zamanda bu ayrýmcýlýk politikasýný iþçi sýnýfý için büyük bir kayýp olarak deðerlendiriyorum. Böyle durumlarda patronlarýn iþçiler üzerinde oynadýðý bu oyunlara karþý uyanýk ve dikkatli olmalýyýz. Bu oyunlara gelirsek patronun ekmeðine yað süreriz. Bu da bizim için büyük bir kayýp olarak hanemize yazýlýr. Ýþçi ve emekçi arkadaþlar bu sorunu Türkiye’de bizlerin yaþadýðý gibi dünyada da diðer iþçi ve emekçi kardeþlerimizin yaþadýklarýný biliyoruz. Sorunlarýmýz ortak ise çözümlerimiz de ortak demektir. Herkese selamlar. Bir Ýþçi


Emek Güncesi Türkiye’de olduðu gibi tüm dünyada da burjuvazi iþçi hareketine saldýrýlarýný arttýrarak sürdürüyor. O çok uygar olduðunu düþündüðümüz Avrupa ülkelerinin iç yüzünü çevirdiðinizde aslýnda ne kadar da bizlere benzediklerini görmeniz için bu iþçi hareketlerini derledik. NORVEÇ’TE iþçi sendikalarý büyük grev tehdidiyle, devletin saðlýk ve emeklilik fonlarýnýn yaný sýra ücretlerin artýrýlmasýný saðladý. Norveç’te iþçi sendikalarý greve giderek bir takým kazanýmlar elde ettiler. Görülüyor ki, mücadele etmeden hiç bir þey elde etmek mümkün deðil. ROMANYA’DAKÝ DaciaRenault otomobil fabrikasýnýn 10 bin iþçisi, ücret artýþý talebiyle iþ býraktý. ÝTALYAN havayollarý Alitalia’nýn Air France-KLM’ye satýþýyla gündeme gelen iþçi azaltma planýný protesto eden yer personeli polisle çatýþtý. VÝETNAM’daki Tayvan merkezli taþeron Nike fabrikasýnýn 20 bin iþçisinin ücret artýþý talebiyle yaptýðý 2 günlük grev kýsmi kazanýmla sonuçlandý. O ünlü markalar çok pahalý ürünler satýyor ama iþçiye ücret vermeye geldiðinde gayet cimri davranýyorlar. VENEZUELA’NIN en büyük demir-çelik tesisi Arjantin ortaklý Ternium Sidor fabrikasý iþçileri, toplu sözleþme anlaþmazlýðý nedeniyle ücret artýþý talebiyle bir 3 günlük grev daha yaptý. 14 Mart’tan itibaren yapýlan 80 saatlik greve, ulusal muhafýzýn Bolivar seksiyonu ve polis saldýrdý, bir sendika yöneticisi silahlý yaralandý, 50 iþçi ise tutuklandý. ALMANYA’DA 2 milyon kamu ve belediye iþçisini kapsayan toplu sözleþmelerde, son 18 yýlýn en yüksek ücret artýþý saðlanmasýna karþýlýk, sendikalar çalýþma saatlerinin artýrýlmasýna göz yumdular. Sendika bürokratlarý her ülkede ayný. Ýçerisinde iþçinin olmadýðý ve denetlemediði yapýlar her zaman iþçilerin hak kayýplarýna göz yumuyorlar. FÝLÝPÝNLER’DE hükümetin yasadýþý ilan ettiði liman iþçilerin grevine polis saldýrdý. Bunun üzerine çýkan çatýþmada 4 iþçi, 5 polis yaralandý.

KOLOMBÝYA’DA Kömür Madeni Ýþçileri Ulusal Sendikasý Baþkaný Adolfo Gonzales Mortes, kontrgerilla tarafýndan 22 Mart’ta kaçýrýldýktan sonra, iþkence edilerek öldürülmüþ cesedi bulundu. Türkiye’de de birçok sendikacý mücadele esnasýnda suikasta kurban gitti. Patronlar iþçilerin gözünü korkutmak için bu tür saldýrýlarý çok sýk yapýyor. ZÝMBABVE’DE Ýlerici Öðretmenler Sendikasý’nýn 9 yöneticisi, polis tarafýndan gözaltýna alýnarak iþkence gördü. Gözaltýna alýnanlardan 4 kadýn sendikacýnýn demir çubuklarla cinsel tacize uðradýklarý açýða çýktý. Ýþkence, uluslararasý sendikalar tarafýndan da kýnandý. BREZÝLYA’NIN en büyük tahýl yükleme boþaltma limaný Paraguay iþçileri ve nakliyat iþçileri, çalýþma ve istihdam koþullarýnýn iyileþtirilmesi talebiyle grevdeler. ÇÝN’de özel havayolu þirketlerinde, aðýr çalýþma ve kölece sözleþme koþullarýna karþý baþlayan pilotlarýn grevi, devlet havayollarýna da yayýlma eðilimi gösteriyor. Çin’in, komünizmle yönetildiði düþünülüyor hâlbuki Çin’deki çalýþma koþullarý acýmasýz kapitalizm koþullarýný kat be kat geçmiþ durumda. Çin’in komünistliði sadece lafta. SWAZÝLAND’DA (Güney Afrika’da küçük bir ülke) 16 bin tekstil iþçisi, ücret artýþý ve sosyal hak talepleri karþýlanmadýðý için 2 günlük greve gitti. Grev az da olsa kazanýmlarla son buldu. PORTO RÝKO’DA kamu emekçilerine grev yasaðýna karþýn, 40 bin öðretmen grevde. Öðretmen öðrenci ve yerel topluluk taban örgütlülükleri temelinde örgütlenen grevde, öðretmenlerin her grev ve eylemi öðrencilerin de okul boykotu ve blokajlarýyla destekleniyor. Porto Riko’daki öðretmenlerin grevinde veli ve öðrencilerin öðretmenleri destek-

lemeleri bu grevin daha etkili olmasýný saðladý. ÝNGÝLTERE’DE Ulusal Öðretmenler Sendikasý üyeleri üçte iki oy çoðunluðuyla, ücret artýþý için 24 Nisan’da genel greve gitme kararý aldý. Bu, Ýngiltere’de öðretmenlerin 21 yýldan bu yana ilk genel grevi oldu. ABD’de Hollywood içinde emek-sermaye kavgasý büyüyerek devam ediyor. Hollywood ve çeperinde çalýþan 350 bin emekçiyi temsilen çok sayýda set iþçisi, hademe ve oyuncu 15-17 Nisan arasýnda, “iyi bir iþ için mücadele” sloganýyla Hollywood’dan San Pedro limanýna bir yürüyüþ yaptý. Hollywood emekçileri haklarýný arayabilmek için alanlarý doldurdular. Amerikalý 25 bin liman iþçisi Irak savaþýný protesto etmek için 1 Mayýs’ta 1 günlük grev yaptý. Amerikan iþçileri ilk kez Irak savaþýný protesto etmek ve sona erdirilmesi talebiyle grev yaptý. Pasifik kýyýsýndaki 29 limanda çalýþan yaklaþýk 25 bin dok iþçisi, 1 Mayýs’ta iþ býrakarak liman iþlerini felce uðrattý. Ýþçi sýnýfý isterse, mücadele ederse dünyada savaþýn yerine barýþý ikame edebilir. Kardeþliði pekâlâ pekiþtirebilir. Sýnýrlarý, sýnýr çizgilerini yok edebilir. Ýþçi sýnýfý kapitalizme karþý ve kapitalizmin kâr hýrsýna karþý birlikte mücadele ederek Amerikan liman iþçilerinin yaptýklarý gibi grevleri çoðaltarak kapitalizme gereken cevabý verebilir. Bunun içinde örgütlülük, dayanýþma ve kapitalizme karþý mücadeleyi yükseltmek gerekir. Yaþasýn Ýþçi Sýnýfýnýn Dayanýþmasý ve Mücadelesi Derleyen Jiyan 04/05/2008 15


Pippa Bacca’nýn Ardýndan... 8 Mart’ta, iki Ýtalyan kadýn sanatçý, dünya barýþý için, Milano’dan “beraberimizde yolculuk boyunca üzerinde birikecek tüm kirlerle birlikte götüreceðimiz tek elbise beyaz gelinlik olacak” diyerek yola çýktýlar. Balkan ülkeleri ve Türkiye üzerinden kara yoluyla otostop yaparak Tel Aviv’e ulaþmayý hedefliyorlardý. 19 Mart’ta Ýstanbul’da birbirlerinden ayrýlan bu iki barýþ gönüllüsü, münferit olarak farklý güzergâhlarý izlemelerinin ardýndan Beyrut’ta yeniden buluþmayý planlamýþtý. Onlar, gelinliklerle gerçekleþtirmeyi hedefledikleri bu seyahatle bir çeþit performans sergilemiþ oluyorlardý. Kültürler arasý iliþki (seyahat) ve seyahatin kavramsal eþiði (gelinlikler) ile vermek istedikleri mesajý (barýþ) canlý olarak taþýmýþ ve birleþtirmiþlerdi. Bu sayede ürettikleri deðer ile iþ aynýlaþmýþtý... Yolculuk yarým kaldý, Türkiye’de barýþ, tecavüze uðrayýp öldürüldü. Bu iki Ýtalyan sanatçýdan 1974 doðumlu Giuseppina Pasqualino di Marineo, bilinen adýyla Pippa Bacca, 31 Mart günü, bir kadýn olarak, bir sanatçý olarak, bir barýþ aktivisti olarak hayata gözlerini yumdu. Cesedi, 13 Nisan’da bulundu. Onun, tecavüze uðrayýp öldürülmesi üzerine dile getirilebilecek, kamuoyunda tartýþmaya açýlabilecek o kadar çok mesele varken, burjuva medya, tüm ikiyüzlülüðüyle, yalnýzca “rezil olmanýn” derdine düþtü. Türklük, bu olaydan leke almamalýydý. Gerçekten de almadý(!)

16

Medyanýn ilgilendiði konular arasýnda, Pippa Bacca’nýn kendisi ya da onun dünyaya ulaþtýrmayý umduðu mesajýn içeriði dahi hiç yer bulamadý. Bacca’nýn hangi sanatý icra ettiði bile dile getirilmedi. Zaten, video art, enstalasyon ya da performans (Bu üç sanat dalý da özellikle 1960’lardan itibaren ortaya çýkmýþ ve yaygýnlýk kazanmýþlardýr. Genel olarak kavramsal sanatýn alt kategorileri olarak yer alýrlar. Kavramsal sanat ise, en genel anlamýyla, belirli bir fikrin etrafýnda örülen edimin seçtiði sýnýrsýz çeþitlilikteki malzemeyi kurgulamasý olarak tanýmlanabilir.) henüz Türklüðü aþaðýlatmamanýn derdinden arýnamamýþ bir medyanýn konusu olamazdý ki... Bu vahþeti yaratan erkek egemen toplumsal cinsiyetle bütünleþik kapalý toplum yapýsýnýn yarattýðý bir sapkýnlýk histerisinden, hemen baþka bir hastalýklý ruh haline bürünüldü: Aþaðýlýk kompleksi! Ne de olsa hep yaranýlmak istenen Batýya rezil olunmuþtu. Varsa yoksa bu sarsýcý olayýn Batý’da nasýl yankýlanacaðý, bu utançtan nasýl kurtulunacaðý mesele edildi medyada... Toplum vicdaný zedelenmiþti. Utanmýþtýk. Ama yine medya bir iki seansta bu iþi de çözdü. Utanmamýza gerek olmamalýydý. Çünkü bunu yapan yalnýzca bir kiþi idi, katildi, sapýktý, suçu yalnýz onu baðlardý. Vicdanýmýz rahat olmalýydý, çünkü Pippa Bacca’nýn annesi Elena Manzoni, “Türkler normalde çok iyi insanlardýr. Ama kýzýmý aracýna alan kiþi, onu öldürmeye niyetlenmiþ bir sapýk olmalý. Bu türden birine rastlanýrsa yapýlacak bir þey yok maalesef” demiþti. Oysa bu olayýn açýða çýkmasýndan iki gün sonra, yine Gebze’de bir kadýnýn tecavüze uðradýðý açýða çýktý. Tecavüz edenlerden birisi de “baþarýlý çalýþmalarýndan” dolayý ödüllendirilmiþ bir polisti. Yine benzer þekilde Vakit Gazetesi yazarý Hüseyin Üzmez, on dört yaþýnda bir kýz çocuðuna cinsel tacizde bulunmak suçundan tutuklandý. Bu iki olayda basýnda her nedense sansasyonel bir haber olarak yer almadý. Ne var ki, bu hastalýklý ruh hali, bir bütün olarak medyayý da öyle bir içine almýþ durumda ki, tüm bunlarla çeliþik olarak, tecavüz ve cinayetin, toplumsal yaþamýmýz içinde nasýl bir yer iþgal ettiðini görmek için yine bu medyanýn basýlý organlarýnda üçüncü sayfa haberlerine þöyle bir göz gezdirmek yeterli oluyor. Pippa Bacca, öldürüldü. Onu, barýþ gönüllüsü bir kadýn sanatçý olarak sevgiyle anýyoruz. Onun gelinliðinde biriken kirin, erkek egemen-sýnýflý toplumlar tarihinin bir ürünü, egemen kültür ve ahlâkýn çürümüþ pisliði olduðunu biliyoruz. Bu pisliði yaratmakla kalmayýp normalleþtiren toplumsal þartlara ve siyasal anlayýþa karþý mücadelemizi sonuna deðin sürdüreceðiz. Onun, dünya halklarýna vermek istediði mesajda çok güçlü bir öz var. Topraktan yeniden ve yeniden filizlenecek bir öz. Biz, bu özü dünyanýn dört bir tarafýna ulaþtýracaðýz. Onun yarým kalan yürüyüþünü, biz tamamlayacaðýz. Nisan 2008


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.