Mart 2006
Uluslararası
İşçi Kardeşliği
Bedeli 50 YKr
Bir İşçi Enternasyonali için İşçilerin ve Halkların Bağlantı Komitesi’nin (ILC) Türkiye bültenidir.
İşçi Kardeşliği Partisi
Mayıs ayında kuruluyor! “İşçilerin Kendi Partisi” Geçici Kurucular Heyeti 6. Genel Kurulu 19 Mart günü TEKSİF Bakırköy Şubesi’nde toplandı. Genel Kurul’da partinin resmi kuruluşunun Mayıs ayında gerçekleştirilmesine ve isminin İşçi Kardeşliği Partisi olmasına karar verildi. İşçi Kardeşliği Partisi, bundan böyle resmi kimliğini de İçindekiler: kullanarak işçi sınıfı içindeki tüm s.3: “İKP” 6. Genel görüşlerin kendini ifade edebileceği Kurul Kararları s.4: “İKP” Örgütlenme “İşçilerin Kendi Partisi”ni kurmak için Raporu inşa mücadelesine devam edecek. s.6: Görüşme: Harb-İş Genel Kurul Kararları (s.3’te) Kongresi Örgütlenme Raporu (s.4’te) s.7: Görüşme: Sivas
ILC Avrupa Konferansı
25-26 Şubat’ta Berlin’de düzenlenen konferansta katılımcılar haklarına yapılan saldırıları ve bunların Avrupa Birliği’yle ilişkisini tartıştı. (s.16 ve 17’de) Bizimle bağlantı kurmak için: e-posta: iletisim@iscikardesligi.org web: http://www.iscikardesligi.org
Öğretmenevi’nde örgütlenme mücadelesi s.9: Görüşme: Orman işkolunda yetki ihtilafı s.12: Filistin: seçimlerin ardından s.13: Asya Tekstil İşçileri Konferansı s.16: ILC Avrupa Konferansı
Uluslararası İşçi Kardeşliği
ILC
1
Bir İşçi Enternasyonali için Uluslararası Bağlantı Komitesi
991 yılı Ocak ayında Barcelona’da (İspanya) 63 ülkeden delegelerin katıldığı ilk Açık Dünya Konferansında kuruldu. Bu delegeler, işçi sınıfı içindeki çeşitli örgütleri ve siyasal akımları temsil ediyordu. Amacımız tüm dünyada kapitalizmin vahşi saldırısına karşı mücadele etmek için işçi sınıfını ve dünyanın ezilen halkları ile gençliğini birleştirmeye yardımcı olmak. Programımız ise açık ve basit: özelleştirmeye, kuralsızlaştırmaya ve savaşa hayır! Bunun için de tüm dünyada işçilerin bağımsız örgütlerinin özellikle de sendikalarının savunulması çok önemlidir. Uluslararası Bağlantı Komitesi (ILC), işçi sınıfının küresel kapitalizmin dayattığı esaretten kurtulmasının ancak işçilerin kendileri tarafından elde edilebileceği fikrine sıkı sıkıya bağlıdır. Sınıf mücadelesinin tarihi her türlü kazanımın bağımsız işçi sınıfı örgütlerinin mücadeleleri sonucunda elde edildiğini göstermiştir. ILC ilk toplantısından bu yana 94 ülkedeki siyasi aktivistlerin ve sendikacıların çok eğilimli bir yeniden gruplaşması olarak büyümüştür. 1991, 93 ve 96’da üç defa, 2000 yılı Şubat ayında San Francisco Emek Konseyi (AFL-CIO) ile ortak Açık Dünya Konferansları düzenledik. 2002 yılı Şubat ayında Berlin’de ILC-San Francisco Açık Dünya Konferansı Sürdürücü Komitesi ve geniş bir Alman sendikacılar komitesi ile birlikte -Kuralsızlaştırmaya Karşı ve Herkes için Emek Hakları için Uluslararası Konferans- toplandı. İşçi Kadınların Haklarının Savunusunda Uluslararası Konferans da bu konferansın öncesinde toplandı. Yaşama ve çalışma koşullarını iyileştirme amaçlı tüm mücadeleleri, toplu şözleşmelerdeki, iş kanunlarındaki ve ILO Sözleşmelerindeki kazanılmış hakları ve güvenceleri koşulsuz savu-
nuruz. Dünyadaki gerçek bir barış için koşullar da bunlardır. Tüm ülkelerde gerçek bir demokrasi için şartlar bunlardır ve bunlar da ancak halkların kendi kaderlerini tayin hakkı ve ırklar arasındaki eşitlik temelinde yükselebilir. Bu nedenle her yıl Cenevre’de yapılan ILO yıllık toplantısında ILC de ILO Sözleşmelerinin savunulması için bir konferans düzenliyor. Ayrıca çeşitli bölgesel kampanyalar ve girişimler örgütledik. “Serbest Ticaret Anlaşmalarına” karşı-örneğin Amerika kıtalarında NAFTA ve FTAA’ya karşı, Avrupa’da Maastricht Anlaşmasına karşı- Çin’de, Romanya’da, Kore’de, Togo’da ve dünyanın birçok yerinde sendikal faaliyetlerinden dolayı hapsedilen aktivistlerin serbest bırakılması talebi ile işçileri savunan çok sayıda kampanyalar örgütledik. Uluslararası Bağlantı Komitesi kendisini varolan uluslararası işçi örgütlerinin yerine koymuyor ya da onlarla rekabete girmiyor. ILC tarihi modeli olarak 1864’te Londra’da kurulan Uluslararası İşçi Derneği’ni - I.Enternasyonal’i - alıyor. O gün de bugün olduğu gibi amaç, işçileri savunmak için samimi bir şekilde mücadele eden tüm akımları, işçi demokrasisi temelinde, çeşitliliğe saygı göstererek ve birleşik eylemi ileriye taşıyacak bir biçimde örgütlemekti. 23-24 Ocak 2003 tarihinde Savaşa Karşı Acil Konferansı örgütledik ve “Savaşa Karşı Uluslararası Emek Hareketi”ni inşa etmeyi kararlaştırdık. Kampanyalarımızın ve amaçlarımızın kısa bir özeti bu. Her hafta ILC’nin faaliyetleri ile ilgili bilgiler içeren bir bülteni üç dilde yayınlıyoruz. Adres: ILC, c/o Parti des Travailleurs - 87, rue du Faubourg Saint-Denis, 7510 Paris, Fransa eit.ilc@wanadoo.fr, http://www.owcinfo.org
ILC Uluslararası İşçi Kardeşliği
Sayı: 10 (16) • Mart 2006 Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Engin Bodur • Baskı: Selin Ofset / (212) 577 63 48 Yönetim Yeri: Rasimpaşa Mah. Nüzhet Efendi Sok. No: 36/5 Kadıköy/İstanbul • Tel/Faks: (216) 330 95 67 http://www.iscikardesligi.org • iletisim@iscikardesligi.org • PTT Posta Çeki Hesap No: 1051319
2
İKP
“İşçilerin Kendi Partisi” 6. Genel Kurulu
19
6.
1. 2.
7.
Mart günü “İşçilerin Kendi Partisi” Geçici Kurucular Heyeti 6. Genel Kurulu’nu TEKSİF Bakırköy Şubesi’nde topladı. Kuruluşu gerçekleştirmek üzere oluşturulan 18 kişilik Yürütme şu kararlar doğrultusunda hareket edecek: Partinin adının “İşçi Kardeşliği Partisi” olmasına, Mayıs ayı içinde yasal başvurunun yapılıp, inşa sürecinin İstanbul il örgütünden başlayarak yaz içinde sürdürülmesine, Uluslararası İşçi Kardeşliği bülteninin parti gazetesi haline getirilmek üzere önce aylık, ardından on beş günlük ve haftalık olarak yayınlanması için çalışmaya başlanmasına, Başta Emek Platformu olmak üzere tüm işçi örgütlerine sermayeden ve devletten bağımsız birleşik işçi cephesinde ortak mücadele etme çağrısı yapılmasına, Tüm işçi temsilcilerine partiye katılım çağrısı yapılmasına,
3. 4. 5.
Genişletilmiş yürütme önerileri, önceki tartışma metinlerimiz ve Genel Kurul önerileri dikkate alınarak tüzük ve programın yeni seçilen kurucu yürütme tarafından tamamlanmasına, Kadın-erkek, farklı sosyal temsil, farklı il ve bölge temsili, farklı sektörel temsillerin sağlanarak oluşacak, hepimizi temsil edecek kurucular kurulun yeni yürütme tarafından tamamlanmasına, Bağış, üyelik ve Uluslararası İşçi Kardeşliği bültenine abonelik kampanyasının acil ve yaygın olarak yapılmasına karar verildi.
8.
Uluslararası İşçi Kardeşliği’ne abone olun! Abonelik formu arka kapakta
3
Uluslararası İşçi Kardeşliği
İKP
4
“İşçilerin Kendi Partisi” Örgütlenme Raporu B
İKP Girişimi Koordinasyon Kurulu
u rapor, girişimin şimdiye kadar yaptığı vadede harekete geçme ihtimali oldukça az örgütlenme çalışmalarının kısa bir özeti görünmektedir. Bunun esas nedeni sendikal ve genel değerlendirilmesini esas almaktadır. yapıların içinde bulundukları, hepimizin iyi “İşçilerin Kendi Partisi” girişimi örgütlen- bildiği durumdur. İyi niyetli bazı yöneticiler me çalışmaları için başlangıçta esas olarak ise esas olarak umutsuzluk ve geleceğe olan değişik sendika merkez yöneticileri, sendika inanç kayıpları nedeni ile atıl durumdadır. şube yöneticileri, işçi temsilcileri ve mücade- Buna rağmen merkez düzeyde bazı yöneticileleci işçileri hedef almıştır.“Emek Platformuna rin girişimimize sempati ile baktıkları ve çalışParti Çağrısı” metnine imza alınması sürecin- malara dolaylı yollarla destek verebilecekleri de veya bundan bağımsız görülmektedir. Bu konuolarak tek tek veya grupda ele alınması gereken lar halinde çeşitli çalışdiğer bir yön ise DİSK’in “...önemle üzerinde malar gerçekleştirilmişdaha doğrusu Süleyman durmamız gereken tir. Çalışma esas olarak Çelebi ve Rıdvan Budak İstanbul’ da yürütülmesiile bazı akademisyenlerin ve gelecek için en ne rağmen bu dönem içinbaşını çektiği “sol” giriumut verici durum, de Gebze, İzmit, Aliağaşimdir. Bu girişim, işçi girişimimizin hemen İzmir, Söke, Eskişehir, sınıfı, emek ve yoksul Bursa, Lüleburgaz, halk karakteri taşımayan, hemen hiçbir yerde Tekirdağ ve Çorlu merkarşıtlık ve düşmanlıkla sosyal demokrat denilen kezlerinde çeşitli katılım partilerin içinde bulunkarşılaşmamasıdır.” düzeylerinde toplantılar duğu, umutsuz, parçalı yapıldı. durum ve ayrıca sosyalist Şimdiye kadar gerek hareketlerin aşırı dağınık genel merkez gerekse halinin ortaya çıkarttığı şubeler düzeyinde her üç işçi konfederasyonu- boşluğu doldurmaya çalışan, sol-liberal olarak na bağlı bir çok yönetici ve şube ile görüşmeler adlandırılabilecek bir karakter taşımaktadır. yapıldı. Çalışmalar sonucu geliştirilen ilişkiler Bu girişim esasında DİSK’e bağlı sendika daha çok metal, petrokimya/lastik, tekstil, merkezlerinden de hiçbir anlamlı destek almagenel hizmetler, ve toprak/çimento işkolla- maktadır.Zaten girişimin böyle bir kaygısı da rında yoğunlaşmış ve parti girişimine bu iş yoktur. kollarından anlamlı katılımlar sağlanmıştır. Şube yöneticileri genel olarak parti tartışİstanbul’daki ilçeler düzeyindeki çalışmalar malarına yaklaşım konusunda daha olumlu ise başta Gaziosmanpaşa ve Küçükçekmece tutum almaktadırlar. Bazı şube yöneticileri olmak üzere daha çok işçi bölgelerinde ger- tam destek vermekte, bazıları ise girişime çekleştirilmektedir. sempati ile bakıp dolaylı yollarla girişimin Çalışmalarımızın sonuçlarını sendika mer- çalışmalarının önünü açmaktadır. Gerek sendikez yönetimleri düzeyinde değerlendirirsek; kal merkezlere olan çeşitli düzeydeki bağımsendika yöneticilerinden belirli bir kısmının lılık ilişkileri gerekse genel olarak girişimin bir işçi kitle partisi amacıyla kısa, hatta orta başarısı konusundaki kuşkular bir çok sendika
İKP
şube yöneticisini çalışmalara daha aktif katıl-
ve sosyalist hareketin belirli bir kesiminde de yükselmekte ve özellikle Türk-İş içindekiler olmak üzere bir çok sendika yöneticisini etkilemektedir. Güneydoğu’da yeniden başlayan çatışma ortamı, öne çıkartılan Ermeni ve Kıbrıs sorunu bu durumu hızlandırmaktadır. Daha önce çok daha çatışmalı ortamlarda bile gündeme gelmeyen Türk-Kürt gerginliği toplum içinde tırmanış göstermektedir.
maktan alıkoymaktadır. İşçi temsilcileri ve ileri işçilerle yapılan görüşmelerde ise çok büyük oranda bir sempati ve önemli oranda destek vaadi ile karşılaşmaktayız. Çok az bir kadroyla gerçekleştirilen çalışmalarda herhangi bir parti veya Bu her iki çok sağlıklı olamayan eğilimden kaçınmak eğilimin militanı olmayan işçi temsilcileri ve ve doğru bir hatta yürümenin ana ekseninin sınıf işçiler girişimin politik söylem ve tarzına çok mücadelesi ve sınıfın devletten ve patronlardan yakınlık duymakta ve girişim somutlaştıkça bağımsız kendi hareketi olacağı açıktır. Demokrasi yakınlıkları da artmaktadır. Fakat genel olarak ve özgürlük adına hareket ettiğini söyleyen sol politik bir hareketlilik içinde olmayan bu işçi liberaller bunun garantisini liberal patronlar ve AB’de ararken ve onlarla işbirliği içine girerken, temsilcisi ve işçilerle örgütlenme çalışmalarıemperyalizme karşı mücadeleyi öne çıkarttığını nın yürütülmesinin kendine özgü zorlukları da söyleyen ulusalcılar da garantiyi millici patronlar ve ortadadır. Burada önemle üzerinde durmamız ordudan beklemektedirler. Gerçekten hem demokratik gereken ve gelecek için en umut verici durum, hak ve özgürlüklerin gelişmesini istiyorsak hem de girişimimizin hemen ülkemizin demokratik birlik ve bağımsızlığını korumak hemen hiçbir yerde kar“Girişimimiz bu ve sömürüsüz bir toplum şıtlık ve düşmanlıkla yaratmak istiyorsak işçi karşılaşmamasıdır. Sınıf mücadeleye giren sınıfının bağımsız kitlesel içindeki yapay “sağ”, örgütlenmesi dışında hiçbir işçi sınıfı güçleri ile “sol” ve inanç farklılıklagüce güvenmememiz gerekir. ortaklaşmayı esas İşçi sınıfının birliği hem rını öne çıkarmayan yaklaşım ve yine ister sağcı görevi bilecek her rengi demokratik hakların garantisi olacak hem de ülkemizde ister solcu olsun patronile birleşen kitlesel bir Türk-Kürt, Alevi-Sünni, larla aramıza konan çok laik-anti-laik, temelindeki işçi partisini oluşturma net ayrım şimdiye kadar çatışmaların zeminini ortadan kaldıracaktır. en uzak politik tutumları hedefinden asla almış işçilerin bile girişiBundan yaklaşık sapmayacaktır.” me sempati duymalarına dokuz ay önce yaptığımız zemin hazırlamaktadır. yukarıdaki değerlendirme ışığında girişimin kendi doğrultusunda kararlı Genel değerlendirme adımlar atması kaçınılmazdır. Kendini bir işçiDünya ve Türkiye’deki gelişmeler toplumumuzda iki yönlü gelişmeyi öne çıkarmaktadır. Bunlardan cephe partisi olarak tanımlayan girişimimizin birincisi, özellikle bazı sosyal-demokrat, sosyalist mütevazı bir güçle hukuki olarak partileşmesi, ve sendikal merkezlerde ortaya çıkan liberal bizim kendimizi işçi denizine doğru akan bir politikalardır.Avrupa birliğinden oldukça umutlu kanal olarak görme anlayışımızı değiştirmeyeolan bu kesim işçi sınıfı ve yoksul halk içindeki cektir. Yani şunu söylemeye devam edeceğiz: güçsüzlüğünü ana çalışma eksenini bu yöne kaydırarak telafi etmeye çalışmaktadır (Süleyman İşçilerin patronlardan ve devletten bağımsız Çelebi ve arkadaşlarının girişimi “sol” bir söylemle kitlesel bir siyasete, “işçilerin kendi partisi” ne bu kapsamdadır). DİSK ve KESK bünyesindeki ihtiyaç vardır. İşçi önderleri, mücadeleci işçisendikaların bir çok merkez yöneticisinin yanında ler, sendikalar, sendika yöneticileri bu göreAKP anlayışı ile liberal ekonomik politikalara vi üstlenmelidir. Girişimimiz bu mücadeleye tam destek veren Hak-İş’e bağlı sendika merkez yönetimleri de bu kapsam içinde değerlendirilebilir. giren işçi sınıfı güçleri ile ortaklaşmayı esas İkinci gelişen eğilim ise ulusalcılık/yurtseverlik görevi bilecek her rengi ile birleşen kitlesel olarak kendini ifade eden, küreselleşme politikalarına bir işçi partisini oluşturma hedefinden asla karşı verilen tepki eğilimleridir. Bu görüş bazı sapmayacaktır. Atatürkçü eğilimler dışında, sosyal demokrat
5
Uluslararası İşçi Kardeşliği
GÖRÜŞME
Harb-İş’te Kongre Süreci ve İşçi Kardeşliği Partisi Çalışmaları Muhabirimiz Harb-İş İstanbul Şubesi üyesi ve Zeytinburnu Ağırbakım işçisi İsmail Kaya ile görüştü
Harb-İş bu yıl kongresini yapacak. Kongre Nasıl bir çalışma yürüttünüz? sürecini aktarabilir misiniz? Türkiye genelinde Harb-İş muhalefetinin Nasıl bu hale geldiğimizden başlayayım. çalışmasına başladık. Sınıftan yana kişilerle 1992-1999 dönemi sendikada iktidardaydık. O buluşmaya çalıştık. Ama genel merkez de dönemin siyasi yelpazesinden sonra Harb-İş’in boş durmadı. Gölcük ve Adapazarı’nda delege Petrol-İş’le beraber KİGEM’i (Kamu İktisadi seçimlerini erken yaptı. Seçimlerde demokTeşekkülleri Geliştirme Merkezi) kurması, ratik olmayan uygulamalar yapıldı, muhaledemokratik haklardan fetteki eski başkan ve rahatsız olan bir kesim kadro arkadaşları san“Mahkemelerde nedeniyle Harb-İş’te dıklara sokulmadı, gözbirbirine düşmüş bir değişim yaşandı. Refah lemci olmaları engelPartisi ve MHP grubu lendi, açık oy pusulaları genel merkez, şubede olarak kongreyi alacağız dağıtarak seçimi aldılar. iş yapamaz duruma dediler. 1999’da değişim İstanbul’da iki şube var. gelmiş bir yönetimle yaşandı. Sendika 2002’de Eskiden bir şube vardı. olağanüstü kongre yaptı Şimdiyse genel merkez karşı karşıyayız. Biz ve sendika yönetimindeki olağanüstü bir biçimbu işle ancak sınıf usulsüzlüklerden dolayı de bir şube daha açarak sendikacılığı kurallarıyla yönetim düşürüldü. 2003 birini Avrupa yakasına, yılında partisel ayrışmalar diğerini Anadolu yakasıve demokratik yaşadılar ve MHP grubu na açtı. Ve atama ususendikal anlayışla iktidar heveslerinin sonulüyle beş yönetici göreve baş edeceğimize cu olarak 2005 yılında oy getirdi. Harb-İş’in mali toplayarak genel merkeze kayıpları olduğunu, parainanıyoruz.” olağanüstü kongre çağrısı nın yetmediğini söyleyen yaptı ve genel merkez de genel merkez, Ankara’da oy çokluğuyla kongrenin yapılması gerekenden da ikinci bir şube daha açtı. Sendikal mücadebir sene önce yapılması kararı aldı. Sendika lede istemediğimiz olayları Harb-İş’te görüyodemokratik haklar konusunda Türk-İş’in geri- ruz. Mahkemelerde birbirine düşmüş bir genel sinde kaldı. İşçi eğitimleri durdu. Temsilciler merkez, şubede iş yapamaz duruma gelmiş bir seçim yoluyla değil atamalar yoluyla işbaşına yönetimle karşı karşıyayız. Biz bu işle ancak getirildi. İşverenler tarafından hak ve sözleş- sınıf sendikacılığı kurallarıyla ve demokratik meler ihlal edildi. Kuralsız çalışma dönemi sendikal anlayışla baş edeceğimize inanıyoruz. başladı. İşçiler bu durumdan rahatsız oldukları Tabanın söz ve karar sahibi olmasını istiyoruz. için tekrar bir hareketlenme başladı. İstanbul “İşçilerin Kendi Partisi”ni destekleyen bir Demokratik Birlik Muhalefeti adıyla yeniden Harb-İş üyesi olarak işkolunuzdaki işçilerin bir taban çalışmasına başladık. İstanbul’da beş “İKP”’ye nasıl baktıklarını değerlendirebilir büyük işyeriyle bölge toplantıları yaptık ve misiniz? sorunlarımızı tartıştık. İKP sınıf hareketinin oluşumuyla, patronsuz bir parti olması özelliğiyle işçileri, işsizleri,
6
GÖRÜŞME
köylüleri, yoksulları ve ezilenleri temsil ettiği için, sağın-solun değil inanç özgürlüğünün olduğu, bölgeciliğin yaşanmadığı ve çalışanların hükümette yer almalarının gerektiğine inanan bir parti anlayışını temsil ettiği için bu girişimde yer aldım. Bizdeki işçi yapısına da böyle bir oluşumun bize ve topluma yarar getireceği düşüncesinin hakim olduğuna inanıyorum.
Parti kurulurken atılacak adımlar neler olmalı sizce? Parti taban hareketiyle her oluşumda olduğu gibi taban hareketi olan her olay ve girişimin doğru yerlere geleceğine inanıyorum. Zor da olsa bu oluşumu sağlamak için işçilerin, işsizlerin, aydınların olduğu ortak bir platformda birleşilebileceğini kanıtlayabiliriz. Sendikacılarla, sendikalı, örgütlü kesimle daha kolay olacak bu iş. İşsiz kesime de mahalle toplantılarıyla, basın yoluyla kendini duyurduğu sürece ulaşılabilir. Bildiriler, gazetelerle “Sizin de bir partiniz var, siz sahipsiz değilsiniz!” sloganıyla çıkış yapılmalı. Onların da söyleyecek sözünün olduğu ve neden işsiz olduklarını açıklayacak çalışmalarla bu girişime onları da katabiliriz. Sizce işçilerin kendi kuracağı bir parti Türkiye siyasetine ne gibi değişiklikler getirir? Bu parti kurulduktan ve belli bir örgütlenme sağlandıktan sonra ve seçimlerde de yüzde 4 oy alması bir değişiklik yaşanması için yeter. İşçilerin de bir partisinin olduğu birilerinin kulağına kar suyu kaçırır. Önce sistem rahatsız olacak. Tabii ki bu sistemi yaratan patronlar rahatsız olacak ve patronların sistemi olan kapitalizm gerçeği görecek.
Bir Mücadele Deneyimi
Sivas Öğretmenevi’nde çalışırken OLEYİS sendikasında örgütlenme çalışması yaptığı için işsiz kalan Levent Bulut ile görüştük. Öncelikle Sivas Öğretmenevi’nden bahseder misiniz? Sivas Öğretmenevi 170 yatak kapasiteli oteli, 500 kişilik düğün ve yemek salonu, 150 kişilik ek bir yemek salonu, 400 kişilik oyun salonu, 150 kişilik okuma ve dinlenme salonu, 250 kişilik çay bahçesi, 150 kişilik toplantı ve seminer salonu, bay bayan kuaförleri, teknik servisi ve ayrıca 50 kişilik protokol salonu ile büyük bir tesis konumundadır. Yılın her döneminde ortalama yüzde 95 doluluk oranına sahip bir sosyal tesistir. Sivas Öğretmenevi’nde 1 Mart 2000 tarihinde işçi olarak işe başladığımda tesiste 101 “53 personelin personel çalışmaktaydı. İdarenin 2000’den 2005’e 46’sı mücadeleye personeli azaltması sonucu devam dediler 53 kişi kaldık. Bu personeve DİSK’e bağlı lin büyük çoğunluğu sağcı düşünceye sahip insanlardır. OLEYİS’te Ancak bu insanlar DİSK’e örgütlenmeye bağlı OLEYİS sendikakarar verdik.” sı öncülüğünde onurlu bir mücadele vermişlerdir. Sendikalaşma süreci nasıl başladı? Çalışanlar olarak 10-12 saat arası hizmet veriyorduk. Bu uzun ve yorucu çalışmamıza karşılık hak ettiğimiz ücretleri alamadığımız gibi onurumuz da ayaklar altına alınıyordu. Bu tür alçakça davranışları sergileyen idarecilerimiz ise Sivas Öğretmenevi’ni çiftlik gibi kullanıyordu. Kurum, dostlarına ücretsiz hizmet verdiği gibi aylık harcamaları da maaşlarının on katını geçiyordu. Bu durum 2003 Eylül’ünde beni araştırma yapmaya yöneltti. Resmi evraklar yeniden hazırlanarak sahte evraklar imzaların da taklit edilmesiyle gerçekmiş gibi gösteriyorlardı. Topladığım yolsuzluk evrakları bir dosya haline gelmişti. Tek sorun; bu evrakları kime hangi kuruma teslim edecektim? İdarecilerin zengin bir çevresi vardı, örtbas edilebilir diye dosyaları çoğalttım. Sözde solcu, demokrat olan Eğitim-Sen genel merkezine ve CHP Sivas il başkanlığına götürdüm. Hiç ummadığım bir şekilde Sivas Öğretmenevi yöneticilerine bilgi verilmişti. Bunun üzerine beni güvenlikçi görevimden alıp garsonluğa verdiler. Bütün kapılar yüzüme birer birer kapanıyordu ama
7
GÖRÜŞME
Uluslararası İşçi Kardeşliği
kararlıydım. Yolsuzluk dosyalarını 2004’ün
başlarında Başbakanlık Teftiş Kurulu’na, Milli Eğitim Bakanlığı’na, Çalışma Bakanlığı’na ve Sivas Valiliği’ne iadeli taahhütlü olarak kendi adımla postaladım. Bu kurumlardan derhal soruşturma başlatılmasını, hırsızlardan hesap sorulmasını istedim. Şikayetlerimden yaklaşık bir ay sonra soruşturma başlatıldı. İşim daha bitmemişti, işçiler SSK’ya çırak olarak gösteriliyordu, dört ila sekiz yıllık işçilerin bir günlük dahi primleri yatırılmamıştı. Ama her ne hikmetse çalışanlar vizite kağıtlarını işçi olarak alıyorlar ve hastane işlemlerinden yararlanıyorlardı. İdarecilerimiz bu alanda birileriyle işi halletmiş, primlerimiz birilerinin kesesini doldurmuş. Örgütlenme çalışmaları da bu dönemde başladı. İşçilerin çırak olarak gösterilmesi aynı zamanda sendikalaşmamızın da önünde bir engeldi. Bir gece tüm personeli bir evde toplayarak artık onurlu yaşamayı seçenler benimle gelsin, mücadele etsin, yok onursuzca yaşamak isteyen varsa kapılar açık dedim. 53 personelin 46’sı mücadeleye devam dediler ve DİSK’e bağlı OLEYİS’te örgütlenmeye karar verdik. Hep beraber emeğimize, ekmeğimize hepsinden önce onurumuza sahip çıkma zamanı gelmişti. Ev toplantılarını bir hafta aralıksız sürdürdük. Yaşanan olayları tüm personele bütün çıplaklığıyla aktardım. Belki sizlere inandırıcı gelmez ama adeta arkamda ordu varmış gibiydim. Kendime olan güvenim daha da artmıştı. Siyasi yapılarından ötürü bu kadar destek bulacağımı tahmin etmiyordum. Görev dağılımı yapıldı, herkes önce yolsuzluk olaylarına kilitlendi. Ele geçirilen belgeler soruşturma heyetine tek tek sunuluyordu. Bu arada kurum amiri görevden alınmıştı. Sivas İş Mahkemesi’nde zaman kay-
“...norm kadro getirttiler. Öncesinde 101 personel çalışan Sivas Öğretmenevi 53 kişiyi fazla buluyordu. ... Öğretmenevi kullanım kapasitesi azaltılarak işçi çıkarmanın gerekçesi yapıldı.” 8
“Örgütlü mücadele içerisinde bulunan ... kuruluşlar bizleri görmezden geldiler. Sivas’ta en uzun süren eylemdi. Belki de halkın alışık olmadığı bir olayla karşı karşıya olduğundandı.” betmeden bir dava açtık. Biz bu kurumda işçi mi yoksa çırak mıydık? Yerel mahkeme dört ay içerinde davayı karara bağlayarak işçi olduğumuzu kesinleştirdi. Milli Eğitim Bakanlığı hazine avukatları davayı Yargıtay’da temyiz ettiler. Bu süre zarfında biz sendika üye fişlerini doldurmuştuk bile. Yargıtay davamızı onayınca 16 Mart 2005’te üye fişlerimizi OLEYİS’e gönderip onay bekledik. Gelişmeler karşısında bizleri 1 Mart 2005 tarihinde işten çıkarmak istediler. Direndik, işyerimizi üç gün boyunca terk etmedik. 20 Nisan 2005 tarihinde 26 işçinin işine son verileceği evlerimize tebliğ edilmişti. Liste başında ben vardım. Gerekçe olarak da kuruma norm kadro geldi dediler. Oysa bu tür tesislerde kriter belli olmadığı için norm kadro tespiti yapılamazdı. Kendi siyasi yandaşı müfettişlere norm kadro getirttiler. Öncesinde 101 personel çalışan Sivas Öğretmenevi 53 kişiyi fazla buluyordu. Yemek fiyatlarını tam üç katına çıkardılar, hizmet saatlerini dört saat kısalttılar, otelde konaklamak isteyen misafir ve kafilelere tadilattayız diye yer vermediler. Öğretmenevi kullanım kapasitesi azaltılarak işçi çıkarmanın gerekçesi yapıldı. Sivas İş Mahkemesi açmış olduğumuz işe iade davasında, mahkeme feshin geçersiz olduğunu ve işe iademize karar vermişti (1 Temmuz 2005). Çalışma bakanlığından Haziran 2005’te yetkiyi alan sendikamız öncülüğünde 20 Haziran’da basın açıklaması yaparak oturma eylemi başlattık. Bu eylem geceli gündüzlü tam 80 gün sürdü. Direnişimizi hiçbir şekilde kıramadılar. Ekonomik sorunlara rağmen direndik. Yemek sayısını üç öğünden bire düşürdük. Kırıldık ama eğilmedik. Eylem sonrasında işe dönüşümüzü sağlayamadık. Ancak işte kalan 27 kişi içinde 19 kişi sendikalı olduğu için yetki OLEYİS’tedir.
GÖRÜŞME
Verdiğiniz sendikalaşma mücadelesinde başta
Yetki İhtilafları ve Birleşik Mücadele
Eğitim-Sen olmak üzere diğer sendikalar, demokratik kitle örgütleri, partilerin sizlere desteği ne düzeydeydi? Yeterli desteği hiçbirinden bulamadık. Orman işkolunda süren yetki Örgütlü mücadele içerisinde bulunan bu kuruihtilafı, birleşik mücadele luşlar bizleri görmezden geldiler. Sivas’ta en imkanları ve İşçi Kardeşliği uzun süren eylemdi. Belki de halkın alışık olmadığı bir olayla karşı karşıya olduğundan- Partisi faaliyeti üzerine Orman-İş dı. Ama Sivas’ın basın kuruluşları her zaman İstanbul Şube Başkanı Doğan yanımızda oldular ve bizlere destek verdiler. Eryılmaz ile görüştük. Bizleri destekleyen tüm emekçi kardeşlerimize Yaklaşık 1,5 sene önce işkolunuzda başlayan teşekkürler. yetki ihtilafının son durumu hakkında bizi bilSon durumunuza ilişkin neler söyleyeceksiniz? gilendirir misiniz? Sürecin sendikal hakların Hukuki mücadelemiz devam ediyor. İşe kullanımına etkisi nasıl oldu? iadeyi kabul etmeyen Öğretmenevi idareci2004 Haziran ayında başlayan, aslında leri işe iade cezai tazminatlarımızı ödeme sendikal mücadelenin ötesinde işverenle karşı güçlerinin olmadığı gerekçesiyle ödemiyorlar. sendikanın birlikte Orman-İş sendikasını ortaAlacaklarımıza ilişkin Sivas iş mahkemesine dan kaldırma çabalarıydı. Daha önce Orman yedi dava daha açtık ve işe iade cezai tazmiGenel Müdürü Osman Kahveci ve Orman natları içinde Sivas Öğretmenevi’ni icraya Bakanı Müsteşar Yardımcısı Bünyamin Karaca verdik. sendikamızın genel merkezini ziyaret ederek Şu anki son durumumuz içler acısıdır. 26 bizim Hak-İş’te olmamız gerektiği yönünde kişi işsiz bırakılmış, eşleri ve çocukları açlığa birtakım telkinlerde bulundular. Genel yönemahkum edilmiştir. Büyük bir istihdam sorunu timimiz ortada hiçbir sebep yokken Hak-İş’e olan Sivas’ta sendikalaşma mücadelemizden geçmemizin söz konusu olamayacağını ifade dolayı kesinlikle bizlere iş verilmiyor, sekiz ettiğinde “o zaman siz bitersiniz” sözleriyle aydır iş arıyoruz. Bizim ödülümüz bu mu karşılaştık. Hak-İş’e üye olursanız size kadro acaba? Hırsızlar ellerini kollarını sallayarak verilecek denmişti. Biz de o zaman “AK Parti geziyorlar. Biz hakkımız için mücadele ettik, hükümeti döneminde 21 bin 500 kadro verilihırsızları ortaya çıkardık, devletimiz de bizlere yor, karşılığında da Hak-İş’e geçmemiz isteödül verdi: açlık, işsizlik... niyor.” diye üyelerimize sorarız, olumlu yanıt Son olarak İKP hakkında ne düşünüyorsunuz? alırsak Hak-İş’e geçmemizin mümkün olaİşçi haklarını savunacaklarını söyleyip şu bileceğini söylemiştik. Bunun safsatadan öte anda işçilerin aleyhine yasalar hazırlayanların bir şey olmadığını biliyorduk, aradan geçen maskesi düşmüştür. Meclise girenler ya pat- 1,5 yılı aşkın zamandan beri ne işçiye kadro ronlar ya da onların yardakçılarıdır. Meclise verildi ne de bir şey. Kamuda 100 binin üstünbugüne kadar sendika yöneticiliği yapanların de personel alınacağıyla ilgili geçtiğimiz ay dışında normal bir işçi olarak hayatını sürdüren içerisinde hükümetin açıklaması oldu. Burada kaç kişi girebilmiştir? Emeğimizi savunacak da orman işçisine kadro verileceği hususunda bir parti yok. Sol-sağ ayrımı yapmadan işçile- herhangi bir ifadede bulunulmadı. rin kardeşçe bir araya gelecek, kendi haklarıYetki mücadelesi şu anda devam ediyor. Üç nı savunacak bir yapıda buluşması/birleşmesi dört gün önce mahkeme vardı. Bilirkişi, raporgerekmektedir. İKP bunun aracı olabilir. Bu ları yetiştiremediği için 22 Mart’a ertelendi. parti çalışması içinde üzerime düşeni yapmaya Güveniyoruz ki Türk adaleti mutlaka doğru hazırım. karar verecektir, ancak mahkeme önüne gelen
9
GÖRÜŞME
Uluslararası İşçi Kardeşliği
belgeler düzenlenirken birtakım baskıların
Filmlerini aldık, resimlerini çektik, gazetelere yapıldığını görüyoruz. Mesela bu sendikanın verdik. Şu gün referandum yapılsa ben inasahte imzalarla kurulduğu yönünde bir tespi- nıyorum ki 25 bin orman işçisinden ancak timiz vardı. Aslına ulaşamadığımız için foto- bini diğer sendikayı seçecektir. İşçi bizden kopiler üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğü isteyerek gitmedi. Zoraki, ekmeğimden oluKriminal Dairesi’nde yaptırdığımız inceleme- rum korkusuyla, Orman Bakanlığı’nın en üst de imzaların yüzde 99 ilgili şahısların elinden düzeyinden, bakan dahil, en alt birimindeki çıkmadığı yönünde bir rapor çıktı. Daha sonra bölge şefine kadar işçiyi tehdit ederken, ya karşı sendika buna itiraz ederek, bir başka Tarım Orman-İş Sendikası’na geçersiniz, ya bilirkişiye aksi yönde rapor çıkarttı. Bu kişinin da yarın iş akdinizi askıya alırız tehdidiyle imza ve yazı tekniğiyle karşı karşıya kalan bir bir ilgisi olmadığı, sadeişçinin sendikasında kal“Orman Bakanlığı’nın en ce kimyevi maddelerle ması düşünülemez. üst düzeyinden, bakan ilgili uzmanlığı olduBiz kimsenin arka ğunu ortaya çıkardık. dahil, en alt birimindeki bahçesi olmadık bugüAnkara İş Mahkemesi ne kadar, bundan sonra bölge şefine kadar işçiyi da olma gibi bir heveside bu uzmanlığın geçertehdit ederken, ya Tarım miz yok. Onun için biz sizliğini doğru buldu. Dosyanın aslı İstanbul Türk-İş’in dışında da Orman-İş Sendikası’na Adli Tıp Kurumu’na hiçbir konfederasyonu geçersiniz, ya da yarın gönderildi, burada yapıdüşünmüyoruz. Kaldı iş akdinizi askıya lan incelemede bu imzaki Türkiye’de işverenler ların ilgili şahıslara ait sendikası bir çatı altınalırız tehdidiyle karşı olduğuna karar verildi. da toplanırken, işçi konkarşıya kalan bir işçinin Oysa çıplak gözle de bu federasyonlarının üçe sendikasında kalması imzaların aynı kişinin bölünmesi, fırsat olsa elinden çıkmadığı gayet dörde bölünebilmesi; düşünülemez.” açık. İstanbul Adli Tıp memur sendikalarında da Kurumu’nun Türk hukudeğişik konfederasyonkunu etkileyecek böyle bir rapor vermesi bizi lar oluşması böl, parçala, yönet politikasının son derece üzmüştür. Mahkeme de buna göre ortaya koyduğu sonuçlardır. Tek sendika, tek karar verdi ve kapatılma istemini reddetti. konfederasyon olsa vurduğun yerden ses getiBiz temyiz hakkımızı kullanacağız tabii. 22 recek güç olur. Mart’taki çoğunluk yetkisiyle ilgili tespitte Sendikal alanda oluşacak birleşik mücadede bilirkişiler vicdanlarına dayanarak hareket lenin siyasal alandaki taşıyıcısı olacak kitleederlerse biz çoğunlukta olduğumuza inanı- sel bir işçi partisinin gerekliliğine inanıyor yoruz. Tabii yargıda olan bir şey üzerinde çok musunuz ve bu bağlamda Uluslararası İşçi fazla tartışmanın doğru olmadığına inanıyo- Kardeşliği’nin sözcülüğünü yaptığı “İşçilerin rum, sonucu bekliyoruz. Kendi Partisi” faaliyetini nasıl değerlendiriUzayan mahkeme süreçleri yerine yetki ihtilafının işyerlerine sandık konarak çözülmesine nasıl bakıyorsunuz? Biz ona her zaman varız. Orman işçisi Orman-İş Sendikası’nın işçiye verdiği hizmetin eksikliğinden falan gitmedi, ağlatılarak götürüldü. İşçilerin devletin yangın araçlarıyla noterlere götürüldüğünü tespit ettik.
10
yorsunuz? Zaman zaman broşürleriniz geliyor, okuyoruz, gerçekten güzel şeylere değindiğinizi kabul etmek lazım. Aslında isim aramaya pek de gerek yok bana göre, ad bulunmuş. Ama burada mesele finans meselesi, çünkü finansın yoksa ne sendikalaşabilirsin ne de partileşebilirsin. Belli bir sayıyı bulamazsan devlet
GÖRÜŞME
hazinesinden
belli bir yardım alınamayacaTürkiye’de son bir yıl içerisinde zenginğına göre... İşçilerin kendi partisi dilerim ki lerin gelirinde yüzde 100 artış olmuş. Ama başarılı olsun, ama beni düşündüren en büyük birçok esnaf siftah dahi etmiyor. Dünyanın mesele bu partileşmenin ekonomik temeli. On 500 zengininin arasına 23 tane Türk zengin yıl öncesine gittiğimizde kamuda 1 milyon, 1,5 girebiliyor, geçen sene bu sayı sekizmiş. milyon işçiye sözleşme yapılırken bugün 400 Hortumlanan bankaların, tasarruf fonuna devbine düşmüştür. Belediyelerde Belediye-İş, redilen kuruluşların nerelere gittiği belli. Biz Genel-İş ve Hizmet-İş’in örgütlü olduğu yer- namuslu işadamına her zaman saygı duyarız. ler var ama burada da cılız olunmaya başlan- Ama aşırı derecede bir gelir dağılımı dengedı. Taşeronlaşma alabilsizliği var, bunun önüne diğine gitti. Belediyeler geçebilmek için de “Türkiye’de işverenler dahil kamuda çalışan, meclise mutlaka bizden sendikası bir çatı sözleşme yapılabilen yerolanları göndermemiz altında toplanırken, işçi gerekiyor. Ahmethan, lerden bir para alınabilse, işçinin kendi partisine Mehmethan genel müdükonfederasyonlarının bir yardım şeklinde, üye rü, falan yerde üst düzey üçe bölünmesi, aidatı gibi, belki ekonobürokrat olmuş, işveren fırsat olsa dörde mik sorunları aşabilirler. sendikasının şurasında İşsizliğin bugün on milgörev almış denilerek bölünebilmesi; memur yonun üzerinde olduğu etiketli insanları oraya sendikalarında söyleniyor ve her geçen seçtiğimiz sürece bu da değişik yıl da artıyor. İşsiz bir gelir dağılımı dengesizliinsandan aidat alabilme ği artarak devam edecek. konfederasyonlar ne derecede başarılabiKendimizden, içimizden oluşması böl, parçala, lir? Diğer taraftan kamubirisinin meclise taşınyönet politikasının da işçi oldukça azaldı. masının koşullarını araAsgari ücretle çalışan bir mamız lazım. Bunun da ortaya koyduğu işçiden ayda on milyon en güzel yolu İşçilerin sonuçlardır.” istesen, yapabilecek mi? Kendi Partisi ya da İşçi Dilerim ki işçinin Partisi, yani mutlaka kendi partisi bir yere gelsin, sonuna kadar işçinin, emeğin savunulduğu bir yer olmasında desteklerim, bir Orman-İş Sendikası Şube da fayda var. Yıllardan beri İşçi Partisi’nden Başkanı olarak veya şahsen. Çünkü burada de sevdiğimiz, görüştüğümüz arkadaşlarımız, emek cephesini kurmak gerekiyor, bu par- dostlarımız var. Onlar finans meselesinden bir tileşmeyle olabilir. Tek çatı altında bütün yere gelemediklerini söylüyorlar. Yine bütün emekçilerin birleşmesiyle olabilir; sendikal faktör bana göre maddiyat. Bunu aşabilirse, alanda da olabilir, siyasal alanda da. daha doğrusu aşabilirsek, milletvekilleri çıkarabilirsek, en azından kanunlar kolay çıkmaz.
Emek Platformu’nu bağımsız bir işçi partisi kurulması için çağrıda bulunmaya davet eden kampanyanızı destekliyorum.
İsim, Soyisim: ................................................... Sendika: ...................................................
Görev: ................................................... İmza: ...................................................
Tam imza metnini ve imzacıların son listesini http://www.iscikardesligi.org/yazi.php?yazi_no=476 adresinde bulabilirsiniz. Desteğinizi doğrudan bizimle temas kurarak veya (216) 330 95 67 nolu faksa veya iletisim@iscikardesligi.org e-posta adresine göndererek iletebilirsiniz.
11
Uluslararası İşçi Kardeşliği
FİLİSTİN
12
F
Seçimlerin Ardından...
ilistin halkı, uzun yıllar işgale ve emperya- asıl konu ise mülteci sorunudur. İsrail’in yıkılıp, lizme karşı en uzun süre mücadele eden halk yıkılmaması da bu konuyla yakından ilintilidir. oldu. Çünkü 58 yıldır Filistin toprakları İsrail Ancak nasıl? işgali altında ve halk, İsrail devleti tarafından 1. İsrail devleti, 1948’de 800 bin Filistinliyi sürekli olarak çeşitli saldırılara maruz kalıyor. vatanlarından sürmüştür. 531 şehir ve köyü Ayrıca, iki senedir toprakları Berlin Duvarı’ndan boşaltmıştır. O zamandan beri hem kuzeye, iki kat daha uzun ve üç kat daha yüksek bir hem güneye saldırarak işgali sürdürmüş, tüm duvarla bölünmüş durumda. İsrail, iki yıldır tek ülkeler ise yaşananlara seyirci kalmıştır. taraflı geri çekilme planı çerçevesinde Gazze’den 2. İsrail, Filistinlilerle Yahudilerin aynı sözüm ona çekiliyor. Ancak Gazze’deki askeri yaşam alanını dahi paylaşmasını istemiyor. ablukasını ve denetimini sürdürüyor, Filistin’in Kuruluşundan itibaren uyguladığı sistemli diğer bölgelerindeyse yeni yerleşimler inşa etmesaldırılarla Filistin halkını yalnız Gazze ve ye devam ediyor. Bu ortamda yapılan seçimleri Batı Şeria’ya, etrafını duvarla çevirerek hapFilistin Kurtuluş Örgütü’nün efsanevi önderi setmek istiyor. Yaser Arafat’ın partisi kaybetti ve HAMAS 3. Filistinli beş milyon kadar mülteci, bugün Filistin Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirdi. kamplarda yaşamaktadır. Tüm dünya kamuoyu, HAMAS’ın İsrail yıkıl- 4. Filistinlerin ana sorunu olan mülteci sorunu madan Filistin sorunun çözülemeyeceği yönünçözülmeden, Filistinliler sorunu çözümsüzlüdeki tavrı yüzünden bir korkuya kapıldı. Aslında, ğe mahkumdur. HAMAS, uzun süredir iki devletli “çözüm”e razı 5. Mülteci sorunu çözüldüğünde, yani kamplargörünüyordu. HAMAS’ın eski lideri Rantisi, da yaşayan Filistinliler evlerine döndüklerinkendilerine Gazze ve Batı Şeria’nın yeteceğini de İsrail’in ayakta kalması mümkün olmayasöylemişti. Ancak seçimleri kazanmasının ardıncak, yıkılacaktır. dan tekrar eski çizgiGördüğümüz gibi, sine dönmüş görünüFilistinlilere ancak yor. Şu anda HAMAS, Gazze ve Batı Şeria’da diğer ülkelerden destek sahte bir devlet kurmabulma arayışında, fakat ya izin verildiği ölçüde, birçok ülkenin de terör Filistinli yeni kuşaklar listesinde olduğu için kamplarda, yurtlarınbu şimdilik zor görüdan uzakta yaşamaya nüyor. mahkum olacaklardır. Belirttiğimiz gibi Durumdan çıkış ancak İsrail, tek taraflı geri Müslümanların ve çekilme planı çerçeYahudilerin kardeşliği vesinde Filistin’de temelinde kurulacak işgal ettiği toprakların birleşik bir Filistin’le bir kısmından çıkmış, mümkündür. ancak duvarla birlikte ABD ve Bush yöneFilistinlileri ancak belli timi Büyük Ortadoğu bir bölgede, bir açık Projesi (BOP) çerçevehava hapishanesinde sinde bunun tam tersini yaşamaya terk etmiş amaçlamaktadır. Yani, durumda. Filistin sorutüm Ortadoğu’nun nunun temelinde yatan siyasi yapısını değiş1947 Planı Bugün
TEKSTİL İŞÇİLERİ KONFERANSI
tirecek,
ülke yönetimlerini kendine bağlı haline getirecek ve kendi güdümündeki bu yeni yapıyla birlikte, başta petrolle ilgili tüm çıkarlarını rahatlıkla elde etmiş olacaktır. HAMAS da buna karşı koyacak siyaseti uygulamaya niyetli değildir. Daha radikal gibi görünüp, çözüm amaçlamayan tutumuyla Filistin halkının mücadelesini sönümlendirecektir. Filistin Yönetimi zaten mülteci kamplarının bulunduğu ülkelerden, mültecilere vatandaşlık verilmesi talebinde bulunarak, bir geri dönüş siyaseti izlemeyeceğini göstermiştir. Peki, Türk hükümeti ne yapmaktadır? Filistin sorununu çözmek için arabulucu olmaya soyunmuş ve BOP çerçevesinde Amerika’ya destek vermektedir. Yani, Büyük Ortadoğu Projesi’ni, Ortadoğu’da ABD ile birlikte gerçekleştirecektir. Bu ne demektir? Ortadoğu’nun kan gölüne çevrilmesine, Türkiye ortak edilmeye çalışılmaktadır. Yarın Bush yönetimi Suriye, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelere saldırdığında, ya da yönetimlerini değiştirdiğinde, ona en büyük destek AKP hükümetinden gelecektir. Bu hükümetin arabuluculuğundan, ancak Filistinliler için daha fazla acı çıkar.
6-7 Mart, Yeni Delhi
Asya Kıtası Tekstil İşçileri Toplantısı I
Tekstildeki kuralsızlaştırma işçi sınıfına yönelik büyük bir saldırıdır
LC ve Hindistan’da oluşturulmakta olan yeni bir mücadeleci sendikal birlik olan Yeni Sendika Girişimi’nin (NTUI) ortak çağrısı ile Asya Kıtası Tekstil İşçileri Toplantısı düzenlendi. Türkiye’den ancak kısa bir yazılı katkı gönderme olanağı bulabildiğimiz bu toplantı 6 Mart tarihinde Hindistan’ın Yeni Delhi kentinde gerçekleşti. Toplantı öncesinde ILC, Tüm Pakistan Sendikaları Federasyonu (APTUF) ve Bangladeş Ulusal İşçi Federasyonu (Bangladeş Jatiyo Sramik Federasyonu) tarafından yapılan ortak çağrıdaki değerlendirmeleri sizlerle paylaşıyoruz:
Tekstil sektörü ile birlikte tüm ekonomisinin çökmesi riski olan ülkeler
Tekstil ve hazır giyimde 2005 başında kotalar sisteminin Dünya Ticaret Örgütü eliyle kaldırılmasının sonrasında birçok ülkede tekstil sektöründe büyük yıkım yaşanırken dünya çapında 20 milyon kadar işçinin de işinin tehdit altında olduğu açıklanıyordu. Örneğin sadece Bangladeş’te iki milyonun üzerinde işçi işini kaybedebilecek. Bizzat IMF ülkedeki dört bin fabrikadan yüzde 25-40’ının kapanacağını tahmin ediyordu. Bugünlere gelinirken de ücretlerin son derece düşük olmasına ve iş yasalarındaki berbat koşullara dahi uyulmaması sebebiyle yüzlerce işçinin iş kazalarında hayatını kaybetmiş olmasına karşın bugün fabrikalar kapanıyor. Bangladeş’in ihracatının yüzde 80’ini tekstil ve hazır giyim oluşturuyordu. Bu sektörün çöküşü tüm ülke ekonomisinin çöküşü demek. Pakistan’da da sanayi üretiminin ve ihracatın büyük bölümünü (ihracatın yüzde 70’i) bu sektörler oluşturuyordu. Şimdi yaşananların anlamı şu: Dünya piyasalarının ihtiyaçları adına tek bir sanayiinin, tekstil sanayiinin anormal gelişmesinin dayatılmış olduğu ülkeler, şimdi de, milyonlarca işçi için ve ülkenin yaşamı için getireceği dehşetli sonuçlarla birlikte, bu sanayiinin yok olmasını kabul etmek durumundadırlar. Bu durum ilgili ülkelerin ulusal egemenliğine ve bağımsızlığına yapılan bir saldırıdır.
Sektörün büyüyeceği öngörülen ülkeler
Kimi ülkelerde ise yeni koşullarda tekstil sektörünün büyüme eğiliminde olacağı söyleniyordu, örneğin Hindistan’da. Ancak şu da
13
TEKSTİL İŞÇİLERİ KONFERANSI
Uluslararası İşçi Kardeşliği
vurgulanıyordu ki bunun yapılabilmesi için
emek maliyetinin düşürülmesi, özel serbest ticaret bölgelerinin oluşturulması gereklidir. Peki Hindistan’da neler yaşandı? İşçilerin örgütlü olduğu tekstil sektörünün yıkımına şahit olduk. Özellikle Mumbai, Ahmedabad, Kampur ve Coimbatore’da düzenli olarak çalışan işçiler sendikasızlaştırıldılar ve daha önce yürürlükte olan güvenceli ücret sistemi ortadan kaldırıldı.İş yasalarının hükümsüz olduğu “İhracat Teşvik Bölgeleri” geliştirildi.
Kuralsızlaştırma insanlara fayda sağlamak için değil, çokuluslu şirketler için yapılıyor
Dünya Ticaret Örgütü öncülüğünde yürütülen dünya tekstil piyasasının kuralsızlaştırılması, bu sektördeki işçilere veya genel olarak insanlara fayda sağlamak amacıyla yapılmamaktadır. Çoğunluğu ABD kökenli büyük çokuluslu şirketlerin, büyük hazır giyim ve tekstil markalarının bu piyasa üzerindeki denetimlerini güçlendirmeyi hedeflemektedir. Sadece doğrudan etkilenen ülkelerin ulusal ekonomilerini değil, aynı zamanda bu ülkelerin ulusal bağımsızlıklarını ve birliklerini de tehdit etmektedir. Elbette etkilenen tek bölge Asya değil. Tekstil piyasasının tümüyle kuralsızlaştırılması Türkiye, Tunus, Cezayir gibi ülkelerdeki, Avrupa’daki ve ABD’deki işçileri de kötü biçimde vuruyor. Tekstilde yaşanan durum kapitalist sistemin işçilerin işlerine, ücretlerine ve sendikal haklarına yönelik genel saldırısının bir örneğini oluştururken, bir yandan da bu saldırının yoğunlaşmasına yol açıyor. Ancak tekstilde olanlar tüm Asya kıtasının işçilerini vuruyor ve bu nedenle de bu işçiler ve onların örgütleri tüm bir kıta çapında yaşamlarını, işlerini, haklarını ve hatta uluslarının varlığını savunmak için birleşmeliler.
Çinli işçiler yeni durumdan faydalanıyorlar mı?
yor? Çin örneğinde de, başka yerlerde olduğu gibi, mevcut durumdan esas faydalananlar en başta ve en çok dünya tekstil piyasasını aralarında paylaşan çokuluslu şirketler. Şimdi bu şirketler talimatlarını istedikleri yere, istedikleri zaman yönlendirebilecek durumdalar; tek bir kriter gözeterek: en düşük fiyatlarla. Çinli işçiler de bu hücum sonucunda en dibe doğru itiliyorlar. Tekstil piyasasının dönüşümü Çin’deki tekstil sektöründe de özelleştirmenin hızlanmasına, Devlet mülkiyeti ile bağlantılı sosyal haklara yönelen saldırılara yol açıyor. Çin’de de her yerde olduğu gibi, en düşük fiyata doğru yarış ülkenin kalkınmasına yol açmadığı gibi, çalkalanmasına, bağımsızlığının ve birliğinin tehdit altına girmesine yol açıyor. Ülkenin her parçası, en düşük emek maliyetlerini sunabilmek için diğer bir parçası ile rekabete sürükleniyor. Çin işçileri buna karşı mücadele ediyorlar. Basında bir olaydan, bir çatışmadan, bir gösteri ya da bir grevden bahsedilmeyen bir gün bile geçmiyor. 2004 yılının Eylül – Ekim ayları arasında, Xingyang’daki (Shaanxi eyaleti) bir Devlet işletmesi olan bir tekstil fabrikasının yedi bin kadın işçisi yedi hafta boyunca grevdeydiler. Peki neden? Çünkü onların işletmesi gizli bir özelleştirme operasyonu için kullanılmıştı. İşçilerin iş sözleşmeleri iptal edilmişti. İşçiler daha düşük ücretlerle ve daha önce sahip oldukları sağlık sigortası gibi sosyal haklar olmaksızın yeniden işe alınmışlardı. Greve giden işçiler temsilcilerini belirlediler, resmi sendika olan ACFTU’nun (Tüm Çin Sendikalar Federasyonu) tanımasını istedikleri kendi sendika şubelerini oluşturdular. Ancak grevin sonunda seçilen temsilciler gözaltına alındı. Daha sonra aleyhlerinde hiçbir suçlama yapılmadan salıverildiler. Ancak işlerine geri alınmadılar. Yönetim, ücretleri düşürme fikrinden şimdilik vazgeçmiş gibi görünüyor.
Çinli işçiler müttefikimizdir
Çinli işçiler kimi kez gösterildikleri gibi Peki ya Çin? Çin, tekstil piyasasının kuralsız- Asya’nın geri kalanının işçileri veya tüm dünlaşmasından en fazla faydalanan ülke olarak yanın işçileri için bir tehdit olmadıkları gibi, gösteriliyor. Peki ama gerçekte neler yaşanı- Asya ve dünya işçilerinin müttefikleridirler.
14
TEKSTİL İŞÇİLERİ KONFERANSI
İşleri
ve ücretlerini savunarak, hakları için mücadele ederek, tekstilde yaşanan gelişmelerin hızlandırmakta olduğu özelleştirmeye karşı mücadele ederek, elde ettikleri ve 1949 Çin devriminin kazanımları ile bağlantılı olan şeyleri savunarak onlar aynı zamanda bizlerin de işlerini, ücretlerimizi ve haklarımızı savunuyorlar. 2005 yılı Mart ayında Madrid’de ILC’nin çağrısını yaptığı ve elliden fazla ülkeden delegelerin katıldığı bir dünya konferansı gerçekleşti. Asya kıtasından Hindistan’dan, Bangladeş’ten, Pakistan’dan, Kore’den, Sri Lanka’dan ve Çin’den delegeler konferansa katıldılar. Çin’den gelen delege aynen şunları söyledi: 300 milyon Çinli işçiyi unutmayın. Diğer ülkelerin işçileri gibi Çinli işçiler de aynı düşmanlardan dolayı acı çekiyor. Ekonomiyi bir piyasa ekonomisine dönüştüren reformların temel özellikleri işçilerin haklarına karşı sürekli saldırıları içermesidir ve bu nedenle de işçilerin haklarının korunması Çin’in sosyal ve siyasal kalkınması için en önemli sorundur.
T
Türkiye’den katkı
ürkiye tekstil ve hazır giyimin, hem istihdam açısından hem de ülkenin ihracatı açısından önemli sektörlerden olduğu ülkeler arasında olageldi. Türkiye’de tekstil ve hazır giyim sektöründe istihdam edilen üç milyonun üzerinde işçi var. Bunları sadece 792 bini kayıtlı işçi ve dolayısıyla da sigortalı. Kalanlar kayıt dışı sektör işçileri. Üç milyonu aşkın bu işçiden yalnızca yaklaşık 60 bini sendikalarda örgütlü. Tekstil ve hazır giyim, gıda gibi insanlık için temel bir ihtiyaç olduğundan bu sektör her zaman ekonominin lokomotif bir sektörü olacaktır. Ancak bu sektördeki işçiler örgütsüz oldukları için çokuluslu şirketler ve markalar bu işgücünü aşırı sömürmektedir. Son haftalarda Türkiye’de tekstil ve hazır giyim işverenleri tarafından örgütlenen yoğun bir siyasi faaliyet yaşandı ve bunlar geçtiğimiz hafta Başbakanın da katılımı ile yapılan özel bir toplantı ile sonuçlandı. Patronların birçok şikayetleri vardı. Onların sözleri ile sektörde iki milyar Tekstil işverenleri doların üzerinde ihracat kaybı yaşanrekabet mış ve istihdamda da son on ayda edemediklerinden 200 binin üzerinde daralma yaşanmıştı. Başbakanla yapılan toplantıda gündeyakınıyorlar me getirilen konular arasında ücret ama kendileri üzerindeki vergi ve sigorta yükünün üretim yerine azaltılması ve ayrıca asgari ücretin bölgeselleştirilmesi vardı. ticaret yapar hale Aslında tekstil işverenlerinin bu geldiler. ağlamalarının altında büyük bir ikiyüzlülük var. Bazı alanlarda artık rekabet edemediklerinden yakınıyorlar ama aslında kendileri bu alanlarda üretim yapmak yerine ticaret yapar hale geldiler. Ülkenin farklı bölgelerinde farklı bölgesel asgari ücret getirilmesini talep ediyorlar ama esasında kayıt dışı istihdam yoluyla ülkenin farklı yerlerinde zaten farklı ve asgari ücretin altında ücret uyguluyorlar, şimdi de bunu resmileştirmek istiyorlar. Geçtiğimiz yıl kotalar sistemi sona erdikten sonra sektördeki işçiler üzerinde bunun olumsuz etkileri hemen görüldü. 200-250 bin işçinin işlerini kaybetmelerinin dışında, asgari ücret önemli ölçüde uygulanmaz durumda. İşçilerin kazanımları geri alınıyor. Birçok işyerinde işçiler fazla mesai yapmak zorunda tutuluyor. Bize göre emek de sermaye kadar iyi örgütlenmediği sürece işçiler için bir çözüm olmayacaktır. Tüm üçüncü dünyada ve Çin’de de sendikalaşma ve düzgün ücretler, düzgün çalışma şartları olmadıkça bir çözüm olmayacaktır. İsviçre’deki tekstil işçisi ile Çin’deki aynı haklara ve benzer ücretlere sahip olmadıkça bir çözüm olmayacaktır. Bu düşünce ve dayanışma duyguları ile bu önemli toplantıyı selamlıyor ve sizlerle işbirliği yapmaya ve tüm ülkelerden kardeşlerimizle birlikte mücadele etmeye hazır olduğumuzu duyuruyoruz.
15
Uluslararası İşçi Kardeşliği
ILC AVRUPA KONFERANSI
25-26 Şubat, Berlin
1
ILC Avrupa Konferansı
5 ülkeden yaklaşık 200 delege 25-26 Şubat tarihlerinde Berlin’de Alman sendikacı ve aktivistler ile İşçilerin ve Halkların Uluslararası Bağlantı Komitesi’nin (ILC) düzenlediği bir Avrupa konferansında buluştu. Konferansın sonuç bildirgesi İşçilerin ve Halkların Avrupa Bağlantı Komitesi’nin kurulması hedefini koyuyor. Bu Avrupa Bağlantı Komitesi diğer mevcut ulusal veya uluslararası örgütlerle hiçbir şekilde rekabet için tasarlanmamıştır. Her birimizin kendi ilişkileri ve bağlılıkları var. Bunların tümüne saygı gösterilmeli.
Tartışmaya katkısında Daniel Gluckstein öneriyi şöyle özetledi: İşçilerin ve Halkların Avrupa Bağlantı Komitesi’ni kurma kararı bizim ülke ülke yalıtılmış ve yalnız olmadığımızın kanıtıdır. Bu sadece ülkemizi Avrupa Birliği’nden çıkarma kavgası değildir. Aynı zamanda Avrupa’nın tüm işçileri ve halklarına tüm Avrupa çapında bir çözüm sağlama mücadelesidir. Önümüzdeki mesele budur.
Tartışma şu noktada ortaklaştı: Direktifleri ve politikalarıyla Avrupa Birliği çerçevesinde kalırsak her şeyi kaybedeceğiz. Tartışma sırasında sunulan tüm olgular Avrupa Birliği’nde
Alınan kararlar
organize edilen hakiki yıkım dalgasını ortaya koydu. Sonuç bildirgesinde dendiği gibi, “ülkelerimizin sınai ve tarımsal temelleri yıkılıyor. Bu gidiş uluslarımızın egemenliğini dinamitliyor ve kıta ülkelerinin üzerinde gezinen korkunç felaketleri beraberinde getiriyor.” 41 delege tartışmaya katkıda bulundu. Divanda Almanya’dan Gotthart Krupp (SPD - Almanya Sosyal Demokrat Partisi - üyesi, Berlin SPD işçi komisyonu ve Ver.Di - hizmet işleri sendikası - yürütme kurulu üyesi), eski Yugoslavya’dan Jacim Milunovic (gıda, restoran ve turizm sektörlerinde faaliyet gösteren Bağımsızlık sendikasının yürütme komitesi üyesi) ve Fransa’dan Daniel Gluckstein (İşçi Partisi Ulusal Sekreteri ve ILC Koordinatörü) yer aldı. Destek çağrısı yapılan sonuç bildirgesi konferanstaki 165 delege tarafından imzalandı. Konferansa Türkiye’den Uluslararası İşçi Kardeşliği adına bir delegasyon katıldı ve ülkemizdeki durumu ve çözüm önerilerimizi içeren bir katkı sundu. Bu metni İnternet sitemizde bulabilirsiniz.
• İmzası bulunan delegeler İşçilerin ve Halkların Avrupa Bağlantı Komitesi’ni kurmaya karar verdiler. • Bu amaçla Komite’nin aylık bir bülteninin çıkartılmasını kararlaştırdılar. • Konferans ayrıca Cumartesi akşamı toplanan iki komisyonun – sağlık ve hastaneler komisyonu ile üniversiteler komisyonu – kararlarını da kabul etti. • Sağlık komisyonu bir irtibat komitesi kurmaya karar verdi. Komite bültene genel oturum sırasında yapılan katkılar, hastanelerin yok edilmesi ve Avrupa Birliği tarafından dayatılan bu politikaya karşı direnişin unsurları üzerine bir dosya hazırlayacak. • Üniversiteler komisyonu da Avrupa Birliği’nin Bolonya Süreci ile başlattığı diplomaların yok edilmesi saldırısı ile ilgili bilgi alışverişini sağlamak üzere bir irtibat komitesi kurmaya karar verdi. • Hapisteki Romanyalı madencilerin salıverilmesi için ILO’nun Sendikal Özgürlükler Komitesi’ne şikayette bulunma kararı bir kez daha alındı. • Hapisteki Romanyalı maden sendikacıları ve ailelerine mali destek kampanyası için çağrıda bulunuldu.
16
ILC AVRUPA KONFERANSI
ILC Avrupa Konferansı sonuç bildirgesi
Avrupa’nın işçileri ve halklarına çağrı
B
izler savaş sonrası dönemde her bir ülkede lerinin bunu hafifletmek için her türden çabası mücadelelerle kazanılmış hakların bugün Brüksel’ce yasaklanmış durumda. Bu yasak, devkaybedilmesine karşı çıkan işçi aktivistleriyiz. letleri kötü durumdaki sanayilere yardım etmekten Bizler sendikacılar, vatandaşlar, yerel temsil- men eden Maastricht Antlaşması yoluyla konuyor. cileriz. Siyasal demokrasinin tüm unsurlarının Bir örnek vermek gerekirse: Alman çelik sanasavunulması için mücadele ediyoruz. Her ülke- yinin patronları, sendikaları eğer işgücü maliyetde bu unsurların güvencesi halklardır. lerini düşürmek için kuralsızlaştırma taleplerini 25-26 Şubat 2006 tarihinde Berlin’de bir kabul etmezlerse 400 bin kişilik istihdamı ülke Avrupa Konferansı düzenledik ve tartışmanın dışına taşımakla tehdit ettiler. ardından Avrupa’nın tüm işçilerine, vatandaş“Birlik”in 25’e genişlemesi adına sanayiciler larına ve halklarına samimi bir çağrı yapmaya fabrikalarını Doğu Avrupa’ya taşımak için teşvikkarar verdik. ler alıyorlar. Buralarda bu Bir yüzyıl içinde kıtayı ülkelerin işçilerini sömürSanayiciler Doğu ikinci defa yıkan ve viran mek için yarı kölelik koşulAvrupa’daki işçilere eden, halklarımızı yoksulları dayatabiliyorlar. Çünkü luk ve dehşete sürükleyen bu işçiler kamu fabrikalarıyarı kölelik koşulları savaşın bitmesinden altmış nın özelleştirilmesi ve tasdayatabiliyorlar. yıl sonra; hepimizin payfiyesi yoluyla işsizliğe terk laştığı barış, güvenlik ve edilmiş durumda. Zaten Çünkü bu işçiler kardeşlik özlemleri şimdi bu da ülkelerinin Avrupa kamu fabrikalarının tekrar korkunç tehditlerle Birliği’ne girmesinin önkokarşı karşıya. şuluydu. özelleştirilmesi ve Dört bir yandan, gittikOnların Avrupa’sı bu tasfiyesi yoluyla işsizliğe mu? çe artan bir vurguyla bize Avrupa Birliği’nin birlik, Bahsetmeye cüret ettikterk edilmiş durumda. barış ve refah getirdiği söyleri “barışın ve kardeşliğin Zaten bu da ülkelerinin leniyor. Sanki ülkelerimizAvrupa’sı” da ne oluyor? de hız kazanan AB’ye karşıt Antlaşmalarla, Avrupa zirAvrupa Birliği’ne kararlılık gölgede bırakılve Avrupa Merkez girmesinin önkoşuluydu. veleri maya çalışılıyor. Bu kararBankası’nın kararlarıyla, lılık geçen yıl 29 Mayıs’ta hükümetlerin uygulamak Fransa’da ve 1 Haziran’da Hollanda’da Fransız zorunda olduğu binlerce direktifle yeniden yapıve Hollanda halklarının Avrupa “Anayasası”na landırma örgütleniyor. Tüm bunlar işsizlikte daha “hayır” demesiyle ifade bulmuştu. önce görülmemiş boyutta bir artışa neden oluyor, Geldiğimiz on beş ülkeden aktarılan bilgilere kıtanın doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine göre gerçekte yürütülen politika bu kararlılığın tam üreticiler arasında vahşi rekabeti getiriyor. tersi yönde: ülkelerimizin sınai ve tarımsal temel** leri yıkılıyor. Bu gidiş uluslarımızın egemenliğini Avrupa Birliği’nin politikasının anlamı: işgücü dinamitliyor ve kıta ülkelerinin üzerinde gezinen piyasasının komple kuralsızlaştırılmasının direkkorkunç felaketleri beraberinde getiriyor. tifler yoluyla Avrupa hükümetlerine dayatılması. ** Bunun tek amacı sermayeye her tür haktan yoksun Brüksel’in, Avrupa Birliği’nin ve onun tüm bırakılmış bir işgücü sunarak, mali spekülatörler ve kurumlarının politikası 1993’te Maastricht Amerikan yatırım fonları çıkarına sınırsız sömürüAntlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle hız kazandı. yü yürütebilmesini sağlamak. Bunun anlamı öncelikle tarihte eşi görülmemiş Örneğin “işgücü piyasasının esnekliği”ni dayabir yeniden yapılandırma/taşeronlaştırma ve işten tan istihdam tüzüğü tüm hükümetlere derhal uyguçıkarma dalgasıydı. Bu durumun yarattığı enkaz lamaları için dayatılıyor. bugün hâlâ ortada duruyor ama Avrupa hükümet-
17
ILC AVRUPA KONFERANSI
Uluslararası İşçi Kardeşliği
Bu
18
konferans sırasında – bilhassa Almanya, ** Fransa, Danimarka, İngiltere ve diğerlerinden – Savaştan kalan enkazın devralınması ve halkgelen raporların gösterdiği gibi böyle bir saldırıya ların yeniden inşa için verdiği çabalar hepimizin hiçbir toplu sözleşme, hiçbir statü uzun vadede hatırında. dayanamaz. Balkanlar’dan konferansa katılan yoldaşlarımız Avrupa Birliği’nin politikasının anlamı: “ser- şunu sormakta haklı değiller mi: best ve katıksız rekabet” ilkesine uyma adına tüm Yugoslavya federasyonumuz paramparça edildi, kamu hizmetlerinin, posta hizmetlerinin, elektrik kamu hizmetlerimiz yağmalandı ve yok edildi. üretimi ile dağıtımının ve ulaşımın özelleştirilmesi. Bunlar zemini kışkırtmalara, sözüm ona etnik Bu 2002/39/CE, 2003/54/CE, 2001/12-13-14/CE çıkarlar adına kardeş kavgasına ve halk için vd. direktiflerce talep ediliyor. sonsuz bir sefalete hazırladı. Ülkelerimizde bu Avrupa Birliği’nin politikasının anlamı: İstikrar kaos yaşandı. Her işçi kazanımının, her altyapı Paktı’nın uygulanması adına tüm kamusal sağlığın unsurunun sadece uluslararası mali sermayenin ve emeklilik sistemlerinin ve tüm üretici güçleri sonu. İngiltere’de, İtalya’da, tahrip eden spekülasyonun Avrupa’nın özgür Almanya’da, Fransa’da ve çıkarları uğruna yok diğer ülkelerde tüm devlet edilmesi zaten böyle halklarının özgür hastanelerinin özelleştirilbir felaketi beraberinde birliği, ancak Avrupa mesi. getirmez mi? ** Birliği’nin tüm Brüksel’in politikası, Ve sanki bu dalganın antlaşmaları (Maastricht, kurumlarından koparak tüm kıtada medeni hayatın Amsterdam, Nice), zirtemellerini yıkması yetmezkurulabilir. Bu kurumlar; v e l e r i n i n ( L i z b o n , miş gibi Brüksel, ulusal çerBarselona) kararları, çoğu Amerikan çevede örgütlenecek direAvrupa Komisyonu’nun nişleri engelleme çabasıyla kuruluşlarından oluşan direktifleri; tüm kıtaulus devletlerin parçalannın Balkanlaştırılmasına çokuluslu şirketlerin, masını emrediyor. [Balkan halkları gibi parçamali spekülatörlerin Fransa’da bu, bölgesellanmasına – çn] yol açıyor. leştirme olarak karşımıza ve yatırım fonlarının Brüksel’in tehdidi açık: çıkıyor. Devleti vatandaşlaulusların egemenlikleri çertümüyle hizmetinde rına karşı tüm sorumlulukçevesinde kendi kaderlerini larından – kamu hizmetleri, birer araçtırlar. tayin haklarına aldırmakeğitim ve sağlık – kurtarsızın Kosova gibi himaye mak için cumhuriyetin biraltında devletler yaratmak. liği parçalanmak isteniyor. Amerikan ve Birleşmiş Milletler birliklerinin işgali Almanya’da bunun adı, federal devlet reformu. altında, kamu mülkiyetini yıkma ve “piyasa ekonoBöylece devleti tüm eyaletlerdeki vatandaşlara misi”ni savunma görevi verilmiş mafya çetelerinin aynı sosyal haklara sunmak zorunda bırakan mali yönetiminde devletler kurmak. tazminat yasasından kurtulmak isteniyor. Uluslararası spekülatörler, başta ABD’liler, İtalya’da cumhuriyetin 20 küçük “İtalya”ya kâr uğruna giriştikleri şuursuz koşularında Avrupa bölünmesi çabası halen sürdürülüyor. uluslarının parçalanmasını istiyorlar. Bu yüzden İspanya’da yürütülen otonomiler reformu, aynı siyasal demokrasinin temeli olan halk egemenliğişeyin adı. nin kalıcı olarak sakatlanmasını amaçlıyorlar. Avrupa Birliği’nin yapmak istediği ulusal ege** menliğin her tür ifadesini yok etmek, her bölgeyi, Avrupa Birliği, bizlerin kuşaklardır özlem duyşehri, belediyeyi izole ederek doğrudan azami duğu Avrupa’nın özgür halkları ve uluslarının yüzde üçlük kamu açığı sınırlaması altında ezmek. özgür birliğinin tam zıddıdır. AB; halklarımızın Bu sınırlamayı dayatan “İstikrar Paktı” özelleştiribüyük çoğunluğunun ihtiyaçlarını karşılamak, işçilebilecek her şeyi özelleştirmek ve geri kalanları da lerin yüzyıllık mücadeleleriyle kazanılmış haklara ıskartaya çıkartmayı öngörüyor. saygı temelinde herkesin bir iş sahibi olmasını Onların Avrupa’sı bu mu?
ILC AVRUPA KONFERANSI ve ülkelerimizde kurulmuş dayanışmaya sağlamak dayalı sosyal güvenlik sistemleri çerçevesinde her
tür hastalığa karşı güvence sağlamak üzere üretim ve değişimin akılcı bir şekilde örgütlenmesinin tam zıddıdır. Avrupa Birliği çerçevesi kabul edilmedikçe Avrupa’nın “küreselleşme” denen şeyin – asıl ismi Amerikan emperyalizminin dünyaya hakim olmasıdır – çetin kuralları karşısında yalıtılmış uluslardan oluşan bir yamalı bohça olacağını savunmanın mantıklı bir yanı yoktur. Avrupa Birliği çerçevesi kabul edilmediği müddetçe geleceğin olmadığını savunmanın mantıklı bir yanı yoktur. Tek çözümün “reforme edilmiş bir Avrupa”, “yeniden yazılmış bir Avrupa Anayasası” ve “demokratikleştirilmiş bir ECB (Avrupa Merkez Bankası)” olduğunu söyleyen Avrupa Sol Partisi’nin liderleri, ETUC (Avrupa Sendikaları Konfederasyonu) Genel Sekreteri John Monks ve diğerleri için de aynısı geçerlidir. Bunların hepsi yalandır! ** Halkların Avrupa’sı, Avrupa’nın özgür halklarının özgür birliği, ancak Avrupa Birliği’nin tüm kurumlarından koparak kurulabilir. Bu kurumlar tamamıyla; çoğu Amerikan kuruluşlarından oluşan çokuluslu şirketlerin, mali spekülatörlerin ve yatırım fonlarının hizmetinde birer araçtırlar. Avrupa’nın özgür halklarının özgür birliği ancak ECB’den kesin olarak koparak kurulabilir. ECB; krizlerle sarsılan, doymuş bir dünya piyasasında büyük Amerikan mali gruplarına genişleme imkanı sağlama işlevi taşıyan, Amerikan Merkez Bankası’na bağımlı bir araçtır. Uluslararası büyük şirketlerin isteklerine ve Amerikan emperyalizminin dünyaya dayattığı acımasız kurallara karşı durabilecek Avrupa’nın özgür halklarının özgür birliği, ancak kapitalizmin kontrolünden kurtulmuş devlet ve ulusların özgür işbirliğinin verdiği güç ve meşruiyetten doğabilir. Böyle bir birlik Avrupa kıtasının tam egemenliklerini kullanan halklarından doğacaktır. Savaşın ardından Avrupa’nın ayırt edici özelliği olmuş olan toplumsal kazanımların geri kazanılması bu egemenlikle beraber gelecektir. Avrupa halkları ve ulusları üzerinde ciddi bir tehdit kol gezmektedir. ** Halklarımız beraberce bir çözüm bulacaklardır. Kıtanın Doğu ülkelerinde “piyasa ekonomisi”nin
ilkelerine saygı adına yıkılmış ve yağmalanmış olan üretimin temellerini yeniden inşa edecek ve işçilerin denetimi altında devlet mülkiyetini yeniden kuracaklardır. Bu ülkelerin halklarının ayakta kalmasının ve 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından doğan umutları gerçekleştirmenin önkoşulu budur. Bizleri birbirimize kırdırmak için dayatılan vahşi rekabetçi gidişe karşı, tüm ülkelerimizin işçileri hep beraber işçi dayanışmasını bir istihkam olarak kuracaklardır. Bunu yaparken de ne pahasına olursa olsun korumamız gereken güçlü bağımsız örgütlerimizin sarsılmaz desteğini alacaklardır, ne de olsa bugüne kadar kıta çapında tüm ülkelerde örgütlü işçi sınıfının ana dayanağı bu örgütler olmuştur. İşçiler ve işçi aktivistleri beraberce ülkelerimizdeki sendikal hareketi Avrupa Birliği’ne tabi bir kuruluş olan ETUC’un vesayetinden kurtaracaktır. ETUC, Avrupa “Anayasası”nı desteklemiş, “evet” oyu için çağrıda bulunmuş, üyesi olan sendikaları Avrupa Komisyonu’nun kararlarına bağlayan bir araçtır. Size tartışmak üzere yaptığımız çağrı bu. Her birimizin ülkesinde bu çağrıda dile getirilen sorunlarla ilgili tartışmalar devam ediyor. Size soruyoruz: burada anlatılanlar gerçek mi, değil mi? Bunların sonuçlarını kendi ülkelerinizde yaşadığınız gerçek mi, değil mi? Avrupa Birliği’yle kopuşmadan Avrupa’nın özgür hakları ve uluslarının özgür birliğine doğru ilerlemek mümkün müdür? İşte bizlerin, bundan böyle düzenli olarak yayımlayacağımız bir bülten aracılığıyla ve oluşturacağımız “İşçilerin ve Halkların Avrupa Bağlantı Komitesi”nde özgürce tartışmak istediğimiz konular bunlardır. Berlin, 26 Şubat 2006
Bu çağrıyı destekliyorum İsim, Soyisim: ............................................... Görev: ............................................... Destek Beyanı: ............................................... Adres: ............................................... ............................................... ............................................... Posta Kodu: ............................................... İlçe, İl: ............................................... Telefon, Faks: ............................................... E-Posta: ............................................... [ ] Bültene muhabir olmak istiyorum Formu künyedeki adreslere gönderebilirsiniz.
19
Uluslararası İşçi Kardeşliği
A
macımız Türkiye’de patronların ve hükümetlerinin vahşi saldırısına karşı koyabilmek için işçi sınıfının birleşik mücadelesine ve tüm ezilenlerin, yoksul halkın bu mücadeleye katılmasına hizmet etmektir. Bu mücadeleyi bütün dünyada ortaklaştırmak için ILC’nin Açık Dünya Konferanslarına katılıyoruz ve Türkiye’de ortak kampanyalar örgütlüyoruz. ILC haftalık bültenlerini her hafta çevirerek İnternet sitemizde yayımlıyoruz. Aylık olarak da Türkiye ekleriyle birlikte Uluslararası İşçi Kardeşliği elinizde olacak. Özelleştirmeye, kuralsız çalışmaya, sendikasızlaştırmaya, grev hakkının yok edilmesine, işsizliğe, açlığa ve savaşa karşı mücadeleyi birleştirerek ve yükselterek ilerleyebiliriz.
ve bu örgütlerin samimi dürüst kalmış yöneticilerine, sınıf bilinçli işçilere düşmektedir. Tek işçi örgütü olan sendikalar, bizden önceki işçi kuşaklarının alınterlerinden arttırdıkları kuruşlarla ve zorlu mücadelelerle kuruldu. Bu birikimimiz, şimdiki ve gelecek kuşak işçilerin, yoksul halkın çıkarları için kullanılmalıdır. Bu hem işçi sınıfına, hem de tüm ezilenlere ve yoksul halka karşı tarihi bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun gereğini bugün yerine getirmeyenler yarın örgütlerimiz iyice un ufak olduğunda temsil ettikleri işçilere ne yüzle bakacaklarını düşünmelidirler. Evet, bu gidişin sonunun kıyamet olduğunu gören bütün işçi önderleri, patron hükümetlerine karşı tek kurtuluş yolunun bir işçi hükümetinden geçtiğini görmelidirler. Sadece sendikalı işçilerin değil tüm işçilerin, yoksulların, işsizlerin, ezilenlerin çıkarlarını savunmak için birlikte siyaset yapmalıyız. Uluslararası İşçi Kardeşliği, sendika ve konfederasyon ayrımı yapmadan mücadeleci bütün işçilerin, işçi önderlerinin ve sendika yöneticilerinin bir araya gelerek İşçi Kardeşliği Partisi’ni kurma mücadelelerini desteklemek için çalışmaktadır.
İKP
Patronsuz bir parti: İşçi Kardeşliği Partisi
Artık işçiler olarak bir siyasal güç oluşturmadan, toplumdaki gücümüz kadar siyasal alanda temsil edilmeden ne yeni bir hak almamızın ne de varolan haklarımızı, sendikalarımızı korumamızın mümkün olmadığını hepimiz görüyoruz. Türkiye işçi sınıfı olarak atmamız gereken birçok adım var ama bunların en önemlisi patronlardan ve onların devletinden bağımsız bir işçi partisinin kurulmasıdır. Şimdiye kadar hangi siyasi görüşe yakın durmuş olursa olsun bütün işçi örgütleri, işçilerin ve emekçi halkın en basit ve temel çıkarları etrafında bir araya gelmek zorundadırlar. Karşımızda yıllardır aralarındaki bütün it dalaşlarına rağmen birleşmiş bir patronlar cephesi vardır. Birleşmiş patronlar cephesi ile mücadele edebilmek için ise birleşmiş bir işçi cephesine ihtiyaç var. İşte İşçi Kardeşliği Partisi böyle bir cephe olmalıdır.
Abone Kampanyası
Dayanışma için Uluslararası İşçi Kardeşliği abonesi olmak istiyorum.
[ ] 3 ay: 5 YTL / [ ] 6 ay: 10 YTL / [ ] 12 ay: 15 YTL
İsim, Soyisim: ............................................... Görev: ............................................... Adres: ............................................... ............................................... Posta Kodu: ............................................... İlçe, İl: ............................................... Telefon, Faks: ............................................... E-Posta: ............................................... Tek örgütümüz var: 1051319 no’lu PTT Posta Çeki Hesabına sendikalarımız yatırdığınız abonelik ücreti dekontunuzu bu Görev öncelikle her şeye rağmen varlığını sür- formla beraber faks veya posta yoluyla bize dürmeye çalışan işçi örgütlerine, sendikalara ulaştırın. (Bilgiler künyededir.)