Antiemperyalist Cephede Birleşelim!
çağrımız orta sayfada
ya işçi - yoksul köylü hükümeti, ya kıyamet!
İSCİ . . . KARDESLİĞİ www.iscikardesligi.org
İşçi Kardeşliği Partisi merkezi gazetesidir
Sayı 61 • Mart 2014 • 1 TL
mazluma dini, milliyeti sorulmaz!
“Vesayet” rejimine son verme çığırtkanlığının bilançosu:
Cumhuriyet tarihinin en büyük soygun düzenini kurmak! İKP Merkez Yürütme Kurulu
P
artimiz daha 2010 yılı referandumu öncesinden itibaren bas bas bağırdı: “Büyük patronların, onların yazılı ve görsel medyasının, sözde müslüman medyanın, Tayyip Erdoğan’ın, Abdullah Gül’ün, Fethullah Gülen’in, emperyalist sistem hayranı liberal solcuların sözcülerinin anlattıklarına kanmayın, referandumda HAYIR oyu verin. Çünkü burada oylanacak olan sa-
Çözüm Belediye Seçimleri değil Kurucu Meclis! Seçim yazılarımız orta sayfada
dece sizin değil, çoluk çocuğunuzun geleceğidir. Oylanacak olan bütün bir ülkenin mal varlığının emperyalist şirketlere ve onların Türkiye’deki müslüman ya da seküler hizmetkârlarına peşkeş çekilmesidir.” AKP hükümetinin başkanının “ustalık” döneminde yaptığı ve şimdilerde ayyuka çıkan yolsuzluklarına zemin hazırlayan işte bu referandum sonucudur. Haziran ayaklanmasıysa HAYIR kampının başını çektiği bir isyandır. Hem de CHP’ye ve MHP’ye rağmen patlamış bir isyan. “Vesayet rejimine son veriyoruz” sahtekârlığına kanmamış olanların isyanı. Şimdi “vesayet” rejimine son
vermenin ne anlama geldiğini daha iyi anlıyoruz değil mi? Yargının hükümetin de açık onayıyla cemaatçilerin eline geçmesinin bu büyük “ustalık” talanına nasıl yol açtığını. Ne Cemaatin ne de Hükümetin zerre kadar demokratikleşmeyle ilgilerinin olmadığını anlamak için bunların yaşanması mı gerekliydi? Dendiydi ki, “olsun, hiç olmazsa kirli savaşa son vermiş oldu, bir buçuk yıldır ne bir Kürt ne de Türk askeri ölüyor!” Bunları söyleyenler galiba hükümetin her türlü desteği verip Suriye’ye gönderdiği çetelerin orada ne kadar Kürdü öldürdüğünü unutuyorlar. Sınırın öbür tarafındaki ölümler yoksa sayılmıyor mu? devamı 2. sayfada
GÜNCEL kapaktan devam
Cumhuriyet tarihinin en büyük talanı Hatırlarsınız bu talanı Tayyip’ten önce ve tabii Turgut’tan (Özal) sonra yapmaya kalkan 3 T’den (TurgutTansu-Tayyip) biri olan Çiller şöyle demişti: “Dünyada iki tane komünist ülke kaldı. Biri Küba, diğeri Türkiye”. İşte “vesayet rejimine son” şaklabanlığının altında bu zihniyet yatıyor. Şöyle ya da böyle bir işçi devleti olan Küba’yla 90 yıllık bir kapitalist ülke olan Türkiye’yi birbirine benzetmesinin nedeni tabii ki Küba’daki kadar olmasa bile Türkiye’de de kamu mallarının uluslararası sermayeye yeterince açılmamış olmasıydı. Uluslararası sermayenin Türkiye’deki temsilcisi olan Çiller, görevini yerine getiremediği için bir başka görevliye ihtiyaç duyuldu ve bu görev de Tayyip Erdoğan’a nasip oldu. Türkiye’deki cümle kamu mallarını haraç mezat uluslararası sermayeye açma ve bu hizmetten dolayı da emperyalistlerden gerekli komisyonu alma işi kuşkusuz bu hükümetle başlamadı. 12 Eylül’ün cunta liderlerinden Tahsin Şahinkaya’nın savaş uçağı alımları sonucu dünyanın en zengin generallerinden biri haline gel-
Erdoğan sandık yoluyla kendi kurtuluşunu güvence altına alamaması ihtimaline karşı Türkiye’yi bir kaosa sürüklemenin hazırlıklarını yapıyor
İran’la geçici olarak da olsa uzlaşmak zorunda kalması, bölgede koçbaşı olarak kullanılmak istenen Tayyip Erdoğan’ı zor durumda bıraktı. Esad için, “ya ben ya o” diyen Erdoğan kendini dev aynasında görmeye başlamanın faturasını Haziran ayaklanmasıyla ödemeye başladı. Artık
Bu seçimlerin fazla bir önemi yok Tayyip Erdoğan bütün geleceğini bu seçimlere bağlamış bulunuyor. Başka sığınabileceği bir alan kalmadı. Bilmiyor ki, 1980’den bu yana Türkiye’de en güvenilmez alan bu tür ‘seçimler’dir. Yediği darbelerle daha şimdiden cumhurbaşkanlığına elveda dedi, 2023 masallarıysa artık kolay kolay ağza bile alınmıyor. Anlaşılan o ki, parti tüzüğünü yeniden değiştirip başbakanlığını güvenceye almaya çalışacak. Ama nafile, kaderi Fujimori’ye benzeyecek (Bkz. Bu sayımızdaki Fujimori yazısı). Yani seçimlerdeki göreli bir başarı bile onu kurtaramayacak. Ama işte büyük tehlike de tam burada başlıyor.
Kendi kaderini Türkiye’ninkiyle birleştirebilir
Emperyalizmin komutuyla Erdoğan’a destek veren Gülen Cemaati şimdi yine emperyalizmin komutuyla ve yardımıyla ona saldırmaya başladı
mesi akıllardadır. Bununla birlikte, özellikle 2010 Anayasa referandumu sonucu yargının tümüyle ele geçirilmesi cumhuriyet tarihinin en büyük soygununa yol açtı. Tayyip Erdoğan bu misyonuyla emperyalizmin övgüsüne mazhar oldu. Emperyalizm bu arada elindeki bütün imkânlarla -ki bunların arasında Cemaati Erdoğan’ın emrine vermek başta gelir- Erdoğan’ı ve AKP’yi destekledi.
gerileme dönemi başlamıştı. Üstelik artık bu gerilemenin durdurulmasının seçimlerde elde edilebilecek nispeten iyi bir sonuçla telafi edilmesi de mümkün değildi. Erdoğan kısa sürede olmasa da artık gidicidir. Emperyalizm tercihini Erdoğan’dan yana olmasa da AKP’den yana oynamaya devam edecektir. Çünkü zaten Cemaat aracılığıyla bütün partilerin içine oynama imkânına sahiptir. Muhtemelen önümüzdeki dönemde İşler ters gitmeye başlayınca de bir geniş koalisyon hükümetine Ancak emperyalizmin Suriye’deki oynayacaktır. yenilgisi, Tunus ve Mısır devrimleri,
2 İŞÇİ KARDEŞLİĞİ
“Milli Görüş” artıklarıyla “ülkücü” eskilerini bir kenara bıraktığınızda Tayyip Erdoğan’ın aslında pasif ya da edilgen bir kitlesi var. İkide bir Menderes çağrıştırması yapmasının nedeni bu. Malum Menderes’in hükümetinin yıkılmasına Demokrat Parti seçmeninden hiçbir ciddi tepki gelmemişti. Erdoğan bugün aynı kitleye seslenerek kendisini aktif olarak korumaları çağrısında bulunup duruyor. Dikkatli bir gözlemci bunun bir iç savaş ya da kaos çağrısı olduğunu fark edecektir. İşçi Kardeşliği Partisi olarak günümüzde dünyanın dört bir yanında emperyalizmin çıkarları doğrultusunda ülkelerin parçalanması sürecine Türkiye’nin de eklenmesine izin vermemek için elimizden geleni yapacağımızı dost düşman herkese duyururuz. Türkiye’yi; Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye,
Afganistan’a ve şimdi de Ukrayna’ya benzetmek isteyenleri yenilgiye uğratmak boynumuzun borcudur. Çözüm hep söylediğimiz gibi, ülkede tam bir siyasal demokrasinin yolunu açacak olan demokratik bir kurucu meclis seçiminden geçiyor. Ancak emperyalizmden bağımsız egemen bir kurucu meclis oluşması tabandan gelişen bir kitle hareketinin sonucu olacaktır, 12 Eylül’den gelen yasalarla yapılacak komedi seçimlerle değil. Emperyalizmi ve onun ülkemizdeki aktörleri Erdoğan’ı, Gülen’i ve Sarıgül’ü yenmek için, bir antiemperyalist birleşik cephe için ileri!
İşçi Kardeşliği Sayı: 61 • Mart 2014
Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: İşçi Kardeşliği Partisi adına Engin Bodur Yönetim Yeri: İKP Genel Merkezi Öncebeci Mh. İncesu Cd. Doğan Apt. 7/B Çankaya/Ankara Telefon: (0312) 430 32 68 İnternet: http://www.iscikardesligi.org iletisim@iscikardesligi.org Hesap Bilgileri: PTT Posta Çeki: 1051319 Ziraat Bankası, Kadıköy Şubesi: TR46 0001 0006 2558 4384 7550 01 Baskı: Ofis Matbaa Yayın Kağıt Sanayi Ltd. Davutpaşa Kışla Cd. Güven Sanayi Sitesi No: 388 Topkapı/İst. (212) 576 47 15
GÜNCEL
Başbakanın Tuvaleti Fulya AYATA
ğız diye, ormanları yol, alışveriş mer- peryalistlerin ağır boyunduruğu altına kezi, gökdelen yapacağız diye sattılar. soktular. AKP hükümeti, Türkiye’de alum son günlerin en moda ko- Doğal kaynakları, madenleri, tersane- daha önce 80 yılda yapılan dış borçlannusu başbakanın ses kayıtları, nam-ı diğer “tape”ler. Gülen cemaati ile Tayyip Erdoğan’ın emperyalizme hizmet yarışında, Suriye’de Amerikan emperyalizminin istediği rolü başarıyla oynayamaması sonrasında gözden çıkarılan Tayyip’in rüşvet ve yolsuzluk ses kayıtları cemaatin medyası tarafından yayınlanıyor. Tayyip’in kontrolündeki gazete ve televizyon kanalları bu kayıtları “iddia” olarak bile haber yapmazken cemaat, gazete ve televizyonlarının yanı sıra facebook, twitter gibi kaynakları kullanarak kayıtları internet üzerinden çok sayıda insana ulaştırıyor. Ses kayıtlarında başbakanın, oğlu Bilal Erdoğan’dan rüşvet olarak elde ettikleri serveti saklamasını istediğini dinlemek mümkün. AKP iktidarı Başbakanın Urla’daki yasadışı villaları süresince her geçen gün daha da yoksullaşan, işini kaybeden, çocuğunu okula gönderemeyen, gelecek korkusu leri, limanları sattılar. Telekom, SEKA, manın neredeyse iki katını iktidarının yaşayan, isyan ettiğinde türlü eziyet ve Erdemir, TÜPRAŞ, PETKİM, TEKEL’i ilk 10 yılında gerçekleştirdi. Gülen cemaati, uluslararası yağma hatta ölümle sınanan emekçi insanlar sattılar. Eğitimi, sağlığı sattılar. SGK’nın içini boşalttılar. Hepsi, bu topraklarda düzeni emperyalizmin hizmetkârı ololarak, ortaya dökülen bu yağma, yolyaşayan emekçi halkların Cumhuriyet duğundan bu yağma ve satışlarla ilgili suzluk ve rüşvet pisliği hepimizi öfketarihi boyunca biriktirdikleriydi. Ama usulsüzlüklere dair kaset yayınlamıyor lendiriyor. Geçtiğimiz Haziran’da milbunlar ne ki! Uluslararası sermayenin elbette. Sadece Tayyip’i tepetaklak etyonların isyan ederek sokakları zapt talepleri doğrultusunda gerçekleşen bu mek için kişisel hırsızlıkları ile ilgili ses etmesinin sebebi de bu talan ve hırsıztalanların üzerine bir de bizi dış borç kayıtlarını yayınlıyor. lık düzeni değil miydi? Dereleri HES ile IMF’nin, Dünya Bankası’nın, emİşte, bu hırsızlıklara dair servis ediyapacağız diye, dağları altın çıkaraca-
M
Yalansız Dolansız Şadi OZANSÜ
Hitler değil Fujimori Türkiye’de bir süredir son derece yanlış bir biçimde Tayyip Erdoğan’a Hitler benzetmesi yapılıyor. Deniliyor ki, “O da seçimlerle iktidara gelmişti, ama sonrasında diktatörlüğünü ilân etti. Şimdi aynı şeyi Tayyip yapıyor, o da diktatör oluyor, yani
Hitler’e benziyor. Dolayısıyla seçimlerle iktidara gelmek diktatörlüğe engel değil.” Bu söylenenler içinde bir tek seçimlerle iktidara gelmenin bir kapitalist şiddet rejimi oluşturmaya engel olmadığı önermesi doğru, geri kalanların hepsi boş lâf. Birincisi, Hitler dünyanın ABD’den sonra en güçlü emperyalist ülkesi olan Almanya’da ortaya çıktı. İkincisi, iktidara gelişiyle dünyanın kaderini değiştirdi, dünya kapitalizminin varlığını bugüne kadar korumasında emperyalizme en büyük hizmeti sundu. Tayyip’e gelince, o, Türkiye gibi emperyalizme bağımlı fukara bir ülkenin başında ve dolayısıyla Hitler’in gücüne hiç sahip olmadı. Ama Türkiye’ye ve Tayyip Erdoğan’a benzeyen bir başka ülke ve onun diktatör başkanı oldu. Bu ülke Peru’dur ve başkanı da Alberto Fujimori’dir. Bilindiği
gibi Japon asıllı bir Perulu olan Fujimori bu yoksul Latin Amerika ülkesinde 1990-2000 yılları arasında başkanlık yaptı, hem de ne başkanlık. Önce aynen Tayyip gibi 1990’da kimsenin beklemediği bir şekilde çok da yüksek oy almayarak iktidara geldi. Ama iki yıl sonra kendi iktidarına karşı darbe yaparak parlamentoyu fesh etti ve diktatörlüğünü ilân etti. 1995 yılında yapılan seçimleri, komşusu Ekvador’la giriştiği sınır çatışması başarıları sayesinde (Suriye ile kıyaslayın) yüzde 73 oyla kazandı. Ardından bir dizi yolsuzluğa adı karıştı. Peru’nun bütün kamusal alanlarını ve madenlerini emperyalist şirketlere peşkeş çekti. Bu yetmezmiş gibi (size yabancı gelmeyecek ama) rüşvet kasetleri pi-
len ses kayıtları arasında “başbakanın tuvaleti” de yerini aldı. Bilenler bilir, takip edememiş olanlar için aktaralım. Tayyip Erdoğan ile Latif Topbaş arasında gerçekleşen bir konuşmadan bahsediyoruz. İzmir’in Urla ilçesinde, deniz kıyısında koruma alanı olan bir arsa başbakanın talimatı ile imara açık hale getiriliyor ve buraya yapılan villalardan birkaçı Tayyip’in ailesine rüşvet olarak veriliyor. Villalardaki tuvaletler ise tartışma konusu oluyor. Ses kayıtlarına bakalım: Latif Topbaş: Yanlış anlamadıysam sen bana yatak odasının üstündeki banyonun üstünde iki ayrı tuvalet olsun dedin. İkisinde de alafranga tuvalet yanına da birer tane bide olsun dedin, değil mi? Başbakan Tayyip: Bide ne? Latif Topbaş: Tuvaletten kalkıp orada fıskiyeyle yıkamak için, taharet almak için ona lüzum var mı? Başbakan: Yok!
Gerçekten “bide” ne? Açıklayalım; bide, yurtdışında ve lüks otellerde klozetin yanında bulunan kapaksız ikincil bir klozettir ve tuvalet sonrasında temizlenmek için kullanılır. Başbakanın mabadı ne kadar kıymetliyse artık..! Asgari ücretimizden, emekli ikramiyemizden, kıdem tazminatımızdan çaldığı bizler her geçen gün yoksullaşırken o, kendisine rüşvet olarak verilen villasında “kıymetlisini” nereye oturtacağının bile pazarlığını yapıyor! yasaya çıktı. Bütün bunlara rağmen 2000 yılında yapılan seçimleri yüzde 51,3 oyla yeniden kazandı. Ama işte zurnanın zırt dediği yer burasıydı, Fujimori gelişen kitle muhalefeti sonucu, yaptığı bütün servetle birlikte memleketi Japonya’ya kaçtı. Şu anda Peru’da toplam 32 yıllık hapis cezasını çekmek üzere bu ülkenin cezaevinde yatıyor. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan Hitler’e değil Fujimori’ye benziyor. İnşallah kaderi benzemez!
İŞÇİ KARDEŞLİĞİ
3
POLİT
Cumhuriyet Halk Partisi seçimlerde ne yapıyor? Engin BODUR
CHP’yi, Manisa, Balıkesir, Erzurum, Adana’da MHP’yi destekleyeceğini ıllarca tartışıldı. CHP sol bir açıkladı ve ortak kazanacak adayın parti mi, emekten yana mı, de- desteklenmesine çağrı yaptı. Politimokrat mı, Alevilerin yeri nedir, kalarının uyuştuğunu ve açık işbirliği yaptıklarını söylemek yanKürtlere nasıl bakar, lış bir yorum olmasa gerek. parti içi demokrasi var mı, kadınlara nasıl İşçi adaylar: Belediye bakar? başkan adayları arasında bulunamadı. Sendikalar, Bir sürü sorumeslek odaları, demokranun cevabı artık çok tik kitle örgütlerine yalanaçık. Suriye savaşını dan da olsa danışan olmadı. kazanamayıp fatura kesilen ve işi bitip Demokrasi: Şaka gibi ipi çekilen Recep meclis üyelikleri için bile Tayyip gisınırlı yerde önseçim yapıldı, başkan adayları atama. Alevi örgütleri-
Y
derken onu getiren ve şimdi gönderme kararı veren Amerika ve uygulayıcılarından olan Cemaat ve Gülen efendi ile ilişkilerine ve bu kesimlerin adayları içindeki yerlere ve söylemlerine bakarak değerlendireceğiz. Solculuk: Biz işçi sınıfını esas almayan bir sol olmaz diyoruz ama esas kriterlerden emperyalizm karşıtlığı bu seçimlerde CHP için Amerika’dan icazet ve işbirliği anlamına geliyor. Ankara adayı yılların MHP’lisi. Geçenlerde AKP’li Melih Gökçek’in adamları sağcı seçmen oy vermesin diye Mansur Yavaş’ın resmiyle ‘solun adayı’ pankartları asarken CHP il örgütü yakaladı haberi bile CHP’nin olası bir sol aday çıkartmaktan duyduğu rahatsızlığı görmek için yeterli. Antakya adayı yılların AKP’li belediye başkanı, İstanbul adayı yılların rantçısı. Gülen Cemaatinin yol göstericiliğinde AKP karşısında geniş sağ cephe devrede ve sadece solun çok güçlü olduğu yerellerde parti bölünmesin diye partililerin istediği adaylar gösterilmiş. Cemaat Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya illerinde
4 İŞÇİ KARDEŞLİĞİ
nin görüşü alınmadı. Kadınlar: CHP listelerinde ise biri büyükşehir toplam sekiz ilin belediye başkanlığına kadın aday gösterdi. Listede ayrıca 22 ilçe, 16 belde belediyesi için kadın adayların ismi görülüyor. Oran yüzde beşin altında. Genel başkanı bir gece yarısı operasyonu ile belirlenen ve bu süreçte bütün belediyelerinde taşeron işçi çalıştıran bu partiden işçi sınıfından yana bir şey beklemek Amerika’dan demokrasi bekleyen halkların başına inen darbenin bir benzerini beklemek demek. İstanbul’un zengin ilçeleri zaten CHP’li belediye başkanları tarafından yönetiliyordu ve hem kentsel dönüşüm yalanlarıyla hem de gökdelenleriyle ve AVM’leriyle inşaat tekellerinin ve rantiyenin hizmetinde kendilerini ispatlamışlardı. Eğer bu zulüm ve yağma düzeni bitsin istiyorsak sermayenin yedek lastiği olan bu partiye oy vermeyeceğiz. Hırsızlar arasında ve işçi düşmanı Amerikan uşakları arasında tercih yapmayacağız.
Antiemperyalist Cephe İKP
; Tayyip Erdoğan’ın, dolayısıyla emperyalizmin kışkırtması altında T Libya ve şimdilerde Ukrayna gibi hızla kamplara ayrılarak parçalan Kürt halklarının antiemperyalist güçleri olmak üzere, bütün işçi örgütleriyle a mokratik kitle örgütlerinin bir antiemperyalist cephe altında ivedilikle bir müca İKP böyle bir cephenin yakıcı gerekliliğini göz önünde bulundurarak ortak kesimi (Antikapitalist Müslümanlardan ulusalcılara kadar uzanan) dışlamamay yonun derhal oluşturulması amacıyla yukarıda sıraladığımız bütün bileşenleri bütün imkânlarını seferber etmeyi taahhüt e
Çare Sarıgül değil Kuru Doğan FENNİBAY
H
gı ve polis başta olmak üzere pek çok devlet kurumuna sızmış olan Cemaat, bu kurumları zaten hukuka göre değil kendi çıkar ilişkilerine göre yönetiyor; Erdoğan’dan iktidarı alabilirse onun hazırladığı tüm antidemokratik mekanizmaları da iştahla kullanacaktır. Öte yandan Kürt halkına, azınlıklara ve diğer muhalefete karşı saldırılar hızlandırılarak Ukrayna yahut Libya benzeri bir süreç de hazırlanıyor. Çözüm sokakta demek rejim krizini çözmüyor. Sokağa sürekli çıksak bile hareketimizi yönetecek, örgütleyecek, nihayetinde iktidara yürütecek bir birliğe ihtiyacımız olduğu açık. Bunun için ülkemizin nasıl yönetilmesi gerektiği üzerine somut, pratik bir formülde anlaşmamız gerekiyor. Bu ağır rejimsel sorunları belediye seçimleriyle, hele de bu siyasi partilerle çözmek mümkün değildir.
aziran Ayaklanması’yla başlayan süreç bir rejim krizi halini almış durumda. Milyonlar olarak sokağa çıkıp AKP hükümetini salladık ancak bizi temsil eden bir iktidarı kuramadık. Yaralı AKP etrafa saldırmaya devam ederken emperyalist sistem bizim kendi iktidarımızı kurmamızı engellemek için alternatif iktidarları hazırlıyor, bunu da esas olarak Cemaat üzerinden yapıyor. Muhalefetteki tüm patron partileri Haziran Ayaklanması’nı temsil etmedikleri gibi onun her türlü kazanımını da yok etmek istiyorlar. Bunun için MHP Kürt halkına düşmanlığı körüklüyor; CHP Haziran Ayaklanması’nın temel taleplerine sahip çıkmayan, kent rantına dayanan Mustafa Sarıgül ve Mansur Yavaş gibi adayları önümüze sürüyor. Sosyalist mücadele yürüten parti ve diğer siyasi gruplar ise bu temsili sağlamak için oldukça güçsüzler. Bu durumun temel sebebi ülkemizde bir işçi sınıfı partisinin bulunmamasıdır. Tarihten Kurucu Meclis Örnekleri: Cezayir 1962 Temmuz’un bağımsızlığını kazandıktan sonra Eylül’de Kurucu Meclis AKP’nin son çırdüzenledi, Portekiz’de 1974’teki Karanfil Devrimi’nin ardından pınışları burjuva deMeclis kuruldu, Bolivya’da devrimin ardından Kurucu Meclis mokrasisi namına kalÇare Kurucu Meclis’tir. mış son kazanımları yok ediyor; polis şiddetinin iyice olağanlaşması, internet • Mevcut durumda altüst olmuş siyasansürü, MİT’e yaygın dinleme başta sal ve hukuki sistemi tekrar rayına olmak üzere olağanüstü yetkiler veriloturtmak için, mesi, HSYK üzerinde hükümet kont- • Cemaat ve CIA başta olmak üzere rolünün daha da arttırılması vd. Yaremperyalist istihbarat örgütleri-
TİKA
HDP’nin e İçin İleri! Seçim Politikası üzerine ucu Meclis! K
Türkiye’nin de aynen Yugoslavya, Irak, nması tehlikesine karşı, başta Türk ve antiemperyalist bütün sosyalist ve deadele hattı oluşturmalarına çağrı yapar. mücadele talebinde bulunacak hiçbir yı kendine şiar edinecek bir koordinasin bir araya gelmelerini sağlamak için eder.
Burcu ÖZKESEN
nin uzantılarını yargıdan ve diğer kurumlardan temizlemek için, • Gerçek bir Kürt-Türk barışını sağlamak için, • Ve en önemlisi Washington ve Brüksel’in ülkemizi yönetmesine bir son vermek için Kurucu Meclis tek çaredir.
Derhal bir Kurucu Meclis seçim takvimini uygulamaya koymak mümkündür
Hatırlayalım ki bugünkünden çok daha zor koşullarda, ülkenin emperyalist orduların işgali altında olduğu 1920 yılında dahi TBMM bir Kurucu Meclis olarak toplanabilmişti. Bugün de derhal bir Kurucu Meclis toplanması için seçim takvimi başlatılabilir. Bunun için: • AKP hükümeti bütünüyle istifa etmeli, geçici bir seçim hükümeti kurulmalıdır. • Seçim barajı kaldırılmalı, nispi temsil ve genel oy usulüne geçilmelidir • Tüm siyasi partilerden ve forumlardan aday gösterilebilmelidir. • Yasaklar kaldırılmalı, yüz kızartıcı suçlardan hüküm giymişler hariç herkes seçime girebilmelidir. • Tüm adaylara propaganda eşitliği getirilmelidir. nda Fransa’dan Başbakan saatlerce s seçimlerini n 1975’te Kurucu televizyon ve radyodan 2006’da toplandı konuşurken diğerlerine adeta yayın yasağı uygulanmamalıdır. Eğer biz gerekli iradeyi oluşturursak bu adımların hepsi hemen hayata geçirilebilir pratik önerilerdir. Haziran Ayaklanması’nın gücü bu iradeden çok daha fazlasını oluşturmaya yeter.
larını bir tutmak açık bir biçimde AKP yolsuzluklarına değil CHP yolsuzluğuna vurgu yapmaktır. Bir diğer önemli mesele ise şu; sosyalistlerin ve solun gerçek adayı olduğunu söyleyen Önder ve HDP “Gezi Parkı’nı yağmacılara terk etmeyenler şehirlerine sahip çıksın” sloganıyla direnişe katılanlardan oy istiyor. Madem Sırrı Süreyya Önder solun ve sosyalistlerin oyunu bölmüyor, bizim kendisinden ve partisinden beklentimiz adayların netleştirilmeye çalışıldığı günlerde Haziran Direnişi’nin bileşenlerine çağrı yaparak ortak aday çıkartmak konusunda ısrarcı olması olurdu ancak Önder ve partisi bunu yapmadı. Önder hepimizin bildiği gibi Gezi Direnişinin ilk günlerinde önemli bir aktördü ancak direniş ne zaman ki Gezi Direnişi olmaktan çıkıp Haziran Direnişi biçimini aldı Önder ve BDP bu büyük ayaklanmaya mesafe koydu. Yani bu büyük direniş ne zaman ki solun, sosyalistlerin ve özellikle de ulusalcıların ortak mücadelesi haline geldi o noktada Önder ve BDP direnişin önemli bir
gerçekleşen saldırılardan İşçi Partisi ve MHP’yi sorumlu tuttu ve İşçi Partisi bu iddiayı reddederek Gladyo’yu hedef urumlar arası çatışmaların, yolgösterdi. Bizler İşçi Partisi’nin Kürt halsuzlukların, başta Suriye olmak kına ve örgütlerine yönelik saldırgan üzere Ortadoğu’daki sözde İslamcı kapolitika ve eylemlerine elbette yabantillerden oluşan örgütlerle silahlı ve cı değiliz ve bu eylemlerde de örgütlü organize ilişkilerin vs. ses kayıtlarıyla, olmamakla beraber bazı bileşenlerinin görüntülerle açığa çıktığı ancak bütün olduğundan şüphe etmeyiz. Ayrıca bu meşruluğunu yitirmesine rağmen düşolayların asıl örgütleyicisinin neofasist meyen bir hükümetin istediği koşulve ulusalcı diyebileceğimiz unsurlar larda sürdürülen bir seçim sürecinin aracılığıyla uzun yıllar sonra Haziran içindeyiz. Ve böyle bir seçim sürecinde Direnişi sürecinde bir araya gelen uluadayların niteliklerini, projelerini, kisalcı, sosyalist ve kısmen örgütlü Kürt min kimin oyunu böldüğünü tartışmak hareketinin unsurlarını yeniden bölme zorunda bırakılıyoruz. Biz de gerçekten projesinin sahibi emperyalist güçlerin demokratik bir seçim sürecinden geçta kendisi olduğu kesin. Böyle bir tabtiğimizi varsayarak partiler ve adayları lodan fayda sağlayacak bir unsur daha ne diyorlar bir gözden geçirelim istevarsa o da AKP’dir. Kendince zor ve dik. CHP’nin seçimlerde nasıl bir pokritik bir seçim süreci yaşayan AKP bu litik hat izlediğini başka bir yazımızda çatışmalı konjonktürü lehine çevirmedeğerlendirdik. Gelelim HDP ve İstannin peşinde. bul büyükşehir belediye başkan adayı Sırrı Süreyya Önder’e. Önder ve partisi Kısaca özetlemek gerekirse olup neredeyse bütün seçim materyallerinbiten şudur: bir iktidar örgütlü bir de ve seçim konuşmalarında Sarıgül’ün şekilde milyonların telaffuz bile edeoyunu bölmediğini, sosyalistlerin adayı mediği rakamlar mertebesinde yololduğunu tekrar edip duruyor. suzluklar yapmış, Türk-Kürt çatışması yeniden yaratılarak ülke Doğrudur, Sarıgül bölünme projesinin içisosyalist bir aday mıdır ne yeniden çekilmiş ve ki Sırrı Süreyya Önder Haziran Direnişi’nin solun, sosyalistlerin oyuunsurları yeniden parnu bölsün. Ancak burada çalanmaya çalışılmıştır. dikkat edilmesi gereken Böylesi bir baskı-şiddetin bir şey var ki o da solun hakim olduğu, hükümeoyunu bölmediğini idtin meşruluğunu tamadia eden HDP’nin seçim men yitirdiği, barajlı ve kampanyasının neredeyyasaklı bir tabloda belese büyük bir bölümünü diye seçimleri yapmak CHP’ye ve Sarıgül’e neBDP ve HDP’ye yönelik saldırılar sistematik bir şekilde artıyor. gayrı demokratiktir ve den oy vermemek gehatta irrasyoneldir. İşte rektiği üzerine kurmuş tam da bu sebeplerden olması. parçası olmaktan imtina ettiler. İşte tam Büyük şehirlerde Kürt kitlesinden da bu sebepten HDP ortak aday çıkar- dolayı kendisinin sosyalistlerin adaAKP’ye anlamlı miktarda oy kaydığı manın yollarını aramadı ve zorlamadı. yı olduğunu iddia eden Sırrı Süreyya Önder’in ortak aday konusunda ısrarbir tabloda BDP-HDP’nin seçim kamÜstelik Haziran Direnişi’nin ortak panyasını AKP karşıtı propagandaya adayını zorlamak gerektiği ısrarımızı cı olması şartken kendisi ve partisi bu ayırması gerekirken ısrarla CHP kar- HDP ve Kürtlere yönelik üniversite- parçalanmaya karşı durmak yerine bu şıtı propagandaya büyük yer ayırması ler açıldığından bu yana devam eden parçalanmanın bir tarafı olmuştur. Bu nedendir? Yolsuzluk gibi bir gündem ve seçim sürecinde hızlanan MHP’nin antiemperyalist mücadelenin dışında neden HDP tarafından şöyle kulla- örgütlediği ve ulusalcı bazı unsurların bir tutumdur ve İKP olarak biz emnılır: “CHP’nin İSKİ yolsuzluğuna da da katıldığı saldırılara rağmen sürdü- peryalist planın herhangi bir tarafında AKP’nin yolsuzluklarına da hayır”? rüyoruz. HDP ve BDP son günlerde olan hiçbir unsura oy vermeyeceğimizi yeniden hatırlatıyoruz. İSKİ yolsuzluğuyla AKP’nin yolsuzlukİŞÇİ KARDEŞLİĞİ
5
SENDİKALARIMIZ
AKP’nin Sınıf Düşmanlığıyla Yükselen İşçi Direnişleri İ
şsizlik oranları artıyor, işçiler her geçen gün daha çok yoksullaşıyor, taşeronlaştırma artık her işkolunda yaygınlaştı, sendikalaşma karşısındaki baskılar devam ediyor, sendikalı işyerlerinde dahi mücadelelerin önü kesiliyor ancak aşağıdaki tabloda da görüleceği gibi işçi sınıfı tüm bu sistematik saldırılara karşı direnişini yükseltiyor. Sadece 2013 yılında binlerce işçi greve gitti. Ancak halen ateşi sönmeyen ve hatta harlanan Haziran direnişinin yoksullaşan işçi sınıfı ve onun eylemleriyle ortak mücadelede birleştirilmesi şart. Bu mücadele ortaklığının yaratılmasının yollarını üretmek ve geliştirmek temel görevlerimizden biri olmalı. 2013 yılı Ağustos ayına kadar gerçekleşen grevleri tabloda aktardık. Son süreçteki grevler ve direnişler ise kısaca şöyle.
Feniş Grevi
emekliliği gelen 23 kişi gönüllü olarak işten çıkmayı kabul etti. Ancak işveren kalan 27 kişinin de işten çıkarılacağı konusunda ısrar etti. İşçilerin bir kısmının hemen, bir kısmının Haziran sonunda işten çıkarılacağı bilgisi verildi ancak üst üste önce 9 işçi, ardından 7 işçi işten çıkartıldı. Durumu protesto eden işçiler fabrikayı işgal etti. İş yerinde bir yandan fiili işgal sürerken, öte yandan işçiler iş yavaşlatma eylemi gerçekleştiriyorlar. Petrol-İş Trakya Şubesi, gerekirse şalterleri de indirip üretimi durduracaklarını, işçilerin direnişlerinden ve taleplerinden kesinlikle geri adım atmayacaklarını açıkladı.
Yatağan Grevi AKP iktidarının Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerini özelleştirilerek sermayenin hizmetine sunmasına yönelik adımlarına karşı işçiler aylardır eylemdeler. Sendikal bürokrasinin hakim olduğu Tes-İş ve Maden-İş sendikalarına üye işçilerin özelleştirme karşıtı eylemleri hız kesmeden devam ediyor. İşçilerin AKP-Cemaat koalisyonu arasındaki rant ve iktidar kavgasıyla birlikte ortaya saçılan rüşvet ve yolsuzlukları teşhir ederek AKP’yi protesto etmeleri, Haziran direnişini simgeleyen sloganları atmaları ayrıca anlamlı bir yerde duruyor.
Gebze Çayırova’da üretim yapan Feniş Asistan Grevleri AKP hükümetleri yıllarında greve çıkan işçi sayıları Alüminyum’un 11 yıldır işçilerine dü19 Şubat tarihinde greve gittiğini açıkzenli maaş ödememesi, yalnızca asgari kişi çalışıyor. Taşeron işçiler, firma bün- devam ediyor. layan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi ücretin bir kısmını iki ayda bir ödemesi yesinde 44 ayrı taşeron şirket tarafından Zentiva Grevi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve son olarak patronun “iflas ettim” diye- çalıştırılıyor. Lüleburgaz’da bulunan Zentiva ilaç fabri- asistanlarının ardından 17 Mart’ta da İsrek üretimi durdurması sebebiyle işçiler Greif fabrikasında yetkili olan Disk kasında daralma gerekçesi ile 50 işçi işten tanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe greve gitme kararı aldılar. Tekstil Sendikası ile fabrika yöneticileri çıkarıldı. Olayı protesto etmek isteyen Eğitim ve Araştırma Hastanesi asistanlaÜç vardiya şeklinde çalışan işçiler arasında yapılan toplu iş sözleşmesi gö- fabrikada çalışan tüm işçiler fabrikayı rı greve çıktı. son yapılan görüşme doğrultusunda iş- rüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlandı. İş- işgal eylemine başladı. Halen fabrikada Asistanlar nöbet ertesi izin hakkı, niverenin işçilerin aylık ücretlerini ikiye çiler, 4 ikramiye hakkı, yüzde 30 zam ve bulunan toplam 418 işçi fabrikayı terk telikli uzman eğitim hakkı, aylık nöbet bölerek iki taksit şeklinde ödeyeceğini taşeronlaştırmanın kaldırılması taleple- etmiyor. sayısının 130 saati geçmemesi, yeterli taahhüt etmesine karşın, bir süre sonra rinin kabul edilmemesi üzerine HadımYapılan görüşmelerde işçilerden asistan hekim kadrosunun açılması, perköy’deki fabrikayı işgal ettiler. Direniş tekrar ücretleri gecikformans ve ek ücret tirmeye başladı. Buödemelerinin artırılSendika Katılan işçi sayısı Durum Başlangıç Tarihi nun üzerine Çelik-İş İşyeri ması gibi taleplerle Sendikası’na üye olan Çaykur 14 Mart Tıp BayraTekgıda-İş (Türk-İş) 1.000 Kırıldı 22 Nisan işçiler, sendika yetkimında iş bırakan Hava-İş (Türk-İş) 1.600 Kırıldı 15 Mayıs lileriyle ortaklaşa al- THY İstanbul Medeniyet dıkları karar sonrası Üniversitesi Göztepe Gamak Makine Çelik-İş (Hak-İş) 700 İmzalandı 23 Mayıs 5 Aralık’tan 15 Aralık Eğitim ve Araştırma tarihine kadar her Jumbo Çelik-İş (Hak-İş) 100 İmzalandı 28 Haziran Hastanesi asistanları vardiyada günde bir 17 Mart’ta da süreBasın-İş (Türk-İş) 400 İmzalandı 3 Temmuz saat iş bırakma kararı Amcor Flexibles siz grevlerini basına aldı. Camiş Ambalaj Selüloz-İş (Türk-İş) 400 İmzalandı 4 Temmuz açıkladılar. Sendika yetkilileri Çökmekte olan Basın-İş (Türk-İş) 250 İmzalandı 8 Temmuz işçilerin ödenmeyen Darphane-Damga sağlık sistemi enkazıücretlerini alana dek HBN Nakliyat TÜMTİS (Türk-İş) 100 İmzalandı 11 Temmuz nın altında kalmayaişgali sürdüreceklericağını ifade eden asisİsdemir Çelik-İş (Hak-İş) 5.000 İmzalandı 15 Temmuz ni açıkladı. tanlar gerek İzmir’de MMK Metalurji Çelik-İş (Hak-İş) 1.400 İmzalandı 18 Temmuz gerekse İstanbul’da Greif Direnişi hastane yönetimiyle İstanbul Hadımköy İzelman-İzenerji Genel-İş (DİSK) 0 Kırıldı 26 Temmuz yaptıkları görüşmeve Dudullu’da çuval Tekstil grup (31 ayrı iş- Teksif (Türk-İş), Tekstil lerden henüz olumüretimi yapan Greif 12.000 İmzalandı 15 Ağustos yeri) (DİSK) lu sonuç alamadılar. fabrikasında 500’ü TOPLAM 22.950 Grevler sürüyor. kadrolu, 1000’i taşeron şirketten 1500 Ağustos 2013’e kadar başlayan grevler
6 İŞÇİ KARDEŞLİĞİ
GÜNCEL
Neler yapılmaz ki...
17 Aralık’tan bu yana hükümetin yolsuzluklarının boyutu hakkında birçok rakam duyduk, okuduk. Peki, yapılan hırsızlığın boyutunu kavrayabilmek için bahsedilen paralarla neler yapılabileceğini hiç düşündük mü? Alican ZORBOZAN
Önce AKP iktidarının çokça övündüğü projelerle başlayalım. perasyonların başladığı Bu parayla yapılabilecekler: günden bu yana medyaya • 36 adet Marmaray, sızdırılan bilgilere göre Başba- • 29 adet havaalanı, kan ve ailesi dahil yakın çevre- • 24 adet Boğaz Köprüsü, sinin, bakanların, işadamlarının, • Bugüne kadar İstanbul’da bürokratların içinde bulunduğu, yapılan metro hattının 3 katı milyarlarca doların evlerde ayakuzunluğunda yeni metro hattı kabı kutularında ve şifreli kasa(240 km), larda saklandığı mide bulandırı- • Tüm ülkeyi saracak 45000 cı bir yolsuzluk ve rüşvet zinciri km’lik hızlı tren hattı, söz konusu: • Yaklaşık 750 adet “gemicik”. • Değerli kamu arazilerinin yarı Kıyaslamayı biz emeğiyle gefiyatına satılması, çinenler açısından yapacak olur• Başbakanın oğlunun yöne- sak: timinde bulunduğu Türkiye • Son 10 yılda yapılan toplam Gençlik ve Eğitime Hizmet özelleştirme bedeli sadece 27 Vakfı’na (TÜRGEV) kamu milyar Avro. Hatırlayalım, ihalelerine giren işadamlarıbu 10 yılda Telekom, Tüpraş, nın aktardığı “bağış” adı altınSeka, Tekel, Erdemir, Petkim da rüşvetler ve kamu arazilegibi dev şirketlerdeki kamu rinin usulsüz yolla bu vakfa hissesi, lim anl ar ın tam am ı, devredilmesi, 195 kam u tesisiyle 2 bin 629 • Rüşvet karşılığı bazı arazileadet ars a, bin a ve lojm an yok re çeşitli iş kollarında işletme pahasına uluslararası tekellere yetkisi verilmesi, ve yerli işbirlikçilerine peş• İşadamlarına gizli bilgilerin keş çekildi. Oysa ki kamudan sızdırılması yoluyla dev kamu çalınan bu para tüm bu kurum ihalelerine ve varlıkların fesat karışsatış bedelinin tırılması… 3 katından bile Ortaya çıkan yolsuzluk Liste uzayıp daha fazla. gidiyor, her parasıyla 36 adet Marmaray • Sadece tek gün sızdırılan bir ayakkayapılabilir veya atama telefon dinlebekleyen 300 bin öğretmenin bı kutusunda me kayıtları da bulunan 4,5 30 yıllık maaşı ödenebilir yolsuzlu k l ar ı, milyon dolar rüşvetleri, hu11,934 asgaku ksuzlu k l ar ı ri ücretlinin kanıtlar cinsten. Sızdırılan bilmaaşına eşit, başka bir deyişle gilere göre tahminen 100 milyar 1 asgari ücretlinin 994 yıllık Avro gibi bir kamu zararı söz komaaşına denk geliyor. nusu. Yazması ve okuması kolay • 100 milyar Avro ile 23,5 milancak bu parayla neler yapılabiyon asgari ücretlinin 1 yıllık leceğini düşündüğümüzde hırücreti ödenebilir. sızlığın boyutunu daha iyi kavra- • Vatandaşların bankalara olan yabiliriz. toplam kredi kartı borcunun
O
Hayaldi gerçek oldu: AKP’den önce uluslararası ilaç şirketleri ile sermayesi yabancılara ait özel hastanelerin devletten aldığı sadece 2 milyar idi. Şimdi 23 milyar oldu. Hayırlı olsun!
Emekçiler için ortaya çıkan yolsuzluğun hacmini anlamak bile zor!
• • • • • •
tamamı ödenebilir. Ülkede benzin 5 yıl boyunca 1 TL’ye satılabilir. 50 yıl boyunca 5,5 milyon öğrenciye aylık 400 TL devlet bursu verilebilir. Şu anda işsiz olan 2,8 milyon işçiye 8 yıl boyunca asgari ücrete denk maaş verilebilir. Atama bekleyen 300 bin öğretmen işe alınıp 30 yıl boyunca maaşları verilebilir. 9,5 milyon emeklinin her birine 25 bin TL ikramiye verilebilir. Milli gelirin yaklaşık dörtte biri, yıllık dış ticaret açığının yarısı, geçen yıl toplam kamu gelirlerinin yarısından
daha fazlası olan bu parayla 39 yıl boyunca köprü ve otoyollar bedava yapılabilir, 8 yıl boyunca kamu faiz ödemeleri yapılabilir. Bu rakamlar hırsızlığın boyutunu gözler önüne seriyor. Bazılarının savunduğu gibi “zaten herkes çalıyor” denemeyecek kadar büyük bir hırsızlıkla karşı karşıya olduğumuz apaçık ortada. Bize düşen görev maaşlarımızdan doğrudan kesilerek ya da yaptığımız her alışverişte ödediğimiz vergilerle toplanan kamu kaynaklarımızı göz göre göre ceplerine indirmelerine izin vermemektir.
Abone Formu
İşçi Kardeşliği gazetesine 1 yıllık abone olmak istiyorum. İsim, Soyisim: Adres: Posta Kodu: İlçe, İl: Telefon, Faks: E-Posta: Abonelik Bedeli (Asgari 10 TL): İmza:
Banka veya Posta Çeki hesabına yatırdığınız abonelik ücreti dekontunuzu bu formla beraber faks veya posta yoluyla bize ulaştırın. (Bilgiler künyededir.)
İŞÇİ KARDEŞLİĞİ
7
Ukrayna
Karşıdevrimden de beter, ülke paramparça oluyor!
1
991’de SSCB’nin dağılması üzerine Ukrayn, Rus ve Tatar bileşenleriyle Rusya’dan bağımsızlığını oybirliğiyle alan Ukrayna ulusu şimdi neden AB ve Rusya arasında parçalanmanın eşiğine geldi?
Parçalanma neden Kırım’dan başlatılıyor? Ukrayna’da geçtiğimiz aylarda patlak veren kanlı çatışmalar artık bir turuncu “devrim” değil. İş bu noktayı çoktan aştı. Artık söz konusu olan bütün bir ülkenin parçalanması. Ama esas sorulması gereken soru şu: Nasıl oluyor da 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin parçalanmasının hemen ertesinde yapılan referandumla bu 45 milyonluk ülkenin bütün halkları (Ukraynlar, Ruslar ve Tatarlar) bağımsız bir Ukrayna’yı onaylamışlarken, aradan yirmi küsur yıl geçtikten sonra ulusun “batı”sı AB’yi, “doğu”su ve “güneyi” ise Rusya’yı tercih etme noktasına geldiler. Çünkü ülkenin bağımsız bir devlet olarak varlığını ilân etmesinden hemen sonra hükümet olan emperyalizm yanlısı Timoşenko (şimdi hapisten çıktı) yönetimiyle onun yerine gelen Rus yanlısı Yanukoviç hükümetleri tam da meşreplerine uygun yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet politikalarıyla AB’ye ve emperyalizme hizmet ederek varlıklarını sürdürdüler. Bu ise tabii ki Ukraynalıların SSCB dönemiyle kıyaslanamayacak bir ekonomik felâkete sürüklenmelerine neden oldu. İnsanlar içine düştükleri bu durumun faturasını önce Timoşenko’ya sonra da Yanukoviç’e çıkarttılar.
İlk provokasyon AB’cilerden geldi
Emperyalizm Ukrayna’ya doğrudan müdahale ettiği gibi Ukraynalı faşistlerle de işbirliği yapıyor. Fotoğrafta Cumhuriyetçi Parti’den eski ABD başkanlık adayı McCain (ortada) ABD’li Demokrat Partili senatör Chris Murphy (solda) ve Nazi artığı Svoboda partisi başkanı Oleh Tyahnybok (sağda) ile beraber kürsüde...
kararı aldı. Bu tam bir provokasyondu, çünkü Rusçanın resmi yazışma dilinden çıkartılması halkın yarıdan çoğuna, “hadi hepiniz defolup Rusya’ya gidin!” anlamına geliyordu. Şimdi bu provokasyonu göz ardı eden AB’cilerle Pentagon zirveleri, Putin’in Kırım’a asker göndermesine ateş püskürüyorlar ve bağımsız bir devlete müdahale edilemeyeceği fetvasını veriyorlar. Elbette bağımsız bir ülkeye müdahale edilemez, ama herhalde bunu en son söyleyebilecek olanlar Amerikalı ve Avrupalı emperyalist ülke yönetimleridir. Afganistan’a, Libya’ya, Suriye’ye, Mali’ye, Orta Afrika Cumhuriyeti’ne, Somali’ye, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ne, Güney Sudan’a ve Haiti’ye kim müdahale etti? Özellikle Bosna’da son yirmi yıldır uygulanan gerçek bir “protektora”1 rejimi değil mi?
Putin’in savaşacağı yok, Bilindiği gibi Kırım nüfusunun yüz- blöf yapıyor, o da aynı de 58’i Ruslardan, yüzde 12’si Ta- membadan besleniyor tarlardan ve 27’si de Ukraynlardan oluşuyor. Dolayısıyla çokulusluluğu ve kültürel farklılıklarıyla iç çatışma kışkırtmalarına en müsait yer Kırım. Son aylarda gerçekleşen olaylardan sonra hükümet olan AB’ci Arsenyi Yatsenyuk 23 Şubat tarihinde Rusçayı resmi dil statüsünden çıkartma
Öte yandan kimse Putin’in de karşısındaki emperyalist ülkelerle savaşa tutuşacağını sanmasın. Rusya yönetimi, dünya emperyalist sisteminin varlığını koruyabilmesi için elinden 1 Protektora: Güçlü ülkenin zayıf ülkeyi koruma altına aldığı rejim
geleni yapıyor. Kaldı ki ABD emperyalizmi de diğer emperyalist ülkeler gibi ağır bir kriz içinde. Emperyalist rekabet bütün hızıyla sürüyor ve bu koşullar altında Rusya’ya pek bir alan kalmıyor. Nitekim Kırım’da referandum yaptırtmak zorunda kalan Putin, öte yandan şu lâfları etmekten de geri kalmıyor: “Rus hükümeti Ukrayna’ya yapılacak bir mali yardım konusunu hem Ukrayna hükümetiyle hem de onun IMF ve G8 gibi yabancı partnerleriyle ekonomik ve ticari ilişkiler dosyaları üzerinden tartışmayı sürdürecektir.” Yani Putin bir taraftan diş gösterirken diğer taraftan hep alttan alıyor. Çünkü kendisi de 1991 yılı öncesi Sovyetler Birliği mal varlığının talan edilmesinin bir ürünü. 1991 öncesi restorasyoncu kokuşmuş SBKP bürokrasisinin bir parçası. 1991’de emperyalizme ülkeyi teslim edenler şimdi ona kafa mı tutacaklar?
Batı Ukrayna’da neler oluyor? AB’ci Batı Ukrayna’da gene AB’ci yeni başbakan Arsenyi Yatsenyuk hiç sıkılmadan ayağının tozuyla şu lâfları etti: “Geçmiş hükümet ve onun başbakanı öyle yolsuzluklar yaptılar ki, ülke umutsuz bir mali durumla karşı karşıya. Felâketin eşiğindeyiz ve bizim hükümetimiz bir siyasi kamikaze hükümetidir. Cehenneme hoş geldiniz!”
Yani yeni başbakan “eski tas eski hamam, sadece tellaklar değişti” diyor. Üstelik oluşturduğu hükümetin içinde Viktor Pynzenyk gibi özelleştirme mimarları var. Bütün bunlar yetmezmiş gibi son günlerde gerçekleşen olaylarda ortaya çıkan aşırı sağcı ve Nazi yanlısı gruplar da yeni rejimin polis teşkilatına dahil ediliyor. Alın size Avrupa Birliği’nin demokrasisi!
Çözüm ne? Kuşkusuz bir karşıdevrimden bile daha tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız Ukrayna’da. Gerçekten de, bir karşıdevrimden sonra devrim de gerçekleşebilir. Ama ülke paramparça olmuşsa devrim nerede olacak? Ülkenin birliğini parçalanmaya rağmen yeniden diriltecek tek sınıf, işçi sınıfı. Ama o da maalesef gelişmelerden dolayı şimdilik şaşkınlık içinde. Bir o yana bir bu yana yalpalıyor. Dolayısıyla tek kurtarıcı ve ulusu birleştirici sınıfın harekete geçirilmesi için enternasyonal dayanışmaya ihtiyaç var. Gün Ukrayna işçi sınıfıyla dayanışma günüdür, aynen Bosna işçi sınıfı gibi, çünkü ancak onlar sınıf mücadeleleriyle bütün bir ulusu etraflarında birleştirerek AB’nin ve ABD emperyalizminin parçalama politikalarına DUR diyebilirler.