Iscininyolu10

Page 1

Mayýs 2010

-

Fiyatý: 1 TL

2010 1 Mayýsý’nýn Gösterdikleri... sayfa 2

Yeni Bir Ýþçi Baharý Yaratmak Ýçin Ýleri!

Patronlarýn Çýkarý Esneklikten Yana sayfa 3

Mayýs 68’in Dersleri sayfa 5

Ýþten Atma Taktiði: Yaþ Barajý sayfa 7

Ýþçi Sýnýfý ve Devrimci Parti sayfa 11

KÜLTÜR-S SANAT Bu da sanatçý açýlýmý Sayfa 14

Avrupa Birliði Krizde, Çözüm Sosyalizmde sayfa 13

Düþene Dövüþene Bin Selam Olsun! 6 Mayýs 1972'de, devrimci mücadelelerinin bedelini, burjuvazinin kurduðu daraðaçlarýnda tereddütsüz biçimde ölümü kucaklayarak ödeyen Hüseyin Ýnan, Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiþ, fedakârlýklarý, kararlýlýklarý ve mücadelecilikleriyle þüphesiz Türkiye'deki devrimci hareketin önemli simgelerinden biri olmuþlardýr.

Yüzbinlerce Emekçi 1 Mayýs'ta Taksim Meydaný'ndaydý! Taksim'in en büyük olayý, televizyonlara da yansýdýðý gibi Türk-Ýþ baþkaný Mustafa Kumlu'nun konuþmasý sýrasýnda baþta Tekel iþçileri olmak üzere emekçilerin Kumlu'yu yuhalayarak ve sloganlarýyla konuþturmamasýydý.

Sayfa 8 - 9


2

Ýþçinin Yolu

YENÝ HAYAT YENÝ HAYAT

Ahmet Türk'e yapýlan saldýrýnýn gösterdikleri

Bilindiði gibi, geçen aralýk ayýnda DTP'nin kapatýlmasýný protesto eden grubun üzerine ateþ açan Turan Bilen ve kardeþinin yargýlanmasý "güvenlik nedeniyle" Samsun 1. Aðýr Ceza Mahkemesi'ne alýnmýþtý. Bulanýk davasý olarak bilinen bu duruþmalara katýlmak üzere Samsun'a gelen eski DTP'li Ahmet Türk, faþist 2010 1 Mayýsý tüm Türkiye'de daha geniþ katýlýmlarla kutlandý. 1 Mayýs Taksim, güruhlar tarafýndan saldýrýya uðradý. Olay sonrasý göstermelik olarak 2 polis sadece Türkiye'deki katýlýmýn kalbi olmakla kalmadý dünyadaki en önemli 1 Mayýs müdürünün açýða alýnmasý ve idari soruþturma açýlmasý dýþýnda hiçbir þey yapýlalaný haline geldi. Herþeyden önce Taksim'deki gösteri yüz binlerce iþçi, madý. emekçi ve gencin mücadele ruhunun alana yansýmasýna sahne olarak Saldýrý sýrasýnda Türkiye'de sýnýfýn ve gençliðin canlýlýðýný ortaya koydu. Bu, sýnýf muhalepolisin defalarca fetinin gücünü, potansiyelini göstererek egemen sýnýflarý geniþ ölçüde uyarýlmasýna raðtedirgin etti. Taksim Meydaný'ný yasaklayan ve geçtiðimiz yýllarda amanmen hiçbir müdasýz bir terör uygulayarak Ýstanbul'u savaþ alanýna çeviren egemen sýnýfýn halede bulunmada korktuðu biraz da buydu. Taksim'de buluþan emekçilerin, gençlerin masý, aksine DTP'li moral bulmasý, yeni bir eðilimin baþlamasý, kitlelerin yüzünü radikal sola gruptan bir kiþiye dönmesi vb korkular egemen sýnýfý saldýrganlaþtýrýyordu. saldýrmasý, araAma 1 Mayýs alaný diþle týrnakla kazanýldý. Ýlk olarak geçen yýl 1 Mayýs balarýnýn camýný kýrresmi tatil ilan edildi. Ardýndan bu sene 1 Mayýs alaný Taksim kazanýldý. masý ise olayýn planAKP hükümeti ve egemen sýnýfýn bir sene daha Ýstanbul'u emekçiler ve lý bir saldýrý gençlere karþý Ýstanbul'u savaþ alanýna çevirmeye gücü yoktu. AKP olduðunu gözler hükümeti 1 Mayýs konusunda sadece ülke içindeki meþruiyet sorunu ve önüne serdi. týkanmayla yüz yüze deðildi ayný zamanda dünya çapýnda da zor durumAslýnda Bulanýk lara düþüyordu. Sonuçta 1 Mayýs Taksim mücadelesi emek cephesi davasýnýn açýsýndan net bir zafere dönüþtü. Bu zafer sadece psikolojik etkilerle ifade baþlangýcýna olmadý ayný zamanda Taksim meydanýndaki mücadeleci ve kararlý duruþ bakýldýðýnda olayda bu zaferi mutlak bir etki haline getirdi. Bunun taçlanmasý iþçi sýnýfýnýn öncü larýn planlý olduðunu anlamak için çok fazla kafa yormaya gerek kalmýyor. müfrezesi durumunda olan Tekel iþçilerinin kürsüyü iþgal etmeleri ile gerçekleþti. DTP'nin kapatýlmasý üzerine Kürt halkýnýn toplumsal bir tepki göstermesi egeÝþçi sýnýfýnýn öncü katmanýnýn 1 Mayýs'ta kürsü iþgalinin gerçekleþtirerek sendika menleri korkutmuþ olmalý ki, gösterileri provokasyonlarla baltalamak yoluna gitaðalarýna alaný dar etmesi, gençliðin ve emekçilerin geniþ katýlýmý, genel canlýlýk miþ olmalýlar. Muþ'ta gösteri düzenleyen gruba eski korucu bir esnaf ateþ açýp her ve kararlýlýk 2010 baharýnýn sýnýf mücadelesindeki ivmelenme emarelerinin daha nasýlsa göstericilerin arasýndan kolayca kaçabiliyor. Muþ'ta yaþanan olaylar için da güçlenmesi anlamýna geldi. Samsun'da hakim karþýsýna çýkýyor. Buradan çýkarýlmasý gereken bir ders geçmiþ yýllarda Taksim direniþini küçümse- "Kürt Açýlýmý" adý altýnda baþlatýlan projenin, hala devam ettiði söylenen bu projenin, ne kadar büyük bir fiyasko olduðu her geçen gün tekrar görülüyor. Önce meye çalýþan iþçici eðilimin iflasý ile ilgili. Türk Ýþ nerede ise, iþçiler oradadýr açýlým yapýldýðý iddia edilen Kürt halkýnýn siyasi temsilcisi parti kapatýlýyor. mantýðýndan kalkarak Taksim direniþi sýnýf mücadelesinden kopuk bir macera olarak yorumlayanlar þimdi þapkalarýný önlerine koyup düþünmelidirler. Taksim'in Birçok üyesi tutuklanýyor. Daha sonra yeni parti BDP'nin 1000'den fazla üyesi ayný tutuklama terörüyle karþýlaþýyor. Tüm bu olanlara raðmen siyasi iktidar kazanýlmasýnýn hakkýný veren 1 Mayýs coþkusu iþçi sýnýfý ve sosyalist solun bir açýlýmýn devam ettiðini söylemekten geri kalmýyor. Yaþanan faþist saldýrýlar zaferi olmuþtur. devam eden askeri operasyonlar ise cabasý… Tekel iþçilerinin sendika aðalarýna alaný dar etmelerinin ardýndan KESK baþkaný Kürt sorunun çözümünde burjuvazinin sunduðu çözümsüzlüðe karþý tek çare Sami Evren'in Mustafa Kumlu'ya gönderdiði geçmiþ olsun mesajlarý ve eylemi gerçekleþtirenleri (Tekel iþçilerini, iþten atýlan itfaiye iþçilerini) kýnamasý KESK'li sosyalizmdir. Emekçi sýnýflarýn kanýyla beslenen sistem, hem Türk hem de Kürt emekçi sýnýflarýnýn tek düþmanýdýr ve Kürt halkýna kan ve gözyaþýndan baþka kamu emekçilerinin gözünden kaçmamalýdýr. Sami Evren gerçek yüzünü her vaat edebileceði hiçbir þey olmadýðýný defalarca göstermiþtir. Burjuvazinin açýlým geçen gün daha net bir þekilde sergilemektedir. KESK'i de Türk Ýþ'e benzetmek isteyenler tabi ki de Mustafa Kumlu'ya sahip çýkacaktýr. Bu durumda sýnýf müca- palavralarýna karþý Kürt emekçileri Türk sýnýf kardeþleriyle omuz omuza mücadedeleci kamu emekçileri de Tekel ve itfaiye iþçilerinin Kumlu'ya reva gördüklerini leyi yükseltmeli, hedef olarak karþýsýna küresel kapitalist sistemi almalýdýr. Kürt sorununun ve tüm diðer ulusal sorunlarýn mutlak çözümü ancak bu yolla gerçekSami Evren'den de esirgememelidirler. leþebilir. Bu arada 1 Mayýs'ýn görece daha coþkusuz geçtiði Ankara'da da benzer bir durum yaþandý. AKP'nin yan kuruluþu sahte sendika Memur-Sen'in lideri hiç sýkýlmadan bir de 1 Mayýs alanýnda konuþma yapýyordu ki SDH korteji protestoya baþladý. KESK'li emekçilerin de protestolara katýlmasýnýn ardýndan þaþkýnlýðý artan Ahmet Gündoðdu konuþmasýný kýsa kesmek zorunda kaldý. Toparlayacak olursak 2010 1 Mayýs'ý sýnýf hareketindeki toparlanmanýn kendisini geliþtirerek devam etmesinin önemli bir köþetaþý oldu. Türkiye'de giderek derinleþen toplumsal gerginliðin kendisini sýnýf hareketindeki radikalleþme eðilimi olarak göstermesi önümüzdeki dönemin hareketli geçeceðini ve gençlik kuþaðýnýn artan oranlý bir þekilde politikleþmesinin mümkün olduðunu bizlere göstermiþtir.

2010 1 Mayýsý’nýn Gösterdikleri

Et Yoksula Hayal 2010 yýlýnda kýrmýzý et fiyatlarýna yapýlan %25'lik zam; emekçi aileler için kýrmýzý eti bir lüks tüketim malý haline getirdi. Ýþçi sýnýfýnýn üzerine güvencesiz çalýþma koþullarý, her an iþten atýlma korkusu kabus gibi çökerken; yetmezmiþ gibi üstüne birde saðlýksýz yaþam koþullarý ekleniyor. Et fiyatlarýndaki spekülatif artýþýn sonunda bu artýþý durdurmak için geçtiðimiz günlerde Et ve Balýk Kurumu'na canlý hayvan ve et ithalatý yapma yetkisi verildi. Böylece et ithalatý üzerinden kimi sermaye gruplarý da karlarýný katlamayý bileceklerdir. At eti-eþek eti tartýþmalarý, et fiyatlarýna yapýlan zamlar et ithalatý için uygun zemini hazýrladý. Fiyat artýþýnda spekülasyonun etkisi olsa da temelde çok daha uzun soluklu bir projenin ayaklarýndan biriyle karþý karþýyayýz: Hayvancýlýðýn tasfiyesi. Þeker pancarý gibi posalarý hayvancýlýkta yem olarak kullanýlan ürünlerde yapýlan fiyat artýþlarý hay-

vancýlýðý da maliyeti gittikçe yükselen bir geçim kaynaðý haline getirdi. Devlet desteðinin de büyük oranda azalmasý yetiþtiricilere hayvanlarýný kesmekten baþka bir çare býrakmadý. Haliyle Türkiye'de yetiþtirilen hayvan sayýsýnda büyük oranlý düþüþler yaþandý. Hayvancýlýðýn yoðun olarak yapýldýðý ve bunun için son derece elveriþli koþullara sahip Türkiye'de, et ihtiyacý karþýlanamaz duruma geldi. Bunun kaçýnýlmaz sonucu süt ve et fiyatlarýndaki zamlar oldu. Hayvancýlýðýn tasfiyesi süreci serbest býrakýlan et ithalatýyla da son ifadesini buldu. Peki, bu tasfiyenin sermaye sýnýfýna sunduðu fýrsatlar nedir? Sermayedarlar büyük tarýmsal arazileri satýn alýp çevreleyerek büyük ölçekli hayvan çiftlikleri kurma ve tarým iþletmeleri yaratmanýn planlarýný yapýyor. Bunun anlamý bu tarým arazilerinin çevresinde yaþayan küçük üreticilerin rekabete dayanamayýp, kapitalistlerin devasa tesis-

lerinde çalýþmaya baþlayýp iþçileþmesi ya da köyden kente göç ederek iþsizler ordusunda yerini almasýdýr. Bu da neo-liberal politikalarla birebir örtüþen bir durumdur. Kapitalizm esnek çalýþtýrma modelini uygulamanýn, güvencesiz çalýþmanýn; dolayýsýyla sömürüyü daha da insafsýzlaþtýrýp karlarýný arttýrmanýn yoluna bakarken kullandýðý en yaygýn yöntem iþsizlik potansiyelini arttýrmaktýr. Yaratýlan bu potansiyel her daim iþçi sýnýfý için daha düþük ücretlerle çalýþmayý, ekonomik ve sosyal haklarýný kullanmaktan mahrum kalmayý ve ucuz emek gücü olmayý iþaret eder. Çalýþan iþçiler için bir tehdit unsuru olarak kullanýlan iþsizleri sermaye bir güvence olarak kullanmayý bilmiþtir. Tarým ve hayvancýlýkta tasfiyeyle varýlmak istenen son nokta nihayetinde bu kirli politikalarýn bir parçasýndan ibarettir.


Ýþçinin Yolu

3

Patronlarýn Çýkarý Esneklikten Yana Milyarlarca emekçinin sömürüsü ile kendini var edebilen bu köhne düzen; krizleriyle birlikte iþçi sýnýfý için hayatý daha da çekilmez kýlýyor. Patronlar saldýrýlarýna hýz verirken; güvencesiz ve esnek çalýþma, ekonomik ve sosyal hak gasplarý kural haline gelmektedir. Ýþçiler artýk çalýþtýklarý iþyerlerinde kadroya alýnmamakta, sözleþmeli olarak çalýþtýrýlýp pek çok hakký kullanmaktan mahrum býrakýlmakta, saldýrýya daha da açýk hale gelmektedir. 4-b, 4-c, 50-d gibi maddeler, bu sömürüyü kýlýfýna uydurmaktadýr. Taþeron firmalarla çalýþmanýn giderek artmasý, sendikal haklarýn kullanýmýnda düþüþü de ifade etmektedir. Egemenler saldýrýlarýný pervasýzlaþtýrýrken, bunun karþýsýnda direnecek bir iþçi sýnýfý fikrinden korkmakta ve bu yönde gereken tedbirleri almaktadýr. Kapitalizmin içkin bir problemi olan iþsizlikte böyle kriz dönemlerinde daha önce görülmemiþ oranlara ulaþmaktadýr. Ýþsizlik bir yandan iþsiz kesimin açlýða mahkûm edilmesi anlamýna gelirken; bir yandan da yaratýlan iþsizler ordusuyla çalýþan iþçilere baský yapýlmaktadýr. Kapýnýn dýþýnda bekleyip o iþte çalýþmaya razý milyonlarca iþsizi patronlar; içerideki iþçinin her türlü hak gaspýna, güvencesiz çalýþmaya, düþük ücretlere razý olmasý için bir tehdit unsuru olarak kullanýrlar. Neoliberal saldýrýlar; bir yandan bir iþsizler ordusu yaratýrken, bir yandan da çalýþtýrdýðý iþçileri güvencesiz ve esnek çalýþma modellerine tabi kýlýyor. Kayýt dýþý istihdam da bunun için biçilmiþ kaftan. Ýþçiyi bir maliyet unsuru olarak gören sermayedarlar, bu maliyeti düþürmek için kayýt dýþý istihdama baþvuruyor. Kayýt dýþý istihdam, iþçilerin ücretlerini ilgili kurumlara( sosyal güvenlik kurumlarý vb.) bildirmeme ya da çalýþtýðý gün sayýsýný-ücretini eksik olarak bildirme anlamýna gelir. Kayýt dýþý istihdamýn önemli bir boyutunu da çalýþan çocuklar ve yabancý kaçak iþçiler oluþturur. Egemen sýnýf bir yandan TÝSK, bir yandan da sözcülüðünü yapan AKP hükümeti aracýlýðýyla her

gün bir yenisini açýkladýklarý istihdam paketleriyle; iþsizliðe, kayýt dýþý istihdama son vereceðini söylüyor ya da bunun çözüm yollarýný gösteriyor. Gösterilen çözümlerse iþçilerin kazanýlmýþ haklarýna yeni saldýrýlardan baþka bir noktaya iþaret etmiyor. Ýþsizliði ortadan kaldýrmaktaki kasýt, esnek çalýþma vb. modellerle ucuz iþ gücünü verili durum haline getirmektir. Amaç iþ güvencesini ortadan kaldýrýp, devlet kurumlarýnca da korunan daha da sistemleþmiþ bir sömürünün yollarýný açmak. Maliye Bakaný Mehmet Þimþek'in son açýklamalarý da bu anlamda þaþýrtýcý deðil. Geçtiðimiz ay Þimþek,

istihdam artýþýnýn önündeki engellerin ve kayýt dýþýlýðýn sebeplerini ve bu durumun sonlanýþý için gerekenleri(!) þöyle açýkladý: "Maalesef sorun, Türkiye'nin çok katý iþgücü piyasasý kurallarýyla ilgilidir. Türkiye'de hem iþsizlik sigortasý fonu hem de kýdem tazminatý var. Türkiye'de ki istihdam artýþýnýn önündeki en büyük engellerde birisi, Türkiye'de ki kýdem tazminatýnýn bu kadar yüksek ve aðýr olmasýndan kaynaklanýyor. Ýkinci katýlýk ise part-time çalýþmanýn önünde çok büyük engeller var. Türkiye eðer önümüzdeki dönemde daha da geliþecekse, esnek istihdam olmadan bunu yapamaz." Ýþçi sýnýfý için kazanýlmýþ haklarýn en

Sigortasýz Çalýþmaya Dair Kapitalist sistemde kar, artý deðer sömürüsü üzerinden yalnýzca iþçiler üzerinden saðlanabilir. Gerekli bakýmý ve harcamasý yapýlmak zorunda olunan makineler üzerinden sömürü yapýlamaz. Ýþçiler de bu durumda patronlar için maaþ, sigorta pirimi, tazminat, ikramiye, zam gibi harcamalarý olan ve gider hanesine yazýlan, maliyeti arttýran bir unsur olarak görünür. Bu nedenle patronlar makinelerden alamayacaklarýný iþçilerden almaya baþlarlar. Böylece artý deðer sömürüsünün yanýnda en temel haklarýndan mahrum kalan olan iþçi sýnýfý zor þartlarda çalýþmaya ve yaþamaya mahkum edilir. Patronlarýn en büyük külfetlerden biri olarak gördükleri sigorta, yalnýzca iþçinin ve ailesinin saðlýk ihtiyacý için deðil, emekliliði için de gereklidir. Kýsacasý sigorta, iþçinin hayat boyu emeðinin hem gençliðinde hem de yaþlýlýðýnda hayat teminatýdýr. Emekli maaþlarýnýn açlýk sýnýrýnýn çok altýnda, saðlýk sigortasýnýn kapsamýnýnsa çok dar olmasýna raðmen her iþçi için þüphesiz vazgeçilemeyecek bir kazanýmdýr. Böylesine hayati bir konu ise kapitalistlerin hesaplarýnýn bir parçasý olabilmektedir. Günümüzde iþçiler maaþý çok az da olsa sigortalý bir iþe girmeyi nimet saymaktadýr. Çünkü milyonlarýn sigortasýz çalýþtýðý bir zamanda sigortalý bir iþ bulmak gerçekten de 'nimet' sayýlabilecek bir durum. TÜÝK'in son istatistikleri bu çarpýcý durumu resmi rakamlarda bile ortaya koyuyor; kayýt altýna alýnamayan ya da alýnmayanlarý da sayarsak bu rakamlarýn çok daha acý bir tablo çizdiðine hiç þüphe yok. Veriler þöyle; Ocak ayýnda istihdam edilen kiþi sayýsý 21 milyon 162 bin ve bunun 8 milyon 949 bin kiþisi sigortasýz çalýþtýrýlýyor! Bu demektir ki iþ bulma þansýna eriþebilenlerin %38 i sigortasýz çalýþmaya razý olmak zorunda býrakýlýyor. Kayýt dýþý istihdam ise % 42,3. Patronlarýn da kendi geleceklerini güvence

önemlilerinden biri olan kýdem tazminatýna böyle pervasýzca saldýrmasý genel bir eðilimin sonucudur. Kýdem tazminatý iþsizlik fonu ile birlikte gereksizleþmiþ gibi gösteriliyor. Geçtiðimiz yýl hazýrlanan bir tasarýyla kýdem tazminatý iþçinin emekli olduðunda alabileceði þekilde bir fona devredilmeye çalýþýlmýþtý. Kýdem tazminatýnýn gereksizliðini meþrulaþtýrmak için baþvurduklarý kaynak ise Ýþsizlik Fonu! Ýþsizlik fonunun devlet ve kapitalistler için bir kumbara görevi gördüðü ise bilinen bir gerçek. Sermayenin içine düþtüðü krizi atlatmasý için Ýþsizlik Fonundan yararlandýðýný geçtiðimiz yýl sýk sýk duyduk. Ýþsiz emekçi sayýsý artýk milyonlara ulaþmýþken bu fondan yararlanabilen iþsiz sayýsý ise sadece 300 bin civarýnda. Þimþek'in açýklamasýnýn ikinci yönünü ise esnek istihdamýn eksikliði (!) ve part-time çalýþmanýn önündeki engellerden þikâyeti oluþturuyor. Bunu özellikle gençlerin ve kadýnlarýn çalýþmasý önündeki engeller olarak tanýmlýyor. Peki, bunun anlamý ne? Patronlarýn, kadýn ve çocuk iþçi istihdamý ile ucuz iþgücü sömürüsünü arttýrmasý ve böylece ücretlerin düþürülmesi yolunda da bir basýnç oluþturmasý. Ýþçiye ihtiyaç duyduðu saatlerde iþe gelmesi için buyurmasý ve geri kalan süre boyunca iþçinin yapmasý gereken masraflarý(öðle yemeði, ulaþým vs.) karþýlamaktan sorumlu tutulmamasý. Böylece sömürünün sýnýrlarýný zorlamanýn önündeki engellerin kalkmasý! Görüldüðü üzere burjuvazi içine düþtüðü krizi fýrsata çevirip dizginsizce emekçilerin kanýný emmek istiyor. Uzayan mesailer, düþen ücretler, taþeron firmalar, esnek çalýþtýrma yöntemleri vb. bunun saðlayýcýlarý konumunda ola yöntemler. Bu haksýzlýklara karþý direnebilme kararlýlýðýný gösterebilecek yegâne sýnýfsa iþçi sýnýfýdýr. Sermayenin vahþi saldýrýlarýný bertaraf etmek için iþçinin tek gücü birlik olmaktan geçmektedir. Örgütlü bir iþçi sýnýfýnýn karþýsýnda durmaya hiçbir patronun gücü yetmeyecektir.

altýnda görüyor olsa gerek kendi sigortalarýný da yaptýrmýyorlar; TÜÝK'in verilerine göre iþveren olarak faaliyet gösteren 1 milyon 141 bin kiþiden yüzde 25,9'unu oluþturan 295 bin kiþinin de sosyal güvenlik kaydý bulunmadýðý tespit edildi. Düzenli bir iþe sahip olanlar düþük ücretler, sigortasýzlýk, güvencesizlik, uzun ve esnek çalýþma saatleriyle boðuþurken düzenli bir iþe sahip olamayan milyonlar mevsimlik iþçilik, iþportacýlýk vb. küçük ticaret iþleri ile uðraþarak ailesine yardým eden yani 'ücretsiz aile iþçileri' olarak adlandýrýlan kesim ise kayýt dýþýlýk ve sigortasýz çalýþmak konusunda en yüksek rakamlara sahip: Toplam 2 milyon 670 bin kiþiden %91,9 u sigortasýz çalýþýyor. Benzer durumda bulunan tarým iþçilerinin istatistiði ise Ocak 2009 itibariyle 85,5 e kadar týrmanmýþ durumda. Ýþsiz olan milyonlarý tehdit olarak kullanan sermayedarlar kayýt dýþý çalýþanlarýn ve sigortasýz çalýþtýrdýklarý emekçiler üzerinden milyonlar kazanýrken emeklilik yaþý çoktan geçmiþ binlerce iþçi sigorta primleri yatýrýlmadýðý için uzun yýllar çalýþmak zorunda. Dahasý, saðlýk güvenceleri olmadýðý için tedavi dahi olamamakta. Ýnsan hayatýnýn gelir gider dengeleri üzerinden deðerlendirildiði bir sistem içerisinde kaçýnýlmaz olan bu tablo iþçi sýnýfýnýn bir kaderi deðil! Sermayedarlar, sahip olduklarý her þeyi emekçilerden çaldýklarýyla elde etmiþtir ve iþçi sýnýfý kendisinden çalýnanlarý geri alacak güçtedir.


4

Ýþçinin Yolu

Isci Universitesi Savaþ ve Barýþ "Savaþ, siyasetin baþka araçla devamýndan ibarettir." diyor ünlü Prusya generali Clausewitz haklý olarak. Diplomasinin, uzlaþmalarýn, ittifaklarýn, tavizlerin, dolaplarýn bittiði yerde tanklar, toplar, tüfekler devreye giriyor. Taraflar kesin çizgilerle ayrýlmaya baþlýyorlar ve silahlar konuþuyor. Ýnsanlýk tarihi savaþlarla dolu ve savaþ olgusu bugün içinde yaþadýðýmýz dünyada da çok yakýcý bir gerçeklik olmayý sürdürüyor. Irak'tan Afganistan'a, Filistin'e, oradan Türkiye'ye savaþýn gerçekliði hükmünü sürüyor. Emperyalist kapitalizmin, çýkarlarý peþinde koþarken patlatabileceði olasý savaþlar, gelecek hakkýnda kestirebildiðimiz en önemli olgular olmayý sürdürüyor. Tarih ve tarih kitaplarý savaþlardan geçilmez. Ancak bir noktaya iþaret etmek zorundayýz. Kapitalizmle birlikte modern sanayinin, savaþ araç ve gereçlerinin, teknolojinin, bilimin, silahlarýn geliþmesi ve toplumsal örgütlenmenin geliþmiþliði savaþlarýn ölçeðini, yýkým þiddetini muazzam ölçülerde artýrmýþtýr. Bunun için son yüzyýla damga vuran iki dünya savaþýna ve bitmek tükenmek bilmeyen organize katliamlara bakmak, atom bombasýný anmak yeter de artar bile. Kuþkusuz insanlýk tarihinde savaþlarýn hemen hepsi büyük yýkýmlarý, katliamlarý da beraberinde getirmiþtir. Ancak, tarihsel ilerlemenin motoru olmasalar da çoðu zaman aktarma kayýþý yine ayný savaþlar olmuþtur. Savaþ iyidir ya da kötüdür demekten ziyade her savaþa kendi tarihsel gerçekliðinde bakmak gerekir. Uluslar arasýndaki savaþlarýn barbarlýðý, yýkýcýlýðý, insanlýktan uzak oluþu ayrý bir gerçekliktir. Ancak dediðimiz gibi savaþ siyasetin devamýdýr ve bu yüzden de o savaþýn önkoþulu durumundaki siyasi kutuplaþmayý incelemeden, tarihsel bir deðerlendirme yapmadan o savaþýn haklýlýðý-haksýzlýðý, tarihsel ilerlemeye olan katkýsý düþünülmeden savaþlar hakkýnda genel hükümler verilemez. Örneðin, Napolyon'un Avrupa'yý kasýp kavurduðu ve feodal düzene darbeler indirdiði savaþlar ilerici savaþlardýr, ya da ezilen uluslarýn ezen uluslara karþý verdiði savaþlar ilericidir. Ve elbette iþçi sýnýfýnýn ve ezilen, sömürülen tüm toplumsal kesimlerin sosyalist bir devrim için burjuvaziye ve emperyalist güçlere karþý verdiði iç savaþlar ya da devrimci savaþlar da ilericidir. Marksistler, iþçi sýnýfýnýn tarihsel çýkarlarý için savaþýrlar. Bunun için iþçi sýnýfýnýn ideolojisini yeniden ve yeniden üretirler. Savaþ konusunda da soyut bir barýþseverlikten, ahlakçýlýktan, sözde insancýllýktan ziyade sýnýflar çatýþmasýnýn somut durumuna göre karar verirler. Örneðin, Napolyon'un Avrupa'da feodalizme darbeler indirdiði 19. yüzyýlýn baþýndaki dönemde sosyalist bir devrimin ya da sosyalizmin gerçekleþebilmesinin olanaðý yoktu. Avrupa'da bile iþçi sýnýfý henüz tomurcuk halindeydi ve kapitalizm, dünya ölçeðinde üretici güçlerin geliþimine halen katký sunabilir durumdaydý. Görüldüðü üzere Napolyon Savaþlarý'ný deðerlendirirken sosyalizmin gerçekleþebilirliðinin maddi temellerini (üretici güçlerin geliþmesi) ve sýnýflar mücadelesini esas aldýk. 1900'lerin baþýndan beri kapitalizm, emperyalist aþamaya yükseldi ve kapitalist iliþkiler dünyanýn her yerinde egemen duruma geçti. Ýþçi sýnýfý büyüdü, serpildi. Bu noktadan sonradýr ki, savaþlarý, kapitalist ülkeler arasýndaki çekiþmeleri farklý bir noktadan deðerlendirmek gerekir. Yine de sýnýflar mücadelesinin somut durumunu esas aldýðýmýz gerçeði deðiþmez. Savaþlarýn ilericiliðini ya da haklýlýðýný belirlerken hep sýnýflar mücadelesinin o günkü durumuna bakarýz ve iþçi sýnýfýnýn tarihsel çýkarlarýna göre konum alýrýz. Bugün için, iþçilerin, "kendi ülkesi"nin kapitalistleri de dâhil olmak üzere, kapitalist sýnýfla hiçbir ortak çýkarý yoktur. Bu yüzden, "kendi ülkesi"nin tarafý da dâhil olmak üzere emperyalist çekiþmelerde, kapitalist ülkeler arasýndaki savaþlarda taraf olamaz. Ýþçi sýnýfýnýn tarafý, kendi sýnýfýnýn, ezilenlerin, yoksullarýn tarafýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn savaþý, baþta "kendi" burjuvazisiyle olmak üzere bütün emperyalist güçlerle ve kapitalistlerledir. Ýþçi sýnýfý, kendisinin olmayan savaþlar karþýsýnda pasifçe "barýþ" istemekle yetinemez. Ýþçi sýnýfý her olasý durumdan kendi savaþýný, burjuvaziye karþý vereceði iç savaþý yükseltmek için faydalanmalýdýr. Dedik ya "Savaþ, siyasetin baþka araçla devamýndan ibarettir." diye; "barýþ" dediðimiz de aslýnda savaþýn bir dönem için farklý yollarla, yani askeri olmayan siyasetle yürütülmesinden ibarettir. Bu düzende kalýcý barýþ asla mümkün deðildir. Kalýcý barýþ, ancak son savaþtan sonra, insanlýðýn kendi kurtuluþu için sosyalizm adýna vereceði savaþtan sonra gelebilir.

Ýnsan doðasý sosyalizme engel mi? Çok sýk söylenir insanlarýn açgözlü, bencil ya da çýkarcý olduðu. Bugün içinde yaþadýðýmýz toplumda insanlar daha çocukluklarýndan itibaren aileden, okuldan, çevreden, medyadan hep ayný nakaratý dinlemek zorunda kalýyorlar: Yükselme ve yönetme arzusu, diðerlerinden daha fazla þeye sahip olma arzusu, rekabet, hýrs… Bunlarýn, insanlarýn doðasýnda olan þeyler olduðu söyleniyor sürekli. Bunlarý deðiþtiremezsiniz deniyor. Bütün bunlar sosyalizmin imkânsýz olduðunu ispatlamak için ortalýða saçýlýyor. Mademki, insan doðasý böyle, o zaman sosyalizm, insanlarýn eþitliði, kardeþliði gibi düþünceler de bir hayal olmaktan öteye gidemez deniyor. Oysa biliyoruz ki ayný insanoðlunda özveri, cesaret, duyarlýlýk, paylaþýmcýlýk, haksýzlýða, adaletsizliðe baþkaldýrý gibi þeyler de mevcut. Kimisi canýný diþine takar bir dostuna, bir yoksula veyahut hakkýný arayana elini uzatmak için, kimisi canýný verir adalet, eþitlik, özgürlük gibi deðerler için. Üstelik biraz insanlýk tarihi karýþtýran ya da hala yaþayan ilkel komünal topluluklar üzerine yapýlan araþtýrmalara bakan birisi görecektir ki, insanlýk onbinlerce yýl, özel mülkiyetin, sýnýfsal bölünmelerin, yöneticilerin ya da devletin olmadýðý topluluklar halinde yaþadýlar. En temel yaþamsal gereksinimlerini karþýlamak için birlikte çalýþtýlar, birlikte ürettiler ve eþitliðin hüküm sürdüðü bir hayatý paylaþtýlar. Sömürünün, ezilmenin olmadýðý bir toplumsal iliþkiler aðýnda yaþadýlar. Ýþte size gerçek! Þimdi buradan kalkýp da insan doðasý paylaþýmcý, yardýmsever, duyarlý, fedakâr vs. desek doðru olur mu? Elbette olmaz. Çünkü sýnýflý toplumlarda açgözlü, bencil insaný arayýp bulmak hiç de zor deðil. O zaman ne diyeceðiz insan doðasý için? Esasýnda insan tarih boyunca hep deðiþmiþtir. Ýnsanlarýn ahlaki yargýlarý, davranýþlarý, tavýrlarý; ekonomik, toplumsal ve kültürel evrimle birlikte pek çok kereler deðiþmiþtir. Örneðin kölelik çaðýnda kölenin ya da feodalizmde derebeyine angaryaya giden köylünün kafasýnda yükselme, sýnýf atlama, yönetme arzusu veya diðerleriyle rekabet edip onlardan daha çok þey kazanma arzusu gibi þeyler yoktur. Çünkü bunlarýn gerçekleþme olanaðý yoktur. Rekabet, bireysel zenginlik hýrsý, yükselme, sýnýf atlama arzusu vb. þeylerin pek çoðu kapitalizmle birlikte insan düþüncesinde ve doðasýnda öne geçen özellikler olmuþtur. Çaðlar boyunca insaný diðer canlýlardan ayýran ve insan doðasý dediðimiz þeyi oluþturan belirli karakteristik (insana özgü) özellikler var. Geliþmiþ bir beyin, gýrtlakta konuþmaya yarayan ses telleri, dik durabilmeyi saðlayan ayak yapýsý, aletleri kullanmada büyük yarar saðlayan el ve parmak yapýsý gibi biyolojik özellikler insaný belli ölçülerde diðer canlýlardan ayýrýyor. Ancak bunlarla birlikte yeme, içme, barýnma, üreme gibi yaþamsal faaliyetleri sürdürmede insanlar, sistematik biçimde araçlar üretiyorlar ve bunlarý yaparken de birlikte çalýþýyorlar. Sistemli ve bilinçli üretim, bilginin aktarýlmasý, gruplar halinde yaþamaktan ve iþbölümünden kaynaklý emeðin toplumsal karakteri insaný doða karþýsýnda zaferler kazanmaya ve üretici güçleri geliþtirmeye itiyor. Ýþte insanlýk tarihi böyle baþlýyor. Ýnsan dediðimiz varlýk bir canavar deðil, bir melek de deðil. Bir bebek doðduðunda bencil, hýrslý ya da fedakâr, duyarlý gibi özelliklerle deðiþmemek üzere baþtan programlanmýþ olarak doðmuyor. Büyüyor, geliþiyor, etkileþiyor, deðiþiyor, deðiþtiriyor. Bir tek insan bile bütün hayatý boyunca tek ve ayný þekilde davranmýyor, kimi zaman bencillik ediyor, kimi zaman fedakârlýk yapýyor. O zaman binlerce, milyonlarca yýldýr dünyayý deðiþtiren insanýn davranýþlarýnýn, doðasýnýn deðiþmediðini söylemek haksýzlýk olmaz mý? Büyük haksýzlýk olur hem de! Üretim biçimi ve buna baðlý toplumsal iliþkiler deðiþtikçe, toplumun örgütleniþi, davranýþlarý, kültürü, ahlaki yargýlarý altüst oluyor. Ancak iþin garibi þu düþünce hiç deðiþmiyor: Ýnsanlar, bütün çaðlarda, geçmiþteki insanlarýn da hep kendilerinin yaþadýðý gibi, ayný deðer yargýlarýyla yaþadýklarýný zannediyorlar. Oysa yanýlýyorlar. Dünya deðiþiyor, iliþkiler deðiþiyor, insan deðiþiyor. Kýsaca diyebiliriz ki, deðiþim insan doðasýnýn deðiþmeyen tek özelliði. Bugün içinde yaþadýðýmýz kapitalist düzende, insan doðasýna özgü olan emeðin bilinçli olarak kullanýlmasý ve onun toplumsal karakteri yok olmuþtur. Emek, alýnýp satýlan, sömürülen bir metaya dönüþmüþtür. Bir insan olarak iþçi kendi emeðine de yabancýlaþmýþtýr. Bugünün deðerleri olan yükselmek, kariyer basamaklarýný týrmanmak, zenginleþmek için diðerlerinin üstüne basmak, kýran kýrana rekabete tutuþmak iþte bu yabancýlaþmanýn ürünüdür. Bireycilik, kapitalizmin, bugünün insanýnýn damarlarýna zerk ettiði bir hastalýktýr. Ancak sosyalist bir toplum, insanlar arasýndaki sýnýfsal farklarýn ortadan kalktýðý, üretici güçlerin, bilimin, teknolojinin tümüyle insanlýk yararýna hizmet verdiði bir toplum hem insanýn en temel maddi ihtiyaçlarýný karþýlayabilir, hem de insan doðasýnýn kendisini her yönden zenginleþtirmesine olanak tanýyabilir. Ýnsan doðasý sosyalizm için bir engel teþkil ediyor olamaz; çünkü insan doðasý, insanýn deðiþtirdiði dünya ile birlikte dönüþür, deðiþir ve geliþir. Ýnsan doðasý ne kapitalizm, ne sosyalizm ne de baþka bir þey için engel deðildir. Oysa kapitalizm insan doðasýnýn zenginleþmesi önünde en büyük engeldir. Ve bugünkü insaný kendi yarattýðý deðerlere tutsak eden kapitalist sistemi alaþaðý edip sosyalizmi yaratmak, insan doðasýný zenginleþtirmenin yegâne yoludur.


Ýþçi Üniversitesi

Ýþçinin Yolu Savaþý, eðitim reformlarý üniversite gençliðinin eylemlerine, üniversite iþgallerine hýz vermiþti. Hükümetin tepkisi polisi üniversitelere sokmak, üniversiteleri kapatmak olmuþtu. Tepkiler, gösteriler, huzursuzluk çýð gibi büyüyordu. Polisin saldýrýlarý, barikat savaþlarý, tutuklamalar birbirini izledi. Ülkenin çeþitli bölgelerinde, birbirinden habersiz fabrikalarda zaman zaman patronlarla mücadeleye giriþen iþçi sýnýfý da eylemlere destek veriyor, De Gaulle hükümetine olan tepki gittikçe yükseliyordu. O güne kadar öðrenci eylemlerine muhalefet eden, sendikalarda ve iþçi sýnýfý içinde güçlü, kökleþmiþ bir parti olan Fransýz Komünist Partisi (FKP), iþçi sýnýfýnýn basýncýna tepkisiz kalamadý ve etkin olduðu CGT sendikasýnda göstermelik bir grev çaðrýsý yaptý. Adý "komünist" olup da özde uzlaþmacý olan bu partinin muhalifliði düzen içi sýnýrlardaydý ve hedefinde hiçbir zaman gerçek anlamda devrim gibi bir þey yoktu. Partinin dar kafalý bürokratlarý her þeyi kontrol edebileceklerini düþünüyorlardý. Ama olan olmuþtu. Kývýlcýmý hiç istemeden de olsa FKP önderliði çakmýþtý. 13 Mayýs'tan itibaren 1 milyon kiþiyle baþlayan grev dalgasý, fabrika iþgalleriyle, grev komiteleriyle de birlikte 10 gün içinde 10 milyon iþçinin katýldýðý tarihin en büyük genel grevine dönüþmüþtü. De Gaulle'ün itidal çaðrýlarý, referandum önerileri cevapsýz kaldý. Fransýz burjuvazisi ve politikacýlar sonradan, her þeyin bittiðini düþündükleri o günleri ürpererek anacaklardý. De Gaulle çareyi, yurtdýþýna kaçýp, oradaki Fransýz askeri birliklerinden yardým aramakta bulacaktý. Ýktidar sahipsizdi. Burjuvazi yönetemiyordu. Ýþçiler, fabrikalarýn pek çoðunda komiteler aracýlýðýyla, iþgallerle yönetimi ele geçirmiþlerdi. Komiteleri birleþtirme ve merkezileþtirme çabalarý bile olmuþtu. Ancak iþçilerin kendiliðinden hareketinin, tarihin en büyük genel grevini yaratmýþ dahi olsa bir sýnýrý vardý. Bilinçli, deneyimli, iktidarý almaya aday iþçi sýnýfýnýn devrimci öncüsü olan parti iþte böyle zamanlarda olmazsa olmazdýr. Fransa'da bu görevi yerine getirebilecek yegâne unsur olan FKP ise olaylarýn yatýþmasý için elinden geleni yapýyordu. Ülkedeki iktidar boþluðu ortamýnda, iþçilerin bütün fabrikalarda, öðrencilerin

üniversitelerde, halkýn mahallelerde, varoþlarda söz sahibi olduðu bir ortamda iktidarý almak iþten bile deðilken, yurtdýþýna kaçmýþ De Gaulle'ün seçim çaðrýsýna "Evet!" diyen FKP önderliði, genel grevi hâlâ iþçi ücretleri üzerine pazarlýk yapma aracý olarak görüyordu. Ýþin komiði pazarlýk yapýlacak burjuvazi sýrra kadem basmýþtý. Nihayetinde her çýkýþýn bir iniþi vardýr. Devrimci dalganýn önünde her türlü ayak oyunuyla -öðrencilerle iþçilerin buluþmasýný engelleyerek, fabrikalardaki komitelerin liderliðini kendisi atayarak ve diðer fabrikalarla haberleþmeyi engelleyerek vb. - dalgakýran rolü oynayan FKP sonunda muradýna erdi. Genel grev dalgasý güçten düþürüldü; De Gaulle geri döndü; faþist, saðcý, muhafazakâr güçler sokaða salýndý; grevler, iþgaller þiddetle bastýrýldý. Sonuç, devrimin yenilgisi oldu. Emperyalizmin sözcülerinden The Economist þu yorumu yapýyordu: "De Gaulle, devletin dimdik ayakta olduðunu ilan ettiðinde Komünistler neredeyse rahatlamýþ görünüyorlardý." Mayýs 68'den þu önemli dersleri hafýzamýza kazýmamýz gerekiyor: 1) Ýþçi sýnýfý dýþýndaki diðer toplumsal gruplarýn-öðrenciler, varoþlardaki yoksullar, orta sýnýflar- devrim yapabilme, iþçi sýnýfýný elektriklendirme gibi hünerleri yoktur; toplumsal huzursuzluðun arttýðý, sýnýfsal çeliþkilerin derinleþtiði dönemlerde bu gruplarýn eylemleri belki mücadelenin fitilini ateþleyebilir, Fransa'da olan da budur; yoksa esas çeliþki sýnýflar arasýndadýr ve Mayýs 68, sýnýflar çatýþmasýnýn bir ürünüdür. 2) FKP önderliðinde cisimleþen Stalinizm, sýnýf uzlaþmacýlýðýnýn, bürokratizmin ve karþý-devrimciliðin ideolojisidir ve bütünüyle bir kez daha iflas etmiþtir. 3) Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden giriþtiði eylemlerin doðal bir sýnýrý vardýr ve iþçi sýnýfýnýn öncü partisi iþte bu zamanlar için olmazsa olmazdýr.

önünde topluluk teþkil etmeleri yasaktýr. Greve katýlmayan veya katýlmaktan vazgeçen iþçileri çalýþtýrýp çalýþtýrmamakta iþveren serbesttir. Grev sonunda yapýlan toplu iþ sözleþmesinden, 39. maddeye göre zorunlu olarak çalýþanlar dýþýnda iþyerinde çalýþmýþ olanlar aksine bir hüküm bulunmadýkça yararlanamazlar. Yapýlmasýna karar verilen veya yapýlmakta olan bir grevin etkisini azaltmak ya da grevin engellenmesi için iþverenlerin pek çok yöntemi vardýr bu yöntemlere grev kýrýcýlýðý denmektedir. Ýþçilerin greve katýlmamalarý için teþvik edilmesi, greve katýlmayan iþçilere iþveren tarafýndan "prim" (rüþvet) verilmesi, iþçilerin korkutularak greve katýlmalarýnýn engellenmesi, greve katýlan iþçilerin yerine baþkalarýnýn alýnmasý ve çalýþtýrýlmasý, grevci iþçilere yönelik fiili saldýrýda bulunulmasý ve grev karþýtý propaganda, bu yöntemlerin yaygýn görülen biçimleri. Grevdeki iþçilerin yerine girip çalýþan, kýsacasý yapýlmamasý gereken iþleri yapanlar ise "grev kýrýcýlarý" olarak adlandýrýlýyor. Her halükarda bir kýsým iþçiler grevin dýþýnda kalmaktadýr. 2822 sayýlý kanunun 39. maddesine göre hiçbir surette üretim veya satýþa yönelik olma-

mak kaydý ile niteliði bakýmýndan sürekli olmasýnda teknik zorunluluk bulunan iþlerde faaliyetin devamlýlýðýný; iþyeri güvenliðinin, makine ve demirbaþ eþyasýnýn, gereçlerinin, hammadde, yarý mamul ve mamul maddelerin bozulmamasýný; hayvan ve bitkilerin korunmasýný saðlayacak sayýda iþçi kanuni grev ve lokavt sýrasýnda çalýþmaya, iþveren de bunlarý çalýþtýrmaya mecburdur. Grev ilan etmiþ olan iþçi sendikasý, iþyerinin giriþ ve çýkýþ yerlerine, kendi üyeleri arasýndan en çok dörder grev gözcüsü koymaya yetkilidir. Grev gözcüleri, iþyerine giriþ ve çýkýþlara engel olamazlar,giren ve çýkanlarý kontrol amacýyla dahi durduramazlar. "Bu iþyerinde grev vardýr" ibaresinin dýþýnda, yapýlan iþyerleri ve çevresine afiþ, pankart gibi ilan vasýtalarýný asmak veya yazýlar yazmak yasaktýr. Ýþyeri ve çevresinde grevciler veya grev gözcüleri için iþçiler veya iþçi sendikasý tarafýndan kulübe, baraka ve çadýr gibi barýnma vasýtalarý kurulamaz. Görüldüðü gibi 2822 sayýlý kanun grevlerin coþkulu bir þekilde gerçekleþmesini önlemeye yönelik tedbirler içermektedir. Fakat grevlerin coþkulu bir þekilde gerçekleþtirilmesi 2822 sayýlý kanunun tanýdýðý haklara deðil iþçi sýnýfýnýn gücü ve kararlýlýðýna baðlýdýr.

MAYIS 68'ten Dersler Kapitalist sistem geride býraktýðýmýz yüzyýla savaþlarla, krizlerle, katliamlarla girmiþti. Adýna Birinci ve Ýkinci Dünya Savaþý denilen, emperyalist güçlerin dünyayý paylaþma kavgalarýnda 100 milyona yakýn insan öldü. Öyle bir tarihsel dönem ki, çürüyen kapitalizmin en aðýr bunalýmý milyonlarca cana ve büyük bir yýkýma sebep oldu. Kapitalizm, ancak Ýkinci Dünya Savaþý'ndan sonra, insanlýðýn yaratmýþ olduðu deðerlerin büyük kýsmýný yýkmýþ olarak ve milyonlarca cesedin üzerine basarak belini doðrultabildi. Ve en büyük bunalým dönemini böylece atlatmýþ oldu. Bu büyük yýkýmdan sonra gelen yýllar boyunca kapitalizm en uzun geniþleme dönemini yaþadý. 60'larýn ortalarýna kadar iþler yolunda sayýlýrdý. Artýk krizler, devrimler çaðý bitti; bu devran böyle döner deniyordu. Dedikleri gibi mi oldu? Olmadý. Kapitalizmin krizleri ne biter, ne tükenir. Nihayetinde patlak veren ve dünyayý sarsan toplumsal olaylar dalgasý ne tesadüfî idi, ne de gökten zembille inmiþti. Bunu yaratan kapitalizmin kendi iç dinamikleriydi. Adýna 68 kuþaðý denecek olan hýzla radikalleþen bir gençlik kuþaðýnýn ve iþçi sýnýfýnýn eylemliliklerinin yoðun þekilde yaþandýðý bir dönem iþte böyle tarihe geçti. 60'lý yýllarýn ortalarýnda baþlayýp tepe noktasýna 1968 Mayýsý'nda Fransa'da 10 milyon kiþinin katýldýðý genel grevde ulaþan devrimci dalga, ABD'den, Avrupa'nýn pek çok ülkesine, SSCB güdümündeki Çekoslovakya'dan Afrika'ya, Ortadoðu'ya, Asya'ya dünyanýn her yanýný sardý. Mayýs 68'in ilk önemli dersi buydu. Kapitalizm, kendi krizini kendi yaratan, toplumsal çalkantýlarýn ve devrim süreçlerinin her daim kendini yeniden var ettiði bir toplumsal düzendi. Bugün, "artýk devrim falan olmaz!" diyenlerin suratýna çarpýlacak ilk cevap Mayýs 68'de zirve yapan devrimci dalgadýr. Hem de öyle bir devrimci dalga ki bütün dünyanýn egemen sýnýflarýný titretirken, kapitalizmin bir dünya sistemi olduðunu, bir ülkedeki bunalýmýn diðerlerine de sýçradýðýný, enternasyonalizmin tümüyle somut bir gerçeklikten doðduðunu bir kere daha kanýtlamýþ oldu. Gelelim Fransa'nýn Mayýs 68'ine ve ondan çýkaracaðýmýz derslere. Grevlerin yaygýnlaþtýðý, üniversitelerde, varoþlarda toplumsal huzursuzluðun arttýðý bir yýl olarak baþlamýþtý 1968, Fransa'da. Vietnam

HAKLARIMIZ GREV (4) Grev Hakkýný anlatmaya grevin uygulama aþamasýndan devam ediyoruz. 2822 Sayýlý Toplu Ýþ Sözleþmesi Grev ve Lokavt Kanunu 37. maddeye göre grev ve lokavt kararý, karþý tarafa tebliðinden itibaren altmýþ gün içinde ve karþý tarafa noter aracýlýðý ile altý iþgünü önce bildirilecek tarihte uygulamaya konabilir. Karþý tarafa teblið edilmek üzere süresi içinde notere ve görevli makama tevdi edilmeyen grev ve lokavt kararlarý uygulanamaz. Daha önce de belirttiðimiz gibi bu süre iþverene grevden önce yeni iþçi almak veya dýþarýya mal kaçýrmak için gereken zamaný saðlayacaktýr. Ýþçiler bu süre içerisinde tespit davalarý açarak iþyerinde ne kadar mal olduðunu ve iþçi çalýþtýðýný tespit ettirmelidirler. 2822. Sayýlý Kanununun 38. maddesine göre bir iþyerinde grev veya lokavtýn uygulanmaya baþlamasý ile birlikte iþçiler iþyerinden ayrýlmak zorundadýrlar. Greve katýlmayan veya katýlmaktan vazgeçenlerin iþyerinde çalýþmalarý engellenemez. Greve katýlan veya lokavta maruz kalan iþçilerin, iþyerine giriþ çýkýþý engellemeleri veya iþyeri

5


6

Ýþçinin Yolu

Mucadele Gunlugu Kapitalist sömürü düzeni kendini ayakta tutabilmenin yolunu nasýl ki sömürdüðü iþçi ve emekçi sýnýflarýn haklarýna ve yaþamlarýna saldýrmakta buluyorsa; iþçi sýnýfý da bu saldýrýlara karþý üretimden gelen gücünü kullanarak yaptýðý eylemlerle cevabýný veriyor. Bugün sermayenin görmeye alýþýk olduðumuz yüzü, Esenyurt Belediyesi çalýþanlarýnýn da karþýsýnda. Belediye'nin çeþitli kollarýnda hizmet veren kadrolu iþçiler, sendikalý olma haklarýný kullanmak isteyince yönetim tarafýndan iþten atma tehdidine maruz kaldýlar. Ancak iþçilerin bu tehdide aldýrýþ etmemesi üzerine yönetim 68 iþçiyi iþten attý. 224 gündür direniþ yapan Esenyurt Belediye iþçilerinin 28 Mart'taki destek eyleminde Ýþçinin Yolu okurlarý olarak yanlarýnda yerimizi aldýk ve eylem boyunca yaþadýklarýyla ilgili konuþtuk. Ýþçinin Yolu: Süreç ilk olarak nasýl geliþti? Belediye iþçisi Mustafa: Biz kadrolu çalýþanlar olarak sendikal örgütlenme hakkýna sahibiz. Ama belediye bu hakký tanýmak istemiyor. Ýþçinin Yolu: Peki buna karþýlýk siz nasýl bir tepki koydunuz? Belediye iþçisi Mustafa: Biz kesinlikle sendikadan ayrýlmayacaðýmýzý söyledik. Bu sefer de 'iþinizden olursunuz' dediler. Sendikadan istifaya zorladýlar. Baktýlar olacak gibi deðil bu sefer de bizi belediyeye baðlý Albayraktar ve Nehir taþeronlarýnýn altýnda çalýþtýrdýlar. Belediye iþçisi abla: Biz normalde buranýn iþçisi deðiliz. Ben Beylikdüzü Belediyesi'nde çalýþýyordum. Diðer arkadaþlar da Kýraç'tan geldiler. Burada þahýslarýn özel çöplerini toplatýyorlar bize. Hâlbuki bizim iþimiz o deðil. Benim iþim aþçýlýk. Sýrf sendikalýyýz diye hem yerimizden olduk hem iþimizden.

SENDÝKALI OLDUKLARI ÝÇÝN ÝÞTEN ÇIKARILDILAR Ýþçinin Yolu: Toplamda kaç kiþi Esenyurt Belediyesi'ne yollandý? Belediye iþçisi Mustafa: 150 kadar arkadaþ Beylikdüzü ve Kýraç'tan buraya gönderildi. Daha sonra posta posta iþten atmaya baþladýlar. Bunun

üzerine direniþe geçtik ve atýlan 7 arkadaþýmýz iþe geri alýndý. Ancak 20 gün çalýþtýrýldýktan sonra tekrar iþten çýkarýldýlar ve ara ara bu böyle devam etti. Ýþçinin Yolu: Kaç kiþi iþten çýkarýldý? Belediye iþçisi Mustafa: Ayný anda olmasa bile 68 kiþinin iþ sözleþmesine son verildi. Ýþçinin Yolu: Peki sendika bu süreçte neler yaptý? Belediye iþçisi Mustafa: Sendika avukatý mahkemeye baþvurdu. 25 Nisan ve 27 Nisan'da mahke-

memiz olacak. Ayrýca Cumhuriyet Baþsavcýlýðý'na da suç duyurusunda bulunduk. Ýþçinin Yolu: Patronlar iþçileri sendikal taleplerden vazgeçiremezse kendiyle daha uyumlu bir sendikayý o alana sokmaya çalýþýr. Sizde de bu tarz bir durum yaþandý mý? Belediye iþçisi Mustafa: Hayýr. Bizim zaten hiçbir þekilde sendikalý olmamamýza çalýþýyorlar. 1 ay boyunca yapmadýklarý baský kalmadý. Sendikalý olma konusunda ne kadar ýsrarcý olduysak; iþten atmalar da o kadar fazla oldu. Ýþçinin Yolu: Ýþten atmalara gerekçe olarak ne söyleniyordu? Belediye iþçisi Mustafa: Patron onlar. 'Ýþ verdik, beðenmediler.' Dalga geçer gibi bunu söylediler. Ýþçinin Yolu: Belediye içerisinde çalýþmaya devam eden iþçilerin size desteði nasýl? Belediye iþçisi Mustafa: Destekleri çok güzel. Ýþçinin Yolu: Ýþçilerin ailelerinin de desteði mücadele için çok önemli. Belediye iþçisi Mustafa: Ýþten çýkarýlan 68 iþçi iþsiz kaldýðýnda onlarla birlikte ortalama üç kiþiyi bulan aileler de iþsiz kaldý. Kadýnlarýn desteði çok önemli bizler için. Ýyi ki varlar. Direniþ alanlarýnda hep yanýmýzdalar. Ýþçinin Yolu: Sizin gibi direnen çok sayýda iþçi var. Ýtfaiye, Marmaray, Ýski, Çemen Tekstil, Tekel. Buralarda da iþçiler özelleþtirmelerin ve taþeronlaþmanýn yarattýðý problemlerle boðuþuyorlardý. Hiç takip ettiniz mi? Belediye iþçisi Mustafa: Evet. Ýþçinin Yolu: Özellikle Tekel iþçileri büyük bir etki yarattýlar. Eylemlerine siz de katýldýnýz mý, katýlacak mýsýnýz? Belediye iþçisi Mustafa: Tabii ki. Çadýrlara sürekli desteðe gittik. Destek vermeye de devam edeceðiz.

UPS KARGO ÝÞÇÝLERÝNÝN MÜCADELESÝ Uluslararasý bir taþýma þirketi olan UPS, Türkiye'de 5600 civarýnda iþçisi, 81 ildeki pek çok þubesi ile ülkedeki büyük þirketlerden birisi. UPS, iþçileri sömürmekteki baþarýsýyla "Dünyadaki en beðenilen þirketler" listesinde yer alan bir þirket! Bu beðeninin arkasýna baktýðýmýzda tabi ki göre-

ceðimiz manzara bizi þaþýrtmýyor: Günde 12 saati geçen çalýþma süresi, mola anlarýnda bile tepelerinde olan çalýþma baskýsý, saðlýksýz ortamlar… 80 darbesi sonrasýnda büyük oranda sindirilen iþçi sýnýfýna dayatýlan taþeron belasý UPS iþçilerinin de baþýnda. Cip ve Erka isimli taþeron firmalarýn tahakkümüne sokulup taþeron zinciriyle daha bir sömürülen iþçiler ne yapabilir ki? Tabii ki tarihin onlara verdiði yegâne güç olan patronlara karþý birleþme ve parababalarýnýn mezar kazýcýlýðý iþine er ya da geç gi-riþilecekti. Ve nihayetinde öyle de oldu. Ýþçilerinin büyük kýsmý Türkiye sermayesinin candamarý olan Ýstanbul'da olan UPS ilk direniþi burada gördü. Bu durum sadece Ýstanbul'la da sýnýrlý kalmayýp Ýzmir, Ankara gibi þehirlere de sýçradý ve sýnýfsal dayanýþma her zamanki gibi kendisini gösterdi. Direniþ ilk süreçte doðal olarak ekonomik taleplerle baþladý ve sendikalaþma çalýþmalarý bunun bir sonucuydu. Türk-Ýþ'e baðlý Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý'yla görüþmeye baþlayan ve örgütlenmeye baþlayan iþçilerin tepesinde patronun kýlýcý sallan-

maya baþlandý. Bilinen en yaygýn direniþ kýrma taktiklerinden olan baþka yere sürme denemelerinin sonuç vermemesi üzerine þirket yönetimi bir diðer politikasý olan "iþçi fazla, sana eyvallah" diyerek örgütçü iþçileri iþten attý. Burada öyle bir ikiyüzlülük var ki o da iþten atýlan bazý iþçilerin baþarýlý iþçi olarak belge verilmiþ kiþiler olmalarý. Öyle ya, iþine yaradýðý ölçüde sýrt sývazlama, hak aradýðý zamansa atýp kurtulma politikasý! Ancak iþçi sýnýfýnýn gücünün birliðinden geldiðini sýnýfsal refleksleriyle bilen iþçi arkadaþlarý, kovulan kardeþlerini yalnýz býrakmadýlar ve UPS'nin Mahmutbey'deki merkezinde direniþe geçtiler. Her direniþin bir kývýlcým olabilme riskini iyi bilen iþverenlerin uzlaþma bayraðýný dalgalandýrmasý uzun sürmedi. Kararlý duruþlarýyla, kovulan arkadaþlarýnýn kaderlerini bir gün kendilerinin de paylaþabileceðini bilen iþçiler iþverenlere geri adým attýrmayý baþardýlar ve çoðunluðu taþeron iþçisi olan Ýstanbul, Ankara, Ýzmir genelinde toplamda iþten atýlan 33 kiþiden 26'sýnýn iþe geri alýndýðý haberi geldi. Sayýca az bir kývýlcýmla da baþlasa emekçilerin muazzam gücünün anýnda kenetlenebilme, üretimden gelen gücünü kullanabilme, tüm çalýþan kesimleri ardýna takabilme özelliðinden kaynaklandýðý gerçeði UPS iþçilerinin direniþiyle bir kere daha kendisini gösterdi.


Mücadele Günlüðü

Ý Þ T E N AT M A TA K T Ý Ð Ý : YA Þ B A R A J I 65 yaþýna kadar çalýþmayý emekli olmanýn bir koþulu sayan sermaye devleti, bir yandan da 20-25 yaþ arasý genç emekçileri saðlýksýz üretim alanlarýnda güvencesiz, sigortasýz ve örgütsüz çalýþmaya zorluyor. Patronlar, az insan ve daha fazla fiziksel güçle kendi kâr hýrslarý için iþçileri yýpranmaya zorluyorlar. Mersin Toros devlet hastanesinde saðlýk emekçilerinin yaþadýðý tam da böyle bir zorbalýk iþte.

Sözleþme baðlamýnda 40 yaþýný geçirmiþ olduklarý bahanesiyle hastane yönetimince iþten çýkarýlan saðlýk emekçileri, haklarýný aramak için iþ mahkemesine baþvurdular. Toros devlet hastanesi yönetiminin yaptýðý usulsüzlükten dolayý mahkemeyi kazanan saðlýk emekçileri 2 ay içinde iþe geri iade edildiler. Ne var ki iþe iadelerinden kýsa bir süre sonra yönetim tarafýndan tekrar iþten çýkarýldýlar ve çalýþtýklarý sürelerin parasýný dahi alamadýlar. Ancak sýnýf kardeþlerimiz, yasalarýn kimi koruduðunu uygulamada net bir þekilde görünce haklarýný almak için çözümün direnmekten geçtiðini anladýlar. Kriz süreçlerinde patronlar, emekçi sýnýflara yönelttikleri saldýrgan politikalarýn üstünü çeþitli bahanelerle süsleyip, kendi bataklýðýndan çýkmaya çalýþýr her zaman. Ýþte Mersin Toros devlet hastanesinde de, "40 yaþýný geçmiþ olmak" bu kirli bahanelerden biri oldu iþçiler için. 31 Mart tarihinden itibaren devlet hastanesi önünde oturma eylemi yapan sendikalý saðlýk emekçileri, direniþlerini haklarýný alýncaya kadar sürdürme karalýlýðýndalar. Bugün emek cephesinin, bir avuç ayrýcalýklý kesimi oluþturan patronlar tarafýndan maruz kaldýklarý zorbalýklar aslýnda gösteriyor ki; süreç sýnýf mücadelelerinin patlak vereceði bir süreçtir. Ýstanbul'da Ýski, Esenyurt, Marmaray, Ýtfaiye iþçileriyle Türkiye'nin dört bir yanýndan gelerek mücadele seyrine hýz katan Tekel iþçilerinin kavgasý ayný. Ya da örnek vereceðimiz alanlarý biraz daha geniþletirsek; Yunanistan'da egemen sýnýflarýn hak gasplarýna karþý sýnýf kardeþlerimizin sokaklarda verdiði kavga da ayný. Ve bu örnekleri çoðaltmak mümkün. Küresel krizin etkileri dünyadaki tüm emekçi sýnýflar açýsýndan daha fazla iþsizlik, yoksulluk, açlýk þeklinde yaþanýyorken; bir avuç patron tabakasý da zenginliðini büyütme derdinde. Bugün biz iþçi ve emekçi kitlelere düþen görevse, mücadeleleri kendi bulunduklarý alanlardan çýkarýp; sömürü düzenini tarihin çöplüðüne gömecek bir birleþik sýnýf hareketi inþa etmektir. Ancak o zaman üretenin yöneten olduðu eþit, adil ve kardeþçe bir sosyalist düzeni yaratabiliriz. YAÞASIN SINIF MÜCADELEMÝZ!

Ýþçinin Yolu

7

SAMATYA ÝÞÇÝLERÝNÝN DÝRENÝÞÝ VE SINIFIN BÝRLÝÐÝ Kapitalizmin iþçi sýnýfýna yönelik hak gasplarý ve saldýrýlarý her geçen gün artýyor. Bu saldýrýlarda burjuva devlet aygýtýnýn rolü açýktýr: egemen sýnýfýn çýkarlarýný korumak ve haksýzlýklara karþý mücadele eden iþçilerin direncini kýrmak. Böylesi bir durumda iþçi sýnýfý hareketleri kendiliðinden radikalleþmekte ve iþçiler arasýnda sýnýf bilinci ve dayanýþmanýn güçlenmesi sonucunu doðurmaktadýr. Samatya Hastanesi hasta klinikleri inþaatýnda çalýþan iþçilerin hareketi tam da bu eksende geliþen bir sýnýf mücadelesi örneðini taþýyor. Ýl Özel Ýdaresinin Samatya Hastanesi 1.ve 2. blok deprem güçlendirme iþi için Eylül 2008'de açtýðý ihaleyi kazanan RT isimli taþeron firma 400 günde bitirilmesi gereken iþi bölerek Cihan ve Körfez adlý alt taþeron firmalarý devreye soktu. Ýnþaatta çalýþmayý baþlayan 90 iþçi 4 ila 6 aydýr maaþlarýný alamayýnca son çözüm olarak 14 Þubat'ta greve gittiler. Ayrýca Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý Bölge Müdürlüðüne sigortasýz çalýþtýrýldýklarý ve ücretlerini alamadýklarý sebebiyle þikâyette bulunan iþçiler, asýl iþveren olan Ýstanbul Valiliði Ýl Özel Ýdaresinin "kayýtlarda iþçi ücretleri ödenmiþ görünüyor" þeklindeki açýklamasýyla burjuva devlet aygýtýnýn iç yüzüyle tanýþma imkâný da buldular. Oysa açýktýr ki RT adlý taþeron firma evrakta sahtecilik yapmýþ ve bu suçu burjuva hukuku içinde meþruluðu çoktan kazanmýþtýr. Bütün bunlara karþýn mücadelelerini sürdüren inþaat iþçileri 2 Nisan'da Tekel iþçilerine destek olmak için Ankara'ya gittiler. Döndüklerinde ise burada gördükleri sýnýfsal dayanýþmanýn etkisiyle 7 Nisan'da Samatya Hastanesinin çatýsýný iþgal ederek "hakkýmýzý istiyoruz" pankartý açtýlar. Fakat karþýlarýnda Emniyet Müdürlüðü Terörle Mücadele Þubesi ekiplerini bulan iþçilere çalýþtýklarý iþyerini iþgal ettikleri için idari para cezasý da kesildi. Oysa silahlý olarak iþyerine gelip grev yapan iþçileri tehdit eden taþeron firma yetkilileri için hiçbir yaptýrýmda bulunulmuyor. Taþeron firma bunlarla da kalmayýp Aða Grup adlý firma ile kurduðu ortaklýktan sonra kendisine en kestirme yol olarak iflasý seçti ve Kasým 2008'de iflas isteminde bulundu. Ýþçiler sermayenin bu saldýrýlarýna karþý birleþme, dayanýþma ve mücadele ekseninde geliþen sýnýf savaþýmlarýný derinleþtiriyor. Samatya Hastanesi inþaat iþçilerinin Ankara'daki Tekel eylemine destekçi olarak katýlmalarý ÝSKÝ, Marmaray ve Ýtfaiye iþçilerinden destek görmeleri bunun en bariz örnekleri olarak karþýmýzda durmaktadýr. YAÞASIN SINIF DAYANIÞMAMIZ VE MÜCADELEMÝZ!

Diyarbakýr'da Tuðla Ýþçileri Ortak Mücadeleyle Kazandý! Türkiye'de ve dünyada emekçilere geleceksizliði dayatan patronlar sýnýfý, yýllardýr saldýrýlarýna sessiz kalan bir iþçi sýnýfýna alýþmýþlardý ki; Tekel, Esenyurt belediye iþçileri, Tariþ, Ýski, Marmaray derken Türkiye iþçi sýnýfý hak arama mücadelelerini büyütüyor. Patronlar Tekel'le tir tir titrerken, iþçi sýnýfý bilinçlenerek güçleniyor ve kendilerine geleceksizliði dayatanlarýn önüne birlikten bir duvar örüyorlar. Son direniþ haberlerinden biri Diyarbakýr'daki tuðla iþçisi kardeþlerimizden geldi. 750 lira maaþla geçinmeye çalýþan ve günde 16 saat insafsýzca çalýþtýrýlan 400 iþçi, 16 Nisan günü baþladýklarý direniþi 21 Nisan günü aldýklarý %28'lik zamla sonlandýrdýlar. Daha direniþlerinin 2. gününde iþçi sýnýfýnýn gücünün bilincinde olan patronlar, iþçileri sindirmek için çavuþlar aracýlýðýyla "Gelin iþinize geri dönün. Ekmeðinizle oynamayýn" mesajlarý göndermiþ ve patron sermaye devleti iþbirliðini alenen gözler önüne sermiþtir. Diyarbakýr'daki Eba, Ýnci, Saran, Dicle, Bloksan, Çaðdaþ, GAP, Diyari, Topraksan ve Kilsan fabrikalarýnda

çalýþan iþçiler, 4 yýl önce de bir grev gerçekleþtirmiþ ve ekonomik taleplerini kýsmi de olsa almýþlardý. Ancak krizi bahane eden patronlar, ücretlere zam yapmadan, sosyal güvence saðlamadan ve yoðun çalýþma koþullarýný dayatarak iþçileri çalýþtýrmaya devam edince, iþçiler 4 yýlýn ardýndan yine greve çýktýlar. 4 yýldýr ücretlerine zam almadýklarý ve sosyal güvencelerinin bulunmadýðý için baþlayan grev, Diyarbakýr'daki tuðla fabrikalarýnda çalýþan tüm iþçilerin iþ býrakmasýný ve Diyarbakýr'da tuðla üretilmemesini saðlayýnca 5 günde kazanýmla sonuçlandý. Beþ gün gibi kýsa bir sürede tüm ile yayýlan ve dikkate deðer bir kazanýmla sonuçlanan bu direniþ, iþçilerin çalýþma koþullarýný iyileþtirme talebini önlerine koyarak zam artýþýyla yetinmeden direniþi devam ettirdiklerinde daha ciddi bir kazaným saðlayabileceklerini göstermektedir. Tabii ki burada sendikalý dahi olmayan iþçilerin örgütsüzlüðü de belirleyici olmuþtur. Ancak yaþanan direniþ ve elde edilen kazaným gelecek mücadelelerin önünü açacaktýr.


8

Ýþçinin Yolu

Ali Elverdi Sonsuza Dek Lanetle Anýlacak 12 Mart Muhtýrasý'nýn ardýndan 68 gençlik hareketinin simgelerinden olan Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf Aslan'ýn idam kararýný veren dönemin Ankara 1 Nolu Sýkýyönetim Mahkemeleri Baþkaný Ali Elverdi soluk borusuna kaçan yemek nedeniyle boðularak öldü. 12 Mart Muhtýrasý 68 hareketinin ardýndan yükseliþe geçen devrimci gençlik hareketini ve 1516 Haziran'larla doruk noktasýna çýkan sýnýf mücadelesini bastýrmak için sermayenin baþvurduðu bir yoldu. Egemenler devrimci mücadeleyi kanla bastýrdýlar ve dönemin neredeyse tüm gençlik önderlerini katlettiler. Mahir Çayan ve dokuz yoldaþý Kýzýldere'de katledilirken, Denizler de Ali Elverdi'nin verdiði kararla idama gönderildi. Ali Elverdi askerlik sonrasý yaþamýný ise yine sað partilerin milletvekili koltuklarýnda geçirdi ve 1975 yýlýnda yapýlan seçimlerde Adalet Partisi'nden milletvekili oldu. 1977 yýlýnda verdiði röportajda Denizlerin idama gönderilmesini þu þekilde savunuyordu: "Sehpaya çýktýklarý zaman, kelime-i þahadet getirmek yerine, 'yaþasýn Marksizm, Leninizm yüksek ideolojisi. Kahrolsun emperyalizm. Yaþasýn baðýmsýz Türkiye. Yaþasýn Kürt ve Türk halklarý' diye baðýrdýlar. Ýþte bu beyni yýkanmýþ militanlar, ölüm sehpasýnda dahi komünizm propagandasý yapýyor ve arkasýndan gelecek olanlara cesaret vermek istiyorlar. Onlarý astýðýmýz için, Türk Ceza Kanunlarý'ný millet adýna muhakeme ederek tatbik ettiðim için bana, 'katil Elverdi' diyorlar. Bana, Meclis kürsüsünden 'bizim faþitler böyledir' diye laf atýyorlar. Ben de onlara 'Bütün komünistler sizin gibidir' diyorum...". Yine 1987 yýlýnda Nokta dergisine verdiði þu röportaj Ali Elverdi'nin ve onu yaratan düzenin bakýþ açýsýný ortaya koymaktadýr: Nokta: Batý ülkelerinin hemen hemen tümünde idam cezasý kalkmýþ durumda. Türkiye'de idam cezasýnýn tartýþýldýðý þu günlerde, siz olaya nasýl

bakýyorsunuz? Elverdi: Bizim Avrupa'dan farklý durumlarýmýz

var. Soydan gelen bir kin davasý, var, üstelik bizim dinimizin icabý da var. Kýsasa kýsas, yani yapana yapýlýr. Öldürdüyse caný alýnýr. Bu doðrudur demiyorum ama, doðruymuþ gibi davranan çok Türkiye'de. Nokta: Söylediðiniz bu kýsasa kýsas anlayýþý siyasi nedenle idamlarý pek açýklamýyor. Elverdi: Ýlle de kýsas diye bir þey yok. Öldürmeyene de idam cezasý verilir. Mesela vatan haini, vatanýnýn sýrlarýný bir ülkeye satmýþ. Veya ideolojisi öyle istiyor, kendisi aslen Türk deðil, karýþýk. Buna da idam cezasý verilir. ... Nokta: O zaman Deniz'leri asan da 12 Mart idi denebilir mi? Elverdi: Denemez. 12 Mart'tan sonra sýkýyönetim geldi, anarþistler yakalandý ve ortalýk düzeldi. Ama, seçimlerden sonra afla yine hapishaneleri boþalttýlar. Nokta: Deniz'lerin ölmesi de þanssýzlýk o zaman. Elverdi: O zaman þanssýzlýktýr diyebiliriz. Þanssýzlýk ama, adalette böyle hadiseler çoktur.

Nokta: Bu "þanssýzlýk" sizce ne yarar saðladý? Elverdi: O bir ibret-i müessese olmuþtur. Onlar asýldýktan sonra hadiseler durmuþtur. ... Nokta: Hadiseler gerçekten durdu mu? Elverdi: Yüzlerce dosya mahkemede durdukça olaylar durmaz. O dosyalar Meclis'te bekletilmeyip infaz edilse, bakýn nasýl durur. Bunlarýn sürüncemede býrakýlmamasý gerekir. Nokta: Yani sizce 146/1 çok zorunlu ve gerekli bir madde mi? Elverdi: Elzemdir. 146/1 olmasa, erken kalkan eline silahýný alýr ihtilal yapar. Nokta: 146. Madde'nin uygulanmadýðý ülkelerde insanlar sabahlarý erken kalkýp ihtilal mi yapýyorlar? Elverdi: Onlar bizim gibi ülkeler deðil. Bizim komþularýmýz arasýndan bir tek dostumuz var mý?... Elverdi repörtajda ideojilerden bahsediyor. Denizlerin ideolojisi halklarýn kardeþliði, eþitlik, sömürünün sonu, yoksullara ve ezilenlere sempati, emperyalist savaþlarýn ve iþgallerin bitiþi ile ilintiliydi. Ya Elverdi'nin ideolojisi ne ile ilintili? Reportajý okumak yeterli. Ayrýmcýlýk, baský, zulüm, kýsasa kýsas, ýrkçýlýk, emekçi halktan korku ve nefret... Bu, yaþanýlasý güzel dünyayý cehenneme çeviren kapitalist sistemin en hastalýklý aþýrý sað fanatizminin ifadeleri bunlar. Bir celladýn ruh hali... 12 Mart Muhtýrasý'ndan 12 Eylül Darbesine kadar devrimcilerin kaný eline bulaþan pek çok celladýn hesabý bugüne kadar sorulamadý. Ayrýca, Ali Elverdi'nin bir öngörüsünün yanlýþ çýktýðýný buradan belirtmek gerekiyor: Devrimci mücadele devrimci hareketin önderlerinin idama gönderilmesiyle durmak þöyle dursun, 70'li yýllar boyunca patlayarak büyüdü; Deniz Gezmiþ'lerin idamý ibret olmak bir yana sonraki kuþaklarýn mücadele içerisindeki ilham kaynaklarý oldu.

Düþene Dövüþene Bin Selam Olsun! 6 Mayýs 1972'de, devrimci mücadelelerinin bedelini, burjuvazinin kurduðu daraðaçlarýnda tereddütsüz biçimde ölümü kucaklayarak ödeyen Hüseyin Ýnan, Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiþ, fedakârlýklarý, kararlýlýklarý ve mücadelecilikleriyle þüphesiz Türkiye'deki devrimci hareketin önemli simgelerinden biri olmuþlardýr. Türkiye'de, son otuz yýl içinde devrimciliðe meyletmeye baþlamýþ neredeyse hiçbir genç yoktur ki onlarýn mücadelelerinden etkilenmemiþ olsun. Yaþarlarken büyük bir kinle onlara saldýran egemen sýnýflar, yýllar sonra onlarý zararsýz ikonlar haline getirmeye çalýþsa da; Denizlerin, Mahirlerin, Kaypakkayalarýn devrimci ruhlarý ve adanmýþlýklarý ile ortaya koyduklarý militanlýk bugünün genç devrimcileri için de örnek olmayý sürdürüyor. Bugün onlarýn militan mücadeleci ruhuna sahip çýkmak, ancak onlarýn ideolojik ve politik yanýlsamalarýndan ve yanlýþlarýndan arýnmakla ve devrimci Marksizmi özümsemekle mümkün ve anlamlý hale gelecektir. Gençler için devrimci mücadelenin adresi iþçi sýnýfý devrimciliðidir. Güçlü ve kalýcý bir mücadele, ancak onlar gibi fedakâr, mücadeleci, atýlgan, gözü pek, adanmýþ, ama umutlarýný, özlemlerini iþçi sýnýfý saflarýnda büyüten birer devrimci mili-

tan olmakla sürdürülebilir. Bugün gençlerin en büyük ihtiyacý Marksizmle aydýnlanmak, proleter devrimci temelde örgütlü bir mücadele ile kenetlenmektir. Sýnýf mücadelesinin saflarý da, ancak enternasyonalist komünist bir bilinçle donanmýþ ve proleter devrimci bir militanlýkla kavgaya atýlmýþ gençlerle güçlenecektir. Kapitalizme karþý vermekte olduðumuz evrensel mücadele sayýsýz kayýplar verdik. 96 1 Mayýs'ýndan sonra þehit düþen Akýn Reçber ve 6 Mayýs'ta asýlan Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan Türkiye devrimci mücadele tarihimizin kayýplarýndandýr. Burjuva diktatörlüðü onlarý bizden kopardý, ancak onlarý mücadelemizden koparmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Onlar her Mayýs'ta daha da güçlenerek aramýzda yer alacaklardýr. Devrim þehitlerinin anýsýný Bolþevizmi bu topraklarda var ederek yaþatacaðýz. Akýn ve Denizler devrim davasýnda düþen ne ilk ne de son devrimcilerdi. Düzenin sahiplerinin ve onun iþkenceci katillerinin katliamcý yüzlerini bizler tüm dünyada sýnýf mücadelesi tarihinden biliyoruz. Öte yandan kapitalizme karþý mücadelemiz Akýn ve Denizler gibi nice yiðit ve kahraman insan yetiþtirmeye devam edecektir. Mesele kapitalizmin ve onunla beraber sýnýflý toplumlarýn insanlýða yaþattýðý tüm pisliklerin yok edilmesidir. Bayraðý onlardan devralarak ayný coþkuyla sýnýf kavgasýna devam ediyoruz! Onlara sözümüz var: Proletaryanýn kýzýl bayraðýný burjuvazinin burçlarýna dikene kadar bu kavga sürecek!


Ýþçinin Yolu

Yüzbinlerce Emekçi 1 Mayýs'ta Taksim Meydaný'ndaydý! Bu sene haftalardýr süren çalýþmalarla yoðun bir þekilde hazýrlandýðýmýz 1 Mayýs eylemi çok görkemli geçti. Türkiye iþçi sýnýfýnýn mücadele tarihi açýsýndan 1 Mayýs'ta Taksim alanýnda olmanýn anlamý ne kadar büyükse, Ýþçinin Yolu olarak son 3 senedir Taksim'i kazanmak için yürüttüðümüz dirençli çabadan sonra kendi kortejimizle Taksim'de olmak da o kadar önemliydi. Ýkitelli Ýþçinin Yolu olarak haftalardýr mahallemizi 1 Mayýs afiþlerimizle donatmýþtýk. 1 Mayýs çalýþmasý sýrasýnda yaptýðýmýz mahalle çalýþmalarýnda emekçileri Taksim'e çaðýrýp, 1 Mayýs'ýn tarihini ve önemini anlattýk. Pazar çalýþmalarý sýrasýnda emekçilerle uzun sohbetler yaptýk. Ýkitelli çevresinde küçük ve orta ölçekli iþyerlerinde çalýþan iþçilerin mahalleye giriþ güzergâhýnda bulunan üst geçitlerde gazetelerimiz ve bildirilerimizle 1 Mayýs'a katýlým çaðrýsý yaptýk. Bir hafta öncesi düzenlediðimiz 1 Mayýs'a özel hafta sonu etkinliðimizde iþçi belgeselleri ve 1 Mayýs'ýn enternasyonal tarihiyle ilgili bir seminer düzenledik. Ýþçi ve emekçilerle kadýn-erkek ortak düzenlediðimiz futbol maçýyla 1 Mayýs öncesi gollerimizi patronlarýn kalelerine gönderdik. Ýkitelli büromuzda 'Sömürüye Son!' pankartýmýzý ortak olarak hazýrladýk. 1 Mayýs sabahý erkenden büromuzda buluþarak, aracýmýzla eylem alanýna geçtik. Eylem alanýnda sloganlarýmýz ve coþkumuzla 'Sürekli Devrim Hareketi'ni temsil ettik. Taksim'in en büyük olayý, televizyonlara da yansýdýðý

gibi Türk-Ýþ baþkaný Mustafa Kumlu'nun konuþmasý sýrasýnda baþta Tekel iþçileri olmak üzere emekçilerin Kumlu'yu yuhalayarak ve sloganlarýyla konuþturmamasýydý. Tekel iþçilerinin uzunca bir süre kürsüyü iþgal etmesi ve kürsü üstünde yaþanan gerginlik sonucu Kamu-Sen'e baðlý Saðlýk-Sen baþkaný kürsüden düþtü. Büyük bir korkuya kapýlan Kumlu, apar topar AKM binasýna kaçýrýldý ama sýnýfýn öfkesi bitmedi. 4 Þubat, 1-2 Nisan vb. gibi mücadele günlerinde ortaya çýkan Türk-iþ aðalarýnýn ihanetçi tutumu Tekel iþçileri için çok açýktýr. Nitekim Tekel iþçileri direniþteki diðer sýnýf kardeþleriyle beraber kürsüyü ele geçirdiklerinde kürsünün asýl sahibinin bürokratlar deðil bizzat iþçinin kendisi olduðunu yüzbinlere haykýrdýlar. 32 yýl sonra Taksim'e çýkan 200 bine yakýn iþçiemekçi ve gençliðin sýnýfýn birlikteliðinden gelen gücünü hissetmesi açýsýndan çok önemliydi bu yýl. Ülke genelinde gözlerin Taksim'e çevrildiði bu günde burjuva medyanýn yaptýðý 'iþte demokrasi' palavralarýndan farklý bir gerçeklik bulunmaktadýr. 3 yýldýr sýnýfýn öncü güçleri ve devrimciler Taksim'i kazanmak için polisle kýran kýrana bir mücadele vermiþtir. 2010'da Taksim'e giren yüzbinler bu yollarý geçen senelerdeki direniþlerin döþediðini unutmamalýdýr.

Ýstanbul SDH

9

Amasya'yý 1 Mayýs'ta Devrimci Sloganlarýmýzla Sarstýk! Bu sene 1 Mayýs iþçi ve emekçilerin mücadele günü Amasya'da büyük bir coþku ile kutlandý. Yaklaþýk bin kiþinin katýldýðý mitingde Sürekli Devrim Hareketi olarak biz de yerimizi aldýk. Geçen yýl olduðu gibi bu yýl da alanýn en görkemli, en dinamik kortejiydik. Genel anlamda DÝSK'e ve KESK' e baðlý sendikalarýn katýldýðý mitingde biz 40'ý aþkýn bir sayýyla katýldýk. Diðer kortejdeki iþçi-emekçi dostlarýmýz sloganlarýmýzdan, disiplinli duruþumuzdan ve coþkumuzdan etkilenerek sürekli olarak kortejimize ziyarete geldiler. Sonuç olarak Amasya'daki 1 Mayýs geçen yýla göre daha fazla katýlýmlý ve daha hareketli geçti. Sürekli Devrim Hareketi olarak bizim de sayýmýz ve etkimiz arttý. Bu bir tesadüf deðil. Devrimci alternatif kendini var ettiði her yerde çürümüþ düzene ve yarattýðý umutsuzluklara karþý bir umudun taþýyýcýsý olacaktýr. Dolayýsýyla Türkiye'nin dört bir yanýnda kendini var edecek, iþçi bölgelerinde kök salacak bir devrimci öznenin yaratýlmasý ve geliþtirilmesi önümüzdeki en büyük görev olarak durmaktadýr.

YAÞASIN SOSYALÝST DÜNYA DEVRÝMÝ!

Amasya SDH 1 Mayýs Ankara'da genel havadan daha farklý geçti. Taksim'deki kutlamalarýn etkisi oldukça büyük elbette. Bizim de 'Bütün dünyanýn iþçileri birleþin' ' Yaþasýn sosyalist dünya devrimi' ' Ýþçinin Yolu' ve ' Marksist Liseliler' pankartlarýmýzla ve 100 kiþiyi aþkýn kortejimizle yer aldýðýmýz mitinge toplam katýlým 10.000 ile 20.000 arasýnda idi. Ankara üniversitesi yemekhane iþçileri de alanda bizimle birlikte yürüdüler. Uzun süredir iletiþim halinde bulunduðumuz ve devrimci dayanýþmayý yükselttiðimiz Ýranlý yoldaþlarýmýz da kortejimizde bizimleydi. Onlar da 1 Mayýs alanýnda enternasyonalist bir perspektifle yazdýklarý ve Ýran iþçi sýnýfýnýn durumunun Türkiye iþçi sýnýfýnýnkinden farklý olmadýðýný, kurtuluþun dünya iþçilerinin birleþmesinden geçtiðini anlattýklarý bildirilerini alanda daðýttýlar. Ayrýca bu bildiri platformdan alana okunarak da Türkiyeli emekçilerle paylaþýldý. Sonrasýnda konfederasyonlarýn temsilcilerinin yaptýklarý konuþmalar gerçekleþti ve güne MemurSen temsilcisinin yapmaya baþladýðý konuþma damgasýný vurdu. TEKEL iþçilerine yapýlan ihaneti unutmayan hafýzalarýmýzla Sürekli Devrim Hareketi olarak konuþmayý sýk sýk bölen sloganlarýmýzla 'emekten' dem vuran bu ikiyüzlülüðü teþhir etmeye baþladýk.' TEKEL iþçisi yalnýz deðildir', 'Kahrolsun sendika aðalarý', 'Bizi sataný biz de satarýz' ve 'Sarý sendika istemiyoruz' sloganlarýnýn ardýndan Memur-Sen Ankara Ýl Baþkaný Mustafa Kýr'ýn konuþma sýrasýnda bocaladýðý görüldü. Memur-Sen AKP yanlýlýðýyla bilinen bir sendika. Hatýrlanacaðý gibi kamu emekçilerinin 25 Kasým'daki genel grevinde Memur-Sen'li sendikacýlar grev kýrýcý rolünü oynamýþ; TEKEL direniþi boyunca da bulunduklarý her platformda AKP hükümetine arka çýkmýþlardý. Protestomuz, KESK üyelerinin de olduðu alandaki pek çok emekçinin katýlýmýyla daha da güçlü hale geldi. Sloganlar alanda sendika bürokratýnýn konuþmasýnýn sonunda yuhalamalara dönüþtü. Böylece 1 Mayýs alanýnýn iþçi sýnýfýna açýkça ihanet edenlere býrakýlmayacaðý görülmüþ oldu.

Ankara'da 1 Mayýs Kutlamalarý

Ankara SDH

Ýþçi sýnýfýnýn tüm dünyada coþkuyla kutladýðý birlik,mücadele ve dayanýþma günü olan 1 Mayýs'ta Sürekli Devrim Hareketi olarak Samsun'da ilk defa alanda yerimizi aldýk. Zafere Kadar Sürekli Devrim-SDH yazýlý pankartýmýzla beraber "Önder Lenin Troçki Hedef Sovyetler", "Yaþasýn Sosyalist Dünya Devrimi", "KürtTürk-Ermeni, Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði", "Zafere Kadar Sürekli Devrim" gibi sloganlarýmýzla alkýþlarý toplamayý baþardýk. Samsun son dönemde meydana gelen faþist saldýrýlarla oldukça dikkat çekti. Biz de faþizmin baskýlarýna ve faþistlerin tehditlerine inat 1 Mayýs'ta inadýna meydanlarda olacaðýmýzý gösterdik. Gelecek süreçte, Devrimci Marksist önderlerimizden devraldýðýmýz bayraðý Samsun'da onurla taþýmaya devam edeceðiz.

SDH Samsun'da 1 Mayýs Alanýndaydý

Samsun SDH


10

Ýþçinin Yolu

Sinifin Hafizasi Sekiz saatlik iþgünü taleplerini dile getirmenin bir aracý olarak bir iþçi bayramý kutlamasý fikri ilk olarak Avustralya'da doðdu. Avustralya'nýn bir bölgesindeki iþçiler 21 Nisan 1856'da, sekiz saatlik iþgünü talepli bir gösteri olarak, mitingler ve kutlamalar eþliðinde bir günlük genel grev yapmaya karar verdiler. Sonraki yýllarda bütün ülkeye yayýlan genel grev ve gösteriler sonucu 1873'de bütün ülkede sekiz saatlik iþgünü talepleri kabul edildi. Avustralyalý iþçilerin sekiz saatlik iþgünü mücadelelerinden ve kazanýmlarýndan ilk etkilenenler Amerikan iþçileri oldu. 1884 yýlýnda sendika öncülüðünde iþçiler 8 saatlik iþgünü talebi için 1 Mayýs 1886'da bütün ülkede genel grev ve gösteriler düzenleme kararý alýndý. 1 Mayýs 1886'da Amerika'daki ülke çapýndaki grevlerin ve gösterilerin en kitlesel olaný sanayisi geliþmiþ olan Chicago kentinde oldu. Bu kitlesel ve örgütlü iþçi hareketinden korkan Amerikan devleti örgütlü emek hareketine karþý savaþ açtý. 1886 Þubat ayýndan beri grevde olan ve iþyerini iþgal eden Chicago'daki Mc Cormick biçerdöver fabrikasý iþçilerinin eylemini bitirmek isteyen devlet ve patronlar harekete geçti. 3 Mayýs 1886'da grev kýrýcýlar ve patronlar polis desteði ile fabrikaya girip grevi bitirmeye çalýþtýlar. Buna direnen iþçilerin üzerine polis ateþ etti ve birçok iþçi ve sendikacý öldü. Bu saldýrýyý protesto etmek için 4 Mayýs'ta protesto yürüyüþü düzenlenmesine karar verildi. 4 Mayýs'ta fabrikadan þehir merkezine düzenlenen yürüyüþ polis barikatý ile engellendi; polis tarafýndan atýlan bir bomba iþçiler tarafýndan atýlmýþ gibi gösterilerek polis iþçilerin üstüne ateþ aþtý; onlarca iþçinin yanýsýra çoðu yine polis kurþunu ile olmak üzere on polis öldü. Ölen polisler bahane edilerek Chicago'daki bütün sendikacýlar ve grevi yönlendiren iþçiler yargýlandý ve birçoðu idam edildi. Bu saldýrýlar Amerika'daki örgütlü iþçi sýnýfý mücadelesini durdurma amacýna ulaþamadý. Amerikada sekiz saatlik iþgünü talebini yeniden dile getirmek için 1888 toplanan Amerika Emek Federasyonu (AFL) 1 Mayýs 1890'da yeniden genel grev ve kitlesel gösteri kararý aldý. Bu sýrada Avrupa emek hareketi de kýpýrdanmakta ve ayný talepleri yani sekiz saatlik iþgünü talebini dile getirmekteydi. Dünya Emek hareketinin yol haritasýný belirlemek ve birlikte hareketi güçlendirmek için Paris'te Ýkinci Enternasyonal Ýþçi Birliði 1889'da ilk kongresi toplandý. 400 delegenin katýldýðý bu Kongrede, sekiz saatlik iþgünü talebinin en baþta yer almasý gerektiði yolunda karar alýndý. Bunun üzerine Fransýz sendikalarýnýn temsilcisi bu talebin tüm ülkelerde evrensel bir iþ býrakma ile dile getirilmesini teklif etti. Ýkinci Enternasyonal'in Amerikan delegesi AFL üyesi sendikacýnýn Amerika'daki 1 Mayýs 1890'daki sekiz saatlik iþgünü için yapýlacak genel grev ve gösterilerin Avrupa da ayný gün yapýlmasý teklif etti. Teklif kabul edildi. Ýkinci Enternasyonalin çaðrýsý üzerine yapýlan 1 Mayýs 1890 genel grevleri ve mitingleri Amerika ve Avrupa'daki iþçilerinin yoðun katýlýmýyla gerçekleþtirildi. Londra'daki gösterilere yarým milyon iþçi katýldý. Sekiz saatlik iþgünü talebi için bir sonraki enternasyonal genel grev çaðrýsý 1 Mayýs 1892 içindi.1 Mayýs 1890'daki görkemli direniþten korkan devlet ve patronlar 1 Mayýs 1892'deki grev ve gösterilerin yapýl-

Taksim’de 1977 1 Mayýs’ý kutlamalarýndan...

Geçmiþten Günümüze

1

MAYIS

masýný engellemek için 1 Mayýs 1892 günü yapýlacak eylemlerin yasal olmadýðýný duyurdu. Buna raðmen greve ve gösterilere bütün dünyada milyonlarca iþçi katýldý. 1892'dan sonra bazý yýllar dýþýnda her yýl 1 Mayýs görkemli bir þekilde kutlandý. 1900'lü yýllarýn ilk çeyreðinde dünyanýn büyük bir kýsmýnda sekiz saatlik iþgünü talebi kabul edilmesinden sonra 1 Mayýs emeðin ve iþçi sýnýfýnýn sorunlarýný dile getirmek için kutlanmaya devam edildi. Türkiye'de 1 Mayýs Türkiye'deki ilk 1 Mayýs kutlamalarý Osmanlý Ýmparatorluðu Ýþçiler, 1 Mayýs 2010’da Taksim Meydaný’nda kürsüyü iþgal ettiler. zamanýnda gerçekleþtirildi. 1 korkmuþtu ki mücadeleyi geriletmek için bu katliamla Mayýs'larýn tarihi Ýkinci Meþrutiyete (1908) kadar beraber daha birçok kanlý provokasyona imza atacakuzanýr. Ýlk 1 Mayýs 1909'da Üsküp'te kutlandý, 1910'da lardý. Katliamda 37 iþçi ve emekçi yaþamýný yitirdi. diðer Rumeli þehirlerinde,1911'de Selanik'te kutlandý. Katiller yakalanacaðý yerde sendikacýlar, iþçiler gözaltýÝstanbul'da ise ilk 1 Mayýs 1912'de kutlandý. 1913 na alýndý. Aradan geçen bunca zamana raðmen olayýn Yýlýnda Ýttihat Terakki iktidarýnýn sýkýyönetim ilaný ve failleri bilindiði halde bu konuda hala bir icraat yapýlmýþ ardýndan gelen Birinci Dünya Savaþý nedeniyle 1920 deðil. Kendisini demokrasi havarisi olarak pazarlayan yýlýna kadar iþçi eylemine ve 1 Mayýs gösterilerine rastve derin devletin kendi iþine gelen kýsýmlarýyla ilgilenen lanmadý. 1921 yýlýnda iþgal kuvvetlerinin yasaklama giAKP hükümeti iþ kontrgerillanýn gerçek misyonuna riþimlerine raðmen kitlesel 1 Mayýs gösterileri yapýldý; gelince derhal yan çiziyor. 12 Eylül darbesinde olduðu Ýstanbul'da Tramvay, Vapur ve Haliç tersanesi iþçileri iþ gibi 1 Mayýs 1977'de gerçekleþtirilen katliamýn da üzeribýrakarak 1 Mayýs'ý kutladýlar.1922 Yýlýnda 1 Mayýs Ýstanbul ve Ankara'da grev ve mitinglerle kutlandý. 1923 ni örtmeye çalýþýyor. Burjuva devletin bu katliamlarý aydýnlatmasýný bekleyemeyiz þüphesiz, devrimcileþen yýlýnýn 1 Mayýs'ý ise Ýstanbul, Ankara, Ýzmir ve iþçi sýnýfý masaya yumruðunu vurduðunda katillerden Adapazarý'nda kutlandý. hesabý iþte o zaman sormuþ olacaðýz. Cumhuriyetin ilanýndan sonraki ilk 1 Mayýs yine 1977'de yaþanan katliam, 1978 1 Mayýs kutlamasýný engellemelerle karþýlaþtý. Ankara Hükümeti 1924 engelleyemedi. Ýþçiler bir önceki yýl olduðu gibi bir kez Yýlýnda 1 Mayýs'ýn kutlanmasýný yasakladý. Ancak yine daha ayný kalabalýk ve güçle DÝSK'in düzenlediði mitde 1 Mayýs kutlandý. Umum Amele Birliði'nin ingde Taksim Meydan'ýnda buluþtular.1979 ve 1980 1 Ankara'da bulunan Genel Merkez'inde düzenlenen Mayýslarý çeþitli engellemelerle karþýlaþtý. Ýstanbul'da toplantýda 1 Mayýs kutlandý. Bu yýl 1 Mayýs ile ilgili kutlamalara izin verilmedi. Diðer illerde 1 Mayýs göstegazeteler toplattýrýldý ve 1 Mayýs'ý kutlamak isteyenlerrileri yapýldý. Ýstanbul'da sokaða çýkma yasaðý ilan edilden tutuklananlar oldu. 1925 Yýlýnda Þeyh Sait isyaný di. Sokaða çýkma yasaðýna raðmen 1 Mayýs'ý kutlamak nedeniyle çýkarýlan Takrir-i Sükûn Kanununa isteyenler tutuklandý. dayanýlarak 1 Mayýsta iþçilerin yürüyüþ yapmasý ve mi1980'e gelindiðinde uzunca bir süredir egemen sýnýfýn ting düzenlemesine izin verilmedi. Bunun üzerine 1 Mayýs salon toplantýsýyla kutlandý. 1 Mayýs kutlamalarý- sürdürdüðü kanlý provokasyonlar iþçi sýnýfýnýn devrimci Bolþevik öncüsünün olmadýðý þartlarda neticesini verina katýlanlar, 1 Mayýs'ýn anlam ve önemi üzerine broþür yordu. 12 Eylül günü gerçekleþtirilen darbe ile sýnýf düþyayýnlayanlar tutuklandý, Ýstiklal Mahkemelerinde manlarýmýz galip geliyordu. Ýþçi sýnýfý hareketi amansýz yargýlanarak hapse mahkûm edildiler. 1926 yýlýndan baþlayarak 1975 yýlýna kadar 1 Mayýslarda açýk kutlama bir darbe almýþtý, artýk 1 Mayýslar tamamen engelleniyordu. 12 Eylül yönetimi 1981'de 1 Mayýsý genel tatil yapýlamadý, her 1 Mayýs öncesinde kutlamalarý engellemek üzere emekçiler ve aydýnlar arasýnda tutuklamalara günü olmaktan çýkardý. giriþildi. Ýzmir Ýktisat Kongresinde(1923) 1 Mayýs'ýn iþçi Diðer taraftan iþçi sýnýfý 1980'lerin sonunda aðýr baský bayramý olarak kutlanmasýna yönelik bir karar alýnmasý- koþullarýna raðmen 12 Eylül'ün deli gömleðini yýrtmaya hazýrlanýyordu. 1989'da tüm baskýlara raðmen gerçekna karþýn bu karar uygulanmadý. 1 Mayýs 1935 yýlýnda leþtirilen 1 Mayýs gösterilerinde 1 iþçi Mehmet Akif çýkarýlan Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkýndaki Dalcý polis kurþunuyla katledildi. Kanun ile Bahar Bayramý olarak kabul edilmiþti. Ancak 1996`da Taksim Meydaný'nýn yasaklý olduðu gerekçebu genel tatil gününde, diðer genel tatil günlerinde olduðu gibi çalýþanlara ücret ödenmeyecekti. 1951 yýlýn- siyle Kadýköy`de düzenlenen 1 Mayýs kutlamalarýna yaklaþýk 150 bin kiþi katýldý. Eylemin ilk dakikalarýnda da çýkarýlan bir kanunla iþçilere genel tatil günü olan 1 polisin silahsýz göstericilere açtýðý ateþ sonucu 3 kiþi Mayýs'ta yarým günlük ücret ödenmesi 1956 yýlýnda ise hayatýný kaybedince, Kadýköy`de büyük bir kitlesel tam gün ücret ödenmesi kabul edildi. 1926'dan 1975 yýlýna kadar süren yasaklama döneminde isyan gerçekleþti. Bu sýrada gözaltýna alýnýn devrimci Marksist iþçi yoldaþýmýz Akýn Reçber 10 gün boyunca kitlesel 1 Mayýs kutlamasý yaþanmadý.1 Mayýs yoðun iþkencelere maruz býrakýlarak katledildi. Bu olayöncesinde sosyalistlerin ve sendikacýlarýn gözaltýna dan sonra Kadýköy 2005 yýlýna kadar 1 Mayýs kutlaalýnmalarý sýradan bir uygulama haline geldi. malarýna yasaklý kaldý. Türkiye'de 1 Mayýs'ýn yarým yüzyýl sonra ilk kez Sonraki yýllarda emek hareketi 1 Mayýs alaný olan büyük ve görkemli bir mitingle kutlanmasý 1976 Taksim'i yeniden ele geçirmek için harekete geçti. Her yýlýnda oldu. DÝSK tarafýndan düzenlenen 1 Mayýs türlü rezillik için açýk olan Taksim'i iþçilere ve 1 Mayýsa gösterisi Beþiktaþ'tan yürüyüþle baþladý ve Taksim açmamak adýna egemen sýnýf dünya tarihine geçen Meydaný'nda mitingle sürdü. 1977 1 Mayýs'ý ise uygulamalara imza atarak saldýrganlýktaki þöhretini tüm 1976'ya göre daha kalabalýk, daha görkemli tarihsel bir mitingdi. Taksim Meydanýnda düzenlenen mitingi aleme yaydý. Ama iþçiler ve gençler tüm baskýlara raðmen 3 yýl boyunca Taksim kavgasýný sürdürdüler. yine DÝSK düzenlemiþti. Yaklaþýk beþ yüz bin Neticede istenilenler söke söke alýndý. 2009'da 1 Mayýs emekçinin katýldýðý mitingde DÝSK Genel Baþkaný resmi tatil olarak yeniden kabul edildi. 2010'da ise 1 Kemal Türkler'in konuþmasý sýrasýnda burjuva devletin yasadýþý kanatlarý olan baþta özel harp daire- Mayýs alaný olan Taksim görkemli bir þekilde ele geçirildi. si olmak üzere çeþitli kontra güçler ve onlarýn uluslararasý aðabeyleri olan CIA ajanlarýnýn yönetiminde Ozan Demirci 1 Mayýs kitlesine karþý çok sistematik bir katliama giriþildi. Egemen sýnýf iþçi hareketinden o kadar


Ýþçinin Yolu

Devrimci Teo r i Ýþçi sýnýfý mücadeleleri, bugüne kadar birçok dar patikadan geçerek, kimi zaman dik tepelere týrmanýp, kimi zaman da kendini yokuþa kaptýrmýþçasýna hýzla seyrederek tarihi þekillendirmiþtir. Mücadelelerin baþarýlý olup olamayacaðýný, iþçi sýnýfýnýn zafere giden zorlu yolculuðunu zaferle bitirip bitirmeyeceðini belirleyen pek çok etmen saymak mümkün. Ancak, tarihin kesin olarak saptadýðý bir yasa varsa, o da iþçi sýnýfýnýn Devrimci Marksist bir öncü partisi olmadan sermayenin iktidarýný tarih sahnesinden söküp atamayacaðýdýr. Ýþçi sýnýfý kapitalist sistem tarafýndan fiziki olarak fabrikalarda, iþyerlerinde ve atölyelerde biraraya getirilir buradan kaçýnýlmaz olarak sýnýf mücadelesi ortaya çýkmaktadýr. Ama sýnýf mücadelesi otomatik olarak devrimci kanallara akmaz. Bu durum, sýnýf mücadelesi ve devrimci parti arasýndaki iliþkiyi anlamayý zorunlu kýlmaktadýr. Sýnýfýn Baðrýndaki Bilinç Konusundaki Eþitsizlikler Ýþçi sýnýfý bir bütün olarak sömürülüyorsa da iþçi katmanlarýnýn sömürüye karþý gösterdikleri tepki birbirlerinden oldukça farklýdýr. Geniþ bir kesim normal zamanlarda bu sömürüyü adeta bir kadermiþçesine kabullenir. Ýþçilerin sahip olduklarý fikirler genellikle çeliþkilidir. Bir yandan egemen sýnýfýn fikirleri iþçileri sömürüyü kabule yönlendirirken diðer yandan maddi yaþam iþçileri koþullara itiraza zorlar. Bir kesim iþçi, meselenin farkýnda olduðu halde böyle gelmiþ böyle gider umutsuzluðundadýr. Birçoðu da patron ideolojisi tarafýndan teslim alýnmýþtýr. Yine bir kýsým dine sýðýnmýþ, huzuru ve mutluluðu öteki dünyaya havale etmiþtir. Normal durumlarda iþçi sýnýfýnýn ancak çok küçük bir azýnlýðý sýnýf bilinicini geliþtirmiþtir ve sömürü sisteminin deðiþmesi gerektiðini ve bunun baþarýlabileceðini fark etmiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn öncü partisi olmaksýzýn bu ileri iþçiler, tüm ülkede daðýnýk bir þekilde, birbirlerinden habersiz, kendilerini kuþatmýþ geri bilinç ortamýnýn moral bozucu etkisi altýnda ancak konuþma düzeyinde kendi en yakýn çevrelerine propoganda yapabilen düzeydedir. Ýþte iþçi sýnýfýnýn öncü partisi bu ileri iþçileri bir araya getirir, koordine eder, bunlarý eðitir, planlanmýþ bir taktik ve strateji doðrultusunda mücadele alanýna sürer. Böylelikle sadece yerele deðil tüm iþçi sýnýfýný ilgilendiren ulusal sorunlara iþçi sýnýfýnýn haklarý doðrultusunda müdahale imkaný doðmuþ olur. Örneðin asgari ücret açýklanacak. Ýþçi sýnýfýnýn öncü partisi buna müdahil olur, elinin uzandýðý her yerde kampanyalar düzenler, protestolar örgütler, hükümete karþý kamuoyu tepkisi saðlanýr. Eðer güç sorunu yoksa grevler ve yaygýn mitingler düzenlenir bu arada geniþ iþçi yýðýnlarý kavgaya çekilir. Dikkatli bakarsak normal þartlarda ileri iþçilerin çoðu kez çevredeki yaygýn geri bilinçten yýldýklarýný ve umutsuzluða kapýlarak pes ettiklerini görürüz. Ama devrimci öncünün koodinasyonu ve örgütlülüðü ile yalnýzlýk ve çaresizlik duygusu aþýlýr, bu durumda iþçi sýnýfýnýn ileri kesimleri kendilerini kuþatan bilinçsiz ortamýn etkisinde kalmak yerine tam tersine o ortamý etkilemeye

11

ÝÞÇÝ SINIFI ve DEVRÝMCÝ PARTÝ baþlarlar. Böylelikle mücadeleye daha yatkýn ama kararsýz unsurlar da saflara çekilmiþ olunur. Sonuçta iþçi sýnýfý daha güçlü bir þekilde politize olur ve geniþ yýðýnlarýn umutlarýnýn yeþermesi saðlanýr. Böylelikle patronlar sýnýfý karþýsýnda iþçi sýnýfý salt iktisadi bir kavga yerebilen bir öðe olmaktan çýkarak politik, kültürel ve ideolojik olarak da kapitalist sistemin karþýsýnda dikilmiþ olur. Ýþçi sýnýfýnýn deðiþik katmanlarý sýnýfýn öncü gücünün varlýðý koþullarýnda çok hýzlý bir þekilde ileri atýlabilirler. En geri en umutsuz iþçiler bile örgütlü gücün tesiri altýnda en ileri atýlganlýðýn ve fikirlerin taþýyýcýsý olabilir. Gün yüzü görmeyen iþçi ve emekçiler bir kez eþitliðin ve refahýn umudunu gördüklerinde devrimci öncünün saflarýna koþa koþa gelecekleri gibi ona gözü gibi bakacaklardýr da. Öncü Parti ve Devrim Ýþçi sýnýfýnýn devrimci öncüsü olan partinin esas amacý sömürü düzenini toptan yýkmaktýr. Çünkü sömürü düzeni yýkýlmadan iþçiler ve ezilenlerin kurtuluþu mümkün olmaz. Paranýn saltanatý,

sömürünün devamý ile mümkündür. Bu nedenle iþçi sýnýfýnýn devrimci öncüsü en temel ekonomik talepleri sömürünün yýkýlmasý hedefine tabi kýlar. Diðer taraftaysa patronlara karþý iþçi sýnýfýndan yana gözüküp mevcut sistemle barýþýk olan güçler vardýr. Bunlara reformist güçler diyoruz. Bunlar iþçilerin durumlarý düzeltilsin derler ama iþ toptan sömürünün ortadan kaldýrýlmasýna gelince düzenden yana saf tutarlar. Bunlar, iþçi sýnýfýnýn hak arama eylemlerinin yanýndadýrlar çoðu zaman. Devrimci olmadýklarý için de geniþ kesimlere daha rahat kabul edilebilir görünürler. Zira, egemen sýnýf, iþçiler haklarýný aramasýnlar, devrimcilikten uzak dursunlar diye sürekli karþý propoganda halindedir. Bu karalama kampanyasý dinsizlikten tutun da namussuzluða, teröristliðe kadar uzanýr. Bu psikolojik saldýrýlarýn yanýnda devrimci öncüye yönelik baskýyý da ibreti alem olsun manasýyla geniþ iþçi kesimlerinin gözünü korkutmak için kullanýrlar. Bütün bunlardan ötürü reformistler iþçi sýnýfýnýn çeliþkili unsurlarý tarafýndan daha kolay bir þekilde kabul görebilirler. Reformist güçler arasýnda sendikal bürokrasiyi ve deðiþik sol parti ve yapýlar bulunur. Gelgelelim reformistler iþçilerin bilinci ve radikalliði yükseldikçe iþçiler

tarafýndan aþýlmaya baþlanýr. Çünkü reformistler esas olarak sömürü düzeni ile bir takým çýkar baðlarýna sahiptir. Sýrtlarýný iþçilere ve emekçilere yaslamýþlardýr, bu yolla elde ettiði güçlerle bir takým ayrýcalýklara eriþme imkanlarýna kavuþmuþlardýr. Ama iþçi sýnýfýnýn çýkarý sömürü düzeninin toptan yýkýlmasýndan yanadýr. Yani, iþçi sýnýfýnýn uyanýþ dönemlerinde reformistlerle iþçi sýnýfý arasýndaki uçurum kendisini hissettirir. Sýrtýný düzene yaslamýþ olan reformist unsurlar iþçi sýnýfýnýn radikalliði karþýsýnda korkuya kapýlýrlar, olaylarýn kontrolünü kaybetmeye baþladýklarý ölçüsünde iþçi sýnýfý eylemlerini frenlemeye çalýþýrlar. Yani, normal zamanlarda iþçi sýnýfýnýn haklarýný korur gibi gözüken reformistler kader anlarýnda sömürü düzenin can kurtaran rolünü oynarlar. Dünyada iþçi sýnýfýnýn sayýsýz yükseliþi bu þekilde düzenden kopamayan reformist parti ve sendikalarýn ihanetleri sonucunda kaybedilmiþtir. Türkiye'de de 1970'lerdeki devrimci mücadelenin 12 Eylül darbesi ile yenilgiye uðramasýnda iþçi sýnýfý hareketini yönlendiren DÝSK ve onu etkileyen TKP'nin reformist çizgisi çok büyük bir etken olarak rol oynamýþtýr. Ýþçi sýnýfýnýn devrimci öncüsü ise sýnýf hareketindeki yükseliþin reformist güçler eliyle dumura uðratýlmasýna izin vermeyecektir. Ýþçi sýnýfý, reformist güçlerin mücadeleye ihanet ettiðini görebilir, ama devrimci öncünün yokluðunda reformistleri yenilgiye uðratacak bir politik atýlým için koordine olamaz. Reformist güçler böyle durumlarda iþçi sýnýfýnýn tereddüt eden daha geri kesimlerine yaslanýr. Eðer devrimci öncü yoksa örgütsüz olan devrimci iþçilerin reformist örgütler karþýsýnda bir þansý olamaz. Tarihin dönüm noktasý olan bu gibi anlarda devrimci öncü reformist güçlerin ipliðini pazara çýkarýr. Devrimci taktik ve strateji ile yükseltilen sloganlar sayesinde radikal iþçi hareketi yönsüz ve perspektifsiz kalmaz. Bunlar sayesinde iþçi sýnýfýnýn tereddüt içindeki daha geri kýsýmlarý da netleþir ve devrimci eyleme kanalize olur. Reformistlerin saf dýþý býrakýlmasýnýn yanýsýra kapitalistlerin giriþeceði bastýrma çabalarý, her türlü provokasyon ve diðer taktiklere karþý da ancak devrimci iþçilerin öncü örgütü karþý koyabilir. Bunun ardýndan iktidarýn devrimci iþçi sýnýfýnýn eline geçmesinin pratikteki anlamý olan ayaklanma hazýrlýklarý da ancak iþçi sýnýfýnýn devrimci öncüsü tarafýndan gerçekleþtirilebilir. Toparlayacak olursak iþçi sýnýfýnýn devrimci öncüsünün yaratýlmasý mücadelesinin seyri iþçi sýnýfýnýn ve aslýnda tüm insanlýðýn kaderini belirleyecektir. Devrimci partinin anlamý konusundaki bu kýsa yazýyý dünya tarihinin þimdiye kadarki en önemli olayý olan Ekim iþçi ihtilaline önderlik eden öncü partinin Lenin ile beraber liderliðini yapmýþ olan yoldaþ Troçki'nin sözleriyle bitirecek olursak insanlýðýn tüm sorunlarýný son kertede devrimci öncünün varlýðý ya da yokluðu sorununa baðlýdýr. Tüm enerjimiz bu uzun soluklu kavga içindir.

Veli U. Arslan


12

Ýþçinin Yolu

Enternasyonal Postaci Avrupa Birliði Krizde, Çözüm Sosyalimde! Kapitalizmin krizi etkilerini Yunanistan'da yoðun þekilde sürdürmeye devam ediyor. Avrupa Birliði ülkelerini bir arada tutan ideolojik-siyasal kurumlarýn güvenilirliði her geçen gün daha fazla sarsýlýyor. Avrupa ülkelerini kalkýndýrmak ve ortak amaçlara hizmet edecek pazarlar yaratma ve koruma amacýyla kurulan birlik, üye ülkelerin ardý sýra düþtükleri krizlerle Almanya'nýn hegemonyasýndaki bir devletler bloðu haline dönüþme aþamasýna geldi. Bu süreçte, kýtanýn motor ekonomik gücü olan Almanya çevre ülkeler üzerindeki baskýsýný arttýrdý ve sahip olduðu üstünlükleri rakiplerine dünyayý dar etmek için kullandý. Ýþte Yunanistan'ýn hali, iþte AB'nin kaderi. Ulus devletler arasýndaki antagonizmalar yükselirken, her kriz sonrasý alýþýldýðý gibi milliyetçilik tüm ülkelerde týrmandýrýldý. Almanya þu anda ihracatýnýn %75'ini Avrupa ülkelerine yapýyor. Avrupa Merkez Bankasý'nýn en önemli bileþeni olan Alman finans kuruluþlarý Yunanistan gibi çevre ülkelere kendi mallarýný ithal edebilsinler diye yýllar boyu kredi musluklarýný açmýþtý. Þimdi ise aþýrý borç yükünün altýnda bulunan Yunanistan'a yardým etmeyeceklerini söylüyorlar. Yunanistan krizinin altýnda þiþirme bir tüketimin yol açtýðý bu kýsýr borçlanma döngüsü yatýyor. Diðer yandan finansal kurumlardaki üstünlüðüyle Almanya, borçlar üzerindeki faiz oranlarýnda da kendisine büyük avantajlar yarattý. Yunanistan için faiz oranlarý %7'yi gösterirken Almanya için bu oran %3 civarýnda. Böylesi muazzam farklar zaten kýrýlgan olan çevre ekonomileri(Yunanistan, Portekiz gibi) belini doðrultamaz hale getiriyor. Daha önceki sayýmýzda Almanya baþbakaný Angela Merkel'in Yunanistan'ýn batmasýna göz yumamayacaðýný, olasý bir iflasýn domino etkisi yaratarak Euro'nun deðerini kaybedeceðini ve AB'nin çözülüþ sürecini hýzlandýracaðýný söylemiþtik. Almanya ayný zamanda 45 milyar euro deðerinde Yunan bonolarýna sahip. Almanya Yunanistan'ýn batmasýna izin vermeyecek ancak Merkel, Papandreou'nun kendi baþýna gidebildiði kadar gitmesini

istiyor. Yunanistan baþbakaný Papandreou emekçilere yönelik yeni bir saldýrý paketi hazýrlamýþ durumda. Bu paket hayata geçerse kamu emekçilerinin gelirlerinde %30, özel sektörde çalýþanlarýn gelirlerinde ise %20'ye varan bir kesilme olacaðý söyleniyor. Maaþlarýn 3 yýllýðýna dondurulmasý da gündemde. Eðer Almanya Yunanistan'a acil bir kurtarým paketi sunmuþ olsaydý PASOK hükümetinin emekçilere yönelik saldýrýlarý için bir fýrsat yaratýlmamýþ olacaktý. Alman egemenler krizin faturasýný ödetebildikleri kadar Yunan emekçilere ödetmeye çalýþacaklar. Alman burjuva medyasýnýn elbirliði etmiþçesine Yunanistan'a karþý milliyetçi bir kampanya açmasýnýn sebebi budur. Batýþýn kaçýnýlmaz olduðu gözüktüðünde de ülke ekonomisine el atmak zorunda kalacaklar. Ýktidardaki sosyal demokrat PASOK hükümeti þu anda sendikal bürokrasinin ve Syriza ve KKE gibi reformist partilerin iþçi hareketini ne dereceye kadar düzen sýnýrlarý içerisinde tutabileceðini gözlemliyor diyebiliriz. Yunanistan'dan çýkarýlan dersler bu anlamda bütün Avrupa için bir formül olacak. Yunanistan gibi küçük bir ekonomik güce sahip ülkeden çýkarýlacak dersler Ýspanya gibi(Yunanistan'ýn 4 katý büyüklüðünde bir ekonomiye sahiptir). AB'nin köþetaþlarýndaki kriz yönetimlerinde kullanýlacaktýr. Tüm ülkelerde patronlar hep ayný þeyi deneyecekler. Önce krizin tüm ulusun krizi olduðunu ve fedakârlýklar yapýlmasý gerektiðini vaaz edecekler, sonra da iþçilerin haklarýna saldýracaklar. Yunanistan tek örnek deðil. Ýspanya'da iþsizlik %20 gibi rekor bir düzeye çýkmýþ durumda. Portekiz, Ýrlanda, Ýtalya gibi ülkelerin de bütçe açýklarý Yunanistan seviyesinde. Gelinen noktada Yunanistan, IMF-AB iþbirliðiyle 120 milyar dolarý bulan bir borç yükünün altýna girmeyi

kabul etti. Bu yükün acýsý elbette emekçilerden çýkarýlacak. IMF'nin baþýna musallat olduðu ülkelerdeki çalýþma koþullarýna þöyle bir göz atmak Yunanistan'da neler yaþanacaðýný görmek açýsýndan yeterli olacaktýr. Yunanistan iþçi sýnýfý ise eylemlerine devam ediyor. 23 Nisan'daki kamu emekçilerinin genel grevi Þubat ve Mart'taki grevlerin bir devamcýsýydý. Yunanistan iþçilerinin önünde duran acil sorun meseleyi uluslararasý bir mücadele platformuna taþýyýp taþýyamayacaklarýdýr. Örneðin PASOK hükümetine karþý sesini yükseltemeyip "Kahrolsun IMF!" sloganlarý atan, Alman mallarýný boykot çaðrýsý yapan Syriza önderliðinin þoven çabalarýnýn boþa çýkartýlmasý enternasyonal bir perspektif edinmek açýsýndan zorunludur. Bugün Yunanistan'da yaþananlar, yarýn topun aðzýndaki Portekiz'in ertesi gün Ýspanya'nýn ve belki daha sonra Ýngiltere'nin de yaþayacaklarýnýn bir özeti olacak. Dolayýsýyla krizi uluslararasý boyutta kavrayýp kapitalist kriz içerisinde debelenen AB ulus devletleri yerine Sosyalist Avrupa Federasyonu þiarýný bugünden ortaya atmak Avrupa iþçi sýnýfýnýn zaferine giden yolda bir mihenk taþý olacaktýr.

Kýrgýzistan'da devrilen hükümetin ardýndan... 8 Nisan'da Kýrgýzistan hükümeti düþtü. Olaylar jet hýzýyla gerçekleþti. 6 Nisan'da yaþanan ve her yerde gerçekleþebilecek sýradan çatýþmalar, ertesi gün Kýrgýzistan'ýn baþkentine sýçradý ve hükümetin etrafýný kuþatan bir ateþe dönüþtü. Polis ve ordu hükümeti korumak adýna kitlelerin üzerine ateþ açtý. Olaylarda, net bir bilgi olmasa da, 100'e yakýn (belki daha fazla) insan öldü ve 1000'e yakýn kiþi yaralandý. Cumhurbaþkaný, uçaðýna atladýðý gibi ortadan kayboldu. Valilik iþgal edildi, vali esir alýndý. Ertesi gün baþkent Biþkek savaþ alanýna döndü. Baþkanlýk sarayý kuþatýldý, meclis binasýna girildi, savcýlýk ve pek çok kamu kurumu binasý kitlelerin akýnýna uðradý. Bakiyev'in Ýçiþleri Bakaný esir alýndý, dövüldü, hastanelik edildi. 8 Nisan'da da muhalefet liderleri geçici hükümetin kurulduðunu ilan ettiler. Kýrgýzistan'da halkýn üçte birinden fazlasý yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþýyor. Ekonomik krizle birlikte yoksulluk had safhaya çýkmýþ durumda. Ülkenin yönetici kademesi içinde yozlaþma ve çürüme alýp baþýný gitmiþ durumda. 2005'te "Lale Devrimi" adý verilen bir süreçle iktidarý alan Kurmanbek Bakiyev, geçen 5 yýllýk sürede yoksulluk ve yolsuzluða çözüm bulmayla ilgili vaatlerin hiçbirini yerine getirmemekle kalmadý, üstelik kendi hanedanlýðýný kurma yolunda da büyük aþamalar kaydetti. Yönetici kademeleri ve altýn akýtan musluklarýn baþýný Bakiyev ailesinden birilerinin tutuyor olmasý, yoksulluðun diz boyu olduðu bu coðrafyada sefahat süren egemenlerin, çürümüþ sisteme çare bulmaktan ziyade kendi ceplerini doldurma peþinde olduklarýný gösteriyor. Kayýrmacýlýk, yolsuzluk, çürümüþlük bütün düzenin içine iþlemiþ durumda Kýrgýzistan'da ve iktidarlar deðiþse de bu gerçek hiç deðiþmiyor. Kýrgýzistan'da demokrasi ve özgürlükler vaadiyle yola çýkan eski bürokrat tayfasýnýn tuttuðu yol, entrikalarla iktidara gitme yolu oldu hep. Halkýn içinde bulunduðu koþullarda hiçbir düzelme gerçekleþmedi. Seçimler hep skandallarla dolu oldu. Düzenin egemenlerinin üstüne oturmaya çalýþtýðý devlet aygýtý ise toplum içine köklerini salamayan bir silahlý zor aygýtý olarak kaldý. Ýktidarýn toplumsal temeli hep zayýf kaldý. Yine de ciddi, toplum içinde kök salmýþ, iþçi sýnýfýnýn devrimci çýkarlarýnýn sözcüsü olmuþ bir Bolþevik önderliðin yokluðunda, devlet aygýtýnýn kumandasýný kapmaya çalýþan egemen sýnýflar arasýndaki çatýþmalar için olabildiðince geniþ bir zemin vardý. Bugün muhalefette olan ve Bakiyev'i deviren liderler, 2005'te Akayev'in devrilmesinde de en ön saflardaydýlar. O zamanýn muhalifleri, iktidarý o zamanki muhalefet ortaklýðýnda yer alan Bakiyev'e teslim ettiler. Bakiyev, "Lale devrimi" ortaklarýný sýrayla yönetici kademelerden uzaklaþtýrdý ve kendi iktidarýný saðlamlaþtýrmaya koyuldu.

"Lale Devrimi"yle iktidara yerleþen Bakiyev çetesi, yoksulluk ve yolsuzluða çözüm bulma, demokrasiyi iþletme vaadiyle iktidara gelmiþti, ama ülkeyi baþta çocuklarý olmak üzere, kendi sülalesi için arpalýða çevirmiþti. Bütün bu bitmek bilmeyen yoksulluk, yolsuzluk ve daha da kötüye giden hayat koþullarý çemberi daraldýkça, Bakiyev'i iktidara taþýyan ayný etkenlerin Bakiyev'i iktidardan götürmesi kaçýnýlmazdý. Ýç dinamikler, burjuva muhalefetle iktidar arasýndaki sürtüþmeler ve Kýrgýzistan'ýn jeostratejik önemi nedeniyle emperyalistler arasý çekiþmeler Kýrgýzistan'ýn kaderini çizdi. Ýktidarý alan muhaliflerin kurduðu geçici hükümetin baþýna ise sosyal demokrat lider Otunbayeva oturdu. Geçici hükümet parlamentoyu feshetti ve altý ay içinde anayasayý deðiþtirip seçime gideceklerini belirtti. Ancak, sorunlar henüz bitmiþ deðil. Çünkü halk nezdinde yeni iktidara duyulan güven tartýþmalý ve Otunbayeva liderliðinin Kýrgýzistan'ýn sýrtýndaki aðýr yoksulluk yükünü ve krizle birlikte derinleþen ekonomik sorunlarý çözmesi pek mümkün görünmüyor. Elektrik, doðalgaz vb.'ne gelen zamlarda indirime gideceðini, bundan sonra kitlelere ateþ açýlmayacaðýný açýklayan geçici hükümet yetkililerinin ürettiði çözümler hükümetin kendisi gibi geçici olmaya mahkûm. Üsler konusunda izlenen pragmatik yaklaþýmlardan beslenen ve Orta Asya'daki savaþý ranta dönüþtüren Kýrgýzistan'ýn devrik hükümetinin ikiyüzlü siyasetini yeni hükümetin de sürdürmesi kaçýnýlmaz. Bu koþullar altýnda Kýrgýzistan'ýn yeni iktidar sahipleri hem ABD'ye hem de Rusya'ya yüzlerini dönmek ve ikisini de idare etmek durumundadýrlar. Görünen o ki, Rusya'nýn arka bahçesi olmak Otunbayeva ve iktidar ortaklarý için daha makul durmaktadýr. Yine de kapitalist sistemin yarattýðý týkanýklýklara Kýrgýzistan ölçeðinde çare bulmanýn, ulusal kalkýnma, baðýmsýzlýk vs. gibi hayaller kurmanýn hiçbir mantýðý olmadýðý için Otunbayeva iktidarý kimin ortaklýðý daha kârlýysa yüzünü oraya dönecektir. Kýrgýzistan'ýn diz boyu yoksulluðunun, yetersiz kaynaklarýn ve kapitalizmin yarattýðý kronik sorunlarýn çözümü bir dünya devrimi dalgasýyla gelecek sosyalizmdedir. Ne "Lale Devrimi", ne Otunbayeva iktidarý ne de bir baþkasý Kýrgýzistan yarasýna gerçek çare deðildir. (www.bolsevik.org'dan kýsaltýlarak alýnmýþtýr.)


Enternasyonal Postacý

Ýþçinin Yolu

13

TAYLAND’DA ÝSYAN! diði þiddet Abhisit'in kitlelerin ayaklanýþýndan ne kadar korktuðunu gösterdi. Ýsyancýlarýn kararlý duruþu karþýsýnda polis geri adým atmak zorunda kaldý ve barikat barikat çatýþýlarak kazanýlan mevzilerin ardýndan muhalefet Abhisit'le hiçbir görüþme yapýlmayacaðýný ve derhal gerçekleþtirilecek bir seçimden baþka çözüm yolu olmadýðýný belirtti. Bu noktada Tayland'daki olaylarla ilgili kýsa bir anektod vermek girebilirler. Hareketin Abhisit'in sýnýrlarýný aþma yerinde olacaktýr. Her ne kadar hareket Thaksin'in imkanýndan az önce bahsetmiþtik. Böylece önderliðindeki burjuva muhalefet tarafýndan yöngenelkurmay baþkaný hareketin sonlanmasý için lendiriliyor olsa da hükümetin emek düþmaný polierken seçim yapýlmasý gereðinden bahsedebiliyor. tikalarý canýna tak eden köylüler, kent yoksullarý, Tayland'daki olaylar henüz bitmiþ deðil. Abhisit, iþçiler de zamanla hareketin önemli bir bileþeni muhalefete karþý devlet terörü tehditine hala devam durumuna geldiler. Böylece bu hareketin Thaksin'in ediyor. Tayland önümüzdeki günlerde çok þeye altýnda birleþen homojen bir grup olmadýðýný; gebe. Ancak hareketin bu noktasýnda da çýkartýlmasý devrimci bir alternatifin olmadýðý koþullarda gereken bir dizi ders bulunuyor. Öncelikle bugün kitlelerin tek umut ýþýðý olarak gördükleri bir muhalif hareketi kendi iktidar amacý için manipüle muhalefet dalgasýyla öfkelerini akýttýklarýný söyleye- eden Thaksin'in geçmiþte ne olduðu hatýrlamak biliriz. Öyle ki Thaksin dahi þu an liderlik edegerekiyor. Thaksin bugün demokrasi çýðýrtkanlýðý bildiði hareketin kendi kontrolü dýþýna çýkmasýndan yapýyor yapmasýna da kendi iktidarý döneminde en korkuyor. Çünkü günbegün kitleler eylem içerisinde baskýcý uygulamalarý hayata geçiren de ta kendisiyöðrenmeye devam ediyorlar. Önceleri sadece di. Bugün ise sokaklardaki hareketi kendi amaçlarý Abhisit karþýtý söylemleri içeren hareket, bugün için kullanýyor. Ýktidarý aldýðý andan itibaren de yoksulluða ve krizin getirilerine karþý bir isyan hareketi soðurup kendi emek düþmaný yasalarýný bayraðýný da taþýr hale geldi. Hareket daha da dayatmak için çabalayacak. Burjuva düzenin en geliþtiði taktirde bugün gösterilere katýlanlar, kaba prensiplerindendir, trajikomiktir: Biri gider isyancýlara destek verenler yarýn muhalefetin icraatbiri gelir, isyanlar tekrar baþlar ve giden geri gelir. larýnýn kendi radikallikleriyle örtüþmediðini görünce Ýþte Kýrgýzistan, iþte Tayland. baþkaldýrýnýn hedef tahtasýný daha da geniþletecekKendi halkýna ateþ açan bir rejim kendi halkýnýn ler. Devrimler de böyle olur zaten. Thaksin'in ise gözünde kredisini tüketmiþ demektir. Üstelik bu yoksullukla ilgili bir derdi yok. O iktidarý nasýl ülke Tayland gibi Asya'nýn sýnýf çeliþkilerinin en alýrýmýn derdinde. Tek düþündüðü bu. Yapacaðý yüksek olduðu ülkelerinden biriyse. Ancak devrimci birkaç reform kýrýntýsýyla da emek cephesine karþý bir partinin yokluðunda bu türden tüm hareketler canýný kurtarmaya çalýþacak. Dükkanlarýn camsaman alevi gibi parlayýp sönmekteler. Bugün larýnýn çerçevelerinin indiði, arabalardan barikat Tayland'da iþçileri kendi safýnda örgütleyen, yapýldýðý, askerlerden ele geçirilen ekipmanla sokak köylülüðün desteðini almak için didinen bir öncü sokak silahlý çatýþmalarýn sahne aldýðý, helikopteriþçi örgütünün varlýðý hareketin gidiþatý açýsýndan lerden atýlan bombalarla baþkentin savaþ alanýna çok þey deðiþtirebilirdi. Alternatifin yaratýlmamýþ döndüðü, meclisin kitlelerce kuþatýldýðý bir atmosfer olduðu durumlarda iþçiler de burjuva muhalefetin Abhisit kadar Thaksin'i de korkutuyor. Üstelik arkasýna yedeklendiler. Tayland burjuvazisi ise en ölümlere ve ordunun açtýðý ateþe raðmen isyancýlar temel demokratik reformlarý bile uygulayabilecek geri adým atmadýlar. durumda deðil. Sürekli devrim perspektifiyle Olaylarýn seyrinden dehþete kapýlan Tayland burjubakýldýðýnda bu reformlarýn ancak bir iþçi devleti vazisi ise büyük oranda Abhisit'ten desteðini çekmiþ tarafýndan saðlanabileceði görülecektir. Sosyalist gibi görünüyor. Ne de devrimin ise olmazsa olmazý iþçilerin örgütlülüðüolsa Abhisit'ten þimdi dür, partidir. Tayland'da ise Stalinist partilerin yýllar vazgeçerlerse bir baþka evvel çökmesi, sendikalarýn tamamen düzenle içiçe burjuva lider Thaksin geçmiþ olmasý iþçilerin karanlýðýn ortasýnda el yoriktidara yerleþebilir. damýyla ilerlemelerine neden oldu. Halbuki devrimAncak Abhisit'in ci bir müdahale mekanizmasý Tayland gibi büyük katliamcý politikalarý bir proleter ordusuna sahip olan bir "Asya Kapsürdürülürse çok daha laný"nda düzeni kökünden sarsabilirdi. ciddi bir krizin de içine 14 Nisan günü Çin'in Qinghai eyaletinde Yushu merkezli 7.1 þiddetinde bir çalýþmalarýný zorlaþtýrýrken bölgeye enkaz altýnda kalanlarý kurtarmak üzere 11 deprem meydana geldi. Fay hatlarýnýn yoðun bulunduðu Tibet eyaletine çok yakýn bini asker ve polis 15 bin görevli gönderildi. bir merkez üssünde sabah saatlerinde gerçekleþen depremde, bölgenin daðlýk Çin kapitalizmi muazzam bir hýzla büyüyor. Her gün Çin'in ekonomik alandaki yapýsý sebebiyle az yerleþim olmasýnýn ölü sayýsýnýn daha fazla olmasýný geliþmeleriyle ilgili ayrý bir habere rastlamak mümkün. Ýhracat þampiyonluðu, engellediði ve yaklaþýk 2 bin kiþinin yaþamýný kaybettiði, 1500'ü aðýr 12 bin otomobil pazarýnda birincilik, rekor büyüme oranlarý vs... Ancak Çin'in bu kiþinin ise yaralandýðý bildirildi. Yine Çin'de 2008 yýlý Mayýs ayýnda komþu eyalet büyümesinin temellerinin ne olduðunu görmek gerekiyor. Çin kapitalizmi muazSichuan'da meydana gelen 7.9 büyüklüðündeki zam bir emek sömürüsünün, düþük ücretlerin, insandepremde 87 bin kiþi ölmüþ ve özellikle binlerce lýk dýþý çalýþma koþullarýnýn gölgesi altýnda geliþiyor, çocuðun okullarýnýn yýkýlmasý sonucu ölmesi Çin emekçi kanýndan besleniyor. Öyle ki Çin'in geliþim hükümetine yöneltilen baþlýca eleþtiri olmuþtu. Bu için çok önem verdiði madenlerdeki kazalarda her depremde de okullarýn yýkýlmasý sonucu ilkokul öðrenyýl binlerce iþçi can veriyor. Ölü sayýsý birkaç yüzü cilerinin enkaz altýnda kaldýðý ve Çin hükümetinin bulmayýnca dýþ basýnda haberlere dahi çýkmýyor. Ýþte eleþtirilerin önünü kesmek için Qinghai'deki afet Çin böyle büyüyor, böyle serpiliyor. Çin'deki deprem hakkýnda haber yapýlmasýný engellemeye çalýþtýðý de ekonomik geliþmenin toplumsal eþitsizlikleri söyleniyor. Ýlk depremden sonra en büyüðü 6.3 þidderinleþtirmesinin ve sistemin çarpýklýðýnýn detinde olan üç artçý sarsýntýnýn daha gerçekleþtiði ve göstergelerinden biri oldu. Ýhracat þampiyonu Çin'de tek katlý binalarýn büyük bölümünün yýkýldýðý ya da 7.1'lik bir depremle binlerce kiþinin ölebileceði hasar gördüðü belirtiliyor. Merkez üssüne en yakýn iki gözüktü. Ýþte çarpýk kentleþme, iþte ucuz emek cenkasabadan Yushu'da binalarýn yüzde 80'inin, Jiegu'da neti. Çin kapitalizminin üzerinde yükseldiði temel ise yüzde 85'inin tahrip olduðu gelen haberler arasýnda. iþte budur: proletaryanýn kölelik koþullarý altýnda Bölgenin daðlýk yapýsý, soðuk ve artçý sarsýntýlar arama yaþamaya mahkum edilmesi. Dünyanýn doðusunda karýþýklýklar bitmiyor. Yolsuzluklardan, sefaletten isyan eden halklar ardý sýra isyan bayraðýný yükseltiyorlar. Temennimiz bu isyanlarýn dalga dalga yayýlmasý ve tüm dünyayý kaplayan bir ateþ çemberi içine almasýdýr. Ýsyan dalgasýnýn bir diðer adresi Tayland idi. Nisan ayý hem Kýrgýzistan'da hem de Tayland'da hükümeti sarsan gösterilere sahne oldu. Tayland'daki olaylar Kýrgýzistan'daki olaylarýn, hükümet devrilmemiþ versiyonuydu. Hükümet henüz devrilmedi ancak kitlelerin gözünde hiçbir meþruiyeti de kalmadý. Tayland özellikle son 4 yýldýr ciddi iç karýþýklýklara sahip olan bir ülke. Egemen sýnýflarýn arasýndaki þiddetli çatýþma, ekonomik krizle beraber sefaletin derin sularýna gömülen yoksul kitleleri hükümet karþýtý gösterilerle sokaða döktü. Peki Tayland'da neler oldu? Ýsyancýlar neye isyan ediyorlar ve kimi destekliyorlar? Tayland'ýn durumunu anlayabilmek için önce 4 yýllýk çatýþmanýn kýsa bir seyrini görmemiz gerekiyor. Bugünkü muhalefetin lideri olan Thaksin Shinawatra Asya krizinin emekçi kitlelerde yarattýðý derin yoksulluðu ve öfkeyi popülist bir söylemle kendi lehine kullandý ve 2001 yýlýnda görev baþýna geldi. Burada Thaksin için bir parantez açmakta fayda var. Thaksin 80'lerde telekomünikasyonda yaptýðý vurgunlarla köþeyi döndü ve þu anda Tayland'ýn hatýrý sayýlýr zenginlerinden biri. Thaksin iktidarda olduðu dönemde yaptýðý özelleþtirmelerle ve sermaye yanlýsý politikalarla 2001'de elde ettiði halk desteðini yitirdi ve adýnýn yolsuzluklarla anýlmasý iktidardan düþüþünü daha da hýzlandýrdý. 2006'da yolsuzluk tartýþmalarý ülkedeki siyasi gerilimi had safhaya çýkarmýþken, Thaksin'in çok cýlýz da olsa kitle desteðini elinde tutmak için yaptýðý reformlarýn çýkarlarýna aykýrý olduðunu düþünen egemen sýnýfýn bir bölümünün giriþimiyle düzenlenen askeri darbeyle Thaksin iktidardan indirildi ve 1 yýllýk politik kaos ortamý doðdu. Bugünkü olaylarýn fitili ise "kýrmýzý gömlekliler" denen muhaliflerin, baþbakan Abhisit Vejjajiva'ya karþý yükselttiði protestolarla ateþlendi. Thaksin'in liderliðindeki bu muhalefet "Diktatörlüðe Karþý Demokratik Birleþik Cephe" adýyla Abhisit'i istifaya ve erken seçime çaðýrýyor. Baþbakan Abhisit'in protestolara yanýtý ise oldukça sert oldu. Ýktidarýn elinden kaydýðýný gören Abhisit orduyu ve polisi seferber etti. 21 insanýn öldüðü 1000'e yakýn kiþinin yaralandýðý çatýþmalarda güvenlik güçlerinin göster-

Ýþçi Emekçi Kanýndan Beslenen Çin

Kapitalizmi Öldürmeye Devam Ediyor

Çin'de Büyük Deprem


14

Ýþçinin Yolu

Kultur Bu da Sanatçý Sanat Açýlýmý... Son dönemde AKP açýlým üzerine açýlým yaparken; Türkiye'de henüz on yýl önce bahsi bile açýlamayan konulara el atmýþ bulunuyor. Kürt sorunu da bu konulardan en yakýcý olanýdýr hiç þüphesiz. Uzun yýllar boyunca devletin sistemli bir baský, inkâr ve imha politikasýna maruz kalan Kürt halký belki de ilk kez sorunlarýný bu denli açýk tartýþabiliyor. Zorlu mücadele yýllarýyla tabu denilecek bir konuyu çözmek yolunda adýmlar atmaya çalýþan Kürt halký için açýlým, bir yandan hükümetin bu süreci belirsiz, çözüm önerisiz bir duruma çevirmesi ile diðer yandan da direkt olarak muhatap alýnmamakla hayal kýrýklýðýna dönüþtü. Kimisi bu süreçten çokça umutlanmýþtý kimisiyse en baþýndan hiçbir beklenti içerisine girmemiþti. Oysa hiç umutlanmak boþunadýr çünkü Kürt sorunundan çýkarý olan kapitalist sistem bu sorunu çözebilecek kabiliyette deðildir. Peki, dünden bu güne ne deðiþti de Kürt sorunu için açýlýmý gündeminde alan bir hükümet ortaya çýktý. Þunu hiç düþünmeden söyleyebiliriz ki sebep, sermayenin artýk bu savaþ için harcayacaðý parayý ve güvensizlik ortamýný istemiyor oluþudur. Kürt bölgelerindeki sanayileþmemiþ alanlarýn fazlalýðý eminiz birçok patronun yatýrým yapmak isteyeceði alan olarak hayallerini süslüyordur. Sermaye için bu zamana kadar elinden gelen her türlü hamleyi hiç çekinmeden atan burjuva hükümetler ve bunun son devamcýsý AKP hükümeti de ne yapýp edip toplumsal birtakým dönüþümleri yapýp bu konuyu gündeme getirmenin "ýlýmlý" ortamýný yarattý. Toplumu bir anda Kürt sorunu için böylesine istekli kýlan þey de elbette devletin kullandýðý propaganda araçlarý. Hatýrlarsýnýz Kürt açýlýmý sözleri ortaya çýkar çýkmaz televizyonlarda Kürt aþiretleri, askerler, gerilla, Kürtlerin bunca yýldýr yasaklar ve baskýlar altýndaki yaþamlarý iþlenmeye baþlandý. Diziler, sinema filmleri, Kürtçe televizyon kanalý derken herkes için sorunun gerçekten bu yolla çözülebileceði izlenimi oluþturuldu. Hatýrlarsýnýz açýlýmý toplumsal olarak desteklemek ve bu süreçte TSK'nýn itibarýný sarsmamak ve aslýnda askerlerin de bu konuda ne kadar merhametli olduðunu göstermek için TSK destekli bir dizi gizli projenin planý ortaya çýkmýþtý. Demokratik açýlým sürecini eline yüzüne bulaþtýran hükümet ise çareyi sanattan destek kuvvet alma yolunda buldu. Son zamanlarda baþbakanýn açýlým üzerine çeþitli çevrelerden 'sanatçýlarla' yaptýðý kahvaltýlar ve devamlý olarak sanat ve barýþ vurgusu üzerinden geliþti. Davetli sanatçýlar arasýnda daha önce Kürtçe þarký söylediði için sansüre uðrayan ceza alan da vardý, Kurtlar Vadisi dizinin 'kurtlarý' da. 77 sanatçýdan kimisi katýldý, kimisi protesto etti; kimisi de ne katýldý ne yorum yaptý. Katýlanlar arasýnda Sýrrý Süreyya Önder, Þener Þen, Metin Akpýnar gibi isimler kimilerini çok þaþýrtýp öfkelendirse de Necati Þaþamaz, Hülya Avþar, Mehmet Ali Erbil gibi isimler davetliler listesinin çok geniþ tutulduðunu gösterdi. Sanatçýlarýn ya da popüler kültür öznelerinin böylesine kritik konular üzerinde ciddi demeçler vermesi paparazzi kültürü geliþkin bir ülkede bizler için pek alýþýk bir durum deðildi. Ancak sanatçý olarak adlandýrýlan bu kesimin resmi giysiler içerisinde baþbakanla el sýkýþmak için sýrada beklemesi toplumsal çapta belli mesajlarý vermek için devlet adýna çok iyi bir araç olsa da devrimciler açýsýndan durum net bir tablo çizmektedir. Popüler kültür üzerinden milyonlarý uyutan, istediði konuda istediði þeyi düþündürten bir de

Ýþçi Kitaplýðý: YENÝ BAÞLAYANLAR ÝÇÝN TROÇKÝ

bundan milyon dolarlýk pazarlar elde eden sistem; ayný figürleri her zaman olduðu gibi toplumu kendi izlediði yolda ikna etmek için kullanmaktadýr. Bu kahvaltýdan önce de müzik piyasasýyla biraraya gelen Tayyip yine benzer özellikteki bir davetli toplamýna benzer þekilde hitap etmiþ 'sanatçý duyarlýlýðýnýn elini taþýn altýna koymasýný' istemiþti. (Ayný gün AKP Sütlüce il baþkanlýðýnda 85 radyocuyla da bir toplantý yapýlmýþ olduðunu da belirtelim bu sefer konu' hükümetle iletiþim' idi.) Doðalýnda gerçek sanatýn halklarýn arasýnda ne denli kopmaz baðlar oluþturduðunu ve topluma öncülük etmek konusunda büyük bir etki saðladýðýný biliyoruz ancak sanat burjuva siyasetçilerin kirli savaþlarýna alet edildiði zaman tehlikeli bir silah olabiliyor. Hatýrlayalým; Kenan Evren de darbeden sonra sanat çevresini Çankaya'ya toplamýþtý ve doðrudan sanatçýlarla görüþen, onlarýn fikrini alma duyarlýlýðýný gösteren bir 'darbeci' tablo çizmiþti. Türkiye' de örgütlü bir emek hareketinin olmamasý ve iþçi sýnýfýnýn mücadelesinden beslenen ve doðrudan yine sýnýfa hitap eden bir sanat örgütlülüðünün olmayýþý bu duruma mahal vermiþ; devrimci örgütlülüðün olmadýðý durumda boþluðu dolduran burjuvazi, sermayesi haline getirdiði sanatý da sanatçýyý da kahvaltýlarda, sahte açýlýmlarda, demokrasi yalanlarýnda milyonlarý etkilemek için maþa olarak kullanmýþtýr. Kahvaltýda "Bizler, sizin ortaya koyduðunuz sorunlarý görerek, sizin eserlerinizden yola çýkarak, sizden güç ve ilham alarak, bu yola çýktýk. Dolayýsýyla sizin sözleriniz, tavsiyeleriniz, eleþtirileriniz bizim için hayati derecede önem arz ediyor." sözlerini sarf eden Tayyip Erdoðan benzer bir sürü övgü sözleri dizdikten sonra sanatçýlara açýlým hakkýndaki fikirlerini sormuþ ve onlardan toplumsal barýþ adýna yardým istedi. Öylesine ikiyüzlü bir politikanýn özeti ki bu cümle bir yandan havan toplarýyla küçük bedenler parçalanýyor; öte yandan sanattan pisliklerini örtmesini, her þeyin iyi gittiði izlenimini vermesini istiyor. Hatta bu yolda ise Tayyip, Nazým Hikmet'i sahipleniyor, Ahmet Kaya ve Yýlmaz Güney üzerine pervasýzca keþke þimdi olsalardý ya da onlardan öðrenecek çok þeyimiz var diyebilecek kadar iþi ileri götürüyor. Ne kadar geniþ bir kesimi kandýrýrsam o kadar iyi planlarý Tayyip'e devrimcilerin adýný dahi anmaya zorluyor. Devrimciler cephesinden ise bir yandan lüks salonlarda sanatçýlara kahvaltý verenler diðer yandan taþ atan çocuklarý dört duvar arasýna mahkûm ederken bu ikiyüzlülüðün maþasý deðil teþhirciliðini yapacak devrimci sanatýn eksikliði kendisini iyiden hissettiriyor.

TARIK ALÝ - PHÝL EVANS ÇEV: OSMAN AKINHAY AGORA KÝTAPLIÐI 68 Geleneði içerisinden gelen Tarýk Ali ile Phil Evans'ýn yazdýklarý ve Osman Akýnhay tarafýndan Türkçeye çevrilen Yeni Baþlayanlar Ýçin Troçki adlý kitap, devrimci kiþi ya da teorilerin kýsaca tanýtýlmasýna dayanan türün klasik örneklerinden biri. Klasik olduðu ölçüde kitap, benzerlerinin taþýdýðý olumlu ve olumsuz yanlarý da bünyesinde barýndýrýyor. Yazarlar her þeyden önce, gerçekten de genelde sosyalist literatürle özelde ise Troçki'nin hayatý ve mücadelesiyle yeni tanýþanlar için bir giriþ niteliðinde bir kitap hazýrlamayý baþarmýþlar. Kitap, hem Troçki Yoldaþ'ýn hayat hikâyesini hem de Troçkizm'in temel argümanlarýný ana hatlarýyla, kronolojik bir sýrayla ve sýkýcý olmayan bir dille ele almýþ. Baþta Troçki olmak üzere, birçok devrimciden ve yazardan alýntýlarla zenginleþtirilen kitabýn bir diðer ilgi çekici yaný ise çizim ve karikatürleri… Kapital Manga örneðinde de olduðu gibi, birkaç çizimi ve espriyi dýþarýda býrakacak olursak, kitapta yer alan görsel öðelerin de baþarýyla kullanýlmýþ olduklarýný ifade etmek gerekiyor. Ekim Devrimi ve ötesinde Dünya Devrimi hedefinin bizzat kendi yaþam hikayesinde cisimleþtiði bir teorisyen ve devrimci olan Troçki'nin hayatýný anlatan her eserde olmasý gerektiði gibi bu kitapta da, Troçki'nin hayatý; 1905 Devrimi, 1917'ye giden tarihsel süreç, Ekim Devrimi, Stalin ve Stalinist bürokrasinin yýkýcý ve yozlaþtýrýcý eylemleri temalarýyla iç içe ele alýnmýþ. Troçki'nin ve Troçkizmin önemi, haklýlýðý ve anlaþýlmasý için olmazsa olmaz olan Sürekli Devrim ve Dünya Devrimi tezlerinin anlaþýlýr ve akýcý bir dille özetlendiði kitabýn bizce eksik kalan yaný ise sunduðu tarihsel perspektifin eksikliði... Özellikle konunun aðýrlýðý ve yoðunluðu ile beraber ele alýndýðýnda kitabýn "mütevazý" diyebileceðimiz boyutlarý, (azýmsanmayacak bir kýsmý çizimlerden oluþan 178 sayfa) Troçki ve Troçkizmin anlaþýlmasý için gereken daha detaylý bir çalýþmanýn ortaya konulmasýný da engellemiþ. Söz konusu eksikliðin ise birden fazla yanlýþ okumaya sebep olmasý mümkün. Bu boyutlara sahip bir kitabýn, örneðin Ekim Devrimi'ne giden tarihsel süreci olmasý gerektiði aðýrlýkta ele alamadýðý açýk ve bu durumun devrim sürecinde Troçki'nin oynadýðý tartýþmasýz rolün yeterince anlaþýlamamasý riskini taþýdýðý ortada. Yine benzer biçimde Stalin ve Stalinist bürokrasinin yönetimi ele geçirmeleri ile ilgili yaþanan sürecin kýsa anlatýmý ve bu süreçte Troçki'nin pasif kaldýðý yönündeki eleþtiri de, fazlasýyla tarihsel karakterlere baðlý idealist bir tarih yazýmýnýn izlerini taþýyor gibi gözükmekte. Özellikle Ekim Devrimi açýsýndan önemi yadsýnamayacak bir devrimci olan Önder Troçki'nin, ayný zamanda, birbirinden çok farklý alanlarda kalem oynatmýþ (kitapta da yer aldýðý gibi Troçki'nin lakabý uzun yýllar 'Pero - kalem' olmuþtur) yetkin bir teorisyen olduðu da göz önüne alýndýðýnda, kitapta Troçki'nin görüþ ve teorilerinin yalnýzca çok küçük bir bölümüne yer ayrýlabilmiþ. Kitabýn boyutlarý açýsýndan pek de mümkün olmayan ayrýntýlý bir Troçki anlatýmý, belki de yapýlan alýntýlarda bizzat Troçki'nin yazdýklarýna daha fazla yer ayrýlmasý ile derinleþtirilebilirdi. Son olarak, Tarýk Ali'nin yazmýþ olduðu giriþ ve sonuç yazýlarýnda yer alan; "egemen Marksist ortodoksluðun eleþtirmeni olarak Troçki" algýlamasýnýn eksikliði ve Troçkizm ile 20. ve 21. yüzyýlda iþçi Sýnýfý mücadelesi iliþkisinin (gerek tarihsel gerekse öngörüler baðlamýnda) yeterince ele alýnamadýðýný da söylemek gerekebilir. Kitaba iliþkin bunca eleþtiriden sonra ise, Türkçe literatürde Troçki ve Troçkizm'e verilmesi gereken önemin çok uzaðýnda olduðumuzu da göz önünde bulundurarak, kitabýn yerinde bir çabaya iþaret etiðini söylememiz gerek. Eksikliklerine raðmen, özellikle "yeni baþlayanlar için" öneriyoruz…


Ýþçinin Yolu

Sincan Anýlarý Merhaba Yoldaþlar, 1 Nisan'daki Tekel iþçilerinin eyleminde polisin ablukasýný yarmak için hamle yaparken gözaltýna alýndým. Ýyi bir dayak yedikten sonra gözaltý aracýna götürüldüm. Yaklaþýk 45 dakika gözaltý aracýnda tutuldum. Bu sýrada fiziki iþkenceye maruz kaldým. Onlar tekme atarken "emekçilere özgürlük, kahrolsun burjuva diktatörlük" ve "insanlýk onuru iþkenceyi yenecek" sloganlarýný attým. 45 dakika sonra beni resmi gözaltý iþlemi yapmadan serbest býrakmak istediler. O sýrada yoldan geçen tanýdýðým bir sendika baþkanýný gördüm ve ona "Beni gözaltýna aldýlar" diye seslendim. O da olaya müdahale edip hemen avukat çaðýrdý. Bana ulaþmaya çalýþan ve polisten gözaltýna alýnan yok cevabý alan yoldaþlara haber verilmesi üzerine Ýþçinin Yolu okuru olan avukat yoldaþým da geldi. Polisle resmi gözaltý iþlemi yapmalarý için tartýþtý, çünkü resmi gözaltýnda olsam beni adli týbba götüreceklerdi. Fakat bana iþkence yaptýklarý için bunu göze alamadýlar. Biz de hemen avukat yoldaþla hastaneye gidip darp izleri için rapor aldýk. Kaburgalarým, böbreklerim ve kafam ciddi zedelenmiþti. Hastaneden raporu aldýktan sonraki gün polis hakkýnda suç duyurusunda bulunmak için savcýlýða gittik. Bu sýrada kimliðimden hakkýmda arama olup olmadýðýna baktýlar ve daha önceden Diyarbakýr'da yargýlandýðým bir dosyamdan kaynaklý hakkýmda yakalama kararý olduðu anlaþýldý. Bunun üzerine beni bir süre adliye karakolunda tuttuktan sonra Sincan 1 No'lu F tipi cezaevine götürdüler. Cezaevine giriþte polis iþlemleri bitirip, cezaevi idaresine teslim ettikten sonra, üzerimde sadece iç çamaþýrý kalacak þekilde soyarak aramaya kalktýlar. Bunun üzerine ben de "onursuz aramaya son" diyerek direniþe geçtim. Bunun sonucunda fiziki iþkence gördüm. Ondan sonra zorla soyularak arandým. Daha sonra 3 kiþilik odaya götürüldüm. Sincan'da kaldýðým sürece çok aðýr tecrit koþullarýnda kaldým. Her gün saat 14.00'da "Önder Lenin Troçki Hedef Sovyetler" ve "Yaþasýn Sürekli Devrim Hareketimiz" sloganlarýmýzý haykýrdým. Yoldaþlarýmýn bana gönderdiði dýþarýda toplatýlmasý olmayan dergilerime el konuldu ve dergilerim yok edildi. 22 Nisan da sabah ansýzýn gelerek bana hadi sevke gidiyorsun denilerek apar topar sevk arabasýna bindirildim. Sevk arabasýnýn havalandýrma penceresi dahi yoktu. Bana yemek dahi vermeden 15 saat yol götürdüler. 23 Nisan sabahý saat 07.10'da Diyarbakýr D Tipi cezaevine teslim ettiler. Burada beni alýp daracýk bir hücreye kapattýlar. Hücrede olay çýkardým ve bunun neticesinde beni 3 kiþilik bir odaya verdiler. Ben 4. olduðumdan kaynaklý odada yerde yattým. Orda 9 gün kaldýktan sonra mahkemeye çýktým ve tahliye oldum. Bu baskýlar asla beni yýldýramayacak. Yaþasýn Sürekli Devrim Hareketi!

Ýstanbul'dan Ýþçinin Yolu okuru bir emekçi

15

Okurlarimizdan... Merhaba yoldaþlar, Ben Ýkitelli'den Ýþçinin Yolu gazetesi okuru bir iþçiyim. Yaklaþýk 10 yýl önce memleketimden Ýstanbul'a taþýndým. O günden beri deri sektöründe iþçi olarak çalýþmaktayým. Bu süre boyunca baþýmdan pek çok olay geçti ve iþçilerin sömürü sisteminde yaþadýðý sýnýfsal çeliþkilere birebir tanýk oldum. Sizlere daha önceki iþyerimi anlatmak istiyorum. Bundan önce çalýþtýðým iþyerinde sabah 08.00'da iþbaþý yapýlýyordu ve bu saatten 19.00'a kadar mesaimiz vardý. Çalýþma gerçekten çok yoðun ve yorucu oluyordu. Bunun dýþýnda ise sürekli malý yetiþmek için fazla mesailerle sabahladýðýmýz oldu. Mesai karþýlýðýnda aldýðýmýz ücret, maaþlarýmýza ekleniyordu ama hem maaþlarýmýz hem de günlerce sabahlamamýzýn karþýlýðý olan fazla mesailer karþýlýðýnda üç kuruþ para geçiyordu elimize. Çoðu gün bu mesailer yüzünden iþyerinde, farelerin cirit attýðý derilerin içinde uyuduðumuz oldu. Bazen eve sadece haftanýn bir günü gelebiliyordum. Bu çalýþma koþullarýnda ayný zamanda sigortasýz çalýþtýrýlýyorduk. 100 kiþilik iþyerinde sigortalý olan 10-15 kiþi vardý. Bunlar da patronun akrabalarý, ustabaþlarý veya þeflerdi. Bana da sigorta yaptýklarýný söylediler. Ama sonradan sadece giriþ yaptýklarý, hiç prim yatýrmadýklarý ortaya çýktý. Yine bu iþyerinde patron bir süre sonra cumartesi günleri öðlen 13'ten akþam 17'ye kadar ücretsiz çalýþmayý bize dayatmaya çalýþtý. Çalýþmayan çekip gider dedi. Ýþçi arkadaþlarla biraraya geldik ve konuþtuk. Pek çoðumuz patronun angaryasýný kabul etmeyelim dedik. Sadece patronun akrabasý olan 10-15 kiþi kendi maaþlarý yüksek olduðu için sessiz kalýp, sustular. Bu iþyerinde maaþlarýmýza senede bir kere, çok düþük oranda zam yapýyorlardý. Ýþçi arkadaþlarla toplanýp patronla görüþmeye gittik ve bu þartlarda çalýþmayacaðýz dedik. Patron hepimizi iþten atýp yeni iþçi almaya çalýþýnca iþyerini iþgal ettik. Görüþme talebiyle bize gelen patron, bizi ýrksal ve mezhepsel ayrýmlarý kullanarak bölmeye çalýþtý. Bu oyuna gelmedik ama bazý arkadaþlar geçim durumunu sebep göstererek çalýþmaya döndü. Bu nedenle bölündük ve haklarýmýzý alamadýk. Bunun nedenini aramýzda uzun süreli ve daha sýký baðlar kurulamamasýna baðlýyorum. Yoksa birlikte davranabilirdik. Ben bu olay nedeniyle iþten ayrýldým ama hiç piþman deðilim. Çünkü önemli olan iþyerindeki birlikteliktir. Böyle kölelik koþullarýnda iþçileri sömürmek isteyen patron çok! Þimdi de Ýkitelli-Ayma Koop'ta deri finisaj-baský yapan küçük ölçekli bir imalathanede çalýþýyorum. Senelerdir bu iþte deneyim kazandýðým için çalýþma koþullarým eskisinden daha iyi. Ama sömürü hep ayný sömürü. Küçük iþletmede de sürekli patronla ve müþterilerle yüz göz olmak zorunda kalýyorum. Ýþçinin Yolu gazetesini sömürüye karþý iþçilerin ve ezilenlerin yanýnda olduðu için okumaya baþladým. Ve bu yolda birlikte yürümenin gerekli olduðunu fark ettim. Ýþçi sýnýfý için umudu içinde barýndýran gazetemizin, mücadelemizi ve kararlýlýðýmýzý gerçekçi bir þekilde yansýttýðýna inanýyorum. Bütün yoldaþlarýma ve Ýþçinin Yolu okurlarýna içten selamlar. Zincirlerimiz kýracaðýmýz günlerin umuduyla iþçi kardeþlerim, Eylem alanlarýný dolduralým!

Ýstanbul Ýkitelli’den Ýþçinin Yolu okuru bir iþçi Merhaba yoldaþlar, Saðlýk alaný; kapitalizmin sýnýr tanýmaz vahþetinin, insanýn doðasýna ve akla aykýrýlýðýnýn en açýk biçimde gözlenebildiði ve insanlýk âlemine eþitsizliðin kendisini belki de en acý bir þekilde hissettirdiði alandýr. Ýnsanýn en doðal hakký olan "saðlýklý yaþama hakkýnýn" bir pazarlýk konusu olduðunu ve patron konumundaki devletin ya da saðlýk patronlarýnýn lütfuna baðlý olduðunu görüyoruz, yaþýyoruz. Düþük ücretlerin ve iþsizliklerin cenderesinde sýkýþýp kalmýþ yaþam mücadelesi vermeye çalýþan iþçi ve emekçi halkýn çoðunluðu oluþturduðu ülkemizde de saðlýk hizmetlerinin ve politikalarýnýn yetersizliði ve keþmekeþliði tüm çýplaklýðýyla günbegün tepemizde kýlýcýný biliyor. Kamu saðlýk yatýrýmlarý ve reformlarý yýllar içinde artsa da halkýmýzýn saðlýk ihtiyaçlarýný karþýlamaktan uzak ve bu açýk kamu hastanelerinin çökertilip, özel teþviklerle yükseltilen özel saðlýk yatýrýmlarý sonucu özel hastanelerle, özel muayenehanelerle bir seçenek oluþturulup doldurulmaya çalýþýlýyor. Genel Saðlýk Sigortasý herkesin sigorta kapsamýna sokulmasý; altýnda yatan esas þey, halkýmýzýn cebinden daha fazla para çekmek; kendi hakký olan bir hizmeti almak için cebinden para ödemeye zorla ikna edilmesidir. Her hastanede her bölümde her muayene için deðiþen miktarlarda paranýn alýnmasý da, bu sürecin yeni yetme sömürü aracýdýr. Bir týp öðrencisi olarak þunu söyleyebilirim ki bugün hekimler hem ilaç firmalarýnýn çýkarlarý için hem de özel hastanelerin "müþteri-hastalarý" için bir araçtan öte bir anlam taþýmamaktadýrlar. Saðlýkta ilacýn önemli bir yeri vardýr. Ýlacýn hasta insanlar için vazgeçilmez olmasý, çoðu zaman hayati öneme sahip bir deðer olmasý, ilaç firmalarýný kaçýnýlmaz olarak silah sanayisinden sonra en karlý ikinci sektör konumuna getirmiþtir. Ýlaç firmalarý daha çok kar getirecek uzun süreli hastalýklarýn tedavisine yönelik ilaç geliþtirirler. Daha az kar getirecek, nispeten daha basit ve ucuz olan ve kýsa süreli hastalýklarýn tedavileri için kullanýlabilecek ilaç geliþtirmemeye çalýþýrlar. Daha çok az geliþmiþ ülkelerde ve yoksul halkta görülen verem, paraziter hastalýklara yönelik geliþtirilen ilaçlar çok sýnýrlýdýr. Zaten yoksul halkýn bu ilaçlara ödeyecek parasý dahi yoktur. Son yýllarda þiþmanlýk, kellik, yüz kýrýþýklýklarý, cinsel iktidarsýzlýk vb. daha az önem arz eden ama bol para kazandýran hususlarda daha çok ilacýn geliþtirilmiþ olmasý da þaþýrtýcý olmasa gerek. Ýlaç þirketlerinin bir ilaç için milyar dolar harcayýp bunun birkaç katý kadar reklama yatýrým yapmalarý hem kendi amaçlarýný hem de kendilerinin birer halkasý olan tüm dünyadaki saðlýk kurum ve kuruluþlarýnýn nihai amacýný gözler önüne sermektedir ve bizler de onlarýn müþterilerinden ötesi deðiliz. Baþta týp olmak üzere tüm bilimlerdeki, yabancýlaþmaya koþut olarak saðlýk alanýnýn piyasalaþmasýnýn yýkýcý sonuçlarýný hep birlikte yaþýyoruz ve dur demediðimiz sürece yaþamaya devam edeceðiz. Paramýz yoksa açlýða, hastalýða mahkûm olacaðýz týpký devasa karlarla büyüyen ve arþa yükselen tekelleþen çok uluslu ilaç firmalarýnýn ve güzide saðlýk kuruluþlarýnýn gözleri önünde Afrika kýtasýndaki ve dünyanýn diðer sömürülen ve az geliþmiþ etiketli bölgelerindeki milyonlar gibi. Sonuç olarak, Kapitalizm Saðlýða Zararlýdýr! Ankara'dan Ýþçinin Yolu okuru bir týp öðrencisi


Iscinin yolu Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Emre Baþer Yayýn Türü: Yerel süreli, aylýk Sayý: 8 Mayýs 2010 Fiyatý: 1 TL Yayýn Ýdare Adresi: Þahintepe Mah. 642. Sok. No:30/A Mamak/ANKARA Tel: 0312 3910420 Baský:Yön Matbaacýlýk- Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1. Kat No: 366 Topkapý/Ýstanbul Tel: 0 212 5446634

“Ülkedeki tüm öðretmen açýðýnýn; kadrolu, güvenceli istihdamla kapatýlmasýna kadar mücadelemize devam edeceðiz.” ÝÞÇÝNÝN YOLU: Mücadeleye nasýl baþladýnýz; örgütlenme fikri nasýl doðdu? AYÖP-1: 2009'un Aðustos ayýnda net olarak baþladý. Daha öncesinde 2009 KPSS' sinde yaþanan kopya skandalýnýn arkasýndan 12 Temmuz'da yapýlan basýn açýklamasýyla biraraya gelmeye baþladýk; ama örgütlü bir yapý olduðu söylenemez bunun. Ýnternet üzerinden haberleþmelerle yürüyordu. Bu duruma bir þekilde müdahale etmemiz gerekiyordu. 3-5 arkadaþ yine internet üzerinden duyurusunu yapýp Aðustos'ta 3 günlük bir açlýk grevi düzenlediler. Örgütlenme sürecimiz böyle baþladý. ÝÞÇÝNÝN YOLU: AYÖP'ün birçok ilde faaliyetinin olduðunu biliyoruz. Farklý illerde yaþayan arkadaþlarla nasýl baðlantý kuruyorsunuz? AYÖP-1: Ankara'da bulunan ve yürütme iþiyle ilgilenen arkadaþlar koordinasyonu saðlýyorlar. Herhangi bir ilin yeni örgütlenmesi sýrasýnda gereken tüm ihtiyaçlarýn karþýlanmasý için ben þahsi olarak ilgileniyorum. Yapýlmasý gerekenleri anlatýyorum, mali yardýmýmýz oluyor. Bunun dýþýnda Ankara'da çoðu arkadaþ hemen hemen her konuda farklý illerle iletiþim kurmaya çalýþýyor. AYÖP-2: Ve 30'a yakýn ilde örgütlüyüz. ÝÞÇÝNÝN YOLU: Mücadelenin baþýnda ve ilerleyen süreçte Eðitim-Sen'in takýndýðý tutum nasýldý? Destek verme konusunda geri kaldýklarýný gördük. Siz ne düþünüyorsunuz? AYÖP-2: AYÖP olarak bizim belli ilkelerimiz ve mücadelemiz var. Taleplerimizin arasýnda ücretli öðretmenliðin bitmesi, kadrolu ve güvenceli atama var. Bu taleplerimiz doðrultusunda bize yaklaþan bütün sendikalarýn, örgütlerin, sivil toplum örgütlerinin desteklerinden dolayý yanýmýzda olmalarýnda bir problem yok. Eðitim-Sen konusunda, çoðu ilde birlikte iþ yapýyoruz. Bürolarýný kullandýðýmýz illerde var; Ankara dahil. Ancak sendikalardan, sadece Eðitim-Sen'le alakalý deðil sanýrým, Türkiye'de ki bütün sendikalarla alakalý, gereken yardýmý göremiyoruz. En baþtan beri þunu söylüyorduk; biz baþlattýk bu hareketi; ama güvencesiz öðretmenliðin mücadelesini aslýnda Eðitim-Sen'in ya da diðer eðitim sendikalarýnýn baþlatmasý gerekiyordu. AYÖP onlarýn ayýbýndan doðan bir þey. Yani onlar böyle bir mücadeleyi sahiplenmediði için bizler kendi mücadelemizi verir duruma geldik ve AYÖP'ü oluþturduk. ÝÞÇÝNÝN YOLU: 17 Nisan'da alanlarda yerinizi aldýnýz. Daha önce de farklý eylemlikleriniz olmuþtu. Bundan sonrasý için planlarýnýz nelerdir, mücadelenizi geniþletmek adýna ne yapmayý düþünüyorsunuz? AYÖP-1: 1 Mayýs'ta alana çýkma planýmýz var; fakat netlik kazanmadý. Ýnternet üzerinden de görüþmeleri sürüyor. Ama kiþisel olarak ben, 1 Mayýs'ta var gücümüzle Taksim'de olmalýyýz diyorum. ÝÞÇÝNÝN YOLU: Þu an yaklaþýk 327.000 kiþilik bir potansiyeliniz var. Son dönemde sýk sýk intihar haberleri duyar olduk. Bu duruma sebep olan yaþam koþullarýnýzdan, çalýþma þartlarýndan bahsedebilir misiniz? AYÖP-1: Öncelikle ücretli öðretmenlerden bahsetmemiz gerekiyor. Ýþsizlerden sonra en maðdur durumda olanlar onlar. Bu insanlar aylýk 300-600 TL arasýnda maaþ alýyorlar. Sigortalarý yarým ay yatýyor, en fazla 15 gün yani. Bunun dýþýnda tedavi olmak için 2 ayýn dolmasýný beklemek zorundalar. Tamamen bir güvencesizlik var. Hiçbir iþ güvenceleri yok. Biri gelir yerlerine çýkartýlýrlar. Ya da herhangi bir müdürün, Ýlçe Milli Eðitim'den birinin bir tanýdýðý çok rahat yerine sokulabilir. Maalesef hiçbir hak iddia edemiyorlar. Ders baþýna 5 tl gibi bir ücret alýyorlar. Bu içler acýsý bir durum; kadrolu bir öðretmenin yaptýðý iþin aynýsýný yapýp, ayný saat kadar derse girip çeyreði kadar maaþ alýyorlar. Sözleþmeli öðretmenlere gelince, aslýnda onlarýn da pek bir iþ güvencesi yok. Çünkü bu süreç bize gösteriyor ki bir güvencesizleþtirme, güvencesiz çalýþtýrma politikasý eðitimde gerçekleþtirilmek istenen durum. Artýk kadrolu istihdamýn ve sözleþmeli istihdamýn ne düzeyde olduðunu görüyoruz. Daha çok bir sözleþmeli istihdama yatýrým yapýlýyor. Ýnsanlara daha az hak arama alaný tanýmaya çalýþýyorlar belki. Belki de biraz daha gücün ellerinde olmasýný istiyorlar. Biz zaten sözleþmelileri kendimizden ayrý görmüyoruz, onlardan da yanýmýzda olmalarýný bekliyoruz. AYÖP-2: Ücretli öðretmenliði yasa dýþý olarak görüyoruz. Biz çalýþma hakkýmýzý istiyoruz. Bu kadar iþsiz öðretmen varken, bu iktidar öðretmenler üzerinden rant saðlýyorken bunu ihlal edemezler. Ýþsiz öðretmenler KPSS dershanelerine gidiyorlar yýllarca. Ve artýk ÖSS dershaneleri kapanýyor, KPSS dershaneleri açýlýyor. Ücretli öðretmenlikte eþit iþe eþit ücret yasasý ihlal ediliyor. Yani ayný þartlarda çalýþýyor

sunuz, nöbet bile tutuyorsunuz, bütün sýnavlarý siz yapýyorsunuz; ama bir kadrolu öðretmen gibi maaþ alamýyorsunuz, güvenceniz yok. Ücretli öðretmeni devlet, kadrolu ya da sözleþmeli öðretmen bulamadýðýnda tasarruf amacýyla yerleþtiriyor. Ama devlet ne kadrolu ne de sözleþmeli öðretmen atýyor. Dolayýsýyla o bize þu an açýkladýklarý "Boþ kadromuz yok." ; o kadrolarý ücretli öðretmenlerle doldurmalarýndan kaynaklanýyor. Dýþarýda kalanlar, ücretli öðretmenlik yapmayanlar, dershanelerde öðretmenlik yapmaya çalýþýyorlar. Dershanelerdeki çok büyük bir sömürü. Yani, 1-2 sene maaþ almýyorsun sadece þunu diyorlar sana:"Biz seni deniyoruz, sana bir þeyler öðretiyoruz.". 1 sene sonra iþten atýyorlar; tekrar bir iþsiz öðretmen alýyorlar. Yani süreç þunu gösteriyor aslýnda: bu iþsizlikten, iþsiz öðretmenlerden, tüm iþsizlerden kapitalist sistemin nasýl yararlandýðýný ve bu iþleyiþin nasýl olduðunu. Dýþarýda kalan dershanede de iþ bulamayan öðretmenlerse ne iþ bulursa yapýyorlar. 30 yaþýna gelip aileden para almak zorunda olmak kötü bir durum. ÝÞÇÝNÝN YOLU: Son dönemde iþçi direniþlerine sýklýkla tanýk oluyoruz. Çemen, Marmaray, Son olarak da Tekel iþçileri mücadeleleriyle büyük ses getirdi. Biz emekçilerin bu tarz bir mücadelesinin baþarýya ulaþabilmesi için direniþlerin biraraya gelmesi gerektiðini düþünüyoruz. AYÖP bu konuda önemli bir potansiyel. Direniþlerle yan yana gelme konusunda neler yapýlýyor? AYÖP-1: Tekel iþçilerinin direniþi sýrasýnda pek çok kez yanlarýndaydýk. 31 Ocak'ta yaptýðýmýz mitingden sonra bütün AYÖP olarak Tekel iþçilerinin çadýrlarýna gittik destek amacýyla. Benim gördüðüm kendini güvende sanan ama hiç de güvende olamayan bir iþçi kesimi var. Tekel iþçilerinin mücadelesinden biraz feyiz alýnýp topyekûn bir hareketlenme baþlatmak gerekiyor. AYÖP'ün bu konuda yapabileceði tam anlamýyla destek sunmak. AYÖP-2: Ortadaki bu iþsizliðin bir parçasý da iþsiz öðretmenler. Tekel'deki 4-C sömürüsüne baktýðýmýzda bunun ücretli öðretmenlere de uygulanan bir madde olduðunu görüyoruz. Dolayýsýyla Tekel iþçileriyle birleþeceðimiz bir argüman da 4-C'ye karþý mücadeledir. Þu anda bizim yapabileceðimiz yan yana durmak. Biz emek mücadelesi veriyorsak belli noktalarda mutlaka biraraya gelmemiz gerekiyor. ÝÞÇÝNÝN YOLU: Mücadeleniz ciddi bir ses getirdi. Hatta atama yapmak zorunda kaldýlar. Son olarak 40 bin kiþilik bir ek kadro açacaklarýný söylüyorlar. Mücadele de kararlýlýk ortaya konduðu zaman kazanýmlar kaçýnýlmaz oluyor. Siz ne düþünüyorsunuz? AYÖP-1: Pes etmememiz gerektiðini düþünüyoruz. En son 31 Ocak mitinginden öncede bizim 2 tane merkezi eylemimiz oldu, iyi katýlýmlar vardý. O dönemde çok fazla getirileri olmamýþtý bize. En büyük getirisi Nimet Çubukçu ile bir görüþme ayarlamak olmuþtu. Yaptýðýmýz merkezi mitingden sonra bir baktýk Tayyip Erdoðan mecliste diline doladý bizi. Yapýlacak 40 bin kiþilik atamanýn sýfýrdan olacaðýný söylüyorlar ki son yýllara bakýldýðýnda çok iddialý bir rakam. Biz buna kapýlýp, kazandýk geri çekilelim diye bir þey düþünmeyiz. Bu sayý 100 bin olsa da düþünmeyiz bunu. Çünkü son araþtýrmalara göre Türkiye'de bugün 316 bin öðretmen açýðý var. MEB'in kendi iç denetim raporlarýna göre rakam 136 bin. Bu sayýya ücretli öðretmenler dâhil deðil. Ücretli öðretmenlere biz istihdam yaptýk sýnýfta dersler boþ geçmiyor gözüyle bakýyorlar. Ülkedeki tüm öðretmen açýðýnýn; kadrolu, güvenceli istihdamla kapatýlmasýna kadar biz mücadelemize devam edeceðiz. Biz bunun peþindeyiz. Açýklanan 40 bin rakamý bir kazaným; ama en büyük kazaným tabii ki her arkadaþýmýzýn güvenceli atamasýyla gerçekleþecektir. AYÖP-2: Tayyip Erdoðan "öðretmen olamayanlar birliði" olarak mecliste bizden bahsetmiþti. Aslýnda bunu bir kazaným olarak görüyoruz. Onlarý rahatsýz ettik çünkü. Erdoðan "Sýnavla oluyor bu iþler, çalýþýn yapýn."diyor. Çalýþýnca olmuyor; KPSS'de birinci olan arkadaþýmýz atanamadý. Kadro açýlmadý çünkü. Adaletsiz bir daðýtým sistemi bu. Bunun dýþýnda, iþsizlik çok büyük bir sorun ve biz de bu sorunun bir bileþeniyiz. Bu sebeple basýnýn da ilgisi yoðun oluyor. Basýnda da yer alýp sesimizi duyuruyoruz. Geleceðe yönelik olarak þunu söyleyeceðim. 1 Mayýs tabii ki bizim için önemli bir tarih. Onun dýþýnda 26 Mayýs'ta ki grevle ilgili de bir düþüncemiz var. Biz de ücretli öðretmenler olarak iþ býrakmayý düþünüyoruz. O gün bizde alanlarda olacaðýmýzý söylüyoruz. 10 Temmuz'da KPSS var. Sýnavýn ardýndan Türkiye bizi daha iyi tanýyacak. Öðretmenlik mesleði için çok þeyi deðiþtireceðiz ve deðerlerimize sahip çýkacaðýz.

ww w.bo l se vik. org


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.