Iscininyolu16

Page 1

Fiyatý: 1 TL Ýþçi Düþmaný AKP Emek Cephesinden Gereken Cevabý Almalýdýr sayfa 2

ý ð ý l n a m þ ü D Emek ! z a G Tam

Alarm Hali CHP’yi Ne Kadar Sola Sürükleyebilir Gözüktü sayfa 3

Zapatistalar

EMEKÇÝLER SAVUNMAYA!

sayfa 4

Patronlarýn Korkulu Rüyasý: Ýþçilerin Örgütlenmesi sayfa 7

Türkiye’de 68 Kasýrgasý sayfa 10

KÜLTÜR-S SANAT Devrimci Deðerlerimizden Elinizi Çekin! sayfa 14

Çalkalanan Avrupa ve Sýnýf Mücadelesinde Son Durum sayfa 12

Üniversiteler Saldýrý Altýnda

Kürt Sorununda Süreç Ývmeleniyor

Türkiye'de gündem uzunca bir süre öðrenci eylemleri ve buna karþý gösterilen polis þiddetiyle þekillendi. Toplumda öðrencilerin hareketlenmesi herkesin aklýnda bir acaba sorusu oluþturdu. Düzenin sözcülerinden, solcusuna, sosyal demokratýna kadar herkes yeni bir 68 dalgasýnýn mümkün olup olmadýðýný tartýþmaya koyuldu.

Sorunun tek gerçek çözümü Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkýnýn tanýnmasýndan geçer. Burjuva rejimse bunu asla gerçekleþtiremeyecektir. Halklarýn gerçek kardeþliði konusunda görev iþçi sýnýfýna düþmektedir. Sýnýf bilinçli iþçiler Kürt halký üzerindeki her türlü þoven baskýya karþý çýkmalý, bu süreçte Kürtlere yönelecek faþist linççi güruhlara karþý omuz omuza mücadele vermelidirler.

sayfa 8

sayfa 9


2

Ýþçinin Yolu

YENÝ HAYAT YENÝ HAYAT

-

Ýþçi Düþmaný AKP Emek Cephesinden Gereken Cevabý Almalýdýr Geçtiðimiz süreçte AKP'yi zora sokan, demokrasi havarisi pozlarýnýn foyasýný açýða çýkaran ve toplumsal olarak büyük sempati toplayan öðrenci eylemleri büyük tartýþmalarý da beraberinde getirdi. AKP'nin yýpranmasýndan büyük öfke duyan sol liberallerden muhafazakarlara kadar türlü türlü unsurlar bu eylemlere nefret kustular. Kimi nefretini Ergenekoncular, faþistler diyerek açýktan; kimileri ise eylemlerde baþý çeken unsurlarýn Kemalist oryantasyonlarýndan faydalanarak eylemlerin topyekun askeri-sivil bürokrasinin hizmetinde olduðu ithamlarýyla gizliden kustu. Ancak nasýl ifade olunursa olunsun bu kanadýn ortak derdi AKP'nin yýpranmasý. Kemalist damardan beslenen farklý farklý sol gruplarýn laikçi ve ulusalcý reflekslerini, muhalifliði salt AKP karþýtlýðýna indirgeyen tutumlarýný defalarca mahkum ettik ve burada bir kez daha edelim. Ama sol liberaller gibi, AKP'yi esirgeyecek de deðiliz. Unutulmamalýdýr ki karþýmýzda neoliberal saldýrýlarýn ihtiraslý uygulayýcýsý, ultra saldýrgan, iþçi düþmaný bir hükümet bulunuyor. AKP iktidarýnýn iþçi hareketine karþý ne kadar tahammülsüz olduðunu Tekel direniþinden, 1 Mayýs Taksim gösterilerinden ve daha birçoðundan yaþayarak gördük. Dolayýsýyla demokrasi martavallarýnýn iþçi sýnýfý ve diðer yoksul kesimler için gerçek mahiyetini konuþmaya dahi gerek yoktur. Ýþçi sýnýfý kendisine bu kadar amansýzca saldýran bir iktidara karþý harekete geçmezse bu ülkede demokrasi iþçi sýnýfýnýn atomize olduðu çýplak bir sömürü cennetinde ne kadar olabilirse ancak o kadar olur. Biz de diyoruz ki böyle bir demokrasiyi alýn da baþýnýza çalýn. Farklý Süreç Farklý Söylemler Referandum sonrasýndaki süreçte egemen sýnýflar arasý çatýþmada yeni bir aþamaya gelindiðini daha önce ifade etmiþtik. Bu çerçevede, devrimcilerin vurgularýnda bir takým deðiþikliklere gitmesi þart görünüyor. Egemen sýnýf arasýndaki çatýþmada iki taraftan da baðýmsýz bir çizgi izlemek baþlý baþýna büyük özen gerektiren bir iþtir. Eleþtirilerdeki vurgunun bir tarafa doðru fazla ya da eksik kaçmasý sizi hiç de olmak istemediðiniz yerlere götürebilir. Diðer taraftan eleþtirilerin hakim ve güçlü olana doðru belirli ölçülerde yoðunlaþmasý politikanýn bir gereðidir. Dolayýsýyla sosyalist hareket yeni süreçte siyasi söylemlerde AKP'yi daha çok hedeflemesi gerekmektedir. Kökleri çok eskilere dayanan güçlü ulusalcý yanýlsamalara karþý devrimci Marksizmin enternasyonalist damarýný her daim canlý tutulmalýdýr, diðer taraftan bununla çeliþmeyen bir durum var o da AKP'ye sýnýf eksenli bir karþý koyuþun bu dönemin ciddi bir görevi olarak karþýmýza çýktýðýdýr.

Katil Bulundu: SEL! 9 Eylül 2010 yýlýnda yoðun yaðmur yaðýþý sonrasýnda Ýstanbul'da büyük bir sel felaketi gerçekleþmiþti. Özellikle iþçi sýnýfýnýn yoðunlaþtýðý bölgeler olan Ýkitelli-Halkalý-Baðcýlar bölgesinde büyük hasarlar meydana gelmiþti. Selin bilançosu 38 ölü idi! Yoksullukla birleþmiþ felaket manzaralarý bir yana hepimizin hafýzasýna kazýnan bir olay vardý ki insan hayatýnýn bir patron gözünde ne kadar deðerli olduðunun ispatý idi. 8 kadýn iþçinin bir yük minibüsünde boðularak ölmesi olayýndan bahsediyoruz. Pencereleri olmadýðýndan acil bir durumda tehlike arz edebileceðinden içinde insan taþýnmasý yasak olan yük minibüsünde mesaiye taþýnan 8 kadýn iþçi, sel sularýnýn minibüsün içine dolmasý sonucu boðularak can vermiþti. Olaydan sonra þirket sahibi ve sorumlu idari müdür tutuklanmýþtý. Haklarýnda "taksirle birden fazla kiþinin ölümüne neden olma" suçundan 15 yýla kadar hapisleri istenen üç kiþinin davasý 22 Aralýk'ta görüldü. Þirket sahibi ve sorumlu idari müdürün tutuksuz yargýlanmasýna karar verildi ve baþka bir suçlu bulundu; sel! Evet, mahkeme seli asli, sanýklarý da tali suçlu olarak tanýmladý. Ve sanýk avukatýnýn kazanýn asli unsurunun sel olmasýndan kaynaklý önceden önlem alýnamayacaðý ifadesini kabul etti. Üstüne üstlük neredeyse ölen iþçileri suçlu gösterecek bir ifade daha yer aldý mahkemede; "kadýn iþçiler iþyerine vardýðý sýrada kabaran sularý görmüþ ve ayaklarý ýslanmasýn diye inmek için tereddüt etmiþlerdi. Hemen akabinde büyük bir su kütlesi arabanýn içine dolarak kapýnýn kapanmasýna neden olmuþtu." Bu ifadeler üzerine tutuklu sanýklarýn tahliyesine karar veren mahkeme davayý erteledi. Dava sonunda sektör temsilcisinin dava çýkýþýnda yaptýðý açýklamada "kararýn tutuklu sanýklar, Pameks çalýþanlarý ve selde hayatýný kaybedenlerin aileleri açýsýndan olumlu bir geliþme olduðunu" iddia etti. Þaþýrtýcý olmayacak bir þekilde adaletin terazisinde yine insan hayatý deðil para aðýr bastý.

KESK'e baðlý Birleþik Taþýmacýlýk BTS Ýstanbul 2 Nolu Þube Genel Kurulu Yapýldý genel bir karþý koyuþa ihtiyaç Çalýþanlarý Sendikasý (BTS)'nin duyduðu vurgulandý. Bu havacýlýk alanýnda çalýþan kamu çerçevede gelecek mücadele etkisinden bahsedildi. Ayrýca geçmiþ dönemde her emekçileri içinde örgütlü Ýstanbul 2 Nolu þubesinin havaalanýnda örgütlenme çalýþmalarýný güçlendirmek sürecinde gerek sosyal haklarý elde etmenin gerekse 5. Olaðan Genel Kurulu 25 Aralýk tarihinde yapýldý. özelleþtirmeye karþý durmanýn yolunun örgütlü için örgütlenme gezilerinin eksik kaldýðýna dikkat Genel Kurul sürecinde geçmiþ dönemde yürütülen olmaktan ve kolektif bir karþý koyuþa yaþama çekilerek önümüzdeki süreçte bu eksiðin de giderilörgütlenme çalýþmalarýnýn bir deðerlendirilmesinin geçirebilmekten geçtiðinin bilinciyle BTS olarak mesiyle örgütlülüðün daha güçlenileceðine vurgu yaný sýra ertesi gün devam eden toplantýda gelecek havacýlýk sektöründe örgütlülüðün yapýldý. döneme dair hedef ve projeler de ele alýndý. Genel Kurul ile sonrasýnda temsilcilerle gerçekleþti- güçlendirilmesinin gerekliliði dile getirildi. Deðerlendirmelerde BTS'nin havacýlýk alanýnda rilen toplantýda yapýlan konuþmalarda örgütlülüðü artýrdýðýna dem vurulurken bunun da 4 havaalanýnýn satýlmasý çalýþmalarýyla ancak yoðun bir emeðin ürünü olduðu ifade edildi. hýzlanacak bir özelleþtirme süreci Merzifon, Antakya ve Diyarbakýr havaalanlarýnda dolayýsýyla gelecek dönemin çetin bir BTS'nin yetkili sendika olduðu ve dünya hava dönem olacaðý ve havacýlýk sektöründe trafiðinin önemli meydanlarýndan biri olan Ýstanbul çalýþan her birimin maaþ farklarýyla, Atatürk Havalimaný'nda da üye sayýsýnýn diðer sosyal haklarla, çalýþma koþullarýyla sendikalarý geçtiði ve yakýn zamanda yetkili sendika yaratýlmaya çalýþýlan her türlü bölünolunacaðýnýn beklendiði belirtildi. Bu baþarýda müþlüðü aþarak ortak bir örgütlü mücadeörgütlenme çalýþmalarý kadar kurumda personelin lenin parçasý olmadan bu saldýrýnýn yaþadýðý sorunlara yönelik yürütülen kampanya ve püskürtülmesinin mümkün olamayacaðý mücadelelerin(Atatürk Havalimaný'nda geçmiþ ifade edildi. Özelleþtirme saldýrýsýnýn dönemde kreþ talebiyle yürütülen kampanya ile Türkiye emek güçlerinin ortak sorunu itfaiye çalýþanlarýnýn 4'lü nöbete geçmesi için verilen olduðu ve bu saldýrýya karþý mücadelenin mücadele sonucunda bu talebin kazanýlmasý gibi) de yerelde o ya da bu kurumun ötesinde


Ýþçinin Yolu

3

Kurultay Iþýðýnda - Alarm Hali CHP'yi Ne Kadar Sola Sürükleyebilir Gözüktü Kemal Kýlýçdaroðlu'nun CHP'nin baþýna geçmesi geniþ kesimlerde heyecan dalgasý Kemal Kýlýçdaroðlu'nun CHP'nin baþýna geçmesi geniþ kesimlerde heyecan dalgasý yaratmýþtý. Heyecan dalgasýnýn motoru, CHP'nin sola doðru kaymasý beklentisiydi. Kýlýçdaroðlu'nun emekçilerden dem vurmasý, kitlelere "canlar, yoldaþlar" þeklinde hitap etmesi, yoksul halkýn hoþuna gidecekler demeçlerde bulunmasý "Halkçý Kemal" mitini mi yaratacaktý? Son CHP kurultayýnda açýlan Che'li Kýlýçdaroðlu posteri tabanda bu yönde bir beklentinin güçlü olduðunu gösteriyor. Akýllarda hala 1970'lerdeki Karaoðlan "efsanesi" var belli ki. Bülent Ecevit'in 70'lerde emekçi hareketini kötürüm kýlmaya dönük politikalarýnýn gerçek mahiyetinin anlaþýlamamýþ olduðu buradan da bellidir. Bu ise sosyalist solun baþarýsýzlýðýnýn bir göstergesi aslýnda. Bülent Ecevit, iþçi hareketlerine iktidarda olduðu süre boyunca tehditler savurmuþ, sol örgütlere yönelik amansýz bir düþmanlýk beslemiþ ve neticede sol hareketi CHP bünyesinde soðurmuþ ve düzen sýnýrlarý içerisinde tutmayý bilmiþ bir kiþidir. Sosyalist hareketin yetersizliði de bu konuda epey belirleyici olmuþtur, bu ayrý bir konu. Ama özellikle 16 Mart 1978'de düzenlenen katliamýn ardýndan baþlayan faþizme ihtar eylemlerini durdurmak konusunda Ecevit'in çabalarý o dönem faþist hareketi ipten almýþtý. Diðer taraftan CHP'yi o dönemde sola kaymak zorunda býrakan yaygýn bir emekçi hareketi vardý. CHP bir anlamda 1970'lerde düzenin bekasý için sola doðru yer deðiþtirmiþti. CHP'yi son dönemki deðiþime zorlayan þey neydi peki? Bu, CHP'nin seçim kazanmak zorunda olmasýyla alakalý bir þey. "Atý alan Üsküdar'ý geçiyor, AKP ilerliyor" aceleceliði CHP'yi seçim kazanmak basýncýyla karþý karþýya býrakýyor. Zira AKP'yi durduracak bütün güçler (ordu dahil) saf dýþý edilmiþti. Bu yüzden CHP kanadý açýsýndan AKP'yi durdurmanýn tek formülü seçim zaferidir. Seçim zaferi içinse CHP'nin Baykal çizgisinden kopmasý gerekiyordu. Bu iþlem, perde gerisindeki 1978 yýlýnda egemenlerin ülkücü faþistler taþeronluðunda örgütlediði Maraþ katliamý ilk kez bu yýl Maraþ'ta protesto edilmek istendi. Maraþ katliamý iki gün sürmüþ, 111 kiþi katledilmiþ, evler yaðmalanmýþ ve süreci sadece izleyen devlet ancak

karanlýk süreçlerin neticesinde Baykal'ýn tasfiyesi ile gerçekleþti. Kürt sorununda yumuþandý, türban tartýþmalarýnda geri adým atýldý ve elitistcumhuriyetçi söylemden uzaklaþýldý. Ýþte, sol retorik de bu noktada, seçim kazanma noktasýnda devreye giriyor. Zira, memlekette çok geniþ yoksul halk tabakalarý mevcut. Buralara yönelik emekçiiþçi-köylü vurgusu yaparsak, AKP'yi yolsuzluk ve yoksulluk çeliþkisinden yakalarsak oylarýmýzý arttýrýrýz hesabý yapýlýyor. Gelgelelim 1970'lerde CHP'yi sola kaymaya mecbur býrakan iþçi hareketinin geliþimi þimdilerde mevcut deðil. Ýþçi sýnýfýndan basýnç gelmediði oranda CHP'nin solculaþmasý Kýlýçdaroðlu'nun kimi retorikleri kullanmasýndan baþka bir anlam taþýmýyor. Bunun yerine seçim sürecinde her kesime oynarým, herkesle iyi iliþkilerim olsun popülist tavrý, CHP politikasýnýn esasý haline geldi. Baykal'ýn ya da Sav'ýn etkisi nedeniyle Kýlýçdaroðlu'nun istediði þekilde hareket edemediði düþünülüyordu ama iþte, sonuçlar ortada. Kýlýçdaroðlu'nun Baykal'dan sonra Sav'ý da etkisizleþtirdiði, son CHP kurultayýnýn ardýndan Kýlýçdaroðlu'nun kendisinin hazýrladýðý parti meclisi ve MYK listesi durumu açýkça ortaya koyuyor. Örnek vermek gerekirse Hurþit Güneþ gibi bir piyasacý, þimdilerde dünya çapýnda büyük kriz yaþayan iþçi düþmaný ekonomi modelinin yýlmaz savunucusu olan birisi, kurultayýn ardýndan CHP MYK üyeliðine seçildi. Olur ya CHP hazirandaki seçimleri kazanýrsa Hurþit Güneþ CHP'nin ekonomiden sorumlu müstakbel bakaný olacak. Ve savunduðu neoliberal politikalarla CHP emekten yana olacak. Bizden buna inanmamýzý beklemeyin. Mesele MYK ve parti meclisi üyelikleriyle sýnýrlý deðil. TÜSÝAD ile iyi iliþkiler kuruluyor, ABD'ye

karþý bir çift söz edilmiyor, iþ adamlarý partinin yönetim organlarýna seçiliyor, tarikatlara göz kýrpýlýyor, bir yandan da Kemalist duyarlýlýklar göz önünde bulunduruluyor… En son geliþme CHP Ýzmir örgütünün evlerdeki dini sohbetlere katýlacaðýnýn ilan edilmesiydi. Aslýnda Sarýgül bu çizginin kiþiliðe bürünmüþ haliydi. Her türden cemaatlerle sýcak iliþkileri olan, belediye kaynaklarý ile bu iliþkileri finanse eden, kýrmýzý çizgileri olmayan, kapitalist çevrelerle düþüp kalkýp ayný zamanda sosyalist gruplara bile yeri geldiðinde yardýmda bulunan bu zihniyet aslýnda Kýlýçdaroðlu'nun politikasýnýn da esas özelliðidir. Yerel seçimler öncesi çarþaf açýlýmýna imza atan Gürsel Tekin bu politikanýn kilit ismi, dolayýsýyla CHP'nin de kilit ismi durumunda. Kýlýçdaroðlu, buna iþçi emekçi, yoksul edebiyatýný da ekliyor, o kadar. Ne de olsa Türkiye artýk bir ucuz emek cenneti, yoksul on milyonlar Kýlýçdaroðlu için "bir umuttur" diyebilir. Emek söylemi oy avcýlýðýndan pek öteye gidemiyor, bu çok açýk, durum ortada. Seçim yaklaþýrken kurultayda bir parça deðinilen Cem Uzanvari bir sürü vaat de bu "emek" söylemine eklenecek ve yeni CHP son þeklini alacak. Seçimlerde (seçim ittifaklarý gerçekleþmezse) bu þekille AKP alt edilmeye çalýþýlacak. Çok zor görünüyor, ama öyle olmasaydý da CHP ve sol iliþkisinin mahiyeti budur. Partinin Kemalist damarýnýn da hala etkili olmasý ayrý bir konu. Baykal'ýn ekibinden Bihlun Tamaylýgil'in parti genel sekreterliðine getirilmesi ulusalcý kanadýn etkisini gösteriyor. Bunlarla da ilgili olarak, Kýlýçdaroðlu sola kayýyoruz, devrimcileþiyoruz görüntüsünü yaymaya çalýþýrken Kürt kelimesini dahi aðzýna alamýyor ve kendisi de Kürt olan birisi olarak komik duruma düþüyor. Gerisini siz düþünün. Kýsacasý, on milyonlarca yoksul emekçiye sol retorik kullanarak mavi boncuk daðýtýladursun CHP'nin solculaþmasýnýn doðal sýnýrlarýnýn ne kadar dar olduðu gün yüzüne çýkmýþ oluyor.

sonucunda polis biber gazý ve ses bombasý kullanmaya baþladý. Birkaç faþist gözaltýna alýndý. Olay sýrasýnda Maraþ olaylarýný baþlatan ses bombasýný sinemaya atan Ökkeþ (aslen Kenger) Þendiller "Ökkeþ Þendiler irtibat bürosu"nun camýndan yaklaþýk 15 kiþiyle meydaný izliyordu. Sokaða saldýðý faþistlerini uzun süre izleyen Ökkeþ Þendiller, yargýlama sýrasýnda katliamý baþlatan provokasyonu yaptýðýný itiraf etmiþ olmasýna raðmen uzun süren yargýlama sürecinden sonra davadan beraat etmiþti. Dýþarýya çýkýnca eli kanlý bir baþka faþist olan Muhsin Yazýcýoðlu ile birlikte BBP'yi kurmuþ hatta Maraþ'tan milletvekili seçilmiþti. Maraþ katliamýný gerçekleþtirenler o gün de oradaydý ve anmayý baþka bir katliama çevirmek istiyorlardý. Ancak bini aþkýn Alevi de oradaydý katliamý lanetlemek için. Egemenlerin katlettiði canlarý anmak için toplanacak nice binlerimiz var; o binler egemenlerin kanlý eli olan faþistleri döktükleri kanda boðacak güçtedir.

Maraþ Katliamý Protestosunda Provokasyon

katliamýn bitiþine doðru müdahale edip sýkýyönetim ilan etmiþti. Maraþ katliamý aracýlýðýyla darbe koþullarýný hazýrlayan yolda büyük bir adým atýlmýþtý. Bu yýl 19 Aralýk'ta Maraþ’ta Alevi Bektaþi

Federasyonu tarafýndan organize edilen katliam protestosunda yaklaþýk bin kiþi vardý. Ancak açýklamasý sona ermek üzereyken 100 kiþilik faþist güruh sloganlar atarak kitleye doðru yürümeye baþladý. Daha sonra baþka bir istikametten daha büyük sayýda bir faþist grubu ortaya çýkarak baþka bir yönden kitleye doðru harekete geçti. Bozkurt iþaretleriyle "burasý Maraþ buradan çýkýþ yok" sloganlarý atan faþistleri polis uzun süre seyretti. Faþistlerin meydana girmeye çalýþmasý


4

Ýþçinin Yolu

Isci Universitesi Ýþçi Sýnýfýnýn Ýlk Uluslararasý Örgütlenmesi: Birinci Enternasyonal

Kapitalizmin geliþimi, tarihte kendisinden önce var olan sýnýflý toplumlara karþý evrensel çýkarlara sahip yeni bir sýnýfýn, proletaryanýn temellerini attý. Proletarya yani iþçi sýnýfý kolektif gücünden gelen farklýlýðý, uluslararasý olarak birleþebilme potansiyeline sahip bir sýnýf olmasýndan kaynaklý olarak 18. yüzyýldan itibaren dönemin devrimci akýmlarýn ilgi alanýna yerleþmekte gecikmedi. Ancak, onun sýnýfsal konumundan kaynaklý devrimci gücünü harekete geçirebilecek, bilimsel sosyalizme inanmýþ liderlerin içerisinde yer aldýðý ilk uluslararasý örgütlenme Birinci Enternasyonal oldu. Birinci Enternasyonal, esasýnda Avrupa'da 1848 devrimlerine örgütlü bir þekilde yön vermek için Avrupa'da yayýlan Komünist Birlik gibi uluslararasý örgütlenmelerin yarattýðý birikim üzerinden kuruldu. Birinci Enternasyonal'in kuruluþuna önderlik eden, ayný zamanda bilimsel sosyalizmin kuramcýlarý olan Marks ve Engels 1848 devrimlerinde Avrupa'nýn geliþmiþ ülkelerinde yeni devrimler bekliyorlardý. Ancak, beklentileri boþa çýktý ve devrimlerin yenilgisinin üzerinden tüm Avrupa'da bir gericilik dalgasý baþladý. Bu süreç 1860'lý yýllara kadar devam etti. 1860'lý yýllara gelindiðinde Avrupa'da yeni bir sýnýf mücadelesi dalgasý patlak verdi. Britanya ve Fransa'da daha önceden kurulmuþ bulunan sendikal örgütlenmeler hýzlý bir geliþim gösterdiler. Benzeri bir örgütsel atýlým, Almanya'da Ferdinand Lassalle tarafýndan kurulan ve ilk kitlesel iþçi örgütü olan Alman Ýþçileri Genel Sendikasý (ADAV) tarafýndan da gerçekleþtirildi. 1863'de Rus Çarlýðýna karþý ayaklanan Polonya iþçileri ve Amerikan Ýç Savaþý'nda Kuzey'in desteklenmesi gibi durumlar iþçi sýnýfýnýn uluslararasý örgütlenme gereksinimini ortaya çýkardý. Bu geliþim ilk olarak Birinci Enternasyonal'in önceli olan Uluslararasý Ýþçiler Birliði (IWMA) kurulmasýyla sonuçlandý. 28 Eylül 1864'te ilk kongresini düzenleyen enternasyonalin birçok metnini ve çaðrýsýný kaleme alan Marks ve Engels örgütün tartýþmasýz önderleri haline geldiler. Ancak, Birinci Enternasyonal bileþim olarak oldukça heterojen bir yapýya sahipti. Örgüt esasýnda Fourier ve Cabet gibi ütopyacý sosyalistlerden, Proudhon, Bakunin gibi anarþistlere, Blanqui gibi komploculardan, Mazzini gibi Ýtalyan Birliðini savunan yurtseverlere, Ýngiliz sendikacýlara kadar pek çok akýmý içerisinde barýndýrýyordu. Ancak, örgüte tartýþmasýz rengini veren Marks ve Engels'in yönlendirmeleriydi. Ýlerleyen süreçte, bu durum enternasyonalin birarada kalabilmesinin koþullarýný tamamen ortadan kaldýracak ve örgüt içi çekiþmeleri artýracaktý. Fakat ilk beþ yýlýnda Birinci Enternasyonal Avrupa'da yükselen iþçi sýnýfý hareketi içerisinde hatýrý sayýlýr bir baþarý elde etti. Ýlk büyük etki 1866'da Londra'daki terzilerin eylemleri sýrasýnda yaþandý. Terzilerin grevini kýrmak için grev kýrýcýlarýn kullanýlmasýna karþý hareket baþlatan Enternasyonal üyeleri bunda etkili oldular ve sendikal hareket içerisinde güçlerini artýrdýlar. Bu eylemlilikler dalga dalga diðer Avrupa ülkelerine de sýçradý. Enternasyonal için en kritik dönüm noktalarýndan birisi 1871 yýlýndaki Parisli iþçi ve emekçilerin silahlý bir ayaklanmayla kurduklarý komün oldu. Baþlangýçta enternasyonal üyelerinin komün üzerinde belirgin bir etkileri olmasa da, komünün burjuvazinin saldýrýlarýna karþý korunmasý konusunda harekete geçildi. Ancak, komünün düþüþü engellenemedi. Paris Komünü özellikle proletarya diktatörlüðünün ve iþçi sýnýfýna önderlik edecek bir partinin neden gerekli olduðu

ZAPATÝSTALAR NAFTA(Kuzey Amerika Ticaret Anlaþmasý)'nýn yürürlüðe girdiði 1 Ocak 1994'te Meksika'nýn güneydoðu eyaleti Chiapas'ta 7 merkez belediye baþkanlýðýnýn iþgal edilerek baþlatýlan bir ayaklanma bir anda dünya kamuoyunda bütün gözleri Meksika'ya çevirip geniþ kesimlerin büyük ilgi ve desteðini üzerine çekerken diðer yandan da yeni bir örgütlenmeyi tüm dünyaya tanýttý: EZLN(Zapatista Ulusal Kurtuluþ Ordusu). Chiapas eyaletinin San Cristobal de las Casas kentinde baþlayan isyan hafif makineli silahlar, tüfekler ve hatta tahta tüfeklerle örgütlenmiþti; ancak karþýsýnda hýzla ABD'nin bölgedeki en önemli müttefiklerinden Meksika devletinin aðýr silahlarýný bulmasý sonucu düzen güçleri tarafýndan bir kaç gün içinde bine yakýn insan çatýþmalarda katledildi. Dünya çapýnda Meksika devletine karþý yoðun protestolar geliþtirildi, bu protestolar sonucu Chiapas'ýn Katolik piskoposu Samuel Ruiz'in arabuluculuðunda 12. gün ateþkes ilan edildi. Zapatistalar halkýn yoksulluk yaþamasýna neden olan arazi sahiplerinin iþgal ettikleri topraklarýn halka iade edilmesi, topraklarýn adil bir þekilde paylaþtýrýlmasý, her türden ayrýmcýlýða son verilmesi ve Meksika'nýn demokratikleþmesi yöndeki talepleri ile yola çýkmýþlardý. Ateþkes sonrasýnda yapýlan görüþmelerde bu talepler doðrultusunda hükümetin hiçbir somut adýma yanaþmamasý üzerine Zapatistalar görüþmelerden çekildi. Sonrasýnda yapýlan barýþ görüþmeleri sonucunda 1996 Þubat'ýnda imzalanan San Andres anlaþmasýnda ilk defa Meksika halklarýnýn haklarý ve kültürü tanýndý, Chiapas için özerklik ve sosyal reformlarla ilgili somut kararlar alýndýysa da uygulamalar çok güdük kaldý. Bir yanda barýþ görüþmeleri sürdüren Meksika egemenleri diðer yandan da Chiapas'da baskýlarý artýrýyor, paramiliter güçler kurup EZLN militanlarýna ve halka saldýrýyor; bu güçler aracýlýðýyla faili meçhul cinayetler örgütlüyor, köyleri boþaltýyordu. Buna karþýlýk EZLN, Meksika halklarýnýn desteðini devlete karþý baský gücü olarak kullansa da mücadelesinin çapýný geniþleteceðine daha çok Chiapas bölgesine kendini hapsetti. Meksika Devrimi'nin önderlerinden Emiliano Zapata'nýn açtýðý yolun devamcýsý ve 500 yýldan fazladýr devam eden sömürü ve zulme karþý Mayalarýn isyanýnýn sesi olarak yola çýkan EZLN hareketi ve baþlattýklarý ayaklanma, özellikle de Doðu Bloku'nun çözüldüðü, sol hareketlerin büyük darbe yediði koþullarda büyük bir etki yarattý. Ancak dünyada yaratýlan bu etkinin altý bir türlü dolmadý. Meksika hükümeti ile yapýlan San Andres anlaþmasý uygulanmasa da Zapatistalar iktidar hedefinden uzak bir þekilde kendilerini internet üzerinde fikirlerini dünyaya yaymak, yeni bir siyasal kültür yaratmak için yazýnsal faaliyet ve Chiapas eyaletine sýkýþmýþ özerklik uygulamasýyla sýnýrladýlar. Ayaklanmanýn baþladýðý 1994'ten bu yana geçen 17 yýlda Chiapas'ýn Lacandon ormanlarýndaki yerliler direniþlerine devam ediyorlarsa da Meksika devletinin aðýr kuþatmasý altýnda yaþamlarýna devam ediyorlar. Köylerinde hala su, elektrik yok; hala çocuklarý nadiren ilköðretim ötesinde eðitim alýyor. Kýsacasý 17 yýllýk mücadele tarihine raðmen yola çýkýlan hedef, "daha iyi bir dünya" konusunda çok da yol alýnmýþ deðil. Meksika'nýn uzak bir köþesindeki bu hareket politik bir alternatifi sembolize etse de izole edilmiþ ve kuþatýlmýþ haliyle bir paradoksu da yansýtýyor. 1994'ten bugüne baþladýklarý nokta olan Chiapas eyaletinin (ki Meksika nüfusunun yaklaþýk 30'da biri kadarýný barýndýran ) sýnýrlarýnýn dýþýna çýkýlamadý. Her ne kadar Zapatista hareketi post-modern devrim söylemleriyle kimi aydýnlarca el üstünde tutulsa, internet aracýlýðýyla fikirlerini, siyasal kültürlerini dünyanýn dört bir yanýna yaydýklarý için alkýþlansa ve otonom örgütlenme tarzlarýyla desteklenseler de askeri bir iþgal çemberinin ortasýnda haklarý için yola çýktýðý halka yeni bir dünyanýn kapýsýný aralayamayan bir hareketin gittiði yolun doðru yol mu olduðu üzerine düþünülmesi gerek.

konusunda hem Marks ve Engels'e hem de onlardan sonraki Marksist kuþaðýn en önemli temsilcisi Lenin'e zengin deneyimler saðladý. Komünün düþüþünün ardýndan tüm Avrupa'yý yaygýn bir gericilik dalgasý kapladý. Enternasyonal bir yandan baskýlar diðer yandan iç çekiþmeler nedeniyle fiilen iþlemez hale gelince, küçük burjuva akýmlarýn kontrolüne geçmemesi için önce merkezi New York'a taþýndý, arkasýndan feshedildi. Birinci Enternasyonal ne gerçek bir iþçi enternasyonali olarak, ne de bilimsel sosyalizm bayraðýný bir bütün halinde taþýyan bir örgütlenme olarak tarihteki yerini aldý. Ýçerisindeki bahsettiðimiz farklýlýklar mücadele içerisinde ciddi anlayýþ farklýlýklarýný doðuruyordu. Ancak, þurasý bir gerçek ki Birinci Enternasyonal "Bütün Dünyanýn Ýþçileri Birleþiniz!" sloganýný geleceðe taþýmasý ile devrimlerin sarstýðý ve komünizm heyulasýnýn tüm Avrupa'yý kucaklamasý için verdiði mücadeleyle gelecekteki mücadelelerin ufkunu açan bir mirasa sahiptir.


Ýþçi Üniversitesi

Ýþçinin Yolu

5

AVRUPA NEREYE? BÝRLÝÐÝ NEREYE? 2010 yýlý Avrupa'da kapitalizmin krizinin derinden hissedildiði, Avrupa Birliði'nin zor günler geçirdiði, "Euro sistemi"nin onbirinci yýlýnda çöküþ aþamasýna geldiði, krizin yükünün kemer sýkma politikalarýyla emekçilere, yoksullara, göçmenlere, öðrencilere vs. bindirilmeye çalýþýldýðý ve belki de bu politikalara direniþle birlikte yükselecek bir isyan dalgasýnýn baþladýðý bir yýl olarak tarihe not düþülecek. AB'nin krizi ve toparlanma çabalarý daha çok konuþulacak. Biz güncel geliþmeler ýþýðýnda AB'nin ne anlama geldiðini ve onun etrafýnda yaratýlan efsaneleri bir kez daha hatýrlayýp, AB nereye gidiyor anlamaya çalýþalým. Geçtiðimiz günlerde Almanya Baþbakaný Merkel "Euro sistemi"nin derin bir krizde olduðunu, gerekirse bu sistemden çekilecekleri tehdidini savurmuþtu. Yunanistan, Ýrlanda, Ýspanya'da yaþanan borç krizleri, 2010'da AB'nin baþlýca gündemiydi ve bu ülkelere yapýlacak mali yardýmlar, Avrupa'nýn ekonomik istikrara kavuþturulmasý, siyasi bütünleþmenin ilerletilmesi gibi sorunlarla boðuþup durdular. Aralýk ayýnda, AB ekonomisinin kalbi Almanya'nýn merkezde yer aldýðý, Fransa ve Ýngiltere'nin de Almanya'yla uzlaþmasý ile, Avrupa'yý "kurtaracak" bir istikrar mekanizmasý oluþturuldu. Böylece Almanya'nýn AB içindeki hegemonik konumunu pekiþtirdiði görüldü. AB'nin siyasi bütünleþmesinin gerçekleþip gerçekleþemeyeceði hep tartýþýlageldi. "Küreselleþme" ve "ulus-ötesileþme" argümanlarýnýn bombardýmaný altýna girdiðimiz 90'larda AB ne de güzel bir örnekti.

93'te Avrupa Birliði adýný alan ekonomik topluluk içine yeni ülkeleri de alarak ne de güzel bir "ulus-ötesi" birlik örneði sunmuþtu

dünyaya. Ekonomik birlik geliþtikçe geliþiyor, Euro sistemi kuruluyor ve siyasi bütünleþmeye doðru koþar adým yol alýnýyordu. Derken KRÝZ! Nereden de çýktý bu kriz þimdi? Krizle birlikte derinlere saklanmýþ bazý gerçekler gün yüzüne çýkmaya baþladý. AB içindeki motor güçler, Almanya-Fransa, AB'yi ekonomik ve siyasi olarak kendi merkezlerinde þekillendirme yolunda yoðun bir çaba harcýyorlar bugün. Bu da küreselleþme, ulus-ötesileþme martavallarýna tokadý yapýþtýrýyor. Oysa Almanya-Fransa ulusdevletleri ta en baþýndan, 1950 senesinde Avrupa Kömür ve Çelik Birliði'ni kurarlarken, kendi aralarýndaki çatýþmayla birlikte, emperyalist bir güç odaðý yaratabilmek adýna bu iþe giriþtiler. "Aman küreselleþelim!" ya da "Avrupa demokrasisinin gücünü gösterelim!" diye deðil. Bunu akýldan çýkarmamak gerekiyor. ABD'den aldýklarý destekle, ABD'nin Soðuk Savaþ stratejileri çerçevesinde kendi kontrolünde bir Avrupa oluþturma projesine alternatif olarak kuruldu Almanya-Fransa ortaklýðý. Avrupa'da ekonomik

HAKLARIMIZ ÝÞÇÝNÝN ÝÞ GÖRMEKTEN KAÇINMA HAKKI Ýþi nedeniyle saðlýðý ve güvenliði tehlikeye düþen iþçinin haklarý nelerdir? (4857 sayýlý Ýþ Yasasý 83. madde)

Ýþçi, iþyerinde saðlýðýný ve güvenliðini tehdit eden yakýn, acil ve hayati bir tehlike ortaya çýkmýþsa bu durumu iþyerindeki "iþ saðlýðý ve güvenliði kurulu"na bildirebilir. Bu kurulun bulunmadýðý iþyerlerinde ise baþvurusunu iþveren veya vekiline yapar. Ýþçinin baþvurusu üzerine kurul, yoksa da iþveren veya vekili durumu tutanakla tespit edip kararýný ayný gün yazýlý olarak iþçiye bildirmek zorundadýr. Eðer iþçinin talebi gibi karar verilirse;

geliþme rayýna oturdukça, dünya deðiþtikçe, Avrupa Birliði, AlmanyaFransa merkezli emperyalist bir güç olarak yerini aldý tarih sahnesinde. 90'larda Soðuk Savaþ'ýn sona ermesi ve yeni bir sermaye birikim modelinin -neoliberalizmin- hegemonyasý baðlamýnda yeniden þekillendi ve geniþledi bu birlik. Ve bugünkü krizle yeni þekiller arayýþýnda yoluna devam ediyor. Özetle, Avrupa Birliði her zaman Almanya- Fransa'nýn çekirdeðini oluþturduðu emperyalist bir güç oluþturma projesinin adýydý. Bu projede Birliðe dahil olan ve olmaya çalýþan diðerlerinin Almanya-Fransa için yarattýðý çeliþkiler, özünde uluslararasý kapitalist güçlerin, eþitsiz güç iliþkilerinin yarattýðý çeliþkiler, ayrýca incelenmeyi gerektirmekle birlikte sürecin kaçýnýlmaz bir unsurudur. AB bu çeliþkilerle bir bütün oluþturan emperyalist bir güçtür. Böyle olmak zorundadýr. Kapitalizmin temelinde yer alan sermaye iliþkisinin, ondan ayrýlmaz olan sýnýf

çatýþmalarýnýn, sermayenin uluslararasýlaþmasý süreci boyunca yeniden farklý biçimlerde (örneðin uluslar-arasý çatýþmalar olarak) üretilmesi kaçýnýlmazdýr çünkü. Daha net olarak, kapitalizm bir dünya sistemidir; ama sýnýflara ve

yani kurul veya iþveren ya da vekili iþ saðlýðý ve güvenliðini tehlikeye sokan bir durum olduðunu ve bunun için gerekli önlemlerin alýnacaðýný iþçiye bildirirse, iþçi, alýnmasý gereken önlemler alýnýncaya kadar çalýþmaktan kaçýnabilir. Ýþçinin çalýþmadýðý bu dönemde ücret ve diðer haklarý saklýdýr. Yani, bu sürelerde iþçinin ücreti ve diðer haklarý ödenir. Önlem alýnmasýna karar verildiði halde bu karar iþveren tarafýndan uygulanmýyorsa, iþçinin altý iþ günü içinde saðlýk sebeplerine dayanarak iþ sözleþmesini derhal feshetme yoluna gitmesi ve kýdem tazminatý dahil tüm alacaklarýný iþverenden istemesi mümkündür. Ýþçinin baþvurusu üzerine, önlem alýnmasý gereken bir durum bulunmadýðý bildirilmiþ ya da önlem alýnmasýna karar verilerek birtakým önlemler alýnmýþ, ancak bu önlemler yetersiz kalmýþ ise; iþçi Bölge Çalýþma Müdürlüðü'ne baþvurmalý ya da mahkem

uluslara bölünmüþ bir dünyanýn sistemidir. Bu çeliþki, AB'nin de temel çeliþkisidir. Son sözü de Avrupa demokrasisi ve onun etrafýnda yaratýlan mitler için söyleyelim. Tayyip demokrasisi ne kadar demokrasiyse, özünde AB demokrasisi de o kadardýr. Avrupa'da demokratik haklar ve özgürlükler alanýnýn Türkiye'den daha geniþ olduðunu inkar etmiyoruz. Ancak aradaki fark niceliðe iliþkindir. Özünde ayný demokrasinin, kapitalizmin demokrasisinin farklý düzeyleridir. Sermayenin demokrasisi kendine demokrasidir, daha fazlasý asla deðil. AB kapitalistleri fýrsatýný bulduklarýnda, tarihsel, sosyal þartlar elverdiðinde, politik ortam buna elveriþli olduðunda emeðe, özgürlüklere, temel haklara saldýrmaktan bir an bile geri durmaz. Avrupa'da demokrasinin ve özgürlüklerin geliþkinlik düzeyi, bu coðrafyada verilen sýnýf mücadelelerinden, emekçilerin, devrimcilerin, sosyalistlerin verdiði mücadele en temele yerleþtirilmeden düþünülemez. Avrupa'da ekonomik geliþkinliðin, zenginliðin bir sonucu olarak refahýn ve demokrasinin geliþtiði düpedüz yalandýr, yalanýn daniskasýdýr. Ekonomik geliþme eþittir refah artý demokrasi yalaný, Avrupa emekçi sýnýflarýnýn çarpýþarak elde ettiði kazanýmlarý, sýnýf mücadelesinin önemini örtbas etme giriþimidir. Son olarak, bugün kriz koþullarýnda, Avrupa'nýn gýpta edilen demokrasisi emekçilere daha fazla saldýrmanýn yollarýný aramaktadýr ve geleceðin düðümünü tüm dünyada emeðe saldýran "demokrasilerle" emekçiler arasýndaki sýnýf mücadelesi çözecektir.

eye baþvurarak durumu tespit ettirmelidir. Ýþçinin, belirtilen iþ býrakma veya fesih hakkýný herhangi bir tespit olmadan kullanmamasý doðru olacaktýr. Ýþçinin, saðlýðýný ve güvenliðini tehlikeye sokan durum, iþ saðlýðý ve güvenliði kurulu, iþveren, vekili, Bölge Çalýþma Müdürlüðü ya da mahkeme tarafýndan tespit edildikten sonra iþ býrakma ve gerekirse fesih haklarýný kullanmasý olasý bir hak kaybýný önleyecektir. Söz konusu tehlikenin birden çok iþçiye yönelik olmasý durumunda belirtilen baþvurularý birlikte yapmalarý, iþ býrakma ve hatta fesih haklarýný da birlikte kullanmalarý uygun olacaktýr.


6

Ýþçinin Yolu

Mucadele Gunlugu 25 Kasým'da Ýzmir'e baðlý Buca Belediyesi'nde baþlayan direniþ birinci ayýný doldurmak üzere. Belediye iþlerini yürüten taþeronda çalýþan iþçiler, güvencesiz ve aðýr çalýþma koþullarýna karþý örgütlenmek-sendikalaþmak için bir süredir uðraþ içindeler. 4 Kasým günü taþeron sistemindeki çalýþma koþullarýna ve iþten çýkarmalarýn pervasýzlýðýna karþý Buca belediyesi önünde yapýlan basýn açýklamasý tüm sürecin tetikleyicisi oldu. Basýn açýklamasý sonrasý baský ve tehditler artmýþ, sendikalaþmaya çalýþan iþçileri korkutmak adýna Batýgül Tunç isimli arkadaþ, belediye yönetimi tarafýndan uzak bir bölgeye sürülmüþ ve bir süre sonra da iþten çýkartýlmýþtýr. Ýþten çýkartma sebebi ise "Belediye ile taþeronu karþý karþýya getirmek" olarak bildirilmiþtir. CHP'li belediye baþkaný ve yönetim tarafýndan daha fazla iþçi kýyýmý yapýlacaðýna dair tehditler devam ederken iþçiler önemli bir cesaret örneði gösterdiler. Batýgül Tunç tüm tehditlere raðmen 25 Kasým günü belediye önünde basýn açýklamasý yaptý ve oturma eylemine geçti. Taþeronda çalýþmaya devam eden iþçilerin de katýldýðý basýn açýklamasýndan sonra 6 iþçi de Tunç ile beraber oturmaya baþladý. Bugünlerde özellikle popülist söylemlerle iþçi dostu gözüken CHP ve tabii ki onun pratikte uygulayýcýsý Buca belediyesi, Tunç'a destek veren 6 iþçiyi de iþten çýkardý. Þu anda 7 iþçinin ve onlarca destekçisinin yürüttüðü direniþ küçük bir ilçeden bütün ülkeye yayýlan þanlý bir tarih yazýyor. CHP, Buca Ýlçe Binasýnýn Ýþgali 8 Aralýk'ta Kýlýçdaroðlu'nun Buca'yý ziyaret edeceði biliniyordu. Kýlýçdaroðlu gelince her þey çözülecek diyen bazý belediye meclisi üyeleri iþçileri sürekli durduruyordu. Kýlýçdaroðlu ilçeye gelmeden sabahýn erken saatlerinde iþçilerin direniþ alaný polis ablukasýna alýndý. Emniyet tarafýndan sürekli uyarýlan iþçiler, havaalanýna karþýlamaya ve sorunlarýný dillendirmeye giderlerken polis tarafýndan takip edildi. Havaalanýna

BUCA: Ýþgal, Direniþ, Çatýþma girmeden durduruldular ve Kýlýçdaroðlu'nun yanýna bile yaklaþamadýlar. Kýlýçdaroðlu iþçilerle görüþmediði gibi, sendikalarla yaptýðý toplantýda sorulan sorulara cevap bile vermedi. Bu olay sonrasý öfkeleri had safhaya varan iþçiler ertesi gün erken saatlerde CHP Buca ilçe binasýna git-

tiler. CHP yönetiminden birileriyle görüþmek isteyen iþçiler, dýþarý çýkartýlmaya çalýþýlýnca bina kapýlarýný kapatýp CHP binasýný iþgal ettiler. Ýþgal sonrasý kapýyý kýran CHP yönetimi, polisleri içeri alarak iþçilere saldýrmalarýna izin vermiþtir. Ýçeri giren polis, iþçileri aðýr þekilde darp etmiþ ve Batýgül Tunç'un bayýlmasýna neden olmuþtur. Ýþgal sonrasý gözaltýna alýnan iþçiler ve destekçileri bir süre sonra serbest býrakýlýp ertesi gün basýn açýklamasý yaparak durumu protesto etmiþlerdir. Direniþin Etkisi Yaygýnlaþtýkça CHP'li Belediye Saldýrganlaþýyor! Direniþin 15. gününde yaþanan iþgal sonrasý hem

Asgari Ücrete Karþý Yürüyüþ Sermaye adýna AKP, krizin faturasýný emek cephesine kesmeye devam ediyor. Son günlerde gündemde olan torba yasa, asgari ücret zammý, öðrencilere uygulanan polis þiddeti aslýnda önümüzdeki tablonun birkaç detayý. Sistem kendisini adýna "kriz" denilen sarsýntýlardan koruyamýyor. Her sarsýntýnýn üstesinden de ancak daha çok, yýðýnlar halinde emekçiyi altýna alýp ezerek gelebiliyor; bir sonraki depremde daha çoklarýný yutuncaya kadar ayakta kalabilmek için. AKP döneminde iþsizliðin 5 milyonu bulduðunu, taþeronlaþmanýn yaygýnlaþtýðýný, iþçilerin daha kolay pazarlanabilir bir meta olmasýnýn önündeki engellerin teker teker kaldýrýldýðýný biliyoruz. Emekçilere vurulan son darbe ise asgari ücret zammý. TÜÝK'in bile açýklamasý, tek bir iþçinin ihtiyaç duyacaðý asgari ücretin 899,10 TL olduðu yönünde. Oysaki Asgari Ücret Tespit Komisyonu hayatýný iþyerine gömüp çoluk çocuða ekmek götürmeye çalýþan iþçiye %4 zammý reva görüyor. Bu zamla birlikte asgari ücret 590 TL oluyor. Tabi ki bizim hayatýmýzdan çalýp kendilerininkine katan sermaye

direniþin kararlýlýðý hem de desteklerin büyüklüðü artmýþtýr. UPS direniþindeki iþçilerin, devrimci kurumlarýn, Büyükþehir Belediye iþçilerinin, üniversite öðrencilerinin, Buca belediyesinde çalýþan park ve bahçe iþçilerinin de sürekli destekte olduðu direniþ alanýnýn etkisi CHP'li belediyeyi kýþkýrtmýþtýr. Ýlk günden beri belediye önüne çadýr kurmaya izin vermeyen polis ve yönetim, iþbirliði içerisinde iþçileri sokakta yatýrmaktaydý. Havalarýn soðumasý ile beraber çadýr kurmanýn zorunluluk haline gelmesiyle iþçiler, 14 Aralýk günü çadýr kurmak için belediye önüne malzeme getirdiler. Belediye zabýta müdürü, özel güvenlik elemanlarý ve polisler "çadýr kuramazsýnýz" bahanesiyle bir kez daha iþçilere saldýrdýlar. Belediye önünde ve Buca'nýn ana caddelerinden biri olan Menderes caddesinde saatlerce süren çatýþmada iþçiler ve destekçisi devrimciler sürekli darp edilmiþ ve çadýr malzemeleri zorla ellerinden alýnmýþtýr. Polisin ablukaya aldýðý, þiddet uyguladýðý ve en sonunda da gözaltýna aldýðý iþçilere destek karakol önünde de kesilmemiþtir. Yüzlerce insanýn toplandýðý alanda iþçiler serbest býrakýldýktan sonra protestolar gece saatine kadar sürmüþtür. Ýþçiler, akþam saatlerinde belediyeyi ve zabýta müdürünü uyaran bir basýn açýklamasý yapmýþlardýr. Þu anda 27. gününü dolduran direniþin, kendisi küçük ama etkisi çok büyük. Gerek polis gerekse zabýta, özel güvenlik karþýsýnda kararlýlýkla duran ve geri adým atmayan iþçiler tüm sýnýfa örnek oluyor. CHP'nin prestij düzeltme operasyonlarýnýn parçasý olan emekçiden yana söylemlerinin de nasýl bir palavra olduðunun en iyi kanýtý bu direniþtir. Patronlarý temsil eden partilerin, hangi söyleme sahip olurlarsa olsunlar, direniþ alanlarý oluþtuðunda iþçilerin karþýsýnda yer alacaklarý kesindir. Bizim gücümüz oy pusulalarýndan deðil, birliðimizden geliyor.

sýnýfýnýn hükümetleri ne zaman saldýrýyý arttýrsa, karþýsýnda emek cephesinden bir tepki görmemesi mümkün deðil. Ýþte, toplu taþýmaya

gelen %10'luk zamma kýyasla asgari ücrette yapýlan bu sembolik artýþ da emekçileri harekete geçirdi. DÝSK'e baðlý Dev Saðlýk Ýþ Sendikasý üyeleri biri Ýstanbul'dan öbürü Diyarbakýr'dan hareketle iki büyük yürüyüþ düzenledi. Hükümete ihtar niteliðinde olan bu yürüyüþ 21 Aralýk'ta iki þehirden de eylemlerle baþladý. Ýstanbul kolu yol üzerinde Ýzmit, Bursa ve Eskiþehir'de diðer emekçilerle birleþerek eylemin

ruhunu sýnýf kardeþleriyle paylaþtý. Ayný þekilde Diyarbakýr kolu da Mersin ve Adana'da emekçilerle buluþtu. Mersin'deki eyleme Akdeniz Çivi'nin iþten atýlan iþçileri de destek verdi. Ýki kol 23 Aralýk günü Ankara'da buluþup toplanan dilekçeleri meclise ulaþtýrdý. Yürüyüþ belki asgari ücret zammý üzerine gerçekleþtirildi; ancak saðlýk çalýþanlarý her fýrsatta çok daha önemli durumlara dikkat çektiler. Saðlýkta yapýlan dönüþüm, saðlýk hizmetinin temel hak olmaktan çýkýp parayla satýn alýnan bir lükse dönüþtürülmesi, saðlýk çalýþanlarýnýn iþlerini ve canlarýný güvende hissetmeyiþleri, çalýþma koþullarýnýn saðlýða zararlý hale gelmiþ bulunmasý basýn açýklamalarýnda tekrar tekrar vurgulandý. Taþeronun hastaneye girmesinin tehlikesini Dev Saðlýk Ýþ Sendikasý Genel Baþkaný Arzu Çerkezoðlu "insan ihaleyle çalýþtýrýlmaz, saðlýkta taþeron olmaz" sözleriyle anlattý. Konuþmalarda bölgesel asgari ücret tasarýsýnýn da

doðu illerindeki maaþlarý düþürmeye ve böylece sömürüyü ayyuka, sefaleti diz boyuna çýkarmaya yönelik olduðu dile getirildi. Basýn açýklamasýnda ise "Bizler, emeðimize ve geleceðimize iliþkin bu oyunlara artýk yeter diyoruz. Yaþamýmýzý iyileþtirmeyi deðil, emeðimiz üzerinde sermaye boyunduruðunu güçlendirmeyi amaçlayan bir asgari ücret politikasýný reddediyoruz. Ýnsan gibi çalýþmak, insan gibi yaþamak istiyoruz" ifadeleri yer aldý. Küresel kriz bahanesiyle haklarýmýza saldýran sermaye cephesi aslýnda sadece bugününü kurtarmaya çalýþmýyor. Kýsa günün karý diye ellerimizden aldýðý haklar nesiller boyunca dünyada ve Türkiye'de emekçi yýðýnlarýn zorlu mücadelelerle kazandýðý haklardýr. Þu an iþçi sýnýfý olarak mücadele süreci içinde sürekli kan kaybetmekteyiz. Ancak iþçi sýnýfý hiçbir zaman dünyanýn sermayenin dikensiz gül bahçesi olmasýna izin vermemiþtir. Tüm saldýrýlarý geri püskürtme yetisi iþçi sýnýfýnda bulunmaktadýr. Bu yüzden bu saldýrý politikalarýna karþý eylemleri yaygýnlaþtýrmalý ve genelleþtirmeli, yarýnýmýzý kurmak için bugünden devrimci saflarda yerimizi almalýyýz. Birleþe birleþe kazanacaðýz.


Mücadele Günlüðü

Ýþçinin Yolu

7

Torba Yasadan Çýkanlar

Patronlarýn Korkulu Rüyasý: Ýþçilerin Örgütlenmesi Sermayenin giderek aðýrlaþtýrdýðý çalýþma koþullarý ve savurduðu her türden tehdide karþý; iþçi sýnýfý da kendi cephesinden adým adým örgütlenerek bu tehdidi boþa çýkaracak hamleler yapmaya çalýþýyor. Küresel çaptaki ekonomik kriz, sermayedarlarýn burjuva hükümetler elbirliðiyle giderek sömürüyü katmerleþtirmesinin bahanesini oluþtururken; bir yandan da asýl eteklerini tutuþturan þey, emek mücadelesinin dünyadaki tüm sermaye sýnýflarýna meydan okuma potansiyelidir. Bu konuda iþçi kitleleri umut vadeden geliþmeler gösteriyorlar. Avrupa'daki emek mücadeleleri Türkiyeli sýnýf kardeþlerine ilham kaynaðý oluyor ve olmaya da devam edecek… Özellikle Türkiye gibi ucuz emek cenneti bir ülkede iþçilerin her geçen gün yaþam düzeyinin giderek dibe vurmasýna binaen, iþsizlikle kývranan kitlelerin çýð gibi büyümesi, emek kavgalarýnýn sýk sýk gündeme gelmesinin uygun koþullarýný yaratýyor. Nitekim Polyplex Europa Polyester Film San. ve Tic. A.Þ. þirketi de bu kavgayý körükleyenlerden. Þirket Hint asýllý olup, 5 yýldýr Türkiye'de Çorlu Avrupa serbest bölgesinde varlýk gösteriyor. Polyester (bopet), film paketleme, pet film, pet chips, elektrik ve diðer endüstriyel malzemelerin dünya üzerinde üç büyük üreticilerinden. Özellikle Ýngiltere, Danimarka, Fransa, Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerle çalýþan Polyplex, 5 yýllýk üretimi boyunca kendi alanýnda ve bölge içerisinde hýzla büyüme göstermiþ. Tabi bu hýzlý büyümenin altý biraz kazýndýðýnda iþçiler açýsýndan cehennem denebilecek çalýþma koþullarý ve þirket patronlarý içinse ucuz emek cenneti karþýmýza çýkýyor. 250 iþçinin çalýþtýðý fabrikada iþçiler daha fazla bu koþullar altýnda çalýþmalarýný sürdürmemek adýna sendikalý olabilmek için örgütlenme çalýþmalarýný baþlattýlar. Sýký bir çalýþmayla Petrol-Ýþ'e 170 iþçinin katýlýmýnýn saðlanmasýnýn ardýndan iþyeri yetkisi için Çalýþma Bakanlýðý'na baþvurunun yapýlmasý üzerine örgütlenmeyi saðlayan 5 iþçi, Polyplex Europa patronlarý tarafýndan iþten atýldýlar. Anayasal hak olan sendikal hak, elbette bugün demokrasi havarisi kesilen iktidar kesimlerinin belli siyasal manevralarý için kullandýklarý bir laf salatasý olduðunun da somut kanýtlarýndan biri oldu böylece. Ancak bunu gerçek anlamýna kavuþturansa Polyplex iþçileri gibi kendi iþyerlerinde örgütlenen ve bunun için kýran kýrana patronlarýna karþý kararlý bir mücadele veren emekçiler oluyor. Nitekim iþten atýlan 5 iþçi, Kasým ayýndan bu yana iþyeri önünde direniþteler. Fabrika içerisinde üretime devam eden iþçiler arasýnda esen hava, atýlan arkadaþlarýyla dayanýþma yönünde. 23 Aralýk günü iþyeri önünde sendikayla birlikte basýn açýklamasý yapan iþçiler haklý olmanýn verdiði güvenle Polyplex patronlarýna uyarýda bulunduklarýný bildirdiler. Esasen bakýldýðýnda Polyplex Europa, bugüne kadar iþçi sýnýfýna yöneltilmiþ saldýrýlarda ne ilk ne de son. Sürecin gidiþatýna bakýldýðýnda kendi çýkarlarýndan baþka hiçbir þeyi düþünmeyen ve bu uðurda büyük bir çoðunluðu sefalet eþiðine getiren sermaye sýnýfý, iþçilerin biraraya gelmeleri karþýsýnda borularýný istedikleri gibi öttüremeyecekler. Yazýnýn baþýnda da belirttiðimiz gibi dünya ölçeðinde eli darda olan patronlar tabakasý politik ayak oyunlarýyla emekçi kitleleri susturmaya çalýþsa da bu pek mümkün olamayacak. Elbette sýnýf mücadelesi açýsýndan kritik olan bazý noktalarý vurgulamak, biz emekten yana tavýr alanlar açýsýndan zorunluluk arz ediyor. Diðer bütün mücadelelerde olduðu gibi sýnýf mücadelesinin tek bir alanda yalnýzlaþmasý,

Yeni bir yasa çýkýyor. Torba yasasý! Sermayenin ve onun kollayýcýsý hükümetten gelen hiçbir þeyin hayýrlý olmadýðýný iþçi sýnýfý artýk çok iyi biliyor. Emekçilerin bileðinin gücüyle elde ettiði haklar haricinde egemenler boþ durmuyor ve mevcut kazanýmlarý bir bir týrpanlýyor. Ve bunu yaparken de her zamanki Ali Cengiz oyunuyla sanki yararlý bir iþ yapýyorlarmýþ süsü vermeyi de ihmal etmiyor. Torba yasasýyla yapýlmaya çalýþýlan da birbiriyle alakasýz maddelerin bir çuvalda dertop edilip emekçilere dayatýlmasý oluyor. Peki, nedir bu torba yasasý? Son yýllarda, özellikle de AKP ile istikrarý bulan sermayenin bu süreçte artýrarak devam ettiði emeðe yönelik saldýrýlarýna baktýðýmýzda özelleþtirmeler, taþeron belasý, denetimsizlik ve tabi ki bunun sonucu olan muazzam sömürü, iþçi ölümlerini görüyoruz. Baþbakanýn ikide bir "þu kadar gelirden bu kadara geldik" açýklamalarý karþýsýnda biz biliyoruz ki bu artýþ da bizim alýnterimiz üzerinden yükseldi, yükseliyor; ancak o gelirler bizlerin deðil patronlarýn cebine giriyor. Torba yasasýyla beraber gelenlerin de bu halkanýn tamamlayýcýsý olduðunu görüyoruz. Yani özelleþtirmelerin, sömürünün daha azgýnca yapýlabilmesinin yasal dayanaðýnýn oluþturuluyor. En son genel saðlýk sigortasý adýyla kuþa çevrilen haklarýmýz daha bir esnekleþtiriliyor. Torba yasanýn getirilerin, daha doðrusu götürülerin baþlýcalarý þunlar: - 16 yaþ altý ve üstü için ayrý olarak belirlenen asgari ücret artýk 18 yaþ altý ve üstü için farklý olarak belirlenecek. Böylece 16-18 yaþ arasýnda çalýþan genç iþçilerin maaþý düþecek. Ayrýca meslek liselerinde okuyup üç kuruþa staj yapan iþçilerin staj ücretleri düþürülecek. - 18-29 yaþ arasý iþçilerin aldýðý sigorta primleri iþçilerden kesilen paralarla oluþturulan iþsizlik sigortasý fonundan karþýlanacak. Bunun anlamý patronlarýn açgözlülüðünün artmasý ve mevcut primden nemalanmak için 29 yaþ üstü iþçileri kapý önüne koymasý ya da iþe almamasý olacak. - Ülke çapýnda elli bini bulan belediye personelleri topyekün 4-C aðýna alýnýp taþeronlaþacak. Bunun anlamý iþçinin hakkýnýn ayaklar altýna alýnmasýnýn yaný sýra en ufak bir iþçi kýpýrdanmasýnda patronlar öncü iþçileri keyfi olarak sürgün edebilecekler. Bunun için ellerinde kapý gibi "Ýhtiyaç Fazlasýný Yolla Yasasý" olacak. - Özel sektördeki büyük baþlar kamuya bürokrat olarak yerleþebilecekler. Bunun anlamý devlet sektöründen iþçileri kapý dýþarý edenlerin özel sektör büyüklerine karþý kucak açýcý olmalarý. - Sözde grev hakký iyice sözdeleþtirilirken grev yasaðý daha da öze büründürülüyor. - Özelleþtirmelerin hukuksuzluðu karþýsýnda dava açýp kazanma ihtimali olan iþçilere karþý bu davalarýn patron lehine sonuçlandýracak hukuki maddeler yasalaþýyor. - Esnek çalýþmanýn önü tamamen açýlýrken vardiya düzenlemeleri kurumlara býrakýlarak çalýþma süreleri belirsizleþtiriliyor. Evet, yukarýda saydýklarýmýz kaba bir özet. Ve daha bu yasalar fýrýndayken (yani mecliste) kokusu iþçilerin burnuna çoktan geldi. Ýzmit belediyesinde çalýþan 71 DÝSK'li iþçi sürgünün kibarlaþtýrýlmýþ hali olan norm kadro fazlasý olduklarý gerekçesiyle sürgün edildiler bile! toplumun diðer iþçi ve emekçi kesimleriyle buluþamamasý her mücadelenin önemli bir handikabý. Bu deðerlendirmemiz sadece Polyplex'te direnen sýnýf kardeþlerimizi deðil, ayný zamanda bütün dünyada emek düþmaný sermaye sýnýfýna karþý mücadele etmek zorunda olan tüm diðer sýnýf kardeþlerimizi de kapsýyor. Çünkü sermayenin saldýrgan doðasýný yerle bir edecek tek güç iþçi sýnýfýnýn birliðidir. Polypelx'te bu adýmlardan birisidir.


8

Ýþçinin Yolu

Üniversiteler Saldýrý Altýnda: Öðrenci Gençlik Yeni Bir Sol Çýkýþýn Öncüsü Olabilir Mi? Türkiye'de gündem uzunca bir süre öðrenci eylemleri ve buna karþý gösterilen polis þiddetiyle þekillendi. Toplumda öðrencilerin hareketlenmesi herkesin aklýnda bir acaba sorusu oluþturdu. Düzenin sözcülerinden, solcusuna, sosyal demokratýna kadar herkes yeni bir 68 dalgasýnýn mümkün olup olmadýðýný tartýþmaya koyuldu. Son dönemde öðrenci eylemlerine karþý beslenen bu yoðun toplumsal sempatinin altýnda kaçýnýlmaz bir AKP karþýtlýðý yatýyor. Burasý bir gerçek. 2002 yýlýnda iktidara geldiðinden beri AKP'nin düþmez kalkmaz tek iktidar alternatifi olmasýnýn yarattýðý özgüvenle sopasýný hakkýný arayan emekçilerin, solcularýn, devrimcilerin kafasýndan eksik etmemesi, sonu gelmeyen hak gasplarý, iþçi sýnýfýna pervasýz saldýrganlýðý toplumda ciddi bir öfke birikimi saðladý. Þimdiye kadar bu öfkenin topyekun bir patlamaya yol açtýðýný söyleyemeyiz. Bunda Türkiye siyasetinde yaþanan derin

ayrýþmanýn; toplumun sýnýfsal aidiyetlerden ziyade, yaþam tarzlarý ve kimlikler üzerinden geçirdiði ayrýþmanýn ciddi bir etkisi bulunmaktadýr. AKP 8 yýllýk süreçte, özellikle Kemalist elitistlere karþý savaþýmýnda yoksul, muhafazakâr emekçi seçmenleri arkasýna yedeklemeyi baþarabilmiþti. Dönem dönem toplumda kýpýrdanmalar gerçekleþmedi deðil. 2008 yýlýnda geçirilmeye çalýþýlan sosyal güvenlik reformu ve emeklilik yasasýna karþý emek cephesinin kýsa dönemli bir tepkisi vardý. Ancak, sendikal bürokrasinin basiretsizliði bu sürecin sönümlenmesine yol açmýþtý. Emekçi sýnýflarýn bir diðer ciddi tepkisi ve AKP'nin meþruiyetini sarsan olaylardan birisi de Ýstanbul Taksim Meydaný'nýn emekçiler ve devrimciler tarafýndan zorlanmasý olmuþtu. Tabi ki bu olayda öne çýkan gerçek yaþanan çatýþmalar olmuþtu. Taksim'in kazanýlmasý gerçekleþse de emekçi sýnýflarýn gündelik talepleri bu gerçeðin göl -

gesinde kalmýþtý. Ancak, AKP'nin demokrasiyi polis copu ve gaz bombasýyla þekillendireceði belli olmuþtu. Taksim'de ýsrar eden emekçilere "Ayaklar baþ olursa kýyamet kopar." diyen Tayyip Erdoðan sokaða çýkan emekçiye karþý Ýstanbul'u dar etmekten çevirmekten geri durmamýþtý. AKP iktidarýnýn meþruiyetinin en çok sarsan olay Tekel direniþi oldu. Tekel iþçilerinin Ankara Abdi Ýpekçi Parký'nda gördükleri polis þiddetiyle baþlayan 78 günlük direniþleri tartýþmasýz bir heyecan yarattý. Çok uzun bir sürecin ardýndan ilk kez tüm Türkiye'nin gündemine oturan ve bakýþlarý kendisinde yoðunlaþtýran Tekel direniþi, iþçi sýnýfýnýn sokaða indiðinde ve biraz kararlýlýk ortaya koyduðunda yaratabileceklerinin potansiyelini ortaya çýkardý. Ayrýca, Tekel direniþi Türk-Kürt, AleviSünni, AKP-CHP-MHP-BDP sempatizaný hiç fark etmez bütün etnik, dini, siyasal ayrýmlarýný bir kenara býrakmýþ ve tamamen sýnýf çýkar

larýný korumak için birleþmiþ, yeri geldiðinde burjuva politikacýlarýn tamamýný yuhalayan, ülkenin Kürt açýlýmý gibi can alýcý konularýnda neredeyse sol örgütlerde bile görmeye alýþýk olmadýðýmýz enternasyonalist bir tavrý sergileyen politikleþmiþ bir iþçi sýnýfýnýn gücünü kanýtladý. Ancak Tekel iþçilerinin önündeki asýl engel olan Tek Gýda Ýþ ve Türk-Ýþ bürokrasilerini aþma konusunda gösterdikleri çekinceli tavýr direniþin yenilgisini hazýrladý. Bu örnekler bize toplumda aslýnda bir umut arayýþýnýn var olduðunu göstermektedir. Ýþte son dönemde yükselen öðrenci tepkisi iþte böyle bir ihtiyacýn tam da göbeðine oturmuþtur. Öðrenciler attýklarý yumurtalarla, üniversitelerde AKP'li CHP'li hiç fark etmez burjuva politikacýlara karþý yükselttikleri protestolarla çoktandýr egemenlerin karizmasýna bir çizik atýyorlardý. Egemenler cephesinden bu tepkiler karþýlýðýný polis, tutuklama ve gözaltý terörü olarak buldu.

Þimdiye Kadar Neler Yaþandý? Öðrencilerin ve eylemlerine yönelik polis þiddeti kamuoyuna ilk olarak baþbakanýn rektörlerle Dolmabahçe'deki toplantýsýný dýþarýda protesto eden öðrencilere karþý uygulanan terörle oturdu. Polis þiddeti o kadar ileri boyutlara vardý ki -býrakalým biber gazýný, cop kullanmayý- hamile bir kadýn öðrenci yapmayýn diye haykýrmasýna raðmen polis tekmeleriyle bebeðini düþürdü. Ýstanbul giriþinde öðrenciler otobüslerden indirilerek þiddete maruz býrakýldý, iþkenceye tabi tutulup burnu kýrýlanlar, gözleri morarýp þiþenler oldu. Yaþanan bu tablo toplumda polise yönelik öfkeyi artýrdý, uygulanan orantýsýz þiddet burjuva medyada meþruiyet sorgulamasýna tabi tutuldu, AKP iktidarýnýn kendisine yönelen muhalefete yönelik pervasýzlýðýný gösterdi. Bu konuda o kadar ileri gittiler ki Ýçiþleri Bakaný Beþir Atalay öðrencileri "gözaltýna alýnýrken kendilerini yere atmakla ve ekran görüntüsü vermekle" suçlayacak kadar ileri gidebildi. Hemen arkasýnda AKP iktidarý üniversitelere çýkarma yapmaya koyuldu. Ýlk olarak Meclis Anayasa Komisyonu Baþkaný Burhan Kuzu ve CHP'li Süheyl Batum SBF'ye anayasa konulu bir panele gitti. Öðrenciler tabi ki bir hafta önce yaþanan polis þiddetinin bütün hýncýný Burhan Kuzu ve CHP'li olmasýna raðmen onu da kayýrmadan Süheyl Batum'dan çýkardýlar. Burhan Kuzu'ya atýlan yumurtalar bir anda gündemin tepesine oturdu. Ýþçinin Yolu okuru öðrencilerinde aralarýnda bulunduðu bir öðrenci grubu Süheyl Batum'u konuþturmadýlar ve içinde bulunduðumuz dönemde gençliðin düzen partilerinin vaatlerinden öte taleplerinin olduðunu gösterdiler. Nitekim bu durum burjuva medyanýn köþe yazarlarý tarafýndan da tartýþmaya açýldý ve gençliðin AKP ve CHP ayýrt etmeden bir bütün olarak sisteme öfkelerini yönelttikleri vurgulandý. Bu protestolarýn ardýndan tabi ki egemenler soruþturma, uzaklaþtýrma ve dava tehditlerini dillerinden eksik etmediler.

Derken ODTÜ'ye baþbakan geldi ve neredeyse uzun yýllardýr görünmeyen kitlesel bir öðrenci eylemliliði patlak verdi. 26 arkadaþýnýn gözaltýna alýnmasýna tepki olarak yüzlerce öðrenci polisle çatýþtý ve okuldan çýkana kadar kovaladý. Öðrencilerin basýncý üniversite rektörünü dahi öðrenciler ve basýn önünde polis þiddetini kýnamaya zorladý. Bu süreçten çýkarýlmasý gereken önemli politik sonuçlar bulunmaktadýr. Öðrenci muhalefetindeki bu yükseliþ uzun zamandýr bir kýpýrdanma bekleyen emekçiler açýsýndan bir umut kaynaðý yaratmýþtýr ve üniversitelerden hareketle yeni bir sol dalganýn yükselme imkânýnýn var olduðunu ortaya koymuþtur. Egemenlerin bir anda "68'in oyunlarýný oynuyorlar" söylemiyle meydana çýkmasý boþuna deðildir. Geçmiþ pratikleri bu süreci kontrol altýna alamadýklarý takdirde baþlarýna ne gibi çoraplar örüleceðini hatýrlatmaktadýr. Bunun için tepkinin yükselmesi durumunda daha da saldýrganlaþacaklarý açýktýr. Bu süreçte umudun daha da büyümesi ancak öðrenci hareketinin sýnýf mücadelesiyle baðlarýný saðlam bir þekilde kurmasýyla mümkün olacaktýr. Böylece öðrenci hareketinin heyecanlandýrdýðý emekçilerde bu mücadelenin bir öznesi durumuna gelecektir. Aksi takdirde üniversite kampüslerine sýkýþmýþ bir öðrenci hareketi kaçýnýlmaz bir þekilde bu alanlarýn darlýðýna sýkýþma ve emekçi sýnýflarýn gündeminden uzaklaþma sýkýntýsýyla yüz yüze kalacaktýr. Geçmiþ tarihsel mücadelelerde bizlere bu birlikteliðin önemini göstermiþtir. Örneðin, 68 hareketinin de salt bir

öðrenci hareketinden ziyade küresel ölçekte iþçi sýnýfýnýn da sokaða indiði, Türkiye örneðinde 15-16 Haziran gibi örnekleri yarattýðý bir süreç olduðu unutulmamalýdýr. AKP iktidarýný korkutan da asýl olarak bu ihtimaldir. Geçtiðimiz yýl façasýný epey sarsan Tekel direniþi gibi örneklerin yanýnda, üniversitelerden sokaklara taþan bir öðrenci hareketliliðinin geliþmesi iktidarýnýn ne kadar saðlam olduðu gerçeðini sorgulatacaktýr. Ayrýca, pervasýzca uygulanan polis þiddeti kendi cephesinde bile ciddi sorgulamalarýn önünü açacaktýr. Öðrenci hareketi þimdilik düzenin saldýrganlýðýna refleksif tepkisini geliþtirmektedir. Ancak öðrenci gençliðin üniversitelerde yaþanan saldýrýlara, üniversite kapýlarýnýn emekçi çocuklarýna kapatýlmasýna karþý sokaða inmesinin önünde hiçbir engel bulunmamaktadýr. Burada tüm iþçi ve emekçilere de bir görev düþmektedir. Üniversite gençliðini düzenin saldýrýlarýna karþý savunmak ve bunun için onlarla kol kola alanda bulunmak yeni bir 68 ihtimalini bizlere daha fazla hatýrlatacaktýr.


Ýþçinin Yolu

9

Kürt Sorununda Süreç Ývmeleniyor - Ýþçi Sýnýfýnýn Görevleri Öcalan 1999'da yakalandýðýnda egemen sýnýf PKK'nin artýk bittiðini dolayýsýyla Kürt sorunun da çözüme kavuþtuðuna emekçileri inandýrmaya çalýþtý. Belki de kendileri de buna inanmak istediler. PKK'nin Öcalan'ýn yakalanmasýndan sonra giriþtiði eylemsizlik süreci bu yanýlsamalarýn kabullenilmesini kolaylaþtýrýyordu. Aradan 5 yýl geçtiðinde eylemler yeniden baþladýðýnda Kürt ulusal hareketinin hiç de bitmediði, üstelik Öcalan'ýn da örgüte Ýmralý'dan doðru hakim olduðu ortaya çýkacaktý. Ve tabi ki en önemlisi Kürt halký baský ve inkar politikalarýna karþý capcanlý bir vaziyette mukavemet ediyordu. Dolayýsýyla Kürt ulusal hareketi, lideri tecrit altýnda da olsa gücünden pek bir þey kaybetmemiþti, hatta metropollerdeki destekle beraber þehirlerdeki tabanýný geniþ ölçüde arttýrmýþtý.

Kürt Ulusal Hareketini Sindirmenin Mümkün Olmadýðý Gözükmüþtür Kürt ulusal hareketinin tekrardan gaza bastýðý bu yeni süreçte egemen sýnýf ister istemez kabul etmek zorunda kaldý ki artýk baský metotlarý kar etmiyor. Gerçekten de Kürt halký az çekmedi. On binlercesi katledilirken, çok daha fazlasý yaralandý, iþkence gördü, hapislere atýldý ya da yaþadýklarý yörelerden sürülerek metropollerin kýyýlarýna atýldý. Peki, Kürt halkýnýn iradesi kýrýlabildi mi? Tam tersine, yeni kuþaklar üstelik daha da bilenmiþ halde harekete katýldýlar ve halen katýlýyorlar. Þimdilerde BDP iki dil ve demokratik özerklik programýný açýkladýðýnda AKP ayaða kalkýyor. TBMM Baþkaný Mehmet Ali Þahin, parti kapatma tehdidine sarýldýðýnda gerçekten gülünç duruma düþüyor. Bundan önce bir sürü parti kapattýnýz da ne oldu? Tayyip'i de çileden çýkaran asýl mesele, AKP'nin seçim öncesinde Kürt sorununda zorlanmak istememesi. Seçimler yaklaþýrken BDP'nin taleplerine olumlu yaklaþsa bir dert, olumsuz yaklaþsa baþka dert. Kürtlerden oy kaybetmekle MHP ile yarýþtýðý þoven tabandan oy kaybetmek riski AKP'yi zorlayacak. Özellikle BDP'nin ileri taleplerinin MHP'ye yarayacaðýný düþünen Tayyip BDP'nin susmamasýndan öfkeye kapýlýyor, zira seçim sonrasý hesaplarýný MHP'nin baraj altýnda kalmasý üzerine kurmuþ durumda. Bu yüzden bu meselelerin seçim sonrasýna kalmasýný istiyor AKPliler. Ayný zamanda seçimden sonra AKP'nin planladýðý yeni anayasa içerisinde Kürt açýlýmý ile ilgili maddeler olacak ve

referandumda Kürtlerin oyu garanti altýna alýnmýþ olacak. AKP'nin gelecek projeksiyonu böyleyken Kürt ulusal hareketi bu durumdan rahatsýz. Diðer taraftan Öcalan bu konunun AKP'yi sýkýþtýrmak için önemli bir koz olduðunun farkýnda.

Özerklik Talepleri - Bireysel ve Kültürel Talepler Aþýlýyor Kürt ulusal hareketinin kararlýlýðýnda bir kýrýlma yaþanmasý için hiçbir neden yok. Öcalan'ýn formüle ettiði demokratik özerklik kavramý, Kürt sorununda atýlacak olasý adýmlar açýsýndan yön tayin edici nitelikte. Ýki dil konusu yani Kürtçe'nin bölgede kullanýlan bir dil olarak hukuki bir statü kazanmasý talebi, Kürtçe anadilde eðitim talebiyle beraber neredeyse büyük ölçüde kanýksanmýþ bir durum haline geldi desek durumu abartmýþ olmayýz. Diðer taraftan demokratik özerklik projesinin ayrý bayrak ve özellikle de 'öz savunma güçleri' adý altýnda asker ve polise alternatif silahlý güç oluþturmayý da içermesi epey ileri talepler olarak þoven kamuoyunu ayaða kaldýrmýþ durumda. Son süreçlerin AKP ile Öcalan arasýnda bir bilek güreþi niteliðinde olmasý kýsa erimli bir mesele, ama tarihsel olarak Kürt ulusal hareketinin taleplerinin bireysel ve kültürel olandan doðrudan siyasi olanlara kaydýðýný söyleyebiliriz. Daha iyi tarifleyecek olursak Kürt ulusal hareketinin bireysel ve kültürel taleplerle yetinmesi mümkün deðildir, biçimi henüz tam olarak netleþtirilemese de bölgenin özerkliði baþ talep olarak öne çýkacaktýr.

Ýþçi Sýnýfýnýn Dikkat Kesilmesi Gereken Hususlar Son derece güçlü bir tabana dayanan Kürt ulusal hareketi yekpare biçimde devletle masaya otururken çok uzun yýllardýr egemen sýnýfýn bölünmüþlüðü net bir devlet politikasýnýn olmamasý anlamýna geldi.

TSK geriletilmesine raðmen halen daha birtakým belirsiz uzlaþýlardan baþka bir þey yok ortada. Özellikle uzun yýllar boyunca þovenizm zehriyle uyuþturulmuþ kamuoyunun baskýsýyla egemen sýnýflarýn sürecin daima gerisinde kalacaklarý aþikar. Bu da Kürt sorunundaki tansiyonun düþmesinin kolay olmayacaðý anlamýna geliyor. Bu noktada meselenin asýl can alýcý noktasýna geliyoruz. Burjuva düzen sýnýrlarý içerisinde Kürt sorunu çözülemeyecektir.

Demokratik açýlýmlar vb. ile þu ya da bu noktaya varýlabilir ama sadece çatýþmanýn noktalarý deðiþmiþ olur. Sorunun tek gerçek çözümü Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkýnýn tanýnmasýndan geçer. Burjuva rejimse bunu asla gerçekleþtiremeyecektir. Halklarýn gerçek kardeþliði konusunda görev iþçi sýnýfýna düþmektedir. Sýnýf bilinçli iþçiler Kürt halký üzerindeki her türlü þoven baskýya karþý çýkmalý, bu süreçte Kürtlere yönelecek faþist linççi güruhlara karþý omuz omuza mücadele vermelidirler. Kürt ulusal hareketinin burjuva devletten kopardýðý tavizler onlarýn doðal hakký olduðu propaganda edilmelidir. Ve en önemlisi devrimci iþçi hareketinin baþat bir siyasi aktör olarak yükselmesi ve Kürt sorunu dahil olmak üzere kendi programý için savaþmasýdýr. Kaderimiz bu hedefin baþarýlmasý üzerinden çizilecektir. Burjuva düzenin bizlere vaat ettiði hiçbir iyimser gelecek þekli yoktur. Devrimci iþçi hareketini inþa edecek öncü kadrolarýn yaratýlmasý tarihsel ödevi önümüzde durmaktadýr. Bunun kýsa ve kolay bir yolu yoktur. Uzun soluklu acýlý bir yol yürünmeyi beklemektedir.


10

Ýþçinin Yolu

Sinifin Hafizasi Artýk neredeyse her akþam haberlerinde bir gençlik eylemi haberi izlemek mümkün. Bu, kâh yumurtalanan bir AKP'linin haberi, kâh gençleri alenen tehdit eden bir kendini bilmezin sözleri ya da polis saldýrýsýna maruz kalan gençliðin eylem görüntüleri oluyor. Bu görüntülerden çokça ürken burjuvazinin sözcüleri yazdýlar çizdiler; 68 geliyor dediler, 68'e sövdüler. Nedeni her geçen gün alternatifsiz ve yenilemez görüntüsü veren hükümete meydan okuyan bir gençliðin son zamanlarda yeniden bir umut olarak ortaya çýkýþý. Ýþte bu umudu yeþerten toplumsal hafýza; yani 68 ve 78 hareketleri. Bunu oldukça iyi ezber etmiþ olan burjuvazinin çýðýrtkanlarý hemen 68'in ne denli karanlýk ve karýþýk bir süreç olduðundan, gençlerin nasýl kullanýldýðýndan ve sonuçlarýnýn ne büyük felaketlere yol açmýþ olduðundan bahsetmeye baþladýlar. Peki, 68'de ne olmuþtu ki bahsi geçtiði her vakit liberaller azgýn köpeklere dönüþüyorlar? Bizlerin övünerek, burjuvazinin titreyerek hatýrladýðý o günler þimdi olduðu gibi sistemin genel bir kriz dönemiydi. Vietnam'daki savaþ, iþsizliðin týrmanmasý, ücretlerin aþaðý çekilmesi ve sosyal güvenliðe yönelik saldýrýlar gibi sorunlar karþýsýnda iþçi sýnýfý örgütlü bir güç olarak birleþmiþti. Gençlik hareketlenmesi ise birçok ülkede savaþ karþýtlýðý üzerinden baþlamýþtý. Birbiri ardýna pek çok Avrupa ülkesinde on binlerce insanýn toplandýðý ve polisle uzun süreli çatýþmalarýn yaþandýðý onlarca gösteri yaþanmakta ve ortam ýsýnmaktaydý. Ýþçiler ve öðrenciler radikalliklerini ileri taþýyan eylemler yapmaya baþlamýþtý, iþgaller ve fabrika meclislerinin kurulmasý gibi. Üretenin yönettiði küçük deneyimler yaþanmaya baþlamýþtý iþçiler için. Öðrencilerse söz söyleme haklarýný meþru yollarla kazanmaya baþlamýþlardý. 20 Mayýs 1968'de Fransa'da, Fransýz Komünist Partisi'nin yönetimindeki CGT'nin göstermelik olarak ilan etmek zorunda kaldýðý grev, tarihin en büyük genel grevine dönüþtü; 9 milyon çalýþan greve çýktý! Bu öylesine büyük bir güçtü ki dönemin baþkaný De Gaulle (Dö Gol) Fransa'yý terk etmek zorunda kaldý.

Türkiye’de 1968 Kasýrgasý Ýtalya'da da 10 yýl sürmüþ olan hareket üniversitelerin iþgali, 30 bin lise öðrencisinin Roma'daki yürüyüþü ve fabrikalardaki iþçi yönetimlerinin kurulmasý gibi ODTÜ, Commer’in Fransa'dakine paralel arabasýnýn yakýlmasý eylemlere þahit olmuþtu. Temmuz'daki genel greve 5 milyon emekçi katýlmýþ, polisle neredeyse tüm gün süren çatýþmalar yaþanmýþtý. 1972- 73 yýllarýnda yoðunlaþan bu eylemler iþçi sýnýfýnýn çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesi, zamlarýn geri çekilmesi, üretimde söz hakký gibi talepleri dile getiriyordu, yani ekonomik taleplerin yanýnda politik talepler de yerini bulmuþtu. Vardýðý her ülkede egemenleri yakan bu ateþ Ýspanya, Almanya, Polonya, Yunanistan, ABD yani kapitalizmin ayaklarý altýndaki dünyanýn hemen her yerine hýzla yayýlýyordu. Türkiye'de de kaçýnýlmaz olarak kendini göstermeye baþlayan hareket 60'larýn baþýnda oluþmaya baþladý. 1961'de sendikacýlar tarafýndan kurulan TÝP bu süreci ivmelendirdi. Devrimci olmaktan çok uzakta olan bu parti "kapitalist olmayan kalkýnma yolu"nu dillendiriyordu. Dönemin atmosferinin bir sonucu olarak kitlesi bir anda büyüyen TÝP, rüzgarýn iyice hýzlanmasýný saðlayacak olan Saraçhane mitingini örgütledi. Bu mitingde 150 bin kiþi grev hakký için biraraya geldi. Mecliste grev kanunu görüþülürken greve çýkan Kavel iþçileri de 1963 yýlýna adlarýný kazýmýþ ve Türkiye tarihinin ilk fabrika iþgalini gerçekleþtirmiþlerdi. 1967 yýlýnda DÝSK'in kurulmasý mücadeleyi týrmandýrýrken sonrasýnda 15-16 Haziran eylemleriyle DÝSK'in kapatýlmasý giriþimine karþý ayaða kalkan iþçi sýnýfý sýký yönetim ilaný ile engellenebilmiþ, patronlar devrim korkusundan yurtdýþýna kaçmýþtý. Sol cuntacýlýðý benimseyen YÖN dergisi ve parlamentarizme saplanmýþ pasifist tutumuyla TÝP, gençliði elinde tutamamýþ, FKF'nin kurulmasýnýn önünü açmýþtýr. 1967 yýlýna gelindiðinde artýk gençlik hareketinin adresi FKF idi. 68 hareketinin Mahir Çayan, Deniz Gezmiþ, Ýbrahim Kaypakkaya gibi liderleri FKF içinden çýkacaktý. 68 hareketinin rengini iyice belli ettiði eylemler artýk peþi sýra geliyordu; haziran ayýndaki iki haftalýk üniversite iþgalleri, temmuz-aðustos aylarýndaki 6. Filo eylemleri, kasýmda Samsun'dan Ankara'ya gerçekleþtirilen 'Mustafa Kemal' yürüyüþü gibi.

Ýþte o eylemlerden biri diðeri de 6 Ocak'ta 41. yýlýna girecek olan Commer'in arabasýnýn ODTÜ'de yakýlmasý eylemidir. Olayý kýsaca anýmsatalým; ABD'nin Vietnam'ý iþgali sýrasýnda binlerce insanýn iþkenceden geçirilmesinde ve hatta katledilmesinde rol oynayan olan Robert W. Commer o dönemler Ankara'da ABD büyükelçiliði yapmaktaydý ve toplum tarafýndan 'Vietnam kasabý' olarak biliniyordu. Dönemin ODTÜ rektörü Kemal Kurdaþ'ýn davetiyle ODTÜ'ye gelmiþti. Rektörlük önündeki makam aracýný görerek ziyareti öðrenen devrimci öðrenciler Commer' in makam aracýný ters çevirmiþ, daha sonra da yakmýþlardý. Bu eylem gençliðin radikalliðinin TÝP, FKF gibi örgütlenmelerin çok ötesine geçiyor oluþunun bir göstergesiydi. Peþi sýra radikalliði artan bu eylemler egemenlerin saldýrýlarýný da artýrmaya baþlamasýný beraberinde getirmiþti. Commer'in arabasýnýn yakýlmasý olayýnýn cevabý egemenler tarafýndan adeta Taylan Özgür'ün öldürülmesiyle verilmiþti. Özellikle 6. Filo eylemlerinden sonra katledilen devrimci öðrencilerin sayýsý artacaktý. Filistin'deki ve Vietnam'daki savaþ gençliði savaþ karþýtý söylemlerde birleþtiriyordu. Fakat antiemperyalizmin anti-kapitalist bir çizgiyle buluþmadýðý bu duruþ, Türkiye’de Kemalist ve çok açýkça milliyetçi bir içeriðe sahipti. Samsun'dan gerçekleþtirilen Mustafa Kemal yürüyüþü, kadýnlarýmýzý kullanacaklar söylemiyle, Türk bayraklarýyla ve tam baðýmsýz Türkiye sloganýyla gerçekleþtirilen 6. Filo eylemleri gençliðin emperyalizme karþý büyük öfkesinin bir karþýlýðý olsa da milliyetçi bir söylemle maluldü. Milli Demokratik Devrim taraftarý, sol cuntacý örgütler planlanmakta olan darbenin ayak seslerini duymakta ve bu darbenin bir sol darbe olma olasýlýklarý üzerinden politika yapmaktaydýlar. Fakat 9 Martçýlar olarak bilinen sol cunta giriþimcilerinin tasfiyesi sonucu 12 Mart muhtýrasý ardýndan iþkencehaneler, tutuklamalar tertip edilmiþti. Bu darbe hem gençliðin hem de iþçi sýnýfýnýn örgütlü olduðu bir dönemde ideolojik yenilginin somutlanmasýndan baþka bir þey deðildi. Ne yazýk ki iþçi sýnýfý ve gençlik ayný sebeplerden dolayý yaklaþýk 10 yýl sonra tekrar yenilgiye uðratýlacaktý. Bizlere düþense bu satýrlarý yenilgi ruhuyla deðil umutla dolu geçireceðimiz mücadelemize bir rehber olarak okumaktýr. Yeni 68'ler yaratmak ancak bu yolla mümkündür.

Ekin Akçay


Ýþçinin Yolu

Devrimci Teo r i

11

Sosyalizm Mücadelesinde Öðrenci Hareketlerinin Yeri

Ýngiltere'den Ýtalya'ya, Yunanistan'dan Türkiye'ye eylemleri aranýp durmuþtur. Bu yaklaþým tarzýnýn öðrenci eylemleri, egemen sýnýflar ve gazete köþelerisorunu, iþçi sýnýfýný ve öðrencileri neredeyse hiçbir ne kurulmuþ burjuva aydýnlarý açýsýndan son dönemin kesiþimleri ve etkileþimleri yokmuþ gibi karþý karþýya en can sýkýcý konusu oldu. Canlarý sýkýlsýn, iyidir. koymak, hangisinin sýnýf mücadelesinin yükBizim açýmýzdan, kapitalist sömürü düzeninin ve selmesinde "belirleyici" olduðunu bulmaya çalýþmakyarattýðý krizlerin, egemen sýnýfýn daha fazla baský ve týr. Oysa öðrenci-iþçi sýnýfý iliþkisinde mesele belirdaha fazla sömürü politikalarýnýn cefasýný çeken geniþ leme meselesi deðil, karþýlýklý etkileþim meselesidir. toplumsal kesimler açýsýndan mesele "Nasýl daha Sorunu yükselen toplumsal mücadelede kimin belirfazla canlarýný sýkarýz?" olmalýdýr. Bunun için de leyici olduðu sorusuna indirgemek saçmadýr. öðrenci muhalefetinin anlamýný, dinamiklerini, yapaToplumsal huzursuzluðun arttýðý, sýnýfsal çeliþkilerin bileceklerini, sýnýrlýlýklarýný irdelemek þart. derinleþtiði dönemlerde öðrenci eylemleri devrimci Bazý temel vurgularý hatýrlatarak baþlayalým. yükseliþin fitilini ateþleyebilir. Troçki, toplumun içine Marksistler açýsýndan kapitalist sömürü düzeninin düþtüðü krizden kaynaklanan sorunlara proletaryanýn yýkýlmasý ve sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünya sistemiçözüm üretemediði veya buna hazýr olmadýðý durumnin, sosyalizmin yaratýlmasý mücadelesinde devrimci larda ön plana çýkan kesimlerin öðrenciler olduðunu özne iþçi sýnýfýdýr. Kapitalist sistemin üzerine inþa söyler ve "yarý-devrimci" diye nitelediði öðrenci edildiði sermaye iliþkisinin yarattýðý en temel çeliþki eylemlerini, burjuva toplumunun derin bir krizin emek-sermaye çeliþkisidir. eþiðinde olmasýna Mülksüzleþtirilmiþ (üretim iþaret olarak yorumaraçlarýndan koparýlmýþ) iþçi lar. Ýþçi sýnýfýnýn tam sýnýfýnýn iþ sahalarýnda çoðul karþýsýnda yer alan ve olarak biraraya gelmesi, sermauzlaþmaz karþýtý olan yeye karþý mücadelesinde kolektif sermaye sýnýfýnýn hareket etme zorunluluðu; sýnýf daha fazla sömürü bilincinin geliþmesi ölçüsünde için saldýrýlarý hem iþ bütün olarak kapitalizmi yerle bir alanlarýný, hem de etmedikçe her daim sömürüye, gündelik hayatýn her yabancýlaþmaya; iþsizlik, açlýk, noktasýný ve sefalet, savaþ tehlikesine mahkum dolayýsýyla eðitim olduðunu kavramasý ve sýnýfsýz alanýný da kapsamakbir toplumun maddi olanaklarýný tadýr. Eðitim Þanlý 15-16 Haziran Direniþi içinde barýndýran kapitalizmin sürecinin paralýlaþsürekli olarak yeniden üretip büyütmasýný, üniversitelerin tüðü bir kitle olmasý onu devrimci özne yapan özelticarethaneleþtirilmesini, bilim dýþý eðitimi, dershane liklerdir. sistemini, sonu gelmez sýnavlarý, sýnav rezaletlerini, geleceksizliði, muhalif düþüncenin susturulmasý için Þimdi öðrenci mücadelesini kapitalizme karþý sosyapolis baskýsýný, anadilde eðitimden öcü gibi korkullizm mücadelesi çerçevesinden anlamlandýrmaya masýný karþýsýna alan öðrenci hareketi sýnýf mücadegeçebiliriz. Bu çerçevede öðrenci mücadelesi üzerine lesinin dinamiðidir, onun parçasýdýr, ondan ayrýlayapýlan deðerlendirmelerde iki hatalý unsur göze maz. Öðrencileri, iþçi sýnýfýndan kopuk, toplumla ve çarpmaktadýr. Birincisi öðrenci hareketini toplumsal sorunlarla alakasý olmayan, sanki uzaydan mitleþtirmek, ona kendinden menkul güçler atfetmek düþmüþ bir topluluk gibi görmek saçmadýr. Öðrenci ve yukarýda vurguladýðýmýz sýnýf mücadelesi eylemlerinde ön plana merkezinden kopmak. Ýkincisi de tam tersinden iþçi çýkan, yukarýda bir kýssýnýfýný fetiþleþtirmek, öðrenci hareketinin potansiyelmýný sayýp lerine ve sýnýf mücadelesi ile derin iliþkisine gözleri genelleþtirdiðimiz temel kapamak. Bu iki hatalý yaklaþýmýn da temelinde iþçi taleplerin sýnýfsal içeriðini sýnýfý ile öðrencileri dýþsal bir iliþkiyle ele almak bir an olsun düþünmek, yatýyor. anlatmak istediðimizin Bunlarý biraz daha açalým ve konuyu netleþtirmeye kýsa bir özetidir. çalýþalým. Kapitalist üretim ve sömürü iliþkilerinin Sýnýfsal konumlar, insandaha geç (özellikle 2. Dünya savaþý sonrasý) yerleþlarýn üretim sürecinde tiði toplumlarda, sosyalist hareketin oluþumunda ve karþýlýklý olarak girdikleri kitleselleþmesinde öðrenci ve aydýnlarýn etkisi çok maddi iliþkilere göre yoðundur. Buna nazaran erken kapitalistleþen ülketanýmlanýrlar. Evet ama bu lerde sosyalist hareket genellikle iþçi sýnýfýnýn içinden tanýmdan hareketle öðrenya da onunla derin organik baðlar kurarak geliþmiþtir. cilerin üretim sürecinin Türkiye örneðinde de izlenebileceði gibi öðrenci ve dýþýnda yer aldýðý (aslýnda aydýn etkisinin yoðun oluþundan kaynaklý, sosyalist üretim sürecine hazýr hale getirildiði) ve bu yüzden hareketin iþçi sýnýfýna bakýþý hep dýþardan olmuþtur. de devrimci olamayacaðý söylenerek, sonra da bu Ýþçi sýnýfý kazanýlmasý gereken, aydýnlatýlmasý toplumsal kesime sýrt çevrilerek bir yere varýlmaz. gereken ya da sosyalist devrim sürecinde ihtiyaç Öðrencilerin üretim sürecinin dýþýnda olmalarý, yani duyulan, elektriklendirilmesi gereken bir unsur (bir daha fazla boþ zamana sahip olmalarý; kolektif bir özne deðil, nesne) olarak algýlanmýþtýr. Bu minvalde, harekete olanak tanýyan okul, üniversite gibi yerlerde iþçi sýnýfý mücadelesinin geri çekildiði koþullarda topluca biraraya gelmeleri; burjuva toplumunun ideoöðrenci hareketine, öncü eyleme özel bir önem lojik temellerinin de sorgulanabileceði bir öðrenme atfedilmiþ, neticesi hüsran olan bazý hatalý örnekler sürecinin içinde olmalarý, öðrencilerin güçlü bir ortaya konmuþtur. Öte yandan iþçi sýnýfý merkezli siyasi bir özne olmalarýný ve öðrenci hareketlerinin gözüken ama özünde iþçi sýnýfýný fetiþleþtiren (putetkisinin olaðanüstü boyutlara ulaþmasýný belirleyen laþtýran) "iþçici" yaklaþýmlar da sýnýf ile öðrenci kesitemel etkenlerdir. Buradan sonra neden devrimci özmi arasýndaki etkileþimi gözden kaçýrmakta, hatta nenin öðrenciler deðil de iþçi sýnýfý olduðu sorulabilir. yok saymaktadýrlar. Dünyadaki (özellikle Fransa) ve Ve cevabýn büyük kýsmý ikinci paragrafta bulunabilir. Türkiye'deki 68 hareketi üzerine yapýlmaya çalýþýlan Buradan hareketle öðrenci eylemlerinin sosyalizm iþçi sýnýfý merkezli analizlerde iþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelesindeki konumu somutlaþtýrýlabilir. rolünü vurgulamak uðruna, çoðu kez abartýlý bir biçimde, öðrenci hareketleri önemsizleþtirilmiþtir. Bu temel noktalara deðindikten sonra öðrenci harekeBoyuna öðrenci eylemlerini "belirleyen" iþçi sýnýfý tinin tarihsel geliþimine kýsaca göz atabiliriz.

Troçki'nin yukarýda alýntýladýðýmýz gözlemlerinden hareketle diyebiliriz ki öðrenci eylemleri çoðu kez toplumsal kriz ve devrim dönemlerinin habercisidir. Ancak, Troçki'nin yaþadýðý döneme nazaran, öðrenci hareketleri asýl önemini 2. Dünya Savaþý sonrasý dönemde yaygýnlaþan kitlesel eðitimle birlikte kazanmýþtýr. Sermaye birikiminin ve kapitalist üretim iliþkilerinin olaðanüstü bir hýzla dünyanýn her köþesini tarumar ettiði bu dönemin yetiþmiþ, eðitimli, vasýflý iþçiye olan ihtiyacý; geliþen teknolojinin, iþbölümünün ve büyüyen kapitalist devlet mekanizmalarýnýn gereksindiði yükseköðrenim görmüþ insan kaynaðý, kitlesel eðitimin yaygýnlaþmasýnýn esas belirleyenidir. 60 ve 70'li yýllarýn öðrenci hareketlerinin her ülke özelinde kazandýðý anlamlar farklýdýr; ancak yine de bu isyanlarýn temelinde sermayenin tarumar ettiði ve kendi arzusuna göre kalýba sokmaya çalýþtýðý bir dünyaya karþý çýkýþ söz konusudur. Fransa'da daha fazla özgürlük ve güvenli gelecek talebi, üniversite iþgalleri, iþçi sýnýfý eylemlerinin ve dünyanýn gördüðü en büyük genel grev dalgasýnýn fitilini ateþlemiþ; Çekoslovakya'da bürokratik Stalinizmin baskýsýna karþý isyan bayraðý yükseltilmiþ; Latin Amerika'da ABD kuklasý hükümetlere ve diktatörlere karþý þiddetli bir mücadele dalgasý yükseltilmiþ; Yunanistan'da darbeci generalleri patlatan sürecin pimi çekilmiþtir. Kýsaca Ortadoðu'da, Asya'da ve dünyanýn pek çok yerinde sosyalizm mücadelesinin kitleselleþmesinde çok önemli bir rol oynamýþtýr öðrenci hareketleri. Sermaye birikiminin krize girdiði 70'lerle birlikte sermaye, dünyanýn her yerinde emeðe karþý azgýn bir saldýrý baþlattý. Bu saldýrýlar sýnýr tanýmýyordu. Darbeler, katliamlar, iþçi sýnýfý mücadelesinin ezilmesi ve örgütlerinin parçalanmasý bu dönemin temel karakteristiði oldu. Esnekleþtirme, özelleþtirme, güvencesizleþtirme, sermayenin ve piyasa mantýðýnýn her alana girmesi egemen sýnýflarýn temel politikasýydý. Eðitim sistemi ve üniversiteler de bu saldýrýlardan payýný aldý. Bugün her tarafa pýtrak gibi yayýlan dershaneler, okullarda toplanan "baðýþlar", özel eðitim kurumlarý ve özel üniversiteler, soygun niteliðindeki harçlar eðitimde eþitsizliðin derinleþmesine neden olmakta; eðitim, yoksul kesimlerin ve emekçilerin çocuklarý için bir lüks haline gelmektedir. Bugün gençliðe sunulan, sonu gelmez sýnavlar (ve rezaletleri), geleceksizlik ve iþsizlik korkusundan baþka bir þey deðildir. Okullarýn polis ablukasýna alýnmasý, öðrenci muhalefetine duyduklarý korkunun; her yeri, her þeyi kontrol altýna alma isteklerinin, pervasýzlýklarýnýn ürünüdür. Ama cin þiþeden çýkmýþtýr. Bugün Avrupa'da ve Türkiye'de harekete geçen öðrencilerin talepleri, sermaye düzeninin saldýrýlarýna karþý çýkmaktadýr ve 60'lardaki öðrenci mücadelelerine nazaran çok daha fazla sýnýfsal içeriðe sahip taleplerdir. Önemli olan bu talepleri sosyalizm mücadelesine içselleþtirmeyi, iþçi sýnýfýnýn talepleriyle birleþtirebilmeyi baþarmaktýr. Önümüzdeki yýllarda yeni bir toplumsal mücadele dalgasý yükselecekse, bunda bugün kýpýrdanmaya baþlayan öðrenci hareketlerinin kuþkusuz bir payý olacaktýr. O zaman: Durmak Yok, Mücadeleye Devam! Cihan Esmersoy


12

Ýþçinin Yolu

Enternasyonal Postaci Kore'de sular bir türlü durulmuyor. 23 Kasým'da Kuzey Kore ordusunun, Güney Kore'nin Yongpyong Adasý'na ateþ açmasýyla ikisi sivil olmak üzere dört kiþi hayatýný kaybetmiþti. Kuzey Kore yönetimi ilk ateþi Güney Kore'nin baþlattýðýný belirtmiþ, dünyanýn dört bir yanýnda savaþ rüzgarlarý esmeye baþlamýþtý. Kasým'daki "savaþ provasý"nda ilk ateþi kimin açtýðýný bilmiyoruz ve hiçbir zaman da bilemeyeceðiz. Fakat bunun belki de hiçbir önemi yok. Tarih göstermiþtir ki kapitalizm bir savaþa ihtiyaç duyuyorsa ilk ateþin kimden geldiðinin zerre önemi yoktur. Ýlk tetiði çekecek fedailer illa ki bulunur. Kasým'daki olaylarýn hemen ertesindeki hafta ise Güney Kore, Kuzey'e gözdaðý vermek için Sarý Deniz'de ABD ile bir askeri tatbikata giriþmiþti. Güney Kore'nin provokasyonlarý bununla sýnýrlý kalmadý. 20 Aralýk'ta, yine ayný adada askeri tatbikatlara devam etti. Bu adanýn Kuzey Kore topraklarýna sadece 12 kilometrelik mesafede bulunmasý gerginliði oldukça arttýrýyor. Aralýk ayýnýn sonunda ise sýnýr bölgelerinde savaþ uçaklarýyla, tanklarla, top ateþleriyle yaptýðý tatbikatlarla Güney Kore, gözdaðý vermeye devam etti. Kuzey Kore devletinden yapýlan açýklamalar ise tehlikenin boyutlarýný gösteriyor. Provokasyonlarýn devam etmesi halinde nükleer bir savaþýn ihtimal dahilinde olduðunu ve bundan ABD ile Güney Kore'nin sorumlu olacaðýný bildiren Kuzey Kore'nin tehditlerde Güney'den az kalmamasý, dünya medyasýnda savaþ tamtamlarýnýn tekrar çalmasýna neden oldu. Kore devletleri arasýndaki gerginliðin birkaç boyutu var. Militarist söylemler iki ülke egemenleri açýsýndan da iþçi sýnýfýný kendi yanýna çekme gibi bir amaca "dolaylý bile olsa" hizmet ediyor. Böylece örneðin Kuzey Kore'de emekçileri acýmasýzca ezen, en küçük muhalif bir sese dahi asla izin vermeyen Kim hanedanlýðýna karþý iþçi sýnýfýnýn sesini yükseltmesi, yükseltilen þovenizmle engelleniyor. Kuzey Kore devletinin azgýn militarizmi ve aþýrý milliyetçiliðinin beslendiði en önemli kaynaklardan birisi Güney Kore'ye karþý dillendirilen nefret söylemi. Yýllar içerisinde süregelen mücadele sonucu iki ülke halký da birbirinden nefret eder hale getirilmiþ egemen sýnýflar tarafýndan. Güney Kore açýsýndan ise yükseltilen þovenizm, halihazýrda süregiden iþçi mücadelelerini baltalamak gibi bir iþe yarýyor. Kriz

KORE'DE SAVAÞ SESLERÝ

içerisindeki Güney Kore ekonomisi özellikle Hyundai gibi büyük firmalarda çalýþan iþçilerin yürüttüðü mücadeleyle çalkalanýr, yaygýn huzursuzluk toplumun geniþ katmanlarýnda ifadesini bulurken gözler bir anda Kuzey Kore'nin üzerine çevrilmiþ oluyor. Meselenin çok önemli bir boyutu da Kore devletleri arasýnda çýkacak olasý bir savaþýn asla Uzak Asya ile sýnýrlý kalmayacaðý olgusu. Güney Kore þu aþamada her ne adým atýyorsa Washington'un tam desteði ve bizzat teþvikiyle atýyor. Öte yandan Kuzey Kore de, 21. yüzyýlýn yükselen gücü olan Çin'in kendi arkasýnda olduðu varsayýmýyla Güney'e karþý tehditlerini ve provokatif eylemlerini esirgemiyor. Çin ise bu süreçte daha çok bir arabulucu gibi davranmayý tercih ediyor. Çin yönetimi Kuzey Kore'nin nükleer silahlarýnýn "barýþçýl"(barýþçýl nükleer silah gibi müthiþ bir kategori kapitalizmin en ilginç ironilerinden biridir elbette) olduðunu iddia ederken, Kore devletlerini de içerecek ve ABD, Rusya, Japonya gibi devletlerle oluþturulacak bir uzlaþma komisyonunun toplanmasý teklifini yapýyor. ABD ise bu teklifi þiddetle reddetti. Kuzey Kore'nin provokasyonlarýna daha fazla izin vermeyeceklerini belirten yetkililer, Kore yarýmadasýnda gerçekleþtirilebilecek bir iþgalin izlenimlerini verdi. Görüldüðü gibi, ABD ve Güney Kore'nin hýrçýnlýðý Asya'da yeni bir savaþ çýkarabilecek cinsten. Gücünden düþen ABD ve yükselen Çin er geç askeri alanda karþý karþýya gelecekler. Ancak Çin için böyle bir savaþa girmek bugünden oldukça riskli. Çin, ABD'ye topyekun meydan okumayý göze almadýðý müddetçe uluslararasý kriz durumlarýnda uzlaþmaya daha açýk bir görüntü veriyor. Mevcut ekonomik büyümesini sürdürüp bir yandan da yeri geldiðinde ABD'nin karþýsýna dikilebilecek bir askeri aygýtýn inþasý þu an için Çin açýsýndan birincil amaç. ABD ve Güney Kore gibi kriz içerisinde debelenen ülkeler ise her daim tetikteler. Uzak Asya'dan dýþarý taþmasý da pek muhtemel olabilecek bir savaþ bu ülkelerin saldýrganlýklarýnýn dozuna göre belir

lenecek. Obama yönetimi açýsýndan ise Kore'de yükseltilen gerilim Çin'e karþý pek çok alanda ABD'nin yürüttüðü kýskaca alma stratejisinin bir parçasý. ABD bölgede çatýþma ortamýný sýcak tutup, askeri denetimini kalýcý kýlmak istiyor. Sonuç olarak Kore'de önümüzdeki süreçte gerginliðin daha da artacaðýný söyleyebiliriz. Kuzey Kore'deki Stalinist Kim diktatörlüðünü iktidardan indirmek için ABD ve Güney Kore'nin, nükleer silahlarýn da devreye gireceði büyük bir savaþý göze almasý gerekiyor. Esasen Çin de Kuzey Kore ekonomisinin serbest piyasaya açýlmasýndan yana. Ancak Çin bunun ABD'nin iþine yarayacak bir formda olmasýný da istemiyor. Olasý bir dönüþümden en baþta kendisi yararlanmak istiyor. Kuzey Kore'nin serbest piyasa ekonomisine geçiþi ücretlerin yükseliþe geçtiði þu günlerde Çin kapitalistlerinin (bu söylenenler ayný zamanda Güney Kore için de geçerlidir) ihtiyaç duyduðu ucuz iþgücü ihtiyacýna da önemli bir tatmin saðlayabilir. Kore'de 1950-53'de yaþanan büyük trajedi hala kitlelerin hafýzasýndan silinmiþ deðil. Ýki milyon sivilin öldüðü, milyonlarca kiþinin yaralandýðý, kardeþin kardeþi katlettiði bu savaþ tüm sýcaklýðýyla Korelilerin belleklerinin bir köþesinde duruyor, unutmak mümkün deðil. Yeni bir savaþ olasýlýðýnýn yarattýðý gerilim ise oldukça büyük. Kuzey Kore'ye karþý gerçekleþtirilebilecek olasý bir iþgal giriþimi karþýsýnda tuzaða düþmemek konusunda uyarýlarda bulunmak þimdiden devrimci bir görev. Böyle bir iþgale elbette karþý duracaðýz ama bunu Kuzey Kore "emperyalizme karþý" savaþtýðý için yapmayacaðýz. Çünkü Kuzey Kore emperyalizme karþý falan savaþmýyor. Nasýl ki Güney Kore adýmlarýný atarken ABD'nin gücünü arkasýnda hissedip komþusuna efeleniyorsa, Kuzey Kore de orta vadede ABD'nin yerini almaya hazýrlanan Çin gibi bir süper gücün desteðine güveniyor. Üstelik Kuzey Kore devleti sütten çýkmýþ ak kaþýk deðil, komünizmle ise alakasý dahi yok. Ýçeride iðrenç bir hanedanlýk rejimiyle yönetilen, bürokrasinin iþçilere kan kusturduðu aþýrý baskýcý bir rejimden bahsediyoruz. Dolayýsýyla emperyalist savaþ karþýsýnda devrimci tavýr alýrken hiçbir tarafý aklama yanlýþýna düþmeden bu mücadeleyi yükseltmek gerekiyor.

Ferit Eren

Çalkalanan Avrupa ve Sýnýf Mücadelesinde Son Durum Avrupa'da ekonomik kriz yeni bir aþamaya girdi. Ýþçilerin sokaða dökülmesinin artýk sýradanlaþtýðý Avrupa ülkelerinde krizin derinliði arttýkça burjuva hükümetler iþçi haklarýna karþý saldýrýlarýný da artýrýyorlar. Bu ise kýta çapýnda mücadelenin daha da radikalleþmesine yol açtý. Yaz aylarýyla beraber kitle hareketinde bir düþüþ görülen Yunanistan'da eylemlerin eskisinden daha radikal þekilde tekrarlanmasý, Yunanistan'daki mücadelenin hiçbir þekilde bitmemiþ olduðunu ve Avrupa iþçi sýnýfýnýn mücadelesinde Yunanistan'ýn sahip olduðu kilit rolü gösteriyor. Yerel seçimlerde seçmen kitlesinin büyük oranýnýn sandýða gitmemesi Yunanistanlý emekçilerin burjuva parlamenter sistemden umutlarýný kestiðini gösteren önemli olgulardan biri. 15 Aralýk'ta düzenlenen genel grevde yüzbini aþkýn kiþi Atina sokaklarýnda yürümüþ, parlamentoya yürüyen kitleye çevik kuvvet saldýrmýþ, eylemciler eski ulaþtýrma bakaný Kostas Hacýdakis'e sokaklarý dar etmiþlerdi. Atina'nýn bütün sokaklarýnda polisle çatýþmalar yaþanmýþ, sýnýf mücadelesinin

gidiþinde önemli bir dönüm noktasý olarak da iþçi kitlelerin sendika bürokratlarýna karþý seslerini yükseltmeleri göze çarpmýþtý. Yunanistan'da iþçi sýnýfýnýn sendikal bürokrasiye karþý artan öfkesi Yunanistanlý sosyalistlere önemli fýrsatlar sunuyor. KKE, Syriza gibi reformist solun önde gelen partilerinin kitlelerin gözünden düþmesi, bu partilerin mücadeleci iþçileri provokatörlük yapmakla vb. suçlamasý önümüzdeki süreçte devrimcilerin inisiyatif almalarý durumunda politik hayata daha güçlü bir þekilde dahil olabileceklerini gösteriyor. Yunanistan'da mücadele hiç kuþku yok ki devam edecek. En yoðun hak gasplarýný içeren 2011 bütçesi parlamentodan daha yeni geçti. Sýnýf mücadelesinin gelecekteki seyri Avrupa proletaryasýnýn savaþýmýnda da belirleyici bir unsur olacak. Mücadele elbette Yunanistan ile sýnýrlý deðil. Ýngiltere'de eðitim reformuna karþý çýkan öðrenciler ülkeyi birbirine katmýþlardý. Ýtalya'da da baþkent Roma'da düzenlenen öðrenci eylemi tüm Roma'yý kilit-lemiþti. Meydanlarý, sokaklarý,


Enternasyonal Postacý

Ýþçinin Yolu

13

WikiLeaks Aynasýndan Emperyalist Siyaset Her ne kadar Türkiye'de bir konunun uzun süre gündemi meþgul etmesi çok mümkün olmasa da, WikiLeaks'in yayýmladýðý belgeler dünya çapýnda uzunca bir zamandýr gündemin ilk maddesini iþgal etmeye ve tartýþma çýkarmaya devam ediyor. WikiLeaks adlý internet sitesi 2006 yýlýnýn Aralýk'ýnda kurulmuþ ve sonrasýnda çeþitli konularda belgeler yayýmlamaya baþlamýþtý. WikiLeaks'in Irak ve Afganistan iþgallerine dair belgeleri yayýmladýðý "Savaþ Günlükleri" ile ortaya dökülen vahþet uzunca bir süredir çeþitli kanallardan uluslararasý kamuoyunun gündemine taþýnmýþtý. WikiLeaks'in ABD yönetimine dair belge sýzýntýlarý Irak ve Afganistan ile sýnýrlý kalmadý. 2004'ten 2010 Mart'ýna kadar ABD yönetiminin 270 büyükelçilik ve konsolosluklarýyla yürüttüðü yazýþmalarý içeren belgeler, kamuoyunun sindirmesi için yavaþ yavaþ ve kademeli olarak açýklanýyor. Yayýmlanan belgeler içinde þaþýrtýcý olmayan þekilde, ABD emperyalist siyasetinin odaklandýðý Ortadoðu kaynaklý belgeler, özellikle Türkiye ile ilgili belgeler önemli yer iþgal ediyor. WikiLeaks'in yayýmladýðý belgeler burjuva diplomasinin kimin hizmetinde, nasýl çalýþtýðýna da ýþýk tutuyor. ABD'li diplomatlarýn asýl görevlerinin birer ajan gibi, ABD'ye yakýn isimlerle ve bulunduklarý ülkelerin kilit isimleri(askeri komutanlardan, milletvekillerine, bakanlara) ile yaptýklarý görüþmeler aracýlýðýyla ülke siyasetlerini yakýndan takip edip, ülkelerine bilgi aktararak bulunduklarý ülkelerde ABD çýkarýna müdahaleci(telkin ya da baský yoluyla) roller oynamak olduðu tekrardan açýða kavuþtu. Hillary Clinton'un o saygýn(!) diplomatlardan Birleþmiþ Milletler'de etkin isimlerin kredi kartý, þifre gibi kiþisel bilgilerini ya da baþka bir kriptoyla Brundi ve Rwanda gibi Afrika ülkelerinde kilit pozisyondaki insanlarýn parmak izi, DNA kayýtlarý gibi özel biyolojik bilgilerini toplamalarýný istemesine biz pek þaþýrmasak da uluslararasý kamuoyunda etki uyandýrýcý nitelikte.

Türkiye'ye Dair WikiLeaks belgelerinde ABD kaynaklý olanlardan sonra ikinci Türkiye, ancak bunlarýn çok az bir kýsmý açýklandý. Açýklanan belgelerde açýða çýkanlar ise þaþýrtýcý nitelikte deðil. ABD'nin AKP hükümetinden hoþnutsuzluk duyduðu kamuoyunda zaten bir süredir bilinen bir gerçekti. Bu belgelerde AKP'nin bir alternatifinin olmadýðý, dolayýsýyla AKP hükümetiyle yola devam etmek gerektiðine vurgu yapýlýyor. Ancak AKP milliyetçi, pragmatist ve dindarlar diye üç büyük ideolojik akýma ayrýlýp her birinin pozisyonu, etkisi inceleniyor. Bunun yaný sýra AKP içinde Kürt milletvekillerinin durumu ve Gülen cemaatinin gücü ele alýnýyor. Belgelerde AKP'nin alternatifinin olmadýðý söylenirken, bölünme risklerinden bahsedilmesi gerek duyulduðu koþullarda böyle bir olasýlýðýn zorlanabileceði ihtimalini akýllara getiriyor. Yayýmlanan belgelerde AKP içinden bazý isimlerin hakaretlerle anýlmasýna karþýn Dýþiþleri Bakaný iki ülke arasýnda bir sorun yok mesajlarý vermekte gecikmedi. ABD'nin de, Türkiye'nin dýþ siyasetinde bazý kaymalar

yaþansa da yaþanan deðiþikliklerin hiçbirinin, Türkiye'nin ABD için bölgede oldukça önemli bir müttefik olduðu gerçeðini deðiþtirmediðine vurgu yapmasý manidardýr.

Wikileaks'in Amacý Ne? WikiLeaks'in bu belgelere nasýl ulaþtýðý, niçin yayýnladýðý uluslararasý arenada olduðu gibi Türkiye'de de bir tartýþma konusu. Özellikle komplo teorilerine yatkýn Ortadoðu coðrafyasýnda WikiLeaks bir ABD ya da Ýsrail oyunu olarak algýlandý, burjuva yönetimler tarafýndan bu yönde propaganda yapýldý. WikiLeaks ile ilgili temel iddia ABD'nin bir psikolojik savaþ yürütmek amacýyla istediði ülkelerde yönetimlere mesaj vermek, hizaya getirmek, tehdit etmek ve uluslararasý kamuoyunu yönlendirmek amacýyla bu belgelerin yayýmlanmasýna izin verdiði yönünde. Özellikle de

da þaþýracak bir þey yok. Emekçiler sermaye devletlerinin türlü pisliklerinin ortalýða saçýlmasýnda etkili bir güç olarak sahneye çýkmadýðý sürece, kapitalistler bir þekilde bu pislik yumaðýný kendi lehlerine bir araç olarak kullanmayý baþarmýþlardýr. WikiLeaks, yayýmlayacaðýný ilan ettiði belgelerin çok az bir kýsmýný açýkladý. Sitenin belgeleri yavaþ yavaþ açýklayarak etkisini artýrmak gibi bir stratejisi var. Bu baðlamda gelecek süreçte açýklanacak belgeler olayýn nasýl bir boyut alacaðýný, ABD'nin çýkarlarý için süreçten yararlanýp yararlanamayacaðýný belirleyecek.

Kapitalizm Gizli Diplomasisiz Olmaz! Çoðunluðun sömürüsüne dayanan her iktidarda devlet, mülk sahibi küçük bir azýnlýðýn çýkarýna çalýþtýðýný gözlerden saklayarak kendini halk için çalýþýyor görüntüsü altýnda gizlemeye ihtiyaç duyar. Burjuva diplomasisinin merkezinde her daim gizlilik, ikiyüzlülük ve aldatma vardýr. Küçük bir ayrýcalýklar zümresi, burjuva devletin dýþ siyasetinin kendi çýkarlarýna iþlediði, kaba yüzünü kitlelerin gözünden saklamak isterler. Dolayýsýyla böyle bir sistemde devlet sýrlarý, kapalý kapýlar arkasýndan dönen dolaplar vazgeçilmezdir. Kapitalizm gizli diplomasi olmadan olmaz. Ancak, çoðunluðun çýkarýna dayanan iþçi iktidarý kitleleri kandýrmaya, kapalý kapýlar arkasýndan iþler çevirmeye ihtiyaç duymaz.

Son Söz Olarak

baþlangýçta yayýmlanan bilgilerin uluslararasý kamuoyunun büyük oranda bildiði ya da olabilirliðini tahmin ettiði zararsýz bilgiler olmasý bu hissiyatlarý güçlendirdi. Ancak bu algýlayýþta WikiLeaks'in ABD'nin stratejik önemde deðerlendirdiði tesislerin listesini yayýmlamasý ile kýrýlmalar yaþandý: "WikiLeaks 'sýzýntýlarý', ABD'nin stratejik öneme sahip kimi ülkelerle iliþkilerini zedeleyebilecek birkaç belge 'sokuþturulmuþ' (Brzezinski, Hadley) olsa bile, belki utandýrýcý ama genelde zararsýz bilgileri içeriyordu. Ancak ABD'nin emperyalist çýkarlarýný hedef alan bilgilerin de yayýmlanmaya baþlamasýyla sürecin yeni bir yola girdiði anlaþýlýyor."(Ergin Yýldýzoðlu, 08.12.2010) ABD'nin ulusal güvenliði için büyük önem verilen petrol tesisleri, boru hattý, denizaltý kablolarý, fabrikalar, madenler, laboratuarlara kadar çok sayýda tesisi içeren bir listenin yayýmlanmasý, ABD'nin hegemonyasýna karþý saldýrýya geçebilecek güçlere açýk hedefler sunmasý anlamýna geliyor. Böyle bir ifþaatýn da zararsýz olduðunu söylemek pek mümkün gözükmüyor. WikiLeaks'in tartýþmalý niteliðini bir yana býrakýrsak þurasý da açýk ki ABD yönetimi her koþulda bu olaydan en ufak zararla çýkmaya çabalýyor ve mümkünse bu belgelerin bir kýsmýný dýþ politikada kendi çýkarýna bir araç olarak kullanmaya çalýþýyor, çalýþacaktýr da. Bu durum

otobanlarý iþgal eden binlerce öðrenci hükümete karþý çok sert mesajlar göndermiþ, taleplerinin kabul edilmemesi durumunda egemenlere Roma'yý dar edeceklerini bildirmiþti. Yine Ýspanya'da Aralýk ayýnda havayollarýnda greve giden iþçilerin karþýsýna ordu çýktý. Ýspanya ordusu hava trafiðine el koyarak, kapitalistlerin, sýnýf mücadelesinin yükseldiði evrelerde askeri tehditleri çekinmeden kullanabileceðini de göstermiþ oldu. Avrupa çapýnda krizin etkisi artarak devam edecek. Yunanistan'ýn hali ortada. Ýrlanda da AB'nin ve IMF'nin desteðini almak zorunda kalmýþtý. Sýrada Portekiz'in olduðu artýk bilinmeyen bir gerçek deðil. Ýspanya'nýn da sahip olduðu aþýrý borcu nasýl kapatacaðý, ekonomisini nasýl rayýna sokacaðý belirsiz. Fransa'da da Kasým ayýnda arka arkaya genel grevler yaþanmýþtý. Öte yandan Ýngiltere, Ýtalya gibi ülkelerde de hükümetler kýta çapýnda genelleþen saldýrý politikalarýný uygulamakta bir beis

Devrimciler açýsýndan, ne ABD'nin emperyalist bir güç olarak tüm dünyada hegemonyasýný sürdürmek ve geniþletmek adýna, Dýþiþleri Bakanlýðý da dahil olmak üzere CIA gibi devlet kurumlarý, ABD menþeili þirketler aracýlýðýyla baský, rüþvet, þantaj ve diðer tüm ikna ve baský yollarýný kullandýðý, ne de emperyalist siyasetin bundan baþka bir þey olmadýðý bilgisi yeni bir þey. Bu bilgi sadece devrimciler açýsýndan bilinen bir gerçek deðil, özellikle emperyalist güçlerin üzerinde büyük hesaplar döndürdüðü Ortadoðu, Latin Amerika gibi bölge halklarý açýsýndan da yaþam deneyimi ile sabit. Dönem dönem çeþitli süreçler içinde, kimi zaman Susurluk kazasý gibi olaylarla ya da egemen sýnýf içi çatýþmalar sonucunda, egemen sýnýfýn pislikleri etrafa saçýlýyor. Bu sistemin deþifre edilmesini saðlasa da yaþananlar otomatikman sistemin bütünüyle iliþkilendirilmeyebiliyor. Ancak yine de, kitlelerin gözünde egemenlerin kirli yüzünün daha da belirginlik kazanmasý, emperyalist barbarlýðýn resmi belgelerle kanýtlanmasý önemli. Emperyalizmin kendini kýsmi de olsa deþifre ettiði böyle zamanlar devrimciler açýsýndan kitleler içinde sistemin gerçek yüzünün teþhiri için kullanýlmasý gereken önemli dönemlerdir. Sosyalizm mümkün deðil propagandasý yürütenlerin suratýna tokat gibi "Ýþte size kapitalist barbarlýk, asýl bir avuç asalaðýn çýkarýna yüzbinlerce masumu katleden bu rejimde insan olanýn yaþamasý mümkün deðil" diye haykýrmak gerekiyor.

Aynur Akman (Yazýnýn tamamýný www.bolsevik.org'dan okuyabilirsiniz)

görmüyorlar. Almanya ise süreçten, tüm ülkeleri kendisine baðýmlý kýlarak kazançlý çýkmanýn peþinde. Avrupa'daki krizin ABD'ye ve Asya'ya yansýmamasý da imkansýz. Burada toparlanýþ saðlanamadýðý ölçüde ABD'de de kriz derinleþecek. Kýsacasý itin iti ýsýrdýðý bir dönemden geçiyoruz. Avrupa iþçi sýnýfýný somut talepler çevresinde örgütleyecek, sendika bürokrasisinin pasifist tutumuna savaþ açacak, diðer ülkelerin iþçi sýnýflarýyla dayanýþmayý yükseltecek enternasyonalist bir devrimci öncünün, kriz içerisindeki Avrupa'da, kitlelerin burjuva parlamenter sistemden umudunu kestiði, dahasý reformist sola bile yüz çevirdiði böyle radikal bir dönemde sýnýf mücadelesinin önderliðini üstlenmesi kýta çapýndaki mücadelenin gidiþatý açýsýndan belirleyici olacaktýr. Ýþçi sýnýfýnýn mücadelesi merkezileþtirildiðinde ve sendikal bürokrasinin dizginleyiciliðinden arýndýrýldýðýnda, ortaya çýkacak olanaklar oldukça fazla olacaktýr.


14

Ýþçinin Yolu

Kultur Sanat Türkiye tarihinin belki de emekçi sýnýflar açýsýndan en saldýrgan, parababalarý açýsýndan en baþarýlý burjuva partisidir AKP. Ýktidara geldiðinden bu yana, toplumun hemen hemen her kesimi için bir þeyler söylemeye çalýþarak toplumsal meþruiyetini saðlamaya çalýþtý. 'Demokratik' açýlýmlar silsilesi, var olan demokratik haklara bile tecavüze ediyorken toplumda oluþabilecek muhalefeti toplum tarafýndan kabul görmüþ ve de duruþlarý da çok net bilinen sanatçýlar üzerinden sempati kazanarak yok etme yoluna gitti. Örneðin Kürt illerindeki oylarýn kendisi için oldukça kritik olduðunu bilen ve bu konuda meydaný BDP'ye býrakmayacaðýný ifade eden AKP, referandum çalýþmalarýnda Ahmet Kaya'nýn Þafak Türküsü adlý þarkýsýný kullanacaðýný ilan etmiþti. Daha da ötesi referandum sürecinde "darbe karþýtlýðý", sivilleþme vb. iddialarla desteðini almaya çalýþtýðý demokrat kesimi ikna etmeye çalýþýrken Ahmed Arif alýntýlarý, Nazým Hikmet göndermeleri, sanatçýlarla yapýlan toplantýlar gýrla gitmiþti. Bir zamanlar kendileri gibiler tarafýndan yýllarca mahkum edilmiþ, öldürülmüþ, sürülmüþ, bedel ödemiþ insanlarýn eserlerini, adlarýný aðýzlarýna almak cüretini göstermiþlerdi. Son zamanlarda bu ikiyüzlülük þovlarý özellikle Ahmet Kaya üzerinden yapýlýyor. Toplumsal muhalefetin yükseliyor olmasý, iþlerin istedikleri gibi gitmiyor oluþu yeniden bu pozlarý takýnmalarý konusunda onlarý zorlamýþ olsa gerek. Saldýrganlýklarýnýn zirvesinde olduklarý son dönemde böylesine maskelere de her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyorlar. 11 Aralýk akþamý Ahmet Kaya'yý anma etkinliði son durumun özetleyicisi olmasý bakýmýndan önemli. Anma etkinliðine katýlan yaklaþýk 2 bin davetli arsasýnda bulunan AKP'li ve CHP'liler hapishaneler Kürt çocuklarýyla doluyken Ahmet

Devrimci Deðerlerimizden Elinizi Çekin! Kaya'yý "anmaya" gidebiliyorlar. "Kürt açýlýmý" yaparken DTP'li belediye baþkanlarýný tutuklatan hükümeti Ahmet Kaya hakkýndaki iyi düþüncelerini söylerken bulmak abesliðin de ötesinde bir resim çiziyor.

çýkaran burjuvazi Che Guevara'yý da, Deniz Gezmiþ'i de, Erdal Eren'i de ayný þekilde inançlarýndan, mücadelelerinden

Diðer bir saldýrý da Yýlmaz Güney'e gerçekleþtiriliyor. Ahmet Kaya'yý son zamanlarda "öve öve bitiremeyenler" Yýlmaz Güney'i de içini boþaltarak sahiplenmek peþindeler. Yýlmaz Güney 1970'lerde var olan toplumsal uyanýþýn ilham verdiði önemli sanatçýlardan biridir. Güney, henüz 1961 yýlýnda, Üç Bilinmeyenli Eþitsizlik Sistemleri adlý öyküsünde "komünizm propagandasý" yaptýðý gerekçesi ile suçlu bulunmuþ ve 1,5 yýl hapse mahkum edilmiþti. "Sürü", "Yol", "Duvar" gibi toplumsal gerçekçi filmleri onu "Yýlmaz Güney" yapan baþyapýtlardý. 1968 yýlýndaki "Seyit Han" ve 1970'teki "Umut" filmleri ile toplumsal içerikli filmleri geniþ kitlelerce sahiplenilmiþti. Daha sonra 19 yýl ceza alarak tekrar hapse giren Yýlmaz Güney en yaratýcý eserlerini burada yazdý. Ýzinli olarak ayrýldýðý hapishaneye bir daha geri dönmedi; o da hayatýnýn son

zamanlarýný yurt dýþýnda geçirmeye zorlanmýþtýr týpký Ahmet Kaya gibi. Bir zamanlar katlettiðini iþine yarayacaðý zaman göklere

linç eder, el etek öper; insanlýða deðil, burjuvazinin kirli iþlerine hizmet eder; insanlýða deðil ceplere, aydýnlýk geleceðe deðil burjuvazinin karanlýðýna hizmet ederler. Bizim sanatçýmýz Ahmet Kaya "baþ kaldýrýyorum!" diye haykýrýr, bizim sanatçýmýz Yýlmaz Güney son konuþmasýnda dahi devrimci inançlarýný yýlgýnlýk olmaksýzýn dile getirir; "…Biz, yiðitlikleriyle destanlar yazmýþ bir halkýz ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek azme, kararlýlýða ve koþullara sahibiz.

baðýmsýz, "zararsýz" gençler olarak kullanmýþ ve üzerinden prim yapmýþ hatta ve hatta ticari meta haline getirmiþlerdi. Bu sebeple Ahmet Kaya'nýn da Yýlmaz Güney'in de baþýna gelenler bizleri þaþýrtmýyor. Elbette hükümet Ahmet Kaya'yý kullanýrken ayný yöntemi kullanmaya devam ediyor; kendi istediði profili yaratýyor. Ancak Ahmet Kaya burjuva siyasetçilerin göstermeye çalýþtýðý gibi baský, inkar ve imha karþýsýnda suya sabuna dokunmayan biri deðil, bozuk düzene isyan eden, sosyalist kimliðinin yanýnda Kürt ulusal hareketinin bayraðýný da taþýmýþ olan bir sanatçýydý. Kýlýçdaroðlu Ahmet Kaya'nýn mezarýný ziyaret ettikten sonra, AKP'lilerin de sürekli olarak ifade ettikleri þeyi dillendirdi: 'Ayný düþünmüyoruz ancak o bizim de sanatçýmýzdý.' Buradan kendilerine cevap verelim; hayýr, ne Ahmet Kaya, ne Nazým Hikmet, ne Yýlmaz Güney sizin sanatçýnýzdýr. Olmadýklarý için de sürüldüler, hapse atýldýlar. Onlar, onurlu düþünceleri uðruna, insanlýk onuru uðruna bedel ödediler. Size sizin sanatçýlarýnýzý tanýtalým; onlar New York'ta 5 minareyi çeker,

Türk, Acem ve Arap devrimci demokratlarý, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýnýn en candan savunucularý olarak, bu kavganýn bir parçasýdýrlar ve ortak düþmana karþý savaþmaktadýrlar. Ezilen sýnýflarýn sýnýf kardeþliði, en güçlü silahlarýmýzdan biridir. Dost ve düþman herkes bilsin ki, Kazanacaðýz! Mutlaka kazanacaðýz! Bir köle olarak yaþamaktansa Bir özgürlük savaþçýsý olarak ölmek daha iyidir." Düzenden taraf olan hiç kimse, hiçbir sebeple direniþin deðerleri olan bu isimleri yalanlarýna alet edemez. Yýlmaz Güney'e Sürü'yü çektiren, Ahmet Kaya'ya þafaðý bekleyen bir idam mahkumunun türkülerini söyleten sistemin taþeronlarýnýn deðerlerimizi kullanmasýna ve bu yolla emekçi halký, ezilenleri kandýrmasýna müsaade etmeyeceðiz. Kazanacaðýz, mutlaka kazanacaðýz!


Ýþçinin Yolu

Üniversiteler Bizimle Özgürleþecek!

Merhaba YOLDAÞLAR, Sizlere Hacettepe Üniversitesi Beytepe kampüsünde olanlarý yazmak istedim. Ülkede üniversite okumak isteyen her insan gibi düzenin dayattýðý Ygs-Lys maratonundan sonra yerleþebildim iktisat bölümüne. Sýnavlarý geçince her þeyin tamam olduðu düþüncesinin gerçeklik payýný da görmememizi saðlayan ilk þey tabi ki de kayýt dönemindeki harçlardý. Ýþçi çocuklarýnýn eðitim hakkýný elinden almak amacýndaki sermayenin karþýmýza çýkardýðý ilk engeldi. Daha sonra okulla tanýþmamla birlikte okulun nasýl da sermayenin fabrikalarýndan biri olduðunun daha saðlam örneklerini gördüm. Ýktisat bölümünün konularýnýn tamamýyla sermaye iktidarýný pekiþtirici, iþçilerin daha iyi nasýl sömürüleceði, bizim nasýl ekonomiye katkýlar yapabileceðimiz gibi konular olmasý insanlarý kariyerist planlara sürüklenmesine gerçek hayattan, sýnýf mücadelesinden kopmasýna yol açmakta. Bu yüzden tüm kampüste Ýþçinin Yolu olarak yerimizi alýyoruz ama karþýlaþtýðýmýz engellerin sayýsý bir hayli çok olmakla birlikte önemli de konular. Kampüste çok sayýda özel güvenlik bulunmakta bu Ögb'ler kimi yerlerde 4-5 kiþilik gruplar halinde dolaþýp devrimci faaliyetleri engellemeye çalýþmaktalar. Yeri geldiðinde rektörlüðün emriyle saldýrýyorlar. Masa açma faaliyeti kesin olarak engellenmeye çalýþýlýyor kampuste. Masa açanlara karþý polis ve ögb saldýrýsý dahi yaþandý. Ayrýca kampüsün her yerinde ve her bölümde bizi gözetim altýnda tutabilmek için çok sayýdaki kamera var. Yemekhane, bilgisayar laboratuarlarý gibi ihtiyaçlarý karþýlamayan rektörlüðün bu konularda kaynak sýkýntýsý yaþamamasý dikkat çekici. Kampüsün merkezden uzak olmasý ve ulaþým sorunlarýna karþý cevabý "benim arabam var, benim derdim deðil" diyebilen rektör Uður Erdener'in kime hizmet ettiði yeterince ortada. Biz Ýþçinin Yolu olarak fabrikalardan sokaklara, üniversitelere kadar sürekli devrimin bayraðýný yükseltmeye devam edeceðiz.

Ankara’dan, Ýþçinin Yolu okuru bir Hacettepe üniversitesi öðrencisi...

15

Okurlarimizdan... BÝR MEKTUP... Merhaba, Ben sitenizi takip ediyorum tüm yazýlarý okumasam da. Ýki konuda sitemim var. Birincisi baþörtüsü sorununa Stalinistlerin yaklaþtýðý gibi yaklaþmanýz ve bu bizi ilgilendirmez, sýnýfsal bir sorun deðil demeniz. Türkiye'deki kadýn iþçilerin çoðunun baþörtülü olduðunu düþündüðümüzde bunu komünistleri ilgilendiren bir sorun olarak görüyorum. Bunun da ötesinde bu sorunun basit bir demokratik sorun olduðunu ve bu yasaða karþý çýkýlmadan dindar olanlarý sýnýf mücadelesine ve sosyalist mücadeleye kazandýrmanýn çok zor, hatta imkansýz olduðunu düþünüyorum. Ýkincisi son zamanlardaki öðrenci eylemleri konusunda da yeteri kadar doðru tutum alamadýnýz. SBF'de Süheyl Batum'u protesto etmek istemeyenleri eleþtirdiniz, ama Burhan Kuzu'yu protesto eden Öðrenci Kolektifi'nin ve ÖDP, TKP gençliði gibi gruplarýn aslýnda sadece AKP'ye karþý olduðundan, sözde kapitalizme karþý olduklarýndan, Kemalizmle olan sýký baðlarýndan hiç bahsetmediniz. Oysa kapitalizme karþý olmadan, tüm burjuva partilere karþý ayný devrimci tutumu almadan bir gençlik hareketi ancak böyle Kemalistlerin desteklediði yaramaz çocuklar olarak anýlýr. Türkiye solunun Stalinizm ve Kemalizmin esareti altýnda bulunduðu gerçeðini düþünürsek bu konuda Troçkist bir siyasi yapý olarak daha farklý bir tutum almanýzý beklerdim.

BÝR CEVAP Merhaba, Öncelikle türban yasaðýna karþý çýkmadýðýmýz fikrine kapýlmýþsýn ki bu doðru deðil. Marksist Bakýþ, Ýþçinin Yolu ve www.bolsevik.org'da konuyla ilgili çýkan tüm yazýlarda devletin kýlýk kýyafete karýþma hakkýnýn olmadýðýný, devrimcilerin bu yasaða karþý olmasý gerektiði vurgulanmýþtýr. Bu yüzden biraz daha dikkatli okumanýzý ve peþin hükümlerden uzak olmanýzý tavsiye ederiz. Diðer taraftan konuya yaklaþýmlarý Stalinist ve Troçkist diye iki farklý kanada bölmek pek mümkün görünmüyor. Stalinistlerin önemli bir kýsmý da türban yasaðýna karþý ve hatta bu yasaða muhalefet ederken Ýslamcýlarla beraber hareket edenler de var. Türban yasaðýna kaþý çýkarken yapmayacaðýmýz þey Ýslamcýlarla kol kola girmektir. Ki bu bunu yapan ve kendine Troçkist diyen gruplar da mevcuttur. Troçkizmin Stalinizme karþý en büyük eleþtirilerinden birisi burjuva ve saðcý güçlerle kurulan, devrimlere ihanet politikasý olan Halk Cephesi türünden ittifaklardýr. Troçkist ilkeselliðin asýl ayýrt edici noktasý burada kendisini ortaya koyar. Burjuva devlet, diðer burjuva gruplar ve saðcý eðilimlerle yan yana gelindiðinde iþçi sýnýfýnýn tarihsel çýkarlarýna ihanet edilmiþ olunur. Türban konusunda da bu tarz halk cepheci ittifaklarýn zemini bulunmaktadýr. Daha geniþ bir perspektiften söylersek bugün "sosyalist" solda TSK merkezli ulusalcý burjuvalara karþý liberal burjuvazi ile hatta Ýslamcýlarla ittifak kurma eðilimi ziyadesiyle mevcuttur. Liberal tandanslý oluþumlar ne kadar allayýp pullasalar da Ýslamcýlar siyasi yelpazede aþýrý saðda yer alan emek düþmaný bir güçtür. Devrimcilerin onlarýn hegemonyalarýný arttýrmaktan özenle kaçýnmalarý gerekir. Örnek vermek gerekirse özgürlüklerin en has düþmaný Vakit/Akit Gazetesi ile beraber eylem yapan sonra da utanmadan kendisine Troçkist diyenleri de gördük ne yazýk ki. Ýkinci olarak son zamanlardaki öðrenci olaylarýndaki tutumuz konusundaki eleþtiriniz açýkça söylemek gerekirse temelsiz. Zira o gün Siyasal'da bazý gruplarýn muhalefetine raðmen S.Batum'a yapýlan protestoda baþý SDH olarak biz çektik. Böylelikle eylemin anlamýný kurtarmak açýsýndan sorumluluðu üzerimize aldýk. Eylemin haberini yapan yazýda (Kuzu kuzu gideceksiniz, bolsevik.org) sizin de mektubunuzda teslim ettiðiniz gibi Batum'u protesto etmek istemeyenleri eleþtirdik. Bu konuda böyle bir eylemin ardýndan daha fazla ne yapmamýz beklenebilir ki? Eylemse eylem, yazýysa yazý. ÖDP, TKP ve Kolektifler konusundaki eleþtirilerinizi defalarca hem de çoðu zaman epey sert tonlarda zaten dile getirdik, getiriyoruz. Ýþte bir örnek: "Protestolarda göze çarpan unsurlardan birisi de ulusalcý öðelerin domine edici etkisi. TKP ve özellikle Öðrenci Kollektifleri protestolarýn baþýný çeken unsurlar. Eylemlerdeki yoðun AKP karþýtý havayý her yerde gözlemlemek mümkün. 'AKP faþizmi' gibi anti-Marksist kavramlara sýklýkla rastlanýyor. Süheyl Batum'u çok sýnýrlý sayýda öðrencinin protesto etmesi de bu tutumun bir örneði. Dönemin devrimci görevi hükümetin azgýn saldýrýlarýna karþý koymak, evet, ancak sermaye sýnýfýnýn Marksist tahlilini unutmadan." ("Ýkinci 68" Söylemleri ve Öðrenci Hareketi, bolsevik.org) Diðer taraftan þunu da belirtmek gerekir ki AKP'ye öyle ya da böyle gizli ya da açýk biçimde egemen sýnýfýn TSK merkezli ulusalcý kanadýný geriletmek konusunda ilerici roller atfeden liberal sol, AKP'yi zayýflatan her türlü eylemden rahatsýzlýk duymaktadýr. Tekel eyleminde dahi Ergenekon'u gündeme getirmeleri bundandýr. Dolayýsýyla sol liberallerin AKP'ye üniversitelerden gelen son tepkilerden rahatsýzlýk duymasý þaþýrtýcý deðil. Bunu açýkça ortaya koymayan sol liberallerin vay efendim Burhan Kuzu'ya yumurta atýldý da neden Süheyl Batum'a atýlmadý türlü utangaç itirazlarýna þahit oluyoruz. En temel konuyu iþaret ederek meseleyi toparlayalým. Kemalizm, Stalinizm, ulusalcýlýk ve sol liberalizmin etkilerine karþý mücadele ederek devrimci Marksizm'i inþa etmek temel görevi en baþta baðýmsýz sýnýf tavrýný özümsemekten geçer. Kemalizm ve ulusalcýlýk egemen sýnýfýn çatýþan kanatlarýndan yalnýzca birisinin ideolojisidir. Buna karþý herkesle ittifak mantýðý egemen sýnýfýn þimdilerde üste çýkmýþ diðer kanadýna eklemlenmeyi beraberinde getirecektir.


Iscinin yolu Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Emre Baþer Yayýn Türü: Yerel süreli, aylýk Sayý: 14 Ocak 2011 Fiyatý: 1 TL Yayýn Ýdare Adresi: Tuzluçayýr Mah. Abidinaktaþ Sok. No:9/13 Mamak/ANKARA Tel: 0312 3910420 Baský:Yön Matbaacýlýk- Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1. Kat No: 366 Topkapý/Ýstanbul Tel: 0 212 5446634

2010'da Iz Birakanlar Tekel Direniþi: 12 Eylül sonrasýnýn en görkemli iþçi direniþlerinden birisi olan Tekel Direniþi 2009'un Aralýk ayýnda baþlayarak tam 78 gün sürecek ve tüm ülke çapýnda emekçiler arasýnda geniþ heyecan ve sempati uyandýracaktý. Tekel Direniþi iþçilerin birliði halklarýn kardeþliði þiarýný da bizzat hayata geçirerek ayrýksý bir nitelik kazanmýþtý. Türk Ýþ bürokrasisi baþýndan beri direniþin en büyük düþmaný durumundaydý. Bunun dýþýnda mücadelenin yöneticisi durumunda olan Türk Ýþ'e baðlý Tek Gýda Ýþ ve baþkaný Mustafa Türkel dost gözüküp direniþi baltalamak konusunda büyük efor sarf etti. Asýl düþündürücü olansa Türkel'in kimi çok bilinen sol grup ve partiler tarafýndan örnek iþçi önderi olarak selamlanmasýydý.

KCK Operasyonlarý ve Ýnegöl Olayý: Aralýk ayýnda baþlayýp ocak ayýna sarkan operasyonlarda Kürt ulusal hareketinin çok sayýda temsilcisi hapse atýldý. Tutuklu belediye baþkanlarýnýn kelepçeli tek sýra halindeki fotoðraflarý Kürt halkýnýn çektiði acýlarýn kýsa bir özeti gibiydi. 25 Temmuz’da Ýnegöl'de yaþananlarsa adeta Türk-Kürt etnik çatýþmanýn bir provasýydý. Halklarýn birbirini boðazlamasýnýn ne menem bir þey olabileceðini hesaplamak açýsýndan Ýnegöl'deki olaylar ibretlikti. Egemen sýnýflar elinde giderek zemin kazanan bu olasýlýðýn tek panzehiri ise devrimci iþçi hareketi ve enternasyonalist komünist eðilimin güçlenmesi olduðunu bu olay vesilesiyle bir kez daha vurgulayalým.

KPSS Skandalý: Ýþsizlikten bunalmýþ 900 bin kiþinin umut baðladýðý Baykal'ýn Gidiþi, Kýlýçdaroðlu'nun KPSS'de sorularýn binlerce kiþiye servis Çýkýþý: Kemalist askeri-sivil bürokrasinin AKP edildiði ortaya çýktý. Örtbas etme giriþimdöneminde ayakta kalma savaþýnda CHP ve lideri leri tutmayýnca sýnavýn eðitim bilimleri Baykal büyük azim gösterse de seçimleri kazanan kýsmý iptal edilmek zorunda kalýndý. Bu hep AKP oldu. Bu, kuþkusuz AKP'nin kendisini olduðundan daha güçlü görmesine sebep olabilir- arada TUS sýnavlarýndan, yüksek lisans sýnavlarýna, polislik sýnavlarýndan fen di; bu nedenle kimi güçlü ellerin yaptýklarý bir liseleri sýnavlarýna varana kadar daha pek ayarla CHP'yi daha yarýþmacý bir parti haline çok sýnavda kopya çekildiði gerçeði ortaya getirmeyi amaçladýðý iddia edildi. Bu noktada Baykal'ýn özel hayatýna ait bir kaset devreye girdi saçýldý. Sýnav cennetine dönüþen Türkiye'deki kokuþmuþ burjuva düzen, ve Kýlýçdaroðlu'nun önü açýldý. Böylelikle AKP'nin özgüven endeksi aþaðý çekilirken içeride zaten son derece sýnýrlý olan meþruiyet ve dýþarýda daha dengeli davranmasý saðlanacaktý. kaynaklarýndan birini daha kaybetmiþtir. Bu arada sorularý kimin çaldýðý örtbas Alevi ve Kürt olan Kýlýçdaroðlu'nun kimliði ayrý bir konu ama kullandýðý sol retorik emekçi kesim- edilse de þebekenin Fethullah'a dayandýðý AKP yanlýlarý dýþýnda herkesin ortak lerde bir heyecan yarattý. Ama her kesime þirin kanýsý durumunda. gözükmeyi esas alan "yeni" CHP siyasetinde "emekçi" edebiyatý dýþýnda sola kayýþýn çok sýnýrlý kaldýðý zaman içerisinde ortaya çýkacaktý.

1 Mayýs: 1 Mayýs, 32 yýl aradan sonra ilk defa kitlesel olarak Taksim Meydaný'nda kutlandý. Ýþçiler, gençler, devrimciler, sendikalar, partiler ve sivil toplum örgütleri Taksim'i doldurdu. Yüz binlerin buluþmasý ayný zamanda Taksim Meydaný'nýn kazanýlmasý manasýnda baþlý baþýna önemli bir zafer anlamýna geliyordu. Tekel iþçilerinin kürsü iþgali ve sendika bürokratlarýna alaný dar etmesi kitleselliðin getirdiði coþkuya ek bir güzellik katacaktý. Bu eylemlerinden ötürü iþçileri kýnayan KESK Baþkaný Sami Evren ise bürokratlarýn dayanýþmasýný sergiledi ve sýnýfsal ayrýþma adýna günün ruhuna uygun hareket etmiþ oldu.

Madenlerde Katliam: Mayýs ayýnda Zonguldak'taki grizu patlamasýnda 30 iþçi hayatýný kaybetti. Ýþçileri ölümü ve vahþi düzen adýna ne varsa her þeyi kabullenmeye davet eden kaderci mantýðýn ne dediði zaten belli ama taþeronlaþma ve ucuz iþçi cenneti olmak böyle bir þey olsa gerek. Dünyada maden kazalarýnda baþý çeken ülkenin Çin olmasý, Türkiye'nin de Avrupa'nýn Çin'i haline gelmesi boþuna deðil elbette. Maalesef bu katliam ne ilkti ne de son olacak. Tek seçenek var birlik ve mücadele.

Referandum: AKP iktidara geldiði andan itibaren AB, ABD ve Türkiye liberal büyük sermayesinin desteðiyle Kemalist askeri ve sivil bürokrasinin mevzilerine karþý savaþ açmýþtý. Referanduma sebep olan anayasa deðiþikliðinin arkasýnda kilit önemdeki bir mevzi olan yüksek yargýya hakim olma kavgasý yatýyordu, dolayýsýyla kopan büyük gürültünün arkasýnda egemen sýnýfýn iki kanadý arasýndaki iktidar kavgasý bulunuyordu. Evetçiler, demokrasi havarisi kesilirken, hayýrcýlar þeriat korkusuna oynayarak emekçileri etkilemeye çalýþtý. Ýþçi sýnýfýnýn tarihsel çýkarý ise geçersiz oy ve boykottan geçiyordu. Sonuçta evet kazandý, askeri-sivil bürokrasi bir mevzisini daha kaybetmiþ oldu. Kürt ulusal hareketi bölgede boykot tavrýyla büyük zafer elde etti.

21 Eylül günü aralarýnda SDP Genel Baþkaný ve TÖP üyelerinin de bulunduðu 17 kiþi Devrimci Karargah üyesi olmak suçlamasýyla gözaltýna alýndý, 13'ü tutuklandý. Komploda hedef Hanefi Avcý'ya ulaþmaktý, Fethullah Gülen cemaatinin emniyet ve yargý içindeki uzantýlarý aracýlýðýyla tezgâhlandýðý söylenen bu komploda legal siyasi kimlikleri herkesçe bilinen sosyalistler hapse atýldýlar. AKP'den demokrasi bekleyenler bir yana egemen sýnýf içersindeki sürecin demokratik haklar için nasýl puslu bir havayý beraberinde getirdiðini bu komplo net bir þekilde ortaya koydu. .

Devrimci Karargah Komplosu:

AKP'ye Karþý Üniversitelerden Yükselen Dalga: AKP'ye karþý üniversitelerde gösterilen tepki

Avrupa'da Kriz: Yunanistan, Ýrlanda, Portekiz, Ýspanya, Ýtalya, Estonya, Macaristan, Ýzlanda… Hepsi krizdeler. Krizi, faturayý emekçilerin sýrtýna yýkarak atlatmak tabi ki kapitalistlerin tek çözümü. Bu da kaçýnýlmaz biçimde sýnýf mücadelesini þiddetlendiriyor. Fransa ve Yunanistan'da iþçiler ayakta. Öðrenciler ise "yeni bir 68 kapýda mý" diye sordurtuyor herkese. Yaþlý kýta Avrupa bir kez daha sýnýf mücadelesinin önüne geçmiþ gibi gözüküyor. 2011'in çok daha hareketli geçeceðine dair reddedilemez kanýtlar mevcut.

WikiLeaks Sarsýntýlarý: 2006'da kurulan WikiLeaks internet sitesi, çeþitli belgeler yayýnlayarak dikkatleri üzerine topluyordu ki 2010 Mart ayýndan itibaren bu sefer de ABD Dýþiþleri Bakanlýðý'na ait belgeleri yayýnlanmaya baþladý. Ýlk olarak ABD'nin Irak ve Afganistan'daki savaþ suçlarýna ait belgeler sýzdýrýldý. Bu noktada dünya emperyalist güçleri ayaða kalktý. Ýþin esasýnda belgelerin hiçbiri "top secret" kategorisinde deðildi. Çoðu diplomatlarýn gözlemleri ve dedikodularýndan ibaretti. Bazýlarý da malumun ilanýydý. Ama pislik pislikti ve ortaya emperyalistlerin canýný oldukça sýkan kokular yayýlýyordu.

serisinin baþlangýç noktasý olarak Boðaziçi Üniversitesi'ni gösterebiliriz. Teknopark açýlýþý için Boðaziçi Üniversitesi'ne gelen Baþbakan Erdoðan protesto edilince çevik kuvvet polisi kampüste terör estirdi. Ardýndan gelen büyük olay ise Dolmabahçe'de Baþbakan Erdoðan'ýn rektörlerle yaptýðý toplantýyý protesto eden öðrencilere polisin uyguuladýðý insanlýk dýþý þiddet oldu. Birkaç gün sonra Ankara Üniversitesi'nde AKP'li Burhan Kuzu yumurta yaðmuruna tutuldu. Protestolardan CHP'li Süheyl Batum da kaçamayacaktý. Ertesi hafta ise öðrenci hareketinin merkezi ODTÜ idi. Kampüs içerisinde yer alan Teknokent'e Erdoðan'ýn geldiðini haber alan öðrenciler saatlerce polisle çatýþtý; direniþe çoðu baðýmsýz 1000'e yakýn öðrencinin katýlmasý "yeni bir 68 kuþaðý mý geliyor" sorusunu akýllara getiren en güçlü olaydý.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.