www.bolsevik.org Fiyatý: 50 kuruþ
Ýþçi Sýnýfý Örgütüyle Güçlüdür
Dünyada Esen Mücadele Rüzgarlarini ALANLARA TASIYALIM!
Emekçilerin, yoksul halkýn üzerinde adeta bir kara kýþ çökmüþ durumda. Parababalarýný daha çok zengin etmek için hayatlarýmýz yok oluyor. Ölesiye çalýþýyor, iþ cinayetlerinde canýmýzý veriyor, yoksulluk içinde bir yaþama mahkum ediliyoruz. Artýk yeter deyip örgütlendiðimizde kendimizi kapý önünde; sokaða döküldüðümüzde gazý, copu karþýmýzda buluyoruz. Yoksulluk dizboyu. Enflasyon iki haneli rakamlara ulaþmýþ, kriz patronlarý teðet geçiyor ama yoksul halký deðil. Enflasyon rakamý nisan itibarýyla yüzde 11'leri vururken, hayat her geçen gün daha pahalanýyor. Son olarak doðalgaz yüzde 20, elektrik yüzde 10'dan fazla zamlandý. Hayat pahalanýrken biz emekçiler daha çok çalýþýp daha az kazanýyoruz. Toplumun en güvenceli çalýþan, çalýþanlarýn giderek azýnlýðýna dönüþen kamu emekçilerine bile sefalet zamlarý dayatýlýyor. Gerisini artýk siz düþünün. Gelecek dönemde TCDD'den baþlamak üzere geride kalan az sayýdaki kamu hizmetlerinin özelleþtirmesiyle ve kamuda artan sözleþmeli çalýþma biçimleriyle kamu emekçileri giderek azalmasý; hakim çalýþma biçiminin güvencesiz, sigortasýz, asgari ücretli ve örgütsüz çalýþma haline daha da çok gelmesi planlanýyor. Bir yandan da parababalarý kýdem tazminatýmýza, yýllarca harcadýðýmýz alýnterimizin hakkýna göz dikmiþ durumda. Ýlk fýrsatta bu hakkýmýzý gasp
etmek için tetikte bekliyorlar. Patronlarý zengin etmek için yaþamlarýmýzýn sefilleþmesi yetmezmiþ gibi daha çok kar hýrsýyla iþ cinayetlerinde ölüyoruz. Sadece Nisan ayý içinde 87 iþçi iþ cinayetlerinde can verdi, bilinmeyenleri cabasý. Barýnma hakkýmýz bile saldýrý altýnda. Yeni çýkan "afet riskli" konutlarla ilgili yasayla yakýn zamanda 6 milyon konutun yýkýlmasý hedefleniyor. Böylece yoksul gecekondu sakinleri kent dýþýna sürülürken; her türlü muhalefetin önünü almak için tedbirler bile hazýrlanmýþ durumda. Yasaya göre yýkým kararýna dava açmak bile yasak, yýkýma direneni ise hapis cezasý bekliyor. Çevre ve Þehircilik Bakaný'nýn da müjdelediði(!) gibi devletin bu maliyeti karþýlamasý mümkün deðil. Ýþ yine yoksula düþüyor; gücü yeterse yýllarca borçlanacak kondu sahipleri ki sermayeye rant aksýn. Gecekondularda yaþayan kiracýlarýn durumu ise daha vahim. Büyükþehirde gecekondu kirasýna ev bulmak ne mümkün, asgari ücretle normal konutlarda yaþamak da! Öyleyse paþa paþa ya kent dýþýna doðru kayýlacak ya da ailelerin yanýnda topluca yaþamaya! Türkiye bir sömürü cennetine çevrilirken toplumsal muhalefetin bütün unsurlarýna da soluk aldýrmamak için var gücüyle uðraþýyor iktidar. 600 öðrenci, 100'den fazla gazeteci ve KCK kapsamýnda 6 bin Kürt hapiste.
SAYFA 2 Suriye’de Ýþler Deðiþiyor! Ýç dayanaklarý saðlam olan, ayrýca belirleyici bir dýþ desteðe sahip Esad rejimi diþli çýkýnca muhalefet yetersiz kaldý ve emperyalist... www.bolsevik.org
Hapsetmek yetmiyor, tutuklananlarýn savunma hakký bile yok sayýlýyor. Avukatsýz yargýlama için kollar sývanýyor. Muhalefetin hiçbir türlüsüne tahammül edemeyen iktidar ses çýkarana haddini bildirmek(!) için hemen ataða geçiyor. Bu furyadan payýný sanatçýlar ve devlet tiyatrolarý da alýp özelleþtirme dalgasýna dahil oluverdiler. HES'lere ya da nükleer santral kurulmasýna karþý eylem yapanlar zaten terörist, eþkýya ilan edilmiþti! Ýktidara karþý muhalefet yürüten herkes saldýrý altýnda. Baþbakanýn ayrýmcý söylemleriyle sürekli hedef gösterdiði Alevilere karþý geçtiðimiz günlerde Adýyaman'da baþlamak üzere Erzincan, Ýzmir, Antep ve Aydýn-Didim'de evlerinin iþaretlenmesiyle ifade olan nefret dolu saldýrýlar yaþandý. Baþbakanýn Sivas katliamý davasýndaki zaman aþýmýný hayýrlý olsun diye selamladýðý bir ülkede baþka ne olabilir. Sözün özü emekçiler, yoksul halk, toplumsal muhalefet büyük bir cenderenin içinde her geçen daha çok sýkýþtýrýlýyor. Bu cenderenin tek çýkýþ yolu toplumsal muhalefetin sokaða dökülmesi, mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor. Ancak toplumsal bir mücadele dalgasý üstümüze yaðan karý eritip baharý müjdeleyebilir. Dünya emekçilerin mücadeleleriyle çalkalanýyor, sýra bizde!
SAYFA 3 Yunanistan: Devrim ya da Karþý Devrim Beklenen oldu ve 6 Mayýs seçimlerden bir hükümet çýkmadý. Þimdi Yunanistan'ý 17 Haziran'da yeni bir seçim bekliyor.
Suriye'de Isler Degisiyor! ç dayanaklarý saðlam olan, ayrýca belirleyici bir dýþ desteðe sahip Esad rejimi diþli çýkýnca muhalefet yetersiz kaldý ve emperyalist güçler Suriye'de istedikleri sonuca Libya'daki gibi kýsa sürede ulaþamadýlar. Aksine Esad rejimi þu sýralar kendisini rahatlamýþ hissediyor. Baþta Ýran olmak üzere, Rusya ve Çin'in kritik destekleri bir yana Esad'ýn ülke içinde de hatýrý sayýlýr dayanak noktalarý bulunuyor. Ülke nüfusuna oranlarý % 30-35 civarýnda olan Nusayri- Hýristiyan- Dürzî azýnlýk, mecburen Esad rejiminin arkasýnda duruyor, zira Müslüman Kardeþler - Selefiler bloðunun kendilerine yaþama þansý tanýmayacaklarýný düþünüyorlar. Saddam'dan sonra komþu ülke Irak'taki Hýristiyanlarýn neredeyse temizlenmiþ olmasý örneði gözlerinin önünde yaþandý. Suriye þu anda Irak'tan kaçan tam 330 bin Iraklý Hýristiyan'a ev sahipliði yapýyor. Abartýla abartýla verilen Türkiye'deki Suriyeli mülteci sayýsýnýn 10 bin civarýnda olduðu düþünüldüðünde Suriye gerçeðini daha iyi anlayabiliriz. Ayrýca Müslüman Kardeþler yönetecilerinin Nusayriler'i tehdit eden açýk demeçleri var. Bütün bunlar nüfusun önemli bir kýsmýnýn ister sitemez Esad'ýn arkasýna geçmesi anlamýna geliyor. Nüfusa oraný %15’lerde olan Kürtlerin de muhalefet hareketine katýlmamalarý, muhalefetin sadece Sünni Araplara yaslanmasý anlamýna geliyor ki bu grup içerisinde de Esad rejimiyle çýkar birliði içerisinde olan burjuva kesimler ile deðiþik orta sýnýf katmanlar bulunuyor. Ayrýca Sünni Araplar içerisinde de Ýslamcýlar'dan hazzetmeyen ya da ülkede bir iç savaþ ve etnik gýrtlaklaþma istemeyen önemli bir kesim daha var ki bunlar Esad rejimini ehven-i þer olarak görüyorlar. Bu yüzden muhalefet hareketinin kitlesel enerjisi azalmýþa benziyor. Yabancý gizli servislerin cirit attýðý silahlý muhalefet içinse iþler iyi gitmedi. Her ne kadar Türkiye, Körfez ülkeleri ve Batýlý medya, Suriye ordusunda büyük çözülmeler olduðundan bahsediyorsa da Esad'a baðlý birlikler silahlý muhalefeti küçük gruplar halinde marjinalleþtirmeyi baþarmýþa benziyor. Özgür Suriye Ordusu, kontrol ettiði yerleþim yerlerini terk etmek zorunda kaldý. Þimdilerde daha çok vur kaç taktikleri, sabotajlar, suikastler, adam kaçýrma eylemleri ve bombalý saldýrýlar organize ediyorlar. Ayrýca bu güçlerin sivilleri katletmekte ve acýmasýzlýkta Suriye ordusundan hiç de geride kalmadýklarýný, hatta etnik ve mezhepsel temellerde iþkence ve katliamlar yaptýklarýný belirtelim. Silahlý muhalafet bir bölgeyi uzun süreli olarak ele geçirip yaratacaklarý kurtarýlmýþ bölge üzerinden emperyalist müdahalelere zemin hazýrlamayý (uçuþa yasak bölge ile müdahale edilemeyen bir savaþ üssü) baþaramadý. BM'den müdahale kararýnýn çýkamayacaðý da, en azýndan yakýn vadede, açýk. ABD ise doðrudan müdahale etmek istemiyor. Öyleyse Suriye'ye müdahalenin ya da onun koþullarýnýn hazýrlanmasýnýn taþeronluðunu yapacak bir bölge gücü lazým, elbette bu iþ için Suriye'nin bir sýnýr komþusu gerekli. Emperyalizme göbekten baðlý AKP hükümeti, bölgede ABD'nin taþeronluðunu yapmak için çok istekli, çok iddialý. Öyle de olmak zorunda. Yakýn zamanda CIA Baþkaný doðrudan T.Erdoðan ile uzun uzun konuþtu. Bu kritik görüþmenin konusunun ne olduðunu zaten herkes biliyordu. Ýþin ekonomik cephesinde de gözlerden kaçmayan bir takým geliþmeler oldu. Malum, Türkiye ekonomisinin zayýf karný cari açýk
Ý
geçen yýl rekor düzeylere çýkarak 77 milyar dolar oldu. Bu açýðýn kapatýlabilmesi dýþarýdan gelen sýcak paraya baðlý, yoksa AKP hapý yutacak. Bu konuda Merkez Bankasý verileri çarpýcý bir bilgi veriyor. Geçen yýlki ödemeler dengesinde artý olarak sürpriz bir 12,4 milyar dolarlýk "hata-noksan" payý var. Bu kaynaðý belirsiz paranýn Suriye'deki rolü için Türkiye'ye verilen bir ödül olduðunu birçok kiþi açýk açýk yazýyor. Muhalefet Daðýlýyor Suriye'ye yönelik emperyalist müdahalenin zeminini hazýrlamaya çabalayan emperyalistler henüz askeri müdahale seçeneðini devreye sokamasalar da, diplomatik manevralara ve Suriye'de Esat karþýtlarýný her þekilde desteklemeye devam ediyorlar. Bu baðlamda Nisan baþýnda Türkiye'de toplanan "Suriye'nin Dostlarý" konferansýnda rejim deðiþikliði için silahlý kampanya yürüten Özgür Suriye Ordusu'na Körfez ülkelerinden fon saðlanmasý kararý alýndý. ABD, Kanada ve Almanya Suriye muhalefetine yardým adý altýnda toplamda 27 milyon dolarlýk bir yardým yapacaklarýný açýkladý. Suriye konusunda en çok þahin kesilen ise Türkiye. AKP iktidarý bir yandan Suriyeli silahlý direniþçilere ülkenin kapýlarýný açýp silah, askeri eðitim ve lojistik destek saðlarken diðer yanda da Esad rejimine karþý saldýrgan bir politika yürütüyor. Tayyip Erdoðan "Esad'ýn iktidarda kaldýðý hiçbir planý desteklemeyiz"den dem vuruyor; Davutoðlu ise hemen harekete geçmeliyiz vurgusuyla konuþuyor. Kendi topraklarýnýn Suriye'deki savaþtan etkilenmesinden dolayý NATO ülkelerinin Türkiye'yi korumak adýna müdahalesini çaðýrmaktan tutun da mülteci akýnýna karþý Suriye'de tampon bölge oluþturulmasýna kadar ateþli savaþ yandaþlýðý AKP iktidarý cephesinde sürüyor. Ali Bulaç gibi Ýslamcý yazarlarýn bile "yeter" dediði bu saldýrgan tavýrýn dayandýðý temel de kalmamýþ durumda. Esad rejimi kendisini garantiye aldýkça muhalif gruplarý birarada tutan baðlar da zayýflýyor; bu cephede daðýlma yaþanýyor. Türkiye'de ikamet eden ve kendini Suriye halkýnýn meþru temsilcisi ilan eden Suriye Ulusal Konseyi(SUK)'nin içindeki anlaþmazlýklar nedeniyle Konsey Baþkaný Galyun istifa noktasýna geldi. Kaldý ki Suriye içinde silahlý eylemlerini sürdüren Suriye Özgürlük Ordusu da SUK'la iþbirliðine yanaþmýyor. Almanya'dan Deutsche Welle'nin tespit ettiði gibi "Esad hükümetinin artýk düþme tehlikesini atlatmasý, Suriye'nin iç savaþa doðru kaymasý sürgünde bir hükümet ihtiyacýný gittikçe azaltýyor." Esad kuyruðu doðrulttukça uluslararasý arenada ona yönelik destek açýklamalarý sertleþerek geliyor. Rusya Baþbakaný Medvedev son olarak ''...yabancý ülkelerde kimseyi umursamayan askeri operasyonlar genellikle radikal gruplarýn iktidara gelmesiyle son buldu… Bazý noktalarda bir devletin egemenliðinin altýný dinamitleyen bu tip müdahaleler geniþ ölçekli bölgesel bir savaþla son bulabilir ve hatta, kimseyi korkutmak istemiyorum, nükleer silahlarýn kullanýmýyla bile son bulabilir" açýklamasýyla Suriye'de yaþanacaklarýn Ortadoðu'da pandoranýn kutusunu açmaya namzet olduðunu tekrardan ortaya koyuyor.
BABALAR G IBI S ATIS ICIN H ERSEY H AZIR! 12 Eylül'le birlikte neoliberalizmin temel ayaklarýndan birisi olan özelleþtirmeler AKP iktidarý döneminde büyük bir ivme kazandý. SEKA, TÜPRAÞ, Petrol Ofisi, TEKEL, Türk Telekom gibi pek çok kamu iktisadi teþebbüsünü büyük kapitalistlere yok pahasýna satan AKP bu konuda sýnýr tanýmayacaðýný göstermeye devam ediyor. Bilindiði gibi ilk iktidar döneminde sýk sýk yargýyla çatýþmaya düþen ve özelleþtirmeler konusunda da egemen sýnýflar arasýndaki çatýþma dolayýsýyla yargý kararlarýyla engellenen AKP, yargýda hegemonyasýný artýrdýðý ölçüde giriþimlerine hýz vermiþti. Ýkinci iktidar dönemi ve bugün kendisi için
kullandýðý ustalýk döneminde ise artýk AKP'nin önündeki sistem içi engeller de temizlenmiþ durumda. Yakýn zamanda meclisten geçirilen bir yasa ise AKP'yi özelleþtirmelere yönelik yargý engeli konusunda oldukça rahatlatacak. Bu yasaya göre özelleþtirmelerde yargýnýn yürütmenin durdurulmasýna karar vermesi durumunda son söz bakanlar kuruluna ait olacak. Böylelikle ilerleyen süreçte iktidar dilediði devlet kurumunu dilediði patrona satabilecek ve bu konuda tek söz sahibi olacak. Özellikle TCDD ve devlet tiyatrolarýnýn özelleþtirilmelerinin gündemde olduðu bir süreçte geçirilen bu yasayla AKP bir nevi sýnýrsýz özelleþtirme yetki-
sini cebine koymuþ oldu. Patronlar da bu yasayla birlikte oldukça heyecanlanmýþ durumdalar, çünkü onlarda AKP'nin özelleþtirme saldýrýlarýnýn artarak süreceðini biliyorlar. AKP döneminde büyük bir sýçrama yapan Ahmet Zorlu þu sözlerle patronlarýn heyecanýný dile getiriyor: "Bugüne kadar bu davalardan en çok çeken þirketlerden biriyiz. Açýk artýrmayla, þeffaf bir þekilde bir ihale yapýlýyor, sanki yoldan geçen biri yapmýþ da parayý cebine atacakmýþ gibi hemen dava açýyorlar. Ýhaleyi yapan devlet kurumu, bu kurumlar Baþbakan'a baðlý, devlete baðlý, parayý alýp cebine mi atacaklar? Davul bir yerde tokmak bir
Yunanistan:
Devrim ya da Karsi Devrim Beklenen oldu ve 6 Mayýs seçimlerden bir hükümet çýkmadý. Þimdi Yunanistan'ý 17 Haziran'da yeni bir seçim bekliyor. Bütün gözlerse Syriza'nýn üzerinde. Beklentilerin üzerine çýkarak %17 oy alýp ikinci parti olan Syriza kilit parti konumuna yükseldi. Yunanistan'daki barbar sosyal kesinti paketlerine karþý biriken büyük enerji, seçimlerden sonra daha güçlü þekilde Syriza'ya doðru akýyor. Seçimlerdeki %17'lik oy oraný anketlere göre %22-28 arasýnda ve Syriza birinci. Syriza'nýn seçimlerden sonraki koalisyon görüþmelerinde kesinti paketlerini mutlak bir þekilde reddetmesi, Yunanistan'daki güçlü sol tabanýn Syriza'ya doðru yönelmekte olduðunu ortaya koyuyor. Gelen raporlara göre kategorik olarak seçim karþýtý olan anarþistlerin bir bölümü bile Syriza'ya katýlma kararý almýþ durumdalar. ( h t t p : / / w w w. b b c . c o . u k / news/world-europe18056677) Diðer taraftan bir diðer geliþme de ilk turda Syriza'nýn seçim birlikteliði teklifini reddeden ve %1.2'de kalan Antarsya'da yaþanýyor. Antarsya'yý oluþturan kimi fraksiyonlar da bu sefer Syriza'nýn teklifine sýcak bakarak iþbirliðine gideceklerini duyurdular http://www.socialistworld.net/doc/5757. Anketler, kemik bir tabana sabit (genellikle yaþlý ve iç savaþtan beri aile gelenekleri ile partiye sadýk) KKE'den de genellikle genç seçmenin Syriza'ya kaymakta olduðunu gösteriyor. Bu arada Syriza'dan bir sað kopuþ olarak kurulan ve seçimlerden hemen önce PASOK'tan kesinti paketlerine karþý çýktýklarý için kovulan milletvekillerinin katýlýmý ile güçlenen DIMAR (Demokratik Sol) da kesinti paketlerine karþý koymuþ olmanýn getirdiði canlýlýkla zemin kaybetmiyor. Bu neden önemli? Çünkü DIMAR, Syriza'nýn en baþta gelen koalisyon partner adayý. Tek baþýna hükümet kurmasý beklenmeyen Syriza'nýn iktidara gelmesi için DIMAR'a ihtiyacý olacak. DIMAR'ýn desteðine raðmen Syriza'nýn hükümet olmasý mümkün olmayabilir. Çünkü þimdiye kadar yapýlan anketlerdeki en iyi sonuç bile Syriza için 130 milletkilinin altýný gösteriyor. DIMAR'ýn ise 20'nin altýnda milletvekili kazanabileceði hesap ediliyor. Bunun anlamý Syriza'nýn bir üçüncü partinin desteðine daha yerde... Son kararý çok yerinde buluyorum, çok doðru bir karar… Bu karar yerli ve yabancý yatýrýmcýnýn tedirginliðini ortadan kaldýracaktýr, çok yerinde..." Birçok kapitalist yine benzeri sözlerle ilerleyen süreçte giriþecekleri yaðmanýn keyfini sürüyorlar. AKP iktidarý, sermaye adýna sýnýrsýz bir yaðma dönemi olarak hafýzalara kazýnacak. 24 Ocak Kararlarý'yla baþlayan neoliberal saldýrýlar AKP ile zirvesine ulaþtý. Emekçi sýnýflarýn kölece yaþam koþullarýna terk edildiði bir rejimin temelleri büyük ölçüde atýldý. Bu yolda tek çýkýþ týpký geçmiþte özelleþtirmelere karþý TEKEL ve Telekom iþçilerinin yaptýðý gibi mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir.
ihtiyacý olacaðý yönünde, çünkü hükümet kurmak için 300 milletvekilinden 151'inin desteði gerekiyor. Bu durumda ilk akla gelen KKE ise böyle bir koalisyon içerisinde olmayacaklarýný ýsrarlý bir dille belirtiyorlar. Bu durumda bir azýnlýk hükümeti olasýlýðý gündeme geliyor. Syriza- DIMAR hükümetine dýþarýdan desteði KKE ya da kesinti karþýtý sað milliyetçi Baðýmsýz Yunanlýlar verebilir. Bu durumda yeni hayli istikrarsýz olacaðý ve Syriza'nýn elinin kolunun baðlanacaðý hesap ediliyor. Diyelim ki Syriza %30'larý da geçerek hükümet olmak için gereken çoðunluðu saðladý. Nasýl bir durum ortaya çýkacaktýr? Syriza ve muhtemel ortaðý DIMAR, AB'den ve euro'dan çýkmaya kesinlikle karþýlar. Ama barbar sosyal kesinti paketlerini Yunanistan'a dayatan AB'nin ta kendisi. Üstelik AB açýk açýk Yunanistan'ýn sosyal kesinti paketlerine sadýk kalmazsa euro'dan çýkarýlacaðýný belirtip duruyorlar. Yani, Syriza'nýn durumu baþlý baþýna büyük çeliþki içerisinde. Tek ümitleri AB'nin blöf yapmakta olduðu, sosyal kesinti paketlerinin uygulanmamasý durumunda bile AB'nin kendilerini atmayacaðý yönünde. Bunun anlamý Syriza'nýn emekçilerin basýncý ile AB'nin basýncý altýnda sýkýþacaðýdýr. Nitekim Syriza lideri Tsipras, seçimden sonra yaptýðý zafer konuþmasýnda sosyal yýkým paketlerine karþý çok keskin açýklamalar yaparken AB Konseyi baþkaný AB Parlamentosu baþkanýna gönderdiði mektuplarda ise çatýþmalý konularda itinalý davranmasý bu ikircikliði ifade ediyor. Hazirandaki seçimlerden de hükümet çýkmamasý ciddi bir ihtimal. Bunun anlamý Yunan politik sisteminin tam bir çýkmaza girmesidir. Diðer bir sonuç ise her halükarda Yunanistan'ýn euro'dan çýkmasýdýr ki bu durumda patlatýlacak spekülasyonlarla baþka baþka acý reçeteler Yunan emekçilerinin karþýsýna çýkartýlabilir. Kapitalist sistemi bir veri olarak kabul eden, bir iþçi ayaklanmasý vb'ni aklýnýn ucundan geçirmeyen Syriza'nýn muhtemel hükümeti ise sonuçta emekçilerin haklarýný koruyarak (!) sistemin ayakta kalmasýný saðlamaya çalýþacak. Oldukça zor bir görev. Tsipras'tan bir Yunan Morales'i çýkmasýný bekleyenler unutmamalýdýrlar ki Tsipras'ýn elinde petrol gelirleri olmayan, ekonomik açýdan iflas etmiþ bir ülke olacak. Büyük sermayeye radikal bir þekilde dokunmadan bu krizden emekçiler adýna bir çýkýþ yolu olmayacak. Syriza hükümetinin çuvallamasý ve kitlelerde kayal kýrýklýðý yaratmasý durumunda ise ibre aþýrý saða ve faþizme dönecektir. Kesin olan bir þey var ki o da Yunanistan'da olaðanüstü dönemlerin önünün açýldýðýdýr. Olasýlýklar arasýnda sosyal patlama, bir askeri darbe ve hatta iç savaþ da bulunmaktadýr.
Bu yasanýn geçmesiyle birlikte daha önce iptal edilen ve devlete iade kararý verilen kurumlarda patronlarýn elinde kalacak. Bu kurumlar ise þöyle: * Seydiþehir Eti Alüminyum Þirketin yüzde 100 kamu payý, 17 Haziran 2005'te 305 milyon dolara Tayyip Erdoðan'ýn yakýn arkadaþý olan Mehmet Cengiz'e satýldý. Satýþ ile Seydiþehir Alüminyum'un yanýnda, Türkiye'nin en büyük beþinci barajýnýn iþletme hakký da 49 yýllýðýna bu þirkete devredildi. Özelleþtirmenin iptali için açýlan davada, 2006'da yürütmeyi durdurma, 2007'de esastan iptal kararý çýktý. * Seka Balýkesir Özelleþtirme öncesinde yaklaþýk 1.800 dönümlük arazisi, 185 lojmaný ve sosyal tesisleriyle 51 milyon dolar deðer biçilen SEKA Balýkesir Tesisleri, 2003'te 1.1 milyon dolara Baþbakan'a yakýn bir aile olan Albayraklar'a satýldý. Satýþ, Selüloz-Ýþ Sendikasý tarafýndan mahkemeye taþýndý. Bursa 2. Ýdare Mahkemesi, satýþta kamu yararý ve özelleþtirmenin amacýna uygunluk bulunmadýðý gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararý ve sonra da iptali kararý verdi. Özelleþtirme
Ýdaresi Baþkanlýðý konuyu temyize götürdü. Danýþtay, ÖÝB'in baþvurularýný reddetti. * Tüpraþ ÖÝB, Tüpraþ'ýn yüzde 14.76'sýný, Mehmet Kutman'ýn sahibi olduðu Global Menkul Deðerler aracýlýðýyla, Ýsrailli iþadamý Sami Ofer'e sattý. Danýþtay iþlemi iptal etti ve hisselerin geri alýnmasýný istedi. * Kuþadasý Limaný 2003'teki ihalede Ýhale Komisyonu, 'Liman'ýn iþletme hakkýnýn en yüksek teklifi veren Limaþ'a verilmesine, bu þirketin yükümlülüklerini yerine getirememesi durumunda ise ihalenin iptal edilmesine' karar verdi. ÖYK, ikinci sýrada gelen Sami Ofer-Mehmet Kutman ortaklýðýný sýralamaya soktu. Limaþ ödemeyi yapmadý. Liman Ofer-Kutman'a kaldý. Danýþtay ihaleyi iptal etti. * Çeþme Limaný 2003 yýlýnda Yýlmaz Ulusoy'un baþýnda bulunduðu gruba 30 yýllýðýna verilen limanýn özelleþtirmesi, Danýþtay tarafýndan 2005'te 'Rekabet Kurumu'nun görüþünün alýnmamýþ olmasý' nedeniyle iptal edildi. Ancak Ulusoy Liman'ý geri vermedi.
MARKSÝST BAKIÞ Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ayþe Þensöz Yayýn Türü: Yaygýn süreli, üç aylýk Özel Sayý: 14 Mayýs 2012 Fiyatý: 50 kuruþ Yayýn Ýdare Adresi: Bayýndýr-2 Sok. No:45/7 Kýzýlay/ANKARA Tel: 0312 4809560 E-mail: marksistbakis@yahoo.com Baský: Yön Matbaacýlýk - Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1. Kat No:366 Topkapý/Ýstanbul Tel: 0 212 5446634
YOKSULLAR KENTIN DISINA:
BU YAGMAYI DURDURALIM! Afete karþý önlem adý altýnda TOKÝ'ye kamu ve özel mülkiyete ait kentsel arazinin tamamýna dair karar verme yetkisi veren "Afet Riski Altýndaki Alanlarýn Dönüþtürülmesi Hakkýnda Kanun" 16 Mayýs'ta meclisten çýktý. Ülkenin yüzde 90'ýný afet riski altýnda ve kentsel dönüþüme ihtiyaç içinde ilan eden AKP iktidarý, ülkedeki 20 milyon konut üzerinde, bu konutlarý sadece "riskli yapý" ilan ederek her türlü hak sahibi olacak. Yýkým kararýna karþý dava açmanýn bile yasaklandýðý kanun çerçevesinde ilk etapta 6 milyon konutun yýkýlmasýný(çoðunluðu gecekondular) hedefleyen bu kentsel dönüþüm projesi 20 yýlda 14 milyon konuta el atacak. Planlanan kentsel dönüþüm için gereken 400 milyar dolarlýk fatura dolaylý (devlete ödenen vergilerden, toplanan 2B paralarýndan vb.) ya da doðrudan yoksul vatandaþýn cebinden sermayeye aktarýlacak. Çevre ve Þehircilik Bakaný projenin asýl amacýný þu sözleriyle anlatýrken "Ýnþaat sektörü lokomotif. 10 yýl boyunca ekonomik canlýlýk yaratacak. Bu arada þehirleri de yapýlandýrmýþ olacaðýz", bir yandan da paralarýn kimin cebinden çýkacaðýný ortaya koyuyor: "Devletin kasasýnda 100 milyar lira yok. Millet bunu kendisi yapacak." Ýstanbul Büyükþehir Belediye baþkanlýðýna aday olduðu dönemde "göç sorunu çözülmeden gecekondu yapanlarýn suçlanamayacaðýný" söyleyen Erdoðan kendi yandaþ sermayeye ve inþaat tekellerine rant kapýlarý açmak için þimdilerde "iktidarýmýza mal olsa bile yapacaðýz" çýkýþlarý yapýyor. Gelecek dönemde hayatýmýzda etkisini çarpýcý olarak hissettirecek, kentleri neoliberalizmin ilkelerine göre yeniden biçimlendirecek kentsel dönüþüm projelerini bu vesileyle tekrar ele alalým. Konut sorunu, kapitalist sistemin doðuþundan beri var olan bir sorundur. Sanayinin geliþmesi ve küçük atölyelerin yok olmasýyla birlikte þehirlere baþlayan yoðun göç beraberinde barýnacak yer sorununu da getirdi. Bu soruna Türkiye'de bulunan çözüm gecekondular oldu. 2. Dünya Savaþý sonrasýnda hýzlý bir kentleþme yaþayan Türkiye'de, 1945'te ülke nüfusunun yüzde 18.3'ü kentlerde yaþarken, bu oran 2000 yýlýnda yüzde 60 seviyesine ulaþtý. Nüfusun kentlerde hýzla yýðýlmasýna karþýn, kentlerde bu gelenleri barýndýracak koþullar ve altyapý hazýrlanmamýþtý. Þehre yeni gelenler yaþayacak konut bulamadýklarýndan dolayý boþ bulduklarý kamu arazilerine gecekondular diktiler. Genellikle kendi köylülerinin bulunduðu semtlere göçen bu yeni kent sakinleri, yabancýsý olduðu büyük þehirde dayanýþma yoluyla olanaklarýný kurana kadar yaþama þansý buluyor ve þehir yaþamýna tutunuyorlardý. Son derece saðlýksýz koþullarda kurulan, hiçbir altyapýsý olmayan, ulaþým hizmetlerinden kýsýtlý bir biçimde yararlanabilen bu yapýlarý; konut sorununa o an için daha iyi bir çözümü olmayan burjuvazi de bir süre sonra kabullenmek zorunda kaldý. Hatta karlýydý bile. Gecekondu sakini iþçiler hem kira masrafý olmadýðýndan hem de köyle ve mahallerinde kurduklarý dayanýþma baðlarýnýn saðladýðý imkanlarla daha düþük ücretlerle yaþayabiliyorlardý. Kentsel Dönüþüm Projeleri Ancak kapitalist sistemin geliþmesi ve kentlerin büyümesiyle birlikte gecekondular sermayenin önünde bir engel olmaya baþladýlar. Þehrin muhtelif yerlerine dikilmiþ gecekondularda oturan yoksullar için oturduklarý yerler artýk "fazla deðerli"ydi ve gecekonducularýn oturduklarý yerlerden sürülmelerinin vakti gelmiþti. Bu yaðma ve talanýn adý da "Kentsel Dönüþüm Projeleri" oldu. Kentsel dönüþüm, yoksullarý þehrin dýþýnda bulunan ucube yerlere atmak gerektiði fikrine kapýlan sermayenin bulduðu bir çözümdür. Kentsel dönüþüm projeleri çerçevesinde, artýk kentlerin merkezinde bulunan bu gecekondu bölgelerine lüks binalar dikilip çevresinde de yeni ekonomik rant alanlarý oluþturulacaktýr. Böylece sermaye bir taþla birkaç kuþ vurmuþ olacak, hem durgunlukta olan inþaat sektörüne ve emlak piyasasýna yeni bir rant kapýsý açýlacak hem de bu binalarda oturanlarýn etraflarýnda oluþturacaðý ekonomik hareketlilikle pek çok sektör için de canlýlýk saðlanmýþ olacaktýr. Kentsel dönüþüm, bir taraftan kent yoksullarýna yenilerini katarken, diðer taraftan da onlarýn yaþadýklarý bölgeleri ise deðerli metalara dönüþtürmektedir. Kentsel dönüþüm, kenti neo-liberal ilkelerle biçimlendirmenin bir aracý olmuþtur. Artýk burjuvalarýn aralarýndaki rekabet artmakta ve kentin biçimlendirilmesinde elde edilen karlara ulaþmakta güçlük çekmektedirler. Bunun çözümünü de alt sýnýflarý kentlerden dýþlamakta ve bu insanlarýn daha önce yaþadýðý alanlarý yaðmaya açmakta görmektedirler. Burjuvazinin konutlarýndan atýlacak olanlara önerdiði çözüm yollarýndan birisi "mortgage"dir. Mortgage sistemi; düþük taksitli uzun yýllara yayýlan banka kredileriyle ev satýn alýnmasý ve taksitler bitene kadar evin banka ipoteði altýnda olmasýna dayanýr. Görünüþte bir çözümmüþ gibi duran bu sistem, bir yandan konut piyasasý ve finansal sektörü canlandýrarak sermaye için yeni kar alanlarý açarken diðer yandan da emekçileri sermayenin acýmasýz kollarýna teslim etmektedir. Çünkü, ödemeler çok uzun vadelerle yapýlýnca insan hayatý da bu vadelere göre þekillenmek zorunda kalmaktadýr. Ýpotekli evinin elinden alýnmasý ihtimali karþýsýnda iþçi, aldýðý kredinin aylýk ödemelerini sorunsuz yapmak için iþini kaybetme korkusunu hissedecektir. Gerekirse daha uzun çalýþacak, haksýzlýklara ses çýkarmayacak, mücadeleden uzak duracaktýr.
www.bolsevik.org
Gecekondularý Savunmak Gerekir Mi? Gecekondular gibi saðlýksýz barýnma koþullarýna sahip, altyapýnýn yetersiz olduðu, sosyal ve kültürel imkanlarý olmayan mekanlar elbette ki konut sorununa bir çözüm teþkil etmezler. Ancak düzenin bunun dýþýnda ciddi bir çözüm alternatifi olmamasý da emekçileri çoðunlukla gecekondularýný savunmaya itiyor. Gecekondu sahiplerine genel olarak gecekondularý yerine yapýlacak olan binadan belli bir pay veyahut para veriliyor. Ancak çeþitli nedenlerle gecekondu sahiplerinin bir kýsmý, yýkýlan evi yerine yeni birisini elde edemeyecek koþullarý kabule zorlanýyor. Þehrin göbeðindeki karlý alanlarýn dýþýnda kalan gecekondu sahipleri; iþgalci muamelesi görerek enkaz bedellerine evlerini boþaltmak zorunda býrakýlýyor ve ancak teklif edilen cüzi paralarýn üstüne taksitle yýllarca borçlanarak gösterilen evlere geçebiliyor. Kentsel dönüþüm projesi kapsamýndaki yýkýmlarýn en büyük maðdurlardan biri de gecekondu kiracýlarý. Düþük kiralý ev bulmak zorunda olan bu kesimin gecekondulardan çýktýðýnda büyük þehrin konutlarýna güç yetirmesi mümkün deðil. Onlara dayatýlan þehrin en ücra köþelerinde yaþamak, akrabalarýnýn yanýna yerleþmek ya da köyüne geri dönmesinden baþka bir þey deðil. Biz devrimci Marksistler gecekondularýn sunduðu yaþam kalitesinin yüksek olmadýðýnýn farkýndayýz. Ýsteðimiz elbet nitelikli konutlarda oturulmasý. Küçük burjuva devrimcilerinden farklý olarak gecekondulara yüce anlamlar biçiyor deðiliz. Ancak bildiðimiz bir þey var ki bugün gecekondu yýkýmlarý sýnýf savaþýmýnda bir yere oturuyor. Gecekondularýn, mücadeleleri ile daha nitelikli konutlar elde edenler tarafýndan deðil de rant için aðzý sulanan sermayedarlarýn zoruyla boþaltýldýðý her seferinde de durum böyle olacak. Gecekondularýn tasfiyesi egemen sýnýf karþýsýnda yoksul halkýn yenilgileri hanesine yazýlacak. Hepimiz biliriz ki mücadele moral, motivasyon iþidir. Egemen sýnýf karþýsýnda güçsüz ve kaybetmeye yazgýlý hissedenlerin kazanma þansý yoktur. Öyleyse býrakalým gecekondularý yýkýlsýn, daha kötü koþullara mahkum kalýnca mücadele etmek zorunda kalýrlar, kira ödeyince asgari ücretle geçinemezler nasýl olsa mücadele ederler laflarý bir iddia olmanýn ötesine geçmediðini sanýrýz ki yakýn dönem Türkiye sýnýf mücadelesi tarihi göstermeye yeter. Kazanabileceðine inancýný kaybeden kitleler elinde olanla yetinmeye ya da baþka çýkýþ yollarý (ek iþ gibi) bulmaya çalýþacaktýr. Ancak barýnma hakký için direnen, onu savunabilen ve bu uðurda kazanýmlar elde edebilenler gelecek mücadelelere umutla bakýp onlarýn neferleri olacaktýr. Sonuç Olarak Neoliberal program çerçevesinde gecekondu semtlerini daha büyük kârlar saðlamak adýna yýkýp halkýn en temel barýnma hakkýna bile saldýran kentsel dönüþüm projesinin karþýsýnda yer almak ve onlara karþý mücadeleye destek vermek gerekiyor. Özellikle böyle bir dönemde kapitalist toplumda konut sorununun çözüleceði iddiasýyla gecekondularýn yýkýlmasýný savunmak egemen sýnýfýn deðirmenine su taþýmak anlamýna gelir. Konut sorununun karýný katlamaktan baþka bir þey düþünmeyen kapitalistler tarafýndan çözülemeyeceði açýktýr. Bütün insanlýðýn barýnma sorununun gerçek çözümü ancak insanýn insaný sömürüsünün son bulduðu sosyalizmle mümkündür. Metalaþtýrýlmaktan çýkan doðayla bir karþýlýk temeline dayanmayan bir planlama ile kent iþçi sýnýfýnýn ihtiyaç ve taleplerine göre yeniden yapýlandýracak ve barýnma sorununa insana yaraþýr bir çözüm saðlanacaktýr. (Marksist Bakýþ’ýn 12. sayýsýndaki “Kentsel Dönüþüm, Konut Sorunu ve Gecekondular” yazýsýndan kýsaltýlarak alýnmýþtýr. )