Sayý: 2
-
Fiyatý: 1 TL
ÝÞTE FAÞÝZMÝN GERÇEK YÜZÜ!
AÇILIM Ne Kadar Derinlere Açýlabilir? sayfa 2
ÝÞTE EMEK DÜÞMANLARI! Ýþten atýlan sendikalý Kent A.Þ. iþçilerinin direniþine Alperen Ocaklý Ülkücüler saldýrdý. Düþünen, sorgulayan ve haklarý için mücadele eden hiç kimseye tahammülü olmayan bu insan tozlarýnýn gerçek yüzünü tanýyalým! Þovenist, ýrkçý fikirleriyle aðýzlarýndan salya akýta akýta nefret tohumlarý saçan bunlar ki özgürlükten, adaletten, kardeþlikten ve aslýnda emekten yana herkese, her mücadeleye azýlý düþmandýrlar.
DOMUZ GRÝBÝ sayfa 3
“HAKLARIMIZ” köþesinden merhaba... sayfa 5
Direniþteki Kent A.Þ. Ýþçisiyle Röportaj sayfa 6
DÜÞMANINI ÝYÝ TANI!
92. YILINDA ÞANLI EKÝM DEVRÝMÝ VE GÜNCELLÝÐÝ sayfa 11
KÜLTÜR-S SANAT Hep söylenip durulan bir darbe... sayfa 14
60. Yýlýnda Çin Halk Cumhuriyeti
2010 Bütçesi = Patronlara Kýyak Hükümet 2010 bütçesini Ekim ayý baþýnda açýkladý. Toplam bütçe gelirlerinin %50'den fazlasý vergilerden karþýlanacak. Bunun anlamý da patronlarýn çýkarlarýný korumak için "kriz bütçesi" diye önümüzde koyduklarý, emekçilerinin ceplerine uzanmýþ kirli elleri...
SDH BÝLDÝRGESÝ:
ÜNÝVERSÝTE KAPILARI EMEKÇÝ ÇOCUKLARINA KAPATILAMAZ 12 Eylül darbesinin çocuðu olan YÖK, 27 yýldýr üniversitelerin muhalif gücünün týkanmasý ve piyasalaþtýrýlmasý için var gücüyle çalýþýyor. 12 Eylül darbesi nasýl tüm toplumu zapturapt altýna almak, egemen sýnýflarýnýn çýkarlarý doðrultusunda neo-liberal politikalarla, özelleþtirmelerle...
sayfa 13 Sayfa 8
Sayfa 9
2
Ýþçinin Yolu
YENÝ HAYAT YENÝ HAYAT A Ç I L I M
Ne kadar derinlere açýlabilir ? Türkiye'nin kýsa bir zaman içinde temel gündemi haline gelen Kürt açýlýmý tartýþmalarý, Kuzey Irak'tan giriþ yapan 34 kiþilik PKK'li grupla birlikte daha da alevlendi. Kürt halký, giriþ yapan grubu gittikleri her yerde büyük ve coþkulu kutlamalarla karþýladý. 25 yýldýr süregelen savaþýn sonunda, gelen PKK'lilerin doðrudan serbest býrakýlmalarý Kürt halký tarafýndan kazanýlmýþ bir zafer olarak görüldü. Açýlým tartýþmalarý devam ederken esas olarak þu noktayý her zaman vurgulamak önemlidir: Kürt sorunu devletin silahlara sarýlarak çözebileceði bir sorun deðildir. Nitekim, Kürt halkýnýn yýllardýr süren mücadelesi silahla, baskýyla, imhayla ve inkarla bitirilememiþtir. Sorun, Kürt halkýna verilen birtakým demokratik haklar temelinde çözülmek istenmektedir, ancak burjuva düzenin bugün bile bunu tutarlý bir þekilde gerçekleþtirebilecek yeteneði bulunmamaktadýr. Nitekim, düzenin statükocu, þoven güçlerinin en cýlýz tepkileri karþýsýnda dahi açýlým politikalarýndan yan çizilmektedir. Barýþ elçilerinin giriþi sýrasýnda PKK bayraklarýyla, Öcalan posterleriyle yapýlan gösteriler akabinde CHP-MHP gibi partilerle toplumda yükselen faþizan tepkiler karþýsýnda AKP iktidarý, PKK saflarýnda yapýlacak geri dönüþleri askýya almak da gecikmemiþtir. Bu süreçte, yapýlan kutlamalarýn niteliði de çokça tartýþmaya açýlmýþtýr. Birçoklarý bunu DTP'nin siyasal rant elde etmek çabasý olarak lanse etmekten ve yapýlan kutlamalarýn sorumluluðunu DTP'ye yýkmaktan geri durmamýþtýr. Kimileri de yapýlan gösterileri kýsmen haklý görmüþ, ancak açýlýmýn sekteye uðramamasý için yapýlan kutlamalarýn belli sýnýrlar çerçevesinde tutulmasýný öðütlemektedir. Ancak, yapýlan kutlamalarýn Kürt halkýnýn barýþa duyduðu özlemin bir yansýmasý olarak görülmesi gerekmektedir. Kürt halký 25 yýldýr süregelen kirli savaþýn yükünü üzerinden atmak istemektedir ve bugüne kadar yürüttüðü mücadelenin sonuçlarýný almak istemektedir. Ancak, görüldüðü gibi sermaye düzeninin Kürt halkýna böylesi bir gerçekliði tanýmayacaðý açýða çýkmýþtýr. Türkiye'de sermaye düzeni kendi yarattýðý faþizan-þoven güruhlarýn tepkilerine boyun eðmekte ve ortaya attýðý söylemleri halý altýna süpürmekten çekinmemektedir.
Ceylan Önkol'un Katili Sermaye Devleti 28 Eylül günü Diyarbakýr'a baðlý Lice'de bir havan mermisinin patlamasýyla 14 yaþýndaki Ceylan Önkol hayatýný kaybetti. Ceylan Önkol'un bedeni inceleme için olay yerinde saatlerce bekletildi. Soruþturma yapmasý için gelmesi beklenen savcý "hayati tehlikeyi" sebep göstererek gelmedi. Olay yerinin kayda alýnmasý eline fotoðraf makinesi verilen bir imama düþtü. Yetmiyormuþ gibi Ceylan'ýn "otopsisi" devlet hastanesinde çalýþan bir temizlik görevlisiyle Lice Adliyesi'nde görev yapan bir memur tarafýndan yapýldý. Bilirkiþi raporunda Ceylan Önkol'un elindeki sopayla bomba atara vurduðu; patlamanýn bu sebeple gerçekleþtiði iddialarý yer aldý. Bomba atarýn yaþam alaný diye tariflenen bölgede yer almadýðý, Ceylan'ýn hayvanlarýný otlatmak için bu alaný "aþtýðý" da yine belirtilenler arasýndaydý. Ceylan Önkol'un ölümü bilirkiþi raporuyla bir "kaza"ymýþ gibi gösterilmeye çalýþýlýrken, son günlerde gündemden düþmeyen Kürt açýlýmýnýn içinin boþluðu bir kez daha gözler önüne seriliyor. Genelkurmayýn "TSK'nýn yýpratýlmaya çalýþýldýðý, asimetrik harekât sürdürüldüðü" açýklamasýyla Ceylan'ýn ölümünün üstü örtülmeye; asýl suçlu, katil gözlerden uzak tutulmaya çalýþýlýyor. Gazze'de ölen çocuklar için timsah gözyaþlarý döken egemenler kendi çýkarlarý doðrultusunda ayný saldýrýyý gerçekleþtiriyor. Bugün Kürt çocuklarýna taþ attýklarý bahanesiyle yýllarca hapis cezasý öngörülürken; Uður Kaymazlarý, Ceylan Önkollarý katledenler hiçbir ceza almýyor. Kürt açýlýmýnýn içi boþluðu ve egemenlerin ikiyüzlülüðü katledilen Kürt çocuklarýnda kendini bir kez daha gösteriyor. Yaþam hakkýnýn bile gözetilmediði, "terör" bölgesi olduðu için çocuklarý öldüren askerlerin ceza almadýðý bir bölge halkýnýn, Kürt halkýnýn sorunlarýnýn çözümü; içi boþ "açýlým"larda deðildir. Kürt halkýnýn geleceðini yýllarca ezilmiþ, katledilmiþ bu halkýn vereceði mücadele kurtaracaktýr.
Bugün sermaye düzeninin verdiði birtakým haklarýn Kürt halkýnýn mücadelesinin bir sonucu olduðunu vurgulamak önemlidir. Ancak, ne olursa olsun bu haklarýn bir çýrpýda geri alýnabileceði, egemenlerin baþý sýkýþtýðý andan açýlým politikalarýndan cayabileceði bir an bile akýldan çýkarýlmamalýdýr. Nitekim, barýþ elçilerinin geliþinin ardýndan yaþanan tam olarak da budur.
Deniz F eneri’nin p islikleri s açýlmaya d evam e diyor... Geçtiðimiz ay, kapitalist sistemin içerisinde kirli sular üzerinde yükselen Deniz Feneri Derneði'nin 17 adresine operasyon düzenlendi. Her ne kadar Deniz Feneri Derneði Genel Baþkaný Mehmet Cengiz, "Bizde arama yok. Aramalar Almanya'da görülen Deniz Feneri e.V dava dosyasýnda ismi geçen 16 kiþinin adreslerine yönelik" açýklamasýnda bulunsa da Ankara Cumhuriyet Baþsavcýlýðý'nýn talimatýyla aralarýnda Ýstanbul'da derneðin depolarýnýn ve Kanal 7 televizyonunun da bulunduðu adreslere baskýn düzenlendi. Almanya'daki Deniz Feneri e.V. derneðine son yýllarýn en büyük yolsuzluk operasyonu yapýlmýþtý. Derneðe gelen 41 milyon Euro baðýþýn, 18 milyon Euro'luk kýsmýnýn amaç dýþý kullanýldýðý tespit edilmiþ, dernek yöneticisi 3 kiþi tutuklanarak cezaevine gönderilmiþti. Almanya'daki davanýn dosyasý, Þubat ayýnda Türkiye'ye gönderilmiþ; dosyayla ilgili olarak soruþturma zor da olsa(!) baþlamýþtý.
Duruma þöyle bir göz attýðýmýzda insanlarýn dini ve vicdani duygularýný sömürerek yardým ve hayýr kisvesi altýnda toplanan paralarýn Ýslami sermayenin ekmeðine yað sürmek için kullanýldýðýný görüyoruz. Trilyonlarýn döndüðü bu çarklarda iþçi ve emekçilerin emeðiyle yarattýðý deðerleri gözlerini kýrpmadan talan edenleri ifþa etmemiz gerekiyor. Deniz Feneri ile ilgili yolsuzluk haberlerinden dolayý Ýslamcýlar fena halde rahatsýz oldular. Tabii rahatsýz olurlar; foyalarý gün geçtikçe dökülüyor. Ýslami vakýf ve derneklerin yardým-hayýr iþlerini 'vahþi kapitalizme' karþý bir erdem olarak insanlara pazarlama giriþimlerinin gerçek yüzü; bu fonlarý büyük bir ikiyüzlülükle ceplerine aktarmak için kaynak yaptýklarý ortaya çýkýyor. Patronlar iþçilerin sýrtlarýndan elde ettikleri zenginliklerle hayatlarýný istedikleri gibi sürdürebiliyor. Sermayedarlarýn yoksulluk içinde kývranan iþçi ve
emekçilere öðüt olarak ise 'hakkýnýza razý olun, isyan etmeyin ve gönlümüzden kopan parçalara el açýn' diyor. Ýþçiler için önemli olan ise, yoksulluðun bir kader olmadýðý ve bütünüyle kapitalist sistemden kaynaklandýðýný bilmektir. Yolsuzluklar ve kirli iþler kapitalizmin tohumundan gelen özelliklerdir. Kapitalist düzen, medyasýyla, siyasetçisiyle, sermayesiyle, sözde hayýr kurumlarýyla kocaman çürümüþlük tablosuyla ortadadýr. Kapitalizmin dünya çapýnda derin bunalýmlara girdiðini düþündüðümüzde bu çürümüþ tablolar bizlere kapitalizmin tarihsel miadýný doldurduðunu ve yýkýlmaya mahkum olduðunu göstermektedir. Var olan pislikleri ancak iþçi sýnýfýnýn önderliðinde bir devrim temizler.
Ýþçinin Yolu masýnýn salgýnlara davetiye çýkardýðý bir gerçek. Ama þaþýrmýyoruz ki bu gerçek, gözünü kar hýrsý bürümüþ patronlarýn üzerinde duracaðý bir gerçek deðil. 1980'lerde neoliberalizme açýlan Meksika, 1994'te büyük bir kriz yaþadý. Ýþgücü ucuzladý, yatýrýmcýlara her alanda kolaylýklar saðlandý. ABD domuz endüstrisi de bu fýrsatý kaçýrmadý. Ucuz iþgücünden, yabancý sermaye teþviklerinden yararlanmak ve çevre-
DOMUZ GRÝBÝ Bir garip grip hikayesi kar hýrsýyla doðdu emekçileri soydu emekçileri öldürdü Nedir domuz gibi? Domuz gribi domuzlar arasýnda yaygýn olan ve normal mevsimsel gribe benzeyen bir griptir. Bulaþma hýzý normal gripten daha fazladýr ancak ölüme yol açma oraný daha azdýr. ABD'de haftada 800 kiþi normal gripten ölürken þimdiye kadar sadece 522 kiþi domuz gribinden hayatýný kaybetti. Bu gribin bir geçmiþi var mý? Domuz gribi 1918'den beri dünyanýn pek çok yerinde hem domuzlarda hem insanlarda ortaya çýktý. En çok 1918 salgýný ölüme yol açtý. 1976 salgýnýnda, gribe karþý yapýlan aþýlar hastalýðýn kendisinden daha fazla insaný öldürdü. En son salgýn 2009'da Meksika'da baþladý ve devam ediyor. Nereden çýktý bu salgýn? Domuz gribinin kökeni domuz çiftlikleri. Normal koþullarda bu hastalýk insana geçmezken deðiþime uðrayarak insanlara bulaþýr hale gelebiliyor. Týklým týkýþ pis çiftliklerin ve saðlýðý hiçe sayýlan iþçilerin bu ortamlarda çalýþ-
3
Tedavi ve korunma için neler yapýlýyor? Domuz gribinin tedavisinde büyük ilaç firmalarýna ait Tamiflu gibi anti-viral ilaçlar kullanýlýyor. Ekonomik krizin üstüne, bu ilaçlardan elde edilen karlar firmalara "ilaç" gibi gelmiþe benziyor. Gribin yayýlmasýna önlem olarak ilaç firmalarýný zenginleþtirecek yeni bir aþý da geliþtirildi. Türkiye de bu durumdan nasibini aldý. Aþýlar çoktan alýndý ve þimdi bunlar uygulanmak zorunda, böylece masraf emekçinin cebiyle oluþturulan sosyal fonlardan alýnacak. Yani hikayenin ikinci kýsmý: domuz gribi emekçileri soydu. Domuz gribi kimler için daha tehlikeli? Hastalar, yaþlýlar, gebeler, çocuklar, ha bir de tüm yoksullar... Domuz gribi ölümlerinin çoðu Meksika'da görüldü. Sosyal güvencenin yokluðu ve halkýn yoksulluðu en büyük neden. Ýlaçlar pahalý, nüfusun %60'ý sosyal güvenceden mahrum. Hal böyle olunca, pek çok kiþinin basit grip ilaçlarý ve saðlýklý beslenmeyle yenebileceði bir hastalýk toplumsal felaketlere yol açabiliyor. Yani hikayenin son kýsmý: domuz gribi emekçileri öldürdü.
saðlýk koruma kurallarýndan kurtulmak için Meksika'ya taþýndý. Tesadüftür ki(!) salgýnýn çýktýðý kasaba iþte bu dev domuz üretme çiftliklerinden birine ev sahipliði yapýyor. Kasabalýlar uzun zamandýr hastalýklardan þikayetçi. Düþük ücretle çalýþan iþçilerin sürekli rahatsýzlandýðýný söylemek yersiz. Ýþin acý yaný, tüm bu sorunlar basit saðlýk önlemleri alýnarak engellenebilir; ancak kar hýrsý bunu önlüyor. Yani hikayenin ilk kýsmý: domuz gribi kar hýrsýyla doðdu.
Salgýn hastalýklarla nasýl mücadele edeceðiz? Salgýnlarýn ortaya çýkmamasý için çevrenin, insanýn ve diðer canlýlarýn rant kapýsý halinden çýkmasý gerekiyor. Bu da köhnemiþ sömürü düzeninde mümkün deðildir. Dünya halklarýný kapitalizmin her türlü hastalýðýndan kurtaracak olan sömürüsüz, eþitlikçi bir düzeni ören sosyalizm mücadelesidir.
Faþizm G erçek Y üzünü B u S efer S aklayamadý! 30 Nisan'da CHP'li Ýzmir Karþýyaka Belediyesi'ne baðlý Kent A.Þ. tarafýndan iþten atýlan iþçiler Ýzmir'den baþlayan yürüyüþlerinin sonunda Ankara'da Abdi Ýpekçi parkýnda kamp kurmuþlardý. Haklý mücadelelerini sürdüren iþçiler, 34 PKK'linin Türkiye'ye giriþini protesto etmek için eylem yapan Büyük Birlik Partisi'ne baðlý Alperen Ocaklarýndan faþistler tarafýndan saldýrýya uðradý. Faþistlerin gösteri güzergâhýný polis gözetiminde belirlemesi ve polislerin neredeyse faþistleri pohpohlayan tavrý yine dikkatlerden kaçmadý. Her türlü muhalif eyleme en sert þekilde müdahalede bulunanlarýn, 1 Mayýs'a tahammülü olmayanlarýn, üniversitelerde devrimcilere baský ve iþkence uygulayanlarýn, faþistler karþýsýnda 'lütfen böyle þeyler yapmayalým abicim'li tavýrlarý, düzenin kolluk kuvvetleriyle faþist yapýlanmalar arasýndaki sýcak iliþkiyi gözönüne serdi bir kez daha. CHP'li Belediye'nin ocaklarýna incir aðacý dikmesi yetmezmiþ gibi, Belediye'yi protesto eden pankartlar taþýyan ve yürüyüþün fotoðraflarýnýn sergilendiði parkta, Alperenci faþistler küfürlerle yaklaþtýklarý iþçilere linç giriþiminde bulundular. Faþizmin iþçi düþmaný doðasýný tüm dünyada olduðu gibi Türkiye'de de saklamayacaðý bir kere daha ispatlanmýþ oldu. Ýki iþçinin hafif yaralandýðý olayda polisler de, iþçileri sivil faþistlerden koruma görünümü altýnda, iþçileri darp ettiler. Ýþçi düþmaný CHP'li belediye de üniformalý ve sivil faþistlerle, iþçi düþmanlýðýnda yarýþmaktan geri kalmýyor. Bu süreçte Genel-Ýþ Sendikasýnýn, CHP ile görüþmeler yaparak iþçi mücadelesini sýnýf düþmaný CHP ile çözüm bulmaya sürüklemesi,
faþistler ile sendika bürokrasisinin de ancak bir madalyonun iki ayrý yüzü olarak var olduðunu bir kez daha gözler önüne serdi. Þüphesiz ki, sýnýf mücadelesi ancak iþçilerin üretimden gelen güçlerinin kullanýlmasý ile mümkündür. Yürüyen iþçilerin fotoðraflarýna bile tahammül edemeyen faþistlerin, fotoðraflarý yýrttýklarý ve pankartlarý parçaladýðý saldýrý Pazartesi günü saat 17:30'da Yüksel Caddesi'de toplanýlarak Abdi Ýpekçi Parký'na yürünülerek protesto edildi. Sýnýf kardeþliðinin ve dayanýþmanýn ön plana çýkarýldýðý yürüyüþ kitlesel katýlýmla gerçekleþti. Ýþçinin Yolu da, "Faþizme Karþý Sýnýf Savaþý" ve "Faþizme Ölüm, Tek Yol Devrim" sloganlarýný gür þekilde haykýrarak yürüyüþte yerini aldý. Hemen belirtelim ki bu saldýrý faþizmin gerçek yüzünü çok açýk bir þekilde göstermesi bakýmýndan ilginçtir. Faþizmin baþlýca iþlevi, iþçi sýnýfýnýn bütün özerk örgütlerini, en reformist ve sýnýf iþbirlikçisi olanýný bile, tamamiyle ezmek, iþçi sýnýfýný birbirinden kopuk parçalara bölmek, daðýtmak ve yýldýrmak, örgütlü direniþ ve iþgücünü toplu biçimde satma olanaðýndan yoksun býrakmak ve iþçi hareketinin kalýntýlarýný, ülkenin ekonomik, toplumsal ve politik yaþamýný etkileyemiyen küçük grupçuklar durumuna düþürmektir. Faþizmin biricik turnusol kaðýdý budur. Ýster milliyetçilik, ister ýrkçýlýk, ister muhafazarlýk maskesi kullanýlsýn, iþçi sýnýfý örgütlülüðüne saldýrý esastýr. Bunun için kullanýlabilecek bütün araçlar seferber edilir. Nitekim, Kent AÞ. Ýþçilerine yapýlan saldýrý, bu süreci olduðu gibi gözler önüne sermiþtir. Faþizme karþý etkili bir mücadelenin yolu, bu mücadeleyi sýnýf savaþýyla örmekten geçiyor. Faþist çetelerin kitlesel tabanýný oluþturan küçük burjuvazi ve lümpen proletarya, karþýsýnda örgütlü bir karþý koyuþ gördüðünde daðýlacaktýr. Faþizme karþý sýnýf dayanýþmasýnýn en güzel örneklerinden biri olarak bir kez daha haykýrýyoruz: "Kent AÞ. Ýþçisi Yalnýz Deðildir."
4
Ýþçinin Yolu
Isci Universitesi
Bilimsel Sömürü Yöntemleri: Taylorizm ve Parça Baþý Ýþ Sistemi
1900'lerin baþýnda sermayenin yoðunlaþine, seneler boyunca nasýl daha fazla kar masý büyük bir hýz kazanmýþ, kapitalelde edileceði anlatýlýyor. Kar demek, izmde tekelci güçler aðýr basar hale iþçinin emek gücüyle yarattýðý deðerlerin gelmiþti. Bunun sonucu iþletmelerin çalýnan bir parçasý demekse, o zaman "bilbüyümesi, sanayi üretiminin karmaþýklaþimsel yönetim" denen meret, iþçilerin masý oldu. Yüzlerce, binlerce iþçi tek bir nasýl daha fazla sömürüleceðini hesaplafabrikada toplanýyor ve bu da geniþ ölçek- maktan baþka bir þey olabilir mi ki? te bir araya gelen emek gücünün koordiÞimdi Taylor'un önerilerinin ne anlama nasyonunu zorunlu kýlýyordu. Üstelik o geldiðine biraz daha yakýndan bakalým. Marksizm, dünyayý anlamaya ve deðiþtirmeye çalýþmanýn adýdýr; geleceði dönemlerde, iþçilerin ya da ustabaþlarýnýn Ýþçi, yaptýðý iþ üzerindeki denetimini, konbugünün içinden kurmanýn yolunu araþtýrmaktýr. Bugünü anlamak için yapýlacak iþin yönetilmesinde, örgütlentrolünü kendisi yapmýyorsa, molasýný kengeçmiþi ve olasý geleceði; ve bugünün içinde var olan bütün iliþkilerle mesinde, denetlenmesinde, çalýþýlacak disi ayarlayamýyorsa ne olur? Daha da süreçleri açýklamaya çalýþmaktýr. Çevremizdeki koþullarýn incelenmesinde saatlerin belirlenmesinde sözü nispeten önemlisi, emek süreci farklý iþ alanlarýna ve kavranmasýnda çok iþlevli bir kaynaktýr. Marksist yöntemin ve yön verici daha fazla geçerliydi. bölünürse ve emekçi üretim sürecinde düþüncelerin oluþmasý kuþkusuz Karl Marks'ýn dehasýnýn eseridir. Ancak Bahsettiðimiz yýllarda ABD'de yaþamýþ F. saatlerce ayný sýkýcý hareketi tekrar edip Marksizm'in oluþmasýndan, geliþtirilmesinden, doðumundan itibaren durmak zorunda kalýrsa ne olur? ilkelerinin savunulmasýndan ve Marksizm'in iþçi sýnýfý mücadelesi içinde Ýþçi artýk zanaatýna, becerisine yayýlmasýndan bahsedeceksek burada ilk sýrayý Friedrich Engels'e ayýrmak hakim deðildir. Ýþçinin iþ zorundayýz. sürecinde kullanacaðý, önceden Engels, 1820 yýlýnda Almanya'da doðdu. Varlýklý, ticaretle ve sanayiyle depolamýþ olduðu bilgi artýk uðraþan, aþýrý dindar bir ailenin mensubu olarak dindar bir þekilde yetiþtirilyöneticinin eline geçmiþse ne di. Ailesinin aðýr baskýsý altýnda da olsa zamanýnýn pek çok yeni ve devrimci olur? Ýþçi artýk, üretim fikrine merak saldý. 20'li yaþlarda felsefe tartýþmalarýna katýldý, gazetelerde sürecinde, insan olmaktan yazýlarý yayýmlandý. Ýlerleyen süreçte devrimci demokratlýktan komünistliðe çýkarýlmýþtýr. Ýþçi, makinenin bir evrildi. Ýngiltere'de yeni yeni kök salmaya baþlamýþ iþçi gruplarýnýn faaliyetparçasýna dönüþmüþ yani makilerine katýldý ve iþçilerin yaþam koþullarýyla ilgili gözlemlerini aktardýðý bir nenin nefes alan zinciri haline kitap yazdý. Tarihte yeni bir güç olarak ortaya çýkan iþçi sýnýfýnýn, devrimci gelmiþtir. Üretimin bilgisi dönüþümün aracý olduðu konusunda ikna olmuþtu. yöneticilerin eline geçmiþtir, 1845-50 yýllarý arasýnda Batý Avrupa'nýn pek çok yerinde filizlenen iþçi iþçinin elindeyse sadece kol Çin’de bir klima fabrikasýnda iþçiler hareketlerinin içinde politik çalýþmalar yürüttü Engels. Paris'te, Brüksel'de emeði kalmýþtýr. Kafa emeðiyle denetlenirken... iþçilerin örgütlü mücadelesine kol emeði ayrýlmýþ ve birbirine devrimci ve komünist maya çalWinslow Taylor, imalatta verimliliði artýr- düþman hale getirilmiþtir. mak en önemli amaçtý. Ayný mak için iþ yönetiminin bilimselleþtirilme- Ýþte bilimsel yönetim, bu yabancýlaþmýþ süreçte, Marks'ýn bilimsel sosyasi üzerine çabalarda bulundu. 1911'de emeði kontrol etme ve onu giderek artan list anlayýþýnýn oluþumu tamam"Bilimsel Yönetimin Ýlkeleri" adlý meþhur bir þekilde sermayenin aracý haline lanmýþtý ve diðer devrimci fikireserini yazdý. Yaþadýðý dönemde, üretim dönüþtürme sürecinin bir parçasýndan lere karþý kýlýçlarý çekip bilimsel sürecini yönetenleri yetersiz buluyordu. baþka bir þey deðildir. Lenin'in ifadesiyle Ayrýca Taylor'a göre iþçiler, yapabilecekTaylorizm, "insanoðlunun makine tarafýnsosyalizmi savunmak görevi leri iþi maksimum kapasiteyle yapmýyordan köleleþtirilmesidir." Engels ve Marks'a düþüyordu. lar, her zaman iþ yavaþlatýyorlar, bir nevi Parça baþý üretim denilen ve iþçilerin üretEngels'in ekonomi politik, sanayi kaytarýyorlardý. Taylor, bu duruma karþý tiði her bir parça mal için belirli bir ücret devrimi ve sýnýf bilinci gibi konuiþletme yönetiminin, üretim sürecinin her aldýðý sistem ise iþçiler arasýndaki rekabeti lardaki çalýþmalarý Marks'ýn ayrýntýsýný bilmesi gerektiðini ileri sürdü. körüklemekten ve bu rekabeti patronun temelini oluþturduðu bilimsel sosyalizme büyük katkýlar saðladý. Böylece, üretim süreci her dakika gözlem- çýkarýna kullanmaktan baþka bir iþe yaralenecek ve yöneticiler tarafýndan en vermaz. Bu iþ politikasý, iþçilerin en bencil 1848 devrimlerinin yenilgisi iþçi imli þekilde yönlendirilecekti. Ýþçilerin içgüdülerine seslenir. Daha çok kazansýnýfý örgütlerinin kapatýlmasýna, ürettiði parça baþýna ne kadar alacaðý sapabilme dürtüsüyle hareket eden iþçi kenpek çok yasaðýn yeniden hortlamasýna yol açmýþtý. Bu dönem Marks ve disini ölümüne hýrpalar, iþ kazalarýnýn Engels'in örgütsel çalýþmalarý da bütünüyle sona erdi. 50'li yýllar Marks için tanacak; bunlara ek olarak, kurulacak "ücret teþvik sistemleri"yle iþçinin perforsayýsý artar. Ayrýca ücret standartlarý en yoksulluk ve sefaletle baþlamýþtý. Çocuklarýný açlýðýn ve ölümün soðuk mansýna göre primler ya da cezalar verileçok üreten iþçilere göre belirlenmeye pençesine býrakan Marks için çalýþmak bütün düþünsel faaliyetleri bir cekti. çalýþýlýr ve bu da iþçilerin büyük çoðunkenara býrakmak demekti. Tarihte eþi benzeri olmayan bir fedakârlýk örneði Taylor hiç utanmadan, bütün bu bilimselluðunun ücretlerinin düþmesine ve herkes iþte böyle doðdu. Engels, hiç istemediði halde aile firmasýnda memur olarak lik süslü ve özünde patronlara hizmet için gerçek ücretlerin düþmesine neden çalýþmak zorunda kaldý ve Marks'a ve Marks'ýn ailesine ömrünün sonuna kadar bakma görevini üstlendi. Daha sonra þirketin yöneticileri arasýna girdi eden safsatalarýn, hem iþverenlerin hem de olur. iþçilerin yararýna olduðunu savunmuþtur. Nitekim büyük iþletmelerde Taylorcu ve kendi deyimiyle bu "köpeksi iþten" kurtulmak için çok çalýþtý. 1870'te, Çünkü üretim üzerinde denetim artýnca, yönetim modelleri iþçilerin büyük direniþkendisinin ve Marks'ýn yaþamýný idame ettirecek bir emeklilik aylýðýný verimlilik de artacak, böylece karlar artaleriyle karþýlaþmýþtýr. Ýþçiler arasý dayanýþgarantiye aldýktan sonra iþten ayrýldý. cak, doðal olarak iþçi ücretleri de artama ve örgütlü mücadele çoðu kez parça Engels'in ortalýkta olmadýðý dönemde iþçi hareketi serpilip budaklanmýþ, cak(!) ve sýnýf çatýþmalarý sona erecek(!), baþý iþ sisteminin kaldýrýlmasýný 1864'te Uluslararasý Ýþçi Birliði (I. Enternasyonal) kurulmuþtu. Engels, sendikalara gerek kalmayacaktý(!). Taylor, saðlamýþtýr. Parça baþý iþ sistemleri, en 1870'te emekliliðine ayrýldýðý gibi kendisini iþçi mücadelesinin bitmek bütün bu zýrvalýklara "bilimsel yönetim" geniþ ölçekte zor yoluyla, devletin iþçiler bilmez faaliyetlerine adadý. Marks'ýn saðlýðýnýn bozulduðu bu yýllarda, adýný vermiþ olsa da, bilimin zerresi ortaüzerinde korkunç baský ve sömürü Birliðin bütün faaliyetlerini Engels idare etti. da yoktu. Olsa olsa, Taylor bulutlarýn olanaklarý yarattýðý örneklerde geçerli olur 1875'te Enternasyonal daðýldý; ancak ulusal alanda iþçi örgütleri büyük bir üzerinden dünyayý seyretmeye koyulmuþ, -Nazi Almanya'sý ve SSCB gibi. Bu gibi atýlým yapmýþtý. Marks ve öðretisi pek çoklarýnca saygýyla anýlsa da hayaller kuruyordu. örneklerde bile, üzerlerindeki her türlü Marksizm hakkýnda büyük bir çarpýklýk ve bilgisizlik hakimdi. Pek çok Taylor'un ürettiði saçmalardan seçmeler baskýya raðmen iþçiler direnmiþler; parça "Marksist" iþçi önderi bile Marksizm'den bihaberdi. Ýþte Engels, Marks'ýn bir yana, kapitalistlerin karlarýný yükseltbaþý üretimin standardýný yükselten, rekagücünün tükendiði bu noktada büyük bir azimle bilimsel sosyalizmin meleri için, sermayenin birikimi için, üre- bet yaratan iþçileri dövmüþler, hatta akýlsavunusunu omuzladý. Ýncelikle ve basitlikle yazdýðý eserleriyle timin verimli bir yönetim sürecine tabi landýramadýklarýný, yani kolektif iradeyi Marksizm'in iþçiler arasýnda yayýlmasýna büyük bir ivme kazandýrdý. On iki tutulmasý gerekliydi. Çünkü iþçinin ya da hiçe saymakta ýsrar edenleri öldürdil bilen Engels, bildiði bütün dillerde eserler vermeye çalýþtý; bütün ülkeustabaþýnýn kontrolündeki iþ süreci, sermüþlerdir. lerdeki devrimci iþçi mücadelesinin sorunlarý hakkýnda gözlemler yaptý. mayenin arzuladýðý kar ve birikim hýzý Bilimsel iþletme yöntemleri, özünde her Bitip tükenmez enerjisiyle yeni kurulacak olan uluslararasý iþçi örgütleniçin yeterli deðildir. Ýþte bu yüzden, zaman sermayenin iþçileri daha fazla mesi II. Enternasyonal için yýlmadan çalýþtý. Ayný zamanda Marks'ýn geride Taylor'un girizgahýný yaptýðý metotlar, sömürmesinin araçlarýdýr. "Akýldýþý bir sisbýraktýðý büyük edebi mirasý toparlamak ve canlandýrmak görevini yerine bütün kapitalist üretimi etkisi altýna aldý. temin akýldýþý akýlcýlaþtýrýlmasý"ný yapgetirdi. Artýk her yerde, bilimsel iþ yönetimi maya çalýþanlara karþý durmak iþçi Marksizm'i ayaða kaldýran, þahlandýran ve tarihin karanlýðýnda iþçi sýnýfýnýn patronlar için büyük önem taþýyor. sýnýfýnýn, bir bütün olarak, sýnýf bilinciyle yoluna ýþýk tutan büyük devrimci Marksist iþçi önderi Engels, 75 yaþýnda Üniversitelerde okutulan "Endüstri ve dayanýþmasýyla hareket etmesini gerekölene deðin üretkenliðini ve yaratýcý enerjisini insanlýðýn kurtuluþu mücade- Mühendisliði" bölümleri "bilimsel yöneti- tirir. lesine adadý. cileri" yetiþtiriyor. Geleceðin yöneticiler-
FRIEDRICH ENGELS
Ýþçi Üniversitesi
Ýþçinin Yolu
5
Köleci toplumdan günümüze birçok þey deðiþmiþ gibi görünse de temelde bütün sorunlarýn kayEinstein atom bombasýný yaratmadý. O, geliþmelerin bütün topluma yararý her ne Çok tartýþýlan ve hala büyük bir çoðunnaðý olan, ezen ve üretimi gerçekinsanlýk tarihine geçecek, bugüne kadarki kadar sürüyor gibi gözükse de; serluðun zihinlerinde yanlýþ yansýmalarý leþtiren ezilenler arasýndaki sömürü en önemli bilimsel buluþlardan birine mayenin elindeki bilim bugün için insanolan 'devlet' kavramýný gerçek bilimsel iliþkisi sürekli olarak kýlýk deðiþtirmek- imza attýysa da, onun bulduklarý atom lýðýn büyük çoðunluðunu umursamýyor ve temellerde anlamak ve anlatmak iþçi ten baþka bir deðiþim bombasýnýn üretilmesine giden süreci hatta onlarý yok ediyor. sýnýfý için kaçýnýlmaz yaþamamýþtýr. Buna açtý. Peki milyonlarca insanýn ölümüne, Bilim, insanlýðýn daha iyi yaþamasýnýn bir ve zorunlu bir baðlý olarak sömürü sakat kalmasýna, sakat doðmasýna yol aracý haline dönüþmek zorundadýr; insangörevdir. Tarihsel olaysisteminin araçlarýndan açan bu canavarýn sorumlusu Einstein lýðýn sonunu hazýrlayan bir araca deðil. larý anlamak ve sosyalbiri olan devlet de ken- mýdýr? Yoksa, kar ve sermaye birikimi Teknolojik geliþmeler, iþsizliði artýrýyorist dünyanýn kurulmasý dini daha meþru gösitkisiyle insanlýðýn büyük çoðunluðunu sa, iþçi ve emekçiler üzerindeki baskýyý için verilen mücadeterip gerçek yüzünü sömüren, aç býrakan, doðayý hunharca artýrýyorsa, insan hayatýný kolaylaþtýrmýyleyi saðlam adýmlarla gizlemek için yeni yeni yok eden, insanlýðýn ve doðanýn zenginor, aksine zehir ediyorsa ve doðayý yok ilerletmek için 'devlet maskeler takmýþtýr. liklerini yaðmalayan kapitalizm midir? ediyorsa ortada bir sorun var demektir. nedir?' sorusunu, iþçi Kapitalist sistem Doða bilimleri, yani bugün anladýðýmýz Bilim insanlýða yarar saðlamýyorsa bilim sýnýfýnýn politik yolunu içerisinde takýndýðý anlamdaki modern bilim, kapitalizmin olmaktan çýkar. Günümüzün bütün aydýnlatan diyalektik sahte yüz ise ulus yükseliþiyle paralel bir geliþme içerisine teknolojik ve bilimsel geliþmelerine materyalizm mantýðý devlet kavramý olmuþgirdi. 16. yüzyýldan sonra büyük keþifler büyük önem atfediliyor. Bu geliþmeler, ile ele alacaðýz. tur. Ýþçi sýnýfýnýn ve buluþlar sermayenin birikimiyle muazyeni icatlar sürekli þiþiriliyor, pohDevlet kavramýnýn tarpatronlar sýnýfýna karþý zam ölçüde arttý. Bilimsel geliþmeler, pohlanýyor. Oysa bunlar, içlerinde bu sisihsel süreçte ilk ortaya verdiði mücadelenin sanayi devrimi denilen, 1750'lerden sontemin asla çözemeyeceði büyük bir çýkýþý, toplum içerisinde özel önüne geçmek için ulus devlet raki yaklaþýk yüz yýllýk dönemde, endüstri çeliþkiyi de barýndýrýyorlar: bilimin ilermülkiyetin ve bu özel mülkiyeti elinde kavramýnýn ortaya çýkardýðý milliyetçiyoluyla pratikte insan yaþamýna sýzmýþ ve lemesi bir yandan insan hayatýný kolaytutan ayrýcalýklý bir sýnýfýn ortaya lik ile iþçi sýnýfý kesin ve keskin sýnýrbüyük dönüþümler yaratmýþtýr. Bu bilimlaþtýrýyor, bir yandan da insanlýðý ve çýkýþýyla ayný zamana denk gelir. Maddi larla birbirinden koparýlmýþ ve hatta sel geliþmeler ayný süreçte Marks ve doðayý yýkýma sürüklüyor. Ýnternetin, cep zenginliðin büyük bölümünü elinde birbirine düþman hale getirilmiþtir. Engels'in düþüncelerini niteliklendiren telefonunun, elektronik tutan bu ayrýcalýklý sýnýf, zenginliðini Sömürü ve mülkiyet, sýnýrlar içinde ilerlemeler olmuþlardýr. ev eþyalarýnýn, taþýma korumak ve çoðaltmak için belli garanti altýna alýnmaya çalýþýlmýþ ve Endüstrinin ve bilimin birbirine daha araçlarýnýn, üretim araçlara ihtiyaç duymuþtur. Birinci esasýnda daha fazla kar için devletler fazla yaklaþmasý ilerleyen tarihsel makinelerinin yararlarý önceliði ellerindeki özel mülkün nezdinde emperyalist savaþlarýn önü sürecin kaçýnýlmaz sonucu olmuþtur. pek çok; ancak sýrasýysavunulmasýna vererek, silahlý bekçi açýlmýþtýr. Bütün bu bilimsel ve teknolojik ilerla bilgi kirliliðini, tüketopluluklarý oluþturmuþlardýr. Bu silahlý Bugüne kadar sömürücülerin lemeler insanlýðýn kurtuluþu için, bütün tim çýlgýnlýðýný ve bekçileri toplumda özel görevli birimler sömürülenler üzerindeki baský aracý insanlarýn eþit ve özgür, ayný zamanda israfý, doðal kayhaline getirmiþler ve toplumun ezilen olarak iþlemiþ olan devlet aygýtý, iþçi kesimi üzerinde bir baský ve zor unsuru bolluk içinde yaþayabileceði zeminin naklarýn tahribatýný, sýnýfýnýn kapitalist sömürü düzenine olarak kullanmýþlardýr. Giderek karen önemli göstergesidir. Ancak, þu an havanýn zehirli gazlarla karþý vereceði mücadele ile tarihte ilk maþýklaþan toplumsal yaþamýn için büyük bir sorunumuz var: bilim, ser- doldurulmasýný, iþsizliði ve açlýðý, insanýn kez ve belli bir süreliðine iþçilerin kapiiçerisinde ezen ve ezilenler arasýndaki mayenin hizmetine koþulmuþtur. emeðine yabancýlaþmasýný da bu ayný talistlere karþý bir baský aracý olacaktýr. iliþki belli kurallara göre iþletilmeye Bugün pek çok hastanýn yoksulluktan ilaç geliþmeler yaratýyor. Sömürünün ortadan kalkmasý, sosyalist baþlamýþ ve böylece çeliþkili yaþamlar alamadýðýný biliyoruz. Daha da kötüsü, O zaman ne yapacaðýz? Ya "doðayý ve bir toplumun kurulmasý ve özel bir arada tutularak sömürü kanýksanýr üretilen ilaçlarýn çoðu, hastalýklarýn kesin insaný kurtaralým" diye bilimi ve teknolomülkiyetin toplumsal mülkiyet haline hale getirilmeye çalýþýlmýþtýr. Zenginliði tedavisi için deðil, ömür boyu kullanýljiyi bir kenara atacaðýz ya da "dünya batgelmesiyle birlikte devlet aygýtý da elinde tutan en baþtaki kesim ile masý için üretiliyor. Bugün yapýlan bilimmýþ, çýkmýþ bize ne, yaþasýn teknoloji" kendi miadýný doldurup bir daha anýlsömürülen halk arasýnda dolaylý bir sel araþtýrmalarýn neredeyse tamamý diyeceðiz. Hayýr! Ýnsanlýðýn önünde, kurmamak üzere tarihe gömülecektir. Ýþçi iliþkiler sistemi ve bu sistemi yürüten piyasada getireceði yüksek karlar üzerine tuluþunu yaratabileceði, bilimi insanlýðýn sýnýfýnýn devrimci mücadelesi bu birimler ve yeni ayrýcalýklý katmanlar kurulu. Salt doðal bilimler de deðil, tümünün yararýna kýlabileceði, eþitlik ve dünyayý özgür ve eþit bir yaþam alanýna ortaya çýkmýþtýr. Ýþte belli kurallara göre sosyal bilimler de bugünün ekonomisinin özgürlük içinde yaþayabileceði bir geleçevirecektir. Ýnsanlýk ancak iþte o iþletilen ve sömürücülerin, sömürülenve doðal olarak sermayenin cek var! Bunu yaratmak iþçilerin zaman kendini tam anlamýyla var edeler üzerindeki bu katmanlý baský aygýtýhizmetindedir. Bilimin üretim sürecindeki ellerinde. Bunu baþarmak için ise örgütlü bilecek ve geliþtirebilecek olanaklara na devlet adý verilmiþtir. toplumsal iþlevi, yani bilimsel mücadeleye! ulaþacaktýr. ve boþta geçen sürelere iliþkin iþçinin en çok dört aya engellemek amacýyla iþ akdini feshetme yoluna giderkadar ücretinin ödenmesini öngörür. ler. Bu durumu iþ kanunu hükümleri de hile olarak nitePeki hangi durumlarda iþçiler iþ güvencesi kapsamý lendirir. Bu davranýþlar hukuk sistemince korunmaz. Haklarýmýz köþesi olarak, ilk kez bu içindedir? Yani, iþverenin sýrf iþçinin altý aylýk çalýþma süresini sayýmýzla iþçi kardeþlerimize 'merhaba' *Öncelikle iþçinin 'otuz veya daha fazla iþçi çalýþtýran kesmek için, iþ akdini feshettiðini ispatladýðýmýzda, bu diyoruz. Sýnýf mücadelemizin ürünü iþyerlerinde çalýþmasý' gerekir. fesih geçersiz olur ( Bu ispat iþyerinde çalýþan veya olarak güvence altýna alýnan hakBurada dikkat edilmesi gereken noktalar; ilgili herhangi birinin þahitliðinde çok kolaydýr.). larýmýzýn farkýnda olmanýn gerektiði düþüncesinden Ýþ güvencesi kapsamýnda olmayan iþçiler Ýþverenin, eðer 'ayný iþ kolunda' birden fazla iþyeri yola çýktýk. Ýþyerlerimizde ve iþ yaþantýmýzda bizlerin varsa, bu iþyerlerindeki toplam iþçi sayýsýnýn birlikte Ýþ güvencesi kapsamýnda olmayan iþçilerin iþ sýkça karþýlaþtýðý hak gasplarýný nasýl çözeceðimiz deðerlendirilmesi ve iþverenin 'baþka illerde' iþyeri sözleþmelerinin feshinde, geçerli nedenlerin var olmasý konusunda kýsa bilgilendirmeler yapacaðýz. varsa bunlar da dikkate alýnarak toplam iþçi sayýsýnýn aranmaz. Ýþveren haklý bir neden göstermeksizin iþçileri Haklarýmýzýn farkýnda olmak, iþveren karþýsýnda daha hesaplanmasý gerekir. iþten çýkarabilir. Ancak bu iþçiler haksýz fesihlerde bilgili ve kendine güvenen sýnýf bilinçli iþçilerin (Otuz iþçi hükmü, iþçi sýnýfýna yapýlan çok büyük bir ihbar tazminatý, kýdem tazminatý ve diðer iþçilik alacakyetiþmesiyle bizleri daha ileriye taþýyacak; ayný zamansaldýrýdýr. Türkiye'deki iþyerlerinin %90'ýndan fazlasý larýný isteyebilirler. da daha fazlasý için mücadele etmek iþimizi kolayÝÞ SÖZLEMESÝNÝN FESHÝ HANGÝ KOÞULLARve iþçilerin yaklaþýk yarýsý bu hükümle iþ güvencesi laþtýracaktýr. DA GERÇEKLEÞEBÝLÝR hükümleri kapsamýnýn dýþýnda býrakmýþtýr) ÝÞ GÜVENCESÝ *Ýkinci olarak ele almamýz gereken iþ güvencesi þartý, *Ahlak ve iyi niyet kurallarýna uymadýðý gerekçe gösGeleceðe güven duymamak, sürekli iþsiz kalmak ve 'iþçinin altý aylýk kýdeminin bulunmasýný' öngören þartterilerek iþçiyi iþten çýkaran iþveren, sözleþmeyi söz dolayýsýyla, kendimizin ve ailemizin geçim kaynaðýný týr. konusu davranýþý öðrendiði tarihten baþlayarak 6 iþ oluþturan ücretten yoksun kalma tehdidi, bizlerin en Burada dikkat edilmesi gereken noktalarsa; günü içinde, en fazla da 1 yýl içinde feshedebilir. temel sorunudur. Bu yüzden ilk olarak 'iþ güvencesi' Ýþçinin altý aylýk kýdemi, iþçinin ayný iþverenin bir *Ýþveren fesih bildirimini yazýlý yapmak zorundadýr. konusunu ele alarak baþlýyoruz. veya deðiþik iþyerlerinde geçen çalýþmasý birleþtirilerek Fesih bildirimi yazýlý deðil de sözlü olarak yapýlmýþsa, *Ýlk baþta bilmemiz gerekiyor ki, Ýþ Kanunu 18.maddehesaplanýr. fesih geçersizdir. Hiçbir hüküm ifade etmez. si vd. hükümlerine göre, iþ güvencesi hükümlerinde Ýþverenin iþyerini baþka bir iþverene devretmesi *Ýþçinin hakkýndaki iddialara karþý savunmasýnýn alýnçalýþtýrýlan bir iþçinin iþten çýkarýlabilmesi, yasada halinde, devreden iþverendeki hizmet süresi devralan masý gerekir. Eðer iþçinin savunmasý alýnmamýþsa, sýrf sayýlan 'geçerli nedenlerin' varlýðýna baðlanmýþtýr. iþverenle çalýþýlan süreye eklenir ve toplam kýdem sürebu nedenle feshin geçersizliði söz konusudur. Geçerli neden kavramýna örnek olarak; ' iþçinin iþvsi hesaplanýr. Bu durumu bir örnek vererek açýklayalým. Ýþçinin erenin malýna zarar vermesi' veya çok karþýlaþýlan, iþçiAltý aylýk süren çalýþmanýn ayný iþ kolunda geçmesi randýmansýz çalýþtýðý gerekçesiyle iþten çýkarýlmak lerin dikkatli davranmasý gereken 'iþçinin devamsýzlýðý' gerekmez. Ayný iþverenin deðiþik iþyerleri, farklý iþ kolistendiði bir davada, hükmüne bakabiliriz ( bu hükümde iþçinin izin almaklarýnda da olsa, bu iþyerlerinde geçirilen sürelerin 1. Fesihten önce iþçinin savunmasýnýn alýnmadýðý sýzýn veya haklý bir nedene dayanmaksýzýn, ardý ardýna toplamý hesaplamak zorundadýr. 2. Ýþçinin iddia edildiði gibi randýmansýz çalýþtýðýnýn iki iþ günü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil Ýþçinin fiilen çalýþtýðý günler deðil; iþ sözleþmesinin ispat edilemediði gününden sonraki iþ günü, ya da bir ayda 3 üç iþ günü baþlangýç bitiþ tarihi, bu altý aylýk kýdem süresinin 3. Ýþ kazasý geçiren iþçinin iþletmeye dava açmasý iþe devam etmemesi halinde, iþverenin iþ akdini haklý belirlenmesinde esas bakýlmasý gereken aralýktýr. nedeni ile iþten çýkarýldýðý, anlaþýlmýþtýr. nedenle feshedebileceði düzenlenmiþtir ). Bu geçerli Ýþverenin iþ güvencesini engellemek için yaptýðý fesih Saydýðýmýz üç gerekçenin her biri tek baþýna yeterli bir fesih nedenleri iþveren tarafýndan ispatlanmak zorunKimi iþverenler altý ayýn dolmasýndan kýsa bir süre geçersiz fesih nedenidir. Ýþçi davayý kazanmýþtýr. dadýr. Bu nedenler gerçekleþmeden iþe son verilmiþse önce sýrf iþ güvencesi hükümlerinin uygulanmasýný yasa; iþçinin iþe iadesini; veya iþ güvencesi tazminatýný
Devlet Nedir?
HAKLARIMIZ
bilim ve teknoloji kime hizmet ediyor?
6
Ýþçinin Yolu
Mucadele Gunlugu
Kent A.Þ. Ýþçisiyle Röportaj "Ýktidarýn krizin faturasýný emekçilere yýkmayý amaçlayan politikalarýna karþý da yola çýktýk."
Ýþçinin Yolu: Mücadele sürecinin baþlangýcýný biraz anlatabilir misiniz? Kent A.Þ. Ýþçisi: Sürecin baþlangýcý AKP hükümetinin çýkardýðý belediyelerin bölünmesi yasasýna dayanýyor. Ýzmir'de de iki tane belediye bölündü. Karþýyaka ve Bayraklý, Konaklýk ve Karabaðlar... Ýzmir'de biliyorsunuz 29 belediyenin 29'u da CHP'nin elinde. Büyük bir oy potansiyeline sahipler. Konaklý ve Karabaðlar belediye baþkanlarý oturdular, araç ve gereçlerini, arazilerini, binalarýný ve bunun yanýnda iþçilerini paylaþtýlar. Valinin huzurunda yapýlan bir protokolle iki ayrý belediye oluþtu. Hiçbir iþçi arkadaþýmýzýn sürecin baþýnda bu iþten aðzý yanmadý, her þey güllük gülistanlýk gerçekleþti. Ama Karþýyaka ve belediyelerinde, Karþýyaka Belediye Baþkaný Cevat Durak'ýn taþeronlaþtýrma zihniyetiyle, müteahhit zihniyetiyle kendisinin kurdurduðu bir þirket olan Kent A.Þ.'nin 276 iþçisinin iþ akdini feshetti. Ve ertesi gün, 30 Nisan günü, Ýstanbul kökenli bir firma olan Altaþ'la 350 kiþilik ihalede anlaþtýlar. Cevat Durak'ýn bu süreçteki bahanesi gelirlerin düþmesi, nüfusunun azalmasý, arazilerinin azalmasý falan oldu. Ama bu tarafa dönüp baktýðýnýzda 350 kiþilik bir anlaþma imzaladý. Hani sizin gelirleriniz azalmýþtý? Daha az iþçi atýp daha fazla iþçi alýyorsunuz. Ortada böyle bir çeliþki var. Buradaki mantýk tamamen rant, tamamen cep doldurma, siyasi rant elde etme. Bu süreçte 6 ay süren direniþimiz baþladý ve halen devam ediyor. Sonuç alana kadar da devam etmekte kararlýyýz. Biliyorsunuz biz bunun 1 ay kadarýný yolda geçirdik. 31 günde Ankara'ya vardýk. Çok çeþitli zorluklarla karþýlaþtýk. Asker ve polisin birçok yerde engellemesiyle karþýlaþtýk. Ama sonuç olarak zorlu bir yolculuðu bitirip Ankara'ya vardýk ve 1 haftadýr da buradayýz. Ýsteklerimize ve taleplerimize olumlu yanýt verilmesini bekliyoruz. Olumlu veya olumsuz bir sonuç deklare edilsin. Desinler ki, siz aðzýnýzla kuþ da tutsanýz size kapýlarýmýzý kapattýk. En azýndan oyalamasýnlar. Bu oyalama taktiði iþçilerin canýný sýkýyor. Amaçlarý da biraz bu, ona da ulaþacaklar gibi görünüyor. Bizim niyetimiz bu hafta sonuna kadar kalmak. O zamanki duruma, koþullara göre sendikamýzla birlikte ne yapacaðýmýzý konuþacaðýz. Bizim direniþ yönünden bir sýkýntýmýz yok. Bu mücadeleyi sonuna kadar götürmeyi göze almasaydýk, buralara kadar gelmezdik. Ýþçinin Yolu: Kent A.Þ. iþçilerinin sanýrým tamamý buraya gelmedi. Ýzmir'de mücadeleyle ilgili bir þeyler yapýlýyor mu þu an? Kent A.Þ. Ýþçisi: Þu an Kent A.Þ. firmasýna baðlý 400 iþçi görev yapmaya devam ediyor. Genellikle büro elemanlarý veya güvenlikle ilgili kýsýmlarda çalýþtýklarý için iþlerine devam ediyorlar. Bizim örgütlülüðün ana yeri þantiyelerdi. Þantiyedeki örgütlülüðü bitirirlerse geri kalan örgütlülük de yavaþ yavaþ çözülür. Ýþverenin baskýsý nedeniyle öteki arkadaþlarýmýz bir þey yapamýyorlar. Halen çalýþmaya devam ediyorlar. Ýþçinin Yolu: Geçtiðimiz sene Ankara Üniversitesi yemekhanesi iþçilerinin taþeron Tadal'a karþý boykottan greve, grevden de iþgale uzanan bir mücadele süreci olmuþtu. Röportajý yapan arkadaþlarýmýzdan Kazým, bu mücadelenin içerisinde yer alan bir iþçi arkadaþýmýzdý. Orada gözlemlediðimiz durumlardan birisi iþçilerin mücadelenin uzun sürmesinden dolayý ekonomik sýkýntý yaþamalarý ve buna baðlý olarak da mücadelede geri çekilmeleriydi. Buna baðlý olarak aile baskýsýyla da karþý karþýya kalýyorlardý. Bu durum direniþin önünde bir engel haline dönüþmeye baþlamýþtý. Bu noktada sendikaya önemli sorumluluklar düþüyor. Sizin örgütlü olduðunuz sendikanýn iþçilere desteði ne durumda? Kent A.Þ. Ýþçisi: Sendikamýz gerekli bütün masraflarý karþýlýyor. Þu an ekonomik açýdan bir sýkýntýmýz yok. Ama tabi sonuçta biz iþten atýlan insanlarýz. 550 TL iþsizlik maaþý alýyoruz. Tabi onu da 10 ay süreyle veriyorlar. Onun dýþýnda herhangi bir gelirimiz yok. Bizler emeðiyle, bedeniyle çalýþmak zorunda kalan insanlarýz. O yüzden boþta kaldýðýmýz her gün sýkýntýmýz artacak. Ýþçinin Yolu: Peki ailelerinizin direniþe bakýþý nasýl? Destekleri ne boyutta? Kent A.Þ. Ýþçisi: Ailelerimiz direniþin baþladýðý ilk günden beri bize çok sýký bir destek verdiler. Onlarýn sayesinde bu direniþ devam etti diyebilirim. Eþlerimizle, çocuklarýmýzla büyük bir mücadele örneði sergiliyoruz. Onlarý da buradan kutluyorum. Tüm iþçi arkadaþlarýmýzýn analarý, babalarý, bacýlarý, çocuklarý bize gereken desteði veriyor. Zaten þu anda þantiyelerde de ailelerimiz duruyor. Direniþ çadýrlarýný ailelerimiz bekliyor. Gece gündüz orada beklemekteler. Ýþçinin Yolu: Peki bundan sonraki süreci nasýl ilerletmeyi düþünüyorsunuz? Ýþçilerde durum nasýl? Sendika nasýl bir tavýr almayý düþünüyor?
Kent A.Þ. Ýþçisi: Belirttiðim gibi CHP ile bir görüþme talebimiz var. Oradan gelecek yanýta göre sendika ve iþçi arkadaþlarla oturup bir karara varacaðýz. Ne yapmamýz gerektiðini tartýþacaðýz iþçi arkadaþlarýmýzla ve sendikayla. Ona göre bir eylem planý belirleyeceðiz. Ýþçinin Yolu: Bir soru da yaþanan faþist saldýrý hakkýnda sormak istiyoruz. Her mücadelede olduðu gibi burada iþçiler arasýnda da farklý dünya görüþlerini benimseyenler mutlaka vardýr. Örneðin Tadal direniþi sürecinde kendisini MHP'li veya AKP'li olarak tanýmlayan iþçilerle kendisini solcu, devrimci gören iþçiler ayný mücadele bayraðý altýnda birleþmiþlerdi ve bir süre sonra iþçilerin düþünsel yapýsýnda büyük kýrýlmalar yaþanmýþtý. Mücadelenin karþýsýnda duran düþmanlarýný daha yakýndan tanýmýþlardý. Son yaþanan saldýrýdan sonra iþçilerin arasýnda durum nasýl, olaya bakýþ ne durumda? Kent A.Þ. Ýþçisi: Tabii ki burada da beþ parmaðýn beþi bir deðil. Sað görüþlü olan ve sol görüþlü olan arkadaþlarýmýz var. Ama bizi ayný çatý altýnda toplayan tek bir þey var, o da bizim iþimiz, ekmeðimiz, aþýmýz. Biz hiçbir arkadaþýmýz farklý düþünceye sahip diye ayrým yapmýyoruz. Bizim tek bir amacýmýz var: Ýþimize ailemize geri dönebilmek, tekrar ekmeðimizi geri kazanabilmek ve çocuklarýmýzýn karartýlan geleceðini tekrar elde etmek. Þu anda burada bulunan bütün arkadaþlar siyasi görüþlerimizi bir kenara býrakýp, ekmeðini kazanmanýn mücadelesini veriyorlar. Ýþçinin Yolu: Geçtiðimiz günlerde sizlere destek amacýyla Ýþçinin Yolu gazetesi olarak Tadal iþçileriyle ve tekstil iþçileriyle birlikte bir dayanýþma ziyaretinde bulunmuþtuk. Bu desteðimiz sizin burada beklediðiniz her gün devam edecek. Sonuçta, bu mücadeleyi ileriye taþýyacak olan þey yalnýz Kent A.Þ. iþçilerinin mücadelesi deðil, burada bulunan iþçi ve emekçilerin vereceði destektir. Bu hem size moral saðlayacak ve kararlýlýðýnýzý artýracaktýr. Bugün yapýlan faþist saldýrýya karþý dayanýþma eylemiyle de gösterildiði gibi Ankara'da çalýþma yürüten devrimciler ve demokratik kitle örgütleri desteklerini sürdürmeye devam edecekler. Bizler de Ýþçinin Yolu gazetesi olarak her zaman bu dayanýþmanýn bir parçasý olacaðýz. Kent A.Þ. Ýþçisi: Dediðiniz gibi bizim mücadelemiz sýrasýnda tüm kesimlerin desteðine ihtiyacýmýz var. Bizim tek baþýna kaldýðýmýzda bu mücadeleyi kazanabilme þansýmýzýn çok düþük bir ihtimal olduðunun farkýndayýz. Biz zaten yola çýkarken, bize bir insan ne kadar katký koyabilir, iki insan ne kadar katký koyabilir bunlarýn hesabýný yaparak yola çýktýk. Biz bir insan da gelse destek vermeye bunun gelecekte bir çýð gibi büyüyeceðine inanýyoruz. Toplumun tüm kesimlerinin desteðine ihtiyacýmýz var. Bizim yürüyüþe baþlarken amacýmýz zaten sadece Kent A.Þ. iþçisi iþini geri alsýn, her þey güllük gülistanlýk olsun deðildi. Ýktidarýn krizin faturasýný emekçilere yýkmayý amaçlayan politikalarýna karþý da yola çýktýk. Öðrenci arkadaþlarýmýzýn sorunlarý içinde, yaþanan iþ kazalarý için de, taþeronlaþtýrma politikalarýna karþý da, diðer iþçi kardeþlerimizin ekmeðini kazanmasý için de yola çýktýk. Bizim tüm amacýmýz bu. Direniþ amacýmýz bu. Onun için ne kadar fazla destek alýrsak bu talepleri de o kadar güçlü bir þekilde dile getirmiþ oluruz. Taþeronlaþtýrmayý yaygýnlaþtýrmaya çalýþanlarýn, iþçiyi iþten atanlarýn ve örgütlenme hakkýmýzý elimizden alanlarýn önüne ancak bu þekilde geçebiliriz. Biz buna inanýyoruz, umarým bunlarý gerçekleþtirebiliriz. Ýþçinin Yolu: Son olarak þunu sormak istiyoruz: Mücadele içerisinde yakalanan bu birlikteliði mücadele kazanýlsýn veya kazanýlmasýn geleceði devretmenin önemi çok büyük. Örneðin Kent A.Þ. iþçilerinin 1 Mayýs'larda alanlarda boy göstermeleri, greve giden mücadele eden sýnýf kardeþlerine destek vermeleri bir amaç olmalý diye düþünüyoruz. Kent A.Þ. Ýþçisi: Biz bunu baþarmak istiyoruz. Bunun için öncelikle kendi içerimizde de, diðer alanlarda da 15-16 Haziran direniþinin ruhunu yakalamamýz lazým. Bu direniþin ne amaçla yapýldýðýný, yaþananlarý kavrayýp bunu mücadele içerisinde gösterebilirsek, ancak o zaman bunu iþçi sýnýfýnýn tüm kesimlerine yayabiliriz. Bugün biz ister kazanalým ister kaybedelim, bahsettiðim 15-16 Haziranlarýn ruhunu yakalayabilirsek, geçmiþ mücadeleleri iyi analiz edip, iyice araþtýrýp derslerini çýkarýrsak ancak o zaman bu örgütlülük daim olacaktýr. Ýþte o zaman böylesi iþten çýkarmalarýn, böylesi haksýzlýk ve hukuksuzluðun önüne geçebiliriz.
Mücadele Günlüðü
B i r Ta þ e r o n l a þ t ý r m a Ö r n e ð i Daha
Ýþçinin Yolu
7
ÝSTEDÝKLERÝ H ASTANE D EÐÝL, SAÐLIK Þ ÝRKETLERÝ!!!
Para babalarýnýn gözü doymazlýðýnýn önemli bir kanýtý olan taþeronlaþtýrma illeti, liberal "demokrat"larýmýzýn pek sevdiði Avrupa Birliði ülkelerinden Türkiye'ye geldiði Sermaye düzeninin gözü dönmüþlüðünün baþka bir ifadesi olan saðlýkta ticargünden beridir iþçi sýnýfýnýn sömürülmesi daha bir artmýþtýr. Ýþçi sýnýfý hareketi ileþme, insan hayatýnýn parayla ölçüt tutularak hiçe sayýldýðý, adi bir düzenlemeden baskýlarla engellendikten sonra burjuva devlet epeydir hasretini çektiði sömürü baþka bir þey deðildir. yasalarýný bir bir çýkarmaya baþlamýþ ve neoliberalizm denilen bu uluslararasý baský Peki bu uygulamayla iþsizlik ve açlýkla boðuþan milyonlara dayatýlan ne? Ýþçi ve yasalarý iþçi sýnýfý üzerine yýkýlmýþtýr. Ýþte taþeronluk dediðimiz bela da bu neoliberal emekçi kitlelere güvencesiz yaþamdan baþka hiçbir þey sunmayan bu sistem, ahtapotun en kalýn kollarýndan birisidir. saðlýk gibi en temel yaþam haklarýnýn bile rekabetçi bir mantýkla iþletilmesini Egemen sömürü sisgetiriyor. teminin iþçi sýnýfýný baskýlarla, sistemin afyon- 2007' de start verilen 'Saðlýk reform'u, dünyada ayný anda hükümetlerce uygulamaya geçti. Ýþçi ve emekçi kitlelerin larýyla (milliyetçilik, Yunanistan örneðinde olduðu gibi buna medya, futbol sevdasý...) gösterdiði tepkiyle, saðlýk reformu paketi sindirmesi mümkün olabiliyor. Ancak þu da kesin geri çekildi. Ancak iþçi kitlelerinin örgütlü bir gerçek ki, iþçi sýnýfý her gücünün olmayýþýndan kaynaklý, sermaye iktidarý kararlý bir þekilde saðlýk reformu zaman kaynamaya hazýr paketini meclisten tekrar geçirmiþtir. bir kazandýr ve tüm dönemlerde ayaða kalka- Türkiye'de de iþletilen bu süreç, hasbilir. Bu kazan yerelliktanelerin bankalara döndürülmeye çalýþýllerde ve ekonomik talemasýyla, iþçilerin ve emekçilerin sosyal plerle sýnýrlý olarak güvencelerinin saðlýk hizmetinden yararbaþlayýp sistemin kökünü lanamayacak hale getirilmesiyle, patronkazýyacak dereceye kadar gelecek olan uzun soluklu bir mücadeleyle son kaynama larýn iþçiler için ödemesi gereken sigorta noktasýna varýr. Ýþte (þimdilik) yerelliklerde kalan ve ekonomik taleple yükselen iþçi priminin ortadan kaldýrýlmasýyla, genç mücadeleleri tüm dünyada olduðu gibi Türkiye'de de kendisini gösteriyor. kuþak iþçiler için emekliliðin 65 yaþ gibi Bu yazýda son süreçteki bir hastanedeki, Okmeydaný Hastanesi'ndeki iþçilerin insan ömrünün vefa etmediði bir sýnýra mücadelesine bakarak bahsettiðimiz yerel direniþlerden birisini incelemiþ olalým. yükseltilmesiyle gerçekleþtirildi. Aslýnda tüm Sistemin sopalarýndan birisi olan taþeronluktan bahsetmiþtik. Taþeron iþlerde çalýþan bu zorbalýklar emeðin peþkeþ çekilmesinin yasal yollarýnýn açýlmasýndan baþka bir her bir iþçiye "Taþeron nedir?" sorusunu sorduðumuzda alacaðýmýz ilk yanýtlar þey deðil. Süreç önce toplumun tüm kesimlerinin ücretsiz olarak yararlandýðý maaþlarýn ödenmemesi, sigortalarýn yatmamasý ve keyfi iþten atmalar olur. saðlýk ocaklarýnýn kapatýlmasýyla uygulanmaya baþladý. Bunu sonraki günlerde Okmeydaný hastanesi emekçilerinin en büyük derdi de maaþlarýn keyfi ödenmesiydi. saðlýk hizmetinden faydalanmanýn ön koþulu olarak alýnacak olan katký paylarý Bu sorunun kökleri ise taþeron iþleyiþinin doðasýnda yatýyor. Þu günlerde herkes iþsiz- izledi. Ki son süreçte eczanelerin hastanelerin veznesi durumuna sokulmasý, saðlýk lik korkusuyla yaþadýðýndan, Okmeydaný'ndaki saðlýk emekçileri de tüm sektördeki kuruluþlarýnýn insani boyuttan ticari boyuta taþýnmasý anlamýna geliyor. Bizim de taþeron iþçileri gibi "Nasýlsa düzelir..." diyerek beklemek yerine haklarýný savundahil olduðumuz devrimci kurumlar ve sendikalarýn biraraya gelerek oluþturduðu malarýnýn aracý olarak gördükleri sendikaya üye oldular. Sendikaya üye olduklarý için "Herkese saðlýk güvenli gelecek" de iþten çýkartýldýlar. 24 platformuyla bu sürece karþý bir gündür hastane önündeki sürü eylemlilikler gerçekleþtirdik. kararlý direniþlerine devam "Saðlýkta ticaret ölüm demektir" ediyorlar. Ýþte o vakte kadar Emekçiler için sömürü ve sefaleti katmerhakkýný savunmak bir yana onlarýn mücadelesi- þiarýyla 18 Ekim' de Kadýköy' de "Beðenmezsen güle güle..." gerçekleþtirdiðimiz eylemde leþtiren egemenlerin krizi, iþsizler ordusuna ni engellemek için elinden geleni yapmýþ ve mantýðýyla yamaðý olan dahasý iþçileri fiþleyerek ayný iþkolunda iþ bul- Ýþçinin Yolu olarak erken taþeronlarý koruyan baþhekim- yenilerini eklerken iþçi sýnýfýnýn mücadele saatlerde alanda yerimizi aldýk. malarýnýn önünü kesmiþtir. lik bürokratlarý ise iþçi direniþi araçlarýndan biri olan, sendika bürokratlarýnýn tekelindeki sendikalar geçmiþteki örneklerine Yýllarca aidatlarýyla destekledikleri sendikadan Ulaþýmýn maraton sebebiyle karþýsýnda paniklemiþ durumbir yardým görmeyen iþçiler yaþadýklarý ihanete engellenmesine karþý eylem alanýda. Bu basit örnek aslýnda bize benzer þekilde ya herhangi bir etkinlik gösterna gelememiþ bir sürü sendika memekte ya da patron cephesinden iþçilere sessiz kalmadýlar. Geçtiðimiz günlerde Türk sömürü sisteminin (kapitalkarþý sömürü sisteminin yanýnda yer almakta. Metal-Ýþ yeni genel baþkaný Pevrul Kavlak'ýn da þubesi vardý. Bundan dolayý izmin) doðasýný gösteriyor. Ekonomik krizin en arasýnda bulunduðu sendi- eylem gecikmeli olarak baþlamak Kapitalizmin sömürücü azýnzorunda kaldý. Ancak ulaþýmdaki aðýr olarak ka yöneticileri hakkýnda lýðý hep çok güçlü gibi görünür ama aslýnda azýnlýkyaþandýðý sanayi 'zimmet, dolandýrýcýlýk ve tüm bu aksaklýða raðmen sayýnýn tadýrlar. Sömürdükleri geniþ bölgesi Bursa' da 2821 sendikalar kanununa on binleri bulmasý, iþçi ve emekçi kesimlerin aðýrlaþan kriz kitleler birleþip de yüzler, bin- son bir yýl muhalefet' iddiasýyla koþullarýna ve bunun sonucu olan ler, milyonlar haline geldikiçerisinde yaklaþýk mahkemeye suç duyusaldýrý politikalarýna karþý duylerinde eskinin külhanbeyi seksen bin çalýþan rusunda bulundular. duðu öfkenin bir yansýmasý olarak olan sömürücüler titremeye iþsiz kaldý. Kriz Bankacýlýk denetleme ve baþlar. bahanesiyle en çok düzenleme kurumunun da kendini gösteriyordu. Öyle ki Okmeydaný Hastanesi iþçi çýkaran iþletnereye kaybolduðunu bula- eylem, alana doluþmaya devam emekçileri haklarýný korudular, melerin baþýnda madýðý sendikanýn kasasýn- eden insanlar sayesinde iki saat sonra baþlayabildi. Ve biz de sýnýf seslerini sokaða taþýrdýlar ve küçük ve orta da biriken 112 milyon disiplinimizle oluþturduðumuz mücadele etmeye devam ediy- ölçekli iþletmeler dolarýn sendika yöneticiorlar. Ýþçi sýnýfý mücadelesinde gelirken dünya lerinin ailelerinin zimme- kortejde sýk sýk 'Saðlýk Haktýr yerellikten bahsetsek de bu pazarý diye bilinen ve sömürüyle yoðrulmuþ tine geçirildiðini söyleyen iþçiler bu iþin peþini Satýlamaz ', 'Saðlýkta Ticaret savaþta tam yerellik yoktur koca pastadan en büyük dilimleri kapan ulusbýrakmayýp mücadelelerini sürdüreceklerini dile Ölüm Demektir', 'Ýþçilerin Birliði aslýnda. Bir yerde yükselen Sermayeyi Yenecek', 'Bütün lararasý þirketler de karlarýna kar katmak için getirdiler. ateþ etrafýna da yansýmakta hiç krizi bahane ederek iþçileri sokaða atmakta. Dünyanýn Ýþçileri Birleþin', ' Yýllarca aðýr þartlarda çalýþarak rekor üretim geç kalmaz. Önemli olansa bu Geçtiðimiz yýlýn aralýk ayýnýn 28'inde yine gerçekleþtiren ve Renault otomobil fabrikasýna Zafere Kadar Sürekli Devrim', ' mücadeleler bütünlüðünden Bursa'da bulunan Oyak Renault otomobil fabrekor kar saðlayan iþçiler patronlarýn ve onlarýn Grev, Barikat, Devrim, Yaþasýn bir harman oluþturabilmek ve Devrim ve Sosyalizm' sloganrikasý krizi bahane ederek yirmi yýldýr arabulucusu olan uzlaþmacý sendikalarýn asýl devrime bir an önce ulaþabünyesinde aðýr koþullarda çalýþtýrdýðý iþçileryüzünü acý bir deneyimle gördüler ve bunu sýnýf larýmýzý haykýrdýk. bilmek için bu birliði þimdiden den 156'sýný kapýnýn önüne koydu. Ýþe iade kardeþlerine göstermeye çalýþýyorlar. Ýþçi sýnýfý, Ve biliyoruz ki bugün alanlardaki saðlam þekilde örmeye çalýþon binler milyonlarla buluþdavasý açan 156 iþçinin bir kýsmý davayý haklarýný savunmak için içinde örgütlendikleri maktýr. Bu birlikte buhar iþçi madýðý, öfkesini enternasyonal bir kazanýrken büyük çoðunluðu iþsiz kaldý. Ýþsizsendikalara taban örgütleri oluþturarak baský sýnýfý, piston da devrimci parti lerin sayýsýnýn 4 milyonu aþtýðý günlerde bekörgütlülüðe dönüþtürmediði yapmalý ve bürokratik sendika yapýlanmasýna olacaktýr. Yýllardýr bilinen bu sürece sömürü çarký sosyal reform leneceði þekilde iþ aradýklarý halde bulamadýlar. karþý mücadele etmelidir. Sendikalar, sendika gerçeði hayata geçirmekse Ýþten atýlma sonrasýndaki süreçte üyesi olduklarý bürokratlarýna býrakýlýrsa sonuç hep ayný olacak paketleriyle, iþsizliðiyle, gelecekdevrimci ilkelere sonuna kadar Türk Metal-Ýþ'ten destek beklediler. Ancak sizliðiyle her gün yeni bir saldýrý ve iþçi sýnýfý sendikalarýn ihanetlerini hep baðlý olan, iþçi sýnýfýyla baðýný genel baþkaný(Mustafa Özbek) Ergenekon yaþayacaktýr. Üreten iþçiler ayný zamanda dalgasýyla gelecek. Oysa biz iþçilhiç koparmayan disiplinli bir davasýnda tutuklanan, uzlaþmacý olmanýn bile yönetebileceklerini sendika bürokratlarýný er bu sistemin hasta bakýcýsý deðil, devrimci partinin öncülüðünötesinde iþçilere ihanetiyle ün yapmýþ çeteci ve yakalarýndan tutup alaþaðý ederek kanýtlamezar kazýcýsý olmalýyýz ve de deki iþçilerin eseri olacaktýr. mafyatik Türk Metal-Ýþ sendikasý iþçilerin malýdýr. olacaðýz.
TÜRK METAL ÝHANET EDÝYOR SESSÝZ KALMA!
8
Ýþçinin Yolu
2010 BÜTÇESÝ = PATRONLARA KIYAK Hükümet 2010 bütçesini Ekim ayý baþýnda açýkladý. Toplam bütçe gelirlerinin %50'den fazlasý vergilerden karþýlanacak. Bunun anlamý da patronlarýn çýkarlarýný korumak için "kriz bütçesi" diye önümüzde koyduklarý, emekçilerinin ceplerine uzanmýþ kirli elleri. 2009'da bütçe gelirleri %18 azalmýþ, giderler ise %3 artmýþtý. Bunun nedeniyse ÖTV indirimi (kesinlikle satýþlarý canlandýrarak patronlarý memnun etmeye yönelik bir manevraydý). Tabii ki; "Bütçe giderlerindeki 7.6 milyar TL artýþýn ise temel sebepleri sosyal güvenlik sistemine yapýlan transferlerdeki artýþ ile ekonomiyi canlandýrma paketinden kaynaklanýyor" diye açýklayan bakan, yalan söylüyor. Sosyal güvenlik sistemine yapýlan transferler iþçiye-emekçiye yapýlmadý. Patronlarýn yeni iþe alacaðý genç iþçilerin sigortasýnýn devlet tarafýndan karþýlanmasý, SGK ödeneklerinin patronlar nezdinde azaltýlmasý vb. uygulamalarýn anlamý kan emicilerinin cebine giden paranýn artmasýydý. Biz emekçilere ise durumu "ekonomiyi canlandýrma" þeklinde cilalayarak yutturmaya çalýþýyorlar. Gelelim bütçeden bakanlýklara ve kamu harcamalarýna aktarýlan kaynaklarýn miktarýna. Sosyal kurumlarýn iþleyiþini paramparça eden, saðlýðý ve eðitimi ticarileþtirilenler; aktarýlan kaynaklarýn halk için olduðunu söylüyorlar. Bütçeden Sosyal Güvenlik Kurumu'na aktarýlan pay %7 artmýþ gösteriliyor. Hâlbuki SGK harcamalarý içinde ilaç masraflarýna yani büyük ilaç þirketlerine ve özel hastanelere ayrýlan ödenek her geçen gün büyürken, saðlýk giderlerine ayrýlan para azalýyor. Saðlýk Bakanlýðý'nýn, aktarýlan kaynak sýralamasýnda Savunma Bakanlýðý'nýn gerisinde kalmasý bunun en net göstergesidir. En son katýlým payý adý altýnda saðlýk ocaklarýndan 2 TL, hastanelerden 8 TL ve özel hastanelerden 15 TL tedavi ücreti kesenlerin niyeti, saðlýk harcamalarýnda devlet desteðini azaltarak açýðý emekçinin cebinden karþýlamaktan baþka bir þey deðildir. Son olarak, bütçeden memur maaþlarýna zam olarak % 2.5 gibi akla hayale sýðmayacak bir kaynak belirlenmesine deðinelim. Temel tüketim maddeleri dahil olmak üzere, her türlü harcama gideri inanýlmaz artarken, memura %2.5 zam öngörenler emekçiye yaþamayý deðil açlýðý ve sefaleti reva görmektedirler. Elektriðe ve doðalgaza yapýlan zamlar %20'yi bile aþmýþ bulunmaktadýr. Ayný zamanda memurlara yapýlan zamlar sadece kamu sektörünü deðil, özel sektördeki tüm iþçilerin de maaþ zamlarýný belirlemektedir. Özel sektörde gözü dönmüþ patron kesiminin, iþçiye kýstas olarak gösterdikleri memur zamlarýdýr. Yýllýk maaþ artýþlarýnýn zamaný geldiðinde, 'Ben devletten daha zengin deðilim' diyen patronlarýn dayanaðýný da devlet uygulamalarý oluþturmaktadýr. Maaþ zamlarýnýn enflasyon karþýsýnda erimesi biz emekçiler için daha ucuza çalýþmak ve daha az tüketmek demektir. Kasým ayý baþýnda TBMM’de görüþmelerine baþlanacak olan 2010 bütçesi de, bütün bütçeler gibi patronlarýn çýkarýný korumaktadýr; bizim ihtiyaçlarýmýz için deðildir. Bir yandan ekonomik krizle birlikte büyüyen iþsizler ordusu, bir yandan çalýþma koþullarýnýn aðýrlaþmasý ve ücretlerin erimesi emekçileri köþeye sýkýþtýrmaktadýr. Sömürü sisteminin biz emekçilere iþsizlik, yoksulluk ve açlýk dýþýnda verebileceði bir gelecek bulunmamaktadýr. Mücadele etmek ve geleceðimizi elimize almaktan baþka çaremiz olamaz. Üreten biziz, yöneten de biz olalým!
KIDEM TAZMÝNATLARI ÜZERÝNDE OYNANAN OYUNLARA
SON!
Ekonomik krizle birlikte daha fazla kar elde etmek isteyen patronlar, iþçilerin elinde avucunda ne var ne yok almak için her gün yeni bir planla meydana çýkýyorlar. Daha önce deneyip gerçekleþtiremedikleri tasarýlarý yeniden gündeme getiriyorlar. 2003 yýlýnda yeni iþ kanunu ile birlikte tartýþma yaratan kýdem tazminatlarýnýn kaldýrýlmasý talebi tekrar gündeme alýndý. IMF ve Dünya Bankasý'nýn kaldýrýlmasýný istediði kýdem tazminatlarý þu günlerde bin bir oyunla baltalanýp zaman içerisinde yavaþ yavaþ tamamen silinmeye çalýþýlýyor. Sermaye sýnýfý da ellerini ovuþturarak bu durumun gerçekleþmesini bekliyor. Ýþçilerin iþ güvencesinden yoksun olduðu bir ortamda belki de en önemli haklarýndan biri olan kýdem tazminatý yarý yarýya düþürülmeye çalýþýlýyor. Krizle birlikte rekabet koþullarýnýn azaldýðýný ve bunun için istihdam yükünün hafifletilmesini isteyen asalak patronlar sýnýfý her yýl için bir aylýk brüt maaþa eþdeðer olarak belirlenen kýdem tazminatýný 15 günlük maaþ üzerinden hesaplamayý hedefliyorlar. Daha önce gündemlerine alýp yapamadýklarý kýdem tazminatlarýný kaldýrma iþini þimdi krizi bahane ederek kolay yoldan halletmeyi planlýyorlar. Mevcut kanuna göre 50 kiþinin üzerinde
çalýþaný olan bir iþyerinde çalýþanlar çalýþtýklarý her yýl için 30 günlük brüt maaþlarý tutarýnda kýdem tazminatý hak ediyorlar. Çalýþanýn iþten atýlmasý durumunda kýdem tazminatý iþveren tarafýndan ödeniyor. Alýnacak kýdem tazminatý son yýl aldýðý maaþ üzerinden hesaplanýyor. Bunun dýþýnda kamu çalýþanlarýnýn emekli olduklarýnda aldýklarý toplu paralar da bu tazminat kapsamýnda. Kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasý iþçilerin daha rahat bir þekilde iþten atýlmasýnýn yolunu açacak. Patronlarýn kýdem tazminatý konusundaki tekliflerini Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý da yeni bir teklifle destekleyerek safýný belli ediyor. Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný Ömer Dinçer, bakanlýk bünyesinde kýdem tazminatý fonu adýnda bir fon oluþturulup kýdem tazminatlarýnýn bu fonda toplanarak çalýþanlara ödenmesini önerdi. Patronlar yüzde üçün üzerinde bir kýdem tazminatý fonu ödemek istemedikleri gibi oluþturulacak fon ile kýdem tazminatýný
almak isteyen iþçi ikili bir yapýyla karþý karþýya kalacak. Çünkü fonda birikecek olan tazminatlar patronlarýn yüzde 3 olarak belirledikleri tazminatýn yüzde 1'i olacak. Ýþçiler kýdem tazminatý konusunda yasal olarak iki muhatapla karþý karþýya kalacak. Birincisi iþveren, ikincisi kýdem tazminatý fonunu bünyesinde bulunduracak olan Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý. Kýsacasý kýdem tazminatýnýn yükü de tekrar vergilerle, zamlarla emekçilerin sýrtýna yýkýlacak. Ýþten atmalarýn giderek hýz kazandýðý, iþsizler ordusunun sayýsýnýn 4 milyonu geçtiði bugünlerde iþçiler, emekçiler açlýða, yoksulluða karþý savaþ verirken patronlar onlarýn boðazýný bir kat daha sýkarak her þeylerini ellerinden alýp zenginliklerine zenginlik katmak peþinde. Geleceðini kurtarmak ve kurmak isteyen bütün iþçiler! Þimdi, bu ahlaksýz ve düzenbazca oyunlara dur demenin ve alanlara çýkýp bu saldýrýlara karþý koymanýn tam zamaný. Tüm bunlara karþý hýnç bileyen iþçiler, emekçiler büyüttüðünüz öfkeyi alanlara taþýyýn! Çünkü alanlarda sesleriniz yükseldikçe þimdi kendilerini dünyanýn efendisi olarak görenler o zaman kaçacak fare deliði arayacaklar; ama nafile, oraya bile girseler kurtulamayacaklar.
Ýþçinin Yolu
SDH BÝLDÝRGESÝ
9
:
“ÜNÝVERSÝTE KAPILARI EMEKÇÝ ÇOCUKLARINA KAPATILAMAZ!” 12 Eylül darbesinin çocuðu olan YÖK, 27 yýldýr üniversitelerin muhalif gücünün týkanmasý ve piyasalaþtýrýlmasý için var gücüyle çalýþýyor. 12 Eylül darbesi nasýl tüm toplumu zapturapt altýna almak, egemen sýnýflarýnýn çýkarlarý doðrultusunda neo-liberal politikalarla, özelleþtirmelerle, sendika ve grev yasaklarýyla emekçilerin yoðun sömürüsünü yaþama geçirmek için çalýþtýysa onun ürünü olan YÖK de toplumun güçlü muhalif damarlarýndan üniversitelerde anti-bilimsel, baskýcý, anti-demokratik, piyasacý çizgiyi hâkim kýlarak üniversitelerin can damarlarýný kesmek istemektedir. YÖK'ün geçmiþten günümüze iþlevi üniversitelerde özgürlük adýna en ufak bir kýrýntý býrakmamak, bilimsel eðitimi ortadan kaldýrarak robotlar yaratmak, sorgulamaktan, düþünmekten, konuþmaktan çekinen ve dolayýsýyla egemenlerin istedikleri gibi at koþturmalarý karþýsýnda sessiz kalacak bir gençlik kuþaðý yetiþtirmektir. YÖK tarihsel misyonu olarak da eðitimi tamamen paralý hale getirmek, üniversiteleri sermayenin rant kapýlarýna çevirmek, öðrenci gençliði sermayenin ucuz iþgücü ve beyin takýmý olarak yetiþtirmeyi amaçlamaktadýr. Ýktidarlar ve egemenler arasý güç iliþkileri deðiþtikçe YÖK yönetimlerinin rengi ulusalcýdan, liberale, muhafazakâra deðiþse de YÖK'te baki olan bir þey var ki o da varlýk nedeni olan yasakçý ve piyasacý çizgisi. AKP tarafýndan YÖK baþkanlýðýna taþýnan Yusuf Ziya Özcan da bunun bir kanýtý. Göreve gelir gelmez "Bütün yasaklar kalkacak" diyerek bir kez daha ikiyüzlü tüccar zihniyetinin ne kadar cin olduðunu ispatlayan Özcan'ýn "el attýðý" ilk alanlardan birinin devlet üniversitelerinin paralýlaþtýrýlmasý olmasý boþuna deðil elbet. YÖK, piyasacý çizgisini har(a)çlara yüzde 500'lük zamlarý gündeme taþýrken de tekrardan ortaya koydu. Ýþte, bu kafanýn hiç utanmadan, özgürlük, demokrasi gibi deðerlerin arkasýna saklamaya çalýþtýðý gerçek niyetini ortaya koyan en ucuz cümle: "Bedava okul da olmaz". Sermaye uþaðý sözde bilim adamý, özde tüccar akademisyenlerin emekçi çocuklarýna reva gördüðü özgürlük bu: Paran kadar eðitim hakký! Kapitalistlerin özgürlük anlayýþý hayatýn her alanýnda bu deðil mi? Saðlýksýz evlerde, semtlerde yaþama özgürlüðü, hayatýnýn en güzel yýllarýný patronlarý zenginleþtirmek için harcama özgürlüðü, iþsiz kalma özgürlüðü, geçim sýkýntýsý özgürlüðü, bunalýma girme özgürlüðü, geleceksizliðe alýþma özgürlüðü, yabancýlaþma özgürlüðü, asgari ücretle geçinme özgürlüðü, vahþice sömürülme özgürlüðü, saðlýk ve eðitim hakkýndan mahrum kalma özgürlüðü, polis tarafýndan dövülme özgürlüðü… Kapitalistlerin uzun yýllardýr hayalini kurduklarý projedir tam paralý eðitim. Har(a)çlar, vakýf üniversiteleri vb uygulamalarla zaten bu kapýyý YÖK çok önceden aralamýþtý. Ortaya konulan, esasýnda kamuoyunun bu projeye iyice alýþtýrýlmasý çalýþmasýndan baþka bir þey deðil. Belli ki sermaye çevreleri zamanýn geldiðini düþünüyorlar. AKP iktidarýyla hayatýn her alanýnda emekçilere karþý büyük bir saldýrýya geçen kapitalistlerin Çin modeli bir sömürüyü hayata geçirmek için kollarý sývadýklarýný biliyoruz. Saðlýk ve eðitimin paralý hale getirilmesi bu projenin temel bileþeni durumunda. Meclisten geçen SSGSS yasasýyla sosyal güvenlik ve ücretsiz saðlýk hakkýnýn halkýn elinden alýnmasý yönünde büyük bir adým atýldý. Kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasý da yolda. Eðitim hakkýnýn gaspýna yönelik büyük kampanyalarýn ise önümüzdeki süreçte sistematik olarak devreye sokulacaðýna kesin gözle bakmak gerekiyor. Önemli bir sýnavla karþý karþýyayýz. Yüksek sýnýflar istiyorlar ki sadece kendi çocuklarý üniversitelerde okusun, emekçilerin çocuklarýnýn haddine mi yüksek öðrenim! Bu konuda kapitalistler ve onlarýn uþaðý AKP hükümeti büyük hazýrlýklar içerisinde. Bugün emekçi sýnýflarýn olduðu kadar öðrenci gençliðin önündeki seçenek de gözü servet birikiminden baþka bir þey görmeyen anti-sosyal, bencil ve bireyciliðe dayalý sömürü çarklarýnýn arasýnda ezilmek ya da toplumsal eþitlik ve emekçilerin uluslararasý mücadele birliði için verilen kavgaya katýlmaktýr. Egemen sýnýfýn üniversitelerdeki piyasalaþtýrma ve baskýlama siyasetinin koçbaþý olan YÖK'e karþý mücadele gençliðin geleceksizliðe karþý mücadelesidir. Bu kavga geleceðini ellerine alma kavgasýdýr. Meydan okuyoruz, paralý eðitime geçit vermeyeceðiz.
YÖK - POLÝS ÝÞBÝRLÝÐÝNÝN YENÝ HEDEFÝ : HACETTEPE ÜNÝVERSÝTESÝ Nasýl egemenler emekçilerin en ufak hak arayýþlarýna tahammül edemiyor, her türlü baský aracýyla karþýsýnda dikiliyorsa; ayný þekilde üniversitelerde de gençlik muhalefetinin varlýðý onlarda tedirginlik yaratýyor. Toplumsal çeliþkilerin derinliðinin yaratacaðý potansiyeller karþýsýnda korku içinde kalan egemen sýnýflar bu çeliþkilere akacak bir damar olacak her türlü toplumsal muhalefetin önünü almak istiyorlar. Bu çerçevede sol hareketin güçlü olduðu Ýstanbul Üniversitesi'nde politik yaþamý bitirmek için topyekun saldýrýya geçenler, ayný planlarý bugün Hacettepe'de uygulamaya çalýþýyorlar. Geçtiðimiz günlerde Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsünde siyasi faaliyet yürütmek
isteyen öðrencilere devletin kolluk güçleri engel olmak istedi. "6 Kasým" için stant açan öðrencilere sivil polisler ve özel güvenlik birimi müdahale ederek, stantta asýlý olan afiþleri yýrttýlar ve masalarý daðýttýlar. 26 Ekim tarihinde gerçekleþen bu olay bizlere bir kez daha devletin gerçek yüzünü göstermiþ oldu. Hacettepe yönetimi de üniversite içerisinde devrimci faaliyetleri bitirmeye kararlý görünmekte.Egemen sýnýflar, YÖK düzeni ve üniversite yönetimleri üniversitelerde en küçük bir muhalif ses bile duymak istemiyorlar. Hacettepe'de muhalefeti bastýrmak için de sabah saatlerinden itibaren Beytepe Kampüsü giriþinde yýðýnak yapýp mevzilenmeye baþlayan çevik kuvvet ekipleri, rektörlüðün de çaðrýsýyla okulun içine
panzerlerle girdiler. Polis, gaz bombalarý ve tazyikli suyla muhalif üniversite öðrencilerine saldýrdý ve çatýþma çýktý. Çatýþmanýn meþruluðunun bir göstergesi olarak üniversite hocalarý da öðrencilerin yanýnda yer aldýlar. Olaylar sonucunda ise 69 öðrenci gözaltýna alýndý. Yapýlan baský ve yýldýrma politikalarýnýn farkýndayýz. Ýstanbul Üniversitesi örneði bariz bir þekilde ortadadýr. Ýstanbul Üniversitesi solun ODTÜ'den sonra gelen ikinci kalesiydi. Ancak býrakalým solun kalesi olmasýný devrimci faaliyet bile bugün yok denecek kadar az. Bugün Hacettepe üniversitesi de Ýstanbul Üniversitesi'ne benzetilmek istenmektedir. Emekçi çocuklarýnýn üniversitelere giriþi günden güne zorlaþtýrýlýrken muhalefeti yasaklayarak önlerindeki tüm engelleri kaldýrmak istiyorlar. Ýstiyorlar ki susalým, istiyorlar ki o kokuþmuþ eðitim sistemlerine hiç çomak sokmayalým, zenginlerin "bilim yuvalarýnda" onlarýn izin verdiði ölçüde bulunalým. Hayýr! Biz susmayacaðýz! Üniversitelerde devrimci muhalefetin baský altýna alýnmasýna karþý mücadelemizi sürdüreceðiz.
10
Ýþçinin Yolu
Sinifin Hafizasi Bundan tam 92 yýl önce iþçi sýnýfý geleceðini kazanma mücadelesinde tarihi bir sýçrama gerçekleþtirdi ve Paris Komünü'nden sonraki ilk ve en uzun süreli iktidar deneyimini yaþayacaðý Rusya'da yazgýsýný kendisinin belirleyeceði bir iktidar yarattý. Ekim Devrimi, hayatý yaratan ve onu her yeni günde var eden iþçi sýnýfýný iktidara taþýyarak, binlerce yýldýr süregelen sýnýflý ve sömürüye dayalý toplumlarýn yarattýðý karanlýða karþý bir meþale oldu. Rosa Luksemburg'un deyimiyle Bolþevikler önderliðinde iþçi sýnýfý cesaret etti ve göðü fethetmeyi baþardý. Ekim Devrimi insanlýk tarihinde çok þeyi deðiþtirdi, dünyayý tutuþturacak kývýlcýmý çaktý; ancak dünya devrimiyle birlikte gelecek olan nihai kurtuluþ gerçekleþtirilemedi. Egemenler istedikleri kadar bunu devrimin ve sosyalizmin ütopikliðine, imkânsýzlýðýna baðlayadursunlar. Bugün emperyalist savaþlardan, katliamlardan, ekonomik krizlerden, açlýktan, sefaletten baþka vaat edebileceði bir þeyi bulunmayan kapitalizm var olduðu sürece, sömürü var olduðu sürece Ekim Devrimi güncel kalacaktýr, sosyalizm insanlýðýn geleceðinde daha da pýrýltýlý bir þekilde parlamaya devam edecektir. Böyle bir geleceðe eriþmek adýna Ekim Devrimi'nden öðrenmek, ders çýkarmak, ondan ilham almak bir zorunluluktur. 1905'den 1917'ye Bozgundan Ýktidara Ýþçi Sýnýfý ve Bolþevikler Ekim Devrimi'nin bize býraktýðý en önemli miraslardan birisi insanlýðýn kaderinin belirlenmesinde kitlelerin içerisine kök salmýþ, onlarla birlikte nefes alan, onlarla ayný havayý soluyan devrimci parti anlayýþýdýr. Nitekim tarihte tüm bir 20. yy. boyunca gerçekleþen devrimci süreçler öncü partinin saðlamlýðýnýn, tutarlýlýðýnýn, iktidara kilitlenmiþ olmasýnýn önemini tekrar tekrar göstermiþtir. 1900'lerin baþýnda profesyonel bir çalýþma disiplini oturtan, gözünü budaktan esirgemeyen, Çarlýðýn muazzam despotizmine çelik iradesiyle karþý koyan kadrolarla yola çýkan Lenin önderliðindeki Bolþevikler Ekim Devrimi'ne uzanan sürecin temel öznesi olmuþtur. Mücadele yaþantýsý boyunca kitlelerin politika ürettiði her alanda, taleplerini yükselttiði her eyleminde onun yanýnda yer alan parti, iktidara uzanma günü geldiðinde bu görevin üstesinden gelmeyi baþarmýþ ve dünya devrimi dalgasýnýn kaldýracý olmuþtur. Burada özel olarak þu vurguyu yapmak oldukça önemli: Doðru, bir devrimci örgütün sahip olmasý gereken en önemli özelliði kitlelerin beklentilerine yanýt verebilme, onlarýn sýkýntýlarýna yanýt verecek ve onlarý mücadeleye çekebilecek sloganlarý yükseltme yeteneðine sahip olmasýdýr. Bu ise ancak kitlelerin ruh halini yakýndan tanýmayla, onlarla iç içe mücadeleyi yürütebilmesiyle, ne onlarýn önüne çýkmasýyla, ne de kitlelerin gerisinde kalmasýyla mümkündür. Bolþevik Parti, Rusya'da mücadele yürüten devrimci hareketlerden farklý olarak bunu baþarabildiði ölçüde iktidar yolunda kitlelerin güvenini kazanabilmiþ ve onlarý önderliði altýnda toplayabilmiþtir. Ne aydýnlardan oluþan ve kitleleri bir nesne olarak algýlayan ve onlara üstten bakan Menþevikler, ne de eylemlerini kitlelerden kopuk gerçekleþtiren ve ayný elitizm hastalýðýndan muzdarip Narodnik geleneðin temsilcileri Sosyalist Devrimciler böyle bir yeteneðe sahip olabilmiþlerdir. Ekim'in Ýlk Provasý: 1905 Devrimi Ekim Devrimi'ne giden yolda Bolþeviklerin karþýsýna çýkan ilk önemli viraj 1905'te yaþanan devrimci durum olmuþtur. 1900'lerin baþýndan itibaren yükselen devrimci mücadele ve toplum içerisinde duyulan yaygýn hoþnutsuzluk Çarlýðý bazý önlemler almaya itmiþtir. Devlet baskýsý daha da artýrýlmýþ, devrimcilere göz açtýrýlmamaya çalýþýlmýþtýr. Ayrýca, Çarlýk Japonya'ya
92. YILINDA ÞANLI EKÝM DEVRÝMÝ VE GÜNCELLÝÐÝ karþý açtýðý savaþla devrim tehlikesini bertaraf etmeye çalýþmýþ, bunun için tüm toplum üzerinde milliyetçiliði ve þovenizmi yükseltmek için çabalamýþtýr. Ancak, hiçbir önlem bulduðu ilk çatlaktan sýzmayý bekleyen devrimin enerjisini soðuramamýþtýr. Tarih ironik bir þekilde, devrimin ilk kývýlcýmýný çakma görevini Çarlýðýn gizli polis aygýtýnýn bir üyesine Papaz Gapon'a vermiþ ve Kanlý Pazar devrimin fitilinin ateþlemiþtir. 1905 Devrimi devrimciler açýsýndan birçok önemli dersi içerisinde barýndýrmýþtýr: Tarihteki ilk genel grev deneyimi, iþçi sýnýfýnýn iktidar aygýtlarý olan Sovyetlerin oluþumu ilk olarak 1905 devriminde gerçekleþmiþtir. Ayrýca, 1905 Devrimi Bolþevik Parti anlayýþýnda da önemli deðiþiklikler yaratmýþtýr. Özellikle, yaþanan silahlý ayaklanma deneyimi 1917 Ekim ayaklanmasý için önemli dersler barýndýrmýþtýr. 1905'te daha amatör bir þekilde gerçekleþtirilen ayaklanma, 1917 Ekim'in buradan çýkarýlan derslerle daha profesyonel bir biçimde ve özellikle baþýnda Troçki ve Lenin gibi liderlerin bulunmasýnýn getirdiði özgüvenle gerçekleþtirilmiþ ve baþarýya ulaþmýþtýr. Nitekim partinin sadece propaganda yapmakla, kitlelere politik talep öne sürmekle görevli bir aygýt olmadýðý, ayný zamanda bir savaþ aygýtý olduðu ayaklanmalarla birlikte daha çarpýcý bir þekilde açýða çýkmýþtýr. 1905'i önemli kýlan bir diðer faktör de Rusya'daki siyasal öznelerin ve sýnýfsal katmanlarýn kesin bir ayrýþma sürecine girmesi oldu. 1905 devrimi adeta bir turnusol kâðýdý rolü oynadý. Menþeviklerin sýrtýný liberal burjuvaziye dayayan sýnýf uzlaþmacýlýðý, Sosyalist Devrimcilerin küçük burjuva karakterini aþamayan politikalarý, liberal burjuvazinin ufukta görünen devrim tehlikesi karþýsýnda sýrtýný Çarlýða dayamasý ve ödlekliði su yüzüne çýkmýþtýr. Bolþevik Parti bu çarpýklýðýn içerisinde bir umut olarak öne çýkmýþtýr, ancak henüz bu tarihi sorumluluðu sýrtlayabilecek kadar hazýr deðildir. 1905'te yaþanan deneyim birçok önemli dersi barýndýrmýþtýr. Kitlelerle birlikte devrimciler de bu mücadele içerisinde piþmiþ, geleceði hazýrlamaya giriþmiþlerdir. Yenilgiden sonra gelen gericilik yýllarý aðýr hasarlar yaratsa da, devrimin mayasý bir kez topluma çalýnmýþtýr ve bu er ya da geç tutacaktýr. Nitekim sýnýf mücadelesinde yýllar süren düþüþ sonrasý iþçiler 1912 yýlýna gelindiðinde yeniden ayaða kalkmýþ, kitlesel grevler patlak vermeye baþlamýþtýr. Ancak bu süreçte de Çarlýðýn yardýmýna koþan I. Dünya Savaþý ve bunun eþliðinde tüm toplumu saran milliyetçilik ve þovenizm dalgasý olmuþtur. Savaþlar ve krizler devrimlerin ebesidir. I. Dünya Savaþý'nda da kitlelerin savaþtan yorulmuþluðu, bir hiç uðruna daha önce hiç bilmedikleri, görmedikleri topraklarda, kim olduklarýný bilmedikleri sýnýf kardeþlerine karþý savaþmalarý, açlýk ve sefaletle pençeleþmeleri onlarý devrime daha sýký baðlayan nedenler oldu. Savaþýn baþlangýcýnda þoven rüzgâra
kendisini kaptýran ve mücadeleye kýsa bir mola veren iþçi sýnýfý savaþýn sonuna doðru artýk bir avuç sömürücü için savaþmayacaðýný açýk bir þekilde gösteriyordu. Çarlýk ordusu çözülüyor, toplum böylesi bir düzen tarafýndan yönetilmek istemiyor, düzense artýk çökeceði günü bekliyordu. Kýsaca, bir devrim için gereken bütün önkoþullar 1917 yýlýnda hazýr duruma geliyordu. Tabii ki, bunun bir ayaðýný da böylesi devrimci bir kalkýþmayý göðüsleyebilecek devrimci bir öznenin varlýðý sorunu oluþturuyordu. I. Dünya Savaþý tüm dünyada sol hareket içerisinde derin çatlaklar yaratmýþtý. Sosyal demokrasi þoven kampýn baþýna geçmiþ, burjuvazinin savaþ tamtamlarýný sýrtýna yüklemiþ ve pamuk ipliðine baðlý yaþayan kapitalist sömürüyü yeniden diriltme misyonunu üstlenmiþti. Rus sosyal demokrasisi ise ta 1900'lerin baþýndan itibaren kendi içerisindeki reformist-uzlaþmacý eðilimleri ayrýþtýrdýðý için, savaþý Bolþevik Parti'de simgelenen bir devrimci enternasyonalist hareketin varlýðýnýn getirdiði avantajlarla karþýladý. Rusya'da burjuva düzenin yardýmýna koþan Menþevikleri ve sað akýmlarý attýklarý her adýmda teþhir eden Bolþevikler, böylelikle kitleleri tekrar tekrar fethedebilmiþlerdir. Kitleler savaþý devam ettirmek isteyenlerin, "demokratik devrim" hayalleriyle liberal burjuvaziye yedeklenen uzlaþmacýlarýn, askeri darbelerle tüm muhalefeti ezmek isteyen karþý devrimcilerin karþýsýnda yalnýzca Bolþevikleri bulmuþlar ve bu sayede Bolþevik Parti iktidara uzanýrken iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunu arkasýnda toplayabilmiþtir. Bu süreç, kapitalist sömürünün krize düþtüðü anlarda kapitalizmin hasta bakýcýlýðýna soyunanlara karþý yükseltilecek mücadelenin kitlelerin gözünde yaratacaðý etkinin, zafere yürümedeki kararlýlýðýn eþsiz bir örneðini sergilemiþtir. Ekim Devrimi'nin Dersleri Bugüne Yol Göstermeye Devam Ediyor! Bizler Ekim Devrimi deneyiminin güncelliðine her daim inanýyoruz. Özellikle kapitalizmin krizlere sürüklendiði, savaþlarla katliamlarla insanlýða rahat yüzü göstermediði, açlýk ve sefaletin diz boyu olduðu günümüzde bu inancýmýz çok daha güçlü. Böylesi basit bir gerçekliðe raðmen neden devrimci ayaklanmalar yaþanmýyor, iþçi sýnýfý neden bu duruma tepkisini göstermiyor diyebilirler. Bu sürecin piþmeye baþladýðýný rahatlýkla söyleyebiliriz. Kapitalist sistem attýðý her adýmda insanlýðýn tahammül sýnýrlarýný aþmakta, onu katlanýlmaz acýlarýn içerisine sürüklemektedirler. Nepal'de, Yunanistan'da, Ýran'da yaþananlar biz Türkiyeli devrimcilere ve iþçi sýnýfýna bir umut olmaya devam ediyor. Geçtiðimiz yýllarda yaþanan açlýk isyanlarý, patlak veren radikal sýnýf mücadeleleri aydýnlýk günlerin sandýðýmýzdan daha yakýn olduðunu göstermektedir. Etrafýmýza baktýðýmýzda da sistemin iflasýný net bir þekilde görebiliyoruz. Ýþçi sýnýfý hayatýn her alanýnda bedel ödemeye devam ediyor. Sistemin kalbi olan Ýstanbul gibi bir þehirde yaþanan kýsa bir sel onlarca yoksul emekçinin canýný almaya yetiyor. Yaþanan iþ kazalarýnda ölenlerin, açlýk ve sefalet içerisinde köle gibi çalýþanlarýn, geleceksizliðe mahkum olan gençliðin bu sisteme çok uzun yýllar tahammül edebileceðini söylemek, asýl ütopik olan budur! Görevimiz bugünden baþlayarak, sabýrlý bir çalýþmayla böylesi patlamalara hazýrlanmak, iþçi sýnýfýnýn öncüsünü yaratabilmektir. Hayatýn her alanýnda, fabrika düdüklerinin çaldýðý her semtte, emekçilerin yaþadýðý her mahallede, sistemin çeliþkilerinin yükseldiði her alanda iþçi ve emekçi sýnýflarýn böylesi bir devrimci alternatife ihtiyacý vardýr. Ancak, böyle bir devrimci öncüyü yaratarak bizler Ekim Devrimi'ni güncel kýlabilir, Bolþevizm'in býraktýðý mirasý bugünlere taþýyabiliriz.
Fikret Seyhan
Sýnýfýn Hafýzasý
Ýþçinin Yolu
11
MADENCÝLER YÜRÜRSE... Türkiye iþçi sýnýfý için 70'li yýllar fabrika iþgallerinden grevlere; kitlesel eylemlerden 15-16 Haziran gösterilerine kadar geniþ bir yelpazeye sahip bir mücadele dönemi olarak geçmiþti. Burjuvazi yükselen sýnýf mücadelesi karþýsýnda tedbirini almakta gecikmedi. Ýþçi sýnýfýnýn örgütlülüðünü daðýtmak için gerçekleþtirdiði 12 Eylül askeri darbesiyle devrimci kadrolarý ve öncü iþçileri tasfiye operasyonunu gerçekleþtirdi. Türkiye iþçi sýnýfýnýn tarihi boyunca aldýðý en aðýr yenilgi olan 12 Eylül kitlelerde büyük bir yýlgýnlýða sebep olmuþtu. Ýþçi sýnýfýnýn temel kazanýmlarý, ücretler, sendikal haklar büyük bir saldýrýya uðramýþ; asgari düzeye indirilmiþti. 12 Eylül'ü takip eden 80'li yýllar iþçi sýnýfýnýn ve devrimcilerin aldýðý darbenin etkilerinin ve yenilgi psikolojisinin giderilmeye çalýþýldýðý bir geçiþ dönemiydi. Yeni mücadele dalgalarýna hazýrlanan iþçi sýnýfý sessizliðini Netaþ greviyle bozdu. Netaþ grevinin ardýndan kamu emekçilerinin sendikalaþma için gerçekleþtirdikleri '89 Bahar Eylemlikleri neoliberal saldýrýlar altýnda yeniden ayaða kalkan iþçi sýnýfýnýn sesi niteliðindeydi. '89 Bahar Eylemliklerini, Zonguldak maden iþçilerinin Türkiye iþçi sýnýfýnýn mücadele tarihine damgasýný vuran grevleri ve büyük Ankara yürüyüþü takip edecekti. Zonguldak maden havzasýnda kömür üretimi 1848 yýlýnda baþladý. Aradan geçen 161 yýlda, bu havza maden iþçilerinin çalýþma ve yaþam koþullarýnýn iyileþtirilmesi için gerçekleþtirilen çok sayýda direniþe ev sahipliði yaptý. Osmanlý Devleti, maden ocaklarýnýn iþletmesini, kendisinin toplayamadýðý vergileri toplamasý koþuluyla Fransa'ya devretti. Aðýr vergiler altýnda ezilen, gün boyu yer altýnda ter döken iþçiler bir yandan da saçak altlarýnda, derme çatma çadýrlar altýnda yaþamlarýný sürdürmeye çalýþýyordu. Bu koþullar altýnda Zonguldak maden iþçilerinin ilk grevi 1908 yýlýnda gerçekleþti. Kendileri için kurulan dispanserin masraflarýnýn iþveren tarafýndan ödenmesi talebiyle yürütülen mücadele kazanýmla sonuçlandý. 1960'a kadar bölgede yaþayan iþçilere madende çalýþma zorunluluðu getirilirken; 1965'e kadar irili-ufaklý birçok eylemlik örülmeye devam etti. 1965 yýlýnda Kozlu'da 2 iþçinin hayatýný yitirmesiyle sonuçlanan büyük direniþ sendika bürokrasisinin uzlaþmacý tutumu sonucunda sona erdirildi. 69'da aylardýr maaþlarýný alamayan maden iþçileri yeni bir direniþ örgütlediler ve kararlý duruþlarý sonucu direniþ kazanýmla sonuçlandý. 1970'li yýllardaki petrol krizinin zorunlu yansýmasý kömür üretimine yapýlan yatýrýmýn artmasý olarak kendini göstermiþti. Ne var ki 1980'lerde kapitalist sistemin beliren yeni ihtiyaçlarý doðrultusunda maden ocaklarýnýn özelleþtirilmesi, kapatýlmasý vs. gündeme girdi. Bu tüm dünyayý saran bir dalgaydý. Nitekim Ýngiliz iþçi sýnýfý Ýngiltere'de maden ocaklarýnýn kapatýlmaya baþlanmasýna karþý tüm ülkeyi sarsacak ve hükümeti yerinden edecek bir grev dalgasý baþlatmýþtý. Maden iþçileri yüzlerce yýl boyunca çetin yaþam koþullarýna ve zengin bir mücadele birikimine sahip olmuþlardýr. Burjuva devlet, yer altýnda ezilen maden iþçilerini her seferinde bile bile ölüme terk etmiþtir. Önceden tahmini yapýlabilen grizu patlamalarý önemsenmemiþ; yüzlerce maden iþçisi hayatýný bu patlamalarda yitirmiþtir. 1920 yýlýnda çýkan bir yasa bu açýdan çok çarpýcýdýr: Zonguldak Havzasý'nda "taksir, tedbirsizlik ve
dikkatsizlik" sonucunda iþçilerin ölümüne yol açan sorumlular hapse atýlmayacak, sadece para cezasý alacak denmiþtir. Sermaye devleti basit önlemlerle önüne geçilebilecek bu cinayetleri görmezden gelmekte, onlara kaza süsü vermekte ve bu yolla bir kez daha sýnýfsal pozisyonunu ve iþçi düþmanlýðýný ortaya koymaktadýr.
Kar hýrsýna dayanan ve bu uðurda iþçileri ölüme sürükleyen; yani düpedüz cinayet iþleyen kapitalist sistem iþçilere þöyle bir ikilem sunuyordu: Ya grizu patlamalarýnda ölün ya da açlýktan ölün! Bu iki seçenek karþýsýnda maden iþçileri kararlýlýklarýný korudular ve 88 yýlýna kadar patronlar sýnýfý özelleþtirmeler ve ocaklarýn kapatýlmasý karþýsýnda iþçi sýnýfýnýn direniþini kýramadýlar. 88'de bir dini bayram arifesinde, iþçilerin bayram hazýrlýðýnýn telaþýnda olmasý fýrsat bilinerek Kilimli, Ýhsaniye, Çaydamar ve Dilaver ocaklarý tamamen kapatýldý. 1990 yýlýnýn ikinci yarýsýnda maden iþçileri için yapýlacak toplu sözleþme gündemdeydi. Türk-iþ'e baðlý Genel Maden Ýþçileri Sendikasý(GMÝS) ile iþveren arasýnda yaklaþýk 48 bin iþçi için sürdürülen toplu sözleþme görüþmeleri uyuþmazlýkla sonuçlanmýþtý. Bunun üzerine hükümette büyük etki yaratacak bir eylemlik örmenin gerekliliði üzerinde duruldu ve 30 Kasým 1990'da baþlamak üzere grev kararý alýndý. Bu arada devlet iþçilerin aldýðý grev kararýna karþýlýk bir anti-propaganda süreci yürütüyordu. Kömür ocaklarýnýn iþçilerin taleplerini karþýlayabilecek derecede kar getirmediðini öne sürüyordu. Bu antipropagandanýn eþliðinde iþveren 4 Aralýk'ta baþlamak üzere lokavt kararý aldý. Maden iþçilerinin baþlatacaklarý greve karþý egemen sýnýfýn duyduðu korku; greve baþlamadan birkaç gün önce, Zonguldak'a yýðýlan çevik kuvvet, komanda ve jandarma sayýsý aracýlýðýyla kendini gösteriyordu. 30 Kasým günü, Zonguldak'taki maden ocaklarýný grev dalgasý sarmýþtý. Hükümet, Türkiye'nin gündeminde yer alan Körfez Krizi'ni bahane ederek grevin önünü kesmeye çalýþýyordu. Hükümetin bu tutumu, emekçilerin direncini kýrmaya yetmedi. Grevin 4. gününde maden iþçileriyle dayanýþmaya gelen kalabalýk 70 bin kiþiye ulaþmýþtý. Uluslararasý arenada da yankýsýný bulan grev, diðer ülkelerdeki sýnýf kardeþlerimizden de destek görüyordu. Ýngiltere'nin, Güney Afrika'nýn ve daha pek çok ülkenin maden ve liman iþçileri greve
destek veriyor ve Türkiye'ye gelecek kömürlerin yükleme iþlemini durduruyordu. 3 Ocak'ta eylemler istenen sonucu vermeyince 1 günlük genel grev kararý çýktý. 4 Ocak'ta da büyük Ankara yürüyüþü için harekete geçilecekti. Bu dönemde GMÝS'in baþkanlýðýný Þemsi Denizer yapýyordu. Hükümet iþçileri Ankara yürüyüþünden vazgeçirmek için giriþimlerini sürdürüyordu. Denizer'le görüþmeye devam ediyordu. Denizer bu görüþmeler sonucunda, geri dönüþ sinyallerini veriyordu; ancak iþçilerin kararlý tutumu bu isteði dillendirmesinin önüne geçiyordu. Maden iþçilerinin Ankara'ya otobüsle gitmesi planlanýyordu. Tutulan 1000 otobüsün polis engeline takýlmasý üzerine iþçiler Ankara'ya doðru yürüyüþe geçti. Ýþçilerin yürüyüþünü sabote etmek için harekete geçen egemenler, kolluk güçleriyle maden iþçilerine saldýrýsýný sürdürüyordu. Dorukhan Tüneli'nde komando ve çevik kuvvet tarafýndan önü kesilen iþçilerin kararlýlýðý sayesinde barikat aþýldý. 6 Ocak'ta Bolu-Mengen yolunun kesilmesiyle direnen iþçilere yapýlacak battaniye, ilaç ve yiyecek yardýmýnýn önüne geçildi. Bu sýrada Denizer, Bolu valisi ile görüþme yapacaðýný görüþme esnasýnda yürüyüþün durdurulmasýný öðütledi. Devrimci iþçileri, "aramýzdaki provokatörler" olarak lanse eden Denizer, sendikanýn alacaðý geri tutumu gözler önüne seriyordu. Ýþçilerin sýnýf mücadelesinde aldýklarý kesin tutum ve radikal eylemlikleri sendika bürokrasisini ürkütmüþtü. "Koltuklarýný kaybetme" korkusu içten içe büyüyordu. Yürüyüþe devam etme kararý alan iþçileri greyderlerle ve komandolarla örülmüþ dev bir barikat bekliyordu. 7 Ocak'ta barikata yakýn 200 iþçi gözaltýna alýndý. Ertesi gün Ankara'daki görüþmelerini sonlandýran Denizer yürüyüþe son verildiðini duyurdu. "Geri dönüþ yok!" sloganý atan militan iþçiler, "kýþkýrtýcý" ilan edildi. Maden iþçileri büyük bir hezimetle Zonguldak'a geri döndüler. 6 Þubat 1991'de TTK ve MTA'da çalýþan yaklaþýk 48 bin kiþiyi kapsayan toplu sözleþme imzalandý. Ne var ki iþi ücretlerinde meydana gelen deðiþim deðil iþçilerin grev öncesi talebi; hükümetin grevin yenilgiyle sonuçlanmadan önce teklif ettiði rakama bile yaklaþmýyordu. Zonguldak maden iþçileri grevi, 12 Eylül sonrasý örülmüþ en önemli iþçi direniþlerindendir. Bu deneyim sendika bürokrasinin devrimci mücadelenin gerilediði bir dönemde türlü ayak oyunlarýyla iþçilerin radikal sýnýf mücadelesinin önüne nasýl geçtiðini aðýr bir dersidir. Emekçilerin, baðýmsýz sýnýf siyasetini yürüten bir devrimci örgütlülüðe duyduðu ihtiyaç Zonguldak'ta da kendini göstermiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu ne sendika bürokratlarýnýn koltuk özleminde ne de burjuva siyasetçilerinin vereceði kýsmi haklardadýr. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi ellerinde yükselecektir.
Gülcan Berkmen
12
Ýþçinin Yolu
Enternasyonal Postaci Obama’ya Nobel, Dünya Emekçilerine Kan, Gözyaþý ve Zulüm.. Nobel Barýþ Ödülü'nü veren Norveç Nobel Komitesi 9 Ekim 2009 tarihinde ödülün ABD Baþkaný Barack Obama'ya verildiðini açýkladý. Þüphesiz ki bu karar, herkes kadar ve belki daha fazla, ödül sahibini þaþýrttý. Nobel komitesinin ödül gerekçeleri ise gerçekten ironik: Uluslararasý politikada çok-yanlý diplomasinin tekrar önem kazanmasý, uluslararasý anlaþmazlýklarýn çözümünde diyalog ve müzakerelerin araç olarak kullanýmýnýn artýþý, nükleer silahlardan arýndýrma konusunda irade gösterilmesi, demokrasi ve insan haklarýnýn kuvvetlendirilmesi. Egemenlerin bu þekilde allayýp pulladýklarýný emekçilerin diline tercüme edelim: Kapalý kapýlar ardýnda dayatmalar, emperyalist kuþatmanýn çok yanlý bir boyut kazanmasý, biyolojik-kimyasal silahlarýn kullanýldýðý uygulamalarýn artmasý (son olarak Ýsrail'in Filistinlilere karþý kullandýðý fosfor bombalarýný hatýrlayalým). Demokrasi ve insan hak-
larýnýn Irak ve Afganistan'da milyonlarca ölüm demek olduðunu zaten biliyoruz. Obama'nýn Irak'tan çekilmesinin Afganistan-Pakistan hattýna kayan yeni bir iþgal süreci baþlattýðý da bildiklerimiz arasýnda. Siyasal kimliði aþikar olan bu ödülün, Amerikan halkýný ikiye bölmesi, ödülün meþruiyetini kaybettiðini de gözler önüne seriyor. Ödülün siyasal içeriði o kadar belirginleþmiþtir ki, egemenlerin hegemonya araçlarýnýn en güçlüsü medya bile oluþan ironiyi nasýl ortadan kaldýracaðýný bilemedi. Hemen belirtelim ki, Obama tüm dünyayý saran savaþlarý ve sýcak çatýþmalarý bitirmek için gelmemiþtir. Obama'yý ABD Baþkanlýðý'na taþýyanýn bütün dünyayý saran kan ve irin denizi olduðu aþikardýr. Bu ödülün Obama'ya verilmesinin nedenlerini görmek zor deðil. Kapitalist sistemin yeni "masko-
tu" Obama, sevimli mesajlarý ve 'siyahî' oluþuyla, emekçi halklar arasýnda bir truva atýdýr. Kapitalist sistemin en büyük krizlerinden birini yaþadýðýmýz þu günlerde, kapitalistlerin Obama'yý ABD'de demokrasinin bir simgesi, eli kanlý Bush politikalarýna bir merhem, emperyalizmin dünyanýn her yanýnda yarattýðý sömürü çarklarýný gizleyen bir popüler kültür ikonu olarak takdim etmeleri bir tesadüf deðil. Bu nedenle, Nobel ödülünü, bu büyük reklam kampanyasý zincirinde bir halka olarak görmeliyiz. Biz devrimci Marksistler, zincirlerinden boþalmýþ bir kar harsýnýn ekseninde dönen kapitalist sistemde barýþýn boþ bir hayal olacaðýný; dünya barýþýnýn ancak sosyalist dünya devrimiyle mümkün olduðunu biliyoruz.
güney a frika’da y oksul h alk g ecekondularý i çin d ireniyor 2010 Dünya Kupasýna ev sahipliði yapacak olan Güney Afrika hükümeti, yoksul halký evlerinden atmak için kollarý sývadý. Eylül ayý sonlarýnda, Güney Afrika gecekondu hareketinin (Abahlali baseMjondolo) örgütlenme merkezlerinden biri olan 7 bin insanýn yaþadýðý Kennedy Yolu mahallesine saldýrýldý. Her dönem saldýrýlara, katliamlara tabi tutulan Güney Afrika halkýnýn yaþadýklarý, kapitalizmin yýkýcýlýðýný ve barbarlýðýný gözler önüne seriyor. 15. yüzyýldan önce bilinmeyen Güney Afrika, 1488'de Bortholomev Dias'ýn Ümit Burnu'nu geçmesi ile tanýndý. Bu tarihten sonra Avrupalýlarýn vazgeçilmez sömürü mekanlarýndan birisi oldu. 1902 yýlýnda kanlý Boer savaþý ile Güney Afrika Hollandalýlardan Ýngilizlerin eline geçti. Birinci Emperyalist Paylaþým Savaþý'ndan sonra ýrkçýlýk yükseltilip 1924'te kanunlarla meþru hale getirildi. Irkçýlýðýn had safhaya ulaþtýðý 1948 - 1994 yýllarý arasýnda "Apartheid rejimi" ile birlikte "beyaz" kapitalistlerin, Güney Afrika halkýna uyguladýðý ýrkçýlýkla halk vahþice katliamlara tabi tutuldu. Afrika Ulusal Kongresi (ANC) 20. yüzyýlýn baþlarýnda baðýmsýzlýk perspektifiyle yola çýkmýþtý. Arkasýnda çok büyük toplumsal destek barýndýrýyordu. 90'lý yýllarýn baþýnda yükselen Apartheid rejimi karþýtý toplumsal öfke ve direniþ karþýsýnda ANC ve beyaz burjuvazi arasýndaki görüþmeler sonucunda "beyaz" egemenlerin "siyahlara" karþý uyguladýðý Apartheid rejimi sona erdi. Bunun ardýndan yapýlan seçimlerde ANC birinci parti olarak yönetimi ele geçirdi. ANC'nin bu zaferi sonrasýnda "Ümit Burnunda" ümit verici geliþmeler yaþanmadý. Kapitalizm diri olduðu sürece katliamlar da kýyýmlar da her zaman diridir. Güney Afrika'da yaþananlar bunu kanýtlýyor. Yoksulluk ve zenginlik arasýndaki uçurumun en yüksek olduðu ülkelerden biridir Güney Afrika. Ekonomisinde yaþanan büyüme ile çevre illerden çok fazla göç aldý. Açlýk ve iþsizlikle mücadele eden yoksul Güney Afrikalýlar, yaþadýklarý sýkýntýlarýn sebebini göçmenlerde aradýlar ve ýrkçý bir yönelim hakim oldu. Beyazlarýn siyahlara yaptýðýný
bu sefer siyahlar siyahlara yapýyordu. Etnik kökene dayalý ýrkçýlýk uygulamalarýyla günde en az 50 kiþi öldürülüyor, kadýnlar tecavüze uðruyordu. Apartheid rejiminden sonra kapitalizmin yeni sözcüsü ANC ile Güney Afrika'da pek deðiþiklik olmamýþtý. Deðiþen tek þey burjuvazinin beyazdan siyaha dönmüþ rengiydi. Yoksul halk þehirlerin merkezi yerlerinde bulunan gecekondu mahallelerinde yaþamaktadýr. Kapitalistler 2014 yýlýna kadar gecekondularý ortadan kaldýrarak "yaþanabilir, klas kentler" yaratma iddiasýyla yoksullarý þehrin dýþýna atmak için projeler geliþtirmiþlerdir. Tabii ki burada kapitalistlerin yoksullarý düþündükleri gibi boþ hayallere
kapýlmak anlamsýzdýr. Onlarýn düþündükleri bu merkezi yerlerin ekonomik deðeridir. Zaten yoksul halký birbirlerine düþürerek, uyguladýklarý katliamcý politikayla hiçbir zaman iyi niyette olmadýklarý aþikârdýr. Gecekonducular için uygun gördükleri "geçiþ kamplarý" denilen yerler insanlarýn iþlerine, eðitime ve saðlýða ulaþýmý için oldukça eziyetlidir. Ayrýca yapýsý çürük olan prefabriklerin kapitalistlerin yoksul halk için "klas" görmedikleri gecekondulardan pek bir farký yoktur. Devletin, yoksul halký geçiþ kamplarýna sürme çabalarýna karþýn Abahlali baseMjondolo (gecekondu halký anlamýna geliyor) gecekondu hareketi
hem geçiþ kamplarýna insanlarýn sürülmesine hem de ýrkçýlýða karþý etkin bir mücadele vermektedir. 2005'te Durban'da yol kesme eylemleriyle duyulan Abahlali baseMjondolo kýsa zamanda Güney Afrika'da çoðalan üyeleriyle önemli bir hareket haline gelmiþtir. 26 Eylül akþamý yapýlan son saldýrý Abahlali baseMjondolo nun örgütlenme merkezlerinden birine yapýlmasý tesadüfî deðildir. 4 kiþinin öldüðü onlarca gecekondunun tahrip edildiði olayda binlerce gecekonducu mahalleyi boþaltmak zorunda kaldý. Devlet gerek bu tür saldýrýlarla, gerek gecekonducularý en temel ihtiyaçlardan elektrik ve sudan mahrum ederek gerekse ýrkçýlýðý kullanarak saðladýðý þiddetle yoksul halký yýldýrmaya çalýþmaktadýr. Açlýk, yoksulluk, iþsizlikle boðuþan Güney Afrikalý yoksul halk bu sorunlarýn sebebini göçmen iþçilerde ya da farklý etnik kökenli kardeþlerinde aramamalýdýr. Onlarý evsiz býrakýp her gün cinayetlere kurban eden bütün sorunlarýn kaynaðý kapitalizmdir. Tek kurtuluþ emekçiler cephesinden kapitalizme yürütülen savaþtýr. Kapitalizmin ömrü bitmedikçe barbarlýðýn da sonu gelmez.
Enternasyonal Postacý
Ýþçinin Yolu
13
askeri harcamalarý da düzenli olarak artmaktadýr. Bundan da yakýn gelecekte Çin kapitalizminin askeri saldýrganlýðýn artacaðý sonucu çýkmaktadýr. Diðer taraftan Çin iþçi sýnýfýnýn bu yoðun sömürüsü Çin yönetici sýnýfý, diðer taraftan, kendi ülkesinde de Çin Komünist Partisi (ÇKP) iktidarý altýnda yapýlUygurlar, Tibetliler gibi ezilen halklarý baskýlamakmaktadýr. Herkesin de anlayabileceði gibi ÇKP'nin ta, Çin þovenizmini yükselterek iþçi sýnýfýný etnik komünistlikle bir iþi olamayacaðý gibi bu parti iþçi temeller üzerinde birbirine karþý kýþkýrtmaktadýr. sýnýfýnýn sömürüsünü demir yumrukla yönetmekteÇin'de köylülük de bir o kadar kötü durumdadýr. dir. Yani, sömürü koþullarýna Özellikle Çin'in iç kýsýmlarý olan batý kesimlerinde karþý giriþilecek her iþçi sýnýfý daha çok tarýmla geçinen köylüler yaþamaktadýr. Bu mücadelesinin karþýsýna zorbölgeler bir hayli geri durumda kalmýþtýr ve yönetim balýkla dikilmektedir. köylülüðe karþý tam bir yýkým politikasý örgütlemekÇKP, Çin pazarýný kendi miltedir. Bunun neticesinde yýðýnla genç, kýrlardan liyetçi çýkarlarýný gözeterek tüm- kentlere akýn etmekte, iþgücü ordusuna katýlmakden uluslararasý sermaye tadýr. Bunun neticesinde ücretler üzerinde aþaðý dolaþýmýna açmýþtýr. Yani, ÇKP yönlü bir basýnç oluþmaktadýr ki Çinli kapitalistler de bunu planlamaktadýr. Diðer taraftan Çin proletaryasýnda ve yoksul köylülükte hoþnutsuzluk büyümektedir. Býrakalým grev ve protestolarý, Çinli iþçiler her sene onlarca ciddi ayaklanmaya giriþmektedir. Çin idari sistemi, yasal yapýsý ve örgütlülüðün çok zayýf oluþu iþçi mücadelelerini kendiliðinden patlamalý biçimlere büründürmektedir. Maalesef iþçiler oldukça örgütsüzdür. En önemlisi de iktidarda bulunan sözde komünist partisinin varlýðýndan dolayý iþçi sýnýfý devrimci komünist mücadeleye genel olarak soðuk Çin, devrimin 60. yýl kutlamalarýnda ordusunu sergiledi. bakmaktadýr. Ne yazýk ki bürokratlarýyla anlaþan uluslararasý tekeller Çin'deki Maoist- Stalinist rejimin sonuçlarý, iþçi sýnýfý için ucuz emek gücünden faydalanmak üzere Çin'e akýn Marksist mücadeleden soðuma biçiminde olmuþtur. etmektedir. ÇKP bürokratlarýnýn önemli bir kesimi Bunda tuhaf olan bir þey yoktur. Ýþçi sýnýfýnýn aðýr zaten bizzat giriþimcilerden oluþmaktadýr. Kalaný da þekilde sömürüldüðü milliyetçiðin temel direk sahip olduklarý imtiyazlarla yetinmemekte yaygýn olduðu bir rejim, kendisini komünizme dayandýrýybir yolsuzluk aðýyla iþçi sýnýfýnýn kanýný emmektedir. orsa iþçilerin doðal tepkisi buna karþýtlýk olarak Neticede yüz milyonlarca Çinli proleterin kaný Çinli þekillenecektir. kapitalistler, ÇKP bürokratlarý ve uluslararasý Bunun anlamý Çin iþçi sýnýfýnýn diðer ülkelerdeki tekeller tarafýndan emilmektedir. sýnýf kardeþlerinin yardýmýna ihtiyacý olduðudur. Bugün burjuvalarýn öykündüðü Çin mucizesinin aslý Bizde veya diðer ülkelerdeki proleterler iþçi sýnýfýnýn budur. Bugün Çin kapitalizmi demir yumrukla kurtuluþ bayraðý sosyalizmi yeniden umut olarak sömürdüðü Çin iþçi sýnýfýnýn sýrtýndan dünyanýn yeni yükseltebilirse bu, Çin iþçi sýnýfý içerisinde de süper gücü olarak sivrilmektedir. Nitekim, Çin yankýsýný bulacaktýr. Dünyanýn en kalabalýk iþçi yönetici sýnýflarý baþta Doðu Asya olmak üzere, kümesi ayaða kalktýðýndaysa onu hiçbir kuvvet durAfrika ve Latin Amerika'da at koþturmakta, kendi duramayacaktýr. çýkarlarý çerçevesinde týpký ABD gibi eli kanlý diktatörlükleri desteklemektedir. Çin emperyalizminin ekonomik yükseliþine paralel olarak
60. Yýlýnda Çin Halk Cumhuriyeti Ýþçi sýnýfý, sömürüye son verecek ve yerine eþitlikçi bir düzen örgütleyecekse eðer, kendine has yeni bir politik kültür geliþtirmelidir. Bu politik kültür, proleter mücadelenin içinde zamanla birikerek ve etkisini halka halka geniþleterek geliþecektir. Böylelikle kapitalist sýnýfa karþý saðlam mevziler yaratýlacak ve iþçi sýnýfý buralardan karþý saldýrýlara giriþecektir. Peki, bu yeni politik kültürün temel özellikleri neler olacaktýr? Bu yazýda iki baþat unsuru vurgulamak önem kazanýyor. Uluslararasý bir bakýþ açýsýna sahip olmak ve tarihsellik algýsý. Uluslararasý bakýþ açýsýna sahip olmak, bir baþka ifade ile proletarya enternasyonalizmi, iþçi sýnýfýna ulusal önyargýlardan ve kapitalistlerin en önemli silahý milliyetçilikten arýnma fýrsatý verir. Ayrýca dünyadaki tüm sýnýf kardeþleri ile çýkar birliðine sahip olduðu bilinci, iþçi sýnýfýnýn örgütlülüðünün en yüksek ifadesi olan enternasyonalizme ulaþmasýnda temel vazifesi görür. Sonuç olarak, iþçiler, dünyanýn farklý bölgelerindeki sýnýf kardeþlerinin baþlarýna ne geldiðini bilmeli, mücadeleleri ile heyecanlanmalýdýr. Diðer nokta olan tarih algýsý da proletarya enternasyonalizmi gibi iþçi sýnýfý mücadelesi için belirleyicidir. Sýnýf mücadelesi uluslararasý olduðu kadar tarihseldir de. Ýþçi sýnýfý mücadelesinin dünya çapýnda 160 yýlý aþan bir birikimi vardýr. Bu süre zarfýnda sayýsýz yenilgi kadar zaferlerimiz de olmuþtur ve proleterler her ikisinin de derslerini öðrenmek ve mücadelelerine yansýtmak zorundadýr. Burjuvalar bizleri günlük endiþeler ve dertler içerisinde yalnýzlaþtýrmak ve uzaðý görmemizi engellemek isterler. Günlük kaygý ve umutsuzluklara karþý en büyük silahýmýz tarih bilinci olacaktýr. Ýþte, bu enternasyonalist tarih bilinci ile Çin iþçi sýnýfýnýn durumuna göz atmakta fayda var. Çin'deki Düzen ve Çinli Ýþçi Sýnýfý Hepimiz biliyoruz, tüm dünyada Çin iþçi sýnýfýnýn ürettiði ürünlerin girmediði ev kalmadý. Bunu saðlayan temel etmen Çin iþçi sýnýfýnýn çok düþük ücretlerle vahþi koþullarda sömürülmesidir. Gerçekten de dünyanýn en büyük proletaryasý haline gelen Çin iþçi sýnýfý kapitalizm için ucuz emek cenneti haline gelmiþtir. Gün geçtikçe büyümeye devam eden Çin iþçi sýnýfý, ortalama bir Batý Avrupalý emekçinin kazandýðýnýn ancak 20'de 1'ini kazanabilmektedir.
ROMANYA DA GREV VAR!!! Ülkeye 17,1 milyar dolar borç veren IMF ile Romanya hükümetinin pazarlýklarý sonucunda hükümet, Eylül ayýndaki iþten çýkarmalarla faturayý bir kez daha emekçilerin sýrtýna bindirmiþti. Onbinlerce kamu emekçisinin iþten çýkarýlmasýný ve maaþ kesintisini protesto eden kamu emekçilerinin cevabý ise gecikmedi ve 5 Ekim'de genel grevleriyle hayatý durdurdular. Kamu emekçilerinin yaklaþýk yarýsýný oluþturan 800 bin kadar öðretmen, doktor, hemþire ve diðer kamu emekçileri Romanya'nýn son 80 yýldýr gördüðü en büyük genel grevine imza attý. Ülkenin çoðu yerinde okullar kapatýldý, hastaneler sadece acil vakalara baktý, devletin çoðu dairesindeki resmi iþlemler aksadý. Polis bile genel greve katýldý. Sadece bir günlük grev hükümete korku saçarken burjuva medya olayý manþetlere 'Romanya'da genel grev hastalarý aðlattý' medyatik þiarýyla verdi. Kamu
Emekçileri Federasyonu, hükümete, maaþla ilgili yasanýn yeniden görüþülmesi, iþten çýkarmalara ve ücretsiz izinlere son vermesi çaðrýsýnda bulundu. Ülkedeki sendikalar, protestolarýna devam etmek için 7 Ekim 'Dünya Saygýn Ýþ Günü' nedeniyle baþkent Bükreþ'te kamu sektöründe planlanan iþten çýkarmalara karþý düzenlediði mitinge 15 bin Rumen kamu emekçisi katýldý. Memurlar planlanan maaþ kesintileri ve artan iþ emniyetsizliðinin yaný sýra uygulamada sektördeki maaþlarý belirsiz bir süre için donduracak olan sözde tek maaþ tasarýsýný protesto ettiler. Mitinge katýlanlar "Hýrsýzlar! Hýrsýzlar!" þeklinde sloganlar atarak hükümeti istifaya davet ettiler. Emekçilerin çarþamba günü sunduklarý talep listesinde asgari ücretin mevcut seviyesi olan ayda 145 avro civarýndan 2010 yýlýnda ayda 176 avro, 2014 yýlýnda da ayda 310 avroya çýkarýlmasý ve maaþ cetvel-
lerinde kamu sektöründe üniter maaþ yasasý uyarýnca iyileþtirme yapýlmasý yer alýyor. Memurlar ayrýca yýlda on günlük zorunlu ücretsiz izin uygulamasý getiren hükmün kaldýrýlmasýný istiyorlar. Burjuvazinin son ekonomik krizlerle yoðunlaþtýrdýðý iþten atmalar, ücretsiz izinler, güvencesiz çalýþma koþullarý dünyanýn her yerinde gördüðümüz örneklerle birlikte bize düþmanýmýzýn kim olduðunu bir an olsun unutturmuyor. Düþmanýný tanýyan iþçi sýnýfý patronlarýn bu saldýrýlarýna sessiz kalmýyor. Dünyanýn çeþitli yerlerindeki iþçilerden emekçilerden grev, direniþ, iþgal haberleri geliyor. Güney Kore'de Ssangyong iþçileri, Fransa'da New Fabris, JLG ve Nortel fabrikalarýnda çalýþan iþçiler, Hindistan'da banka çalýþanlarý ve
öðretmenler, Ýngiltere'de Vespas iþçileri, Arjantin'de çelik, Mýsýr'da pamuk iþçileri ve son olarak Romanya'da kamu emekçileri eylemleri, grevleri ile kitlesel ve üretimden gelen muazzam gücünü patronlarýn suratýna çarpýyor. En son Romanya grevinden çýkarttýðýmýz ders bizlere, iþçi sýnýfýnýn þiarlarýný belli bir hükümete karþý deðil, sýnýf temelinde ve devleti teþhir ederek yapmasý gerektiðini öðretiyor. Krizin faturasý ile kat kat beli bükülen iþçi ve emekçi sýnýfýnýn sesi önümüzdeki günlerde de daha çok yankýlanacaðýný, mücadelelerin patlak vereceðini görmemek mümkün deðil.
14
Ýþçinin Yolu
Kultur Sanat
Hep s öylenii p d urulan bii r d arbe… …
Hep söylenip durulan bir darbe, devrimciler, 'biz bir zamanlar' diye baþlayan uzun, hüzünlü, sonu üç noktayla biten, hayal etmesi bile zor baský günlerini anlatan anýlar ve tüm bunlara anlam veremeyen, sebeplerini sonuçlarýný anlamaya da çalýþmayan kafasý karýþýk bir gençlik… Peki neydi tüm bunlarýn sebebi? Sebep þuydu; 12 Eylül darbesi Türkiye'de tüm devrimci hareketi kökünden kazýmayý hedeflemiþti ve gerçek bir devrimci önderlik yokluðunda bu hedef çok büyük ölçüde de baþarýlý olmuþtu. Baþucunda bunlarla büyümüþ ancak hiç sorgulamamýþ ya da sorgulanmasýna izin verilmemiþ gençler, yakýn tarihinde yaþanan 3 darbe, iþkenceler ve sýnýf mücadelelerinden bihaber günlerini geçirmektedir. Son birkaç yýldýr yayýmlanmaya baþlanan diziler ise bu karanlýk yýllara belli ölçülerde ýþýk tutuyor. Anlatýlmayan, sorgulanmayan o yýllara hepimizi yeniden geri götürüyor. 'Hatýrla Sevgili' ve ' Bu Kalp Seni Unutur Mu' dizilerinden bahsediyoruz. Solun yüzleþmediði Kemalist kökleriyle 68 ve 78 geleneðini "Hatýrla Sevgili" dizisiyle izledik. Eksiðiyle, doðrusuyla, yanlýþýyla birçok insaný ekrana kilitleyen dizinin apolitikleþtirilmiþ Kenan Evren gençliði üzerinde belli ölçülerde etkisi oldu. Geçmiþin devrimci mirasýyla tanýþan gençliðin - özellikle liselilerde- politikleþme sürecini beraberinde getirdi. Fakat bu politikleþtirme süreci mitleþtirilmiþ, eleþtiriye kapalý bir 68 ve 78 kuþaðý üzerinden ortaya çýkýnca etkisi de romantik devrimci ruhtan ileri gidememiþtir. Devrimciliði, onun gerçek anlamýný asla veremeyecek olan bir burjuva dizisinden öðrenmiþ olan gençlik bu dönemlere ait ne varsa çok hýzlý bir þekilde tüketti, dizinin bakýþ açýsý ve çizdiði sýnýrlar doðrultusunda. Dizinin tarihsel çarpýtmalarýna deðinmek gerekirse bu örneklerin hiç kuþkusuz en önemlilerinden birisi 'Yaþar' karakteri olur. Diziyi izleyen, faþistlerle diþe diþ çatýþmýþ devrimci kuþaklar dizide kendi tanýdýklarýndan çok farklý olarak ülkücü Yaþar karakteriyle tanýþtý; o Yaþar ki dünyanýn en anlayýþlý, en saðduyulu, en naif, en aydýn ülkücüsüydü. Üniversitelerde, mahallelerde, sokaklarda ve iþçi mücadelelerinde egemenlerin eliyle yüzlerce insanýn öldüðü katliamlarýn faili ülkücüler gitmiþ, yerlerine birkaç münferit olaylarýn üzerlerine yýkýldýðý bir grup söz dinlemez ülkücü gençler gelmiþti. 68 ve 78 dönemini daha çok öðrenci temelli hareketler olarak sunmasý ve toplumsal kabarýþýn öznesi olan iþçi mücadelelerini göz ardý etmesi dizinin tarihsel gerçekliði çarpýtmasýnýn diðer bir ayaðý oldu. Yalnýzca Tariþ direniþini, onu da yüzeysel olarak, anlatan dizide 15-16 Haziran direniþi, Yeni Çeltek direniþleri gibi Türkiye iþçi sýnýfýnýn en büyük eylemliliklerinin bahsi dahi geçmedi. Bu durumun aslýnda dizinin, sistemin sýnýrlarýný aþmamak konusundaki titizliðinin bir sonucu olduðunu söylemek çok da yanlýþ olmaz. Her yayýnlanan bölümde artan izlenme oranlarý, yayýnlandýðýnýn ertesi günü oluþturduðu politik gündem ve etki elbette burjuvalarýn dikkatinden kaçmadý. Daha önce de söylediðimiz gibi dizinin asýl etkilediði kitle olarak gençlik, dizinin etkisi hala üzerlerindeyken hiç vakit kaybedilmeden bir pazar olarak kullanýldý. Popülerleþen ya da kitlelerce benimsenen her þey gibi devrimci gençlik önderleri de içleri boþaltýlýp tüm kararlýlýklarý, bedelleri bir kenara atýlarak tshirt baskýlarý, 'þok fiyatlar'a satýlan parkalar, her gün bir yenisi ortaya çýkan mücadele adýna, sosyalizm adýna, devrim adýna hiçbir þey anlatmayan kitaplar, televizyonda kanaldan kanala gezen, daha oynadýðý karakterin (Deniz Gezmiþ) tarihsel öneminden dahi haberi olmayan liberal oyuncular haline getirildiler. Burjuvazinin eski bir oyunudur bu; kendisine tehdit olarak gördüðü devrimci mirasý yok edemediði ölçüde popüler ikon haline getirip deðerlerini yok etmek, 'zararsýz' hale getirmek ve üzerinden para kazanmak. Þimdilerde ise 12 Eylül darbesi ve sonrasýný anlatan bir baþka dizi televizyonlarda: "Bu Kalp Seni Unutur Mu?". Daha ilk bölümden darbe yýllarýnýn baský, yýldýrma, korku görüntülerini ekrana taþýyan dizi en az "Hatýrla Sevgili" kadar ilgi çekmiþ görünüyor. Sokaklarda kimlik kontrolleri, tutuklamalar, operasyonlar ve iþkenceden geçirilen binlerce insan. Gözaltýnda katledilen insanlar, sokaða çýkma yasaðýnýn her akþam yarattýðý telaþ, devamlý olarak Kenan Evren'in yaptýðý konuþmalarýn fon olarak sunulmasý o zor günleri hissetmemizi baþarýlý bir þekilde saðlamýþ görünüyor. Dizi, darbe günlerini ordunun oynadýðý rolü de göstererek anlatmasý açýsýndan baþarýlý. Fakat üzerine neredeyse onlarca film çekilmiþ 12 Eylül darbesi devamlý muhalif tavýrla zaten o ya da bu þekilde birçok araçla anlatýlýyor. Bu bakýmdan dizinin þu an için farklý olarak ortaya koyduðu bir þey yok. Mesele bu süreci "çok acý çekildi", "gençlik boþa heba oldu" düzleminin ötesinde, arkasýndaki sýnýfsal güç ve güdüleri deþifre ederek yansýtmak ve kitlelerde bilinçlenme saðlamaktýr. Bunu da bir burjuva kanalýnda sponsorlar eþliðinde ticari kaygýlarý da göz ardý etmeden yapýlan bir diziden beklemek naiflik olur. Yapmamýz gereken bu dizilerin yaydýklarý devrimci romantik atmosfere tarihsel gerçekliklerle karþýlýk vermek, bu dizilerin etki alanýna girenlere doðru bir tarih bilinci saðlamak ve sýnýf savaþýmýný 12 Eylül öncesi döneminden çýkardýðýmýz derslerle ilerletmektir. Devrimci sanatýmýzý ve tarihimizi tüm burjuva sapmalardan kurtularak, sermayenin insafýna sýðýnmadan ancak bu þekilde kendimiz yaratabiliriz.
Sosyalist Gerçekçi bir yazar: ORHAN KEMAL Roman ve öyküleriyle Türk edebiyatýnda özgün bir yeri olan Orhan Kemal, toplumsal yaþamda gözlemlediði deðiþiklikleri toplumcu gerçekçi bir tarzda ve ustalýkla yansýtan önemli bir yazardýr. Adana yöresindeki iþçilerin ve kent yoksullarýnýn hayatýný yalýn bir dille anlatmýþ olan Orhan Kemal'in eserlerinde birden fazla kez yer almýþ bazý tiplemeler önem arz eder. Arkadaþ Islýklarý'ndaki Galip Usta, sosyalist fikirleri benimsemesine raðmen bunlarý açýktan ifade edemeyen, kendi çevresinde çok sevilen ve saygý gören, kalifiye bir iþçidir. Baþka romanlarda da benzer þekillerde karþýmýza çýkan bu karakter, 40'lý yýllarda çok yoðun devlet baskýsýna raðmen varlýðýný sürdüren sosyalist hareketin mensuplarýný baþarýlý þekilde resmeder. Ýkinci Dünya Savaþý da dâhil ülke ve dünya gündemindeki meselelerde net fikirleri olan Galip Usta, fikrine çok güvenilen ve akýl danýþýlan bir kiþidir. Orhan Kemal'in kendisini temsil eden karakterle bir sohbetinde þöyle der Galip Usta: "Gerçek olan öðrenmektir. Nereden, nasýl öðrenirsen öðren. Nereden, nasýl öðrendiðin, diploman, hatta neler bildiðin de önemli deðil. Ne yaptýðýn önemlidir." Tarýmda makineleþme sonucunda köylülerin sanayi iþçisi olarak çalýþmak üzere kente göçüþleri bir diðer önemli temadýr Orhan Kemal'de. "Bereketli Topraklar Üzerinde", bu þekilde Adana'ya gelen üç arkadaþýn öyküsüdür. Üç arkadaþýn maceralarý sýrasýnda kapitalizmin vahþiliði, iþçilerin yaþam koþullarýnda abartýsýz ve net þekilde gözlemlenebilir. Sonucunda üç arkadaþtan ikisi bu acýmasýz koþullarda can verir (birisi iþçilerin kaldýðý sefil bir evde hastalýktan ölerek ve bir diðeri bir iþ kazasýnda bir bacaðý paramparça olarak). Orhan Kemal, edebiyat ustalýðý ve sosyalist fikirleriyle uzun yýllar sol edebiyatýn esin kaynaðý olmuþtur. Ýþçi mücadelelerine adadýðý þiirleriyle meþhur Hasan Hüseyin'in bestelenmiþ de olmasý vesilesiyle birçoðumuzun bildiði "Haziranda Ölmek Zor" þiiri "Orhan Kemal'in güzel anýsýna" diye baþlar. 70'li yýllardaki sol yükseliþ sýrasýnda da eserlerinin yaygýn þekilde okunduðu bilinmektedir. 40 kuþaðý olarak anýlan çaðdaþlarýyla beraber, Türkiye'de edebiyatýn ve sosyalist fikirlerin birlikte ve bileþik þekilde geliþiminin önemli aktörlerinden olan Orhan Kemal'in eserlerindeki çeliþkiler bugün büyük oranda tazedir. Ýþçilerin yaþam ve çalýþma koþullarý hala o günkü kadar, belki de daha kötüdür. Orhan Kemal'in edebi ustalýðý bu durumla birleþince eserlerini hala keyifle okunabilir kýlýyor. Orhan Kemal'i okumayý, geçmiþten bugüne yoksulluðu ve sýnýf çeliþkilerini daha iyi kavrama yolunda faydalý olmasý dileðiyle öneriyor, muazzam bir edebi keyif alacaklarýný da garanti ediyoruz.
Keza filmin son sahnesi bu gerçeðe baþarýlý bir þekilde deðiniyor. Okullarýn kapanýp, öðretmenin memleketine dönmesinden sonra, çocuklarý birbirleriyle oyun oynarken görüyoruz. Neþeli bir þekilde bir su birikintisine çýrýlçýplak atlayan bu ilkokul çaðýndaki çocuklar, tabii ki günlük hayatlarýna kendi anadillerinde, Kürtçe, devam ediyorlardý. Filmin dokunduðu en önemli nokta, herhalde anadilde eðitimin gerekliliðini, onun yokluðu ile anlatmasý. Zehir gibi Kürt çocuklarýnýn kendileri için bir yabancý dile mahkum edilmesi, sözgelimi Kürdistan'daki illerin ÖSS'deki baþarý oranlarýnýn düþük olmasýný da bir þekilde açýklýyor. Tabii ki daha da vahim olan, anadillinde rüya gören, anadilinde aðlayan, anadilinde aþýk olan bu insanlarýn, hayatlarý boyu dünyaya iliþkin her türlü bilgiyi bu ikinci dille öðrenmeye zorlanmalarýdýr. Film, Kürdistan'ýn geri býrakýlmýþlýðýna da deðinmekte.
Sinema
2 dil 1 bavul Öðrencilerinin hiç Türkçe bilmediði bir köy okuluna öðretmen gelmiþ Emre Aydýn'ýn hikayesi belgesel olarak aktarýlmýþ beyaz perdeye. Okulun açýldýðý gün öðrencilerin gelmesini boþ yere bekliyor Emre öðretmen. Kimi tarlada, kimi oyunda olan öðrencilere muhtar ile birlikte teker teker haber veriyor. Öðrencileri okula getirmeyi baþardýðýnda ise daha büyük sorunlarý olduðunun farkýna varýyor: Öðrencilerine eðitim verebilmesinin önkoþulu olan ayný dili konuþmak, Denizli'li öðretmenimiz ve Urfa'lý çocuklarýmýz için saðlanamýyor. Birleþtirilmiþ sýnýflarda (yeterli sayýda öðretmenin olmadýðý koþullarda farklý sýnýflarýn birarada eðitimöðrenim görmesi) öðretmenin ilk iþi bütün çocuklara Türkçe öðretmek oluyor. En azýndan bunu denemek.
Ýþçi Kitaplýðý
Türkiye'de modernleþme adýna hamle üzerine hamle yapýldýðý iddia edilen dönemlerde, Türkiye burjuvazisinin, toprak rantýnýn sömürücüsü toprak aðalarýyla iþbirliði yaptýðýný biliyoruz. Nitekim ilk meclisten günümüze Kürt vekillerin ezici çoðunluðunun toprak aðasý olmasý da bu doðrultudadýr. Bu rantýn 60-70'li yýllar boyunca Batý'ya aktýðýný, bölgeye yatýrýmýn bu iþbirliði sonucu sýnýrlý kaldýðýný biliyoruz. Film eleþtirmenlerin ve izleyicilerin ilgisiyle de karþýlaþtý. Adana Altýn Koza Film Festivali'nde Büyük Jüri Yýlmaz Güney Ödülü ve SÝYAD En Ýyi Film Ödülü ve Antalya Altýn Portakal FF'de En Ýyi Ýlk Film Ödülü gibi önemli ödüller kazandý. Tabii ki, filme en büyük ödül, çýplak gerçekliði emekçilerin sofrasýna koymasý nedeniyle, emekçilerin beðenisi biçiminde olacaktýr.
Ýþçinin Yolu
Sistem ve Gençlik Merhaba yoldaþlar, Ben Ýkitelli'den bir Marksist Liseli olarak sistemin emekçi sýnýflarýnýn ve onlarýn neferleri olan çocuklarýnýn sitemden olumsuz olarak nasýl etkilendiklerini ve bu sistemin iþçi sýnýfýna verdiði zararlarý kýsaca paylaþmak istiyorum:
Bilindiði gibi Ýkitelli bölgesi sanayinin çok geliþkin olduðu bir bölge ve bu bölgede eðitime ve saðlýða dair hiç bir þey yapýlmýyor. Örnek olarak da Ýkitelli bölgesinde tek bir lise bulunmuyor ve iki saðlýk ocaðý ile de saðlýða önem verdiklerini sanýyorlar. Ülkede de savaþa bütçenin büyük bir bölümü ayrýlýrken emekçi semtlerinde yozlaþmalar artýrýlýyor. Örneðin insanlarý uyuþturan maddelerin satýlmasýnda egemenlerin parmaðý var. Bunun bitmesi için mücadele eden devrimcilere polisler tarafýndan baský uygulanýyor. Olayýn en kötü tarafý ise okula gitmek için Ýkitelli bölgesinden orta sýnýf kesimin bölgesine kadar yürümek zorunda kalýyoruz. Bazý arkadaþlarýmýz okula gitmek için yürüdükleri yolda hayatýný kaybettiler. Ve bunun için hiçbir önlem alýnmamýþtýr. Ancak halkýn tepkisiyle karþýlaþtýklarý zaman yolda ýþýklandýrma yapýldý. Ancak bunlar da yeterli deðil. Devrimci Marksist saflarda mücadele ederek bu sorunlarýn üstesinden gelebilir ve hakkýmýz olan kazanýmlarý ancak bileðimizin gücüyle elde edebiliriz. Tarih bize göstermiþtir ki egemen sistem hiçbir hakký emekçi kesime durup dururken vermez. Ancak ki sýnýf mücadelesiyle mevcut haklar söke söke alýnabilir. Geleceðin iþçi sýnýfý olan gençlere burada çok iþ düþüyor. Ama sömürü sistemi öyle bir þey ki gençliði elinden geldiðince yozlaþtýrýyor. Buna izin vermemeliyiz. Gençlik olarak mücadele ederek kazanacaðýmýz haklarýmýz ise belirli saatlerde ücretsiz ulaþým, savaþa deðil saðlýða ve eðitime bütçenin ayrýlmasý, emekçi semtlerinde yozlaþmalarýn engellenmesi. Bu talepler ancak iþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelesiyle birleþtirilip, ileriye taþýndýðý takdirde sýnýf mücadelesi içinde önemli bir dinamik yaratacaktýr. Biz gençler ve öðrenciler geleceðimiz için iþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelesinde en ön saflarda yer almalýyýz. Tek yol
mücadelemizi devrimci hattan ayrýlmadan yürütmek ve sosyalist dünya devrimi için savaþmaktýr! Gençlik Gelecek, Gelecek Sosyalizm!
Ýkitelli'den, Meslek Lisesinden Bir Marksist Liseli...
15
Okurlarimizdan.. Merhaba yoldaþlar, Ankara'dan, üniversiteden yeni mezun olmuþ bir eðitim emekçisiyim. Eðitime verilen önem çerçevesinde KPSS denilen rezalet bir sýnava girdim. Yeterli puaný alamadýðým için ücretli olarak öðretmenliðe baþladým. Eðitim sürecinin zorlu olduðu ülkemizde eðitim programlarý yeniden þekillendirilmiþ 'yapýlandýrmacýlýk' adý verilen yeni bir program uygulamaya konulmuþtur. Avrupa ve Amerikan eðitim sistemlerinden uyarlanan yeni program sözde öðrencinin bilgiyi sorgulamasý, yapýlandýrmasý, yeniyi yaratmasý, içselleþtirmesi üzerine kurulmuþtur. Böyle bir sistemde öðrencinin eðitimin merkezinde olmasý amaçlanmýþtýr. Ancak uygulama aþamasýnda sorunlar baþ göstermiþtir. Yeni programa görevli öðretmenlerin hazýrlanmayýþý, altyapý yetersizlikleri, velilerin bilgilendirilmemesi, programýn sosyoekonomik þartlar göz önünde bulundurulmadan hazýrlanýþý ilk etapta karþýlaþýlan sorunlardýr. Programýn temeli olan sorgulama ve yeniden yaratma amacý felsefi açýdan doðru olmakla birlikte siyasilerin atalarýndan aldýklarý 'ne güzel olurdu maarif þu okullar olmasa' düsturu çerçevesinde programýn içeriði hýzla boþalmýþtýr. Çünkü bu program ilkokul sýralarýndan itibaren öðrenciyi ilgi ve zeka türüne göre yönlendirmeyi esas alýrken, uygulama esnasýnda hala eski eðitim sisteminden kopulamamaktadýr. Ayrýca tüccarlaþmýþ okul patronlarý (idarecileri!) kapitalizm ilkeleri doðrultusunda temel haklardan biri olan eðitim hakkýný parasallaþtýrmak için ellerinden geleni yapmaktadýr. Bugün herkesin kanýksadýðý fahiþ kayýt paralarý(baðýþlar!), okul servisleri ve kantin ihalelerinin idareciler tekeline býrakýlmasý, okullarýn maddi tüm gereksinimlerinin özkaynaklarla (kim bu özkaynaklar?) karþýlanmasý gerektiðinin ilçe milli eðitim kurullarýnda sürekli vurgulanmasý, temizlik iþlerinin þirketlere ihale edilmesi piyasa düzenine geçiþin basamaklarý, halklarýn kapitalist çarklar arasýnda ezilmesinin saðlanmasýdýr. Eðitimin en önemli ayaklarýndan biri olan veliler artýk okullarý bir eðitim yuvasýndan ziyade çocuklarýnýn 5-6 saat baþlarýndan uzaklaþacaðý yerler olarak görmektedir. Bu sistem 'düzensizliklerinin kendi içerisinde düzen oluþturduðu', insanlarýn kimliksizleþtirildiði, bilinçsizleþtirildiði bir sistem olmuþtur. Artýk halklar ölü topraðýný üzerinden atarak devrim ilkeleri doðrultusunda eþit, parasýz, sorgulayan, yeniyi üreten, özgür bireyler yetiþtiren bir eðitim sistemi için devrim ateþini yakmak zorundadýr. Bu amaçla devrim umudunun yeþeren filizi 'Ýþçinin Yolu'nu destekliyorum. Devrimci Marksist arkadaþlarý selamlýyorum. Ankara’dan, Ýþçinin Yolu Okuru Bir Ücretli Öðretmen...
Merhaba Ýþçinin Yolu okurlarý, yoldaþlar, Ben Ankara'da "Türkiye'nin sayýlý üniversitelerinden" denen bir üniversitede son sýnýf öðrencisiyim. Pek çok gencin hayalini kurduðu üniversitelerden birinde 5 yýlýmý geçirdim ve geleceðimin ne olacaðý konusu halen meçhul. Bu geleceðin belirsizliði durumu pek çok öðrenci için de geçerlidir. Bu düzenin amacý da bu deðil mi zaten? Geleceði belirsiz, her zaman þüpheli, bir iþ bulmak, karnýný doyurmak belki biraz da mutlu olmak için sürekli sýnavlara koþulan, birbirleriyle yarýþ atlarý gibi rekabete koþulan gençler yaratmak deðil mi bu düzenin amacý? Ýlkokuldan itibaren sýnavlara zorlanan, hayatýnýn her yeni aþamasýnda sýnavlara sokulan biz öðrenciler için gelecek belirsiz diyoruz; ama bu bütün öðrenciler için de geçerli mi acaba? Yani baþarýlý olmak yetiyor mu? Elbette hayýr. Bütün çarpýklýðýyla, bütün pisliðiyle önümüzde yýkýlmayý bekleyen bu düzenin kaymaðýný yiyenlerin çocuklarý için bu söylediklerimiz geçerli olamaz. Geleceksizliðe, rekabete mahkum edilen öðrenciler iþçilerin, emekçilerin çocuklarý olan bizleriz. Ýlkokuldan itibaren kayýt paralarýyla, aidatlarla, har(a)çlarla, sýnav harçlarýyla, dershane masraflarýyla cebi delik deþik olan biz emekçilerin çocuklarýyýz. Baþýmýza dikilen YÖK canavarýyla insanlýktan çýkarýlýp makineleþtirilen yine emekçi çocuklarýyýz. Üç kuruþluk burslara, kredilere mahkum edilen iþçi çocuklarýyýz. Burslar, krediler kesilmesin diye, ailelerimizin sýrtýna yük olmayalým diye sýrtýmýza yüklenen aðýr ve çoðunlukla gereksiz ders yüküyle ezilen öðrencileriz. Ve nihayet geleceðimiz ya iþsizlik ya ücretli kölelik. Bu düzende olmaz. Özgür, eþit, parasýz, bilimsel eðitim bu düzende olmaz. Mücadelemizi iþçilerin mücadelesiyle birleþtirmek ve insanlýðýn tek kurtuluþu olacak olan sosyalizmi kurmak zorundayýz. Ýþçinin Yolu, önümüzde duran bu tek çözüme giden yoldur. Eþit, Parasýz, Özgür, Bilimsel ve Anadilde Eðitim Ýstiyoruz!
Ankara’dan, Üniversiteli Bir Ýþçinin Yolu Okuru
Iscinin yolu Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Emre Baþer Yayýn Türü: Yerel süreli, aylýk Sayý: 2 Kasým 2009 Fiyatý: 1 TL Yayýn Ýdare Adresi: Þahintepe Mah. 642. Sok. No:30/A Mamak/ANKARA Tel: 0312 3910420 Baský:Yön Matbaacýlýk- Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1. Kat No: 366 Topkapý/Ýstanbul Tel: 0 212 5446634
ÝKÝTELLÝ'DEN SINIF DENEYÝMLERÝ:
BOLLUK ÝÇÝNDE YOKLUK Tüm dünyada olduðu gibi Türkiye'de de iþçileremekçiler patronlarýn sömürü cenderesine sýkýþmýþ durumda. Ýþsizliðin ülke genelinde muazzam boyutlara ulaþtýðý, iþi olan milyonlarca emekçinin ise vahþi sömürü koþullarýnda çalýþtýrýldýðý bir dönemden geçiyoruz. Sýnýfýn örgütlü birliði saðlanamadýðý, ayný hayatý paylaþan milyonlar yaþam kavgasý içinde yalnýz baþýna kaldýðý için biz deðil onlar, bir avuç azýnlýk mutlu günler yaþýyor. Ekonomik krizden herkesin payýna eþit bir yoksulluk düþtüðünü, hepimizin ayný kaderi paylaþtýðýný anlatýp duruyorlar. Fakat çok açýk ki, emeðinden baþka satacak bir þeyi olmayan milyonlar yoðunlaþtýrýlmýþ sömürü koþullarýnda hayat eskitirken, bizim emeðimize el koyarak zenginleþen patronlarýn keyfine diyecek yok. Çünkü sýnýf kardeþlerimizi iþten atarak açlýða mahkûm edenler, iþyerinde üretime devam eden bizleri onlarýn yerine de öldüresiye çalýþtýrýyor. Fazla mesaiye kalmalarýn artýk bir rutin haline geldiðini biliyoruz. Fazla mesai ile cebimize daha çok para
giriyormuþ gibi gözükse de aslýnda öyle deðil. Daha az iþçiyle daha çok iþ üreterek ve yorulma, yýpranma payýmýz hiçe sayýlarak üç kuruþ mesai ücretini bize reva görüyorlar. Bir taraftan da iþsizler ordusunu büyük tutarak, verdiðimizi direniþlerde sýnýf kardeþlerimizi bize karþý tehdit olarak kullanýyorlar. Ülkenin birçok yerinde ücretler krizle birlikte donduruldu. Hepimizin malumu olan bu durum, fazla mesai ücretleri eklenerek net ücret pazarlýðýna kadar geldi. Patronlar bize emeðimizin karþýlýðý olan ücreti vermediði gibi, fazla mesailer eklendiðinde aldýðýmýz ücretin temel geçimimizin karþýlýðý olduðuna inanmamýzý bekliyorlar. Son 7 yýlda asgari ücrete yapýlan zam sadece 100 tl iken; kira, yakýt, elektrik, su vb. giderlere % 200'ün üstünde zam geldi. Bu ne kadar aðýr koþullarda ve saatlerce çalýþmaya devam edersek edelim, aldýðýmýz ücretin
sürekli azalacaðýnýn kanýtýdýr. Çünkü patronlar krizi fýrsata çeviriyor ve krizin kârlarýnda yarattýðý azalmayý da bizim cebimizdekilerden karþýlamak istiyorlar. Peki, bu sömürü kaderimizde mi var? Ýþte burada yüksek sesle hayýr demenin zamaný gelmiþtir. Biz ne kadarýna razý gelirsek, onlar daha fazlasýný sýrtýmýza yüklemeye devam edecekler. Kemer sýkma masalýný bu ülkede on yýllardýr anlatýyorlar. Kafasýný bir türlü su üstüne çýkartamayan emekçiler, 2009'da çok daha aðýr bir krizle karþý karþýya kalmýþ durumdalar. Sýnýfýn haklarý yaðmalanýrken, örgütlü gücü de paramparça edilmeye çalýþýlýyor. Öbür yandan ülkenin sayýlý zenginleri her geçen gün artýyor, dünya zenginleri sýralamasýnýn basamaklarýnda bizden çaldýklarý sayesinde sürekli yükseliyorlar. Bugün ülkedeki saldýrýlara cevap olarak on binlerce iþçi sokaklarý doldurmuyor olabilir. Ama her evde biriken, her iþçinin içinde kaynayan öfke büyümektedir. Ýþin, aþýn ve mutlu günlerin olmadýðý bir geleceðe verilecek cevap bellidir. Öncü iþçilerin sýnýfý örgütleyerek tarihin çarklarýný tersine çevireceðini biliyoruz. Bize düþen ise öncü iþçileri sýnýfa liderlik edecek, yeni bir düzeni örgütleyecek bilince taþýmaktýr. Bu sistemde bolluk içinde yokluk, varlýk içinde açlýk var. Mutlu, güzel günleri milyonlarýn ellerinde inþa edelim.
Ankara Tuzluçayýr Büromuzu Coþkulu Bir Etkinlikle Açtýk! Ýþçinin Yolu olarak Tuzluçayýr'da yaklaþýk 5 aydýr aralýksýz sürdürdüðümüz faaliyetleri 18 Ekim'de gerçekleþtirdiðimiz büromuzun açýlýþ etkinliðiyle bir adým daha ileriye taþýdýk. Aylardýr çalýnmadýk tek kapý býrakmadan kapý satýþlarý, ev ziyaretleri örgütleyerek bu bölgedeki gelecek çalýþmalarýmýzýn altyapýsýný oluþturmuþtuk. Büromuzu tuttuktan sonra da açýlýþ etkinliðimizin hazýrlýklarýna haftalar öncesinden baþladýk ve hem gazetemiz Ýþçinin Yolu ile hem de daðýttýðýmýz binlerce bildiri ve astýðýmýz afiþlerle etkinliðimizi Tuzluçayýr emekçi halkýna duyurduk. Açýlýþa hazýrlýk sürecinde Tuzluçayýr bölgesini yazýlamalarýmýz ve astýðýmýz pankartlarla bezedik. Açýlýþ günü, büromuzun yanýndaki etkinliðimizi gerçekleþtireceðimiz parký pankartlarýmýzla, bayraklarýmýzla donattýk; ses sistemimizle mahalle halkýna dönük yayýnlar yaptýk ve etkinliðimizi tüm mahalleye
yayýnladýk. Açýlýþýmýza yaklaþýk 60 kiþi katýldý. Yapýlan konuþmalarda sömürü düzeninin köhnemiþ karakterini teþhir edip Ýþçinin Yolu olarak attýðýmýz adýmlarýn önemine deðindik. Etkinliðimiz Spartaküs Kültür ve Sanat Topluluðu'muzun hazýrladýðý þiir ve müzik dinletisiyle devam etti ve halaylarla ve coþkulu sloganlarla bitirildi. Etkinliðimizin ardýndan Tuzluçayýr içerisinde bir yürüyüþ yaparak, bölge halkýnýn balkonlardan, pencerelerden alkýþlarla yükselttiði desteði daha canlý yaþadýk. Geçtiðimiz ay 6 Eylül'de yine benzer bir þekilde Ýstanbul Ýkitelli'de Ýþçinin Yolu bürosunun açýlýþýný gerçekleþtirmiþ ve iþçi-emekçi sýnýflarýn yoðun
olarak yaþadýðý bu bölgeye kapitalist sömürü düzenine karþý iþçi sýnýfýnýn öncüsü olma iddiasýyla yola çýkan devrimci geleneðimizi taþýmýþtýk. Yine benzer bir amaçla Tuzluçayýr büromuz da bölgenin iþçi ve emekçi insanlarýna, sömürü düzeninin geleceksizliðe mahkûm ettiði gençliðe, devrimci bir alternatif yaratma amacýyla yola çýktý ve önemli bir mevzi edinmiþ oldu. Hem bizler hem de katýlan tüm emekçiler için büyük bir moral kaynaðý olan açýlýþ etkinliðimizden sonra çalýþmalarýmýza daha da güvenle devam edeceðiz. Açýlýþýmýzdan sonra da iþçi eðitim seminerleri, iþçi filmleri ve eylemler örgütleyerek Tuzluçayýr'da emekçilerle aramýzda daha kalýcý baðlar kurmak için çalýþmalarýmýzý yürüteceðiz. Bizler iþçi ve emekçilerin yoðun olarak yaþadýðý yerlerde yükseltilen mücadele bayraðýnýn sömürü düzenini yýkacak asýl güç olacaðýný bilerek
yola çýkýyoruz. Bizler, bugün kamyonet kasalarýnda taþýnýrken sel sularýnda can veren, asgari ücretle açlýk ve sefalete mahkum olarak yaþayan, her yeni gün düzenin bir baþka saldýrýsýyla karþý karþýya kalan emekçi halkýn; üniversite diplomalý iþsiz olmaya aday veya parasý olmadýðý için okuyamayan ve geleceksizliðe mahkum olan gençliðin, düzenin baskýlarýyla yaþayan ezilen halklarýn devrimci bir alternatif güçlendiðinde mücadeleye koþarak atýlacaðýný biliyoruz. Böyle bir hareket geçmiþin yenilgi psikolojisini yýkacak ve kitlelerin umudu haline gelecektir. Ýþçinin Yolu böyle bir hareketin kaldýracý olmak için mücadeleyi daha da yükselterek sürdürecek ve devrimci alternatifi yaratmak için gözünü budaktan sakýnmayan bir kavganýn içerisine girecektir. Böyle bir devrimci alternatifi yaratacaðýz, çünkü biliyoruz ki ÝÞÇÝ SINIFI ÖRGÜTÜYLE GÜÇLÜDÜR!