Mart 2010
-
Fiyatý: 1 TL Devrimciler Tekel Direniþinden Neler Öðrenmeli? sayfa 2
Kapitalizmin krizi meyvelerini veriyor...
Dünyada ve Türkiye’de
Kader Deðil, Cinayet! sayfa 3
HAVA DÖNDÜ ÝÞÇÝDEN
8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü sayfa 5
Marmaray Ýþçileriyle Röportaj sayfa 6
Komintern ve Dünya Devrimi sayfa 11
KÜLTÜR-S SANAT Sinema ve Charlie Chaplin sayfa 14
Nepalli Bir Devrimci Marksist ile Röportaj sayfa 13
Dünyada ve Türkiye'de Rüzgar Emekten Yana Esiyor - Yeni Bir 68 Dalgasýnýn Kýyýsýndayýz Tekel iþçilerinin Ankara'da 78 gün boyunca sürdürdükleri kahramanca direniþ ülkenin havasýný bir anda deðiþtiriverdi. Türkiye'nin tüm renklerini içeren Tekel iþçileri sýnýf dayanýþmasýnýn ve halklarýn kardeþliðinin en parlak anlatýmýný yaptý. Bu 78 gün boyunca mücadelenin sýcaklýðý tüm ülkeyi sardý. Direniþin çekim merkezine kimler girmedi ki. Birinci
halka yüzlerce yeni, örgütlü olmayan iþçi aktivistinden oluþuyor. Bu kiþiler týpký Tekel iþçileri gibi direniþ alanýndan ayrýlmadýlar, iþçilerle sabahlara kadar sohbet edip derin dostluklar kurdular. Sendikal bürokrasinin ihanetinden sonra çadýrlar sökülürken ileri iþçilerle beraber gözyaþlarýný tutamayan onlardý. Sayfa 9
2
Ýþçinin Yolu
YENÝ HAYAT YENÝ HAYAT Devrimciler Tekel Direniþinden Ne Öðrenmeli? Baþkentin göbeðinde 78 gün boyunca gece gündüz kýþ þartlarýna raðmen çadýrlarda verilen mücadele, sendikal bürokrasinin ihaneti sonucunda sonlandý. Kavga ise henüz bitmedi. Ýþçiler soluklanacaklar, mücadelenin tecrübelerinin onlarda býraktýklarý izler doðrultusunda sonuçlar çýkaracaklar ve 4-C'ye karþý verdikleri mücadeleyi býraktýklarý yerden devam ettirecekler. Ýþçi sýnýfýnýn okulu mücadelenin kendisidir. Her mücadele kavgada yer alanlar açýsýndan birçok önemli dersi barýndýrýr. Bu dersler çýkarýlmalý, iþçi sýnýfýnýn kolektif hafýzasýndaki yerini almalý ve gelecek kavgalara devredilmelidir. Ýþçiler bu 78 günlük mücadelenin sonucunda ne gibi dersler çýkarmalýlar? Bunun analizi bu yazýnýn kapsam alaný dýþýnda. Burada baþka bir konuyu, 78 gün boyunca iþçilerle omuz omuza durup mücadelenin emekçiliðini yapan devrimci unsurlarýn çýkarmasý gereken hayati dersleri, ele alacaðýz. En temel derslerden birisi devrimcilerin sendikal bürokrasiye karþý tavrýyla ilgilidir. Kendisini "komünist", "devrimci", "ilerici" olarak adlandýran çok sayýda sol çevre (belki de çoðunluðu oluþturdular) maalesef sendikal bürokrasiyi allayýp pullama iþlevi görmüþtür. Çadýrlarda verilen mücadelenin týkanmasýnýn baþ sorumlusu olan Tek Gýda Ýþ baþkaný Mustafa Türkel birçok sol yapý tarafýndan adeta "iþçi sýnýfýnýn yiðit önderi" olarak selamlanmýþtýr. Bu tutumlarý ile söz konusu yapýlar, ileri Tekel iþçilerinin çok gerisine düþmüþtür. Oysa Türkel ve sendikal yandaþlarý kendi ayrýcalýklarýný riske atar çekincesiyle Tekel iþçilerinin taban inisiyatifinden korkmuþ, bu nedenle bu inisiyatifi frenlemiþtir. Neticede çadýr direniþi týkanmaya uðramýþ ve Danýþtay'ýn mücadelenin önünü açan kararýna raðmen Mustafa Türkel çadýrlarý toplama kararý aldýrtmýþtýr. Böyle bir sendika bürokratýna destek vermek býrakýnýz "devrimciliði", "komünistliði" mücadeleci herkes için utanç verici olmalýdýr. Öyleyse birinci en temel ders sendikal bürokrasi karþýsýnda taban inisiyatifinin yanýnda olmaktýr. Tekel direniþinden devrimcilerin çýkarmasý gereken bir diðer hayati önemdeki ders ise iþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelenin öznesi ve temel taþýyýcýsý olduðudur. O halde kavgamýz sýnýf kavgasýdýr, devrimciliðimiz proleter devrimciliktir. Bu sonuca farklý bir noktadan ulaþmaya çalýþalým. Tekel direniþi sayesinde sosyalistler kamuoyunda uzun zamandýr yanýna bile yaklaþamadýklarý kadar prestijli bir yere yerleþtiler. Türkiye'de devrimciliðin saygýnlýðý arttý ve devrimciler ne istediklerini, neyin yanýnda olduklarýný en iyi þekilde Tekel direniþi boyunca anlatma þansý buldular. Daha önceleri devrimcilerin emekçi halk gözündeki imajý "maceracý marjinaller", "ne istediði belli olmayan kötü niyetli teröristler" vb. idi. Egemen sýnýfýn þovenist kampanyasý, devrimcilere karþý örgütlenen linç giriþimleri ve devrimcilerin alanýný daraltmaya yönelik daha birçok düþman kampanya böyle bir imajýn oluþmasýna neden oluyordu. Diðer taraftan meseleyi doðrudan düþman sýnýfýn kampanyasýna indirgemek hiç de devrimci bir tutum olmaz. Meseleyi kangren haline getiren asýl þey devrimcilerin yanlýþlarý ile ilgilidir. Sýnýf mücadelesinin devrimci kavganýn esasý olduðunu unutarak mücadeleyi radikal gençlik kavgasý olarak tasavvur etmek kabul edilmelidir ki oldukça yaygýn bir hastalýk. Oysa, iþçilerin geleceklerini ellerine almak için verdikleri kavgalar, devrim için tek geçerli yolu gösterdiði gibi bugün için büyük bir sýkýntý kaynaðý durumunda olan marjinalleþme tehlikesinin de panzehiridir. Tekel direniþi boyunca kentin ana meydanlarý devrimci sloganlarla kaplanmýþtýr kimse de buna dur diyememiþtir. Þimdilerde Tekel direniþi bittikten sonra Ankara polisi bu izleri silmek için elini çabuk tutuyor. Toparlamak gerekirse Tekel direniþi bir kez daha göstermiþtir ki gençliðin yolu, iþçi gençliðin sýnýf devrimciliðinin yolu olmalýdýr. Bu sonucu genelleþtirirsek sýnýf mücadelesini temel alan, iþçi devrimi yolunda iþçi sýnýfýnýn uluslararasý bir sýnýf, düþmanýn da uluslararasý kapitalistemperyalist sistem olduðunu unutmayan ve bu anlamda esas hedefi dünya devrimi ile yeni bir düzen inþa etmek olan bizler, iþçi sýnýfýnýn devrimci öncü partisini inþa etmek görevi ile yüzyüzeyiz.
Ýhsan Doðramacý ve Utanç Madalyalarý Ýhsan Doðramacý 25 Þubat'ta öldü. Ardýndan çok konuþuldu, çok þeyler yazýldý. Baþarý hikâyelerinden geçilmez oldu ortalýk. Kimsenin Ýhsan Doðramacý'yý unutmayacaðý söylendi. Evet, kendisi unutulmamasý ve unutturulmamasý gereken iþler yaptý. Kuþkusuz en büyük icraatý, 12 Eylül darbesinin yarattýðý YÖK'ün kurucu baþkaný olarak üniversitelerin cellâdý olmaktý. Doðramacý'yý biraz tanýyalým. Ýhsan Doðramacý, 1915'te Erbil'de (Kuzey Irak) toprak zengini ve Osmanlý bürokrasisinde mevki sahibi bir ailede dünyaya geldi. Ýyi okullarda okudu ve týp fakültesinden mezun oldu ve çocuk saðlýðý dalýnda uzmanlaþtý. Kariyer basamaklarýný hýzlýca týrmandý. 1963'te Ankara Üniversitesi'ne rektör atandýktan sonra durdurulamaz yükseliþi baþlamýþ oldu. Týp dünyasýnda büyük çapta üne sahip biri olmanýn ve zengin bir aileden gelmenin avantajlarýný ve imtiyazlarýný kullanarak iþ hayatýna atýldý. 12 Eylül darbesinden hemen sonra üniversitelerin baþýna dikildi Doðramacý. Geçerken þunu da belirtelim. Darbeci olmak için illaki paþa olmak gerekmiyor, Ýhsan Doðramacý gibiler de darbecilerin ta kendisidirler. 11 yýllýk YÖK baþkanlýðý döneminde üniversitelerin paralýlaþtýrýlmasýna kapýlarý sonuna kadar açtý. Ýlk özel üniversiteyi de kendi vakfýna kurdurttu. Vakýf yatýrýmlarý aracýlýðýyla vergiden muaf kalarak köþeyi döndü. Bilkent Üniversitesi'ni kurmak üzere ODTÜ'ye ait büyük bir arazi parçasýný ele geçirdi ve burada adeta yeni bir þehir yarattý. Bilkent Üniversitesi adýna ele geçirilen araziye, Tepe Holding'e ait fabrikalar kuruldu, lüks yerleþimler inþa edildi, alýþveriþ merkezleri vs. de cabasý. Görevi nedeniyle devletten edindiði imtiyazlarý kuþkusuz çok zekice kullandý. Tepe Grubu (inþaat ve güvenlik sektörü), TAV, Meteksan (elektronik sektörü), alýþveriþ merkezleri, lüks konutlar hep bu dönemde edinilen imtiyazlarýn ürünüdürler. Tabi Doðramacý'nýn icraatlarý bu kadarla sýnýrlý deðil. En büyük "hizmet"i üniversitelerin bilimdýþý, baskýcý kurumlara dönüþtürülme projesiydi. 12 Eylül karanlýðýnda yola çýkan Doðramacý, üniversitelerde harç sistemini getirdi; pek çok akademisyeni ve öðrenciyi disiplin soruþturmalarýyla ve 1402 sayýlý yasa ile okullardan uzaklaþtýrdý; üniversiteleri güvenlik þirketleriyle, polisle, jandarmalarla donattý; özgür ve bilimsel eðitimin -eðer birazcýk varsa- zerresini býrakmadý. Bütün bunlar sermayenin 12 Eylül'le birlikte tüm iþçi ve emekçi kesimlere karþý saldýrýsýnýn önemli bileþkeleriydi. Ýcraatlarýnýn yanýnda akademik intihalle (hýrsýzlýkla) yargýlandý, hakkýnda yolsuzluk iddialarý bitmek bilmedi. Þirketleri, ABD'nin Irak ve Afganistan'da yürüttüðü savaþlar esnasýnda pek çok iþ kaptý ve buralardan büyük kârlar elde ettiler. Ancak Doðramacý, bütün bunlara raðmen, bir "devlet büyüðü", "örnek ve baþarýlý" bir insan olarak anýlmaktadýr bugün. Sözde darbe karþýtlarý bile kendisine saygý göstermekte. Taktýðý övünç madalyalarý insanlarýn gözüne sokulmakta, oysa kendisine verilecek utanç madalyalarý olsa, altýnda kalýrdý. Kendisini hiç unutmayacaðýz, istesek de unutamayýz!
Alevi Çalýþtayý’nýn Ardýndan... Uzun yýllardýr baskýya, asimilasyona ve katliamlara maruz kalan ve kalmaya devam eden Alevi halký yýlmadan taleplerini dile getirmeye devam ediyor. 8 Kasým'da Alevi derneklerinin düzenlediði 500 bin kiþilik büyük Alevi mitingi sonrasý daha sýcak bir gündeme oturan Alevi talepleri düzenlenilen çalýþtaylarla tartýþýlmaya baþlanmýþtý. AKP hükümetinin gerek Alevilerden oy alamýyor olmasý gerekse "demokrasi", "eþitlik", "özgürlük" yalanlarýyla sermaye saldýrýlarýnýn üstünü örtmeye çalýþmasý hükümet nezdinde çalýþtaylarý kaçýnýlmaz hale getirmiþti. Çalýþtaylarýn samimiyetsizliði daha ilk oturumda ortaya çýktý. Nitekim davetliler listesindeki isimlerden biri Maraþ katliamýnýn bir numaralý sanýðý Ökkeþ
Þendiler idi. Çalýþtay ön raporunda; * 'Alevi' tanýmýnýn; "Ýslam üst baþlýðý altýnda HakMuhammed-Ali kavramlarý etrafýnda oluþan bir inanç ve erkân yolu" olarak yazýlmasý, * Zorunlu din derslerinin kaldýrýlmasý yerine, "ders müfredatýnýn tüm toplum kesimlerince kabul görecek bir üst dille ve taraflarý rencide etmeyecek” bir perspektifle hazýrlanmasý, * Madýmak Oteli'nin müzeye dönüþtürülmesi "tehlike üreteceði" için otelin içine kurulacak bir müze yerine, otelin yýkýlarak parka dönüþtürülmesi önerilmesi, * Diyanetin kapatýlmasýnýn rasyonel olmadýðý, bunun yerine Ýslam'ýn tüm yorumlarýný içine alýp, daha sivil bir yapýya kavuþturulmasý gerektiði,
* Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesinin "Ýslam içinde bölünmeye yol açabileceði", ancak "birer inanç ve erkân merkezi olarak deðerlendirilen cemevlerinin kanunlarda ibadethanelere tanýnan bütün imkânlardan yararlanabilmesi" önerisi, ve bunlara benzer birçok madde aslýnda çalýþtaya taþýnan birçok sorunun dikkate bile alýnmadýðý, dikkate alýnanlarýn da hiçbir somut temelde çözümleye gidilmeyeceðinin göstergesi oldu. Aleviler, Kürtler, Ermeniler ve dünyanýn dört bir yanýndaki halklarýn günübirlik taleplerini bile karþýlayabilmekten bile aciz olan sistem, bu çatýþma ortamýndan faydalanarak varlýðýný sürdürmektedir. Bu nedenle halklarýn mücadelesi iþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelesinden baðýmsýz yürümeyecektir.
Ýþçinin Yolu
Kader Deðil, Cinayet! Bursa'nýn Mustafakemalpaþa ilçesindeki bir madende 19 iþçinin hayatýný kaybetmesinin ardýndan, katliamýn yeni adresi Balýkesir'in Dursunbey ilçesi oldu. Þentaþ þirketine ait maden ocaðýnda 23 Þubat'ta meydana gelen grizu patlamasý sonucu 14 maden iþçisi kardeþimiz daha bu çürümüþ sistemin cinayetlerine kurban edildi. 18 iþçinin ise aðýr yaralandýðý kömür madeninde, 2006 yýlýnda 17, 2007 yýlýnda ise 3 maden iþçisinin daha yaþamýný yitirdiði unutulmamalýdýr. Zonguldak ve ilçelerinde TTK kömür ocaklarýnda 1955-2005 arasýnda 2 bin 658 emekçi yaþamýný yitirmiþ, 318 bin 420 kiþi sakatlanmýþtýr. Tüm bu yaþananlar bize göstermektedir ki, iþçilerin canýný hiçe sayarak, karlarýna kar katmayý düþünen patronlar sýnýfýnýn bu ne ilk, ne de son cinayetidir. Dünyanýn birçok yerinde meydana gelen iþ kazalarýnýn cinayete dönüþmesinin tek nedeni, alýnmayan önlemler, hiçe sayýlan canlar, özelleþtirmeler ve tüm bun-
larýn bütününü oluþturan rekabet ve kar hýrsýdýr. Bilinmelidir ki grizu kader deðildir, tedbirsizlik sonucu can almaktadýr. Patlamanýn ardýndan kader çýðýrtkanlýðý yapan Þentaþ patronuna ve hükümete soruyoruz: Beþ ay
önce yapýlan incelemelerde, makine ve teçhizat ile elektrik donanýmýnýn, yeraltý kömür ocaklarý için mevzuat ile belirlenen niteliklere uygun olmadýðý tespit edilmesine karþýn, ölümlerin halen kader olduðunu ya da doðal olduðunu, nasýl utanmadan söyleyebiliyorsunuz! Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný Hilmi Güler'in ve onun eþrafýnýn yaptýðý konuþmalardan da ikiyüzlülüðün boyutu görülmektedir. Türkiye'de on bini aþkýn maden ocaðý mevcut. Fakat bu ocaklarýn ve
iþçilerin ölüm riski altýnda çalýþmasýný denetlemek için görevlendirilenlerin sayýsý 700'ü dahi bulmamaktadýr. Sermayenin dönemsel sözcüsü Tayyip ,"Bu ocakta daha 20 gün önce denetim yapýldý" demektedir. 20 gün önce denetim yapýlan ocakta böylesine bir facianýn meydana gelmesi, denetimlerin sözde yapýldýðýný ya da denetim sonucu saptanan eksiklerin yok sayýldýðýný göstermektedir. Emek sömürüsünü yoðunlaþtýrma çabalarýnýn sonucunda, son üç yýlda 57 madencinin hayatýný kaybetmesi tüm bunlarýn bir kanýtýdýr. Özel sektörün her alana nüfus etmesi ve iþçi sýnýfýný örgütsüz kýlma çabalarý sonucunda bu aðýr bedeller ödenmiþtir. Biz emekçilerin emeðini vahþice sömüren ve bu uðurda bizleri ölüme mahkûm eden sisteme öfkemizi göstermek için masaya yumruðumuzu vurmalýyýz. Bunun için de bulunduðumuz her alanda örgütlenmeli ve bize olaðanlýktan ya da kadercilikten bahsedenlerin "kaderlerinin" iþçi sýnýfýnýn ellerinde son bulacaðýný göstermeliyiz.
Adaletin Terazisinde Aðýr Basan Ne? Hükümet ve yargý arasýnda uzun süreden beri devam eden gerginlik birçok tartýþmanýn kapýsýný açtý. Ýlk olarak AKP, askeri yargý yollarýný týkayarak yargýda çift baþlýlýðýn önüne geçileceðini ve bu yolla sivil yargýnýn demokratikleþeceðini beyan etmiþti. Geçtiðimiz günlerde Erzurum Özel Yetkili Baþsavcýsý Osman Þanal'ýn yetkilerinin Hakimler Savcýlar Yüksek Kurulu tarafýndan alýnmasý, Þanal'ýn yürüttüðü soruþturma çerçevesinde tutuklanan Erzincan Cumhuriyet Baþsavcýsý Ýlhan Cihaner'in tutukluluk halinin sürmesi ile derinleþen yargý krizi sonucu; "Yargýnýn baðýmsýzlýðý elden gidiyor!" feryatlarýný sýk sýk iþitir olduk. Hükümet ve yargýnýn açýktan yürüttüðü bu güç mücadelesi sonucu yargýnýn giderek siyasallaþtýðýný; baðýmsýzlýðýný ve tarafsýzlýðýný yitirdiðini ya da yitireceðini düþünenlere yargýnýn burjuva toplumdaki misyonunu bir kez daha hatýrlatmak gerekir. Mevcut hukuk düzenini korumak ve hukuk kurallarýnýn iþlerliðini saðlayýp "adaleti" temin etmekle görevli olan yargýnýn niteliðini en iyi anlatacak olan; hukuku yaratanlarýn kim olduðu sorusuna verilecek cevaptýr. Hukuk kurallarý bizzat patronlarýn temsilcisi olarak görev yapan yasama organý tarafýndan çýkarýlýr. Kapitalist düzenin devamlýlýðýný güvence altýna almak, burjuvazinin her türlü sömürüsünü
meþrulaþtýrmak gibi bir misyonu üstlenmiþtir. Temeli özel mülkiyete dayanan hukuk düzeni, en aðýr yaptýrýmlarý patronlarýn özel mülkiyetine göz dikenler için uygular. Nitekim Gaziantep'te baklava çalan çocuklar "nitelikli yaðma" suçundan 6 yýl hapse mahkûm olabiliyorken; Bursa'da grizu patlamasý sebebiyle hayatýný kaybeden 19 iþçinin çalýþtýðý maden ocaðýnýn ruhsat sahibi Nurullah Ercan tutuksuz yargýlanmak (!) üzere serbest býrakýlmasý örneði oldukça çarpýcýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn görece lehine olan hukuk kurallarý ise asla egemenlerin bir lütuf deðil; bizzat emekçilerin yoðun mücadeleleri sonucu kazanýlmýþ haklardýr. "Sözleþme özgürlüðü", "Fýrsat eþitliði" gibi bir takým kliþeleþmiþ kalýplar ise sadece kâðýt üzerinde yerini bulan ve üretenlerin sömürüldüðü bir dünyada asla geçerlilik kazanamayacak olan düzenlemelerdir. Burjuva hukukun niteliðini kendilerini ifade ettikleri þu cümle ortaya koyar: "Adalet mülkün temelidir." Ýþçi sýnýfý gözünde sýnýflý toplumlarda gerçekten adaletin saðlanacaðý yönünde bir yanýlsama yaratýlmaya çalýþýlmaktadýr. Ancak burjuva toplumdaki bütün kurumlar özel mülkiyetin devamýna, sömürü düzeninin ayakta kalmasýna hizmet eder. Tarafsýz deðil, taraftýrlar ve açýktýr ki bu taraf emekçilerin tarafý deðildir.
3
Egemenlerin Ýt Dalaþý Balyozla Devam Ediyor! Bülent Arýnç'a yönelik suikast iddialarý, kirli geçmiþin saklandýðý kozmik oda aramalarý derken gündeme egemen sýnýflar arasýndaki çatýþmanýn boyutlarýný gözler önüne seren yeni bir iddia daha ortaya atýldý: Balyoz Harekât Planý. Öncelikle þunu belirtmek gerekir ki, bundan önceki sansasyonel iddialarda olduðu gibi bu planýn da Taraf gazetesinde yayýnlanmýþ olmasý tesadüf deðildir. Daha önce de birçok kez belirttiðimiz gibi Taraf gazetesi çýktýðý günden itibaren egemen sýnýflar arasýndaki çatýþmada liberal kanadýn sözcülüðünü ve liberal sermayenin birçok yerde açýktan ifade edemediði askeri-sivil bürokrasiye yönelik karþýtlýðýn aktif savunuculunu üstlenmiþ durumda. Öte yandan, egemen sýnýf arasýndaki çatýþmada Dolmabahçe görüþmelerinden sonra bir süre mutabakata varýlmýþ izlenimi ortalýða saçýlsa da, çatýþma derinden derine yürümektedir. Darbe planlarý, suikast iddialarý, AKP'nin kozmik oda hamlesi meselenin sadece geçici bir süreliðine soðutulduðunun göstergesidir. 49 askerin gözaltýna alýnmasýnýn ertesinde Erdoðan, Gül ve Baþbuð arasýnda gerçekleþen uzlaþma müzakereleri sonrasýnda Genelkurmayýn, geçmiþin aksine Balyoz Harekât planýný bir darbe planý olarak kabul etmesi, gözaltýna alýnan eski kuvvet komutanlarýnýn serbest býrakýlmasý yine bir mutabakata varýldýðýný ortaya koymaktadýr. Askeri-sivil bürokrasinin her ne kadar hegemonyasý sarsýlsa da eli tetikte beklemektedir. Þimdiye kadar AKP'ye karþý yaptýðý birçok hamle geri püskürtülmüþtür. Son olarak Yargýtay Cumhuriyet Baþsavcýsý'nýn AKP'ye yönelik kapatma imasýnda bulunmasý, AKP için bu tehlikenin her zaman var olduðunun göstergesidir. Buna karþýlýk, bulaþýlan kirli planlar bir yandan toplumsal meþruiyetin kýrýlmasý diðer yandan da bir koz olarak gerektiðinde alttan alta ortalýða saçýlmaktadýr. Balyoz Harekat Planý'nda amaç diðer planlarda olduðu gibi yaratýlacak provokasyonlarla AKP'nin toplumsal meþruiyetini sarsmaktýr. Harekât çerçevesinde Fatih ve Beyazýt'taki iki camiye Cuma namazý sýrasýnda saldýrý yapýlmasý, Ege üzerinde bir savaþ uçaðýnýn düþürülmesi saðlanarak Türkiye'nin Yunanistan'la çatýþma içerisine çekilmesi, Trakya sýnýrýnda gerginliðin artýrýlmasý, Hava Müzesine cübbeli, sarýklý, çarþaflý saldýrýlarýn örgütlenmesi, ayný gruplarýn Hava Ana Jet Üslerine saldýrmalarý planlanmýþtýr. Darbe iddialarýnýn varlýðý, gerçekliði, egemen sýnýflarýn birbirlerine yönelik kimi zaman açýktan, kimi zaman imalarla süslenen saldýrýlarý bir kenara var olan tek bir gerçeði ýsrarla vurgulamalýyýz: Türkiye egemen sýnýflarý 80 yýldýr var olan çatýþmayý bugün þiddetli bir þekilde yaþamaktadýr ve artýk toplum önünde kavga etmekten herhangi bir çekince duymamaktadýrlar. Katliam planlarý, suikastler rahatlýkla ortalýða saçýlabilmekte ve egemenler akýttýklarý bu pisliðe toplumun suskun kalmasýnýn verdiði rahatlýkla yenilerini eklemektedirler. Bizler için bu kavganýn tarafý olmak demek kýrk katýr veya kýrk satýr tercihinden öteye gidememek demektir. Kapitalistlerin asýl düþmaný ve mezar kazýcýsý iþçi sýnýfý sokaða inmedikçe egemenler arasýndaki çatýþma pervasýzca sürüp gidecektir. Ýster liberal, ister ulusalcý olsun egemenlerin asýl düþmaný birbirleri deðil, iþçi sýnýfýdýr ve ancak iþçi sýnýfýnýn demir yumruðu onlarý tarih sahnesinin dýþýna itecektir.
4
Ýþçinin Yolu
Isci Universitesi SVERDLOV: Örnek bir Örgütçü, Örnek bir Devrimci "Devrim denilen fýrtýnalý mücadele içinde, her devrimcinin kendi nöbet yerinde, küçük de olsa her grubun çalýþmasýnýn tartýþmalara boðulduðu bir sýrada, mücadele içinde kazanýlmýþ yüksek ahlaki saygýnlýðýn tartýþmasýz kabul edilen ve gücünü hiç þüphesiz soyut bir ahlaktan deðil de devrimci savaþçýnýn ahlakýndan, devrimci kitlelerin ahlakýndan alan bir saygýnlýðýn çok büyük önemi vardýr." Yakov Mihailoviç Sverdlov iþte bu saygýnlýðýn, sosyalist devrim mücadelesine adanmýþlýðýn, güçlü bir devrimci otoritenin ve hem partisinin bütün kadrolarýyla hem de kitlelerle sýký iliþkileri olan bir örgütçünün cisimleþmiþ haliydi. Sverdlov, 1885 yýlýnda Moskova yakýnlarýndaki Nijni- Novgorod'da zanaatla geçinen bir Yahudi ailesinde dünyaya geldi. Yahudi'lere yönelik baskýlarýn, yoksulluðun, Çarlýk baskýsýnýn Rusya'sýnda, genç Sverdlov'un yolu devrimci mücadeleyle çok erken yaþlarda kesiþti. 17 yaþýnda Rus Sosyal-Demokrat Ýþçi Partisi'ne katýldý. Lenin'in fikirlerinden etkilendi ve Bolþevik fraksiyonda parti çalýþmalarýný yürüttü. Ural bölgesinde partinin en etkili ve sevilen simalarýndandý. 1905 devrimini yaþadý ve 1906'da tutuklandý. 1917'ye kadarki yýllarýn büyük çoðunluðu tutuklanmalar ve sürgünlerle geçti. Bunlar Sverdlov'u yýldýrmaktan ziyade çelikleþtirdi, devrimci iradesini biledi. Sverdlov, Bolþevik partinin en önemli örgütçülerindendi. Bir örgütçünün görevini, partinin eylemliliðinin aksamadan yürütülmesini saðlamak üzere insanlarýn seçimi ve onlarýn çeþitli kesimlerdeki sorumlu görevlere atanmasý olarak özetleyebiliriz. Bütün bir pratiðin gözden geçirilmesi, uygulanmasý, diðer eylemlerle uyumlu hale getirilmesi, ayný zamanda belirli bir eylem için en uygun insanlarý seçebilmek iyi bir örgütçünün yapmasý gereken iþlerdi. Sverdlov'un yeteneði partili yoldaþlarýyla ve kitlelerle sýký iliþkiler kurabilmesinden, kitlelerin ruhsal durumunu, harekete geçme potansiyelini tartabilmesinden, olaylara gerçekten yön verebilmesinden geliyordu. Davranýþlarý ve devrimci ahlaký her devrimcinin örnek almasý gereken türdendir. Nezaket ve incelik dolu yapýsýyla "emin, cesur, saðlam, becerikli, örnek bir Bolþevik" olarak kendisinden "mükemmel bir yoldaþ" olarak söz ettirmiþtir. Görevini yerine getirebilmek için yoldaþlar arasýnda edindiði saygýnlýk olmazsa olmazdýr. Ve onun saygýnlýðý yaptýðý iþlere ve iliþki kurduðu yoldaþlarýnda uyandýrdýðý samimiyete ve kararlýlýða dayanýyordu. 1917'ye kadar pek ön planda olmayan Sverdlov adeta devrimle birlikte doðmuþtur. Lenin þöyle der: "Devrimin en iyi itici gücünü, devrimin zaferlerinin en derin kaynaðýný oluþturan, iþte milyonlarca emekçinin bu örgütlenmesidir. Ve iþte mücadele içinde, devrimimizin daha önceki devrimlerde hiç rastlanmamýþ olan somut özelliðini, yani kitlelerin örgütlenmesini en iyi bir biçimde cisimleþtiren önderleri, proletarya devriminin bu özelliði yaratmýþtýr. Her þeyden önce ve en baþta bir örgütleyici olan Yakov Sverdlov'u yaratan da proletarya devriminin bu özelliðidir." Kitlelerin örgütlenmesiyle ve harekete geçmesiyle birlikte, onlarýn önderi olarak þaha kalkan bir devrimci olmak elbette bir günün iþi deðildir; yýllarýn pratik faaliyetinin, kitlelerle ve devrimci iþçilerle kurulan sýký baðlarýn, saygýnlýðýn, adanmýþlýðýn, çelikleþmiþ iradenin, güvenilir bir otorite olmanýn, inanmýþ ve cesaret veren bir lider olmanýn ürünüdür. Örgüt tabanýyla, militan önderlerle kurduðu iliþkilerin gücü onlarýn önderi ve örgütleyicisi olarak ortaya çýkarmýþtýr Sverdlov'u. Bir önder ve örgütleyici olarak Sverdlov'un en çok parladýðý zamanlar Bolþevik partinin üzerine kara bulutlar çöktüðü zamandý. 1917 Temmuz Günleri'nde partinin bütün faaliyetleri engellenmeye çalýþýlýrken ve parti militanlarý hapishanelere týkýlýrken Sverdlov'un sakin, cesaret verici, "dengeli, yorulmak bilmez bas sesi dingin bir kararlýlýk yayýyordu." Partinin bu çeþit olaðanüstü dönemlerde yeniden inþa edilmesi Sverdlov'un iþiydi. Sverdlov, Ekim Devrimi'nin hazýrlýklarý ve ayaklanma sýrasýnda rolünü kusursuz bir þekilde oynamýþtýr. Ne de olsa örgütlemek onun iþidir ve Ekim
Proletarya Diktatörlüðü Ne Anlama Gelir? Tarihin bizlere onlarca kez ispatladýðý gibi devlet, egemen sýnýfýn ezilen ve sömürülen sýnýflar üzerindeki baský aracýdýr. Devlet ancak sýnýflarýn ortaya çýkýþýndan sonra var olabilmiþtir. Günümüzde de karakterini kapitalist sömürüden alan devlet, burjuvazinin iþçi sýnýfý ve diðer ezilen sýnýflar üzerindeki egemenliðinin özetidir. Burjuva devletlerin demokrasisinin sýnýrlarý, ayný zamanda, o süreçte ekonomi ve siyaseti kontrol altýnda tutan kesimin çizdiði sýnýrlardýr. Kendi çýkarlarý tehlikeye girdiðinde ise egemen güçlerin çýkarlarýný korumak adýna hiçbir sýnýr tanýmadýðý ve kendi varlýðýný teminat altýna alan yasalarý dahi çiðnediði çok kere görülmüþtür. Burjuva demokrasisi ayný zamanda burjuva diktatörlüðüdür de. Parlamentoda boþ söylevlerden öteye geçmeyen siyaset, perde arkasýnda yürütülür ve burjuva demokrasisi de ancak görüntüdedir. Proletarya diktatörlüðü ise iþçi sýnýfý önderliðinde yoksul kitlelerin, komünist bir parti öncülüðünde devlet iktidarýný ele geçirmesini; devletin parlamento, ordu, polis gibi makinelerinin etkisiz býrakýlmasýný ve parçalanmasýný; medya ve okul gibi unsurlarýn burjuvazinin elinden alýnmasýný içerir. Diktatörlük, iktidarý tekrar ele geçirmeye çalýþan burjuvaziye ve kardeþ emperyalist devletlerin ordularýna karþý gözüken surettir. Bu önlemler alýnmadýðý takdirde, burjuvazinin saldýrýlarý karþýsýnda savunmasýz kalýnacaðý aþikârdýr. Üretim araçlarýnýn ve topraðýn ortak mülkiyetine sahip olmuþ iþçi sýnýfý ve yoksul halk için ise, söz konusu olan eþitlik ve demokrasidir. Proletarya diktatörlüðü, proletarya ve yoksul köylülerin, özel mülkiyeti toplumun tümüne mal etmek, asalak unsurlardan kurtulup yöneticiliði kendine baðlý kiþilerin memuriyetine dönüþtürmek, sürekli ordunun yerine silahlandýrýlmýþ halký koymak gibi adýmlarla proletaryanýn iktidarý almasýný saðlayan ve sosyalizmin dünyaya yayýlmasýyla birlikte burjuvazinin yok olduðu, adým adým sýnýfsýz topluma doðru giden aþamayý anlatýr. Sýnýfsýz topluma giden yol, ayný zamanda, zor araçlarýný, yani devleti gereksiz kýlan yol demektir. Sýnýfsýz ve devletsiz bir dünyayý ifade eden komünizme ancak ve ancak proletarya diktatörlükleriyle ulaþýlabilir.
Devrimi'ni örgütlemek dendi miydi akla Sverdlov'un gelmesi gerekir. Bolþeviklere dayanan ve Troçki'nin baþkanlýðýnda devrimci ayaklanma hazýrlýklarýný yürüten Askeri Devrim Komitesi'nin tüm önemli durumlarda yardýma çaðýrdýðý kiþi Sverdlov'du. Devrim esnasýnda "parti hatlarýnda tüm ipler Bolþevik kadrolarý tek tek tanýyan Sverdlov'un ellerindeydi." Bu yüzden Troçki onun için "Ekim ayaklanmasýnýn fiili genel sekreteri" demiþtir. Devrimden sonra, Tüm Rusya Sovyetleri Yürütme Komitesi Baþkaný olarak sahneye çýkar Sverdlov. Devrimden sonraki zor günlerde yoðun bir çalýþma gösterir. Her pratik sorunun dermaný olarak görülmek kolay deðildir. Ancak o iþlerin geliþigüzel, bireysel olarak halledilmesinden, kendisi halletmiþ olsa bile, hoþlanmaz; iþleri örgütlü bir þekle sokmak için çalýþýr. Tükenmek bilmez enerjisiyle ölene kadar devrim için mücadele eden Sverdlov, 1919'da henüz 34 yaþýndayken, yakalandýðý salgýn hastalýk yüzünden devrimi büyük bir örgütçüden, saygýn bir önderden yoksun býrakmýþtýr.
Ýþçi Üniversitesi
Ýþçinin Yolu
5
8 MART DÜNYA EMEKÇÝ KADINLAR GÜNÜ 1857 yýlýnda ABD'nin New York kentindeki tekstil fabrikalarýnda, 40 bin dokuma iþçisi daha iyi çalýþma koþullarý istemiyle greve baþladý. Grev esnasýnda iþçiler sürekli olarak polis baskýsý ve tehdidine maruz kalýyorlardý. 8 Mart günü, kapýsý dýþarýdan kapatýlan bir fabrikada çýkarýlan yangýn sonucu 129 kadýn iþçi diri diri yanarak can verdi. Kapitalizmin ilk dönemlerindeki sömürü koþullarý bugüne oranla çok daha aðýrdý. Kadýnlar, çocuklar ve kalifiye olmayan erkek iþçiler ucuz emek gücü olarak karýn tokluðuna çalýþtýrýlýyorlardý. Derme çatma evlerin içinde pek çok aile bir arada yaþýyordu. Býrakýn saðlýklý bir yaþam sürmeyi, yaþamanýn kendisi hiç de kolay bir þey deðildi. Sakat kalmak, iþsiz kalmak, iþ kazalarýnda ölmek sýradan olaylardý. Ýþte böyle bir ortamda emekçi kadýnlarýn üzerine iki kat yük biniyordu: hem aðýr sömürü koþullarýnda yok pahasýna çalýþmak, hem de ev iþleri, çocuklarýn bakýmý vs. için didinmek. Öte yandan, sadece emekçi kadýnlar deðil, toplumun her tabakasýndan kadýnlar da ezilmekteydi. Egemen sýnýflarýn, burjuvalarýn, zanaatkârlarýn, köylülerin ailelerinde de kadýn çoðunlukla erkeðin malý ya da hizmetçisiyle eþdeðer konumdaydý. Kadýnlar, en azýndan sýnýflý toplumlarýn ortaya çýkýþýndan beri ikinci sýnýf varlýk konumundaydýlar. Elbette ki bu durumun sebebi erkeklerin doðasý ya da biyolojik farklýlýklar deðildi. Erkek ve kadýn arasýndaki biyolojik farklar, iþbölümü geliþtikçe önem kazanmaya baþladý. Örneðin çapa tarýmýný hamile kadýnlar dahi yapabiliyorken, demir sabanla tarým yapmak kadýnlarýn iþi deðildi. Böylece erkek, üretimin temel belirleyenleri üzerinde ve "doðal olarak" ürün üzerinde söz sahibi olmaya baþladý. Ürünün sahibi demek, ev ekonomisini yöneten demekti. Üretimde söz sahibi olan erkek toplumsal iliþkilerde de ön plandaydý ve kadýnlar bunun neticesinde ezilmekteydiler. Kapitalizmle birlikte geleneksel aile yapýsý da deðiþikliðe uðradý. Geniþ ailenin yerini çekirdek ailenin almasý deðiþimin en göze çarpan noktasý. Çekirdek aile bugünkü sistemin dayanak noktalarýndan bir tanesidir. Bu tip bir ailede genellikle erkek çalýþýr ve kadýnlara da ev iþlerini görmek, erkeðin emek gücünün tazelenmesi için onu yeni güne hazýrlamak, ayrýca geleceðin emekçi nesilleri olacak çocuklara bakmak düþer. Ayný zamanda aile toplumun üyelerini yalnýzlaþmadan, yabancýlaþmadan koruyacak bir öðe olarak yerleþir. Ancak biliyoruz ki erkeðin ücreti çoðu zaman ailenin geçimine yetmeyecektir. Bu durumda kadýn da çalýþma hayatýna girecektir. Ancak kadýnlar çalýþma hayatýnda da ikinci plana itilecekler, daha düþük ücret alacaklar, iþgününün sonunda da çoðunlukla "ev hanýmý" iþlevlerini yerine getireceklerdir.
HAKLARIMIZ Geçen sayýmýzda grev hakkýnýn nasýl kullanýlacaðýný anlatmaya baþlamýþ ve uzun prosedürler sonrasý grev kararýnýn verilme anýna kadar gelmiþtik. Bu sayýmýzda kaldýðýmýz yerden grev hakkýný anlatmaya devam ediyoruz. 2822 Sayýlý Kanun 25. maddesinde grevi tanýmlamýþ ve hemen arkasýndan yasak olan grev biçimlerini saymýþtýr. Buna göre kanuni grev için aranan þartlar gerçekleþmeden yapýlan greve kanun dýþý grev denilir. Siyasi amaçlý grev, genel grev ve dayanýþma grevi kanun dýþý grevdir. Ýþyeri iþgali, iþi yavaþlatma, verimi düþürme ve diðer direniþler hakkýnda kanun dýþý grevin müeyyideleri uygulanýr. Unutmayalým ki Ýþ Kanunlarýndaki yasaklarýn uygulanabilirliðini iþçi mücadelesinin gücü belirleyecektir. 2822 Sayýlý Kanun burjuva devlet tanýmýndan yola çýkarak devleti sýnýflar üstü bir kurum olarak kabul edip grevle ile ilgili her düzenlemenin arkasýndan lokavttan da bahsetmiþtir. Buna göre; iþyerinde faaliyetin tamamen durmasýna sebep olacak tarzda, iþveren veya iþveren vekili tarafýndan kendi teþebbüsü ile veya bir iþveren kuruluþunun verdiði karara uyarak iþçi
Kadýnlarýn özgürlük mücadeleleri iþte bu bütün koþullarýn kökünü kazýmak için verilen bir mücadele olmasý gerekir. Sosyalist kadýn mücadelesi, kadýnlara eþit ücret, çocuk bakýmý için kreþler, ortak yemekhaneler, siyasi eþitlik ve toplumsallaþma talepleriyle hýz kazanmýþ ve iþçi hareketiyle iç içe geçmiþ bir mücadele olarak yükselmiþtir. Öte yandan burjuva ve orta sýnýf kadýnlarý da feminist mücadeleyi baþlatmýþlar ve bütün kadýnlarýn erkeklerin egemenliðine karþý mücadele etmesi gerektiðini söylemiþlerdir. Oysa sorunun kökeninde erkeklerin kadýnlara karþý egemenliði deðil, toplumun sýnýflara bölünmüþ olmasý ve kapitalistlerin süregiden durumdan çýkar saðlýyor olmalarý vardýr. Ýþçi ve bütün ezilen kadýnlarýn özgürleþmesi, kadýnlarýn erkeklere karþý mücadelesiyle deðil, tüm emekçilerin ve ezilenlerin iþçi sýnýfý öncülüðünde kapitalist düzene karþý mücadelesiyle olanaklýdýr. 8 Mart Dünya emekçi kadýnlar günü de iþte bu sosyalist emekçi kadýn hareketinin bize býraktýðý bir simgedir. Kapitalizmin tarihi boyunca emekçi kadýnlarýn mücadelesi, iþçi sýnýfýnýn mücadelesiyle yan yana serpilip güçlendi ve kadýnlarýn bugün elde etmiþ olduðu -küçük de olsa- bütün kazanýmlar bu mücadelenin ürünü oldular. 26-27 Aðustos 1910 tarihinde Danimarka'nýn Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale baðlý Uluslararasý Sosyalist Kadýnlar Konferansý'nda, sosyalist kadýn önder Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikasý yangýnýnda ölen kadýn iþçiler anýsýna 8 Mart'ýn "Dünya Emekçi Kadýnlar Günü" olarak anýlmasý önerisini getirdi ve öneri oybirliðiyle kabul edildi. Kadýnýn özgürleþmesinin önündeki engelin sýnýflý toplumlar olduðunu savunanlarýn yaratmýþ olduðu 8 Mart "Dünya Emekçi Kadýnlar Günü"nün anýlmasý, emperyalist savaþlarla ve kapitalist devletlerin büyük baskýlarýyla uzun yýllar çeþitli kýsýtlamalara maruz kaldý. 16 Aralýk 1977'de Birleþmiþ Milletler, 8 Mart'ý "Dünya Kadýnlar Günü" olarak ilan etti ve dünya emekçilerinin, erkek-kadýn birlikte döktükleri kanlarýyla elde ettikleri bu mücadele gününün anlamýný ve deðerini yok etmeye yönelik ideolojik çalýþmalarýný baþlattý. Emekçi kadýnlarýn bütün emekçilerin kurtuluþu için erkek emekçilerle omuz omuza verdikleri mücadeleyi yok saymaya ve 8 Mart'ý bir kadýn dayanýþmasý gününe indirgemeye çalýþtýlar. 8 Mart, bütün dünyanýn emekçi kadýnlarýnýn eþitlik için, özgürlük için, sýnýfsýz bir dünyayý yaratmak için emek sömürüsüne karþý yürüttükleri mücadelenin günüdür. Selam olsun 8 Mart'ý yaratan dünyanýn tüm emekçi kadýnlara.
lerin topluca iþten uzaklaþtýrýlmasýna lokavt denilir. Toplu iþ sözleþmesinin yapýlmasý sýrasýnda uyuþmazlýk çýkmasý ve iþçi sendikasý tarafýndan grev kararý alýnmasý halinde bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapýlan lokavta kanuni lokavt denilir. 2822 Sayýlý Kanuna göre toplu sözleþme görüþmelerinde uyuþmazlýk arabulucunun önerileriyle de çözüme kavuþmamýþsa arabulucu 3 iþ günü içerisinde uyuþmazlýðý belirleyen bir tutanak düzenler ve tavsiyelerini de ekleyerek bölge çalýþma müdürlüðüne gönderir. Bölge çalýþma müdürlüðü de bu tutanaðý 6 iþ günü içerisinde taraflara teblið eder. Ýþte bu tutanaðýn teblið edilmesinden itibaren 6 iþ günü geçmeden grev kararý alýnamaz(2822 S.K. Md. 21, 23, 27). Bu maddeler uyarýnca alýnan grev kararlarý, karar tarihinden itibaren 6 iþ günü içerisinde karþý tarafa (iþverene) teblið edilmek üzere notere ve bölge çalýþma müdürlüðüne tevdi edilir. Ýþyerinde veya iþyerlerinde kararý alan tarafça derhal ilan edilir(2822 S.K. Md. 28). Grev ve lokavt kararý, karþý tarafa tebliðinden itibaren 60 gün içinde ve karþý tarafa noter aracýlýðý ile 6 iþgünü önce bildirilecek tarihte uygulamaya konabilir(2822 S.K. Md. 37 grev ve lokavtýn baþlamasý). Görüldüðü üzere grev kararýnýn ilaný
aþamasýna kadar da uzunca bir süre geçmektedir. Daha toplu sözleþme görüþmelerinde anlaþma saðlanamamasý üzerine iþveren grev kararý alýnacaðýný zaten bilmektedir. Bu kararýn bir de iþverene tekrar teblið edilmesi iþverenin grev baþlayana kadar önlem alabilmesi için verilen süredir. Bu süre zarfýnda biz emekçiler de sendikamýz aracýlýðýyla ilk olarak iþ mahkemelerine baþvurarak iþyerinde ne kadar stok mal var, ne kadar sigortalý iþçi var tespit ettirmeliyiz. Bu tespit istemli dilekçemizi iyi takip etmeli 1-2 gün içerisinde iþleme koydurmalýyýz. Zira iþveren grev kararýnýn kendisine tebliði için gereken süre zarfýnda iþyerine yeni iþçi alabilir ve bu iþçiler grev boyunca üretimi devam ettirebilir. Ayrýca grev baþlamadan önce iþyerinde ne kadar mal bulunduðunu tespit ettirmek iþverenin iþyeri dýþýnda üretim yaptýrarak, satýþa devam etmesinin önüne geçmek içindir. Gelecek sayýmýzda diðer grev yasaklarýný ve grev kararýnýn uygulama aþamasýný anlatmaya devam edeceðiz.
6
Ýþçinin Yolu
Mucadele Gunlugu
Marmaray Ýþçileriyle Röportaj "Herkesi direniþimize desteðe çaðýrýyoruz. Ve tüm iþçilerin hak aradýðý eylemleri destekliyoruz. "
2010 yýlýna direniþle baþlayan Marmaray iþçileri taþeronun aðýr sömürü koþullarýna karþý iþçi sýnýfýna yol gösteriyor. 16 Ocak'tan beri çalýþtýklarý iþyeri olan Yenikapý metro inþaatý önünde direniþlerini sürdüren Marmaray iþçilerine Ýþçinin Yolu olarak ziyarette bulunduk. Ýþçiler bizi Ýþçinin Yolu’ndan geldiðimizi ve desteðimizi belirttiðimizde bizi çok sýcak karþýladýlar. Direniþlerini iþyeri olan Yenikapý metrosu inþaatý önünde sürdüren Marmaray iþçileri Ýþçinin Yolu yoldaþlarýný çok iyi karþýladý. Ýþçi arkadaþlarla Marmaray direniþinin seyrinden Tekel direniþine, ekonomik krizin iþçilere etkisine kadar geniþ bir alanda konuþtuk.
böyle, bize söylediði þey: "Ben görevimi yaptým." Demiþ ki bunlar kapýda bekleyip hem iþçileri tehdit ediyor hem de çalýþanlarý içeri sokmuyorlar. Ulan madem kimseyi sokmuyoruz da biz çýkarýlýnca içeriye 100 tane adamý nasýl aldýnýz!
Ýþçinin Yolu: Þu an direniþin ikinci ayýndasýnýz. Diðer iþçi arkadaþlar ve sizin bu direniþ sürecinde moralleri nasýl? Osman Can: Öncelikle þunu belirteyim; Arkadaþlarýmýzýn 50-60 kiþilik bir bölümü þu an burada deðil. Biliyorsunuz mücadeleye uzun süredir devam ediyoruz ve kazaným için kendi iþverenimiz olan taþeron ve onun büyük taþeronu DLH þirketi valilik ve asýl iþveren olan Ulaþtýrma Bakanlýðý önünde eylem yaptýk. Bugün de arkadaþlar Haydarpaþa'ya, bizim baðlý olduðumuz taþeronun asýl büyük þirketi olan DLH þirketinin önünde oturma eylemi yapmaya gittiler.
Ýþçinin Yolu: Mücadele sürecinde arkanýzdaki destek nasýl? Mesela sendikalar? Osman Can: Biz normalde Yol-Ýþ'le baðlý olmalýyýz ama Yol-Ýþ buraya bir kere bile gelmedi. Sað olsunlar TekstilSen epey yardýmcý oldu. Hala da oluyor. Avukatlarla da konuþuyoruz zaten sürekli. Bir ayda Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar, iþ mahkemesine suç duyurusu yaptýk. Kabul de edildi.
Ýþçinin Yolu: Þimdiye kadar baþka hangi kurumlara gidip hesap sordunuz? Osman Can: Daha iki hafta önce Ankara'daydýk. Ulaþtýrma Bakanlýðýna gidip bakanla görüþmek istedik. Bize yurtdýþýnda olduðunu söyleyip savsakladýlar. Ama yine de toplu dilekçemizi verip çýktýk. Oradan Çalýþma Bakanlýðýna gittik, bakanla görüþtük. Taþerondaki çalýþma koþullarýný ve aylardýr maaþýmýzý alamadýðýmýzý kendisine anlattýk. Bize yaptýðýnýz iþ yasal fakat kanýt gerek dedi. Ben de cebimden yarým yamalak yatan sigorta dökümlerini, asgari ücretin altýnda yatan maaþ dökümlerini çýkardým. Daha da kanýta ihtiyaç varsa iþyerine girerken kullandýðým iþyeri kartýný da göstereyim dedim. Bana "tamam, tamam gerek yok" dedi. Ben de "dýþarýda altmýþtan fazla arkadaþým benden söz bekliyor, onlara ne diyeyim" dedim. Bakan da Sosyal Güvenlik Kurumunun müfettiþini gönderip incelettireceðim, takip edeceðim diye söz verdi. Ama biz burada direnirken birkaç tane 06 plakalý araba geçti. Özellikle durdurup incelemeye mi geldiniz diye sorduk. Alakamýz yok dediler. Zaten gelseler de buradan girmezler. Onlarý baþka kapýlardan alacaklarýný biliyoruz. Ýþçinin Yolu: Baþka neler yaptýnýz Ankara'da? Osman Can: Tekel iþçisi arkadaþlarýnýn direniþ çadýrlarýna destek ziyareti yaptýk. Arkadaþlar bizi çok candan karþýladýlar. Ben Malatyalýyým. Malatya çadýrýndaki arkadaþlar burada kalýn, bizimle birlikte direniþ çadýrý kuralým size dediler. Biz onlara dedik ki bizim mücadelemiz daha devam ediyor. Valiliðe gideceðiz. Asýl iþveren taþeronun önünde eylem yapacaðýz. Bu süreçlerin hepsi tamamlandýðýnda bütün arkadaþlarýmýzý toplar yanýnýza geliriz dedik. Hatta gelirken "Kýzýlay"ý ararýz onlardan yardým çadýrý isteriz dedik. Ýþçi arkadaþlar bize "gerek yok burada çadýrýnýz da yorganýnýz da hazýr. Sizin yeriniz bizim yanýmýzdýr" dediler. Ankara'dan o moralle döndük. Ýþçinin Yolu: Mücadele sürecine bakarsak sýkýntýlar ne zaman baþladý? Osman Can: Aslýnda sýkýntýlar senelerdir maaþlarýn ödenmemesi ya da geç ödenmesi nedeniyle sürekli yaþanýyordu. Bizden bir buçuk sene önce çalýþan iþçi arkadaþlara dört ay boyunca maaþlarýný ödememiþler. Arkadaþlar için býçak kemiðe dayanýnca sabýrlarý taþýyor, þantiye içinde isyan ediyorlar ve kavga çýkýyor. Hemen arkasýndan çevik kuvvet iþçi arkadaþlarý cop ve gazla daðýtmýþ ve birkaç gün buradan ayrýlmamýþ. Patron ayný ayak oyununu bizim üzerimizde de denemek istedi ama biz bu oyuna gelmedik. Ýþçinin Yolu: Nasýl? Osman Can: Biz direniþe geçtikten iki gün sonra iþten çýkarmalar baþladý. Sebep iþe gelmemek! Hâlbuki sabahýn köründe buraya gelen benim, güvenlikçiler beni içeri sokmuyorlar. Ýþe bak! Ýçeri sokmama gerekçelerine gelince: Biz içerden arkeolojik parça çalmýþýz! Onca zaman çalýnmayan parçalar biz haklarýmýzý aramaya baþlayýnca çalýnýveriyor… Sonra ortalýkta sivil polisler kaynamaya baþladý. 15 kadar varlar. Ayrýca iki ekip arabasý, polis otobüsü. Nedir bunlar dedik. Yok, bizim güvenliðimizi saðlýyorlarmýþ. Güvenliðimi saðlayacaksan benle bir eve git gel o zaman, eve giren hýrsýzdan güvenliðimi saðlayamýyorsun da burada mý saðlýyorsun dedim. Ýki günde bir gelip yanýma soruyorlar. "Osman abi bugün bir programýnýz var mý?" Yahu kardeþim sana ne diyorum. Olsa da söylemem. Neyse, sonra gene geldi bu polisler. Bizden þikâyet varmýþ, karakola çaðýrýyorlar. Gittik. Dediler ki biz çalýþan iþçileri ölümle tehdit ediyormuþuz. Onlar da þikâyetlerini imzalayýp vermiþler. Baktým, þikâyetçi olanlar ya formen ya güvenlikçi, gerisi de aylýkçý. Demek böyle deyip onlar on kiþi böyle diyorlarsa ben size 100 kiþilik þahit getireyim dedim. Bir þey demediler, geri döndük. Meðer bu iþ patronun baþýnýn altýndan çýkmýþ. Bizi içeride çalýþan iþçilerin üzerine saldýrtacak, bizden önce çalýþanlarda olduðu gibi kavga sýrasýnda araya polisi sokup direniþi bitirecek. Ben en baþtan uyandým. Daha ifadeye girerken iþçi arkadaþlarýn her birisine tembih ettim, hepimiz de ayný ifadeyi verdik. Bu oyunu böylece atlattýk yani. Ýþçinin Yolu: Siz ifadeden gelince içerde çalýþan þikâyetçilere karþý bir saldýrý giriþimi falan olmadý yani. Osman Can: Yok olmadý. Önlemi aldýk zaten. Kapýya dayanýp bazý þikâyetçileri çaðýrdýk. Baktýk o ona bakýyor o ötekine. Kimisinin okumasý da tam yok. Böylelerini uyardýk. Bugün bizim baþýmýzaysa yarýn da senin ekmeðine dedik. Ama asýl önemlisi diðer þikâyetçiler. Mesela güvenlik sorumlusu birisi var. Dedik böyle
Ýþçinin Yolu: Bu süreçte mücadeleden kopan iþçiler oldu mu? Hüseyin Tarhan: Oldu tabi ama çok sayýlmaz. Seksen kiþi baþladýk, yirmisi geri gitti. Biz bir kere oturup saðlam bir protokol imzalarýz ancak o zaman baretleri tekrardan kafaya geçiririz. Yoksa þimdi patronun gelin çalýþýn demesi eðer iþi saðlama almazsak bizi bir zaman sonra oradan oraya sürüp iþten atmak istemesinden. Yok, hýrsýzlýk yaptýn yok þunu yaptýn deyip çýkartabilecekse ne diye yanaþalým. Ýþçinin Yolu: Uzun süreli mücadele size bolca deneyim kazandýrmýþ olmalý. Osman Can: Þimdiye kadar parça parça 16 kere iþ býraktýk. Ben her birinin tarihini özel not ediyorum. Mesela geçen senenin baharýnda da üç ay maaþ yatmayýnca bir haftalýk greve gitmiþtik. Bu sene de Ocak'ýn 16'sýndan beri direniþteyiz. Ýþçinin Yolu: Ýþçilerde kýpýrdanma olduðu zaman iþyerinin tepkisi nasýl geliþiyor? Hüseyin Tarhan: 100 kiþi dilekçe verecektik. Yirmisi dilekçe vermeden bizden koptu. Seksen kiþi Sosyal Güvenlik Kurumuna dilekçe verdik. Sonra yirmisi daha geri çekildi. Altmýþ kiþiyle mücadelemizi sürdürüyoruz. Hala baþlýca arkadaþlara telefon edip haklarýnýzý vereceðim iþe dönün diyor. Ama çabalarý boþuna. Bu direniþten artýk kimse kopmayacak. Biz burada direniþteyken direniþin birinci haftasýnda evlerimize mektup yollamaya baþladýlar. Mektupta iþten çýkartýldýnýz diye yazýyordu ve gerekçe olarak üç gün iþe gelmemek olduðu yazýyordu. Biz en baþýndan beri þantiye önünde direniþteyiz. Hem bizi içeri almýyorlar hem de iþe gelmiyorsunuz diye iþten çýkartýyorlar Direniþi en baþýndan beri örgütleyen 20 arkadaþýn evine mektup geldi. Sonra bu mektuplar kesildi. Biz maaþlar ödenmediði için kýpýrdanmaya baþladýktan sonra formen bize imzalamak için bazý kâðýtlar getirdi. Kâðýdýn yazýlý kýsmýný kapatýp sadece þurayý imzalayýn diyordu. Benim okumam azdýr. Benim gibi okumasý olmayan pek çok arkadaþa bu kâðýdý imzalattý. Ben kâðýda alýp baktýðýmda bütün haklarýmý aldým, tazminatlarým ödenmiþtir kýsmýný gördüm. Formene "Ben 2007'den beri çalýþýyorum içerde tazminatým var ve iki buçuk aydýr maaþýmý alamýyorum. Niye bu kâðýdý bana imzalattýn" dedim. O da bana þirket hesaplarý kapatýyor, onun için bunlar senin hakkýný ihlal etmiyor dedi. Ben kâðýdý alýp yýrttým. Diðer arkadaþlarý da çaðýrdým. Herkes kâðýdýný aldýlar, formene geri vermedik. Sonra patrona bunu söylediðimizde ben size iþe girerken bu kâðýdýn benzerini imzalattým, ne yapsanýz boþuna dedi. Ýþçinin Yolu: Mücadelenizi nereye kadar sürdürmeyi düþünüyorsunuz? Osman Can: Biz iþe geri iademizi istiyoruz. Geçen gün taþeronun patronu bizimle konuþmaya geldi. Beni bir sürü yerden sýkýþtýrýyorlar, bu iþi bitirin ne istiyorsanýz vereyim dedi. Biz dedik ki yevmiyelerimiz günlük 35 liraya çýksýn. Daha önce içerde kalan maaþlarýmýzý ve 32 gündür direniþteyken alamadýðýmýz maaþý ve bütün ay tam yatýrýlacak olan sigorta hakkýmýzý istiyoruz dedik. (bizim sigortalarýmýz bizi gündelikçi gösterip aylýk 15 ya da 18 gün yatýrýlýyordu. ) Patron bize size 35 lira verirsem içerdekilere de onu vermek zorundayým dedi. Biz o senin bileceðin iþ, senin avukatýn gelsin bizim avukatýmýz da gelsin, oturup iþ sözleþmesi hazýrlayýp imzalayalým. Sen onu imzalamadan biz iþe dönmeyiz dedik. Ýþ sözleþmesini duyunca rengi gitti. Ben sözleþmeye falan imza atmam dedi. Onun derdi direniþi bitirip bizi iþe soktuktan sonra parça parça iþten çýkarmak. Mehmet Sait Alkan: Bu iþ o kadar basit deðil. Taþeron þirketi var. DHL þirketi var, Ulaþtýrma Bakanlýðý, hatta hükümet var bu iþin içinde. Hepsi kendi payýna düþeni alýyor, bize gelince hiçbir þey yok. Sermaye var ortada! Televizyonlarda kanun herkesin hakkýný arýyor gibi gösteriyorlar. Bu iþ basit bir kavga olsaydý polis gelip ayýrýrdý, gerekli cezayý verirlerdi. Bir karga dalda mahsur kalýyor, itfaiye arabalarý peþlerinde kameralarla kargayý kurtarýyor. Karga kadar deðerimiz yok bizim. Bizim hakkýmýzý taþeron patronu kadar hükümet de yiyor. Ama direniþte haykýrýyoruz ya: Gün gelecek AKP de emekçilere hesap verecek! Herkesi direniþimize desteðe çaðýrýyoruz. Ve tüm iþçilerin hak aradýðý eylemleri destekliyoruz. Ýstanbul Ýþçinin Yolu
Mücadele Günlüðü
AKKARDAN DÝRENÝÞÝ
Ýþçinin Yolu
YATAÐAN T ERMÝK S ANTRALÝNDE 'TEKEL' H AYALETÝ…
7
Kocaeli'nde Akkardan fabrikasýnda çalýþan 108 iþçi, ekonomik krizle yükselen Yataðan, Türkiye'de özelleþtirmeye karþý iþçi sýnýfýnýn yükselen sesinin ve kahrapatronlarýn iþten çýkarma furyasýnýn son maðdurlarýndan. Ýþyerlerine çalýþmaya man direniþinin yeni kalelerinden biri olmuþ durumda. Anadolu'nun güneybatýsýngeldikleri bir gün iþten çýkartma emriyle karþý karþýya kaldýlar. Patronlarýn kriz karþýsýnda devletten aldýðý çalýþma ödeneðinden yararlanmasý, bu yararlanma süre- da barýndýrdýðý linyit rezervi ve termik santraliyle bilinen bu bölge, bugünlerde ci bittikten sonra da faturayý iþçilere keserek iþçilerin büyük kýsmýný iþten çýkart- sermayenin tüm saldýrýlarýna karþý kahramanca bir direniþin namýyla anýlmaktadýr. 1977 yýlýnda kamu teþebbüsü olarak devlet tarafýndan kurulan Yataðan termik masý ve geride kalan iþçilere daha fazla yük bindirerek karýna kar katma polisantralinde elektrik üretimi gerçekleþtiriyor. Bugün yýllýk 630 megawatt'lýk enerji tikasýný Akkardan üretme kapasitesine sahip olan tesis (YEAÞ), Yataðan ve Eskihisar havzasýnda örneðinde bariz olarak yýlda 230 milyon ton linyit rezervinin çýkartýldýðý diðer bir kamu tesisi (GELÝ) ile tekrar gördük. ortak çalýþtýrýlýyor. Tabii böyle olunca, tatlý Bu gerçeði en az kâr peþindeki patronlarýn aðzýný sulandýrbizim kadar gören iþçilerse süregiden bu haksýz- maktan da geri kalmýyor. Emperyalist ülkeler arasýndaki gerginliklerin ve lýklara karþý artýk daha savaþlarýn yeni nedeni olan enerji kayfazla katlanamayacaknaklarýnýn kontrolü, ülke içindeki patron larýný bizzat direniþe gruplarýnýn da çekiþme sebebi olmaktadýr. geçerek gösteriyorlar. Citi Grup, Oyak Yatýrým, Master Ýþten çýkarýlan iþçiler fabDanýþmanlýk ve Socoin Danýþmanlýk firrikada çalýþan iþçi malarý gibi büyük sermaye gruplarýnýn arkadaþlarýnýn da desteðiYataðan termik santralinin ni alarak fabrika önünde özelleþtirmesinde sýraya girmiþ olmasýnýn direniþe geçtiler. Ýþçilere tek destek fabrika içinden de gelmiyor üstelik. Baþta nedeni de iþte budur. Özelleþtirme, patronAnkara'da direnen Tekel iþçilerinin somut desteði olmak üzere üretimi elinde tutan lar için devlet yatýrýmlarýný bedavaya hibe emekçi kesimlerin de desteðiyle mücadelelerini yükseltmeye devam ediyorlar. etmek anlamýna gelirken; iþçiler için iþsiz Ýþten çýkartýlmayýp çalýþmaya devam eden iþçiler þunu çok iyi biliyorlar ki iþten kalma, maaþlarda düþüþ, güvencesiz çalýþatýlan iþçiler sadece patronun daha fazla kazanma iþtahýna kurban gitmediler. Ayný ma demek. Tekel özelleþtirmesinden sonra zamanda iþyerindeki haksýzlýklara sesini yükselten, sendikal mücadele veren öncü 4-C ile iþçilere dayatýlan sefalet ücreti ve güvencesiz çalýþmayla bunun ne anlama iþçilerin kovulanlar listesinde yer almasý çalýþan iþçilerdeki duyarlýlýðý yükseltti. geldiðini tüm toplum olarak öðrendik. Biliyorlar ki arkadaþlarý bütün iþçilerin maðduriyetine karþý durduklarý için iþten Özelleþtirmenin anlamýný çok iyi bilen YEAÞ ve GELÝ iþçileri özelleþtirme bedeli atýldýlar ve ayný risk kendileri için de fazlasýyla geçerli. Patronun iþten çýkartiçin tesislere girmeye çalýþan komisyonlara barikat kurarak cevap verdi. Bölgede masýndan sonra kalan iþçilerin üzerindeki baskýyý daha da arttýrmasý ve gerekincelemede bulunmak isteyen konsorsiyum temsilcilerini santrale sokmayýp, tiðinde dýþarýdakileri gösterip "sesinizi çýkarýrsanýz sizin de sonunuz ayný olur" kapýlarda barikat kuran binden fazla iþçi, farklý zamanlarda çeþitli denemelerde demesi çalýþan iþçileri korkutmak bir tarafa mücadele azimlerini daha da arttýrýyor. bulunan patron temsilcilerini her defasýnda öfkeleriyle geri püskürttü. Citi Grup, Onun için ki dýþarýdaki Oyak Yatýrým, Master Danýþmanlýk ve arkadaþlarýný topluca ziyarete Socoin Danýþmanlýk firmalarý gibi sergidip onlarla beraber "Birleþen Sendika Hakkýný Kullanmaya Karþý, mayenin emek düþmaný azýlý temsilciiþçiler yenilmezler!", "Akkardan lerinden oluþan inceleme heyetine iþçi Ýþten Atma iþçisi bir bütündür!" diye sýnýfýnýn kendisine yöneltilen haykýrýyorlar. Onun için ki Patronlarýn sýkça baþvurduðu yöntemlerin ka önünde direniþe geçen iþçiler, sendikal saldýrýlara karþý direnme kararlýðýný ve kendi ekmeklerini dýþarýda gücünü gösteren YEAÞ ve GELÝ iþçibaþýnda, iþçilerin örgütlü gücünü ifade haklarýný sonuna kadar kullanacaklarýný bekleyen ve mücadeleyi leri aileleriyle birlikte yaptýklarý eylemeden sendikalarý, üretim alanlarýna sokmapatronlarýnýn gözüne sokmuþlardýr. Ýþçisürdüren arkadaþlarýyla paylerde dayanýþmanýn ve birlikteliðin en mak geliyor. Kendi çýkarlarý için iþçi ve lerin yasal hakký olan sendikalaþma laþýyorlar. 'Kurtuluþ yok tek emekçilere aðýr çalýþma koþullarýný dayahakkýný tanýmayan Eko Endüstri ve Depar güzel örneklerini sergilediler. baþýna' sloganý, Akkardan iþçiÖzelleþtirmeye ve sermayenin diðer tanlar, esnek mesailere, düþük ücretlere ve Sanayi sahipleri, direniþ süresince kolluk leriyle bir kere daha sloganda bütün saldýrýlarýna karþý açýk bir tavýr güvencesiz çalýþma koþullarýna, emek kuvvetlerinin iþbirliðiyle, iþçileri fabrikalmayýp ete kemiðe bürünüyor. cephesinden hiçbir cevap olmasýn istiyorkadan uzak tutmaya çalýþmýþtýr. Fabrikada takýnan iþçiler Tekel iþçilerinin Tekel iþçilerinin yaktýðý meþale lar. Bunu saðlayabilecek koþullarý tabii ki çalýþmaya devam eden iþçilerin bölümleri- direniþine de destek çaðrýsýnda buluyalnýz Ankara ile sýnýrlý narak iþçi direniþlerinde sýnýf dayanýþdevlet desteðiyle elde ediyorlar. Ýþçilerin ni deðiþtirerek, çalýþma koþullarýný zormasýnýn önemine vurgu yapýyorlar. 17 kalmayýp Türkiye'nin pek çok çalýþma alanlarýnýn sürekli olarak deðiþtilaþtýrarak iþçileri istifaya zorlamýþtýr. köþesi gibi Kocaeli'nden de yük- rilmesi, bir iþçinin 6 aydan fazla çalýþtýrýlNe var ki bu taktikler bugün artýk býçaðýn Ocak'ta yapýlan büyük Ankara mitingine 20 otobüsle katýldýklarýný ve seldi! mamasý, belirsiz süreli yapýlan iþ kemiðe dayandýðý noktada geçersiz TES-Ýþ ve MADEN-Ýþ olarak alanda Sömürücü sýnýfýn çevirdiði sözleþmeleri gibi taþeron uygulamalarý, kalmýþtýr. yerlerini aldýklarýný belirten iþçiler: dolaplar hiç deðiþmiyor. Önce iþçilerin kaldýramayacaðý aðýr koþullarýn ne Çünkü bugün biz iþçi ve emekçilerden 'Tekel iþçilerine yapýlan saldýrýnýn sömürüyü arttýrýp gerekçesini boyutta olduðunun bir göstergesi. uzayan mesailere, azalan maaþlara, olduðu gün bize de sýranýn geleceðini maðdur edebiyatýyla, ayný Bugün bu koþullar karþýsýnda birlikte güvencesiz çalýþma koþullarýna sessizce ön görerek Tekel iþçilerinin tüm eylemgemideyiz safsatalarýyla kapatmücadele hakkýný kullanmak isteyen iþçi boyun eðmemiz bekleniyor. Bu sessizliði lerine destek verdik' diyorlar. maya çalýþýyorlar. Sonra o da ve emekçilere de patronlar tarafýndan iþten bozacak, birarada mücadele vermenin Yataðan termik santrali ve TKÝ Güney yetmiyor birkaç günlük idari atma tehdidi gösteriliyor. aracýný oluþturan sendikalarýn varlýk Ege Ýþletmelerinde çalýþan iþçiler aslýnizinle evlerine gönderilen iþçiBunun bir örneðini de iþyerinde güvenceli göstermesine, karþýlarýna dikilmelerine da tüm dünyadaki sýnýf kardeþlerinin lerin kapýlarýna noterden tasdikli çalýþma koþullarý isteyen Ýzmir tahammülleri yok. kovuldun yazýsý postalanýveriKemalpaþa'daki Eko Endüstri ve Depar Elbette ki olmayacak. Çünkü çok iyi bili- ortak sorunlarýný paylaþýyor: Özelleþtirme, taþeronlaþtýrma ve sürekli yor! Ancak özellikle son Yedek Parça Sanayi iþçileri yaþadý. yorlar ki emeðinden baþka satacak hiçbir iþsizlik tehlikesiyle güvencesiz süreçteki mücadeleler gösteriyor Yaklaþýk 4 aydýr Birleþik Metal-Ýþ'e üye þeyi bulunmayanlar, birlik olduklarýnda ki artýk bu sahtekârlýk mayalarý olma çalýþmasý yürüten iþçiler, iþyerinde mücadele karalýlýklarýyla istediklerini söke çalýþtýrýlma. Fakat birbirinden baðýmsýz daðýnýk iþyerlerinde olan onbinlerce tutmuyor, tutmayacak. sendikalý olabilmek için gerekli olan salt söke alacaklardýr. iþçinin ayný sorun karþýsýnda birlikte Tekellerle, Marmaraylarla, çoðunluðun üzerinde, %70'lik bir çoðunÇünkü biliyorlar ki bu mücadele sadece Akkardanlarla yükselen ve nice luðu elde etmiþ, Çalýþma Bakanlýðý'na 29 Eko-Depar' da deðil, sömürünün aç býrak- davranmasý mücadelenin kazanýlmasý için kaçýnýlmazdýr. Tekel, Yataðan ve direniþlerden yükselecek rüzgâr, Aralýk günü yetki için baþvuruda buluntýðý yoklukla boðmaya çalýþtýðý her yere Þeker fabrikalarýndaki iþçiler ayný gün gelecek sömürü sisteminin muþlardýr. Bunun üzerine hem Çalýþma var olacak. saldýrýya maruz kalan sýnýf kardeþtopunu birden yerle bir edecek! Bakanlýðý'nýn iþverenin kulaðýna su kaçýrÇünkü mücadelenin ateþi, sömürünün leridir. Onlarý birleþtirmek ve sýnýfýn masý hem de içeride sýnýf kardeþlerine olduðu her bir yeri saracak. Ve gündüzÝþçi sýnýfýnýn çelik yumruðuna gücünü dosta düþmana kanýtlamak ihanet eden ispiyoncularýn varlýðýyla iþvelerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç duyduðumuz güven artarak ihanetçi sendika aðalarýnýn iþi olmayaren sendikalaþma faaliyetlerini öðrenmiþ yatýlmayan sosyalist bir dünyanýn kavsürmeli, bu güvenle onlarýn caktýr elbette. Ama yaþanýlasý, insana ve sendikayý örgütlenen öncü iþçileri iþten gasýnýn baþlangýcý olacak. mücadelesinden edindiðimiz dair bir dünya için mücadele veren biz atmak istemiþtir. Ama iþçilerin buna cevabý deneyimler ýþýðýnda gelecekteki devrimcilerin bugün inþa edeceði bir "ÝÞÇÝLERÝN BÝRLÝÐÝ büyük silkinmeye tüm hýzýmýzla gecikmemiþtir. 14 sendikalý iþçinin iþine Bolþevik parti, sýnýfýn birlikteliðinin de SERMAYEYÝ YENECEK" son verilmesi üzerine 26 Ocak günü fabrihazýrlanmalýyýz. adresi olacaktýr.
Kartý
8
Ýþçinin Yolu
Tekel Ýþçileri Yolu Gösterdi:
Hak Verilmez Alýnýr Direniþinin Baþarýya Ulaþmasý için Sendika Bürokrasisine Karþý Taban Ýnisiyatifi Yaratýlmalý! Hükümetin 4-C için tanýdýðý sürenin son günü Danýþtay'ýn aldýðý yürütmeyi durdurma kararý, mücadele sürecinin önünü açarak çadýrlarýn ömrünü uzatmýþtý. Ancak iþçilerin direniþinden ve bu direniþ dolayýsýyla iktidarla karþý karþýya gelmekten korkan sendika bürokrasisi gelinen noktada mücadeleyi ilerletmenin deðil, onun önünü kesmenin hesaplarýný yaptýðýný bir kez daha kanýtlayarak çadýrlarýn toplanmasý kararýyla Ankara'daki iþgali sonlandýrdý. Tekel iþçilerinin 78 gün süren Ankara direniþlerini mümkün kýlan baþýndan beri sendikaya karþý yarattýklarý taban basýncý oldu. Tabandan gelen bu basýnç sonucunda sendika açýktan direniþi baltalamaya giriþemeden göstermelik, içi boþaltýlmýþ eylemlerle süreci týkama yoluna gitmiþti. Genel miting, dayanýþma grevi, bir gece Ankara'da sabahlama eylemi hep sendika aðalýðýnýn bu perspektifliyle inþa edildi. Ayný yaklaþýmýn sonucunda Sakarya'da kurulan Tekel çadýrlarý bekleme ve eylemsizlik noktasýna indirgendi. Bu sürecin sonunda da iþgal dinamiðini yitirdiðinden çadýrlarý kaldýrtmak zor olmadý. Bu süreçte tekrar ortaya çýktý ki iþçilerin taban inisiyatifi ve onun taþýyýcýsý direniþ komiteleri gerçek anlamda yaratýlabilmiþ olsaydý süreç farklý þekilde ilerleyebilirdi. Tabanda oluþturulan direniþ komiteleri sendikayý aþarak, iþçilerin talepleri doðrultusunda militan bir direniþ örgütleyebilir ve bu doðrultuda karar almasý yönünde sendikayý zorlayabilirdi. Yaþanan bu direniþ, misyonu gereði radikal iþçi direniþlerinden korkan ve onu en kýsa sürede bir uzlaþma noktasýna çekmeye çalýþan ayrýcalýklaþmýþ sendika bürokrasisinin karþýsýnda iþçilerin taban inisiyatifinin yaratýlmasý ve direniþlerin bu inisiyatif tarafýndan örgütlenmesi baþarýya ulaþmanýn yegane yoludur. Tekel iþçileri, kendi gücünün ötesinde, iktidarýn emek düþmaný politikalarýn maðdurlarýnýn yoðun desteðini alýp onlarý canlandýrmýþ, eylem sürecine katmýþtýr. Bu baþlý baþýna çok önemli bir kazanýmdýr. Bunun yaný sýra verilen mücadele içinde 4-C'ye yönelik bir dizi kazaným elde edilmiþtir. Ancak Tekel iþçilerinin topyekûn bir direniþin taþýyýcýsý olma potansiyelleri göz önüne alýndýðýnda elde edilen sýnýrlý kazanýmlar yetersizdir. Ancak Tekel iþçilerinin mücadelesinin bitmediðini, bitmeyeceðini Ýzmirlilerin Tariþ iþçileriyle birlikte mücadeleye baþlamasý, Muþ'ta Abdülkadir Aksu'ya yönelik protestolar göstermektedir. 1 Nisan'da Ankara'ya tekrar gelecek Tekel iþçileri bu sefer direniþ komitelerini örgütleyerek ve direniþi süreçten korkan sendika aðalýðýnýn ellerine terk etmeden dinamizmlerini militan bir mücadele programýyla yaþama geçirerek baþarýnýn yolunu açabilirler.
Tekel iþçileri uzunca bir zamandýr görmediðimiz çapta bir direniþe imza attýlar.
Tekel Ýþçileri - Bitmedi O Kavga Sürecek! Danýþtay'ýn yürütmeyi durdurma kararýnýn ardýndan 78 gün süren direniþin ardýndan çadýrlarýný sendikal bürokrasinin zorlamasýyla söken Tekel iþçileri bu süreçte de yollarýna devam edeceklerini her fýrsatta gösteriyorlar. Muþ'ta Tekel iþçileri AKP genel baþkan yardýmcý Abdulkadir Aksu'yu yumurta atarak protesto etti. AKP Muþ il baþkanlýðýnýn Türkiye Buluþmalarý Konferansý'na katýlmak üzere Muþ'a giden Abdulkadir Aksu Tekel iþçileri tarafýndan yumurtalarla karþýlandý. Muþ Valiliði'ne uðramasý ardýndan Belediye'ye geçen Aksu'yu burada Tekel iþçileri açtýklarý pankartlar ve sloganlar ile karþýladý. AKP ve Aksu'ya öfkelerini dile getiren iþçilerden bazýlarý Aksu'ya yumurta attý. Tekel iþçileri 1 Nisan günü tekrar Ankara'da olacaklar.
Solun Büyük Bölümü Tekel'de Sýnýfta Kaldý Tekel direniþi sol açýsýndan önemli bir sýnav iþlevi görmüþtür ve solun büyük bir kýsmý da bu sýnavdan alnýnýn akýyla çýkamamýþtýr. Solun büyük bölümü iþçinin taban inisiyatifinden yana tavýr alacaðýna, iþleri radikalleþmekten uzak tutmak, direniþi baltalamak isteyen sendika bürokrasisinin yanýnda yer almýþtýr. Sol gruplarýn çoðu, mücadelenin týkanmasýnýn asýl sorumlusu Tek Gýda Ýþ sendikasý ve baþkaný Mustafa Türkel'in kendilerini mücadeleci olarak yansýtma gayretlerine destek vermiþ, bunlarý sanki direniþin yiðit önderleri gibi lanse ederek sendikal bürokrasinin altýna payanda olmuþtur. Kimileri Mustafa Türkel'in kendi çadýrlarýný ziyaretini öve öve bitirememiþ, kimileri onunla ortak paneller düzenlemiþ, kimileri Türkel'le yaptýklarý röportajlarý sayfalarýna taþýmýþ, daha da acýklýsý kimileri ise iþçiler arasýnda sendika bürokrasisinin savunuculuðuna soyunmuþtur. Halkevlerinden, TKP'sine, Emek Partisinden ESP'sine, EHP'sinden ÖDP'sinden Kaldýraç'ýna kadar yelpazelenen bu sol profil, Mustafa Türkel'in kendisi için yaratmaya çalýþtýðý direngen, mücadelenin önderi kandýrmacasýnýn destekçisi olmuþlardýr. Kendi ayrýcalýklarýnýn zarara uðrayacaðý korkusuyla direniþi ve bu direniþe hýz verebilecek iþçilerin taban inisiyatifini frenlemeye çalýþan Mustafa Türkel'in savunuculuðuna soyunan solun büyük kýsmý, ileri bilinçli Tekel iþçilerinin de gerisine düþmüþtür. Kendine sosyalist, komünist yakýþtýrmasý yapan gruplar, Mustafa Türkel'i sahiplendiði durumda iþçiler ne yapsýn diye sormak yanlýþ olmayacaktýr. Türkel destekçiliðine soyunan gruplar açýsýndan, Tek Gýda Ýþ ve Mustafa Türkel'in aldýðý kararla Sakarya'daki çadýrlarýn kaldýrýlýp iþgalin bitirilmesinden sonra Türk-Ýþ önünde direniþin sembolü çadýrlarýn yerini son model lüks mercedeslerin almasý umarýz yeterince öðretici olur. Tekel'in sol açýsýndan temel derslerinden biri þudur ki sol gerek anlamýný ayrýcalýklaþmýþ sendika bürokrasinin karþýsýnda, iþçinin, taban inisiyatifinin yanýnda saf tutmakla kazanabilir.
Ýþçinin Yolu
9
Dünyada ve Türkiye'de Rüzgar Emekten Yana Esiyor
Yeni Bir 68 Dalgasýnýn Kýyýsýndayýz Tekel iþçilerinin Ankara'da 78 gün boyunca sürdürdükleri kahramanca direniþ ülkenin havasýný bir anda deðiþtiriverdi. Türkiye'nin tüm renklerini içeren Tekel iþçileri sýnýf dayanýþmasýnýn ve halklarýn kardeþliðinin en parlak anlatýmýný yaptý. Bu 78 gün boyunca mücadelenin sýcaklýðý tüm ülkeyi sardý. Direniþin çekim merkezine kimler girmedi ki. Birinci halka yüzlerce yeni, örgütlü olmayan iþçi aktivistinden oluþuyor. Bu kiþiler týpký Tekel iþçileri gibi direniþ alanýndan ayrýlmadýlar, iþçilerle sabahlara kadar sohbet edip derin dostluklar kurdular. Sendikal bürokrasinin ihanetinden sonra çadýrlar sökülürken ileri iþçilerle beraber gözyaþlarýný tutamayan onlardý. Þimdilerde bazýlarý kendilerini alamýyor, kâh Ýzmir'de Tariþ'teki direniþe kâh Ýstanbul'daki Marmaray iþçilerinin direniþine yetiþmeye çalýþýyorlar. Bu yeni iþçi militanlarý kýsa zaman sonra bireysel aktivizmin olanaklarýnýn muazzam derecede kýsýtlý olduðunu yaþayarak öðrenecekler. Dolayýsýyla, iþçi sýnýfýnýn mücadelesine gerçekten katký sunmak istiyorlarsa enerjilerini örgütlülüðe, devrimci kanallara yönlendirmelidirler. Emekçiler Mücadeleye Susamýþ - 2010 Þimdiden Mücadele Yýlý Olmuþtur Görünmüþtür ki emekçiler mücadeleye aç. Yeter ki mücadele somutlaþsýn, kuvvete gelsin. Çiçeðin arýyý çekmesi gibi sýnýfýn güçlü direniþleri iþçi ve gençliðin en dinamik ve atýlgan kýsmýný kendisine çekmektedir. Görüldü ki ev kadýnlarý, emekliler, iþsizler, liseliler, atamasý yapýlmayan öðretmenler... Sýkýntýsý olan herkes mücadele ateþinin etrafýnda toplanmaya hazýr. Çadýrlarýný belki kaldýrdýlar ama Tekel iþçileri hükümeti gittiði hiçbir yerde rahat býrakmayacak, bu da yetmeyecek gene gelecekler Ankara'ya. Tekel iþçileri çadýrlarýný söktüler ama bu sefer de Ýzmir'de Tariþ iþçileri çadýrlarýný kurdular. Marmaray iþçileri direniþteler, Sinter direniþte. Akkardan, Balnak Lojistik, Çemen Tekstil, Asemat, Daiyang, Nema Makine, Eko Depar, Kent AÞ, E-Kart... Sevinerek söyleyebiliriz ki 2010 þimdiden mücadele yýlý olmuþtur. Bütün bu direniþler sermayenin iþçi sýnýfýna karþý baþlattýðý saldýrýnýn son raddesine vardýðý bir dönemde gerçekleþiyor. 4-C sistemi iþçi sýnýfý için tam da kölece çalýþma koþullarý demek. Türkiye'yi ucuz emek cenneti olarak yeniden dizayn etme projesi ayný zamanda esnek çalýþtýrma, özelleþtirmeler, iþten çýkarmalar, 4-C'ler, 4-B'ler ile el ele gidiyor. Türkiye'de iþsizlik oraný üstelik resmi verilerle % 14 oranýný geçerek rekor seviyelere ulaþmýþ durumda. Gençler arasýndaki iþsizlik oraný ise yine ayný verilere göre %25'lerde. Genç iþçilerin yoðunlaþtýðý Ýstanbul, Ýzmir ve Çukurova'da iþsizlik nedeniyle
býçak kemiðe dayanmýþ durumda. Madalyonun diðer yanýnda ise iþ kazalarýnda (cinayetlerinde desek daha doðru olacak) göz göre göre ölen madenciler var. Ýkitelli'de selde bir minibüsün içinde can veren 7 kadýn iþçinin acýsý silinmeden, Bursa'daki patlamada ölen 17 maden iþçisinin kaný kurumadan bu sefer de Balýkesir'de grizu patlamasý sonucu 13 madenci aramýzdan ayrýldý. Üstelik ayný maden ocaðýnda 2007'de gerçekleþen patlamada 17 maden iþçisine mezar olmuþtu. Arkadaþlarýný, akrabalarýný, kardeþlerini o patlamada yitiren iþçiler yine girmiþlerdi o tabutluklara. Girmek zorundaydýlar evlerine ekmek götürmek zorunda olduklarý için. Týpký kimyasallar içinde, radyasyonlu ortamlarda, tersanelerde, inþaatlarda ölümle burun
buruna iþ güvenliðinin sýfýra yakýn olduðu iþyerlerinde çalýþan diðer sýnýf kardeþleri gibi. Ýþte, ilerleyen iþçi hareketlerinin üstünde yükseldiði zemin bu. Bu, iþçilerin cephesindeki durum. Peki, durum sýnýf düþmanlarýmýzýn cephesinden nasýl görünüyor? Onlarýn cephesinde sistemlerinin krizi var, bir de kendi içlerinde sürdürdükleri amansýz kavga. Türkiye'de kapitalist sistem, sýnýfta kaldýðýný zaten çoktan ispatlamýþtý. Türkiye'de sefalet sýnýrýnda veya altýnda yaþayan milyonlarca emekçi için sistemin meþruluðu hiçbir zaman saðlam köklere sahip olmadý. Bunun farkýnda olan egemen sýnýf bir yandan devrimciler üzerinde baskýsýný hissettirmeye çalýþýrken diðer yandan da emekçileri þovenizm zehriyle birbirlerine düþürme taktiðiyle halklar arasýnda nefret tohumlarý ekmekle meþgul oldu. Ýþçi sýnýfý enternasyonalist sýnýf kardeþliði çerçevesinde bu þoven zehre karþý baðýþýklýk kazanmak zorundadýr. Egemen sýnýf, diðer yandan da kendi içerisinde tarihsel bir iktidar kavgasý içerisinde. Darbe iddialarý, Ergenekon, yüksek mahkemelerin kararlarý, AKP'nin ataklarý hepsi bir tek þey için: Sömürü sisteminin tek baþýna patronu olmak ve diðer tarafý tasfiye etmek. Güç için giriþilen kýyasýya bir kavga içerisindeler. Bu, iþçi sýnýfýnýn tarihsel
amaçlarý için aslýnda bir fýrsat sunmaktadýr. Danýþtay'ýn Tekel iþçileri lehine karar vermesi ya da bir kýsým burjuva medyanýn Tekel iþçilerinin mücadelesini bu kadar sýk iþlemesi aksi takdirde mümkün olabilir miydi? Yani, sýnýf hareketinin yükseliþi için tarihsel þartlar uygun bir hal almaktadýr. Düþmanýmýzýn kendi iç kavgasýyla zayýflamasý, deðerlendirebilirsek iþimize çokça kolaylaþtýracaktýr. Dünyada Ýþçi Hareketi Sýnýrlarý Zorluyor, Yeni Bir 68 Dalgasýnýn Kýyýsýnda Nepal, Ýran ve Venezuela'daki devrimci yükseliþler, burjuvazinin devrilmesi adýna iþçi sýnýfýnýn devrimci öncüsünü ararken kapitalizmin krizi tüm dünyada sýnýf mücadelesinin kýzýþmasýna neden oluyor. Asya'da Endonezya, Pakistan, Hindistan, Burma; Afrika'da Nijerya, Mýsýr, Fas, Güney Afrika, Latin Amerika'da Honduras, Bolivya iþçi mücadelelerinin sistemi tehdit eder boyutlarda yükseldiði ülkeler durumunda. Diðer taraftan yaþlý kýta Avrupa iþçi sýnýfýnýn mücadelesi açýsýndan yeniden öne çýkmaya baþlýyor. Son kriz Avrupalý emekçilerin yaþam standartlarýnda büyük düþüþlere yol açarken sistem bazý Avrupa ülkelerinde batma noktasýna gelmiþ durumda. Bu ülkelerin baþýnda Portekiz, Ýrlanda, Yunanistan ve Ýspanya geliyor. Bu ülkelerin hepsinde de iþçi hareketinin hem tarihsel mücadele deneyimleri mevcut, hem de halen iþçi sýnýfý gayet dirençli durumda. Bunlar arasýnda da özellikle Yunanistan hem sistemin krizinin derinliði hem de iþçi sýnýfý direncinin özellikle yüksek oluþu nedeniyle göze çarpýyor. Yunan ekonomisinin dev borçlarý yüzünden çökmek üzere oluþu hükümeti acil olarak AB'den, olmazsa IMF'den borç para bulmaya zorluyor. Borçlar çevrilemezse Yunan devleti iflasýný açýklamak zorunda kalacak. Bu da zincirleme reaksiyon þeklinde diðer Avrupa ülkelerine sýçrayacak genel bir kriz anlamýna geliyor. Yunanistan'a borç verecek emperyalist-kapitalist güçler mutlaka Yunan devletinden önemli tavizler elde etmeden buna yanaþmayacaklardýr. Bu emperyalist pazarlýklarýn içeriði farklýlaþabilir, ama deðiþmeyen tek þey þu olacak: Yunan hükümeti iþçi sýnýfýnýn haklarýna acýmasýzca saldýrmak durumunda. Komþumuz Yunanistan iþçi sýnýfý ise tarihsel mücadele birikimleri, yüksek moralleri ve ataklýðýyla þimdiden genel grev üstüne genel grev düzenliyor. Akýldan çýkarýlmamalýdýr ki týpký krizin bulaþýcý niteliði gibi radikal sýnýf hareketi de yayýlmacý karakterdedir. Önümüzdeki süreç, dünyada yeni bir 68 dalgasýný beraberinde getirmeye namzettir. Bu süreç içerisinde iþçi sýnýfýnýn devrimci öncüsünün yaratýlmasý ve daha büyük kavgalara önderlikli olarak girmek büyük önem taþýmaktadýr.
10
Ýþçinin Yolu
Sinifin Hafizasi Mart ayý Halepçe'den Kýzýldere'ye; 12 Mart Muhtýrasý'ndan Beyazýt Katliamý'na ve Newrozlarda gerçekleþtirilen kýyýmlara kadar uzanan; mevcut sömürü düzeninin emekçiler için acý ve gözyaþýndan baþka bir anlama gelmediðini gösteren birçok örnekle doludur. Bunlardan biri de 12 Mart 1995'te gerçekleþtirilen ve bize egemenlerin katliamcý geleneðini bir kez daha hatýrlatan Gazi Katliamý'dýr ki bu katliam egemenlerin dilinde hala Gazi Olaylarý olarak anýlmaktadýr. Burjuvazi ne zaman emekçilerin soluðunu ensesinde hissetse; kendisine yönelebilecek tehditleri, iþçilerin olasý direniþlerini bertaraf etmek için kitleleri kolayca gözden çýkarabilir. Bu amaçla kullandýðý en yaygýn yöntemlerden biri çeþitli etnik kimlikleri karþýt konuma getirip bundan rant saðlamaktýr. Emekçilerin biraraya gelip tek yumruk olmasý fikri onlarýn her zaman korkulu rüyalarý olmuþtur. Türkiye'de bunun adý Kürt-Türk ya da Alevi-Sünni karþýtlýðý olarak konmuþtur. Alevi ve Sünni emekçileri karþý karþýya getirmek için düzenlenmiþ pek çok provokatif eylem hafýzalarýmýzda tazeliðini hala korumaktadýr. Gazi Katliamý'nda da incelenmesi gereken; egemenlerin Alevi emekçilere yönelik düzenlediði bu saldýrýnýn emekçiler üzerinde býraktýðý etki ve bu saldýrýya karþý gerçekleþtirilen direniþin boyutlarý ve niteliðinin ne olduðudur. Zira Gazi'de yaþananlar egemenlerin katliamcý yüzünün bir kez daha görülmesinin yaný sýra devrimci hareket içinde de sýnýf yöneliminden sapmanýn simgelerinden biri haline gelmiþtir. Gazi Katliamý'nýn gerçekleþtiði 90'lý yýllarýn öne çýkan özelliði Kürt halkýnýn haklý mücadelesinin hýz kazandýðý; egemenlerin de terörünü ayný dozda arttýrdýðý bir zaman dilimine tekabül etmesidir. Bu yýllarda JÝTEM, Özel Harekât ve benzeri kontrgerilla örgütlenmeleri bir yandan da burjuva devletin görünen yüzündeki kolluk kuvvetleri tüm þiddetini emekçi kesimler üzerinde sürdürmekteydi. Gazi Katliamý'ndan bir yýl sonra da "derin" devletin birtakým karanlýk iliþkilerini gözler önüne seren Susurluk Olayý yaþanacaktý. Bu yýllarda meydana gelen faili meçhul cinayetlerle öldürülenlerin kemikleri bugün hala asit kuyularýndan çýkmaktadýr. Kontrgerilla oluþumlarý çeþitli illerde katliamlar organize ediyor ve asayiþin bozulduðunu öne süren egemenler, baskýsýný her geçen gün daha da arttýrýyordu. Egemenlerin terör uygulamakta giderek vahþileþtiði böyle bir ortamda 12 Mart günü, eþzamanlý olarak Gazi Mahallesindeki üç kahvehanenin ve bir iþyerinin "kimliði belirsiz" kiþilerce bir taksiden otomatik silahlarla taranmasýyla Gazi'de baþlayacak katliamýn startý ve-
Hafýzalardan Silinmeyecek Bir Öfke: GAZÝ KATLÝAMI rildi. Saldýrganlar olay yerinden uzaklaþtýktan sonra gasp ettikleri taksinin þoförünü de öldürüp taksiyi ateþe vererek arkada hiçbir delil býrakmadýlar. Bu ilk saldýrýnýn sonucunda bir Alevi dedesi yaþamýný yitirirken; beþi aðýr yirmi beþ kiþi yaralandý. Olaylarýn ardýndan þaþkýnlýða uðramýþ ve öfkesi bilenmiþ Gazi halký olaylarýn sorumlusu gördükleri polis karakoluna doðru hesap sormak için yürüyüþe geçti. Birkaç saat önce yaþanan katliama müdahale etmeyen polis, þimdi karakolun önündeki "kitleyi sakinleþtirmek" ve "asayiþi" saðlamak adýna havaya deðil de doðrudan kitleye ateþ açýyordu. Bu ateþ yaylýmýnýn altýnda bir kiþi daha can verirken yaralananlarýn sayýsý belli deðildi. Ertesi gün Gazi'de yaþananlarýn bilgisi daha geniþ bir kesime ulaþmýþtý. Bunun üzerine Ýstanbul'un her yerinde protestolar baþladý. Bir yandan Gazi Mahallesinde karakola doðru yürüyüþ tekrar baþlamýþtý. Bir yandan da 1 Mayýs Mahallesi gibi kimi yerellerde de katliama tepkisellik büyüyor ve polisle çatýþýlýyordu. Özel Harekât tarafýndan desteklenen polis kuvvetleriyle karakola doðru tekrar yürüyüþe geçen 15 bin kiþilik kitle arasýnda tüm gün süren çatýþmalarýn bilançosu 15 ölüydü. 1 Mayýs Mahallesinde de çýkan çatýþmalar sonucu beþ kiþi yaþamýný yitirmiþti. 22 emekçi burjuva devletin kolluk kuvvetleri tarafýndan hedef gözetilerek katledilmiþti. Ýstanbul valiliði Gazi mahallesinde sokaða çýkma yasaðý ilan etti ve mahallenin giriþ çýkýþlarý kapandý. Olaylarýn vahametinden ve daha da büyümesinden çekinen devlet bölgeye askeri kuvvet aktarýmýnda bulundu. Gazi halkýnýn kolluk kuvvetlerine yönelttiði haklý öfke ise sýnýf perspektifli bir rotaya girmeden giderek sönümlendi ve ödenmiþ bedellerin, kaybedilenlerin yasýný tutmaktan öteye geçemedi Gazi halkýnýn 12 Mart günü yaþananlara karþý tepkisini dile getirmesiyle baþlamýþ bu kýsa sürecin deðerlendirmesi ise gerektiði gibi yapýlmaktan çok uzaktý. Gazi Katliamý, sýnýf siyasetinden uzaklaþan birçok örgütün yüzünü metropollerin varoþlarýna dönmesine, örgütlenmelerin taban olarak kendilerine Alevi-Kürt
gençliði gibi sistemle etnik ve dini kimlikleri nedeniyle çeliþki içerisinde olan kesimleri seçmelerine ve sýnýfla baðlarýný koparmalarýna neden oldu. Ayrýca, direniþin yorumlanmasýnda da birçok kez abartýlara baþvurularak ayaklanma benzeri nitelemeler yapýldý. Esasen Gazi'de yaþananlar toplumun sürekli baský altýnda tutulan Alevi-Kürt kesimlerinin egemenlerin katliamýna karþý bir öfke patlamasýndan öteye geçemedi. Katliamýn failleri ise; burjuva hukuk düzeninin ve yargýlama sisteminin emekçilerden yana deðil patronlardan ve onlarýn çýkarlarýnýn bekçiliðini yapanlardan yana olduðunu bir kez daha kanýtlarcasýna hiçbir ceza almadan kurtuldular. Yapýlan otopsiler sonucu yaþamýný yitirenlerden yedisi polis kurþunuyla ölmüþtü. Otopsi raporlarý üzerine yirmi polis hakkýnda dava açýldý. Davanýn sonucu için ise yedi yýl beklemek gerekecekti. Çýkan sonuç þaþýrtýcý olmaktan uzaktý: yirmi polisten on sekisi suçsuz bulunarak beraat etmiþ; karar Yargýtay'ca onanmýþtý. Ne var ki Gazi Katliamýnýn gerçek sorumlularý hiçbir bedel ödemeden uyguladýklarý teröre devam ettiler. Böylece emekçiler tarafýndan hesabý sorulacak pek çok katliamýn yanýna Gazi'de yaþananlar da eklendi. Dönemin burjuva siyasetçilerinden bu katliamýn dýþ güçler tarafýndan Türkiye'yi bölmek için organize edilmiþ bir tuzak olduðu açýklamalarý art arda gelmekteydi. Böylece gerçek failler bir kez daha iþledikleri suçtan temize çýkma çabalarý gösteriyordu. Bir diðer temize çýkma çabasý kendini 1996 yýlýnda gösterdi. 96 yýlýnda meydana gelen Susurluk kazasýyla birlikte burjuva devletin tetikçilerinden Abdullah Çatlý ölmüþ, birtakým mafyatik iliþkiler ortaya çýkmýþtýr. Bu durum "Derin devlet temizlendi" yanýlsamasýnýn yayýlmasýna fýrsat verse de sermayenin bekçiliðini yapan burjuva devlet varlýðýný korudukça derin devlete her zaman ihtiyaç duyacaktýr. Türlü katliamlarýn, kýyýmlarýn yaratýcýsý burjuva devlet ve onun bizzat örgütlediði kontrgerillanýn emekçiler üzerinde uyguladýðý tüm bu kirli politikalarýn kesin sonlanýþý iþçi sýnýfýnýn sömürü çarklarýný durdurmak için vereceði mücadelenin neticesinde gerçekleþecektir.
Gülcan Berkmen
Ýþçinin Yolu
Devrimci Teori
11
KOMÝNTERN VE DÜNYA DEVRÝMÝ
"Proleter Enternasyonal çökmemiþtir ve çökmeyecektir. Ýþçi kitlesi, önündeki engeller her ne olursa olsun, yeni bir enternasyonal yaratacaktýr... Yaþasýn tüm ülkelerin burjuvazisinin þovenizmine ve vatanseverliðine karþý iþçilerin uluslararasý kardeþliði! Yaþasýn kendini oportünizmden kurtarmýþ bir proleter enternasyonal!" Birinci Dünya Savaþý patlak verdikten sonra 18 Ekim 1914'te Bolþevik Parti Merkez Komitesi'nin kalemi bu sloganlarý haykýrýyordu. Bu ifadeler savaþla birlikte iþçi sýnýfýný birbirine kýrdýrmak için kanlý bir savaþ baþlatan, içine düþtüðü siyasal ve iktisadi krizi savaþ yoluyla aþmaya çalýþan, ayrýca emekçi kitleleri þovenist rüzgârlarla devrim rotasýndan koparmaya çalýþan kapitalizme karþý mücadelenin gelecekteki yönünü belirliyordu. Dünya Savaþý baþlangýçta egemenler için iþçi sýnýfýný periferilerine alacak bir politik üstünlük yaratsa da, savaþýn yýkýmý omuzlarýna çöktükçe devrimci saflara daha hýzlý ve kitlesel bir þekilde akýn etmek oldu. Nitekim bu süreçte ne kapitalistlerin kanlý oyunu, ne de emekçi kitleleri þovenizm ve yurtseverlik bataklýðýna çekmekte sistemin truva atý haline gelen II. Enternasyonal bu atýlýmýn önüne geçemedi. Tarihteki Paris Komünü'nden sonraki ilk iþçi iktidarý Rusya'da Bolþevik Parti'nin öncülüðünde hayat buldu ve dünya devriminin kapýlarýný ardýna kadar açtý. Ekim Devrimi ve III. Enternasyonal'in Ýlaný II. Enternasyonal'in I. Dünya Savaþý'nda izlediði iþbirlikçi politika yeni bir enternasyonalin gerekliliðini açýkça ortaya sermiþti. Sosyal demokrat politikacýlarýn maskeleri savaþla birlikte düþmüþ ve aslýnda izledikleri yolun düzene pansuman yapmaktan öte gidemeyen bir çýkmaz sokak olduðu anlaþýlmýþtý. Yeni bir enternasyonalin gerekliliði tartýþýlmaz bir gerçekti, çünkü yaklaþan devrimci dalgaya omuz verebilecek bir uluslararasý örgütlenme II. Enternasyonal'in safýný kapitalistlerden yana belirlemesiyle ortadan kalkmýþtý. Ekim Devrimi'yle birlikte III. Enternasyonal artýk yükselen dünya devrimi dalgasýný zafer ulaþtýracak bir araç olarak açýkça ifade edilmeye baþlandý. Ýþçi sýnýfýnýn zaferi, özellikle Avrupa'da yankýsýný buldu ve Almanya ve Macaristan gibi ülkelerde iktidar sorununu gündeme getirdi. Ancak, bu yükseliþi zafere taþýmanýn tek bir yolu bulunmaktaydý: Ýþçi sýnýfýný iktidara taþýyacak Bolþevik örgütlerin varlýðý... Üçüncü Enternasyonal bu ülkelerde devrimci örgütlenmelerin geliþimini hýzlandýracak ve zaferi kolaylaþtýracaktý. Þubat Devrimi'nin ardýndan Çarlýðýn yýkýlmasý ve ikili iktidarýn ortaya çýkýþýyla birlikte Rusya merkezli bir enternasyonalin kurulmasýnýn nesnel zemini oluþtu. Lenin çok beklemeden, Nisan Tezleri'nde yeni bir enternasyonalin çaðrýsýný yaptý. Beyaz Ordu'nun iþçi devletine saldýrmasý ve verilen iç savaþ yeni enternasyonalin kurulmasýný geciktirse de bu yönde ilk somut adým Ocak 1919'da atýldý ve II. Enternasyonal'e karþý çýkarak savaþ karþýsýnda devrimci bir tutum benimseyen, sýnýf iþbirliðine karþý çýkan tüm komünist partilere ve örgütlenmelere yeni enternasyonalin kuruluþ çalýþmalarýna katýlma çaðrýsý yapýldý. Komintern I. Kongresi Mart 1919'da gerçekleþtirildi. Komintern ve Devrimci Dönemi: Ýlk Dört Kongre Komintern'in kuruluþ kongresi Ýtalya, Almanya, Avusturya ve Macaristan'da kitlesel grev dalgalarý ve devrimci ayaklanmalarla ayný zaman dilimine denk düþtü. Yükselen devrim dalgasý, Avrupa'da komünist partilerin güçleneceði ve iþçi sýnýfýnýn tek önderi haline geleceði beklentisini artýrýyordu. Kongrede esas olarak II. Enternasyonal'in kutsadýðý burjuva demokrasisine karþý bir savaþ açýlýyor; devrimci süreçlerin patlak verdiði bütün ülkelerde kapitalizmin ve burjuva iktidarýnýn alaþaðý edilmesi, proletarya diktatörlüðünün kurulmasý gerektiði belirtiliyordu. Lenin'in yazdýðý bu karar metninde, iþçi sýnýfýnýn yükseliþi önünde bir tampon iþlevi gören reformistlere ve mücadeleyi sadece parlamentoyla sýnýrlamaya çalýþan parlamentaristlere karþý bir ideolojik savaþ baþlatýlýyordu. Rusya'da devrime öncülük eden Bolþevik Parti'nin ve önderliðinin dünyanýn diðer komünist hareketleri üzerindeki muazzam etkisi, Komintern'in yörüngesinin doðal olarak Bolþevikler tarafýndan belirlenmesine ve merkezin Rusya olarak belirlenmesine neden oldu. Ancak, Bolþevik saflarda beklenti Komintern'in merkezinin en kýsa sürede geliþmiþ bir Avrupa ülkesine taþýnmasýydý. Bunun anlamýný Troçki'nin kuruluþtan kýsa süre sonra ifade ettiði þu sözlerden daha iyi anlatýlamazdý: "Eðer bugün 1 Mayýs'ta, III. Enternasyonal'in merkezi Moskova ise, yarýn, yürekten inanýyoruz ki, bu merkez batýya, Berlin'e, Paris'e, Londra'ya taþýnacak. Rus proletaryasý nasýl, dünya iþçi sýnýfýnýn temsilcilerini Kremlin duvarlarý arasýnda sevinçle karþýladýysa, kendi temsilcilerini de Komünist Enternasyonal'in ikinci kongresi için batý Avrupa merkezlerinden birine yollamaktan da ayný ölçüde, hatta daha da fazla sevinç duyacak. Çünkü Berlin ya da Paris'te toplanacak uluslararasý bir komünist kongre, proleter devrimin Avrupa'daki, muhtemelen de, bütün dünyadaki tam zaferi haline gelecek." Ayrýca, I. Kongre için Troçki'nin kaleme aldýðý ve Zinovyev tarafýndan "Ýkinci Komünist Manifesto" olarak adlandýrýlan "Komünist Enternasyonal'in Bütün Dünya Proletaryasýna" baþlýklý bildirisi artýk dünya devrimine doðru adým atýlan yeni bir dönemin baþladýðýný ilan etti ve tüm uluslarýn proletaryasýna iktidarý ele almasý çaðrýsýnda bulundu. Ayrýca, Batý'da patlak veren iþçi ayaklanmalarýnýn yaný sýra, sömürgelerde yükselen ayaklanmalara yönelik çaðrýlarda manifestoda yer almýþ ve sömürgelerin kurtuluþunun, ancak metropollerdeki iþçi sýnýfýnýn kurtuluþuyla mümkün olacaðý ifade edilmiþtir. Troçki Komintern'in önceki enternasyonallerden farklýlýðýný manifestoda þu þekilde ifade etti: "Nasýl Birinci Enternasyonal gelecekteki geliþmeyi öngörmüþ ve onun yolunu göstermiþse, nasýl Ýkinci Enternasyonal milyonlarca proleteri toplayýp örgütlemiþse, Üçüncü Enternasyonal'de, açýk kitle eyleminin, devrimi gerçekleþtirmenin Enternasyonal'i, eylemin enternasyonali olacaktýr." Sonraki süreçte yaþanan devrimci
ayaklanmalar, isyanlar bu sözlerin gerçekliðini ispatladý. Komintern dünyada geliþen iþçi sýnýfý hareketlerini, sömürge karþýtý mücadeleleri dünya devriminin gerçekleþmesini saðlayacak yollara kanalize etti ve onun kumandanlýðýný üstlendi. Komintern'le birlikte daha önce çok fazla ele alýnmayan Doðu halklarýnýn kurtuluþu sorunu da, özellikle II. Kongre'nin temel gündemlerinden birisiydi, ciddi bir þekilde ele alýndý. Batý'da metropollerde yükselen devrimci dalgaya o dönem Doðu'da ulusal kurtuluþ savaþlarý ve sömürge karþýtý ayaklanmalar eþlik ediyordu. Çok uzaða gitmeye gerek yok, o dönem en fazla ilgilenilen ülkelerden birisi de Türkiye'ydi. Komintern'in ilk kongresinde Türkiye'den temsilci olarak Mustafa Suphi yer almýþtý. Komintern'in müdahalesinin temel amaçlarýndan birisi, bu ülkelerde komünist partilerin oluþumunu saðlamak, ulusal hareket içerisinde kimi zaman kaynaþan burjuva milliyetçisi güçlerle iþçi sýnýfý ve örgütleri arasýnda bir ayrýþma yaratmak ve baðýmsýz sýnýf bayraðýný yükseltmekti. Bu politika Menþevik aþamalý devrim teorisiyle ve sýnýf iþbirlikçiliðiyle deðiþtirilene kadar Doðu halklarýnýn baðrýndan çýkan devrimci hareketlerin temel yönelimi oldu. Doðu devrimcileri bir yandan emperyalizme karþý mücadeleyi yükseltirken, diðer yandan da kapitalizmin yerli sahiplerine de savaþ açmýþlardý. Mustafa Suphi'nin I. Kongre'deki konuþmasý bunu kanýtlamaktadýr: "Yoldaþlar, çok açýktýr ki Fransýz-Ýngiliz kapitalizminin baþý Avrupa'da olsa da, gövdesi Asya'nýn verimli topraklarýndadýr. Biz Türk sosyalistleri için önemli ve birinci görev Doðu'daki kapitalizmin kökünü kazýmaktýr... Eminiz ki Türk proletaryasý dünya sosyal devrimine dayanak olmak ve onu ilerletmek için bütün gücünü kullanacaktýr." Komintern Üçüncü Kongresi'nin temel gündemi ise faþizmin yükseliþine karþý alýnacak tavýr oldu. Bu kongrede alýnan "Birleþik Ýþçi Cephesi"nin uygulanmasý kararý faþizmin yükseliþine karþý iþçi sýnýfýnýn devrimci unsurlarýný ve sosyal demokrasinin etkisi altýnda olan iþçileri faþizme karþý mücadelede devrimci saflarda biraraya getirme ve reformist iþçileri devrimci saflara kazanma amacý taþýyordu. Komintern'den Komünform'a Enternasyonalin Kaderi Komintern'in ilk dört kongresi rotasýný tek bir hedefe kilitlemiþti: Proletaryanýn tüm ülkelerde iktidarý eline almasý. Ancak, bu Ekim Devrimi'nin yarattýðý itici güce raðmen birçok engel sonucu baþarýlamadý. Komintern de yaþanýlan yenilgilerin çökerttiði Rusya'daki iþçi iktidarýnýn yozlaþmasýna paralel olarak, bürokratik bir dejenerasyona uðradý. Ýlk dört kongrede sloganlarýný hep proletaryanýn zaferi için belirleyen Komintern'in iþlevi Stalinizm'in zaferiyle birlikte, iþçi sýnýfýnýn elinden iktidarý gasp eden bürokrasinin çýkarlarýna uygun hale getirildi. Artýk dünya devrimi yerine yükseltilen "tek ülkede sosyalizm" sloganý Komintern politikalarýnýn iþçi ayaklanmalarýný engelleme doðrultusunda saptanmasýna yol açtý. 1923 Alman Devrimi'nde oynanan ayak oyunlarý, 1927 Çin Devrimi'nde iþçi sýnýfýnýn en ileri kesimlerinin kan deryasýna gömülmesiyle sonuçlanan ihanetler, Almanya'da faþizmin yükseliþine göz yumulmasý, Fransa'da ve Ýspanya'da trajik sonlar yaratan Halk Cephesi politikalarý... Tüm bunlar Komintern'in iþçi sýnýfýnýn devrimci enternasyonali olmaktan çýkýp, bir ihanet mekanizmasýna dönüþtüðünün somut örnekleri olmuþlardýr. Ayrýca, Dördüncü Kongre'den itibaren Komintern SSCB'nin politikalarýnda bir ayak baðý olarak görülmüþ ve devrimin kaderini tayin edebilecek derecede önemli olaylarýn yaþandýðý dönemlerde dahi kongre toplanmamýþtýr. Komintern Lenin döneminde oturtulan demokratik merkeziyetçilikten uzaklaþtý, iþçi sýnýfýnýn kaderinin ne olacaðý SBKP polütbürosunun iki dudaðý arasýndaki sözcüklere baðýmlý hale getirildi. Komintern'in yozlaþmasýnda Stalinist bürokrasinin yükseliþinin etkisi olduðu kadar, diðer komünist partilerde boy gösteren deneyimsizliklerin ve devrimin baþarýlmasýnýn Bolþevik liderliðe yarattýðý saygýnlýk altýnda ezilen komünist parti liderliklerinin de önemli etkisi oldu. Rusya dýþýnda yükselen devrimci hareketlenmeler komünist partilerin yaratýlmasýnda geç kalýnmasý, varolan örgütlerin Bolþevizm'e olan yabancýlýðý ve deneyimsizlikleri nedeniyle yenilgiye uðradý. Komintern, dünya devriminin bir kaldýracý olma iþlevini yitirmesinin ardýndan SSCB'nin bürokratik çýkarlarýna biat eden komünist parti liderliklerinin bir toplamýndan ibaret kaldý. Komintern Kominform'a dönüþene kadar geçen süreç içerisinde ihanetlerin, uzlaþmalarýn kaynaðý olan sloganlar, özellikle Temmuz 1928'de toplanan VI. Kongre'de resmileþtirilmiþti. Bundan sonraki geliþen her devrimci sürece "tek ülkede sosyalizm" penceresinden bakýldý ve iþçi sýnýfýnýn nihai kurtuluþu olan sosyalist dünya devrimi tehlikeli bir oyun olarak hasýraltý edildi. Stalinist bürokrasi 10 Haziran 1943'te Komintern'in iþlevini yitirdiðini, bir dünya partisine ihtiyaç olmadýðýný ilan ederek, enternasyonali laðvettiler. Stalin'in kapatma amacý olarak "Hitlercilerin, Moskova'nýn diðer ülkelerin hayatlarýna onlarý Bolþevikleþtirmek için sözde müdahale ettikleri yalanýný" bahane göstermesi gelinen noktayý ortaya koyar. Rusya'da baþlayan devrimin dünya çapýnda yayýlmasý amacýyla kurulan Komintern, Stalin tarafýndan "Moskova'nýn diðer ülkeleri Bolþevikleþtirmek için müdahale ettiði" yalanýný bertaraf etmek için kapatýlmaktadýr! Kaldý ki Moskova o güne kadar devrimci kalkýþmalara destek olmak þöyle dursun, onu baltalamak için elinden geleni yapmýþtýr. Trajik kaderine raðmen Komintern'in devrimci döneminde izlediði politikalar, belirlediði taktikler iþçi sýnýfýnýn mücadele hafýzasýna enternayonalizmin, dünya devriminin kaçýnýlmaz önemini derinden kazýmýþtýr. Devrimci Marksizmin yozlaþmasý için çok çaba sarf edildiyse de, Bolþevik gelenek hafýzalardan silinmeye çalýþýldýysa da bugün var olmasýnýn tek nedeni gerçek tarihin yaratýcýlarý eliyle tekrar tekrar su yüzüne çýkarýlmasýdýr. Komintern'in devrimci döneminde izlenen çizginin bizlere öðrettikleri bugünde çarpýtmalara karþý en net yanýtýmýz olacaktýr. Fikret Seyhan
12
Ýþçinin Yolu
Enternasyonal Postaci Ýþçinin Yolu: Merhaba yoldaþ, öncelikle okurlarýmýz için kendini tanýtýr mýsýn? Kamred Hulaki: Merhaba, Ben Kamred Hulaki. Nepal'de yaþayan bir enternasyonalist Troçkistim. Marksizm ile 80'lerde SSCB'de öðrenciyken tanýþtým. Þimdi sosyal hizmet uzmaný olarak çalýþýyorum ve baðýmsýz olarak Nepal'deki politik durum üzerine yorumlar yazýyorum. Nepal'in baþkenti Katmandu'da yaþýyorum. 1998'de Bakü'ye geçerken Türkiye'de bulunmuþtum. Ýstanbul'da bir gün geçirdim ve Boðaz'da bulundum. Türkiye güzel bir ülke. Ýþçinin Yolu: Dünyanýn herhangi bir bölgesinde geliþecek güçlü bir sýnýf hareketi ve devrimci kalkýþmalar biz devrimci Marksistler için her durumda büyük bir ilham kaynaðý durumundadýr. Latin Amerika, Ýran ve Nepal, her biri çok farklý dinamiklere sahip olan bu devrimci süreçler bizleri oldukça heyecanlandýrmýþtýr; bizler de bu deneyimlerin derslerini çýkarmaya çalýþýyoruz. Nepal'de yaþanan devrimci süreç, koþullarýn olgunlaþmasý bakýmýndan belki de en ileri deneyimi ifade etmiþtir. Bizlere Nepal devrimin sýnýfsal dinamiklerini ve baþlýca aktörlerini anlatýr mýsýnýz? Kamred Hulaki: Kuzeyinde Çin'in Baburam güneyinde de Hindistan'ýn arasýnda sýkýþan Nepal oldukça geri kalmýþ bir durumda ve dünyanýn en fakir ülkelerinden biri. Kiþi baþýna düþen yýllýk gelir aþaðý yukarý 250 dolar. Nüfusun büyük çoðunluðu geçim tarýmýyla uðraþýyor. Topraðýn büyük kýsmý toprak aðalarýnýn mülkiyetinde, yüz binlerce insan ise topraksýz kalýyor. Nepal, dýþtan, Batý'nýn desteðini de arkasýna alan Hindistan'ýn feodal-kapitalist egemenlerinin de yoðun sömürüsüne tabi tutuluyor. Bu iç ve dýþ koþullarýn her ikisi de Nepal halkýný kendi kaderini tayin ve sosyalizm için devrimci mücadele yürütmeye zorluyor. Nepal'de monarþi 10 yýl süren (1996-2006) Maocu ayaklanmadan ve ikinci halk ayaklanmasýndan (Nisan 2006) sonra devrildi. Fakat hala toprak aðalarý ve kapitalistler Hindistan ve ABD emperyalistlerinin desteðiyle devlet mekanizmasýný kontrol altýnda tutuyorlar. 2008'deki Kurucu Meclis seçimlerinden sonra Maocular bir koalisyon hükümeti kurdular, ancak hükümetleri burjuva-feodal partiler tarafýndan devrildi. Þimdi ise karþý-devrimci güçler sömürü çarklarýný döndürmeye devam ettirmek için her türlü entrikaya ve ayak oyununa baþvuruyorlar. Maocular bir dereceye kadar emekçi kitlelerin davasýný sürdürmeye çalýþtýlar, ancak net bir stratejilerinin olmamasý ve ufuklarýnýn dar olmasý nedeniyle mücadeleleri çýkmaz bir sokaða girmiþ durumda. Kendilerinin verdiði mücadele de yozlaþma tehlikesi ile karþý karþýya. Ýþçinin Yolu: Nepal'deki geliþmeler Türkiye'ye ilk olarak burjuva medyada Nepal'de süregiden iç savaþtaki kýsa çatýþma haberleri þeklinde yan
Nepalli B ir D evrimci Marksist i le R öportaj
sýdý. Sosyalist basýný takip edenler Türkiyeli Maoistlerin Nepal'de gerçekleþen Maoist "devrimi" kutlayan haberleri ile karþýlaþtýlar. Aradan geçen onca zaman ve olaya raðmen bu yayýnlar vurgularý utangaçlaþsa da hala zaferden dem vurabiliyorlar. Maocu "devrimde" bir þeylerin yanlýþ olduðunu körleþtiren dogmatizmin bataðýna saplanmayan herkes fark etti. Bu konuyu biraz açýklar mýsýnýz? Yanlýþ olan neydi? Kamred Hulaki: Nepal Çin'e yakýnlýðý nedeniyle Maocu ideolojinin(dolayýsýyla Stalinizmin de) oldukça etkisinde kaldý. Maocular 1996'da halk savaþýný baþlattýklarýnda önlerine feodal monarþiyi devirme ve devlet iktidarýný ele geçirme hedeflerini koymuþlardý. Ancak güçler dengesini yanlýþ hesapladýlar. Emperyalizm karþý devrimci rejimin imdadýna yetiþti ve feodal monarþiye ödenekler ayýrdý, silah yardýmýnda bulundu. Bunlarýn sonucu olarak 15 bin kiþi katledildi. Rejimin krizinin derinleþmesi genel bir ayaklanma ile birleþince monarþi devrildi. Maoistler burjuva partilerle ittifak halinde
Bhattarai geçiþin oldukça yumuþak ve sýnýrlý kapsamlý olmasý yönünde irade kullandý. Feodal kalýntýlar temizlenmiþ durumda deðil ve emekçilerin aðýr koþullarda sömürülmesi devam ediyor. Maoistler yapýlan seçimlerde iktidara gelmiþ olsalar da kýsa zamanda ýskartaya çýktýlar. Þimdilerde muhalefet partisi durumundalar. Maoist program þuan net bir çýkmazda. Lider Prachanda yeniden baþbakan olmaya odaklanmýþ durumda. Parti içerisinde ciddi görüþ ayrýlýklarý mevcut. Parti içerisindeki farklýlaþmalardan birine partinin teorisyeni Bhattarai önderlik ediyor. Bhattarai, geçtiðimiz aylarda Lev Troçki'yi överek Troçki'nin sürekli devrim teorisinin önemini vurgulamýþtý. Maocu mücadelenin temel sorunu, iþçi sýnýfý ve yoksul köylülüðü aktif olarak devrime katýlmalarý ve ona önderlik etmelerini saðlayacak þekilde örgütlemeye asla önem vermemiþ olmasýdýr. Maocu politikanýn bir baþka sorunu da dünya proletaryasýyla sýký baðlar kurmaya asla önemli bir vurgu yapmamýþ olmasýdýr. Hatalý þekilde MaocuStalinist "tek ülkede sosyalizm" teorisine inanýyorlar. Dünyanýn her yerindeki Maocular kitlelere
"emir vermek" istiyorlar, ancak kitleler tarafýndan yönlendirilmek ve onlara karþý sorumluluk sahibi olmak istemiyorlar. Þimdi, Nepal'deki Maocularýn emperyalizmin kýskacýndaki mücadeleleri çýkmaz sokaða girdikçe, Maoist partideki bazý dürüst unsurlar, 21. yüzyýldaki devrime yalnýzca yoldaþ Lev Troçki'nin geliþtirdiði ve zenginleþtirdiði "Sürekli Devrim" teorisinin rehberlik edebileceðini fark ediyorlar. Ýþçinin Yolu: Son süreci anlatýr mýsýnýz? Nepal'de son durum nedir? Emekçi halkýn ve Maoistlerin moral motivasyonu nedir? Bütün bu olanlardan sonra radikal muhalefetin Prachanda ve Maoistlere yaklaþýmý nasýldýr? Maoistlerin üst düzey yetkililerinin Troçki yoldaþý övdükleri yolunda haberler geliyor, bunu nasýl anlamlandýrmak gerekli? Maoistlerin sürekli devrim çizgisine kayýþlarýný ihtimal dahilinde görüyor musunuz? Ve genel olarak Nepal'de önümüzdeki süreçte ne bekliyorsunuz? Kamred Hulaki: Maoistler ve parlamenter güçler arasýnda 2008'de varýlan kapsamlý barýþ anlaþmasýnýn ardýndan Maoist ordu Birleþmiþ Milletler tarafýndan denetlenen kýþlalara yerleþtirildi. Yeni anayasanýn hazýrlanmasý için gereken mühlet sona ererken(3 ay kaldý), ordunun birleþtirilmesi ve yeni anayasayla ilgili sorunlar adeta yumurtatavuk meselesi haline geldi. Maocular öncelikle yeni anayasanýn ilan edilmesini ya da bu ilanýn ordularýn birleþtirilmesiyle eþ zamanlý olarak gerçekleþtirilmesini istiyorlar. Ancak emperyalistler ve onlarýn yardakçýlarý ordunun birleþtirilmesi sorununu anayasa sorunundan önce çözmek istiyorlar. Maocu parti, ordunun birleþtirilmesinin anayasanýn ilanýndan önce gerçekleþtirilmesi halinde bu birleþme ve rehabilitasyon süreciyle ciddi þekilde zayýflatýlma tehlikesiyle karþý karþýya kalabilir. Temel soru ise þu: gelecekteki Nepal ordusuna kim hükmedecek? Emperyalistler Maocu ordunun eski devlet ordusunu domine etmesine izin vermeyeceklerdir. Bu da Nepal'deki devrimin yenilmesi demek oluyor. Böylece önümüzdeki 3-6 ay devrimin kaderi için hayati öneme sahip olacak. Emperyalistler ve ülke içerisindeki iþbirlikçileri Maoculara saldýracaklarý uygun aný kolluyorlar. Uluslararasý proletarya Nepal'deki olaylara þu iki sebepten dolayý karýþmalýdýr: 1) devrimci süreci korumak ve Nepal'deki Maocularý sürekli devrim prensipleri içerisinde eðitmek için; 2) Nepal'deki devrimci mücadeleye yapýlan emperyalist müdahaleye karþý sesimizi yükseltmek için. Bu baðlamda Nepal'deki devrimci süreci kurtarmak için Türkiye proletaryasýnýn desteði oldukça deðerli olacak.
Enternasyonal Postacý
Ýþçinin Yolu
13
Yunanistan Ýþçi Sýnýfý Haykýrýyor: "Onlarýn Krizini Ödemeyeceðiz!" Bugünlerde Yunanistan'da bir savaþ hüküm sürüyor: sýnýf savaþý. Hem de ne savaþ. 4 ay önce yapýlan seçimlerde Karamanlis hükümetinin sermaye yanlýsý politikalarýndan býkan emekçi kitleler daha solda gördükleri sosyal demokrat parti PASOK'a verdiler oylarýný. Ancak yaðmurdan kaçarken doluya tutulmuþ olduklarýný görmeleri çok geç olmadý. Avrupa Birliði standartlarýna göre %3 olmasý gereken bütçe açýðýnýn %13'lere dayanmasýyla AB'nin Yunanistan üzerindeki baskýsý arttý. AB ülkeleri Yunanistan'ýn borçlarýný ödeyememesinden korkuyorlar ve PASOK hükümetini faturayý iþçilere kesmeleri için cesaretlendiriyorlar. Baþbakan Papandreu ise krizi bu doðrultuda yönetmek için var gücüyle çalýþýyor, seçim vaatlerinin tam aksini yerine getiriyor. Papandreu'nun AB diktasýyla oluþturduðu programýnda þunlar var: eðitim, saðlýk gibi temel kamu sektörlerinde %10'a varan kesintiler, ücretlerin dondurulmasý, emeklilik yaþýnýn 2 yýl artýrýlmasý, yeni vergiler, daha fazla zam vs vs... Üstelik bunlar planýn þimdiki parçalarý. 2011 ve 2012'de daha aðýr kesintiler de devreye sokulabilir. AB Yunanistan'ý bu "kemer sýkma" programýna uyulmamasý halinde daha sýký yaptýrýmlar uygulamakla tehdit etti. PASOK ise AB'nin yaptýrýmlarýyla iþçilerin baskýsý arasýnda sýkýþmýþ durumda. Papandreu topu taca atmak için "bu bizim krizimiz deðil, AB'nin krizi" gibi söylemlerde bulundu; ancak AB ülkelerinin baskýsý karþýsýnda þimdi iþçi sýnýfýna yükleniyor. PASOK hükümetinin bu hunharca saldýrýlarýna iþçi sýnýfýnýn tepkisi ise oldukça sert oldu. Ülkede arka arkaya genel grevler patlak verdi. 24 Þubat'taki genel grevde 2 milyonu aþkýn iþçi iþ býraktý, demiryollarý iþlemedi, vapurlar kalkmadý, otobüsler sefer yapmadý, ulaþým durdu. Gece yarýsýndan itibaren Yunan hava sahasý kapandý, uçak seferlerinin tümü iptal edildi. Doktorlarýn grevi hastaneleri, öðretmenlerinki de okullarý tatil etti. Basýn emekçilerinin de greve gitmesiyle gazeteler çýkmadý, televizyon ve radyo programlarý aksadý. Ýþçiler borsayý iþgal ettiler ve miting alanlarýna akarak seslerini duyurdular. Yunanistan iþçi sýnýfý görkemli bir mücadele geçmiþine sahip. Yüzbinlerce iþçinin, devrimcinin katledildiði bir iç savaþ deneyimi, Politeknik ayaklanmasý ve Albaylar Cuntasýnýn devrilmesi bu þanlý tarihin köþetaþlarý. Dolayýsýyla Yunan iþçilerin sermayenin saldýrýsýna sessizce boyun eðmeyeceðini söyleyebiliriz. Papandreu iþçilerle giriþtiði bu savaþta oldukça zorlanacaða benzer. Yunanistan gelecekte yaþanacaklar için aslýnda yalnýzca bir örnek. Eðer Yunanistan'ýn çöküþünü durdu-
ramazlarsa Ýspanya'nýn, Ýtalya'nýn, Portekiz'in ve Ýrlanda'nýn da çöküþünü izleyecekler. Dolayýsýyla bu Fransa ve Almanya'nýn kendi ekonomilerinin de bir çöküþü olacak. Almanya bu yüzden kendisini Yunanistan sorununu çözmek zorunda hissediyor. Yunanistan'ýn iflasý diðer ülkeleri de kapsayacak bir domino etkisi yaratacak ve ortak para birimi olarak Euro'nun kullanýldýðý bölgede bu kýtasal bir rejim krizinin ortaya çýkmasý anlamýna gelecek. Ýrlanda'nýn ve Ýspanya'nýn bütçe açýklarý %10'larý çoktan geçti. Portekiz de sýrada. Küresel kriz kapitalizmin kendini toparlama emarelerinden sonra daha da sert bir þekilde kendisini göstermeye baþlýyor. ABD iþsizlikten kývranýyor; AB üyeleri kamusal borç yükleriyle batýyor, ekonomik durgunluk küresel mali piyasalarda kendisini gösteriyor. Devletin batýk bankalarý finanse etmesiyle gelen kýsa dönemli bir "sahte" toparlanma evresinin ardýndan borçlanmanýn getirdiði bu bütçe açýklarýný kapitalist devletler emekçilerin sahip olduðu haklarý gasp ederek ve ücretleri azaltarak aþmaya çalýþýyorlar. Batýk bankalar bu yüzden finanse edildi; Yunan kapitalizminin temsilcileri bu yüzden saldýrýya geçtiler. Ne ölçüde baþarýlý olacaklarýný zaman gösterecek; ancak krizi kendi lehine kullanma imkâný iþçilerin önünde duruyor. Nasýl mý? Elbette mücadele ederek. Peki AB üyesi ülkeler bu durumu önlemek için ne yapacaklar? Almanya'nýn baþýný çektiði AB üyelerinin temel planý Yunanistan'ýn ilk ayakta kendi yaðýyla kavrulmasýný saðlamak. Yani kapitalistlerin hükümetinin iþçi sýnýfýna karþý saldýrýsýnda baþarýlý olmasýný bekliyorlar. Bu yüzden de gerekli bütçe düzenlemeleri yapýlmadýðý takdirde Yunanistan'ý üyelikten atmakla tehdit ediyorlar. Bu yetmediði takdirde Yunanistan ekonomisine müdahale etmeleri ise zorunlu gibi gözüküyor. Daha önce de belirttiðimiz gibi bu daha ilk örnek ve Yunanistan'ýn batýþý domino etkisi yaratmaya açýk, böylece Euro bölgesi bir çözülme içerisine girecek. Bu ise AB üyelerinin isteyeceði en son þey. Dolayýsýyla Yunanistan'a verilecek yardýmlarla durum kotarýlmaya çalýþýlabilir. Bu da Yunanistan'ýn dýþa baðýmlýlýðýný arttýrmaktan baþka bir iþe yaramayacak. Zira sýrada ekonomisi tepetaklak giden birçok ülke daha var. Bugün Yunanistan bir seferberlikle kurtarýlabilir, ancak Ýrlanda'yý, Portekiz'i, Ýspanya'yý kim kurtaracak? Almanya, Fransa diðer ülkelerin borç yükünü sýrtlamayý kabul edebilir mi?
Lufthansa Grevi Sarstý! Almanya'nýn ve Avrupa'nýn en büyük havayolu þirketi Lufthansa'da, geçen yýlýn Mayýs ayýndan beri süren anlaþmazlýklar yüzünden grev kararý alýndý. Pilotlarýn sendikasý Vereinigung Cockpit, 22 Þubat pazartesi geceyarýsýndan itibaren dört günlük greve baþladý. Pilotlarýn istekleri arasýnda maaþlarýna yüzde 6.4 zam, iþ güvencesi, çalýþma þartlarýnýn iyileþtirilmesi ve alt firmalara kaydýrýlan faaliyetlerin durdurulmasý var. Pilotlar ayrýca þirketin giderek daha
çok sayýda ucuza çalýþan yabancý pilot kullandýðýný belirtiyorlar. 2008 yýlýnda 70 milyon yolcu taþýyýp 599 milyon euro kar eden Lufthansa þirketinin, pilotlarýn bu isteklerini reddetmesi üzerine grev kararý alan sendika pazartesi günü uçuþlarý durdurdu. Greve Lufthansa Kargo ve daha küçük bütçeli bir havayolu þirketi olan Germanwings de katýldý. Pazartesi günü binden fazla uçuþun iptal edilmesi ve Avrupa'da hava trafiðinin aksamasý üzerine, grevin
Böyle bir durum AB'ye üye olan ulusal ekonomilerin Almanya, Ýngiltere gibi ülkeler karþýsýnda denetime tabi olmasý anlamýna gelir. Ýþçilerin buna gösterecekleri tepki ise açýktýr. Bunu göze alabilirler mi? Dahasý Yunanistan'ýn krizi AB'nin kalburüstü ülkelerinde milliyetçiliði de tetiklemiþ durumda. Alman medyasý Yunanlýlarýn ayaklarýný yorganlarýna göre uzatmalarý çaðrýsýný her gün bas bas baðýrarak yapýyor. Yükseltilen milliyetçilikle Almanlarýn, Yunanistan emekçilerinin konforlu yaþamasýný saðlamak için uðraþmayacaklarý telkin ediliyor. Hâlbuki Yunanistan emekçilerinin durumu AB standartlarýnýn da altýnda. Yunanistan'ýn içine düþtüðü derin bunalýmýn tüm dünyaya gösterdiði bazý temel sonuçlar var. Birincisi o çok övülen AB'nin ne kadar kýrýlgan bir yapýya sahip olduðu gözüktü. Yunanistan krizi AB'nin geliþmiþ kapitalist ekonomileriyle periferideki ülkelerin çeliþkisini çok net bir þekilde ortaya çýkardý. Böylece AB ülkeleri arasýndaki tahakküm iliþkileri Almanya-Yunanistan örneðinde olduðu gibi bir kez daha görüldü. Bunun yanýnda AB'nin kendini dayandýrdýðý siyasal birlik, ekonomik entegrasyon gibi ideolojik çerçeveleri yýkýma uðradý. Bu baðlamda, AB projesinin kendini var ettiði iddialar bugün bir kez daha sorgulanmalýdýr. Ýkincisi sosyal demokrasinin hangi sýnýfa hizmet ettiði tekrar tekrar görülmüþtür. Sosyal demokrasinin iflasý ise iþçi sýnýfý tarafýndan sosyalist devrimlerle tamamlandýðýnda mantýksal sonuçlarýna ulaþtýrýlabilir. Aksi tüm durumlarda sermaye diktatörlüðünün toparlandýðý tarihte görülmüþtür. Tüm bu noktalar göz önüne alýndýðýnda Yunanistan iþçi sýnýfýnýn vereceði mücadelenin hayati bir öneme sahip olduðu görülecektir. Bu kriz "ulusal" deðil "evrensel"dir ve ulusal çerçevede bu tünelden bir çýkýþ olamaz. Ýþçi sýnýfý bunun bilincinde olmalý ve uluslararasý dayanýþmayý yükseltmelidir. Sermayenin saldýrýsý bugün Yunanistan'da baþarýlý olursa yarýn Ýspanya öbür gün Ýtalya'da iþçiler ayný saldýrýya maruz kalacaklar ve AB'nin Yunanistan üzerindeki diktasýnýn baþarýsý bu ülkelere model olacak. Ýkinci olarak Yunanistan iþçilerinin büyük oranda PASOK sultasý altýndaki sendikalarda ve KKE, SYRIZA gibi reformist hareketlerin etkisi altýnda olduðu bilinmektedir. Hükümete karþý caydýrýcý adýmlar atýlmasý için Yunan iþçilerin sendikal bürokrasiyi aþmasý elzemdir. Sermayedarlar ise bu olasýlýk karþýsýnda tir tir titriyor. Çünkü iþçiler sendikal bürokrasiyi aþan hamlelere gittikçe daha fazla baþvuruyorlar. Bu durum, gelecek mücadeleler açýsýndan son derece önemli bir umut ýþýðýdýr. Sonuç olarak AB'nin önümüzdeki süreçte yeniden þekillenebileceði bir süreç bizi bekliyor. Yunanistan'a yapýlacak yardým AB içerisinde merkezileþtirmeyi arttýracak ve diðer ülkelerin bu projeye dâhil olmasý da süreç içerisinde belli olacak. Yunanistan iþçilerinin mücadelesi ise bu noktada küresel kapitalizmin geleceði açýsýndan tayin edici bir önem taþýyor.
sürmesi halinde 100 milyon euro zarar edeceði belirtilen Lufthansa, Frankfurt Ýþ Mahkemesine baþvurdu. Mahkeme þirket ve sendikanýn uzlaþmasýyla grevi durdurdu ve Salý gününden itibaren uçuþlar baþladý. Þirket yöneticileri iþçilere iki yýl daha iþ güvencesi vermeye hazýr olduklarýný belirtirken, görüþmelere yeniden önkoþulsuz baþlama talebinde bulundu. Sendika yöneticileri ise þirketle görüþmeye hazýr olduklarýný açýkladýlar. Merkezi Köln'de bulunan
Lufthansa, ayný zamanda Austrian Airlines, Lufthansa Italia, ABD'den JetBlue, Ýsviçre'den International Airlines ve Ýngiltere'den BMI'nýn sahibi veya hissedarý.
14
Ýþçinin Yolu
Kultur Sanat
Sinema ve Charlie Chaplin
Sanat ve insan birbirlerini karþýlýklý olarak ilerletir ve geliþtirir. Büyük toplumsal olaylar büyük akýmlar ve eserlere yol verirken bu eserler kuþaklararasý baðlarý hem deneyim hem de duygusal anlamlarda çelikleþtirir. Böylelikle eklenerek büyüyen birikimlerden oluþan modern sanat anlayýþý, teknolojinin de geliþmesiyle çeþitlenmiþ ve daha etkili alanlarda tarih boyunca bizleri birbirimize baðlayan bir unsur olmuþtur. Bu geliþmenin en çarpýcý örneði ise sinemadýr. Sinema belki de ortaya çýktýðýndan bu yana en çok deðiþmiþ, ilerlemiþ bir sanat alaný olmakla beraber en çok piyasalaþan ve en çok yozlaþan alan olmaktan da kurtulamamýþtýr. Tiyatro eserlerinin sahnede sýnýrlý imkânlarla verebileceði gerçeklik sinema sayesinde saðlanmýþ, kalýn ciltlerde gizli uzun hikâyeleri büyük bir çarpýcýlýkla verebilme özelliðiyle kitleler tarafýndan büyük kabul görmüþ ve sevilmiþ bir sanat dalý olmuþtur. Elbette piyasa eserlerinin yanýnda toplumcu sanat anlayýþýyla yapýlmýþ olan sinema eserleri tarihin en önemli notlarýný beyaz perdeye aktarmýþ, insanlýðýn hafýzasýna kalýcý izler býrakmakla kalmamýþ, gelecek kuþaklara bilinç aþýlama konusunda çok önemli bir araç olmuþtur. Deðiþtirip dönüþtürmeyi amaçlayan muhalif olma, öðretme, hayata dair bir söz söyleme kaygýsý sinema alanýnda hiç þüphesiz Charlie Chaplin ile ciddi bir noktaya ulaþmýþtýr. Charlie Chaplin, 1915 ve sonrasý yýllarda sessiz sinemanýn önderliðini yapmýþ olan ve filmlerinde baský, acý, sömürü, savaþlar, kapitalizm, makineleþme gibi insanlýðýn en yakýcý sorunlarýný anlatmayý kendisine görev edinmiþ bir oyuncu, yönetmen ve bestekârdýr. Yarattýðý Þarlo karakteriyle en saf insaný kara mizah öðeleriyle birleþtirerek filmlerinde insanlýk tarihinin en dramatik, en acýmasýz anlarýna bile gülerek bakmayý hepimiz öðretmiþtir Chaplin. 1889-1977 yýllarý arasýnda fakir bir çocuklukla baþladýðý hayatýna küçük yaþta oyunculukla baþlayan Charlie Chaplin, sessiz sinema döneminde en acý çýðlýklarý kahkahalara çevirebilecek güçte anlatým tarzýyla, popülist söylemlerden ve piyasa kaygýsýndan uzak duruþuyla hala saygýyla anýlan bir sanatçý olmuþtur. Yumurcak(1921), Altýna Hücum(1925), Sirk (1928), Þehir Iþýklarý(1931), Modern Zamanlar(1936), Büyük Diktatör (1940), Sahne Iþýklarý (1952) vb. her biri çok aðýr eleþtirilerle dolu birçok önemli eserin yaratýcýsý olan Chaplin'in hiç þüphesiz en önemli filmleri Modern Zamanlar ve Büyük Diktatör olmuþtur. Chaplin, Modern Zamanlar'da Büyük Buhran döneminde iyice aðýrlaþan yaþam koþullarýyla birlikte kapitalizmin iþçi sýnýfýna yaþattýðý yabancýlaþma, makineleþmenin acýmasýzlýðý gibi hayati konularý her zamanki tekniði olan simgelere derin anlamlar yükleyerek anlatýrken; Büyük Diktatör filminde Hitler
faþizmini Hitler hayattayken alaya alma cesaretiyle çok sert eleþtiri yaðmuruna tutmuþ; insanlýða tek kurtuluþ yolunun yine kendisinden geçtiði umudunu aþýlayarak yol göstermiþtir. Kendinden sonrakilere de örnek olmasý yönüyle de Charlie Chaplin aslýnda bir akýmýn da baþlangýcýný yapmýþ oldu; Kemal Sunal'ýn saf, mizah yüklü, insani yönüyle þehrin yabancýlýðýnda var olmaya çalýþýrken bizleri çokça güldüren "Þaban" tiplemesi bu akýmýn Türkiye'deki temsilcisi niteliðindedir. Ýyi niyetiyle devamlý komik duruma düþen saf bir insanýn hikâyesi olan her iki karakter de aslýnda insanýn kendisinden ne kadar uzaklaþtýðýný, insaný insan yapan deðerlerin sistem tarafýndan ne derece yozlaþtýrýlmýþ olduðunu göstermektedir. Yaþadýðý dönem boyunca komünist olduðu gerekçesiyle FBI'ýn kara listesine alýnmýþ, yasaklý olduðu için filmleri ABD'de 20 yýl sonra gösterilmiþ olan Charlie Chaplin tiyatro oyunculuðunu ustaca sinemaya aktarmýþ, en güzel tiplemeleri kendisine özgü estetik anlayýþýyla vermiþ bir usta olmuþtur. Ustaca kullandýðý kostümü, elinde sallayarak kendine özgü figürleriyle adeta dans edercesine oynadýðý roller halen sinema tarihindeki en baþarýlý oyunculuk örnekleri olarak bilinmektedir. Bedenini ve mimiklerini ustaca kullanýþýyla bile ufacýk bir ayrýntýyý bir kahkahaya dönüþtürmeyi baþaran oyuncu temel baþarýsýný hayatýn ta kendisini yani bizi bizlere göstermiþ olmasýndan almaktadýr. Büyük Diktatör filminin e çarpýcý sahnesi Hitler olduðu zannedilen Þarlo'nun binlerce insana hitap ettiði konuþmadýr ki Charlie Chaplin'in anlayýþýný çok net ifade etmektedir: "...Uçaklar ve radyo bizleri birbirimize yaklaþtýrdý. Bunlar, doðalarý gereði, insanýn içindeki iyiliði ortaya çýkarmaya, evrensel kardeþliði oluþturmaya ve hepimizin birleþmesini saðlamaya çalýþmaktadýr. Þu anda bile sesim dünyadaki milyonlarca insana, milyonlarca acý çeken kadýn, erkek ve çocuða, suçsuz insanlarý hapse atan, iþkence eden bir sistemin kurbanlarýna ulaþýyor. Beni iþitenlere þunu söylemek istiyorum: kendinizi ümitsizliðe kaptýrmayýn. Üstümüze çöken bela, vahþi bir hýrsýn, insanlýðýn geliþmesinden korkanlarýn duyduðu acýnýn bir sonucudur. Ýnsanlardaki bu nefret duygusu geçecektir, diktatörler ölecek ve halktan zorla aldýklarý iktidar yine halkýn eline geçecektir. Ýnsanlar ölmeyi bildikleri sürece özgürlük asla yok olmayacaktýr..." Týpký Þarlo'nun iþçi sýnýfýndan öðrendiði, týpký bizim de Þarlo'dan öðrendiðimiz gibi; iþçi sýnýfý tüm zorluklarýna ve acýmasýzlýðýna raðmen makinelerin, paranýn, kar hýrsýnýn hesaba katmadýðý bir þeye sahiptir; cesaret ve güç. Ýnsanoðlu mücadelesini yükselttikçe gerçek anlamda sanat eserleri hayatýn kendi içinden doðmaya devam edecektir. Ve biz sanatýmýzý sýnýfýn içinden, mücadeleden gelen kökleriyle cesaret ve gücümüzle yeþertmeye devam edeceðiz týpký insanoðlunun geçmiþte yaptýðý gibi...
Ýþçi Kitaplýðý Howard Fast:
Hürriyet Yolu Faþizme karþý mücadelede hayatlarýný vermiþ olan kara ve beyaz sarý ve Kýzýlderili bacý, kardeþ ve arkadaþlarýnýn anýsýna 1914-2003 tarihleri arasýnda yaþayan ABD'li yazar Howard Fast, genellikle tarihsel olaylarý kendisine konu almakta ve canlý bir üslupla bunlarý bize yaþatmaktadýr. 'Fýrtýnadan Sonra', 'Yurttaþ Tom Paine', 'Spartaküs', 'Amerikalý' kitaplarýyla ünlenen Fast'in önemli eserlerinden biri de "Hürriyet Yolu" romanýdýr. Çok sayýda dünya diline çevrilmiþ 'Hürriyet Yolu', Amerikan tarihinin çok önemli bir dönemine ýþýk tutmaktadýr. Romanda, Fast, Kuzeyli burjuvazinin Güneyli toprak sahiplerine karþý yürüttüðü Ýç Savaþ'ta canlarýný ortaya koyarak savaþan ve özgürlüklerini kazanan karaderili halkýn savaþtan sonra türlü oyunlarla modern köleliðe mahkûm ediliþini resmeder. Ýç Savaþ sonunda maðlubiyeti kabul eden Güneyli toprak sahipleri savaþ alanýnda kaybettiklerini geri almanýn, en azýndan gücü Kuzeyli burjuvazi ile paylaþmanýn yollarýný aramaya giriþtiler. Ýstediklerine ulaþmalarý da uzun sürmedi. Kuzey'deki sanayinin iþlemesi için Güney'in pamuðuna ihtiyaç duyan Kuzeyli sermayedarlar, çýkarlarý için toprak sahipleriyle uzlaþýp karaderilileri modern köleliðe mahkûm etmekten geri durmadýlar. Güneyli toprak sahipleri bu mücadelelerinde Ýç Savaþ'ýn kahramaný, beyazlarla eþitlik konusunda önemli yollar kat etmiþ karaderilileri ancak yaygýn bir terör dalgasýyla ezecek ve ABD topraklarýna on yýllarca sökülüp atýlamayacak ýrkçýlýk zehrini þýrýnga edeceklerdi: "Klan'ýn tek bir amacý var: Güneyde demokrasiyi yok etmek, baðýmsýz çiftçiyi öldürmek, böylece beyaz deriliyle kara deriliyi birbirinden ayýrmak. Karaderili, savaþtan önceki kölelikten pek farklý olmayan ýrgat durumuna düþecektir; boðazý tokluðuna çalýþacaktýr. Böyle olunca, yani adý köle olmasa bile, köle gibi çalýþmaya baþlayýnca da beyaz derili de onunla birlikte alaþaðý edilecektir. Birkaç göbekli, zengin olacaktýr. Ama sadece birkaç kiþi… Savaþtan önce olduðu gibi… Geri kalanlarýmýz, yoksulluk, açlýk ve nefret içinde yaþayacaðýz… Bu ulusun büyük hastalýðý olacak bir nefret içinde…" Bu hikâye sadece kara adamýn köleleþtirilmesinin deðil, bir avuç para babasýnýn dýþýndaki milyonlarca beyaz adamýn da ýrkçýlýk zehrinin yardýmýyla köleleþtirilmesinin hikâyesidir. Ýyi okumalar.
Ýþçinin Yolu
Yeter ki birlik olsa
Uykum kaçmýþtý bir gece Yatak batar oldu sýrtýma Baþladým düþünmeye Benim þu ömrüm neye Bunca didinmem kime Ben mi alýrým kârýný Tezgahtan çýkan iþin Ben mi bakarým tadýna O köpüklü kahvelerin Ben biner miyim cakayla Her sabah arabaya
15
Okurlarimizdan... Merhaba Yoldaþlar, Ben Ýstanbul'dan Ýþçinin Yolu okuru bir iþçiyim. Dört ayý aþkýn bir süredir Ýstanbul'da yaþamakta ve iþ aramaktayým. Türkiye'nin en geliþmiþ sanayisi bölgelerinden biri olan ve en çok iþ bulma olanaðýnýn olduðu bu þehirde, üç aylýk süre zarfýnda 150'nin üzerinde iþ baþvurusu yaptým. Tüm iþyerlerinden bana geri dönüleceði cevabýný aldýðým halde, hiç iþ bulamadým. Kendi mesleðim Ýnþaat Teknikerliði olmasýna raðmen krizle beraber inþaat sektörünün çökmesi ile daha tecrübeli olduðum bu iþkolunda iþ bulamýyorum. 3,5 aydýr süren iþ aramalarýnýn sonunda 20 gün önce LCWaikiki isimli bir tekstil firmasýnda iþe baþladým. Benimle beraber yaklaþýk 1500 iþçinin çalýþtýðý bir daðýtým merkezi olan bu iþyerinde taþeron firmanýn belirlediði maaþ ve koþullarda çalýþmak zorunda býrakýlýyoruz. Büyük bir çoðunluðunun taþeron firmanýn çalýþanlarýnýn oluþturduðu bu fabrikada sömürü koþullarý o kadar keskin ki, sen daha iþe baþlamadan ücretli kölelik sözleþmesi imzalamak zorunda býrakýlýyorsun. Krizle beraber iþsiz sayýsýnýn 4 milyon kiþi olduðu söyleniyor. Ama ben bundan daha fazla iþsiz olduðunu kendi gördüklerimden bile kestirebiliyorum. Ýþsizliðin iþçi sýnýfýný bu kadar sýkýþtýrdýðý böylesi bir dönemde, patronlar kendi kafalarýna göre maaþlarýmýzý ve çalýþma koþullarýmýzý belirleyebiliyorlar. Bana iþe girerken imzalattýklarý iþ sözleþmesinde, fabrikadaki tüm mesailere ve fazla çalýþmalara katýlacaðým diye bir madde bulunmaktaydý. Aslýnda Ýþ Kanununda, iþçi haftada en fazla þu kadar saat çalýþtýrýlabilir diye bir madde zaten bulunmakta ve iþçi bu mesaileri kabul etmeyebilir yazýyor. Ýkitelli Ýþçinin Yolu seminerlerinde bu kanunu tartýþýrken bunlarý öðrendiðim halde, iþsiz kalmamak için o sözleþmeyi imzalamak zorunda kaldým. Benimle birlikte çalýþan 1500 iþçi kardeþim gibi. Ayrýca çalýþmaya baþladýðým süre içinde farklý ülkelerdeki iþçilerin birbirine nasýl baðlý olduðunu da fark ettim. Bizim fabrikada onlarca farklý ülkede üretilen bitmiþ ürünleri depolayýp, yine ülke içindeki 240 maðazaya ve ülke dýþýndaki baþka firmalara kolileyerek daðýtýmýný yapýyoruz. Aslýnda bizimle ayný koþullarda çalýþan ulusu ve dili farklý yüzbinlerce iþçi kardeþimiz var. Biz hepimiz bu üretimde birbirimize baðlýyýz ve bir yerde üretim dursa, bu direniþ diðer yerlere de sýçrayabilir, sýçramalýdýr da. Buradan tüm iþçi kardeþlerime ve yoldaþlarýma mücadeleye devam etmeliyiz diyorum. Birleþen iþçiler asla yenilmezler! Ýstanbul’dan, Ýþçinin Yolu Okuru Bir Ýþçi...
Merhaba Ýþçinin Yolu,
Ben yerim karý ayazý Otobüs kuyruklarýnda Ben dokurum urganlarý Sabahlardan akþamlara Benim gibi binlercesi Karda ayazda soðukta Her gün ekmek kavgasýnda Onun gibi onlarcasý Her daim sýrtýmýzda Bin ondan büyüktür de Yeter ki birlik olsa
Ankara'dan, Ýþçinin Yolu Okuru Bir Avukat...
Sizlerle geçen sene Ankara Üniversitesi'nde baþlattýðýmýz yemekhane direniþinde tanýþtýk. Direniþi baþlatýrken ilk önce Ýþçinin Yolu yoldaþlarýyla konuþtuk. Daha sonra boykot kararýný da Ýþçinin Yolu yoldaþlarý tavsiye etti. Bunun üzerine diðer sol gruplar da mücadelemize katýldý. Örgütlü mücadele edebilmek için sendika çaðrýldý. Sendika sürekli uzlaþma çabasýndaydý. Mücadeleyi bitirmenin yollarýný arýyordu. Ama Ýþçinin Yolu yoldaþlarý sonuna kadar yanýmýzdaydý. Gerektiðinde sendikacýyla çok ciddi tartýþmalara girdiler; ama bir an bile bizi yalnýz býrakmadýlar. Neticede mücadele kazanýmsýz bitti. Ama bizim sizinle iliþkimiz hala devam ediyor. Yemekhanede karþýlaþtýðýmýz sorunlarý paylaþýyoruz. Bizim mücadelemiz bitti; ama yeni bir mücadele baþladý. Tekel iþçileri Ankara'da yaklaþýk 80 gün direndiler. Biz de her gün iþçilerin çadýrlarýný ziyaret edip gece gündüz orada kaldýk. Daha önce böyle bir mücadelede bulunmuþ iþçi-ler olarak kendi yaþadýklarýmýzý anlattýk. Yaþadýklarýmýz aslýnda ortak. Tekel Direniþi'nde de sendika ayný bizde olduðu gibi uzlaþmayý sürdürüyor. Mücadeleyi engellemeye çalýþýyor. Bugün Tekel iþçisinin yanýndayýz. Yarýn baþka bir direniþ olursa onun da yanýnda olacaðýz. Hem bizim direniþimizde hem de Tekel Direniþinde tüm gücüyle orada olan Ýþçinin Yolu'nu bir kez daha selamlýyorum. Çalýþmalarýný bu kararlýlýkla ve inatla sürdürmeye devam ettikleri sürece zafer Ýþçinin Yolu'nun olacak. Onlarýn zaferi bizim zaferimizdir. Zafer direnen emekçinin olacak!
Ankara Üniversitesi’nden, Yemekhane Ýþçisi bir Ýþçinin Yolu Okuru...
Iscinin yolu Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Emre Baþer Yayýn Türü: Yerel süreli, aylýk Sayý: 6 Mart 2010 Fiyatý: 1 TL Yayýn Ýdare Adresi: Þahintepe Mah. 642. Sok. No:30/A Mamak/ANKARA Tel: 0312 3910420 Baský:Yön Matbaacýlýk- Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1. Kat No: 366 Topkapý/Ýstanbul Tel: 0 212 5446634
GEMÝLERDEN SINIF MANZARALARI Ýþçinin Yolu: Kaç yýldýr deniz sektöründe çalýþýyorsun ve denizcilik haricinde yapabileceðin bir iþ var mý? Kemal: On yýldýr çalýþýyorum. Daha öncesinden garsonluk, barmenlik ve boyacýlýk gibi iþ kollarýnda çalýþtým. Deniz sektörüne yatçýlýkla baþladým. Hala daha yazlarý yatlarda, kýþlarý ise gemilerde çalýþýyorum. Ýþçinin Yolu: Neden sürekli gemilerde deðil de yazýn yatta kýþýn gemide çalýþýyorsun? Kemal: Gemilerde hakkýmýzý alamadýðýmýz gibi sigortalarýn yatmamasý, keyfi çalýþtýrmalar ve angaryalarýn olmasýndan dolayý sürekli bir firmada, dolayýsýyla da gemide çalýþma þansým olmuyor. Ýþçinin Yolu: Angaryalardan biraz bahsedelim. Kemal: Mesela bizde de sözde sekiz saat uygulamasý var. Ve tabi fazla mesailer de… Fazla mesailerden ek ücret alýnmasý gerekirken bunun esamesi bile yok. Ben bugüne kadar görmedim. Sekiz saatin haricinde sizi iþ bitiminde olsun gecenin yarýsýnda olsun istedikleri saatte iþe koþabiliyorlar. Bu ek çalýþmalar için tek kuruþ bile geçmiyor elimize. Ýþçinin Yolu: Bu tür olumsuzluklar karþýsýnda gemilerde çalýþan iþçi arkadaþlarýn tepkileri ne oluyor? Kemal: Geçmiþ yýllarda daha olumlu olan çalýþma düzenimiz özellikle son süreçteki krizle beraber giderek bozuldu. Bunun karþýlýðýnda iþçi arkadaþlarý örgütleyip tepedekilere basýnç yapmak için çabalýyorum. Öyle bir þansýmýz da var. Ancak arkadaþlarýn iþsiz kalma korkularý, umutsuzluklarý, dolayýsýyla da sýnýf bilincini edinememiþ olmalarý bu iþi zorlaþtýrýyor. Ýþçinin Yolu: Örgütlenmenin önünde baþka engeller var mý? Kemal: Var tabi. Biz gemiciler karada çalýþan iþçilere göre, özellikle de fabrika iþçilerine göre birlikte çalýþma þansýna sahip deðiliz. Bir iþyerinde iþçiler birlikte çalýþýr, bir tepki verecekleri zaman ortak ses verdiklerinde özgüvenleri artar. Ancak bizim sektörde binlerce deniz iþçisi olmakla birlikte bunlarýn farklý gemilerde çalýþýyor olmalarý ve birbirlerinden habersiz olmalarý örgütlenmenin önünde
engel. Mesela bir gemide ortalama yirmi iþçi çalýþýr. Birlik olmak zor ama imkânsýz da deðil. Patronlar birleþip ortak ses veriyorlarken biz neden veremeyelim… Ýþçinin Yolu: Patronlar nasýl birlik oluyorlar? Kemal: Armatörler Birliði adý altýnda bir birlikleri var. Sýký da çalýþýyorlar. Öyle ki haftalýk yaptýklarý
toplantýlarý savsaklayanlarý birlikten atýyorlar. Bizimse bunlarýn karþýlýðýnda sayýsal üstünlüðümüz ve üreten sýnýftan olma avantajýmýz var. Ama onlar kurnaz. Bizden bir ses gelmeyince bastýrdýkça bastýrýyorlar. Alýn iþte son süreçte yasalaþmasý düþünülen bir tasarý var ki bu uygulama hayata geçerse sizin en ufak bir hak arayýþýnýz bile kaptanýn iki dudaðý arasýnda olan "kovuldun" komutuyla bitirilecek. Ýþçiler birlik olmayýnca bu basýnçlarýn sonu gelmez. Ayný þey taþeronlaþma belasý için de geçerli. Ýþçinin Yolu: Taþeronlaþtýrmanýn deniz sektöründeki iþleyiþinden biraz bahseder misin? Kemal: Buna bir örnekle cevap vereyim. Daha önce bir gemi firmasýna gidip olumsuz cevap almama raðmen daha sonra bizim simsar dediðimiz taþeron bir firmaya baþvurdum. Bir iþ aldým ve tuhaf bir þekilde bana verilen iþin geçen sefer gidip de alýnmadýðým firma olduðunu gördüm! Bu gerçeði bilmeyen yoktur bizim sektörde. Bana verilen iþ karþýlýðýnda taþeron firma ilk maaþýmýn yüzde yirmisini alýyor. Bu yüzde yirminin yarýsýný kendisine
NEWROZ PÝROZ BE! Newroz, Ortadoðu'da ezilen halklarýn zalimlere karþý isyan çýðlýðýdýr. Newroz, "yeni gün"ün, üstümüze serpilen ölü topraðýn kalkmasýnýn ve tazelenmenin müjdeleyicisi; Ortadoðu'da barýþ, kardeþlik ve özgürlüðün simgesidir. Newroz, baský, inkar ve imha politikalarýna maruz kalan Kürt halkýnýn yýllardýr her koþulda varetmek için caný pahasýna mücadele ettiði özgürlük çýðlýðýdýr, öyle de kalacaktýr. Kapitalizmin barbarlýðýný iliklerine kadar yaþayan Ortadoðu halklarý için Ya Sürekli Devrim Ya Sürekli Katliam ikileminde baþka bir çýkýþ yolu yoktur. Egemenlere karþý emekçilerin birlikte mücadelesi gerçek kardeþliði saðlayacak ve bu barbarlýktan kurtuluþun yolunu açacaktýr. Yaþasýn Sosyalist Ortadoðu Federasyonu! Yaþasýn Newroz!
yarýsýný da bana iþçiye ihtiyaç yok deyip kapýdan çeviren ana firmanýn personel müdürüyle paylaþýyor. Ýþte böyle, tek sorun þirketlerde paranýn kalmasý ya da sigortalarýn yatýrýlmamasý deðil. Ýþçinin Yolu: Malum maaþ alamama ve sigortanýn yatmamasý artýk sýradan þeyler haline geldiler. Bunun denizcilik sektöründeki yansýmalarýna biraz deðinelim. Kemal: Biliyorsunuz biz denizlerde çalýþýyoruz ve çalýþtýðýmýz çoðu gemi yabancý bayraklý oluyor. Maaþ alamama ya da sigortanýn yatmamasý gibi durumlarda hukuki yoldan hak arama çabasýna girdiðimizde geminin Türk bandýralý olmadýðý için buradaki mahkemelerde haklarýmýzý arayamýyoruz ve kazýklandýðýmýzla kalýyoruz. Hem ben hem de pek çok arkadaþým bu sorunu defalarca yaþadýk, yaþýyoruz. Buradaki tek çýkýþ gemide çalýþtýðýmýz sürede bu sorunu gündeme getirip gemi iþçilerinin haklarýný aramasýna vesile olan uluslararasý federasyon olan ITF'e baþvurup sorunu çözebiliyoruz. Ama burada da yazýlanlarla uygulamalar arasýnda uçurum var tabi. Malum sömürü sistemi… Mesela ben yabancý bir gemide çalýþýrken maduriyetimi ITF'e bildirip hakkýmý aldýðým zaman yukarýda bahsettiðim armatörler birliði, yani patronlar birliði devreye giriyor ve hakkýný arayan iþçiyi kara listeye alýyorlar, daha sonraki iþ baþvurularýnda aðýzbirliði edip sizi iþe almýyorlar. Ýþçinin Yolu: Son olarak neler söylemek istersin? Kemal: Diyeceðim þu ki bu sömürü sistemi oldukça, yani kapitalizm oldukça ister karada olun ister denizde, hiçbir þekilde ezilmekten kurtulamazsýnýz. Örgütlenme sadece kendi iþkolumuzda deðil, tüm iþ kollarýnda olup evrensel olmalý. Sömürenlerin bir avuç, bizimse milyonlar, milyarlar olduðumuz bu sistemi alaþaðý etmek en baþta saðlam bir örgütlenmeyi ve devrimci mücadeleyi gerektiriyor. Tüm iþçi kardeþlerimi umutsuzluk zehrinden arýnýp birlik olmaya çaðýrýyorum. Bana denizcilik sektöründe çalýþan emekçilerin sorunlarýný ortaya koyma imkânýný verdiðiniz için Ýþçinin Yolu'na ayrýca teþekkür ediyorum.