Nisan 2010
-
Fiyatý: 1 TL
ÝÞSÝZLÝÐE DÜÞÜK ÜCRETLERE HAK GASPLARINA EMEK DÜÞMANI YASALARA KARÞI
Sihirli Eli Yaratmak
1 M AYIS
ANAYASA SAVAÞLARI
sayfa 2
1 M AYIS
-Anayasa Paketinde Neler Var?-
1 M AYIS
1 M AYIS
sayfa 3
Yahudi Düþmanlýðý mý, Ýsrail Düþmanlýðý mý?
1 M AYIS’TA ALANLARA! KÜLTÜR-S SANAT Kapitalizmin Gölgesinde 27 Mart Sayfa 14
Afrika Neden Aç, Afrika Neden Ýsyan Etmiyor? sayfa 13
Kriz Bitti mi? Þu dönemde patronlar, 2010'da toparlanma umudunun olmadýðýný açýkça belirtiyorlar ve kapasite planlarýný bu doðrultuda yapýyorlar. 2010 için en olumlu geliþmenin kapasitelerin daha fazla düþmemesi olacaðýný söylüyorlar. Dünyada bir toparlanma belirtisi olmadan Türkiye'de yaprak kýpýrdamayacaðýný herkes biliyor.
sayfa 5
ÝSKÝ Direniþte, Sýnýf Kýpýrdanýyor sayfa 6
Karanfil Devrimi sayfa 10
Kapitalizm Emekçileri Ýþsizlikle Terbiye Etmeye Devam Ediyor Türkiye Ýstatistik Kurumunun yaptýðý araþtýrmaya göre iþsiz sayýsý son bir yýlda, bir önceki seneye göre 860 bin kiþi arttý ve iþsizlik oraný %11'den %14'e yükseldi. Türkiye iþsiz oranýndaki artýþla dünyada 4. sýraya yükseldi. Ülkede þu anda 3,5 milyon kadar iþsiz bulunmakta. Bu iþsizlerin %27'sini bir yýldan fazla süredir iþ arayanlar oluþturuyor. Sayfa 8 - 9
2
Ýþçinin Yolu
YENÝ HAYAT YENÝ HAYAT Sihirli Eli Yaratmak
Erdoðan'ýn "100 Bin Ermeni" Ýncisinin Hatýrlattýklarý
Son döneme damga vuran Ermeni soykýrýmý yasa tasarýlarý ve Baþbakan'ýn 100 bin Ermeni'yi sýnýr dýþý etme tehdidi bu çürük düzenin aynasý vazifesini görmeye yeter de artar. ABD Temsilciler Meclisi Dýþ Ýliþkiler Komitesi'nden ve Ýsveç parlamentosunTürkiye egemen sýnýflarýnýn kendi içinde bölünmüþ olmasý ve þiddetli bir iktidar dan geçen soykýrým yasa tasarýlarý, Türkiye egemenleri ve politikacýlarýna büyük bir kavgasý içinde bulunmalarý iþçi sýnýfý için önemli bir avantaj teþkil ediyor. Ýþçi panik yaþattý. Tepkiler havada uçuþtu, elçiler Ankara'ya çaðrýldý, ABD'ye rest çekilir sýnýfýnýn düþman sýnýfýn bu zayýflýðýndan istifade etmesinin koþullarý mevcut gibi yapýldý, Dýþiþleri Bakaný Davutoðlu'ndan ortamý yumuþatma konuþmalarý dinlendurumda. Ýstediðimiz ve uðruna mücadele ettiðimiz þeyse iþçi ve emekçi di. Her þey bir tiyatro havasýnda gelip geçerken; emperyalist-kapitalist sistemin mücadelelerinin bu fýrsatlarý deðerlendirebilecek eylemlilikler içerisinde aktörleri, 1915 senesinde milyonlarca Ermeni'nin katledilmesiyle, zorla göç ettirilmeolmalarýdýr. siyle, mallarýnýn yaðmalanmasýyla sonuçlanan bir trajedi üzerinden siyaset yürütmBuna bir örnek verelim. AKP'nin hazýrladýðý anayasa deðiþikliði sürecine iþçi eye çalýþýrlarken, Baþbakan'ýn sözlerine herkesin aðzý açýk kaldý. Ýnanýlýr gibi deðildi! cephesi, kendi tarihsel sýnýf çýkarlarý doðrultusunda müdahalede bulunabilirdi. "Koskoca" baþbakan çýksýn, "Türkiye'de 170 bin Ermeni var; bunlarýn 70 bini benim Ýpliði çoktan pazara çýkmýþ, meþruiyetini yitirmiþ olan 12 Eylül anayasasýnda AKP vatandaþým. Ama 100 binini þu an idare ediyoruz. E, ne yapacaðým ben yarýn, kendi hedefleri doðrultusunda demokrasi havarisi kesilerek, gerçekteyse gerekirse bu 100 binine 'Hadi, siz de 12 Eylül zihniyetinin esasýný koruyarak ufak tefek deðiþikliklere gidiyor. memleketinize' diyeceðim; bunu Oysa iþçi sýnýfý, bu sahte demokratlarýn maskesini indirerek sendikal ve yapacaðým. Niye? Benim vatandaþým örgütsel haklar için kazan kaldýrabilirdi. Ýþçi sýnýfý böylelikle toplumun deðil bunlar. Ülkemde de tutmak zorunda deðilim." desin. kaderi üzerinde hak iddia edebilen bir aktör konumuna yükselerek Öncelikle, bu sözler baþbakanýn toplumsal vicdanýn sesi, haksýzlýðýn karþýsýndaki yiðit savaþçý konumuna geçmiþten de bildiðimiz kaba, patavatyükselebilirdi. sýz, arsýz üslubuna çok yakýþan ifadeYükselebilirdi diyoruz, çünkü süreç þekillenirken böyle bir olasýlýk için ler. Filistin halkýnýn, Ýsrail devletinin þartlarýn henüz olgunlaþmadýðý görülüyor. Bahsedilen þey, ne de olsa iþgaliyle, yaþadýðý topraklardan çýkarýlkolay deðil. Sömürülenlerin olduðu kadar sömürenlerin de içinde bulunmasýna timsah gözyaþý döken ikiyüzlü duðu durumun kökten deðiþtiði, devrimci olanaklarýn doðmaya siyasetçi zihniyeti Ermenilerin binlerce baþladýðý bir ortamýn sözünü ediyoruz. Basit bir þey deðil ve kolay yýl yaþadýðý topraklarý "benim" diye olmayacak doðal olarak. sahiplenmekten zerre utanç duymuyor. Diðer taraftan tünelin ucundaki ýþýk görünüyor. TEKEL iþçileri, 78 gün Erdoðan, içindeki milliyetçiliði, boyunca bahsettiðimiz rolü oynayabildiler, yani haksýzlýðýn ve zorbalýðýn "buralar benim, istersem gönderirim" karþýsýndaki yiðit savaþçýlar olarak tüm emekçilerin kalbinde taht kurdular. Bunun diyen derebeyi zihniyetini kusmuþtur. Keþke herkes Erdoðan gibi açýk sözle oynasa kirli oyunlarý, keþke herkes dökse eteðindeki taþlarý. genelleþmesi mümkündür. TEKEL direniþi sendikal bürokrasiyi ittire ittire Bugün Ermeni soykýrýmý yasa tasarýlarý, Ermenilerin yoðun olarak yaþadýðý ülkelerde mücadelesini taþýdýysa da belirli bir andan sonra sendikal bürokrasinin fren koyoy kazanma peþinde koþan siyasetçilerin ve emperyalist arenadaki kirli oyunlarýn malarý meyvesini verdi ve iþçiler geri döndüler. Durum böyle olmayabilirdi. malzemesi haline gelmiþ durumdadýr. Yani iþin özü, kimse 1915'te ne olduðuyla, TEKEL direniþi Ankara sokaklarýnda yalnýzlaþmayabilir, direniþ ateþi emekçi yaþanan insanlýk trajedisinin neden kaynaklandýðýyla ilgilenmemektedir. Bütün mahallelerini sarabilirdi. dünya ülkeleri, Hitler'in yaptýðý soykýrýmlarý yasayla geçirse faþizmin kökünü kurutÝþte burada meselenin özüne geliyoruz. TEKEL direniþini genelleþtirmek iþçi muþ mu olacaklar? sýnýfýnýn tabandaki koordinasyonunu saðlamaktan geçiyor. Tabandaki iþçi Ermeni, Yahudi vs. soykýrýmlarýnýn tarihsel sorumluluðu kapitalist sýnýflarýn omuzdinamiðini oluþturabilecek unsurlarý uyaracak, birleþtirecek ve hedefe yönlarýndadýr. Ama onlar bu sorunlardan her türlü nemalanmanýn peþini de býrakmazlar. lendirecek bir mekanizma! Ýþte, sýnýf mücadelesinin üzerine deðerek her þeyi Kendi kirli siyasetlerine de alet etmekten geri kalmazlar. deðiþtirecek sihirli el bu. Ýþte bu mekanizma politik atýlganlýðý ve kararlýlýðý ile Ýþin öbür tarafýndaysa 100 bin (sayý konusu tartýþmalý) kaçak Ermeni var. Çoðu envai arkasýndan gidilecek devrimci sýnýf alternatifini yaratacaktýr. çeþit iþte ucuz iþgücü olarak, kölece koþullarda çalýþan yoksul insanlar. Belki Ermenistan'da býraktýðý ailesine para göndermek de zorundalar. Bu insanlarýn sýrtýnBu gibi bir mekanizmanýn kolayca oluþturulmasýný beklemek sýnýf mücadelesini dan semiren pek çok "Ermeni dostu" sermayedarýn ve sermayenin gazetelerinde köþe hafife almak olurdu. Bu iþ, uzun erimli sebatkâr bir çalýþmanýn meyveleri olarak kapmýþ yazarlarýn Erdoðan'a verdikleri "demokratik" tepkiyle bu düzenin aynasýndan kavranmalýdýr. Ülke çapýnda sýnýf mücadelesine müdahale ederek yön verecek yansýyan pislikler kapanmaz. Yaþanýlabilir bir dünyayý Türk, Kürt, Ermeni ve bütün öncü örgütün inþasýna emin adýmlarla devam etmek gerekiyor. Bu çerçevede 1 Mayýs'ý en güçlü þekilde örgütlemek ve bunu inþa süreci ile birleþtirmek görevi ile dünyanýn iþçileri elleriyle yaratacak. Baþka yolu yok. karþý karþýyayýz. Ayrýca 26 Mayýs günü sendikalarýn almýþ olduðu genel grev kararýnýn arkasýnda durmak ve bu günü hasýraltý etme çabasýnda olacak olan sendikal bürokrasinin ayak oyunlarýný da elden geldiðince bozmak zorundayýz.
Yolumuz açýk olsun.
Ankara Savaþ Alanýna Döndü, Polis Tekel Ýþçilerine Tekrar Saldýrdý! Tekel iþçileri 3 Mart günü Türk-Ýþ önündeki çadýrlarýný söküp, Tek-Gýda Ýþ sendikasýnýn "eylemlerimizi illerde sürdüreceðiz" telkinleriyle, 1 Nisan'da tekrar Ankara'da buluþup bir gece sabahlamak üzere memleketlerine dönmüþlerdi. Toplanma adresi olarak kendilerine, daha önce olduðu gibi direniþ çadýrlarýnýn yer aldýðý Türk-Ýþ binasýnýn önünü seçen iþçiler karþýlarýnda çevre illerden de destek alan binlerce polisle karþýlaþtýlar ve önce polis müdahalesiyle, sonra kurulan barikatlarla, anonslarla yapýlan tehditlerle daðýtýlmak istendiler. 1 Nisan'da da iþçileri Ankara'ya almamak için otobüslerin yollarýný kapatan, kafelerde eylem anýný bekleyen iþçileri taciz eden polis terörü AKP'nin sýnýfsal korkusunun temel göstergesi oldu. Ýþçiler, devrimciler Sakarya caddesine çýkan bütün yollarda polis barikatlarýyla karþýlaþtýlar, Mithatpaþa caddesinde iþçilerin yürüyüþ giriþimine polis saldýrdý, bir iþçi hastaneye kaldýrýldý. Daha sonra Sakarya Caddesi'nde toplanabilen kitlenin kararlý bir þekilde durmasý ve daðýlmamasý üzerine geri adým atan polis, Tekel iþçilerine desteðe gelen KESK üyelerine saldýrdý. Akþam saatlerinde tekrar saldýrmak üzere Sakarya caddesindeki grubu kuþatan polis defalarca yaptýðý anonslarla kitleyi daðýtacaðý tehdidinde bulundu. Bu tehditler sonrasý eylem alanýndaki baðýmsýz unsurlarýn, destekçi iþçilerin daðýlmasýna çok sayýda devrimci yapýnýn da alandan çekilmesi eþlik etti.
Bu olaylar yaþanýrken sendika temsilcileri nedense ortalýkta yoktular? Sendika eylemi örgütlememek, çok az sayýda iþçi getirmek için özel olarak uðraþarak zaten baþýndan eyleme ket vurmuþtu. Ankara'ya geldikten sonra da iþçiler tamamen yalnýz kaldýlar. Eylemin gidiþatý hakkýnda bir açýklama bekleyen, saldýrý tehditlerine karþý nasýl bir taktik geliþtirilmesi gerektiði konusunda önderlik arayan iþçiler karþýlarýnda hiç kimseyi bulamadýlar. 2 Nisan sabahý Türk-Ýþ önünde sendikanýn basýn açýklamasýna gelmek isteyen iþçiler karþýlarýnda bir kez daha polisi buldular. Kýzýlay'ýn bütün köþebaþlarýný tutan polis iþçilerin Türk-Ýþ önünde basýn açýklamasý yapmasýna izin vermedi. Tek- Gýda sendikasýnýn baþkaný Mustafa Türkel'in "eylemi bitirdik, gidiyoruz" demesinin ardýndan iþçiler Türkel'e tepki gösterdiler. Yaþanan arbedede Türkel çareyi önce bir iþ hanýna sýðýnmakta, sonra arkalarýndan atýp tuttuðu polislerin yardýmýyla alandan kaçmakta buldu. Tekel iþçilerinin Türkel'in daðýlma çaðrýsýna cevap vermemesi ve Sakarya Caddesi'nde oturma eylemine baþlamalarýnýn ardýndan polis iþçilere bundan yaklaþýk 4 ay önce olduðu gibi hunharca saldýrdý. Yapýlan sert müdahale sonrasý bir iþçi yaralandý, 14 kiþi gözaltýna alýndý. 1-2 Nisan eyleminin sonuçlarýna gelirsek... Birincisi Abdi Ýpekçi Parký'nda iþçilere saldýrdýktan sonra iþçiler-
den özür dileyen polis neden var olduðunu, ne amaçla devlet tarafýndan beslendiðini bir kez daha gösterdi. AKP hükümetinin emek düþmaný politikalarý bir kez daha tescillendi. Polisin saldýrýlarý 1 Mayýs Taksim olaylarýný aratmadý. Helikopterlerle, panzerlerle, binlerce çevik kuvvetle ablukaya alýnan meydana kimse sokulmadý. Polis sýradan vatandaþlarý dahi tartakladý. Demokrasi havarisi AKP iki gün boyunca iþçilere kan kusturdu, kenti savaþ alanýna çevirdi. Ýkincisi sendika bürokratlarýnýn ihanetçi yüzü bir kez daha gözüktü. TekGýda Ýþ bürokratlarý polis müdahalesi tehdidi karþýsýnda iþçileri tamamen yalnýz býraktýlar ve direniþi bir kez daha sattýlar. Diðer sendikalarýn da eylemden çekilmesiyle Sakarya'nýn teslim süreci baþlamýþ oldu. Hâlbuki meydanda tutulabilecek kitle ile iþçiler ve devrimcilerin direniþiyle 1 Nisan eylemi muzaffer bir eylem olarak Tekel direniþinin önünü açabilir ve sýnýf mücadelelerin birçok örnekte olduðu gibi yükseldiði bir dönemde önemli bir dönüm noktasý olabilirdi. NOT:Bu yazý www.bolsevik.org sitesinden kýsaltýlarak alýnmýþtýr. Eylemin detaylý bir deðerlendirmesi sitede mevcuttur.
Ýþçinin Yolu
3
Anayasa Savaþlarý AKP'nin yeni bir anayasa deðiþikliði denemesine giriþmesiyle birlikte etraf tekrar anayasayý destekleyen ve karþý çýkan taraflarýn yarattýðý karmaþanýn toz dumanýna büründü. Bu toz dumaný daðýtýp taraflarýn arkada yatan temel kaygýlarýna bakmadan devrimci bir tavýr ortaya koymak mümkün olmayacaktýr. Anayasa deðiþiklik teklif taslaðý, yürürlük maddesi hariç 23 maddeden ve 3 adet de geçici maddeden oluþmakta. Anayasa'nýn 12 Eylül yöneticilerinin yargýlanmasýný önleyen geçici 15. maddesinin yürürlükten kaldýrýlmasýný da düzenliyor. Teklifin 8 maddesi yüksek yargýnýn düzenlenmesiyle ilgili olmasý tesadüf deðil, aslýnda diðer maddeler kamuoyu desteði saðlamak için teklife konulmuþ durumda. Kýsacasý dananýn kuyruðu yüksek yargýnýn yeniden yapýlandýrýlmasý tartýþmalarýnda kopuyor. Bu tartýþma her ne kadar demokrasi, yargý baðýmsýzlýðý, kuvvetler ayrýlýðý görüngüleri ardýnda devam etse de altta yatan kavga askeri-sivil bürokrasinin belini büyük oranda kýran AKP'nin kalan son kale yüksek yargýyý da düþürmek istemesinde gizli. Anayasa deðiþikliði etrafýnda dönen tartýþmanýn temelinde de egemen sýnýflar arasýndaki çatýþmadan baþka bir þey yok. AKP iktidarý döneminde, öncesinde hayale gelmeyecek geliþmeler yaþandý, sivil ve askeri bürokrasi gücü büyük oranda kýrýldý. Cumhurbaþkanlýðý, YÖK ve üniversiteler düþürüldü; MGK'da sivil üyelerin sayýsý artýrýlarak hükümetin etkisi artýrýldý; askeri personelin sivil mahkemelerde yargýlanmasýný saðlayýp sivillerin askeri mahkemelerde yargýlanmasýný önleyen yasa deðiþiklikleri çýkarýldý; Ergenekon operasyonu çerçevesinde tarihinde ilk kez emekli generaller ile orta ve alt düzeyli görevli askeri personel tutuklandý. Dert askeri-sivil bürokrasi büyük oranda etkisiz hale getirildikten sonra AKP'nin ilk elden bertaraf edemediði ve her gündemde baþýna bela olmaya devam eden yüksek yargýnýn önünün kesilmesidir. Asýl amaç, büyük sermayenin AKP eliyle yürüttüðü çabalara karþý örgütlenebilecek ve çeþitli þekillerde toplumun belli kesimlerini harekete geçirebilecek güçlerin tamamen tahakküm altýna alýnýp tasfiye edilmesidir. Ancak tartýþmanýn taraflarý niyetlerini açýklýkla ortaya koyma-
makta; kendilerini demokrasi havarisi, baðýmsýz yargý destekçisi gibi deðiþik görüngülerin arkasýna gizleyerek kamuoyu yaratmaya çalýþmaktadýr. Sivil-askeri bürokrasi ve destekçilerinin "biz de 12 Eylül anayasasýnýn deðiþmesini istiyoruz, ancak yargýnýn baðýmsýzlýðýný düþürmeye çalýþanlar var; bunun için sivil toplum örgütleri, sendikalara, duyarlý
vatandaþlara 'buna izin vermeyelim' diye çaðrý yapýyoruz" diye haykýrýþlarýnýn ikiyüzlülüðünün farkýndaysak AKP ve þürekâsýnýn da demokrasi havarisi maskesinin ardýnda yatanýn da bilincinde olmalýyýz. Ankara'da oturma eylemi yapmaya gelen TEKEL iþçilerini Ankara'ya ve sonrasýnda da Türk-Ýþ önüne sokmamak ve eylemlerini yaptýrmamak için vahþi bir saldýrýnýn örgütleyicisi olan AKP, "Siyasi amaçlý grev ve lokavt, dayanýþma grev ve lokavtý, genel grev ve lokavt, iþyeri iþgali, iþi yavaþlatma, verim düþürme ve diðer direniþler yapýlamaz." ifadesini anayasadan çýkarsa neye yarar. Bugüne kadar genel grev de dâhil olmak üzere dayanýþma grevleri, iþyeri iþgalleri zaten fiiliyatta yapýlýyordu. Engellemek isteyen zaten 1 Nisan eyleminde de görüldüðü gibi çeþitli
ANAYASA DEÐÝÞÝKLÝÐÝ TEKLÝFÝNDE NELER VAR? Pozitif ayrýmcýlýk çerçevesinde kanun önünde herkesin eþit haklara sahip olmasý ve devletin bunu saðlamakla görevli olmasý hükmüne ek olarak ''bu maksatla alýnacak tedbirler, eþitlik ilkesine aykýrý olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaþlýlar ve engelliler, gibi özel süratle korunmasý gerekenler için alýnacak tedbirler, eþitlik ilkesine aykýrý sayýlamaz'' ifadesi getiriliyor. Özel hayatýn gizliliði noktasýnda herkesin kiþisel verilerini koruma ve ancak kiþinin rýzasý ya da kanunda öngörülen þartlarda iþleme koþulu konuluyor. Yerleþme ve seyahat hürriyeti: Yurt dýþýna çýkýþ yasaðýný ancak suç soruþturmasý varlýðýnda hâkim kararýyla sýnýrlandýrýlmasý öngörülüyor. Ailenin korunmasý maddesinin baþlýðýna çocuk haklarý da eklenip devletin çocuklarýn istismarý, cinsellik ve þiddetten korunmasýndan sorumlu olduðunu ifade ediliyor. Sendika kurma hakký: Ayný zamanda ve ayný iþkolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz ifadesi kaldýrýlýyor. Toplu iþ sözleþmesi hakký: Kamu emekçilerine grev hakký olmayan bir toplu sözleþme hakký tanýnýyor. Toplus özleþme sýrasýnda çýkacak anlaþmazlýklarda genellikle hükümetten çok farklý bir açýlým izlemeyen uzlaþma kurulu son karar merci olarak gösteriliyor. Greve çýkan iþçi ve sendikanýn kasýtlý hareketleri nedeniyle ortaya çýkan hasarýn sendikaya ödetilmesini içeren ifade ile "Siyasi amaçlý grev ve lokavt, dayanýþma grev ve lokavtý, genel grev ve lokavt, iþyeri iþgali, iþi yavaþlatma, verim düþürme ve diðer direniþler yapýlamaz." ifadesi anayasadan çýkarýlýyor. Siyasi partilerin uyacaklarý esaslar: Partilerin mali denetimi Anayasa Mahkemesi'nden siyasi iktidarýn rahatlýkla kontrol altýnda tutabildiði bir kurum olan Sayýþtay'a devrediliyor. Parti kapatma davalarýnýn açýlmasý için Yargýtay Cumhuriyet Baþsavcýsýnýn talebi yetersiz hale getirilip mecliste grubu bulunan her partinin 5'er üye ile temsil edildiði meclis baþkanýnýn baþkanlýk edeceði bir komisyonun vereceði karar doðrultusunda dava açýlmasý karara baðlanýyor. Kýsacasý parti kapatma iktidar partisi için zorlaþtýrýlýrken, meclisteki diðer partilerin üzerinde anlaþabileceði BDP gibi partiler için pek de zorlaþmýyor. Partililere verilen siyaset yasaðý 5 yýldan 3 yýla iniyor. Milletvekilliðinin düþmesi: Partisinin temelli kapatýlmasýna neden olan milletvekil
kýlýflarla(devlet güvenliðine tehdit vs.) yine engellemenin yolunu bulacaktýr. Mesele yasada ne yazdýðý deðil, onun nasýl yaþama geçtiði ve onu yaþama geçirecek güçlerin olup olmadýðýdýr. AKP iktidarý süresince AB'ye uyum çerçevesinde 2003 yýlýnda çeþitli yasal düzenlemeler yapýldý. Bunlara göre "Türklüðü, TBMM'yi, hükümeti, güvenlik kuvvetlerini, adliyeyi tahkir ve tezyif kastý bulunmaksýzýn sadece eleþtirmek amacýyla yapýlan düþünce açýklamalarý suç olmayacak. Gazetecilere hapis cezasý verilemeyecek."; "Polis yakaladýðý kiþiye gerekçelerini açýklayacak, yakýnlarýna haber verecek. Polis, mahkeme kararý ya da yazýlý emir olmadýkça, ev ve iþyerlerini basamayacak, arama yapamayacak." ve "2911 sayýlý Toplantý ve Gösteri Yürüyüþleri Kanunu'nda mülki amirlere verilen yasaklama yetkisi alýnýrken, gösteri-mitingleri 30 gün süreyle erteleme yetkisi daraltýlýyor. Artýk idare miting ve yürüyüþleri en fazla 10 gün erteleyebilecek." kararlarý alýndý. Bu kararlarýn daha demokratik bir ortam saðlamasý gerekirken ayný süreçte Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun (PVSK) deðiþtirildiði Haziran 2007'den bu yana, yani polis yetkilerinin artýrýldýðý iki yýlda 13 kiþi gözaltý merkezlerinde öldü. Polis silahýyla 53 kiþi yaralandý. 416 iþkence, kötü muamele gerçekleþti. Yaþananlar manidardýr. Yasa deðiþikliði TEKEL eylemine vahþice saldýrýyý engellemediði gibi AB'ye uyum çerçevesinde geniþletilen haklar gözaltýnda ölümleri durduramadý. Neden mi? Çünkü son söz sokakta gücü olan tarafýndan söylenmeye devam ediyor, her zaman edecek de. Egemenler arasýndaki it dalaþýnda taraf olmamak, taraflarýn sahte maskelerini alaþaðý etmek ve kendi safýmýzý, emekçilerin safýný örmek tek kurtuluþ yolumuzdur. Yoksa egemenlerin o ya da bu kanadý tarafýndan ezilmeye mahkûmuz. Unutmayalým ki biz kaderimizin belirlendiði sahaya indiðimizde, "evet toplu sözleþme hakkýmý istiyorum ama grev olmadan asla" diye güçlü þekilde haykýrdýðýmýzda onlar domuz topu gibi birleþeceklerdir. Ýþte o zaman egemen sýnýflarýn sahte maskeleriyle yarattýðý demokrasi, baðýmsýz yargý toz dumaný daðýlacak ve söz söyleme sýrasý bizim olacaktýr.
lerinin milletvekilliklerinin düþmesi kaldýrýlýyor. Dilekçe hakký: Dilekçe hakký getirilerek herkese bilgi edinme ve meclise baðlý olarak oluþturulacak kamu denetçiliði kurumunun idarenin iþleyiþi ile ilgili þikâyetleri ele almasý getiriliyor. Yargý yolu: Yüksek Askeri Þura kararlarýna idari eylem ve iþlemin hukuka uygunluðunun denetimine dayanan bir çerçevede yargý yolu açýlýyor, yerindelik denetimini içermeden. Kamu emekçilerinin uyarý ve kýnama þeklindeki cezalarý yargý denetimine açýlýyor. Askeri yargýnýn sadece askerlik hizmeti sýrasýnda iþlenen askeri suçlara bakacaðý ve sivillerin savaþ hali dýþýnda askeri yargýda yargýlanamayacaðý ve devletin güvenliðine, anayasal düzene ve düzenin iþleyiþine karþý suçlara ait davalar, her durumda adliye mahkemelerinde görüleceði kararlaþtýrýlýyor. Yüksek mahkemeler deðiþiyor Anayasa Mahkemesi: Anayasa Mahkemesi büyük oranda yüksek yargý organlarý tarafýndan oluþturulurken þimdi Cumhurbaþkaný tarafýndan atanan yüksek öðretim kurumlarýndan üyeler ve serbest avukat ile hâkim ve savcýlarýn oraný artýrýlýyor. Dolayýsýyla mahkemenin üyelerinin seçiminde Cumhurbaþkaný'na artan miktarda bir alan saðlanýyor. Üyelerinin görev süresi 12 yýl ile sýnýrlandýrýlýyor, bir üyenin tekrar seçilemeyeceði karar baðlanýyor. Anayasa Mahkemesine Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi kapsamýndaki Anayasal hak ve özgürlüklerden birinin kamu gücü tarafýndan ihlal edildiði iddiasýyla ve kanun yollarýnýn tüketilmiþ olmasý þartýyla "anayasa þikâyeti" adýyla kiþisel baþvuru getiriliyor. Böylece AÝHM baþvurularýnýn azaltýlmasý planlanýyor. Yüce Divan kararlarýna karþý yeniden inceleme baþvurusu yapýlabilecek. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucu verdiði kararlar kesin olacak. HSYK: Kurulun üyelerinin seçiminde Cumhurbaþkaný tarafýndan baðýmsýz olarak atanabilenlerin oraný artýrýlarak kurulun oluþturulmasýnda Cumhurbaþkaný'nýn etkisi artýrýlýyor. Kurulun meslekten çýkarma cezasýna iliþkin kararlarýna itiraz yolu getiriliyor. Kurulun diðer kararlarýna karþý yargý mercilerine baþvurulamayacak. Bütün bu deðiþiklik halkoyuna sunulmasý halinde ise tümüyle oylanacak. Böylece kamuoyu desteðine yönelik toplu sözleþme hakký, anayasa þikâyeti, milletvekilliði düþürülmesi, parti kapatma konularýndaki açýlýmlarla birlikte yüksek yargýyý þekillendiren maddelerin de çýkmasý saðlanacak.
4
Ýþçinin Yolu
Isci Universitesi
ÝÞSÝZLÝK: Kapitalizmin Ebedi Yol Arkadaþý
Kapitalizmin tarih sahnesine çýkýþýyla beraber yükselmekte olan burjuvazinin karþýsýnda zaman içerisinde hem nicel olarak artacak, hem de serpilip geliþerek, patronlarýna karþý kendi savaþýný verecek bir sýnýf doðmaktaydý. Bu, iþçi sýnýfýydý. Ancak kapitalizm aktif bir iþgücünü harekete geçirip üretimi örgütlerken bir Dünya devrimi dediðimizde saatleri ayarlayýp, zamaný geldiðinde düðmeye basýnca kesimi de yedek iþgücü ordusu olarak kenarda tuttu. Bunun elbette temel ekonomik gerekçeleri vardý. Troçki'nin belirttiði gibi: "Yedek sanayi ordusu da, dünyanýn her yerinde ayný anda baþlayacak bir devrimden mi söz etmiþ oluyoruz? fabrika depolarýndaki hammadde ve makine stoku veya maðazalardaki mamul Kimileri "dünya devrimi" stratejisinin böyle algýlanmasý için özel çaba sarf ediyor. madde stoku kadar kapitalizmin toplumsal mekanizmasýnýn vazgeçilmez bir Oysa dünya devriminin gerekliliði kapitalist sistemle sosyalizmin bir arada yaþayabileþenini oluþturur. Yedek bir emek-gücü olmaksýzýn, ne üretimin genel mayacaðý gerçeðinden doðar. Ýkisinden biri diðerini yok edecektir. Üstelik bugünkü geniþlemesi, ne de sermayenin sýnai çevrimlerin gelgitlerine uyarlanmasý kapitalist dünya ekonomisinin içinde aniden bir sosyalist toplum ortaya çýkabilirmümkün olurdu." Kapitalizm geliþtikçe yedek sanayi ordusunu da büyüttü. miþ de kapitalizmle dalaþabilirmiþ gibi düþünemeyiz. Dünya devrimi bir süreç Böylelikle patronlar hem ihtiyaç duyduklarýnda sömürebilecekleri bir emekiþidir. Süreç içerisinde de sýnýf savaþýmýnýn, çatýþmalarýn sürmesi kaçýnýlmazdýr. gücünü ceplerinde tuttular; hem de iþçilerini dýþarýda milyonlarca iþsiz olduðu Sosyalist bir devrim, iþçi sýnýfýnýn öncülüðünde ulusal veya bölgesel sýnýrlar ve düþük ücretlere, yüksek çalýþma saatlerine tamah etmezlerse yerlerinin bu içerisinde baþlayacaktýr ve yayýlacaktýr. Yayýlacaktýr çünkü kapitalist sistemde iþsiz kitle tarafýndan kolaylýkla doldurulacaðý tehdidiyle sindirmeye çalýþtýlar. ekonomik ve siyasi iliþkiler aðý dünya çapýnda örülmüþtür. Bu aðý çözmeye bir Böylece çalýþan kesimle iþsiz iþçilerin arasýna nifak tohumlarý ekildi. Ýþsiz iþçiyerinden tutup baþlarsýnýz ve çorap söküðü gibi çektikçe gerisi gelir. Kapitalist üre- ler, iþçi ücretlerini düþürmede bir koz olarak kullanýldý. tim kendisini dünya çapýnda örgütlemiþtir. Girmediði ücra köþe kalmamýþtýr. Her Ancak Marksizme göre iþsiz durumdaki iþçiler de iþçi sýnýfýnýn bir parçasý duruþeyi kendi tarzýna uygun hale getirmiþtir. Bunun yanýnda krizleri de savaþlarý da mundadýrlar. Bu iki kesim arasýnda ortak çýkarlara dayanan bir iliþki mevcuttur. dünya ölçeðinde yaygýnlaþtýrmýþtýr. ABD'de baþlayan ekonomik kriz bugün bütün dünyayý sarmaktadýr. Savaþlar da artýk geçmiþte olduðu gibi sadece iki sýnýrdaþ ülkenin birbirlerine girmesi olmaktan çýkmýþ, ABD'nin Irak'ta, Afganistan'da yaptýðý gibi dünyanýn bir ucundan diðer ucuna yayýlmýþtýr. Dünya savaþlarý, nükleer füzeler ise dünyanýn geleceðini tehdit eden büyük tehlikelerdir. Bunlarýn hepsi kapitalizmin yarattýðý geliþkin dünya ekonomisi ile mümkün olabilmiþtir. Sosyalist devrim, üretici güçlerin dünya ölçeðinde geliþmiþ olmasýndan faydalanarak gerçekleþir. Kapitalist dünya sistemindeki ülkeler birbirlerine baðlanmýþ halkalar gibidirler ve en zayýf halkada baþlayan devrim, diðerlerini de sarsar. Bugün Tekel iþçilerinin direniþi, Türkiye'nin her yerinde iþçi direniþleri için örnek ve simge olmuþtur. Yunanistan'da iþçi sýnýfýnýn sosyal haklarýna yönelik saldýrýlar karþýsýnda isyan bayraðýný açmasý, Avrupa'da iþçi sýnýfý mücadelesine yeni bir soluk getirmiþtir. Avrupa Birliði'ndeki kapitalistler, Yunanistan ekonomisinin çökmesi durumunda domino taþlarýnýn birbiri ardý sýra devrilmesi gibi, Avrupa'nýn diðer ülkelerinde de çöküþlere sebep olacaðýndan korkmaktadýrlar. Ýþte bu yüzden devrimin bir ülkede baþarýlmasý diðer ülkeleri de sallayacaktýr. Ýþçi devriminin o ülkede hayatta kalabilmesi de diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleriyle doðrudan baðlantýlýdýr. Ulusal çapta sosyalizm, tek ülkede sosyalizm gibi iddialar hayal ürünüdür, gerçek dýþýdýr. Bu Örneðin iþçilerin iþ saatini düþürme uðruna verdikleri mücadele iþsizliði azaltma yolunda da bir önem arz eder. Dolayýsýyla kapitalist sistemin en zayýf noktahayaller, kaðýttan kuleler larýndan biri olan ve asla çözümleyemeyeceði dahasý hiçbir zaman yukarýda gibi her seferinde çökmeye belirttiðimiz sebeplerden ötürü çözmek de istemeyeceði iþsizlik sorunu devrimmahkumdurlar. Sosyalizm ve dünya devrimi ci mücadele için büyük önem arz eder. Reformist örgütler, sendika bürokratlarý iþsizleri, kendilerine çýkar saðlamadýklarýndan ötürü sanki toplumsal mücadebirbirinden ayrýlamaz, koparýlamaz süreçlerdir. Bu lenin dýþýndaki unsurlarmýþ gibi gösterirken Marksistler iþsizlerin de öncü iþçianlayýþ Marksizmin en temel lerin liderliði altýnda sýnýf kavgasýný büyütmesi için mücadele verir. anlayýþlarýndan bir tanesidir. Fakat iþsizlerin hareketinin gidebileceði sýnýrlarý göz önünde tutmak gerekir. Yedek iþgücü ordusu hem heterojen yapýsý gereði hem de iþsizliðin getirdiði her Henüz eskimiþ, geçmiþte an patlamaya hazýr bir öfkenin yaratacaðý örgütsüz ayaklanma tehlikeleri kalmýþ, yerine alternatifi bulunabilmiþ bir anlayýþ ise nedeniyle ancak öncü iþçilerin liderliði altýnda, aktif iþçi sýnýfýyla birlikte hiç deðildir. Dünya devrimi örgütlenerek verdikleri mücadelede sistemi yýkabilecek gücü kendilerinde bulabilirler. saatler kurulup ayný anda Lenin iþsizlerin sýnýf mücadelesindeki önemini þöyle vurguluyordu: "kapitabaþlayacakmýþ diyenler devrimden gerçekten hiçbir listler gittikçe büyüyen iþsizler ordusundan, örgütlü iþçiler üzerinde ücretleri düþürme yönünde bir baský kurmak için yararlanýrken, ödlek sosyal demokratþey anlamýyorlar. Sosyalist lar, Baðýmsýzlar ve resmi sendika liderleri iþsizlere alçakça sýrtlarýný dönmekte; dünya devrimi süreci bir onlarý devletin ve sendikalarýn insafýna terk etmekte ve siyasal bakýmdan lümülkede veya bölgede patlak pen proletarya olarak sýnýflandýrmaktadýrlar. Komünistler, günümüz koþullarýnveren iþçi devrimiyle açýlýr. da iþsizler ordusunun, muazzam öneme sahip devrimci bir faktör oluþturduðunu Ve devrimin patlak verdiði ülkede de kimse saatleri kurup bütün þehirlerde devrimi kesin bir biçimde kavramalý ve bu ordunun önderliðini üstlenmelidirler. … ayný anda gerçekleþtirmekten bahsetmez ya da bir þehrin her mahallesinde, her fabKomünist Parti, iþsizlerle proleter öncüyü sosyalist devrim mücadelesinde birrikasýnda ayný anda baþlayan devrimden. Bu komedi durmaz gider. leþtirerek, iþsizler arasýndaki daha devrimci ve sabýrsýz unsurlarýn umutsuzlukKoskoca dünyanýn her yerinde devrim yapmak kolay mýdýr? Dünya devrimi bir tan doðacak bireysel eylemlere giriþmesini engelleyebilir. … Özetle, iþsiz kitle, hayal deðil midir? Bu sorulara cevabýmýz çok nettir. Dünya devrimi hem sanayinin yedek ordusundan, devrimin faal bir ordusuna dönüþtürülebilir." mümkündür hem de olmazsa olmazdýr. Mümkündür çünkü kapitalizm dünya Kapitalizm, krize girdiði dönemlerde birçok iþçiyi iþten atar, böylece devasa bir ölçeðinde birbirine baðlý halkalardan oluþan bir zincirdir ve zincirin bir halkasý artý-nüfus kitlesi büyür. Öncü iþçiler, geçmiþte iþçi direniþlerine önderlik etmiþ, koptuðunda o zincirin parçalanabilmesi için bütün olanaklar önümüzdedir. Olmazsa iþçi sýnýfýnýn örgütlülüðünün bilincine varmýþ ve iþsiz kalmýþ sýnýf kardeþleriyle olmazdýr, çünkü dünya devrimi ile taçlanmadan sýnýfsýz, sömürüsüz, savaþsýz bir dayanýþma içerisine girerek, onlarý da kendi devrimci örgütlenmeleri içerisine dünyanýn garantisi yoktur. Dünya devrimi olmadan, kelimenin tam anlamýyla katarak kapitalizmin asla çözemeyeceði bu sorunu ona karþý mücadelesinde sosyalizmin gerçekleþmesi mümkün deðildir! Bugün sosyalist dünya devrimi hakullanmalýdýrlar. Ýþsizliði nihai olarak sonlandýracak tek þey üretimi sosyalist yaldir diyenler, ya farkýnda olmadan bu iþler olmaz demektedirler; ya da her þeyin bir içerikte örgütleyen, daha fazla kâr için deðil, insanlarýn ihtiyaçlarýný farkýndadýrlar ve sosyalizm dýþý bir amaç uðruna mücadele etmektedirler. merkeze alan yeni bir üretim tarzý olacaktýr.
Sosyalist Dünya Devrimi
Ýþçi Üniversitesi
Ýþçinin Yolu
5
Yahudi Düþmanlýðý mý, Ýsrail Düþmanlýðý mý? ANTÝ-SÝYONÝZME EVET! ANTÝ-SEMÝTÝZME HAYIR! Türkiye'de her türden siyasetçinin, milliyetçi, ýrkçý, ulusalcý, laik ya da Ýslamcýlarýn en çok nemalandýðý konulardan bir tanesidir Ýsrail'in Filistin halkýna yönelik zulmü. Son seçim dönemine Davos'ta "van minüt" çýkýþýyla giren ve bu çýkýþýn faydalarýný seçim sandýklarýnda görmeyi bekleyen Erdoðan'ý hatýrlamak yeter. Yaygýn Ýsrail düþmanlýðý(anti-Siyonizm) çoðunlukla Filistin halkýna yönelik insancýl bir tutumdan kaynaklanýyor görünse de alttan alta derin bir milliyetçi, ýrkçý ve dinsel düþmanlýk körüklenmektedir. Hatta "Hitler, Yahudilerin kökünü kazýsaymýþ da Ýsrail olmasaymýþ" diyenleri bulmak bile mümkün. Bu nefretin, fanatik Yahudi düþmanlýðýnýn(antiSemitizm) iþçi sýnýfý siyaseti saflarýndan temizlenmesi þarttýr. Çoðunlukla Müslüman ya da milliyetçi duygularý güçlü iþçilerin içine çekilmeye çalýþýldýðý bu girdabý daðýtmak zorundayýz. Öncelikle Yahudilerle Ýsrail Devleti'ni birbirine karýþtýrmamakla baþlayabiliriz iþe. Yahudi toplumu gerçekten de ekonomik ve politik olarak bir bütün müdür? Bütün Yahudilerin zengin, tefeci ve tüccar olduðu, hatta Mason localarýyla dünyayý yönettiði gibi saçma düþünceleri ele alalým. Bunlar olduðu gibi yanlýþtýr. Yahudiler, yaþadýklarý coðrafyalar ve toplumsal konumlarý gereði tarihte tüccarlýkla ve tefecilikle geçinen bir toplum olarak çýkýyor karþýmýza. Ancak, bütün Yahudilerin zengin olduklarý bir aldatmacadan baþka bir þey deðil. Örneðin 20. yüzyýl baþlarýnda Doðu Avrupa'da yoðun bir nüfusa sahip olan Yahudilerin anlatýldýðý þu metne bakalým: "Sýcak ve çýplak steplerin ortasýnda, kasabalara özgü küçük kulübeler göze çarpýyordu; ayrýca yoksul Yahudilerin yaþadýðý birkaç haneden oluþan ufak köyler de saða sola serpiþtirilmiþti; trahoma hastalýðýndan dolayý gözleri çukura kaçmýþ, vücutlarý pire ýsýrýklarýyla dolu bu zavallý insanlar bulabildikleri ufak tefek iþlerle ayakta kalmaya çalýþýrlardý. Küçük el iþleri, arabacýlýk ya da tüm stoklarý birkaç iðne, biraz iplik makarasý, küçük mataralar ve birkaç kutu kibritten ibaret olan sefaletle eþdeðer sözümona ticari faaliyetlerini yürüterek bir þekilde varlýklarýný sürdürmek için çabalarken bir yandan da son derece gürbüz insanlar gibi çoðalmayý ihmal etmezlerdi; pislik, çamur ve böceklerle kaplý sokaklarda, aç karnýna koþuþturup duran çocuklarýnýn dýþ görünüþleri, Yehova'larýnýn bu seçilmiþ halký ne kadar koruyup kayýrdýðýný ortaya koysa da bu durum onlarý
bu üreme isteðinden vazgeçirmemiþti." Bunun gibi pek çok tarihsel örnek bulmak mümkün. Hitler'in soykýrýmýna maruz kalanlarýn büyük çoðunluðu yoksul Yahudilerdir. Sermayedar, zengin Yahudilerin çoðu, bu “Özgür Filistin” sloganlarýyla Ýsrail karþýtý eylem yapan yahudiler. insanlýk dýþý zulümeden pek çok Yahudi devrimci hiç de Siyonistler den kaçýp kurtulmuþlardýr. Üstelik bugünkü Ýsrail gibi düþünmüyorlar. Ya da 2000 sene boyunca topraklarý kapitalist sömürüden muaf tutulmuþ deðil. dünyanýn çeþitli yerlerinde yaþayan Yahudilerin Ýsrail'de de sömürülen bir iþçi sýnýfý var. Ve bu iþçi Filistin'e dönmek gibi bir niyetleri hiç olmadý ve sýnýfýnýn içinden Arap ve Filistinli iþçi kardeþleriyle bugün de Ýsrail'e dönme niyeti olmayan pek çok birlikte mücadele etmek için can atanlar da var. Yahudi dünyanýn her yerine daðýlmýþ durumda. Yahudilerin hepsinin politik tutumlarýnýn ayný Demek ki, Yahudilerin politik birliði hikâyeden olduðunu düþünmek de büyük bir yanlýþtýr. Ýsrail, baþka bir þey deðilmiþ. 1948'de kuruldu. Filistin topraklarýnda büyük bir Bugün Ýsrail devletinin politikalarý kapitalistÝsrail devleti kurma ve bütün Yahudilerin bu toprak- emperyalist sistemin kanlý yüzünden baþka bir þeyi lara dönmesi fikrine Siyonizm deniyordu ve bu fikir göstermez. Katliamlarý yaratan Yahudiler deðil, yaklaþýk yüzyýl boyunca hiçbir gerçeklik kazanaHitler'le iþbirliðinden kaçýnmayan Siyonistlerin madan ýrkçý bir fikir olarak yaþamýþtýr. Ne zamanki torunlarýdýr, onlarla iþbirliði içinde zenginleþen kapiemperyalizmin çýkarlarý Ortadoðu'da kendi elini talist güçlerdir, Ortadoðu'daki çýkarlarý için Ýsrail güçlendirecek bir devlete ihtiyaç duymuþ, iþte o devletini silaha boðan emperyalist güçlerdir. Bu zaman dünyanýn kelli felli emperyalist güçleri Ýsrail katliam ortaklarýnýn içinde Filistinliler için timsah devletinin kurulmasýna kapýlarý açmýþlardýr. gözyaþý döken ikiyüzlü Türkiye egemenleri de Siyonizm, daha önce Hitlerle bile gizli iþler vardýr! çevirmekten çekinmeyen birkaç ýrkçý Yahudi kapita- Devrimci iþçi sýnýfý siyaseti Yahudi toplumu ile listin fikrinden baþka bir þey deðildi. O zamanýn Ýsrail'i birbirinden ayýrmak zorundadýr. Ýþçi sýnýfýný Siyonistleri Hitler'in Yahudilere daha çok eziyet bölen Yahudi düþmaný, milliyetçi politikalara karþý etmesi ve böylece bir Yahudi devleti kurma fikrinin dünyanýn bütün iþçilerinin mücadele birliðini savunYahudi toplumunun geneline kabul ettirilmesi için mak zorundayýz. Dostu düþmandan ayýrmakta ustaaz çaba harcamamýþlardýr. Hitler faþizminin kanlý laþmak zorundayýz. Yahudi iþçiler kardeþimizdir, ellerini hisseden Yahudilerin acýlarý Siyonistlerin düþmanýmýz Siyonist Ýsrail devleti ve onlarla iþbirarzularýnýn gerçekleþmesinde en önemli araç olmuþ- liði yapan egemen sýnýflardýr, baþta da Türkiye'nin tur. Ancak biliyoruz ki, sýnýfsýz, sömürüsüz, savaþsýz ikiyüzlü egemenleridir. bir dünya için, sosyalist bir toplum için mücadele
deniz, kara ve demiryolu ve diðer raylý toplu yolcu ulaþtýrma hizmetlerinde. Can ve mal kurtarma iþlerinin genel saðlýk açýsýndan grev yapmaya uygun olmadýðý düþünülse de maddede sayýlan diðer iþler özellikle ulaþým sektörü grev yapýldýðýnda hayatý felce uðratacak ve grevden beklenen faydayý saðlayacak sektörlerdendir. 2822 Sayýlý kanun grev yapýlamayacak yerleri ise 30. maddede þu þekilde sýralamýþtýr: 1. Ýlaç imal eden iþyerleri hariç olmak üzere, aþý ve serum imal eden müesseselerle, hastane, klinik, sanatoryum prevantoryum, dispanser ve eczane gibi saðlýkla ilgili iþyerlerinde 2. Eðitim ve öðretim kurumlarýnda, çocuk bakým yerlerinde ve huzurevlerinde, 3. Mezarlýklarda, 4. Milli Savunma Bakanlýðý ile Jandarma Genel Komutanlýðý ve Sahil Güvenlik Komutanlýðýnca doðrudan iþletilen iþyerlerinde. Gene hastanelerin acil servisler dýþýndaki bölümleri ile eðitim ve öðretim kurumlarý da grev yapýldýðýnda etkili olabilecek alanlardandýr. 2822 Sayýlý Kanun sadece yasaklar getirmekle yetinmemiþ, 31. maddesinde; savaþ halinde, genel
HAKLARIMIZ GREV (3) Bu sayýda Grev hakkýný anlatmaya devam ediyoruz. Geçen sayýmýzda grev kararýnýn ilaný aþamasýna kadar gelmiþtik bu sayýmýzda kaldýðýmýz yerden 2822 sayýlý Toplu Sözleþme Grev ve Lokavt kanununda düzenlenen grev yasaklarý ve grevin ertelenmesi konusunu anlatacaðýz. 2822 Sayýlý Kanun grevinin asýl iþlevi olan hayatý durdurma iþlevini hesaba katarak düzenin can damarý olan belli baþlý bazý iþlerde ve yerlerde grev yapmayý tamamen yasaklamýþtýr. 2822 Sayýlý Kanun 29. maddesinde grevin yasak olduðu iþleri þu þekilde saymýþtýr: 1. Can ve mal kurtarma iþlerinde, 2. Cenaze ve tekfin iþlerinde, 3. (Deðiþik : 27/5/1988 - 3451/5. md.) Su, elektrik, havagazý, termik santrallarýný besleyen linyit üretimi, tabii gaz ve petrol sondajý, üretimi, tasfiyesi, daðýtýmý, üretimi nafta veya tabii gazdan baþlayan petrokimya iþlerinde, 4. Banka ve noterlik hizmetlerinde, 5. (Deðiþik : 27/5/1988 - 3451/5.md.) Kamu kuruluþlarýnca yürütülen itfaiye, sehiriçi
veya kýsmi seferberlik süresince, yangýn, su baskýný, toprak veya çýð kaymasý veya depremlerin sebebiyet verdiði ve genel hayatý felce uðratan felaket hallerinde Bakanlar Kuruluna geçici grev yasaðý kararý alabilme yetkisini tanýmýþtýr. 32. maddedeyse grev yasaðýnýn uygulandýðý iþlerde, yerlerde ya da geçici yasaklarda taraflara Yüksek Hakem Kuruluna baþvurma hakký tanýmýþtýr. 2822 Sayýlý Kanun bütün bu yasaklarla da yetinmemiþ 33. maddesinde; kararý verilmiþ veya baþlanmýþ olan bir kanuni grevin genel saðlýðý ve milli güvenliði bozucu nitelikte olmasý halinde Bakanlar Kuruluna bu grevi 60 gün süreyle erteleme yetkisini tanýmýþtýr. Tabi bu erteleme kararlarýna karþý olaðanüstü hal ilan edilen bölgeler dýþýnda Danýþtay'da dava açýlýp yürütmenin durdurulmasý istenebilir. Erteleme süresince patronlar ile iþçiler arasýndaki uyuþmazlýðýn çözümü için resmi arabulucu tayini kararlaþtýrýlmýþ, ertelemenin sona erdiði tarihte halen uyuþmazlýk çözülmemiþse Çalýþma Bakanýnýn Yüksek Hakem Kuruluna baþvuracaðý düzenlenmiþtir. Bütün bu düzenlemelerden de anlaþýlacaðý üzere patronlar ve kanun koyucular grevden korkmaktadýrlar. Ve önemli bir nokta da grev yasaklarýnýn baþýnda hep milli güvenlikten bahsedilmesidir. Bir sonraki sayýmýzda grevin uygulanma aþamasýyla devam edeceðiz.
6
Ýþçinin Yolu
Mucadele Gunlugu Taþeron sistemi uygulandýðý her iþkolunda iþçi sýnýfýnýn hayatýný cehenneme çeviriyor. Güvencesiz çalýþmanýn iþçilerin geleceði için ne gibi tehlikeleri olduðunu açýkça ortaya koyan son taþeron haberi ÝSKÝ'den geldi. ÝSKÝ'ye baðlý 3 ayrý taþeron þirketinde çalýþan 2300 iþçi taþeron sözleþmelerine son verildiði için iþten atýldý. Ýþten çýkartýlmalarý üzerine 12 Mart'ta direniþe geçen ÝSKÝ çalýþanlarý, hak arama mücadelelerine devam ediyorlar. Biz de Ýþçinin Yolu okurlarý olarak, ÝSKÝ çalýþanlarýnýn direniþte olduklarý Aksaray ÝSKÝ binasý önüne giderek, onlara destek verdik ve bizlere süreci detaylý olarak anlatmalarýný istedik. Ýþçinin Yolu: Bize süreç ile ilgili biraz bilgi verebilir misiniz? ÝSKÝ Ýþçisi: 11.03.2010 tarihinde bir bölümümüzün iþine son verildi. Bizler açmakapama, sayaç, kaçak kontrol v.b. iþ bölümlerinde çalýþan ÝSKÝ iþçileriyiz. Yaklaþýk 15 yýldýr ÝSKÝ ihaleyi taþeron þirketlere veriyordu. Ancak genel müdür Ahmet Demir toplamda 2300 iþçinin iþten atýlmasýna neden olarak, "taþerona karþýyým" diyor. Bugüne kadar karþý deðildi de þimdi ne oldu? Ýþçinin Yolu: Direniþe nasýl baþladýnýz? ÝSKÝ Ýþçisi: Ýþten atýlmamýzýn hemen ardýndan Aksaray ÝSKÝ binasý önünde direniþe geçtik. Ancak ÝSKÝ genel müdürü iþimize bölüm bölüm son verdiði için, direniþ sonradan atýlan iþçi arkadaþlarýmýzýn katýlýmýyla yeni yeni toparlanýyor. Ýþçinin Yolu: Ýþte çýkartmalardan önce ÝSKÝ'deki çalýþma koþullarý nasýldý? ÝSKÝ Ýþçisi: Üç yýl boyunca þirketler ve ÝSKÝ arasýndaki ihale süreci tekrarlanýp durdu. Bu zaman içinde bize sorunu çözeceðiz deyip defalarca ücretsiz izne gönderdiler, 40 günlük sözleþmelerle çalýþtýrýldýk. Bugünün geleceði o zamandan belliydi ama biz fark edemedik. ÝSKÝ ile þirketler arasýnda ane pazarlýk olduðu belli deðil. Bizi yani 2300 iþçiyi yok sayýp pazarlýða devam ediyorlar. ÝSKÝ genel müdürü kendi çalýþanlarýmla devam edeceðim diyor. ÝSKÝ
ÝSKÝ DÝRENÝÞTE, SINIF KIPIRDANIYOR! bünyesinde bizden sonra ortaya çýkan açýðý kapatacak kadar kadrolu çalýþan yok. Ýþçinin Yolu: ÝSKÝ'de hangi sendika örgütlü ve direniþe destek oluyor mu? ÝSKÝ Ýþçisi: ÝSKÝ'de Tüm-Bel Sen örgütlü. Direniþimize gelip, bize destek oldular. Astýðýmýz pankartlarýmýzý da onlar ve diðer emek dostlarý yaptýrdý. Çaðdaþ Hukukçular da gelip gidiyorlar. Tüm-Bel Sen temsilcisi, genel müdür ile görüþtü bizler için. Genel müdür taþerona karþý olduðunu söylemiþ, fakat biz bunun lafta olduðunu biliyoruz. Madem taþerona karþý bizi kadroya alsýn, neden iþten çýkartýyor! Bunun altýnda baþka bir þey ver bizce.
Ýþçinin Yolu: Tekel iþçilerinin direniþi size yol gösterdi mi, güven verdi mi? ÝSKÝ Ýþçisi: Elbette ki. Direniþler birbirini tetikliyor. Herkes hakkýný almak için mücadele etmeli. Baþka bir ÝSKÝ Ýþçisi: Ben TEKEL direniþi sürerken sürekli televizyonda izliyordum olanlarý. Onlara kýzýyordum. Bunlar yan gelip yatmýþ, þimdi de ona karþý eylem yapýyorlar diye. Bizi bölüyorlar iþte. Birilerinin anlattýklarýna kanýyoruz. Kendi baþýmýza geldiðinde anladýk, güvencesiz çalýþmak ne demek. TEKEL direniþinin sonuna kadar yanýndayým þimdi.
Ýþçinin Yolu: Tekel iþçilerinin 1 Nisanda gerçekleþtireceði oturma eylemine katýlým gösterecek misiniz? ÝSKÝ Ýþçisi: Temsili olarak katýlým saðlayabiliriz. Aramýza farklý bölgelerden yeni arkadaþlar katýlmaya devam ediyor. Hukuksal süreci de takip ettiðimiz için, kitlesel bir katýlým çok zor. Biz direniþteki kardeþlerimizle, direniþlerimizi büyütmeyi çok istiyoruz. Ancak bu þekilde kazanýlacaðýný biliyoruz. Fakat burayý henüz toparlayamadýk. Hala direniþten haberi olmayan arkadaþlarýmýz var. Ýþçinin Yolu: Ýstanbul'da direnen diðer iþçiler ile dayanýþma halinde misiniz? ÝSKÝ Ýþçisi: Marmaray iþçileri ile sürekli görüþüyoruz. Direniþ yerlerimizin arasýnda 200 metre mesafe var zaten. Gelip direniþe destek oluyorlar. Bizde onlarýn yanýna gidiyoruz. Baþka yerlerden de gelen arkadaþlar oldu. Ýþçinin Yolu: Tekel'de, Marmaray'da, sizde ve daha birçok iþkolunda iþçilerin belasý olan 4-C ve taþeronlaþtýrma ile ilgili ne düþünüyorsunuz? ÝSKÝ Ýþçisi: 4-C bir illet. Hepimizin bu illetten kurtulmasý gerekiyor. Bunun için de kadrolu, taþeron tüm iþçilerin mücadele etmesi gerekli. Biz þimdiye kadar taþerona ses çýkartmýyorduk. Nasýl olsa çalýþýyoruz, maaþýmýzý alýyoruz diyorduk ama þimdi nasýl bir illet olduðunu yaþadýk. Hiçbir hakkýmýz yok, yýllardýr burada çalýþtýk ama bizi bir anda kapý önüne koydular. Biz iþlerimizi geri istiyoruz. Ýþçinin Yolu: Ýlerleyen süreçte neler yapmayý planlýyorsunuz? ÝSKÝ Ýþçisi: Yavaþ yavaþ bir plan oluþturuyoruz. Ama direniþin saðlýklý ilerlemesi, kararlýlýðýn korunmasý için bir ek bütçe oluþturmayý düþünüyoruz. Ýþsiz kalan arkadaþlar zor durumda. Onlarýn biraz olsun kafalarýnýn rahat olmasý gerekiyor. Ben tek baþýma da kalsam hakkýmý aramaya, direniþimi sürdürmeye devam edeceðim ama diðer arkadaþlarýma da þunu söylüyorum; "Kurtuluþ yok tek baþýna, ya hep beraber ya hiçbirimiz!". Bu sloganý çok doðru buluyorum.
TEKEL ÝÞÇÝLERÝ OKULDA, DERSTE, EYLEMDE! Tekel iþçilerine destek verdikleri için okuldan atýlan lise öðrencilerine, bu sefer Tekel iþçilerinden destek geldi. Çekmeköy Mehmetçik Lisesinde okuyan 200 öðrenci 25 Þubat günü, Tekel iþçileriyle dayanýþmak amacýyla okulda oturma eylemi yaptýlar. Eylemden sonra ise bu öðrencilerin 24'ü ilçe milli eðitim müdürlüðü tarafýndan okuldan atýldý. Tasdikname kararlarý henüz velilere ulaþtýrýlmadýðý için, öðrencilerin hangi maddeden dolayý okuldan atýldýklarý belli olmamaktadýr. Ne var ki, tasdikname, yönetmeliðin 17/c maddesinde sayýlan suçlara yani okulda siyasi bir parti veya derneðin siyasi ve ideolojik görüþleri doðrultusunda eylem yapmak olarak belirleniyor fakat yapýlan eylemin bu nitelikte olmadýðý gayet net. Hacettepe Üniversitesi'nde de Tekel iþçilerini
destekleyen öðrenciler hakkýnda soruþturma açýlmýþ, soruþturma sebebi "Tekel iþçilerine destek amaçlý eylem baþlatmak" olarak bildirilmiþti. Öðrenciler ise "Eðer bu suçsa, bu suçu Ankara halkýnýn yarýsý, Sakarya esnafýnýn ise neredeyse tamamý iþliyor" þeklinde karþýlýk vermiþlerdi. Karara gösterilen yoðun tepki sonrasý rektörlük geri adým atmýþ ve soruþturmalarý geri çektiðini duyurmuþtu. Hiçbir muhalif sese tahammül edemeyenler, kitleleri yýldýrmak için korku yayar ve öfke kusarlar. 4 Þubat genel iþ býrakma eylemine katýldýðý için iþten atýlan Aynur Çamalan da hükümetin ve sistemin iþçi sýnýfýna duyduðu öfkenin bir yansýmasý olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Tekel gibi iþçi direniþlerinin ateþi büyüdükçe hükümet de, okul yönetimleri de, patronlar da kýsacasý sistemin kullandýðý tüm araçlarý, bizlere öfkelenmeye devam edecektir. Ama onlarýn öfkesi ne Aynur Çamalan'ý, ne okuldan atýlan öðrencileri, ne Tekel iþçilerini, ne de biz emekçileri korkutamaz! Öðrencilerin okuldan atýlmalarý ardýndan Türkiye'nin birçok yerindeki Tekel iþçileri, basýn açýklamalarý düzenleyerek okul yönetimini protesto ettiler. Tokat'taki Tekel iþçileri, "Direnen TEKEL iþçilerine destek verdikleri için okuma haklarý engellenen liseli gençlere, þimdiden düzene, baskýya, haksýzlýða boyun eðmeleri için sopa gösteriliyor. Milyonlarca gencimize gözdaðý veriliyor. Özgürlüðü,
hakkýnýzý aramayýn; susun, tepkisiz kalýn, deniliyor." Bu yaþlarýnda hakký gasp edilen iþçilere destek veren gençleri gördükçe, geleceðe olan umudumuz, güvenimiz daha da artýyor" diyerek uygulamaya tepkilerini gösterdiler. Ýstanbul'da ise yaklaþýk 400 kiþilik bir grup 'Tasdikname' yazýlý pankart açýp, öðrencilerin okuldan atýlma kararýný protesto etti. Eðitim-Sen Kadýköy Þubesi ve Tek Gýda-Ýþ Sendikasýna baðlý Tekel iþçileri ile tasdikname verilen öðrenciler ve aileleri Çekmeköy'deki Mehmetçik Lisesi önünde toplandý ve okulun üst katlarýndan 'Zafer direnen emekçinin olacak' yazýlý bildiriler atýldý. Açýklamalarýn ardýndan sendika temsilcileri daðýlýrken, yaklaþýk 1000 öðrenci ara sokaklarda sloganlar atarak yürüyüþ düzenledi. Ayrýca, tasdikname verilen öðrenciler ve aileleri Ýl Milli Eðitim Müdürlüðü önünde eylem yapacaklarý bildirerek, haksýzlýða boyun eðmeyeceklerini vurguladýlar. Kaderlerini çizme þansý sadece gelecekleri için mücadele edenlerindir; týpký geleceðin iþçi sýnýfýný oluþturacak olan Çekmeköy Mehmetçik lisesi öðrencilerinin ya da bugünün iþçi sýnýfý Tekel, Marmaray, Ýski, Esenyurt belediye iþçileri, Çemen Tekstil ve daha pek çok iþçi direniþinde olduðu gibi. Geleceðin iþçi sýnýfýný oluþturacak olan emekçi çocuklarý, Bolþevik mirasýn temiz bayraðýný mücadele alanlarýna dikerlerse yaþanacak kýzýl günler, daha da yakýn olacaktýr!
Mücadele Günlüðü
Ýþçinin Yolu
Ta r i þ D i r e n i þ i Ye n i d e n
7
Sendikalý olduðu için iþten Atýlan Avukat Cem Gök
Türkiye devrimci kalkýþmalarý tarihinde 1980 Tariþ direniþinin önemi herkesçe bilinir. Kapitalist sömürünün temeli emekçinin yarattýðý artý deðere el koymaktýr. Darbe öncesinde Milliyetçi Cephe politikalarýnýn sol hareketi fabrikalarda ezme ve Her türlü atölyede fabrikada bu sömürüyü bire bir yaþayan bizler bu gerçeði emekçileri sindirme politikasýna karþý Tariþ iþçileri öyle bir azim göstermiþlerdi ki patronlarýn, krizin faturasýný bize kesmeye çalýþmasýyla son dönemlerde karþýlarýna geçen polis ve asker saldýrýsýna karþý kahramanca çarpýþmýþ ve iþçi sýnýfýnýn daha aðýrlýklý hisseder olduk. Yine özellikle bu kriz döneminde içinde militanlýðýnýn kahraman örneðini vermiþlerdi. yaþadýðýmýz sömürü düzeninin, alanýný geniþletmeye çalýþmasýna þahit oluO zamandan günümüze çok zaman geçti ama sömürü sistemi devam ediyor. Þimdi tekrardan bir sermaye saldýrýsýyla yüzyüze gelen Tariþ iþçileri yeniden bir direniþ örüyorlar yoruz. Hukuk alanýndan bahsedecek olursak bir yýllýk zorunlu staj, staj sonunda ruhsat için ödenen iki bin TL, mesleki yeterlilik sýnavý, sözleþmeli ve bu direniþ Tekel'in yaktýðý avukatlýk gibi uygulamalar bu amaca hizmet etmektedir. Bu uygulamalar mücadele ateþinin ikinci neticesinde mezun olan avukat adaylarý 300 TL'ye kadar inen maaþlarla, korunu oluþturmaya aday bir bitmek bilmez mesai saatleri boyunca hiçbir sosyal güvenceleri olmaksýzýn halde parlamaya baþladý. çalýþtýrýlarak sömürülmekSon yýllardaki ekonomik te; öte yandan iþverenkrizle beraber emekçi kesimlerse bu ucuz iþgücünü lerin üzerine çökerek kenkullanarak zengindisini rahatlatmaya çalýþan leþmektedir. sermaye defalarca direniþle Sömürerek zenginleþen karþýlaþtý. Kriz sonrasýnda iþveren avukatlar biriközelleþtirme, taþeronlaþtýrma tirdikleri sermayeyle politikalarý gýrla gidip Seka, bürolarýný tekellere Türk Telekom, Tekel örnekdönüþtürmektedirler. lerinde olduðu gibi kasten Ruhsatýný alan genç bir zarara sokulup yok pahasýna avukat ise kendi iþini satýlan kamu çalýþma alankuramamaktadýr; çünkü larýnýn son halkasý olan bazý yerlerde 200'e kadar iþçi avukatýn çalýþtýðý bu tekellerle mücadele edeTariþ'te de ayný senaryo tekrarlandý. Ýþler kasten memekte, sözleþmeli olarak buralarda çalýþmaya mecbur kalmaktadýr. Yani sabote edilip zarara sokulan iþyerleri medyanýn da sistem, avukatlarýn öðrenciyken de çalýþýrken de önünü kesmekte, patronpohpohlamasýyla bedavadan maaþ alan insanlarýn lara ucuz emek gücü olmalarýna yol açmaktadýr. Bundan sonrasý hepimizin çalýþtýðý yerler olarak gösterildi. Tariþ'te de yaþadýðý patron-iþçi çeliþkisidir artýk. Ýþçi avukatlar düþük ücretlerle; zor "iþçilere sabredin, zarar ediyoruz" diye mazeretler koþullarda çalýþýr, patron avukatlar ise ortaya çýkan artý deðeri çalar; iþçinin uydurulurken bir taraftan da iþyerinin özel sektöre her türlü yasal hakkýný gasp ederek kar etmeye çalýþýr. Tüm bunlarýn yanýnpeþkeþ çekilmesi için çalýþmalar yürütüldü. Bu da iþten atýlma tehdidiyle karþý karþýya olan iþçi avukat artýk özgür iradepolitika gene adým adým yürütüldü. Ýlk önce bir siyle hukuksal konularda fikir ay ücretsiz izne çýkarýldý iþçiler ve iþyerimizin yürütemez, patronun emirlerine yürümesi için sabredelim denildi. Sonra zamlar dontabi olur. duruldu ve gene ayný mazeret… Tabii bu palavralar Beþ ay boyunca 140 kadar çalýþaný anlatýlýrken ayný iþyerindeki bir müdürün aldýðý on olan Aksen Hukuk Bürosu'nda milyarlýk maaþ bilinçli iþçilerin gözünden kaçmadý ve sözleþmeli avukat olarak çalýþan daha o zamandan gerçekleri dile getirmeye baþladýlar. Cem Gök de, mesai ücretlerinin Ancak direniþin tam anlamýyla sesini duyuramadýðý 16 Mart günü yapýlan Bakanlar taþeron þirketleriyle bu tip güvence- verilmemesi, sigorta primlerinin ortamda karþý taraf iþçilere yüklenmeye devam etti ve Kurulu toplantýsý sonrasý yapýlan siz, öldüresiye ve hak gasplarýyla ücretlerin altýnda bir deðerden iþçileri altý aylýk iþ durdurmayla evlerine yolladý. açýklamayla, kamuda çalýþan dolu olan çalýþma þekli zaten uygu- yatýrýlmasý gibi sebeplerden dolayý Bunu yaparken de gene iþyerinin geleceði için bunun emekçiler için yeni bir saldýrýnýn lanmaktadýr. Devlet kapýsý diye birkaç avukat arkadaþýyla birlikte yapýldýðý ve tüm iþçilerin rahat olmalarý telkini de gündemde olduðu belirginleþti. özenilen kamuda çalýþma güvence- sendikalaþma faaliyetine giriþti. eksik edilmedi. Bu süre zarfýnda yararlandýklarý iþsiz- Belediyelerde çalýþan iþçi ve si, yeni saldýrýlarla taþeronu arata- Gök'ün DÝSK'e baðlý Sosyal-Ýþ lik sigortasýna da güvenen iþçiler iþe dönme umuduyla memurlarýn kamu sektörüne cak gibi görünmektedir. Taþeron Sendikasýyla görüþtüðünü öðrenen evlerine gittiler. Bu müddet dolup da tekrar iþbaþýna aktarýlacaðý þeklinde medyaya yanþirketlerinin iþçi sýnýfýna dayattýðý patronlar, "performansý düþük" gelince bir ikinci altý aylýk durdurmayla ikinci darbe sýyan haber, aslýnda gerçekleri yançalýþma koþullarý sürekli taþeronlar- diyerek 23 Þubat'ta kendisini iþten geldi ve bu sefer iþçilerin çoðunun haberinin olmadýðý sýtmýyor. Ýçiþleri Bakanlýðý tarafýnda patlak veren iþçi mücadeleleri çýkardýlar. Cem Gök, yasaya göre, bir þekilde iþsizlik sigortasý da ellerinden gitti. Gene dan yapýlan yeni düzenlemeyle 2 ile ortadadýr. En son ÝSKÝ'ye baðlý iþyerinde altý ayý doldurmadýðý ayný ümitle altý ayýn bitiminde iþyerlerine gelen iþçiler binin altýnda nüfusu olan belediyetaþeronlarýn birdenbire iþten çýkart- için iþe iade davasý açamýyor. Bu yýllarýný verdikleri iþyerlerinin önünde polis panzerleri ler kapatýlýrken, bazý belediyeler de týðý 2300 iþçi, taþeronun nasýl bir nedenle hakkýný sendikal tazminat ve barikatlarýyla karþýlaþtýlar. Bu panzerler kar birleþtirildi. Cemil Çiçek'in yaptýðý geleceksizlik ve katmerleþmiþ ve diðer iþçilik haklarýyla ilgili hýrsýnýn doymak bilmez yamyamý olan sermayenin açýklama, bu belediyelerde fazladan sömürü olduðunu tekrar yüzümüze yasalarla aramaya kararlý olan iþçilere gösterdiði asýl yüzüydü ve týpký 1980'deki gibi çalýþan iþçilerin olduðu ve bunlarýn vurdu. Tekel iþçilerinin, 78 gün Gök, bu saldýrýlara karþý sopa kaldýrýlýnca karþýsýndaki iþçilerin korkacaklarýný mahalli idarelerin bütçesine ciddi boyunca Ankara'ya ve ülkedeki tüm sendikalarýn avukatlar için sanýyorlardý. Ama gene yanýldýlar ve Tariþ iþçileri yük getirdiðiydi. Ýçiþleri ve Devlet iþçilerin yüreðine yaydýklarý ateþ olmazsa olmaz olduðunu savunonca kandýrmacadan sonra kendilerine atýlan kazýk Personel Müdürlüðü'nün yapacaðý þimdi baþka iþçilerin mücadelesine maya devam ediyor. Bu baðlamda karþýsýnda sessiz kalmayacaklarýný haykýrýp direniþe araþtýrmalar sonucu ihtiyaç olunan ýþýk olmasý zorunludur. Çünkü 4-C'Gök ve kendisiyle dayanýþma geçtiler ve direniyorlar. Bu direniþ kendi baþýna kamu kurumlarýna yeni bir yasa nin sadece Tekel'le sýnýrlý kalmayahalinde olan meslektaþlarý 25 Mart yerelde kalan bir halde deðil Türkiye genelinden, teklifi hazýrlanarak geçirileceklerini caðý bunun devamýnda iþçi sýnýfýnýn akþamý Ýstanbul Barosu önünde baþta da Tekel iþçilerinin desteðinden güç alýp ortak söyleyiverdiler. Yani bu belediyefarklý kesimlerine aðýr saldýrýlar bir basýn açýklamasý yaparak sloganlarla Tariþ duvarlarýný inletiyor ve sermayeye lerde çalýþan binlerce insanýn özlük olacaðýný biliyorduk. Ama Tekel'le "sendika hakkýmýz engellenemez" korku salýyor. Önemli olansa bu sesin boðulmasý için haklarýndan vazgeçilerek baþka bir birlikte açýlan ve geniþleyen bu sloganýný yükselttiler. bin bir türlü Ali Cengiz oyunu yapacak olan serçalýþma sistemine geçirileceðiydi, yolun direniþe yeni katýlan binlerce Bugün avukatlar özelinde meymayenin sözcülerine karþý bilinçli iþçiler öncülüðünde bunun özcesi. Bu sistemin adý da iþçinin yolu olacaðýný da biliyordana gelen durumdan çýkarmamýz sürekli uyanýk kalma ve mücadeleyi yaygýnlaþtýrmak- TEKEL direniþiyle hayatýmýza duk. Bugün Tariþ, Sinter Metal, gereken ders þudur: Ýçinde týr. Bilinen bir þeydir ki sermaye bugüne kadar nice giren bir kavram: 4-C. Yani binMarmaray, Çemen Tekstil, ÝSKÝ ve yaþadýðýmýz sömürü düzeninde direniþ ateþlerini söndürdü. Ama gene bilinmelidir ki lerce iþçi tekrar 4-C saldýrýlarýna benzeri onlarca iþyerinde farklý iþçi sýnýfý ve kapitalistler olarak iki 1980'de polisin, askerin postalý karþýsýnda sýnýfýnýn maruz býrakýlacak. Ayný TEKEL þehirlerde ayný ses yükseliyorsa bu temel sýnýf vardýr. Bunlar demir yumruðunu düþmanýnýn suratýna çarpan Tariþ iþçileri gibi. sýnýfýn mücadeleye dönüþen haricinde var olan ara katmanlar iþçisi ayný yumruðu bugün daha güçlü ve öldürücü TEKEL direniþi baþladýðýnda ve öfkesinin sesidir. Þimdi sadece kapitalizmin þimdiki gibi çýkmaza olarak vurabilme gücündedir ve bu yumruk ülke devam ederken direniþe destek belediye çalýþanlarýna yönelik girdiði dönemlerde hýzla öðütülüp veren tüm emekçilerin dillendirdiði gözüken saldýrýnýn, yarýn iþçi çapýndaki diðer direniþlerin yumruklarýyla birleþip iþçileþtirilir. Bu nedenle çözüm sýnýfýnýn farklý kesimlerine sömürünün can damarý olan sistemi yerle bir edebilme tehlike, biz karþý çýkmazsak gerçek birleþerek iþçi sýnýfýnýn iktidarý yönelmesi kaçýnýlmazdýr. Tek kapasitesindedir. Tariþ direniþine bin selam ve yaþasýn olabilir. 4-C geleceðin kamu için mücadele etmektedir. çalýþaný statüsünün bugünkü küçük baþýmýza yalnýzýz, hep birlikte iþçilerin birliði! resmidir. Aslýnda özel sektördeki güçlüyüz!
4-C'nin KAPSAMI GENÝÞLÝYOR!
8
Ýþçinin Yolu
KRÝZÝN YÜKÜ EMEKÇÝNÝN SIRTINDA KRÝZ BÝTTÝ MÝ? NE ZAMAN BÝTER? Son ekonomik kriz, içinde yaþadýðýmýz yýllarýn en önemli gerçeði. Kuþkusuz pek çok insanýn hayatýný þimdiden cehenneme çevirmiþ durumda. Yine de bu cehennemden bihaber olanlar, kriz gerçeðine aldýrmayanlar, "kriz mi, ne krizi?" diyen tuzu kurular da yok deðil.
Baþbakan bile "teðet geçer" diyorken, kendine ekonomist diyenler "al gülüm, ver gülüm, ekonomi canlansýn!" nidalarý eþliðinde krizi bitirmek için uðraþýyorlarken, genel durumun bu þekilde olmasý þaþýrtýcý deðil elbette. Ýþçilerin, emekçilerin, iþsizliðin pençesinde kývranan milyonlarca iþçinin ve iþsiz, geleceksiz gençlerin hayatlarý için çok büyük bir anlam taþýyor bugünkü kriz. Patronlar cephesi de durumdan pek hoþnut deðil, ancak onlarýn sorunu yarýn ne olacaðýz, çocuðu nasýl okula yollarýz ya da kýþý nasýl çýkarýz sorunu deðil elbette. Sanayinin en temel sektörlerinde üretim kapasiteleri büyük ölçüde azalmýþ durumda. Üretim kapasitesi, bir iþletmedeki ya da bir sektördeki sabit sermayenin (binalar, makineler) ve iþgücünün (iþçiler) üretebildiði toplam ürün miktarýna deniyor. Bunun azalmasý da patronlar için yüksek maliyet, düþük fiyat, azalan kar marjý gibi sorunlar ortaya çýkarýyor. Bu sorunlarýn altýndan kalkabilmek içinse iþçilerin yakasýna yapýþýyorlar. Ýþten atmalar, maaþlarda kesintiler vs. ile çürümüþ kapitalizmin krizinin faturasý iþçilere kesiliyor. 2007'den beri devam eden durgunluk ve krizin etkisiyle dünyada ve doðal olarak Türkiye'de de birçok temel sektörün üretim kapasitesinde ciddi düþüþler gerçekleþti. Otomotiv sektöründe yüzde 80'den yüzde 55'e; demir-çelikte yüzde 75'ten yüzde 55'e; çimentoda yüzde 100'den yüzde 80'e; boyada yüzde 85'ten 60'a… beyaz eþya, iþ makineleri, aðaç ürünleri vs. sektörleri ile liste uzuyor. Kapasitelerdeki düþüþ patronlarý rahatsýz ediyor çünkü sabit sermaye dediðimiz makinelerin ve binalarýn atýl olarak kalmasý ekstra maliyet yaratýyor. Bu da doðrudan kârlarý ve verimliliði etkiliyor. Hükümetin ÖTV'leri (özel tüketim vergisi) düþürerek durgunluk yaþayan sektörlere olan talebi artýrma çabalarý da sonuç vermiyor. Sonuçta patronlar çözümü istihdamý sýnýrlamakta (iþten çýkarmalarda), vardiyalarý düþürmekte, iþçilerin maaþlarýnda kesintiler yapmakta, kýsa çalýþma ödeneðiyle iþçileri soymakta buluyor. Yukarýda saydýklarýmýzýn temel sektörler olmasý ise durumu daha da vahimleþtiriyor. Çünkü bu sektörlerdeki daralma, bunlarla sarmaþ dolaþ olan finans, sigorta, petro-kimya, lastik, cam, elektronik, yan sanayi gibi birçok sektörü daha girdabýn içine çekiyor. Þu dönemde patronlar, 2010'da toparlanma umudunun olmadýðýný açýkça belirtiyorlar ve kapasite planlarýný bu doðrultuda yapýyorlar. 2010 için en olumlu geliþmenin kapasitelerin daha fazla düþmemesi olacaðýný söylü-yorlar. Dünyada bir toparlanma belirtisi olmadan Türkiye'de yaprak kýpýrdamayacaðýný herkes biliyor. Umutlar 2011'e kalmýþ görünse de, üretim kapasitesi düþen sektörlerde, kapasite seviyeleri belli bir eþiðin üstüne çýkmadan yeni iþçi alýmý düþünülmüyor. Kriz öncesi, yani 2007'deki kapasitenin gerçekleþmesi ve yeni iþçi alýmlarýnýn baþlamasý için gerçekçi beklentiler ise 3-4 yýldan bahsediyor. Anlayacaðýnýz kriz devam ediyor! Aðýr aðýr! Anlayacaðýnýz patronlar planlarýný buna göre yapýyor. Ve anlayacaðýmýz, biz de planýmýzý buna göre yapmak zorundayýz.
Enflasyon da En Çok Yoksulu Vuruyor Bahçeþehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araþtýrmalar Merkezi'nin (BETAM) yaptýðý araþtýrmaya göre enflasyondan en çok etkilenen grup halkýn en düþük gelirli %20'lik kesimi. Özellikle 2007 yýlýnýn ikinci yarýsýndaki küresel enerji ve gýda fiyat þokuyla beraber halkýn en zengin kesimiyle en yoksul kesimi arasýndaki makas iyice açýldý. Türkiye Ýstatistik Kurumu tarafýndan hazýrlanan enflasyon sepeti aðýrlýklandýrmasý bütün gelir ve harcama topluluklarýný kapsýyor, bunun sonucu olarak da hesaplanan enflasyon endeksi aslýnda temsili bir hanenin enflasyonunu yansýtýyor. Deðiþik gelir ve harcama gruplarýnda bulunan hanelerde enflasyon oraný, tüketim sepetlerinin mal ve hizmet bileþimine göre farklýlaþýyor. BETAM'ýn bu verilere dayanarak yaptýðý araþtýrmada gelir seviyesine göre %20'lik dilimlere ayrýlýyor ve 2003-2010 yýllarý arasýnda en zenginden en yoksula gidildikçe fiyat endeksinin açýkça arttýðý gözleniyor. BETAM yoksullar aleyhine olan bu deðiþimi gýda, konut ve enerjideki fiyat artýþlarýna baðlarken, en zenginlerin aleyhine olarak ulaþtýrma fiyatlarýndaki artýþtan bahsediliyor. Toplumun temel ihtiyaçlarýndan olan gýda ve alkolsüz içecekler en yoksul kesimin bütçesinde %36.4'lük bir paya sahipken, en zengin kesimde bu oran %16.3'te kalýyor. Buna baðlý olarak gýda ve alkolsüz içecekler grubunda ortalama enflasyonu geçen fiyat artýþlarý
en yoksul kesimi çok daha fazla etkiliyor. En yoksul kesimin ikinci büyük harcamasý %33.6 ile konut, su ve enerji harcamalarý olurken, en zengin kesim bütçesinin %23.9'unu bu harcamalara ayýrýyor. Ulaþtýrma harcamalarýnda ise en zengin kesim bütçesinin %21.7'sini bu gruba ayýrýrken, en yoksul kesimde ulaþtýrmaya ayrýlan pay %5.6 oluyor. BETAM'ýn araþtýrmasýnýn bir diðer sonucu da 2010 Þubat ayý itibariyle 2003 yýlýndan itibaren ilk kez aradaki enflasyon farký yoksul kesim aleyhine %11.8'e ulaþtý. Önümüzdeki dönemde de gýda ve enerji fiyatlarýndaki deðiþime baðlý olarak bu artýþýn devam edebileceði ve yoksullarýn gelirleri fiilen karþýlaþtýklarý enflasyonun gerisinde kaldýðý müddetçe, yoksullaþmanýn giderek derinleþeceði belirtiliyor. Tütün ürünlerine yapýlan olaðanüstü zamlar en çok yoksulu vururken, 2007'den beri kira fiyat endeksi istikrarlý bir þekilde ve 2008'den beri dalgalanmakla birlikte gýda enflasyonu da ortalama enflasyonun üzerinde seyrediyor.
Ýþçinin Yolu
9
Kapitalizm Emekçileri Ýþsizlikle Terbiye Etmeye Devam Ediyor! Türkiye Ýstatistik Kurumunun yaptýðý araþtýrmaya göre iþsiz sayýsý son bir yýlda, bir önceki seneye göre 860 bin kiþi arttý ve iþsizlik oraný %11'den %14'e yükseldi. Türkiye iþsiz oranýndaki artýþla dünyada 4. sýraya yükseldi. Ülkede þu anda 3,5 milyon kadar iþsiz bulunmakta. Bu iþsizlerin %27'sini bir yýldan fazla süredir iþ arayanlar oluþturuyor. Kapý kapý dolaþýp iþ arayanlarýn sayýsý günden güne artýyor. Krizle beraber vahþi yüzünü iyiden iyiye gösteren kapitalist sistemin iþsiz býraktýðý yüz binlerin önemli bir çoðunluðunu geçici iþçilik yapanlar, sigortasýz çalýþanlar ve hiçbir güvenceye sahip olmayanlar oluþturuyor. Son istatistiklere göre Türkiye'de sosyal güvenliðe sahip olmadan çalýþanlarýn oraný tüm çalýþanlar içerisinde %44.5. Yani çalýþan nüfusun neredeyse yarýsýnýn sosyal hakký gasp edilmiþ durumda. Bunun dýþýnda kriz nedeniyle dükkânýný kapatýp iþ aramaya baþlayan küçük esnaf da durumun bir baþka yüzünü gösteriyor. Yoksulluk ve zenginliðin zýt kutuplarda biriktiði dünyada proleterleþme oraný yükseliyor. Ýþ arayan gençler de iþsizliðin bir baþka yönünü bizlere gösteriyor. Gençlerin %25'i iþsiz. ÖSS gibi bir illeti atlatýp, üzerine 4 yýllýk üniversite okuyarak iþ sahibi olmak da mümkün deðil. Diplomalý iþsiz ordusu da çýð gibi büyüyor. Ýþ-Kur'un yayýnladýðý verilere göre 1 milyonun üzerinde insan bir yýldan fazla süredir kurumdan iþ bekliyor, bunlarýn büyük çoðunluðu ise
20-34 yaþ arasýndaki gençler. Ýþ bulmaktan ümidini kesenlerin sayýsýnýn ise 2 milyon kadar olduðu tahmin ediliyor. Tüm bu veriler "kriz bizi teðet geçti" masallarýnýn, ekonominin iyi gittiði yönündeki telkinlerin birer palavra olduðunu göstermekte. Herhangi bir iþte çalýþmak için gece gündüz iþ arayan milyonlara sistemin sunacaðý hiçbir þey kalmadý. Güç bela bir iþ bulup çalýþan iþçiler ise iþten atýlma korkusunu her geçen gün daha fazla hissediyorlar. Kapitalizm yedek iþgücü ordusu olan iþsizleri her zaman iþçilerin ücretlerini düþürmek için bir koz olarak kullanýr. Tayyip Erdoðan'ýn Tekel iþçileri için o paraya çalýþacak milyonlarca kiþi var demesi boþuna deðildir. Hükümetler geçmiþten beri iþsizlik oranýný hep ücretleri aþaðý çekip patronlarýn karlarýný arttýrmak için kullandýlar. Kriz dönemlerinde de iþten atmalarla, zamlarla, vergilerle yük emekçilerin sýrtýna bindirildi, patronlara zeval getirilmedi. Bugün yaþanan tablo da geçmiþin aynasýdýr. Bu sistemin iþsizliðe çözüm bulmasý mümkün deðildir. Ýþsizlik sorunu ancak üretimin yeniden örgütlenmesiyle, iþsizleri de üretim sürecine katacak ve "kar" için deðil toplumun ihtiyaçlarý için üretim yapacak bir sistemle, yani sosyalizmle kökünden çözülebilir.
"21. Yüzyýlda Sosyalist Devrim Stratejisi" Panelinin Ardýndan Yaklaþýk iki haftadýr AnkaraKýzýlay'da ve üniversitelerde düzenli stant faaliyetleriyle ve Tuzluçayýr'da kapý kapý dolaþarak daðýtýlan bildirilerle duyurusunu yaptýðýmýz ve hazýrlýk çalýþmalarýný yürüttüðümüz "21. Yüzyýlda Sosyalist Devrim Stratejisi" baþlýklý paneli 3 Nisan Cumartesi günü gerçekleþtirdik. "Dünya devriminin üç uðraðý" alt baþlýðýnda incelenen Venezuela, Ýran ve Nepal'daki süreçlerle ilgili gözlemlerin, araþtýrmalarýn ve bu ülkelerden irtibata geçtiðimiz devrimci Marksistlerden edindiðimiz bilgilerin aktarýldýðý panelin içeriði oldukça zengindi. Panele 100 kiþi civarýnda bir katýlým oldu, bir çok kiþinin ayakta izlemesiyle salona zorlukla sýðýldý. Ýranlý devrimci dostlarýmýz, Ankara Üniversitesi yemekhane iþçileri ve Tekel iþçileri de panele katýlanlar arasýnda yerlerini aldýlar. On yýlýný geride býraktýðýmýz 21. yüzyýlýn savaþlarla, devrimlerle ve krizlerle baþladýðýný;
içinden geçtiðimiz tarihsel döneme aktif müdahale edilmesi gerektiðini; bunun geçmiþin derslerinin çýkarýlmasýyla ve hedeflerin, stratejilerin belirlenmesiyle mümkün olduðunu vurguladýðýmýz panelde Ýran, Venezuela ve Nepal'de yaþanan süreçlerden örneklerle pek çok programatik ve ilkesel sorun tartýþmaya açýldý. Bir
açýlýþ konuþmasýndan, iki sunumdan ve tartýþma bölümünden oluþan panelde sosyal devrim ve reform ayrýmý, Stalinizmin karakteristik özellikleri ve çarpýttýðý tarihsel kavramlar, Stalinist ve Maoist anlayýþlarýn iflasý, aþamacýlýk teorisi ve sürekli devrim teorisi ve dünya devrimi stratejisi konularý üzerinde konuþmalar yapýldý. Geçtiðimiz yýl, 19 Nisan 2009'da kuruluþunu ilan ettiðimiz Sürekli Devrim Hareketi'nin bir anlamýyla tarihsel var oluþ sebebini de bir kez daha vurguladýðýmýz panel, oldukça baþarýlý geçti. Gelecek dönemde de benzer çalýþmalarýn ortaya konmasý, hareketin geliþimine her anlamda önemli katkýlar saðlayacaktýr. Panelin sonuçlarýnýn ayrýntýlý raporlarýný www.bolsevik.org websitemizde yakýn zamanda yayýnlayacaðýz.
10
Ýþçinin Yolu
Sinifin Hafizasi 70'li yýllarda Avrupa, giderek geliþen iþçi hareketiyle ve onun getirdiði sonuçlarla çalkalanýyordu. Ýþçi hareketindeki bu yükseliþin Avrupa'nýn güneyinde bulunan Ýspanya ve Portekiz'deki yansýmasý, askeri diktatörlüklerin yýkýlmasý ve burjuva parlamentarizmine geçiþ oldu. Uzun yýllardýr iþçi sýnýfýný cenderede sýkýþtýran bu rejimlerin varlýk koþullarý tüm Avrupa'yý saran sýnýf hareketinin etkisiyle ortadan kalkýyordu. Bir yandan da egemenlerin mevcut sýnýfsal dengeyi korumak için bu diktatörlüklere ihtiyacý kalmamýþtý. Gittikçe yükselen sýnýf hareketi de onlarý korkutuyor; olasý bir devrim "tehlikesinden" mümkün olduðunca korunmak için burjuva parlamentarizmine mevcut dengeleri sarsmayacak, sancýsýz bir geçiþ istiyorlardý. Askeri diktatörlüklerin kitlelerin basýncýyla yýkýlmasý kendi egemenliklerini tehlikeye sokabileceðinden; bu sürecin denetimleri dýþýnda gerçekleþmesi yerine reformlarý gündemlerine alýyorlardý. Ancak Portekiz'de geliþmeler egemenlerin çizdiði çerçevenin dýþýnda bir seyir izleyecekti. Portekiz, 20. yüzyýla düþük bir sanayiyle, kapitalizmin aðýr aksak iþlediði bir ülke olarak giriyordu. Bu dönemde dünyanýn 3. büyük sömürge imparatorluðu unvanýný taþýyan Portekiz, geç de olsa modern bir kapitalist topluma dönüþme yolunda adýmlar atýyordu. 5 Ekim 1910'da monarþi yýkýldý ve yerine Cumhuriyet ilan edildi. Fakat bu yeni Cumhuriyet iþçi sýnýfýnýn sorunlarýný çözmekten uzaktý. Uzun çalýþma saatlerinin ve buna karþýlýk ödenen düþük ücretlerin kývýlcýmýný çaktýðý sýnýf çatýþmasý giderek þiddetleniyordu. Ýþçi sýnýfý memnuniyetsizliðini grevleriyle, direniþleriyle, sokaða çýkarak gösteriyordu. Bu süreç 1926 yýlýnda egemenlerin üstünlüðüyle sonlanacaktý. Ýbreyi sermaye sýnýfýndan yana çevirecek olan darbe General Costa tarafýndan gerçekleþtirildi. Kýsa bir süre sonra yanýna aldýðý iki darbeci generalle birlikte bu darbenin ürünü olan Milli Hükümeti atadý. Milli Hükümetin Maliye Bakaný Portekiz'de önemli bir tarihsel dönemece damgasýný vuran isim Salazar olacaktý. Salazar yeni ekonomik politikayý açýkladýðýnda sermayenin hizmetinde olduðunu aldýðý önlemlerle net bir þekilde ortaya koyuyordu. 1930'da uzun yýllar boyunca ülkenin tek legal siyasal yapýlanmasý olacak Milli Ýttifak'ý kurdu. 1932 yýlýnda baþbakanlýða atandý ve yaklaþýk 50 yýl boyunca sürecek olan diktatörlüðün startýný "Estado Novo" adýyla verdi. Salazar bir yandan alelacele yapýlmýþ darbeye kitle desteði yaratmaya çalýþýrken bir yandan da sistemin korumasýný saðlayýp olasý bir sýnýf mücadelesinin önünü týkayacak, iþçileri sürekli baský altýnda tutacak ve nefes almalarýný önleyecek Portekiz Lejyonu adý verilen paramiliter kuvvetleri oluþturuyordu. Kendi ülkesinde askeri diktatörlüðü yerleþtirme çabalarýný diðer ülkelerdeki baskýcý diktatörlüklere verilen destek takip ediyordu. Örneðin 1936'da Ýspanya'da Halk Cephesi'nin kurulmasýnýn ardýndan Ýspanya'ya yirmi bin kiþilik bir Portekiz Lejyonu gönderildi. Ýspanya'dan Portekiz'e kaç-
PORTEKÝZ
KIZIL KARANFÝLLER DEVRÝMÝ
mak isteyen Cumhuriyetçiler sýnýrdan geri çevrilip ölüme terk edildiler. 50'li yýllarda Portekiz'de büyük bir açlýk, sefalet ve huzursuzluk kol geziyordu. Salazar'ýn aldýðý birtakým ekonomik önlemler kaçýnýlmaz sona yaklaþmayý görece erteliyordu. Siyasal huzursuzluðu arttýran bir diðer önemli etken de sömürgeler sorunuydu. Emekçi sýnýfýn yaþamýný kötürüme çeviren ekonomik koþullarýn nedenlerinden biri, sömürgelerde verilen ulusal kurtuluþ mücadelelerinin bastýrýlmasý için ayrýlan bütçeydi. 9 milyonluk küçük bir ülke olan Portekiz'de bütçenin yüzde 40'ý, Angola, Mozambik ve Guinea Bissau'da ulusal kurtuluþ hareketlerine karþý 150 bin kiþilik askeri birliklerin yürüttüðü savaþa akýtýlýyordu. Resmi rakamlara göre halkýn yüzde 40'nýn okuma-yazma bilmediði ülkede Afrika savaþlarý dolayýsýyla getirilen 4 yýllýk zorunlu askerlik ve sefaletten kaçmak için yurtdýþýna göç edenlerin sayýsý 2,5 milyonu bulmuþtu. Avrupa'nýn kapitalistleþme yarýþýnda yaya kalmýþ Portekiz'in 5 sömürgesi bulunuyordu. Afrika'da bulunan 3 sömürgede 60'larda baþlamýþ kurtuluþ hareketleri oldukça baþarýlýydý. Bir yandan da kendini daha rahat hisseden ve biraz daha palazlanmýþ olan sermaye bu statükonun korunamayacaðýný görüyor ve ipleri elinden býrakmadan burjuva parlamentarizmine yumuþak bir geçiþ programý izlemek istiyordu. 1968 yýlýnda yeni baþbakan Caetano ile birlikte bir reformlar sürecine girildi. Uygulamalar temelde ayný amaca hizmet ediyordu: mevcut sýnýfsal dengeyi sermayenin lehine korumak. Ne var ki Avrupa'da yükselen sýnýfsal hareket Portekiz'i de etkile-yecekti. Bir yandan da sömürgeler konusunda izlenen tutum ve yürütülen haksýz savaþ ordu içerisinde de rejime muhalif bir subaylar kitlesi yaratýyordu. Bu muhalif subaylarýn sayýsý her geçen gün artmaktayken 1973 yýlýnda ordu içinde, Salazar rejimini sonlandýrmaya yönelik gizli bir oluþum patlak verdi: MTA (Silahlý Kuvvetler Hareketi). 1974 yýlýnda 5 birlik dýþýnda bütün hava, kara ve deniz kuvvetleri MTA'nýn safýna geçmiþti. 25 Nisan 1974, MTA'nýn Salazar diktatörlüðüne son darbeyi indiriþinin tarihi olacaktý. Darbe baþarýyla sonuçlandý ve radyo idaresini ele geçiren darbeci subaylar rejimin yýkýldýðýný ilan ettiler ve halka ýsrarla evlerinde kalmalarýný telkin ettiler. Ancak iþçi sýnýfý birikmiþ 50 yýllýk öfkesiyle sokaklarý eylem alanýna çevirdi. Darbeyi gerçekleþtiren askerlerin silahlarýnýn namlularýna taktýklarý kýrmýzý karanfiller, devrime adýný verecekti. Darbenin ardýndan baský ortamýnýn ortadan kalkýþýyla birlikte devrimci hareket rahat bir nefes alacaktý. Darbeden kýsa bir süre sonra illegal faaliyet yürüten Portekiz Komünist Partisi ve Sosyalist Parti siyaset arenasýna çýkacaktý. Darbenin ardýndan gelen ilk 1 Mayýs'ta 500 bin emekçi yürüyecek ve bu hýzlý yükseliþin simgesi olacaktý. Tasfiye süreci tüm ülkeye yayýlmýþtý. Memurlar iþyerlerindeki eski yöneticileri kovalýyordu. Öðrenci hareketi de tüm dünyada olduðu gibi hýzlanmýþtý, üniversitelerde de benzer süreçler yaþanýyordu. Kitle grevleri, fabrika iþgalleri her yaný sarmýþtý. Köylüler toprak iþgallerine giriþmiþlerdi. Devrimci atmosfer ordu içinde de yayýlmýþtý; asker ve gemiciler iþçilerle yan yana sosyalizme çaðrý yapan bayraklarla yürüyorlardý. Askerler generallerin direktiflerindense "askerler, iþçi çocuklarý" diye kendilerine seslenen iþçilere kulak veriyordu. Bu gidiþat ülkenin ekonomisine yön veren kapitalistleri endiþelendiriyordu. Burjuva parlamentarizmine yumuþak geçiþ, basit bir restorasyon planlarý maddi hayatta karþýlýðýný bulmamýþ; yeþeren özgürlük ortamý iþçi sýnýfýna tarihsel fýrsatlar sunmuþtu. Sermayedarlar iktidarlarýný yitirmiþ güçlerle birlikte 3 kez darbe yapma giriþiminde bulundu. Bu giriþimler iþçilerin barikatlarý önünde yenilmeye mahkûm oldular. Darbeyi örgütleyen subaylarýn tahayyüllerinin
ötesinde bir sýnýfsal hareket yükselmiþti. Darbeyi yapan unsurlarýn bir kýsmý talepleri geri çekmeye çalýþýrken sýnýf daha da fazlasýný istiyordu. Ýþçi Denetim Örgütleri adýnda birtakým embriyonik oluþumlar meydana geliyordu. Sað unsurlarýn tasfiyesiyle birlikte kurulan Milli Selamet Cuntasý daha da radikalleþiyordu. Sermaye gidiþata dur diyememenin verdiði çaresizlikle bocalarken onun taleplerini yükseltecek, rejimin normalleþmesini saðlayacak olanlar Sosyalist Parti ve Portekiz Komünist Partisi oldu. Generallerle birlikte yeni dönem hükümetinde yer alan bu partiler sosyal devrimin geliþimini engellemede kritik bir rol üstlendiler. Portekiz Komünist Partisi'nin lideri Cunhal, yeni rejim tarafýndan Moskova'daki sürgünden geri çaðrýldý ve havaalanýnda askeri törenlerle karþýlandý. Cunhal'a hükümette ikinci önemli bakanlýk verildi ve 1987'ye kadar Portekiz Cumhuriyet Meclisi'nde milletvekili olarak yer aldý. Cunhal'ýn önemli görevler aldýðý hükümetin en önemli icraatlarý grev karþýtý yasalar çýkartmak, askeri emirlere uymayý reddeden iþçileri tutuklamak ve ancak gelecekte hiçbir politik faaliyete katýlmama koþuluyla serbest býrakýlmalarýný saðlamaktý. Portekiz Komünist Partisi yayýn organý Avante'de sosyalist iktidar çaðrýlarýnýn "tamamen gerçek dýþý" olduðunu haykýrýyordu. Sosyalist Enternasyonal üyesi olan Sosyalist Parti ise iþçilerin "aþýrý" devrimci olduðundan yakýnýyor ve bunun törpülenmesi gerekliliðini dillendiriyordu. Bu partiler devrimci geliþmeyi kontrol altýna almaya yönelik giriþimlerini çeþitli açýlýmlarla gerçekleþti. Devletleþtirmeyi yavaþlatmak gibi birtakým çabuk düþünülmüþ çarelerin yanýnda; uzun zamana yaydýklarý önlemlerle burjuva demokrasisini saðlamlaþtýrmaya baktýlar. Bütün bu þartlar altýnda ve doðru bir önderliðin eksikliðinde Portekiz'de kabaran devrimci hareket sönümlenmeye mahkûm oldu. Bundan önceki darbe giriþimlerini barikatlarýyla engellemiþ iþçi sýnýfýnýn hareketi sönümlenince, 25 Kasým 1975'te tekrar denenen darbe bu kez amacýna ulaþtý. Komiteler daðýtýldý, ordu içindeki sol kanat temizlendi ve grevler yasaklandý. Ýþçi sýnýfý için tarihsel fýrsatlar sunan bir dönemde böylece kapanmýþ oldu. Sýnýf hareketinde yarattýðý bu olumlu havaya raðmen bir askeri darbenin niteliðini iyi görmek gerekir. Portekiz'de gerçekleþen askeri darbe Salazar diktatörlüðüne bir tepkiydi. Darbenin ardýndan yükselen sýnýf hareketi her ne kadar darbeyi gerçekleþtiren subaylarý daha da sola çekmiþse de yine de sýnýrlarý belli bir perspektife sahip olduklarýný bilmek; iþçi sýnýfýnýn gerçek kurtuluþunun yolunu birtakým illüzyonlarla karýþtýrmamak için hayati önemdedir.
Gülcan Berkmen
Ýþçinin Yolu
Devrimci Teo r i
11
ÝÞÇÝ SINIFI ve EZÝLENLER
Tarih, Marksizm'in temeli diyebileceðimiz bir ifadeyle sýnýf savaþýmlarýnýn itici gücüyle yol alýyor, bütün insanlýðýn kaderi çýkarlarý birbirine taban tabana zýt sýnýflarýn mücadelesiyle þekilleniyor. Sýnýflý toplumlarýn tarihsel olarak son duraðý kapitalist düzen, eski toplumlarýn daha ilkel biçimlere bürünen sýnýfsal karþýtlýklarýnýn üzerindeki örtüleri kaldýrdý ve safýný net bir þekilde belirlemiþ iki karþýt sýnýfý tarih sahnesine çýkardý: Proletarya ve burjuvazi. Bunlar arasýnda yalpalayan küçük burjuvaziyi ve toplumun orta sýnýfa mensup kesimlerini ise tarihsel bir eðilim olarak proleterleþmeye doðru sürükledi, hala da sürüklemeye devam ediyor. "Burjuvazi, þimdiye dek saygý duyulan ve saygýlý bir korkuyla bakýlan bütün mesleklerin halelerini söküp attý. Doktoru, avukatý, rahibi, þairi, bilim adamýný kendi ücretli emekçisi durumuna getirdi." (Marks-Engels, Komünist Manifesto). Bu sözler bugün yazýlmadý, ama 1847'de maddi deðiþimlere bakýlarak ortaya konan tarihsel eðilimi tutarlý bir þekilde ifade ediyor ve geleceðe ýþýk tutuyor. Bugünün koþullarý ise Marks ve Engels'in bu öngörülerini kesin bir þekilde kanýtlýyor. Bunun güncel yansýmalarý ise hayatýn her alanýnda görülebilir: Yüzlerce kiþiyi istihdam eden hukuk bürolarýnda çalýþan avukatlar, esnek çalýþmayla, yetkinlikle sýnanan mühendislikler, giderek apoletleri sökülen doktorlar ve daha birçok orta sýnýf meslek grubu sömürü cenderesinin içinde sýkýþan iþçilerin saflarýna akýn ediyorlar. Ýþçi sýnýfýný sayýsal ve toplumsal aðýrlýk açýsýndan besleyen tek dinamik tabii ki bu deðil. Ayný zamanda kapitalizmin tekelleþmesinin tokadýný en aðýr bir þekilde yaþayan küçük burjuvazinin de iþçi sýnýfýnýn saflarýna katýlmasý giderek daha da güçlenen bir tarihsel eðilime dönüþmüþtür. Bu ne anlama geliyor? Artýk mahallede, yolumuzun üzerindeki eczanelerin yerini büyük ilaç marketlerinin; baþbakanýn geçtiðimiz aylarda söylediði "Artýk sokak aralarýnda bakkal devri kapandý." sözlerinden hareketle mahalle bakkalýnýn yerini devasa alýþveriþ merkezlerinin almasý demek. Ayný zamanda tarýmla geçimini saðlayan çiftçilerin, küçük toprak sahiplerinin yerlerini hýzlý bir þekilde endüstriyel tarýma terk etmeleri ve metropollerin iþçi havzalarýna doðru akmalarý demek. Bu eðilimin çok açýk bir sonucu açýða çýkmaktadýr: Burjuvazi ile proletarya arasýndaki sýnýfsal karþýtlýðý giderek netleþerek, ara sýnýfsal katmanlar ortadan kalmaya yüz tutuyor. Elbette, iþçi sýnýfýnýn asýl devrimci yanýný oluþturan faktör onun sayýsal olarak fazlalýðý deðil, hayatý kontrol edebilme yeteneðine sahip olmasý, üretim araçlarý üzerindeki denetimi ve gerektiðinde bu yeteneðini kullanarak kapitalist sistemin çarklarýný durdurabilmesidir. Bugün devrimin mezar kazýcýlarý hayatýn her alanýnda giderek kendisini daha fazla var ediyor, kapitalist sömürü düzeni kaçýnýlmaz bir þekilde mezar kazýcýsýný geniþ yýðýnlar halinde örgütlemeye devam ediyor. Hal böyleyken tutarlý bir devrimci hareketin, devrimin rotasýný çizerken kapitalist üretimin tüm iplerini elinde tutan, her geçen gün gücünü artýran, Marksizm'in kurucularý tarafýndan sömürü düzenini yýkmaya muktedir tek sýnýf olarak gösterilen iþçi sýnýfýna odaklanmasýný beklersiniz. Nitekim bugün bizlerin Ýþçinin Yolu etrafýnda örmeye çalýþtýðýmýz hareketin tarihsel yönelimi budur. Amaç bu gazetenin ulaþtýðý her alanda iþçi sýnýfýnýn sýnýf bilinçli kesimleriyle organik baðlar kurabilmek, iþçi sýnýfýnýn mümkün olan en geniþ kesimlerini devrimci saflarda örgütleyebilmektir. Geçmiþ tarihsel deneyimler, yaþanmýþ devrimler bizlere iþçi sýnýfýnýn kitaplardan okuduðumuz önemini pratikte sýnama imkâný vermiþ ve her seferinde ayný yanýt alýnmýþtýr: Paris Komünü'nde en önde savaþanlar da, Ekim Devrimi'ni yaratanlar da, Almanya'da, Ýspanya'da, Yunanistan'da, Ýran'da devrimci süreçlerin önünü açan ve burjuvaziye yaþamsal darbeyi indirenler de iþçi sýnýfý saflarýndan gelmiþlerdir. Kapitalistlerin aslýnda iþçi sýnýfý olmadan bir hiçten ibaret kaldýklarýný bu deneyimler bize açýk bir þekilde göstermiþtir. Ancak, bugüne bir kez daha bakýldýðýnda kendisini devrimci, Marksist, komünist vs. addeden birçok unsurun iþçi sýnýfýnýn bu tarihsel gücünü görmezden geldiði gerçeðiyle karþý karþýya kalýyoruz. Özellikle Stalinizm'le birlikte Marksizm'in kökünden tahrip edilmesi, iþçi sýnýfýnýn yerine burjuvazisinden, köylüsüne kadar geniþ bir yelpazede yeni "devrimci" güçler arayýþýna girilmesi bu süreci hýzlandýrmýþtýr. Tarihsel bir kýrýlma noktasý olarak, SSCB'nin çözülüþüyle birlikte esen postmodern rüzgârlar da bu sürecin yelkenlerini þiþirmiþtir. Burjuva ideologlarý tarafýndan ortalýða saçýlan iþçi sýnýfýnýn, sýnýf
mücadelelerinin öldüðü safsatalarý ve sol hareket içerisinde postmodernizmin karþýlýðý olarak yaþanan iþçi sýnýfýyla baðlarý koparma süreci devrimci Marksistleri bir eleþtiri getirme ve Bolþevik geleneði yeniden ayaklarý üstüne dikme göreviyle karþý karþýya getirmiþtir. Tarihin Öznesi Kim: Ýþçi Sýnýfý mý, Ezilenler mi? Postmodern ideoloji, sýnýflar mücadelesinin sonunu ilan ederek; yerine ezilen kimliklerin mücadelelerinin esas olduðu bir akým yarattý. Tüm dünyada devrimci hareketin önemli unsurlarý kendisini bu akýma kaptýrýrken, benzer süreçler zaten Devrimci Marksizm'le arasý limoni olan Türkiye sol hareketini de etkiledi. "Ezilenler" kavramý kategorik bir yaklaþýmla iþçi sýnýfýnýn yerine ikame edildi. Peki gerçekten, ezilenler sosyalist bir devrimin öncülüðü rolünü üstlenebilir mi? Tarihin son 200 yýlda kesin olarak kanýtladýðý iþçi sýnýfýnýn yegane devrimci güç olduðu gerçeði, burjuva ideologlarýnýn safsatalarýndan ibaret olan postmodernizme uyarlanarak terk edilebilir mi? Ezilenler kavramýný iþçi sýnýfý yerine ikame etmenin temelinde, esas olarak yatan neden iþçi sýnýfýna ve sýnýf mücadelesinin tarihin akýþýný deðiþtireceðine duyulan güvensizliktir. Özellikle, kapitalizmin SSCB'nin daðýlýþýyla birlikte zaferini ilan etmesi, sýnýf mücadelelerinin dünya genelinde bir durgunluk evresine girmesi bu güvensizliði daha da körükledi. Bunun doðal sonucu olarak birçok küçük burjuva sol unsur hýzlý bir þekilde iþçi sýnýfýnýn yerine yeni "devrimci dinamikler" arayýþýna giriþtiler. Sýnýf mücadelesinin zafere ulaþmasý çetin engelleri aþmayý, sabýrlý bir çalýþmayý gerektirir. Bu özellikten yoksun olanlarýn iþçi sýnýfýndan uzaklaþmalarýna þaþmamak gerekir. Ezilenlerin baþlý baþýna bir devrimci güç olup olmayacaðý aslýnda fazla söze gerek býrakmayan bir tartýþmadýr. Karþýmýzda varolan güç, farklý sýnýfsal dinamikleri içerisinde barýndýran, kendi içerisinde bir bütünlük oluþturabilen bir yapý deðildir. Örneðin, kimsenin ezildiðini inkâr edemeyeceði kadýnlarý ele alýrsak durumu daha açýk hale getirebiliriz. Nasýl ki, iþçi sýnýfýna mensup bir kadýn kadýnýn ezilmiþliðinden nasibini fazlasýyla alýyorsa, burjuva sýnýflarýn içinden gelen bir kadýn da bu ezilmiþliðe tâbi olabilir. Meseleye salt kadýnýn kimliðinden ötürü ezilmiþliði üzerinden bakan bir yaklaþým istese de istemese de karþýt sýnýflardan gelen kadýnlarý ayný mücadelenin bir parçasý haline getirmeye çalýþacaktýr. Ancak, herhalde hiç kimse Ýkitelli'deki sel felaketinde servis minibüsü kasasýnda can veren kadýn iþçilerle, TÜSÝAD baþkaný Ümit Boyner'in ayný çýkarlara sahip olduðunu iddia edemez. Bu birçok ezilen kimlik için genelleþtirilebilecek bir durumdur. Ayný yaklaþým, ezilenlerin "devrimci rolü"nü onlarýn dönemsel olarak patlayan mücadelelerine referans göstererek abartma eðilimindedir. Örneðin, Gazi Mahallesi'nde Alevilerin egemenlerin saldýrýlarýna karþý yükselttiði öfkenin veya Fransa'da göçmenlerin ayrýmcýlýða ve baskýlara karþý 2005 yýlýnda patlayan isyanlarýnýn gidebileceði nokta konusunda büyük hayaller beslenmiþtir. Ancak, bu isyanlarýn gidebileceði sýnýrlarý belirleyecek tek faktör iþçi sýnýfýnýn kapitalist üretimin damarlarýný kesip kesmeyeceðidir. Diðer yandan, benzeri bir durum mücadelenin kaldýracý olarak varoþlarý, fakirleri ve iþsizleri alanlar için de geçerlidir. Bu kesimler ancak iþçi sýnýfý önderliði altýnda sistemin sýnýrlarýný aþabilecek bir mücadelenin parçasý olabilirler ve bu da ancak iþçi sýnýfýnýn bilinçli, öncü kesimlerinin müdahalesiyle mümkündür. Örneðin bunu TEKEL direniþine bakarak da görebiliriz. Ýþçi sýnýfýnýn düzenin saldýrýlarý karþýsýnda kaybedecek daha fazla hakký olanlar, mücadelenin en radikal kesimlerini oluþtururlar. TEKEL iþçilerinin 78 günlük direniþi onlarýn bu özelliðinden dolayýdýr. 15-16 Haziran 1970 iþçi direniþlerinde de kazanýlmýþ haklarýný sonuna kadar koruyanlar yine proletaryanýn görece refah durumu en iyi olan aðýr sanayi iþçilerinden gelmiþtir. Ýþçi sýnýfý tarihsel olarak ezilen kimlikleri de mücadelede devrimci bir kanala yönlendirme yeteneðine sahip bir sýnýftýr. Elbette, ezilenlerin haklarýnýn savunuculuðunu yapmak bir devrimci öncünün görevidir. Lenin'in deyimiyle devrimci parti ayný zamanda ezilenlerin de kürsüsüdür. Amacýmýz bunu tartýþmaya açmak deðildir. Ancak, tüm ezilenlerin tarihsel olarak kurtuluþu sýnýflý toplumlarýn sona ermesiyle, yani bugün için kapitalist sömürünün tarihin çöplüðüne gönderilmesiyle mümkündür. Bunu yapacak yegâne devrimci güçte iþçi sýnýfýdýr.
Fikret Seyhan
12
Ýþçinin Yolu
Enternasyonal Postaci Afrika Neden Aç, Afrika Neden Ýsyan Etmiyor? Dünya üzerindeki milyarlarca insanýn gözünün önünde tüm 21. yüzyýla dair uygarlýk söylemlerini, "uzay çaðý" pýþpýþlamalarýný, dört koldan yürütülen bu propaganda hamlelerini tersyüz edercesine, sefaletiyle, hastalýklarýyla, açlýk ve susuzluðuyla kapitalizmin tüm gerçekliðini gözler önüne seren bir kýta var bu yeryüzünde. Kara kýta Afrika 1 milyardan fazla nüfusuyla açlýk içinde debelenirken, tüm dünya halklarý gözlerinin önündeki bu insanlýk dramýna yýllardýr bir son verilmesini istiyorlar. Ancak küresel güç sahibi ülkeler göstermelik yardýmlar dýþýnda en ufak hamlede bulunmuyorlar. Üstelik, örneðin ABD'nin savaþ bütçesinin yanýnda komik denebilecek meblaðlarla engellenebilecek açlýk ve susuzluk gibi acil tehditler karþýsýnda kapitalizmin uluslararasý temsilcileri oralý dahi olmuyor. ABD ve Avrupa ülkeleri bu hayati sorun karþýsýnda gayri safi milli hasýlalarýnýn binde birini dahi harcamaktan kaçýnýyorlar. Neden mi? Çünkü bu onlara kar getirmeyecek. Kapitalizmin mantýðý böyle iþliyor. Marks'ýn yýllar önce belirttiði gibi kapitalizm bir tarafta zenginliði arttýrýrken öteki kutupta da yoksulluðu derinleþtirdi. Bugün bunun örneðini Afrika kýtasýnda yaþananlardan daha iyi ne özetleyebilir? Kýta ülkelerinin gelirleri toplamý tek bir Avrupa ülkesine dahi eþit çýkmýyor. Afrika kýtasýnýn fakirliði üzerine sayfalar dolduracak kadar istatistik sýralamak mümkün. Biz fikir vermesi için sadece birkaç verinin üzerinde duracaðýz. Yüzlerce milyonun açlýk tehdidi altýnda bulunduðu kýtada bebek ölüm oraný %14. Nüfusun ancak yarýsý temiz su kaynaklarýna ulaþabiliyor. Kýta yýllar süren iç savaþlardan çok çekti. Egemenlerin nüfuz paylaþým savaþlarýnda milyonlarca Afrikalý katledildi, Kongo'daki iç savaþta 3 milyon kiþi yaþamýný yitirdi. Her yýl milyonlarca ölüme yol açan AIDS ise kýtadaki bir baþka sorun. Afrika tüm bu sefaletiyle günümüz kapitalizminin sömürü koþullarýnýn aynasý olarak gözüküyor. Peki tüm bu dram karþýsýnda diðer devletler ne yapýyorlar? Onlar sineðin yaðýný çýkarmakla meþgul. Afrika kýtasýnýn bugün Batý ülkelerine 300 milyar dolardan fazla borcu var. Batýnýn finans kuruluþlarý bu borçlarý verirken ise inanýlmaz faiz yüzdelerini hayata geçirdi. Afrika devletleri bu borçlarý kat be kat ödemiþ olmalarýna raðmen hala daha devasa faiz ve borç yükü altýnda eziliyorlar. Peki Afrika ülkelerinin bu fakirliði nereden kaynaklanýyor? Bazýlarý bunun Afrika'nýn coðrafi ve tarýmsal özelliklerinden kaynaklandýðýný iddia etse de bu görüþlere itibar etmemek gerekir. Zira küresel
sistemin en önemli halkalarýndan biri olan Afrika kýtasýnýn az geliþmiþliðinin nedenleri kapitalizmin rotasýndan ve geçirdiði içsel dönüþümlerden baðýmsýz olamaz. Kaldý ki Afrika kýtasý doðal kaynaklarý ve iþgücü kapasitesiyle yeterli ekonomik kaynaklara sahiptir ve Afrika'nýn krizinin ulusal özelliklerinden kaynaklandýðýný iddia etmek, sömürgeciliði ve sonrasýnda hüküm süren emperyalizmi aklamaktan baþka bir iþe yaramaz. Kapitalizm bir üretim biçimi olarak tarih sahnesinde yerini aldýðýnda etkisini ilk olarak Avrupa'da hissettirdi. Merkantilizmin yükseliþi deniz aþýrý ulaþýmýn kolaylaþtýðý bir döneme tekabül ederken yeni kýtalar keþfediliyor; bu yeni kýtalardaki zengin maden kaynaklarý yerli halký katletme pahasýna Avrupa'ya taþýnýyor; bir yandan da eski kýta Afrika'dan getirilen köleler þeker plantasyonlarýnda çalýþtýrýlýyor ve Avrupa'da serpilen kapitalizmin temel iþgücü kaynaðýný oluþturuyorlardý. Böylece Avrupa'da yükselen medeniyet yeni kýtanýn yerlilerinin kanýndan, Asya ve Afrika'nýn sömürgeleþtirilmesinden ve sonu gelmez bir köle ticareti furyasýndan beslenerek bugünlere geldi. 19. yüzyýl itibariyle hâkim üretim biçim haline gelen kapitalizmin üzerinde yükseldiði nesnel gerçeklik budur. Böylece Afrika sömürgeleþtirildi, hammadde ihraç edip mamul madde ithal eden bir ekonomik dayatma altýna alýndý ve endüstrisinin geliþimi önüne set çekildi. 2. Dünya Savaþý'nýn sona ermesinin ardýndan dünya parsel parsel ABD ve SSCB arasýnda paylaþýldý ve bu ülkelerin etkin olduðu nüfuz bölgelerinde statüko korunurken Afrika, Asya gibi iki gücün de kesin hegemonyaya sahip olmadýklarý bölgelerde acýmasýz bir paylaþým savaþý hüküm sürdü. 60'larla beraber ulusal hareketlerin yükseliþi ifadesini eski kýtada da buldu ve Pan-Afrikanist söylemlerle öne çýkan bir kuþak Afrika'nýn çeþitli bölgelerinde iktidara geldi. Bu yönetimler kendilerini "Afrika sosyalizmi"nin taþýyýcýlarý olarak lanse ettiler ancak yaptýklarý birkaç kamulaþtýrmadan ve devletçiliði güçlendirmekten baþka bir þey deðildi. Bu politika ise esasen uluslararasý siyasetin konjonktürel yönelimlerinden kaynaklanýyordu. SSCB ve ABD hýzla dünyanýn geri kalanýný kendi kutuplarýna çekmeye çalýþýrken Afrikalý liderler bu iki ülke arasýnda denge politikasý izlediler ve manevra taktikleriyle kendi çýkarlarýný saðlamlaþtýrmayý tercih ettiler. ABD ve Ýngiltere'nin baþýný çektiði emperyalist blok Afrika ülkelerinin diðer bir emperyalist blok olan SSCB'ye kayýþýndan korku duymaktaydý. Dönemin yazýþmalarýnda geçen belgelere göre ABD ve Ýngiltere PanAfrikanistlerin iktidara gelmelerini kendi emperyalist siyasetleri için tehlike olarak görmüyorlardý; çünkü SSCB desteðini elde etmek için kendilerini "sosyalist" olarak adlandýran burjuva liderlerin her daim kendileriyle uzlaþmaya açýk olduklarýnýn bilincindeydiler. Dolayýsýyla Afrika ülkelerini tamamen SSCB'ye kaptýrmamak adýna bu ülkelerin devletçi uygulamalarýna göz yumuldu ve karþýlýklý uzlaþma politikalarý esas alýndý, Küba meselesinden gerekli
dersler ABD cenahý tarafýndan çýkarýlmýþtý. Böylece 60'larla beraber Afrika ülkelerinin birçoðu siyasi baðýmsýzlýklarýný elde ederken ekonomik olarak dev þirketleriyle Afrika ekonomisinde söz sahibi olan Batý ülkelerine baðýmlý durumda kalýyorlardý. Pan-Afrikanist liderler kendilerini "sosyalist" olarak tanýtýrken IMF ve Dünya Bankasý'yla da anlaþmalar yoluna gittiler. Ýkili oynayýp ABD ve Avrupa kapitalizminin de desteðini alan Afrikalý egemen sýnýflar içerideki sýnýf mücadelelerini durduracaklarýnýn garantisini verdiler. Zira Batý emperyalizminin esas olarak korktuðu þey Afrika ülkelerinin SSCB'ye kaymasý ya da Pan-Afrikanist liderlerin devletçi politikalarý deðil, Afrikalý emekçilerin bu rezil yaþam koþullarýna isyan ederek tüm bu pislikten kurtulmak için egemen sýnýfýn iktidarýný yerle yeksan etme olasýlýðýydý. Çünkü bu yýllarda sýnýf mücadelesi Afrika'da oldukça güçlenmiþti ve ardý sýra kýtanýn çeþitli bölgelerinde, maden sektörü merkezli olmak üzere onbinlerce iþçinin katýldýðý grevler patlak vermekteydi. Kendi çýkarlarýnýn sekteye uðradýðýný gördüðü ülkelerde ABD, CIA eliyle darbeler örgütledi. Afrika sosyalizminin sýnýrlarý böyle çizilmiþti: iþçi sýnýfýnýn mücadelesini bastýrmak, ya da bir askeri darbeyle aþaðý indirilmek. Afrika'daki sýnýf mücadeleleri yalnýzca Batý bloku ülkelerinin ve PanAfrikanist liderlerin eliyle sönümlendirilmedi. SSCB ve ABD arasýndaki statüko iliþkisine göre devrimler iki ülke için de tehlike teþkil etmekteydi. Stalinizm dünyanýn birçok yerine olduðu gibi burada da Afrika sosyalistlerine burjuva hükümetlerine güven çaðrýsýnda bulundu ve dünyayý dönüþtürebilecek bir devrimler silsilesine ihanet etti. Pan-Afrikanist liderler devletçi politikalarla kendi çýkarlarýný saðlamlaþtýrýp egemenliði kendi ellerinde toplamýþlardý. Ancak SSCB daha çözülmeden önce bile ABD ve finansal kuruluþlarýn dayatmalarýyla serbest rekabetin önünü açan yapýsal dönüþümler yine Afrikalý egemenler tarafýndan gerçekleþtirildi. 70 ve 80'li yýllarda IMF'yle kimi anlaþmalar imzalayan ülkeler SSCB'nin çöküþüyle ellerinde manevra olanaðý kalmayýnca yönlerini serbest piyasa kapitalizmine çevirdiler ve 90'larla beraber IMF'nin yapýsal uyum programlarý tüm ülkelere dikte edildi. Böylece zaten oldukça yetersiz beslenen, yarýdan çoðunun okuma-yazma dahi bilmediði Afrika halklarý bu programlarla eðitimin, saðlýðýn paralý hale getirilmesini, ülkelerinin dev komünikasyon, ulaþým, madencilik þirketlerinin özelleþtirilip Batýlý þirketlerce devralýnmasýný izlediler. Angola gibi birçok ülkede suyun da ticarileþtirilmesiyle içme suyu sýkýntýsý ortaya çýktý. Afrika liderleri IMF'yle borç anlaþmalarý yapýp emekçilerin sosyal haklarýna saldýrýrken aldýklarý finansal yardýmdan aslan payýný da kendilerine ayýrdýlar ve emperyalistlerin desteðini alarak iþçilere karþý egemenliklerini saðlamlaþtýrma yoluna gittiler. Milyonlarca insan açlýktan ölürken onlar askeri harcamalara çok büyük kaynaklar ayýrdýlar. Tüm bunlar Afrika'daki ulusal kalkýnmacý burjuva ideolojisinin görkemli çöküþünün emareleri oldular ve devrimci Marksistlere 21. yüzyýlda sosyalist devrim stratejisi adýna büyük dersler býraktýlar. (...devamý yan sayfada)
Enternasyonal Postacý Not: yazýnýn baþý yan sayfada! (...) Afrika'da bugün yaþanan dramýn kökenleri ancak emperyalizmin ve Afrika egemenlerinin politikalarý çerçevesinde anlaþýlabilir. Kapitalizm zehirli oklarýyla Afrika halklarýný bir borç yüküyle kendine köle etti ve aç býraktý, þimdi de ölüp giden milyonlara karþý kýlýný dahi kýpýrdatmýyor. Peki Afrika halklarý tüm bu sefil koþullara karþý neden ayaklanmýyorlar? Geri kapitalist bir ekonomik temele sahip olma Afrika ülkelerinin genel özelliði. Dolayýsýyla bu geri býrakýlmýþlýk iþçi sýnýfýnýn örgütsüzlüðünü, eðitimsizliði ve bir dizi faktörü daha beraberinde getiriyor. Örgütsüz bir iþçi sýnýfýnýn ise kapitalist barbarlýk karþýsýnda hiç þansý yok. Ancak Nijerya gibi kýtanýn motor ekonomik gücü olan bir bölgede 2000'li yýllardan beri birçok genel grev örgütlendi. Bu durum sosyalist devrimi, "ne kadar ezilirsen o kadar baþkaldýrýrsýn" formülasyonuyla özetleyenlerin iddialarýný çürütmek için de önem taþýyor. Afrika gibi fakirliðin kol gezdiði bir kýtada dahi isyanlar ancak iþçi sýnýfýnýn örgütlü olduðu bölgelerde cereyan ediyor. Afrika ekonomik geriliðinin yanýnda örgütlü bir þekilde harekete geçebildiðinde düzenin surlarýný temelinden sarsabilecek kuvvetli bir iþçi sýnýfýna da sahip. Ancak örgütsüzlüðü dolayýsýyla bu sýnýf siyaset sahnesinden uzakta býrakýldý ve her türlü sömürü ve baský koþullarýna göðüs geriyor. Bu durumdan kurtulmanýn yolu ise ne geçmiþte olduðu gibi burjuva ulusal kalkýnmacý önderlerin inisiyatifine bel baðlamak ne de kaypak küçük burjuva unsurlara güvenmek. Sürekli devrim perspektifiyle bakýldýðýnda Afrika burjuvazisinin ne ulusal sorunlarý, ne tarým sorununu, ne açlýðý ne iþsizliði çözmeye muktedir olmadýðý, bunlarý bizzat güçsüzlüðü nedeniyle ve bunun sonucu olarak emperyalist burjuvaziye kopmaz baðlarla baðlanmýþ olduðu için yapamayacaðý görülecektir. Burjuvazi geçmiþte bunlarýn hiçbirini gerçekleþtiremedi, gerçekleþtiremezdi de. Afrika iþçileri, köylü kitlelerini kendi hegemonyalarýnda týpký Rus iþçilerinin geçmiþte yaptýðý gibi düzenin yýkýlmasý amacýyla seferber edip proleter enternasyonalizmi perspektifiyle devrimi yayma amacýnda mücadele ederlerse emperyalist kapitalizmin çok önemli bir ayaðýný kýrmýþ olacaklar. Kapitalist vampir yüzlerce yýl Afrika'nýn kanýndan beslendi ve onu yok edebilecek tek güç de geçmiþte Togo'lu maden iþçilerinin, 2000'lerde Nijerya iþçilerinin gösterdiði üzere sýnýf mücadelesi olacaktýr. Ýþçiler baþarýlý olduklarý anda kendi çýkarlarý gereði diðer ülkelerin devrimci proletaryasýna desteklerini sunacaklar; ilk elde Afrika Sosyalist Federasyonunun oluþturulmasýna ve dünyanýn diðer ülkelerindeki iþçi sýnýfýna ulaþmaya çalýþacaklardýr.
Avrupa'da Grev Dalgasýnda Sýra British Airways'te Ýngiltere'de havayolu çalýþanlarýnýn sendikasý Unite, British Airways'in 2000 iþçiyi iþten çýkarmasý ve önümüzdeki iki sene boyunca maaþ miktarlarýný dondurmak istemesini protesto ederek 12 bin kiþinin katýldýðý bir grev kararý aldý. Geçen yýldan beri iþ güvenliði ve çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesi için British Airways ile görüþmeler yapan sendika, 2010 yýlýnýn ilk aylarýnda planladýklarý grevin Londra Yüksek Mahkemesi tarafýndan yasaklanmasýnýn ardýndan 20 Mart'tan itibaren 3 günlük grev kararý aldý. Þubat ayýnda Unite sendikasýnýn yaptýðý oylamada, havayolu çalýþanlarýnýn yüzde 81'i grev kararý lehine oy kullanmýþtý. Greve karþý diðer firmalardan uçak kiralayan ve firma içindeki servislerden personel
takviyesi yapan havayolu þirketi, grev dönemi planlanan 1950 seferden 1000'ini iptal etmek zorunda kaldý ve on binlerce insanýn uçuþ planlarý ertelendi. Grev üzerine açýklamada bulunan British Airways Yönetim Kurulu Baþkaný Willie Walsh, müþterilerinden özür dileyerek "British Airways için berbat bir gün" dedi. Ýsteklerinin kabul edilmemesi üzerine 27 Mart'ta 4 günlük bir grev kararý alan ve baþta ABD, Ýspanya ve Almanya'daki benzer sendikalar tarafýndan desteklenen havayolu çalýþanlarý, Nisan ayý baþýnda Paskalya tatilinden hemen önce yapýlacak grevin sonuç vermemesi halinde, yine Nisan ayýnda 4 günlük bir grev kararýnýn daha çýkabileceðini belirtiyorlar. Demiryollarýnda sinyal sisteminde
Ýþçinin Yolu
13
KAPÝTALÝZMÝN NEFERLERÝ ÖLÜM SAÇIYOR!
Birleþmiþ Milletler'in 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle yaptýðý açýklamada Bangledeþ'teki yaklaþýk 20 milyon kiþinin arsenikli su yüzünden ölüm riski taþýdýðý ve acilen yardým için harekete geçmek zorunluluðu ilan edildi. Peki Birleþmiþ Milletler'in eteðini tutuþturan bu acil yardým çaðrýsýnýn iç yüzünde ne vardý? Birleþmiþ Milletler'in ve Dünya Bankasý'nýn 70'li yýllarýn sonuna doðru kaliteli su kullanýmý ve ishalle mücadele amacýyla açmýþ olduðu ölüm kuyularý. Ýþçinin, emekçinin gözünü boyamayý iyi bilen egemenler, sözde yardýmlarýnýn sonuçlarý insan saðlýðýný tehdit etse bile bu kuyularý hiçbir araþtýrma yapmadan açmaktan vazgeçmediler. Yeraltý sularýnda doðal olarak bulunan arseniðin bu denli tehlikesi ilk 90'lý yýllarda fark edilmiþti ve birçok kuyu kapatýlmýþtý; fakat buna raðmen Dünya Saðlýk Örgütü bu sorunu Çernobil'den bile daha büyük bir felaket olarak nitelendiriyor ve ülkede 35 milyon kiþinin saðlýðýný doðrudan etkilediðini iddia ediyor. Her ne kadar Bangladeþ BM koordinatörü 2011'e kadar bütün vatandaþlara kaliteli su saðlama hedefi koyduklarýný söylese de görüldüðü gibi Çernobil'den bile daha büyük yýkým gücüne sahip olan arsenikli su, daha þimdiden deri lezyonlarýyla birlikte böbrek, akciðer ve deri gibi birçok kanser çeþidinin kapýda olduðunun habercisi. Batan bankalarý kurtarma operasyonlarýnda gözünü kýrpmadan trilyon dolarlarý bir gecede verebilenler, geliþmekte olan ülkelere yardým palavralarý altýnda yaptýklarýyla insan hayatý bile olsa kayýtsýz kalabiliyorlar. Ancak bu þaþýrýlacak bir durum deðildir! Dünya Bankasý gibi kuruluþlar özellikle kapitalizmin mali iþlerinin yürütülmesi amacýyla oluþturulmuþ örgütlerdir ve hikâye hep aynýdýr. Birleþmiþ Milletler, Dünya Bankasý el ele burjuvaziye kýlavuzluk eder; yardým palavralarý altýnda sömürü dozajýný ayarlar ve en önemlisi de bu "yardým" adý altýnda bütün her þey onlara mubahtýr. Tüm dünyada iþçileri ve emekçileri haklarý aradýðý için coplayan, gün be gün yaþadýðý krizlerin faturasýný sýrtýmýza yükleyen, kýþkýrtýcý politikalarýyla halklarý birbirine düþman eden bir sistemin sürdürücülerinden insani yardýmlar beklemek çabasý boþadýr. Ýnsan hayatýna bu kadar duyarsýz bu sistemi alaþaðý etmek biz iþçilerin, emekçilerin görevidir. Ýnsanlýðý daha büyük acýlara terk etmemek için emperyalist kapitalist siteme karþý dünya çapýnda enternasyonalist bir mücadele yükseltilmelidir. Ya barbarlýk ya sosyalizm!
çalýþan iþçiler de daha iyi iþ güvencesi ve iþten çýkarýlmalarýn durdurulmasý isteðiyle 16 yýl aradan sonra nisan ayýnda yapýlmasý planlanan bir grev kararý aldý. Bu yýl haziran ayýnda seçimlerin olduðu Ýngiltere'de, bu grevlerin iktidardaki Ýþçi Partisi'ni sýkýþtýrdýðý belirtiliyor.15 yýl sonra ilk kez greve çýkan British Airways çalýþanlarýnýn üst üste greve gitmesi, Avrupa havayolu þirketlerini bir kez daha sarstý. Geçtiðimiz aylarda Almanya'da
Lufthansa pilotlarýnýn grevi de benzer þekilde uçuþlarýn iptaline ve þirketin zor duruma düþmesine yol açmýþtý. Lufthansa þirketi ile yapýlan görüþmelerin sonuç vermemesi üzerine pilotlar 13-16 Nisan tarihlerinde Germanwings pilotlarýnýn da katýlacaðý yeni bir grev kararý aldýklarýný açýkladýlar. Fransa ve Ýtalya'da da çeþitli iþ kollarýnda devam eden grevlerin, hükümetlerin krizin tüm yükünü iþçi ve emekçilerinin sýrtýna yükleme politikalarýnýn devam etmesi üzerine tüm Avrupa'da artarak devam edeceði konuþuluyor.
14
Ýþçinin Yolu
Kultur Sanat
ÜLKE ve ÖZGÜRLÜK
1930'lu yýllar… 1929 buhranýnýn getirdiði yýkým tüm dünyada emekçileri açlýða ve on milyonlarca insaný iþsizliðe mahkûm etmiþti. Temellerinden sarsýlan kapitalizm, krizden kurtuluþ yollarýný ararken ilk önce yükselen sýnýf hareketini ve devrim tehlikesini yok ederek kendini güvence altýna almaya çalýþmýþ ve dünyanýn çeþitli ülkelerinde karþý-devrimci güçleri ve faþist hareketi yükseltmiþti(Almanya'da Hitler, Ýspanya'da Franco, Ýtalya'da Mussolini). Emekçilerin birikmiþ öfkesi öylesine büyük ve öylesine direngendi ki ancak sermaye destekli karþý-devrimci saldýrýlar ve faþist iktidarlar bu mücadele ruhunu bastýrabilirdi. (Fakat bu noktada belirtmekte fayda var ki faþizmin baþarýlý olmasýnýn sebebi bu öfkeyi bastýrabilecek kabiliyette olmasý deðil, iþçi sýnýfýnýn güçlü bir devrimci örgütlenmesinin olmamasýdýr.) Bu dönem Ýspanyasý'nýn durumunu biraz daha açmakta fayda var. Ýþçi sýnýfý özellikle 1931 yýlýndan sonra ülkeyi sarsan büyük grevler yapýyor; toprak reformu isteyen köylüler parlamentodan bir türlü gelmeyen reformlar karþýsýnda topraklarý iþgal ediyordu. Üst üste deðiþen hükümetler ve istikrarsýzlýk ortamý hali hazýrda zayýf olan burjuvaziyi daha sert tedbirler almaya sevk ediyordu. Ýþçiler ve köylüler her fýrsatta saldýrýlara karþý gerekirse caný pahasýna sokaklara çýkýyor, katlediliyor, sonra yeniden grevler örgütlüyordu, mücadele dalgasýnýn ardý arkasý kesilmiyordu. Bu rüzgâr öylesine sert esmeye baþlamýþtý ki emekçiler için artýk mesele iktidarý almak ya da tümden ezilmek noktasýna gelmiþti. Ýspanya'da olacak olan bir devrimin dünya devrimine giden yolda bir yeniden diriliþ anlamýna geldiðini bilen kapitalistler iktidarý ellerinden býrakmamak için her türlü yönteme sýký sýkýya sarýlacaklardý. Ýþte tam bu noktada Ken Loach'ýn 1995 yapýmý Ülke ve Özgürlük filminin ele aldýðý dönem baþlar. Film, 1935-1936 yýllarý arasýnda, yükseliþte olan Franco'nun faþist güçlerin de içinde yer aldýðý karþý-devrimci ordularý sýnýf mücadelesinin kökünü kazýmak için adýmýný atmýþ ve büyük direniþlerle karþýlaþmýþtýr. Milisler Ýspanya'nýn dört bir yanýnda karþý-devrimci güçlere karþý büyük direniþler sergilemektedir. Filmin ilk sahnesi Ýngiltere'de, Ýspanya'ya ait bir filmin gösterim sahnesiyle baþlar. Filmde milisler, faþistler ve iç savaþla kasýp kavrulan Ýspanya gösterilmektedir. Amaç, Ýngiltereli devrimcilerden Ýspanya'da faþizme karþý birlikte direniþ çaðrýsý yapmaktýr. Bu çaðrýdan etkilenen Liverpool'lu, Britanya Komünist Partisi'ne üye genç bir iþsiz olan David, Ýspanya'ya giderek POUM (Birleþik Marksist Ýþçi Cephesi) milislerine katýlýr. Bu milisler çok sýnýrlý imkânlarla vur-kaç taktikleriyle faþistlere ve karþý-devrimci güçlere karþý savaþmaktadýr: savaþ koþullarý çok aðýr, imkânlar kýsýtlýdýr. (16 kiþilik bu milis grubunda bir Ýngiliz ve bir Ýtalyan'ýn da bulunmasý bu mücadelenin yalnýzca Ýspanyanýn deðil, tüm insanlýðýn mücadelesi olduðunu açýkça ortaya koyar.) O dönemlerde gözünü yardým için Stalin Rusya'sýna diken Ýspanya, bekledikleri yardýmý bir türlü alamamakta ve mücadele kimi noktalarda gerilemeye baþlamaktadýr. Sonunda beklenen yardým çok sýnýrlý olsa da gelir fakat Stalin'in bir þartý vardýr: milislerin düzenli orduya katýlmasý. David, bir türlü sonuç alamayan milislerden ayrýlýp bu düzenli ordulara katýlma kararý alýr. Stalinist Ýspanya Komünist Partisi devrimci hareketi hiçbir muhalefete mahal vermeksizin yürütmek ve adým adým gelmekte olan devrimi Stalin'in emirlerine göre yönlendirmek ve boð-
Kapitalizmin gölgesinde 27 Mart'ý kutlamak... 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü 1961 yýlýndan bu yana kutlanmaktadýr. Bu günde dünyanýn dört bir yanýnda tiyatrolar ücretsiz temsiller sunmakta, basýn açýklamalarý, yürüyüþler düzenlenmekte, her ülkenin yayýnladýðý ulusal bildirinin yaný sýra bir de uluslararasý bildiri yayýnlanmaktadýr. Kapatýlan tiyatro sahnelerinin, susturulan alkýþlarýn, sansürün, ticarileþmenin gölgesinde her geçen gün biraz daha deðersizleþtirilmeye çalýþýlan tiyatro - tüm bunlardan nasibini alan diðer sanat dallarý gibi- salt tek bir günde hatýrlanan bir noktaya itilmeye çalýþýlmakta; bununla kalmayýp kapitalizmin en adi ticarileþtirme politikalarýndan da fazlasýyla payýna düþeni almaktadýr. Kendi burjuva sanatýný insanlýða yine kendi devamlýlýðýný saðlamak için sunan "sanat dostu" kapitalizm, aslýnda elini attýðý her noktadan kar elde etme peþindedir. Hayatýn temel çeliþkisi olan emek- sermaye çeliþkisini sanatýn da içine dâhil eden burjuvazi sanatçýyý ve sanatý alýnýp- satýlacak, üzerinden kar elde edilebilecek bir piyasa olarak görmektedir. Ayný zamanda hayata dair tüm yalanlarýný sanat adýna iþçi sýnýfýna sunup onlarý uyutmanýn en estetik yolunu da kullanmýþ olmakta; böylece bir taþla iki kuþ vurmaktadýr. Oysaki sanat insanoðlunun yüzyýllar boyu yaratýcýlýðýyla kendisini ve çevresini deðiþtirmenin adý olmuþ, birikerek bugünlere gelmiþ ve günümüz insanýnýn ilk insanla baðlarýnýn somut gerçekliðini estetik deðerlere dönüþtürmüþtür. Bu anlamda deðerlendirildiðinde günümüz sermaye sanatýnýn artýk insanlara verebilecek ne kadar az þeyi barýndýrdýðýný görmek mümkün. Sermayeye hizmet eden sanat insanlara hayat adýna gerçekleri göstermek çabasý içerisinde bulunmak þöyle dursun sistemin kültürünün taþýyýcýlýðýný yapmak ve devamlýlýðýný saðlamak gibi önemli bir rol de üstlenmiþ oluyor. Ýnsaný en yalýn, en abartýlý, en eðlenceli ve en acýklý halleriyle kendisiyle yüzleþtiren tiyatro belki de sanatýn en devrimci dalý halidir bu anlamda. Deðiþtirip dönüþtüren, baþtan sona emek emek örülen uzun çalýþma saatleriyle tiyatro emekçisinin alnýnýn teridir tiyatro. Bu emek ses olur, dekor olur, ýþýk ve perde olur; bizleri kelime kelime, sahne sahne bizlere hatýrlatýr ve öðretir yeniden. Tüm insanlýðýn ortak sesi olan tiyatro dilleri baþka, dertleri ayný olan yüzlerce halký birbiriyle ayný dilden konuþturur. Bu yüzdendir ki tüm dünyayý pazar, insanlarý da köleleri gören sistem hiç istemez sanatýn bu duygularý birleþtirici ve örgütleyici gücünü; itiraz eder, yaratýr kendi canavarýný… Televizyon kültürü, popüler "sanat" eserleri, müzik endüstrisi, resmi ideoloji destekli sinema yapýmlarý, kitaplar, gazeteler, fahiþ fiyatlara 'çok sanatsal' konserler vs… dört bir yanýmýzda dururken devrimci sanata olan ihtiyaç kendini tüm yakýcýlýðýyla hissettirmektedir. Baskýya, sansüre karþý durabilmek, özgür ve yaratýcý emeði yükseltmek, maddi kaygý olmadan gerçek anlamda sanatla uðraþmak þimdilik kapitalizm sýnýrlarý içerisinde pek mümkün olmasa da elleriyle yepyeni bir dünya yaratacak olan iþçi sýnýfý, kendi sanatýný da mücadelesinin içinden yükseltip insanlýða armaðan edecektir. Ýnsaný amaçlayan tiyatro en az insan kadar muzdaripken kapitalizmden, Dünya Tiyatrolar Günü de yalnýzca geleneksel olarak kutlanmanýn dýþýnda bir coþkunun deðil her þeye raðmen sahnede direnmeye çalýþan gerçek tiyatronun, devrimci sanatýn sermayeye baþkaldýrýsýnýn günü olmalýdýr.
mak için eline geçen bu tarihi fýrsatý deðerlendirmeye koyulur. POUM'u yasadýþý ilan eder, gazetelerini kapattýrýr; liderlerini tutuklatýr ve milisleri zorla daðýtmaya çalýþýr. Bunun üzerinde David, Stalinizmin açýk ihanetini görür ve POUM milislerine geri döner. Milisler tasfiye edilmeye karþý direnmeye çalýþýrlar. Artýk savaþtýklarý yalnýz faþistler deðil ayný zamanda Stalinizmdir. Ülke ve Özgürlük filmi, POUM milislerinin savaþtýðý bir cepheyi yansýtýrken sadece bu yerelliði deðil iç savaþýn genel panoramasýný oldukça etkileyici bir þekilde vermeyi baþarýyor. Film, sadece Ýspanya iç savaþýnýn nasýl yaþandýðýný deðil, yapýlan ihanetleri, ardýndaki teorik tartýþmalarý doðal akýþý içinde yansýtýrken bu süreçte bir taraf da alýyor. Filde olaylarýn akýþý içinde derin teorik tartýþmalarý yakalamak mümkün oluyor. Ýþte böyle bir sahne… Milisler, faþistlerin elindeki bir köyü çatýþarak geri alýr. Köylüler, köyün faþistlerle iþbirliði yapan büyük toprak sahibinin evini alýr, onlara ait ne varsa yakar ve evi ortaklaþtýrýrlar. Bu büyük zengin ev artýk herkesin ortak malýdýr. Evin salonunda köylülerin toprak mülkiyeti üzerinde yaptýklarý tartýþma filmin ve gerçek anlamda bir devrimin baðlý olduðu temel konuyu "mülkiyeti " ele almasý bakýmýndan oldukça kritiktir. Küçük toprak sahibi, topraksýz köylü, anarþistler, Troçkist ve Stalinistlerin de dâhil olduðu bu tartýþma bir turnusol kâðýdý gibi her bir unsurun devrimde tutunacaklarý tavrý net bir dille ortaya koyar. Sonunda oylama yapýlýr ve topraðýn kolektifleþtirilmesinin devamýna ve ortak topraktan herkesin eþit bir þekilde yararlanmasýna; böylelikle milislere de yiyecek kaynaðý saðlanmasýna karar verilir. Filmlerinde sistemi teþhir etmek amacýyla hareket eden baþarýlý yönetmen Ken Loach, Ülke ve Özgürlük filmiyle dünya devriminin bu çok kritik dönemeci üzerine sözünü esirgemeden söylüyor. Ýzlendikten sonra uzun süre akýllardan çýkmayacak sahneleri, müzikleri ve tüm çarpýcýlýðýyla bir tarihi önümüze koyuyor: Ýspanya iç savaþý… Filmi izledikten sonra bir kez daha anlýyoruz; gerçek bir devrimci önderlik altýnda ilerlemeyen devrim yenilmeye mahkumdur.... Yaþasýn tiyatro! Yaþasýn devrimci sanat!
Ýþçinin Yolu
Merhaba, Bizler sýnýf çeliþkilerinin ve kapitalist sömürü iliþkilerinin en yoðun yaþandýðý Ýkitelli'den Ýþçinin Yolu okurlarý olarak tüm iþçi sýnýfýný selamlýyoruz. Ýþçinin Yolu Ýstanbul Ýkitelli bölgesinde çalýþma yürüttüðü ilk günden bu yana çalýþmalarý hýz kesmeden ve daha artan bir kitle ile devam ediyor. Ýþçinin Yolu bu bölgede emekçi evlerine yaptýðý ziyaretler, kapý çalýþmalarý, pazar faaliyetleri hafta sonlarý koyduðu iþçi eðitim seminerleri ve iþçi filmleri ile sýnýfýn sorunlarýna çözüm aramaya, emekçi semtlerine sýnýf siyaseti götürmeye devam ediyor.
Ýkitelli iþçi sýnýfý her geçen gün artan sömürü koþullarýna ve patronlarýn tüm yaptýðý hak gasplarýna raðmen umudunu hiç kaybetmeden direnmeye çalýþýyor. Bizler de Ýþçinin Yolu okurlarý olarak sýnýfýn umudu olmaya ve sýnýfýn ateþini 1 Mayýs'ta alanlara taþýmak için çalýþmalarýmýza tüm gücümüzle devam ediyoruz. Patronlar daha fazla kar elde etmek için krizin faturasýný bizlere ödetmeye çalýþýyor. Bu sebeple birçok iþçi iþten çýkarýlýyor, ücretsiz izine gönderiliyor, sigortalarý ödenmiyor ve yoðun ve uzun çalýþma koþullarýna maruz kalýyor. Öte yandan sýnýf tüm halk gasplarýna dur demek için birçok iþyerinde direniþe geçen iþçiler bulunuyor. Tekel, Esenyurt, itfaiye bunlardan bir kaçý bütün bu sömürü koþullarýna dur diyebilmek ve kapitalist sömürü çarklarý altýnda ezilmemek için iþçilerin uluslararasý mücadele günü olan 1 Mayýs'ta tüm iþçi sýnýfýný Ýþçinin Yolu saflarýnda alanlara davet ediyoruz. Unutmayalým ki iþçi sýnýfýnýn zincirlerinden baþka kaybedecek hiçbir þeyi yoktur; kazanacaklarý da bir dünya vardýr. Ýþçi sýnýfý örgütüyle güçlüdür. Zafer birleþen iþçilerin olacak.
Ýstanbul Ýkitelli'den Ýþçinin Yolu okurlarý
15
Okurlarimizdan... LÝSELERDEKÝ BASKIYA KARÞI DEVRÝMCÝ MARKSÝSTLER BAYRAÐINI YÜKSELTÝYOR! Kapitalist sistem kendi geleceðini güvence altýna alabilmek için, sisteme karþý baþkaldýrma potansiyelini içinde taþýyan gençliði sürekli olarak baský altýnda tutmaktadýr. Lise gençliði üzerinde bu baskýlar daha sert bir karakter kazanmaktadýr. Liselerde düþünmeyen ve sorgulamayan bir gençlik yetiþtirilmektedir. Marksist Liseliler olarak bizim ilk öncelikle hedefimiz bu gençliði baský altýndan kurtarmak düþünmeye ve sorgulamaya yönlendirmektir. Biz Amasya'daki Marksist Liseliler olarak okul idaresi ve öðretmenlerin asimile çalýþmalarýna karþý tüm gücümüzle mücadele ediyoruz. Tabii bu mücadeleyi gören öðretmenler ve okul idaresi korktuklarýndan olsa gerek okulumuzdaki baskýyý artýrmaya çalýþýyor. Sanki konuþulmuþ, anlaþýlmýþ gibi! Din hocasý geliyor çoðunlukta olan Alevi çocuklarýný asimile etmeye çalýþýyor, onlarýn düþüncelerini ve fikirlerini köreltmeye çalýþýyor. Diðer öðretmenler gelip milliyetçi, ulusalcý, gerici söylemlerle öðrencileri tamamen kendi fikirlerini kabullendirmeye, kendi istedikleri gibi düþündürmeye çalýþýyor. Beden hocasý 2009 1 Mayýsýna gidileceðini duyunca 1 Mayýs tatil olmasýna raðmen o gün bando çalýþmasý yapýyor ve tek hedefi o gün liselilerin iþçi ve emekçi sýnýfýnýn yanýnda olup oradaki haklý mücadelesini ve birlik atmosferini görmemesini saðlamak. Tabii ki de devrimci kararlýlýðýmýzý görüyor ve daha fazla karþýsýnda duramýyor. Biz Marksist Liseliler olarak belki de onlara kararlýlýðýmýzý göstererek ilk zaferimizi aldýk. Bizim tarih hocasý komünizm ve komünist düþünürler hakkýnda ileri geri konuþuyordu. Ve bunun karþýsýnda inançlý bir þekilde duran devrimci liselilerin mücadele ateþine dayanamayýp antitez hazýrlayýn gelin dedi. Getirdiðimizde de sürekli olarak erteledi ve yine bizim bu devrimci kararlýlýðýmýza dayanamayýp tezi anlattýrdý. Sorduðu tüm sorulara cevap verdik, bizim sorduðumuz hiçbir soruya karþýlýk veremeyerek düþüncesinde ne kadar haksýz olduðunu kanýtladý ve sýnýfýmýzdaki öðrenciler tarafýndan tebrikler aldýk. Devrimci ateþin körüklendiðinin farkýna vardýk. Okulumuzdaki öðrencilerin çoðunun, %80'lik bir kýsmýnýn Alevi, demokrat ve sol kesimdeki insanlarýn çocuklarý olmasýna karþýn okul idaresinin ve öðretmenlerin %100'lük bir kýsmý koyu dinci ve ülkücü hocalardan oluþmasý gerçekten biz liselileri düþündürüyor. Amasya geneline bakýldýðýnda da bu durumlar pek de iç açýcý deðil. En yakýn zamanlarda yaþadýðýmýz örneklerden biri de Amasya devlet lisesinin özelleþtirilerek alýþveriþ merkezi yapýlmasý. Okullarda baðýþ adý altýnda toplanan aidatlarýn birden bire artýþ göstermesi okul idarelerinin gözünü para hýrsý bürümesi iþçi ve emekçi çocuklarýný sömürerek onlarýn üzerinden rahat bir yaþam sürme çabasýdýr. Aslýnda bunlarýn hepsi kapitalist düzenin acýmasýzlýðýdýr. Bizler Marksist Liseliler ile tanýþtýktan sonra gerçekten sorgulayan düþünen liseliler safýna geçtik ve her durumda baskýnýn karþýsýnda durduk. Gün geçtikçe Marksist Liseliler sayý olarak da fikirsel anlamda da geliþmeye büyümeye ve BAYRAÐINI YÜKSELTMEYE devam ediyor…
AMASYA MARKSÝST LÝSELÝLER OLARAK TÜM YOLDAÞLARA DEVRÝMCÝ SELAMLAR…
Iscinin yolu Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Emre Baþer Yayýn Türü: Yerel süreli, aylýk Sayý: 7 Nisan 2010 Fiyatý: 1 TL Yayýn Ýdare Adresi: Þahintepe Mah. 642. Sok. No:30/A Mamak/ANKARA Tel: 0312 3910420 Baský:Yön Matbaacýlýk- Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1. Kat No: 366 Topkapý/Ýstanbul Tel: 0 212 5446634
1 MAYIS’TA Ýþçinin Yolu ve Sürekli Devrim Hareketi Saflarýna! Sömürü sistemi, Türkiye'de on milyonlarca kiþi için asgari insani þarlarý dahi saðlayamayarak baþarýsýzlýðýný ispatlamýþtýr. Milyonlarca iþsiz emekçi halen travma halini yaþarken on milyonlarca çalýþan, düþük ücretler, uzun çalýþma saatleri ve güvencesiz çalýþtýrma kabusundan uyanamamaktadýr. Sistemin gençliðe geleceksizlikten baþka vaat ettiði hiçbir þey yok. Hiç kimse dünyaya patronlarý daha da zenginleþtirmek için ömür tüketmeye gelmedi. Ama iþçilerden istenen bu. Ucuz emek cenneti olalým, 4-C'lerle 4-B'lerle iþçi sýnýfýný savunmasýz, örgütsüz, güvencesiz býrakalým, vahþi sömürünün önündeki tüm engelleri kaldýralým... Patronlarýn istediði budur. Amaçlanan sadece bugün deðil, yarýndýr da ayný zamanda. Çocuklarýmýzýn geleceðinin de belirlendiði bir evreden geçiyoruz. Yani, çocuklarýmýzýn da geleceði çalýnmak isteniyor. Eðer biz emeðimize, geleceðimize, çocuklarýmýza sahip çýkmazsak daha da karanlýk günler bizleri bekliyor olacak. Bütün bu sebeplerden ötürü iþçi sýnýfýnýn tüm dünyadaki birlik ve mücadele günü olan 1 Mayýs'a sýnýf bilinçli iþçiler katýlmakla kalmamalý, geri kalan sýnýf kardeþlerini de 1 Mayýs'a katmak için ellerinden geleni yapmalýdýrlar. Bu 1 Mayýs, Tekel'den Çemen Tekstil'e, Tariþ'ten Marmaray iþçilerine varana dek pek çok iþçi direniþiyle Türkiye'de sýnýf mücadelesinin ivmelendiði bir döneme rastlamasý baðlamýnda da özel bir anlam kazanýyor. Bu manada 2010'u bir emek baharýna çevirmek ve bu 1 Mayýs'ý olabildiðince görkemli kutlamak için enerjik bir çaba içerisinde olmak sýnýf bilinçli iþçilerin bir görevidir. Ve hemen eklemek gerekiyor; sýnýf bilinçli iþçilerin yolu proleter devrimin bayraðý olan sürekli devrim saflarýdýr. Ýþçi sýnýfý kapitalistleri alaþaðý etmeden sorunlar bitmeyecektir. Bu da ancak proleter devrimlerle ve iþçi sýnýfýnýn uluslararasý birliðiyle mümkündür. En ileri sýnýf bilinci bu uðurda kavga etmeyi gerektirir. Ýþçi sýnýfýnýn devrimci yolu sürekli devrim kavgasýndaki yerini almaktan geçer. Bu nedenle 1 Mayýs'ta sýnýf bilinçli iþçiler Sürekli Devrim Hareketi (SDH) saflarýndaki yerlerini almalýdýrlar. Unutulmamalýdýr ki geleceðimiz sürekli devrim bayraðýnýn yükselmesine baðlýdýr.
w ww.bo l se v ik. org