20
Aralýk 1999 KOMÜNÝST DEVRÝM HAREKETÝ/LENÝNÝST 1 YAÞINDA Bir yürek çarpýntýsý var her putrelinde, her tuðlasýnda, her kerpicinde. Yükseliyor yükseliyor yükseliyor yapý Kanter içinde
Bundan bir yýl önce, 7 yýlý aþkýn bir süredir KDH saflarýnda mücadele yürüten komünist devrimciler, KDH içerisindeki oportünist önderlik ve siyaset yapýþ tarzýný tespit ederek buna karþý "arýnma ve ileri çýkma" hedefiyle örgüt içi mücadele yürütmüþ, ancak KDH önderliðinin oportünizmde ýsrarý ve tasfiyeci yöneliþleri sonucunda bayrak açarak KDH/L yi kurmuþlardýr. Bundan bir yýl önce "Kývýlcýmý Çaktýk Sýra Ormaný Tutuþturmakta!" diyerek, KDH'da ortaya çýkan Marksizm dýþý sapkýn akým ve eðilimlerin nedenleri ve sonuçlarýyla bir muhasebesini içeren ve neden KDH/L bayraðýnýn yükseltildiðini anlatan Leninist Iþýk'ýn özel sayýsýyla deklerasyon devrimci kamuoyunun bilgisine sunuldu. Aradan geçen bir yýllýk süre içerisinde eleþtirileremizin haklýlýðýný kanýtlayan çok sayýda geliþme yaþandý. Bunun en önemlisi ise; KDH'nin güçlerinin dörtte üçünden fazlasýný kaybettikten ve herhangi bir muhasebe ve açýklama yapma ihtiyacý hissetmediði geliþmelerden sonra, "Kongre" adý altýnda yaptýðý toplantý belgelerinin kamuoyuna sunulan bölümlerinin de KDH önderliðinin oportünist siyasetinin sürdürdüðünün en açýk delili ve itarafý niteliði taþýmasýydý. KDH/L bayraðýný yükselten ve Leninizmin ilkelerini kendilerine rehber edinen komünist devrimciler, geçmiþin olumluluklarýný sahiplenme, olumsuzluklarýný ise mahkum edip ileri çýkma perspektifiyle hareket ederek bu perspektifin gereklerini yerine getirmiþlerdir. Örgüt içi mücadele bayraðýný yükselttikleri andan itibaren leninizmin ilkeleri ýþýðýnda ayrým çizgilerini netleþtirerek, "aynýlar ayný yere, ayrýlar ayrý yere" bakýþýyla hareket etmiþ, Dünya devrimi için Türkiye devriminin önderliðini üstlenecek devrimci bir partinin yaratýlmasý mücadelesine ellerindeki güç ve imkanlar çerçevesinde katký
koymaya çalýþmýþ, söylediklerinin arkasýnda durmuþlardýr. Lenizmin ilkelerini rehber edenin komünistlerin bu çýkýþý dostlarýn yanýsýra düþmanýn da ilgisini çekmiþ, düþmanýn hain saldýrýlarý ise, komünist devrimcilere yaraþýr þekilde karþýlanarak "Komünist Bir Dünya Kurma!" kavgasýna kesintisiz devam edilmiþtir. Partileþme stratejisi olarak sahiplendiðimiz Devrimci Parti Güçleri stretejisinin kimi öznelerince çarpýtýlma uðraþlarýna karþýlýk mücadele edilmiþ ve Devrimci Parti Güçlerinden Leninst Devrimciler olarak bu stratejiye uygun davranýlmýþ, arkasýnda durulmuþtur. Sömürü ve yaðma düzeninin her geçen gün "son çýrpýnýþlarý"nýn etkisiyle azgýnca saldýrýlarýný arttýrmasý karþýsýnda; "yýkmadan yýkýlmýyor" olgusuyla, iþçi sýnýfýna tarihsel misyonunu yerine getirmesinde ona önderlik edebilecek devrimci bir partinin aciliyetinin arttýðýnýn bilinciyle hareket ederek, kuruculuk görevlerini omuzlama çabasýný yoðunlaþtýrmaya devam edeceðiz. Ýçinden geçtiðimiz gericilik döneminde tasfiyeci eðilim ve yöneliþlere karþý, düzen dýþý, illegal devrimci örgüt fikrini kýskançlýkla savunma ve koruma kararlýðý içerisinde olarak; her türden tasfiyeciliðe karþý savaþacaðýz. Dünyayý sarsan, 20. yüzyýla damgasýný vuran Ekim Devrimi'inin ýþýklý yolundan yürüyerek yeni Ekim'ler yaratma kavgasýnýn uðrunda tereddütsüz öleceðimizi haykýrýyoruz! Ve bir kez daha haykýrýyoruz;
Devrimci Parti Kurma Yolunda Ýleri! Bolþevizm Kazanacak! Kapitalizmi Yýkacaðýz. Komünist Bir Dünya Kuracaðýz! Özgürlük Savaþan Ýþçilerle Gelecek!
Komünist Devrim Hareketi/Leninist Merkez Yayýn Organý Aralýk 1999 Sayý:10 F:250000TL
KAPÝTALÝZM BARBARLIK DEMEKTÝR ÝNSANLIÐIN KURTULUÞU KOMÜNÝZMDEDÝR! Emperyalist-kapitalist devletler denen hay- ni çekmeyen bu "zirve" esasen "AGÝT Zirvesi"nin dutlar topluluðu dünyayý yeniden paylaþmak, iþçi- bir devamý niteliðindedir ve devrimci hareket leri-emekçileri ve ezilen-sömürülen uluslarý iyice açýsýndan en az onun kadar önemlidir. Bugün köleleþtirmek, baský ve sömürülerini katmerleþtir- dünyada ve Türkiye'de siyasal-iktisadi, sosyalerek karlarýna kar katmak için "zirve" üzerine kültürel alanlara müdahale edebilen özne burju"zirve" yapýyorlar. Dünyanýn ve tüm insanlýðýn vazidir. Her egemen sýnýf gibi burjuvazi de egemenliðini ve sömürü düzenini kaderini belirlemeye çalýþýyorPeþpeþe yapýlan "zirve"ler ulus- koruyabilmek ve ömrünü lar. Türkiye burjuva diktatörlüðünün ev sahipliði yaptýðý lararasý burjuvazinin birlik ve egemenlik uzatabilmek için; her türlü AGÝT zirvesini Dünya Terörle arayýþýnýn göstergeleriyken, önce mücadeleyi ve isyaný "terör" Mücadele Zirvesi izledi. Yunanistan'da, sonra Seattle'de patlayan ilan etmekle yetinmeyip ulusBirincisinde bazý bölgelerin gösteri ve eylemlerde proletaryanýn lararasý burjuva iþbirliði ve çerçevesinde dolayýsýyla dünyanýn yeniden emperyalist baský, soygun ve talaný dayanýþma paylaþýlmasý ele alanýrken; karþýsýnda elikolu baðlý oturmayacaðýnýn karþý-devrimci saldýrýlarla ikincisinde "Terörle ilanýdýr, dýþa vurumudur. Tüm kapitalist bastýrmak ve imha etmek Mücadele" adý altýnda haydutlarýn ve uþaklarýnýn kurguladýklarý peþindedir. Dünyanýn yeniden dünyanýn deðiþik bölge ve "Yeni Dünya Düzeni"nin gerçekleþmesi paylaþýlabilmesi ancak; buna ülkelerinde sürmekte olan mümkün olmayan bir burjuva düþ itiraz edecek, baþkaldýracak devrimci ulusal ve sýnýfsal olduðu giderek açýða çýkmaktadýr. "Sis sýnýfsal-ulusal örgütlü politik içerikli mücadeleleri etkisi- perdesi" yýrtýlmakta sýnýflar arasý güçlerin susturulmasý veya zleþtirme, yanan isyan ateþleri- mücadele kaçýnýlmaz biçimde kendini yokedilmesiyle mümkündür. Uluslararasý burjuvazi bunu ni söndürme planlarý ile taktik dayatmaktadýr. Sýnýflar arasý savaþýmda çok iyi bildiði içindir ki ve stratejik perspektifler taraf olanlarýn bunu görmemesi, hazýr"AGÝT Zirvesi"ni "Terörle tartýþýldý. Bu "zirve" de Ýstanbul'da lýklarýný buna göre yapmamasý iddiasý- Mücadele Zirvesi"yle sürdürmüþtür. yapýlmasýna raðmen "AGÝT zlýk veya politik körlük iþaretidir. Zirvesi" kadar ilgi ve tepki görmedi. Sanki bunlarýn birbiriyle bir alakasý yokmuþçasýna geçiþtirildi. Burjuva medya aðýz birliði etmiþçesine "Dünya Terörle Mücadele Zirvesi"ne ya hiç deðinmedi, yada iç sayfalarda kýsaca geçiþtirdi. Devrimci basýnýn da yeterince dikkati-
Paylaþma ve yaðmalama, devrim ve karþý-devrim güçlerinin kýran kýrana bir çarpýþmasý üzerinden gerçekleþecektir. Burjuvazi bunu biliyor, görüyor ve hazýrlýklarýný buna göre yapýyor.
2
Aralýk 1999
Türkiye temsilcisi (basýna yansýdýðý kadarýyla) bu "zirve"de yaptýðý konuþmada; "Terör sorununu tartýþýrken dikkatli olmak gerkir. Biz her türlü teröre karþý olamayýz. Yýkýcý ve bölücü teröre karþý koymak, gerektiðinde teröre baþ vurmak meþrudur." görüþünü dile getirmiþtir. Uluslararasý burjuvazinin bir "zirve"sinde devlet terörünü açýk seçik savunmuþ, bunun meþruluðu üzerinde ýsrar etmiþtir. "Zirve"nin diðer bileþenleri de buna itiraz etmemiþlerdir. Etmeleri de gerekmiyor. Çünkü her sýnýf her þeye olduðu gibi "terör" sorununa da kendi sýnýf çýkarlarý açýsýndan yaklaþmaktadýr. Bu sýnýf perspektifidir... Devrimci komünistler de sömürü ve baský düzenini yýkmayý hedefleyen devrimci terörü meþru, devletin terör eylemlerini gayrý meþru, gerici ve faþist saldýrýlar olarak görmektedirler. Bunda bir terslik yoktur. Sýnýflar arasý mücadelenin ve çatýþan sýnýf çýkarlarýnýn bir sonucu ve yasasýdýr bu. "Ýki arada, bir derede" kalan liberaller, pasifistler (barýþ severler) varsýn, burjuvaziden barýþ ve insanlýk beklesinler. Burjuvazi teslimiyeti ve imhayý dayatmaktadýr. "Terör Zirvesi"nde uluslararasý burjuvazinin karara baðladýðý, üzerinde anlaþtýðý, iþbirliði ve dayanýþma yapacaðý zemin iþte budur... ***** Uluslararasý burjuvazi kuþatma, teslim alma ve yaðmalama hevesini politik-askeri hazýrlýk ve saldýrýlarýyla hýzlandýrýyor. Deðiþik kýlýf ve kýlýklarda pratiðe geçirmeye çalýþýyor. Ýþçi sýnýfý hareketinin ve devrimci hareketin ise ciddi eksiklikleri var. Bunlarýn baþýnda ulusal ve uluslararasý örgütsüzlük, dayanýþma ile önderlik eksikliði gelmektedir. Bu durum ise daha baþtan bir olumsuzluk olarak karþýmýza çýkmakta, moral bozucu, iþçi sýnýfýnýn enternasyonalist mücadele birliðini ve dayanýþmasýný sekteye uðratan bir faktöre dönüþmektedir. Her ülkenin devrimci komünistlerinin öznel müdahalesi ve hazýrlýðý sonucunda çözülebilecek olan bu temel eksikliði, baþarýlý bir sýnýf mücadelesinin bize dayattýðý ihtiyaçlarý gözden kaçýrmadýðýmýz, hazýrlýk faaliyetimize hýz verdiðimiz taktirde uluslararasý burjuvazinin gerici-faþist ablukasýný yarmamýz onun sandýðýndan daha kolay olacaktýr. Bu bir düþ ve sayýklama deðildir. Sýnýflar mücadelesinin geçmiþ tarihsel deneyimleri ve yasalarý bunun örnekleriyle doludur. Fazla uzaða gitmeye gerek yok. Ýstanbulda "AGÝT Zirvesi" adý altýnda emperyalist-kapitalist
haydutlar sofrasý kurulduðunda, dünya proletaryasýnýn ve halklarýnýn alýnterine el koyma, özgürlüklerini gaspetme planlarý yapýlmaya baþlandýðý günlerde çýkan Leninist Iþýk'ýn Kasým sayýsýnýn baþyazýsýnda þu deðerlendirmeyi yapmýþtýk: "Dünya emperyalist gericiliði, sömürü, yaðma ve baský sisteminin emek güçlerinin öfkesini yakýcý ve yýkýcý tarzda üzerine çekmesi fazla uzun sürmeyecektir. Burjuva yalan ve demegojisinin sis perdesini acýmasýz sosyal pratik,giderek hýzlanan servet ve yoksulluk, sefalet ve sefahat kutuplaþmasý çabucak yýrtacaktýr. Sýnýflar mücadelesinin þiddeti yeniden artacak ve proletarya kendiliðinden de olsa mutlaka ayaða kalkacaktýr." Daha bu deðerlendirmemizin mürekkebi kurumadan Dünya Ticaret Örgütü Zirvesi'ni ve proletarya aleyhine çýkacak kararlarý protesto etmek amacýyla, bu zirvenin yapýlacaðý ABD'nin Seattle kentinde deðiþik ülkelerden binlerce iþçi ve emekçi vahþi kapitalizme isyan ederek sokaða döküldü. Proletaryanýn enternasyonal bir dayanýþmasýnýn, kararlýlýðýnýn ve gücünün militan bir yansýmasý kendini tüm dünyada hissettirdi. “Zirve”de toplanacak olan haydutlar emek güçlerinin isyana dönüþen ve yollarý kesen bu enternasyonal içerikli protestolarý karþýnda Zirve'nin yapýlacaðý Konferas Merkezine gidemedikleri için toplantýlarýný planlanan zamanda baþlatamadýlar. Sýnýflar arasý mücadelenin orta ve az geliþmiþ kapitalist ülkelere göre görece düþük yoðunlukta sürdüðü, ABD'nin Seattle kentinde bu beklenmedik baþ kaldýrýsý ve aldýðý enternasyonal destek karþýsýnda burjuva devletin sergilediði tutum hiçte TC'ninkinden farklý deðildi. Önce emek güçlerine karþý polis güçleri fiili saldýrýya geçtiler. Yüzlerce eylemci gözaltýna alýndý. Ardýndan "Olaðanüstü Hal" ilan edildi. Gece ise "sokaða çýkma yasaðý" konuldu. Bir kez daha görüldü ki, burjuvazi emek güçleri karþýsýnda sýkýþtýðý zaman her yerde ayný veya benzer saldýrý biçimlerine baþ vurmaktadýr...Ýsyanlarýn fiili olarak ortaya çýkmadýðý durumlarda ise demokrasi ve insan haklarý demogojisi yapmaktadýr. Baský ve sömürü her ülkede burjuvazinin yapýþýk ikizleridir. Emperyalist-kapitalist güçlerin uluslararasý örgütlenmelerinden biri olan Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Zirvesi'ne karþý emek güçlerinin ortaya koyduðu militan protestolar asýl olarak vahþi kapitalizmi hedef seçmiþlerdir. "Ýþsilik,
Leninist Iþýk
19
“OHAL KALKSIN” YA DA
REFORMÝZMÝN TARZI-I SÝYASETÝ 12 Eylül 1980'de savaþmadan yenilen devrimci hareketin üzerine serpilen ölü topraðýn atýlmasýndan sonra, 1989 bahar eylemlilikleri, 1995 Gazi Ayaklanmasý ve 1 Mayýs 1996 Kadýköy'de yaþanan kitlesel baþkaldýrý ve burjuvaziye kafa tutan devrimci atýlýmlar, sonrasýnda gerilemeye, giderek kendine güvensizliðin beslediði moral-motivasyon bozukluðuyla, genel olarak devrimci hareketi kendi köþesine çekilme eðilimine itmiþtir. Son bir yýldýr; bakýldýðýnda Kürt Ulusal Hareketi'nin girmiþ olduðu yol ve kirli barýþ yönelimi, ulusal soruna yaklaþýmda oldukça ilkesiz olan devrimci hareketi, ayný siyasetin zaman boyutunda farklý uygulanýþý olan kuyrukçuluk ya da reddetme tutumuyla yüzyüze getirdi. Önce PKK'nin yönelimini eleþtirmeden destekleyen devrimci hareketin önemli bir bölüðü, sonra da PKK'yi eleþtiren hatta yargýlayan bir konuma evrilmeleri raslantý deðil; devrimci hareketin kendi açmazlarýyla hesaplaþamamasýnýn bir tezahürüdür. 1996'dan bu yana devrimci hareketin çevresine çekilmeye çalýþýlan liberal abluka, son bir yýldýr kendini daha açýk hissettirmeye baþlamýþtýr. Net bir devrim programýndan yoksun olan reformist hareket, devrimcilerin etrafýna örülen liberal duvarlardan güç almaktadýr. Burjuvazi de desteklerini arkasýna alarak, bu duvarýn taþeronu yapmaya çalýþmaktadýr. Ýcazet kopardýklarý kesimlere layýk olma uðraþý içerisindedirler. EMEP'inden ÖDP'sine, SÝP'ine, ÝP'ine deðin reformist cephenin tamamý burjuvaziye akýl hocalýðýnda yarýþmaktadýr adeta. "Tam baðýmsýz Türkiye", "AB'ye Hayýr", "Yardým Deðil, Borç Bataðý", "ÝMF Bütçesine Hayýr", "OHAL Kalksýn" taleplerini içeren sloganlar ortalýðý doldur-
makta... Ama bunlardan en ilginci "OHAL Kaldýrýlsýn" belgisinin öne çýkarýldýðý talep. Bu talebin suflörlüðane soyunan EMEP hala "demokrasi mücadelesi" veriyor. Dün "demokrasi mücadelesi" devrim sorunuyken! bugün burjuvaziden "OHAL kalksýn" dilenciliðine indirgenmiþ anlaþýlan. OHAL'in uygulandýðý bölgede 1984'ten bu yana Kürtlerin haklý savaþý sürüyordu. Son bir yýldýr savaþ baþkalaþtýðýndan OHAL uygulamalarýna pek gerek kalmadý ama yasa duruyor. Bugün bu yasanýn kalkmasý talebinin tekabül ettiði yer reformizmin bataklýðýdýr. Daha bir kaç yýl öncesine deðin buralarda burjuva partileri tabela asamazken, reformist legalist tasgfiyeci, icazetli partiler de çalýþma yürütemiyorlardý. Çünkü OHAL'in uygulandýðý Kuzey Kürdistan'da siyaset yapmak; devlete kafa tutmak ve ölümüne bir kavga sürdürmek anlamýna geliyordu. Bundan köþe bucak kaçan reformistler, Kürdistan'da tabelalarýný asabilmek ve liberalizmi buralara taþýyabilmek için OHAL uygulamalarýnýn fiilen Kalkmasýný yeterli görmüyorlar ki; "OHAL Kalksýn" talebini yükseltebiliyorlar. Ne diyelim. Bu onlarýn hakký. Burjuvazinin yasalarýna göre parti kuranlar, siyaset yapanlar, doðal olarak burjuvaziden yasal düzenlemeler isterler. Hayýrlý olsun! ve ya kolay gelsin! Ama devrimciler, leninist devimciler bilirler ki; devrimci kavgayý baþlatmak, sürdürmek için burjuvazinin yasalarýna deðil; her zaman ve koþulda burjuvazinin yasalarýna, polisine, itine, mitine ve DGM'sine raðmen bunlara karþý savaþacak devrimci irade ve cürete ihtiyaç vardýr.
18
Aralýk 1999
durumumuz bu iken, bugün birileri çýkýp bugüne kadar bu sorunlarýn sorumlusu deðilmiþ gibi toplumun en hassas noktasý olarak tanýmlayabileceðimiz saðlýk hizmetinin sorunlarýný kendine kalkan edinerek sol gösterip sað vurmaya çalýþmaktadýr. Burjuvazi ve sözcüleri için pervasýzlýðýn da, küskahlýðýn da sýnýrý yok. Saðlýk sisteminde yaþanan sefalet ortada iken, burjuvazinin medyatikliðini ahmaklýðýndan alan Saðlýk Bakaný Durmuþ ;vatandaþa denizde saðlýk hizmeti verileceðinden ve hatta depremde kanlarýný ve yardýmlarýný kabul etmediði Yunanistan adalarýnýn da saðlýk sorunlarýna deva olabileceklerini dillendirmektedir. Tam bir sefaletin hüküm sürdüðü saðlýk sistemindeki bu sorunlara iþçi sýnýfý lehine çözüm aramayacak olan burjuvazi genel olarak saðlýk reformlarý özel olarak ise "vardiya sistemi" ile neyi hedefliyor? Saðlýk sektörünün 24 saatlik bir hizmet sürekliliði olduðuna yukarýda deðinmiþtik. Vardiya sistemi veya fazla çalýþtýrma (günlük mesai saatinin ücret karþýlýðý devamý) ile aktive edilmesi planlanan birimler bugünkü koþullarda 8 saatlik hizmet süresi olan poliklinik hizmeti kapsamýnda muayene-tetkik hizmetleri ve ameliyathanelerdir. Vardiya sisteminin kendisi tek baþýna iþçilerin aleyhine tanýmlanabilecek bir uygulama deðildir. Tersine ek iþçi alýmý ile gerçekleþtirilecek, iþ saatlerinin düþürülmesi ile uygulanabilecek bir vardiya sistemi sýnýfýn savaþým hedefi olarak sahiplenilip, mücadele edilmesi gereken bir hedeftir. Ancak söz konusu uygulamanýn bununla uzaktan yakýndan ilgisi yoktur ve zorlayýcý gücü burjuvaziden alan bir reformun iþçi sýnýfý lehine olmasý mümkün deðildir ona gerici karakterini veren ise tamda bu niteliðidir. Burjuvazi böylesi bir sistemi hayata geçirerek sýnýfýn farklý kesimlerine son tahlilde tüm sýnfýn kazanýlmýþ haklarýna saldýrmakta, artý deðer sömürüsünü artýrmayý hedeflemektedir. öncelikle saðlýk iþkolundaki mevcut eleman sayýsýný artýrmaksýzýn hizmet süresini artýrarak artý-deðer sömürüsürünü ikiye katlamakta ve zaten nöbet vb. uygulamalarla sömürünün yoðun yaþandýðý bu alanda karýna kar katmayý hedeflemektedir. Diðer taraftan kuyruklarý eritmek demogojisi eþliðinde yapmaya çalýþtýðý
ise;saðlýk hizmetini alan kesim olan iþçilerin kazanýlmýþ bir hakký olan iþ saatinde viziteye çýkma hakký gaspedilerek iþ gücü kaybý bu yolla engellenmeye çalýþýlmaktadýr. Uygulama henüz sýnýrlý bir alanda uygulanmaya baþlarken iþyerlerine "iþ saatinde vizite çýkma yasaðýný" bildirir yazýlar gönderilmeye baþlanmýþtýr. Bütün bu yönleriyle topyekün sýnýfa saldýrýyý gündeme getiren bu uygulamanýn maalesef hakettiði ilgiyi sýnýf örgütlerinde gördüðünü söylememiz pek mümkün deðil. Sýnýrlý bir tepki TTB ve SES tarafýndan dile getirildi bu tepkilerin ise yukarýda ortaya koyduðumuz ölçek ve içerikten oldukça uzak dar ve sektörel olduðunu söyleyebiliriz. Tepkiler kah vardiya sisteminin kendisine, kah sonuçlarýna dair oldu. Teknik donanýmsýzlýk nedeniyle tam bir hizmetin verilemeyeceði, servis sorunu,hasta takibi vb. Bütün bu tepkilerin ise doðru noktalardan yapýlmadýðý ve yeterli olmadýðý açýktýr.Yapýlmasý gereken; vardiya sayýsýna paralel olarak eleman sayýsýnýn artýrýlmasýn ve iþ saatlerinin düþürülmesi talebini yükseltmek ve iþçi sýnýfýnýn kazanýmý olan iþ saatinde viziteye çýkma hakkýnýnýn gaspýna karþý durmaktýr. Bu þekilde hem iþsiz kesimlerin istihdamý sonucu iþsizliðin dolayýsýyla emek gücünün deðeri artýrýlacak hem de hizmeti alan kesimlerin yaþadýðý sorunlar kýsmen olsa çözümlenmiþ olacaktýr. Bu nedenlerden dolayý komünist devrimciler bugüne kadar diðer iþ kollarýnda olduðu gibi burjuvazinin özelleþtirme saldýrýlarýna karþý saldýrýda "Tam Ücretli 6 saatlik iþ günü 4 vardiya " þiarýný yükselttiler ve yükseltmeye de devam edecekler. Sýnýf siyasetinin her mevzisinden yürütülecek mücadele sýnýfýn bütünsel çýkarlarýný gözetmediði sürece yenilmeye ve geri alýnmaya mahkum olacaktýr. Komünist devrimciler her alana bu perspektifi taþýmakla yükümlüdürlür. Burjuvazi saldýrýlarýndaki bu pervasýzlýðý bilinçli proletarya ordularý yaratacak olan iþçi sýnýfýnýn devrimci partisinin yokluðunun karakterize ettiði gericilik ve yenilgi döneminden almaktadýr. Bu gerçekliði deðiþtirmek tüm devrimci güçlerin görev ve sorumluluðudur.
Devrimci Parti Güçlerinde Leninist Saðlýk Ýþçileri
Leninist Iþýk yoksulluk, düþük ücretler, çocuk emeðinin sömürülmesi, doðanýn katledilmesi" bardaðý taþýran damlalar olmuþtur. Proletarya burjuva barbarlýða ve onun kapitalist düzenine karþý sessiz kalmayacaðýný, tüm muhalifleri de peþine takarak kendiliðinden de olsa baþkaldýracaðýný gür bir sesle dünyaya ilan etmiþtir. Geçmiþte 8 saatlik iþ günü mücadelesiyle dünya proletaryasýnýn Birlik, Mücadele ve Dayanýþma Günü 1 Mayýs'a giden yolu döþeyen ABD proletaryasý; bugün vahþi kapitalizme, onun uluslararasý birlik ve egemenlik arayýþlarýna karþý militan mücadelenin yolunu gösteriyor... "Globalizm, küreselleþme, barýþ, kapitalizmin ebediliði" efsanelerine kendini iyice kaptýrmýþ, neredeyse inandýrmýþ olan burjuvazi ve onun medyasý, her türden satýlmýþ kalemþörleri emek güçlerinin Seattle'deki militan baþkaldýrýlarý karþýsýnda küçük dillerini yuttular. Tam bir panik içinde ipe sapa gelmez yorumlar yaparak, gerçekleri çarpýtmaya çalýþtýlar. Eylemlerin ve ileri sürülen taleplerin içeriðini boþaltma gayretkeþliði içerisine girdiler. "Global kapitalizmin öncüsü olan ülkede, büyük ölçüde bu sistemin saðladýðý yüksek refah düzeyinde yaþayan ve siyasete ilgisizliði ile tanýnan orta sýnýf nasýl oldu da, birdenbire bu sistemi protesto etmek için sokaklara döküldü?" 2 Aralýk '99 tarihli Milliyet iþte bunlarý yazdý. Þaþkýnlýðýný ve hayal kýrýklýðýný gizleyemeyen burjuva kalemþörlerin ve tüm burjuva medyanýn çarpýtmalarý boþunadýr. "Orta sýnýf"ýn anti-kapitalist bir gösteri ve eyleme kalkýþmasý eþyanýn tabiatýna aykýrýdýr. Eylem ve gösterilere damgasýný vuran iþçi sýnýfý ve sýnýf mücadelesindeki müttefikleridir... "Eylemlerin proleter biçimleri ve "Kapitalizm öldürür!", "Özelleþtirme öldürür!" sloganlarýnda hayat bulan içeriði bunu açýkça göstermektedir. Peþpeþe yapýlan "zirve"ler uluslararasý burjuvazinin birlik ve egemenlik arayýþýnýn göstergeleriyken, önce Yunanistan'da, sonra Seattle'de patlayan gösteri ve eylemlerde proletaryanýn emperyalist baský, soygun ve talaný karþýsýnda elikolu baðlý oturmayacaðýnýn ilanýdýr, dýþa vurumudur. Tüm kapitalist haydutlarýn ve uþaklarýnýn kurguladýklarý "Yeni Dünya Düzeni"nin gerçekleþmesi mümkün olmayan bir burjuva düþ olduðu giderek açýða çýkmaktadýr. "Sis perdesi" yýrtýlmakta sýnýflar arasý mücadele kaçýnýlmaz biçimde kendini dayatmaktadýr.
3
Sýnýflar arasý savaþýmda taraf olanlarýn bunu görmemesi, hazýrlýklarýný buna göre yapmamasý iddiasýzlýk veya politik körlük iþaretidir. Düzen ve devrim saflarýndaki tüm geliþmeler ve olasýlýklar göstermektedir ki; insanlýðýn tek kurtuluþ yolu sosyalizm ve sýnýfsýz, sýnýrsýz, sömürüsüz komünist bir dünyadýr. Bu amaca ulaþmak için devrimci komünistlerin kendilerini ve iþçi sýnýfýný siyasal iktidarýn zorla zaptedilmesine uygun biçimde örgütlemesi ve harekete geçirmesi dýþýnda bir yol yoktur... **** Uluslararasý kapitalizmin birlik ve egemenlik arayýþýna büyük bir hevesle katýlan-katýlmak isteyen TC burjuva diktatörlüðü de, dünya emperyalist haydutlarýnýn içerisinde kendine yeni ve uygun bir yer arayýþýný hýzlandýrmakta ve sonuçlandýrmak istemektedir. Bu arzusunun içerideki ve dýþarýdaki politik sonuçlarý giderek netleþmekte ve açýða çýkmaktadýr. Devrimci ve komünist hareketi yakýndan ilgilendiren, derinden etkileyen ve etkileyecek olan bu politik geliþmeleri saptamak bundan dolayý önem kazanmýþtýr. *TC dýþa dönük olarak; dünya emperyalist haydutlar topluluðu hiyerarþisinde basamak atlamak, alt emperyalist bir konuma sýçramak istemektedir. Dýþ siyasetine bu yayýlmacý, yaðmacý emelleri yön vermektedir. *Ýçeride ise; Dýþ siyasetiyle doðrudan baðlantýlý olarak; devrimci Kürt Ulusal Hareketi'ni bastýrmak; Kürt halkýnýn kendi kaderini tayin hakkýný gaspetmek; devrimcikomünist hareketi ehlileþtirip tasfiye etmek; devrimci tutsaklarý hücrelere týkarak etkisizleþtimek; buna direnen kesimleri ise devlet terörü ile ezmek; iþçi ve emekçileri yoðun bir baský altýnda alabildiðine sömürmek, iþsizliðe ve yoksulluða mahkum etmek peþindedir. Çünkü çok iyi bilmektedir ki, içeride "huzur istikrar" adý altýda tam bir otorite kuramamýþ bir devletin yayýlmaya ve paylaþýlmaya aday bölge devletleri üzerinde otorite kurmasý; ABD ve AB'ye güven vermesi mümkün deðildir. Emperyalist haydutlarýn pis emellerini gerçekleþtirebilmeleri için de bölgede böyle bir devlete ihtiyaç vardýr. TC'nin iþine gelen de, dayatýlan da "demokrasi" deðil, iç sorunlarýný "hal'letmiþ" otoriter bir devlettir. 2000 yýlý bütçesinden askeri ve istihbarat harcamalarýna ayrýlan büyük paya bunun için; ne IMF, ne AB, ne de ABD'nin bir itirazý yoktur.
4
Leninist Iþýk
Aralýk 1999
TC, emek ve özgürlük güçlerine karþý giriþtiði ve giriþeceði saldýrýlarýný ise; "huzur ve istikrar", "enflasyonu düþürme", "tarihsel fýrsatlarý deðerlendirme", "bölge devleti olma", "Avrupa'yla bütünleþme", "ülkenin ve milletin uzun vadeli çýkarlarý" vb. süslü, gurur okþayýcý idelojik ve propagandif saldýrýlarla desteklemek ve köleler ülkesinde, ucuz iþ gücü cennetinde ecdadý Osmanlý gibi saltanat sürme düþleri eþliðinde yürütüyor/yürütecektir. Burjuvazinin daha çok kar hýrsýyla baskýcý,yaðmacý ve yayýlmacý yönelimlere girmesi sýnýf çýkarlarý ve tarihsel-toplumsal misyonuyla tamamen uyumludur. "Emperyalizm ve proleter devrimler çaðý"nda burjuvazinin insanlýða þavaþlardan, yýkýmlardan, açlýk, iþsizlik,sefalet, baský ve sömürüden baþka verebileceði bir þey yoktur. Bu gerçek, dünya ve bölgesel paylaþým savaþlarýyla defalarca pratik olarak kanýtlanmýþtýr. Proletaryanýn öðretmenleri Marks, Engels ve Lenin ise idelojik-teorik ve politik olarak ayný gerçeði çürütülemez biçimde tekrar tekrar kanýtlamýþlardýr. Kapitalizm her yerde yaðma ve barbarlýðýn kaynaðý olmaya devam ediyor. Burjuvazi de çaðýmýzda her yerde gericilik ve baðnazlýðýn hayat kaynaðý olmaya... Türkiye kapitalizmi ve Türkiye burjuvazisi de bu kötülüklerin hiç birinden muaf deðidir. Bu alanda benzerleriyle yarýþ içerisindedir. Yarýþta baþarýlý olmak içinse uluslararasý burjuvazinin yardýmýna ihtiyaç duymaktadýr. ABD ve AT'nin destek ve onayý ile Avrasya'nýn yaðmalanmasýna ve bu coðrafya halklarýnýn daha çok baský altýna alýnmasýna, "efendi" deðiþtirmesine aracýlýk etmenin adýmlarýný hýzla atmaktadýr. Hem kendisinin hem de diðer haydutlarýn "kazanmasý"ný bu yolla garantilemenin peþindedir. Uþaklýkta ve çýkar birliðinde güvenilirliðini kanýtlamýþ olan TC'nin gelinen noktada belli baþarýlar elde ettiðini görmek gerekiyor. ABD'nin destek ve onayý ile olsa da Avrupa'ya yakýnlaþmakta, Yunanistan'a karþý sürdürdüðü ezeli düþmanlýk tutumunu karþýlýklý tavizler karþýsýnda yumuþatmaktadýr. Bu sayede AB'ye üyelik baþvurusu kabul edilmiþtir. Bu sonuçtan ise herkes kendine pay çýkarmakta ve "zafer" çýðlýklarý atmaktadýr. Buna þaþýran bazý burjuva budalalar soruyor: "Gerçekte kim kazandý? Türkiye'mi, Yunanistan'mý, AB'mi, ABD'mi?" Burjuvazinin akýllý uþaklarý; "Herkes kazandý!" diye cevap
veriyorlar. "Herkesten" kastettikleri kapitalist haydutlar topluluðu olduðu için bu cevap doðrudur. Ama sýnýflardan ve ezen-ezilen uluslardan oluþan bir dünyada herkesin kazanmasý ve mutlu olmasý sosyal-siyasal bilimlere aykýrýdýr. Geçici de olsa yenilen proletarya ve ezilensömürülen uluslardýr. Varsýn sol liberaller, reformistler ve "demokratik cumhuriyet" heveslileri "Türkiye Avrupalýlaþýyor, demokratikleþiyor!" diye sevinç çýðlýklarý atýp, bayram ededursunlar. TC, "derin devlet", "Susurluk Devleti", "güvercinler, þahinler" zemininde yürütülen 'sol' muhalefete; yýllardýr "illegal" faaliyet sürdüren JÝTEM'i (Jandarma Ýstihbarat Teþkilatý) yasal bir statüye kavuþturarak legalleþtirme saldýrýsýyla karþýlýk verdi. "Madem öyle, iþte böyle"dercesine hem de... Bu saldýrý, devlet içinde devlet arayanlarýn dileriz, kulaðýna küpe olur. Komünistler dünya çapýnda bir gericilik dalgasýnýn yükselmekte olduðunu, TC'nin attýðý adýmlarýn da bununla uyum içinde olduðunu ýsrarla savunmaya ve hazýrlýklarýný buna göre yapmaya devam edeceklerdir. Avrupa ve Türkiye birleþecek-bütünleþecekse de bu tamamen burjuva gericiliði zemininde olacaktýr. Dünya emek ve özgürlük güçlerinin daha çok sömürülmesi ve boðazlanmasý hedefine ulaþmak için olacaktýr. Kürt ulusal mücadelesi bunun en son ve açýk göstergesidir. Kürt özgürlük mücadelesi uluslararasý burjuvazinin iþbirliði ve yardýmlaþmasý sonucunda teslimiyetçi bir çizgiye oturtulmuþtur. Bu alçak saldýrýda belli çýkarlar karþýlýðýnda uluslararasý burjuvazi TC'den yana tutum takýnmakta tereddüt etmemiþtir. El birliði ile "Özgür Kürdistan!" mücadelesini bastýrmaehlileþtirme saldýrýsý yürütmüþtür. TC, bu sayede Kürt ulusal mücadelesi karþýsýnda ciddi bir üstünlük saðlamýþtýr. PKK önderliðini köþeye sýkýþtýrarak teslimiyete zorlanmýþ; PKK önderliðinin de katkýsýyla Kürt ulusal hareketi büyük oranda etkisizleþtirilmiþ ve teslimiyetçi-tasfiyeci bir rotaya oturtulmuþtur. Bu gerçekler ortadayken uluslararasý burjuvazi bugün, tam bir iki yüzlülükle Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýný unutarak-unutturarak, sorunu A. Öcalan'ýn asýlmasýna veya beslenmesine indirgemektedir. Bu yaklaþým TC burjuva diktatörlüðüne Avrasya'nýn ABD ve AB tarafýndan yaðmalanmasýna aracýlýk etme karþýlýðý verilen açýk destektir. Mazlum bir halkýn, haklý Kürt kurtuluþ mücadelesinin burjuva çýkarlara
17
ÝÞÇÝ SINIFINA VE EMEKÇÝLERE DÖNÜK BURJUVA SALDIRILARA HERGÜN BÝR YENÝSÝ EKLENÝYOR! Tüm ezilen ve sömürülen kesimlere, iþçi ve emekçi yýðýnlara, açlýðý , sefaleti ve ölümü dayatan kapitalizmin azgýn ve pervasýz saldýrýlarý; TC burjuva diktatörlüðü eliyle yaþadýðýmýz topraklarda da her geçen gün kapsamýný ve þiddetini artýrmaktadýr. Yaþamlarý pamuk ipliðine baðlý bir þekilde yaþamlarýný sürdüren emekçi kesimlere bu gün daha fazla sömürü, daha fazla sefalet reva görülmekte; daha az ücret iþsizlik ve kazanýlmýþ tüm sosyal haklarýn gaspý dayatýlmaktadýr. "Sosyal Güvenlik Reformu" adý altýnda iþçi sýnýfýna karþý baþlatýlan bu saldýrýlar bu gün saðlýk hizmet sektöründe de devam etmektedir. Saðlýk Hizmet Sektörü son yýllarda uygulamaya baþlanýlan özelleþtirme politikalarý hem hizmeti veren, hem de alan iþçi sýnýfýnýn sosyal haklarýna saldýrýda ifadesini buldu, bulmaya da devam ediyor. Özelleþtirmeyi mülk sahibinin deðiþmesi olarak tanýmlayan at gözlüklü "sýnýf siyasetçi"lerinin bakýþ ve anlayýþlarýn bir tarafa býrakýrsak; TC' nin özelleþtirme politikalarýný gerçekleþtirmede ciddi adýmlar attýðýný görmemek mümkün deðildir. Sözleþmeli personel uygulamasý bunun önemli halkalarýndandý ve malesef hiçbir engelle karþýlaþmaksýzýn yürürlüðe konarak; hem emek gücünün deðeri düþürüldü, hemde iþ güvencesinin ortadan kaldýrýlmasý ile -sözleþmeli ve taþeron iþçiler- saðlam bir sendikal örgütlenmenin önünde ciddi engeller oluþturuldu.
Bugün gündemde olan ve kýsmen hayata geçirilen saldýrý programý ise "vardiya sistemi" veya "Fazla Çalýþtýrma" adý ile uygulamaya çalýþýlmakta ve her zaman olduðu gibi burjuvazi "daha fazla sömürü, daha fazla artý deðer" diyerek deðil; "Hastane Kuyruklarýna Son", "Daha hýzlý ve daha iyi saðlýk hizmeti " vb. söylemlerin arkasýna sýðýnarak birkez daha iþçi ve emekçi kitlelerin kafasýný bulandýrarak saldýrýsýna toplumsal bir destek saðlamaya çalýþmakta ve büyük oranda baþarýlý olmaktadýr. Saldýrý neyi Hedefliyor ? Saðlýk sektörü diðer iþkollarýndan farklý olarak 24 saat hizmetin zorunlu olarak sürdürülmesi gereken bir iþkoludur. 24 saatlik bir hizmet sürekliliði acil-ilkyardým amaçlý sürdürülmekte ve eleman eksikliði, teknik donanýmsýzlýk vb. nedenlerle hem saðlýk iþçileri hem de hizmeti alan kesimler açýsýndan ciddi sorunlar yaþanmaktadýr.Ayný sorunlar bunun dýþýnda kalan poliklinik, laboratuvar vb. alanlarda da kendini yakýcý bir þekilde hissettirmektedir. Tedavi edilmediði için ölenler, günlerini muayene kuyruklarýnda; aylarýný ve yýllarýný ise tahlil ve ameliyat sýralarýnda geçiren hasta manzaralarý; birgünde yüzlerce hastayla yüzyüze kalan , 32 saat aralýksýz çalýþtýrýlarak sömürülen saðlýk iþçisi portreleri Türkiye coðrafyasýnda yaþayanlar için hiç yabancý deðildirler ve görünen odur ki bu tanýþýklýk daha uzun süre süreceðe benzer. Hal
Yapýlmasý gereken; vardiya sayý sýna paral el ol arak elem an sayýsý nýn artýrýl masý n ve iþ saatl erinin düþürül mesi tal ebini yüksel tmek ve iþçi sýnýfýný n kazanýmý ol an iþ saatinde viziteye çýkm a hakký nýnýn gaspýna karþý durmaktýr. Bu þekilde hem iþsiz kesim lerin i stihdamý sonucu iþ sizl iðin dolayýsýyl a emek gücünün deðeri artýrýlacak hem de hizmeti alan kesim lerin yaþadý ðý sorunlar kýsm en ols a çözümlenmiþ ol acaktý r. B u nedenlerden dol ayý kom ünist devrimciler bugüne kadar diðer i þ kollarýnda olduðu gibi burj uvazinin özell eþt irm e s aldý rýl arýna karþý saldýrýda "Tam Ücretli 6 saatlik iþ gü nü 4 vard iya " þ iarýný yüksel ttil er ve yükseltm eye de devam edecekler.
16
Aralýk 1999
3Kavganýn Ýçinden... KAMU ÝÞÇÝLERÝ ALANDAYDI.... Aslýnda bu durum sendikal alanda yaþanan týkanýklýðýn ve bürokratlaþmanýn, geri gidiþin, burjuvaziyle teslimiyetçi tarzda uzlaþma arayýþlarýnýn da önüne nasýl geçilebileceðinin açýk göstergesiydi. Sendikal ihanete ve alana dýþarýdan siyasal bir müdahale yapýlmaksýzýn devrimci sýnýf sendikacýlýðýnýn bu alanda yaþam bulmasý söz konusu bile olamaz.
Kamu iþçileri KESK' in eylem takvimi çerçevesinde artýk "gelenekselleþen" Ankara eylemine bir yenisini eklediler. Burjuvazinin iþçi ve emekçilere yönelik sömürü saldýrýsýnýn pervasýzca arttýrdýðý sosyal güvenlik yasasý, depremi bahane ederek yürürlüðe soktuðu vergi ve zam paketlerinin aðýrlýðýný olanca sýcaklýðý ile taþýyan kamu iþçileri taleplerini haykýrmak için bir kez daha alanlardaydý.Kan emici burjuvazi bu pervasýz saldýrýlara bir yenisini ekleyerek kamu iþçileri ile adeta alay edercesine yüzde onbeþlik bir zammý uygun görmüþtü.Böyle bir tablo karþýsýnda isyan etmek herhangi bir siyasal bilinci dahi gerektirmiyordu. Ýþçi ve emekçiler için "gelenekselleþen" Ankara eylemleri 4 Aralýk eyleminde de görüldüðü gibi bir gerileme eþliðinde sürekliliðini saðlamaktadýr. 4 Mart '98'de Kýzýlay Meydaný'ný iþgal eden kamu iþçileri burjuvazi ve kolluk güçlerinin saldýrýsýna karþý saldýrýyla yanýt vererek hem kitleselliði ile hemde militanlýðý ile isyanýn patladýðýnda neler yapabileceðini dosta da düþmana da göstermekle kalmamýþ baharýn kavga rüzgarýnýn baþlangýcý olmuþtur. Sonrasýnda ise; liberal ve reformistlerden oluþan sendika bürokratlarýnýn böylesi manzaralarýn gerçekleþmemesi için yoðun çabalarýnýn da etkisiyle Ankara eylemleri onbinlerce iþçi ve emekçinin Türkiye'nin her tarafýndan gelerek bir kaç saatliðine yürüyüp sloganlarýný attýðý eylemler olarak yapýlmýþtýr. 4 Aralýk mitingi ile de bu eylemlere bir yenisi daha eklenmiþtir. Sabahýn erken saatlerinden itibaren Hipodrom'da toplanan kamu iþçileri izin alýnabilinen Sýhhýye Meydaný'na doðru yürüyüþe geçti. Eðitim-Sen Kortejin baþýnda kitleselliði ile dikkat çekici idi. Kürdistan illerinden gelen sendika þubeleri daha önceki mitiglerdeki kitleselliklerini korusalar da militanlýklarýný ve canlýlýklarýný kaybetmiþlerdi. Kortej baþlarýnda taþýdýklarý "Çözüm: Ýdam deðil Demokratik Cumhuriyet" pankartlarý burjuvazi ile siyasal uzlaþma arayýþýnýn alana yansýmasýydý. Ýmralý sürecinden önceki mitinglerde taþýdýklarý sarý, kýrmýzý, yeþil semboller ve dillendirdikleri özgürlük içerikli siyasal talepler adeta unutulmuþtu. PKK saflarýndaki geri düþüþ Kürt kamu iþçi-
lerinin saflarýna da olduðu gibi yansýmýþtý. Aslýnda bu durum sendikal alanda yaþanan týkanýklýðýn ve bürokratlaþmanýn, geri gidiþin, burjuvaziyle teslimiyetçi tarzda uzlaþma arayýþlarýnýn da önüne nasýl geçilebileceðinin açýk göstergesiydi. Sendikal ihanete ve alana dýþarýdan siyasal bir müdahale yapýlmaksýzýn devrimci sýnýf sendikacýlýðýnýn bu alanda yaþam bulmasý söz konusu bile olamaz. Sendikal alanda sendikalist bir anlayýþla çalýþarak bürokratizm ve ihanet çemberi parçalanamaz. Burjuvazi ve refomizm de bu alana burjuva ve sol liberal partiler üzerinden siyasetlerini taþýyorlar. Dün bu alana devrimcilik enjekte eden PKK, bügün boþ burjuva hayaller, sýnýf uzlaþmacýlýðý ve teslimiyet enjekte etmektedir. Son dönemlerde estirilmeye çalýþýlan tasfiyecilik dalgasýnýn yansýmasý niteliðinde olan geri talepler Kürt kamu iþçilerinin kortejleriyle sýnýrlý kalmayarak mitingin geneline hakimdi. Buda tasfiyeciliðin ve reformizmin iþçi sýnýfý üzerinde þimdilik hakim eðilim olduðunun açýk göstergesiydi. Herþeye raðmen alana taþan on binler; toplumsal muhalefetin varlýðýný ve burjuvazinin iþçi sýnýfýný tüm kuþatmasýna raðmen en örgütsüz ve öncüsüz döneminde bile bütünüyle teslim alamayacaðýný haykýrýyordu. Ýþçi ve emekçilere dönük saldýrýlarýna her geçen gün bir yenisini eklemekte bir sakýnca görmeyen burjuvazi niyetinden baðýmsýz kendi mezar kazýcýlarýný da yaratmaya ve kýþkýrtmaya devam ediyor. Bügün iþçi sýnýfýný en iyi kýþkýrtan burjuvazinin kendisidir. Bu gidiþat burjuvazinin "Varoþlardan gelecekler, gýrtlaðýmýzý kesecekler..." diye baðýrdýklarý günlerin çok uzak olmadýðýný müjdelemektedir. Bügün asýl olan tereddüte düþmeden, yýlgýnlýða kapýlmadan iþçi sýnýfýna küsmeden siyasal ve örgütsel görevlerin sahiplenilmesi ve devrimci partiye taþýnmasýdýr. Bu baþarýldýðý taktirde burjuva kuþatmanýn yarýlmasý, sendikal bürokrasinin ve ihanetin boþa çýkarýlmasý da baþarýlmýþ olacaktýr. Ýþçi hareketini siyasallaþtýrmak ve militanlaþtýmak için: Devrici Parti ve devrimci müdahale þarttýr. Devrimci Parti Güçleri'den Leninist Kamu Ýþçileri
Leninist Iþýk kurban edilmesinde ortaklaþan uluslararasý burjuvazi A. Öcalan'ýn asýlýp asýlmamasýnda anlaþamamakta, faklý tutumlar sergilemektedir. Ýþte burjuva iki yüzlülüðün aþaðýlýk ve tipik bir örneði... Bir halkýn boðazlanmasýnda, haklý bir özgürlük mücadelesinin bastýrýlmasýnda anlaþýyorlar da, iþ bir kiþinin asýlmasýna gelince anlaþamýyorlar. Ýþte burjuva insan haklarý ve demokrasisinin iç yüzü. Avrupa ve ABD'nin "insan haklarý","demokrasi", "hukukun üstünlüðü" palavralarýna ancak budalalar, bir de burjuvazinin uþaklarý inanýr. **** TC burjuva diktatörlüðü 28 Þubat Darbesi'nin karar ve hedeflerini gerçekleþtirmek peþindedir. Gerici reformlarý hala gündemdedir. "Özelleþtirme","sendikasýzlaþtýrma","iþsizlik","ü cretlerin kýsýlmasý, zam ve zülmun artýrýlmasý","Kürdistan'da iþgal, imha ve inkar saldýrýlarý" artarak sürecektir. Bu da devrimci-liberal ayrýþmasýný hýzlandýracak, emek-özgürlük dinamiklerinin sokaða, mücadeleye taþmasýnýn yolunu döþeyecektir. Kamu emekçileri alanlara akmaya, köleliði kabullenmeyeceklerini haykýrmaya baþladýlar bile. Zammýn, zülmün, eþitsizliðin olduðu yerde baþkaldýrý ve isyan da olacaktýr. Ýþ-ekmek, eþitlik, özgürlük yoksa; barýþ da yok demektir. Toplumsal mücadelelerin en temel, en bilinen yasasýdýr bu... 17 Aðustos ve 12 Kasým depremlerinin sonucu evsiz, iþsiz kalan depremzedelerin yaþamsal ihtiyaçlarýný karþýlamakta bile isteksiz olan, onlarý kaderleriyle baþbaþa býrakmaktan çekinmeyen bir iktidar, halkýn öfke ve tepkisini üzerine çekmeyi, yýkýlmayý fazlasýyla hak ediyor. Yaklaþýk olarak 150 bin ailenin evsiz kaldýðý söyleniyor. Dünyada ve Türkiye'de çadýr stoklarýnýn bittiði yalanýyla çadýr daðýtýlmýyor. Teslim edilmesi planlanan prefabrik sayýsý ise 30 binmiþ...Bütün bunlar binlerce ailenin periþan olacaðýnýn resmidir. Ama burjuvazinin aþaðýlýk politikacýlarý havanda su dövüyorlar. Refah Parti'liler daðýtýlan prefabrik evlerin tek oda olmasýnýn "ahlak"i açýdan sakýncalý olduðundan, hükümetteki partilerin temsilcileri ise, halkýn zaten tek oda gecekondularda yaþadýðýný ileri sürerek depremzede aileleri tek oda prefariklerde yaþamaya mahkum etmenin "ahlaka" uygun olduðunu iddia ediyorlar. Hükümetiyle, muhalefetiyle burjuva partiler çürümeyi, burjuva parlamento ise "domuzlar ahýrýný" temsil ediyor. Aç ve açýktaki insanlarýn insani-yaþamsal
5
ihtiyaçlarýný karþýlamak yerine; yýkýlmýþ, yerle bir olmuþ Düzce ilçesini il, Kaynaþlý bucaðý ile Derince kasabasýný da ilçe statüsüne yükseltme kanunu çýkarýyor. Ýþte bulunmaz bir burjuva ikiyüzlülük örneði daha... Depremzede aþ,iþ,sýcak bir ev istiyor. Burjuvazi il ve ilçe veriyor!... Özgürlük isteyen Kürtlere de kurþun sýkýp, bomba atmýyor mu? TC'nin AB'ye deðil adaylýðý, tam üyeliði kabul edilse de bu durum deðiþmeyecektir. Türkiye kapitalizminin "demokratikleþeceði","insanileþeceði" gerçeði yansýtmayan burjuva hayallerdir. Türkiye, dünya emperyalizminin gericilik kalesi olma yolundadýr. Ýktisadi-siyasi hal böyleyken; burjuvazinin içte-dýþta kýsmi ve geçici kazanýmlarý, sýnýf mücadelesindeki politik-askeri üstünlüðü karþýsýnda "demokrasi mücadelesi" þarlatanlýðýyla tasfiyeci zemimlere savrulmak, teslimiyetle eþ anlamlýdýr. Bunun kadar tehlikeli olan bir baþka tutum ise paniðe kapýlarak emek ve özgürlük dinamiklerine güvenmemek, farklý-sahte dinamiklere yüz dönmek, proleter örgüt ve mücadele biçimlerine yan çizmektir. Sýnýf perspektifli bir politik çalýþma ile buna uygun mücadele-örgüt biçimlerinde sebat, ýsrar her zamankinden daha çok önem kazanmýþtýr. Bunu görme ve anlama zamanýdýr. Burjuvazi tarafýndan piyasaya sürülen siyasal yumuþama, iktisadi refah palavralarýnýn aksine dünyada ve Türkiye'de sýnýf savaþýmý sertleþirken, servet ve sefalet kutuplaþmasý sürekli artmaktadýr. Bu tehlikenin kapitalaist düzen için doðuracaðý tehlikeyi gören burjuvazinin akýl hocalarý vahþi kapitalizm yerine, "demokratiksosyal kapitalizm" öneriyorlar. Bu "akýllýlar"ýn anlayamadýðý ise, kapitalizme "sosyal" bir yön kazandýranýn "yenilen sosyalizm" olduðudur. Alternatif bir sistemin varlýðý koþullarýnda kapitalizmin kendini koruma güdüsüyle "sosyal" bir yan taþýmasý, "parasýz eðitim, parasýz saðlýk" vb. ecelini geciktirmeye dönük politik-taktik manevralardý. Sovyetler Birliði'nin çözülüþü ve çöküþüyle birlikte kapitalizm korkularýdan da, frenlerinden de kurtuldu. Geçici bir dönem baþvurduðu "sosyal" uygulamalardan vazgeçince gerçek yüzü sýrýtýverdi: Vahþi kapitalizm...Tam da bu gerçeklerden dolayýdýr ki, "Kapitalizmin geleceði yoktur! Leninist Kurtuluþ devrimde, kurtuluþ komünizmde!" dir. I Þ I K
6
Aralýk 1999
GEÇMÝÞÝN ÜZERÝNDEN ATLANARAK GELECEK KUCAKLANAMAZ! "Dünden Bugüne Devrimci Parti Güçleri" baþlýklý yazýyla; devrimci parti güçlerinin geçmiþine dair deðerlendirmeler yapýlýrken bir taraftan da Devrimci Parti Güçleri stratejisini benimseyen özneler kendi görüþlerini devrimci kamuoyuna duyurdular. Diðer taraftan da "tüm devrimci parti güçlerine sorumluluðu birlikte paylaþma çaðrýsý" yaptýlar. Bunun için bu metnin; kendini Devrimci Parti Güçleri'nin bir öznesi/bileþeni olarak gören hareketimiz açýsýndan deðerlendirilmesi gündeme alýnmýþtýr. Öncelikle belirtmek gerekir ki; metni genel olarak deðerlendirdiðimizde, metnin içeriðine, biçimine, amacýna ve ürettiði sonuçlara katýlmamýz ve onaylamamýz, ortaya konan anlayýþ ve buna kaynaklýk eden geçmiþe, bugüne ve ileriye dönük deðerlendirmelere katýlmamýz mümkün deðildir. Söz konusu metnin hedefleriyle bu metnin sorumluluðunu paylaþýn öznelerin geçmiþ ve bugünkü konumlarýný gözettiðimizde ise belirledikleri hedeflere ulaþmalarýný da buna denk bir ortak faaliyetin örülmesini de pek mümkün görmemekteyiz. Baþka belge ve yazýlardan bildiðimiz ve deðerlendirme konusu yaptýðýmýz yazýdan görebildiðimiz kadarýyla bu metin üzerinde anlaþtýðýný, ortaklaþtýklarýný söyleyen öznelerin aslýnda ne geçmiþin deðerlendirilmesi, ne ayrýþma, ne de Devrimci Parti Güçlerinin özneleri konusunda ortak bir yaklaþýmlarý vardýr. Ama altýna birlikte imza atamayacaklarý bir "ortak" metinle kamuoyunun önüne çýkmakta da mahsur görmemektedirler. KDH önderliðinin ilkesiz, oportünist siyaset tarzýný ve geçmiþin devrimci bir muhasebesinden kaçarak, hareketi bir bölünme ve daðýlma noktasýna getiren politik-örgütsel gerçeklerin üzerini örterek sorumluluklarýndan kurtulabileceðini ve yüz yüze olduðu çok yönlü krizini aþabileceði hayali peþinde koþtuðunu bildiðimizden, onlar açýsýndan baþarýlý sayýlabilecek bir metinle ve tutumla karþýlaþtýðýmýzý itiraf etmeliyiz. Bizim asýl anlamadýðýmýz; samimiyetinden ve içtenliðinden þüphe etmediðimiz diðer bileþen KDB’nin, KDH önderliðinin önderlik, siyaset, siyaset yapýþ tarzý ve sorunlar karþýsýndaki keyfi ve liberal tutumlarý hakkýnda sahip olduklarý bilgi ve deneyimlere raðmen böylesi bir metinle ve KDH önderliðinin samimiyetine güvenerek kamuoyunun önüne nasýl çýkabildikleridir. Bunu siyaseten anlamakta zorlanýyor, somut ve acil ihtiyaçlara bir an önce çözüm üretme çabasý, iyi niyeti olarak görüyoruz. Bu dostlara cehenneme giden yolun da iyi niyet taþlarýyla döþeli olduðunu hatýrlatýrýz. Bir de devrimci siyaset yapmak için iyi niyetin yeterli olmadýðýný... Bu ön tespitlerden sonra ilgili metinde öne çýkan eksiklikleri ise þöyle sýralayabiliriz. *KDH'nin geçmiþ muhasebesi ile DPG'nin deðerlendirmeleri bu metinde gerçeði yansýtmayan bir tarzda iç içe geçmiþtir. Yazýnýn baþlýðý ve iddiasý "dünden bugüne devrimci parti güçleri"ni
deðerlendirme olmasýna karþýn yüzeysel ve baþtan savma bir KDH deðerlendirilmesine girilmekte, bu verilerden hareketle DPG perspektifinin dünü ve bugünü anlaþýlmaya ve aþýlmaya çalýþýlmaktadýr. Tüm iyi niyete raðmen bu yaklaþýmýn, sorunlarý anlamasý ve aþmasý mümkün deðildir. Öyle de olmuþtur. Adý geçen "ortak metnin" tekil imzalarla kamuoyuna sunulmasýndan sonra hiçbir ortak etkinliðin yapýlamamýþ olmasý da bunun göstergesidir. DPG perspektifini yaþamda somutlama konusunda kendini "motor güç" olarak adlandýran KDH'nin, bölünme ve daðýlmayla yüz yüze gelmesi ve bunun nedenleri doðru anlaþýlmadan DPG'nin dünü ve bugünü anlaþýlamaz. Oysa Söz konusu metin üzerinde ortaklaþanlar KDH'nin bölünüp parçalanmasýný, farklý öznelere dönüþmesini "KDH zemininde bir arada duran güçlerin, dar anlamda örgüt sorunlarý temelindeki ayrýþmasýnýn ardýndan, farklý oluþumlara boy vermiþ olmasýyla yaþanmýþtýr."diye deðerlendirebilmektedirler. Bu deðerlendirme gerçeði yansýtmadýðý için katýlmýyoruz. KDH "dar anlamdaki örgüt sorunlarý" yüzünden deðil, çok daha kapsamlý ve ciddi nedenlerle bölünüp parçalanmýþtýr. Bu nedenleri Leninist Iþýk'ýn özel sayýsýyla kamuoyuna duyurmuþtuk. Bunlar; ideolojik-teorik ve örgütsel sorunlara liberal- doktriner yaklaþým, oportünist siyaset ve birlik anlayýþý, devrimci önderlik anlayýþýndan yoksunluk, örgüt içi ideolojik ve politik mücadeleden kaçýþ, oportünist birlik-liberal tasfiyeci ayrýlýk anlayýþý baþlýklarý altýnda izah edilmiþtir. Bu çarpýk ve devrimcilikten uzak anlayýþlarýn KDH önderliðini teslim almasý sonucunda ayrýþma ve örgütten kaçýþ zemini oluþmuþtur. Örgüt kültürünün, örgüt içi mücadele anlayýþýnýn ve geleneðinin içselleþtirilemediði noktada leninist bir örgütte hiçte hoþ görülmesi mümkün olmayan bir "saflaþma"yaþanmasý kaçýnýlmaz olmuþtur. Geç ve sonradan da olsa devrimci bir örgüt ve siyaset anlayýþýyla baðdaþmayan bu tutum ve davranýþlar bilince çýkarýlarak anlaþýlmak ve aþýlmak yerine unutturulmaya ve üzerinden atlanmaya çalýþýlýyor. Bu yaklaþým metnin bütününe sinmiþtir. "Ayrýlanlar" ayrýlýk gerekçelerini sonradan ortaya koymuþlar adete duruþlarýnýn teorisini yapmýþlardýr. Kalanlar ise ilkeli bir ayrýþma yerine "panik içinde örgütten kaçanlarýn" durumunu devrimci bir yöntem ve perspektifle kamuoyuna izah edeceklerine "örgüt yýkýcýlarý, örgüt kaçkýnlarý, tasfiyeciler" gibi beylik kavramlarla sorunu izah etmeye çalýþmýþlardýr. Bu tutumu benimsemeyen, KDH önderliðini örgüte ve devrimci kamuoyuna devrimci bir muhasebe vermeye davet eden ve örgüt içi bir mücadele baþlatanlar ise ipe sapa gelmez gerekçelerle engellenmeye ve suçlanmaya çalýþýlmýþtýr. Sonuna kadar örgüt içi mücadeleyi ve örgütsel platformlarý zorlayan, yaþanan gerçekler ve yüz yüze olunun sorunlar hakkýnda bilgilendirme, etkileme ve bunlarý aþma yönünde çaba harcamalarýna raðmen bir ayrýþ-
Leninist Iþýk düzenleyebilme, isyaný içten zayýflatma þansýna sahip olmuþtu. Rehber çok geçmeden; planladýðý þekilde Aliþer ve eþi Zarife'yi, bu iki Kürt isyancýsýný öldürerek kafalarýn keser ve General Alpdoðan'a teslim eder. Savaþ en yoðun dönemini Kurtderesi bölgesinde ve Kozluca Savaþý'nda yaþar. Kürt isyancýlar bu savaþtan sonra Ovacýk yönüne çekilmiþlerdir. Ancak çok kayýp verilmiþtir. Baþta Seyit Rýza'nýn küçük karýsý emsalsiz savaþçý Bese olmak üzere Kürt savaþçýsý kadýnlar TC'ye teslim olmaktansa kendilerini uçurumdan atlayarak intihar etme yolunu seçmiþlerdir. Savaþýn kendi açýsýndan da zor olduðunu gören TC yaklaþmakta olan kýþ mevsimini de hesaba katarak, sakin dönem de savaþmanýn daha uygun olacaðýný düþünmüþ olacak ki Ordu kumandanlýðý Erzincan Valisi aracýlýðýyla haber göndererek "Dersimliler'in isteklerinin kabul edileceðini, þimdiden bütün orduya ateþkes emri verilmiþ olduðunu, esasen Dersim'in bazý aþiretleri dýþýnda, diðer aþiretler üzerinde harekat yapýlmadýðýný, yapýlmasýna da gerek görülmediðini ve yapýlan zararlarý tazmine hükümetin hazýr olduðunu bildirerek..."(age.S.272) Osmanlý'dan devir alýnan entrikacý siyaseti uygulamýþtýr. Seyit Rýza bunlara kanmýþ olacak ki maiyetiyle birlikte Erzincan'da tevkif edilmiþtir.(5 Eylül 1937) Seyit Rýza zeki, zamanýnda kara vermesini bilen alçak gönüllü bir kiþiliðe sahipti. Ancak kararlarýný verirken danýþmaný Aliþer çok önemli yer tutuyordu. Son kararýný ise Aliþer'in yokluðunda vermiþti. Seyit Rýza tevkif edilip Erzincan hükümet konaðýndan çýkarkan "Hükümete be þeref ü zureker (Yalancý ve þerefsiz hükümet) sözü bütün Kürtlerin belleklerindedir."(Ýsmail Beþikçi.Tunceli Kanunu ve Dersim Jenosidi.Yurt kitap-Yayýn. Mart 1992 S.133) Seyit Rýza kandýrýlmýþlýðýna, aldatýlmýþlýðýna çok içerlemiþ olsa gerek. Erzincan'dan Elazýð'a getirilen Seyit Rýza ve ayaklanma önderleri göstermelik bir mahkeme sonucu 15 Kasým 1937'de idam edildiler. Bu kez siyaretgah Elazýð'ýn Buðday Meydaný'na kurulmuþtu. Oðlu, yakýnlarý da içinde olan on yoldaþýyla Seyit Rýza idamý metanetle karþýladýlar. Seyit Rýza:"-75 yaþýndayým, þehit oluyorum,Kürdistan þehitlerine katýlýyorum. Dersim maðlup oluyor, fakat Kürtlük ve Kürdistan yaþayacaktýr,Kürt genci intikam alacaktýr,kahrolsun zalimler! Kahrolsun kahpe ve yalancýlar!"sözlerini Zaza diliyle söylemiþ ve bu emsalsiz Kürt kahramaný gözünü kýrpmadan ölümü karþýlamýþtýr."(Dr. N.Dersimi age.S.273-275)Böylelikle Dersim
15
Ýsyaný önder kadrosunu da kaybetmiþ oluyordu. TC Dersim'de iþini bitirmemiþti. 1938 ilkbaharýyla beraber büyük bir harekat baþlatarak, kendisiyle iþbirliði yapan, kullandýðý, artýk ihtiyacý kalmayan baþta Rehber olmak üzere, bütün Kürt davasýna ihanet edenleri de imha etmiþtir. Artýk Dersim yenilmiþ, insansýzlaþtýrýlmýþ, önceki Kürt Ayaklanmalarý'nýn yenilgisi sonrasýnda yaþananlarýn daha fazlasýný yaþýyordu. Göçertmeler, katliamlar önceki yenilgileri aratmamaktaydý. Dersim Ýsyaný'nýn baþladýðý yýllarda Dünya'ya baktýðýmýzda faþizmin týrmanýþa geçtiði, komünistlerin kendi ilkelerini ayaklar altýna alarak, burjuvazinin "ilerici" kesimlerinin olduðu keþfini yaptýklarý yýllardýr. Komünistlerin, özellikle Türkiyeli komünistlerin ve Komüntern'in Dersim Ýsyaný'na bakýþýný 1937 yýlýnda, Komünist Enternasyonal'in Rundschau adlý yayýn organýnýn 32. sayýsýnda yayýnlanan Rasim Davaz (Ý. Bilen) imzalý yazýda bulmak mümkün. "Ýki ayý aþkýn bir zamandan beri Ankara Hükümeti, Dersim bölgelerindeki Kürt aþiretlerinin yeni bir gerici ayaklanmasýný bastýrmakla uðraþýyor. Feodal unsurlar, Kemalist parti tarafýndan gerçekleþtirilen reformlara raðmen, bu güne kadar ülkenin bu sapa bölgesinde barýnmayý baþarmýþlardýr. Bu bölgeye geçtiðimiz yýl, Tunceli adý verilmiþti. Dersim'in hakim tabakalarý, yürülükteki yasalara raðmen, kendi yasa dýþý ayrýcalýklarýný koruyabilmiþlerdir." (Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansýklopedisi.Cilt 6 S.448) Yazýnýn tamamaný almaya gerek yok. Daha birinci paragrafta gerici, feodal yaftasý takýlarak, burjuva ideolojisine nasýl yedeklenildiði ve Komüntern'in ulusal sorun hakkýnda aldýðý kararlarýn nasýl ayaklar altýna alýndýðý ortadadýr. Komüntern'in bolþevik siyasetinin sürdürülemediði , nerede kesintiye uðradýðý anlaþýlmadan, Kürt Ulusal Ayaklanmalarý'na Komüntern'in ve Türkiyeli komünistlerin neden yanlýþ baktýðý anlaþýlamaz. Kürt Ayaklanmalarýný yenilgisi; asýl silahlý güçlerin azlýðýnda ya da Kürtlerin savaþa yeterince yoðunlaþamamalarýnda deðil, siyaseten zayýflýklarýndadýr. Kürt Ayaklanmalarýný TC her zaman hile ile, entrika ile yenebilmiþtir. Yenilgi sonrasý ise imha, göçertme, asimilasyon deðiþmez politikasý olmuþtur. 1938 yýlý sonunda artýk herþey bitmiþ; 1920' de Xozat(Hozat) muhtýrasý ile baþlayan Kürt Ulusal Kurtuluþ Mücadelesi on sekiz yýl sonra Aliþer'in "Arslanlar yurdudur tilkiler girmez" dediði Dersim'de yenilgiyle sonuçlanmýþtýr. Ve Dersim'e "tilkiler" girmiþtir.
14
Aralýk 1999
aðýrlýk vermiþ ve "marabalarý; aðalarýn, seyitlerin, þeyhlerin baskýsýndan, zulmünden kurtarmaya" çalýþýyordu! TC, bütün bunlarýn hazýrlýðýný 1926'dan bu yana yapmaktaydý. 1926 yýlýnda Diyarbekir valisi, Dersim'e gelir ve Seyit Rýza ile görüþmek ister, söze kendisinin de alevi olduðu bilgisini vererek baþlar. Devletin Dersim'de okullar açacaðýný ve bu okullarda alevi törelerine göre eðitim yapýlacaðýný bildirir. Daha sonra Diyarbekir Umumi Müfettiþi Ýzzettin ve Elaziz valisi Rýza da Xozat'a gelirler; Seyit Rýza ile görüþürler. Bu görüþme de bir entrikadan baþka birþey deðildir. TC'nin bu entrikacý, sinsi planý doðrultusunda dersim ile TC arasýndaki görüþmeler, küçük çaplý çarpýþmalar 1937'ye kadar devam etmiþtir. Bu süre içinde TC burjuva diktatörlüðü, Dersim'e nasýl bir imha uygulayacaðýný planlamýþ ve hazýrlýklarýný görmüþtür. 1935 yýlýna gelindiðinde TC devleti mecliste Tunceli Kanunu'nu tartýþmýþ ve yasallaþtýrmýþtýr. Bu yasayla TC hazýrlýklarýný tamamlamýþ ve Dersim'in de imhasýnýn yolunu açmýþ, start vermiþtir. Bu kanunla; devletin 1937 ve sonrasýnda Kürtlere uygulayacaðý katliam ve kürtlerin ayaklanmalarý halinde yapýlacaklar ayrýntýsýyla iþlenmiþtir. 1935'de çýkarýlan Tunceli Kanunu Kürtlerin idam fermaný ve aþiret örgütlenmesinin baðýmsýzlýðýný koruduðu Dersim'in planlý bir þekilde imhasýnýn yazýlý olarak belgelenmesinden baþka birþey deðildir. 1936 yýlýnda ise; Dersim'i imha ve Kürtlerin ulusal taleplerini boðma planý fiilen uygulamaya konulmuþtur. Bu amaçla "Alpdoðan, bir bildiriyle; Dersim, Elaziz ve Çawaxçur vilayetlerinin sýkýyönetim bölgesi olduðunu bildiriyor ve bütün halký bir takým tedbirlerle korkutmaya çalýþýyordu. Teftiþlerin sonunda, Dersim adýnýn Tunç Eli olarak deðiþtirildiði bildiriliyordu. Ýkinci bir bildiriyle de; Çemiþgezek'in Amutka, Ovacýk'ýn Burnak ve Pulur, Xozat'ýn Karaoðlu ve Mazgert ilçesinin Mamýkan merkezlerinde birer askeri kýþla ve bu kýþlalarý birbirine baðlayacak bir çok askeri binanýn Karakol yapýlacaðý açýklanýyordu."( M.Nuri Dersimi. Kürdistan Tarihinde Dersim.S.261) Bu çalýþmalar ve Dersim'de yapýlmaya baþlayan askeri binalar, köprüler hazýrlanan idam fermaný için kurulan siyaretgahtý adeta...Bu geliþmeler karþýsýnda Dersim'in aralarýnda husumet olmayan dost aþiretleri toplantýlar yapýp ittifak kurabiliyorlardý. Ancak bu ittifaklar birçok aþireti dýþta býrakýyordu. Bu da hazýrlanmaya çalýþýlan direniþi ve karþý saldýrýyý zayýflatýyordu. "Baþta Seyit Rýza olduðu halde, Abasane Jorin, Ferhadan, Karakalyan aþiretleriyle, Bextiyar, Yusufan, Demenan, Heydaran ve kýsmen de Kalan
aþaretleri kuvvetli ve sýký bir ittifak yapabilmiþlerdi."(age.S.262) Bununla beraber diðer aþiretlerden "Ovacýk, Qoçan, Þemkan, Mazgert, Plümer, Nazimiye mýntýkalarý aþiretleri tamamen karafsýz ve yalnýz kendilerini savunmaya, Hozat aþireti ise hükümete teslim olmaya karar vermiþlerdi."(age. S.262) General Alpdoðan Dersim'i imha için Seyit Rýza'yý etkisizleþtirmeyi, O'nu yalnýzlaþtýrmayý veya satýn imhayý birçok kereler denemiþti. Ancak bu konuda baþarýlý olamayýnca, daha çatýþmalar, çarpýþmalar baþlamadan Seyit Rýza'nýn yeðeni Rehber'i satýn almýþ ve O'nu kullanmýþtýr. 1936 yýlý ortasý ve sonlarýnda küçük çaplý çatýþmalar, yapýlan askeri binalara aþiret kuvvetlerince saldýrýlar baþlamýþtý. Ancak asýl çarpýþmalar 1937 yýlýnýn ilk baharýnda TC'nin çok yönlü saldýrýsýný artýrmasýyla baþladý. Yakalanan Dersimliler askeri kýtalara sevk edilmeye; askeri binalarýn yeniden hýzla inþaasýna; ve savaþ uçaklarý silahsýz bölgeleri sürekli bombalamaya baþlamýþtý. Bunlarýn durdurulmasý için Xozat'a gelerek TC yetkilileriyle görüþüp geri dönen Seyit Rýza'nýn oðlu Bra Ýbrahim Qýrxan aþiretine baðlý Deþt köyünde konaklarken TC tarafýndan katledilmiþtir. Bu, geliþen savaþýn geri dönülmez olduðunu, çekilen kýlýçlarýn kýnýna geri konulmayacaðýný göstermekteydi. TC Keyfi bir þekilde, kurtla kuzu masalýnda olduðu türden bahanelerle saldýrýlarýný artýrmýþtýr. "Seyit Rýza'yla birlikte Bextiyari aþireti de savaþa girmeye mecbur kaldýðý için savaþ alaný geniþlemiþ ve çarpýþmalar Xozat'ýn Bextiyari, Abasane Jorin, Karabalan ve Ferhadan aþiretleriyle, Nazimiye ilçesinin Hayderan, Mazgert ilçesinin Demenan ve Yusufan aþiretlerinden oluþan yedi aþiret üzerinde þiddetlenmiþti. Diðer aþiretlerde ise, tarafsýz kalmýþlardýr. Kürtler, saldýrý durumuna geçmiþ ve Ýsmail Hakký kuvvetlerinin Xozat istikametine gerilemeye mecbur býrakmýþtýr. Bu durum üzerine, Erzurum-Erzincan Kolordularý da tahrik edilmiþti. Diyarbekir'den Yedinci Kolordu'ya baðlý uçak karagahý da Elaziz'e getirilmiþ, savaþ alanýnda zehirli ve boðucu gaz bombardýmanlarýna baþlamýþ..."(age. S.266-267) Bu uzun alýntý savaþýn boyutunu anlatmaktadýr. Savaþýn bu geliþim aþamasýnda Seyit Rýza'nýn yeðeni Rehber önce tarafsýzlýðýný ilan edip, sonra da o ana kadar hatalý davrandýðýný söyleyerek TC ile savaþa baþladý. Bu, ikili oynayan Rehber'in General Alpdoðan tarafýndan dikte ettirilen planý uygulamasýndan baþka birþey deðildi. TC bu yolla Kürt ayaklanmacýlarýn yönelimlerini öðrenebilme ve gerektiðinde ayaklanma önderlerine suikast
Leninist Iþýk manýn kaçýnýlmaz olduðu noktada da devrimci kamuoyu ve örgüt militanlarý resmi belgeler üzerinden durumdan haberdar edilerek yeni bir ayrýþma gerçekleþtirilmiþ ve KDH/L bayraðý açýlmýþtýr. Bu gerçekler üzerinden atlanarak KDH ve DPG gerçekliðinin kavranacaðýný ve devrimci komünistlerin somut ve acil görevlerinin çözülebileceðini düþünmek ham bir hayaldir. Bu gerçekler tüm verileriyle kamuoyuna sunulmuþken, ortadayken; "...Devrimci Parti Güçleri perspektifi ile, potansiyel parti güçlerini iþçi sýnýfýnýn ihtilalci partisi hedefine baðlý ortaklaþtýrma iddiasý taþýyanlarýn, KDH zeminindeki örgütsel birliklerini koruyarak daha ileri bir zemine taþýma basiret ve niteliði gösterememiþ olmalarý; bunun bir sonucu olarak dün ayný örgüt çatýsý altýnda olanlarýn bugün farklý örgütsel oluþumlar içerisinde bulunmalarý, bu perspektifle kapsamasý hedeflenen güçler temelinde izaha muhtaçtýr." deðerlendirmesi yapýlabiliyor. Hareketimiz oportünistlikle, doktrinerlikle ve liberallikle malul KDH'den yolunu ayýrmayý "basiretsizlik" deðil, devrimci bir tutum olarak görmektedir. Gerek bu ayrýlýkla gerekse de DPG perspektifiyle ilgili "izah"ý da yapmýþtýr. Ortada bir "basiretsizlik" görenler kendilerine dönüp bakmalýdýrlar. Ortada bir "basiretsizlik” varsa o da; geçmiþi unutarak, üzerinden atlayarak "iþ kotarmak" hevesine kapýlmaktýr. Oportünist siyaset tarzýna savaþ açmak yerine uzlaþma zemini aramaktýr. *DPG perspektifinin bir partileþme stratejisi olarak hedefine ulaþamamýþ olmasý hareketimizce de kabul gören ortak bir doðru olmakla birlikte; bunun nedenleri/muhasebesi açýsýndan ortaya konanlara katýlmak mümkün deðildir. Geçen süreç KDH'nin DPG perspektifini yaþama geçiremediðini, kendinden öte parti güçlerine "motor rolü " oynayamadýðýný kanýtlamýþtýr. Buradan yolunu ayýran, ama ayný perspektifi savunanlarýn ise partileþme stratejisini yaþama geçirip geçiremeyeceklerini önümüzdeki süreçte göreceðiz. Dün ayný, bugün ise farklý örgüt çatýlarýnda kendini var eden Devrimci Parti Güçleri öznelerinin; örgütsel politik ayrýþmalarýnýn muhasebesinin yapýlmasý; bu muhasebenin ise KDH zemininde ortaya konulan belgeler ekseninde deðil; platformun çerçevesinin çizildiði metinler (Komünistler Ne için Nasýl Mücadele Etmeli . broþür, somut acil görevler vs.) ideolojik-politik belgeler üzerinden yapýlmasý gereklidir. "Dar örgüt sorunlarý" gibi yuvarlak ve herkesçe farklý, farklý altýnýn doldurulabileceði bir sorun tespitinin platformun öznelerine de, geleceðine de bir nitelik katmayacaðý kesindir. Ayrýca "dar örgüt sorunlarý"da esas olarak politik sorunlardýr. Amaç, ilke ve önceliklere yaklaþýmla, teori ve pratiðin uyumuyla ilgili sorunlardýr. KDH'nin teorisi ile pratiði arasýnda bir "uçurum" olduðu ise kendisinin bile teslim ettiði bir gerçektir. Hareketimiz bu durumu görmüþ, KDH oportünizmini mahkum ederek yolunu ayýrmýþtýr. * DPG perspektifinin bir partileþme stratejisi olarak hedefine ulaþamamýþ olmasý metinde de kabul görmesine raðmen yazýnýn giriþindeki:" 98 1
7
Mayýs'ýndan sonra, 'Devrimci Parti Güçleri' kimliðine, gerek yerel, gerek genel eylemlerde rastlamak mümkün olduysa da, 98 1 Mayýs'ý, devrimci parti güçlerinin, net ve ayrýþtýrmaya, netleþtirmeye dönük politik müdahalenin öznesi olarak kendisini gösterdiði son eylem olarak yaþandý. 1998 yaz döneminden bu yana, "Devrimci Parti Güçleri" politik kimliði, bu kimliðe ve kimlikte ifadesini bulan politik platforma/partileþme stratejisine sahip çýktýðýný iddia edenleri, somut bir eylem hedefinde, somut siyasal tutumlarda buluþturan, bu kesimlerin "ortak" parti hedefine baðlý olarak çabalarýný, gündemlerini, yürüyüþlerini ve olanaklarýný ortaklaþtýran bir politik platform ve kimlik olarak somut siyaset zemininde yaþam bulamadý." ifadesinde "DPG" politik platform/partileþme stratejisinin ayrýþmadan sonraki "akýbeti" hakkýnda bilgi verilirken '98 1 Mayýs'ýndan önceki sürecin zaaflarýnýn üzerinden atlanmakta; adeta '98 1 Mayýs'ýna kadarki süreçte DPG'nin hedefine ve amacýna uygun þekilde kullanýlarak iþlevini yerine getirdiði, sonrasýnda ise bu platformun arkasýnda duran öznelerin "artmasý" bölünmeler- ile ve bu öznelerin zaaflarý nedeniyle, sürecin týkandýðý, bu platformun somut siyaset zemininxde kendini var edemediði gibi bir yanlýþ anlam çýkmaktadýr. Oysa bilinen gerçeklik; '98 1 Mayýsýna kadar geçen 2,5 yýl gibi bir süreçte platformun kendini genel ve yerel eylemlere taþýmanýn ötesinde; bu stratejinin öngördüðü; ayrýþtýrma, saflaþtýrma, muhataplarýný bu platform zeminine çekme. eldeki güçleri buna uygun mevzilendirme, statükolarý sarsma, politik güçlerini savaþým içinde devrimcileþtirme ve ayrýþtýrma, buna uygun bir önderlik iradesi ortaya koyma ve devrimci bir örgüt omurgasý yaratma vb... hedeflerine ulaþamadýðýdýr. Bugün; bu politik platforma sahip çýkma iddia ve iradesinde olan tüm öznelerin öncelikle bunun izahýný vermesi, hem platformun "akýbeti" açýsýndan, hem de devrimci kamuoyunda doðabilecek güven sorununun aþýlmasý açýsýndan bir gerekliliðe iþaret etmektedir. Bir partileþme stratejisi olarak DPG platformunun hedefine ulaþmamasýnýn izahýný KDH zemininde yaþayan bölünmelerde aramak deðil; tersine, bu stratejinin politik-pratik alanda hedefine ulaþamadýðý oranda bu bölünmelerin kapýsýný araladýðýna dikkat çekilmelidir. Zira platformun motor gücü olma iddiasý ile ortaya çýkan KDH, derleyici, toparlayýcý olamadýðý oranda motor gücü olma iddiasýný yitirmiþ, bu süreç mevcut örgütlü güçlerin de kendi içinde bölünmesi, ayrýþmasý ile sonuçlanmýþtýr. Dün KDH zemininde, bugün farklý örgüt çatýlarý altýnda kendini var eden maddi Devrimci Parti Güçleri'nin; platformun iþlevlendirilmesi noktasýnda yürüttükleri ortak faaliyetin -bu süreç ortalama '98 Eylül'e kadardýr- hedefine ulaþamamasýndaki ana etkenin "komünist bir örgüt omurgasý" yaratýlamamýþ olmasýnýn ve "somut ve acil görevler" de ifadesini bulan 7 maddelik görevlerin yerine getirilmemiþ olmasýnýn belirleyiciliðinin altýný çizmek gerekmektedir. Zira bu görevlerin sýralanmasýnýn ardýndan; "Bu görev ve öncelikler propaganda olsun diye yazýlýp bir kenara atýlacak
8
Aralýk 1999
kuru sözler deðildir; sistemli ve planlý biçimde ele alýnýp, odaklaþýlmasý gereken eylem hedefleridir." denilerek bu görevlerin yerine getirilmesinin hayati bir önem taþýdýðýnýn altý bir kez daha çizilmektedir. Bu tespitler ve "Somut-acil görevler" ýþýðýnda; somut pratik politik faaliyetteki eksiklik ve zaaflara geçebiliriz. DPG platformunun devrimci kamuoyuna tanýtýlmasýnda ve kullanýlmasýnda ortaya çýkan sorunlar: DPG kimliðinin bir partileþme stratejisi/politik kimlik olduðu ve örgütsel kimlik yerine ikame edilmeyeceði doðrusu defalarca yazýlmasýna raðmen, politik ve pratik faaliyet içerisinde ortaya çýkan zaaflar nedeniyle KDH'nin ikinci bir kimliði olarak algýlanmasýnýn, özdeþleþmesinin önüne geçilememiþtir. Bunda KDH'nin hemen, hemen her politik etkinliðinin "DPG" kimliði ile yapýlmýþ olmasý temel zaaftý. Platformun "ortaklaþma" zemini net olarak tanýmlanmasýna raðmen, bu çerçevenin dýþýna çýkabilecek politik faaliyetlerin de bu kimlikle yapýlmasý her ne kadar "DPG" kimliðini öne çýkarmak, tanýtmak iyi niyetiyle yapýlmýþ olsa da; sonuçta bu kimliðin KDH ile özdeþleþmesi, dolayýsýyla tek etken olmasa da platformun devrimci kamuoyuna doðru tanýtýlamamasý ve ikameci bir görüntü ortaya çýkmýþtýr. "DPG" stratejisine uygun araçlarýn yaratýlamamasý-mevcut araçlarýn amaca uygun kullanýlamamasý: Devrimci Parti Güçleri partileþme stratejisinin potansiyel parti güçlerini ayrýþtýrma-saflaþtýrma iddiasý ile ortaya çýkmasýna raðmen bu misyonu yerine getirmekte ihtiyaç duyulan araçlarýn yaratýlamamasý da süreci týkayan bir baþka neden olmuþtur. Ýdeolojik-teorik alandan devrimci harekete müdahalenin araçlarý olarak planlanan (teorik yayýn- kitap, polemik broþürleri vb) ürünlerin devrimci kamuoyuna ve maddi parti güçlerine sunulmamasý iki yönlü bir olumsuzluðu beslemiþtir. Hem kendini DPG zemininde tarif eden örgütlü güçler beslenememiþ, hem de devrimci hareketi ayrýþtýrma, saflaþtýrmaya dönük müdahale gerçekleþememiþtir. Düþünülen araçlarýn zamanýnda üretilememesi ve kullanýma sunulamamasý örgüt içinde liberal bir çürüme ve güven bunalýmý yaratmýþ, pratik-politik faaliyetin önü açýlamadýðý oranda bu alandaki güçlerin edilgenleþmesi devrimci bir örgüt yaþantýsýndan ve faaliyetinden giderek uzaklaþmasýný, legal mevzilere tünemeyi, gidip gelmeyi baþlý baþýna bir iþ olarak görmeyi ve merkezi kararlara kafa tutmayý, merkezi örgütsel yapýlanmadan giderek uzaklaþmayý ve çevre özeliði almasýný beraberinde getirmiþtir. Bu dönem çýkan politik yayýn ise her ihtiyaca yanýt verme telaþý içinde politik yayýn iþlevinden giderek uzaklaþmýþtýr. Pratik-politik faaliyette kullanýma uygun,iþlevli bir politik yayýn olma özelliðine kavuþamamýþtýr. Bu durum yapýlan eleþtirilere raðmen böyle devam ettirilmiþtir. Oldukça gecikerek ve politik etkinlik içindeki güçlerini büyük oranda kaybettikten sonra, bugün fark edilebilmiþ ve politik yayýna müdahale edilmiþtir.
Bu durum bile KDH'nin öncü deðil artçý olduðunun göstergesidir. DPG'nin muhataplarýna taþýnmasý: DPG partileþme stratejisi ortaya atýlýrken; bugün devrimci hareket içerisinde muhataplarýnýn varlýðýndan söz edilerek, bu muhataplarýn bu platformun içine çekilerek, devrimci partinin kuruculuk faaliyetine ortak edilme çabasý içinde olunacaðý duyurulmuþtur. Ancak bu muhataplarýn (kimi çevre ve hareketler) dikkatlerini çekme noktasýnda kýsmi adýmlar atýlmýþsa da, onlarý ileri çekebilecek iradi müdahale yapýlamamýþ, platform kapsamýnda iddia edilen öncülük yerine getirilememiþtir. Stratejinin asli özneleri olmalarý noktasýnda politik-pratik alanda eylemli bir faaliyet zemininde ileri çekilemeyen güçlerle iliþkinin çoðunlukla kiþisel inisiyatiflere terk edilen görüþmelerle sýnýrlý kalmasýnýn sonucu da, diðer etkenlerle birlikte, stratejinin farklý öznelerle buluþmasýnýn önünde aþýlmasý zor engeller oluþturmuþtur. **** Eylül '98'den ve Kasým 98'den itibaren ise; dün ayný örgüt çatýsý altýnda bulunanlar, bugün farklý özneler olarak kendilerini ayýrmýþ; Devrimci Parti Güçleri partileþme stratejisinin arkasýnda duran örgüt sayýsý üçe yükselmiþtir. Bu sayý artýþý; dün tek bir örgütün "motor güç" iddiasýyla söz konusu partileþme stratejisini yaþama geçirme noktasýndaki iddiasýndan öte pratik olarak bu iddiaya sahip baþka öznelerin varlýðýyla birlikte Devrimci Parti Güçleri platformunun kullanýlmasý ve bir partileþme stratejisi olarak sahiplenmesi noktasýnda varolan tabloyu deðiþtirmiþtir. Varolan tablonun deðiþmesi bir avantaja dönüþtürülerek Devrimci Parti Güçleri platformunun devrimci siyasal zeminde somutlanmasý, baðýmsýz örgütsel varoluþlara sahip öznelerin iþçi sýnýfýnýn ihtilalci partisini inþa etme yürüyüþünde ortaklaþmasýný gerektirmektedir. Ancak bu sayý artýþýnýn hala bu perspektifi sahiplenenlerin, bu perspektifi ortaya atanlarca sýnýrlý kalmasý dikkate alýndýðýnda; dün ayný örgütsel zeminde bir arada duran güçlerin, bu gün örgütsel birliðin yitirilmesiyle farklý örgütsel oluþumlarda kendilerini ifade etmelerinin böylesi bir ortaklaþmanýn önünde geçmiþten kalan sorunlarýn, sarkan ipliklerin varlýðý gözden kaçýrýlmamalýdýr. Bu çerçeveden bakýldýðýnda, Devrimci Parti Güçleri partileþme stratejisi/politik kimliðinin '98 1 Mayýs'ýndan bu yana somut siyasal zeminde bir varlýk gösterememesinin, maddi parti güçleri olarak kendini ortaya koyamamasýnýn altýnda yatan temel neden; saðlýklý bir ayrýþma yaþanamamasýdýr; ayrýþma sonrasýnda ise, örgütsel boyutta olmasa bile, Devrimci Parti Güçleri platformunun hedefleri ve somut durumunun muhasebesinde asgari bir ortaklaþma saðlanamamasýdýr. Bu ortaklaþmanýn temelini , Devrimci Parti Güçleri platformunu "motor gücü" olma iddia ve iradesini ortaya koyan dünkü KDH'nin Devrimci Parti Güçlerinin hedefleriyle orantýlý olarak kapsayýcý olamadýðý oranda, maddi parti güçleri cephesinde/KDH örgütsel zemininde daðýtýcý bir rol üstlendiðinin kabulü ýþýðýnda,
Leninist Iþýk
13
KÜRT ULUSAL AYAKLANMALARINDAN BÝRÝ:
DERSÝM 1937 Arslanlar yurdudur tilkiler girmez Gerçekler sýrrýdýr akýllar ermez Kürdistan gülüdür zalimler dermez Onlara baðlýdýr yolu Dersimin Dersim'e; Dersim baþkaldýrýsýna bu övgüleri dizen, Qoçgri Ayaklanmasý'ndan bildiðimiz, mütevazi kiþiliðiyle, þairliði ile Dersimlilerin gönlüne taht kurmuþ Aliþer'e ait. Aliþer hayatýný adadýðý Kürt Ulusal kavgasý uðrunda, Dersim Ayaklanmasý'nda düþmüþtür. Yenilginin baþlangýcýnda Aliþer'in katledilmesi önemli bir etken olmuþtur. I. Paylaþým Savaþý sonunda iktidarý zorla ezilenlerin elinden gaspeden burjuvazi; 1923'den sonra ezilenlerin kendi haklarýna her sahip çýkýþýnda, binbir hile-entrika ve imha yolunu kullanarak, ezilenlerin baþkaldýrýlarýný bastýrarak kendi iktidarýný güçlendirmeye baþlamýþtýr. Qoçgri Ayaklanmasý'nýn yenilmesinden sonra, emperyalizmin kendine biçtiði role rýza göstererek, uluslararasý arenada elini güçlendirmiþ; kendi iktidarýný saðlamlaþtýrmak için, muhalifi yada iktidarýnýn alternatifi olabilecek Kürtleri, komünistleri, islamcýlarý birbirine karþý kullanarak, kendi siyasetine yedeklemeye çalýþmýþtýr. Bunu bazen zora dayalý, bazen de hile yoluyla gerçekleþtirmeye çalýþmýþtýr, kýsmi baþarýlarda elde etmiþtir. Bu, burjuvazinin cephesinden bakýnca anormal görülmeyebilir. Burjuvazi siyasetini böyle yapmaktadýr. Bunda þaþýracak birþey de yoktur. Burjuvaziden hala ilericilik, demokratlýk bekleyenlerin kulaklarý çýnlasýn; ezilenler, komünistler ve düzenin çarkýný çevirenlerin cephesinden bakýldýðýnda; iþin ceremesini çekenlerin bütün bunlardan ders çýkarmasý, muhasebe yapmasý ilk elden yapýlmasý gereken elzem iþlerdendir. Dersim Ýsyaný'nýn yenilmesinden sonra Kürdistan coðrafyasýnýn kuzey kesimi ile abartýsýz elli yýla yakýn bir suskunluk hüküm sürmüþtür. Bu da yenilginin Kürt devrimciler de yarattýðý tahribatýn bir göstergesidir. Dersim Ýsyaný'nýn yenilmesine deðin Axdat ve Tujik daðýndaki Seyit Rýza'nýn karargahýndan Kürt bayraðý inmemiþ ve dalgalanmaya devam etmiþtir. Bunun anlamý þudur; Osmanlý'dan bu yana Dersim özerk yaþamýþtýr. Bunu çiçeði burnunda genç osmanlý-Türkiye Cumhuriyeti bile sona erdirememiþtir. Ta ki 1937'deki baþkaldýrýnýn yenilmesine deðin. Kürdistan'ýn diðer bölgelerinde ayaklanmalar
olduðunda devlet, yani TC; Dersim'in nabzýný tutmaya, onu anlamaya özen göstermiþtir. Onun için Kürt Ulusal Ayaklanma'larýnda Dersim'in tutumu ayaklanmanýn seyri ve kaderi üzerinde özel bir önem taþýmýþtýr. 15 Kasým 1920'de TC devletine çekilen ve Dersim aþiret reislerinin ortak imzasýný taþýyan ve tarihe Xozat (Hozat) Muhtýrasý olarak geçen; proleter devrimler çaðýnda Kürtlerin kendi kaderlerini tayinde ilk adým olan muhtýradan bu yana Kürdistan'ýn birçok yerinde ayaklanmalar olmuþ; ancak Kürtler kendi kaderlerini tayinde belirleyici olacak olan devletleþme hedefine ulaþamamýþlardýr. Yeni kurulan TC devleti de kuruluþundan bu yana bunu gözden kaçýrmamýþ; Qoçgiri, Þeyh Said, Aðrý (Zeylan) ayaklanmalarýný hile, entrika, kanla bastýrma yöntemlerini bazen tek baþýna, bazen de hepsini birarada kullanarak Kürtlerin ulusal haklarýný gasp etmeyi baþarmýþtýr. Burada TC'nin askeri, siyasi yönden üstün olmasýnýn ötesinde, Kürtlerin siyasi zaaflarý, Kürdistan'ýn dört parçasýný birleþtirebilecek, ulusal baþkaldýrýyý nihai hedefine götürecek öncü örgütün yokluðu yenilginin belirleyici nedenidir. Burada gözden kaçýrýlmamasý gereken asýl nokta burjuva siyasetin kendini "ilerici", Kürtleri ise "gerici" diye lanse edip, bunun etrafýnda belli bir ideolojik yedekleme yapabilmesidir. TC. kurulurken ve burjuvazi iktidarýný güçlendirirken; Kürdistan'ý yeniden sömürgeliþtirmeye, boyun eðdirmeye çalýþýrken bu sömürgeleþmeye baþ kaldýran, rýza göstermeyen Kürtleri imha yolunu tutmuþ; her ayaklanmanýn ateþi sönmeye yüz tuttuðunda, devletli Kürtlerin ve ölü kürtlerin sayýsýnda bir artýþ görülmüþtür. Aðrý (Zeylan) Ayaklanmasý yenildikten sonra sýranýn Dersim'e geldiðini Kürtler kestirebiliyorlardý. Onun için Seyit Rýza, Aliþer ve diðer Kürt önderleri aþiretler arasýnda birliði saðlamaya ve Dersim'in imhasýna karþý toplu bir karþý koyuþu örgütlemeye çalýþýyorlardý. Osmanlý'dan bu yana dörtyüz yýldýr Dersim kendi baðýmsýzlýðýný saðlamýþtýr. Dersim'e Dersimliler'den izinsiz hiç bir güç giremiyor, Dersimliler ise; gelen dost ve düþmanlarý kendi adaplarýnca karþýlýyorlardý. TC; ayný, Beyaz Adam'ýn, Kýzýlderili'lere "medeniyet" götürmesi örneðinde olduðu gibi; "bu daðlara yol, okul, medeniyet götürme" söylemi altýnda, Dersim'i sömürgeliþtirme, deyim yerindeyse "ayaðýndaki dikeni söküp atma" iþine
12
Aralýk 1999
yapýlmasý, kadrolarýn da buna uygun kendilerini yenileme çabasýný yoðunlaþtýrmalarý öncelikli görevdir. 1-Davaya baðlýlýk kendini adamýþlýk: Devrimci bir örgütün kadrosunu liberal reformist hareketin kadrosundan ayýran, disiplini de vareden özelliklerden bir tanesi de davaya baðlýlýk ve kendini adamýþlýktýr. Devrimci kadro devrim davasýna yüreðini, bilincini katarak baðlanýr ve bu davanýn uðrunda tereddütsüz ölünebileceðine inanýr. Özveride ve yaratýcýlkta sýnýr tanýmaz. 2-Ýnsiyatif ve kendine güven: Gericilik döneminin kadrosunu her dönemin kadrosundan ayýran önemli bir özelliði her alanda insiyatif geliþtirebilme, yalnýz kaldýðý koþullarda bile sahip olduðu bilinç ve örgütsel perspektifler ýþýðýnda devrime azami katký koyma çabasý içerisinde olmaktýr. Her türlü tasfiyeciliðe ve saldýrýya karþý bilincinden, biliminden aldýðý kendine güveni kaybetmeden, örgütlü yürüyüþünden taviz vermeden kavgayý sürdürmeye çalýþmaktýr. 3- Ýdeolojik saðlamlýk: Yukarýda sýraladýðýmýz özellikler de aslýnda bu özelliðe baðlý olarak geliþir. Bir devrimci, düzene duyulan öfke ve tepkiyi Marksizm bilimiyle bütünleþtirebildiði oranda, baþlangýç aþamasýndaki kendiliðinden öfke ve tepki, bilinçli bir tepkiye dönüþerek hareket özelliði kazanýr. Bu hareketin adý ise bilinçli, sistemli, örgütlü devrimci mücadeledir. Yani Marksizmle Leninizmin buluþmasýdýr. Marksizm-Leninizme hakim bir devrimci kadro, içinde bulunulan dönemin de tahlilini yapma özelliðine sahiptir. Dost ve düþman güçleri, devrimci ve karþý devrimci geliþmeleri önceden kestirebilme birikimi vardýr. Bu durum ona stratejik-taktik üstünlük saðlar. Dolayýsýyla estirilen her türlü karþý-devrim ve tasfiyecilik dalgasýna karþý devrim fikrinde ýsrar ederek, saldýrýlarý geri püskürtmeyi baþarýr. 4-Gizli çalýþmanýn gereklerine uyma: Böylesi dönemlerde düþman, devrimci hareketi ehlileþtirmeye, düzen içine çekmeye yoðunlaþýr; buna karþý devrimcilikte ýsrar edenleri ise en yoðun saldýrýlarla imha etmeye çalýþýr. Dolayýsýyla illegal bir örgütün düþmana karþý korunmasýnýn ve mücadelenin sürekliliðinin yollarý gizli çalýþmanýn gereklerine uymaktan geçer.
Düþmana karþý uyanýklýk elden býrakýlmamalý; illegal faaliyetin gerektirdiði güvenlik, gizlilik ve disipline gereken önem verilmelidir. 5-Devrimci Romantizm: Bir devrimci kadronun her dönem sahip olmasý gereken özelliklerden biri de devrimci romantizmdir. Misyon duygusunun, önderlik ve militanlýðýn seçkin örneklerinin gerisine düþmeyen devrimci kavrayýþ ve davranýþ birliðinin cisimleþtiði bir pratiðin temsilcisi olunmalý, yaþamda varetmek hedeflenmelidir. Kollektivizm, alçak gönüllülük, yoldaþlýk iliþkisine uygun davranýþ vb. özellikler, örgüt iradesine güven temelinde somutlanmalý ve ete kemiðe büründürmelidir. Geçmiþin devrimci önderlerinin yaþamý öðrenilmeli ve örnek alýnmalýdýr. Bu devrim savaþçýlarýnýn ideallerine sahip çýkarak onlarý yaþatmak ve yüceltmek devrimci görevler arasýnda görülmelidir. Bu görev onlarý överek deðil, kavgayý körükleyerek, önderlik görevlerine talip olunarak yerine getirilebilir. Devrimci romantizm devrim düþü kurmak, bu düþü gerçekleþtirmek için; devrime severek ve gönüllü olarak kendini adamaktýr. 6-Oportünizm, liberalizm, aydýn bireycilik ve her türden marksizm dýþý sapkýn akýmlara karþý savaþ: Bu tür sapkýn akým ve hastalýklar bir örgüt içerisinde en zayýf aný kollayarak kendilerini dýþa vururlar. Yani gericilik dönemleri bu tür akým ve hastalýklarýn dýþa vurumu için en uygun dönemlerdir. Özellikle bunlardan bir tanesi olan aydýn bireyciliði gericilik döneminden yoðun olarak hissedilir. Yaptýklarýnýn kutsanmasýný isteme tutumu, ayrýcalýk beklentisi vb. tutumlar pervasýzca dillendirilir. Devrimci bir örgütün çizgisini deðiþtirmeye yeltenmeye kadar varan bu tür eðilim ve akýmlara karþý devrimci kadrolarýn devrimci uyanýklýðý elden býrakmamasý þarttýr. Bunlar tespit edilip açýða çýkarýldýðýnda ise bunlara karþý savaþta tereddüt edilmemelidir. Bir kadronun sahip olmasý gereken nitelikler istenildiði kadar çoðaltýlabilirler. Ama asýl önemli olan sýralanan asgari normlara sahip olunmasý ve sürekli bir devinimin, yenilenmenin zorunluluðunun kavranmasýdýr. "Devrimci kadro" normu kazanýlmýþ bir hak deðil, hergün yeniden üretilmesi gereken bir nitelik ve devrimci kimliktir.
Leninist Iþýk Devrimci Parti Güçleri platformunun ayrýþma öncesi akýbetinde ortaklaþmak oluþturacaktýr. Böylesi bir muhasebe ayný zamanda partileþme stratejisinin yaþama geçirilmesi noktasýnda geçmiþten ders çýkarýlmasýný , geleceðin daha saðlam adýmlarla örülmesini saðlayacaktýr. **** Bugün Devrimci Parti Güçleri platform önerisinin hala bir partileþme stratejisi olarak geçerliliðini koruduðunun ve bu perspektifin yaþamda somutlanmasýnýn acil bir ihtiyaç olduðunun bilincindeyiz. Bu bilinç ve iddia içinde olan örgütsel güç ve çevrelerin eylemli yürüyüþ ve devrimci partinin inþasý için öznel müdahalenin gerekli olduðunun bir ihtiyaç, devrimci bir görev olarak önümüzde durduðunun da farkýndayýz. Bunun için dün olduðu gibi bugünde bir motor gücüne ihtiyaç olduðunu da görüyoruz. Tamda bu nedenle bugün yapýlmasý gerekenin ortaya konan ve hala geçerliliðini koruyan DPG perspektifini tartýþmak, kamuoyuna sunulmuþ metinleri ufak tefek rötuþlarla yeniden "üretmek", söylem düzeyinde yeni taahhütlerde bulunmak deðil, örgütsel politik bir atýlým gerçekleþtirmek, bunun önünü açmak, devrimci bir çekirdek ve örgüt omurgasý yaratarak DPG perspektifinin arkasýnda örgütlü, devrimci bir özne olarak yer almaktýr. Çünkü biliyoruz ki en doðru teori de perspektif de örgütlü bir güç ile yaþama geçirilebilir. Bugün gerek genel olarak devrimci hareket, gerek DPG zemininde durduklarýný iddia edenler ciddi örgütsel ve politik sorunlarla karþý karþýyadýrlar. Bu sorunlarý aþabilen, örgüt omurgasýný yaratabilen özneler kendine ve kendinden öte güçlere müdahale edebildiði oranda güven ve otorite merkezi olacak, o ölçüde "motor güç" olacaktýr. DPG kimliðinin nasýl kullanýlacaðý, neyi murat ettiði açýktýr ve bu kullaným kimsenin tekelinde deðildir. Kimsenin kimseye danýþarak bu kimliðe uygun etkilik örgütlemesine de ihtiyaç yoktur. Bugünün ihtiyacý bu kimlik altýnda politik duruþ sergilediklerini iddia edenlerin neden ayný örgütsel çatý altýnda duramadýklarýný, DPG perspektifini yaþama geçiremediklerini, bölünüp-daðýldýktan sonra bunu nasýl baþaracaklarýný ayrý, ayrý ortaya koymasý ve iddiasýný somutlamasýdýr. Bu perspektif altýnda durduðunu iddia eden diðer öznelerle parti ihtiyacýnýn giderilmesini önceleyen somut ve acil görevlerde hem gündemlerini hem de eylemlerini ortaklaþtýrma çabasýdýr. Bu da ciddi, ilkeli, ýsrarlý ve uzun soluklu çok yönlü bir mücadeleyle örgütsel-politik-pratik bir duruþla, güven tazelemeyle olacaktýr. Hareketimiz bunun farkýndadýr. DPG zemininde ki öznelerle ayrýlýklarýnýn ve ortaklýklarýnýn farkýndadýr. Ayrýlýklarýn ve karþýlýklý güven bunalýmlarýnýn giderilmesi ve devrimci bir etkinlik içinde, devrimci bir partinin inþa faaliyetinde buluþulmasý, ortaklaþýlmasý için üzerine düþeni yapacaktýr. Bu ise masa baþýnda ve kaðýt üzerinde yapýlacak bir þey deðildir. "Kömünistlerin Birliði Platformu" DPG'yi afaroz eden bir çevreyle, "Son Kavga dergisini sahiplenen proleter devrimciler" in oluþ-
9
turduðu bu platformla ilgili de bir iki söz söylemekte fayda var. DPG'den pratik bir kopuþla, DPG platformunun söylem ve içeriðini el çabukluðu ile rütuþlayarak ve kendisine yeni bir çevre bularak "Komünistler Birliði Platformu"nun icad edilmesinin anlaþýlýr psikolojik nedenleri olsa bile, bizim için ciddiye alýnýr politik, örgütsel nedenleri olmadýðý açýktýr. DPG Platformu kimsenin mülkiyetinde deðildir. Bunun içeriðinden vazgeçmeden benzerlerini, hatta taklitlerini oluþturmanýn ne ciddiyeti olabilir? Sorun biçimle ve isimle ilgili deðil ki çözümü bu olsun. DPG'den kaçýþýn teorisi ve kýlýfýdýr: "Komünistlerin Biriði Platformu." Bizim açýmýzdan anlaþýlmaz olan, bu platforumdan çekildiðini ilan eden; öteden beri DPG patformunu yakýndan izleyen ve ciddiye alan "Son Kavga dergisini sahiplenenlerin" böylesine ayaklarý havada bir prejenin üzerine atlamalarýdýr. DPG'nin en ciddi eylemli yürüyüþü sýrasýnda bile bu platforumdan uzak durmayý 'baþaran' bu dostlar; DPG platformunundan ipe sapa gelmez gerekçelerle uzaklaþan, bununlada yetinmeyip DPG Platformu'nun sonunu ilan edenlerle el çabukluðuyla "Komünistlerin Biriði Platformu"nu oluþturuvermeleridir. Eylemsel, tarz, devrimci yaþam, politik faaliyetin araçlarýnýn kullanýmý vb. önemli konularda "kan ve doku" uyuþmazlýðý olduðu daha baþtan belli olan bir çevreyle böylesi bir giriþime kalkýþmalarýdýr. Bu uyuþmazlýklarý sonradan farketmiþ olamazlar. Daha önceden, DAB-SEN çalýþmasýdan bu 'yol arkadaþlarý'ný kýsmen de olsa tanýyorlardý. Hatta bu çalýþmayla ilgili ciddi gözlemlerde bulunmuþlar ve bizimde paylaþtýðýmýz anlamlý eleþtiriler de yapmýþlardý. Bu dostlarýn mühataplarýný seçerken; böylesine ciddi bir sorumluluðun altýna girerken yeterince ilkeli ve objektif davranmadýklarý açýktýr.DPG Platformunun dilden býrakmadýklarý söylem ve perspektiflerinin gereði olan görev ve sorumluluklarýný yerine getirmeyenlerle ve bunun hesabýný vermekten ise kaçanlarla DPG karþýsýda gereðinden fazla temkinli davranýrken, buradan 'kopan' bir çevre karþýsýnda nedense ayný hasasiyeti gösterememiþlerdir. Bu birlikteliðin ve yanyana duruþun eksikliklerinden öte nedenlerle "Komünistler Birliði" platformunun iddialarýný gerçekleþtirmesi zaten mümkün deðildi/deðilde... Böylesi platforumlarýn kalýcýlýðý ve amaca taþýyýcýlýðý onun arkasýnda duran örgütlü özneye baðlýdýr. Parti öncesi profesyonel devrimciler örgütünün, onun önderlik ve siyaset yapýþ tarzýnýn sürükleyici, motor iþlevi olmaksýzýn böylesi platforumlarýn amacýna ulaþmasýný düþünmek ham bir hayaldir. Parti öncesi hazýlýk faaliyeti ve devrimci parti inþa perspektifli bir paltforum da ancak devrimci bir irade ve örgütlü bir veya daha fazla özne tarafýndan yaþama geçirilebilir. Bu gerçeðin üzerinden atlayanlarýn devrimci parti hedefine ulaþmasý bir yana devrimci bir zeminde yanyana durmasý bile söz konusu deðildir. Deneyimler görmek isteyenlere bunu açýkça göstermiþtir.
Aralýk 1999
10
Leninist Iþýk
Gericilik Döneminin zorluklarý ve kuruculuk görevleri ýþýðýnda
KADRO SORUNU Sýnýf hareketinin yenildiði, dibe vurduðu dönemlerde devrimcileþen, kendini devrim davasýna adayan, gericilik döneminin her türlü baský, saldýrý ve kuþatmasýna raðmen devrimci mücadeleyi yürütme kararalýlýðý gösteren devrimci kadrolar ancak, devrimci örgüt ve mücadelenin sürekliliðinin güvencesi olabilirler. Örgüt omurgasý bu kadrolardan oluþur. Bunlar ayný zamanda olaðanüstü dönenlerde de, düþman saldýrýlarýnýn ve kuþatmasýnýn yoðunlaþtýðý ve tek baþlarýna kaldýklarý durumlarda bile devrimci örgüt ve faaliyetin sürekliliðinin güvencesi olabilirler. Bunlara egemen olan: "Nerde bir komünist varsa parti ordadýr. Nerde parti varsa orda devrimci kömünist faaliyet vardýr." anlayýþýdýr.
Parti öncesi, kuruculuk faaliyetlerini omuzlamaya aday olarak tanýmladýðýmýz hareketimizin bu görevleri yerine getirmesi noktasýnda en önemli ayaðý kadro sorunu oluþturmaktadýr. Geleneksel anlayýþlardan tamamen farklý/kendini ayýran bir partileþme stratejisi ortaya koyuyoruz. Bugün Türkiye Devrimci Hareketinin içerisinde daðýnýk durumda komünist kadro potansiyelinin varlýðýný tespit ederek; bunlarýn ayrýþtýrýlýp-saflaþtýrýlmasý ve devrimci bir partinin inþaa faaliyetine katýlmasý görevini önümüze koyuyoruz. Bir yandan bu görevi yerine getirmeye çalýþýrken; öte yandan taze-dinç güçlere yönelerek, burada kazanýlan unsurlarý kadrolaþtýrma faaliyetine yoðunlaþýyoruz. Ýçinden geçtiðimiz yenilgi ve tasfiye döneminde kadro sorununu ve gericilik döneminin kadrosunu yeniden ele almak bir ihtiyaç haline gelmiþtir. Kadro sorunu komünist devrimciler için yalnýzca "insan malzemesi" ihtiyacýnýn karþýlanmasý olarak ele alýnmamýþ, nitelikli nicelik vurgusu öne çýkarýlarak Lenin'in "profesyonel devrimciler örgütü" nitelemesiyle öne çýkardýðý taným sahiplenilerek kadro sorunu bu ihtiyaç ve bakýþla ele alýnmýþtýr. Lenin'in "profesyonel devrimciler örgütü" tanýmlamasý, iþçi sýnýfýna tarihsel mücadelesinde önderlik edecek örgütün kadrolarýný tanýmla-
maktadýr. Kuruculuk faaliyetini omuzlamaya aday olan hareketimiz açýsýndan da kadro sorunu bu bakýþ açýsý ile ele alýnmaktadýr. Daha önceki yayýnlarýmýzda kadro ve kadro tanýmlarýna iliþkin bir dizi yazý yazýldý, bu konuda çok þey söylendi. Bu gün bu tanýmlarý tekrar etmek yerine, bunlardan birine; "Dönemin ihtiyaçlarýna cevap veren kadro " tanýmlamasýnýn iþaret ettiði kadronun sahip olmasý gereken nitelikler ve yaþadýðý sorunlara deðineceðiz. Ýçinden geçtiðimiz dönemin yenilgi ve tasfiyeci bir dönem olduðunu tespit ediyoruz. Bu gün gerek iþçi sýnýfý hareketinin dibe vurmuþ olmasý, gerek burjuvazinin çok yönlü kuþatma ve saldýrýlarý, gerekse de PKK þahsýnda ortaya çýkan tasfiyeci geliþmelerin bir bütün olarak Türkiye sol-devrimci hareket ve kadrolarý etkilediði/etkileyeceði bilinen bir gerçektir. Burjuvazi, devrimci hareketin kadrolarýna yönelik kuþatma ve teslim alma saldýrýlarýný arttýrarak sürdürmekte; olaðan hale gelen gözaltý, iþkence, tutsak alma, fiili imha vb. saldýrýlarýna ek olarak PKK'nin tasfiye yöneliþinden de cesaret alarak bütün güç ve imkanlarýný kullanarak, liberal-reformist dönek ve hainlerle de iþbirliði içerisinde "devrim fikrinin hayal olduðu" propagandalarý eþliðinde kuþatmayý daraltmaya çalýþarak devrimcileri bu yolla ehlileþtirmeye veya teslim
almaya çalýþmaktadýr. Bir devrim topraðý özelliði taþýyan Türkiye topraklarýnda her türlü baský ve zoru kullanarak devrimcileri sindirmeye çalýþan burjuvazi, her defasýnda bu saldýrýlara karþý yeni bir militan karþý saldýrýyla yanýt almýþ ve devrimci damarý kurutmayý baþaramamýþtýr. Bütün bu saldýrý ve kuþatmaya raðmen kurutamayacaðý da bir gerçekliktir. Ancak bu gün dönemin tehlikeyi arttýran yönü, saldýrýlarýn bilinçli ve sistemli bir þekilde "demokrasi" "demokratik Cumhuriyet" vb. teraneler eþliðinde ve burjuvazi, kalemþörleri ve liberal -reformist ahmak, dönek ve hainlerden oluþan koronun devrim ideali ve hedefine saldýrarak devrimci hareket ve kadrolarý düzen içine çekme, ehlileþtirme, teslim alma hedefiyle yapýlmasý; zeminin, senaryonun, oyuncu ve fügüranlarýnýn buna göre rollerini oynamalarýyla somutlanmaktadýr. '80 yýkýntýsýnýn altýndan çýkan Türkiye Devrimci Hareketi'nin kadrolarý yenilmiþ ve bu yenilginin sonrasýnda devrimcileþen kesimlerden oluþmaktadýr. Dolayýsýyla büyük devrimci baþarýlara öncülük etmiþ, sýnýf hareketinin yüksek olduðu, mücadelenin sert koþullarý içinde piþmiþ kadrolardan oluþmamaktadýr. Bu durum hem olumlu hem de olumsuz iki politik olguya iþaret etmektedir. Olumlu olan geçmiþ deneyimlerin günümüze taþýnmasý, kadrosal bir sürekliliðin kurulmasý ve yeni, deneyimsiz kadrolarla buluþulmasýdýr. Olumsuz olan ise geçmiþ statükolarýn ve yenilgi sonrasý oluþan savunmacý, hesaplý devrimci ruh halýnýn günümüze ve yeni kadrolara taþýnmasýdýr. Bunu belirttikten sonra öne çýkarýlmasý ve dikkat edilmesi gereken bir baþka nokta ise her devrimci çalýþma tarzýnýn ve siyasal dönemin devrimci kadrolarýn þekillenmesindeki etkileridir. Sýnýf hareketinin yükseldiði, canlýlýðýný ve militanlýðýný her alanda hissettirdiði dönemlerin kadrolar üzerindeki etkisi, siyasallaþtýrýcý, ileri itici ve militanlaþtýrcý, kendine ve davaya güvenini pekiþtircidir. Böylesine bir yükselme döneminde hýzla devrimci örgüt saflarýna akmýþ, kadrolaþmýþ unsurlarýn, sýnýf mücadelesinin sarpa sardýðý, geri çekildiði veya yenildiði dönemlerde demoralize olmasý, kendini boþlukta hissetmesi ve öz güvenini kaybetmesi, davaya inancýnýn zayýflamasý onaylanmasa bile anlaþýlýr durumlardýr.
11
Böylesi dönenlerde devrimci örgüt saflarýndan kaçýþýn dolayýsýyla daralmanýn baþlamasý metanetle karþýlanmalýdýr. Bu tür unsurlar olaðan dönemlerin sorumluluklarýný üstlenen, yerine göre önemli, ileri görevler de alabilen unsurlardýr. Ama devrimci örgüt ve mücadelenin sürekliliðinin güvencesi olamazlar. Son yýllarda TDH'inde yaþanan kadro sirkülasyonunun altýnda yatan temel neden de bu nesnel gerçekliktir. Devrimci öncü bir partinin yokluðu koþullarýnda ise bu sirkülasyon kurumsallaþmanýn varlýðý koþullarýndaki sürkülasyonun etkilerinden daha farklý etkiler yaratarak ciddi olumsuzluklara yol açmaktadýr. Sýnýf hareketinin yenildiði, dibe vurduðu dönemlerde devrimcileþen, kendini devrim davasýna adayan, gericilik döneminin her türlü baský, saldýrý ve kuþatmasýna raðmen devrimci mücadeleyi yürütme kararalýlýðý gösteren devrimci kadrolar ancak devrimci örgüt ve mücadelenin sürekliliðinin güvencesi olabilirler. Örgüt omurgasý bu kadrolardan oluþur. Bunlar ayný zamanda olaðanüstü dönenlerde de, düþman saldýrýlarýnýn ve kuþatmasýnýn yoðunlaþtýðý ve tek baþlarýna kaldýklarý durumlarda bile devrici örgüt ve faaliyetin sürekliliðinin güvencesi olabilirler. Bunlara egemen olan: "Nerde bir komünist varsa parti ordadýr. Nerde parti varsa orda devrimci kömünist faaliyet vardýr." anlayýþýdýr. Bu anlayýþ sürdüðü ve gereði yapýldýðý sürece burjuvazi asla devrimci örgütlenme ve mücadeleyi yok edemez. Kuruculuk faaliyetinin zorluklarýný, bu anlayýþý davranýþa dönüþtürebilen kadrolar aþabilirler. O halde içinden geçtiðimiz gericilik döneminin kadrosunun özelliklerini ortaya koyarken bu nesnel ve öznel durumlar dikkate alýnarak deðerlendirilmeli, dönemin kadrosunun sahip olmasý gereken yetenek ve nitelikler bu çerçevede belirlenmelidir. Dönemin ihtiyaçlarýna cevap verebilecek kadrolarýn sahip olmasý gereken asgari normlar Yukarýda içinden geçtiðimiz dönemi, özelliklerini ve zorluklarýný ortaya koyduk. O halde bu gün dönemin ihtiyaçlarýna cevap verebilecek kadronun sahip olmasý gereken özellikler ortaya konularak mevcut kadrolarýn bu özellikleri edinebilmesi için örgütlü eðitsel bir müdahale