LI12

Page 1

20

Nisan 2000

1 MAYIS: PROLETARYANIN ENTERNASYONALÝST BÝRLÝK DAYANIÞMA VE MÜCADELE GÜNÜDÜR ! Ýþçi sýnýfý ve müttefikleri her yýl olduðu gibi bu yýl da sokaklara çýkarak ve alanlarý doldurarak uluslararasý birlik, mücadele ve dayýnþma günü olana 1 Mayýs'ý kutlayacaklar. Dünya çapýnda milyonlarca iþi ve emekçi deðiþik içerik ve biçimlerde; gösteri, protesto ve çatýþmalarda kapitalist-emperyalist düzen ve militarist güçleriyle karþý karþýya gelecek. 1 Mayýs; kimi ülkelede yasal, kimilerinde yasadýþý, izinsiz eylemlere sahne olacak. Gerek güncelliði gerekse geçmiþ tarihselsiyasal önemi açýsýndan 1 Mayýs, sýnýflar mücadelesinde ayrýcalýklý bir öneme sahiptir. Bunu bilmeden, anlamadan 1 Mayýs'ý anlamak da ve önemine uygun anmak da, yaþatmak da; sýnýf mücadelesinin bundan sonraki seyrinde bir deneyim ve kaldýraca dönüþtürmek de mümkün deðildir. 1 Mayýs Ýki Düþman Sýnýf Olan Proletarya ve Burjuvazinin Kavga Günüdür ! Kapitalist sermaye düzeninin aðýr ve uzun çalýþma koþullarýna ve iþçi sýnýfýna dayattaðý kölelik düzenine deðiþik ülke proleterler, deðiþik zamanlarda ve biçimlerde baþkaldýrmaya baþlarlar. Gerek yeni haklar elde etmek, gerek kapitalist sömürü düzenini lanetlemek, altetmek üzere baþlayan zor ve bedelleri acý olan bu mücadele günümüze kadar sürmüþ ve sürdürülmüþtür. Günümüzde de deðiþik biçim ve içerikler alarak sürmektedir. Ýþte çaðýmýzýn temel iki düþman sýnýfý arasýnda baþlayan ve süren bu sýnýf mücadelesinin içerisinde yer alan ve proletarya açýsýndan bir silikiniþ ve sýçrayýþ olan 1 Mayýs'la baþlayan eylemlerdir. 1889 yýlýnda ABD'li iþçiler ve iþçi örgütleri "sekiz saatlik iþgünü" talebiyle (350 bin iþçi) ülke çapýnda genel greve gider. 3 Mayýs'ta polis grevci iþçilere saldýrýr. Dört iþçiyi katleder. Proletaryanýný hak arama mücadelesi kýzýþarak bir isyana dönüþür. Chiacago'lu

anarþist iþçi önderlerinen August Spies iþçileri silahlý direniþe çaðýrýr. 4 Mayýs günü Haymarket meydanýndaki mitingi daðýtmak isteyen polise bomba atýlmasý sonucu 66 polis yaralanýr, 7'si de ölür. Bu çatýþmada silahli direniþ çaðrýsý yapan August Spies'in de içinde olduðu 8 anarþist iþçi önderi tutuklanýr. O günden bugüne "Chiacago Sekizleri" olarak anýlan bu iþçi önderlerini, asarak proletaryaya kin kusmak, korku salmak isteyen düþmünü karþý Avrupa'da ve ABD'de "sekizleri serbest býrakma kampanyalarý" yürütülür. Buna raðmen; Albert Engel idam edilir. Louis Lingg ise cezaevinde dinamitle intihar eder. Sýnýf kavgasýnda tüm düþenler gibi "Chiacago Sekizleri" de o tarihten beri kavgamýzda yatýldýlar, yaþatýlacaklar. Ýþçi sýnýfýnýn genel çýkarlarý için baþlatýlan bu kavga ve isyan, gerek kapsayýcýlýðý, gerekse de haklýlýðý nedeniyle, düþmanýn tüm gözdaðý ve saldýrý çabalarýna raðmen; uluslararasý proletaryanýn da sahiplendiði, yanýnda saf tuttuðu bir birlik, dayanýþma ve mücadele günü olarak sýnýf mücadelesine mal olmuþtur. Geçmiþ ve yaþanmýþ tarih bize 1 Mayýs'ýn iki düþman sýnýf arasýndaki kayýsýya bir kavga günü olduðunu gösteriyor. 1 Mayýs Enternasyonalist Bir Eylem Günüdür ! Bir hak arayýþý, isyan ve kavga günü olarak sýnýf moücadelesinde yerini alan 1 Mayýs'ýn uluslararasý enternasyonalist bir eylem gününe dönüþmesi ve benimsenmesi ise 1889 tarihindeki siyasal-örgütsel durumun sonucudur. 1889'da daha sonra II. Enternasyonal'in ilk kongresi olarak kabul edilen Paris kongresi toplanýr ve "8 saatlik iþgünü" talebi ile 1890 yýlýnda uluslararasý bir genel grev örgütlendirme kararý alýr. Amerikalý sendikacý Gampres Chiacago eylemlerini hatýrlatarak, kongreye grevin 1

Komünist Devrim Hareketi/Leninist Merkez Yayýn Organý Nisan 2000 Sayý:12 F: 250.000 TL

Özgür Devrimci 1 Mayýs Ýçin Gereken Taktik ve Örgütsel Adýmlar Atýlamadý

ÝÞÇÝ VE DEVRÝMCÝ HAREKETTEKÝ MEVCUT GELÝÞMELER VE POLÝTÝK ORTAM 21. YY'IN ÝLK 1 MAYISI'NA DA ZÝNCÝR TAKILACAÐININ VERÝLERÝNÝ SUNUYOR. Ulusal ve uluslararasý alanda sermaye militan eylemleriyle lanetleniyor. 1 Mayýs egemenilðinin saldýrýlarýnýn artara sürdüðü, öncesinde emek-özgürlük güçlerinin ortaya kitlelerde bu saldýralar karþý öfke ve tepkinin koyduðu bu tepkiler hem umut vericidir, hem de arttýðý bir politik ortamda; dünya proletaryasýnýn asýl eksikliðin ne olduðuna iþaret etmektedir. "enternasyonalist birlik, dayanýþma ve mücadele" Herþeye raðmen sýnýflar arasý kavga þiddeti günü olan 1 Mayýs hýzla yaklaþýyor. Devrim ve artarak devam ediyor. karþý-devrim güçleri bütün güç ve imkanlarýyla Komünistler ve devrimciler de proletaryadan çaðýmýzýn iki temel ve düþman sýnýfý olan yana saf tutarak kavgaya katýlma hazýrlýklarý proletarya ile burjuvazi yapmakta, taktik, arasýnda sürüp giden sýnýf politik ve örgütsel Ortaya koyduðumuz savaþýmýnýn bir evresinde kavrayýþlarý ile verilerden dolayý, mevcut kitle ortaya çýkan ve II. davranýþlarýný Enternasyonal aracýlýðýyla eylemlerine sendika bürokratlarýnýn ve s o m u t l a m a y a dünya iþçilerineç a l ý þ m a k t a d ý r l a r. emekçilerine mal edilen bu liberallerin þahsýnda liberal-reformist Mart-Mayýs süreci kavga gününe hazýrlanýyor. her yýl olduðu gibi, akýmlar 'önderlik' etmekte, kendi Ne yazýk ki, uluslararasý bu yýl da hazýrlýklara, e m p e r y a l i s t - k a p i t a l i s t siyasal renklerini vermektedirler. Bu deðiþik gösterilere, saldýrýlar burjuvazinin ulusal eylemlere ve anlayýþlarýn egemen devletleri ve uluslararasý p l a t f o r m örgütleri BM, NATO, DB, olduðu sendikalar nasýl sarý ve sýnýf giriþimlerine sahne DTÖ, IMF, AGÝT, AB vb. oldu. Gerek iþçi vasýtasýyla yürürlüðe konup iþbirlikçisi ise, egemenlik kurduklarý hareketi tabanýnýn uygulanýrken, bu saldýrýlara iktisadi-sosyal kitle gösteri ve eylemleri de karþý öfke ve tepkisini haklarýnýn düzen yükselten iþçiler-emekçiler tarafýndan pervasýzca sarýlaþmakta ve uzlaþmacý ulusal ve uluslararasý gaspedilmesine tepki bir içeriðe bürünmektedir. devrimci-enternasyonalist olarak ortaya çýkan; politik-örgütsel önderlikten, gerek 8 Mart, Gazi eylemleri merkezileþtirilmekten, mahrum bir Ayaklanmasý ve Newroz gibi sýnýf mücadelesi vaziyette, kendiliðinden, ulusal, yerel karþý açýsýndan önem arz eden eylem günlerindeki çýkýþlarla bu saldýrýlara karþý koymaya politik tutumlar ve mevzileniþler sonucu ortaya çalýþmaktadýrlar. Emperyalist-kapitalist köleliðe çýkan tablo ciddi veriler sunmaktadýr. Bu verileri ve talana karþý dünyanýn her yerinden antitaktik-politik ve örgütsel bakýmdan Leninist bir kapitalist sesler yükseliyor. DTÖ, IMF ve DB'nýn deðerlenirmeye tabi tutmak ve 21. yy'ýn ilk 1 iktisadi-siyasi saldýrýlarý kapitalizmin Mayýs'ýna dönük hazýrlýklarýmýzý ve görevlerimizi anayurdunda iþçi ve emekçilerin kitlesel ve bunun ýþýðýnda hayalci, panikçi davranýþlara ve


2

Nisan 2000

anlayýþlara savrulmadan saptamak sorumluluðuyla yüzyüzeyiz. Mart-Mayýs eylemleri sýnýf ve devrimcikomünist hareket açýsýndan üç önemli politik veri sunmuþtur. Birincisi, iþçi sýnýfý içinde düzene karþý öfke ve tepkinin giderek arttýðýdýr. Sendika bürokrasisini tabandan bir baskýyla iktisadi-sosyal haklarýnýn gasp edilmesine karþý da olsa, düzene karþý tutum almaya ve alana çýkmaya zorladýðý açýkça görülmektedir. Gemlik, Kocaeli, Ýstanbul mitingleri ve "Ýstanbul-Ankara Emek Platform'larý bunun olumlu yansýmalarýdýr. Ýkincisi, iþçi sýnýfýnýn içinde yükselen öfke ve tepkinin henüz düzeni karþýsýna alacak bri siyasalmilitan içerikten yosun olduðudur. Üçüncüsü, devrimci-komünist hareketin bu duruma müdahale edecek, sýnýfýn kendiliðinden eylemlerini ve bilincini deðiþtirecek bir önderlik iradesine, kapasitesine sahip olmadýðýdýr. Bu verilerin ortaya çýkardýðý politik ve örgütsel sonuçlar ise hedefi devrim ve iktidar olanlar açýsýndan "ürkütücüdür/vahimdir". Ortaya koyduðumuz verilerden dolayý, mevcut kitle eylemlerine sendika bürokratlarýnýn ve liberallerin þahsýnda liberal-reformist akýmlar 'önderlik' etmekte, kendi siyasal renklerini vermektedirler. Bu anlayýþlarýn egemen olduðu sendikalar nasýl sarý ve sýnýf iþbirlikçisi ise, egemenlik kurduklarý kitle gösteri ve eylemleri de sarýlaþmakta ve uzlaþmacý bir içeriðe bürünmektedir. Mitingin "baþarýsý ve selameti" adýna devrimci hareket sopa gösterilmekte, kitle eylemlerinde sýnýfýn tepkisi yumuþatýlmaya, öfkesi patlama noktasýna gelmeden boþaltýlmaya çalýþýlmaktadýr. Devrimci-komünist kuvvetler bu oyunu bozacak bir taktik, politik, örgütsel irade ve güç orataya koyamadýklarý noktada geliþen kitle hareketi ve eylemleri ehlileþtirilerek, etkisizleþtirilmek akýbetinden kurtulamýyor. Devrimci hareketin bu açmazý, önderlik krizi, sonuçta sýnýf mücadelesine hakim olan kýsýr döngüyü bir türlü kýramýyor. Devrimci hareket ve iþçi sýnýfý saflarýndaki güvensizlik, güven bunalýmýna dönüþerek sürüp gidiyor. Bu sürgit durumda düzene ve liberal-reformist tasfiyeci akýmlara emek-özgürlük saflarýndan kan akmasýna vesile oluyor. Devrimci-Komünist Hareket Kendi Krizini Aþamadan Ýktidar Savaþamýnda Proletaryaya Önderlik Edemez! Mart-Mayýs eylemlilik döneminin ortaya koyduðu veriler 2000 yýlýndaki 1 Mayýs eyleminin akýbetinin de '99 1 Mayýs eyleminden farklý olmayacaðýný þimdiden göstermektedir. Sýnýfsal-siyasal içeriði boþaltýlmýþ, anlam ve önemi karartýlmýþ, ehlileþtirilmiþ bir kitlesel gösteri. Belki de karnaval... Devrimci þiarlarýn yükseldiði, devrimci

pankart, sembol ve kýzýlbayraklarýn taþýndýðý, iþçilerin, emekçilerin sýnýfsýz sömürüsüz bir dünya özleminin dile getirildiði, PKK eliyle teslimiyet ve tesfiyenin eþiðine getirilen devrimci Kürt ulusal kurtuluþ hareketinin "Özgür Kürdistan" kavgasýnýn sahiplenildiði özgürdevrimci 1 Mayýs eyleminin gerçekleþmesinin önü kesilmiþtir. Bu sermaye düzeninin baþarýsýndan çok, devrimci-komünist hareketin politik, taktik ve örgütsel açmazlarýnýn bir sonucudur. Ýdeolojik-politik kavrayýþýndan, pratik duruþundan dolayý sürekli kan kaybeden devrimci-komünist hareket kendi hata ve zaaflerýný bilince çýkararak aþmak yerine, mevcut konumunu teorize etmeyi, misyonunu unutmayý tercih etmektedir. Baðýmsýz ideolojik-politik ve örgütsel bir duruþ gerçekleþtirerek düzene öfke ve tepki duyan sýnýfýn militan kesimlerine ileri çýkmayý, taraf olmayý, siyasallaþýp militanlaþmayý dayatacaðýna, sýnýfla içiçe olma adýna devrimci biçimi ve ireði boþaltýlmýþ, teslimiyetin dayatýldýðý 'eylem' ve gösterilere kuyrukçu olarak katýlmayý devrimci taktik-politika diye savunabiliyor. Eylem alanýný "kýzýllaþtýrma" hayallarinin peþinde baðýmsýz-özgür bir duruþtan peþinen yan çiziyor. Düþündüðünü bir türlü gerçekleþtirememesinin nedenlerini sorgulamak yerine sendika bürokratlarýna ve liberaltasfiyecilere fatura çýkarmayý, küfür etmeyi devrimci politika sanýyor. Kitle gösterilerini devrimci bir müdahale yapmaktan, liberal-tasfiyeci akýmlarý mücadele içerisinde altetmekten, kitleler gözünde maskesini düþürmekten aciz bir devrimci-komünist hareket devrimci porgram, siyaset ve örgüt, dolayýsýyla devrimci önderlik sorununu çözmemiþ demektir. Bu haliyle iktidar mücadelesinde porletaryaya önderlik ederek, burjuvazinin devasa güçlerini zor yoluyla altetmesi hoþ bir hayal olmaya mahkumdur. Ýçinden geçmekte olduðumuz politik süreçte 1 Mayýs eylemi emek ve özgürlük güçleri için bir sýçrama noktasý olabilecekken, iþçi sýnýfýnýn ve Kürt özgürlük güçlerinin istisadi-demokratik ve siyasi taleplerini iktidar-devrim perspektifiyle özgür ve gür biçimde haykýrarak sermayeye bir karþý saldýrý yöneltme taktiðinden yan çiziliyor. Sendikal-liberal önderliklerin inisiyatifinde, biçim ve içeriði onlar tarafýndan belirlenmiþ 1 Mayýs eylemine tabi olmanýn dýþýnda bir irade ve alternatif ortaya konamýyor. Kitle hareketi canlansa da, devrimci-komünist hareketin 96-9798 1 Mayýslarý'ndaki baðýmsýz duruþ, önderlik ve eylem kapasitesinden çok þey kaybettiði ortadadýr. Sahte gündem ve tartýþmalarla gerçek ihtiyaçlarýn ve görevlerin üzeri örtülmeye çalýþýyor. Bugün öne çýkarýlmasý geken "alan fetiþizmi ve kitlesellik" deðildir. 1 Mayýs'ý

Leninist Iþýk Mayýs günü uygulanmasý önerisinde bulunur. Bu öneri dikkate alýnarak 1 Mayýs 1890 tarihinde uluslararasý bir genel grevin yapýlamsý karara baðlanýr. II. Enternasyonal'in daha önceki "8 saatlik iþgünü mücadelelerini" sahiplenerek, sürdürmeye ve örgütlemeye karar vererek yaþama geçirmesi 1 Mayýs'a Enternasyonalist bir boyut kazandýrmýþtýr. O günden sonra dünyanýn hemen hemen her yerinde proletarya, öncüleri ve müteffikleri tarafýndan düzene ve düzen koruyucularýna karþý "birlik, dayanýþma ve mücadele" günü olarak anýlmakta ve kutlanmaktadýr. 1 Mayýs'ýn Kýzýllýðýndan Korkan Burjuvazi ve Sol Liberaller 1 Mayýs'ý Karnavala Dönüþtürüp Ehlileþtirmek Ýstiyorlar. Her 1 Mayýs'ta farklý uluslardan proleter ve emekçilerin sokaklara, alanlara çýkarak sýnýf gücünü fark etmesi, sýnýf bilincine kavuþmasý, mücadeleye ve zafere olan inincýný bilemesi, burjuvaziye tehditler savurmasý, düzen güçlerini önüne katýp köþe bucak kovalamsý egemenlere korkulu anlar yaþatmaktadýr. Bu korkuyu yaþamamak ve sonlarýný geciktirmek isteyen düzen güçleri de çareyi yasaklayara, saldýrarak engel olamadýklarý 1 Mayýs'ý ehlileþtirmek, sarýlaþtýrmak, amacýndan ve içeriðinden uzaklaþtýrmak da buluyorlar. 1 Mayýs'ý bu anlayýþla ehilileþtirerek bir karnaval gösterisine dönüþtürmek istiyorlar. Bu adi emellerine ulaþmak için "can ciðer" olduklarý liberal solcularý ve sarý sendikacýlarý imdada çaðýrýyorlar. Kafa kafaya vererek 1 Mayýs'ý nasýl sarýlaþtýrabileceklerinin hesaplarýný yapýyorlar. Her 1 Mayýs'ta bu oyunlarýný sahnelemekten býkmýyorlar. Býrakýn sýnýf bilincini, sendikal bilince sahip olan her iþçi sarý sendikacýlýðýn ne anlama geldiðini herkesten iyi bilir. Sarý sendikacalýk iþçi sýnýfýnýn hak ve mücadelesini burjuvaziye peþkeþ çekmeye, burjuva sömürünün, karýn azami düzeyde sürüp gitmesine iþçi dostu pozlarýnda aracýlýk etmektir. Sarý, ehlileþmiþ 1 Mayýs'larýn amacý da farklý deðildir. Öyleyse aklý baþýnda,

19

gerçekten sýnýftan ve sýnýfsýz-sömürüsüz bir dünyadan yana olan hiç kimse hiçbir iþçiyi sarý 1 Mayýs'a çaðýrmamalýdýr. "Böyle de 1 Mayýs kutlanýr!" dememelidir. Aksi tutumlar niyetten baðýmsýz 1 Mayýs'ýn sarýlaþmasýna, ehlileþmesine destek vermektir. Önemli olan nasýl olursa olsun 1 Mayýs kutlamak deðildir. Onun tarihsel-siyasal-sýnýfsal ve enternasyonal bir kavga günü olduðunu unutmamak ve unutturmamaktýr. Özüne ve amacýna uygun olarak sahiplenip yaþatabilmektir. Bunu baþaramayan, buna uygun araçlarý ve güçleri harekete geçiremeyen kiþi ve örgütler ise ikameciliði seçmektedir. Kendi duruþlarýna ve varoluþlarýna uygun 1 Mayýs tanýmlarý ve kutlamalarý yapmaktadýr. Taksim fetiþizminden uzak durmak adýna, Abide-i Hürriyet fetiþizmine düþebilmektedir. Önderlik vasfýna sahip olamayýnca artçýlýðýn, teslimiyetçiliðin teorisini yapabilmekteler. Bu toz duman içinde kimileri 1 Mayýs'ýn kavgacý, kimileri, dayanýþmacý, kimileri birlikçi, kimileri de enternasyonalist yönünü öne çýkararak kendine benzetme çaasýna girebiliyorlar. Devrimci komünistler bu tür ikameci, eklektik, kuyrukçu anlayýþ ve davranýþlardan uzak durmalý, 1 Mayýs'ý militan sýnýf mücadelesinin "enternasyonalist birlik, dayanýþma ve mücadele" günü olarak sahiplenmeli, bu bütünlük içerisinde hakkýný vermenin araç ve taktiklerini yaratmalýdýrlar. Bu görevlerden kaçýþýn kurtuluþa hizmet etmediði açýktýr. Bu kavrayýþa denk bir davranýþla 1 Mayýs'a hazýrlanalým. Kahrolsun Liberal kaynaþma, Yaþasýn Devrimci Dayanýþma ! Devrimci 1 Mayýs Ýçin, Devrimci Ýrade ve Güç Birliði kendini dayatmýþtýr ! 1 Mayýs Sermayeye ve Devletine Ýsyan Günüdür ! Burjuvaziden icazet deðil, kavga yoluyla hak alma günüdür. Özgürlük Savaþan Ýþçilerle Gelecek ! Komünist Bir Dünya Kuracaðýz ! Devrim için Devrimci Parti ! Parti Ýçin Örgütlü Hazýrlýk !


18

Nisan 2000

süreklilik-kopuþ diyalektiði çerçevesinde ele almak gerekmektedir. Dünya Devrim Partisi olarak kurulan 3. Enternasyonal 4. Kongreden sonra siyasi kesintiye uðramýþ, kurucularý tarafýndan önceki çizgiden kopularak sýçranýlan mevziden, 2. Enternasyonal siyasetine gerilemiþtir. Ýlk dört kongre kararlarý bolþevik-leninist geleneði sürdürme iddiasý taþýyanlarýn kalkýþ noktasýný oluþturan genel, ilkesel bir çerçevedir. Bugün bunun gerisine düþülmemelidir. 10 Eylül 1920'de Bakü'de kurulan TKP bu anlayýþýn ürünü olan Komintern'in seksiyonu idi. 4. Kongre'den sonra sonra 2. Enternasyonal siyasetine gerileyen Komintern'in yönelimi, baðlý olan seksiyonlara da yansýmýþtýr. Oportünist siyasetin TKP'deki ilk temsilcilerinden Þefik Hüsnü, Komintern'in delegesidir. Þefik Hüsnü, Komintern 2. Enternasyonal siyasetine gerilediði için Komintern'de kalabilmiþtir. Yoksa Komünitern komünist, ama Þefik Hüsnü oportünist! Böyle bir þey olabilir mi? 2- Lenin döneminde "Dünya haydutlar çetesi" olarak nitelenen Cemiyet-i Akvam'a sonraki yýllarda Sovyetler Birliði'nin üye olmasý; (Komünist Enternasyonal'e karþý, kapitalist barbarlarýn kurduðu Cemiyet-i Akvam, Milletler Cemiyeti) ne ile izah edilebilir. 3- Ekim Devrimine bilfiil katýlan devrimcilerin, diðer ülke komünistlerinin 1936'dan sonra göstermelik mahkemelerde, Alman ajaný olma ve vatana ihanet suçlamalarýyla imha edilmeleri ne ile açýklanabilir. Ýç savaþ döneminde, ihanet etmeyen bu devrimcilerin, 1936'dan sonra ihanet suçlamalarýyla imha edilmeleri! 4- Lenin döneminde Rusya ulusal marþý olan Enternasyonal Marþý'nýn 1933'ten sonra milli marþ olmaktan çýkarýlmasý. 5- Komintern'in 1927'deki 6. Kongrenin de aldýðý desantrilizasyon kararý, seksiyonlarýn ülkelerinde burjuva partileriyle Hallk Cephesi

kurma kararlarý; bütün bunlar, Dünya Devrim Partisi olarak kurulan 3. Enternasyonal'in sosyal þoven siyasetine gerilediðinin göstergeleridir. 1935'deki 7. Kongreden sonra bir daha kongre toplamayan Komintern, Dünya Devrim Kurmayý olmaktan çýkmýþ; "demokratik özgürlükçü" kapitalast ülkelerle, Hitler Faþizmi'ne karþý birlik olunmasýnýn önünde engel olduðu zaman da kurucularý tarafýndan kapýsý kilitlenmiþtir. TKP, Komintern'in kendisi için almýþ olduðu kararlarý uygulamadýðý halde tasfiye olmuþ, mevta haline gelmiþtir. Komintern de kapatýldýðýndan, uluslararasý komünist örgütlülük yerine Sovyet Sefarethaneleri ikame edilmiþtir. Kuruluþundan kapatýlýþýna deðin geçen süreçte Komintern'in süreklilik-kopuþ diyalektiðinden muharebeye tabii tutarsark, bu kazanacaðýmýz geleceðimize, komünist dünyayý yaratma kavgamýza ýþýk tutacaktýr. Bu bakýmdan Güven; post-modern saldýrý romaný, best-seller deðil, geçmiþimizi anlama yolunda, ancak kapýyý aralayan bir açký olacaktýr. Gerisi, siyasetin, komünist devrimciliðin ilgi alanýna girmekte. Geleceði kazanmak üzere, komünist kavgaya atýlanlarýn yapmasý gerekli olan þeyler. Dünya'da ve yaþadýðýmýz coðrafyada yenilginin hat safhada oluduðu bir süreçten geçmekteyiz. Kazanabilmek için önce neleri kaybettiðimiz; kaybettiklerimizi kazanmak için neleri silah yapmamýz gerektiðini bilmek, bulmak, açýða çýkarmak zorundayýz. Alýnterimiz gazetesinin arkasýnda duran devrimci dostlarýmýz "Sert konuþacaðýz!" diye güzel söylüyorlar. Biz komünistler önce kendi tarihimize, kendimize sert konuþmayý ilke edinmeliyiz. Bolþevizm Kazanacak ! Komünist Bir Dünya Kuracaðýz !

Leninist Iþýk ehlileþtirme ve karnavala dönüþtürme tehlikesidir. Bunun nasýl bir taktikle, önderlikle ve politik perspektifle bertaraf edileceðidir. Devrimci kuvvetlerin ve sýnýfýn alanlara taþýnan kesimlerinin Piyale Paþa Bulvarý kapanýnda düzen tarafýndan teslim alýnmasýna, devrimci araç ve gereçlerine el konulmasýna hangi güç, yol ve yöntemle karþý konulacaðýdýr. '99'da yapýlamayan, "alaný kýzýllaþtýrma" müdahalesinin 2000'de nasýl yapýlacaðýdýr. Devrimci ve komünist kuvvetler farklý nedenlerle de olsa "devrimci bir güçbirliði ve ortak önderlik iradesi" ortaya çýkaramayarak, devrimci ayrýþma yerine, liberal bir kaynaþma dayatmasýna boyun eðerek kötü bir sýnav vermiþlerdir. 1 Mayýs eylemini kýzýllaþtýrmanýn ve sýnýf mücadelesinde bir sýçrama vesilesi yapmanýn yolu kesilmiþtir. 1 Mayýs'ýn bir kavga günü olarak kutlanmasýnýn araçlarý yaratýlmamýþ, güçleri örgütlenmemiþtir. Bu durumda ileri sürülen keskin þiarlarýn, arkasýnda durulmayan kof ajitasyondan öte bir anlamý da karþýlýðý da olmayacaktýr. Devrimci Komünistler 1 Mayýs Kavga Gününde de Acil ve Somut Görevlerini Önceliklerini Öne Çýkarmalýdýr! Genel olarak dünyada, özel olarak Türkiye ve ilhak altýndaki Kuzey Kürdistan'da sýnýf mücadelesi kýzýþýyor. ABD ve AB ile danýþýklý dövüþ içinde Avrasya denen coðrafyada emperyalist-kapitalist yayýlma ve yaðma palanlarý ile alt-emperyalist bir konum peþindeki TC lafta da kalsa dünyadaki silahsýzlanma, Türkiye'deki demokratikleþme safsatalarýna raðmen tepeden týrnaða silahlanýyor. Ýþçi ve emekçilere sefalet ücreti dayatýp, kazanýlmýþ iktisadi-sosyal haklarýný gasp ederken; tank ve helikopter alýmýna 12 milyar dolar harcamaktan çekinmiyor. Çünkü; TC sýnýf diktatörlüðünün eninde sonunda iþçiemekçi ayaklanmalarýyla bir iç savaþa, komþularýyla yayýlma ve yaðma savaþýna tutuþacaðýný biliyor ve görüyor. Yaptýðý bunun hazýrlýklarýdýr. Devrimci komünistler kendi amaç ve ilkelerini ortaya koyduklarý günden beri, bunlarýn gerçekleþmesi için öncelikle altýna girilmesi gereken "Komünistlerin somut ve acil görevleri"ni de açýkça ilan etmiþlerdir. O günden bu yana uluslararasý komünist geleneðe ve bolþevizme baðlanma iddiasýný sürdürüyorlar. Ama henüz ne bir ideolojik-politik akým haline gelebildirler, ne de örgütsel bir güç olabildirler. Gericilik döneminin zorlu görevleri karþýsýnda devrimci hareketin yüzyüze olduðu tasfiyece etkilerden onlar da payýna düþeni alarak kendi içlerinde saflaþtýlar. Tasfiyecilik saldýrýsýndan kendini koruyamayanlar liberal mevzi ve anlayýþlara yönelirken, kimileri de komünist yuvarlar halini aldýlar. Bu geliþmeler sonucunda

3

daðýnýk durumda olan maddi ve potansiyel devrimci parti güçleri iyice daðýldýlar. Bu güçlerin politik bir platformda toparlanmasý, eylemli yürüyüþ içerisinde devrimci partinin inþa görevlerini birlikte omuzlamasý, ortaya çýkan güven bunalýmýný politik-örgütsel ve pratik bir müdahaleyle aþmasý görevleri ortada dururken, bu görevleri yok sayan, giderek devrimci-demokrat bir konuma düþen, merkezci akýmlara kimsenin dikkate almadýðý/almayacaðý "güç ve eylem birliði" çarýlarý yapmak, lafazanlýðýn, "somut ve acil görevler"den yan çizmenin, merkizci-melez bir konuma yönelmenin belirtileridir. Baþkalarýna "grup" çýkarlarýný aþma ve örgüt içi demokrasinin erdemleri üzerine ders veren "devrimci komünistlik" iddiasýndaki yuvarlar çuvaldýzý önce kendilerine batýrmalýdýrlar. Devrimci parti güçlerinin halihazýrdaki maddi güçleriyle yakýnlaþamayan, güç ve olanaklarýný merkezileþtiremeyen örgütlü öznelerin potansiyel parti güçleriyle buluþmasý, devrimci hareketi saflaþtýrmasý, liberal-devrimci zemininde ayrýþtýrmasý ve önderlik boþluðunu doldurmasý lafý güzahtýr. Ýnsanlýðýn kaderi proletaryanýn iktidar mücadelesine, porletaryanýn kaderi ise devrimci enternasyonalist bir pati önderliðine kilitlenmiþtir. Bu kilidi açacak olansa, parti öncesi "hazýrlýk ve kuruculuk" dönemindeki "komünistlerin somut ve acil görevleri" ýþýðýnda örgütle ve örgütlü bir hazýrlýk faaliyetini baþarýyla tamamlamaktýr. Yaþadýðýmýz topraklar devrime ve sýnýf çatýþmalarýna gebedir. Bu topraklarda ne kitlesel ayaklanmalar ne de kitle eylem ve gösterileri eksik olmamýþtýr/olmayacaktýr. Eksikliði duyulan bu deðildir. Sýnýf mücadelesine uzlaþmaz militan bir anlayýþla ve iktidar bilinciyle önderlik edebilecek devrimci komünistbir önderliktir. Türkiye'nin ve Kürdistan'ýn yakýn tarihteki sýnýfsal-ulusal politik mücadelelerine bakýldýðýnda, bu daha net görülecektir. Kitle seferberliði, kitle desteði, kitle katýlýmý ve özverisi devrime yol açmadýðý gibi; devrimci komünist bir niteliðe sahip olmayan 'önderliklerin' tasfiye olmasýna bile engel olamamýþtýr. Proletaryanýn uluslararasý enternasyonalist birlik, dayanýþma ve kavga günü 1 Mayýs gününde de komünistlerin önünde duran en önemli, en acil ve bütün öteki görevlerin tabi olmasý gereken temel görev, enternasyonalistdevrimci nitelikte bir sýnýf partisi yaratmaktýr. Bu bilinç ve perspektifle bugünkü güç ve imkanlarýmýzla müdaha edip gidiþatýný deðiþteremeyeceðimiz 1 Mayýs sürecinde ve eyleminde de "somut ve acil görevlerimizin" gereðini yapma Leninist azmi, kararlýðý ve bilinciyle hareket edeceðiz.

IÞIK


4

Nisan 2000

EMPERYALÝST SALDIRILARA KARÞI PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ Emperyalist-kapitalist sermaye egemenliði dünyayý iktisadi-siyasi-askeri güce göre yeniden paylaþma ekseninde saldýrýlarýna her geçen gün hýz vermekte ve çapýný geniþletmektedir. Uluslararasý burjuvazi emperyalist hiyerarþideki konumunu ve çýkarlarýný gözeterek uluslararasý iþçi-emekçi sýnýflarý topa tutmaya devam ediyor. Gün geçmiyor ki bu kesimler yeni bir iktisadidemokratik saldýrýya uðramasýn. Uzun mücadele yýllarý ve büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri haklarý gasp edilmesin. Kazanýlmýþ hak gasplarý, yeni haklarýn kazanýlmasý deðiþik saldýrý biçimleri ve kýlýflarý altýnda gündeme getirilmesi ezilen ve sömürülenlerin öfke ve tepkisini çekmeme, patlamasýna önleme giriþim ve taktikleridir. Türkiye burjuvazisinin de içinde yer aldýðý bu saldýrýlar uluslararasý burjuva örgütler (NATO, AGÝT, IMF, DTÖ vb.), zirveler ve yasal düzenlemeler (Tahkim, MAI, Özelleþtirme vb.) aracýlýðýyla palanlamkta ve uygulamaya konulmaktadýr. Kýlýfý da "Küreselleþme, çaðý yakalam!" vb. olmaktadýr. Uluslararasý burjuvazinin ezilen ve sömürülenlere yönelik bu uluslararasý saldýrýlarý öylesine yoðunlaþtý ve rutinleþti ki; herkesi etkilemeye ve ilgilendirmeye baþladý. Herkes bir biçimde taraf olmaya, lehte veya aleyhte görüþ belirtmeye ve tutum almaya baþladý. Tam da bu noktada "kimin elinin kimin cebinde" olduðu belirsizleþmeye "bulanýk sular iyice bulanmaya" baþladý. Bizim dikkatimizi çeken ise; sol liberal tasfiyecilerin ve "Enternasyonalcilerin"in tutumudur. Bunlar "sol" ve "enternasyonalist" görünümü altýnda sözde burjuvazinin bu uluslararasý saldýrýlarýndan rahatsýz olmakta ve karþý çýkmanýn yollarýný aramakta, politiktaktik tutumlar geliþtirmektedirler. Bunu muhalif ve kendi konumlarýna uygun bir zeminde yapmaya çalýþtýklarý için de; bu saldýrýlarýn mimarý egemen güçlerin deðirmenlerine su taþýmaktan kurtulamayorlar/kurtulamayacaklar. Burjuvazi saldýrýlarýný ideolojik-politik

kýlýflar içinde ve mevcut ulusal-uluslararasý devlet ve diðer örgütlenmeleri aracýlýðýyla gündeme koyuyor. Buna karþý olduðu çýðýrtkanlýðý yapanlarýn ise; ne ulusal ne de uluslararasý burjuva ideolojiye alternatif devrimci bir ideolojileri ve örgütlenmeleri yoktur. Bu araçlardan yoksunken de emperyalisit-kapitalist saldýrýlar geri püskürtülebilirmiþ, bunlara karþý direniþ örgütlenebilirmiþ gibi yanýlsamalý, aldatýcý bir "bilinç" yaymalarýndan dolayý bunlarýn iþçiemekçilere "kardan çok zarar verdikleri" açýktýr. Bir diðer nokta bu kesimlerin devrimci Marksisit-Leninist kavram ve anlayýþlarý pörsütmeleri, tahrif etmeleridir. "Solcudevrimci" görünümünden bir türlü "vazgeçmemelerine" raðmen, solcu ve devrimci örgüt ve katrolarýn düþünceleriyle, yaþam ve mücadeleleriyle özdeþleþmiþ kavramlardan ve içerðiinden kolayca vazgeçebilmektedirler. Burjuvazinin minderinde sözde burjuvaziye karþý dövüþtüklerini iddia edebilmektedirler. "Küreselleþme, globalizm, çaðý yakalama, evrensel deðerler, insan haklarý, hukukun üstünlüðü vb." kavramlar manzumesi Ekim Devrimiyle iktidarý ele geçiren proletaryanýn yenilmesiyle ve ideolojik-politik-örgütsel mevzilerini kaybetmesiyle birlikte burjuvazinin yeniden dünya çapýnda tek egemen güç olarak kendini örgütlemesi, sonsuza dek iktidarda kalacaðýna kendini ve insanlýðý inandýrma saldýrýsýndan baþka bir þey deðildir. Kapitalist-emperyalist egemenlik dünyaya bu saldýrýyla "küreselleþme, globalizm" olarak sunuldu. Amaç sýnýf mücadelesinin bittiðine insanlýðý inandýrmak, emperyalist egemenliði, yaðma ve talan düzeni kapitalizmi kutsamaktý. Ýþte bu tarihten sonra emperyalizm; sol liberal, dönek ve tasfiyecilerin dilinde "küreselleþme, globalizm" oldu. Emperyalizmin uluslararasý iktisadi-siyasi saldýrýlarý da "küresel saldýrýlar" oldu. Bu saldýrýlara karþý kof, ajitatif sloganlar

Ekim 2002 alamayýp, "10 sayfalýk bilimsel-devrimci yazý okumamak için bin dereden su getiren birçok devrimcinin" olduðu keþfini yapýyor ve bu devrimcilerin, "bu post-modern salýdýrý romanýný bir solukta okuyuvermeleri..."ne hayýflanýyor, kýzýyor. Ýþin ilginci 10 sayfalýk bilimsel-devrimci yazý okumamak için bahane uyduran bu "devrimciler", kalkýp "1300 küsur sayfalýk best-seller"i bir saatte okuyuveriyorlar. Nasýl olur? Okumamak tembellerin iþidir. Bir insan hem devrimci, hem de tembel, bilimsel bilgi ve belgelere ilgisiz olamaz. Devrimci insan, kafayla düþünen, yumruðuyla-yüreðiyle dövüþendir. O; düþünür, yazar, kavgasýný da verir. Dünyayý yorumlamakla yetinmez, deðiþtirme mücadelesinin öznesi olur. Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olamayacaðýný, devrimci pratik olmadan teorinin sýnanamayacaðýný, gelitirilemeyeceðini bilir. Alýnterimiz gazetesi, Vedat Türkali'yi, Güveni'i eleþtirirken, O'nun olsa olsa "Þefik Hüsnü'yü, revizyonuzmi, yýlgýnlýðý, tasfiyeciliði, postmodernizmi temsil ettiði"ni tespit ediyor. Tabii kendisinin de Mustafa Suphi'yi devrimci TKP'yi, proleter devrimci deðerleri. Ama Mustafa Suphi'nin kuruluþunda büyük emeði bulunan; Komintern'in, dünya devrim partisinin bir seksiyonu olan TKP'nin nasýl ve hangi yoldan yozlaþtýðýný, tasfiye olduðunu belirtmeden. TKP ve III. Enternasyonal, ulusal çitlerin arkasýndan, ulusal devrimci bir gözle dünyaya bakýlarak anlaþýlamaz. Güven de bu gözle okunursa anlaþýlamaz ! Bolþevik geleneðin nerede baþladýðý, nereden kesintiye uðradýðý ya da yozlaþtýðý konusunda bolþevik-leninist geleneði devralma, sürdürme iddiasýna da farklý bakýlamaz. Güven'i "post-modern, bestseller", hatta küfür romaný saymalarýna þaþmamak gerekir. Biz yine de Alýnterimiz Gazetesi'nin arkasýnda duran devrimci dostlarýmýza hatýrlatmak isteriz, kendini

17

eleþtirmek, kendi tarihinden dersler süzmek erdemdir ve devrimcilerin vazgeçemeyecekleri bir yöntemdir. "Anlaþýlýyor sanýrýz... Sert konuþacaðýz! Uyuþmazlýðýmýzýn nedenleri nesnel karakterli, köklü ve derindir. Daha baþtan farklýlaþýyoruz; "TKP tarihine tarihine ýþýk tutma" iddiasýný taþýyan bir kitabýn adý 'Güven' deðil, 'Korku' veya 'Panik' ya da en doðrusu 'Ýhanet' olmalýydý. Oysa bugün özlerinde açýkveren tekelci medya kanallarýnda Güven'in yayýnlanýyor olmasýný Türkiye'nin demokratikleþmesine yoranlar hýzlarýný alamayýp, 'Bizim önümüz hiç açýlmadý' yakarýþlarýndan 'Bizden özür dilensin...?!' arlanmazlýðýna sýçrýyorlar, 'Hükümetler legalleþmemize izin verseydi, bu herkesin çýkarýna olurdu' ifratlarýný, Stalin'e küfrederek düzene rüþtünü ispat etme çabasý izliyor. Tek kelimeyle mide bulandýrýcý!" (Agy). Bu uzun alýntýnýn sonunda, asýl problem ortaya konuyor. "Stalin'e küfretmek!" Romandan Freudyen çözümlemelere örnek alýntýlar, ahlaka iliþkin alýntýlar yapýlarak, ortaya atýlan iddialara kanýtlar bulunmaya çalýþýlýyor. Ancak "Stalin'e küfrederek düzene rüþtünü ispat etme çabasý"na alýntý yaparak kanýt gösterilmiyor, iddia ediliyor. Roman da bir iki yerde Komintern eleþtirilirken "Stalinist politikalar" sözü geçiyor. Eðer bu küfür olarak alýnýyorsa; tartýþýlýr. Küfür deðildir. Sadece bir saptamadýr. Þimdi Güven'in çizdiði profil ve bolþevikleninist gelenek merceðinden bakarsak, komünistlerin SSCB'de ve dünyada, Türkiye'de niçin yenildiklerini analayabilmemiz mümkün olur. 1- 2 Mart 1919'da kurulan III. Enternasyonal, kurucularýnýn bir kesiminin hala yaþadýðý 1943 yýlýnda kapatýlýncaya deðin, komünistler açýsýndan bir yýðýn hata ile, yanlýþ politika ile doludur. Bu süreci devrimci bir tarzda anlayýp yorumlamak,


Nisan 2000 16 Bolþevik Gelenek Iþýðýnda; KENDÝ TARÝHÝNÝ BÝLMEYEN GEÇMÝÞÝNÝ ANLAYAMAZ ve KAVRAYAMAZ ! GEÇMÝÞÝNÝ ANLAMAYAN GECEÐÝ YARATAMAZ ! Eleþtiri; hele devrimci arayýþlarý" baþlýklý bir yazýyla Dünya'da ve yaþadýðýmýz coðrafyada yenilginin hat safhada oluduðu bir süreçten geçmekteyiz. Kazanabilmek için önce neleri kaybettiðimiz; kaybettiklerimizi kazanmak için neleri silah yapmamýz gerektiðini bilmek, bulmak, açýða çýkarmak zorundayýz.

eleþtiri, kendini yenilemenin, bir aracý, manivelasý olarak kullanýldýðýnda, mahir ber cerrahýn elindeki bisturiye benzer, hastalýklardan kurtarýr, yanlýþ kullanýldýðýnda ise hoyrat kasabýn elindeki satýr misalidir. Leninist Iþýk okurlarý, her sayýmýzda bir kitap, sinema, tiyatro tanýtýmý yaptýðýmýzý bilirler. Önceki sayýlarýmýzda Vedat Türkali'nin son romaný Güven'i tanýtmýþtýk. Ýlgimizi çekmiþti. Hem geçmiþimizi anlamak için, hem de yakýn tarihimize ýþýk tuttuðundan önemli bulmuþtuk. Roman sadece bizim ilgimizi çekcek deðil ya! Herkesin ilgisini de çekebilir. Biz romaný okuyucularýmýza, devrimcilere önermiþtirk. Bizim önerimiz bir tesadüf deðildi. Romanda TKP tarihine, Komünitern'e bakýþta kendimize yakýn anlayýþlar, eleþtirel bir yaklaþýmý anlamlý bulmuþtuk. Geçen süreç içinde roman beþ baský yaptý. Okuyucusu çoðaldý. Roman Alýnterimiz Gazetesi'nin 3 Nisan 2000 tarihli 34. Sayýsýnda "Tasfiyecilik fonunda Güven

eleþtirildi. Eleþtiri, eleþtiri sýnýrlarýný zorlayan, adeta yargýlayan bir nitelik taþýmaktadýr. "Düzenin psikolojik savaþ aygýtý düðmeye bastý ve Vedat Türkali'nin 1300 küsur sayfalýk "best-seller"i Güven romaný þimdiden 40 bin sattý. Ýþin ilginci, 10 sayfýalýk bilimsel-devrimci yazý okumamak için bin dereden su getiren bir çok devrimcinin de, bu postmodern saldýrý romanýný bir solukta okuyuvermeleri. Bu da sistemin üst yapýda geliþtirdiði etkinlik ve hakimiyet tekniklerinin yeni bir göstergesi. Öyleyse bir hesaplaþma gerekiyor!" (Alýnterimiz, Sy. 34) Evet hesaplaþmak gerek! Ama neyle, kiminle? Tabi ki geçmiþimizle, kendi tarihimizle. Süreklilik-kopuþ diyalektiði çerçevesinde yapýlacak, devrimci yöntemi kullanan bir eleþtiri hem anlamamýzý saðlayacak, hem de ilerletecektir. Alýnterimiz Gazetesi eleþtiriye, Vedat Türkali'yi 'psikolojik savaþ aygýtýna araç olmak'la; 'post-modern salýdýrý romaný yazmak'la suçlayarak baþlýyor. Hýzýný

Leninist Iþýk geliþtirmek de "küresel direniþ, enternasyonalist dayanýþma" siyaseti diye sunuluyor. Emperyalizmin sýnýfsal-siyasal niteliðini gizleyen kavramlarla anlayýþla ortaya atýlan politika ve taktikler proletaryayý dönüþtürüp devrimcileþtiremez. Onun öncü, savaþçý kurmayýný örgütleyemez. Bu perspektif ve ararçlardan yoksun yürütülen çýðýrtkanlýklar da burjuvaziye hizmet etmeye, onun deðirmenine su taþýmaya mahkumdur. Dünya emperyalist-kapitalist bir dünyadýr. Uluslararasý alanda egemen ve iktidarda olan burjuvazidir. Ýster ulusal, ister uluslararasý alanda olsun iþçi ve emekçilere dönük her türlü saldýrýnýn mucidi burjuvazidir. Bunlar ÖDP liberallerinin ileri sürdüðü "küresel saldýrýlar" deðil, emperyalisit saldýrýlardýr. Bu saldýrýlarý durdurmak, geri püskürtmek ve nihayetinde saldýrýnýn planlayýcýsý ve uygulayýcýsý uluslararasý burjuvaziyi zorla iktidarýndan alaþaðý ederek sýnýfsýz, sömürüsüz komünist bir dünyanýn önünü açmak devrimci enternasyonalist bir örgütün yaratýlmasýyla ve sýnýf müadelesine öncülük etmesiyle mümkündür. Bu görevin üzerinden atlayarak, bu ihtiyacý yok sayarak, görmezlikten gelerek emperyalist saldýrýlara karþý savaþmaya kalkýþmak, savaþtýðýn sanmak beyhude bir çaba ve dönekliktir. Emperyalist saldýrýlarý ve geliþmeleri düzen içinde muhalif bir konumda kalarak engellemeye kalkýþmak yenilgiyi peþinen kabullenen gerici reformist-ekonomist tutum ve davranýþlardýr. Emperyalist gericiliðe ve saldýrýlara karþý öncelikle devrimci bir örgütle ve örgütlü mücadeleyle karþý durulabilir. "Sýnýfa karþý sýnýf", "emperyalist dünyaya karþý komünist dünya" perspektifiyle mevcut sistemin reddiyesine dayanan bir program ýþýðýnda sürdürülen örgütlü bir mücadele sonuç almak için gerekli koþullardýr. Emperyalizm bir dünya düzenidir. Buna saldýranlar nasýl bir dünya hedeflediklerinin üzerinden atlayamazlar. Kapitalizme ve emperyalizme karþý savaþtýðýný iddia edip nasýl bir düzen hedeflediðini hangi gerekçeyle olursa olsun söylememek, soyut düzen karþýtlýðýnýn ve muhalifliðinin ötesine geçemeyen düzen içi kavrayýþ ve davranýþlarýn yansýmalarýdýr. Böyleleri

5

býrakalým emperyalist saldýrýlara karþý "küresel direniþ" örgütlemeyi, emperyalizmi bile tanýmaktan, anlamaktan uzak iflah olmaz müzmin reformistlerdir. Emperyalist saldýrýlara ve MAI'ye (Çok Taraflý Yatýrým Anlaþmasý) karþý "enternasyonalizm" þiarýyla mücadele ettiðini sanan tasfiyeceilerin de bu tutumlarýyla burjuvazinin deðirmenine su taþýdýðý açýktýr. Çünkü enternasyonalizm ajitatif bir laf kalýbý deðildir. Sýnýfsal-siyasal-örgütsel bir içeriðe sahiptir. Devrimci komünistler için enternasyonalizm sýnýfsal karþýlýðýný proletaryada, siyasal karþýlýðýný emperyalist dünya egemenliðine karþý, sýnýfsýz, sömürüsüz komünist dünyada, örgütsel karþýlýðýný ise Komünist Enternasyonal'de bulur. Enternasyonalizm soyut, her isteyenin istediðini anlayacaðý bir kavram deðildir. Enternasyonalizm her þeyden önce uluslararasý proletaryanýn ideolojisidir; proletarya enternasyonilizmi olarak kavranmalý ve bu sýnýfsal vurguyla birlikte savunulmalýdýr. Ama fikir ve savunu düzeyinde kaldýðý örgütsel-politik bir güce dönüþtürülemediði takdirde fazla bir anlam taþýmayacaktýr. Emperyalist dünya ve saldýrýlar uluslararasý proletaryanýn ortak ve örgütlü gücüyle geriletilecek ve yok edilecekse; bugünün koþullarýnda öncelikle uluslararasý proletaryanýn birbirinden kopuk mücadelelerinin birbirine baðlanmasý, kordine ve önderlik edilmesi gerekmektedir. Bunu yapabilecek, emperyalist saldýrýlara cepheden karþý saldýrýyla yanýt verecek yegane örgütlenme dünya devrim partisi komünist enternasyonaldir. Uluslararasý proletaryanýnýn böylesi bir öncü ve merkezi örgütten yoksun olduðu koþullarda bunun örgütlenmesi görevinden yan çizerek "küresel direniþ", "küreselleþme karþýtý" çaðrýlar çðýrtkanlýktýr. Kendiliðindenciliðe bel baðlama, tapýnma, kuyrukçu ve artçý politik pozisyonlarý "solcu-devrimci" tutumlar yerine ikame ederek burjuva düzene kan taþýmaktadýr. Kapitalizm de, emperyalizm de yýkmadan yýkýlmayacak burjuva düzenlerdir. Devrim için devrimci parti ! Komünizme kadar sürekli devrim !


6

Nisan 2000

BURJUVAZÝ HER TÜRDEN RADÝKAL VE MUHALÝF KESÝMLERÝ LÝBERALÝZE ETMEYE ÇALIÞIYOR. Burjuvazi, kendi egemenliðine dayalý sömürü düzenini korumak için her türden radikal önlemi almakta; uzun bir süredir gündemde tuttuðu yeniden yapýlanma projesinin araçlarý gerici reformlarý yürürlüðe sokarak, bu projeninin sonuçlarýný toplamaya çalýþmaktadýr. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler üzerindeki sömürüsünü arttýrmaya yönelik bu gerici reformlar, hýzla yürürlüðe sokulmaktadýr. Ýþçi ve emekçilere dönük iktisadi saldýrýlara hýz veren burjuvazi, yeniden yapýlanma projesinin en önemli ayaðýný oluþturan siyasi alanda "istikrar"ý gerçekleþtirmeye yoðunlaþmýþ durumda. Hedeflediði "istikrar"ý saðlamak içinse önündeki her türlü engeli yok etmeyekararlý. Tam da bu nedenle onun denetimi dýþýndaki bütün kesimlere dönük bir savaþ yürütmektedir. Ehlileþme ve ya yokolma ikilemi dayatmaktadýr. Kimi zaman Hizbullah örneðinde olduðu gibi kendi yarattýðý, ama bir süre sonra kendi kontrolü dýþýna çýkan kesimlere bile ayný reçeteyi uyguluyor. Ancak bu konuda en çok yoðunlaþtýðý kesim elbette ki devrimci kesimlerdir. Devrimci Hareket Bu Likidasyon Dalgasýný Bolþevizme Sarýlarak Aþmalýdýr Devrimci hareketin içinde bulunduðu yeni likidasyon sürecinden ve olasý sonuçlarýndan yayýnýmýzýn önceki sayýlarýnda çeþitli yazýlarla deðinmiþtik. 80 darbesinden sonra silahlý, devrimci güçler hýzla "yenilikçi" modaya kapýlarak reformizm ve liberalizm bataðýna saplanmakta birbirleriyle yarýþa girdiler. Bu rüzgardan; ÖDP, EMEP ... vb reformist partiler ortaya çýktý. Devrimci duruþta ýsrar eden devrimci kesimlerin bile reformist siyasetin etkisinde kaldýðý ve hala bundan sýyrýlmayý baþaramadýðý görülüyor. Bu akýbetin elbette ki çeþitli nedenleri vardýr. Sosyalizmin dünya çapýndaki yenilgisi, düzenin her alandaki saldýrýlarý vb. gibi. Ancak likidasyounun en önemli nedeni ideolojik-politik temelde yatmaktadýr. Marksizim-Leninizm, Komünist Enternasyonel'in ilk dört kongresinden sonra çeþitli deformasyonlara uðratýlmýþ, "güne ve koþullara uyarlamak" adý altýnda çeliþtili biçimlere sokulmaya çalýþýlmýþtýr. Tasfiyeci dalganýnýn etkisiyle bu deformasyon hýzlanmýþ; "eleþtiri" adý altýnda "küfür"e redd-i mirasa varýlmþýtýr.

Ýçinden geçtiðimiz dönemde ise; Kürt ulusal mücadelesinin öncüsü durumundaki PKK'nin reformizme evrilmesi, yeni bir tasfiyeci dalganýn baþlangýcýný oluþturmaktadýr. Devrimci ulusal taleplerle yola çýkan bir hareket olan PKK hareketinin bu noktaya geliþine kadar ki süreci baþka yazýlarýmýzda ortaya koymuþtuk. Gelinin aþamayý sadece PKK ile veya öncüleriyle izah edemeyeceðimiz gibi; bu akýbetin de kendinden menkul sonuçlar yaratmadýðý/yaratmayacaðýný görmemiz gerekmektedir. Kimi gruplar, bu tasfiyeci dalganýn etkisiyle olsa gerek; mücadele yöntemleri üzerinde bir tartýþma baþlatmýþ; "Latin Amerika modeli mi?, Ýspanya, Yunanistan modeli mi?" sorusunu gündeme sokmuþtur. Yani yasal mý?, silahlý mý?... Biz Komünist devrimciler, bu tartýþmaya girmeye niyetli deðiliz. Bu tartýþmanýn muhataplarýna söyleyecek tek lafýmýz: Neden bolþevik model deðil? Ancak bolþevizmin ýþýklý yolundan yürünerek bu süreçler aþýlabilir ve zafere ulaþýlabilir! Bu ve bunun gibi tartýþmalar aslýnda likidasyon dalgasýnýn TDH'indeki yansýmalarý. Bizim üzerinde duracaðýmýz nokta ise; bu likidasyonun ortaya çýkmasýnda ve geliþmesinde hatýrý sayýlýr bir rolü olan burjuvazisinin sömürü düzeninin yönelimlerinin en önemli ayaðýný oluþturan reformize ve liberalize etme çabasýnýn altýnda yatan gerçekler ve kapsama alaný... Kapitalist sömürü düzeni doðasý gereði kendi kontrolü dýþýndaki hiçbir oluþuma göz yummaz ve herþeyi kendi çizdiði sýnýrlar içerisine hapsetmeye çalýþýr. Yaþadýðýmýz topraklardaki devrimciler düzenin bu yönünü çok iyi bilirler. TC burjuva devleti., yýllarca bütün uygulama, karar ve yasalarýný "komünizm tehlikesi"ne karþý düzenlemiþ, devrimci hareketi sindirmek ve yoketmek için her türlü baskýyý uygulamýþtýr. Devrimci hareketin gerek dünya çapýndaki yenilgisi, gerekse de Türkiye'deki yenilgi ve geri düþüþü sonucunda gerici reformlarý yürürlüðe sokmaya uygun bir ortam yaratmýþ, devrimci harekete, reformistleþmesi için açýk davetiye çýkarmýþtýr. "Komünizm propagandasý" yaptýðý gerekçesiyle devrimcileri yýllarca zindana týkan, her türden iþkenceden geçiren, imha eden devletin; sosyalist ön takýsý

Leninist Iþýk bir öncünün ve siyasetin eksikliði; kerametin kitlesellikte olmadýðýný; kitleye ve eyleme kimin/hangi siyasetin egemen olduðuna, damga vurduðuna baðlý olduðunu açýða çýkarmýþtýr. Kitle eylemlerine yön verebilmek ve güç alabilmek için, onu pohpohlamak, geriliklerine tabi olmak veya ilgisiz kalmak yerine devrimci baðýmsýz bir eylem çizgisi izleyerek, öncülük ederek ileri çekmenin önündeki engelleri, hata ve zaaflarý açýða çýkarmalýyýz. Bunun içinse eleþtiri oklarýmýzý kendimize ve öncülük, önderlik iddiasýndaki devrimci komünist öznelere yöneltmeliyiz. Öncülük iddiasýndaki bunca öznenin bunalýmýný anlamaya ve bu ciddiyet-güven bunalýmýndan çýkýþ yollarýný bulmaya çalýþmalýyýz. Devrimci hareket kendi misyonunu yerine getiremediði koþullarda, kendi rolünü kah "ilerici sendikalara", kah "iþyeri komitelerine", kah öncü iþçilere havale etmekte; bunun mümkün olmadýðý günümüz koþullarda sendikal ve liberal eylem zeminlerine tabi olmaktan baþka yol da kalmýyor. En devrimci tutum da bu 'eylem'lerin peþine takýlmak oluyur. 9 Nisan mitinginde ortaya çýkan da bu sonuçtu. Bu miting Kürt devrimci hareketinin de içine girdiði liberalleþme, ehlileþme yoluna önemli bir mesafe kat ettiðini açýkça göstermekteydi. Mitingde yer alan HADEP kortejinden bunu izlemek mümkündü. Dün benzer gösterilerde ayný kortejden "Vur gerilla vur, Kürdistaný kur!", "Gerilla vuruyor, Kürdistaný kuruyor.", "Gençler Botan'a, Özgür Vatan'a" sloganlarý yükseliyordu. Bu bize, araç ve amaç iliþkisinin diyalektik baðýný unutunca nasýl da amacýn unutularak, aracýn abartýldýðýný, amaçlaþtýrýldýðýný göstermektedir. Ne araçlarýn kendi baþýna amaca ulaþmasý mümkündür, ne de uygun araçlardan baðýmsýz amacýn gerçekleþmesi mümkündür. Kürt devrimci hareketinin "Özgür Kürdistan" yaratma hedef ve kapasitesinden hýzla uzaklaþarak, TC ile

15

uzlamþma yoluna girdiðini HADEP kortejinin halet-i ruhiyesinden analamak mümkündü. Sonuç olarak 9 Nisan mitingi 1 Mayýs 2000'in öngününe rastlamasý açýsýndan da, 1 Mayýs eyleminin biçim ve içeriðinin nasýl acaðýyla ilgili de ipuçlarýyla doluydu. Baðýmsýz devrimci siyasal-örgütsel duruþ ve eylemle devrimci 1 Mayýs yerine kitlelerden kopma adýna anlam ve içeriði boþaltýlmýþ "zincirli 1 Mayýs"ýn, devrimci ayrýþma yönünde hiçbir ciddi giriþimin olmadýðý için liberal kaynaþmanýn gerçekleþeceðini görmek isteyenlere bu miting fazlasýyla gösteriyordu. Liberal kaynaþmanýn damgasýný vurduðu, militan bir ruh ve coþkudan uzak bu miting "olaysýz", "akýllýca davranarak", "taþkýnlýða mahal vermeden", düzenin de içini rahatlatarak sona erdi. Bundan sonra da bu gibi, buna benzer eylemler gerçekleþebilir. Hedef devrimci partiyi yaratma yolunda önümüze çýkan acil ve somut görevleri yerine getirerek, devrimci komünist örgüt kuruculuðu ve hazýrlýk faaliyetlerine yoðunlaþarak, kitle eylemlerine müdahale edebilecek, düþmanýn ablukasýný parçalayarabilecek devrimci iradeyi yaratmaktýr. Bu irade devrimci hareket ve iþçi sýnýfýnýn taze-dinç ve militan kesimlerin baðrýnda potansiyel olarak vardýr. Bu potansiyel güçleri açýða çýkarmak ve merkezileþtirmek devrimci komünistlerin ideolojik-teorik, siyasal üretim ve özgür örgütsel duruþlarýna, eylemli-örgütlü yürüyüþ içerisindeki faaliyetlerine baðlýdýr. Biliyoruz ki; liberallerin de, reformistlerin de, karþý devrimin de güçlülüðü, devrimci-komünist hareketin güçsüzlüðünün sonucudur. Gericilik, devrim kuvvetlerinin bunalýmýndan, kendine ve güçlerine güvensizlikten, kuyrukçu siyasetinden besleniyor. Kahrolsun liberal-reformist kaynaþma ! Yaþasýn devrimci ayrýþma ve dayanýþma !


14

Nisan 2000

KÝTLE GÖSTERÝLERÝNE TAKILAN ZÝNCÝRLER YA DA LÝBERALÝZMÝN GÖLGESÝ Ýstanbul Ýþçi Sendikalarý Platformu ve Kamu Emekçileri Sendikalarý'nýn oluþturduðu, "Ýstanbul Ýþçi ve Kamu Emekçileri Sendikalarý Þubeler Platformu"nun örgütlediði "Özelleþtirmelere, Sahte Sendika Yasasýna Hayýr!" mitingi 9 Nisan'da Abide-i Hürriyet Meydaný'nda yapýldý. Liberallerin önderlik ettiði, kendilerini güçsüzlüðüne inandýran devrimcilerin kuyrukçulukla yedeklendiði mitinge on binin üzerinde kitle katýldý. Devrimcilerin salt kitle eylemi olarak baktýklarý; devrimci eylemi bu tür eylemin dýþýnda gördükleri, bu eylemde de su yüzüne çýkmýþtý. Alana ve eyleme reformistlerin ve liberallerin hakimiyeti; liberallerin ve karþý devrimin deðirmenine farkýnda olarak ya da olmayarak su taþýlan reformistlerin çok güçlü olmasýndan çok, devrimci hareketin genel olarak, kendi gündemine sahip çýkmamasý sonucu ortaya çýkan devrimci irade boþluðundaydý. Gazi Ayaklanmasý'nýn rüzgarýnýn yön verdiði ve iteklediði devrimci kitle gösterileri, 1996 1 Mayýs'ýnda doruk noktasýna ulaþmýþ, devleti ve onun sol payandalarý olan liberal tasfiyecileri, reformistleri ve bilumum düzen içi oluþumlarý ürkütmüþtü. Devletle birlikte aðýz birliði eden sol döküntüler her fýrsatta devrimci eyleme saldýrmýþlar, ellerinden kaçýrdýklarý ipin ucunu tekrar yakalamak için fýrsat kollamýþlardýr. Düzeniçiliðin kefaretini, devlete olan minnet borçlarýný kitle eylemlerinde devrimcileri düzenle yüzyüze býrakan, provakatif tutumlarla; hatta bazen polislik yaparak ödemeye çalýþmýþlardý. 1996-97-98 1 Mayýslarý sonrasýndaki mücadele döneminde devrimci hareketin, "yalnýz kalmama", "kitleselliði yakalama" ham hayallerinin beslediði liberallerle onlarýn alanýnda yanyana durma tutumlarý liberal kaynamanýn teorisi olmuþ; sonuçta kitle gösterilerinde devrimci tarzýn yerini,

teslimiyetçi duruþ, bayraklarý karýþtýrma, devrimci kimlik ve araçlardan feragat tutumu almaya baþlamýþtýr. Genel olarak devrimci hareket, örülmeye çalýþýlan liberal ablukayý ve süslü zincirleri 199697-98 1 Mayýslarýnda kýrmayý baþardýysa da, sonrasýnda liberal abluka baþarýya ulaþmýþtýr. Devrimci hareket bu durumun farkýnda olmakla beraber, bu olumsuzluðu aþma noktasýnda yanlýþ halkayý tututðuundan dolayý bu olumsuz durumu aþabilmiþ deðildir. Bunun yegane sebebi ise, burjuvazinin gündeme hapsolarak, eylem kapasitesinde ve hedefinde ekonomizmsendikalizm anlayýþýna saplanmasýdýr. Kýsacasý devrimci hareket kendi baðýmsýz eylem kapasitesini, devrimci ayrýþma ve dayanýþma zemininde ortaya çýkarabilmiþ deðildir. Bu ise yaþadýðýmýz coðrafyaya özgü bir durum olmaktan öte, dünya proletaryasýnýn tüm dünyada yaþadýðý bir eksikliðin, devrmci öncü örgütlenmenin yaratýlamamýþ olmasýnýn getirdiði bir durumdur. Þimdi devrimci bir enternasyonal önderlik eksik diye oturmak mý lazýmdýr? Devrimci hareketi bu yönde ayrýþtýracak bir atýlýmý, bir eylemi, baþlatmasý ve liberal kaynaþma ortamýný tuzla buz etmesi gerekenler öncelikle bu durumun farkýnda olanlardýr. Yani devrimci komünistlerdir. Kitle eylemlerine devrimci müdahale ve bu müdahaleleden güç alan devrimci öncüyü yaratma kavgasý, devrimci hareketin aleyhine iþleyen süreci tersine çevirecek tek olmasa da en önemli kalkýþ noktasýdýr. Bu perspektiften bakýldýðýnda; 9 Nisan miting idevrimci müdahale eksikliðniin bariz olarak görüldüðü, liberal ablukanýn devrimcileri de teslim aldýðý bir eylem olmuþtur. Gericilik döneminin aðýr koþullarýnda, alana çýkan kitle, nicelik olarak önemli olmaktla birlikte devrimci

Leninist Iþýk alan partilere bütçeden pay ayýrmasý, kimi liberal avanaðýn, düzenin ekmeðine yað sürercesine "demokrasi geldi" korosuna katýlmasýna neden oldu. Oysa deðiþen devlet deðildi. Dün, "Komünizm propagandasý" yaptýðý gerekçesiyle her türden baskýya maruz kalanlarýn, bugün, komünizmi, sosyalizmi sulandýrarak parti binalarýnda telefuz edebilmeleri onlarýn yöntemlerinin deðiþmesinin sonucundan baþka bir yeniliðe iþaret etmemektedir. Devlet uygulamalarýnda zerre kadar taviz vermemiþ; devrimcilikte ýsrar edenlere karþý her türlü saldýrýyý gerçekleþtirmeye devam etmektedir. "Demokratik Cumhuriyet"in kuralý budur! Devrimci-Komünistlerin Dýþýndaki Kesimlere Dönük Saldýrýlar Nasýl Anlaþýlmalýdýr Birincisi; çeliþkilerle dolu kapilatist devlet yönetimi istikrarsýzdýr. Dolayýsýyla her plan ve projesinin hedeflendiði biçimde yaþam bulmasý oldukça zordur. Kendi hedefleri doðrultusunda yarattýðý dev, kendi kontrolü dýþýna kolaylýkla çýkabilmektedir. Ýkincisi; Emperyalist hiyerarþi içerisinde bir üst basamaða yükselmek ve dünya emeðinin sömürüsünden pay almaya çalýþan TC burjuvazisi, aykýrýlýk istememektedir. Bu nedenlerle aykýrý sesleri yok etmeyi hedeflemektedir. Bu hedeften her türden devrimci ve muhalif kesimler payýný almaktadýr. Devrimci hareketin dýþýnda, düzenin saldýrýlarýný yoðunlaþtýrdýðý diðer kesim; islami kesimler olmuþtur. Yine "komünizm tehlikesi"ne karþý yýllarca besleyerek güçlendirdiði siyasal islam, bir süre sonra burjuvazinin karýna ortak olmaya baþlamýþ, önemli bir sermaye birikimi elde etmiþtir. Siyasal islam kendi piyasasýný oluþturmuþ hedf kitlesine yönelik mir üretim ve tüketim zinciri oluþturmaya baþlamýþtýr. Bu geliþmeler TC burjuva devletini rahatsýz etmeye baþlamýþ, islami sermayenin kendi kontrolü dýþýnda geliþmesinin önüne geçmeye yönelik müdahalesini baþlatmýþtýr. 28 Þubat darbesiyle islami sermayeyi dizginlemeye çalýþmýþ, çeþitli yasalar çýkararak bu kesimleri kendi kontrolü altýna sokmaya çalýþmýþtýr. Bankalar yasasý vb. yasalar bu amaçla hýzla çýkarýlmýþtýr. Ýslami sermayenin siyasi temsilcilerini de önce hükümetten uzaklaþtýrarak, sonra da partilerini kapatarak gözdaðý vermiþtir. Bu cenahýn radikal kesimlerine ise, sopa kullanmayý ihmal etmemiþtir. ÝBDA-C örneðinde olduðu gibi cezaevlerine kaptamýþ, orda da saldýrýlarýný

7

sürdürmüþtür. Þimdi bu kesimlerin liberal temsilcilerini bile gelenekçi-yenilikçi diye ikiye ayýrmaya çalýþarak reformize etmeye, ehileþtirmeye çalýþmaktadýr. Yýllardýr düzenin köpekliðini yapan, devrimci kaný akýtan ve bizzat devlet tarafýndan örgütlenen milliyetçi faþistler, devlet tarafýndan palazlandýrýlmýþ, devletin pis iþlerinde kullanýlmýþtýr. Devrimcilere karþý örgütlendirilen bu kesimler, devletin Kürt ulusal mücadelesine karþý yürüttüðü þovenist politikalarýn da yardýmýyla 18 nisan seçimlerinde yine bizzat devlet eliyle hükümete taþýnmýþtýr. Kürt ulusal mücadelesinin öncüsü durumundaki PKK'nin akýbeti birçok konuda olduðu gibi bu konuda da devleti görünüþtü de olsa farklý bir politika uygulama zorunluluðuyla karþý karþýya getirdi. Yýllardýr Kürt düþmanlýðý ve Apo'nun idam edilmesi politikalarý üzerinden örgütlediði kesimleri, PKK'nin gelidði noktada, dizginlemesi sorunuyla karþý karþýya kalmýþtýr. Tam da bu bu nedenle diðer kesimlere uyguladýðý liberalize etme müdahalelerini bu kesimlere karþý da uygulamaya baþlamýþtýr. Kapitalizmin doðasýnda varolan çeliþkiler bu noktada da ortaya çýkmýþtýr. Yukarýda sýraladýðýmýz, kapitalizmin çeliþkilerinden ortaya çýkan nedenlerin yanýnda, TC burjuvazisinin emperyalist hiyerarþi içerisinde bir üst basamaða sýçrama ve paylaþým pastasýndan pay alma heveslerinin bir parçasý olan Avrupa Birliði'ne girme çabasý bu liberalize etme çabasýnýnýn kaynaðýný oluþturmaktadýr. Avrupalýlaþma maskesini kuþanarak yeni bir görünüme bürünme çabasý, her kesimden "uç" ve "aykýrýlýðý" yok etme telaþý içerisine girmesine vesile olmuþtur. Bu projesinde ne kadan baþarýlý olacaðý ise; tartýþmalýdýr. Öncelikle TC'nin kendi öznel sorunlarý ve kapitalist düzenden kaynaklanan bir yönüyle iç içe girmiþ sorun ve çeliþkiler bu projenin önönde engel oluþturmaktadýr. Ancak, devrimci bir müdahele ve kalkýþmanýn yokluðu koþullarýnda TC burjuvazisinin bu sorun ve çeliþkilerini çözmesi zaman alsa da imkansýz deðildir. Bu gerçekler ýþýðýnda bolþevik siyaseti kaþanarak, TC burjuvazisinin heveslerini kursaðýnda býrakacak müdahaleler yapmak, ama en önemlisi kalýcý sonuçlara ulaþmak ve burjuvazinin bu heveslerini kursaðýnda býrakmakla da yetinmeyerek mezarýna götürmesini saðlayacak devrimci öncü bir sýnýf partisinin yaratýlmasý çabasýný yoðunlaþtýrmak günümüzün en acýl görevidir!


Nisan 2000

Leninist Iþýk

BURJUVA SALDIRILAR KARÞISINA DEVRÝMCÝ ÖRGÜT VE SÝYASETLE ÇIKILMALIDIR.

ANKARA EMEK PLATFORMU GÝRÝÞÝMÝ ÜZERÝNE

8

Burjuvazinin kendi çýkarlarý doðrultusunda iþçi sýnýfýna saldýrý porgramý olarak gündeme getirdði özelleþtirme politikasýnýn temeldeki hedeflerini sosyal devlet harcamalarýný kaldýrmak, sermayenin kar oranlarýný yükseltmek ve emek gücünün üretkenliði ile beraber oluþan iþgücü fazlasýný atmak, iþsizleþtirmek oluþturuyor. Bu hedeflerini, iþ güvencesini ortadan kaldýrmak, iþ saatlerini uzatmak, mevcut sosyal güvenlik kurumlarýnýn tasfiyesi ve kazanýlmýþ haklarýn gaspý vb. yöntemlerle hayata geçiriyor. Saðlýkta özelleþtirme politikalarý sonuçlarý itibarýyla sýnýfa saldýrýnýn bir kavþak noktasýný oluþturuyor. Bu alandaki özelleþtirme ile devlet, bir taraftan hizmeti alanlarýn saðlýk ve sigorta güvencesinin gaspý ile sosyal güvenlik zincirinin önemli bir halkasýný kýrarken, diðer taraftan da iþkolunda hizmet veren saðlýk iþçilerine ise, iþ güvencesinin gaspý (sözleþmeli personel, taþeronlaþtýrma, personel rejimi yasasý); iþ saatlerinin uzatýlmasý (gönüllü (!) fazla mesai) vb. eksende saldýrýyor. Sosyal güvenlik yasasý ile emeklilik yaþýnýn yükseltilmesi; saðlýk hizmetindeki katký paylarýnýn arttýrýlmasý vb. yollarla saldýrýlarýnda oldukça ciddi bir mesafe kateden burjuvazi, kar hýrsýna doymuyor. Bu saldýrýlar karþýsýnda geliþtirilen "özelleþtirmeye hayýr" gerek sýnýf örgütlerinde, gerekse de sýnýfsal bir zeminde belli bir taban bulmuþ olsa da; etkili, burjuvaziye geri adým attýrabilecek bir mücadeleye götürememiþtir. Bunun bir nedeni sýnýf mücadelesindeki devrimci hegemonya yokluðu sorunundan kaynaðýný alan gericilik ve yenilgi olsa da, tek baþýna bununla izah etmek bizi kýsa vadede herhangibir yere götürmeyecek, ileri taþýmayacaktýr. Bugün bu alandaki temel sorun "özelleþtirmeye hayýr", "hastaneler halkýndýr satýlamaz" vb. eksende yürütelen politikalarýn açmazlýðý, çözümsüzlüðüdür. Çünkü; 1- Mülkiyet üzerinden tanýmlanan bir karþý duruþ, devletin sýnýfsal karakteri açýsýndan mevcut yanýlsamalarýr desteklemektedir. Demokratik devlet vb... reformizmin beslenmesi, hastanelerin halkýn olduðu vb. Bunlar günübirlik politika yapýþ tarzýnýn sonuçlarýdýr. Anýn ihtiyaçlarýna yanýt vermek iyi niyeti ile bu hataya düþenlerin gözardý ettikleri

þey; anýn ihtiyaçlarýna yanýt vermenin günübirlik politika yapmakla ayný anlama gelmediðidir. 2- En iyi ihtimalle mevcut durumun devamý gibi bir ufku taþýmasý, zaten saðlýk hizmeti almanýn çile haline geldiði koþullarda, iþçi sýnýfýnýn burjuvazinin yalanlarýna (niteilikli saðlýk hizmeti özelleþtirmeyle olacak gibi...) kanmasýnýn yolunu açmakta ve özelleþtirmeye karþý kitlesel, etkin bir mücadele yürütülememektedir. Ne yapmalý? Saðlýkta özelleþtirme politikalarýnýn teþhirinde ve karþý mücadele yürütülmesinde gözetilmesi gereken ana kriterler temelde sýnýf mücadelesinin diðer alanlarýndan farklý deðildir. Ýþçi sýnýfýnýn yalnýzca bir kýsmýnýn deðil, bütünün çýkarlarýný gözeten politikalar üretmek ve muhalefet konumunu aþan, altenatif oluþturan mücadele hedefleri oluþturmak bunlardan en önemlileridir. Bugün saðlýk hizmetinden ücretsiz ya da sýnýrlý bir ücretle yararlanan kesimin ötesinde; salðlýk hizmeti alamayan ve bunun bedelini ölüm, sakatlýk vb. þekilde ödeyen ciddi bir çoðunluk vardýr. "Herkese nitelikli, eþti, ücretsiz saðlýk hizmeti" tam da bu noktada yaygýnlaþtýrýlmasý, sahiplenilmesi gereken bir hedeftir. Bunun yanýnda herkesin özel ya da devlete ait saðlýk kurumlarýndan ücretsiz olarak yararlanmasý, propaganda-teþhir zemini; zorunlu toplumsal bir ihtiyaç olan saðlýk alanýndaki mevcut sorunlarý çözümleyebeliecek bir hedef olmasý açýsýndan önemlidir. Ancak birinci nokta reformist-devrimci siyasetler açýsýndan gereken ilgi gösterilmemesine raðmen sahiplendiði bir perspektifken özel sermayeye ait saðlýk kurumlarýndan herkesin ücretsiz yararlanmasý talebi, "özelleþtirmeye hizmet eder" gerekçesi ile reddedilmektedir. "Sermayelerden sermaye beklemek" lüksünü reformistler belki hak görebilirler ama devrimcilerin ne böyle bir lüksü ne de ihtiyacý vardýr. Çünkü bu anlayýþýn nedeni, özelleþtirmeleri "mülk sahibinin deðiþmesi" olarak kavaramak; sonucu ise devletin sýnýf karakterini sýnýf nezdinde karartmak, kapitalist devleti kutsamaktýr. Saðlýk Ýþçileri ve Özelleþtirmeler Saðlýk iþçilerinin de mücadeleleri de ayný kriterler çerçevesinde olacaktýr. Özelleþtirme politikalarýnýn hedeflediði iþsizleþmeye ve iþ

Çeþitli sendikalarýn içerisinde varolan devrimciler tarafýndan Ulucanlar direniþinden sonra "karþý duruþ" perspektifi üzerine kurulduðu ilan edilen Ýstanbul Emek Platformu'ndan sonra, Ankara'da da çeþitli devrimci gruplarýn öncülüðünde Ankara Emek Platformu Giriþimi baþlatýldý. 9 Nisan'da yapýlan bir forumla Ankara Emek Platformu'nun adýmlarý atýldý. Sendika bürokrasisine tepki ile "tabandan tavana zorlama" üzerine oturtulan bu ve benzeri giriþimleri devrimci sýnýf perspektifiyle deðerlendirdiðimizde; olumlu yönlerinin yanýnda eksiklerinin içiçe geçtiði görülecektir. Ýstanbul Emek Platformu'nun Ulucanlar direniþinin ardýndan "karþý duruþ" perspektifiyle kurulmasý baþlýbaþýna bir olumluluða iþaret etmektedir. Bir diðer olumlu yönü ise yerel platformlarýn, sendika bürokrasisine karþý tabanda biriken öfkeyi örgütlemeye çalýþmasýdýr. Sendika bürokrasisine karþý biriken öfkenin kalkýþ noktasý olmasý her ne kadar yanlýþ deðilse de; devrimci sýnýf perspektifinden yoksun bir bakýþla "sýnýfý ürketmeme-korkutmama" kaygýsýyla sýnýfa sadece bu tepki ile sýnýrlý bir yaklaþýmla gitmek bir eksikliðe ve yanlýþlýða iþaret eder. Bu doðrular ýþýðýnda AEP giriþimi ile ilgili bir deðerlendirme yaptýðýmýzda; yapýlan toplantýnýn bir form þeklinde yapýlmasý, oraya katýlan herkesin görüþlerini ifade edebilmesi baþlangýç için oldukça önemliydi. ÝEP yürütmesinden toplantýya katýlan katýlýmcýlarýn ÝEP deneyimini sunmalarý toplantýdaki katýlýmcýlarý böylesi bir platformun kurulmasý gerektiði konusunda teþvik edici olmuþtur. Sýra diðer katýlýmcýlarýn konuþmasýna geldiðinde; yýllardýr iþçi sýnýfýnýn örgütsüt kesimlerini oluþturan iþsiz, sendikasýz, sigortasýz kesimlerin örgütlenmesi noktasýnda perspektif sunan, araçlar yaratan bu noktada diðer devrimci hareketlerden ayrýlan komünist devrimciler açýsýndan þaþýrtýcý geliþmeler yaþanmýþtýr. Kürsüye çýkan hemen hemen herkes bu kesimlerin örgütlenmesi gerektiðinden söz ederek "sýnýf birliði" vurgusunu öne çýkarmýþtýr. Daha düne kadar bu kesimleri iþçi olarak görmemekte ýsrar eden, iþçi sýnýfýný ayrýcalýklý kesimle sýnýrlý tutan ve bu kesimlere yönelen devrimci gruplarýn bugün iþsizlerden, örgütsüz, sosyal güvenceden yoksun kesimlerden söz etmesi ve bu kesimlerin örgütlenmesi gerektiði saptamasý yapmasý oldukça önemli ve sevindirici bir geliþmeydi. Elbette ki, devrimci grup ve çevrelerin bu kesimlerden sözetmeye baþlamaýs bir "keþif" deðildir. Toplantýda söylendiði gibi bugün iþçi sýnýfýnýn sendikalý kesiminin 800 bin kiþi olduðu düþünüldüðünde, iþçi sýnýfýnýn bu 800 bin kiþiden oluþtuðunu iddia etmekte ýsrar, devrimcileri niyetten baðýmsýz savrulmalarla yüzyüze getirme tehlikesini içinde barýndýrýyordu. Dolayýsýyla sömürü düzeninin her alandaki saldýrýlarý sonucunda iþçi sýnýfýnýn kazýnýlmýþ haklarýnýn gaspedildiði, sýnýfýn örgütsüz ve iþsiz kesimlerinde muazzam bir artýþ yaþandýðý görülmek zorundaydý/zorundadýr. Bu olumlu geliþmeye raðmen "sýnýf birliðinden" sözedenlerin bunun yol, yöntem araçlarý konusunda herhangi bir görüþ ve perspektife sahip olmadýklarý da toplantýda net olarak görülmüþtür. Kurulacak platformun bu kesimleri de kapsayacak nitelikte olmasý gerektiði noktasýnda bir

13

fikir birliðine ulaþýldýysa da; bu kesimlerin örgütsüz olduðu yine bir þekilde gözden kaçýrýlýrak tüzel kiþiliði olan kurumlardan üyeler üzerinden bir temsiliyet þartý getirilmesi devrimcilerin devrimci iþçilerin bu kesimlere ne kadar yabancý olduklarýnýn adeta bir kanýtýydý. Bu kesimlere hangi araçlar üzerinde ulaþýlacaðý bu konuda herhangi bir prjenin olup olmadýðý noktasýnda komünist devrimcilerin sorduklarý sorular da cevapsýz kaldý. Komünist devrimciler söz alarak "sýnýfýn birliði"nin kulaða hoþ gelen bir söylem olmaktan çýkarýlýp, ete kemiðe büründürülmesi gerektiðini, bunun yolunun ise devrimci sýnýf sendikacýlýðýnýn yaþama geçirilmesinden geçtiðini çeþitli örneklerle ortaya koydular. Sýnýfýn en çok ezilen, en çok sömürülen kesimlerine ulaþmanýn çeþitli araçlarýnýn yaratýlabileceði, bunlardan bazýlarýnýn bu kesimlerin ikamet ettiði varoþlarda bir çalýþmanýn yürütülmesi, iþyerlerinde taþeron olarak çalýþan iþçilerle yakýn bir iliqþki geliþtirilip, örgütlenme kanallarýnýn yaratýlmasý, kamu alanýnda faaliyet yürüten sendikalarýn kendi sektöründe çalýþan taþeron ve sözleþmeli iþçilerin buralarda örgütlenme yolunun açýlmasý... vb. örnekler verildi. Platform giriþiminin olumlu olmakla birlikte, ancak devrimci sýnýf siyasetinin hakim kýlýnmasýyla baþarýlý olabileceðini ifade ederek, içinden geçtiðimiz dönemin her alandaki saldýrýlarý ve bunlara karþý koyuþ yöntemleri üzerinden duruldu. Konuþmacýlarýn ortak kaygýlarýndan bir tenesi de, mevcut sendikalarda varolan bürokrasinin bu platformda ortaya çýkabileceðiyle ilgiliydi. Bu kaygýya yönelik de komünist devrimciler, seçilenlerin geri çaðrýlabilmesi, birim ve komisyon çalýþmalarýnýn baþlatýlarak iþlevli olmasýnýn saðlanmasý, genel toplantýlarýn sýk periyotlarla yapýlarak faaliyete dair katýlýmcýlarýn bilgilendirilmesi, platformda herkesin kendini özgürce ve eþit biçimde ifade edebilmesinin saðlanmasý þeklinde önerilerini sundular. Sýra giriþimin yürütme organýnýn belirlenmesine geldiðinde devrimci hareketin muzdarip olduðu bir hastalýk olan "koltuk kapma" savaþýyla karþý karþýya kalýndý. Önce her tüzel kiþilikten bir temsilcinin belirleneceði söylenmesine raðmen, oraya katýlan çevreler ne kadar adamý varsa yürütmeye sokmaya çalýþtý. Hastalýklar birbirini çekiyor olsa gerek toplantýdan geçici de olsa bir sonuçla çýkma kaygýsýyla bir diðer hastalýða, uzlaþma hastalýðýna düþüldü. 20 kiþinin üstünde temsilciden oluþan bir yürütme organý belirlendi. Toplantý boyunca hemen hemen bütün konuþmacýlar tarafýndan 1 Mayýs ve 15 Nisan'daki hücre tipi hapishanelerine karþý yapýlacak eylemlerden ve platform giriþiminin bu eylemlere yönelik bir faaliyetinin olmasý gerektiðinden sözetmesine raðmen; platform giriþiminden bu eylemlere dönük herhangi somut bir sonuç çýkmadýðý gibi bir dahaki toplantý tarihi de Mayýs'ýn ikinci haftasý olarak duyuruldu. Dolayýsýyla çýkýþ nedenleri ve zamanlamasý itibarýyla olumlu olsa da, gerek devrimci hareketin gerici reflekslerinden arýnamamasýndan, gerekse de devrimci sýnýf siyasetinin içselleþtirilememesinden kaynaklý olarak bu giriþmlerin de önceki platform ve giriþimlerle benzer akýbetler yaþayacaðýnýn ilk iþareti toplantýda verilmiþ oldu.


12

Nisan 2000

ulaþamayan, ondan beslenemeyen bir giriþimin geleceði olmayacaktýr. 5. Hazýrlýk dönemi boyunca ve sonrasý için örgüt sürekliliði ve güvenliðini güvence altýna alacak bir çalýþma tarzý, kadrolaþma ve uzmanlaþma, parti öncesi dönemde kazanýlmasý gereken bir hünerdir. Komünistlerin bugünkü öncelik ödevlerinin yerine getirmesinin koþullarýnýn baþýnda, maddi-teknik alt yapý kaynak ve kasnaklarýný titiz ve hýzlý biçimde oluþturmak gelmektedir. Örgütlülük ayrýntýlarý planlamaktýr ve ayrýntýlarý planlamak, planlananlarý gerçekleþtirmek, maddi-teknik olanaklara doðrudan baðlýdýr. Hazýrlýk döneminin öncelikli görevlerini yerine getirmenin koþullarýndan biri de bu donaným ve iþleyiþin temellerinin atýlmasý olmalýdýr. 6. Partiyi inþa edecek bir devrimciler örgütünün hazýrlýk faaliyeti, stratejik ve dönemsel sorunlarda siyasal tutum ve savaþým hedefleri geliþtirerek, hem konumlarýný netleþtirmek, hem kendisini ve iliþkilerini siyasallaþtýrmak, hem de kadrolarýný militanlaþtýrmak göreviyle karþý karþýyadýr. Siyasetten, kitle iliþki ve eylemlerinden yalýtýk bir konumlanýþ ve yaþam içinde olanlar siyasallaþamaz ve militan kadro normlarý kazanamazlar. Hazýrlýk dönemi propaganda faaliyeti hem deneyimli kadrolarýn teorik sorunlarýna yanýt, örgütsel-politik týkanýklýklarýna çözüm yollarý göstermeli; hem de yeni kuþaðýn taze-dinç güçlerin ilgi ve dikkatini kazanmaya, onlarý eðitim yetiþtirmeye uygun ölçek ve içerikte olmalýdýr. 7. Planlý bir hazýrlýk dönemi çerçevesinde çözülmesi gereken önemli öncelikli görevler dururken, “kitle çalýþmasý”, “politik faaliyet” ya da “devrimci eylem” adý altýnda amaçsýzca oradan oraya koþan, dönemin hakim akýntýsýna kapýlýp süreklenerek kendini daðýtan ve yoran çalýþma tarzlarýnýn açmazlarý birçok örneðiyle çýrýlçýplak ortadadýr. Parti deðilken parti gibi davranmak, hiçbiri uygulanmayan taktikler önermek; bir komünist çekirdeðe, omurgaya, iþçi sýnýfý içinde bir temele sahip deðilken, milyonlara eylem çaðrýlarý yapmak; ortaya arkasýnda durulmayan, sahip çýkýlmayan kof ajitatif sloganlar atmak, devrimcilik deðil, lafazanlýktýr. Öte yandan, legal, maddi ve teknik fýrsatlara yaslanarak yayýn çýkarmayý ve legal çalýþma yollarýný devrimci bir örgütün faaliyetleri olarak deðil, devrimci partiyi yaratma yollarý olarak ele almak da bu gövi askýya alýp, öncelikleri tersyüz etmenin en

revaçta biçimlerindendir; tasfiyeciliðin en yaygýn kýlýflarýndandýr. *** Bu görev ve öncelikler propaganda olsun diye yazýlýp bir kenara atýlacak kuru sözler deðildir; sistemli ve planlý biçimde ele alýnýp, odaklaþýlmasý gereken eylem hedefleridir. Bugünün koþullarýnda hazýrlýkla eylemlilik; propagandanýn giderek daha geniþ kesimlere militanca ulaþtýrýlmasý, kadrolarýn varolduðu alanlarda kitlelerle temel görüþlerin propagandasý yoluyla canlý baðlar geliþtirme, biçimi ve mesajlarý amaç ve ilkelere, hazýrlýk döneminin önceliklerine uygun baðýmsýz eylemler örgütleme ve bunlarýn örgütsel, madditeknik alt yapýsýný döþeme noktasýnda kesiþmektedir. Bu bakýþ açýsýyla, enternasyonalist-devrimci bir partinin inþasý yolunda içinde bulunduðumuz merhalenin görevlerinin ve bu görevlerin dayattýðý önceliklerin saptanmasýnda buluþanlarýn ödevi bir ortak politik faaliyetinin muhtevasýný, araçlarýný, adým ve taktiklerini ortaya koymak üzere bu yolda adým atma sorumluluðunu üstlenmektir. Komünistlerin görevi kapitalizmi yok etmek; amacý sýnýfsýz toplum; yöntemi proleter devrimi; biricik ahlaký da bu devrimin ahlakýdýr. Kapitalizmin yýkýlmasýna ve sýnýfsýz topluma giden yolun açýlmasýna öncülük etmekle yükümlü olan komünistler, dünya devrimi için, yaþadýklarý topraklardaki devrimden sorumludurlar. Bu devrime öncülük edecek sýnýfýn öncü partisini yaratmak için uzun ve zorlu sýnýf mücadelelerinden büyük bedeller ödenerek süzülmüþ, derslerin billurlaþtýðý amaç ve ilkelerin ayaklar altýna alýndýðý koþullarda, komünistlerin önde gelen yükümlülüðüdür. Komünistlerin amaç ve ilkeleri, iman tazelemek ya da soyut bir propagandayla vicdanlarýný rahatlatmak için deðil; somut bir faaliyet yürütmek üzere ve örgütsel hedefler gözetilerek çizilmiþ bir çerçeve olmalýdýr. Bu amaç ve ilkelerde ve bir ortak faaliyet perspektifinde buluþmuþ komünistlerin bugünün asli ve acil görevinin yerine getirilmesine katký; herhalükarda baðýmsýz ve özgür bir devrimci örgütlenmeyi gerektirir. Bu katkýyý yapmanýn yollarý, ortak amaç ve ilkeler doðrultusunda örgütlü giriþmeleri desteklemektir. Bir devrimci partiyi inþa edecek çekirdeðin yaratýlmasýna baþka bir yoldan varýlmasý veya katký yapýlmasý mümkün deðildir. (Komünistler Ne Ýçin, Nasýl Mücadele Etmeli? Sf. 41-45)

Leninist Iþýk saatlerinin uzatýlmasýna karþý, "6 Saatlik Ýþgünü 4 Vardiya", Ýþ güvencesinin gaspýna ve örgütsüzleþtirmeye karþý; "Sözleþmeli Personel Alýmýna Son", "Herkese Ýþ, Ýþ güvencesi, Sendika Hakký" ekseninde bir faaliyet yürütmelidir. Bugün saðlýk alaný gerek iþgücü sýkýntýsý, gerekse de nöbet, iþ riski vb. nedenlerle sömürünün yoðun olduðu alanlardandýr. Yeni saldýrýlar tepki oluþturyor, oluþturmaya da devam edecek; bu tepkileri örgütlemek, ileri çekmek önemlidir. Ancak iþkolundaki mevcut sendikal örgütlenme oldukça zayýf, gerilemiþ durumda iken örgütlenme ise özellikle de sözleþmeli personel alýmý ve taþeronlaþtýrma ile daha da zorlaþmýþtýr. Ýþkolunda yürütülecek faaliyet; ikinci sýnýf iþçi olarak çalýþan sözleþmeli ve taþeron iþçileri kapsamalýdýr. Ancak bu niyetten öteye geçmek zorunda olan bir hedeftir. Yukarýda da ortaya koyulan talepler her ne kadar tüm saðlýk iþçilerini kapsa da; bu taleplerin gerçekleþeceði anlamýna gelmez. Bu talepler etrafýnda sürekli; iþyerlerinde ve sendikalarda propaganda yapmak, taraftar kazanmak ve örgütlemek gerekiyor. Bu noktada iþ güvencesi olmayan saðlýk iþçilerini bu mücadeleye katmak gerekli fakat daha zor. Mevcut tepkileri örgütlemek, kapitalizme karþý yöneltmek, iþkolu sendikasýna taþýyýp mevcut atalet ve eylemsizliði kýrmak için, bu kesimlere de ulaþmak oldukça önemlidir. Ýþçi sýnýfýnýn kendi mücadelesi içinde bilinçlendiði/bilinçleneceði gerçeði unutulmaksýzýn iþçiler sýnýf örgütlerini sendikalarýna sahip çýkmaya yönlendirilmelidir. Sendikalardaki bürokrasiyi, reformizmi kýrmak ancak devrimcilerin, komünistlerin yaratacaðý taban dinamizminin taþýnamsý ile mümkün olacaktýr. Ýþ güvencesinden mahrum saðlýk iþçilerinin örgütlenmesi sendikalarýn gündemine taþýnmalý; iþten çýkarma vb. gibi yaptýrýmlara karþý dayanýþmanýn yol ve yöntemleri oluþturulmalýdýr. Tarihsel oluþumu itibarýyla rekabetin ortadan kaldýrýlmasý ve dayanýþma ihtiyacý ile kurulan sendikalar, bu konumundan uzaklaþtý. Ama bunlar hala ihtiyaç olmaya devam ediyor. Henüz sýnýf bilinci almamýþ ev geçindiren bir saðlýk iþçisine "Ya açlýk, ya mücadele" ikilemi dayatýldýðýnda mücadeleye katýlmayacaðý açýktýr. Ancak örneðin belli bir süre (bu, ikinci bir iþ buluncaya kadar olabilir) dayanýþma amaçlý yapýlan maddi katký gibi sendikal örgütlenme zemininde atýlacak yeni adýmlar, sýnýfýn kendisine ve sýnýf örgütlerine

9

güven kazandýracak, sýradan taleplerin propagandasý ile beraber yürütülecek devrimci yaratýcýlýk ve ýsrara dayalý bir faaliyet alan çalýþmasýnda ön açýcý olacaktýr. Son Saldýrý "Vardiya (!) Sistemi" Ya da “Gönüllü (!) Fazla Mesai” Gerek saðlýk iþçileri gerekse de hizmeti alan kesim açýsýndan bakýldýðýnda iþçi sýnýfýna ciddi bir saldýrý niteliði taþýyan, "Vardiya(!)" ya da "Gönüllü(!) Fazla Mesai" yürürlüðe konuldu. Ýlk olarak Numune Hastaneleri'nde baþlatýlan, yeni eleman almaksýzýn poliklinik, laboratuvar ve ameliyathane hizmetlerini, acil dýþýnda da saat 23'e kadar baþlatýlan "vardiya" çalýþmayý SSK Hastaneleri'nde de "gönüllü fazla mesai" takip etti. Uygulamalarýn saat farký ve "gönüllü fazla mesai"de çalýþanlara hiyerarþiye denk bir ücret verilmesinden ibaret. Ortaklýklari ise diðer üretim sektörlerinde daha önce baþlatýlan "esnek üretim" modeline denk olmasýdýr. Bütünüyle sermayenin ihtiyaç ve çýkarlarýna hizmet eden bu sistemle; bir taraftan yeni iþçi almak ve kurumlar açmak yerine iþ saatleri ve iþ yükünü artýrýrken iþsizlik arttýrýlýrken diðer taraftan da çalýþanlarýn vizite hakký gasp ediliyor. Hedefleri ayný olan bu uygulamalarýn farklý isim ve periyotlarla gelmesinin nedeni, oluþabilcek genel tepkileri bölmek, etkisizleþtirmektir. Bu noktada oldukça deneniymli ve temkinli olan burjuvazi bunun dýþýnda pilot uygulama adý altýnda hastaneleri sýraya koymasý, "gönüllü (!) fazla mesai" karþýlýðýnda verlien ücretlerin hiyererþi ile paralellik göstermesi vb. yöntemlerin altýda yatan da ayný gerekçedir. Bu durum ise zaten bölünmüþ olan sýnýf açýsýndan mücadeleyi olumsuz etikilemektedir. Saldýrýlara karþý tepki var, ancak örgütsüz ve daðýnýk durumda. Ocak itibarýyla pilot uygulama olarak baþlatýlan "gönüllü fazla mesai"ne dair de tepkiler ortaya çýktý. Gönüllülüðü sözde olan fazla mesaiye katýlým olmadýðý oranda ise bu tepkiler baský ve tehditlerle sindirildi, sindirilmeye devam ediyor. Ýþkolunda örgütlü olan, devrimcilerin de faaliyet yürüttüðü SES de genel eylemsizlik ve ataletten payýný fazlasýyla almýþ durumda. Oluþan tepkileri örgütlemek, eyleme yöneltmek için gerekli olan perspektiften de örgütlülükten de uzak olan mevcut havayý kýrmak ile, burjuva saldýrýlara karþý mücadeleyi örmek paralel yürütülmesi gereken bir süreçtir.


10

Nisan 2000

KOMÜNÝSTLERÝN SOMUT VE ACÝL GÖREVLERÝ DEÐÝÞMEMÝÞTÝR! Devrimci komünistleri Nisan 1996 yýlýnda Komünistler Ne Ýçin, Nasýl Mücadele Etmeli? "Amaç Ýlke ve Öncelikler Üzerine Bir Platform Önerisi"yle devrimci kamuoyuna ve arayýþ içinde, daðýnýk durumda olan komünist kadro potansiyellerine; "kýsmi ya da yerel faaliyetler içindeki örgütlerin birbirinden kopuk mücadelelerinin; kýsmi teorik-politik gayretlerin merkezileþmesini saðlayacak bir giriþime öncülük etmek için üzerinize düþen yükümlülüðü yerine getirmek üzere öne çýkýn!" çaðrýsý yaptýlar. Bu anlamlý çaðrýyý dikkate alan ve ileri çýkan sýnýrlý sayýdaki tek tek kadrolar dýþýnda "ileri" çýkan olmadý. Dahasý bu çaðrýyý yapan komünistler de bugün daðýlmýþ, kendinden menkul komünist yuvarlar haline gelmiþ durumdalar. Devrimci hareketin daðýnýklýðý ve bunalýmý artarak ve sað tasfiyeci bir tehdit altýnda sürekli güç kaybederek sürüyor. Sermaye düzeninin çok yönlü ablukasý ise bir karabasan gibi emek ve özgürlük güçlerinin üzerine çökmüþ durumda. Devrimci komünist bir önderlik ve inþasý ihityacý kendini þimdi her zamankinden daha yakýcý olarak hissettiriyor. Her sýnýf bilinçli iþçi ve devrimci örgüt-kadro; bu bunalýmdan çýkýþýn yol ve yöntemini arýyor ve "ne yapmalý?" sorusunu soruyor. Bu kesimlerde karamsarlýk, kendine, sýnýfýna, mevcut örgütlere ve devrime olan güvenin-inancin hýzla azaldýðý, tasfiyeciliðin, düzen içi mevzilere tünemenin revaçta olduðu bu dönemde az sayýda ama nitelikli "örgüt" ve kadrolar ile kadro adaylarýnda da tersten devrimci-komünist bir arayýþýn ve atýlým ihtiyacýnýn hýz kazandýðý açýktýr. Bu sýnýrlý ama nitelikli güçlere komünistlerin acil ve somut görevlerini bir kez daha hatýrlatmak ve "ileri çýkýn" bu görev ve sorumluluklarý birlikte omuzlayalým" çaðrýmýzý yenilemeyi devrimci komünist bir görev olarak görüyoruz. '96'da yapýlan çaðýrýnýn henüz hedefine ulaþamamýþ olmasý; onun hala devrimci komünist ve yol açýcý bir ihtiyaç olduðu gerçeðini ortadan kaldýrmýyor. Politik-pratik bir yaþam bulamaþý olmasý içerikle deðil, çaðrýyý yapan öznenin kendi öznel zaaflarýyla ilgili bir sorundur. Bu bakýþ ve anlayýþla, hazýrlýk ve kuruculuk döneminin ihtiyacýna yanýt verecek bir bütünlükte olan "komünistlerin acil ve somut görevleri" belgisini hangi gerekçeyle ve niyetle olursa olsun, orasýndan burasýndan çekiþtiren, tahrif eden, pörsüten, sorunun kaynaðýný bu acil ve somut

görevleri yerine getiremeyen cisimde (örgüt ve önderlikde) arayacaðýna, isimde (Devrimci Parti Güçleri Platformu'unda) arayan anlayýþ ve yaklaþýmlarý farklý gerekçelerle de olsa "acil ve somut görevlerden" yan çizme tutumlarý olarak deðerlendiriyoruz. Hareketimiz hedefine ulaþýncaya veya yerine daha ileri bir alternatif yol önerilinceye kadar bu çaðrýnýn, gerçekleþtirilinceye kadar da "acil ve somut görevlerin" takipçisi olacaktýr. Dünden bugüne komünistlerin acil ve somut görevleri deðiþmemiþtir. *** Komünistlerin acil ve somut görevleri Devrimci bir sýnýf önderliðinin inþasý hedefiyle yola çýkan komünistler için, dezavantajlarý ne olursa olsun yaþadýðýmýz topraklardaki sol hareket zengin ve elveriþli bir kalkýþ noktasý sunuyor. Yaþadýðýmýz topraklarda devrimci deneyim ve reflekslere sahip çok sayýda kadro var; ama daðýnýklýk nedeniyle siyasalörgütsel odaklaþma saðlanamýyor. Komünistlerin ve devrimcilerin iþçi sýnýfýyla yýllar içinde kurmuþ olduðu baðlarý var, ama bu baðlar devrimci komünist bir program ve örgüt zemininde yeniden üretilemiyor, birçok grup ve çevre “kitle çalýþmasý” yapýyor, ancak bu çalýþmalar “ekonomist ve esnafça” olmaktan öteye gidemiyor. Ancak bu birikimi bugünün dar ve kýsýr mücadele olanaklarý içinde yeni baþtan yaratmak ve var olaný bu sayede aþmak ümitsiz bir maceradýr. Bu birikimin olumsuz alýþkanlýklarýný ve týkanýklýklarýný aþmak için bu zeminde uzmanlaþmýþ örgütlerle yarýþmak da gereksizdir. Her ne kadar bugünün en acil ve kendini dayatan ihtiyacý, iþçi sýnýfýnýn önderliðini kazanmaya aday bir devrimci parti olsa da, bu ihtiyacý hissetmekle gidermek arasýnda bir mesafe olduðu açýktýr. Böyle bir partinin varolan örgütlerden herhangi birinin nicel geliþimi sonucunda, ya da mevcut zemin üzerinde bunlarýn birbiriyle birleþmesi sonucunda kurulamayacaðý da kavranmalýdýr. Bu partinin yaratýlmasý nitel bir sýçramayý gerektirir. Böyle bir partinin yaratýlmasýný zamana, koþullarýn olgunlaþmasýna havale etmenin bu görevden kaçmanýn en revaçta biçimi olduðu ise bir an için bile gözden kaçýrýlmamalýdýr. Devrimci partinin yaratýlmasý bilinçli palanlý ve sistematik bir hazýrlýk faaliyetini gerektirir.

Leninist Iþýk Komünistler sonuç alýcý bir hazýrlýk faaliyetinin bilinçli ve planlý bir faaliyet olmasý gerektiðini vurgulayarak, ne için, hangi konuda, nasýl bir hazýrlýk faaliyeti sürdürmek gerektiðini saptamakla iþe baþlamalýdýr. Bugün asýl eksikliði duyulan, geçmiþi içererek eski dönemi aþabilecek bir örgütselpolitik atýlýmdýr. Güncel görev, bu atýlýmýn temelini döþeyecek örgütlü bir hazýrlýktýr. Temel amaç ve ilkelerle birlikte, görevler, öcelikler ve yöntemlerde ortaklaþanlarýn, güç ve olanaklarýný birleþtirmeleri komünistleri hedefe götürecek en devrimci, en saðlýklý yoldur. “Vaktinde ve yerinde söylenmeyen sözün eylemin ayakbaðý” olacaðýnýn bilinciyle mevcut durumun sunduðu imkanlardan hareket ederek ilerlemek gerekiyor. Bu bakýþ açýsýnda anlaþan komünistler, temel sorunlar ve görevler konusunda oluduðu gibi, bir parti inþaasýnýn genel planý ve yöntemi konusunda da anlaþarak güçlerini birleþtirip, dönemin görev ve sorumluluklarýný birlikte almalý, böyle bir hazýrlýk faaliyetine öncülük etme tarihsel misyonunun gereklerini yerine getirmelidirler. Bugün devrimci partinin yaratýlmasý bir dönem boyunca baþlý baþýna hedeftir; ama bu hedefe varýncaya kadar, sürecin herhangi bir merhalesinin kendi baþýna amaçlaþtýrýlmamasý gerekir. Sýnýf mücadelesini dünya çapýnda ortadan kaldýrmak üzere, ayný amaç ve ilkeleri paylaþan, komünizmi amaç, devrimciliði bir yaþam tarzý edinmiþ, enerjisini, yetenek ve olanaklarýnýn azamisini bu doðrultudaki örgütlü faaliyete sunmayý hevesle kabul eden militanlara, sýnýflar savaþýmýnýn Türkiye kesitinden komünistlerin çaðrýsý þu olmalýdýr: Kýsmi ya da yerel faaliyetler içindeki örgütlerin birbirinden kopuk mücadelelerinin; kýsmi teorik-politik gayretlerin merkezileþmesini saðlayacak bir giriþime öncülük etmek için üzerinize düþan yükümlülüðü yerine getirmek üzere öne çýkýn! *** Bugün komünistlerin önünde duran en önemli, en acil ve bütün öteki görevlerin tabi olmasý gereken temel görev, enternasyonalistdevrimci nitelikte bir sýnýf partisi yaratmaktýr. Parti öncesi dönemin bütün örgütlülük, hazýrlýk ve çalýþmalarý þu öncelikler çerçevesinde ele alýnmalýdýr: 1. Partileþme sürecinin ana halkasý, amaç ve ilkelerde, program ve siyasal taktiklerde anlayýþ birliðine varmýþ, dönemin görevlerini yerine getirme irade ve kapasitesine sahip bir komünist

11

çekirdeðin örgüt omurgasýnýn oluþturulmasýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn birliðini de önceleyen sorun, komünistlerin, komünist kadrolarýn birliðidir. Ýþçi sýnýfýnýn devrimci siyasal birliði, ancak bu temel görev yerine getirilirse gerçekleþtirilebilecek bir hedeftir. 2. Günümüz koþullarýnda böyle bir çekirdeðin yaratýlmasý yolunda ilk elde yerine getirilmesi gereken temel görev, teorik yeniden üretimdir. Teorik yeniden üretim, devrimci gelenek ve deneyimin süreklilik-kopuþ baðlamýnda eleþtirel deðerlendirilmesini, yeni geliþme ve süreçlerin gündeme getirdiði sorun ve gereksinimlere yanýtlar verilmesini içeren, bir devrimci kopuþ, yeniden sentezleþtirme ve aþma faaliyeti olarak anlaþýlmalýdýr. Bu çalýþmanýn iþlevi, komünist program, propaganda, eðitim ve siyasetin teorik temellerini döþemektir. Hazýrlýk dönemi açýsýndan bu çalýþmanýn somut hedefleri, bir devrimci muhasebe çýkarmak, programý üretmek, propaganda ve eðitim materyalleri hazýrlamak, araçlarýný örgütlemektir. 3. Hazýrlýk döneminin teorik yeniden üretime paralel olarak bir öncelikli görevi de kadrolaþmadýr. Leninist partinin, komünisit bireylerin deðil, organ ve örgütlerin birliði olduðunun bilinciyle, kadrolaþma kadro adaylarýnýn tanýmlanmýþ somut iþlev ve görevler temelinde organlaþtýrýlmasý olarak anlaþýlmalýdýr. Bu çerçevede, kadro adaylarýnýn teorik ve pratik eðitimi, iþbölümü ve yetkinleþtirilmesi hazýrlýk döneminin önde gelen örgütsel görevleridir. 4. Kadro sorunu tek baþýna bir iç eðitimle çözülebilecek bir sorun deðildir. Komünist görevler açýsýndan ele alýndýðýnda kadro sorunu, nitelikli bir nicelik sorunudur. Komünist kadro birikiminin bugün daðýnýk ve amaç disiplininden yoksun durumda oluþuna bakarak, bu birikimi yok sayan, üzerinden atlayan ve tarihi kendisinden baþlatan yaklaþýmlar yanlýþtýr ve baþarý þansý da yoktur. Hazýrlýk dönemi bu nedenle ayný zamanda birbirinden ayrý komünist çevre ve kadrolarýn buluþma ve birleþme çabalarýnýn sürdürülmesi, tüketilmesi gereken bir dönemdir. Ancak, örgütlü-örgütsüz, bugün farklý yerlerde duran komünist kadrolarýn birleþmesini çekirdek kadrolaþmanýn tek yolu olarak görmek ve komünist bir çekirdeðin oluþturulmasýný birliklere baðlamak da doðru deðildir. Ýþçi sýnýfý ve devrimci gençlik içindeki taze-dinç güçler ulaþýlmasý ve komünistlerin önündeki örgütsel görevlerin çözümü yolunda donatýlýp, seferber edilmesi gereken önemli ve potansiyel bir kadro kaynaðý oluþturmaktadýr. Bu kaynaða


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.