20
Mart 1999 Mart Devrimciler Ýçin Ýsyan Düþmana Ýçin “Dert” Ayýdýr
DEVRÝMCÝ BÝR ÝRADEYLE YENÝDEN KAZANILMAYI BEKLÝYOR Mart ayý devrimci mücadele tarihine kendini isyan ayý olarak yazdýrmýþtýr. Her günü devrimci militanlýðýn doruða çýktýðý, öfkelerin kabýna sýðmadýðý bir kavga geleneðini her yýl yeniden var ediyor. Ve her yýl bu kavga geleneðini selamlayan biz devrimciler-komünistler, düþmanýn yüreðine yeni korkular salýyoruz. Devrimciler ve iþçi sýnýfý açýsýndan uluslararasý, ulusal, tarihsel ve güncel bir önem taþýyan mart ayý bu yýl da devrimci militan bir iradeyle karþýlanýp kazanýlmayý bekliyor. Uluslararasý alanda, Paris Komünü, Rusya’da Þubat devrimi, 8 Mart dünya kadýnlar günü ile yaþadýðýmýz topraklarda 12-15 Mart Gazi ayaklanmasý, 21 Mart Newroz, 31 Mart Kýzýldere direniþi, deneyimleri ve dersleri ile birlikte mücadeleyi yükseltmek, düþman açýsýndan yýlýn her gününü korku duvarýna dönüþtürmek bu tarihsel dönemeçlerde bayraklarýný bize teslim eden devrimcilere verilen sözümüzün gereðidir. Paris Komünü kýsa süren ömrüne raðmen, ilk iþçi yönetimi olmasý ve iþçi sýnýfýnýn iktidarý fethederek burjuvazinin karþýsýna çýkmasý, yalnýz Fransýz burjuvazisine karþý deðil, dünya burjuvazisine meydan okumasýyla 128 yýl sonra bile tarihsel önemini devýam ettiriyor. Gerek devrimci ve iþçi hareketi açýsýndan, gerekse de burjuvazi tarafýndan hala özel bir önem arz ediyor. Sýnýf ve iktidar mücadelesinde bir yýldýz gibi parlýyor. Ýþçi sýnýfýnýn iktidarý ilk defa eline aldýðý bu tarihsel dönemeç, devrimci partinin gerekliliði, iþçi sýnýfýnýn iktidar mücadelesinde baðýmsýz politikasýnýn önemi, proletarya diktatarlüðünün yaratýlmasýnýn yöntemleri ve savaþýmý taktikleriyle ilgili birçok ders içermektedir. Bu gün de dün olduðu gibi bu deneyimlerden gereken dersleri çýkarabilenler, bunlarý aþarak yeni tarihsel dönemeçlerden yararlanmayý baþarabileceklerdir. 8 Mart iþçi kadýnlarýn canlarý pahasýna kazandýklarý bu mevzi ve 2. Enternasyonalin tüm dünya kadýnlarýna bir armaðanýdýr. Ancak tarihsel, toplumsal ve siyasal bir baðlamda ezilen cins olan kadýn bu günü bir kutlama günü olarak deðil, her türlü eþitsizlik ve sömürüye karþý bir kavga günü olarak karþýlamakta, özgürlük mücadelesini yükseltmektedir. 1917 yýlýnda Rusya’da 8 Mart gösterileri yeni bir tarihsel dönemecin baþlamasýna vesile olmuþtur. Aylardýr süren grev ve gösterilerin ardýndan 8 Mart’ta kadýnlarýn önderliðini çektiði gösteriler ve yerel ayaklanmalar sonucunda çarlýk otokrasisi yýkýlmýþ ama iktidar burjuvazinin eline geçmiþtir. Bu tarihsel dönemecin deneyim ve derslerinden yararlanan, açtýðý yoldan ýsrarla yürümesini bilen bolþevikler, yedi ay gibi kýsa bir süre sonra muzaffer Ekim devrimini gerçekleþtirmiþlerdir. 1995 yýlýnda Ýstanbul’un Gazi semtinde ortaya çýkan iþçi-emekçi ayaklanmasý, 80 sonrasý ezilen ve sömürülenlerin kapitalist düzen ve bekçilerine karþý yükselttikleri eylemlerin doruðudur. Gazi özelinde varoþlarda biriken öfke patlamýþ ve bir isyana dönüþürek ülke çapýnda bir politik etki yaratarak, farlý semti ve illere sýçrayarak sýnýf mücadelesinde yeni bir evreye girildiðinin müjdesini vermiþtir. Sokaða dökülen on binler barikatlar kurarak, devletin terör güçleriyle çatýþarak varoþlarýn “patlayýcý tipinde bir halk öfkesi” biriktirdiðini açýkça ilan etmiþti. Üç gün süren milatan mücadele devrimci bir önderliðin yokluðu ve genelleþtirilememesi nedeniyle ordunun müdahalesiyle geri çekilme sonucu bitirildi. Bu ayaklanmanýn dinamizmini, devrimci rüzgarýný ve on binleri arkasýna alan devrimci-komünist hareket ‘96 1 Mayýs’ýný Kadýköy’de Gazi’nin isyan ruhuyla kutlamýþ, düzene ve sol liberallere raðmen ve onlara inat bir isyan da burada gerçekleþmiþti. 21 Mart newroz (yeni gün) ise Kürt halký için özel tarihsel ve ulusal bir anlam taþýmaktadýr. Kürt halkýnýn ulusal özgürlük, eþitlik ve
kardeþlik özlemini yükselttiði, sömürgeci düzene kinini kustuðu bir mücadele günüdür. Devrimci Kürt ulusal mücadelesinin yükseliþe geçtiði 80 sonrasý dönemde newroz, PKK, Kürt halký ve bu güçlerle dayanýþma içindeki devrimci hareketler tarafýndan TC’nin korkulul rüyasý haline getirilmiþtir. Ulusal giysileriyle ve militan öfkesiyle kitlesel olarak sokaklara dökülen Kürt halký ve devrimcileri Newroz’u serhýldan provalarýyla kutlamaya baþlayýnca, TC ve uþaklarý her zaman baþvurduklarý hileye baþvurarak newrozun içini boþaltmaya ve ehlileþtirmeye kalkýþtýlar. Bazý kürt hain ve iþbirlikçilerinin de yardýmýyla newrozu resmi bayram havasýnda kutlama saldýrýsýna giriþtirler. Ama PKK ve artýk özgürülðü igçin gözünü kýrpmadan ölmesini bilen Kürt halký tarafýndan bu saldýrý geri püskürtülerek anlam ve içeriðine uygun kutlanmaya devam edildi. Bu yýl Newroz kutlamalarý hem kardeþ Kürt halký, hem de düþman açýsýndan özel bir irade savaþýna sahne olacaktýr. Kürt halký Newroz’u özgürleþmesine büyük katkýlarý olan PKK önderlerlerinden Abdullah Öcalan’ýn esir esir alýnýp tutsak edildiði koþullarda kutlayacak TC ise uluslararasý sermayenin yardýmlarýyla elde ettiði ‘zafer’ sarhoþluðuyla. Bu irade savaþýnda her ulustan devrimci ve komünistler Kürt halkýnýn yanýnda newroz eylemlerine katýlmalý, “Býji Serhýldan, Özgür Kürdistan” þiarýný haykýrmalýdýr. 1972 yýlý 31 Mart’ý da devrimciler tarafýndan unutulmasý mümkün olmayan bir baþkaldýrý ve eylem günüdür. O gün THKP/C ve THKO’ya mensup on devrimci Denizlerin idamýný önlemek için örnek alýnmasý gereken bir dayanýþma sergileyerek ölümüne bir rehine eylemin gerçekleþtirdiler. Amerikan üssünden kaçýrdýklarý rehinelere karþýlýk Denizlerin serbest býrakýlmasý ve baþka koþullar ileri sürdüler. Düþman bu devrimcileri Kýzýldere’de kýstýrdý. Ýsteklerini kabul etmeyerek teslim olmalarýný istedi. Düþmanýn bu isteðini hiç tereddütsüz redderek silahlý çatýþmaya girdiler ve öldürüldüler. Onlar düþmana teslim olacaklarýna ve yoldaþlarýnýn asýlmasýna seyirci kalacaklarýna savaþarak ölme yolunu seçtiler. Bu eylem düzenin sandýðý gibi bir son deðil, daha sonraki devrimciler için uzlaþmaz bir savaþýmýn baþlangýcý olmayý hak ederek efsaneleþti. Mahir Çayan ve yoldaþlarý inandýklarý ve söyledikleri gibi davrandýlar. “... devrim için, devrim yolunda vuruþarak düþtüler, kalbimize, ruhumuza ve bilincimize gömüldüler.” Mustafa Suphi’lerin katledilmesinden sonra Türkiye’de Marksizm, kemalizmin etkisi altýnda TKP, TÝP ve MDD’ciler eliyle reformizme, sýnýf uzlaþmacýlðýýna doðru evrilmiþti. Bu geliþmelerden pratik ve örgütsel bir kopuþu gerçekleþtiren ‘71 devrimci hareketinin baþýný çekenlerin Kýzýldere’de ve esir alýnýp asýlarak ketledilmeleri devrimci mücadelede yeni bir geleneðin baþlangýcý olmuþtur. Diþe diþ, uzlaþmaz, ölümüne ve silahlý bir devrimci mücadele geleneðinin temelleri iþte bu hareketler ve Mahirler, Denizler tarafýndan atýlmýþtýr. Ama ne yazýk ki reformist, sýnýf uzlaþmacý yapýlardan ve mücadele anlayýþlarýndan pratik-örgtsel baðlarýný kesen ‘71 devrimci hareketi o günün toplumsal-siyasal özgünlüklerinden Marksist deneyim ve birikimlerinin sýnýrlýlýðýndan dolayý geçmiþ geleneklerden ideolojik-politik alanda köklü bir kopuþu baþaramamýþ popülist bir yönelimle anti-emperyalist bir perspektifin ötesine geçememiþtir. Tüm eksikliklerine raðmen düzen karþýsýnda uzlaþmaz bir mücadele ve devrimcilik anlayýþýný On’lar ve On’larýn samimi takipçisi devrimci demokrat hareketler temsil etmiþtir. Türk devrimci komünist hareketine militan, mücadeleci bir gelenek ve ruh býrakan bu devrimcileri saygýyla anarak, bayraklarýný ideolojik-politik ayrým çizgilerimizi unutmadan devralýyoruz. Mahirleri, Denizleri komünist kavgamýzda yaþatacaðýz!
Komünist Devrim Hareketi/Leninist Merkez Yayýn Organý Mart 1999 Sayý:2 F:250.000 TL. ABD Merkezli Sermaye Devletleri PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan’ý Esir Alarak Türkiye Devletine Teslim Etmiþtir! Bu Geliþme Uluslararsý Sermayenin Kürdistan-Türkiye ve Bölge Devrimci Güçlerini Sindirmeyi Hedefleyen Bir Saldýrýsýdýr!
DEVRÝMCÝ OLANAKLAR VE ZORLUKLARIN ÝÇÝÇE GÝRDÝÐÝ BÝR DÖNEMDEN GEÇÝYORUZ Ýçine girdiðimiz dönem devrimci sýnýf mücadelesi açýsýndan oldukça kritik bir dönemdir. Bunun saymakla bitmeyecek nedenleri vardýr. Politik bakýmdan en önemlilerini Öcalan'ýn esir alýnýp TC darbe rejimine teslim edilmesi, MartMayýs eylemlilikleri ve 18 Nisan seçimleri olarak sýralamak mümkündür. Kürt Ulusal Hareketinin ve Türkiye devrimci- komünist hareketinin bu dönem atacaðý her politik adým önümüzdeki sürecin bir bütün olarak devrimci ve karþý-devrimci politik .geliþmeleri derinden etkileyecek politik yaþamda uzun süreli olumlu veya olumsuz izler býrakacak. Her sorumlu kiþi ve politik odaðýn atacaðý adýmý bunun bilincinde atmasý hayati önem taþýmakladýr. PKK genel sekreteri Öcalan'ýn esir alýnmasý temelleri çok önceden atýlmýþ politik bir sonuçtur. Öcalan'ýn esir alýnmasý darbe rejiminin bir baþarýsý deðil, Türkiye ve Kürdistan devrimcikomünist hareketlerinin içinde bulunduðu çok yönlü krizin ve bölge açýsýndan stratejik bir önem arz eden devrimci patlama potansiyelinin bir sonucudur. Uluslararasý sermayenin bu saldýrýsý. ABD merkezli devletlerin ve TC nin Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoðu 'yu da içine alan bölgedeki genel çýkarlar üzerinde geçici de olsa anlaþtýklarýnýn bir göstergesidir. Bu bölgedeki devrimci dinamikleri ve yanan devrimci ateþleri söndürme konusunda ortaklaþýp anlaþmanýn ötesinde somut bir iþbirliðine girdiklerinin ve karþýlýklý olarak iç kavgalarýný genel çýkarlarý adýna þimdilik ertelediklerinin dýþa vurumudur. Bu alçak plan ve olasýlýk adýna "yeni dünya" düzeni denen emperyalist-kapitalist dünyanýn bekçiieri ve çanak yalayýcýlarý tarafýndan bugün, birdenbire icat edilmiþ, ortaya çýkmýþ deðildir. Dolayýsýyla sermaye ve devrimci komünistler açýsýndan bir yenilik taþýmýyor. Var olan, beklenen ve politik öngörüsü olan herkesin görüp kestirebileceði bir olasýlýk bugün politik ve pratik olarak
uygulamaya konmuþtur. Tek tek burjuvalarýn ve ulusal sermaye devletlerinin genel çýkarlarý söz konusu olduðu zaman iç kavgalarýný, çeliþkilerini bir tarafa býrakarak devrimci geliþmelerin ve ayrýk otlarýn üzerine topyekün bir saldýrýya giriþeceði. kapitalizmin tarihi kadar eski ve genel bir yasa olduðu gibi Marks-Engels'ten, Paris Komününden bu yana bilinen bir gerçektir de. Kürt ve devrimcikomünist hareketine karþý saldýrýlarýn baþlatýlacaðý ise devrimci kamu tarafýndan MGK'nýn 28 Þubat 1997'de Refah-Yol hükümetine karþý baþlattýðý muhtýra sürecinin, sonucunda darbe rejiminin iþbaþýna geçtiði günlerde yazýlmýþ ve tüm devrimci çevreler uyarýlmýþtý.. "...Burjuva klikler arasý keskin çatýþmalarýn varlýðý gene; olarak burjuvazinin hemen tüm kesimlerinin mutabakat içinde olduðu bir programýn olmadýðý anlamýna gelmez. Bir askeri ayný zamanda bu programýn uygulanmasýnýn önünü açmaya dönük, burjýývazinin kendi içinden içindeki bir mücadeleyi de anlatýyor. ...burjuva devlet örütlenmesinin genel olarak politik sahnenin veniden vapýlanmasýný hedefleyen gerici reformlar programýdýr. Bu programýn uygulanmasý, burjuvazinin bazý kesimlerinin canýný acýtsa bile asýl olarak devrimci ve iþçi hareketini hedefleyen bir programdýr. Bu program tüm düzen dýþý odaklarýn ezilmesinin þart koþmaktadýr. Bunun içinde radikal islamcý gruplar da yer alsa bile, asýl olarak Kürt devrimci dinamiðinin ve Türkiye devrimci hareketinin ya ehlileþtirilerek veya ehlileþtirilemeyenlerin terörize edilerek tasfiye edilmesini hedeflemektedir. ...Darbe rejimi kendini güvenceye almasýyla birlikte 1- ilk baþta, metropollerde radikal islami gruplara ve Kürt devrimci hareketine dönük yaygýn bir polisiye operasyona baþvuracaktýr. 2Ehlileþtirilmiþ sol biraz daha ehlileþerek (operasyonlar, zaten korku duvarýný yükselterek bu rolü
2
Mart 1999 oynayacaktýr) korunacaktýr. 3- Devrimci gruplara dönük þok dalgalarý yaratmaya dönük operasyonlar ve sokak infazlarý gündeme gelecektir. 4-Devrimci gruplarýn en önemli varlýk zemini olan varoþlar sürekli abluka altýnda tutulacak ve sindirmeyi hedefleyen operasyonlara hýz verilecektir. 5-LegaI devrimci yayýnlar ya kapatýlacaktýr ya da otosansürü saðlayacak bir þekilde baský altýnda tutulacaktýr. 6-Darbe rejimi kendim meþrulaþtýrmak için, arkasýna medyanýn da tam desteðini alarak, çok yönlü kirli bir psikolojik savaþa giriþecek.” ('97 Ekim, Iþýk baþyazýsý.) Bu politik tespitlerin sýralanmasýnýn üzerinden bir buçuk yýlýk bir zaman geçmiþtir ve bütünüyle siyasal pratik geliþmeler tarafindan doðrulanmýþtýr. Bugün gerçekleþen Öcalan'ýn esir alýnmasý "þok operasyonu" ise bu planýn bir parçasý ve sonuncu olmayan halkasýdýr. Bütün bunlarý devrimci komünistlerin ne denli uzak görüþlü kahinler olduðunu kanýtlamak için hatýrlamýyor hatýrlatmýyoruz. Sermayenin baðýra baðýra yürüttüðü sistemli ve planlý bir yönelimle bu hedefe ulaþtýðýný, devrimci hareketin ise statükosunu koruma ve sürdürme, uzun yýllar sonucu biriktirdiði güç ve olanaklarýný "avantajýyla "kendine sevdalý" bir anlayýþ sonucu bu "þok"la karþý karþýya geldiðinin altýný kalýnca çizmek içindir. Yukarýdaki öngörülerde bulunan komünistlerin bir parçasý olarak kendi adýmýza çýkardýðýmýz ders doðru politik öngörülerde bulunmanýn yaþamý deðiþtirme ve dönüþtürmeye yetmediðidir. Devrimci bir önderlik iradesi yaratýlmadan, politik bir özne ve irade obuadan kimsenin devrimci komünistlere kulak vermeyeceðidir. Oysa bugün yolumuzu ayýrdýðýmýz, o günkü hareketimiz ve önderliðimiz bu öngörülerde bulunduðu süreçte sahip olduðu küçümsenmeyecek güç ve olanaklarýný teorisiyle uyumlu bir politik, örgütsel ve pratik aktivite içine sokamamýþ, eylemli bir müdahaleyle bu öngörülerini devrimci hareketin gündemine etkili, bir biçimde tanýyamamýþtýr. Bu zaafýndan dolayý etkileyebileceði devrimci kuvvetleri bile etkileyememiþ ve öngörülerine ikna edememiþtir Toplam süreçlerden çýkardýðýmýz genel ders, Leninist devrimci bir önderlik ve kararlý istikrarlý bir sýnýf mücadelesi için ne tek baþýna ideolojikteorik doðrular, ne de tek baþýna büyük, nicel güçler yeterli deðildir. Bu parçalarý Leninist örgüt içinde bütünleþtiremeyenlerin devrimci önderlik ve komünist bir dünya hedefine ulaþmasý hoþ bir hayaldir. O dönem sýraladýðýmýz politik öngörüler bir bir gerçekleþmesine raðmen hala Sosyalizm Yolunda Kýzýl Bayraðýn 90. sayýsýnýn 3.sayfasýnda "Demirel'in aðzýndan tehditvari bir tarzda ifade edilen "beþ temel ilke", ordunun 28 Þubat muhtýrasýnýn seçimler üzerindeki devamý ve açýk bir manifestosu niteliðindedir. Bu gerçeðin bir kýsým burjuva yazarlarca "28 Þubat Darbesi" olarak adlandýrýlmasý boþuna deðil." Türünden
'politik hafiiflik' örneði sergilemesi bunun bir kanýtý deðil midir? Neymiþ, mevcut burjuva politik durum "bir kýsým burjuva yazarlarca" (!) "28 Þubat Darbesi" olarak adlandýrýlýyormuþ! Burjuva kamptaki geliþmelere birilerinin"darbe" demeye dili varmýyor, "darbe"den kliþeleþmiþ biçimleri anlýyor olabilir, ama "darbe" diyenleri "burjuva yazarlarla" sýnýrlandýrma, bunu aþaðýlayýcý bir deðerlendirme olarak algýlayýp üzerine teori inþa etmek benmerkezciliðin, kendine sevdalanmanýn dýþa vurumu ve merkezci-ýnelez akýmlarýn politik düzeyini yansýtmasý bakýmýndan düþündürücüdür. Yine devrimci demokrat hareketin en ileri ve kitlesel temsilcisi olan "Baðýmsýzlýk ve Demokrasi Yolunda Kurtuluþ Gazetesi" çizgisi ise bu süreçte her zamankinden daha çok baský ve saldýrýyla yüzyüze kalmýþtýr. Gözaltý, imha ve sansürle birleþen düþman saldýrýsý karþýsýnda bu çizginin geliþtirdiði tutum da üzerinde bir kez daha düþünülmesi gereken bir tutumdur. Gazete yazýlarýnýn yarýsýna yakýn DGM'lerin toplatma kararý gerekçesiyle yayýnlanmakta, sayfalarý siyah, kýsa bir açýklama ve kocaman bir "SUSMAYACAÐIZ" ibaresi dýþýnda boþ çýkmaktadýr. Görüþleri yerine boþ, siyah sayfa yayýnlama da "susturulmanýn ve susmanýn" bir biçimi deðil midir? Kapatýlýncaya kadar özgür Gündem gazetesine uygulanan burjuva sansür bugün en açýk biçimde Kurtuluþ gazetesine uygulanmakta ve benzer bir tepkiyle karþýlanmaktadýr. Bütün bunlar darbe rejiminin kurumsallaþarak sürdüðünün ve devrimci hareketin ise; bunu anlamakta ve aþmakta zorlandýðýnýn bazý verileridir.. Devrimci Kürt ulusal hareketi ise; baþlangýçta Kürt yoksullarýnýn ve gençliðinin desteðini alarak yükselttiði sol ve sosyalist içerikli, "Baðýmsýz Özgür Kürdistan" perspektifli gerilla mücadelesini, büyük özveri ve her türlü bedeli ödeyerek 12 Eylül askeri diktatörlüðüne raðmen süreklileþtirmeyi ve geliþtirmeyi becermiþti. 80' sonrasý dünyadaki siyasal ve toplumsal geliþmenin ve Türkiye devrimci-komünist hareketi ile iþçi hareketinden bak ettiði siyasal desteði alamamasý sonucu gerek Kürdistan'da, gerekse de dünyada baþka destek arayýþlarýna girmiþtir. Hareketin ulusal devlet, hedefi ve yönelimi Kürt burjuva sýnýflarýndan, destek almaya baþlamýþtýr. Hareket bu destekle kitleselleþme ve uluslararasý alana açýlma yönünde ciddi geliþmeler saðlamýþtýr. Legal olanaklarý daha etkin kullanmaya baþlamýþ, hatta TC'nýn parlamentosuna girmeyi ve meclis kürsüsünü kullanmayý bile baþarmýþtýr. Ama deðiþik Kürt burjuva sýnýflarýndan ve uluslararasý sermaye devletlerinden aldýðý desteðin PKK'nýn ideolojisi-politik yönelimi ve hedeflerine olumsuz anlamda yansýmasý ve onu pörsütmesi de tam bu geliþmeler ve alýnan destekler sonucunda baþlamýþtýr. PKK bayraðýndan orak-çekiçin çýkarýlmasý, "barýþ", "siyasal çözüm", "uluslararasý diplomasi", "ateþ kes" vb. reformist taleplerin dilendirilmesi ve taktik
Leninist Iþýk yakalamýþ ve üzerine çullanmýþtýr. Bunu ne pahasýna olursa olsun yapmasý için gereðinden fazla sebebi de vardýr. Darbe rejimi iyice kunýmsallaþacak, elde ettiði moral üstünlükle yeni ve kapsamlý saldýrýlara giriþecektir. Düzenden ve devletten umudunu kesmiþ bazý kesimleri bu vesileyle yeniden düzene baðlayacaktýr. Seçimlerde bu 'baþarýsýný' oya dönüþtürmeye ve seçim somasý iþci-emekçi kesimlerden aldýðý destekle darbe rejimi taban ve siyasal istikrar kazanmaya çalýþacaktýr. Ehlileþtirme konusunda oldukça yol alan liberal ve reformist solu daha da ehlilestirecektir. Bu dönek ve ehlileþmiþler topluluðunu devrimci-komünist hareketin üzerine salarak "Biz demiþtik, sorunlar silahla çözülmez!" dedirtmenin politik malzemesini saðlamýþtýr. Onlarý bu hamlesiyle biraz daha düzen içine çekmek ve denetim altýna almak için bu durumu bir fýrsat sayacak ve düzen dýþý solu yalýtma, marjinalleþtirme yada marjinalleþmeme adýna "kitle", "halk", "sýnýf" kuyrukçuluðu pozisyonuna ittirerek ehlileþtirme yönünde bir adým daha atmýþ olacaktýr. TC'nýn esas, uzun vadeli stratejisi ve politik hedefi ise; Öcalan þahsýnda devrimci Kürt ulusal hareketine karsý baþlattýðý bu saldýrý ataðýyla Kürt devrimci dinamiðini daðýtmayý, güçten düþürmeyi, ehlileþtirerek teslim almayý hedeflemektedir. Bu yolla Türkiye devrimci-komünist ve sýnýf hareketine gözdaðý vererek, onu da sindirmektir. Böylece ülkede "huzur ve istikrar"ý saðlayarak uluslararasý sermayeden çok hevesli olduðu onun çanak yalayýcýlýðý 'ödün'ünü koparmaktýr. Daha sonra bölgedeki devrimci ateþleri söndüýerek "bölge devleti" unvanýna hak kazanmak ve emperyalist dünya sisteminde bir üst aþamaya sýçramak için saldýrýlarýný çok daha uygun bir politik atmosferde sürdürmektir. Bu stratejik amaçlarýna ulaþýp ulaþamayacaðý ayrý bir tartýþma ve deðerlendirmenin konusudur. Kesin olan darbe rejiminin gelinen yerde tüm devrimci güçlere ciddi bir darbe vurduðudur. Bugün yapýlmasý gereken bunu açýkça kabul etmek gereken dersleri çýkararak topyekün bir karþý saldýrýya geçmektir. Bu noktada uluslar arasý politik bir güç olan ve bunu bugünlerde dosta da düþmana da fazlasýyla gösteren devrimci Kür ulusal hareketine ve onun önderliðine büyük sorumluluklar düþmektedir. PKK Önderine sahip çýkmaya devam etmeli, "Taktik" adýyla düþtüðü hata ve zaaflardan bir an önce arýnmalý, sermâye güçlerinden açýk ve kesin olarak yolunu ayýrmalý, kendi öz güçlerine güvenmeli ve ilk çýkýþýndaki baþkaldýrý, serhýldan yoluna girmelidir. En azýndan bugün uluslararasý arenada burjuvazinin deðil proletaryanýn ve öncü kesimlerinin desteðini almanýn yollarýný aramalýdýr. Ulusal kapitalist devletler arasýndaki çeliþkilerden yararlanarak "Kürdistan'a ve Kürtlere Özgürlük" arayýþý iflas etmiþtir. Bu yolun çýk-
19
maz yol olduðu artýk görülerek, uluslararasý ölçekte proleter devrimci enternasyonal bir siyasal çizgiye girilmelidir. Esir Öcalan'ýn yapacaðý ise, komünist savaþçý Nazým yoldaþýn sesine kulak vermektir. Esir düþmesini metanetle karþýlayarak "asýl meselenin teslim olmamak" olduðunu sermaye egemenlerine göstermektir. Kendi þahsýnda Kürt ulusal mücadelesini yargýlamaya kalkanlarý yargýlamalýdýr. Türkiye devrimci-komünist hareketine düþen ise Türkiye devriminin doðal bir ittifaký olan Kürt devrimci dinamiðinin boðazlanmasýna, baþýnýn koparýlmasýna seyirci kalmamaktýr. Bayraklarý karýþtýrmadan, devrimci Kürt ulusal hareketinin zaaflarýnýn üzerini örtmeden, politik ayrým çizgilerini silikleþtirmeden, her tarafý saran ve yaygýnlaþan eylemlere militan ve güçlü bir destek sunmak ve dayanýþma içine girmektir. Olayýn sýcaklýðýyla geliþen militan dayanýþma tutumlarý önemlidir. Sürekliliði saðlanmalýdýr. Bu saldýrý esir alýnan Öcalan þahsýnda tüm devrimci dinamikleredir. Öcalan þahsýnda, Kürdistan-Türkiye ve bölge devriminin geleceði TC darbe rejiminin de içinde olduðu uluslararasý sermayenin saldýrýsýna uðramýþtýr. Bunun arkasý gelecektir. Burjuva enternasyonalizmine karþý, proletarya enternasyonalizmini, emperyalist dünya sistemine komünist dünya hedefini öne çýkarmak, buna uygun bir önderlik yaratmak bugünün ve çaðýmýzýn tek devrimci tutumu ve stratejisidir. Uygulanacak ve izlenecek taktikler buna uygun olmalýdýr. Bazý Avrupa devletleri ve ve bazý devrimci çevrelerin Öcalan'la dayanýþma adýna yükselttiði "Adil yargýlama, uluslararasý mahkemede yargýlansýn" talepleri düzðen içidirler, gerici ve savunmacý bir ruh halinin dýþavurumudur. Tüm devrimci ve komünistler bu sinsi saldýrýlara karsý uyanýk olmalý Kürt halkýyla ve PKK önderiyle eylemli dayanýþmayý ve karþý saldýrýyý en ileri mevzide sürdürmelidir. Sermayenin kan kusturduðu ezilen ve sümürlenlerden hesap sormak ne haddine, emek güçlerine Öcalan'ý yargýlamak sermayenin ne haddine; Onun þahsýnda Kürt ulusal kurtuluþ mücadelesi ve ezilenler tarafýndan yargýlanmalýdýr! Öcalan'a Özgürlük! Derhal serbest býrakýlsýn! Biji Serhýldan Özgür Kürdistan! Özgürlük savaþan iþçilerle gelecek! Yaþasýn proletarya enternasyonalizmi!
KDH/Leninist Merkez Komitesi Þubat '99
18
Mart 1999
ABD MERKEZLÝ ULUSLARARASI SERMAYE PKK ÖNDERÝ ABDULLAH ÖCALAN'I ESÝR ALARAK TC DEVLETÝNE TESLÝM ETMÝÞTÝR! "Mesele esir düþmekte deðil, teslim olmamakta bütün mesele" N. Hikmet ABD merkezli, israil, Yunanistan ve Kenya destekli bir komployla Kürt ulusal mücadelesinin önderi Kürdistan Ýþçi Partisi (PKK) genel sekreteri Abdullah Öcalan 16 Þubat saat 03.00 sularýnda Kenya'da esir alýnarak kapitalist TC devletine teslim edilmiþtir. Uluslararasý sermayenin bu yaptýðý Öcalan þahsýnda Kürdistan-Türkiye ve bölge devrimci güçlerine bir saldýrýdýr. Kürt devrimcileri bu saldýrýya gereken cevabý devrimci ve komünistlerin de desteðini alacak biçimde ve dünya çapýnda vermiþtir/ vermeye devam etmektedir. Elbette ki devrimci ruhun, isyan ateþinin tüm düþmanlarý þaþýrtmasý ve yeniden düþünmeye zorlamasý, bu komplonun bir parçasý olduklarýný burjuva ikiyüzlülükle gizlemeye ihtiyaç duymalarý sevindiricidir. Sonuç alarak için bu kararlý tutumun ve eylemlerin sürdürülmesi gerekir. Peki sonuç almak için bu kadarý yeterli midir? Elbette ki hayýr! Bugün baþta PKK önderliði olmak üzere tüm devrimci güçler bu noktaya nasýl gelindiðini soðukkanlýlýkla düþünmek, anlamak ve ileri göreviyle yüzyüzedir. Sürdürülen eylemler desteklenirse ümitsizliðe kapýlmak için hiçbir neden yoktur. Devrimci-komünist önderlerin esir alýnmasý, asýlmasý, katledilmesi yeni bir þey veya sýnýflar mücadelesinde þaþýlacak bir durum deðildir. Kürt ulusunun öncü militan unsurlarýnýn "Güneþimizi karartamazsýnýz!" haykýrýþlanyla gözlerini kýrpmadan bedenlerini ölüme yatýrmalan karþýsýnda ve baþka politik hesaplar nedeniyle sermayenin buna cesaret etmesi de çok uzak bir ihtimaldir. Öcalan'ýn esir alýnmasý planlý, sistemi! bir çalýþmanýn ve sürecin sonunda gerçekleþmiþtir. TC nin bugünkü 'zaferi' temelleri çok önceden atýlmýþ bir sonuçtur. Bu sonucu doðuran politik süreçler hatýrlanmadan saldýrý anlaþýlýp, aþýlamaz. 28 Þubat 1997 MGK kararlan ile baþlayan siyasal süreç Refah-Yol hükümetinin ordu tarafýndan düþürülmesi ve yerine ANASOL-D kukla hükümetinin kurulmasýyla devam etmiþ, MGK göstermelik bir parlamentoya raðmen zaten belli bir aðýrlýðý olan siyasal otoriteyi ele geçirmiþti. Kimi liberal solcular ve devrimci demokratlar bu durumu ne yazýk ki ilticaya karþý laikliðin bir zaferi olarak algýlamýþ ve 'soldan' destek sunmuþlardý. Oysa komünistler bu giriþimi burjuvazinin gereci reformlarýný uygulamak üzere MGK"nýn gerçekleþtirdiði bir darbe olarak görmüþ, asýl saldýrýnýn da Türk solunun radikal-düzen dýþý devrimci kesimleriyle, devrimci Kürt
dinamiðine yöneleceðine iþaret etmiþti. Darbe rejimi ilk olarak 'saldýrýsýný' Refah ve onun radikal uzantýlarýna yönelterek düzen partilerini hizaya sokmuþ, solun liberal-reformist kesimlerini düzene baðlanmýþ, geriye devrimcilikte, hak arayýþýnda, düzene baþkaldýrýda ýsrar eden kesimleri yalnýzlaþtýrma ve ezme kalmýþtý. Daha sonra otomatiðe baðlanmýþ geniþ çaplý operasyonlarla evler, dernekler, sendikalar basýldý. Yüzlerce devrimci gözaltýna alýndý. Her türlü hak arayýþý ile iþçi sýnýfýnýn devrimci güçlerine ve devrimci Kürt ulusal mücadelesine karþý amansýz saldýrýlara giriþildi. Devrimci yayýnlar toplatýldý. Devrimci hareketi ehlileþmeye zorlandý. Darbe rejiminin saldýrýlarýyla giderek; kurumsallaþan sermaye egemenliði, bu dönemde atacaðý ve attýðý adýmlar hakkýnda baþta ABD olmak üzere Avrupa'ya bilgi sunmayý ve destek almayý da ihmal etmemiþtir. Darbe rejimi, bu "danýþýklý döðüþü", uluslararasý emperyalist sisteme baðlýlýðý ve entegre olma hevesindeki gayreti sonuca iyi bir ödüle hak kazanmýþtýr. ABD merkezli uluslararasý sermaye karþýlýðým fazlasýyla almak koþulu ile de olsa, darbe rejimine, Ýrak'ýn bombalanmasýnda gösterdiði misafir perverliði de gözetilerek Kenya'da esir aldýðý PKK lideri Öcalan'ý ödül olarak sundu. TC uluslararasý sermayeden aldýðý bu büyük ve 'takdire þayan' destekle rahat bir nefes aldý ve sevinç çýðlýklarýna boðuldu. Tüm resmi ve sivil þovenist-faþist güçleriyle bayram histerisine "zafer" havasýna kapýldý. 15 Yýldýr tüm askeri ve mali-teknik olanaklarýný seferber etmesine raðmen geliþmesini ve yükseliþini engelleyemediði Devrimci Kürt ulusal kurtuluþ mücadelesi karþýsýnda acizleþen, neredeyse 'aman dileyeceði' noktaya gelen TC; gerek genel çýkar birliði içinde olduðu uluslararasý sermeyenin yardýmýyla, gerekse de yýllardýr PKK önderliðinin "taktik" adý alýmda artýðý yanlýþ adýmlar ve reformist yönelimler, "siyasal çözüm", "uluslar arasý diplomasi" Kürt ulusal mücadelesini "Türkiyelileþtirme". "Avrupalýlaþtýrma" anlayýþlarýnýn olumsuz bir sonucu olarak herkesin üzerinde soðukkanlýlýkla düþünmesi gereken somut bir baþarý elde etmiþtir. Bunun için Öcalan'ýn esir alýnmasý tarihsel, sýnýfsal ve politik derslerle dolu, her kesim için politik sonuçlarý olan ciddi bir geliþmedir. Duygusallýðý bir kenara atarak olaya gereken ilgi ve ciddiyetle yaklaþmak bu saldýrýyý boþa çýkarmanýn ve hýzla atlatmanýn tek güvencesidir. TC birkaç günlüðüne veya bir dönem için de olsa düzenin çýkarlarý açýsýndan iyi bir 'av'
Leninist Iþýk olarak uygulanmasý da bu dönemde filiz vermiþtir. 'Kolaycý' çözüm eðilimlerinin hareket saflarýnda yayýlmasý önderliðin de bunu politik bir çizgi ve taktik haline getirmesi ve stratejik yönelimini taktik alandaki basanlarýna endekslemesi "bugüne" doðru atýlan esaslý yanlýþlar olmuþtur. Kendi özgücüyle hedefe ulaþmada zorlanmasý, gecikse bile devrimci komünist sýnýf hareketlerinden gelecek destekleri beklememesi, ve ideolojik ufkunun ulusal kurtuluþla sýnýrlýlýðý devasa politik ve silahlý militan güçlerine raðmen burjuva devletler arasýndaki 'çeliþkilere oynama' denebilecek taktiklere yönelmesine zemin sunmuþtur. Oysa proleter devrimler çaðýnda ulusal ve her türlü eþitsizliðin, sömürünün, ezilmenin kaynaðý olan emperyalist-kapitalist devletlerden "Özgür Kürdistan ve Kürtlerin Özgürlüðü" için içtenlikli bir destek almak, sonuna kadar güvenilir bir müttefik bulmak hiçbir bakýmdan mümkün deðildir. Bunun tek yom serhýldana dayalý bir devrim, ittifaðý ise devrimci proletaryadýr. Devrimci bir konumda olunsa da ulusal bir yaklaþýmla kendini sýnýrlayan PKK önderliði Kürt ve Kürdistan özgürlük mücadelesinin "Türkiyelileþtirme", "Avrupalaþtýrma", "TCyi siyasal çözüme zorlama", "Uluslararasý baský uygulama", "düþmanýmýn düþmaný dostumdur" gibi devrimci olmayan yaklaþýmlarla "federasyon", "kültürel özerklik" vb. reformist, düzen içi mevzilere gerilemiþtir. Gerici reformlarýný yaþama geçirmek, darbe rejimini kurumsallaþtýrmak, siyasal otoriteyi ve zedelenen devlet itibarýný kurtarmak hedefiyle gerçekleþtirilen darbe rejimi için; Türk ve Kürt devrimci hareketindeki týkanmýþlýk ve geri düþme öldürücü "þok" saldýrýlara geçmenin olanaklarýný sunuyordu. Buna bir de uluslararasý sermayenin ve gizli istihbarat teþkilatlarýnýn yardýmý eklenince TC önce Suriye üzerinden PKK önderliðine ve devrimci Kürt ulusal hareketine yüklendi. Bu saldýrýdan da gereken politik sonuçlan çýkaramayan ve bilinen taktiklerinde ýsrar edilince de Öcalan'ýn TC'nin eline esir düþmesinin yolu döþenmiþ oldu. Uluslararasý burjuvazinin bu komplosu Kürt devrimciler tarafýndan isyancý bir karþý saldýrýyla karþýlanmýþ, dünya çapýna yayýlan tepkiler örgütlenmiþtir/örgütlenmeye devaný ediliyor. Bu devrimci isyan ruhunun yanýnda, PKK önderliði ideoloojik ile politik olarak düþmüþ olduðu geri zemini yansýtmaya devam ederek, "Baþkana özgürlük" þiarýyla "uluslar arasý baðýmsýz bir mahkemede yargýlansýn" talebini ayný anda yükseltmektedir. Hala TC dýþýndaki emperyalist-kapitalist devletlerden 'baðýmsýz' bir tutum beklenebiliyor. ABD merkezli sermaye devletlerinin Kürt özgürlük mücadelesi ve bölgedeki devrimci kuvvetler karþýsýndaki dayanýþmasý ve iþbirliði görülemeyebili- yor. Bazý devrimci örgütler de PKK'nýn bu geriliklerine taþ çýkartýrcasýna eylemli devrimci dayanýþmayla, politik kuyrukçuluðu birbirine
3
karýþtýrarak savunmacý bir tutumla, "adil yargýlansýn, uluslararasý mahkemede yargýlansýn" gibi talepler ileri sürebiliyorlar. Bugün kürtlerin dünyanýn dört bir yanýnda ortaya koyduðu pratik-politik tutumun gerisine düþen taktikler devrimci deðil reformisttir. Bunun bir adým daha gerisi ehlileþmedir. Bugün öne çýkarýlmasý gereken þiar; "Kürt Ulusal Mücadelesi ve Önderi Yargýlanamaz! Biji Serhýldan, Özgür Kürdistan!" dýr. Bilinçlerimize kazýmamýz gereken bugün en iyi savunmanýn devrimci saldýn olduðudur. Abdullah Öcalan bugün tarihsel, toplumsal devrimci bir görevle yüzyüzedir. Esir düþmesini netanetle karþýlayarak kendisini yargýlamak isteyen emperyalizmi ve sömürgeci TC'yý yargýlamalýdýr. Mahkeme sürecini kendini ve hareketi yenileme ve ileri çýkmanýn, "siyasal çözüm" vb. reformist yönelimleri terkederek, devrimci serhýldan yoluna yönelmenin bir platformu haline getirmelidir. Kültlerinde kendisinin de gerçekten özgürleþmesinin yolu devrimden geçiyor. Darbe rejimi ele geçirdiði bu 'kýsmý' baþarýyla tüm düzen güçlerini arkasýna alarak devrimci güçlere çok yönlü yüklenmiþtir. Yüklenmeye devam edecektir. Yaþanan süreçten baþta PKK önderliði, sonra tüm devrimci güçler gerekli dersleri çýkardýðý taktirde ümitsizliðe kapýlmayý gerektirecek bir durum olmadýðý kýsa sürede görülecektir. Tüm devrimci güç ve örgütlerin bu musubet süreçten çýkarmasý gereken 'nasihat' ve ideolojik-teorik, politik-örgütsel dersler vardýr. En önemlisi de içe kapanma, savunmacý bir çizgiye çekilme, marjinalleþmeme adýna ekonomizme, halk ve sýnýf kuyrukçuluðuna düþmek, liberal-tasfýyeci güçlerden kesin bir örgütsel ve politik kopuþta zorlanmaktýr. "Direnme" çaðrýlarýyla savunmacý eðilimleri beslemektir. Darbe rejiminin istediði de savunmacý, ehlileþmiþ bir devrimci harekettir. Ona bu firsatý sunmamak topyekün yenilenmeyi ve devrimci eylemi ve sýnýf mücadelesini dahi ileri bir rnevziye taþýmaktýr. Türkiye ve Kürdistan'ýn devrimci topraklarý devrimci olanak ve zorluklarý içice barýndýrýyor. Devrimci-komünist güçlere sýnýf mücadelesinin bugün dayattýðý "ya ileri, ya geri" ikilemidir. Birincisinde hem kazanma, hem de bir kez daha kaybetme olasýlýðý vardýr. Ýleri bir mevzide dövüþerek yenilsek bile, bu yeni sýçramalarýn ve zaferlerin baþlangýcý olacaktýr. Ýkincide ýsrar yenilgiyi peþinen kabullenmek ve bizden sonrakilere de altýndan kalkýlmasý zor bir yýkýntý býrakmaktýr. Devrimci Bir Ýradeyle Olanaklar Deðerlen- dirilmeyi, Zorluklar Ýse Aþýlmayý Bekliyor Ýçine girdiðimiz Mart-Mayýs dönemi hem ulusal, hem de uluslararasý, tarihsel ve güncel açýdan sýnýf mücraelesi açýsýndan kritik bir dönemdir. Kapitalist düzene ve koruyucularýna karþý militan, kararlý adýmlarýn atýldýðý ve baþkaldýrýlarýn gerçekleþtiði bir isyan ayýdýr Mart, Geçmiþ ve yakýn tarihte devrimci mücadele açýsraiau paha
4
Leninist Iþýk
Mart 1999
biçilmez sýnýfsal kazaným ve mücadele deneðim ve dersleriyle dolu ve uluslararasý proletaryanýn büyük dayamýþýna ve mücadele günü olan 1 Mayýs eyleminin öncesi, devrimci sýnýf güçlerinin moral-motivasyonlarýný etkileyen bir eylem ayýdýr. Düþmanda bunu bilmektedir. Tüm engelleri ve güçleriyle devrim güçlerinin karþýsýna dikilerek, onlarý sindirmeyi, kendinin yenilmezliðini kanýtlamayý denediði, bundan dolayý devrim ve karþý devrim güçleri tüm cephanelikleri ve biriktirdiði kuvvetleri ile karþý karþýya gelerek bir irade savaþýna tutuþurlar. Her iki tarafla bilir ki Mart eylemliliklerindeki sonuçlar sonraki mücadele süreçlerine ve özellikle de l Mayýs eylemiyle yansýyacaktýr. Ezilen-sömürülen sýnýflarýn ve önderlerinin Mart ayýna sýðdýrdýðý birbirinden muzaffer, birbirinden öðretici ve yol gösterici eylemleri hakettikleri gibi anmak, bu vesileyle düþmanla kararlý, militan bir irade savaþýna girmek, bu eylemlilikleri Kürt halkýyla, PKK önderlerinden Abdullah Öcalan ile dayanýþmanýn ve 1 Mayýs '99 büyük mücadele gününe hazýrlanmanýn da bir adýmý olarak görmek ve ileri sýçramak tüm devrimci kuvvetlerin önünde bir görev olarak durmaktadýr. Düþman bu eylemlilik döneminde devrimci kuvvetlerin karþýsýna iki biçimde iki hedefe dikilecektir. Biri askeripolisiye kuvvetleriyle ve ezme hedefiyledir. ikincisi sol liberallerle ve ehlileþtirme hedefiyledir. Birinci sonucu almasý ikincisini baþarmasýyla mümkündür. Öyleyse liberal-legalist soldan tüm devrimci kuvvetler olarak yolumuzu ayýrarak doðru bildiðimiz araç ve yöntemlerle, geçen yýllarda Gazi'de, Kadýköy'de ve Taksim'de kýnandýðýmýz öfke, kararlýlýk ve isyan ruhuyla Mart Mayýs eylemliliklerine hazýrlanmak ve katýlmak düþman karþýsýnda kazanmak için tek seçeneðimizdir. Darbe Rejimi Seçim ve Göstermelik Bir Parlamentoyla Kendini Maskeleme Peþinde Türkiye kapitalist sermaye egemenliði bir türlü siyasi istikrara, "huzura" kavuþamýyor. Ne kadar çok sömürüyor ve semiriyorsa o kadar çok huzursuz oluyor. Devrimcilere-komünistlere, iþçilereemekçilere ne seçim ne de hükümet dayandýrabiliyor. Darbelerle, erken seçimlerle, koalisyon ve azýnlýk hükümetleriyle ayakta kalmaya çalýþýyor. MGK'nýn 28 Ocak muhtýrasýyla baþlayan ANASOL-D darbe hükümetiyle süren, burjuva kliklerin rant paylaþma kavgasýnda "Karaoðlan darbe hükümeti"nin kurulmasýyla süren süreç tüm engelleme ve erteleme çabalarýna raðmen ülkeyi bir erken genel seçime götürüyor. Çünkü darbe rejimi seçim ve göstermelik bir parlamentoyla kendini maskelemek peþindedir. Kendisinin ve uluslararasý sermayenin Karaoðlan"a yaptýðý seçim yatýrýmýndan (Öcalan'm esir alýnmasý; istifade ederek siyasal bir istikrar çýkarsa 'ne ala!' Çýkmaz ise "günah bizden gitti" deyip "gün ýþýðýna'' çýkmasýnýn ününde engel mi var? MGK bu mantýkla seçime giriyor. Diðer burjuva partileri ise devlet partisi MGK'nýn çizdiði televizyonudan Demirel'e okuttuðu. ortak programla seçime katýlýyorlar. Bu partiler kesebilirler. Çünkü seçim sonrasý zam ve zulümden bunadýklarýnda bunu yapmaya kalkýþa-
caklar. Liberal legalist sol partiler de bugün hiçbir biçimde düzen partilerine alternatif, onun sýnýrlarýný aþan bir program ve güce sahip deðillerdir. Propaganda ve ajitasyonlarý ekonomizmin ve reformizmin, pasifizmin (barýþçýlýk) ötesine geçmiyor/geçmeyecektir. Çünkü genel siyasal duruþlarý seçim siyasetlerine de rengini vermektedir. Seçimler karþýsýndaki ortak tutumlarý parlamentarizmdir. Marksist'lerin "domuzlar ahýrý" dediði burjuva parlamentoya temsilci sokmak hastalýðýna yakalanmýþlardýr. Seçimden anladýklar, ise oy verip-vermemektir. "Þimdi emek, sol, sosyalizm" zamaný gibi propagandif söylemlerin abartýlarýn ise bugün þovdan, burjuvazinin deðirmenine su taþýmaktan öte bir anlamý yoktur. Bir de illegal partilerin takýndýðý tutuma deðinmekte fayda var. Bunlar halk ve sýnýf adýna devrimci-komünist bir duruþ sergiliyor ve onu temsil ettiklerini söylemelerine raðmen seçimlerde baðýmsýz bir seçenek sunmaktan acizdirler. Ya reformizmin kuyuruðuna takýlýrlar yada boykota karþý çýkýp pasif boykotcu bir tutum izlerler. Devrimci komünistlerin seçim taktikleri bu tutumlarý da dýþlar ve mahkum ederek bu anlayýþlardan da yolunu ayýrýr. Diðer politik geliþmeler ve seçim ülkede politik bir ortam yaratmýþtýr. Bu politik ortamdan her siyasal akým ve çevre gibi devrimci komünistlerinde yararlanmasý elbette ki gerekiyor ve geri bir düzeyde olsa da bu mümkündür. Ama bundan önce yapýlmasý gereken kendi gerçekliklerini kavramak ve bu politik ortamda doðru politik bir tutum takýnmaktýr. Parlamentarizm, boykotçuluk, (bu dönem) pasif boykotçuluk gibi devrimci olmayan tutumlarý teþhir ermek ve bunlara karþý da, burjuva seçenekler gibi tutum almak gereklidir. Komünistler seçimlere anlamsýz bulduklarý için deðil bu olanaðý kullanacak, düzen sýnýrlarýný zorlayacak bir donaným ve önderlikten yoksun olduklarý için giremiyorlar. Ama güç ve imkanlarý oranýnda be politik ortamý sosyalizm propagandasý ve devrimci önderliðin inþasý yönünde deðerlendirmelidir/deðerlendirecektir.
Seçim Zemininde Komünist Siyaset ve Özne Yok! MGK ve Darbe Rejimine Destek Verme! Tüm Burjuva Partileri Kapitalist Sömürü Düzeninin Bekçileridir; Bunlara OY ve DESTEK verme! Sýnýfsýz Sömürüþüz Özgür Bir Yaþam, Devrimle Komünizmle Gelecek! Komünistlerin Mücadelesine Destek Ver! Sýnýf Kavgasýna Katýl!
Leninist
IÞIK
BASINDAN
17
Seçmeler... Seçmeler... Seçmeler...
ARGK: Kendinizi deðil Düþmaný Yakýn Türkiye'deki Kürt halký ayaða kalkmalý, serhýldan ruhunu APO'ya yaraþýr þekilde hemen geliþtirmelidir. Türkiye'deki Kürt halký her türlü mücadele biçimini geciktirmeksizin geliþtirmelidir. Baþkan APO'nun talimatý, Kürt halkýnýn fedaileþmesi biçimindedir. Partimizin aldýðý karar da halkýmýzýn fedai tarzýnda örgütlenmesi ve bu temelde düþmana yönelmesi þeklindedir. Bunu hemen Türkiye'deki Kürt halký, Kürt gençleri, Kuzey kürdistan'daki halk ve gençler bir emir gibi kavramalý, emrin gereklerini yerine getirmelidir. Bütün mücadele araçlarýný faþist Türk devletine karþý geliþtirmeli, bu meþru hakkýmýzdýr. Tepki ile deðil, mücadeleyi kesintisiz sürdürecek þekilde hareket etmelidir, bunun için kendini yakma eylemlerinden derhal vazgeçilmelidir. Yürüyüþ, toplantý, iþgal eylem-
lerini Baþkan Öcalan'm can güvenliðini saðlama alma amacýyla geliþtirilmelidir. Eðer ille yakýlacaksa kendinizi deðil, düþmanýmýzý yakmak için hareket etmeliyiz. PKK asla teslim olmaz. PKK asla mücadeleyi yanda býrakmaz. Nihayi zafere kadar bu savaþ devam edecektir. Her Kürt ferdi, fedai olarak düþmanýn kalbinde kendisini patlatmasýný bilmelidir, kendisini deðil düþmaný yakmalý, zafer imkanýný asla faþist Türk devletine býrakmamalýdýr. Partimiz bu temelde kesin karar sahibidir, iradesinni 6. Kongre'de göstermiþtir. Bu mücadele bitmeyecektir. Bu mücadele bitmeyecektir. Bu mücadele yeni þartlar temelinde devam edecektir. Halkýmýzýn PKK'ye güvenmesi, her zamankinden daha fazla PKK etrafýnda kenetlenmesini bekliyoruz.
Tek bir iþimiz var: Özgürlük için Savaþ Tüm halkýmýza kuzeyde, güneyde, doðuda, metropolde ve yurtdýþýnda yaþayan halkýmýza, demokratik güçlere, insan haklan kuruluþlarýna çaðrýmýzdýr. Açýktýr ki halkýmýzýn buna bir cevabý olmalýdýr. Özgürlük, emperyalistlerin çýkarlýklarýna raðmen yürütülecek savaþ ve mücadeleyle elde edilebilir. En baþta þunu iyice görebilmeliyiz. Emperyalistler, dünya gericiliði kirli iliþkiler içerisinde bir halkýn özgürlüðünü, barýþ istemini ekonomik çýkarlarýna kurban etmiþlerdir. Ýnsanlýðý Türk devletine peþkeþ çekmiþlerdir. Halkýmýz bunun cevabýný nasýl oluþturacaktýr. Hiç kuþkusuz ki emperyalistlerin ve gericilerin umduklarý gerçekleþmeyecektir. Ülkemizin dört bir yanýnda, ülke içinde ve ülke dýþýnda yaþayan tüm halkýmýz, her Kürt, bundan böyle ulusal önderliði", çizgisinde, savaþýmýný, özgürlük savaþýmýný yükselterek sürdürecektir. Bunlarýn beklentilerini kursaðýnda býrakacaktýr. Her halk gibi bizim de özgürce yaþama hakkýmýz vardýr. Her halk gibi bizim de katledilmeden yaþama hakkýmýz vardýr. Kimse bu hakký elimizden alamaz. Partimiz, ordumuz ve cephemiz halkýmýz adýna þunu mutlaka yerine getirecektir. Türk devletinin ulusal önderimize karþý gerçekleþtirdiði komplo ve korsanlýk eylemini pahalýya ödetecek-
tir, piþman edecektir. Her Kürt, bu temelde hazýr olmalýdýr. Özellikle ülke topraklarýnda yaþayan, metropollerde yaþayan halkýmýz her türlü eylem hakkýný kendisinde görmelidir, meþrudur. Tüm olanaklarýný bu doðrultuda harekete geçirmelidir. Düþmana boyun eðilmez, düþmanla sadece ve sadece savaþýlýr. Önderliðimizi sadece uluslararasý bir mahkeme yargýlayabilir. Tarafsýz bir mahkeme yargýlayabilir, türk devletinin ne önderliðimize ne de halkýmýza hesap sormaya hakký yoktur. Hesap vermesi gereken, bir güç varsa o da türk devletidir. Ne önderliðimiz ne partimizin herhangi bir üyesi, ne ordumuzun herhangi bir üyesi, ne de halkýmýzýn herhangi bir ferdinden hesap sorar. Sadece ve sadece Kürt halkýna hesap verebilir. Tek ýsrar edeceðimiz tutum budur. Tüm halkýmýza diyoruz, tek bir iþimiz var, o da; özgürlük için savaþtýr, özgürlük için mücadeledir. Kürdün baþka türlü yaþama hakký yoktur. Bunun ilke edinmelidir. (Osman Öcalan'ýn Kürdistan Ýþçi Partisi (PKK) Merkez Komitesi Kürdistan Halk Kurtuluþ Ordusu (ARGK) adýna yaptýðý açýklama.) Not: Bu açýklama metinleri Politikada Atýlým gazetesinin 20 Þubat ‘99 tarihli sayýsýndan alýnmýþtýr.
16
Mart 1999
KDH önderliðinin de bilip sýklýkla da tekrarladýðý gibi "komünizm sürekli devrimciliktir" statükoculuk ve devrimcilik ise komünistlerin uzlaþmasý mümkün olmayan iki ayrý davranýþ biçimidir. Ve proletaryaya öncülük etme; yeni kültür yeni gelenek yaratma iddiasýyla ortaya çýkanlar bunlarý söylemenin ötesinde eylemekle yükümlüdürler. KDH ise yedinci yýlýnda kendi pratiðini deðerlendirirken; oportünist, liberal yöntemleri kýlavuz ediniyor, devrimci harekete ise devrimci yöntemleri önermeye devam ediyor. Bunun en hafif karþýlýðý ise politik dilde doktrinerlik, aydýn oportünizmi; pratikte ise akýl hocalýðýdýr. Doðru, devrimci yöntemleri, politikayý savunanlara düþen; yayýnlarýndan devrimci harekete vaazlar vermek deðil; kendi pratiðinde somutlamak olmalýdýr. KDH devrimci harekete iliþkin genel bir deðerlendirme-eleþtiri yaptýðý Aralýk Iþýk baþyazýsý "Politik Mevziler Kavgayla Kazanýlýr- Örgütsel Politik Güçle Korunur" baþlýklý yazýsýnda: "... Mevcut teori ve pratiðinde savunma çizgisine hapis olma deðil, öncelikle kendi devrimini yaparak ileriye çýkmaktýr. ...Oysa devrimci hareket adeta bir þey yokmuþ gibi davranarak kendi zaaflarýný kapatmayý, her þeye raðmen ayakta olduðuna insanlarý inandýrma çabasýna girmeyi tercih etmektedir." derken KDH her zaman kendi dýþýnda tuttuðu devrimci hareketi eleþtirirken kullandýðý bu ölçünün kendi örgütsel-pratik gerçekliði içinde geçerli olduðunun farkýnda mý deðil, yoksa iþi piþkinliðe mi vuruyor? Ya da farkýnda da "teoriyle pratik arasýndaki uçurumu" "ideolojinin önde gitmesi" olarak mý deðerlendiriyor? Devrimci harekete önerdiði doðru yöntemi kendisi asla uygulamýyor, içindeki daðýlma, ayrýþma ve karþýlaþtýðý bunalýmla ilgili hareketimizin Leninist Ýþýk'ýn Aralýk özel sayýsýyla kamuoyuna açýklama yapmasýna kadar bu konuda gerçeðini yansýtan tek söz söylememiþtir. Bu açýklamadan bir ay sonra Ocak'": kamuoyuna yansýttýðý ise "Kabuk Deðiþikliðinin Yarattýðý Devrimci Olanak" demogojisidir. Hareketin daðýlma ve tasfiyeyle yüzyüze geldiði dönemde durumu "örgüt yýkýcýlýðý, kaçkýnlýðý" olarak deðerlendirmiþti. Þimdi ise "kaçkýnlarýn ve yýkýcýlarýn'' devrimci parti güçleri zemininde olmalarýný hayrýna yorarak bu durumu "KDH'nýn 6 yýllýk bir baþarýsý" diye sunabiliyor. Karþýlaþtýðý politik-orgütsel bunalýmýný aþmanýn çabasý içine gireceðine, geçmiþin devrimci bir muhasebesini yapacaðýna "mevcut teori ve pratiðinde savunma çizgisine hapis" oluyor. Dün "en birlikçi örgüt" olmasýný kazaným olarak görüyordu, bugün ise içinden en çok örgüt çýkarmasýný bir kazaným olarak görmektedir. KDH önderliðinin baþýna ne gelirse gelsin; O, bunu kazaným hanesine yazmayý baþarýyor: Hayra yormasýný biliyor. Görmek isteyene iþte eþi bulunmaz bir liberalizm örneði... Son olarak KDH'nýn 6 yýllýk sürede neleri baþaramadýðýný anlamak için temel belgelerinden bir iki alýntý daha: “Açýk politik faaliyet, açýkça sendikanýn örgütlenme-
sine ve propagandist (panel, toplantýlarla politik faaliyet) bir etkinliðe indirgendi. Ciddi bir politik eylem, ne kendi güçlerimize dayanýlarak ne de dýþýmýzdaki güçlerle yaþama geçirilemedi." (Eylül-98 MK Raporu) "...örgütsel bakýmdan bu güçleri (KDH'nýn dýþýna düþenler kastediliyor. LI) kazanma ve ayrýþtýrmayý baþaramamamýzýn bir sonucudur” "Baþarýsýzlýk ise, en baþta kendini dýþýmýzdaki komünist potansiyeli devrimci önderlik inþasýna katmada, ideolojik alanda (hem teorik yeniden üretim, hem de ideolojik savaþým alanýnda) yapmamýz, gerekeni yapamamamýzda somutlaþmakladýr." "...Özgür bir varoluþ temelinde, kadrolaþma, organlaþma ve devrimci örgüt omurgasý yaratma olarak tanýmlanabilecek mesafe, hazýrlýk görevlerini baþarýlmasýnda temel bir yere sahipti. Geçen 6 yýllýk sûrede en temel sorunumuz ise, bu alanda katetmemiz gereken mesafenin büyük ölçüde öznel zaaflarýmýz nedeniyle katedilememiþ olmasýdýr." (agy.) Sýnýf mücadelesi sahnesine çýkarken önüne koyduðu kýsa ve orta vadeli hedeflerle yukarýdaki alýntýlarda sýralanan baþarýlamayanlar bir karþýlaþtýrýlsýn. Bu yapýldýðýnda deðerlendirdiðimiz yazýda iddia edilen "deneðim biriktirme, kabuk deðiþtirme, devrimci parti güçlerini içinden çýkarma, ideolojik donanmýþlýk, örgütlü hazýrlýk" vb. olumluluklarýn laf-ý güzah olduðu rahatlýkla görülecektir. Yukarýda sýralanan baþarýsýzlýklar üç ay önce örgüte; "... MK'nin kendisi, devrimci örgüt normlarýný yaþama geçirme konusunda tam bir gevþeklik içinde bulunduðu için; býrakalým örgüt niteliðini yükselterek önlemler almasýný, kendisi bu bozulmanýn baþýný çekmiþtir." (EylüI98 MK imzalý deðerlendirme yazýsý. (Vurgular bizim. LI)) diye izah edilmiþti. KDH illegal devrimci bir örgüt olma, parti öncesi örgütlü hazýrlýk yapma iddiasýyla yola çýkmýþ, geçen ala yýlýk sürece raðmen býrakalým devrimci bir örgütü, devrimci bir önderlik iradesi bile oluþturamamýþtýr. Pratiði ile teorisinin uyumsuzluðundan sürekli yakýnmýþ, bunu örgütsel-politik sonuçlarýna götürememiþtk. Bunun için teori ile pratiði arasýndaki "uçurum"un nedeninin oportünizm olduðunu da zamanýnda görüp mahkum ederek aþmayý baþaramamýþtýr. Geçte olsa bunu yaparak ileri çýkacaðýna; gerçeklerin üzerini örtmeyi, yaþananlarýn gerisinden sürüklenmeyi, genel gözlem ve tahlillerle, doðrularla yetinmeyi tercih ediyor. Bunu somut ve komünist siyaset ihtiyacý yerine ikame etmeyi sürdürüyor. KDH'nýn komünist siyasete doktriner ve oportünist yaklaþým! onu pratikte eylemsizliðe sürüklüyor, teorisi ile pratiði arasýndaki "uçurum"la yüzyüze getiriyor. Bu durumu aþmasýnýn ve ileri çýkmasýnýn yolu KDH'nýn kendi gerçeði ile yüzleþmesidir. Bundan kaçmayý tercih ettiði taktirde mevcut konumunun bile gerisine düþeceði ise deðiþik örneklerle ortadadýr.
(Baþtarafý Sayfa 13’te)
kurtuluþu önünde birer engel olduðu vurgusuyla propaganda yapýlmalýdýr.. Legal parti bürolarýnda öne çýkarýlacak tema, bugün seçim zemininden bile devrimci tarzda faydalanabilmenin koþulunun, devrimci partinin hazýr edilmesinden geçtiði: bu ihtiyaç giderilmeden seçim zeminine basmanýn aslýnda burjuvaziye hizmet ettiði, burjuvazinin zeminine teslim olunduðu, burjuva düzen ve onun kurumlarýnýn kitlelerin gözünde meþrulaþtýrýldýðý, aslolanýn burjuvaziyle beraber onun kurumlarýn: yýkýlmasý, bugün yapýlmasý gerekenin de bunu baþarabilecek bir öznenin
yaratýlmasý bilincinin savunulup yayýlmasý olmalýdýr. Buna ek olarak ta burjuva partilerinin de burjuva adaylarýnýn da, burjuvazinin zemininde burjuvaziyle seçim (yarýþýna giren kendilerine devrimci diyen, legal sol partilerin ve adaylarýnýn da Leninist Devrimciler tarafýndan desteklenmeyeceði açýk ve net olarak belirtilmelidir. Seçim zemininde yapacaðýmýz en olumlu çalýþma, kendimizi, çevremizde yer alan taraftar ve sempatizanlarý secim ve Öcalan'ýn esir alýnmasý nedeniyle iyice aran poiýtik ortamlarýn etkin bir faaliyetle yönlendirerek militanlaþtýrmak, siyasallaþtrrmaktýr.
Leninist Iþýk
5
Devrimci Parti Güçleri perspektifi ve Platform Önerisi Pratikte Nasýl Somutlanmalý? Devrimci Parti Perspektifi ve Platforum Önerisi Hangi ihtiyacýn ürünü olarak ortaya çýktý? Dünya'da ve Türkiye'de sýnýf mücadelesine öncülük ve önderlik edecek devrimci bir öznenin yokluðu ve komünist hareketin aldýðý yenilgi sonucunda ortaya çýkan ideolojik-teorik ve örgütsel-politik savrulmanýn/daðýlmanýn bir sonucu olarak devrimci parti güçleri ve potansiyellerinin bölünmüþlüðü, devrimci bir partinin yaratýlmasýný yakýcý ve acil bir ihtiyaç olarak gören komünistler için öncelikle çözülmesi gereken bir sorundu. Bu sorun çözülmeden, komünistler devrimci bir program ve partide birleþtirilmeden yol almanýn, sermayenin çok yönlü saldýrýlarým göðüsleyip geri püskürtmenin mümkün olamayacaðýný öngören devrimci komünistler bunun yol ve yöntemlerini ortaya koyma çabasý içinde bu perspektifi oluþturmuþtu. Gerek dünyada gerekse de Türkiye'de bir önderlik ihtiyacýnýn her alanda kendim yakýcý bir biçimde hissettirdiði, bu çerçevedeki arayýþlarýn da bu ihtiyaca yanýt olmaktan uzak oluþumlarla ve örgütlenmelerle ikame edilmesi komünistler açýsýndan sorunun çözümünü acilleþtirmiþti. Türkiye'nin devrim ülkesi olduðu, yoðun bir kadro potansiyeli barýndýrdýðý, ancak bu kadrolarýn ve kadro potansiyellerinin daðýnýklýðý döne döne vurguladýðýmýz bir gerçeklikti. Farklý gelenekler, örgütler ve çevreler zemininde parçalanmýþ güven bunalýmý ve ideolojik-teorik arayýþ içinde olan bu kadro ve kadro potansiyelleri ile örgüt ve çevrelerin komünist ilkeler, amaçlar ve öncelikler etrafýnda partileþme hedefine referansla tanýmlanan hazýrlýk döneminin somut ve acil görevlerini örgütle ve örgütlü ve eylemli yürüyüþ/politik bir duruþ, ayrý durup ortak vuruþ içerisinde birbirini tanýmasý, yakýnlaþmasý, kaynaþmasý ve partiyi birlikte inþa faaliyetinde ve parti saflarýnda tekleþmesi anlayýþýnýn ve partileþme ihtiyacýnýn bir yanýtý, bir partileþme ve komünistlerin birliðinin gerçekleþtirilmesinin yolu, yöntemi, stratejisi olarak Devrimci Parti Güçleri Platformu ortaya kondu. Devrimci Parti Güçleri Perspektifini ortaya koyan KDH; bu partileþme sürecinde kendi dýþýndaki parti güçleri ile iliþkisinde motor rolü misyonunu üstlendiðini de ilan etmiþti. Platformun sunulmasýnýn üzerinden üç yýl geçmesine raðmen KDH pratikte bu iddiasýný somutlayamamýþtýr. Bundan öte iç sorunlarla karþýlaþmasý sonucunda bir daðýlma ve ayrýþmayla yüzyüze kalmýþtýr. Geçmiþ sürecin basan ve baþarýsýzlýklarýna ortak olan hareketimiz geçmiþin devrimci bir muhasebesi ve arýnarak ileri çýkma ihtiyacýnýn ve giriþiminin bir sonucu kendi geçmiþinden süreklilik ve kopuþ diyalektiði içerisinde koparak yeni bir örgütsel kimlikle mücadeleyi sürdürme kararý vermiþtir. Gerek bu nedenle, gerekse de devrimci partinin yaratýlmasý iddia ve amaçlarýnýn ýsrarlý takipçisi olduðu için; Devrimci Parti Güçleri Perspektifini ele almak ve geçmiþiyle geleceðiyle deðerlendirmek-somut Dýr ihtiyaç ve görev olarak önümüzde durmaktadýr. Bunu yaparken hareketimiz için önemli ve öncelikli olan noktalarý öne çýkaracaðýz. 1-Bu perspektif KDH'den öte devrimci parti güçlerini politik bir kimlik etrafýnda buluþturma, ortak iþ yaptýrma, eylemli yürüyüþ içinde yakýnlaþtýrma ve partileþme görevlerinde ve parti inþasýnda ortaklaþtýrma, bu güçlen ya ayrýþtýrarak ya da tekleþtirerek partileþtýrmek perspektifi, örgüt içindeki güçleri parçalayan bir araca, iþleve
nasýl dönüþtü? "Motor" rolü neden oynanamadý? 2-Örgüt saflarýný terk eden, bölünen birey, çevre, grup ve örgütler neden bu politik kimliði benimsemeyi 'sürdürdüler/sürdürüyorlar? 3-Bu güçlerin sesi olma iddiasýyla çýkan politik yayýnýn durumu nedir? Bu yayýnla iliþkimiz ne olacak? 4-Bugün kendisini Devrimci Parti Gücü olarak gören birden fazla oluþum olduðuna göre bunlarýn Birbiriyle iliþkilerinin politik-pratik zemini ve kanallarý, eylem ve iþ öncesinde kendi içlerinde ve dýþlarýndaki devrimci hareketle temsiliyet nasýl gerçekleþecektir/gerçekleþmelidir? DPG Platformu birleþtirici bir perspektif mi deðil, yoksa KDH" mý motor rolü oynayamadý ? Bu perspektifin yaþamda karþýlýðý olmadýðýný söylemek doðru deðildir. Devrimci parti güçlerinin varlýðý ve daðýnýklýðý somut ve politik bir olgu olarak varlýðýný sürdürmektedir. Dolayýsýyla bu yönüyle bir problem yoktur. Peki bu perspektif var olan parti güçlerini toparlamaya uygun mu deðildir? Soruna böyle de yaklaþýlamaz. Çünkü platformun kendisi toparlayýcý ve yönlendirici olamaz/olmayacaktý. Bu misyonu hali halihazýrdaki bir özne üstlenip yerine getirecekti. Yapýlamayan buydu, yapamayan özne de KDH idi. Öyleyse yoðunlaþýlmasý ve cevaplanmasý gereken nokta burasýdýr. Bu teoriyi ortaya atan özne pratikte somut muhataplarý olduðuna göre onlara güven verecek, önderlik edecek politik-pratik müdahaleyi neden yapamamýþtýr? Çünkü bu iman kuvvetiyle yapýlabilecek bir iþ ve perspektif deðildi. Pratikle sornutlanabilmesi bazý ön koþullara baðlýydý. Bunlarýn en önemlileri önem sýrasýna göre þunlardýr: l-Devrimci bir önderlik çekirdeðinin ve örgüt onmrgasýnýn varlýðý 2- Ýdeolojik-teorik derinleþme: Program sorunun çözümü doðrultusunda adým atmak, devrimci demokrat hareketi ve merkezci-melez akýmlarý ideoloiik-politik müdahaleyle netleþtirip saflaþtýrmak, ileri çekmek, daðýnýk durumdaki parti güçlerinin ilgisini platforma çekmek, yönlendirmek. 3- Devrimci politika ve pratik. 4- Buna uygun araçlar ve bunlarýn iþlevli kullanýmý Devrimci parti güçleri perspektifi ancak bu ön koþullarýn varlýðýna baðlý olarak somutlanabilirdi. Oysa geçen süreç açýðý çýkarmýþtýr ki; KDH bu ön koþullan içiren bir örgüt deðildi. Temel taktiklerde, kavrayýþtadavranýþta ortaklaþmýþ, homojen bir önderlik iradesi de yaratamamýþtý. Ciddi örgütsel güçleri olmasýna raðmen böyle bir önderliðin bu güçleri devrimci politik bir pratik içerisinde piþirmesi, ayrýþtýrmasý ve devrimci bir örgüt omurgasý yaratmasý mümkün olamazdý. Olmamýþtýr da. Merkezi ve ortak normlarla, ortak kültür ve tarzla yönlendirilemeyen militanlarýn var olan araçlarý (yayýnlar, sendika) iþlevli kullanmasý da baþarýlamazdý. Baþarýlamamýþtýr da. Dýþýmýzdaki parti güçleriyle bu araçlar ve birlikte iþ yapma üzerinden buluþma ve yakýnlaþma da böylece gerçekleþmemiþtir. Böyle bir önderlikle bu iddia ve misyonun altýna girmekte mahsur görmemesi ise KDH önderliðinin birlik ve siyaset anlayýþýyla ilgilidir. Doktiriner kavrayýþ. oportünist davranýþýndan dolayý KDH'nýn pratiði ile teorisi, yaný iki yakasý bir araya gelememiþtir. Belirlenen hedeflere ulaþýlamamasý ve önderlik içindeki çatlaklar militanlar arasýnda bir güven bunalýmýna ve çürümeye
6
Leninist Iþýk
Mart 1999
vesile olmuþtur. Bu da daðýlma ve örgüt kaçkýnlýðýnýn yolunu açmýþtýr. Bunlar sadece bizim iddialarýmýz da deðildir. "Oportünizm ve tasfiyeci ligin teorisi: kabuk deðiþikliði" baþlýklý yazýda Ýþýk'tan yapýlan KDH'nýn baþaramadýklarýyla ilgili alýntýlar buna fazlasýyla tanýktýr. Onun için bu alýntýlan kanýt olarak bu yazýya almýyoruz. Bu somut gerçekler ýþýðýnda þu sonuca varýyoruz: Perspektifin birleþtirici ve iþlevli olup olmadýðý bunu pratikte deneyecek bir öznenin, motor gücün varlýðý koþullarýnda kesinlik kazanacaktýr. KDH'nýn böyle bir özne ve motor güç olmadýðý bunun ön koþullarým barýndýrmadýðýný eldeki veriler ve geçmiþ siyasal pratik kanýtlanmýþtýr. Bundan sonrasýný ise göreceðiz Örgütsel olarak ayrýþan grup ve çevrelerin politik olarak kendini DPG'lý görmesi nasýl anlaþýlmalý? Devrimci Parti Güçlerinin stratejisinin yaþama geçirilmesinde motor rolü üstlenme sorumluluðunun yerine getirilmesinin belirleyici adýmý; örgütsel alanda devrimci örgüt omurgasýnýn oluþturulmasý, Bu görevlerin baþarýlmasý ise; her anlamda ortaklaþmýþ, kaynaþmýþ, homojenleþmiþ kadrolardan oluþan bir örgüt çekirdeðinin varlýðýný gerekli kýlmaktaydý. Oysa KDH, Devrimci Parti Güçleri perspektifinde ortaya konduðu gibi eylemli yürüyüþ sonucunda gerçekleþmiþ birliklerle deðil, farklý geleneklerden gelen grup ve çevrelerin söylem ortaklýðý zemininde gerçekleþmiþ birlikler sonucunda oluþmuþ bir hareketti. Bu durumunu ilkeli ideolojik-teorik bir iç mücadele sonucu homojenleþerek aþmayý baþaramadýðý, bünyesine aldýðý güçleri dönüþtürüp tekleþtiremediði, kararý: bir önderlik iradesi ve illegal bir örgüt omurgasý yaratamadýðý oranda önüne koyduðu öncelikli görevleri yerine getirememiþtir. Bu görevlerin aksamasý, içindeki ve dýþýndaki kadrolarý ileri çekici, parti inþa faaliyetlerine yönlendirici motor rolü misyonunu oynamasýnýn önünü týkamýþtýr. Söylem bazýnda önemsediði ve diðer devrimci parti güçlerinden ayýrt edici yönünü oluþturan motor rolünü politik/pratik düzlemde yerine getirememesi, dýþýndaki devrimci parti güçlerini toparlamasýnýn önünü kestiði gibi, kendi örgütlü güçlerinin de daðýlmasýna ve ayrýþmasýna yol açan önemli bir faktöre dönüþmüþtür. KDH örgütsel olarak kendi içinde bir homojenleþme, ortak davranýþ ve kültür olusturamadýðý oranda, politik olarak bir farklýlýðý olmayan ancak örgütsel duruþu ve ortaklaþmayý baþaramayan güçler örgütün dýþýna düþerek kendilerini Devrimci Parti Gücü olarak ifade ermeye devam etmiþlerdir, örgütsel norm ve disipline ayak uyduramayýp örgütten kaçan kimselerin sýðýnma aracýna dönüþen DPG platformu, ortaya konulduðunda tanýmlandýðý biçimiyle; "tek tek kiþilerin deðil, örgütlü grup ve çevrelerin politik kimliði" doðrusundan giderek uzaklaþmýþtýr. Daha sonra yine çeþitli nedenlerle örgütten yolunu ayýran gruplar da kendilerini bu kimlikle ifade etmeyi sürdürmüþlerdir. Bunlarýn nedeni yukarýda da iþaret ettiðimiz gibi, norm ve kurallara dayalý örgütsel bir birlik yerine daha gevþek bir politik birliði ifade etmesidir. Tarif edilen anlamda potansiyel parti güçleri grup ve çevreler olmasýna raðmen, bu kesimlerle ortaklaþma, bu platforma çekme iþi gerçekleþememiþtir. Bunun da asli sorumlusu bu platformun "motor gücü" olduðunu iddia nin önderliðidir. Bu platform devrimci kamuoyuna sunulduktan bu güne kadar iþlevlikullanýlamamýþ, kimlik olarak kullanýldýðý oranda ise ??? yanlýþ anlamalara neden olabilecek þekilde ??? pörsütülmüþtür. Politik kimlik, KDH'nýn ikinci bir kimliði olarak algýlanmasýna yol açacak tarzda ??? ???? DPG'nýn sesi olduðu iddiasýndaki politik yayýna karþý tutumumuz:
Hareketimiz için Devrimci Parti Güçleriyle eylemli yürüyüþ içerisinde buluþma, kaynaþma ve birleþme anlayýþý hem politik bir kimlikle düzen karþýsýnda politik bir duruþ sergileme biçimidir, hem de bir partileþme stratejisidir. Tek tek kadrolarla ve çevrelerle buluþmayý ve birleþmeyi reddetmemekle birlikte esas olarak örgütsel birlikten ve potansiyel parti güçleriyle buluþmaktan kastimiz devrimci partiyi birlikte inþa etmedir. Partileþmedir. Bu perspektif ýþýðýnda gerek kendini bu kimlikle ifade eden gerekse de henüz bu kimliði kullanmayan parti potansiyelleriyle eylemli yürüyüþ içerisinde ortak iþ yapma tutumunu benimsiyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken temel nokta: Devrimci Parti Güçleri kimliði bir örgütsel birliði koþullamamasýna raðmen, örgütlü bir politik duruþu, politik görüþlerin örgütlü ve örgütle kavgasýnýn verilmesini gerekli kýldýðýnýn gözden kaçýrýlmamasýdýr. Dolayýsýyla bu kimliði kimin kullanýp kullanmadýðýndan baðýmsýz, bu kimliðin hakkýnýn verilip verilmediði önemlidir. Bunun göstergesi de siyasal pratik içerisindeki tutumlar olacaktýr. Bu da, bu kimliði benimseyenleri birbirine yakýnlaþtýracak ya da uzaklaþtýracaktýr. Yine de "bekle gör" anlayýþýyla, kendiliðindenci bir tutum komünistlerin tutumu olamaz. Gerek amaç ve iddialarýmýzýn, gerekse de içine girdiðimiz Mart-Mayýs eylemliliklerinin sýnýf mücadelesi açýsýndan önemi nedeniyle kendimizden öte parti güçleriyle iliþkilerimizi bu anlayýþla ele alýp somutlayacaðýz. Kendi adýmýza içeriði ve biçimi amaç, ilke ve önceliklerimize uygun araç ve etkinliklerde Devrimci Parti Güçleri olduðu, iddiasýný taþýyanlarý muhatap kabul edecek, somut iþ ve eylemler üzerinden ortaklaþmanýn, düþman karþýsýna birlikte çýkmanýn zeminini yaratmaya çalýþacaðýz. Muhataplarýmýzdan da ayný sorumlu ve politik davranýþý bekleyeceðiz. Devrimci parti güçleri böyle bir düzeyi iddialarýnýn ve partileþme mücadelesinin somut ihtiyaçlarý açýsýndan valot geçirmeksizin sergilemek zorundadýrlar. Bu hem ortak politik kimlik altýnda buluþabilmenin, hem de kendi dýþýndaki devrimci güç ve odaklar karþýsýnda ortak bir temsiliyet, etkileme ve ileri çekme için gereklidir. Politik mücadele devrimci parti güçlerine bunun yol ve biçimlerini bulmayý dayatmaktadýr. Bunun zemini bellidir. Yol ve araçlarý ise politik ölçüler, "eylemde birlik, propaganda ve ajitasyonda özgürlük", "bayraklarý karýþtýrmadan düþman karþýsýnda yanyana durmak" perspektifiyle taraflarca ortaklasa belirlenebilir. Dönemin önemi ve zamanýn hýzla akýp gittiði düþünüldüðünde ise, hýzlý hareket etmek gerektiði açýktýr. Bu güçlerin sesi olma iddiasýyla çýkan politik yayýnýn devrimci parti güçlerinin daðýtmasý ve ayrýþmasýna paralel olarak politik bir yayýn ve devrimci parti güçlerinin politik sesi olmaktan bazý ilkesel görüþlerden giderek uzaklaþmaktadýr. Teorik ve polemik yaný aðýr basan bir biçime bürünmektedir. Kendi adýmýza bu duruma ideolojik-siyasi yöntemlerle müdahale edeceðiz. Bir taraftan da güç ve olanaklarýmýz ölçüsünde bu araca sahip çýkacak, katký sunacak, faaliyetimizde kullanacaðýz. Uyarýlarýmýz, eleþtiri ve önerilerimiz dikkate alýndýðý ve gereken sorumluluk gösterildiði, politik yayýn çýkýþýnda saptadýðý çizgiyi sürdürdüðü taktirde destek ve katkýlarýmýz artarak sürecektir Bugünkü tutum ve yönelimde ýsrar edilir, katkýlarýmýza yer verilmez, uyan ve eleþtirilerimiz gözetilmez ise, bu yayýn bize göre, devrimci parti güçlerinin politik sesi olma misyonunu yitirecektir. Bu koþullarda kendi politik anlayýþ ve etkinliklerimizi Devrimci Parti Güçleri Bülteni çýkararak bu araç üzerinden sürdürecek ve kamuoyuna yansýtacaðýz.
15
(Baþtarafý sayfa 7’de) deðiþtirme, devrimci parti güçlerini içinden çýkarma* gibi liberal laf ebelikleriyle zaman geçirme, oportünist siyaset yapýþ tarzýnýn yeni bir marifeti olsa gerek... Hareketin içinde devrimci bir muhasebe ile toplu bir ileri çýkýþýn mücadelesini verdiðimiz süreçte KDH önderliðinin oportünist kanadý tarafýndan savunulan kimi iddialarýn bugün tersi savunulmaya baþlanýlmýþtýr. "Örgüt yýkýcýsý" ve "örgüt kaçkýnlarý" hareketin saflarýný terk ettikten sonra bu geliþmenin deðerlendirilmesi yapýlmaya baþladýðý süreçte KDH'nýn oportünist kanadý sanma aydýnca bakarak mevcut durumu "örgüt sorunlarýnýn istismarý" olarak tanýmlamýþtý, ideolojik hattýnýn saðlamlýðýna veri olarak da þunlarý söylemiþti: "Beþ yýlýn ürünü olan ideolojik zeminimiz bir bütünsellik taþýmakta ve bugün bizden baþka hiç kimse tarafýndan sahip çýkýlmaya cesaret edilememektedir." Diyerek ideolojik hattýnýn saðlamlýðýný Leninist kanada kanýtlamaya çalýþmýþtý. "Örgüt yýkýcýsý" ve "örgüt kaçkýnlarýna" dair de *Bu kiþilerin mevcut ideolojik zeminimizi tümüyle paylaþmadýklarýný, ona uygun bir pratik tutum içinde olmadýklarýný hem dün fark ediyorduk, hem de gelinen noktada ortaya çýkan yönelimlerde görüyoruz. (MK'nýn Oportünist kanadýnýn Rapor taslaðýna yönelik eleþtirilerimize verdiði 'yanýt belgesi'nden.) Þimdi ise Ýþýk'ýn Ocak sayýsýnda aþaðýdaki deðerlendirme yapýlýyor. "Ancak örgütsel olarak dýþýna çýkanlarýn, hala hareketimizin ideolojik zemininde yer almasý, en azýndan böyle bir iddia içinde bulunmalarý 6 yýllýk çabanýn doðrudan sonucudur..." (Iþýk, 69.sayý, baþyazý) Yýllardýr KDH saflarýnda mücadele eden militanlar olarak bu satýrlarý okuyunca, oportünizmi siyasal tarz haline getiren bu hareketten yolumuzu ayýrmakla ne kadar isabetli ve yerinde bir karar verdiðimizi bir kez daha görmekteyiz. KDH' nýn önüne koyduðu hedeflere ulaþamamasý kararlý bir önderlik iradesi oluþturamamasý ve oportünist-liberal anlayýþtan sonucunda içinde bir güven bunalýmýnýn yeþermesine ve yeni arayýþlara kapý açmýþtýr. Bunun politik sonucu olarak bir örgütsel daðýlma ve ayrýþmayla yüz yüze gelmiþtir. KDH bugün hiç beklemediði halde karþýlaþtýðý bu bunalýmýný "6 yýllýk çabanýn" iflasý deðil de "baþansý(!)" gibi sunmaktadýr. Oportünizm budur iþte. Hedeflerine ulaþamamanýn muhasebesini yapýp ileriye çýkacaðýna, mevcut durumunu da koruyamayarak geri düþmesini gelinen yerde kamuoyuna bir "kazaným" gibi sunuyor. Yanlýþta ýsrar ve geçmiþten gereken ilerletici dersleri çýkaramamak geri düþmenin en garantili yoludur. KDH kendini "akýllý" alemi de "sersem" yerine koymakla mevcut konumunu dahi koruyamaz. Amaç ve ilkelerinde, somut ve acil görevlerinde söylemde de olsa hala iddialý ve samimi ise: geçmiþ hata ve zaaflarýndan arýnarak ve gereken politik-örgütsel dersleri süzerek ileri çýkmalýdýr. Bunu baþarabilirse devrimci parti güçleri ile buluþmanýn ve ayný zeminde politik bir duruþ gerçekleþtirmenin yoluna girerek devrim ve parti davasýna anlamlý bir katký koymuþ olacaktýr. "...bizim dýþýmýzda ki herhangi bir grubun bizim ideolojik zeminimize sahip çýkmasýnýn hiçbir sakýncasý yoktur. Tersine böyle bir durum, ideolojik etkimizin bizim dýþýmýzdaki bir güç üzerinde etkinliðimiz sonucu kazanýlmýþ olmasa bile gelinen noktada kendimizden öte güçler üzerinde varlýðýný göstermesi bakýmýndan olsa olsa
bir olumluluk taþýyabilir. Bu durum KDH'nin ideolojik saðlamlýðýnýn bir göstergesi ayný zamanda devrimci parti güçleri stratejisinin hayata geçmesi bakýmýndan da bir olanak olarak deðerlendirilebilir." (Iþýk,S.69.....) Devrimci Parti Güçleri Platformu KDH'den öte, bu ilkesel çerçeveyi benimseyen örgüt ve örgütlü çevrelerin yer alabileceði bir zemindir. Dolayýsýyla ortak bir örgütsel kimlik deðil, ortak bir politik kimliktir. Farklý örgütsel kimliklerle "bayraklarý karýþtýrmadan" yanyana durabilecek, düþmana birlikte vurulabilecek bir platformdur. Bugün, bu platformda yer aldýðýný, devrimci parti güçleri ortak politik kimliðini benimsediðini söyleyenler bu platformu bizzat ortaya koyan, politik ve pratik etkinlikleriyle ete kemiðe büründüren güçlerdir. Farklýlaþan örgütsel kimlikleri ve yürüyüþleridir. Bu güçler arasýnda hiçbir zaman bu platformda yer alanlarýn illa da KDH'nýn örgütsel kimliðini benimseyeceði anlayýþý olmadý. Bundan sonrada olacaðýný sanmýyoruz. Çünkü bu güçler için, Devrimci Parti Güçleri perspektifi bir partileþme stratejisidir. Uygun güç ve koþularda KDH'yi de içine çekecek ve daðýnýk parti güçlerini parti kimliði altýnda, parti saflarýnda tekleþtirecek, bu yolla önderlik boþluðunu dolduracak bir perspektiftir. Gelinen yerde KDH'nin oportünist önderliði bunlan unutmuþ görünüyor. Mülkiyetçi bir anlayýþla bu platformu "KDH zemini" olarak görüyor ve KDB'ye bu sakat anlayýþýyla "bu zeminde duruyorsanýz, KDH'ye geri dönün" çaðrýsý yapýyor. "Yýkýcýlýðý itiraf edenlerin yapmalarý gereken ise, bunu lafý dolandýrmadan, teorize etmeden mahkum ederek, zemininde yer aldýklarý KDH'yle bütünleþmektir. (Yitirdikleri(nin) Adýný Koyma'nýn ve Yeniden kazanabilmenin Yolu Yýkýcýlýðýn Teorize Edilmesi Deðildir Iþýk, S.69,) Dün, örgüt içindeyken sapkýn eðilimlerin temsilcisi olarak nitelenenler, bu gün hareketin kazanýmý olarak sunuluyor. Bu da yetmiyor bir taraftan geçmiþ birlik pratiklerinden olumlu dersler çýkardýklarýný yazarken, diðer taraftan ayný yayýnýn ayrý yazýsýnda "örgüt yýkýcýsý" olduklarýný teslim ettikleri KDB' yi KDH"ye geri dönmeye davet ediyorlar. Birlik pratiklerinden nasýl bir 'olumlu ders' çýkardýklarý ortada. "Huylu huyundan vazgeçer mi?" Politik güçlerini yitirmenin ve kýsa yoldan (ilkesiz birlikle) güç kazanmanýn telaþýyla yazdýklarýný gözleri görmüyor. Örgütün bunalýmým anlama ve aþma döneminde KDH önderliðinin oportünist kanadý örgütün bunalýmýný "örgütün güçlerine hakim olmama, kadrolarýný yakýndan tanýmama" ile açýklamaya çalýþýyordu. Bugün ise þunlarý yazmakta bir sakýnca görmüyor. "..Türkiye devrimci hareketini oluþturan kadrolarýn alýþkanlýklarýný, psikolojilerini yakýndan tanýyoruz." (agy,) KDH önderliðinin bu keyfiliðini, tutarsýzlýðýný nasýl izah etmeli? Bu, oportünist siyaseti içselleþtirmesinin mevcut duruma/durumlarý teorize, rasyonalize etmenin, kendi kadrolarýna ve devrimci kamuoyuna hesap vermekten devrimci bir muhasebeden kaçmanýn ve geri düþmenin bir sonucudur. Bütün bu keyfi verilerin, tutarsýzlýklarýn, çeliþkilerin baþka bir nedenini aramak beyhude bir çaba olacaktýr. Dün kendi güçlerini ve militanlarým tanýmamaktan yakýnanlarýn bu yazdýklarý karþýsýnda sözü Lenin'e býrakýyoruz. "Oportünizmin bel kemiði yoktur, karþýt görüþler arasýnda yýlan gibi kývrýlýr." KDH Oportünist-doktriner siyaset tarzýna devam ediyor.
14
Mart 1999
Devrimci Deneyimler Iþýðýnda KÜRT ÝNSANININ DESTANI: YOL
"Yol" fýlmi Yýlmaz Güney'in tutsak olarak tutulduðu Ýmralý yarý açýk cezaevinden, kapalý ve büyük bir cezaevi haline getirilmiþ bir ülkeye çýkan izinli mahkumlara yaþamlarýný anlatmaktadýr. 17 yýllýk gecikmenin "Yol"u gözden ve deðerden düþürememesinin birden çok nedeni olduðunu ortaya koymak gerekiyor. Öncelikle filmin senaryosunu kaleme alan Yýlmaz Güneyin politik kimliðinden kopanldýðýndan sanatýn tüketim aracýna dönüþtürüldüðü bir dönemde 17 yýllýk bir geçmiþe raðmen "yol"un eskimemesinin anlaþýlmasý zor olacaktýr. Yýlmaz Güney'in sinemada estirdiði rüzgarýn kaynaðýnda sanatla siyaseti ustaca birleþtirebilmesi yatýyordu. Her fýrsatta sosyalizm özlemini sanatla yoðurarak dile getirmiþ, devrimci kiþiliðinden ve fikirlerinden taviz vermemiþtir. Otoriteye baþkaldýrýyla, isyaný; TürkKürt insanýn ezilen, sömürülen, baský gören kesimlerinin; çileli, zorlu yaþamýný sinemaya taþýyarak toplumsal gerçeði en yalýn biçimiyle beyaz perdeden yansýtmasý, toplumsal ve sýnýfsal bilinçlenmeye sanat alanýndan bir katkýyý ifade ermektedir. Bir yazýsýnda bu çabasýný aktarýrken: "Ýçimde üreyen, çoðalan, yüreðime sýðmavatý bir sevinç var. Bu, halkýmýn þu an içinde bulunduðu toplumsal uyanýsýn bana yansýyan coþkusudur. Ve biliyorum ki bu coþku ve sevinci beynimin barajlarýnda biriktirmek, enerjim e dönüþtürmek ve halkýma: gerçek çýkarlarý doðrultusunda kullanmak görevimdir. Çünkü: bilincin önderliðinde deðilse coþkular, sevinçler fayda verine zarar verir halkýma... Düþman, pusuda bekliyor çünkü." Diyordu. Evet düþman pusuda bekliyordu Yýlmaz Güneyin devrimci duruþuna ve sanata bu duruþu taþýma eylemine baþýndan sonuna kadar saldýrdý saldýrýyor. Onu susturmak için her yolu denemiþtir. Deðiþik gerekçe ve bahanelerle baský yapmýþ, tutsak almýþ ve zindanlara kapatmýþtýr. Y. Güney ise bu saldýrýlar karþýsýnda devrime; kimliðini korumuþ, içerde yazdýðý, öykü. roman ve þiir senaryolarýyla düþmana gereken yanýtý vermiþtir Tutsakken bugünkü "sanatçý", "aydýn" larýn yaptýðý gibi. insan haklarý demokrasi edebiyatý yapmamýþ, düþmanýn zindanýný delerek dýþýna çýkmýþtýr. Burjuva devlet bu eylemin þokunu atlatýr atlatmaz, intikamýný O'nun filmlerini yasaklama ve karalama kampanyalarýyla alma yolunu tutmuþtu.-. "Yol" da bu saldýrýlardan nasibini alarak 17 yýl boyunca yasaklanmýþ, el altýndan video kasetleriyle çok sýnýrlý bir ýzleyýci tarafýndan gizlice izlenebilmiþtir. Dün bu politik kimliði ile kendini var eden Yýlmaz Güney'e yönelen saldýrýlar bugün hala; gerek devrimci sanatçý kiþiliðine gerekse de eserlerine dönük sürmektedir. Filmin vizyona girmesi, geniþ izleyici kitlelere ulaþmasý açýsýndan sevindirici olsa da: hedefleri ve sonuçlarýný düþündüðümüzde bu sevinci yaþamak pek mümkün olmuyor. Çünkü düþman, yaþarken ehlileþtiremediði Y. Güney'ý ve devrimci-sosyalist dünya görüþünü, ''Yol" filmine saldýrarak yapmaya çalýþýyor. Yol'un vizyona girmesinden sonra filmle ilgili birçok yazý yazýldý. Burjuva liberaller 17 yil sonra filmin vizyona girebilmesini "ülkenin demokratikleþmesine" baðlayarak, "Yo!" u burjuva devletin propagandasýnýn aracý olarak kullanmaya çalýþýyorlar. Bir diðer saldýrý ise sansürdür. Sansür, filmin kahramanlannýn yaþadýðý Kürdistan'ýn reddinde ifadesini buluyor. Oysa filmde sansür edilen "KÜRDISTAN" yazýsý ne bir rastgele yazýdan ibaretti; ne de kahramanlarýnýn Kürdistanlý olmasý bir tesadüftü. Bir çok kesim el çabukluðuyla bu gerçeklerin üzerini
örtme peþindedir. Filmin bu dönemde bazý deðiþiklikler yapýlarak(!) gösterime girmesi, Yol' un yolculuðunu noktalayarak seyircisiyle buluþmasýndan çok, "demokratikleþme" palavrasýnýn aksesuarý olarak kullanma hevesi ve Yýlmaz Güney adýndan, filmin uluslar arasý baþarýsýndan, Kürt sorununun güncelliðinden faydalanarak rant elde etme giriþimi olarak algýlanmalýdýr. Yol, bir ülkeden bir "iç ülkeye" (sömürge) uzanan yolda Kürt insanlarýnýn sýradan yaþamýný Türkiye ve Kürdistan gerçeðiyle iþliyor. 45 milyonluk bir hapishanenin gerçeðini büyük bir ustalýkla gözler önüne seriyor. Feodalitenin çözülmeye baþlamasýyla insanlarýn beynini zorlayan çeliþkiler, kadýnýn ezilmiþliði. Kürt halkýnýn ezelden beri süren çilesi bir þiir inceliðinde iþleniyor. Yol' un kahramanlannýn hepsi Kürt. Film kýsaca Kürt insanýnýn yaþamýný anlatýyor diyebiliriz. Yol TC'nin zindanlarýndan Kürdistan daðlarýna, parçalanmýþ, mayýn tarlalanyla bölünmüþ ve sömürgeleþtirilmiþ Kürdistan topraklarýna deðin uzanýyor. Kürt insanýnýn özlemi, ulusal ezilmiþliði hepsi bu filme en ince ayrýntýlarýyla yansýmýþ. Filmin en önemii vurgularýndan birisi de 12 Eylül'ün atmosferini vermesidir. Adým baþý aramalar, devrimcilerin yenilmiþliði devletin uyguladýðý gerici þiddetin herkes; eþit derecede sarmasý... Hepsi filmde yer alýyor. Fimin çekimiyle gösterime girmesi arasýndaki süreçte Kürt insaný filmde verilmeye çalýþýlan yaþantýsýný deðiþtirme kendi kaderini eline alma yönünde kat be kat bir siyasallaþma yaþadý. Filmde anlatýlan Kürtler o bilinçte deðil artýk. Kendi topraklarýnda köle olarak yaþamaktansa ölmeyi, özgürlükleri için yaþamayý tercih edebiliyorlar artýk. Dün kaçak için jandarmayla müsademeye giren Kürtler, bugün kendi kurþunlar için gerilla savaþý yürütebiliyorlar. Filimdeki Seyýtali Ömer. Zýne... bugün farklý isimlerle Türkiye topraklarýnda benzer koþullarda yasamaya devam ediyor. Bugün hala bir darbe rejimi varhðm: devam ettiriyor Asýl deðiþim kürdýstan topraklarýnda gerçekleþmiþtir Seyýtali, Ömer. Zine... daðlarýn dorukiannda iþyan ateþi yakan binlerce gerillaya dönüþmüþtür. Ve Kürdistan topraklarýnda Kürt insanýnýn dolu dizgin uçarcasýna koþan atla simgelenen "özgürlük özlemi" isyan ateþine dönüþmüþ durumda. PKK önderliðinde düþler gerçekleþmeye baþlamýþ, özgürlük kývýlcýmlarý, 'ormaný' tutuþturmuþtur. Kürdistan artýk alev alev yanmaktadýr. Ýþte Yol’u eskitmeyen gerçekler.. "Yol"un deðeri ve gördüðü ilgi ne kadar gizlenmeye çalýþýlýrsa çalýþýlsýn sal" Yýlmaz Güney ve filme kendinden bir þeyler katan diðer sanatçýlarýn baþarýsýyla deðil, bu toplumsal gerçeklikle de doðrudan ilgilidir. Tarihin cilvesine bakýn ki "Yol"un vizyona girdiði günlerde Kürdistan'ýn özgürleþmesi mücadelesine büyük katkýlarda bulunan Abdullah Öcalan esir alýnarak "Yol"un yazýldýðý zindanda tutsak edilmiþtir Dün "Yol"u yazan Yýlmaz Güneye "ev sahipliði" yapan ve 'delerek' dýþýna çýktýðý imralý zindaný, bugün PKK önderine "ev sahipliði" yapýyor. Yol iþte bu gerçekler unutulmadan mutlak herkesin görmesi gereken bir yapým Yýlmaz Güney ve senaryoya can veren sinema emekçilerinin Kürt halký için yarattýklarý bir destan...
Leninist Iþýk
7
OPORTÜNÝZM VE TASFÝYECÝLÝÐÝN TEORÝSÝ: “KABUK DEÐÝÞÝKLÝÐÝ” Aralýk '98'de devrimci kamuoyuna sunduðumuz deklarasyonda KDH ile yolumuzu ayýrmamýzýn nedenlerini açýklamýþ ve söyle demiþtik: "KDH'nýn oportünist kanadý görev ve sorumluluklarým yerine getirmemesini kuruluþ ve toparlanma döneminde ideolojik-ýeorik görevlerin savsaklanmasýnýn politik örgütsel sonuçlarý olduðunu kabullenip, hem hareket mensuplarýnýn hem de dýþýmýzdaki parti güçlerinin üzerindeki güven bunalýmlarýný körükleyici, daðýtýcý etkilerini açýkça ortaya koyarak, bunun sorumluluðunu üstlenip, aksattýklarý görevlere yoðunlaþacaklarýna; var olanla yetinmeyi tercih etmekte, savunma mantýðýyla hareketin bunalýmým keyfi ve eklektik bir yöntemle izaha çalýþmaktadýr." "...Bu oportünist yaklaþým geçmiþivle devrimci bir hesaplaþmaya girmeye yanaþmýyor. Geriye Onun için iki yol kalýyor; Geçmiþe tapýnmak veya unutturmak/yok saymak. Bu anlayýþýn geleceði olamaz. Devrimci bir eylem olan partileþme sürecine müdahale edip,hedefine ulaþamaz." Dün yaptýðýmýz bu tespitin, aynm noktalanýnýz açýsýndan hareketin dýþýndaki devrimci kamuoyu için, o gün belki bir soyutluk taþýma olasýlýðý söz konusuydu. Bugün ise. bu olasýlýk KDH Merkez Yayýn Organýnýn Ocak sayýsýnýn çýkmasýyla netleþmiþ ve ortadan kalkmýþtýr. Özellikle de "KDH 7. Yýlýnda-Kabuk Deðiþikliðinin Yarattýðý Devrimci Olanak" isimli baþyazý yeni savrulmalarýn, tutarsýzlýklarýn verilerini içermesi nedeniyle KDH'nýn mevcut önderliðinin oportünizmi bir siyaset tarzý olarak sürdürdüðünün ve KDH'nýn geri bir zemine yuvarlandýðýnýn bir kez daha ilaný özelliði taþýmaktadýr. Büyük iddialarla yola çýkan bir devrimci oluþumun. küçük kaygýlarla hata ve zaaflarýný aþma yerine onlarý teorize ermesi ve bundan sonraki süreçte de sürdüreceðini ilan etmesi bizim açýmýzdan ve amaçlarýmýz açýsýndan sevinilecek bir durum deðildir. KDH nýn samimi devrimci milýtanlanný örgüt içindeyken bu tehlikeli gidiþat hakkýnda bilgilendirmeye, uyarmaya ve buna engel olmaya; hep birlikte oportünist siyasetin egemen olmasýna ve geri düþüþe karþý koymaya çaðýrdýk. Kendi adýmýza örgü; içinde bunun kavgasýn; verdik. Ýçerden bir mücadelenin bataklýða gidiþi engellemeye yetmediðini anladýðýmýz anda yolumuzu ayýrarak mücadelemizi dýþardan ve devrimci kamuoyu önünde sürdürmeye karar verdik. KDH' ye dönük eleþtiri, uyarý ve etkileme çabamýz hem bu anlayýþýmýzla, hern kendi ayrým çizgilerimizi netleþtirmekle, hem de KDH nýn içine düþtüðü daðýlma ve geri yuvarlanma süreçlerini yeterince içselleþtiremediði ve "örgüte baðlýlýk, örgütlü hareket erme" gibi doðru reflekslerle bu geri mevziden ileri sýçrayamamýþ yanlýþ tutum takýnmýþ yoldaþlarýmýza karþý duyduðumuz sorumluluðun bir gereðidir. Söz konusu yazý bu anlayýþla ele alýnacak ve iddialarýmýz somutlanacaktýr. Sýnýf hareketinin içinden geçtiði yenilgi koþullarýný proletarya lehine çevrilmesinin ancak komünist bir önderliðin yaratýlmasý iie mümkün olduðunun bilincinde olan. farklý geleneklerden komünistler '93 yýlýnda KDH kimliði ve partileþmenin motor gücü olma iddiasý ile devrimci mücadelenin saflarýnda yerlerini aldýlar. Hedeflerine referansla da somut ve acil görevlerini tanýmladýlar. Bunlar; temel olarak kadrolaþma organlaþma-organlaþma ve teorik
yeniden üretimde somutlaþan komünist bir omurganýn yaratýlmasý, programýn oluþturulmuþ:, bunun için daðýnýk durumdaki komünist kadro potansiyelinin toparlanmasý idi. O tarihten bu güne geçen o yýllýk sürenin sonucunda KDH maalesef býrakalým bu iddialarý yerine getirmeyi; daðýlma ve tasfiyenin eþiðine gelmiþtir. Geçmiþi devrimci bir temelde muhasebeye tutmanýn ileri çýkmanýn ilk koþulu olduðu bilinciyle örgüt içinde iken mevcut duruma müdahale etmek isteyen, bugün hareketimiz KDH/Leninist saflarýnda yer alan militanlar tamda bu noktada buna ayak direyen, statükocu-oportünist siyasetle yollarýný ayýrmýþtý. Gelinen süreçte KDH'nýn 6 yýllýk tarihine nasýl yaklaþtýðýný görmek için Iþýk'a geçebiliriz. Ýþýk'ýn "KDH 7. Yýlýnda- Kabuk deðiþikliðinin yarattýðý Devrimci Olanak" baþlýklý baþyazýsý, KDH'nýn hala devrimci bir muhasebe yerine; liberal, eklektik, statükocu oportünist bir "muhasebeyi" deðerlendirmeyi tercih ettiðini ortaya koyuyor. KDH 7. Yýlýnda liberal yöntemleri devrimci yöntemlere tercih etmiþtir: Öncelikle belirtmek gerekiyor ki yazý KDH' nýn 6 yýllýk pratiðinin muhasebesini yapmayý deðil teorize etmeyi hedeflemiþtir. Anlaþýlan o ki KDH önderliði için ne hareketin parçalara bölünmesi ne de hedeflere ulaþýlamamýþ olmasý devrimci bir muhasebenin, hesaplaþmanýn yapýlmasý için yeterli veriyi oluþturmuyor. O "olaðan" bir dönemin "olaðan" deðerlendirmesini yapýyor. Ýnanýlmaz bir piþkinlik örneði sergileyerek; "6 yýlýn sonunda bugün gelinen noktada hareketimiz hedeflerine ulaþmada giderek kendini bulmuþ ve doðru rotayý tutturmuþ durumdadýr. Her þeyden önce güçlerin durumunu ideolojik donanmýþlýðýný ve varýlan örgütsel birikimi gözettiðimiz de, hareketimizin baþlangýçtaki ile kýyaslanamayacak derecede önemli bir mesafe kat ettiði küçümsenmeyecek bir birikim saðladýðý açýktýr." (Agy) Devrimci bir muhasebe mevcut durum ve en "kötü" olasýlýk arasýnda deðil; hedeflerle mevcut durum arasýnda yapýlan somut bir muhasebedir. Birincisi liberallerin sahip olduklarý anlayýþý yansýtýr. Liberaller anlayýþlarý gereði en kötü durum da dahi. mevcut durumu yüceltip, þükrederler, teorisini yaparlar "Öldüklerinde dahi ruhlarýný kurtardýklarýna þükrederler.' Bu iki paragrafta görülenlerden birincisi "hedeflere ulaþmada giderek kendini bulmuþ ve doðru rotayý tutturmasý) soyut, kendinden öte inandýrýcýlýðý cknayan bir tespittir. ikincisi ise deðerlendirmenin bu genel boyutu KDH' nin hedefler: deðil hareketin miladý baz alýnarak yapýlmaktadýr. Bunun devrimci bir yöntem olmadýðý ise açýktýr. Bu yöntem maalesef bu paragrafla da sýnýrý; kalmayarak yazýnýn bütününe dagasýný vuran anlayýþý yansýtýyor. Ayný yazýda birlik pratikleri ve partileþme stratejisinin konu edildiði paragrafta bu liberal anlayýþý somutlamak açýsýndan çarpýcýdýr. "Birlik pratiklerinin hareketimize kattýðý diðer bir deðer de hareketimizin ideolojik ve politik etkisinin kuruluþ süreciyle karþýlaþtýrýlamaycak düzeyde artmýþ olmasýdýr" "Oluþumu ve yeniden yapýlanmasýnda hareketimizin bu güne gelmesinde önemli bir rol oynayan birliklerin tiim bileþenleri o günkü bileþim ve yapýlarýyla pratik olarak ayný örgüt çalýþ: alýmda bulunmasa da, hareketimizin ide-
(Devamý sayfa 15’te)
8
Mart 1999
olojik ve politik etkisi geniþlemiþtir ve bu partileþme stratejisini ete kemiðe büründürmede ciddi bir avantaj sunmaktadýr." (agy} Bir partileþme hareketi olarak siyasi arenaya çýkan KDH; partileþme stratejisini de devrimci Parti Güçleri platformunda ortaya konulan amaç ilke ve öncelikler temelinde komünistlerin birliðini öncelikle politik kimlik etrafýnda saðlamak oluþturuyordu. Bu iddialarla yola çýkan KDH, geldiði nokta da kendinden öte devrimci parti güçlerini toparlayamamak bir tarafa ; mevcut güçleri içinde yaþanan daðýlma ve ayrýþmayý da kazaným olarak sunabilmektedir. Bu durutn da öncelikle þu sorularý yöneltmek gerekiyor: Söz konusu edilen ideoiojik- politik etki, KDH' nin bugünkü bileþimi ile saðlanamadýðýna göre. bu ideoloji ve polýtika politik platfonnun çerçevesi olduðuna göre; niye mevcut KDH'nin ideoloiisi, politikasý ve baþansý oluyor? Kolektif bilinç ve faaliyet üzerinde mülkiyet hakký mý iddia ediliyor? Þayet bu kazanýma katký koyan örgütlü güçler iddialarýndan vazgeçip düzene karýþmýþ olsalardý "mülkiyet hakký" iddialarý anlaþýlabilirdi. Oysa bugün durum çok farklýdýr: KDH saflanný terk edenler birden fazla örgütle kamuoyonun önüne çýkmýþ ve geçmiþ iddialarýnýn amaç ve ilkelerinin kavgasýný sürdürdüklerini ilan etmislerdir Bu örgütlü güçlerden hangisinin lafla deðil, poiitik-pratik tutumlanyla DPG'nin motor gücü olacaðý ise kanýtlanmayý bekliyor. Kanýtlanacaðý yer ise dergi sayfalarý deðil siyasal pratiktýr. KDH'nýn bugünkünden daha büyük güç ve olanaklarla bu görevi baþaramadýðý ise ortadadýr. Bundan sonra bunu baþaracaðý ise bizim için imkansýz, baþkalarý içinse meçhuldür. Bu sonuca nereden vanyoruz? KDH'nýn geçmiþ politik ve pratik süreçlerinden ve bugün bu süreçlerden çýkardýðý derslere bakarak Birliklerden sonra farklý geleneklerden gelen potansiyel güçleri deðiþtirme. dönüþtürme ve homojenleþtirme sonucu iliegal devrimci bir örgüt omurgasmda örgütlemeyi KDH önderliði baþaramamýþtýr. Bu pratik bir beceriksizlik deðil siyaset anlayýþý ve yapýþ tarzýyla ilgili bir sonuçtur, Kýsa yoldan güç olma hevesiyle kendi içinde ilkeli bir ideolojik-siyasi mücadele yürütmemiþtir. Liberalizm. tasfiyecilik. oportünizýn ve statükoculuk gibi sapkýn eðilim ve anlayýþlarla etkin somut bir mücadeleye girmemiþ, bunlarý kendinden öte hastalýklar olarak görmüþtür. Devrirnci Parti Güçleri'ni yaratmak, var olanlarý saflaþtýrmak ve toparlamak iddiasýyla ortaya cýkan býr hareket gelinen yerde kendi bünyesindeki Devnmci Parti Güçleri'nin örgütsel olarak bölünmüþ-parçalanmýþ olmasýný bir övünç vesilesi sayýyor. Bu güçler arasýnda yalnýzca ideolojik-politik bir ortaklýk söz konusu idýyse niçýn örgütsel býriiðe gidilmiþtir? Yok eðer örgütsel tekleþme için asgari br norm ortaklýðý söz konusu idiyse mevcut bölünme ve parçalanmanýn izahý nedir? Bize göre ilkesiz ve oportünist siyaset ve önderlik anlayýþýdýr. KDH'nýn oportünist önderliði ise bunlara cevap verrnemeyi tercih etmektedir. "...Gerek ideolojik etkinliklerle gerekse de bunun arkasýnda dýýran devrimci örgütsel-politik etkinlikle, dcvrimci hareketi saflaþtýrma, devrimci parti güçlerinin yeni muhataplarla çoðaltýlmasý baþarýlamamýþtýr." (Eylül98 MK imzalý deðerlendirme) "...hareketimizin belirleyici bir ro! oynadýðý devrimci parti güçleri perspektifi býýgün artýk hareketimizden öte güçlerinde benimsediði bir boyuta yükselmiþtýr." (Ocak99 Agy.) Bu iki yaklaþým arasýnda üç aylýk bir zaman dilimi var. Ve bu süre KDH'nin kendi derdine düþtüðü fýrtýnalý bir süredir. Üç ay önce ve altý yýllýk faaliyetine raðmen
baþaramadýðýný açýklýkla itiraf ettiði görevi "bugün" mü, üç ayda mý baþarmýþtýr? Elbette ki hayýr! Doðru olan bizim de ortaklaþtýðýmýz birinci deðerlendirmedir. "Baþarýlamayana" gelinenen yerden birliklerle KDH saflarýna gelen güçlerin saf .onamasýný ve politik bir zeminde ayrýþtýrýlamamasýný da eklememiz gerekiyor. Bu gerçekler ve yaþananlar ortadayken söz konusu vazýda "bugün" yapýlan mevcut durumun yüceltilmesi ve hiçbir maddi bilgi ve kanýt göstermeksizin teorize edilmesidir. Kendi dýþýnda olan ve kendini Devrimci Parti Güçleri olarak adlandýran örgütlenmeler ise KDH'nýn baþarýsýnýn deðil, örgütsel-politik ve motor iddialarýnýn iflasýnýn göstergesidir. "Benim" dediði ideolojik çizginin ise bildiðimiz kadarýyla henüz "tapusunu" almamýþtýr. KDH altý yýllýk bir faaliyet sonucunda karþýlaþtýðý çok yönlü sorunlarý aþma ve topyekun bir ileri sýçramayý baþaramadýðý için hiç istemediði ve beklemediði bir akýbetle karþýlaþmasýnýn, devrimci bir önderlik iradesi dahi yaratamadan parçalanmasýnýn devrimci bir muhasebesini yapmak yerine, kendini amaçlaþtýrmanýn teorisini yapýyor. Her alanda geri düþüþünü yüceltip; adeta" "buna da þükür" diyor. Partileþme stratejisinin muhataplarýný neden yaratamadýðýnýn nedenlerini sorgulamak, özeleþtiri vermek yerine, iyi bir oportünist ve liberal yaklaþýmý tercih ederek gerçeðin soðul; yüzünden kaçabileceðini sanýyor içine düþtüðü açmazýný ve politik-örgütsel bakýmdan geri düþüþünü 'devrimci parti güçlerini dýþarýdan olmasa da içinden çýkarma" kýlýfýyla gizlemeye çalýþýyor. KDH Mevcut Durumunu Eklektik ve Keyfi Ölçülerle Ýzah Telaþý Ýçinde: "Kaþ Yapayým Derken Göz Çýkarýyor." KDH'nin oportünist önderliði MYO' da 6 yýllýk yaþanmýþ tarihi üzerine deðerlendirme yaparken hem seçmeci davranýyor, hem de keyfî verilere dayanarak gerçeðin üzerini balçýkla sývayabileceðini sanýyor. KDH önderliði geçen altý yýlda önüne koyduðu somut ve acil görevlerin, amaç ve ilkelerin hemen hemen hiç birisini gerçekleþtirememiþtir. Böyle olunca da kendine biçtiði misyonu oynayamayarak, teorik-politik ve örgütsel görevleri yerine getiremeyerek, lafta devrimci parti güçlerinin 'motor' gücü olma durumuna düþmüþtür. Býrakalým dýþýndakileri, 5-6 yýldýr saflarýnda mücadele eden militanlara dahi güven veremeyerek yalnýzlaþmýþ ve tasfiyeci bir yönelime doðru hýzla yol almaya baþlamýþ oian bu hareketin 'önderliði' anýk pusulayý iyice þaþýrmýþa benziyor. Hedeflerine ulaþamayarak geri düþen, politik güçlerini yitiren bir hareketin bu durumdan ve kendinden memnun bir edayla esip gürlemesine baþka ne demeli? Yazýlanlara bakýlýrsa sanýlýr ki bu hareketin varmak istediði yer tam da geldiði yermiþ. Oysa bunun böyle olmadýðýný en iyi KDH!nýn oportünist önderliði biliyor. Geçmiþ temel belgelerine ve platform taslaðýna bakan herkes gerçeðin bu olmadýðýný rahatlýkla görecektir. KDH'nýn gönlünde yola çýkýþýnda ne 'aslanlar' kükrüyordu. Devrimci parti ve program sorununu çözme yönünde ideolojik-teorik derinleþme baþýralacak, illegal devrimci örgüt omurgasý yaratýlacak, devrimci parti güçleri perspektifi politik polemik ve mücadele sonucu somutlanacak, daðýnýk durumdaki potansiyel parti güçleri ayrýþtýrýlýp ileri çýkarýlacak ve devrimci partinin inþasý görevlerine yönlendirilecekti. Tüm bu anlamlý görevlerin yerine getirilmesinde KDH öncü bir misyon üstlenecek ve motor güç olacak. Böylece, proletaryanýn önce Türkiye'de süreç içerisinde de dünyada önderlik boþluðundan kurtarýlmasý yönünde kararlý adýmlar atýlmýþ olacaktý. Bugün bütün bunlan yok sayarak, unutarak "kabuk
Leninist Iþýk
13
0 Militana Notlar... SEÇÝM ZEMÝNÝNDE SÝYASALLAÞMA VE MÝLÝTANLAÞMA Militanlaþma ve siyasallaþma, birbirlerinden ayrýlamaz, birbirini koþullayan, besleyen kavramlardýr. Leninist Devrimciler için militanlýk: bir toplumsal olay karþýsýnda, grev, ayaklanma, kitle gösterisi karþýsýndaki tutumla, düþmana karþý savaþta kazanýlan ustalýkla: ideolojik-teorik mücadelede proleter tarzýn kararlý, uzlaþmaz þekilde hayata geçirilmesini ifade etmektedir. Siyasallaþma ise; proleter devrimci yöntemlerle, mücadelenin rotasýný belirleyen komünist siyaseti bilip pratiðini ona göre oraya koymayý ifade eder. Kýsacasý siyasallaþmadan Leninistlerin anladýðý teori ile pratiðin ayrýlmaz birliðidir. "Komünistlerin siyaset yapýþý farklý olmalýdýr" sözü böyle bakýldýðýnda, bir söz kalýbý, laf-ý güzah deðil, Leninist Devrimcilerin, komünist siyaseti var ediþlerinin farklýlýðýna iþaret eder. Bu farklýlýk ise; devrimcilik ile lafazanlýðýn, liberal laf ebeliklerinin, reformist sýzlanmalarýn ve düzen içi kanallarda ömür tüketmenin arasýndaki ayrýmdýr. Bu gün yolumuzu ! 50 yýllýk komünist birikim ve deneyim aydýnlatmaktadýr. Siyasi yönelimlerimize, yaný siyaset yapýþýmýza kaynaklýk etmektedir. ! 50 yýllýk birikim, deneyimlerin, kazaným ve yenilgilerin bize sunduðu olanaklar. Leninist Devrimcilerin elinde birer maddi güç haline gelecektir. Bu da militan bir siyasallaþmanýn, siyasallaþmýþ bir militanlýðýn kendini var etmesiyle olacaktýr.. Dünyada ve Türkiye'de bir önderlik boþluðundan, iþçi sýnýfýnýn savaþ kurmayýnýn eksikliðinden bahsettiðime bu ihtiyacý gidermeye yönelik çabalarýn artarak sürmediði, ancak buna cüret eden gruplarýn var olduðu devrimci partinin hazýrlýk dönemini kapsayan, içinden geçtiðimiz dönemde, milýtanlaþma ve siyasallaþma bu dönemin ihtiyaçlarýnýn koþulladýðý bir militanlaþma ve siyasallaþmadýr. Leninýst Devrimcilerin sorumluluklarýnýn alabildiðine arttýðý burjuvazinin sene; reformlarýný, sol payandalarýnýn -liberal, legalist tasfiyeci reformistler ve iþçi dalkavuklarýnýn da yardýmýyla hayata geçirdiði bu dönem Leninist Devrimciler açýsýndan zor. meþakkatli bir dönemdir. Fakat durum layýkýyla sürdürülecek bir siyasallaþma militanlaþma ve kavgaya hazýrlýkla tersine de döndürülebilir. Burjuvaziyi alaþaðý edebilecek bir militanlaþma ve siyasallaþmanýn bekleme odalarýnda, hayattan kopuk bir konumlanýþla saðlanamayacaðýnýn bizim somutumuzda elle tutulur bir yaný vardýr. Ama bunun ihtiyaçlarýmýzdan baðýmsýz olduðu düþüncesini doðurmamasý gerekmektedir. Amaç, ilke ve önceliklerden baðýmsýz bir militanlaþma ve siyasallaþma olamaz. Dönemin ihtiyaçlarýna uygun bir siyasallaþma, bizi amacýmýza yaklaþtýracaðý gibi sýnýfsýz, sýnýrsýz bir dünyaya giden yolun kapýsýnýn aralandýðý elle tutulur, somu: haie geldiði de görülecektir. Burjuvazi 1995 seçimlerinden bu yana. kendi klikleri arasýndaki çýkar çatýþmalarý.T.C'nýn alt emperyalistleþme hevesinin, bu hevesi kursaðýnda býrakan geliþmelerin ve emperyalizmin dünyayý yeniden paylaþma giriþimlerinin basýncý altýnda istikrarlý bir hükümet etme konumundan yoksundur. Bu tabloda eksik olan ise devrimcilerin devrimciliklerini layýkýyla yerine
getiremedikleridir. Güçlü bir sýnýf hareketinin, devrimci savaþýn -Kürt harekelin; açmazlarýný unutmadan ayrý tutarsak- yokluðu koþullarýna!. burjuvazi kendinden emin, bu denli rahat hareket edebilmektedir. Kendi açýsýndan olumsuz olabilecek tüm geliþmeleri, kendi zemininde çözebilmekte ve bu geliþmelerle liberal solu, legalist tasfiyecileri, reformistleri, devrimci demokratlarý, merkezci ve melez akýmlarý yedekleyerek "muhalefet" hareketlerini pörsütebilmekte ve devrimcilerin üzerinde bir baský kurabilmektedir. Burjuvazinin yönetsel olarak karþýlaþtýðý zorluklar, hükmetmedeki zorluklardýr. Son bir yýldýr gündem yapýlan seçimler ve buna yönelik yapýlan makyaj tazelemeler, Devletli) Ecevit'e tekrar bu dönemde misyon biçilmesi. aslýnda burjuvazinin çoktan seçimini yaptýðýnýn göstergeleridir. Bu nesnelliði göz ardý etmeden, seçimlerde Leninist Devrimcilerin nasýl davranacaklarý, seçim zemininden komünist kavganýn çýkarlarý doðrultusunda nasýl faydalanacaklarý; kendi incelikleriyle baðýný nasýl kuracaklarý konusunda, seçim zemininde militanlaþma ve siyasallaþma üzerine, durmakta fayda vardýr. Lenýnist Devrimcilerin seçimlerden devrimci tarzda faydalanmaktan anladýklarý kitleleri harekete geçirecek bir eylem çaðrýsýyla, seçimlerde tutum almak deðildir. Tüm rîevnmciler seçim zemininde de kitleleri kendi amaçlarý doðrultusunda hareket ettirmek isterler. Biz de isteriz. Ancak bun;, yapabilmek için ilk elden yeine getirilmesi gereken görevler vardý:. Bunlar, yerine getirmeden, secim zemininde milyonlara eylem çaðrýsý yapmak da devrimcilik deðil lafazanlýk olacaktýr. Seçimlerde kitlelerin siyasete ilgisinin arttýðý bir gerçektir. Böyle bir dönemde, zaten hazýrlýk dönemindeyiz, bu zeminden faydalananlayýz, en iyisi kenarda bekleyip rutin iþlerimize devam edelim yaklaþýmý milyonlara eylem çaðrýsý yapmaktan daha az zararlý bir tutum deðildir. Onun için bu dönemde yapmamýz gereken, hazýrlýk donemi görevlerini unutmadan, hazýrlýk dönemi ihtiyaçlarýna hizmet edecek þekilde etkinlik sürdürmektir. Kitle iliþkilerimizi, taraftarlarýmýzý militanlaþtýrma ve siyasallaþtýrma yönünde bir faaliyet sürdürmek, seçim zemininde yapabileceðimiz en önemli çalýþmadýr. Onun için politik odaklara, legal parti bürolarýna taraftarlarýmýzla sempatizanlarýmýzla yapacaðýmýz zýyaretler ve burada yapacaðýmýz sohbetler, propaganda. Leninistlerin seçimlerden ne anladýklarýnýn anlatýlmasý, beraberimizde taþýdýðýmýz iliþkilerin gözünde siyasal perspektiflerimizin netleþmesini saðlayacaðý gibi militanlaþma ve siyasallaþmaya da katký koyacaktýr, üreteceðimiz Propaganda materyallerinin üzerinden yürüteceðimiz tartýþmalar orada bulunan diðer insanlarla yeni baðlar kurmamýza da yardýmcý olacaktýr. Bu dönemde iþçi-emekçý semtlerinde yapýlacak kahve toplantýlarýna, yapýlacak olan mitinglere de ayný ilgiyi göstermeliyiz. Kahve toplantýlarýnda kapitalizmin teþhiri, burjuva partilerinin propagandalarýndan yapýlacak alýntýlarla, onlarýn yalanlarýný, iþçi düþmaný olduklarýnýn somut verileriyle onaya konmasý: burjuva partilerinin de sosyalist, iþçi ön ekli partilerin de iþçi sýnýfýnýn
12
Mart 1999
Komünistler için sorunun tarihsel, toplumsal ve sýnýfsal yönleri vardýr. Bu anlamda kadýn sorunu kapsamlý bir sorundur. Yine de kendi baþýna ele alýnýp çözülecek bir cins sorunu olarak görmek tehlikeli ve düzen içi bir yaklaþýmdýr. "Erkeklerin dünyasý gibi, kadýnlarýn dünyasý da iki cepheye bölünmüþtür bugün: Bu cephelerden biri, amaçlarý, istemleri ve çýkarlarýyla burjuva smýfinýn yanýnda yer almakta, diðeri proletarya ile sýký baðlarým koruyarak, kadýnýn sorunun da tümden çözümünü getirecek bir baðýmsýzlýk isteminde bulunmaktadýr. Bu iki grup, her ne kadar "kadýnlara özgürlük" ortak sloganýndan yola çýksalar da. amaçlan, çýkartan ve savaþým yöntemleri bakanýndan birbirinden tümüyle ayrýlmaktadýrlar." (A.Kollontay, Kadýnlarýn Özgürlüðü, S43)" Emekçi ve komünist kadýnlar kendi cinslerinden ne ayrý çýkar ve özelliklere sahipler. Toplumsal üretime ve siyasal mücadeleye doðrudan katýlmakta ve saf tutmaktalar. Bu farklýlýklarýndan dolayý farklý bir mevzide yer almaktalar. Kadýn cinsinin tarihsel, toplumsal ve sýnýfsal geçmiþi itibarýyla önder, savaþkan kesinimi oluþturmakta ve temsil etmekteler. Bunun için düþünsel balamdan alabildiðine aydýn, berrak bir anlayýþa, uzaðý gören, büyük düþünen bir ufka, perspektife sahipler. Tarihsel, cinsel ve sýnýfsal bir kinle, öfkeyle dolup taþmakta, isyan ateþiyle herkesten çok yanýp tutuþmaktalar. Kendi özgürlük ve kurtuluþ mücadeleleriyle, insanlýðýn kurtuluþ mücadelesini birleþtirecek ve bu mücadelenin aktif bir öznesi olabilecek kadýn kesimini oluþturmaktadýrlar. Onlar; kadýn haklarý için mücadeleyle, cinsiyetler arasýndaki doðal, biyolojik olmayan her türlü ayrýmýn son bulmasý, kadm olsun erkek olsun her bireyin kendi yazgýsýný belirleme hakkýna tümüyle ve özgür biçimde sahip olmasý ve herkese doðal yeteneklerini geliþtirip, uygulayabilecekleri en geniþ olanaklarýn saðlanacaðý komünist bir dünya için mücadeleyi birleþirler. Egemen sýnýfý ve onun devletini bu nedenle cepheden karþýlarýna alýrlar. Devrimci komünistler kadýn sorunundan, öncelikle sorunun ortaya çýkýþý ve çözümü açýsýndan sýnýfsal bir yaklaþýmla çalýþan kadýnlarýn sorunlarým anlarlar, ama sorunun bununla sýnýrlamaz, ezilen bir cins sorunun varlýðýný da görür kabul ederler. Onun için her türlü kadýn örgütlenmesini meþru görür, içinde çalýþýr ve gerçek kurtuluþ yolunun siyasal iktidarý ele geçirmekten geçtiðini gösterme çabasý içinde onlarý sýnýf mücadelesine yönlendirmeye gayret ederler. Onlarý kendi rakibi siyasal bir hareket deðil, bir tepki ve muhalefet hareketi olarak kavrarlar. Kendilerinin öne çýkardýðý ve bizzat önderlik ettiði ise çalýþan kadýnlarýn sýnýf bilinciyle donatýlmasý ve sýnýf örgütlerinde örgütlenerek mücadeleye atýlmasý, mücadele içerisinde özgürleþmeye doðru esaslý bir adým atmasýdýr, Bunu baþarmasý içinse çalýþan kadýnýn kadýn olmaktan kaynaklanan sorunlarýna da özel bir ilgi göstermeyi ihmal etmezler, iþçi ve emekçilik ortak paydasýnýn ortak sorunlarýna ilgiyle yetinerek kadýnlar, politize etmenin ve örgütlemenin hem mümkün olmadýðýný, hem de teoride kabul edilen ezilen cinsin varlýðýný, politikada-pratikte ret etmek anlamýna geldiðnii bilirler. Çalýþan kadýnlar bugün hýzla çoðalmakta ve toplumsal üretimin her alanýna hýzla yayýlmaktadýr. Bu özelliðinden dolayý çalýþan kadýnlarý fabrika iþçilerinden ibaret gören dar "iþçi" anlayýþýndan uzak durulmasý gerekir. Tekstil atölyelerinde çalýþanlar, terziler, örgücüler, pazarcýlar, ve "kendi dükkancýklarýnda, kendi evlerinde kapitalist komisyoncular için sözde "baðýmsýz iþçiler" olarak çalýþan kadýnlar da iþçi sýnýfýnýn bir parçasýdýrlar. Hatta
bu kesimler birbirinden kopuk, örgütsüz olduklarý için sermeye düzeninin en çok ezdiði ve sömürdüðü kadýn iþçilerdir. 8 Mart ve devrimci komünist yaklaþým: 8 Mart "Komünist ve iþçi kadýnlarýn eþit iþe eþit ücret, çalýþma saatlerinin azaltýlmasý ve sendikaya üye olma hakký için sokaða dökülüp ölümüne isyana durduðu bir tarihtir. 8 Mart dokuma tezgahlarýndan sokaklara yürüyen isyancý komünist ve iþçi kadýnlarýn insanlýða kurtuluþ çaðrýsýnýn bir sembolüdür." Bu çaðrýyý duyan ve dikkate alan, devrimci komünist mücadelenin öncü savaþçýlarýndan olan Clara Zetkin 8 Mart'ýn her yýl "Dünya Kadýnlar Günü" olarak anýlmasýný 1910 yýlýnda Danimarka'nýn Kopenhang kentinde yapýlan, ikinci Enternasyonal'e baðlý ilerici Kadýnlar toplantýsýna önermiþtir. Yapýlan öneri büyük bir coþkuyla kabul edilmiþtir. O günden itibaren de dünya çapýnda örgütlü bir biçimde ve yaygýn olarak kutlanmaktadýr. Buna raðmen burjuvazi her þeyhi olduðu gibi bu tarihsel olayýn da içini boþaltarak, sýnýfsal özünden kopararak sahiplenmeye kalkýþmýþtýr. 8 Mart'ý Birleþmiþ Milletler'in 1975 yýlýnda ilan ettiði yalanýný ortaya atmýþtýr. Emeðimize olduðu gibi tarihimize de sahip çýkamaya çalýþmanýn en pervasýz örneklerinden biri de budur. 8 Mart çalýþan isyancý kadýnlarýn, Clara Zetkin ve onu destekleyen sosyalist-emekçi kadýnlarýn dünya kadýnlarýna bir armaðanýdýr. Öyleyse her gün ve her 8 Mart'ta kadýnýn ve insanlýðýn durumuyla, kurtuluþuyla ilgili devrimci komünistler de bir tavýr takýnmalý ve konuþmalýdýr. Ama az ve öz konuþmalýdýr. Çünkü dünyanýn lafla deðil, eylemle deðiþeceði sýnýf mücadelesinin en baþarýlý örneði Ekim Devrimi ile kanýtlanmýþtýr. Kadýný köleleþtiren çifte sömürü (iktisadi-cinsel) altýnda ezen; kapitalist düzenin mülkiyet, üretim, toplumsalsiyasal ve kültürel iliþkileridir. Kadýnlara "kader" diye sunulan bu kölelik zincirini kýrmanýn bu dramdan kurtulmanýn, özgürleþmenin yolu ; sosyalizmi kurmaktan , sýnýfsýz, sömürüsüz, komünist bir dünya hedefine varmaktan geçmektedir. Bu hedefe ulaþmanýn yolu ise iddia ediyoruz ki; proletaryanýn devrimci öncü partisini yaratarak, proletaryanýn safýnda barýþçýl iktisadi- siyasi kitle eyleminin yanýsýra son sözün söyleneceði silahlý isyana da katýlmaktan, proleter bir devrim yapmaktan geçmektedir. Bu bilinçle bir kez daha haykýracaðýz. Fabrikalarda, okullarda, varoþlarda ve meydanlarda kavgayý örgütleyip yönlendireceðiz. Günü birlik çýkarlarýmýz için mücadeleyle, proleter iktidar için mücadeleyi birleþtirerek savaþacaðýz, iste komünistlerin kadýn sorununa ve çözümüne yaklaþýmý budur. 8 Mart'ýn bir kavga ve mücadele günü olduðu, 1998'de Taksim'deki 8 Mart eylemiyle düzenin ve liberallerin oyunlarýna raðmen bir kez daha kanýtlanmýþtýr. '99'daki 8 Mart eyleminde de düzenin ve liberallerin oyunlarýný boþa çýkararak 8 Mart'ý ve diðer Mart eylemliliklerini Gazi Ayaklanmasýnýn ve 8 Mart '98 Dünya Kadýnlar Günü'nün ruhuyla karþýlamak ve kutlamak tüm devrimci komünistlerin, devrimcilerin, devrimci parti güçlerinin ve iþçi sýnýfý güçleri ile devrimci Kürt ulusal güçlerinin boynuna borçtur. Mart eylemlerini sýnýf mücadelesinin yükseltilmesinin ve Kürt halkýna karsý giriþilen sermayenin uluslar arasý saldýrýsýna inat; Kürt hatayla dayanýþmanýn bir vesilesi yapmak, sermaye düzenini karþý saldýrýyla yanýtlamak dönemin tek devrimci taktiðidir. "Kürdistan'a ve kadýnlara özgürlük savaþan iþçilerle gelecek! Komünist bir dünya kuracaðýz!" þiarlarýný daha gür haykýrarak Mart eylemliliklerine...
Leninist Iþýk
9
3Kavganýn Ýçinden... NÝÇÝN KOMÜNÝST DEVRÝM HAREKETÝ / LENÝNÝST? KDH'nin süregelen ideolojik-politik yapýsýnýn, örgüt kültürünün çýkýþ noktasýndan farklý bir yönelime girdiði bir sýr olmaktan çýkmýþtýr. Örgütlü militanlarla iliþkilerine de yansýmaya, devrimci militanlarýn geliþiminin önünde engel olmaya baþlamýþtýr. KDH’nin kuruluþ bildirgesinde "KDH, iþçi smýfi iktidarýný, sýnýfsýz sömürüþüz komünist toplumu amaçlayan illegal bir partileþme hareketi; iþçi sýnýfýnýn devrimci partisini oluþturma sürecinin örgütlü, amaçlarýna tutkuyla baðlý, ama kendini amaçlaþtýrmayan bir öðesidir" (Iþýk Ocak 1999 sayý:69) diye kuruluþunu 1993 yýlýnda duyurmuþtu. Ancak oportünist siyaset anlayýþý, liberal örgüt yaþantýsý sonucu, altý yýllýk bir mücadele sonunda önüne koyduðu hedeflere laftan öteye ulaþamamýþtýr. Bir örgütün niteliðini belirleyen, onun eyleminin muhtevasýdýr.(Lenin); ki bundan biz devrimci teori, devrimci pratik içindir anlayýþýný çýkarýyoruz. Bu noktadan hareketle KDH'ye bakarsak, KDH amaçlarýna ulaþmak için pratik geliþtireceðine, komünistlerin 150 yýllýk amaç ve ilkelerinin keþfiyle yetinmekte. Var olanla yetinmenin gerilemenin baþka versiyonu olduðunu politikayý uðraþan her devrimci ise bilir. KDH örgüt yýkýcýlarý olarak nitelndirdiði KDB'yi "Yitirdikleri (nin) Adýný Koyma' nýn ve Yeniden Kazanabilmenin Yolu Yýkýcýlýðýn Teorize Edilmesi Deðildir " diye eleþtirirken; dergi sayfalarýndan diðer devrimci örgütlere örgüt içi savaþým dersleri verip kendiiçindeki KDH/Leninist ayrýþmasýnýn üzerini apolitik gerekçelerle küllemeye, politik tutumlarýn içeriðini karartmaya çalýþmýþtýr. Adeta böyle bir ayrýþma yokmuþçasýna davranabilmiþtir. KDH Parti içi savaþýmdan bahsederken, kendi içinden yükselen seslerin önünü keserek örgü! içi mücadelenin , politik hesaplaþmanýn önünü tamamen týkamýþtýr. Bunun sonucunda kendini ayn bir irade olarak koyan KDH / Leninist in eleþtirilerini görmezlikler; gelmiþ; býrakalým devrimci kamuoyunu bilgilendirmeyi, sorumluluðunu üstlendiði kendi kadrolarýna karþý bile . -, ayrýþmalarý politize edip sunamamýþtir. Þimdi sormak lazým: KDH akýl hocalýðýna ne zamandan beri baþladý? KDH'nin bu tutumu, baþta belirttiðim gibi çýkýþ noktasýndan nereye evrildiðinin kanýtý deðil de nedir? Bu KDH' nin kendini amaçlaþtýrdýðýnýn, kendine toz kondurmadýðýnýn göstergesidir. KDH kabuk deðiþikliðinden, nitelik sýçramasýndan bahsediyor. Nitelik sýçramasý yayýn sayfalarýnda yazýlanlarsa eðer, yazýlanlarýn yapýlanlarýn önünde gitmesiyse eðer, çýkardýðý sonuç kendi açýsýndan doðrudur. Bunu da " Oluþumu ve yeniden yapýlandýrýlmasýnda,
hareketimizin bugüne gelmesinde önemli bir rol oynayan birliklerin tüm bileþenleri, o günkü bileþim ve yapýlarýyla bugün pratik olarak ayný örgüt çatýsý altýnda bulunmasa da hareketimizin politik ve ideolojik etkisi geniþlemiþtir ve bu partileþme stratejisini ete kemiðe büründûrmede ciddi bir avantaj sunmaktadýr. Diye açýklayýp, bir yýlan gibi kývnlarak, Çeliþkili bir süreç gibi görünse de, hazýrlýk sürecinin doðasýna uygun bir þekilde hareketimizin örgütsel güçleri daralmakla birlikte, kendisinden öte .güçler üzerindeki politik ve ideolojik etkisi artmýþtýr" (Iþýk,Ocak '99)diyerek piþkince durumu teorize edebilmektedir. Ýdeo1ojik ve politik gidiþat her ne kadar KDH içerisinde rahatsýzlýk yaratmýþ gibi görünse de, hala iyi bir muhasebe eksikliðinin öncelikli görev olarak bir kenarda durmasý parti öncesi hazýrlýk döneminde olduðuna bahane ederek daha önce ilke olarak referans alýnan donelerin ayaklar altýna alýnmasý ayrýþmadan dolayý vermem gereken kararýn verileri haline gelmiþtir. ilkelerin ayaklar altýna alýnmasýný açmam gerekirse: 1-Rapor ve belgelerin üye ve aday üyelerin dýþýnda örgütün çeperinde yer alan sempatizanlwara açýlmasý, 2-Ayrýþmayý politize etmek adýna kiþiler üzerine spekülasyon yapýlmasý, devrimci kiþileri karalayýcý kampanyalar yürütülmesi ( o yaþlandý, þunun kiþisel sorunlarý var,) gibi apolitik söylemlerle devrimci militanlarýn etkilenmeye çalýþýlmasý bunun göstergeleridir. 3-Ayrýþanlarýn ayrýlýklarý politik olarak nitelendirilmeyip, sayýlarla adlandýrýlmýþlardýr. Önemi olan kalitedir, kandite deðil! KDH hazýrlýk döneminin doðasý gereði örgütsel güç olarak azalmalarýný teorize ederken bu noktayý hatýrlamýyorlar. Ben KDH'nin "ayrýlanlar zaten kaç kiþi ki" gibi apolitik laf ebeliklerine kulak asmayýp, komünist devrimci iddialarýmý, komünizm fikrini dünyada sahiplenecek tek kiþi olarak kalsam da yaymaya ve örgütlendirmeye devam edeceðimi oportünizme inal haykýrýyorum. Bu gün bu hedefe KDH ile deðil de KDH ' Leninist ile yürünebileceðine olan inancýmla, yolumu KDH / Leninist ile birleþtiriyorum. KDH iddialarýndan periye düþtüðü için, ilkesizliði ilke haline getirdiði için;onunla yolumu ayýrýyorum. Örgütle ve örgütlü yürüyüþümü bundan böyle KDH / Leninist saflarýnda sürdüreceðim. *Hedef komünizm. Zafere kadar sürekli devrim. ... Üniversitesi'nden Leninist Bir Öðrenci
10
Mart 1999
KADIN SORUNU VE DEVRÝMCÝ KOMÜNÝST BAKIÞ Bir 8 Mart günü daha yaklaþýyor. Solda ve saðda ki tüm siyaset simsarlarý yine kadýnýn ezilmiþliðinden, sömürülmüþlüðünden eþitsizliðinden dem vuracaklar. Konferanslar, paneller düzenleyip; basýn açýklamalarý yapacak, demeçler (fetvalar) verecekler. Ama her yýl olduðu gibi kadýnýn neden eþit olmadýðýna, neden ezilip aþaðýlandýðýna, iktisadi ve cinsel sömürüye tabi tutulduðuna dair gerçekleri es geçecekler. Kadýnýn ve bir bütün olarak insanlýðýn smýfsýz sömürüsüz ve özgür bir dünyaya nasýl kavuþacaklar. konusunda ya tek söz söylemeyecekler; ya da yalan, yanlýþ çuvalla lafý piyasaya sürecekler. Baþka türlü olmasý da mümkün deðildir. Sýnýf bilinçli hiç kimse bundan ötesini beklememelidir. Farklý sýnýflara ve farklý sýnýf çýkarlarýnýn olduðu bir dünyada böyle olmasý, "suyun akmasý, güneþin doðmasý" kadar olaðandýr. Bu konuda , Komünist Manifesto'nun yayýnlandýðýndan bu yana en doðru, en yalýn ve eðitici, yol gösterici bakýþý komünistler ortaya koymaktadýr. Doðru, köktenci ve militan önder tutumu komünistler temsil etmektedir. Bu 8 Mart'ta da ve bundan sonrakilerde de böyle olacaktýr. Kadýn sorunu nedir? Kadýnlar asýrlardýr düzen, onun temsilci ve bekçilerine; ve hatta sermaye düzeninin ideolojik, siyasi ve kültüre: kuþatmasý altýndaki en yakýnýndaki eþi, kardeþi, babasý olacak erkeklerin tahakkümü altýndadýr. Hatta egemen ideolojinin etkisindeki hemcinsleri bile onlarý horlamakta, en haklý olduklarý konularda bile düzenden, karþý cinsten yana tutum. almaktadýrlar. Bütün bu özelliklerinden dolayý kadýnlar, erkek cinsinden farklý özellikler taþýmakta ve ayrý bir sosyal kategori oluþturmaktadýrlar. Kadýn sorunu öncelikle bir cinsiyet sorunudur. Cinsiyetinden dolayý aþaðýlanýr. Ýkinci sýnýf insan muamelesi görür, alýnýp-satýlýp tecavüze uðrar, namus nedeniyle baský görür, dayak atýlýr, hatta katline törelerce ferman çýkarýlýr. Tarlada ve evde ücretsiz çalýþtýrýlýr. Sanayide ise düþük ücretle. Erkek sýnýf kardeþleriyle eþit iþi yaptýðý halde eþit ücret alamaz. Toplumun her kesimi anneliðin baþatlýðý üzerine binbir övgü dizmelerine raðmen, onun için annelik bir külfet. ezilme, üzülme ve fazladan emek tüketme sanatýdýr. Hamilelik doðum ve çocuðun yoðun bir ilgi ve bakýma ihtiyaç duyduðu süre boyunca düzen ve karþý cinsten maddi ve manevi hiçbir ciddi destek görrnez. Anneliðin kutsallýðý lafta baþlar lafta biter. Kadýn burjuva sýnýf bilincinin etkisindeki iþçi ve köylü erkek için sarý uzun aklý kýsa evinin ve erkeðinin malýdýr. Burjuva erkek içinse süs eðlence zevk ve tatmin aracýdýr. Burjuvazi içinse alýnýr-satýlýr bir meta metalarýn pazarlamasýnda reklam aracý ve sermayedir... Kadýn sorunu daha saymakla tükenmez benzer sorunlar yumaðýdýr. Bu sorunun kabulünde hemen herkes anlaþmaktadýr. Ama iþ bu sorunlarýn kaynaðýna ve çözümüne gelince birdinbire yollar ayrýlmaktadýr. Kadýn Sorunu: Tarihsel, toplumsal ve sýnýfsal bir sorundur. Kadýnýn cinsiyeti nedeniyle yüz yüze kaldýðý ezilme, aþaðýlanma ve ikinci sýnýf insan derekesine düþürülmesi elbette ki ciddi bir sorundur. Ama burada gözden kaçýrýlmamasý gereken ve mutlaka her vesileyle gözetilmesi gereken husus çözülmek üzere insanlýðýn gündemine gelen kadýn sorununun bir neden deðil sonuç olduðudur. Evet, bu soýrunda kritik nokta burasýdýr. Bu nokta anlaþýlmadýðý veya atlandýðý andan itibaren söylenecek her þey
lafazanlýk ve partizanlýktýr. Kadýnýn tarihsel ve toplumsal evrimine göz atýldýðýnda herkes görecektir ki sýnýfsal sorunlardan ve toplumsal geliþmelerden baðýmsýz, kendi baþýna bir kadýn sorunu yoktur. Bu sorun kadýnýn doðal ve biyolojik özelliklerinden dolayý da çýkmýþ deðildir. Tarihsel geliþimin her evresinde karþý cinsi karþýsýnda ezilmiyor, aþaðýlanmýyor. Hatta ilkel komünal toplum denilen tarihsel evrede erkekten daha 'ayrýcalýklý' bir konumda ve onun kadar özgür. Toplumsal geliþmenin, toplumsal iþbölümünün ve farklý sýnýflarýn tarih sahnesine çýkmasýyla birlikte kadýn ikinci sýnýf bir konuma itilmeye baþlamýþ ve giderek köleleþtirilmiþtir. Demek ki, kadýnýn bugünkü konuma gelmesinde belirleyici olan ekonomik nedenlerdir. Toplumun farklý çýkar gruplarýna (sýnýflara) bölünmesi kadýn sorunun kaynaðýdýr. Tam da bu nedenledir ki kadýnlar homojen ve sýnýflar üstü bir topluluk veya ayn bir sýnýf oluþturmamaktadýr. Doðal, cinsel ve düzen karþýsýnda hukuksal ortaklýklarý dýþýnda pek çokta ayrýlýklarý vardýr. Kadýnlýk ortak paydalarý olsa da sýnýfsal, siyasal, kültürel ve sosyal bakýmdan kendi içlerinde ayrýþýr, saflaþýr ve farklý konumlara yerleþirler. Ailesinin ve eþinin sýnýfsal konumuna ve üretimdeki yerine göre farklý sýnýflara ve çýkar gruplarýna bölünürler. Kadýn sorununa yaklaþýmda bu nokta da gözden kaçýrýlmamasý gereken ikinci kritik noktadýr. Kadýn sorununu tek yanlý kavramamak için bu önemlidir. Sorun tarihsel, toplumsal ve sýnýfsal boyutlarý olan bir sorundur. Bundan doyayý ne sýnýfsal bir yaklaþým dýþýnda anlaþýlýp. çözümlenebilir ne de onunla sýnýrlandýrýlabilir. Toplunmsal boyutu kapsayýcý bir kavrayýþ. sýnýfsal boyutu ise çözüm için gereklidir. Kapitalizm eve ve ev iþlerine hapis olan kaçma sanayinin kapýlarýný açtý. Kadýn kendi sýnýf çýkarlarý gereði evden çýkanp üretime katarak istemese de, sosyal kültürel ve siyasal yaþama da katmýþ oldu. Kadýnýn feodal toplumdaki konumuyla karþýlaþtýrýldýðýnda ortaya çýkan bu görece 'özgürleþmesine aldanmamak gerekir. Çünkü kapitalizm bunu kadýn cinsini düþündüðü için deðil, ucuz iþgücünü ve erkek iþçilere karþ; bir rekabet gücü yaratmak için yapmýþtýr. O gün bugündür de kadýnlarýn sýnýf ve örgütlülük bilinçlerinin geriliðini fýrsat bilerek kötü koþullarda, cana uzun süreli ve daha düþük ücretle çalýþtýrmakta daha fazla sömürmektedir.. Kapitalizm erkek iþçiyi karýsýný ve kýzýný çalýþtýrmasý için eðitmiþ ve ikna etmiþ de deðildir. Onu sefalet ücretine mahkum ederek iþten atýp iþsiz býrakarak buna mecbur etmiþtir. O da en yakýnýndakinden bile kýskandýðý karýsýný, kýzýný gözünü kýrpmadan kan döküp mahpus yatacaðý karýsýný kýzýný sümürüleceðini, tacize uðrayacaðýný bile bile kapitalist üretimin kollanna atmýþtýr. Toplumsal geliþmenin bu evresine de kadýn için gerçek bir özgürleþmeden söz etmek olanaksýzdýr. Tam tersine ücretli kölelik baþlamýþtýr onun için. Hem kadýn olduðu hem de iþçi olduðu için sömürülmekte ve baský görmektedir. Kadýnýn ezilrnssi ve sömürülmesi kapitalist düzende artarak katmerleþmiþtir. Her siyasal kesimin kadýn sorununa ilgi göstermesinin nedeni: Bugün toplumun ve çalýþan kesimin yarýsýna yakýnýný oluþturan kadýn topluluðu niceliði ve niteliði ile. siyasal potansiyeli sosyal ve kültürel konumuyla siyasal mücadele yürüten, düzeni ayakta tutmaya veya yýkmaya çalýþan tüm kesimlerin ilgisini çekmekte ve iþtahýný kabartmaktadýr. Kadýn sorununa yaklaþan ve
Leninist Iþýk diline dolayan herkesin bu soruna önem verdiðine inanmak saflýktýr. Her sýnýf ve siyasal akým amacýna ulaþmada bu kesimin desteðine ihtiyaç duyduðu için soruna bir biçimde deðinmek zorunda kalmaktadýr. Onun için; burjuva ve reformist partiler programlarýnda, seçimlerde ve 8 Mart Dünya Kadýnlar Gününde bu kesimi ve sorunlarýný hatýrlayarak nutuklar atar, gerçekleþmeyecek hoþ vaatlerde bulunarak ruhunu okþarlar. Kadýnlar da çoðunlukla sýnýf bilincinden ve örgütlülüðünden yoksun olduklarý için bunlara kanar, destek verir ve hoþ vaatlerin gerçekleþmesi için boþu boþuna bekler dururlar. Cinsel ve iktisadi olarak ezilen, sömürülen ve horlanan kadýnlarý sýnýf bilinciyle donatmak, proleter örgüt saflarýnda örgütlemek ve sýnýf mücadelesine katmak; her türlü eþitsizliðe, ezme ve sömürme iliþkisine karþý olan devrimci komünistler içinse hem amaç, hem de amaca ulaþmada zorunlu bir koþuldur. Çünkü kadýnýn kurtuluþ mücadelesi ile insanlýðýn kurtuluþ mücadelesi birbirinden ayrýlmaz biçimde içice geçmiþtir. Her ikisinin de tek kurtuluþ yolu proleter bir devrandýr. Proletarya iktidarýdýr. Sýmflarla birlikte ortaya çýkan kadýn sorunu, sýnýflarýn zorla ortadan kaldýrýlmasýyla birlikte çözülebilecektir. "Tarih hakkýnda bir þeyler bilen birisi, kadýn mayasý olmadan büyük toplumsal deðiþikliklerin gerçekleþmesinin olanaksýz olduðunu bilir. Toplumsal ilerlemenin lam ölçüsünü veren, kadýn cinsinin toplumsal konumudur." (K. Marks, Dr. Kugelman'a Mektup, Aralýk 1868) Kadýnlara kim, nasýl bir mücadele ve gelecek vaad ediyor? Burjuvazi: Kadýnýn yüz yüze olduðu sorunlarýn sorumlusu burjuvazi, onun üretim tarzý ve devletidir. Ana o, bunu kimsenin bilmesini istemez. Bu gerçeði gizlemek için her türlü yanýltma aldatma ve demogojiye baþ vurur. Toplumun sýnýflardan, ezen/ezilen sömüren/sömürenlerden oluþtuðunu gizlediði gibi: kadýnlarýn da deðiþik sýnýflara bölündüðünü, fabrika sahibi kadýnla iþçi kadýnýn, hanýmefendi kadýnla hizmetçi kadýna çýkarlarýnýn uyuþmadýðýný ve ortak yanlarýna raðmen iki düþman sýnýfýn üyeleri olduklarýný gizlemek için her yolu dener Kadýna ikinci sýnýf insan gözüyle bakar. Ailenin ve kadýnýn kutsallýðý düzenini ayakta tutmasý için de uydurulmuþ kocaman yalanlardýr. Kapitalist düzen de insanýn insana cinsin cinse, ulusun ulusa yabancýlaþmasýný ve düþmanlaþmasýný saðlamayý beceren bir düzendir. Sevgisizlik ve geçim sýkýntýsý nedeniyle her gün gerçekleþen intiharlar ve boþanmalar nedeniyle onlarca aile yýkýlmaktadýr. Burjuvazi ise ailelere alay edercesine hiç evlenmemiþ ve bekaretiyle övünen birini aileden sorumlu bakan yaparak ailelerin sorunlarýný çözmeðe(!) Bir taraftan vergilendirilmiþ fuhuþ yuvalan açarken, bir tarafa da vergi ödemeden fuhuþ yaptý diye her gece onlarca kadýný zorla gözaltýna almaya yerlerde sürükleyip karakoüari; aþaðýlamayý amme hizmeti saymakta bir sakýnca görmez. Ayný burjuvazi maþalý imamlarý aracýlýðýyla camilerde "cennetin analarýn ayaðý altýnda olduðu cennete gitmek :için de kadýna saygý, sevgi adý altýnda sahiplenmek gerektiði vaaz ederek sozüm ona kadýný yüceltir. Ayný burjuvazi fabrikalarda bu analarý iliðine kadar sömürür. Baþkaldýrýrsa sokaða veya zindana atar. Kürdisýan'da bu analarý köyünden, topraðýndan sürer, dipçikten geçirir, tecavüz eder, köyünü yakar. Oðlunu, kýzýn, eþini katleder. Sonra da baþ kaldýrma kötü kaderine razý ol, "Allahýn emri bu!" der. Her gün beþ öðün camilerde erkeklere ; "Karýnýzýn baþýný örttürün, onun namusu sizden sorulur, su günahtýr,
11
bu günahtýr. Bunlardan uzak durun, yoksa çarpýlýrsýnýz. Cehenneme gidersiniz, kaynar kazanlarda yanarsýnýz. Ama iyi kul olur da cennete giderseniz köþklere, hurilere kavuþacaksýnýz..." diye masallar anlatarak karþý cinse karþý kýþkýrtmaktadýr. Dini gericilik yaygýnlaþýp gencecik kýzlar baþörtüyle orta dereceli okullara, üniversitelere gönderildiði zamanda "Eyvah laiklik elden gidiyor!" diye feryat eden de yine ayný ikiyüzlü, aþaðýlýk burjuvazidir. Burjuva sýnýfýn, siyasetçinin ve kadýn örgütlerinin kadýna vaad ettiði; çýkmaz ayýn son çarþambasýnda erkeklerle ayný hukuksal haklara kavuþacaðýdýr. Hangi erkeklerle? Burjuva mý, iþçi mi? Sorularýna ise asla cevap vermez. Çünkü onun çýkar ve yalan dünyasýnda toplum sýnýflardan oluþmaz. Kaynaþmýþ, imtiyazsýz bireylerden oluþur. Onun için siyaset yalan, dolan ve köþe dönmenin, bu saltanatý ne pahasýna olursa olsun sürdürmenin aracýdýr. Burjuva siyasetin kadýna biçtiði misyon, yapmasýný istediði ise; iyi anne, iyi eþ, iyi vatandaþ olmasý, vatan için Kürtlerin ve iþçilerin üzerine süreceði hayýrlý Mehmetçikler doðurmasý ve secimden seçime sandýða gidip MGK'nýn istediði partilere oy vermesidir. Göstermelik demokrasisi için az sayýda kadro yetiþtirmesi, bunlarýn meclise girmesi içinde KADER ve benzeri demeklerde örgütlenip burjuva erkek partilerine yaltaklanmasýdýr. Kuzu postuyla kadýný kurtlara ziyafet diye sunmasý ve bu yolla düzene hizmet emenin kývancýný atmasýdýr. Her türden feministlerin soruna yaklaþýmý: Kadýnla erkeðin yasalar önünde eþitlikçi, "tam (cinsel-yasal) özgürlüðünü" ve tüm kadýnlarýn ortak ve erkeklerden ayrý örgütlenmesini ve mücadele etmesini savunur her türden feminist. Onlara göre kadýnýn ezilmesinin nedeni erkek egemen ideoloji, yasalar ve erkek, cinstir. Tüm kadýnlarýn birleþip "eþitlik, özgürlük" istemleriyle düzenin ve erkek cinsin karþýsýna dikilýrse bir baský gücü oluþturursa kendileriyle ilgili yasalarýn, yargýlarýn ve adaletsizliðin ortadan kalkacaðýný savunurla:. Kadýn sorununa feminist yaklaþým reformist bir yaklaþýmdýr. Soruna sýnýfsal ve köktenci bir yaklaþým yerine iyileþtirmeci, aþarnacý ve düzen içi bir yaklaþýmla kendini sýnýrlar. Mevcut düzende eþitlik ve kadýna bazý ayrýcalýklar için 'mücadele' eder. Kadýn olsun, erkek cisin insanlar arasýndaki tüm imtiyaz ve ayrýcalýklarýn kalkmasý için mücadele etmek ise konumlarýna ve 'mücadele anlayýþlarý' ile 'araçlarýna' denk düþmez. Ufuklarý düzen içi mücadele yöntemleri, araçlarýyla ve mevcut yasal çerçeveyle sýnýrlýdýr. Kadýnýn erkek ve toplum karþýsýnda ikinci sýnýf konuma itilmesinin altýndaki iktisadi yasalarý ve çýkar iliþkisini görmezler. Bunun sürüp gitmesine mevcut siyasi iktidarýn sýnýfsal çýkarlarý nedeniyle bekçilik ettiðini anlamak istemezler. Bu iktidara laf dinletmek, ondan hak kazanmak için ona karþý devrimci, ihtilalci bir baþkaldýrmanýn þart olduðu, hatta düzen içi kazanýmlarýn bile bu yolla elde elde edilip korunabileceðini, kullanýlabileceðini görmezler. Görseler de geri plana itmeyi tercih ederler. Siyasal bakýmdan burjuva ufkunu aþamayan feministler. örgütsel bakýmdan da kadýna sýnýflar üstü bir varlýkmýþ gibi yaklaþtýklarýndan dolayý amaçlarýna ulaþamazlar. Tüm kadýnlarýn ortak örgütlenmesi birleþik mücadaelesi geçmiþle iyi bir düþ olarak kalmýþtýr. Bugün ve yarýn da kalmaya rnecburdur. Çünkü, hýr proleter kadýna; burjuva, küçük burjuva hanýmefendiler hiçbir zaman erkek proleterden daha yakýn olmayacaktýr. Devrimci komünistlerin soruna yaklaþýmý: