20
Þubat 2001 KADIN SORUNU NEDÝR? NE DEÐÝLDÝR? VE KADININ KURTULUÞU
Kadýnýn, toplumsal yaþamda erkek cinsi karþýsýnda ikinci sýnýf bir insan derekesine düþürülmesi, cinsiyetinden dolayý aþaðýlanýp, horlanmasý, baský görmesi; kendi kaderini belirleme irade ve özgürlüðünün gasp edilmesi; sosyal, kültürel, iktisadi ve siyasi faaliyetlerde geri plana itilmesi, baský altýnda tutulmasý, cinsel bir meta haline getirilmesi, sömürülmesi vb. sorunlarýn toplamýna genel olarak kadýn sorunu diyebiliriz. Ama, kadýn sorununu bununla sýnýrlamak sýnýf körlüðü ve bilimsel açýsýndan bönlük olur. Kadýn cinsi toplumun yarýsýný oluþturmaktadýr ve erkek cinsi gibi homojen bir topluluk deðildir. Sosyalkültürel, iktisadi ve siyasý yaþam, varoluþ bakýmýndan kendi içinde bölünmüþ, farklý sýnýflara mensup kesimler halini almýþtýr. Sýnýflý bir toplumda baþka türlü olmasý da zaten mümkün deðildir. Bu iktisadi-siyasi gerçeðin üzerinden atlayarak kadýn sorunu tespit etmek eksik olacaðý ve gerçeði yansýtmayacaðý gibi, sorunun çözümünü bulmanýn önünü de peþinen týkayacaktýr. Bu genel tespit ve yaklaþýmdan sonra þu politikilkesel sonucu çýkarabiliriz. Devrimciler-komünistler için kadýn sorunu emekçi kadýnlarýn sorunudur. Üç önemli açýdan bu böyledir. Bir, çünkü emekçi kadýnlar kadýn cinsinin büyük çoðunluðunu, kütlesini oluþturmaktadýrlar. Ýki, cinsel ve iktisadi, yani çifte sömürü ve baský altýnda olan kadýnlar bu sýnýfsal kategoridedirler. Kürt emekçi kadýnlarý söz konusu olduðun da durum daha vahimdir. O zaman ulusal, sýnýfsal ve cinsel olmak üzere üçlü bir baský-sömürü devreye girmektedir. Üç, kadýn sorunun nihai çözümü emekçi kadýnlarýn sorunun çözümüne endekslidir ve sorunun çözümünde emekçi kadýnlar öncü bir rol oynayacaklar, sýnýfsalsiyasal bir misyon üstleneceklerdir. Bu kesimin destek ve katýlýmý olmaksýzýn toplumsal bir devrim; böyle bir devrim olmaksýzýn da; emekçi kadýn sorununun çözümü imkansýzdýr. Kadýn Sorununun Temelinde Özel Mülkiyet ve Sýnýflý Toplumlar Var Bilimsel veri ve bulgular kadýn cinsinin ilk varoluþundan bu yana ikinci sýnýf insan statüsüne tabi tutulmadýðýný, karþý cins tarafýndan ezilip, sömürülüp, horlanýp, aþaðýlanamadýðýný göstermektedir. Aksine "Analýk Hukuku"nun geçerli olduðu tarih-öncesi, ilkel komünal yaþam döneminde kadýn lehine bir durum söz konusudur. Anaerkil aile dönemi de denilen insanlýk tarihinin bu evresinde kadýn cinsi, erkek cinsi karþýsýnda ikinci sýnýf bir insan konumunda deðildir, aþaðýlanýp horlanamaz, kimlik ve kiþilik sorunu yaþamaz. Özgür ve etkin bir bireydir. Materyalist dünya görüþüne göre; insanýn doðaya karþý savaþýmý ve insanlaþma mücadelesi döneminde geliþmeyi ve deðiþimi belirleyen etken; "...maddi yaþamýn üretimi ve yeniden üretimidir. Ama bu üretim ikili bir özlüðe sahiptir. Bir yandan, yaþam araçlarýnýn, beslenmeye, giyinmeye, barýnmaya yarayan nesnelerin, ve bunlarýn gerektirdiði aletlerin üretimi; öbür yandan bizzat insanlarýn üretimi, türün üremesi. Belirli bir tarihsel dönem ve belirli bir ülkedeki insanlarýn içinde yaþadýklarý toplumsal kurumlar, bu
iki türlü üretim tarafýndan, bir yandan emeðin, öbür yandan da ailenin eriþmiþ bulunduðu geliþme aþamasý tarafýndan belirlenir." (Engels, Toplu Eserler, Sf. 231) Ýnsanýn doðayla mücadelesi ve emek sayesinde insanlaþmasý maddi üretim araçlarýnýn ve ürünlerinin de geliþmesine yol açmýþtýr. Bu durum ise; Kadýnýn üretim sürecindeki yerinin ve rolünün deðiþmesini beraberinde getirmiþtir. Üretimdeki yeri deðiþen kadýnýn aile ve toplumsal yönetimdeki yeri de erkek lehine deðiþmiþtir. Üretici güçlerin geliþmesi ihtiyaç fazlasý artý-ürünün, özel mülkiyetin ve deðiþimin, servetler arasýnda eþitsizliðin, baþkasýnýn emek gücünden yararlanabilme olanaðýnýn, sonuç olarak; sýnýfsal farklýlýklarýn ve sýnýflarýn doðmasýna ebelik etmiþtir. Bu toplumsal geliþmenin yarattýðý deðiþim ve geliþmeleri Engels "Ailenin Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni" eserinde þöyle açýklýyor: "Kan baðý üzerine kurulmuþ eski toplum, yeni yeni geliþmiþ toplumsal sýnýflarýn çatýþmasý sonucunda deðiþir: yerini, artýk dayanaklarýný kan baðý yerine kurulmuþ topluluklarýn deðil, belirli bir ülkede yaþayan topluluklarýn oluþturduðu devlet içinde örgütlenen aile rejiminin tamamen mülkiyet rejimi tarafýndan belirlendiði günümüze kadar gelen yazýlý tarihin bütün özünü biçimlendiren sýnýflar çatýþmasý ve sýnýflar savaþýmýnýn bundan böyle özgürce geliþtiði yeni bir topluma býrakýr." (Age. Sf. 231-232) Böylece tüm sýnýflý toplumlarda kadýnýn baský altýna alýnýp fiziksel ve zihinsel tüm yeteneklerinin köreltilmesi, yasalar, din, gelenek ve görenekler, toplumsal deðer yargýlarýyla ezilmeye, sömürülmeye, aþaðýlanýp, horlanmaya baþlar. Sosyal yaþamý, kendi kaderini belirlemesi, yani özgürlüðü elinden alýnarak ev kölesi haline getirilir. Kapitalist düzenin sanayi devrimiyle birlikte, kadýný toplumsal üretime yeniden katmýþtýr. Kadýnlarýn yaygýn olarak üretime katýlmasý, görece özgürleþmesini beraberinde getirmesi ve yeteneklerinin geliþmesinin önünün açýlmasý toplumsal bir ilerlemedir. Ama kapitalist düzen bunu kadýna hatýr olsun diye yapmamýþtýr. Ucuz iþgücü ve iþçiler arasýnda rekabet yaratmak için yapmýþtýr. Kadýnýn cinsel konumundan dolayý baský görmesine ve sömürülmesine son vermemiþ, daha da aðýrlaþmasýna yol açmýþtýr. Ýktisadi bakýmdan ev kölesi olan kadýný, bir de sermeyenin kölesi haline getirmiþtir. Ama bu olumsuzluklarýna raðmen kadýný toplumsal üretimin içine çeken kapitalizm, istemeyerek de olsa, kadýný sosyal, kültürel, siyasal yaþamýn ve sýnýf mücadelesinin de aktif bir birey olmasýnýn yolunu da açtý. Bu toplumsal bir geliþmedir. Emekçi Kadýnlarýn Sýnýf Mücadelesine Katýlmasý ve 8 Mart Kapitalizm üretime kattýðý kadýnlarý insanlýk dýþý, oldukça aðýr koþullarda çalýþtýrmaya ve sömürmeye baþlar. Çalýþma saatleri 16 ile18 saattir. Buna raðmen ücretler alabildiðine düþüktür. Aðýr koþullarda çalýþýp sefalete mahkum olmak; kadýn iþçilerin kitlesel olarak çalýþtýðý Amerika'daki tekstil iþkolunda sýnýf kinini birikmeDevamý Sf. 19’da
Komünist Devrim Hareketi/Leninist Merkez Yayýn Organý Þubat 2001 Sayý:21 F:250.000TL
Zulüm Sömürü ve Talan Ülkesi Türkiye'nin Dönemeci:
YA EMPERYALÝZM YA SOSYALÝZM! Yakýn Geçmiþe Hafýza Tazeleme Amacýyla Genel Bir Bakýþ I2 Eylül faþist darbesiyle devrimci hareket ezilmiþ, iþçi ve emekçiler yoðun bir baskýya, sömürüye tabi tutulmuþtu. Egemen sýnýf burjuvazi, düzenin ve TC devletinin baþ bekçisi olan TC ordusunun süngüsü ve güvencesi altýnda karlarýna kar, servetlerine servet katmýþlardý. Ýþçi ve emekçiler içinse yaþam dayanýlmaz bir hal almýþtý. TC'nin sömürgesi Kuzey Kürdistan'da ise sömürgeci baský ve zulme karþý PKK önderliðinde bir devrimci ulusal baþkaldýrý hareketi baþlamýþtý. Baský, sömürü ve hak gasplarý altýnda bunalan devrimciler hapishanelerde, iþçi sýnýfý ise dýþarýda yeniden seslerini yükseltmenin ve gücünü burjuvaziye göstermenin adýmlarýný atýyorlardý. '80'li yýllarýn yarýsýna gelindiðinde 12 Eylül faþist darbesinin toplumun üzerine serptiði ölü topraðý çatlatýlmýþ, Türkiye iþçi sýnýfý grevlere, yürüyüþlere çýkmaya baþlamýþtý. Kitleselliði, farklý biçim ve tepkileriyle öncekilerden ayrýlan "Bahar Eylemleri" her yaný sarmýþtý. Ardýndan Zonguldak "Büyük Madenci Grevi ve Ankara Yürüyüþü" gerçekleþmiþti. '97'ye kadar bir kitle hareketi ve sýnýf mücadelesi yükselmeye devam etmiþti. Kuzey Kürdistan'da ise, sömürgeciliðe karþý PKK öncülüðünde Kürt yoksullarý silahlý kurtuluþ mücadelesinin inanýlmaz taktik-pratik örneklerini veriyor, kendini yenilmez sanan burjuva ordularýna kan kusturuyorlardý. Ýþgalci TC ordusu Kürdistan'da Vietnam sendromu'yla tanýþýyordu. 12 Eylül Darbesi sayesinde iyice semiren ve iþçilerin-emekçilerin yoðun sömürüsü sayesinde büyük vurgun vuran sermaye sýnýfý esaslýda düþmanlar kazanmýþtý. Uyuyan devleri
uyandýrmýþ, ordulaþtýrmýþ, karþýsýna çýkarmýþtý. Burjuvazi bunu hiç istemese de; ekonomi politiðin yasalarý, þaþmaz biçimde iþlemiþti. Burjuva yönetime ve düzene karþý iktisadi-siyasý içerikli kitlesel mücadeleler ve muhalefet söz konusuydu. Bu dönem; sýnýfsal, Kürt ulusal hareketinin yaný sýra islami hareket de hýzla geliþerek Kemalist laiklik karsýsýnda tutum alarak, gerici bir zeminde siyasal bir güç olmuþtu. Böylece, TC 70 yýllýk kanlý tarihinde alt ettiðini sandýðý tüm akýmlarý karþýsýnda bulmuþtu. Toplumsal sorunlarý kalýcý ve ulusalsýnýfsal-iktisadi temelde çözmekten aciz olan burjuvazi, geçici ve baskýcý yöntemlerle sorunlarý yok saydýðý, bastýrdýðý için; onlarý yok edemediði, yalnýzca ertelediði ve küllediði her yönüyle açýða çýkmýþtý. Devrimci düzen dýþý solun, iþçi-emekçi hareketinin yükseliþi, islami burjuva gericiliðin iktisadi-siyasi güç kazanmasý, radikal islamýn burjuva laiklik karþýtý faaliyetlerine hýz vermesi ve taraf bulmasý burjuvazinin içteki, dýþtaki hesaplarýný altüst ediyordu. Dünyadaki geliþmeler ve 12 Eylül faþist darbesinin saðladýðý mali olanaklara dayanarak "çað atlama, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar" yayýlma alt- emperyalistleþme düþleri gören burjuvazi þiddetli bir "iç huzura", "istikrara" yani dikensiz gül bahçesine ihtiyaç duyuyordu. Özelleþtirme adý altýnda KÝT'ler gerçek sahiplerine peþkeþ çekilmeye baþlanmýþtý. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler iþten atma, sendikasýzlaþtýrma, zamlar ve yüksek enflasyonla yeni bir vurgunsoygun döneminin nesnesi yapýlmak isteniyordu. Devrimci-komünist hareketi seçmeli terörle ezmenin ve ehlileþtirmenin hesaplarý yapýlýyordu. Oysa; PKK karþýsýnda acizleþmiþken, burjuva laikliðe karþý besleyip-semirttiði islamý