20
Aðustos 2002
Erken Seçim, AB Süreci ve Emperyalist Savaþ Türkiye egemen sýnýfý yaþadýðý siyasi týkanýklýðý aþmak için bir kez daha erken seçime gidiyor. 3 Kasým’da yapýlacak erken seçimle birlikte, güncel alternatif devrimci bir çözümün olmamasýndan da yararlanarak, kitleleri kendi saldýrý politikalarýna yedeklemenin, onlarýn "umutlarýnýn taþýyýcýsý" olmaya devam etmenin hesaplarýný yapýyor." Artýk Ecevit hükümeti"nin ömrü tükenmiþ durumda. Önünde duran çok temel sorunlara karþý, sömürülen, aç kitlelerin desteðini arkasýna alarak çözüm üretme yeteneði kalmadý. Hükümetin çözülmesiyle eþ zamanlý olarak hükümet partileri de dahil tüm partiler çözülme yaþýyor. Türkiye egemen sýnýfý ise, bu bölünmüþ siyasi tabloya raðmen, Avrupa emperyalizmi ile, bulunduðu coðrafik bölgede hem ekonomik ve askeri bir güç olduðunu kanýtlayarak, hem de tüm bunlarý yaparken içerde tüm toplumsal muhalefetin hakkýndan gelerek iliþki kurmak zorunda. Rüþt'ünü Avrupa'ya ispat etmek durumunda olan Türkiye egemen sýnýfý, uyguladýðý politik ve ekonomik saldýrý programýyla iyice deþifre olmuþ ve kitle desteði %10'larýn altýna düþmüþ "Ecevit hükümeti"yle bu uzun ve çetrefilli yolu alamayacaðýnýn farkýnda. Ýþte bizim üçgenimiz de tam bu noktada oluþmaya baþlýyor. Üçgenin birinci köþesini T.C egemen sýnýfýnýn Avrupa sermayesiyle kendi sýnýf çýkarlarý yüzünden bütünleþmek zorunda oluþu, ikinci köþesini ona, bölgede hem askeri hem siyasi bir güç olduðunu, bölgeye girmek istiyorsa kendisinin bu noktada rol oynayabilecek bölgedeki tek güç olduðunu, ABD sermayesine de "stratejik bir ortak" olmaya devam ettiðini kanýtlamak, Irak ve bölgedeki diðer pay kapma savaþlarýna müdahil olma zorunda oluþu ve üçgenin son köþesini ise kendi iç düzenini þimdilik seçimle ve onu takip edecek yeni ekonomik ve siyasi saldýrýlarla kuvvetlendirmek zorunda oluþu belirliyor. Türkiye egemen sýnýfý uzun erimli, bol savaþlý "þahin" siyasetini bu üç köþeli düzlem üzerine bina ediyor. Bölgenin bu karýþýk durumu sadece Türkiye’nin deðil, tüm dünya proletaryasýnýn kaderini dolaysýz etkileyecek bir anafor oluþturuyor. Buradaki güç iliþkilerinin çözülüþ biçiminden ve egemen sýnýfýn hesaplarýný alt-üst edecek devrimlerden etkilenmeyecek hiçbir ülkenin olmadýðý rahatlýkla söylenebilir yeryüzünde. Bu hükümet elinden geleni fazlasýyla yapmýþtýr; "(gerici) yapýsal" reformlar adý altýnda yasalar çýkarmýþ (bankalar kanunu, tütün yasasý, þekerpancarý yasasý vb.), Kürt hareketiyle geri bir zeminde bir anlaþma yaparak onu kendine tabi kýlmýþ, F tipi saldýrýsýyla içerde tutsak olan 93 devrimciyi katletmiþ, ancak yalnýz onlarý katletmekle kalmamýþ bu saldýrýy-
la, ayný zamanda dýþarýda da devrimci harekete sempati duyan, ona destek veren herkese gözdaðý vermiþtir. F tipi saldýrýsý içerde tutsak olan devrimcilerden çok bir bütün olarak iþçi hareketine kapsamlý saldýrýnýn yalnýz bir parçasýdýr. Egemen sýnýf devrimcileri sadece hapishanelerde katletmek ve tecrit etmekle kalmamýþ, dýþarýda da kitle iliþkilerini yok ederek onlarý izole etmeye ve bu yolla sosyal patlama dinamiklerini deðil ama ona önderlik edebilecek güçleri ortadan kaldýrmaya çalýþmýþtýr. Ýdamý kaldýrmýþ, anadilde eðitim ve yayýn yapýlmasýnýn önünü açmýþtýr. Böylece, on altý sene bilfiil büyük bir silahlý mücadele vermiþ Kürt hareketini bu küçük kýrýntýlarla "kandýrarak" þimdilik mas etmiþ görünmektedir. Bir taraftan iþ güvencesi yasasýný gündemine alýrken diðer taraftan bu tasarýnýn -insanýn dili varmýyor ama söyleyelim- çok küçük "kazanýmlarýný", "yeni iþ kanunu" tasarýsý ile boðmaya çalýþmaktadýr. Üstelik sadece bu kazanýmlarýný deðil, Türkiye iþçi sýnýfýnýn onlarca yýldýr verdiði mücadelelerin doðrudan ve dolaylý sonucu olan tüm kazanýmlarýný boðmaya çalýþmaktadýr. Ýþçilere esnek üretimi, yani örgütsüzlüðü, yani sigortasýz çalýþmayý, yani haftalýk çalýþma saatinin artmasýný dayatan bu yasaya karþý sendika patronlarý, bu haliyle iki kanadý kýrýk yardýma muhtaç küçük bir kuþu anýmsatan "Ýþ Güvencesi" yasa tasarýsýnýn yasalaþmasýný koþul olarak öne sürüyorlar. Gerek sözde iþsizlik sigortasý gerek yeni iþ kanunu, Avrupa Birliði ile uyum çerçevesinde en önemli sorunlardan biriydi. Bu reformlar aracýlýðý ile Avrupa Birliði'nin tam üyelik müzakerelerini baþlatmasýný bekliyor. Aslýnda Türkiye egemenleri, Birliðe alýnýp alýnmayacaðýný veya ne zaman, hangi koþullarda alýnacaðýný biliyor. Ancak kitlelerin gözünü Avrupa Birliði hedefinden ayýrmamasý ona muazzam sömürü olanaklarý sunuyor. Alternatif devrimci arayýþlarýn önünü kesiyor. Bu yönüyle katil Ecevit hükümeti oldukça "baþarýlý" bir hükümet olmuþtur denilebilir. Türkiye seçim dönemine Orta Doðu'da bir savaþ tehlikesi ile beraber giriyor. 11Eylül'ü bahane ederek bu bölgedeki tüm paylaþým iliþkilerini yeniden düzenlemek isteyen ABD, bu isteðinin ilk adýmýný "terörizmi" bahane edip Afganistan'a operasyon düzenleyerek atmýþtý. Böylece kendine, hammadde bakýmýndan en az Orta Doðu kadar önemli olan Orta Asya'ya açýlabilmek için güvenilir bir karakol kurmuþ oldu. Þimdi gözünü yeterince pay alamadýðý Irak petrollerine dikmiþ durumda. ABD'nin Orta Doðu politikasý bölgede siyasal istikrarsýzlýðý çözmeye deðil, varolan istikrarsýzlýðý körüklemeye dayalýdýr. Bunun en iyi yöntemi de savaþtýr. Böylece bölge halklarý baþýný savaþtan ve açlýktan kaldýraDevamý Sayfa 16’da
Komünist Devrim Hareketi/Leninist Merkez Yayýn Organý Aðustos 2002 Sayý:36 F:1 Milyon TL
TC SERMAYE DÝKTATÖRLÜÐÜNÜN ERKEN SEÇÝM MANEVRASI VE DEVRÝMCÝ KOMÜNÝST TUTUM Türkiye egemen sýnýfý yaþadýðý siyasi týkanýklýðý aþmak için daha istikrarlý (vurucu-kýyýcý) bir hükümete ihtiyaç duyuyor. Bundan dolayý bir kez daha erken seçime gidiyor. Hükümetteki burjuva partilerin daha düne kadar, milyonlarýn gözünün içine bakarak, peþ peþe geveledikleri ve “kükredikleri” “zamanýndan önce seçim yapýlmayacak!”, “erken seçim yok!” açýklamalarýnýn bir palavradan ve yalandan ibaret olduðu artýk açýkça ortaya çýkmýþ durumda. Bu ikiyüzlü, yalancý burjuva partiler, þimdi söylediklerini unutmuþçasýna, hararetle, telaþla ve þaþalý reklam kampanyalarýyla 3 Kasým’da yapýlmasý kararlaþtýrýlan erken seçim yarýþýna hazýrlanýyorlar. Kendilerini seçim sandýðýna gömecek alternatif devrimci bir parti ve komünist siyasetin seçim zemininde olmamasýndan da yararlanarak, kitleleri kendi saldýrý politikalarýna yedeklemenin, “sahte umut” ve “yalan vaatler”le bir kez daha aldatmanýn, onlarý sermaye düzenine yedeklemenin hesaplarýný yapýyorlar. Katil Ecevit hükümeti yapacaðýný yapmýþ, sermaye diktatörlüðünün bir çok pisliðini temizlemiþ olmasýna, “on beþ günde 15 yasa çýkararak” ünlenmesine raðmen, gelinen yerde kitle desteðini ve iç uyumunu yitirerek gereksizleþmiþtir. Sermaye diktatörlüðü emeði ve doðayý sömürmeye, iþçi-emekçi ve devrimci-komünist kaný içmeye doymadýðý, iç pazarla yetinmeyip dýþ pazarlara yayýlmayý, barbarlýðýný TC sýnýrlarý dýþýna taþýmayý þiddetle arzuladýðý için daha yapýlacak “çok iþ var!” Finans sermaye sahipleri bu “iþleri” kitle desteði kalmamýþ, kendi içinde boðuþan, ayak sürçen bir hükümetin yapamayacaðýný düþündüðü için erken seçim düðmesine basmýþlardýr. Finans sermaye, 2001 Þubat krizinden sonra IMF ve Dünya Bankasý’nýn memuru, paralý uþaðý olan Kemal Dervi$’i Türkiye iktisadýnýn baþýna transfer ederek, geçici olarak ve milyonlarýn yoksullaþmasý, bazý orta-küçük burjuva kesimlerin mülksüzleþtirilmesi, her türlü iþçi-emekçi eyleminin zorla-yasaklarla bastýrýlmasý, devrimci-komünist tutsaklarýn katledilmesi pahasýna kurtulmuþtur. Finans sermayenin iktisadi egemenliðini pekiþtirmesi, Kürt
hareketini þimdilik kontrol altýna almasý, altemperyalistleþme ve AB’ye girme yönünde önemli adýmlar atmasý iktisadi krizden geçici bir dönem için de olsa kurtulduðunun göstergesidir. Soruna sýnýfsal çýkarlar, sýnýf mücadelesi, sýnýf egemenliði ve iktidar perspektifi açýsýndan deðil de, sýnýflar üstü bir yerden veya ezilenlerin-sömürülenlerin cephesinden bakan burjuva-sol liberaller ve devrimci demokrat-merkezci akýmlar “Türkiye’nin battýðý”, “ekonomik olarak iflas ettiði” üzerine içi boþ bir ajitasyon faaliyeti yürütmektedirler. Türkiye ve sermaye egemenliðinin henüz battýðý falan yok! Bazý bankalarýn battýðý da hikaye! Devrimci komünistler olarak biz bu geliþmelere sermayenin merkezileþmesi, bazý sermaye sahiplerinin ise mülksüzleþmesi diyoruz. Sermaye egemenliðinin ve TC’nin kendi kendine battýðýný ve batacaðýný ümit edenler hayal kuruyorlar, düþ görüyorlar. “Sermaye egemenliðinin batmasýndan” ayný þeyi, iktidardan alaþaðý edilmesini anlýyorsak, bunun kendiliðinden olmasýný beklemekten daha saçma bir þey olamaz. Böylesi bir dönüþüm ve deðiþim ancak toplumsal bir alt üst oluþla, bir devrimle mümkündür. Bugün içinse bunun Türkiye ve dünya çapýnda öznel koþullarý oluþturulmamýþtýr, yoktur. Devrimci önderlik boþluðu dünya çapýnda sürmektedir. Kemal Dervi$’in Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakaný olarak Türkiye’yi ve sermayeyi kurtarmadýðý ve daha da kötü duruma düþürdüðü doðru bir yaklaþým deðildir. Aksine, katil Ecevit Hükümeti ve bakaný Dervi$, sermaye egemenliðinin çýkarlarýný koruma, kollama ve yasal güvence altýna alma bakýmýndan kýsa zamanda “büyük iþler” ÖÖ baþardýlar. Sýnýflý toplumlarda ve kapital-
Bu Sayýmýzda 2 Devrimci Eleþtiri Özeleþtiri Üzerine . . . . . . . . . . . 4 2 Marks’tan Lenin’e Komünist Örgütlenme . . . . . 10 2 Lenin “Devlet ve Ýhtilal”’den . . . . . . . . . . . . . . . 15 2 Erken Seçim, AB Süreci ve Emperyalist . . . . . 20