Zafere Kadar Sürekli Devrim!
marksist bakýþ Sayý: 35 - Þubat 2014
Fiyatý: 3
A S P E H
Polemik: E.Kürtçü, Sosyalist Solun Tarihsel Hesaplaþmasýnda Çoktan Sýnýfta Kaldý Teori: Feminizm Kadýnýn Kurtuluþunun Yolunu Açabilir Mi? Röportaj: Yataðan’ýn 25 Yýllýk Mücadele Öyküsü Sürüyor! (Erol Soðancý)
SEYRETME!
Enternasyonal Postacý: Ukrayna’da Vekalet Savaþý
Perspektif: Burjuva Siyasette Taþlar Yerinden Oynarken
SOR! www.bolsevik.org
Tarih: 68 Kuþaðýnýn Anti Emperyalist Öfkesi: 6. Filo Eylemleri Güncel: AKP’nin Suriye Israrý ve Suriye Ýç Savaþý’nda Son Durum
35.Sayýdan Merhaba; Þubat sayýsýnýn kapaðý, SDH'nin dönem kampanyasýna da adýný verecek olan sloganýmýz, SEYRETME HESAP SOR manþeti ile çýktý. Yitirdiðimiz Gezi isyancýlarý için; tutuklu öðrenciler, gazeteciler, avukatlar, sendikacýlar için; Roboski için, Reyhanlý için, Suriye'de döktürülen kan için; zaman, hesap sorma zamanýdýr. Yolsuzluklarý, ayakkabý kutularýndan çýkan milyon dolarlarý, vurgunlarý, baskýlarý, tutuklamalarý, polis terörü, sansürü ile zaman; AKP'den, cemaatten, bozuk düzenden hesap sorma zamanýdýr. Ýþsizlik, yoksulluk, hayat pahalýlýðý, iþyeri cinayetleri, geleceksizlik karþýsýnda zaman hesap sorma zamanýdýr. Hesap sormanýn yolu sokaktan, eylemden, sosyalist saflarda örgütlenmekten geçer. Yeni bir Türkiye ve dünya kurmak için emek ve özveri ile çalýþmaktan geçer. Gerçek hesaplaþma bu þekilde olacaktýr. Hesap sormak için sandýða bel baðlamanýn anlamý yoktur. Zira, dün AKP'yi ihya edenler, þimdilerde CHP'yi beslemekteler. Daha düne kadar sabaha karþý evleri basýp binlerce insanýn özgürlüðünü alan, AKP'nin can yoldaþý, her türlü karanlýk iþteki vurucu gücü cemaat, þimdi CHP'nin safýna geçmiþtir. Dolayýsýyla, emekçiler ve gençler, uyanýk olmak zorundadýrlar. Sadece kendi güçlerine güvenmeleri gerekmektedir. Arkasýndaki emperyalist desteðe ve elveriþli olan tüm koþullara karþýn CHP, AKP'yi geçebilir mi? Orasý þüpheli, ama böyle bir olasýlýk gerçekleþse bile emperyalizmin himayesinde emekçi düþmaný bir siyaset izleyecek olan CHP iktidarý, yaklaþan ekonomik kriz koþullarýnýn da tesiriyle siyasi Ýslam'a yeni ve taze kan taþýyabilir. Unutulmamalýdýr ki 1990'larda RTE ve siyasal Ýslam'ýn önünü açanlar, herkesten çok CHP'nin önceli olan SHP idi. Yolsuzluk, antidemokratik uygulamalar, ekonomik kriz, emekçilerin haklarýna yapýlan neoliberal saldýrýlar... Bunlar varoþlardaki emekçi halkýn yüzünü Milli Görüþ çizgisine çevirmesine neden olmuþtu. Ýstanbul'u, Ankara'yý RTE ve M.Gökçek'e altýn tepside armaðan eden onlardý. Ekonomik krizin yaklaþtýðý, þiddetli bir türbülansýn içine girileceði, Kürt sorunun tüm sancýsýyla çözüm beklediði bir ortamda olasý bir CHP iktidarýnda tarih yeniden tekerrür etmeye namzettir. Olasý CHP iktidarýný en iyi Sarýgül, Kemal Derviþ ve Mansur Yavaþ sembolize etmektedir. Kýsacasý, belki AKP gitmeye gider, ama bunun adý hesaplaþma olmaz. Bu yüzden AKP'den, Cemaatten hesabý bizler sormalýyýz. Sarýgüllü CHP'ye bel baðlanamaz. Gezi ruhu bizlere yol göstermeli, Gezi isyancýsý devrimci Marksist saflarla buluþmalýdýr. Çözüm, sosyalizm için örgütlü mücadelededir.
V.U. Arslan
içindekiler 03 AKP’nin Suriye Israrý ve Suriye Ýç Savaþý’nda Son Durum 06 Feminizm Kadýnýn Kurtuluþunun Yolunu Açabilir Mi? 09 Ukrayna’da Vekalet Savaþý 12 E. Kürtçü, Sosyalist Solun Tarihsel Hesaplaþmasýnda Çoktan Sýnýfta Kaldý 16 Burjuva Siyasette Taþlar Yerinden Oynarken 18 68 Kuþaðýnýn Anti Emperyalist Öfkesi: 6. Filo Eylemleri 21 Röportaj: Yataðan’ýn 25 Yýllýk Mücadele Öyküsü Sürüyor! 24 Rojava’da Kürt Halkýnýn Tarihsel Adýmý: Özerklik Ýlaný ve Etkileri 26 Vietnam’ýn Ulusal Kurtuluþ Mücadelesi-II 30 Rus Devriminin Karakteri-I (Lev Troçki) 32 Katliama Çeyrek Mi Var?
ilkelerimiz Tek Yol Sürekli Devrim Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk, savaþlar, doðanýn tahribatý, yabancýlaþma ve toplumsal çürümenin tek sorumlusu kapitalizmdir. Bu yüzden de insanlýðýn kurtuluþu kapitalizmin tarihin çöp tenekesine gönderilmesiyle gerçekleþecektir. Kapitalizmin alternatifi proleter devrim ve sosyalizmdir. Kapitalist sömürüye karþý harekete geçen devrimci iþçi hareketi, burjuva düzenden tam kopuþ olmadan kurtuluþun olamayacaðýný bilerek kapitalist düzeni yýkana kadar durmamalý ve gerçekleþtireceði iþçi ihtilalini dünyaya yaymaya çalýþmalýdýr. Ýlerici burjuvazi, ileri demokratik bir düzen, demokratik devrim, baðýmsýzlýkçýlýk vb. politikalar iþçi sýnýfýný proleter devrim yolundan uzak tutmanýn araçlarýdýr.
Yurtseverlik Deðil Enternasyonalizm Küresel bir sistem olan kapitalizmden kurtulabilmek için iþçi sýnýfýnýn uluslararasý birliði zorunludur. Ýþçi sýnýfýný ulusal temellerde bölen ve sýnýfsal ayrýmlarý perdeleyen yurtseverlik ideolojisi burjuvazinin en büyük silahlarýndan birisidir. Bu nedenle Marks bütün dünyanýn iþçileri birleþin çaðrýsýný yükseltmiþtir. Ancak, proletarya enternasyonalizmi bir dünya partisi olarak Enternasyonal hedefine baðlanmýyorsa, dünyadaki komünist güçlerle gerçek bir birliðe hizmet etmiyorsa soyut bir ilke olarak gerçek anlamýný yitirecektir.
Ezilenlerin Kürsüsüyüz Devrimciler, insanlarýn kimliklerinden ötürü ezilmelerine karþý çýkarlar. Ezilenlerin ezenlere karþý mücadelesi her daim meþru ve ilericidir. Kadýnlarýn ve LGBT bireylerin ezilmeleri konusunda iþçi sýnýfý içerisinde ileri bir bilinç yaratýlmasý oldukça önemlidir. Ulusal sorunda temel yaklaþýmýmýz ezilen uluslarýn kendi kaderini tayin hakký ve Kürt halkýnýn ulusal sorundaki taleplerinin desteklenmesidir. Diðer taraftan Marksistler ezilenlerin esas kurtuluþunun ancak ve ancak proleter devrimle geleceðinin de altýný çizerler. Ezilenlerin mücadelesi desteklenirken Marksistlerin politik baðýmsýzlýklarýný korumalarý büyük önem taþýmaktadýr.
Bolþevizm BÜROLARIMIZ Ýstanbul Ýstiklal Cad. Balo Sok. No:5 Kat:5 Taksim
Trabzon Razi Aksu Ýþhaný (KESK Binasý) Kat:4 No:30 Meydan
Antalya Adnan Menderes Bulvarý 468. Sok. Bekir Turgay Ýþ Merkezi Kat:3 No:308
Amasya Yüzevler Mahallesi Kocur Pehlivan Sok. Çetin Apt. Kat:1 Merkez
Ankara Bayýndýr-2 Sok. No:45/7 Kýzýlay
Ýþçi sýnýfýnýn kapitalizme karþý giriþeceði mücadelelerin baþarýya ulaþmasý için devrimci iþçilerden oluþan bir devrimci partiye ihtiyaç vardýr. Devrimci partinin liderliði olmaksýzýn iþçi sýnýfý yenilmeye mahkumdur. Ýþçi sýnýfýnýn önderlik krizi içerisinde olmasý, kapitalizmin hala ayakta olmasýnýn temel nedenidir. Bu krizin aþýlmasý bir inþa sürecini gerekli kýlmaktadýr. Bolþevik geleneðin inþasý gerçekleþmeden proleter devrim ve iktidar perspektifi hoþ bir hayalden öteye geçemez.
Marksist Bakýþ - Aylýk Politik Dergi - Yýl:10 - Sayý:35 - Þubat 2014 Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ayþe Þensöz Yayýn Ýdare Adresi: Bayýndýr-2 Sok. No:45/7 Kýzýlay/ANKARA Tel: 03124809560 Baský: Yön Matbaacýlýk - Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1.Kat No:366 Topkapý/ÝSTANBUL Tel: 02125446634 Yayýn Türü: Yaygýn süreli, aylýk
AKP'nin Suriye Israrý ve Suriye Ýç Savaþý'nda Son Durum S
uriye'de, 2011'in Nisan ayýnda baþlayan iç savaþ üçüncü yýlýna giriyor. Herkesin herkesle savaþmaya baþladýðý ülkede, toplamda otuz binden fazla insanýn öldüðü tahmin ediliyor. Suriye'deki iç savaþýn ne kadar daha süreceðini tahmin etmek zor; fakat Suriye'yi kendi çýkar sahasý olarak gören emperyalist güçler, kendi çýkar gruplarýnýn destekçisi olmaya ettikleri Suriye'de, 2011'in Nisan ayýn- devam sürece, iç savaþ da baþlayan iç savaþ üçüncü uzamaya devam yýlýna giriyor. Herkesin her- edecektir. kesle savaþmaya baþladýðý Savaþýn bitmesini ülkede, toplamda otuz binden isteyenlerin, savaþfazla insanýn öldüðü tahmin ta ölenler için sürekli aðýt yakanediliyor. Suriye'deki iç savaþýn larýn, ayný zamanda ne kadar daha süreceðini tah- savaþý çýkaran taraflar olmasý tarimin etmek zor; fakat Suriye'yi kendi çýkar sahasý hin ironisi olarak anýlacaktýr. Bu olarak gören emperyalist ironiyi sürekli güçler, kendi çýkar grup- yeniden üretenlerin hiç larýnýn destekçisi olmaya baþýnda, kuþkusuz AKP devam ettikleri sürece, iç geliyor. Týrlar savaþ uzamaya devam edecek- dolusu savaþ tir. Savaþýn bitmesini isteyen- araçlarý, üç yýldýr lerin, savaþta ölenler için Suriye'ye taþýnýyor. sürekli aðýt yakanlarýn, ayný Zaman içerisinde uriye'deki zamanda savaþý çýkaran Smuhalefete yeni taraflar olmasý tarihin ironisi unsurlarýn eklemolarak anýlacaktýr. lenmesi, var olan
bazý unsurlarýn erimesi söz konusu olsa da, AKP, Suriye'de deðiþen konjonktüre aldýrmadan binlerce insanýn canýna mâl olan katliamcý politikasýnda 'istikrarlý' adýmlar atmaya devam ediyor. Malum, AKP'nin bakanlarý, milletvekilleri, Esad'ýn ömrü konusunda bundan uzun zaman önce tahmin yarýþýna girmiþlerdi. Kimisi bir yýl, kimisi ise aylarla ifade edilen kýsa bir zaman diliminde Esad'ýn düþeceðini açýkça söylemiþlerdi; fakat dýþ politika alanýnda 'stratejik derinliði' saðlama iddiasýnda olan AKP, Suriye'nin sonunun kýsa zamanda Libya gibi olacaðýný, muhalefetin rejimi yýpratmasýna paralel olarak gelebilecek askeri müdahaleyle Esad'ýn düþebileceðini düþünerek çok büyük bir hata yaptý. AKP'nin Yanýlgýsý, BAAS'ýn Avantajlarý Her þeyden önce, Suriye'deki iç savaþýn AKP'nin anladýðý üzere "Sünni çoðunluðun Alevi azýnlýðý devirmesi" basitliðinden çok daha derinlikli ve karmaþýk olmasý, Suriye Ýç Savaþý'nýn uzayacaðý anlamýna geliyordu. Ýþler, Libya'da yaþananlardan oldukça farklý bir seyir izledi. Hatýrlanacaðý gibi, Libya'ya askeri dýþ müdahale, kararlý ve süratli bir þekilde alýnmýþ, kýsa bir süre içinde uygulanmýþtý. Demokrasicilik yanýlsamalarýyla uluslararasý kamuoyundan Libya'nýn bombalanmasýna gelen cýlýz tepkiler, emperyalist koalisyonun beklentilerini boþa çýkarmamýþ, emperyalist koalisyon kararlý ve hýzlý adýmlar atýp Kaddafi'nin alanýný
sürekli daraltarak sonunda düþürecek son hamleyi yapmýþtý. Açýk bir emperyalist müdahaleye maruz kalan Libya konusunda, sürecin baþýnda olduðu gibi devamýnda da tepkiler oldukça cýlýz kalmýþtý. Ortadoðu'nun politik dokusunu tahlil edemeyen AKP, Amerika'dan daha hevesli bir taþeron olarak ve Suriye'nin de önünde sonunda Libya'dakine benzer süreçlerden geçeceðine inanarak Suriyeli muhalif gruplara, ABD'nin artýk temkinli davrandýðý bir dönemde bile inatla destek vermeye devam etti; fakat devam eden süreç, AKP'yi yanýlttý. Ýran ve Rusya, Suriye'ye açýk destek verirken iç savaþýn devamýnda Lübnan Hizbullah'ý, Suriye'de savaþacaðýný açýkladý. Ortadoðu'daki çýkarlarýnýn sürdürülebilirliði baðlamýnda Suriye'ye büyük önem veren Rusya, Libya'daki savaþta izlediði edilgen politikayý, Suriye Ýç Savaþý'nda terk ederek aktif politika yürüttü. Hatta 12 Aralýk 2013'te Rusya Dýþiþleri Bakan Yardýmcýsý Gennadiy Gatilov, ülkesinin Libya krizinden ders çýkardýðýný ve bir daha asla güç kullanýmý parametrelerini ve amaçlarýný bilmeden çatýþmalarýn çözümü için BM Güvenlik Konseyi'ne izin vermeyeceklerini söyledi. Ýran ise, kuzeybatýsý Sünni eksenli sert politikalar izleyen Türkiye, doðusu El Kaide'nin çok sayýda militanýnýn olduðu Afganistan, güneydoðusu El Kaide'nin baþka bir örgütlenme alaný olan Pakistan'la çevrili olduðu için, Baas rejiminin ayakta kalmasýnýn kendisi açýsýndan hayati
güncel
3
öneme haiz olduðunu bilerek Suriye'ye maddi, lojistik, stratejik destek verdi ve en önemlisi kendi uydusu durumundaki Þii Hizbullah'ý bölgeye yönlendirdi. Hizbullah'ýn bölgeye nüfuz etmesi, dengelerin Esad lehine deðiþmesine katký saðladý. Savaþ tecrübesi oldukça iyi olan Hizbullah'ýn Suriye'ye girmesiyle birlikte, stratejik öneme haiz olan El Kusayr bölgesi Hizbullah'ýn yoðun çabalarý sayesinde Suriye ordusunun eline geçti. Emperyalizmin Suriye Korkusu AKP, Suriye'deki sürecin Libya'dakinden çok farklý seyrettiðini görmeye baþladýðýnda, 'umudunu' devam ettirerek olasý bir dýþ müdahaleyi beklemeye baþladý. 2013'ün Eylül ayý baþýnda, AKP'nin 'umutlarýný' bu doðrultuda arttýran bazý geliþmeler de oldu. 21 Aðustos'ta Þam'ýn doðusunda düzenlenen kimyasal saldýrýda 2000'e yakýn kiþinin ölmesinden sonra ABD'li yetkililer, 27 Aðustos'ta yaptýklarý açýklamada, Suriye'ye müdahalenin dört gün içerisinde gerçekleþebileceðini söylediler. AKP'nin 'kalemþörleri' baþta olmak üzere tüm yandaþlar, bu geliþmeyi, Suriye Baasý'nýn Libya'daki gibi dýþ müdahale ile düþeceði yönünde okudular; ancak AKP'nin beklediði geliþme olmadý. Libya'ya müdahale sürecinde emin adýmlar atan ABD, Suriye konusunda ayný kararlý adýmlarý atamadý. Emperyalist koalisyonun eþanlý adýmlar atamamasý, Ýngiltere baþta olmak üzere ABD'nin diðer Batýlý müttefiklerinin Suriye'ye müdahale konusunda temkinli davranmasý sonucunda Rusya önemli bir stratejik hamle yaptý ve Suriye'nin kimyasal denetime açýlabileceði önerisinde bulundu. Obama, bu öneriye olumlu karþýlýk verdi ve kongrede müdahale konusunda yapýlacak oylamayý iptal etti. Emperyalist koalisyonun Libya'daki müdahale sürecine benzer þekilde Suriye'ye karþý hareket edememesinin çeþitli nedenleri bulunuyor. Her þeyden önce, Dünya halklarýnýn müdahalenin meþruiyetini sorgulamalarý, ABD'nin baþýný çektiði koalisyonun atacaðý adýmlarý sýnýrlandýrdý. Öyle ki, ABD halklarý dahi, olasý bir müdahaleyi ciddi þekilde sorguladý. Askeri müdahale seçeneðinin gündeme geldiði süreçte yapýlan anketlerde Washington Post ile ABC News'in ülke genelinde yaptýðý
4
güncel
ortak çalýþmaya göre her 10 Amerikalýdan 6'sýnýn Suriye'ye sýnýrlý askeri müdahaleye karþý olduðu belirlendi. Diðer yandan NBC News'in anketine göre ise her 10 Amerikalýdan 5'i, Suriye'ye müdahaleye karþý olduðu yönünde fikir beyan etti. Ayný anket, Baas'ýn düþmesi durumunda, El Kaide ve muadillerinin Suriyeli muhaliflere Amerikan iktidarý almasý, ABD'nin çýkarlarý ile uyumlu olmayahalkýnýn sempati ile bakcaktýr. ABD'nin emperyal çýkarlarý baðlamýnda deðermadýðýný gösterdi buna ek olarak ABD halkýnýn 10'da lendirdiðimizde, Selefi terör örgütlerinin Suriye'de ikti7'sinin Suriyeli muhaliflere darý alýp radikal ideallerini uygulamaya baþladýklarýnsilah verilmesine karþý da, ABD'nin bu gruplarý kontrol altýna almak için harolduðunu ortaya çýkardý. cayacaðý enerjinin ciddi maliyet yaratacaðý Askeri müdahalenin yapýlamaöngörülebilir. Böyle bir ihtimale karþý, Selefi gruplara masýndaki diðer baþlýca neden ise, tarihsel korkular. ABD'nin kýyasla üzerinde Rusya ve ABD'nin belli anlaþmalara Vietnam, Afganistan, Irak... vardýðý ve tavizler temelinde artýk yýkýlmayacaðý hezimetleri yakýn tarihte asla anlaþýlan Baas'ýn iktidarda kalmasý, ABD'nin emperyal unutamayacaðý deneyimleri çýkarlarý açýsýndan daha az risk doðuracaktýr. oluþturuyor. ABD'nin, müdahale etmesi durumunda, radikal ideallerini uygulamaya baþarýsýzlýklar zincirine yeni bir halka baþladýklarýnda, ABD'nin bu gruplarý olarak eklenmesi kuvvet-le muhtemel kontrol altýna almak için harcayacaðý gözüken Suriye'ye karþý daha temkinli enerjinin ciddi maliyet yaratacaðý davranmak zorunda kaldýðýný ifade öngörülebilir. Böyle bir ihtimale karþý, etmek gerekir. Selefi gruplara kýyasla üzerinde Rusya Askeri müdahalenin emperyalistlerin ve ABD'nin belli anlaþmalara vardýðý ve gündeminden çýkmasýný saðlayan bir tavizler temelinde artýk yýkýlmayacaðý diðer nedenin ise, Suriye muhalefetinin anlaþýlan Baas'ýn iktidarda kalmasý, giderek artan heterojenliði olduðunu ABD'nin emperyal çýkarlarý açýsýndan söyleyebiliriz. Ýç savaþýn baþlarýnda kýsdaha az risk doðuracaktýr. men daha derli toplu gözüken Suriye Suriye Ekseninde muhalefeti, süreç ilerledikçe parçaAKP-ABD Ayrýþmasý landý, Selefi gruplar gücü ellerinde 16 Mayýs 2013'te, Beyaz Saray'da toplamaya baþladý. Özellikle El Kaide Tayyip Erdoðan ile görüþen Obama, ile ilintili Selefi cihadcýlarýn bölgede Suriye'ye askeri müdahale konusunda aktif duruma gelmesi, ABD açýsýndan yukarýda belirttiðimiz risklerin göze alýciddi bir risk yarattý. namayacaðýný ima etmiþ, AKP'nin Baas'ýn düþmesi durumunda, El Kaide Suriye'ye askeri müdahale beklentileve muadillerinin iktidarý almasý, rine cevaben þunlarý söylemiþti: "Asýl ABD'nin çýkarlarý ile uyumlu olmayasoru bunun ne þekilde olacaðý. Zaten caktýr. Hatta, Baas rejiminin elinde bunlarý konuþtuk. Suriye'deki þiddet ve olduðu düþünülen kimyasal silahlarýn sýra dýþý durum için sihirli bir formül bu gruplarýn eline geçmesi, ABD için yok. Olsaydý, Sayýn Baþbakan felaket senaryolarýnýn en kötüsü olur. (Erdoðan) ve ben bununla ilgili ABD'nin emperyal çýkarlarý baðlamýnharekete geçerdik ve çoktan bitirmiþ da deðerlendirdiðimizde, Selefi terör olurduk. Bunun yerine yaptýðýmýz þey, örgütlerinin Suriye'de iktidarý alýp
uluslararasý baskýyý artýrmak, muhalefeti güçlendirmek. Cenevre'deki görüþmelerin, Rusya'nýn ve Suriye'de her kesimi içerecek siyasi geçiþin temsilcilerinin de katýlýmýyla, sonuç verebileceðini düþünüyorum; Ancak bu sýrada, muhalefete yardým ve insani durumla ilgilenmeye devam edeceðiz. Türkiye ile de yakýn istiþare içinde olmayý sürdüreceðiz çünkü Türkiye'nin de bu durumdan derinden etkilendiðini biliyoruz." Obama'nýn, konuþmanýn devamýnda, ABD'nin tek taraflý askeri müdahalesinin hiçbir sonuç getirmeyeceðini özellikle ifade etmesi de Suriye'de giriþecekleri bir askeri müdahale durumunda düþecekleri zor duruma ve Suriye muhalefetinin muðlaklýðýna iþaret etmiþti. Söz konusu görüþmede Obama'nýn kullandýðý diplomatik dilin mealini þöyle açýklayabiliriz: "AKP, bölgede baðýmsýz politikalar izleyip ABD'yi askeri müdahaleye çekecek kýþkýrtmalarda bulunmaya devam ederse, zor duruma düþecektir." Fakat AKP, geri dönüþü olmayan bir yola girdi. Suriye konusunda büyük konuþup büyük oynadý. Alevi Esad rejiminin yýkýlmasýný bir cihat faaliyeeti gibi gördü ve soykýrým yapmak için kollarý sývamýþ en fanatik Ýslamcý örgütlerle yoldaþlýk duygusu ile hareket etti. Uluslararasý iliþkiler öðretilerinde bir söz vardýr: ''iç politika ile dýþ politika arasýndaki ayrým, suya çekilen çizgi gibidir.'' AKP'nin Suriye bataklýðýnda iflas eden politikasý, içeride birçok yansýma buldu. Gezi Süreci'nin oluþmasýna katký saðlayan zincir halkalarýndan birinin AKP'nin Suriye'de izlediði inatçý politikalar olduðunu ifade edebiliriz: Reyhanlý'da patlayan bomba, Selefi terör örgütlerine aktarýlan kaynaklar... Keza, 17 Aralýk Operasyonu'nu da bu baðlamda deðerlendirebiliriz. AKP'nin Suriye konusundaki maceracý ve inatçý tutumu, Selefi örgütleri bölgede sürekli cesaretlendirip onlara stratejik, maddi, lojistik destek saðlamasý, kýsacasý AKP'nin bölgede ABD çýkarlarýna aykýrý yönde baðýmsýz hareketleri ABD'nin AKP'yi gözden çýkarmasýndaki nedenlerden biriydi. Fethullah Gülen Cemaati'nin güçlü örgütlenme aðýný kullanarak yaptýðý operasyonun arka planýndaki hareket ettirici de gücü de böyle okumak gerekir. AKP, tüm bu geliþmelere raðmen, büyük zarar gördüðü ve hýzla çamura battýðý Suriye politikasýndan geri adým atamýyor, Ortadoðu'da tutunduðu son dal olan ve 'kazanmasý' halinde içeride de nefes almasýný saðlayacak olan Suriye'yi býrakmayarak, deyim yerindeyse, kaybeden ata oynamakta ýsrar edip savaþýn daha fazla uzamasýna ve her geçen gün daha fazla insanýn ölümüne çanak tutuyor. Oysa zaten AKP'yi içinde bulunduðu uçuruma
iten þey de Suriye'de ve Mýsýr'daki baþarýsýz politikadýr. Öyle görünüyor ki AKP'nin tutunduðu son dal çoktan kýrýlmýþtýr. Ýkinci Cenevre Konferansý Suriye'ye Barýþ Getirir Mi? 22 Ocak'ta toplanan Ýkinci Cenevre Konferansý'nýn amacý, Suriye muhalefetiyle Baas rejiminin üzerinde uzlaþtýðý geçici hükümetin kurulmasý ve çatýþan taraflarýn arasýnda ateþkesin saðlanmasý yönünde olsa da, Suriye'deki son durumun ortaya çýkarttýðý tabloya bakarak, bu amacýn gerçekleþmesinin imkânsýz olduðunu rahatlýkla söyleyebiliriz. Her þeyden önce, "Suriye'de çatýþan gruplar" ifadesi, artýk eskisi kadar net deðil. El Kaide'nin "Irak'a dönün" talimatýna uymayan IÞÝD ile El Kaide'ye baðlýlýðýný bildiren Nusra Cephesi dahi birbirleriyle çatýþýyor. Ýslami Cephe, IÞÝD'e karþý savaþýyor. PYD, Nusra ile çatýþma halinde... Yani, gelinen noktada Suriye'de muhalif gruplarýn çoðu birbiriyle çatýþýyor; fakat Cenevre 2'de yapýlan konuþmalar, önerilen çözümler, çatýþmalar yalnýzca muhalifler ve rejim arasýndaymýþ izlenimini verdi. Ýkincisi, þu anda rüzgar net bir þekilde Baas rejiminden yana. Esad yönetimi, açýkça üstün durumda olduðu bir zamanda, Cenevre 2'de amaçlanan geçici hükümetin kurulmasý gibi bir seçeneði aklýnýn ucundan dahi geçirmedi. Zaten, Baas rejiminin konferansa sunduðu beþ maddelik çözüm planýn içeriði, uzlaþmak gibi bir niyetlerinin olmadýðýný gösterdi. Cenevre Konferansý'na muhalefeti temsilen davet edilen Suriye Muhalif ve Ulusal Devrimci Güçler Koalisyonu'nun (SMDK) Cenevre 2'deki genel tavrýna baktýðýmýzda, onlarýn da uzlaþmak gibi bir a m a ç l a r ý olmadýðýný görüyoruz. SMDK Genel Sekreteri Bedir Camus'un konf e r a n s ý n baþladýðý gün konferanstan beklentilerini sýraladýðý konuþmasýnda, çok sert üslubuyla Suriye rejimini temsilen gelen heyetin eli kanlý olduðu için onlarla el sýkýþmayacaðýný s ö y l e d i . C a m u s , Humus'taki
ablukayý kaldýrmak, Doðu ve Batý Guta'dakileri kurtarmak için konferansa geldiklerini, eðer talepleri Baas rejimi tarafýndan kabul edilmezse, konferansý terk edeceklerini açýkladý. SMDK'nýn taleplerinin karþýlýk bulmayacaðý aþikar. Çünkü SMDK'nýn söz konusu taleplerini kabul ettirebilecek ne enerjisi, ne de gücü var. Zaten Cenevre 2'ye Suriye muhalefetini temsilen çaðýrýlmalarýný Suriye'deki aðýrlýklarý deðil, diðer muhalif unsurlara göre daha yumuþak söylemlerde bulunmalarý ve Batý'nýn piyonlarý olmalarý saðladý. Cenevre 2'de, imkansýzýn gerçekleþtiðini, SMDK'nýn taleplerinin kabul edildiðini, Esad yönetiminin de geçici hükümet konusunda yumuþadýðýný düþünsek bile, Nusra ve IÞÝD gibi fanatik gruplarýn sürekli güçlendiði, AKP gibi iktidarlarca cesaretlendirildiði, desteklendiði bir ortamda, Suriye'de akan kanýn durmayacaðý gün gibi ortada.
Çaðýn Erdinç
AKP, tüm geliþmelere raðmen, büyük zarar gördüðü ve hýzla çamura battýðý Suriye politikasýndan geri adým atamýyor, Ortadoðu'da tutunduðu son dal olan ve 'kazanmasý' halinde içeride de nefes almasýný saðlayacak olan Suriye'yi býrakmayarak, deyim yerindeyse, kaybeden ata oynamakta ýsrar edip savaþýn daha fazla uzamasýna ve her geçen gün daha fazla insanýn ölümüne çanak tutuyor. Oysa zaten AKP'yi içinde bulunduðu uçuruma iten þey de Suriye'de ve Mýsýr'daki baþarýsýz politikadýr. Öyle görünüyor ki AKP'nin tutunduðu son dal çoktan kýrýlmýþtýr.
güncel
5
Feminizm Kadýnýn Kurtuluþunun Yolunu Açabilir Mi?
Kadýnlarýn özgürlük mücadelesi dendiðinde bugün neredeyse herkesin aklýna hemen "feminizm" gelmekte. Kadýnýn eþitliðinden bahsettiðinizde feminist olarak deðerlendirilmekten kaçamazsýnýz. Toplumsal algýda kadýn özgürlük mücadelesinin topyekün feminizmle özdeþleþmesi, feminizmin baþarýsý kadar bu mücadelenin baþka yürütücülerinin eksikliklerini de yansýtmaktadýr. Ýlk ortaya çýkýþýndan itibaren feminizmle arasýna sýnýr çizgilerini kalýn þekilde çizen Marksist geleneðin bugün devamcýsý olduðu iddiasýndaki sosyalist hareketlerin neredeyse tamamýnýn feminizme iltica etmesi de bu algýnýn geliþmesini kolaylaþtýrmaktadýr. Hatice Osman, Praksis dergisindeki yazýsýnda 12 Eylül yenilgisinin ardýndan Berlin Duvarý'nýn çöküþünün yaþandýðý dönem itibariyle "Türkiye'de sosyalizm iniþe geçerken Feminist Hareket yükselmeye baþlar." (Türkiye'de Sosyalist Feminizme Kaktüs'ten Bakmak, Praksis, S:20, s.17) derken doðru bir noktaya iþaret etmektedir. 12 Eylül darbesinin imza attýðý fiziksel yenilgiye Doðu Bloku'nun yýkýlmasýnýn yarattýðý ideolojik yenilgi eklendiðinde pusulasýný þaþýran
6
teori
sol, sýðýnacak yeni limanlar aramýþ ve bu yolda oradan oraya savrulmuþtur. Sosyalist solun yeni kabesini bulmasý postmodernizmin yoðun ideolojik hegemonyasý altýnda çok zor olmamýþ; açýktan postmodernizm sahiplenilmese de bu perspektif solun büyük çoðunluðunun temel beslenme kaynaðý olmuþtýr. Postmodernist paradigma toplumsal muhalefet üzerindeki en büyük etkisini mega anlatýlarýn reddi ya da daha yumuþak haliyle eleþtiriye tabi tutulmasý temelinde göstermiþ; bu mega anlatýlarýn baþýnda gelen Marksizm de bu süreçten payýný büyük oranda almýþtýr. Artýk toplumlarýn sýnýflar üzerinden kavranmasýnýn çaðýnýn geçtiðini ilan eden postmodernizm, sýnýfýn yerine kimlikleri koymaktadýr. Bu söyleme göre, deðiþimin motoru sýnýf savaþýmlarý olmaktan çýkmýþ; kimlikler temelli yerel, mikro mücadelelerin zamaný baþlamýþtýr. Sosyalist sol, ne yazýk ki, oldukça hegemonik bu argümanlarý, adýný koymadan sahiplenmiþ; kimlikler icat etme (herkesin kendini tanýmlayacaðý bir kimlik arayýþýna girmesi) ve bu kimlikler üzerinden yürütülen mücadeleleri yüceltme, solun ana ekseni olmuþtur. Kadýn mücadelesi
alanýnda da postmodernist paradigmanýn yansýmasý, kadýn sorunu temelinde Marksizm'in eleþtirisi ve revizyonuyla baþlayan, ama sonuçta toptan redde varan bir pozisyonun geliþimi olmuþtur. 1990'larla iþaretlenen feminizmin üçüncü dalgasý, dünya çapýnda olduðu gibi Türkiye'de de Marksizm'i feminizmle buluþturmaya giriþen sosyalist feministlere ev sahipliði yapmýþtýr. Bu unsurlar, Marksizm'e bir katký yapmak bir yana sosyalist solun önemli kýsmýný etkisi altýna alacak, kadýn sorununda Marksizm'in bir kenara býrakýlmasýna giden yolu açmýþlardýr. Marksizme yönelik eleþtiri, "Marksizm'in kadýn sorununu sýnýf meselesine indirgemesi" temelinde baþlamýþ; ileri boyutlarda Marksizmin erkek egemen bir ideoloji olduðu noktasýna bile varabilmiþtir: "Marksist teorinin kadýnlar tarafýndan yeni bir teorileþtirme çabasý olan sosyalist feminizmde, Marksizmin cinsiyet iliþkilerini önemsemediði, dikkate almadýðý en temel eleþtiridir. Marksizm erkeksi koþullar altýnda ve erkeklere özgü olarak geliþtirilmiþtir. Marx ve Engels'in teorisi, toplumsal cinsiyet iliþkilerini marji-
nalleþtirir ve kendi sorunsallarý dahilinde, kadýnlarýn spesifik olarak ele alýnmasýný olanaksýz kýlmasa da zorlaþtýrýr." (Serpil Çakýr, Feminizm Ataerkil Ýktidarýn Eleþtirisi, 19. Yüzyýldan 20. Yüzyýla Modern Siyasal Ýdeolojiler, Ýstanbul Bilgi Üniversitesi Yayýnlarý, Ýstanbul 2008, s.459) Marksizmle feminizm arasýnda köprü kurma çabasý, kadýn sorununda Marksizmi geliþtirme þeklindeki masumane görünüþüne raðmen Marksizmin temelini oluþturan sýnýf çatýþmasýný bir kenara býraktýðý ölçüde Marksizm'e yönelik bir saldýrý niteliðine kavuþmuþtur. Bu çaba, özellikle de postmodernizmin toplumsal muhalefet ve entelektüel alaný büyük oranda hegemonyasý altýna aldýðý koþullarda, sosyalist solda sýnýf yerine kimlik temelli siyaset yapma eðilimine önemli bir katký saðlamýþtýr. Kýsacasý, dünya çapýnda 1960'lar ve 70'lerdeki feminizmin ikinci dalgasýndan baþlamak üzere kadýnýn özgürlük mücadelesinde feminizmin sarsýlmaz hegemonyasý, 1980'lerin sonu ve 1990'lý yýllardan itibaren Türkiye'de de kendisini göstermiþtir. Bu hegemonya Marksizm adýna bir kayýp niteliði taþýmýþtýr; ancak Marksizm ile feminizmin kadýnýn kurtuluþu adýna da ayný nitelikte olup olmadýðýna bakmak gerekmektedir. Eðer feminizm kadýnýn kurtuluþu için doðru bir rehber ise ve özgürlüðün yolunu açabilecekse Marksizm adýna bir kayýp olmasý önemli deðildir; bir dogma olmayan Marksizm bu çerçevede kendini yenileyecektir... Ama biz feminizmin kadýnýn topyekün özgürleþmesinin yolunu açmaktan uzak
olduðu düþüncesindeyiz ve bu konuyu da feminizmin temel iddialarý temelinde tartýþmaya açacaðýz. Kadýnýn Ezilmesinin Sorumlusu Kim? Ataerkil Sistem? Feminizme yöneltilecek "kadýnýn ezilmesine nasýl son verilecek" sorusu, "kadýnlar neden eziliyor" sorusunun yanýtý verilmeden cevaplanamaz. Ezilmenin kaynaðýný doðru þekilde tespit edeceksiniz ki onu ortadan kaldýrarak ezilme iliþkisini de sonlandýrmanýz mümkün olsun. Birçok farklý feminizmden bahsetmek mümkün olsa da kadýnýn ezilmesinin kaynaðý olarak ataerkil sistemi görmekte hepsinin ortaklaþtýðýný söylemek gerekir. Sosyalist feministler ezilmenin kaynaðý olarak ataerkinin yanýna kapitalizmi koysalar da ataerkilliði reddetmezler. Kadýnýn ezilmesinin kaynaðýna ataerkil sistemin yerleþtirilmesinden de görüleceði gibi feminizm dünyayý kadýn-erkek bölünmesi temelinde kavramakta ve hedef tahtasýnýn merkezine -büyük oranda- erkek egemen sistemi koymaktadýr: "Bence feminizm doðrudan erkek egemen iktidar iliþkilerini sorgulayan bir içeriðe sahip. Sonuç itibariyle feminizm erkekliði üstün kýlan, egemen hale getiren iliþkileri sorgulamaktan baþlar; bunu deðiþtirmeyi talep eder ve deðiþtirilebileceðini düþündüðü öneriler sunar." (Serpil Sancar, Türkiye'de Feminizm ve Kadýn Hareketi, Cogito, S:58, Bahar 2009) Ataerki teorisi kadýnýn ezilmesini kapitalist toplumsal iliþkilerin dýþýna yerleþtirmekte ve ayrý bir egemen iliþkisi tanýmlamaktadýr: "Ataerki, özerk bir sömürü ve egemenlik sistemidir. Ataerkinin maddi temelinde kadýnlarýn
görünmeyen ve karþýlýksýz ev emeðinin sömürülmesi yatar. Kadýnlarýn emeði, esas olarak kapitalizmin çýkarý için deðil, erkekler için yapýlan bir þeydir." (Serpil Çakýr, age, s.453) Ataerki teorisi doðalýnda kadýnýn ezilmesinden erkekleri sorumlu tutmaktadýr: "Cinsiyetçi sistem, hem tek tek, hem de genel olarak erkeklerin lehine iþleyen bir sistemdir. Ayrýca toplumsal bir sýnýfýn (burjuvazinin) da lehine iþler." (Feminist, 1987, S:1) Ataerkil sistem teorisi, kadýnýn ezilmesinin maddi temellerini ortaya koymakta baþarýlý deðildir. Kadýnýn ezilmesinin temeline kadýnýn karþýlýðý ödenmemiþ ev içi emeðine erkek tarafýndan el konulmasýný yerleþtirir ama bu eþitsiz iliþkinin nasýl baþladýðý sorusunun tatmin edici bir cevabýný sunmaz. Radikal feministler, "Kadýnýn ezilmesi, kadýnýn biyolojisinden, doðurganlýðýndan kaynaklanýr" tespiti yaparak ezilmenin ortaya çýkýþ nedenine açýklýk getirmeye çalýþýrlar. Tarihin bir döneminde kadýn, biyolojisi nedeniyle (doðurganlýðý) ev içi emeðe hapsedilmiþtir; erkek de üretimi elinde tutmasýnýn avantajýný tüm toplumsal yaþama kadýna aleyhine eþitsiz iliþkileri hakim kýlarak kullanmýþtýr. Radikal feministler, kadýnýn ezilmesinin erkek ve kadýnýn biyolojisi ve psikolojisi temelinde açýklamaya giriþmekte; hatta bu bakýþlarýyla tutarlý þekilde içlerinden "düþmanla yatmama" çaðrýsý yapanlar ("politik lezbiyenlik" savunarak) çýkmaktadýr. Ancak bu bakýþ açýsýnýn kendi iç tutarlýlýðýndan bahsetmek mümkünse de kadýnýn kurtuluþunu imkansýzlaþtýrdýðý açýktýr. Radikal feminizmin vardýðý tam bir ayrýlýkçýlýðýn (kadýnýn erkekten kopmasý anlamýnda), geniþ
Açýktýr ki sorunun parçasý olan çözümün parçasý olamaz. Feminizm açýsýndan kadýnýn ezilmesinin nedeni ataerkil sistem ve dolayýsýyla erkekler ise bu sorunun çözümünde onlara yer yoktur. Kadýnýn yaþamýnýn vazgeçilmez bir parçasý olan (en azýndan milyarlarca insan açýsýndan) erkekleri dýþlayan bir çözüm nasýl bir çözüm olacaktýr? Kadýný ezen erkekler iken bu ezilme iliþkisi onlarda bir dönüþüm yaþanmadan nasýl ortadan kaldýrýlacaktýr? Erkek, çýkarlarýnýn aksine olacak böyle bir dönüþüme nasýl ve neden ikna olacaktýr? Erkeðin doðasýnda (biyolojik-psikolojik) onu kadýný ezmeye iten bir yan keþfedip sonra da bu sabit doðayý aþmak nasýl mümkün olacaktýr? teori
7
kitleler açýsýndan ciddiye alýnmasý imkansýzdýr. Dolayýsýyla erkeklerden ayrý bir kadýn toplumu olamayacaðýna göre bu bakýþýn kadýnýn özgürlük mücadelesi açýsýndan sunabileceði pek bir þey yoktur. Radikal feminizmi bir kenara býrakýrsak diðer feminizmlerin kadýnýn ezilmesinin nasýl baþladýðýný açýklayamamalarý ya da alttan alta erkek biyolojisi ve psikolojisini hedef göstermeleri de kadýnýn kurtuluþu konusunda çýkmaz yol olmalarýný neden olur. Erkek cinsi bir kere kadýný maðlup ederek kendi iktidarýný kurmuþ ve bunlar fayda saðlamýþsa neden bu düzenden vazgeçsin? Kadýnlarýn erkek egemen sistemi ortadan kaldýrmasý nasýl mümkün olacak? Açýktýr ki sorunun parçasý olan çözümün parçasý olamaz. Feminizm açýsýndan kadýnýn ezilmesinin nedeni ataerkil sistem ve dolayýsýyla erkekler ise bu sorunun çözümünde onlara yer yoktur. Kadýnýn yaþamýnýn vazgeçilmez bir parçasý olan (en azýndan milyarlarca insan açýsýndan) erkekleri dýþlayan bir çözüm nasýl bir çözüm olacaktýr? Kadýný ezen erkekler iken bu ezilme iliþkisi onlarda bir dönüþüm yaþanmadan nasýl ortadan kaldýrýlacaktýr? Erkek, çýkarlarýnýn aksine olacak böyle bir dönüþüme nasýl ve neden ikna olacaktýr? Erkeðin doðasýnda (biyolojik-psikolojik) onu kadýný ezmeye iten bir yan keþfedip sonra da bu sabit doðayý aþmak nasýl mümkün olacaktýr? Kýzkardeþlik Mümkün Mü? Feminizm, dünyayý kadýn-erkek ikiliði temelinde algýladýðýndan kadýnlarýn ayrý bir toplumsal grup olarak erkek egemen sisteme karþý ortak mücadele yürütmesini hedeflemektedir: "Kadýnlarýn ayrý bir toplumsal grup olduðunu vurgulamýþtýk... bizlerin ezilmiþlik konumlarýmýzý kavramamýz ve çözümler geliþtirebilmemiz, salt bizim sahip çýkabileceðimiz baðýmsýz bir kadýn hareketinin yaratýlmasý ile mümkün olacaktýr. Tek tek kadýnlar olarak yaþadýðýmýz ve cinsiyetimizden kaynaklanan kadýnlýk sorunlarý ezilmemizin ortak paydasýný ve bir bütün olarak bizleri birleþtiren temeli oluþturuyor. Doðduðumuz günden baþlayarak öðrendiðimiz ortak kadýnlýk rollerinin, bizim ezilmemizin hem ifadesi olduðunu, hem de ezilmiþliðini gizlediðini düþünüyoruz." (Kaktüs, 1988, S:1, s.12) Kadýnlarýn erkek egemen sistem karþýsýnda ortaklýðýna vurgu yapan en önemli kavram "kýzkardeþlik" kavramýdýr. Feminizm ikinci dalgasý içinde kadýn hareketlerinin farklý kim-
8
teori
likler etrafýnda kimi zaman birbirlerine karþý da olacak þekilde bölünmesi ve parçalanmasýndan sonra bu kavram daha da tartýþmaya açýk hale gelmiþtir. Özellikle de postmodernizmin etkisiyle herkes yeni kimliklerini keþfederken bu kimlikler yeni bölünmelerin kapýsýný araladýðý oranda ortak hareket zeminini de ortadan kaldýrmýþtýr: "...kadýnlar arasý birliði oluþturan temelin ortak ezilmiþlik olduðunu söyledik. Þimdi ise kadýnlar arasýnda bir çeþitlilik ve farklýlýk olduðunu vurgulamak istiyoruz. Feminizm ve örgütlenme biçimleri, bu çeliþki yani birlik/çeþitlilik üzerinde yükseliyor. Kadýnlarýn cinsiyetlerine baðlý kimlikleri, bu kimliði tamamlayan ýrk, sýnýf, din, yaþ gibi öðelerle birlikte oluþuyor. Ayrý dinlerden, sýnýflardan, kültürlerden olmamýz, her birimizin kendi kadýnlýk konumuna vereceði yanýtlarý belirtiyor... Bölünmüþlüðümüzü görmezden gelmek, genel olarak kadýnlar arasý bir özdeþliði varsaymak, dolayýsýyla Baðýmsýz Kadýn Hareketi'ni tek bir politik birlik içinde eritmek, bizi, sekterlik, dýþlayýcýlýk ya da eylemsizlik gibi açmazlara götürebilir. Baðýmsýz Kadýn Hareketi'nin çok parçalý, çok sesli, türdeþ olmayan kadýnlarýn oluþturacaðý bir hareket olacaðýna inanýyoruz. Bu anlamda farklý gruplarýn uygulayacaðý politikalar arasýnda farklýlýklar olmasý da kaçýnýlmaz." (Kaktüs, 1988, S:1, s.13) Bütün kadýnlarýn (farklý sýnýflara mensup) ezilmeden aldýklarý payýn farklýlýðýný baþka bir tartýþmanýn konusu olarak bir yana býrakalým; insanlýðýn yaþamýný yüz binlerce yýldýr
belirlediði söylenen ataerkil sistemin birlik olmayý bile baþaramamýþ bir kadýn hareketiyle bertaraf edilmesinin mümkün olamayacaðý ortadadýr. Hatta kadýnýn özgürlüðü baðlamýnda önemli bir kazanýmýn bile parçalanmýþ bir hareketin harcý olmadýðý açýktýr. Kýsacasý feminizm geldiði noktada kadýn özgürlüðü açýsýndan ciddi kazanýmlar elde etme imkanýna bile sahip olmayan, postmodernizmin kimlik siyasetiyle zehirlenmiþ ve böylece etkisizleþmiþ bir harekete (böyle denilebilirse) dönüþmüþ; býrakalým kadýnýn kurtuluþu gibi büyük bir projeyi, kendisi sadece bir kimlik olmuþtur. Bu yazý çerçevesinde ilk olarak feminizmin kadýnýn ezilmesinin maddi kaynaklarýný ortaya koyamadýðýný, dolayýsýyla da temellerini bilmediði ezilmeye son verme imkanýnýn da olmadýðý tartýþtýk. Kadýnýn ezilmiþliðini erkek egemen sistemde ve erkeklerin çýkarlarý temelinde algýlayýþ , bu dünyada kadýn ve erkeðin ayrýlmazlýðý düþünüldüðünde bu ezilmiþliði aþmayý imkansýzlaþtýrmaktadýr. Feminizmin kadýnýn kurtuluþu mücadelesindeki baþarýsýný tartmak için yürüttüðümüz ikinci bir tartýþmada hangi güçleri, sorunun kaynaðý olarak gördükleri ataerkil sisteme (bazen ek olarak da kapitalizme) karþý harekete geçirdiðini ele aldýk. Bütün kadýnlarý ayný kotada eriten "kýzkardeþlik" kavramýný bir kenara býrakan (bunu feminizmMarksizm baðlamýndaki diðer yazýlarýmýzda detaylý olarak tekrar tartýþacaðýz) üçüncü dalga feminizmin kendisini küçük, parçalanmýþ; bir hareket olma niteliðini kaybetmiþ bir noktaya indirerek kadýnýn özgürlük mücadelesinde giderek daha çok bir çýkmaz sokaða dönüþmektedir. Feminizm ve Marksizm temelli incelemelerimize bu yazý ile bir giriþ yaptýðýmýzý, farklý konulardaki tartýþmalarý gelecek sayýlardaki yazýlarýmýzda sürdüreceðimizi belirterek bitirelim.
Güneþ Gümüþ
UKRAYNA'DA VEKÂLET SAVAÞI
Ukrayna'da sokaklar neredeyse iki aydýr ateþini kaybetmeden süren bir çatýþmaya ev sahipliði yapýyor. Doðu ile Batý arasýndaki gerilim etkisini sokaklarda yürütülen vekâlet savaþlarý ile gösteriyor. Sokaklarda Ukrayna'nýn eksenini yeniden çizmeye kararlý görünen kitleler ile iktidardaki yönetici elitler arasýnda gerilen yay Ukrayna'yý iç savaþýn eþiðine taþýmýþ durumda. 2004: Turuncu Devrim Ukrayna Doðu Bloku ülkeleri içerisinde her zaman özel bir konuma sahip oldu. SSCB içerisinde Rusya'nýn ardýndan ikinci büyük ekonomi olan Ukrayna, bugün de Soðuk Savaþ'ýn sonra ermesinin ardýndan ülkeyi önemli bir ekonomik ortak olarak gören Rusya ile eski Doðu Bloku ülkelerini kendi periferisine çekmek isteyen Avrupa arasýnda bir kapýþma sahasýna dönüþtü. Bu çatýþma yeni deðil. 2004 yýlýnda yapýlan cumhurbaþkanlýðý seçimleri sýrasýnda da ülkede bulunan AB yanlýsý kesim, bugün cumhurbaþkaný olan Victor Yanukovic'in seçim sonuçlarýna hile karýþtýrdýðý gerekçesiyle ayaða kalkmýþtý. Muhalefet hareketinin güçlü tepkisi sonrasýnda Ukrayna meclisi seçimleri iptal etmiþ ve tekrarlanan seçimlerde bugün de muhalefetin önemli simalarýndan birisi olan Victor Yuþçenko cumhurbaþkaný seçilmiþti. Bu sürece Yuþçenko'nun seçim
döneminde kullandýðý turuncu renkten hareketle "Turuncu Devrim" adý verilmiþti. Benzeri renkli "devrim" süreçlerine Ukrayna'nýn ardýndan Rusya yanlýsý yönetimlerin iktidarda olduðu Gürcistan ve Kýrgýzistan gibi ülkelerde de rastlanmýþtý. Ukrayna hikâyesine geri dönecek olursak 2010 yýlý Turuncu Devrim'le iþbaþýna gelen iktidarýn sonu olmuþtu. 2010 yýlýnda yapýlan cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde Victor Yanukovic yeniden cumhurbaþkanlýðýna seçilmiþ ve rakibi Yuþçenko'yu yenilgiye uðratmýþtý. Yuþçenko'nun kaybetmesinde en önemli faktörlerden birisi de renkli devrimle iþ baþýna gelen yönetimin kitlelerin taleplerine yeterince yanýt verememesi ve karýþtýklarý yolsuzluk iddialarý olmuþtu. Ukrayna'da Neler Oluyor? Ukrayna son iki aydýr 9 yýl önce bir benzeri yaþanan politik gerilimlere yeniden döndüðünü gösteriyor. Sokaklarda göstericiler ile berkut adý verilen (bizdeki çevik kuvvet polislerine benzer) polis birlikleri arasýnda adeta bir sokak savaþý yaþanýyor. Olaylarýn fitilini Cumhurbaþkaný Victor Yanukovic'in AB ile Kasým ayýnda yapýlmasý planlanan serbest ticaret anlaþmasýný reddetmesi oldu. Sonrasýnda yaþananlarý kýsa bir kronoloji ile vermek okuyucular açýsýndan meselenin anlaþýlmasýnda kolaylaþtýrýcý bir rol oynayacaktýr:
* 19 Kasým 2013: Hapiste bulunan eski Ukrayna Baþbakaný Yulia Timoschenko'nun Almanya'da tedavi görmesi için serbest býrakýlmasýný öngören karar tasarýsý reddedildi. * 21 Kasým: Ukrayna'da Avrupa Birliði ile yapýlmak istenen serbest ticaret anlaþmasý milli güvenlik gerekçe gösterilerek askýya alýndý. AB anlaþma öncesi Timoschenko'nun serbest býrakýlmasýný ön koþul olarak gösteriyordu. Baþbakan Mikola Azarov AB yerine Moskova ile ekonomik iliþkileri geliþtirmeye devam edeceklerini açýkladý. Rusya ise Ukrayna üzerinde siyasi baský kurarak bu anlaþmayý engellemeye çabalýyordu. * 24 Kasým: 2004 yýlýnda yaþanan Turuncu Devrim'in ardýndan en kitlesel sokak gösterileri yaþandý. 100 binden fazla insan AB ile anlaþmanýn reddedilmesine karþý sokaða döküldü: “Avrupa'da yaþamak istiyorum.”, “Ukrayna Avrupa'nýn bir parçasýdýr.” * 1 Aralýk: Timoschenko kendisini destekleyenlere “Uçakla, arabayla ya da yürüyerek Kiev'e gidin. 1 Aralýk'ta herkesi Kiev'de toplayýn” mesajýný iletti. * 1 Aralýk: Kiev'de bir mahkeme, baþkentte bütün gösterileri 7 Ocak'a kadar yasakladý. * 3 Aralýk: Nikola Azarov yaþanan eylemlerin bir darbe giriþimi iþaretleri taþýdýðýný
enternasyonal postacý
9
lerini yasaklayan bir dizi karar aldý. * 19 Ocak: Hükümet tarafýndan sokak eylemlerinin kýsýtlanma kararý alýnmasýnýn ardýndan 2 aydýr süren eylemler en þiddetli noktasýna ulaþtý. Göstericiler gece düzenlenen saldýrýda polisin gerçek kurþun ve el yapýmý gerçek bomba kullandýðýný iddia ettiler. Göstericilerin bir polisi býçakla yaraladýðý ve iki polisi yakalayarak Belediye binasýnda rehin tuttuðu açýklandý. * 20 Ocak: Siyasi krize çözüm bulmak amacýyla akil adamlar heyeti kurulacaðý açýklandý. * 22 Ocak: Kiev'de göstericilerin tuttuðu barikatlara yapýlan saldýrýda iki kiþi yaþamýný yitirdi. * 23 Ocak: Gösteriler Ukrayna'nýn diðer bölgelerine de yayýldý. Lviv'de göstericilerin valiliði basmasý üzerine vali istifasýný imzalamak zorunda kaldý. * 23 Ocak: Victor Yanukovic muhalefet liderleriyle görüþme masasýna oturdu. * 25 Ocak: Süren eylemlerde son beþ günde beþ eylemcinin öldüðü belirtildi. * 25 Ocak: Cumhurbaþkaný Yanukovic muhalefette bulunan Vatan Partisi lideri Arseniy Yatsenyuk'a baþbakanlýk, eski dünya boks þampiyonu ve Reform Ýçin Ukrayna Demokratik Birliði Partisi lideri Vitali Kliçko'ya insani iþlerden sorumlu baþbakan yardýmcýlýðý teklifinde bulundu. * 27 Ocak: Baþbakan Mikola Azarov görevinden istifa etti. * 28 Ocak: Protestolarý yasaklayan yasanýn geri çekilebileceði açýkl a n ý r k e n , Yanukovic göstericilere barikatlarý kaldýrmalarý ve devlet kurumlarýna saldýrýlarý durdurma þartýyla siyasi af vaadinde bulundu. * 31 Ocak: Uzun vadede AB ile iliþkilerin geliþtirilmesinden ve tam üyelik- Ukrayna ordusu ten yana saf tutan bu siyasal aktörlerin giderek büyüyen toplum- C u m h u r b a þ k a n ý sal çeliþkilerin ve siyasal ayrýþmalarýn karþýsýnda çaresiz kala- Yanukovic'ten krizi için caðýný görmek zor deðil. Denenmiþ ve kaybetmiþ aktörlerle dindirmek gerekli tedbirlerin Ukrayna adeta bir girdabýn içinde debelenmeye devam edecektir. talep Sol-sosyalist hareketlerin zayýflýðý da Ukrayna'da toplumsal alýnmasýný etti. muhalefet egemen sýnýfýn çatýþmasý ekseninde geliþmesinde Krizin kolaylaþtýrýcý bir etken oluþturmaktadýr. Ülkede SSCB dönemiKökenleri nin acý bir hatýrasý olarak ayakta kalmaya çalýþan Komünist Moskova Dýþ Ýliþkiler ve Parti dýþýnda "sol" bir unsura rastlamak oldukça zor. söyledi: “Darbeye dair tüm iþaretler var… Bu çok ciddi bir durum. Sabýrlýyýz ama ortaklarýmýzýn, her þeye izin verildiði duygusuna kapýlmamalarýný istiyoruz.” * 9 Aralýk: Kiev'de Shevchenko Bulvarý'nda bulunan Lenin Heykeli göstericiler tarafýndan yýkýldý. Göstericiler tarafýndan elde tutulan bazý alanlar polis saldýrýsýyla boþaltýldý. * 11 Aralýk: AB Dýþiþleri ve Güvenlik Politikasý Yüksek Temsilcisi Cathrine Ashton Baðýmsýzlýk Meydaný'nda göstericiler tarafýndan sloganlarla karþýlandý. * 12 Aralýk: Cumhurbaþkaný Victor Yanukovic AB ile gümrük anlaþmasýný imzalamak istediðini ancak bunun zamanýný söyleyemeyeceðini ifade etti. * 17 Aralýk: Rusya Ukrayna'ya sattýðý doðalgazýn bin metreküpünün bedelini 400 dolardan 268,5 dolara indirdi. Moskova ayrýca, Ukrayna'ya yardým amacýyla Ukrayna devlet tahvillerine 15 milyar dolar yatýrma kararý aldý. * 19 Aralýk: Yanukovic, “Herhangi birinin buraya gelip bize nasýl yaþayacaðýmýzý öðretmesine karþýyým. Daha da önemlisi bunun bizim iç meselemiz olmasý ve kimsenin içiþlerimize karýþmamasý.” demiþti. * 17 Ocak: Hükümet, protesto gösteri-
10
enternasyoal postacý
Savunma Politikalarý Konseyi Üyesi Sergey Karaganov'un BBC'ye verdiði röportajda aktardýðý “Yaklaþýk 20 yýldýr, Rusya ve Avrupa Birliði eski Sovyet bölgelerinde 'sýfýr toplamlý, yani bir tarafýn kazancýnýn, diðerinin kaybý olduðu' bir oyun oynuyordu.” (26 Kasým, BBC Türkçe) sözleriyle krizin kaynaðýný özetliyor. Doðu Bloku'nun çöküþü Batý kapitalizmine ciddi bir geniþleme imkâný yaratmýþtý. Berlin Duvarý'nýn yýkýlýþýný anlatan “Elveda Lenin” filminin bir sahnesinde duvarýn yýkýlýþýnýn ardýndan Berlin sokaklarýnda bir gecede Coca Cola'nýn arz-ý endam etmesi gibi Ukrayna baþta olmak üzere birçok önemli bölge serbest piyasaya balýklama atlamýþtý. Ta ki Rusya 90'lardaki edilgen politikasýný Putin'le terk edip bölgede eski nüfuz alanýný saðlamak için saldýrgan politikalar izleyene dek. Doðu Bloku'nun çöküþünün ardýndan yaþanan 90'lý yýllar Ukraynalýlarýn yaþam koþullarýnýn kötüleþmesini de beraberinde getirdi. 1990 yýlýndan 2000 yýlýna kadar geçen 10 yýllýk sürede gayri safi milli hâsýla 90 milyar dolardan, 31 milyar dolara düþerken; ülkede Sovyet döneminin zenginlikleriyle beslenen asalak oligarklarýn sayýsýnda muazzam bir artýþ yaþandý. Polonya'da yayýn yapan Wprost dergisinin araþtýrmasýna göre Ukrayna'da dolar milyarderi sayýsý sadece geçen yýl 15'ten 24'e yükseldi. Milyarder sayýsýndaki bu yükseliþe yoksul milyonlarýn sayýsýndaki artýþ eþlik ediyor. 2009 yýlýnda yaþanan krizin ardýndan Ukrayna'da iþsizlik 3 kat artarak nüfusun % 9'una ulaþmýþtý. 2008'de yaþanan mali kriz de Ukrayna'da oldukça etkili olmuþ, özellikle enerji ithalatýnda doðrudan Rus doðalgazýna baðýmlý olan ülkenin borçlarýný ödeyememesine yol açmýþtý. 2009 baþýnda bozulan Rusya-Ukrayna iliþkileri Rusya'nýn doðalgaz akýþýný durdurmasýyla iyiden iyiye gerilmiþti. Rusya'nýn hamlesi Ukrayna ekonomisinin kilit sektörlerinden demir çelik endüstrisini felce uðratmýþ ve iþsizliðin artmasýnda, iþçi sýnýfýnýn ücretlerinde yaþanan düþüþlerde rol oynamýþtý. Ukrayna ise Rusya'ya Avrupa'ya transit geçiþ yapan boru hatlarýný kapatarak cevap vermiþ ve ikili meselenin uluslararasý bir boyut kazanmasýna neden olmuþtu. Bugün yaþanan siyasal krizde de Ukrayna'nýn baþýný en çok aðrýtacak konulardan birisi olasý bir AB ile yakýnlaþma durumunda Moskova'nýn elindeki ekonomik sopayý kullanmaktan çekinmeyecek olmasýdýr.
Ülkede muhalefetin en önemli isimlerinden Victor Yuþçenko ve Yulia Timoschenko Turuncu Devrim'in ardýndan ülkeyi IMF ve uluslararasý kapitalist sistemin insafýna terk ederek halkýn yaþam koþullarýnýn kötüye gitmesinde doðrudan rol oynamýþlar, ayný zamanda yolsuzluk iddialarýyla adlarý sýkça anýlmýþtý. Öte yandan hareketin öne çýkardýðý diðer isimler eski dünya þampiyonu boksör Vitali Klitchko ve eski futbolcu Andriy Shevchenko. Bu bile süregiden muhalefet hareketinin içerik olarak ne kadar çorak olduðunun göstergesi gibi. likle Turuncu Devrim'in ardýndan AB ve Batý ile yaþanan yakýnlaþmadan halkýn büyük çoðunluðunun beklentilerini karþýlayamamýþ olmasý çatýþma sahasýný daha da çýkýþsýz hale getirmektedir. Muhalefet hareketinin politik önderliði ise geçmiþte denenmiþ ve hayal kýrýkÖzellikle Yanukovic'in anlaþmayý son lýðý yaratmýþ ya da siyaset sahnesine anda geri çekmesinde Rusya'nýn uyguyeni çýkmýþ siyaset dýþý isimlerden oluþladýðý havuç-sopa taktiði oldukça etkili maktadýr. Ülkede muhalefetin en önembir faktördü. li isimlerinden Victor Yuþçenko ve Ýki ülke arasýndaki kriz ne denli büyük Yulia Timoschenko Turuncu Devrim'in olursa olsun Rusya'nýn Ukrayna ile ardýndan ülkeyi IMF ve uluslararasý karþýlýklý baðý koparmasý çok da kapitalist sistemin insafýna terk ederek mümkün görünmemektedir. halkýn yaþam koþullarýnýn kötüye Ukrayna'nýn Karadeniz kýyýsýndaki gitmesinde doðrudan rol oynamýþlar, Sivastopol kentinde bulunan Rus ayný zamanda yolsuzluk iddialarýyla donanma üssü Rusya'nýn Karadeniz'e adlarý sýkça anýlmýþtý. Öte yandan açýlan kapýlarýndan birisi. Turuncu hareketin öne çýkardýðý diðer isimler Devrim'in ardýndan Cumhurbaþkaný eski dünya þampiyonu boksör Vitali Victor Yuþçenko 1997 yýlýnda imzaKlitchko ve eski futbolcu Andriy lanan anlaþma uyarýnca 20 yýllýðýna Shevchenko. Bu bile süregiden muhaleRusya'ya kiralanan Sivastopol Limaný fet hareketinin içerik olarak ne kadar ile ilgili anlaþmanýn 2017 yýlýnda çorak olduðunun göstergesi gibi. Uzun yenilenmeyeceðini belirtmiþ ve Rus vadede AB ile iliþkilerin geliþtirilgemilerine hareketlerinde sýnýrlamalar mesinden ve tam üyelikten yana saf getirmiþti. Ancak Yanukovic'in yeniden tutan bu siyasal aktörlerin giderek cumhurbaþkaný olmasý ile birlikte büyüyen toplumsal çeliþkilerin ve Ukrayna'nýn politikasý deðiþmiþ ve siyasal ayrýþmalarýn karþýsýnda çaresiz 2010 yýlýnda 25+5 yýllýk bir anlaþma kalacaðýný görmek zor deðil. Denenmiþ daha imzalanmýþtý. Ukrayna'nýn strateve kaybetmiþ aktörlerle Ukrayna adeta jik önemini Putin'in kullandýðý “Tek bir girdabýn içinde debelenmeye devam ulus iki devletiz” söyleminden de buledecektir. Sol-sosyalist hareketlerin mak mümkün. zayýflýðý da Ukrayna'da toplumsal Toplumsal Yapýda Bölünme muhalefet egemen sýnýfýn çatýþmasý ve Siyasal Aktörler ekseninde geliþmesinde kolaylaþtýrýcý Ýktisadi ve politik gerilimler toplumsal bir etken oluþturmaktadýr. Ülkede hayatta da etkisini fazlasýyla hissetSSCB döneminin acý bir hatýrasý olarak tirmektedir. Ülkenin batýsý ile doðusu, ayakta kalmaya çalýþan Komünist Parti kuzeyi ile güneyi arasýnda ciddi bir dýþýnda “sol” bir unsura rastlamak kýrýlma söz konusu. Rusya ile baðýmoldukça zor. lýlýðýn yarattýðý rahatsýzlýk kadar, özelHem AB'den hem R u s y a ' d a n Ukrayna'da süren eylemlerin þu an nereye evrileceði kesti- umudunu kesen için rilemiyor. Batý medyasýnda sýkça dile getirilen senaryolardan kitleler toplumsal muhalebirisi iç savaþ ihtimali ve bu durum hiç de imkânsýz görünmü- fet içerisinde yor. Her ne gerçekleþirse gerçekleþsin kazananýn Ukrayna'nýn önemli bir güce faþist yýllardýr büyük yoksulluk içerisinde yaþamaya zorlanmýþ emekçi eriþen hareket dikkate sýnýflarýnýn olmayacaðý kesindir. alýnmasý gereken
bir alternatif haline gelecektir. Özellikle yakýn geçmiþte ciddi seçim baþarýsý elde eden Svoboda (Özgürlük Partisi) hareket içerisindeki radikal pratiðiyle dikkat çekiyor. Svoboda 2012 seçimlerinde oylarýný neredeyse 10 katýna çýkararak % 10 oy oranýna ulaþmýþ ve parlamentoda grup kurmayý baþarmýþtý. Geçtiðimiz ay ABD'li senatör John McCain'in Kiev'e yaptýðý ziyarette Svoboda lideri Oleh Tyahnýbok ile birlikte ayný kürsüyü paylaþmasý dikkat çekiciydi. Parti üyeleri Kiev'de Lenin heykelinin yýkýlmasýnda baþý çekmiþlerdi. Svoboda faþist bir hareketin sahip olabileceði bütün özelliklere sahip: Ateþli bir gençlik kitlesi, güçlü bir antisemitizm ve Rus karþýtlýðý, Ukrayna tarihinin parçasý olan milli karakterlere ve olaylara atfedilen kutsal önem… 15 bin Svoboda (Özgürlük Partisi) üyesi Ocak ayý baþýnda Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Nazilerle iþbirliði yapan Stepan Bandera'yý anmak için yürüyüþ gerçekleþtirmiþlerdi. Ukrayna'da süren eylemlerin þu an nereye evrileceði kestirilemiyor. Batý medyasýnda sýkça dile getirilen senaryolardan birisi iç savaþ ihtimali ve bu durum hiç de imkânsýz görünmüyor. Her ne gerçekleþirse gerçekleþsin kazananýn Ukrayna'nýn yýllardýr büyük yoksulluk içerisinde yaþamaya zorlanmýþ emekçi sýnýflarýnýn olmayacaðý kesindir.
Emre Güntekin
enternasyonal postacý
11
E.Kürkçü, Sosyalist Solun Tarihsel Hesaplaþmasýnda Çoktan Sýnýfta Kaldý
Dipnot Yayýnevi'nden önemli bir kitap yayýnlandý: "Türkiye Sosyalist Solu Kitabý-1". Kitap, 1920'lerden 1970'lere kadar sosyalist solun liderlerinin kaleminden çýkan en kritik metinlerin bir derlemesinden oluþuyor. Yazarlar, Mustafa Suphi, Þefik Hüsnü, H.Kývýlcýmlý, M. Ali Aybar, B. Boran, D. Avcýoðlu, M. Belli, M.Çayan, H.Ýnan, Ý.Kaypakkaya'dan oluþuyor. Yeri gelmiþken hemen belirtelim, derlemeler okunduðunda sosyalist dünya devriminden bahseden, muhtevasý tutkulu proletarya enternasyonalizmi ve devrimci Marksist prensiplerle yoðrulmuþ Mustafa Suphi ile diðer bütün liderler arasýndaki büyük mesafe, kendisini olanca çýplaklýðýyla hissettiriyor. Türkiye sosyalist solu adýna gerçek bir hesaplaþmanýn baþlamasý noktasý tam da Þefik Hüsnü ve ardýndan gelenlerle Mustafa Suphi arasýndaki kopuþtur. Bu kopuþ incelenmeden, bu kopuþun tarihsel ve uluslararasý arka planý araþtýrýlmadan bu kitabýn da konusu ve hatta amacý olan teorik ve tarihsel muhasebe katiyen gerçekleþtirilemez. Kitap özünde bir derleme olduðundan birbiri ardýna dizilen metinlerden oluþuyor. Bu metinleri anlamlý bir bütün haline
12
polemik
getirmek içinse belirli bir tarihsel bilgi ve yine belirli bir derinliði içeren saðlam bir politik perspektif gerekiyor. Bunlar olmadan kitap belgeler toplamý olmanýn ötesine gidemeyecektir. Bu yüzden de derlemenin saðlam bir önsöze ihtiyacý bulunmaktadýr. Bu iþi de Ertuðrul Kürkçü üstlenmiþ. Gelgelelim Kürkçü'nün bu önemli iþin altýndan kalkabildiðini söylemek imkansýz. Bu derlemeyi oluþturan metinleri tarihsel ve teorik bir bütünlüðe kavuþturmasý ve buradan saðlam bir perspektif oluþturmasý beklenen önsözü eleþtirmeye baþlamadan önce seçilen metinler hakkýnda oldukça önemli bir itirazý ortaya koymak gerekiyor. Bu da Þefik Hüsnü'nün 1927 yýlýnda kaleme aldýðý "Kemalizmin Tekamülü: Milli Ýnkilaptan Burjuva Diktatörlüðüne" adlý metinle alakalýdýr. Zira bu metin Þefik Hüsnü'nün gerçek mahiyeti ve TKP'nin nasýl bir dönüþüm geçirdiði hakkýnda yanlýþ bir izlenim vermektedir. Çünkü 1927 yýlýnda Stalinizmin egemenliði altýna aldýðý Komintern'de 3.Dönem politikalarý egemendir. Komintern daha önce ihanete varan pasifist politikalarýndan sonra keskin bir zikzakla ultra solcu bir dönem içerisine girmiþtir. Bu yüzden de Þefik
Hüsnü'nin 1927'deki metni hiç de TKP'nin genel tarihsel çizgisini yansýtmayacak þekilde sol bir içeriðe sahiptir. Bu da dönemi bilmeyen okurlar için yanýltýcý olacaktýr. 1927'deki metinde Kemalizme eleþtirellik izlenimi veren ifadeler, tamamen yanýltýcýdýr. Hatta TKP, Kemalizm'e destek ya da muhalefeti sonlandýrma anlamýnda 1937'deki desantralizasyon kararý ile ülke içerisindeki parti faaliyetlerini sonlandýrmýþtýr. TKP zaten daha sonra geçmiþ çizgisini kendisi eleþtirecektir. Kürkçü'nün alýntýsýný kullanýrsak "hükümet faaliyetlerinin müspet taraflarýný görmezden gelmeye, henüz inkýlap kuvvetlerini teþkilatlandýrmak ve kati mücadeleler için hazýrlamak yoluna girmeyi becermemiþ olduðumuza bakmayarak ulu orta amele ve köylü hükümeti þiarýný sürmek…" Ýþte TKP'nin esas tarihsel çizgisini açýklayan resmi çizgisi budur. Yani bir yandan amele ve köylü hükümeti þiarý eleþtirilirken Mustafa Suphi hedef alýnýyor, diðer yandan hükümetin müspet taraflarý vurgusuyla da kendi 3.Dönemlerinin özeleþtirisi yapýlýyor. Gelgelelim Kürkçü, meselenin özüne dair bu gibi konulara girmiyor. Ama kitaptaki tek Þefik Hüsnü makalesi olan söz konusu
yazý, yanýltýcý bir tarih algýsý oluþturacaðýndan önemli bir çarpýtma ile karþý karþýya olduðumuzu söyleyebiliriz. Kaldý ki Þefik Hüsnü'nün genel TKP çizgisine göre fazla solda kalan söz konusu metni bile tarih boyunca sosyalist sola damgasýný vuracak olan aþamacýlýk, ilerici burjuvalar, yurtseverlik, çarpýk bir antiemperyalizm gibi sað sapmalar hususunda fazlasýyla zengindir. Devrimci Marksizmden ayrýlan bu gibi ciddi kopuþlar ve daha baþkalarý, Þefik Hüsnü'den Hikmet Kývýlcýmlý'ya ve daha sonraki lider yazarlarýn hepsinde görülecektir. Mustafa Suphi, bu yüzden adeta bir yýldýz gibi parlamaktadýr. Kürkçü Yeni Kuþaklara Saðlam bir Tarih Anlatamaz Kürkçü, önsözüne Mustafa Suphi ile baþlýyor ve ardýndan uzun bir Kemalizm eleþtirisi geliyor. Bu eleþtirilere bizler de imzamýzý atarýz, orasý ayrý; ama Türkiye sosyalist geleneði ve onun çekim alanýnda olan yeni bir radikal kuþak, heba edilen onca fýrsat ve zamandan sonra daha fazlasýný hak etmiyor mu? Devrimci akýl yürütmenin eleþtirelliði doðrudan ve hesapsýzdýr. O halde þöyle bir soru yöneltelim: "Tamam, Kemalizm emekçi sýnýflar ve komünistler için berbat bir þey de nasýl oldu da TKP, Mustafa Suphi'lerin ardýndan Kemalizme yedekleniverdi?" Uzun uzun Kemalizm eleþtirisi yapýp bu can alýcý sorunun üzerinden atlarsanýz Türkiye sosyalist solu adýna yaptýðýnýz her analiz, baþtan sona eksik ve dolayýsýyla çarpýk olacaktýr. Kemalizmi ilerici, antiemperyalist sayma, sosyalist devrim hedefinden cayma, Kürt katliamlarýný onaylama gibi ihanetlerin ardýndan en sonunda 1937'deki desantralizasyon kararýyla TKP'nin fiþini çekme; Stalinistleþtirilen TKP'nin Kemalizme yedeklenmesinin ana baþlýklarý bunlar. Ertuðrul Kürkçü hayatý boyunca yaptýðý gibi bu önsözde de can alýcý konularýn üzerinden atlýyor. Her þeyi gayet iyi bildiði halde bu meseleleri görmezden geliyor. Yani Türkiye sosyalist solunun resmi ideolojisi olan Stalinizmle hesaplaþmak tarihi sorumluluðunu yerine getirmiyor. Örneðin, yeni kuþaklarýn TKP'yi bitiren bir karar olarak desantralizasyon kararýný bilmeleri gerekmez mi? Sosyalist solda hala daha
var olan K e m a l i z m i n güçlü etk i s i , Stalinistleþtirilen TKP'nin öðretmenl i ð i olmadan açýklanabilir mi? N a z ý m Hükmet gibi sembol bir ismin Mustafa Kemal'i "sarýþýn bir kurt"a benzetip övdüðü bir ortamda 68 kuþaðýnýn Kemalizme baðlý olmasýnda þaþýrtýcý bir yan olabilir mi? Bu tip irdelemelere girmeden Türkiye sosyalist solunun sahici bir tahlili yapýlamaz. Kürkçü de bu tür zorlu görevlerden hep kaçýndý zaten. Oysa genç Nazým 15'ler için yazdýðý dizelerinde "burjuva Kemal"den bahsediyordu. Genç Nazým, Bolþevik Ýhtilali'nin ýþýðýnda saðlam bir devrimciydi, Troçki'ye hayrandý, ne zaman devrim geriledi, Nazým da geriledi. Nazým'ýn gerilemesi, Stalinizmin yükseliþiyle oldu. Nazým, belki akýntýya karþý yüzecek güçte deðildi, Parti disiplinine baðlý kaldý hep, dilini ýsýrdý, sustu, dýþlandý, Sovyet vatandaþlýðýna bile alýnmadý… Neticede her þey birbirine baðlý; kuþaklar, ülkeler ve sýnýf mücadelesi… Bu yüzden Kemalizm eleþtirisi yalýtýk bir halde býrakýlamaz. Kürkçü gibileri bunu hep atladý, çünkü iþin ucu Komintern'e yani Stalin'e çýkmaktadýr. 1937'deki desantralizasyon kararý Komintern tarafýndan alýnmýþtýr. Yani, TKP'nin ipleri artýk bütünüyle Moskova'nýn elindedir. Rus dýþ politikasýnýn milliyetçi çýkarlarý neyi gerektiriyorsa TKP de týpký dünyadaki diðer KP'ler gibi "gereðini" yapmaktadýr. Kürkçü gibileri de Kemalizme o kadar laf edip TKP'yi Kemalizm'in kucaðýna iten Stalin'e bir çift laf edemezler. Bu kadar basit bir tutarlýlýðý bekleyemez miyiz? Çoktandýr öðrendik ki bekleyemeyiz. Zira, Kürkçü gibilerinde sosyalist soldaki resmi görüþle hesaplaþacak devrimci irade yok. Stalinizmi yarým aðýz deðil de gerçek bir eleþtiriye tabi tutacaksanýz bunu iki þekilde yapa-
bilirsiniz. 78 kuþaðý, gerilla hareketinin Birincisi Mehmet Ali Aybar'ýn deðil kitle hareketlerinin açtýðý yoldan kuþaðýdýr. Her ne kadar gider ve bu iþi Denizler, Mahirler, Ýbolar (bugün çok moda mitleþtirilse de olduðu gibi) sað- adeta dan yapa- mücadelenin ana ekseni bilirsiniz, o þehirler ve kitle hareketiydi. zaman vara1968 hareketinden caðýnýz yer, Ama düzen olur. Ya da çýkan ve bölünerek çoðalan Stalinizmi soldan bir sürü örgüt, bu süreci eleþtirirsiniz, o göðüsleyebilecek, milyonlarý zaman da varacaðýnýz yer devrime sürükleyebilecek bir d e v r i m c i donanýma sahip deðildi. Marksizm ve li- Neticede "sosyalist sol, her deri Troçki olacaktýr. Eðer ikinci þeyi eline yüzüne bulaþtýrdý" yanlýþ olmaz. alternatifi yapar desek ve devrimci bir Milyonlarýn harekete geçtiði yol tutturursanýz bir dönemde emekçi T r o ç k i s t ve devrimci damgasýný yer ve radikalizmi d ý þ l a n ý r s ý n ý z . fýrsatlar yok olup gitti. Kürkçü gibileri bunlarý göze alamazdý. Bu yüzden de Türkiye sosyalist solunun tarihine dair kritik bir yazýda Kemalizme verip veriþtirirken dönemin tek odaðý TKP'nin Kemalizme yedeklenmesine dair tek bir kelam edemez. Ne de olsa eleþtirinin mantýksal ucu Stalin'e çýkar da ondan. Kürkçü bunlarýn yerine Þefik Hüsnü'de iyi bir þeyler arar, Hikmet Kývýlcýmlý'nýn entelektüel üretkenliðinden dem vurur. Gelgelelim, Hikmet Kývýlcýmlý'nýn TKP'den neden ve nasýl atýldýðýna, her daim baðlý kaldýðý SSCB'nin kendisine ölümcül hastalýðýnýn tedavisi için bile
polemik
13
vize vermediðine, orduculuk hastalýðýndan O'nun da muzdarip olduðuna ve bütün bunlarýn Stalinizmle alakasý olduðuna girmez. Burada okuyucunun belki bir itirazý gelebilir: "Böyle bir derlemede Kürkçü'nün her konuya deðinmesi mümkün olmayabilir." Aslýnda bahsettiklerimiz herhangi bir konu deðil. Tam tersine Türkiye sosyalist solunun kaderinin çizildiði esas meseleden bahsediyoruz. Öyle ki bu tesir bugün de alabildiðince hüküm sürüyor. Türkiye emekçi sýnýflarý ve gençliði komünizmi TKP'den öðrendi, ama altýný çizelim Þefik Hüsnü TKP'sinden öðrendi, Mustafa Suphi'nin Bolþevik geleneðinden deðil. Þefik Hüsnü ve diðer TKP kadrolarý da Komintern ve sahibi Stalin ne derse onu tekrarlamak zorunda idi. Neticede Türkiye'de sosyalist yeni kuþaklar, Stalinist tedrisattan geçtiler. Bunun sonucu olarak da M.Suphilerin amele köylü þuralarý hükümeti ile ifade ettikleri sosyalist devrim hedefinden vazgeçildi, Kemalizm ilerici sayýldý, yurtseverlik lehine enternasyonalizm terk edildi. Türkiye devriminin altýn yýllarý, 1968 ve 1978 kuþaklarý bu yolda harcandý.
Devrimci Kuþaklar ve Fýrsatlar Heba Edildi 1968 Türkiye'de yeni bir iþçi ve öðrenci kuþaðý, kendisini devrimci radikalizmin içerisinde bulduðunda etrafý saran politik atmosfer içerisinde, bir kuþak olarak, devrimci Marksizme ulaþmalarý neredeyse imkansýzdý. Kürkçü'nün kuþaðý M.Ali Aybar TÝP'inin parlamentocu çizgisiyle yetinemezdi. Diðer tarafta ise SSCB'nin Ortadoðu politikasýný tatbik etmek isteyen TKP'nin eski tüfekleri vardý. Bu da milliyetçilikten, Kemalizm'den, Baas tipi sol cunta modellerinden geçiyordu. Bir yandan da antiAmerikancý aksiyon dünyanýn her yerinde olduðu gibi Türkiye'de de öðrenci gençliði peþinde sürüklüyordu. Biraz da bu eylemci çizginin zorlamasýyla devrimci gençler, önce TÝP'ten sonra da Mihri Belli'nin MDD'sinden kopup sola doðru kaysalar da Marksist Leninist çizginin dýþavurumu çok uzaklardaydý. Yeni rota, sýnýf perspektifinin tamamen kaybolduðu ya da salt bir retorik malzemesi konumuna düþtüðü bir ortamda gerillacýlýk olacaktý. Maceracý eðilimler aðýr bastý, kitle hareketinden kopuldu, teorik-politik donanýmsýzlýða aldýrýþ edilmeden silahlý küçük gruplar halinde harekete geçildi.
Türkiye emekçi sýnýflarý ve gençliði komünizmi TKP'den öðrendi, ama altýný çizelim Þefik Hüsnü TKP'sinden öðrendi, Mustafa Suphi'nin Bolþevik geleneðinden deðil. Þefik Hüsnü ve diðer TKP kadrolarý da Komintern ve sahibi Stalin ne derse onu tekrarlamak zorunda idi. Neticede Türkiye'de sosyalist yeni kuþaklar, Stalinist tedrisattan geçtiler. Bunun sonucu olarak da M.Suphilerin amele köylü þuralarý hükümeti ile ifade ettikleri sosyalist devrim hedefinden vazgeçildi, Kemalizm ilerici sayýldý, yurtseverlik lehine enternasyonalizm terk edildi. Türkiye devriminin altýn yýllarý, 1968 ve 1978 kuþaklarý bu yolda harcandý.
Mustafa Suphi
14
polemik
Þefik Hüsnü
Hikmet Kývýlcýmlý
Oysa, Türkiye tarihinin gelmiþ geçmiþ en sert ve en büyük kalkýþmasý, 15-16 Haziran 1970'de bir proleter ayaklanma olarak, gözlerinin önünde cereyan etmiþti ama onlar silahlý eylem rotasýna girdiklerinden bu büyük iþçi ayaklanmasýnýn merkezi önemini kavrayacak durumda deðillerdi. 68 kuþaðýnýn Türkiye'deki geliþimi dünyadaki örneklerinin bir benzeriydi, sonuçlarý da kan ve can bedeli olarak benzer oldu. Liderler katledildi. 68 kuþaðýnýn devrimci Marksist bir çizgiyi benimseme þansý yok muydu? Tek tek kiþilerden deðil de bir kuþaktan bahsediyorsak böyle bir þanstan pek söz edemeyiz. Alternatifler belliydi: Parlamentocu TÝP, cuntacý MDD ve ÇinVietnam-Filistin-Küba örneklerinin temsil ettiði gerillacýlýk. Bu alternatifler sýrasýyla denendi diyebiliriz. Önce TÝP, sonra da eski TKP'li þefler terk edildi. Gerillacýlýk duraðý, burjuva devletin ölümcül saldýrýlarýyla son buldu. Ama geride efsaneleþen kahramanlar kalacaktý. Devrimci gençliðin liderleri yine de kendilerinden önceki Stalinci kuþaklarý geride býraktýlar. Kemalizm ile hesaplaþmanýn önünü açanlar onlardý, Kürt sorununda ilk defa esaslý duruþ sergileyenler de yine 68 devrimci gençlik kuþaðýnýn liderleriydi. Türkiye'de Sosyalist Sol 68'in Üzerine bir Þey Eklemedi 78 kuþaðý, gerilla hareketinin deðil kitle hareketlerinin kuþaðýdýr. Her ne kadar Denizler, Mahirler, Ýbolar adeta mitleþtirilse de mücadelenin ana ekseni þehirler ve kitle hareketiydi. Ama 1968 hareketinden çýkan ve bölünerek çoðalan bir sürü örgüt, bu süreci göðüsleyebilecek, milyonlarý devrime sürükleyebilecek
Mihri Belli
68 kuþaðýnýn devrimci Marksist bir çizgiyi benimseme þansý yok muydu? Tek tek kiþilerden deðil de bir kuþaktan bahsediyorsak böyle bir þanstan pek söz edemeyiz. Alternatifler belliydi: Parlamentocu TÝP, cuntacý MDD ve Çin-Vietnam-Filistin-Küba örneklerinin temsil ettiði gerillacýlýk. Bu alternatifler sýrasýyla denendi diyebiliriz. Önce TÝP, sonra da eski TKP'li þefler terk edildi. Gerillacýlýk duraðý, burjuva devletin ölümcül saldýrýlarýyla son buldu. Ama geride efsaneleþen kahramanlar kalacaktý. Devrimci gençliðin liderleri yine de kendilerinden önceki Stalinci kuþaklarý geride býraktýlar. Kemalizm ile hesaplaþmanýn önünü açanlar onlardý, Kürt sorununda ilk defa esaslý duruþ sergileyenler de yine 68 devrimci gençlik kuþaðýnýn liderleriydi.
büyük umutlar baðlanan Mao'nun Çin'i de tam bir emperyalizm iþbirlikçisi konuma geçerken Rusya-Çin rekabeti Türkiye sýnýf mücadelesine de taþýnýyordu. Sosyalizmi kendi bir donanýma sahip deðildi. Bir kere partisinin iktidarýndaki milliyetçi kalkýndevrim programý hala Stalinci aþamalar macý devlet yönetimi olarak algýlayan teorisine baðlýydý. Bu Menþevik forStalinist yöntemin doðal sonucu, sol içi mülasyon aþýlamadýðýndan devrimci çatýþmalardý. Öyle ya tek bir parti iktidarý hareket, þiarlarýný "baðýmsýzlýk ve ele alacak ve diðerlerini tasfiye edecekti. demokrasi" ile sýnýrlandýrýyor; sosyalistBu anlayýþ, sosyalist sola çok kan kaybetproleter devrim aþamasýnda bulunultiren kanlý sol içi çatýþmalara davetiye madýðý düþünüldüðünden anti feodal, çýkaracaktý. Neticede "sosyalist sol, her anti-emperyalist halk devrimi gibi kapiþeyi eline yüzüne bulaþtýrdý" desek yanlýþ talizmin ufkunu aþmayan programlara olmaz. Milyonlarýn harekete geçtiði bir bel baðlanýyordu. Yurtsever anlayýþ asla dönemde emekçi radikalizmi ve devrimci terk edilmiyor, dar-yerel eðilimler belirfýrsatlar yok olup gitti. leyicilik kazanýyor, böylelikle MarksistKýsacasý, sosyalist hareketin görevlerini Leninist anlayýþýn temelindeki proletarya yerine getirmesi için çok köklü bir enternasyonalizmi, dünya partisi ve ulusdönüþüm geçirerek Stalinci deli gömleðilararasý devrim fikrinin yanýna bile yakni yýrtmasý gerekiyordu. Yani 68 devrimci laþýlamýyordu. Kýsacasý Stalinizm hükgençlik önderlerinin baþlattýðý Kemalizm münü sürüyordu. Üstelik yeniden eleþtirisi ve Kürt sorunun kavranmasý, güçlenerek iþçi sýnýfýnýn amiral gemisi sadece baþlangýç olabilirdi. Örneðin durumundaki DÝSK'in yönetimini ele ulusal sorunda eleþtiri derinleþirse iþin geçirecek kadar belirleyici bir pozisyona ucu yine Stalinizme çýkacaktý. Bu sonuca; yükselen TKP, Moskovacýlýðýn Kürtlerin kýrýlmasý sýrasýnda TKP'nin bürokratik-reformist çizgisiyle sýnýf CHP'ye verdiði destekten, Ýkinci Dünya hareketini frenliyordu. Diðer taraftan Savaþý sýrasýnda Ýran Kürdistaný'nda kurulan Kürt Sosyalist hareketin görevlerini yerine getirmesi için çok köklü Mahabad Cumhuriyeti'nin Stalin bir dönüþüm geçirerek Stalinci deli gömleðini yýrtmasý tarafýndan arkadan gerekiyordu. 68 devrimci gençlik önderlerinin baþlattýðý hançerlenmesinden ya Kemalizm eleþtirisi ve Kürt sorunun kavranmasý, sadece da Stalin'in bizzat azýnlýk baþlangýç olabilirdi. Ýbolarýn bu temel sorgulamalarý gerçek- SSCB'deki halklara kan kusturleþtirmek için fýrsatlarý olmadý, katledildiler. Ama, asýl kritik masýndan doðru varýlaolan kendilerinden sonra devrimcilik bayraðýný elde tutan- bilirdi. Yani Stalinizm larýn bu iþe giriþmemesiydi. Ýþin kolayýna kaçtýlar ve 68 önder- eleþtirisi, en temel lerinin karizmasý üzerinden günü kurtarmaya, gemilerini eleþtirel zincirin kesin basit sonucuydu. yüzdürmeye baktýlar. Teorik hesaplaþma içerisine girecek ve Ýbolarýn bu temel cesareti ve devrimci samimiyeti gösteremediler. Bu yüzden de sorgulamalarý gerçekÝbolarýn ölümü üzerinden 40 yýldan fazla geçtiði halde bir leþtirmek için fýrsatlarý olmadý, katledildiler. adým yol gidemediler ve ayný þeyleri tekrarlayýp duruyorlar.
Ama, asýl kritik olan kendilerinden sonra devrimcilik bayraðýný elde tutanlarýn bu iþe giriþmemesiydi. Ýþin kolayýna kaçtýlar ve 68 önderlerinin karizmasý üzerinden günü kurtarmaya, gemilerini yüzdürmeye baktýlar. Teorik hesaplaþma içerisine girecek cesareti ve devrimci samimiyeti gösteremediler. Bu yüzden de Ýbolarýn ölümü üzerinden 40 yýldan fazla geçtiði halde bir adým yol gidemediler ve ayný þeyleri tekrarlayýp duruyorlar. Kemalizm eleþtirilerini devrimci keskinliklerinin kanýtý sayýp bol bol atýp tutsalar da Ýbo' nun kaldýðý yerden iki tane soruyu üst üste sorup cevaplarýný aramadýlar. Üstelik SSCB'nin çözülmesinin ardýndan daha da geri giden çok oldu. Stalinizmin devrimci eleþtirisini veremeyenler saðdan burjuva ideolojisinden beslenmeye baþladýlar. Leninist parti, komünizm, yeni bir enternasyonal, proleter sürekli devrim gibi kavramlardan özenle uzak durdular; sýnýf savaþýmý perspektifini reddedip yerine postmodernist kimlik siyasetini koydular. Ýþte Kürkçü'nün bugünkü durumu da budur. Kürkçü, önemli görevleri üstlenmek yerine sosyalist solun ana trendlerinin tatlý rüzgarlarýndan ayrýlmamayý yeðlemiþtir. Þimdi de Mahir'in çizgisinin bugün esas olarak Öcalan'da sürdüðünü ima ederken acaba buna kendisi de inanýyor mu? Yoksa, hakim rüzgarlara kendisini býrakmanýn bugünkü versiyonu bunlarý söylemeyi mi gerekli kýlýyor? Türkiye sosyalist solunun teorik-politik birikimini incelemenin Gezi isyancýsý için önemine vurgu yapan Kürkçü, keþke Öcalan'ýn Marks'ý aþtým yaklaþýmýný da masaya yatýrsa… Ne de olsa Gezi isyancýsýnýn Marksizm ile iliþkisi sýnýf mücadelesinde gelecek yýllarýn kaderini belirleyecektir.
V.U.Arslan
polemik
15
-
Burjuva Siyasette Taþlar 2013, Türkiye'de burjuva siyasette taþlarýnýn yerinden oynadýðý yýl oldu. 12 yýldýr iktidarda olan AKP, 17 Aralýk'tan beri hayatta kalma mücadelesi veriyor. AKP'nin bir çeþit koalisyon olduðu biliniyordu ve bu koalisyonun en önemli bileþeni Gülen cemaati koalisyondan ayrýlýp saldýrýya geçince hükümet sallanmaya baþladý. Cemaatin tavrýnýn emperyalist kapitalist odaklarýn tavrýný yansýttýðýný söylemeye gerek yok. Gerek
2013, Türkiye'de burjuva siyasette taþlarýnýn yerinden oynadýðý yýl oldu. 12 yýldýr iktidarda olan AKP, 17 Aralýk'tan beri hayatta kalma mücadelesi veriyor. AKP'nin bir çeþit koalisyon olduðu biliniyordu ve bu koalisyonun en önemli bileþeni Gülen cemaati koalisyondan ayrýlýp saldýrýya geçince hükümet sallanmaya baþladý. Cemaatin tavrýnýn emperyalist kapitalist odaklarýn tavrýný yansýttýðýný söylemeye gerek yok. Gerek ABD, gerekse de Türkiye büyük sermayesi, artýk T.Erdoðan ve AKP'nin son kullanma tarihinin geçtiðini düþünüyor. Cemaat, bu kesimlerin vurucu gücü olarak AKP'yi sallýyor.
16
perspektif
ABD, gerekse de Türkiye büyük sermayesi, artýk T.Erdoðan ve AKP'nin son kullanma tarihinin geçtiðini düþünüyor. Cemaat, bu kesimlerin vurucu gücü olarak AKP'yi sallýyor. Gelgelelim T.Erdoðan çetin ceviz; diþiyle týrnaðýyla iktidara tutunuyor, en çok da yandaþ medya ve seçmen desteðine güveniyor. Gerçekten de saðlam bir alternatifin yokluðunda AKP'nin eline su dökecek bir baþka parti bulunmuyor. AKP'ye oy veren sað seçmen, yolsuzluk konusunda fazla duyarlý deðil. Yurdum insaný, "herkesin götürdüðünü" düþünüyor ve yolsuzluðu saðlam bir kýstas olarak deðerlendirmiyor. Rakip CHP'nin en iddialý ismi Sarýgül'ün hakkýnda bizzat CHP'nin önceki dönemlerde hazýrlattýðý yolsuzluk dosyalarý RTE'nin elindeki TV'lerde boy gösterince bu kanaatler kuþkusuz güçleniyor. Neticede AKP, ilk salvolarý ciddi hasarlý da olsa atlatmýþa benziyor, ama yerel seçimlere kadar rakipleri baþka salvolarý savurmak üzere beklemede. En ciddi tehdit de ekonomi cephesinden bekleniyor. AKP'yi ihya eden dünyadaki ekonomik konjonktür deðiþirken "Türkiye ekonomisi kýrýlgan 5'linin en kýrýlganý" durumunda. Bu yüzden de AKP gemisi su almaya devam ediyor. Hal böyle olunca burjuva siyasetin yeniden yapýlandýrma çabalarý hýz kazanýyor. Bu hengamede de herkes yeni pozisyonlarýný almaya çalýþýyor. Yeni roller kapma telaþý, yeni ittifaklar ve dirsek temaslarýný beraberinde getiriyor. Adeta "kimin eli kimin cebinde belli deðil" Bu süreçte eksik olansa maalesef Gezi ruhunun taþýyýcýsý olacak sosyalist bir alternatif. Sosyalist solun ciddi bir alternatif oluþturamamasý nedeniyle burjuva siyasetin yeniden yapýlandýrýlmasý kendine has bir þekil alýyor.
CHP-Cemaat Yakýnlaþmasý Sosyalist alternatifin yokluðunda evvela CHP'nin emperyalist kapitalist sistemin yeni gözdesi olmaya soyunmasý kolaylaþýyor. Düþünsenize eðer Gezi ruhunu taþýyan sosyalist bir alternatif öne çýkmýþ olsaydý CHP Amerikancý-TÜSÝAD'cýcemaatçi bir hatta bu kadar kolay kayabilir miydi? Kayamazdý, tabii ki. Böyle bir durumda egemenler de CHP'den böyle bir kayma istemezlerdi, çünkü düzenin bekasý adýna merkezkaç kuvvetlerin güçlenmemesi için CHP'nin solda durmasý, sol gözükmesi istenirdi. Týpký 1960'larda TÝP'in basýncý karþýsýnda CHP'nin ortanýn solu hamlesi yapmasýnda olduðu gibi. Nitekim böyle bir sosyalist alternatif olmadýðý için CHP rahat rahat saða kaymakta. Parti, en kritik yerlerde Mansur Yavaþ'lara, AKP'lilere, Sarýgüller'e emanet edilmiþ durumda. CHP'deki saða kaymanýn istenen oy artýþýný getirmeyeceðini de bilmek gerekir. Geçmiþ dönemlerde yapýlan Haberal, Demirel, çarþaf, Yaþar Nuri Öztürk vb. açýlýmlarýn sonunun hüsran olduðu hatýrlanmalý.
Kürt Ulusal Hareketi-AKP Yakýnlaþmasý Kürt ulusal hareketinin saða kaymasý da yine sosyalist alternatifin yokluðunun bir sonucu olarak vuku buluyor. Sosyalist alternatifin varlýðý durumunda Kürt ulusal hareketi, sol tavýrlar geliþtirmek durumunda kalacaktý. Ama böyle olmadý. 17 Aralýk'ta cemaatin düðmeye basmasýyla baþlayan yolsuzluk operasyonu sonrasý AKP hükümeti sallanmaya baþlayýnca bundan büyük üzüntü duyanlarýn baþýnda Kürt ulusal hareketi geldi. Açýktan açýða AKP'yi koruyan bir tavýr halen daha sergileniyor. Gezi sürecinde Kürt ulusal hareketinin aldýðý negatif tavýr üzerine getirilen özeleþtirilerin anlamsýzlýðý da bu noktada kendisini gösteriyor. Zira, yolsuzluklarýn açýða çýkmasýndan sonra yapýlan eylemler, fazla büyüyemedi, ama anlaþýlan bu eylemler büyüyüp yeni bir Gezi hareketi oluþsaydý, Kürt ulusal
Yerinden Oynarken hareketi bugün de Haziran'daki gibi negatif bir tavýr alacaktý. Oysa HDP'nin önü bu süreçte bir hayli açýktý. AKP'yi korumak yerine AKP'ye karþý tavýr alýp Gezi dinamiði sahiplenilseydi HDP'nin tüm Türkiye'ye hitap eden CHP'nin solundaki büyük çekim merkezi haline gelmesi iþten bile olmazdý. Ama Kürt ulusal hareketi; tabandaki radikalleþen bu yeni kuþaða hitap etmek yerine AKP'ye, MÝT'e, uluslararasý konjonktürün yüksek siyasetteki oyuncularýna hitap etmeye çalýþýnca HDP de boþa düþmüþ oldu. Sýrrý Süreyya Önder'in hýzlý ivme kaybediþi tam da bu süreci sembolize etmektedir.
Ayný Madolyonun Ýki Yüzü Ulusalcular - Liberaller Ulusalcýlar ve sol liberaller, taþlarýn yerinden oynadýðý bu süreçte kendilerini komik duruma düþürdüler. Toplu tiksintinin üzerinde cisimleþtiði Rasim Ozan Kütahyalý'yý, Ulusal Kanal'a çýkartan ÝP'liler aslýnda kendilerini rezil ettiklerinin farkýndalar mý bilinmez. Ama ROK'un programa çýkarýlmasý karþýlýðýnda AKP'ye bir çift laf edilmeyeceði konusunda aralarýnda anlaþmýþlar. Varsa yoksa cemaate giydirdiler, orduya nasýl kumpas kurulduðundan bahsettiler vs vs. Siyasi hayatlarý U dönüþleriyle dolu olan ÝP çevresinin AKP ile yakýnlaþmasý en azýndan siyasi tarihlerini bilenleri þaþýrtmamalý. Sadece ÝP çevresi deðil elbette. TBB Baþkaný Feyzioðlu da tutuklu askerlerin salýnmasý için AKP ile anlaþmalar kotarmaya giriþti. AKP'nin denize düþen yýlana sarýlýr misali TSK ve ulusalcýlar cephesine yakýnlaþmasýna en çok içerleyenler de "Yetmez Ama Evet"çi sol liberaller oldu. Aydýnlýk çevresinin karþý cephedeki muadili olan DSÝP tayfasý da AKP'nin TSK ile yakýnlaþmasýndan dolayý hapisteki askerlerin yeniden yargýlanmasý ve serbest kalmasý ihtimalinin belirmesiyle soluðu Fethullah cephesinde aldý ve "Artýk Yeter" kampanyasýna baþladý. ROK ulucalcýlarýn kanalýna çýkýyorsa DSÝPli Roni de cemaatin kanallarýnda boy göstermeye baþladý. Yolsuzluk operasyonlarýndan, hukukun
üstünlüðünden, yargý mensuplarý ve polise yapýlan baskýlardan dem vurarak cemaatin aðzýna bir parmak bal çaldýktan sonra tabii ki esas vuruþlarýný darbe tehlikesine ve AKP'nin TSK ile yakýnlaþmasýna yaptý. DSÝP'liler cemaatle yakýnlaþýp AKP'nin üstüne giderken Kürt ulusal hareketiyle tam ters pozisyon aldýklarýnýn farkýndalar mý bilinmez.
ÖDP-TKP-Halkevleri'nin Cephesi Ankara'da CHP'nin büyükþehir baþkan adaylýðýna eski MHP'li Mansur Yavaþ'ý göstermesi karþýsýnda TKP, ÖDP,Halkevleri ortak aday çýkardýlar. Bunun ileri doðru atýlmýþ bir adým olduðunu belirtelim. Ne var ki resme biraz uzaktan baktýðýmýzda bu cephenin tutarlýlýk konusunda önemli zaaflarýnýn olduðu ortada. Ne de olsa CHP'nin Ankara'da bu kadar sað bir isim yerine ortalama bir aday göstermesi durumunda böyle bir birlikteliðin oluþmayacaðý bilinen bir gerçek. Yani böyle bir durumda CHP'nin emperyalist kapitalizmin yeni ajanlýðýna soyunmuþ olmasý, bu cephe adýna pek bir þey fark ettirmeyecek, böyle bir arayýþa girilmeyecekti. "Gezi ruhu sandýða sýðmaz" türünden kurnaz çýkýþlarla meydaný kasýtlý bir biçimde CHP'ye býrakmak da oportünizmden baþka bir þey deðildir. Neticede bu cephenin siyaseten CHP'den ne kadar ayrýþabildiði gibi kocaman bir soru iþareti var. Kaldý ki ÖDP'nin Trabzon-Tonya, Nevþehir-Avanos ve RizeFýndýklý'da seçimlere CHP ile girdiðini resmi olarak ilan ettiðini biliyoruz.
somutlanamayýþý geçmiþin devrimci birikimlerinin bugüne taþýnamamasýndan kaynaklanýyor. Burjuva devletin baskýlarý bir yana sosyalist harekette bu baþarýsýzlýðýnda sorumluluðu olanlar tarih tarafýndan yargýlanacaktýr. Gelgelelim geçmiþte yapýlan hatalarý düzeltemeyiz, ama geleceði inþa edebiliriz. Bunun için Marksist saflarý güçlendirmeli ve bu topraklarda Bolþevizmi örgütlemeliyiz, sabýrla ve inatla.
Türkiye'de taþlar yerinden oynarken sosyalist alternatifin var olmayýþý emekçi kitleleri egemenlerin þu ya da bu kýsmýnýn yanýna doðru savrulmasýna neden oluyor. Bu durum bizler adýna büyük bir kayýp. Ne var ki sosyalist alternatifin bugün somutlanamayýþý geçmiþin devrimci birikimlerinin bugüne taþýnamamasýndan kaynaklanýyor. Burjuva devletin baskýlarý bir yana sosyalist harekette bu baþarýsýzlýðýnda sorumluluðu olanlar tarih tarafýndan yargýlanacaktýr. Gelgelelim geçmiþte yapýlan hatalarý düzeltemeyiz, ama geleceði inþa edebiliriz. Bunun için Marksist saflarý güçlendirmeli ve bu topraklarda Bolþevizmi örgütlemeliyiz, sabýrla ve inatla.
Sonuç Türkiye'de taþlar yerinden oynarken sosyalist alternatifin var olmayýþý emekçi kitleleri egemenlerin þu ya da bu kanadýnýn yanýna doðru savrulmasýna neden oluyor. Bu durum bizler adýna büyük bir kayýp. Ne var ki sosyalist alternatifin bugün
perspektif
17
68 Kuþaðýnýn Anti Emperyalist Öfkesi: 6. Filo Eylemleri 1968'in devrimci dalgasý çok önemli bir mücadele geleneði býrakmýþtýr. Dünyanýn bir ucundaki savaþ bir baþka uçtaki gençliði politize ederek radikal eylemlere sevk edebiliyordu. Emekçiler Fransa'da kitlesel grevlere giderek bir sýnýf hareketi yaratýrken, Ýngiltere daha cýlýz bir öðrenci hareketi yaþýyordu. Her biri kendi özgünlüðünde olsa da uluslararasý mücadele II. Dünya Savaþý sonrasý oluþan görece istikrar ortamýnýn artýk bittiðini haber veriyordu. Ýngiltere'nin dünyanýn hâkimiyetini ABD'ye býrakmak zorunda kaldýðý dünya düzeninde Soðuk Savaþ denklemleri uluslararasý politikanýn temel belirleyeniydi. Tüm yerel özgünlüklere raðmen 68 hareketine ev sahipliði yapan ülkelerin hepsinde ortak bir yön vardý: emperyalist savaþ karþýtlýðý. Dönemin ruhu, gençliði, emperyalizmin kanlý eli ABD'ye büyük bir savaþ açmaya zorlamýþtý. Vietnam'daki ulusal kurtuluþ mücadelesine karþý ABD'nin örgütlediði büyük kýyým, Ýsrail-Arap savaþý gibi kanlý savaþlar ABD'ye yönelik büyük bir öfkeyi doðurmuþtu. Sadece ABD'ye karþý deðil, SSCB'nin Çekoslovakya'yý iþgal etmesi sonrasýnda Sovyet bürokrasisine de ciddi bir gençlik tepkisi oluþmuþtu. TÝP'ten MDD'ye Devrimci Gençlik Türkiye'de de benzerleri gibi antiemperyalist hisleri güçlü olan bir genç kuþak devrimci gelenek 1968 baharýnda yeþillenmiþti. Deniz, Mahir, Ýbrahim gibi birçok devrimci önderi yetiþtiren bu bereketli dönem ayný þekilde hem gençliðin büyük radikalliðinin ve gözü karalýðýnýn hem de ideolojik yönelimlerinin ve kafa karýþýklýklarýnýn kendini ifade ettiði bir süreç oldu. Gençlik sokaktaydý. Örgütleniyor, eyleme geçiyor, çatýþýyor ve yaþadýklarýndan dersler çýkarýyordu. Bu da ideolojik yönelimlerin oldukça heterojen ve eklektik þekillerde çeþitlenmesine yol açýyordu. Ciddi bir önderlik sorunu ile karþý karþýya olan gençlik, TÝP'ten ve FKF'den kitlesel bir kopuþ gerçekleþtirerek kendi yolunu çiz-
18
tarih
meye baþlayýnca THKO, THKP-C ve TÝKKO baþta olmak üzere birçok örgüt gençlik önderleri tarafýndan kurulmuþtu. Bu ayrýþmalarýn ilk sinyallerinin alýndýðý yerler yine sokak eylemler olmuþtu. TÝP'in yükseliþi, 1961 Anayasasý'nýn göreli özgürlük ortamýnýn ortaya çýkmasýnýn peþi sýra tabanda on yýla yakýn bir süredir Demokrat Parti iktidarýna karþý geliþmekte olan toplumsal muhalefetin bir sonucuydu. Paþabahçe Grevi ile yükselen ve emekçi hareketindeki bir sýçramanýn sonucu olarak destek gören TÝP geniþ kesimlere umut vermiþti. Sadun Aren, Behice Boran ve Mehmet Ali Aybar gibi önemli figürlerin büyük destek alarak meclise girmesi gençliði de TÝP'in gençlik örgütlenmesi olan FKF saflarýna çekmiþti. Fakat TÝP'in reformist-pasifist çizgisi ve kendilerini 6. filo eylemlerinden alýkoymak istemesi, sokaklardan geri çaðýrmasý radikalleþen gençliði koparmaya yetiyordu. Ýlhamýný dönemin gerillacý hareketlerinden almakta olan gençlik oldukça cüretkâr ve radikaldi; TÝP radikalleþen gençliðin çok gerisinde kalmýþ ve mücadele önünde bir bariyer haline gelmiþti. Önündeki her türlü bariyeri aþmak isteyen gençlik ise rüzgârýný estir-
meye Milli Demokratik Devrim saflarýnda devam edecekti. Mihri Belli gibi eski kuþak bir TKP'li her ne kadar Marksizm'den fersah fersah uzak milliyetçi ve Stalinist anlayýþla da olsa radikal bir eylem rehberi önerdiði ölçüde gençlik tarafýndan büyük kabul gördü. Mihri Belli, gençliði Atatürk yolunda 'Baðýmsýz Türkiye' için anti-emperyalist savaþa çaðýrýyordu. Zinde güç olan gençliðe milli kurtuluþ için eylemlerin sürekli kýlýnmasý gerektiðini öðütlüyordu. Gençliðin devrimci heyecanla büyük bir arayýþ içinde olmasý alternatifsizlik içinde MDD saflarýný güçlendirdi. Tam da bu noktada Marksist olmayan sloganlarýn (hatta açýkça küçük burjuva milliyetçiliði kokan) geniþ kitlelerce sahiplenildiði bir süreç baþladý. 6. Filo Defol! 1968 ve 1969 yýllarý boyunca sürecek olan 6. Filo Eylemleri aslýnda Türkiye'nin emperyalist kapitalist sisteme nasýl göbekten baðlý olduðunu ve solun buna verdiði cevabýn mantýksal sonuçlara ulaþmaktan ne denli uzak olduðunu kanýtlar niteliktedir. 1952'de NATO'ya katýlan Türkiye, Soðuk
Savaþ döneminde tarafýný netleþtirmiþ oluyordu. Türkiye'nin, 1950'lerden itibaren tam anlamýyla bir ABD üssüne dönüþmesine 68 gençlik kuþaðý ilk tanýklýk eden nesildi. ABD'ye yönelen öfke dolayýsýyla (her ne kadar 'vatan' edebiyatý üzerinden de olsa) dönemin TC hükümetlerinin de payýna düþeni almasý anlamýna geliyordu. 1946 yýlýnda Missouri Zýrhlýsý ABD'nin SSCB'ye bir gözdaðý olarak Türkiye sularýna gelmiþti. CHP büyük bir yalakalýkla kendini Batý'nýn büyük gücüne yamamak için yapmadýðýný býrakmadý: Kýz kulesine "Hoþ geldin Missouri" pankartlarý, camiye "Welcome" mahyasý, Ýstanbul'un tamamýnda temizlik organizasyonu, PTT'nin hatýra pul bastýrmasý, Taksim'e zýrhlýnýn resmin asýlmasý… Yýl 1968'e geldiðinde ise artýk baþka bir toplumsal dinamik vardý. Ýktidarda Süleyman Demirel'in Adalet Partisi olsa da emperyalist kapitalist program aynýydý. Bu sefer gelen ABD'nin 6.Filo'suydu. 1963'teki Kavel Grevi'nden Finisnis ve Derby lastik fabrikalarýndaki iþgale iþçi sýnýfýnýn hareketlendiði bu dönemde 1968 Haziran ayýndan itibaren üniversite iþgalleri baþlamýþtý. 1967'de ilk Amerikan askeri Ýstanbul'a ayak bastý. Yangýn yerine adým atan ABD, bu yangýndan payýný almaktan kurtulamayacaktý. Temmuz'da eylemler tepe notasýna ulaþmýþtý. ÝTÜ'de üniversite gençliði ilk protestolarý örgütlemeye baþlamýþtý bile. Uzun süre irili ufaklý tepkiler vermek için kampanya yürüten gençlik iki yýla yakýn bir süre "6. Filo eylemleri" diye bilinen eylemlere imzasýný attý. Tepkiler önce askerlerin keplerini almak, üzerine boya atmak ya da yakalayýp dövmek þeklinde verilmeye baþlandý. Adalet Partisi, tepkileri yatýþtýrmaya çalýþmak bir yana polis gücü ile bastýrmaya çalýþtýkça tepki de büyüdü. Polisiye tedbirlerle ABD askerleri korunmaya çalýþýlýyor, Ýslamcý ve milliyetçi çetelerin kalemþörleri adeta devrimci gençliðin linç edilmesi çaðrýsý yapýyor; katli vacip fetvasý veriyordu. MTTB ve Komünizmle Mücadele Derneði gibi dönemin aþýrý saðcý yapýlanmalarý AP'nin maþasý olarak sokaklara çýkmaya hazýrlanýyor, adýna 40'lar komitesi denen komite karþý eylemler hazýrlamak üzere kollarý sývýyordu. (Abdullah Gül'ün de bu komitede bulunduðunu belirtelim.) Polis ÝTÜ'yü basýyor, devrimci öðrenci Vedat Demircioðlu 24 Temmuz'da 1968'in ilk þehidi oluyordu. Devamlý polis saldýrýsý altýnda olan
ÝTÜ, eylemlerin merkezi haline gelmiþti. Demircioðlu'nun katledilmesi müthiþ bir öfkeyi sokaða taþýrdý. Yüzlerce genç Taksim'den Dolmabahçe'ye yürüdü. Gençliðin öfkesi öylesine büyüktü ki polis Dolmabahçe'den çekilmek zorunda kaldý, ABD askerleri botlarýna binip kaçamadan denize atýldý. Bu cesur eylemler, ABD'nin gözüne girmek için kýrk takla atan AP iktidarýnýn çeteleri sokakta katliam yapmak üzere salmasýna sebep olacaktý. Kanlý Pazar 16 Þubat 1969 tarihinde seksene yakýn gençlik örgütü Beyazýt Meydaný’nda toplanarak 6.Filo'yu protesto etmek için Taksim'e yürüyecekti. Eylemin sloganý "Emperyalizme Karþý Mustafa Kemal Yürüyüþü" idi. Eylemde taþýnan pankartlarýn þiarlarý þöyleydi: "Geldikleri gibi gidecekler", "Emperyalizm ve yerli uþaklarýna karþýyýz", "Rezil Coni bir daha gelme", "Amerika'yla tartýþýlmaz, savaþýlýr", "Yaþasýn ezilen dünya halklarýnýn kurtuluþ savaþlarý"… MDD'nin gençliðe sirayeti eylemlerin tonunu iyice milliyetçi bir boyuta çekse de emperyalizme yönelik öfke devrimci bir güç açýða çýkarýyordu. Ýktidar ise artýk iyice 'can sýkmýþ' olan bu eylemleri tamamen bitirmenin yolunu arýyordu. Ayný gün Ýslamcý ve faþist çetelerin açýktan silahlandýrýlmasýyla eylemin bir katliama çevrilmesi planlanmýþtý. Bugün Gazetesi'nden Mehmet Þevki Eygi; "'Büyük fýrtýna patlamak üzeredir, Müslümanlar ile kýzýl kâfirler arasýnda topyekûn savaþ kaçýnýlmaz hale gelmiþtir... Müslüman kardeþim, sen bu savaþta bitaraf kalamazsýn. Ben namazýmý kýlar, tespihimi çekerim... Etliye, sütlüye karýþmam deyip de kendine zulüm edenlerden olma, gözünü aç, bak!.. Onlarda taþ, sopa, demir, molotof kokteyli mi var? Biz de ayný silahlarý kullanmaktan aciz deðiliz... Cihat eden zelil olmaz. Sað kalýrsa gazi olur, canýný verirse þehitlik þerefini kazanýr" diyerek katliamýn çýðýrtkanlýðýný yapýyordu. Komünizmle Mücadele Dernekleri Genel Baþkaný Ýlhan Darendelioðlu ise aðzýndan köpükler saçarak þöyle diyordu: "Pazar günü komünistler miting yapacak, biz bu mitingde savaþacaðýz. Silahý olan silahýyla, olmayan baltasýyla gelsin." Beyazýt ve Dolmabahçe camilerinde toplanan Ýslamcý-faþist çeteler, yaklaþýk kýrk bin kiþilik eylemin karþýsýnda üç bin kiþi ile çýktýlar ve Taksim'e varmakta iken saldýrýya geçtiler. Tepeden týr-
n a ð a 1967'de ilk Amerikan askeri silahlandýrýlmýþ Ýstanbul'a ayak bastý. Yangýn çeteler, polis gözetiminde, iki yerine adým atan ABD, bu d e v r i m c i y i yangýndan payýný almaktan k a t l e d e r k e n kurtulamayacaktý. Devamlý yüzlercesini yaraladý. Kanlý polis saldýrýsý altýnda olan Pazar 1968 ÝTÜ, eylemlerin merkezi kuþaðýna karþý haline gelmiþti. Demircioðlu' tezgâhlanan ilk nun katledilmesi müthiþ bir katliam olarak sokaða taþýrdý. tarihe geçmiþ öfkeyi oluyordu. Ayný Yüzlerce genç Taksim'den gün Ýslamcýlar Dolmabahçe'ye yürüdü. anti-komünist müttefikleri olan Gençliðin öfkesi öylesine ki polis 'ehl-i kitap' büyüktü ABD'ye þükran- Dolmabahçe'den çekilmek larýný sunmak zorunda kaldý, ABD askerleri için Dolmabahçe sahiline inerek 6. botlarýna binip kaçamadan Filo'yu kendile- denize atýldý. Bu cesur eylemrine Kâbe yapýp ler, ABD'nin gözüne girmek namaz kýldý. için kýrk takla atan AP iktiÝçiþleri Bakaný çeteleri sokakta Faruk Sükan darýnýn yapmak üzere olaylarýn sorum- katliam lusu olarak salmasýna sebep olacaktý. Türkiye Ýþçi Partisi'ni ilan etti. Hâlbuki TÝP býrakalým eylemlerin sorumlusu olmayý, baltalayýcýsý konumundaydý. Aybar ve Boran, eylemleri faþizme sebebiyet vereceði gerekçesiyle durdurmaya çalýþmaktaydý. Hatta bizzat Harun Karadeniz, FKF üyesi olarak Deniz Gezmiþ'in önüne geçip Dolmabahçe eylemini engellemeye çalýþmýþsa da baþarýlý olamamýþtý. TÝP ve FKF artýk gençliðin gözünden tamamen düþmüþ durumdaydý. Gençlik radikalizmi kendi yolunu çizmeye çalýþmaktaydý. 6. Filo'nun Sebeb-i Ziyareti 6. Filo'nun Akdeniz'e gelmesindeki
tarih
19
temel sebep Ýsmet Ýnönü'nün 2 Haziran 1964'te Enosisçilerin ve Türk faþistlerinin adada kýyýma baþlamýþ olmasýnýn ardýndan adaya yönelik bir harekât düzenleme kararý almasýydý. Ýngiltere'nin taþeronu olan Yunanistan'a açýlacak olan bu savaþ ABD'yi hayli rahatsýz etmekte idi. 5 Haziran'da ABD Baþkaný Johnson'un Ýnönü'ye yolladýðý mektup açýkça bu harekâtý engelleyeceklerini bildiriyordu. Johnson mektubu, Türkiye'nin adaya tek taraflý müdahalesinin iki NATO ülkesinin savaþmasý demek olduðunu ve Soðuk Savaþ denklemleri içinde bunun kabul edilemez olduðunu anlatýrken Türkiye'ye bölgede sadece bir taþeron olabileceði sertçe hatýrlatýlmýþ oluyordu. Bu süreçte ilk ABD karþýtý gençlik eylemleri de 27 Aðustos 1964'te düzenlendi. Ankara'da gösteriye katýlan bin kadar genç "Yankee, Go Home" diyerek sokaklara çýkmýþtý. Mektubun ardýndan Türkiye müdahale kararýndan vazgeçse de 1967'de Yunanistan'da Albaylar Cuntasý'nýn ikti-
6. Filo eylemleri gençliðin büyük kalkýþmasýnýn ve Türkiye iþçi sýnýfýnýn sýçrama dönemi olan 1968 kuþaðýnýn en vurucu eylemlerindendi. ABD emperyalizminin halklara kan kusturduðu bir dönemde dünya sokaklarý bu gidiþata bir dur demek niyetindeydi ve Türkiye'den bu ses, Denizlerin önderliðinde çýkmýþtý. 6. Filo eylemleri MDD'ci çizgi ve Kýbrýs sorunundan baðýmsýz bir kahramanlýk öyküsü olarak okunamaz. 6. Filo geldiðine piþman edilmiþtir ancak ayný tarihlerde bir baþka ülkedeki katliama karþý takýnýlan milliyetçi tavýr, 1968 kuþaðýný enternasyonalizm sýnavýndan sýnýfta býrakmýþtý.
darý almasýnýn ardýndan saldýrganlaþan politikasý ile Türk faþistlerinin Rumlarý katletmesi ada halklarýnýn geri dönülmez bir kopuþa itildiði sürecin önünü açmýþ oldu. Durumdan vazife çýkaracaðý aþikâr olan Türkiye'nin 1964'tekine benzer bir harekete kalkýþmamasý için ABD'nin 6. Filo'su derhal Akdeniz'e demirleyerek Kýbrýs'la Türkiye arasýna girdi. 1968 gençliði 6.Filo'ya karþý çýkarken hem dünya halklarýnýn katili olan ABD'ye büyük bir anti-emperyalist öfkeyi dillendiriyor hem de Kýbrýs'a müdahalenin engellenmesine karþý acý bir þekilde milliyetçi tepkiler gösteriyordu. "Soydaþlarýmýz katlediliyor" diye propaganda yapan gençlik Mustafa Kemal'i ve Yunan askerlerinin denize dökülmelerini sýk sýk hatýrlýyor ve ABD askerlerini denize 'dökerken' ilhamýný buradan alýyordu. Oysa o sýrada Kýbrýs'ta büyük bir komünist avý baþlamýþtý. AKEL, toplumsal desteðini büyütmüþtü. Rum ve Türk iþçilerin birlikte örgütlendiði sendikalar ve üyeleri Yunan ve Türk faþistlerince aðýr bir saldýrý altýndaydý. Asýl savaþ adanýn birleþik þekilde mücadele yürüten emekçi halkýna karþý açýlmýþtý. Sorun, enternasyonalizm sorunu idi. ABD'nin bu anti-komünist kýyýmý büyük bir keyifle desteklediðinden hiç þüphe yok. Adalet Partisi'nin iktidarý döneminde ABD ile olan gerilimli iliþkinin azaltýlmasý çabasý 6. Filo'nun askerlerinin Ýstanbul'a "ihtiyaç" molasý için davet edilmesi ile somutlanmaya çalýþýldý. TÝP de dâhil olmak üzere sol, iþgalden yanaydý. Kýbrýs, Türkiye'nin mili davasý idi. ABD ve NATO'ya karþý (NATO'nun ordusu olan TSK ile!) bu savaþ verilmeliydi. Ne de olsa asker zinde bir güçtü ve hedef sosyalizm falan deðil,
milli demokratik devrimdi. Gençlik eski komünist kadrolarýn kendilerine miras býraktýðý yurtsever-milliyetçi ideoloji ile yolunu aramak zorunda kaldý. Denizlerin, Mahirlerin böylesine ideolojik olarak Kemalizm'e derinden baðlý bir mirasý sorgulayacak ne zamaný ne de araçlarý oldu. Pratik, teorik düþünce gücünden önce geliyordu ve onlarýn ilgisini ideoloji deðil olaylara verecekleri anlýk tepkiler çekiyordu. Denizlerin salt milliyetçiler olduðunu savunmak abesle iþtigal ve gerçekleri çarpýtmak olacaktýr. Öyle ki Deniz son sözlerinde "Yaþasan Türk ve Kürt halklarýnýn kardeþliði" diyerek idam sehpasýna çýkacaktý. Onlar emperyalizme büyük bir öfke duyuyorlardý. Katliamlara ve emperyalist savaþlara dur demek istiyorlardý. Fakat Stalinizmin farklý versiyonlarýndan baþka bir seçeneðin sunulmadýðý gençlik anti-emperyalizmin antikapitalizm olduðunu, bunun da enternasyonalist sýnýf savaþýmýnýn ta kendisi olduðunu söyleyen bir programa sahip deðildi. Bu sorun, solun (ironiye bakýn ki Doðu Perinçek'in Aydýnlýk grubu dýþýndaki solun) 1974'teki Kýbrýs iþgalini desteklemesine sebep olacaktý. Sonuç 6. Filo eylemleri gençliðin büyük kalkýþmasýnýn ve Türkiye iþçi sýnýfýnýn sýçrama dönemi olan 1968 kuþaðýnýn en vurucu eylemlerindendi. ABD emperyalizminin halklara kan kusturduðu bir dönemde dünya sokaklarý bu gidiþata bir dur demek niyetindeydi ve Türkiye'den bu ses, Denizlerin önderliðinde çýkmýþtý. Eksikleri ve hatalarýyla da olsa büyük bir sýçramanýn ifadesi olan 1968 kuþaðýnýn 6. Filo eylemlerinin ne yazýk ki tarihsel kesitte incelendiði zaman doðru bir slogan etrafýnda örgütlenilmediði görülecektir. 6. Filo eylemleri MDD'ci çizgi ve Kýbrýs sorunundan baðýmsýz bir kahramanlýk öyküsü olarak okunamaz. Bu da Denizlerin býraktýðý mirasý eleþtirel bir gözle sahiplenmemizin mantýksal bir sonucudur. 6. Filo geldiðine piþman edilmiþtir ancak ayný tarihlerde bir baþka ülkedeki katliama karþý takýnýlan milliyetçi tavýr, 1968 kuþaðýný enternasyonalizm sýnavýndan sýnýfta býrakmýþtý.
Derya Koca
20
tarih
RÖPORTAJ: Yataðan’ýn 25 Yýllýk Mücadele Öyküsü Sürüyor!
Erol Soðancý
Yataðan Termik Santrali'nin özelleþtirilmesi yeniden gündeme geldi. 1990'lar boyunca edinilmiþ önemli bir deneyime sahip olan Yataðan iþçilerinin canlý ve güçlü direniþi AKP'ye zayýf anýnda vurarak geri adým attýrdý. 29 Aralýk'ta Milas'ta büyük bir bölge mitingi gerçekleþtiren Yataðan iþçileri, 23 Ocak'ta Yataðan'dan baþlayan bir yürüyüþle Ankara'ya gelecekken her türlü devlet baskýsýyla karþýlaþtý, engellenmeye çalýþýldý. 25 yýllýk mücadele deneyimine sahip Yataðan'a dair, Yataðan'daki mücadele geleneðinin yaratýlmasýnda önemli rolü olan, uzun süre Tes-Ýþ Yataðan Þubesi baþkanlýðý yapmýþ olan Erol Soðancý ile yaptýðýmýz röportajý okurlarýmýzla paylaþýyoruz. Marksist Bakýþ: Yataðan'da uzun süreli bir sendikal örgütlenme deneyiminiz var. Yataðan'daki direniþ geleneðinin oluþmasý açýsýndan çok önemli çabalarýnýz oldu. Sendikal geçmiþinizi biraz anlatýr mýsýnýz? Yataðan'dan bugüne miras kalan mücadele geleneði nasýl oluþtu? Erol Soðancý: 1983'te Yataðan'da Tes-Ýþ'te çalýþmaya baþladým. 1987'de kongrede þube baþkaný oldum. Ben de solcularýn adayý olarak seçilmiþtim çok az bir farkla. Yönetime geldikten sonra var olan sorunlarý gidermede çok mesafeler aldýk. Çok aktif ve özverili bir çalýþma yaptýðýmýzdan iþçilerde sendikaya karþý büyük bir aidiyet duygusu oluþturduk. "Benim sendikam halleder, çözer" güvenini kazanýnca iki yýl sonraki þube seçimlerinde muhalefetsiz bir seçimle yeniden yönetime geldik. 89 Bahar eylemleri döneminde, 12 Eylül'ün oluþturduðu iþçi düþ-
maný ortam nedeniyle kamu iþyerlerinde çalýþan iþçiler çok kötü durumdaydý. Ýþçiler pazara gidemiyorlardý, ekmeði aydan aya toplu ödeme ile alabiliyorlardý, kira ödeyemiyorlardý. Özel sektördeki iþçiler neredeyse iki katý maaþ alýyorlardý. TürkÝþ'le eylem kararý aldýk. Yemek boykotu, sakal býrakma, viziteye çýkma eylemi 89'da Türkiye'nin her yerinde olduðu gibi Yataðan'da da yapýldý. Bu süreçte sendika genel merkezi bizi engellemeye çalýþsa da biz aldýðýmýz eylem kararýný uyguladýk. 24 Nisan'da iþyerinden bin kadar iþçiyle Yataðan'a yürüdük. Bu yürüyüþ, Yataðan direniþinin kýrýlma noktasýdýr. Yataðan þubesi o tarihten sonra eylemci þube olarak anýlmaya baþlandý. Bugüne býrakýlan mirasta çok önemli eylemlerdi. Ýþverenler saðcýydý. Genel merkez de öyle. En makul en yapýlmasý gereken þeyler bile
yapýlmýyordu, itirazla karþýlanýyordu. Devlet de zaten bizimle ilgili olumlu düþünmüyordu. Ýþçiye dayalý bir gücümüz vardý. 94 yýlýnda ise yeni sorunlarla karþý karþýyaydýk. Emisyon izni ve ÇED raporu alýnmadýðý için santral hakkýnda dava açýldý, santralin kapatýlmasý kararý alýndý. Herkese tek tek yýllýk izin kullanýlacak diye tebligat geldi. Daha sonra da iþ sözleþmeleri feshedilecekti. Fakat hükümete yakýn, bize de muhalif elli iþçiye tebligat gelmedi; çalýþmaya devam ediyorlardý. O zamana kadar her türlü eylemimize muhalefet eden genel merkezi "her þeyi yapabilirsin" þeklinde bir tutumla karþýma çýktý. Biz de her gün aralýksýz bir þekilde çok disiplinli eylemler yapmaya baþladýk. Bir gün fabrikanýn önünde tüm gün eylemle geçti. Bir gün Yataðan'a yürüyüþ, bir gün postaneden enerji bakaný-
röportaj
21
“Saðcý-solcu fark etmeden herkesin görev aldýðý iþçi meclisleri oluþturduk. Ýþ yapacak herkes, ilgili herkes bu meclise girdi. Önce yüz kiþi kadardý. Ýþyeri meclisleri bu süreç boyunca hep çalýþtý. TÝS'te, önemli gündemlerde, fazla mesai, yemek, giyim sorunlarý için meclis toplanýyordu... Herkesi bir araya getirmeyi baþarabildik. Bütün farklýlýklarý gözeterek, birimlerdeki sayýlar oranýnda temsil söz konusuydu. Ve alýnan kararlar muhakkak uygulanýyordu. Çalýþtýðým zaman boyunca iþçilerin %96'sý bize oy vermiþ. Ki iþçilerin ciddi bir kýsmý MHP'li falandý. Yani ön yargýlý olmamak lazým.”
na telgraf çekme eylemi… "Ankara, Ankara duy sesimizi. Bu gelen iþçinin ayak sesleri sloganý", o zaman bizim bulduðumuz slogandý. Sonraki gün dönemin baþbakaný Tansu Çiller'e mektup yazdýk. Ertesi gün sendikanýn önünde miting yaptýk. Birkaç sefer de çocuklarýn okullara gönderilmemesi eylemi de yapýyorduk. Kadýnlarýn büyük bölümü eylemlere dahil olmuþtu. Özelleþtirme sürecinde de bunu yapmýþtýk. Yerel gazeteler, televizyonlar geldi. Bu arada sendikadaki sað muhalefet tasfiye oldu çünkü o sýrada onlar iþyerinde çalýþmaya devam ediyorlardý. Eylemlerin 9. gününde otobüslere doluþup üç bin kiþi kadar valiliðe gittik. Polis durdurmaya çalýþtý, durduramadý. Vali gelene kadar üç saat boyunca eylem yaptýk. Gelince yanýna çýktýk, derdimizi anlattýk. O da "Gelmeden önce enerji bakanýyla ve baþbakanla görüþtük; sizin verdiðiniz tepki nedeniyle ve de kamu yararý nedeniyle mahkeme kararýna raðmen santralin açýlmasý kararý aldýk" dedi. Mahkeme kararýna raðmen o akþam santral açýldý. 1994 SHP-DYP döneminde de termik santrallerin iþletme hakkýnýn devri kararý alýndý. O zaman da özelleþtirme gündemdeydi. Ancak henüz pratiðe geçirilmemiþti. Ýhale 96 yýlýnda gündeme geldi. 1997'de Güney Elektrik Süleyman Demirel'in desteðiyle ihaleyi kazandý. 1000 kiþinin çalýþtýðý yerde 1500 jandarmayla iþyerine þirketi sokmaya çalýþtýlar. Yeniköy'e de ayný þekilde. 9798'de iki üç aylýk dönemde birkaç kez yaþandý bu. Çatýþmalar çýktý. Ýþyeri meclisleri o sýra her gün toplanýyordu. Santrallere þirketlerin girmesini
22
röportaj
engelleme kararý alýndý. Girerse müdahale edilecekti. Alýcý firmalarýn iþyerlerine s o k u l m a m a s ý Yataðan'da iþyerinde alýnan bir karardý ve sonra Türk-Ýþ de bu kararý aldý. Fakat bu karar halen Yataðan'da uygulansa da bizden baþka uygulayan olmadý, halen de yok. 2000-2001'de kriz nedeniyle Yataðan'da hisse sahibi þirketlerden Bayýndýr battý. Konsorsiyum'un hisseleri el deðiþtirdi. Hüsamettin Özkan'ýn desteklediði Park Holding eliyle yeni bir saldýrý baþladý. Devlet öylesine tedirgindi ki Isparta'dan özel birlikler getirdiler. 15 Kasým 2001'deki eylemde çatýþma çýktý. Yaralananlar oldu. Aslýnda o dönemde Çayýrhan Termik Santralini Park Holding almýþtý; sendika mücadele etmedi. Biz ettik; alamadý. Çayýrhan'da da iþçiler mücadele etmiþ olsaydý kazanýlabilirdi. M.B.:Ýþyerinde çalýþmalarý nasýl örgütlüyordunuz? E.S.: Bu süreçte iþçi meclislerini oluþturmaya baþlamýþtýk. Saðcý-solcu fark etmeden herkesin görev aldýðý iþçi meclisleri oluþturduk. Ýþ yapacak herkes, ilgili herkes bu meclise girdi. Önce yüz kiþi kadardý. Ýþyeri meclisleri bu süreç boyunca hep çalýþtý. TÝS'te, önemli gündemlerde, fazla mesai, yemek, giyim sorunlarý için meclis toplanýyordu. Konunun önemine göre katýlým az ya da çok oluyordu. Biz bir konuyu anlatmak için önceden 3 santralin 4 vardiyasýnýn 61 birimine tek tek gitmemiz gerekirdi; çok verimsiz bir þeydi. Ama iþyeri meclisleri oluþturulduktan sonra meclisteki arkadaþlara durumu anlatýyorduk. Onlar sürece katkýda da bulunuyorlardý, diðer iþçilere de yayýyorlardý. Ýþyerinde herkes böylece konudan hemen haberdar oluyordu. Ya da çok acil bir þey olduysa ya iþyeri yemekhanesinde toplanýp açýkla-
mada bulunuyorduk ya da iþyerlerine girerken servislerde iþyeri meclislerinin kararlarý duyuruluyordu. Oylamalar da yapýlýyordu. Yani bütün iþçilerin desteðini almýþ oluyorduk. Ayný zamanda, iþyerindeki iþkollarýndaki bölünmeyi aþtýk. Herkesi biraraya getirmeyi baþarabildik. Bütün farklýlýklarý gözeterek, birimlerdeki sayýlar oranýnda temsil söz konusuydu. Ve alýnan kararlar muhakkak uygulanýyordu. Saðcýsý solcusu herkes vardý mecliste. Çalýþtýðým zaman boyunca iþçilerin %96'sý bize oy vermiþ. Ki iþçilerin ciddi bir kýsmý MHP'li falandý. Yani ön yargýlý olmamak lazým. Diðer %4'lük kýsým da kaçýnýlmaz bir þekilde eylemlere katýlýyordu çünkü arkadaþlarýndan tepki görüyorlardý. 2006'ya kadar ben oradaydým; bu süre zarfýnca meclisler hep çalýþtý ve çalýþma prensibi de böyleydi. M.B.: Ülkenin çeþitli yerlerinde çok sayýda iþçi direniþi var. Kazanýmla sonuçlanan baþarýlý örnekler de mevcut (Bedaþ, Kazova gibi). Yataðan iþçilerinin bu lokal direniþler arasýndaki yeri nedir? E.S.: Örneðin Kazova direniþi bugün 9 kiþiden oluþuyor. Kimse niceliðini bilmez. Nitelik itibariyle müthiþ bir etki býraktý herkeste. Yataðan direniþi de nicelik olarak çok güçlü ancak niteliði de týpký Kazova'daki gibi güçlü hale getirilebilir, getirilmelidir de. Türkiye'de birçok yerinde iþçi direniþleri deneyimi oldu fakat Yataðan biraz faklý. Örneðin Türkiye iþçi sýnýfý tarihinde Zonguldak, Seka direniþi var. Fakat bunlar kýsa süreli direniþlerdi. Yataðan çok uzun bir dönem boyunca devam etti. Onu diðerlerinden ayýran þey süreklilik arz etmesidir. Bir baþka sebebi de eskiden beri bu örgütlü geleneðin muhafaza edilmesi, kýsa zamanda daðýlmamýþ olmasý. Herkes bir iþin ucundan tutar. Bir de mücadele þu an geleneðin bir devamý olarak
sürüyor diye düþünübüyük direniþler yaratýlabilir. . yorum ben. Yataðan'ý Yataðan herkesin çok laf, çok Yataðan yapan 89 mazeret ürettiði bir zamanda zor bahar eylemlilikolaný seçti; sokaða indi. Ve lerinden bu yana defalarca kez kazandý. ortaya koyduðu eylem M.B.: Yataðan iþçilerinin gücüdür. günümüz Türkiye'sinde rolü ne Yataðan, Tes-Ýþ olabilir? Direniþin baþarýlý sendikasýnda olmak için nasýl bir yol izlemesi mücadele geleneði gerektiðini düþünüyorsunuz? oluþturdu. Sýradan E.S.: AKP iyice zayýfladý ama iþçilerin sendika seçimde kim kazanýrsa kazansýn, içinde tecrübe ve özelleþtirme meselesi mutlaka özgüven kazanmasýyyeniden karþýmýza çýkacak. Bu “AKP iyice zayýfladý ama seçimde kim kazanýrsa kazansýn, özelleþtirme la oluþan bir taban meselesi mutlaka yeniden karþýmýza çýkacak. Bu sorun bitmiþ deðil. Þu sorun bitmiþ deðil. Þu anki siyasi direniþi. Bir arý duru partilerin hepsi özelleþtirmeci. iþçi sýnýfý hareketi. anki siyasi partilerin hepsi özelleþtirmeci. Hangisi gelirse gelsin Hangisi gelirse gelsin M.B.: Tekel direniþi özelleþtirme gündeme gelecek. Sistem, özelleþtirilmeyle ilgili buna ben- özelleþtirme gündeme gelecek. AKP'yi 11 yýllýk iktizer bir dirençle Türkiye'de hiç karþýlaþmadý. Ve bunu baþka hiçbir yer Çünkü özelleþtirme sýcak para darý boyunca en çok baþaramadý çünkü Yataðan'ýn kendine has 25 yýllýk bir süreci var. demek. Yataðan'dan 4-5 Milyar yýpratan eylemlilikdolarlýk gelir bekleniyor. Bundan sonra sendika yönetimlerinde kim olursa olsun özelleþtirmeyle Sendikalarýn, iþçilerin, genel lerden biriydi. Yolsuzluk skanmücadele etmek zorunda kalacak. Çünkü taban mücadele edecek. merkezlerin desteðini almalarý dalýnýn ortasýnda Þimdiye kadar üç kere özelleþtirme ötelendi. Dördüncü saldýrý dalgasý- gerekiyor. Ama önlerine engel yeniden baþlayan na hazýrlýklý olunmalý. Devrimcilerin, toplumsal muhalefetin Yataðan'a olmalarýna da izin verilmemeli. özelleþtirme karþýtý Mesela biz 23 Ocak'ta Ankara'ya sahip çýkmasý gerekiyor.” mücadele ile Yataðan yürüyebilirdik. Genel merkezin iþçileri de AKP'ye zor baskýsýyla engellendi. kozlarý var. Devlet de bu iþyerlerine, özellikle anlar yaþatabilirdi. Bu duruma ve sonrasýnda Özetle, sistem, özelleþtirilmeyle ilgili buna termik santrallere yaklaþýrken dikkatli yakdair deðerlendirmeniz nedir? benzer bir dirençle Türkiye'de hiç karþýlaþlaþýyor; dolayýsýyla madencilere yaklaþýrken de E.S.: Þu an AKP'nin en zayýf düþtüðü zaman. madý. Ve bunu baþka hiçbir yer baþaramadý dikkatli davranýyor. Yolsuzluk, cemaatle çýkar savaþý vs. Ben eyleçünkü Yataðan'ýn kendine has 25 yýllýk bir Yataðan'da bizim dönemimizde 3 kere miting mi örgütlenirken þöyle olsa diye düþünüyorsüreci var. Bundan sonra sendika yönetimolmuþtu. Bu sefer ilk kez Milas'ta da miting dum: Sadece bir yürüyüþ dahi olsa lerinde kim olursa olsun özelleþtirmeyle oldu. Katýlým da oldukça iyiydi. Ancak önce-Yataðan'dan Çine'ye, oradan Aydýn'a- her mücadele etmek zorunda kalacak. Çünkü taban den iþçi meclisinin aldýðý karar doðrultusunda yerden insan katýlýr; heryerden insanlarýn mücadele edecek. Þimdiye kadar üç kere atýlacak sloganlar, görevliler, slogancý falan katýlýmýyla devam etse Denizli'de 15 bin kiþiye özelleþtirme ötelendi. 97, 2001 ve þimdiki hepsi belirlenir bir disiplinle yapýlýrdý eylemulaþabilirdik. Zaten toplumsal muhalefette þu saldýrý. Bu da þimdilik püskürtüldü. Yani ler. Artýk bu yok. O gelenek sahip çýkma an var olan duyarlýlýkla eylem büyürdü. Bu dördüncü saldýrý dalgasýna hazýrlýklý olunmalý. duyarlýlýðý yarattý. Þu anki sendikacý yürüyüþ Ankara'ya geldiðinde 50 bin kiþiye Devrimcilerin, toplumsal muhalefetin arkadaþlarýn þöyle bir avantajý var: genel ulaþabilirdi. Ve bu yürüyüþ hükümeti götüreYataðan'a sahip çýkmasý gerekiyor. merkez destekliyor. Sebebi de þu: homojen bir bilirdi. Sendikalarýn da vatan-millet edebiyatýndan yapýsý þu an yok. Mustafa Kumlu sendikacýlýðý M.B.: Eylem öncesinde öncesinde ihalenin uzaklaþmasý gerekiyor. býraktýðýný ilan etti. Ve þu an sendikada iktidar seçim sonrasýna ertelendiði duyuruldu. Yataðan iþçilerinin direniþi bütün bir toplumsal yarýþý var. Tam da rahat hareket edilebilecek Eylem sýrasýnda ise süresiz ertelendiði haberi muhalefet tarafýndan benimsenmeli ama bir dönem. Bir fýrsat. Her türlü maddi ve alýndý. Sendikanýn daha uzun vadeli bir proYataðan iþçileri de kendi mücadelelerini ve manevi desteði alýyorlar merkezden. gramý olmadýðý gibi bir zafiyet durumu da güçlerini diðer mücadeleleri büyütecek þekilde M.B.: Aslýnda baþarýlý pek çok iþçi direniþi de ortaya çýktý 23 Ocak'taki eylemde. geniþletmeli. Örneðin ODTÜ'nün, Kazova'nýn, var. Kazova, Bedaþ gibi. Sorunlardan bir E.S.: Evet örgütlülükte, planlamada bir sorun Hacettepe'nin direniþlerini sahiplenmeli. Onun diðer de bu direniþlerin lokal direniþler var; disiplin problemi var. Otobüslerin polis dýþýnda iþçilerin dünyanýn her yerinde olarak kalmasý ve birleþememesi deðil mi? tarafýndan durdurulacaðý takdirde ne olacaðýna özelleþtirmelerden muzdarip olduðu bilinciyle E.S.: Evet. En önemli sorunlardan birisi de o. dair bir þey konuþulmamýþ. Ýþçi meclisi hareket edilmeli. Sermaye ve kapitalizm küreMücadelelerin birleþmesi kazanýlmasý açýsýniþletiliyor olsa mutlaka bu olasýlýklar konuþuseldir. Ýþçiler de meseleyi uluslararasý boyutta dan çok önemli. Diðer taraftan bahaneler üretlurdu. Üç beþ kiþinin organize ettiði eylemlerkavramak zorundadýr. meyi de býrakmak lazým. Mesela Türk-Ýþ den çýkmasý gerekiyor artýk sürecin. Karara M.B.: Teþekkür ederiz. devletin kurumu. Tes-iþ sendikasý Türk-Ýþ'ten katýlým çok önemli. Þanslarý da çok büyük E.S.: Ben teþekkür ederim. de daha geri bir sendika. Orada bile direniþ çünkü enerji sektöründe yapýlan üretim baþarýlabiliyormuþ . Yataðan bunu gösterdi. depolanabilen bir meta deðil. Anýnda tüketiliNiyetiniz varsa olanaksýzlýklar içinde dahi yor. Dolayýsýyla mücadele sýrasýnda elinde
röportaj
23
Rojava'da Kürt Halkýnýn Tarihsel Adýmý:
Özerklik Ýlaný ve Bölgesel Etkileri Rojava'da Kürt halkýnýn iç savaþ ortasýnda baþlattýðý mücadele adým adým özerkliðe doðru ilerliyor. 6 Ocak'ta Kürt coðrafyasýnda üç kantondan biri olan Cizre Kantonu Özerk Yönetimi'nin demokratik özerklik ilan etmesinin ardýndan Rojava'yý oluþturan Efrin ve Kobani Kantonlarý'nýn da özerklik ilan etmesi Kürt halkýnýn geleceði açýsýndan önemli bir sýçrama noktasý oluþturacaktýr. Özerklik anayasasý ile birlikte 101 sandalyeli parlamento oluþturulurken; resmi dil olarak Kürtçe, Arapça ve Süryanice ilan edildi. Her bir kanton için 20 bakanlýk kurulmasý ve bu kurumlarýn eþ baþkanlýk sistemi ile yönetilmesi planlanýrken, seçimlerde % 40 kadýn kotasýnýn uygulanacaðý belirtiliyor. Yeni kabul edilen “toplum sözleþmesi” uygulanacak model konusunda fikirler veriyor: Yerel yönetim modellerine güç veren bu sistemde, ayrýca Süryaniler, Ermeniler, Çeçenler, Hýristiyanlar ve Ezidilerin pozitif ayrýmcýlýða tabi tutulmasý öngörülüyor. Özerk bölgenin savunma gücü olarak ise Suriye iç savaþýnda özellikle radikal Ýslamcý akýmlara karþý yürütülen mücadelede ön plana çýkan YPG görülüyor. 3 yýldýr süren savaþta izledikleri strateji ile bugüne kadar yangýnýn dýþýnda kalmaya çalýþan Kürt ulusal mücadelesi kazanýmlarýnýn mantýki sonuçlarýný elde etmeye baþlýyor. Ýç savaþta radikal Ýslamcý çeteleri destekleyen ve bu çeteleri sadece Esad rejimine karþý deðil, ayný zamanda Kürtlere karþý da kullanan Türkiye ve Sünni körfez rejimlerinin bu yöndeki çabalarýnýn da sonuçsuz kaldýðý; Kürt ulusal mücadelesinin ulaþtýðý tarihsel boyutu tersine çeviremeyeceði gözle görülüyor. Bu sadece Kürt halkýnýn
24
perspektif
bölgedeki gücünden kaynaklanmýyor; artýk, neredeyse yüzyýllardýr bölgede geliþen ve iyice olgunlaþan Kürt sorununun tarihsel bir çözüme kavuþma zorunluluðundan da besleniyor. Kürt halký Ortadoðu'da yaklaþýk 30 milyonluk nüfusuyla bugüne kadar ulus devlet kuramayan neredeyse tek halk. Ancak Kürt halkýnýn özellikle dört parçada (Türkiye, Ýran, Irak ve Suriye) bugüne kadar verdiði ulusal mücadele hem nitelik hem de nicelik anlamýnda ulusal k u r t u l u þ mücadelelerinin tarihinde özel bir önemle ele alýnmalýdýr. Kürt halkýnýn ulaþtýðý örgütlülük düzeyi, kan gölünün ortasýnda ayakta kalmasýna olanak yaratan savaþ kapasitesi; oluþan iktidar boþluðunu doldurabilecek organlarý yaratmasýný saðlýyor. Öte yandan bu durum sadece Kürtler açýsýndan deðil, bütün bölge halklarý açýsýndan örnek bir durum yaratma potansiyelini taþýyor. Bu durum Kürt ulusal hareketinin Suriye'de üçüncü bir alternatif olarak öne çýkmasýna raðmen uluslararasý alanda kabul görmesinin önündeki en büyük
engel. Suriye'nin geleceðinin tartýþýldýðý Cenevre Konferansý'na Kürt halkýnýn temsilcilerinin bu yöndeki taleplerine raðmen olumlu yanýt verilmedi. Uluslararasý emperyalist güçler masanýn iki tarafýnda sadece kontrol edilebilir müttefiklerin oturmalarýna müsaade ediyor. Temel kaygý Kürt sorununun bölge genelinde siyasal
istediði biliniyor. Kürt halký geçmiþte yaþadýðý tarihsel korkularla bir kez daha karþý karþýya kalmak istemiyor. BDP Eþ Genel Baþkaný Selahattin Demirtaþ'ýn Kasým ayýnda sarf ettiði “Kürt hareketlerinin kendi kimliðiyle gücüyle birlik halinde gitmeleri çok önemlidir. Þu an görünen o ki, Suriye muhalefetiyle birleþmenin henüz koþullarý oluþmamýþtýr. Suriye muhalefeti Kürtlere hiçbir taahhütte bulunmadan, karþýlýksýz ve riskli bir þekilde, Suriye muhalefetinin çatýsý altýnda Cenevre'ye gidilmesi Kürtlere ikinci bir Lozan'ý yaþatabilir. Kürtler bir kez daha aldatýlabilir.” (1) sözleri tereddüdü ortaya koymaktadýr. PKK Etkisi ve PKK Alerjisi Bölgedeki geliþmelerin ideolojik olarak en önemli esin kayPKK'nin Kürt sorununda artýk cinin þiþeden çýktýðýný ve Ortadoðu'da naðýný ve Kürt halký için yeni bir dönemin baþladýðýný ilan etmek mücadelesi Abdullah Öcalan oluþmümkün görünüyor. Türkiye, Ýran gibi ülkeler artýk Kürt turuyor. Türkiye halkýna zulmederken, hemen yaný baþlarýnda yükselen Kürtleri açýsýndan özerk Kürt bölgelerinin ve Rojava gibi örneklerin bütün Abdullah Öcalan neyi Kürtler için ilham kaynaðý olabileceðini unutmamalýdýr. ifade ediyorsa, burada belki de daha fazlasý Ayný zamanda Ortadoðu'daki bütün Kürtler eninde sonun- denilebilir. Kürt ulusal da Rojava'nýn açtýðý yolda ilerlemek isteyecektir. Devrimci mücadelesi bölgede Marksistler olarak Rojava konusunda yanýlsamalara yer birçok irili ufaklý siyasal unsurun býrakmadan Kürt halkýnýn yanýnda yer almak tarihsel bir katýlýmýyla yürüse de görevdir. Enternasyonalistler için bundan baþka bir durum yalnýzca Öcalan ve PKK'yi kendisine düþünülemez. ilham kaynaðý olarak atmosferi deðiþtirebilecek bir konumda gören PYD halk için gerçek bir alteryer almasýdýr. Bölge halklarý açýsýndan natif haline dönüþebildi. kontrol dýþý bir unsurun çekim alaný Çiviroðlu gözlemlerinde bu durumu þu yaratmasý ve farklý bir siyasal perspekþekilde belirtiyor: “Her ne kadar PKK tifin oluþmasý Batý'nýn sahadaki kontLice'de doðsa da, Ankara'da öðrenci rolüne gölge düþürecektir. Uluslararasý hareketi olarak geliþse de, PKK'yi PKK alanda ise Irak'ta Batý ile iyi iliþkilere yapan biraz da Rojava. Oradaki sempati sahip bir bölgesel Kürt yönetimi var Türkiye'deki Kürtlerden belki de daha olmasýna raðmen Suriye'deki geliþmefazla. Ýnsanlar Öcalan'ý sayýyor, seviyor, ler hem Güney Kürdistan'da, hem deðer veriyor. Öcalan'ýn ulusal bir Türkiye'de hem de Ýran'da denklemleri önder olarak manevi deðeri azýmsanyeniden karman çorman edebilir. mayacak bir noktada. Çünkü birçok ev Bu nedenle Batý þimdilik Kürt halkýnýn Öcalan'ý misafir etmiþ, onun konuþbölgede elde ettiði konumu görmeme malarýna katýlmýþ, evlerde resimleri var, eðiliminde ve yalnýzca Suriye Devrimci arada güçlü bir bað oluþmuþ. PKK gerve Muhalif Ulusal Konseyi (SDMUK) illalarýnýn önemli bir bölümü de Rojava þemsiyesine girdiði takdirde Cenevre kökenli. Þimdi bir kýsmý dönmüþler, Konferansý'na katýlma müsaadesi verekendi insanlarý içerisindeler. Yani arada ceðini belirtmiþti. Bu ise Kürtlerin çok güçlü baðlar mevcut.” (2) bugüne kadar baðýmsýz bir çizgide Bölgede PKK etkisi burada açýk olarak yürüttüðü mücadelesini Ýslamcý ifade ediliyor. PKK ve Öcalan'ýn hareketlerin þemsiyesi altýna taþýmasý bölgedeki etkisi Türkiye'nin PKK alerdemektir. Kaldý ki SDMUK özerklik jisini tetiklemek için yeterli oluyor. El ilanýnýn ardýndan hareketin baþýný çeken Kaide gibi radikal Ýslamcý unsurlarýn PYD'yi aðýr bir þekilde eleþtirmiþ ve desteklenmesinin Türkiye açýsýndan en Suriye'yi bölmekle suçlamýþtý. önemli gerekçelerinden biri ise Kürt ulusal hareketinin ise Cenevre'de Kürtlerin baðýmsýz bir geliþim yoluna baðýmsýz bir unsur olarak yer almak gitmelerinin önüne geçmekti. Paralý
savaþçýlarla Kürt halkýna bugüne kadar sayýsýz saldýrý gerçekleþti ve Kürt halkýna büyük kayýplar verdirildi. Türkiye'nin güney sýnýrlarý bu uðurda neredeyse bütünüyle Ýslamcý çetelerin kontrolüne teslim edildi. Reyhanlý'da, Cilvegözü'nde yaþanan katliamlar PKK alerjisinin kendi halkýný bile tehlikeye sürüklemekten çekinilmeyeceði boyuta ulaþtýðýný gösterdi. AKP çetelerin yaný sýra Kürtler içerisinde ayrýþma yaratarak Rojava'nýn önüne set çekmeye çabaladý. Diyarbakýr'da Barzani'yle yapýlan sahne þovunun en temel amaçlarýndan birisi buydu. Türkiye'nin çabalarý Suriye Kürtleri'nde yaþanan ulusal uyanýþýn sýnýrýn öte yakasýndaki akraba Kürtlere sýçramasýný önlemek ve bu Türkiye egemen sýnýflarýnýn uykularýný kaçýrabilecek bir korku kaynaðýdýr. Rojava halký kendi kaderini tayin ederken, savaþýn en önemli sonuçlarýndan biri olmayý savaþ bitmeden baþarmýþ durumda. Ýlk olarak Kürt halkýnýn mücadelesinde önemli bir yörünge çizen Rojava bölgede ve dünyadaki ezilen halklara önemli bir örnek oluþturmaya devam edecektir. Hareketin önemli yanlarýndan biri de baþarýsýný kendinden makul görmemesi ve bölgede rahatlatýcý bir etki yaratmasý olarak özetlenebilir. Rojava etnik kimlikler, kadýn sorunu gibi önemli sorunlarda adýmlar atsa da, üretimin nasýl saðlanacaðý gibi ekonomik sorunlar devrimin kaderi için belirleyici olacak. Ancak sonuç ne olursa olsun Kürt sorununda artýk cinin þiþeden çýktýðýný ve Ortadoðu'da Kürt halký için yeni bir dönemin baþladýðýný ilan etmek mümkün görünüyor. Türkiye, Ýran gibi ülkeler artýk Kürt halkýna zulmederken, hemen yaný baþlarýnda yükselen özerk Kürt bölgelerinin ve Rojava gibi örneklerin bütün Kürtler için ilham kaynaðý olabileceðini unutmamalýdýr. Ayný zamanda Ortadoðu'daki bütün Kürtler eninde sonunda Rojava'nýn açtýðý yolda ilerlemek isteyecektir. Devrimci Marksistler olarak Rojava konusunda yanýlsamalara yer býrakmadan Kürt halkýnýn yanýnda yer almak tarihsel bir görevdir. Enternasyonalistler için bundan baþka bir durum düþünülemez.
Tolga Karaman (1) Rojava Ýçin Ýkinci Lozan Korkusu, Radikal, 1 Kasým 2013. (2) Cenevre Gündemi ve Rojava'nýn Geleceði, http://civiroglu.net/2014/01/ 21/690/, 21 Ocak 2014.
perspektif
25
Vietnam'ýn Ulusal Kurtuluþ Mücadelesi-II Dünya sosyalist hareketinin kaderinin Moskova'nýn ellerinde olduðu ve dünyanýn dört bir yanýnda Stalinist bürokrasinin ihanetlerinin yaþandýðý bir dönemde gerçekleþen Vietnam Devrimi, ardýnda birçok ders býrakarak kaybedilmiþtir. Bugünkü Vietnam'a baktýðýmýzda, adý resmi olarak "Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti" olarak geçse de bunun yalnýzca "resmi dille" ifade edilen bir kelimeler zinciri olduðu ortadadýr. Vietnam, gerek kapýlarýný açtýðý yabancý sermayesiyle, gerek yönetim þekliyle, gerekse de üretim þekliyle dünya emperyalist-kapitalist sisteminin bir parçasýdýr. Bir önceki yazýda bahsi geçen Vietnam'ýn ilk baðýmsýzlýk tecrübesiyle birlikte Ho Chi Minh'in izlediði yol bugüne gelen yol olacak ve kaybedilen bu devrimin mimarlarý Vieth Minh ve Komintern olacaktýr. Elbette ki Vietnam emekçi halký aðýr bedeller ödemiþ, yýllar boyunca kahramanca savaþmýþ ve emperyalizmi yenilgiye uðratmýþtýr. Fakat böylesine aðýr bedelleri olan bir mücadele sonrasý Vietnam'da ne deðiþmiþtir? Bu sorunun olumlu bir cevabý olmasa da günümüz devrimcileri için önemli dersler içermektedir. Vietnam'da nelerin deðiþmediðini görmek, yalnýzca kahramanlýk hikâyeleriyle donatýlmýþ efsanevi bir Vietnam anlatýsýnýn ne kadar sýð olduðunun da farkýna varmak açýsýndan önemlidir. Ýki serilik yazý dizisinin bu bölümünde Vietnam-ABD savaþýnýn dünyadaki yankýlarýný ve savaþ sonrasý dönemde Vietnam'ýn durumunu inceleyeceðiz. Vietnam-ABD Savaþýnýn Dünyadaki Yankýlarý Vietnam emekçi halkýnýn ABD'ye karþý verdiði kararlý mücadele tüm dünyada motivasyon ve umut kaynaðý olmuþtur. Özellikle 68 hareketinin çok önemli bir gündemi olan Vietnam, dönemin gençliði
26
tarih
için öylesine gündemdeydi ki, savaþ tek baþýna sokaklara inmek için bile bir sebep olmuþtur. Baþta ABD olmak üzere neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde gösteriler düzenleniyor, hükümetler bu küresel hareket karþýsýnda sarsýlýyordu. Vietnam Savaþý devam ettikçe tarihte çok önemli bir yere sahip olan 68 hareketine büyük bir simge ve ilham kaynaðý olmaya devam ediyordu. Nitekim 68 hareketi Vietnam Savaþý'ndan etkilendiði ölçüde, savaþýn kaderine de etki etmiþtir. 1972 yýlýnda savaþýn kýsa bir aradan sonra yeniden baþlamasýyla geliþen süreçte ABD, tarihte eþi benzeri görülmemiþ bir vahþilikle Kuzey Vietnam'ý bombalarken karþýsýnda Vietkong'la birlikte Batý'da savaþ karþýtý mücadeleyi de bulmuþ ve bu baskýlar karþýsýnda dayanamamýþtýr. ABD'nin Vietnam'daki emperyalist hedeflerinin karþýsýnda Ýngiltere hariç bütün Avrupa devletleri ve Amerika kýtasýnýn birçok ülkesi durarak, savaþýn derhal bitirilmesini istemiþ; kendi ülkelerindeki ayaklanmalarýn seyrini de bu þekilde deðiþtirmek istemiþlerdir. Nitekim savaþýn bitimi; 68 hareketinin kitleselliðinin kaybolduðu bir döneme denk gelir. Baþta Türkiye olmak üzere gençlik içerisindeki
radikal unsurlar kendi yollarýný çizerek kitlelerden uzaklaþacak ve sýnýf perspektifi olmayan bir mücadele anlayýþýný benimseyeceklerdir. Bu gençliðin böylesine radikalleþmesi, ebette ki Vietnam savaþý ile doðrudan baðlantýlýdýr. Vietnam, emperyalizmin en kanlý yüzünü dünyaya göstermiþ; bu vahþet karþýsýnda dünya halklarý ve devrimciler sokaklara dökülmüþtür. 1969 yýlýnda savaþ henüz bitmemiþken yüz binlerce Vietnamlýnýn katili, stratejik köylerin, ABD'nin Vietnam planlarýnýn kurucusu ve uygulayýcýsý 'Vietnam Kasabý' Robert Commer ODTÜ'ye, dönemin rektörü Kemal Kurdaþ ile görüþmeye gelmiþ; bu esnada rektörlük önünde bulunan resmi plakalý otomobili devrimci öðrenciler tarafýndan yakýlmýþtýr. Dönem içerisinde dünya çapýnda yapýlan eylemler özel olarak Ho Chi Minh'e de büyük bir popülarite saðlamýþtýr. Minh ismi sloganlaþtýrýlýrken, resimleri eylemlerin en ön saflarýnda Avrupalý gençler tarafýndan tutulacaktýr. Minh'in popülerliði dünya sosyalist hareketinde artarken ABD her alanda sarsýlmaya devam edecek ve artýk Washington'a kadar yayýlmýþ büyük savaþ karþýtý gösteriler Beyaz Saray'ý endiþelendirmeye baþlayacaktýr. ABD'deki
savaþ karþýtý gösteriler ve savaþa destek vermek amaçlý hükümetin propaganda araçlarý olarak kullandýðý unsurlar bu þekilde ikiye ayrýlýr. Savaþý destekleyen ve devletin propaganda aracý (kýsaca bir devlet projesi) olan kesim baþkaný destekler ve Kuzey Vietnam'daki Viet Kong hükümetinin güneydeki halka yaptýðý zulümlerden dem vurarak ABD'nin Güney Vietnam'a karþý büyük sorumluluðu olduðunu söyler! Elbette ki Soðuk Savaþ döneminde yapýlan anti-komünist propagandaya deðinmeden geçemeyiz ki bu propaganda hükümete savaþý baþlatacak gücü vermiþ, belki savaþýn 8 yýl boyunca sürebilmesinin temel meþrulaþtýrýcýsý oluþturmuþtur. O dönemde kendini sol olarak tanýmlayan ve görece solda duran iþçi örgütleri dahi Vietnam savaþýna karþý tutum almamýþtýr. Hatta bunlardan bazýlarý savaþa karþý duran öðrencileri ve halký vatan haini olarak suçlamaktan geri durmamýþ bunu da ilerleterek bir savaþ karþýtý öðrenci yürüyüþüne saldýran inþaat iþçilerini selamlamýþtýr. ABD'deki iþçi örgütlerinin bürokratik oluþumu, savaþtan sonra uzun yýllar daha hükümet tarafýndan kullanýlacaktýr. 1963 senesinde savaþ, birkaç aydýnýn ve barýþ örgütünün dýþýnda kimseyi ilgilendirmezken 1964'e gelindiðinde üniversitelerde ilk kitlesel eylemler gerçekleþmeye baþlamýþtýr. Bu kitlesellik, dönemin þartlarýyla birleþince savaþ karþýtý barýþ örgütlerinin kendi renklerini yansýttýðý bir hareket haline gelmiþ ve bunun ötesine geçememiþtir. Savaþ döneminde fikirler biraz daha radikalleþmiþ ve sloganlar kapitalizme karþý her geçen gün yükselmiþ olsa da birleþen büyük kitleler içerisinde sistem karþýtý bu durumu devrimci bir harekete dönüþtürecek unsurlar yok denecek kadar azdýr veya etkileri yoktur. Bunun
yerini Hippiler gibi savaþ ve þiddet karþýtý unsurlar doldurmuþ ve çok geçmeden hareketin karakteri bu yönde oturmuþtur. Buna raðmen özellikle üniversite gençliði arasýndan radikal fikirlere ve duruþa sahip birkaç öðrenci grubu çýkmýþtýr. Fakat bunlarda sýnýftan uzak ve maceracý fikirlerle birleþtirdikleri mücadelelerini kitlelere tesir ettiremeyerek kýsa vadede yok olmuþlardýr. Þu ana kadar ABD'nin politik savaþ verdiði, kitlesel eylemlerle sarsýlmýþ Avrupa ülkelerinin baskýlarýndan, Vietkong'a karþý verilen askeri mücadeleden ve ülke içerisindeki büyük eylemlerden bahsettik. Belki de ABD'yi en çok zorlayan sorunlardan birisi olan cephedeki askerlerin isyaný, aralarýndaki en önemli sorun olarak sayýlabilir. Askerler bilmedikleri, hayatlarýnda daha önce yaþamadýklarý bir coðrafyaya gönderilip kendilerinin olmayan bir savaþta savaþmaya zorlanýyordu. Bu durum baþlý baþýna onlarý zorlarken salgýn hastalýklar ve Vietkong'un baþarýlý gerilla savaþý, askerleri her geçen gün tüketmekteydi. Nitekim sonraki süreçte bazý bölgelerde subay cinayetleri baþlamýþ ve kontrolsüz bir þekilde bu yayýlmýþtýr. Cephedeki isyan ABD içerisindeki büyük eylemlerle doðrudan baðlantýlýdýr. Çünkü bu süreçte gaziler ve vicdani retçiler eylemlerde neredeyse yönlendirici bir rol oynayarak hikâyeleriyle kitleleri etkilemiþ, onlarla birlikte yürümüþlerdir. Vietnam gazilerinin savaþ karþýtý eylemlerde çok ciddi rolleri vardýr. Bu rol kendisini bir eþitsizliðin ortasýnda, ölümle baþ baþa býrakýlmýþ bir halde gösterecektir. Emekçi çocuklarý zorla askere alýnýrken burjuvazinin çocuklarý sakat raporlarýyla geçiþtirilmektedir. Her emperyalist savaþta olduðu gibi savaþanlar yine emekçilerdir. Bu duruma iliþkin, bir
asker anýsýný þöyle anlatmaktadýr: “Yaþým geldiði gün beni askere almak istediler, muayene için evimin yakýnlarýndaki askeri hastaneye gittim. Gruplar halinde içeriye alýyorlardý ve biz sekiz kiþiydik. Bizim grupta benim tam yanýmda duran çocuk benimle ayný yaþtaydý ve mahalledeki herkes onu tanýrdý. Yýllardýr tanýdýðým bu adamý hiçbir saðlýk problemi olmamasýna raðmen askere almadýlar ve beni aldýlar. Babasýnýn þehrin dýþýnda birkaç fabrikasý vardý. Sanýrým bu yüzden askere alýnmadý.” Kýsacasý bu dönemde ABD dört cephede savaþ vermektedir: Vietkong'a; ülke içerisindeki kitlesel eylemlere; 68 hareketinin etkisiyle büyük kitlelerin baskýsý altýnda sarsýlan ülkelerin basýncýna ve Vietnam'daki isyancý Amerikan askerlerine. Nitekim ABD bu dört cepheli savaþý aðýr bir yenilgiyle kaybetmiþ ve Vietnam'dan çekilmek zorunda kalmýþtýr. Savaþ Sonrasý Vietnam Vietkong'un ABD ile savaþý sekiz yýl boyunca çok büyük zorluklar içerisinde sürdürülmüþtür. Özellikle yiyecek sýkýntýsý gerillalarý ve köylüleri çok ciddi yýpratýrken; ABD'nin kimyasal silahlarý tarým arazilerini yok ediyor, bu sýkýntýyý iki katýna çýkarýyordu. Bu dönemde Rusya ve Çin ile baðlantýlý olan Vietkong aldýðý yardýmlarla varlýðýný ancak sürdürebiliyordu. Rusya'dan büyük trenler gýda yardýmý yapýyor, Çin büyük miktarda pirinç veriyordu. Bunun yaný sýra her iki devlet de silah yardýmý yapýyor, hatta Vietkong'un savaþ stratejileri bizzat Çin'in verdiði eðitimlerle ilerliyordu. Nitekim savaþ döneminde, bu iki devlet de Vietnam'ýn yanýnda yer almýþ olsa da savaþtan sonra durum bu þekilde geliþmedi. SSCB ve Çin, aralarýndaki rekabetten dolayý Vietnam'ý bir cephe
Vietnam Savaþý devam ettikçe tarihte çok önemli bir yere sahip olan 68 hareketine büyük bir simge ve ilham kaynaðý olmuþtur. Vietnam, emperyalizmin en kanlý yüzünü dünyaya göstermiþ; bu vahþet karþýsýnda dünya halklarý ve devrimciler sokaklara dökülmüþtür. 1969 yýlýnda savaþ henüz bitmemiþken yüz binlerce Vietnamlýnýn katili, stratejik köylerin, ABD'nin Vietnam planlarýnýn kurucusu ve uygulayýcýsý 'Vietnam Kasabý' Robert Commer ODTÜ'ye, dönemin rektörü Kemal Kurdaþ ile görüþmeye gelmiþ; bu esnada rektörlük önünde bulunan resmi plakalý otomobili devrimci öðrenciler tarafýndan yakýlmýþtýr. tarih
27
ABD’ye karþý verilen ulusal kurtuluþ mücadelesinin kazanýlmasýndan sonra Vietnam, Rusya-Çin rekabetinin bir parçasý olmuþtur. Bu tarihten sonra Çin Vietnam'a karþý saldýrgan bir politika izlemiþ ve bu olaylarý, iki ülkeyi savaþa kadar götüren bir süreç izlemiþtir. Nitekim Kamboçya'da yapýlan soykýrým Çin hükümetinin Vietnam'a karþý kullandýðý politikanýn sonucudur. Kýzýl Khmerler Kamboçya'da yaþayan Müslümanlarý ve Vietnamlýlarý akýl almaz bir vahþilikle katlederken Çin tarafýndan kýþkýrtýlmýþlardýr. Bu katliam, bugün komünizmin katliamý olarak tarihte isim bulmuþtur; fakat bunu yaptýranlarýn veya yapanlarýn komünizmle uzaktan yakýndan alakasý olmadýðýný söylemek gerekir. olarak görerek Çinhindi Bölgesi'nin hâkimiyeti için mücadele veriyordu. Vietnam her iki devlet için de çok önemliydi. Rekabetin farkýndalýðýyla hareket eden Vietnam bu yarýþ içerisinde tarafsýz durmaya uzun yýllar boyunca özen göstermiþtir. Çünkü iki taraflý yardým almak Vietnam'ýn geleceði için bu rekabet yarýþýndan daha fazla önem taþýyordu. Savaþýn sonlarýna doðru Nixon çekilme planlarý yaparken Çin hükümeti ile görüþmüþ ve çekilmenin sorunsuz olacaðýna dair garanti almýþtýr. Savaþ bittikten sonra yavaþ yavaþ Vietnam'a yapýlan yardýmlar kesilmiþtir. Ýki devlet de yardýmlarýna bir karþýlýk bekliyordu ki Çin hükümeti için durum çok daha farklýydý. Savaþýn bitimine doðru Nixon ile yapýlan görüþmeyi SSCB'ye karþý bir fýrsat olarak deðerlendiren Çin, ABD ile ittifakýný saðlamlaþtýrmak adýna Güney Vietnam'da ABD kuklasý sözde baðýmsýz bir devlet kurulmasý için Vietkong'a baský yapýyordu. Vietkong'un savaþý kazanýp ülkede iktidarý ele geçirmesi Çin aleyhine dengeleri deðiþtirmiþti; çünkü onlar güney bölgesinde Rusya'nýn müttefiki olacak bir devlet istemiyorlardý. Bu dönemde Vietnam hükümeti bir taraf seçmesi için zorlandý ancak, ülkede açlýk baþ göste-rinceye kadar taraf olmamayý tercih etti-ler. 1976'da Çin pirinç yardýmýný azalttý ve 1978'de tamamen durdurdu. Rusya ise yaptýðý para yardýmýný artýk borç olarak vereceðini söylüyordu. Bu durumdayken Vietnam açlýkla baþ baþa býrakýldý ve birkaç köylü isyaný yaþadý. Bu isyanlar Vietnam'ýn bugünkü hale nasýl ve neden geldiðini anlamak açýsýndan önemlidir. Güney Vietnam bölgesindeki Mekong Deltasý, ülkenin en verimli tarým bölgesiydi ve pirinçlerin büyük bir kýsmý
28
tarih
buradan çýkýyordu. Ancak özellikle Mekong Bölgesi'nde Saygon hükümetinin herhangi bir direktifi olmadan, köylüler ABD gittikten sonra topraklarý kendi aralarýnda paylaþmýþtý. Bunun sonucu olarak mevcut hükümete karþý herhangi bir baðlýlýk hissetmiyor ve ülkedeki açlýðý gidermek için hükümetin pirinç yardýmý çaðrýlarýna cevap vermiyorlardý. Mekong Deltasý Vietnam'ýn bir yýlda ürettiði toplam pirinç miktarýnýn yüzde otuzunu karþýlarken, Saygon (savaþtan sonraki adýyla Ho Chi Minh)'da açlýktan ölen insanlarýn sayýsý doðru bir ürün paylaþýmý yapýlmadýðý için her geçen gün artýyordu. Nitekim hükümet yeni bir politika izleyerek tarým kooperatifleri oluþturmaya karar verdi. Bu kooperatifler güney bölgesindeki tarým arazileri üzerine yapýlýyor ve köylüler buralara yerleþtirilerek üretim yapmalarý için teþvik ediliyorlardý. Ancak, üretilen pirincin yüzde yetmiþine el konulmasý ve kooperatiflerin þartlarýnýn kötü olmasý bu projeyi baþarýya götüremedi, hatta bazý bölgelerdeki kooperatifler köylüler tarafýndan yakýldý. Bu isyanlara kadar gelen süreçte gördüðümüz üzere, ABD savaþý öncesi sömürge Vietnam'daki aðalardan daha zalim bir iktidar ortaya çýkýyordu. Nitekim bu isyanlardan sonra hükümet, sosyalist bir perspektiften ne kadar uzak olduðunu iyice kanýtlayarak; gözünü, iki bloklu emperyalist dünyanýn önemli bir parçasý olan Rusya'ya dikti. Rusya ile karþýlýklý savunma antlaþmasý imzalandý ve artýk Vietnam Rusya-Çin rekabetinin bir parçasýydý. Bu tarihten sonra Çin Vietnam'a karþý saldýrgan bir politika izlemiþ ve bu olaylarý, iki ülkeyi savaþa kadar götüren bir süreç izlemiþtir. Nitekim Kamboçya'da yapýlan soykýrým Çin hükümetinin Vietnam'a karþý kul-
landýðý politikanýn sonucudur. Kýzýl Khmerler Kamboçya'da yaþayan Müslümanlarý ve Vietnamlýlarý akýl almaz bir vahþilikle katlederken Çin tarafýndan kýþkýrtýlmýþlardýr. Bu katliam, bugün komünizmin katliamý olarak tarihte isim bulmuþtur; fakat bunu yaptýranlarýn veya yapanlarýn komünizmle uzaktan yakýndan alakasý olmadýðýný söylemek gerekir. Bu katliam sonrasý Vietnam Kamboçya'yý iþgal etmiþ ve iþgal sonrasý Çin ile savaþa girmiþtir. Savaþ konusunda uzun bir mazisi olan ve gerilla savaþýnda ustalaþmýþ Vietnam ordusu bu savaþlardan da zaferle ayrýlmýþtýr. Sovyetler Birliði daðýlana kadar olan süreçte Vietnam, Küba örneðinde de görebileceðimiz gibi SSCB'nin Güneydoðu Asya uydusu olmaktan uzaða gitmiþ bir devlet deðildir. Ekim Devrimi'nin tarihin çöplüðüne gömdüðü her türlü geri düþüncenin (aþamalý devrim teorisi, tek ülkede sosyalizm) Stalinist Rusya ile Komintern'de vücut bulmasýnýn bir sonucudur Vietnam. Daha önce de bahsettiðimiz üzere, Vietnam Devrimi ardýnda büyük yýkýmlar ve aðýr bedeller býrakarak kaybedilmiþtir. Bugün, yabancý sermayeyi, kapitalist üretimi hayatýn her alanýnda görmek Vietnam'ýn doðalý haline gelmiþtir.
Oðulcan Sönmez
Rus Devriminin Karakteri-I Rus Devriminin Üç Anlayýþýný Ýsimlendiren Plehanov, Lenin ve Troçki'nin Öngördüðü Þekliyle
1905 devrimi, sadece "1917'nin provasý" deðildi; Rus politik düþüncesinin temel gruplanmalarýnýn ortaya çýktýðý, Rus Marksizmini þekillendiren ya da onun anahatlarý çizen bütün eðilim ve nüanslarýn laboratuarý da olmuþtu. Ýhtilaf ve farklýlýklarýn merkezini, doðal olarak, Rus devriminin tarihsel karakteri ve geliþimin gelecekteki yollarý sorunu iþgal ediyordu. Kavram ve öngörüler savaþýnýn kendisinin, bu konuda hiçbir baðýmsýz rol almayan Stalin'in biyografisiyle doðrudan bir iliþkisi yoktur. Bu konu üzerine yazdýðý birkaç propaganda makalesi en ufak bir ilgiyle karþýlaþmamýþtýr. Eli kalem tutan çok sayýda Bolþevik tümüyle ayný fikirleri, çok daha ustalýkla, yaygýnlaþtýrmýþtýr. Bolþevizmin devrimci kavranýþýnýn eleþtirel anlatýmý, doðalýnda, Lenin'in biyografisinin kapsamýna girmelidir. Ancak, teorilerin kendi kaderleri vardýr. Eðer ilk devrim sürecinde ve ondan sonra, devrimci doktrinlerin ayrýntýlý olarak incelendiði ve gerçekleþtirildiði 1923'e kadar Stalin baðýmsýz bir pozisyona sahip olmadýysa da, 1924'ten sonra durum aniden deðiþti. Bürokratik karþý devrim ve geçmiþin esaslý incelenmesi çaðý açýldý; devrim filmi tersine aktý; eski doktrinler, yeni yorumlar ve deðerlendirmelerle sunuldu. Tamamen beklenmedik þekilde, ilk bakýþta, dikkatin merkezine "Troçkizm"in bütün hatalarýnýn asýl kaynaðý olarak "sürekli devrim" anlayýþý konuldu. Bundan sonraki birkaç yýl için,
bu anlayýþýn eleþtirisi, Stalin ve iþbirlikçilerinin teorik -sözcüðü baðýþlayýn- çalýþmalarýnýn ana muhtevasýný oluþturdu. Denebilir ki teorik düzlemde alýndýðýnda Stalinizmin bütünü, 1905'te formülize edildiði þekliyle sürekli devrim teorisinin eleþtirisinden doðmuþtur. Bu ölçüde, bu teorinin(Stalinizmin), Menþeviklerin ve Bolþeviklerin teorilerinden ayrý olarak, bu kitaba bir ek olarak bile girmesi mümkün olmayacaktýr. Rusya'nýn Bileþik Geliþimi Rusya'nýn geliþimi, en baþta, geri kalmýþlýkla karakterize edilmiþtir. Ancak tarihsel gerilik, geliþmiþ ülkelerin geliþiminin bir ya da iki yüzyýl gecikmeyle basit bir kopyasýna iþaret etmez. En son kapitalist teknik ve yapýnýn fethinin, feodal ve feodalite öncesi barbarlýk iliþkileri içine kök saldýðý, onlarý dönüþtürüp özneleþtirdiði ve sýnýflarýn alýþýlmadýk karþýlýklý iliþkilerini yarattýðý; tamamýyla yeni bir "birleþik" toplumsal biçim ortaya çýkarýr. Ayný þey düþünce dünyasýna uygulanýr. Tam da tarihsel geç kalmýþlýðý sebebiyle Rusya, Marksizmin bir doktrin ve Sosyal Demokrasinin ise bir taraf olarak burjuva devriminden bile önce güçlü bir geliþime eriþtiði tek Avrupa ülkesi oldu. Demokrasi mücadelesi ile sosyalizm mücadelesi arasýndaki karþýlýklý iliþki meselesinin en temel teorik analiz olarak Rusya'da ileri sürülmesi doðaldý. Ýdealist demokratlar, baþta Narodnikler, yaklaþmakta olan devrimi burjuva bir
devrim olduðunu tanýmlamayý batýl bir inançla reddettiler. Onlar, devrime, toplumsal içeriðini (sadece diðerlerinden deðil kendilerinden de) gizlemek için tarafsýz bir politik formülün aracý olarak "demokratik" etiketi yapýþtýrdý. Fakat Narodnizme karþý savaþýnda Rus Marksizminin kurucusu Plekhanov; geçtiðimiz yüzyýlýn altmýþlarýnýn baþlarý gibi erken bir tarihte Rusya'nýn ayrýcalýklý bir geliþim yoluna sahip olmasýný ummak için hiçbir neden olmadýðýný, diðer "sýradan" uluslar gibi onun da kapitalizmin arafýna doðru ilerlemek zorunda olacaðýný ve tam da bu yol boyunca siyasi özgürlükler elde etmenin proletaryanýn ilerki sosyalizm mücadelesi için zaruri olduðunu saptamýþtý. Plekhanov yalnýzca belirsiz bir tarihe ertelediði sosyalist devrimi, bir görevi olarak, burjuva devrimi ayrýþtýrmakla kalmadý; her biri için birbirinden tamamen farklý güçlerin kombinasyonunu tasvir etti. Siyasi özgürlük proletaryanýn liberal burjuvazi ile iþbirliði ile kazanýlmalý; onlarca yýl sonra kapitalist geliþmenin daha yüksek bir aþamasýnda proletarya, burjuvaziye karþý doðrudan bir mücadele içinde sosyalist devrimi gerçekleþtirecekti. "Marksistler Rus devriminin karakterinin burjuva olduðuna kesinlikle ikna olmuþlardýr" diye yazmýþtý 1905'te. "Bu ne demektir? Bu, Rusya için kaçýnýlmaz olan demokratik dönüþümlerin kendisinin kapitalizmin, burjuva hakimiyetinin altýnýn
çeviri
29
oyduðunu göstermez tam aksine bu demokratik dönüþümler gerçek anlamda ilk defa Asyatik deðil, kapsamlý ve süratli Avrupalý bir kapitalist geliþme için ortam hazýrlamýþtýr. Bunlar, ilk defa, burjuvazinin bir sýnýf olarak yönetimine olanak saðladý. Plehanov, 'Rus devriminin burjuva demokratik yapýsýnýn üstünden atlayamayýz ancak bu yapýyý devasa derecede geniþletebiliriz." diyerek ýsrar etmiþti; Bir baþka ifadeyle, burjuva toplum içerisinde proletaryanýn gelecekteki mücadelesi için çok daha elveriþli koþullarý yaratabiliriz. Bu sýnýrlar içinde Lenin, Plekhanov'u takip etti. Devrimin burjuva karakteri Rus Sosyal Demokrasisinin her iki kanadýna da baþlangýç noktasý olarak hizmet etti. Çok normal olarak bu koþullar altýnda Koba (Stalin), Bolþevikler gibi Menþeviklerin de ortak varlýðýný oluþturan bu popüler formüllerin ötesinde bir propagandaya giriþmedi. Ocak 1905'te "Kurucu meclis eþit, doðrudan ve gizli evrensel oy ilkesiyle seçilmiþtir -iþte uðruna savaþmamýz gereken þey! Sadece bu meclis bize sosyalizm mücadelesi için ivedilikle ihtiyacýný duyduðumuz demokratik cumhuriyeti verebilir." diye yazdý. Perspektif, sosyalist hedef için sýnýf mücadelesinin süresini uzatan bir alan olarak burjuva cumhuriyetti. 1907'de Petersburg ve yurtdýþýnda basýndaki sayýsýz tartýþmadan ve ilk devrimin deneyimlerinde teorik öngörülerin ciddi þekilde test edilmesinden sonra Stalin þunlarý yazdý: "Devrimimiz, kendisini kapitalist düzeni deðil feodalizmin yýkarak tamamlamak zorunda olan bir burjuva devrimdir ve yalnýzca demokratik cumhuriyet tarafýndan taçlandýrýlabilir. Öyle görünüyor ki partimiz tüm bunlarda anlaþmýþtýr." Stalin, devrimi baþlatan deðil, bitiren þey hakkýnda konuþmakta ve devrimi peþinen ve oldukça kategorik bir þekilde "yalnýzca demokratik cumhuriyet" olarak sýnýrlandýrmaktadýr. Yazýlarýnda demokratik bir alt üst oluþ ile baðlantýlý olarak sosyalist devrime dair herhangi bir perspektif bulma arayýþý beyhudedir. Bu pozisyon, 1917 Þubat devriminin baþlangýcýnda, Lenin'in Petersburg'a geliþine kadar bile baki kalmýþtýr. Menþevik Görüþ Plekhanov'a göre, Axelrod ve genel
30
çeviri
anlamda Menþeviklerin liderleri, devrimin sosyolojik olarak burjuva olarak karakterize edilmesi her þeyden önce politik olarak deðerliydi çünkü peþinen burjuvazinin sosyalizm hayaleti tarafýndan kýþkýrtýlmasýný ve gericiliðin kampýna "itilme"sini önlüyordu. Menþevizmin baþlýca taktisyeni Axelrod, Birleþme Kongresi'nde "Rusya'nýn toplumsal iliþkileri sadece burjuva devrim için olgunlaþmýþtýr." demiþti: "Siyasi haklarýn evrensel anlamda ülkemizde olmadýðý dikkate alýndýðýnda, proletarya ve diðer sýnýflar arasýnda iktidar için doðrudan bir savaþtan bile söz edilemez... Proletarya burjuva geliþimin koþullarý için savaþýyor. Nesnel tarihsel koþullar, ortak düþmana karþý mücadelede burjuvazi ile iþbirliði yapmayý proletaryamýzýn kaderi haline getiriyor." Bunun sonucu olarak Rus devriminin içeriði peþinen liberal burjuvazinin çýkarlarý ve görüþü ile uyumlu dönüþümlerle sýnýrlandýrýldý. Tam bu noktada iki hizip arasýndaki temel ihtilaf baþlamaktadýr. Bolþevizm mutlak bir þekilde burjuvazinin kendi devrimini nihayete erdirmeye muktedir olduðunu reddetmektedir. Lenin, Plekhanov'dan son derece güçlü ve tutarlý þekilde, tarým sorununu Rusya'daki demokratik altüst oluþun merkezine yükseltir. Lenin, "Rus devrimi meselesi tarým (toprak) sorunudur. Devrimin yenilgisi yahut zaferine iliþkin sonuçlar toprak için mücadele eden kitlelerin durumunun hesaba katýlmasý üzerine kurulmalýdýr." demektedir. Plekhanov ile birlikte Lenin , köylülüðü bir küçük burjuva sýnýf; toprak programýný ise burjuva geliþimin programý olarak görmektedir. Birleþme Kongre'sinde "Kamulaþtýrma bir burjuva tedbirdir" diyerek ýsrar etmiþtir: "Kapitalizmin geliþimi için itici bir güç olacaktýr; sýnýf mücadelesini keskinleþtirecek, toprak hareketliliðini artýracak, sermayenin tarýma doðru akýþýna sebep olacak, tahýl fiyatýný düþürecektir." Öte yandan, tarým devriminin tartýþmasýz burjuva karakterine raðmen Rus burjuvazisi, toprak mülküne el koymaya yönelik düþmanlýðýný korumakta ve tam da bu sebeple Prusya modelinde bir anayasa temelinde
Axelrod
Plehanov
Menþevizmin baþlýca taktisyeni Axelrod, Birleþme Kongresi'nde "Rusya'nýn toplumsal iliþkileri sadece burjuva devrim için olgunlaþmýþtýr." demiþti: "Siyasi haklarýn evrensel anlamda ülkemizde olmadýðý dikkate alýndýðýnda, proletarya ve diðer sýnýflar arasýnda iktidar için doðrudan bir savaþtan bile söz edilemez... Proletarya burjuva geliþimin koþullarý için savaþýyor. Nesnel tarihsel koþullar, ortak düþmana karþý mücadelede burjuvazi ile iþbirliði yapmayý proletaryamýzýn kaderi haline getiriyor." monarþiyle anlaþmak için çabalamaktadýr. Plekhanov'un proletarya ile liberal burjuvazi arasýndaki ittifak fikrine Lenin, proletarya ve köylüðün ittifaký fikri ile karþý durmuþtur. Lenin, bu iki sýnýfýn devrimci iþ birliði görevini, Rusya'yý feodal süprüntülerden radikal þekilde temizleyebilecek; özgür köylüler sistemini yaratabilecek ve kapitalizmin geliþimini Prusya deðil Amerikan çizgisinde saðlamak üzere yolu açabilecek tek araç olan "demokratik diktatörlüðün" kurulmasý olarak ilan etmiþtir. Lenin, devrimin zaferi ancak "bir diktatörlükle" taçlandýrýlabilir diye yazmýþtý: "Çünkü proletarya ve köylülük tarafýndan ivedilikle ve acilen ihtiyaç duyulan dönüþümlerin baþarýlabilmesi, toprak aðalarýnýn, büyük burjuvazinin ve Çarlýðýn umutsuz direniþini uyandýracaktýr. Diktatörlük olmaksýzýn direniþi kýrmak ve karþý devrimci giriþimleri püskürtmek imkansýz olacaktýr. Fakat bu, sosyalist deðil demokratik bir diktatörlük olacaktýr. (Devrimci geliþimin bir dizi geçiþ aþamasý olmaksýzýn) Kapitalizmin temellerine dokunamayacaktýr. En iyi durumda, toprak mülkiyetinin radikal bir yeniden bölüþümünü köylülüðün yararýna gerçekleþtirebilecek; cumhuriyetin kurulmasýna kadar tam ve sürekli bir demokratikliði uygulamaya koyabilecek; tüm Asyatik ve feodal özelliklerin kökünü sadece köyün gündelik hayatýn-
Lenin'in kavrayýþý, devrimin baþlýca görevi olarak anayasal reformlardan deðil de tarým devriminden yola çýktýðý ve devrimin baþarýsý için toplumsal güçlerin gerçekçi bir kombinasyonunu seçtiði ölçüde muazzam bir ileri adýmý temsil etmekteydi. Öte yandan Lenin'in düþüncesinin zayýf noktasý, içsel olarak çeliþkili "proletaryanýn ve köylülüðün demokratik diktatörlüðü" düþüncesi idi. Lenin'in kendisi de bu "diktatörlüðü" açýkça burjuva olarak adlandýrarak temel sýnýrlarýnýn altýný çizmiþ oluyordu. Lenin, bu þekilde, proletaryanýn köylülükle ittifakýný korumak uðruna yaklaþan devrimde, sosyalist ödevlerin doðrudan ortaya çýkarýlmasýndan feragat etmesi gerekliliði anlatmak istiyordu. Fakat bu, proletaryanýn kendi diktatörlüðünden feragat etmesi anlamýna gelmekteydi. dan deðil fakat ayný zamanda fabrika yaþamýndan da kazýyabilecektir. Ýþçi sýnýfýnýn yaþam koþullarýnda ciddi geliþmeler saðlayabilecek; yaþam standartlarýný yükseltebilecek ve sonuncu ama son derece önemli olarak devrimci yangýný Avrupa'ya taþýyabilecektir." Lenin'in Pozisyonunun Kýrýlganlýðý Lenin'in kavrayýþý, devrimin baþlýca görevi olarak anayasal reformlardan deðil de tarým devriminden yola çýktýðý ve devrimin baþarýsý için toplumsal güçlerin gerçekçi bir kombinasyonunu seçtiði ölçüde muazzam bir ileri adýmý temsil etmekteydi. Öte yandan Lenin'in düþüncesinin zayýf noktasý, içsel olarak çeliþkili "proletaryanýn ve köylülüðün demokratik diktatörlüðü" düþüncesi idi. Lenin'in kendisi de bu "diktatörlüðü" açýkça burjuva olarak adlandýrarak temel sýnýrlarýnýn altýný çizmiþ oluyordu. Lenin, bu þekilde, proletaryanýn köylülükle ittifakýný korumak uðruna yaklaþan devrimde, sosyalist ödevlerin doðrudan ortaya çýkarýlmasýndan feragat etmesi gerekliliði anlatmak istiyordu. Fakat bu, proletaryanýn kendi diktatörlüðünden feragat etmesi anlamýna gelmekteydi. Sonuç olarak, konunun ana fikri proletaryanýn katýlýmýyla dahi olsa köylülüðün diktatörlüðünü içeriyordu. Bazý olaylarda Lenin söylediði iþte buydu. Örneðin, Stockholm Konferansý'nda iktidarý ele geçirme "ütopyasýna" karþý çýkan Plekhanov'u çürütmek için Lenin þöyle konuþmuþtu: "Tartýþma konusu olan program nedir? Tarým programý. Bu programda iktidarýn kim tarafýndan alýnacaðý var sayýlmaktadýr? Devrimci köylülük. Lenin proletaryanýn iktidarý ile köylülüðünkini mi karýþtýrmak-
tadýr?" Kendisine referansla hayýr diye cevap verir: Lenin proletaryanýn sosyalist iktidarý ile köylülüðün burjuva demokratik diktatörlüðünü birbirinden keskin þekilde ayýrmaktadýr. "Fakat muzaffer bir köylü devrimi köylülük iktidarý almaksýzýn nasýl mümkün olabilir" diye haykýrýr Lenin. Bu tartýþmalý formülünde pozisyonunun kýrýlganlýðýný özgün bir yalýnlýkla açýða çýkarýr. Köylülük, kavþak noktalarý þehirler olan muazzam bir ülkenin yüzeyinde daðýlmýþ durumdadýr. Köylülüðün kendisi her bölgede farklýlaþan kendi çýkarlarýný dahi formüle etmek konusunda kabiliyetsizdir. Bölgeler arasýndaki ekonomik baðlantý, piyasa ve demiryollarý tarafýndan bölgeler arasýnda yaratýlmýþtýr; piyasa ile demiryollarý ise þehirlerin ellerindedir. Köyün kýsýtlamalarýndan kendisini kurtarma ve kendi çýkarlarýný genelleþtirme çabasýnda köylülük kaçýnýlmaz bir þekilde þehirlere politik olarak baðýmlýdýr. Sonuç olarak köylülük toplumsal iliþkilerinde de heterojendir; kulak katmaný doðal olarak kent burjuvazisi ile iþbirliði arayýþýndayken, diðer köylü katmanlarý kent proletaryasýna doðru itilmektedir. Bu koþullar altýnda köylülük kendi baþýna iktidarý almak konusunda tam anlamýyla yetenek-
sizdir. Eski Çin'de devrimlerin köylülüðü daha doðrusu köylü ayaklanmasýnýn askeri liderlerini iktidara yerleþtirdiði, doðrudur. Bu, her seferinde topraðýn yeniden daðýtýlmasýna ve yeni bir "köylü" hanedanýnýn kurulmasýna sebep olmuþ, bunun üzerine tarih baþa sarmýþtýr; vurgunculuðun yoðunlaþmasý ve yeni bir ayaklanma. Devrimin tamamen köylü karakteri korundukça, toplumun bu umutsuz ve kýsýr döngüden kurtulmasý mümkün olamaz. Bu, antik Rusya da dahil olmak üzere Asya tarihinin temeli olmuþtur. Avrupa'da Orta Çað'ýn kapanmasýyla baþlayan baþarýlý köylü ayaklanmalarýndan her biri köylü hükümetini deðil, kentli bir sol partiyi iktidara getirmiþtir. Daha açýk olmak gerekirse, bir köylü ayaklanmasý, kent nüfusunun devrimci kesiminin pozisyonunu güçlendirmeyi baþardýðý ölçüde muzaffer olmuþtur. Yirminci yüzyýlýn burjuva Rusyasý'nda ise devrimci köylülüðün iktidarý almasýndan bahsetmek bile mümkün deðildir.
Lev Troçki (1940) Çeviri: Marksist Bakýþ
Köylülük, kavþak noktalarý þehirler olan muazzam bir ülkenin yüzeyinde daðýlmýþ durumdadýr. Köylülüðün kendisi her bölgede farklýlaþan kendi çýkarlarýný dahi formüle etmek konusunda kabiliyetsizdir. Bölgeler arasýndaki ekonomik baðlantý, piyasa ve demiryollarý tarafýndan bölgeler arasýnda yaratýlmýþtýr; piyasa ile demiryollarý ise þehirlerin ellerindedir. Köyün kýsýtlamalarýndan kendisini kurtarma ve kendi çýkarlarýný genelleþtirme çabasýnda köylülük kaçýnýlmaz bir þekilde þehirlere politik olarak baðýmlýdýr. çeviri
31
Katliama Çeyrek Mi Var? AKP ile cemaat arasýndaki savaþta her gün yeni bir hamleye tanýk oluyoruz. Savaþta açýlan cephelerden birisi, doðrudan Suriye ile alakalý. Cemaat, emrindeki polis ve savcýlarla AKP'nin Suriye'ye gönderdiði silah taþýyan týrlara, kamyonlara, otobüslere suçüstü yapýyor. Baþlangýçta durdurulan vasýta sayýsý 1 iken zaman ilerledikçe sayýlar giderek arttý. AKP, silah sevkiyatýný MÝT zýrhýyla koruyor. MÝT yasasý, MÝT operasyonlarýna baþbakanlýk dokunulmazlýðý saðladýðýndan savcýlar ve polislerin hamleleri sadece teþhir anlamýnda bir iþe yarayabiliyor. Yani AKP'nin Suriye'deki fanatik Ýslamcý çevrelere bütün gücüyle yardým etmeye devam ettiðini hem Türkiye kamuoyuna hem de bütün dünyaya göstermiþ oluyor. Bu teþhir, önemsiz olarak görülemez, çok önemli sonuçlar doðurmaya adaydýr. AKP'nin kamuoyundan destek almak için baþlangýçta sarýldýðý "týrlarýn Suriye'deki Türkmen gruplara gönderildiði" yalaný bizzat Türkmen gruplarýnca yalanlanmýþtý. Konuyla ilgilenen kimsenin þüphesi yok ki bu silahlar kafa kesen insanlýk dýþý fanatik gruplara gönderiliyor. Suriye'de sahadan silinen ÖSO dýþýnda Ýslami Cephe, Mücahidler Ordusu, Ýslam Tugayý gibi örgütler, yardým konusunda ilk akla gelenler. Bu örgütlerin El Kaideci IÞÝD'e karþý iç savaþ içerisinde bir iç savaþ verdiði biliniyor. ABD merkezli emperyalist güçlerin ÖSO'dan umudu tamamen kestiði ve IÞÝD'e karþý bu fanatik gruplara yatýrým yaptýðý bilinse de Suriye denkleminde ibrenin Esad'a döndüðü bir gerçek. ABD'nin istese de istemese de Rusya ile beraber El Kaide unsurlarýna karþý Esad ile çalýþmak zorunda olduðu bir aþamaya gelindi. Hal böyleyken AKP'nin aþýrý unsurlara yaptýðý yardýmlarýn daha çok göze battýðý bir duruma ulaþmýþ oluyoruz. Bu bir yana Suriye'de faaliyet gösteren El Kaide'yle baðlantýlý gruplarýn ülkeye Türkiye üzerinden geçtikleri ve bazý resmi yetkililerin kendilerine lojistik destek saðladýklarý iddialarý,
hemen her gün uluslararasý basýn tarafýndan gündeme getiriliyor. Kýsacasý psikopatlýk ve canilikte birbirleriyle yarýþan terörist örgütler, AKP hükümeti tarafýndan ihya ediyorlar. Bu gerçek de durdurulan týrlar vesilesiyle tüm Türkiye'nin gündemine oturdu. Eldeki verileri toplayacak olursak: * AKP'nin hýzlý ivme kaybetmesinde Suriye'de aldýðý yenilginin büyük etkisi oldu.
Esad'a aylýk ömürler biçen AKP iktidarýnýn hezimeti, aslýnda ýlýmlý Ýslam'ýn Ortadoðu'daki yenilgisidir. Ilýmlý Ýslam, Mýsýr'da da Suriye'de de kaybetti. Geriye emperyalizmin el veremeyeceði El Kaide fanatizmi kaldý. AKP, þimdi bu kesime destek vererek kendi mutlak yalnýzlýðýný ve sonunu hazýrlýyor. * Þam yönetimi fanatik örgütlere destek verdiði gerekçesiyle Türkiye'yi resmen Birleþmiþ Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne þikayet etti. Esad'a muhalif
Suriyeli 11 insan haklarý örgütü de "terör gruplarýyla iþbirliði yapmak'' suçlamasýyla Türkiye'yi AÝHM'e þikayete hazýrlanýyor. ABD için vazgeçilmez olmaktan çýkan T.Erdoðan ve Dýþiþleri Bakaný Davutoðlu'nun savaþ suçu kapsamýnda Lahey'deki Uluslararasý Ceza Mahkemesi'nin sanýk sandalyesine oturtulmasý senaryolarý gündeme gelmektedir. T.Erdoðan'ýn sonunun Mursi gibi demir parmaklýklar olmasý olasýlýðý giderek ciddileþiyor. * AKP'nin fanatik gruplara verdiði yoðun desteðin, Suriye'deki akan kandaki sorumluluðunun ve Ortadoðu bataklýðýna dalmakta gösterdiði heveskarlýðýn týr olayýnda bu kadar açýkça ortaya çýkmasý tam da seçim öncesi Türkiye'yi Reyhanlý benzeri büyük provokasyonlara çok açýk hale getiriyor. Yani seçim öncesinde sivil halka yönelik büyük çapta kýyýcý bir patlamanýn olmasý hiç de þaþýrtýcý olmayacaktýr. Saldýrýnýn failleri El Kaide olabilir, yabancý gizli servisler olabilir ya da içerideki karanlýk odaklar olabilir... Fark etmez. Kaybedilecek canlarýn sorumluluðu AKP ve T.Erdoðan'ýn omuzlarýnda olacaktýr. Þurasý açýk ki kendisini de vuracak böyle bir provokasyonun zeminini AKP kendi elleriyle hazýrlamýþtýr. Peki, AKP böyle bir iflasa körü körüne neden gidiyor? Kendi sonunu da getirecek olan ateþe körükle gidiyor, çünkü T.Erdoðan, Suriye' deki cihatçýlarla bir çeþit kader birliði oluþturmuþ durumda. Yani ortada bir çeþit Ýslamcý dayanýþma ve hatta yoldaþlýk duygusu var. Zaten AKP, ABD tarafýndan gözden çýkarýldýðýnýn farkýnda ve bu saatten sonra Suriye'deki cihatçýlara sýrtýný dönmeye pek hevesli olmayacaktýr. Ama seçimler öncesi Ýstanbul'da, Ankara'da patlayacak bombalarýn AKP'den çok þey götüreceðini -hele hele son týr vakalarýnýn meseleyi ayan beyan ortaya dökmesinden sonra- hesap etmek, pek güç olmasa gerek. Þimdiden söylemek gerekir ki Reyhanlý benzeri büyük acýlarýn sorumlusu gözü dönmüþ mezhepçi AKP iktidarý olacaktýr.