Zafere Kadar Sürekli Devrim!
marksist bakýþ Sayý: 36 - Mart 2014
Fiyatý: 3 TL
www.bolsevik.org
Ya Diktatörlük Ya da Demir Parmaklýklar! RTE'yi iktidara taþýyan emperyalist kapitalist sistem, artýk RTE'den kurtulma derdinde. Bu doðrultuda bütün kozlar masaya sürülüyor. RTE, adeta, maçýn sonuna üstün giren, ama sona yaklaþtýkça saðlý sollu aldýðý yumruklar yüzünden ayakta zor duran ve maçýn bitiþ düdüðüne kadar dayanmak zorunda olan aðýr sýklet boksöre benziyor. Maçýn bitiþ gongu 30 Mart'ta çalacak. Bu yüzden bu sayý yayýna hazýrlanýrken RTE'nin ayakta kalýp kalamayacaðý belli deðildi. Mart ayý içerisinde öyle yumruklar gelebilir ki RTE nakavt ile maçý kaybedebilir. Ya da 30 Marttaki hakem puanýyla Ýstanbul ya da Ankara'yý ya da her ikisini birden CHP'ye kaptýrabilir. Bunu da sayýyla maðlubiyet olarak deðerlendirebiliriz. Türkiye, tarihinin en fýrtýnalý dönemlerinden birisinden geçiyor. Geçmiþte olsaydý, bu iþler darbeyle çözülürdü. Gerek Ergenekon operasyonlarýyla ulusalcý askeri-sivil bürokrasinin tasfiyesinde, gerekse de þimdiki AKP'nin tasfiye süreci, Türkiye egemen sýnýfýnýn tarihsel fay hatlarýnýn oynamasý ve deprem etkisi yaratmasý ile çok sancýlý geçti, geçiyor. Egemen sýnýflarýn yeniden dizayn edilmesi süreci, komþu ülke Suriye'de iç savaþa yol açtý. Ukrayna'daki elitlerin kavgasý ise ülkeyi iç savaþ ya da Rusya ile savaþýn kýyýsýna kadar getirdi. Ýktidar odaklarýndaki bu deðiþimler, emperyalist büyük güçlerin doðrudan iþin içine girmesiyle þekilleniyor, yönlendiriliyor. Türkiye örneðinde hem Ergenekon, hem de son yolsuzluk operasyonu süreçlerinde düðmeye basan, AKP döneminde eriþtiði büyük güçle paralel devlet nitelendirmesini fazlasýyla hak eden ABD merkezli Gülen cemaatidir. Cemaatin patlattýðý yolsuzluk skandallarýnda yüzyýlýn vurgunu demek kesinlikle abartýlý olmayacaktýr. Bu kadar büyük vurgunlarý ne Mübarek, ne Zeynel Abidin bin Ali ve de hatta Ýran'ýn devril þahý Pehlevi becerebilmiþti. Ortadoðu'nun krallarý ve diktatörleri bile olsalar bu hýrsýzlar halk hareketleri tarafýndan devrildiler. RTE de þimdi tam anlamýyla köþeye sýkýþtý. Gezi isyancýsý karþýsýnda çareyi polis devletine dönüþmekte ararken arkasýndaki ulusal ve uluslararasý sermayenin desteðini tamamen kaybetmiþ durumda. Böyle bir durumda RTE yapýþtýðý koltuktan ne pahasýna olursa olsun ayrýlmak istemeyecektir. Bir kez ayrýlýrsa artýk bu saatten sonra demir parmaklýklar kendisini bekleyeceðinden "Ya Diktatörlük Ya Demir Parmaklýklar" gerçeði ile yüzyüzedir. Ýþçi sýnýfý, gençler, yoksul ve ezilen halkýmýz! Bu süreçte sadece kendi öz gücümüze güvenebiliriz. Ne AKP, ne cemaat, ne de emperyalist kapitalizmin yeni gözdesi CHP! Sömürünün ve ezilmenin bittiði onurlu bir gelecek ve iyi bir yaþam, ancak sosyalizm mücadelesi ile gelebilir. Bu yüzden bizler, gelecekte mücadelenin alacaðý sert biçimler için hazýrlýklý olmalý, kalýcý bir çözüm için sosyalizm mücadelesine omuz vermeliyiz.
V.U. Arslan
içindekiler 03 Emperyalizm-Faþizm-Savaþ: Ukrayna 07 AKP’in Talan Ekonomisi Kara Kýþa Giriyor 10 Kadýn Sorunu: Çýkýþ Yolu Nerede? 13 Muhaberat Devletine Doðru 16 30 Mart’taki Tavýr ve Görevlerimiz 18 ABD Siyah Hareketi ve Malcolm X 21 Ekim Devrimi’nin Yenilgisi ve 1936 Mahkemeleri 24 Venezuela’da Ýþler Yeniden Kýzýþýyor... 26 Rus Devriminin Karakteri-II (Lev Troçki) 29 Ken Loach Sinemasý: “Umutsuzluk Deðil, Öfke Hissedin!” 32 Greif Direniþi Büyüyor!
BÜROLARIMIZ Ankara Bayýndýr-2 Sok. No:45/7 Kýzýlay Ýstanbul Ýstiklal Cad. Balo Sok. No:5 Kat:5 Taksim
Trabzon Razi Aksu Ýþhaný (KESK Binasý) Kat:4 No:30 Meydan
Antalya Adnan Menderes Bulvarý 468. Sok. Bekir Turgay Ýþ Merkezi Kat:3 No:308
Amasya Yüzevler Mahallesi Kocur Pehlivan Sok. Çetin Apt. Kat:1 Merkez
ilkelerimiz Tek Yol Sürekli Devrim Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk, savaþlar, doðanýn tahribatý, yabancýlaþma ve toplumsal çürümenin tek sorumlusu kapitalizmdir. Bu yüzden de insanlýðýn kurtuluþu kapitalizmin tarihin çöp tenekesine gönderilmesiyle gerçekleþecektir. Kapitalizmin alternatifi proleter devrim ve sosyalizmdir. Kapitalist sömürüye karþý harekete geçen devrimci iþçi hareketi, burjuva düzenden tam kopuþ olmadan kurtuluþun olamayacaðýný bilerek kapitalist düzeni yýkana kadar durmamalý ve gerçekleþtireceði iþçi ihtilalini dünyaya yaymaya çalýþmalýdýr. Ýlerici burjuvazi, ileri demokratik bir düzen, demokratik devrim, baðýmsýzlýkçýlýk vb. politikalar iþçi sýnýfýný proleter devrim yolundan uzak tutmanýn araçlarýdýr.
Yurtseverlik Deðil Enternasyonalizm Küresel bir sistem olan kapitalizmden kurtulabilmek için iþçi sýnýfýnýn uluslararasý birliði zorunludur. Ýþçi sýnýfýný ulusal temellerde bölen ve sýnýfsal ayrýmlarý perdeleyen yurtseverlik ideolojisi burjuvazinin en büyük silahlarýndan birisidir. Bu nedenle Marks bütün dünyanýn iþçileri birleþin çaðrýsýný yükseltmiþtir. Ancak, proletarya enternasyonalizmi bir dünya partisi olarak Enternasyonal hedefine baðlanmýyorsa, dünyadaki komünist güçlerle gerçek bir birliðe hizmet etmiyorsa soyut bir ilke olarak gerçek anlamýný yitirecektir.
Ezilenlerin Kürsüsüyüz Devrimciler, insanlarýn kimliklerinden ötürü ezilmelerine karþý çýkarlar. Ezilenlerin ezenlere karþý mücadelesi her daim meþru ve ilericidir. Kadýnlarýn ve LGBT bireylerin ezilmeleri konusunda iþçi sýnýfý içerisinde ileri bir bilinç yaratýlmasý oldukça önemlidir. Ulusal sorunda temel yaklaþýmýmýz ezilen uluslarýn kendi kaderini tayin hakký ve Kürt halkýnýn ulusal sorundaki taleplerinin desteklenmesidir. Diðer taraftan Marksistler ezilenlerin esas kurtuluþunun ancak ve ancak proleter devrimle geleceðinin de altýný çizerler. Ezilenlerin mücadelesi desteklenirken Marksistlerin politik baðýmsýzlýklarýný korumalarý büyük önem taþýmaktadýr.
Bolþevizm Ýþçi sýnýfýnýn kapitalizme karþý giriþeceði mücadelelerin baþarýya ulaþmasý için devrimci iþçilerden oluþan bir devrimci partiye ihtiyaç vardýr. Devrimci partinin liderliði olmaksýzýn iþçi sýnýfý yenilmeye mahkumdur. Ýþçi sýnýfýnýn önderlik krizi içerisinde olmasý, kapitalizmin hala ayakta olmasýnýn temel nedenidir. Bu krizin aþýlmasý bir inþa sürecini gerekli kýlmaktadýr. Bolþevik geleneðin inþasý gerçekleþmeden proleter devrim ve iktidar perspektifi hoþ bir hayalden öteye geçemez.
Marksist Bakýþ - Aylýk Politik Dergi - Yýl:10 - Sayý:36 - Mart 2014 Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ayþe Þensöz Yayýn Ýdare Adresi: Bayýndýr-2 Sok. No:45/7 Kýzýlay/ANKARA Tel: 03124809560 Baský: Yön Matbaacýlýk - Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1.Kat No:366 Topkapý/ÝSTANBUL Tel: 02125446634 Yayýn Türü: Yaygýn süreli, aylýk
Emperyalizm-Faþizm-Savaþ:
UKRAYNA Çaðýn Erdinç Polise karþý direnen insanlar, bakanlýklarý ele geçiren göstericiler, polis araçlarýný molotof yaðmuruna tutanlar... Tüm bunlar, herhangi bir sokak muhalefetini 'ilerici' yapmaya yeter mi? Soruya þöyle yanýt verelim: Polisi molotof yaðmuruna tutanlar, bakanlýklarý ele geçirenler, Yanukoviç'i alaþaðý ettikten sonra, 'ayaklarýnýn tozuyla' gericilik mesaisine baþladý! Ýlk olarak ''Azýnlýk Dil Yasasý'' iptal edildi. Rusça, Macarca ve Romencenin resmi dairelerde kullanýlmasý yasaklandý, gamalý haç taþýyýp Nazi selamý verenlere yasal statü verilmeye baþlandý. Öyle ki faþist gruplarýn üyeleri polis teþkilatýna alýndýlar bile. Ukrayna'da devlet baþkaný Viktor Yanukoviç ülkeden kaçarken, Kýrým'da Ukrayna'nýn bölünmesi için düðmeye basýldý. Þimdilerde savaþ tamtamlarý çalýnýyor. Yaþananlarý anlamak için Ukrayna'nýn tarihini kýsaca incelemek yararlý olacaktýr. Ukrayna, uzun süre, Lehistan, Osmanlý Devleti ve Rusya arasýnda paylaþým alaný oldu. Ukrayna halký yüzyýllar boyunca, bölgeye hakim olmaya çalýþan imparatorluklarýn arasýnda, savaþ, açlýk ve yoksullukla mücadele etti. Ta ki 1917 Ekim Devrimi'ne kadar... Ekim Devrimi'nden sonra, Aralýk 1917'de, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edildi; fakat burjuvazi'nin SSCB'de baþlattýðý karþýdevrim hamlesi, Ukrayna'da da etkili oldu. Ukrayna halký, büyük fedakarlýklarla, emperyalizmin karþý-devrim hamlesini, 1921'de yenilgiye uðratmayý baþardý. Sovyet yönetiminde Ukrayna dili ve kültürü yeniden doðuþ yaþadý. Ezilen uluslarýn kendilerini ifade etmeleri yönündeki bu politika halklarýn kardeþliðinin de nasýl saðlanacaðýný gösteriyordu. Bu dönemde Rusça ya da Ukraynaca konuþan emekçiler arasýnda herhangi bir gerilim bulunmuyordu. Ukrayna'daki yeni sovyet idaresi, saðlýk, eðitim, sosyal güvenlik, kadýn haklarý, barýnma ve diðer yaþam standartlarý konularýnda önemli atýlýmlar saðladý. Bu dönem, ayný zamanda Ukrayna'da sanat ve edebiyatýn rönesans yýllarýydý. Ukrayna'nýn yeraltý kaynaklarýnýn zenginliði, iklimin çok çeþitli olmasýna baðlý yetiþen farklý tarým ürünleri ve bu ürünlerin taþýnmasýný saðlayan 22.000 km'lik
demiryolu aðý, Ukrayna halklarýna büyük katký saðlasa da iç savaþ koþullarýnda iyice yýpranan halk, Stalinizmin karþýdevriminden sonra, Ekim Devrimi'nden önceki sýkýntýlý günleri yeniden yaþamaya baþladý. Öncelikle Ukrayna Komünist Partisi'nin eski Bolþevik kadrolarýnda "milliyetçi sapma" suçlamasýyla temizlik baþladý. Rus þovenizminin saldýrganlýðý altýnda 1930'lar tam bir kabusa dönüþtü. Ukraynalý düþünür ve sanatçýlar, susturulup bastýrýldý, yok edildi; tüm Rusya'daki devlet terörü Ukrayna'da da tam gaz uygulandý. 1932 ve 33'te Stalinizmin tarýmda zorla kolektifleþtirme politikalarý sonucunda yaþanan büyük tahýl kýtlýðý en çok Ukrayna'yý vurdu. 18 farklý ulusun yaþadýðý Ukrayna'da söz konusu kýtlýk sonucunda bazý kaynaklara göre 6 milyon, bazý kaynaklara göre ise 10 milyon insanýn öldüðü belirtiliyor. Ukraynalýlar buna "açlýktan öldürme" anlamýna gelen Holodomor ismini verdiler. Ölü sayýsý bugün tam olarak belirlenemese de bu kýtlýkta Ukrayna halkýnýn yaklaþýk dörtte birinin açlýktan ve çeþitli hastalýklardan öldüðünü söyleyebiliriz. Söz konusu kýtlýkta ölenlerin %81.3'ünün Ukraynalý ve sadece %4'ünün Rus olmasý, Stalin'in bu katliamdaki milliyetçi reflekslerini gözler önüne seriyor. Açlýðýn çok yoðun yaþandýðý dönemde dahi, SSCB 1932 ve 33'te toplamda 2 milyon ton tahýl ihraç etmiþtir. Peki, bu kadar büyük miktarda ihraç edilen tarým ürününün bir kýsmý, dýþarýya satýlmak yerine milyonlarca insanýn açlýktan öldüðü Ukrayna'ya gön-
derilemez miydi? Ya da teklif edilen yabancý insani yardýmlar, Stalin yönetimi tarafýndan kabul edilemez miydi? Bu gibi sorular, bugün Ukrayna'da karþýlaþtýðýmýz aþýrý Rus düþmanlýðýnýn kaynaklarýna iþaret ediyor. 2006 yýlýndan beri Ukrayna ve baþka bazý ülkelerde 1932-33 kýtlýðý, soykýrým ve insanlýða karþý suç olarak kabul ediliyor. Kazimir Maleviç, Ukrayna'daki kýtlýðý anlatan Koþan Adam ya da Haçla Kýlýç Arasýndaki Köylü isimli tablosu yýkýma uðrayan bir coðrafyadaki koþan köylüyü resmediyor. Stalinizm ve Faþizm Arasýnda Sýkýþan Ukrayna Halký Stalinizmin Ukrayna'da yarattýðý bu tahribat, 1941'de Nazi Ýþgali'ne uðrayan Ukrayna halkýnýn bir kýsmýnýn, Hitler'in SS Birlikleri'ni bir kurtarýcý olarak görmesine neden oldu. Batý Ukrayna halkýnýn bir bölümünün Stepan Bandera gibi faþistlerin peþine takýlmasýný basitçe ihanetçilik olarak görmek, iþin içinden en kolay çýkma yöntemi olur. Her þeye raðmen Ukrayna halkýnýn çok büyük kýsmý Nazi ordularýna karþý yürütülen savaþa katýlmýþtýr. Faþizmin, halklarýn sosyal adaletsizlik, açlýk ve yoksulluktan kaynaklanan sýkýntýlarýný kullanarak örgütlendiðini tarih bize öðretti. Hitler, Almanya'da Versailles'ýn halkýn üzerinde yarattýðý büyük baskýyý kullanarak örgütlenmiþti. Ayný þekilde, Naziler, Ukrayna'da Stalinizmin Rus milliyetçiliði çerçevesinde açlýða ve ölüme terk ettiði insanlarýn sýkýntýlarýný kullanarak bölgeye, ciddi bir direniþe maruz
enternasyonal postacý
3
kalmadan girdi. Sovyet ülkesini milliyetçi bir cenderenin içine sokan ve insanlarý Nazi ordularýndan medet umar hale sokan Stalin ise savaþtan sonra cezalandýrma kampanyasý olarak 450 bin etnik Alman'ý ve 200 bin Kýrým Tatarý'ný çoðunun öleceði zorunlu sürgüne gönderdi. Böylelikle bugün kendisini gösteren milliyetçi histeriye büyük bir acý dalgasý daha eklenmiþ oldu. 'Turuncu Devrim'in Ardýndan Ukrayna... Ukrayna'da 2004'te yaþanan 'Turuncu Devrim'in ardýndan AB'nin kahraman ilan ettiði Yulia Timoþenko ve Viktor Yuþçenko ikilisi, yolsuzluklara battýlar, birbirleriyle kavgaya tutuþtular ve
1932 ve 33'te Stalinizmin tarýmda zorla kolektifleþtirme politikalarý sonucunda yaþanan büyük tahýl kýtlýðý en çok Ukrayna'yý vurdu. Ukraynalýlar buna "açlýktan öldürme" anlamýna gelen Holodomor ismini verdiler. Ölü sayýsý bugün tam olarak belirlenemese de bu kýtlýkta Ukrayna halkýnýn yaklaþýk dörtte birinin açlýktan ve çeþitli hastalýklardan öldüðünü söyleyebiliriz. Kazimir Maleviç, Ukrayna'daki kýtlýðý anlatan Koþan Adam ya da Haçla Kýlýç Arasýndaki Köylü isimli tablosu yýkýma uðrayan bir coðrafyadaki koþan köylüyü resmediyor. 4
enternasyonal postacý
halkýn gözünden düþtüler. Neticede "Turuncu Devrim" rüzgarý kýsa sürede dindi. 2010 yýlýnda Rusya yanlýsý Viktor Yanukoviç Devlet Baþkaný olacaktý. Ekim 2012'de yapýlan parlamento seçimlerinde, partilerin kazandýklarý milletvekili sayýlarý þöyleydi: Bölgeler Partisi (Yanukoviç'in partisi) 187, Devrik Baþbakan Timoþenko'nun Anavatan Partisi 103, Dünya Boks Þampiyonu Vitali Kliçko'nun Reformlar Ýçin Ukrayna Demokratik Ýttifaký (UDAR) 40, Ukrayna Komünist Partisi (UKP) 32, faþist Bütün Ukrayna Birliði Swoboda 37 sandalye kazanmýþtý. 43 milletvekili baðýmsýz olarak seçilmeyi baþarýrken, 6 milletvekili de diðer küçük partilerden seçilmiþti. Yani Yanukoviç, hem baþkanlýk sistemiyle yönetilen Ukrayna'da Devlet Baþkanlýðý'nýn gücünü elinde bulunduruyor, hem de parlamentoda Bölgeler Partisi aracýlýðýyla çoðunluðu saðlýyordu. Yanukoviç, meþruiyetinin kaynaðý olarak daima, arkasýndaki Rusya gücünü, dolar milyarderi oligarklar ve mafya ile Ukrayna'nýn Doðu'sundaki ciddi halk desteðini gördü; ancak kapitalizmin büyük buhranlar yaþadýðý dönemde, Ukrayna da krizden etkilendi. Örneðin 2010'daki ekonomik kriz, yazýnýn devamýnda ayrýntýlý deðineceðimiz iþsizlik sorununu ortaya çýkarttý. Yanukoviç'in Düþüþü... Ukrayna Devlet Baþkaný Yanukoviç'in, Avrupa Birliði ile imzalanmasý planlanan Ortaklýk Anlaþmasý'ný Kasým ayýnda iptal etmesinden sonra baþlayan olaylar, kýsa bir sürede büyüyerek 28 Ocak'ta Ukrayna Baþbakaný Mikola Azarov'un ve hükümetin istifasýný beraberinde getirmiþti.
Soðuk Savaþ'ýn bitiminden beri Rusya ile aralarýndaki en büyük gerginlik yaþanýyor. Diðer taraftan Kiev'de sokaktan gelen büyük güçleri olan Rusya karþýtý milliyetçi ve faþist güç lerin söz dinlemeye ne kadar yatkýn olduklarý bambaþka bir tartýþma konusu. Büyük bir emperyalist savaþýn tetiklenmesi olasýlýðýnýn akýllara gelmesi bile tüm dünyayý titretmeye yetti. Ukrayna'yý kaybetmeyi göze alamayacak olan Rusya, AB ve AB yanlýsý elitlerin süreci iyi yönetememelerinden kaynaklý olarak üste çýkýp avantajlý duruma geçmeye çalýþýyor. Olaylarýn yayýlmaya devam edeceðini anlayan Yanukoviç, olaylarýn baþlangýcýndan sonuna kadar genel olarak iktidarda kalabilmek adýna iki önemli stratejik hamle yaptý. Birinci hamlesiyle, 25 Ocak'ta muhalefetteki Vatan Partisi lideri Yatsenyuk'a baþbakanlýk; Reform Ýçin Ukrayna Demokratik Birliði Partisi lideri Kliçko'ya Ýnsani Ýþlerden Sorumlu Baþbakan Yardýmcýlýðý teklifinde bulundu. Böylece, kendi uydusu durumundaki baþbakan Mikola Azarov'u feda etmiþ oldu. Yanukoviç bu hamleyle biraz olsun nefes alabilmeyi düþündü; fakat atýlan bu geri adým, göstericileri tatmin etmedi. Çünkü Ukrayna, Baþkanlýk Sistemi'yle yönetilen bir ülke ve gücün çoðu Baþbakan'da deðil, Devlet Baþkaný Yanukoviç'te bulunu-
Nazilerin Ukrayna'da, Stalinizmin 1932-33 kýtlýðýnda ölüme terk ettiði insanlarýn acýlarýný kullanarak 1941'de bölgeyi rahatlýkla iþgal ettiðini ifade etmiþtik. Nazilerin 73 yýl önce kullandýðý bu yöntemi, bugün faþist bileþenlerin oluþturduðu 'Sað Sektör', ayný yerde, Ukrayna'da, tekrar uygulayarak örgütleniyor. Faþistler, Ukrayna ve Avrupa'da örgütlenme aracý olarak kapitalizmin yarattýðý ekonomik bunalýmlarýn, sosyal adaletsizliklerin, yoksulluklarýn ve iþsizliðin ajitasyonunu yapýp halk nezdinde sempati kazanmaya çalýþýyor. Ülkenin faþizmin güçlü olduðu batýsýnda ortalama ücretlerin daha düþük, yoksulluk oranýnýn daha yüksek olduðunu belirtelim. Ukrayna'daki faþist gruplar, ayrýca, boðazýna kadar yolsuzluklara batan Ukrayna siyasetini topa tutarak, "yolsuzluðu ezeceðiz" demogojisiyle puan topluyorlar.
yor. Dolayýsýyla Sað Sektör gibi aþýrý saðcý fanatik gruplar, baþbakanýn deðiþmesini yeterli bulmadýlar. Yanukoviç'in ikinci stratejik hamlesi, Ukrayna'daki gösteri yasaklarýna dair oldu. Ukrayna'da olaylarýn baþlamasýndan sonra 1 Aralýk ve 17 Ocak'ta alýnan kararlarla, gösteri yapýlmasý, kamu binalarýna zarar verilmesi, kamu binalarýnýn iþgali, gösterilerde kask giymek vb'leri yasaklanmýþtý. Söz konusu yasaklardan sonra Ukrayna'daki Özgürlük Meydaný'nda büyük protestolar oldu. Yanukoviç, bu yasaklarý geri alarak gösterilerin biraz olsun durulmasýný amaçladý; fakat Yanukoviç'in bu hamlesi de iþe yaramadý ve Baþkanlýk Sarayý eylemcilerin eline geçtikten sonra, Yanukoviç için 24 Þubat'ta yakalama kararý çýkartýldý. Ukrayna'da 73 Yýl Sonra Faþizmin Ayak Sesleri... Yanukoviç'in sözünü ettiðimiz tavizlerinin havada kalmasýnýn en önemli nedenlerinden biri, hiç kuþkusuz, eylemlerin kontrolünü giderek ele geçiren ''Trizub'', ''Vatansever Ukrayna'', ''Beyaz Balyoz'', ''Sosyal Nasyonal Asamble'', ''Una Unso''gibi faþist gruplarýn uzlaþmaz tavýrlarý oldu. Çünkü bu fanatik gruplar, Yanukoviç'in devrilmesi dýþýndaki hiçbir seçenekten tatmin olmayacaktý... Nazilerin Ukrayna'da, Stalinizmin 1932-33 kýtlýðýnda ölüme terk ettiði insanlarýn acýlarýný kullanarak 1941'de bölgeyi rahatlýkla iþgal ettiðini ifade etmiþtik. Nazilerin 73 yýl önce kullandýðý bu yöntemi, bugün faþist bileþenlerin oluþturduðu 'Sað Sektör', ayný yerde, Ukrayna'da, tekrar uygulayarak örgütleniyor. Eric Draitser'in
''Faþizmin Yeniden Doðuþu ve Ukrayna'' makalesinde ifade ettiði gibi faþistler, Ukrayna ve Avrupa'da örgütlenme aracý olarak kapitalizmin yarattýðý ekonomik bunalýmlarýn, sosyal adaletsizliklerin, yoksulluklarýn ve iþsizliðin ajitasyonunu yapýp halk nezdinde sempati kazanmaya çalýþýyor. Ýþsizlik demiþken, Ukrayna'da genç nüfus, ciddi bir iþsizlik ve yoksulluk sorunuyla karþý karþýya. Kapitalizmin küresel krizinin 2010'da Ukrayna'yý da vurmasýyla, söz konusu dönemde iþsizlik oranýnýn ülkede yaklaþýk %8.1'lere kadar çýktýðý tahmin ediliyor. Ülkenin faþizmin güçlü olduðu batýsýnda ortalama ücretlerin daha düþük, yoksulluk oranýnýn daha yüksek olduðunu belirtelim. Ukrayna'da faþizmin özellikle iþsiz ve yoksul genç nüfus arasýnda yayýlmasýný böyle okumak gerekir. Ukrayna'daki faþist gruplar, ayrýca, boðazýna kadar yolsuzluklara batan Ukrayna siyasetini topa tutarak, "yolsuzluðu ezeceðiz" demogojisiyle puan topluyorlar. Ukrayna'daki Ýsyana Ýlericilik Atfetmek Mümkün mü? Polise karþý direnen insanlar, bakanlýklarý ele geçiren göstericiler, polis araçlarýný molotof yaðmuruna tutanlar... Tüm bunlar, herhangi bir sokak muhalefetini 'ilerici' yapmaya yeter mi? Soruya þöyle yanýt verelim: polisi molotof yaðmuruna tutanlar, bakanlýklarý ele geçirenler, Yanukoviç'i alaþaðý ettikten sonra, 'ayaklarýnýn tozuyla' gericilik mesaisine baþladý! Ýlk olarak ''Azýnlýk Dil Yasasý'' iptal edildi. Rusça, Macarca ve Romencenin resmi dairelerde kullanýlmasý yasaklandý, gamalý haç taþýyýp Nazi selamý veren-
lere yasal statü verilmeye baþlandý. Öyle ki faþist gruplarýn üyeleri polis teþkilatýna alýndýlar bile. Faþistlerin bu gerici uygulamalarýnýn devamýnýn geleceðini ve Ukrayna'daki faþizan baskýlarýn artacaðýný öngörmek zor deðil. Hatta bunun pratikteki ilk yansýmasý, 26 Þubat'ta Kýrým'da yaþandý. Ukrayna'ya baðlý Kýrým'da, Tatarlar ile Ruslar, Kýrým'ýn baþkenti Simperafol'de özerk bölgenin durumuyla ilgili bir oturumun yapýldýðý yerel meclis binasý önünde kavga ettiler. Söz konusu kavgayý ''karþýt görüþlerin münakaþasý''na indirgemek büyük yanýlgý olur. Tekrar belirtmekte fayda var: önümüzdeki günlerde, Ukrayna'da yükselen faþizme paralel olarak, bu tarz etnik kavgalarýn daha fazla görülme ihtimali yüksek. Avrupa Birliði Ýpin Ucunu Kaçýrýyor - Çuvallýyor Ukrayna'da halka tek alternatif olarak gösterilmeye çalýþýlan Avrupa Birliði'nin, sorunlarý çözemeyeceðini net bir þekilde söyleyelim. Yunanistanlý emekçilerin hali ortada. Yunanistan'da Troika (IMF, Avrupa Merkez Bankasý ve Avrupa Komisyonu) tarafýndan uygulanan sert kemer sýkma politikasý ülke ekonomisini, en az Amerika'daki Büyük Bunalým kadar kötü bir bunalýma sürükleyerek iyice sýkýntýya uðrattý. Yunanistan'da böyle bir ortamda faþist Altýn Þafak Partisi, týpký Ukrayna'daki gibi, ekonomik sýkýntýlarý kullanarak gücünü arttýrdý. Avrupa Birliði'nin diðer ülkelerinde de durum farklý deðil. AB'ye bir süre önce katýlan eski Doðu Bloku ülkeleri, beklediklerini hiç de bulmuþ deðiller. Bu ülkelerden Batý Avrupa'ya giden göç-
enternasyonal postacý
5
men iþçiler, bir yandan ucuz iþgücü olarak istismar edilirlerken diðer yandan da ikinci sýnýf insan muamelesi görüyorlar. AB ise bir yandan Ukrayna'daki Yanukoviç'i deviren kitlesel eylemlere tam destek verdi. Batý basýný ve bu arada demokrasicilik oyunlarý ile
emperyalizme yedeklenmenin formülasyonunu yapan bir takým solliberal sol oluþumlar, Ukrayna'daki hareketin özgürlükçülüðünden dem vurarak hareketten yana geniþ bir kamuoyu yarattýlar. Böyle olunca, Nazi selamý veren bir çeþit "özgürlükçülük" peyda olmuþ oldu. Týpký Suriye'de kafa kesen fanatik dinci özgürlükçüler örneðinde olduðu gibi. Üstelik Nazi selamý veren bu "özgürlükçüler", Ukrayna'da giderek inisiyatifi aldýlar ve erken seçim yapýlmasý ile bir dizi anayasa deðiþikliðini kapsayan varýlmýþ (imzalar atýlmýþtý) uzlaþmayý tanýmayarak Yanukoviç'i deviren düðmeye bastýlar. Böylelikle olaylar kontrolden çýkmýþ oldu. Rusya yanlýsý doðu vilayetlerinde ayrýlýkçýlýk rüzgarý þiddetlenmeye baþladý ve en önemlisi hamle üstünlüðü Putin'e verildi. Rusya Devrede - Savaþ Kapýda Putin bu üstünlüðü nasýl deðerlendirir, Kýrým'a el atmakla yetinir mi yoksa müdahale alanýný Ukrayna'nýn Rusça konuþan sanayi merkezi doðuya da geniþletir mi bunu zaman gösterecek, ama kesin olan þu ki Ruslarýn çoðunlukta olduðu Kýrým'da ayrýlýkçýlýk ateþi yanýyor. Kýrým parlamentosu ve meclis
6
enternasyonal postacý
binalarýnýn yaný sýra havalanlarý da askeri üniformalý silahlý güçlerin eline geçti. Böylelikle Kýrým þimdilik kansýz bir þekilde Ukrayna'dan kopmuþ oldu. Kýrým havasý trafiðe kapatýldý, limanlar Rusya'nýn kontrolüne geçti. Kýrým Parlamentosu 30 Mart'ta baðýmsýzlýk için referanduma gitme kararý aldý bile. Kiev'de ipleri eline alan Ukrayna milliyetçilerinin olaya nasýl müdahale edecekleri bu yazý hazýrlanýrken netleþmemiþti, þimdilik sadece savaþ tehditleri havada
Sonuç Ukrayna'da 1917'den sonra gelen devrim ve iç savaþýn kazanýlmasýyla baþlayan güzel günler, fazla uzun süreli olamadý. Stalinizmin geliþtirdiði milliyetçilik sarmalý, bugün eski Sovyet coðrafyasýnýn neredeyse tümünü esir almýþ durumda. Halklar arasýna ekilmiþ etnik düþmanlýk, büyük emperyalist güçlerin manevra alanýný oluþturuyor. Ukrayna'daki Rus ve Batý yanlýsý her iki taraf da emekçi halka daha fazla kan, gözyaþý, nefret ve sömürüden baþka bir þey vaat etmiyor. Stalinist rejimlerin hüküm sürdüðü eski Doðu Bloku ülkelerinde geçtiðimiz Þubat ayýnda Bosna'da görülen sosyal patlamada olduðu gibi umut verici hareketler, hiç yok deðil; ama dünyanýn geri kalan bölgelerindeki devrimci sýnýf mücadeleleri ve enternasyonalist hareketlerin baþarýlarýnýn getireceði
Stalinist rejimlerin hüküm sürdüðü eski Doðu Bloku ülkelerinde geçtiðimiz Þubat ayýnda Bosna'da görülen sosyal patlamada olduðu gibi umut verici hareketler, hiç yok deðil; ama dünyanýn geri kalan bölgelerindeki devrimci sýnýf mücadeleleri ve enternasyonalist hareketlerin baþarýlarýnýn getireceði ileri itilim olmadan, sürekli körüklenen milliyetçilik ve etnik düþmanlýðý frenlemek ve Rus milliyetçiliðiyle özdeþleþen, Stalinizm mirasý, baskýcý komünizm imajýný yýkmak kolay olmayacak.
u ç u þ u y o r. Ama olasý bir maceranýn R u s y a tarafýndan sertlikle c e v a p lanacaðý kesin gibi. Halihazýrda Sivastopol' daki Rus askeri üssünde 50 bin civarýnda Rus askeri bulunuyor. Durumun kötüleþtiðinin ve iplerin Rusya'nýn eline geçmekte olduðunun farkýnda olan ABD'li diplomatlar panik içinde ataklar yapmaya çalýþýyorlar. Soðuk Savaþ'ýn bitiminden beri Rusya ile aralarýndaki en büyük gerginlik yaþanýyor. Kiev'de sokaktan gelen büyük güçleri olan Rusya karþýtý milliyetçi ve faþist güçlerin söz dinlemeye ne kadar yatkýn olduklarý bambaþka bir tartýþma konusu. Büyük bir emperyalist savaþýn tetiklenmesi olasýlýðýnýn akýllara gelmesi bile tüm dünyayý titretmeye yetti. Ukrayna'yý kaybetmeyi göze alamayacak olan Rusya, AB ve AB yanlýsý elitlerin süreci iyi yönetememelerinden kaynaklý olarak üste çýkýp avantajlý duruma geçmeye çalýþýyor.
ileri itilim olmadan, sürekli körüklenen milliyetçilik ve etnik düþmanlýðý frenlemek ve Rus milliyetçiliðiyle özdeþleþen, Stalinizm mirasý, baskýcý komünizm imajýný yýkmak kolay olmayacak.
AKP'nin Talan Ekonomisi Kara Kýþa Giriyor Emre Güntekin
Son günlerde derin bir politik kriz içerisinde yuvarlandýðýmýz artýk her yandan hissediliyor. AKP'nin rüþvet ve yolsuzluklara dayanan iktidarý artýk kabýna sýðmýyor, her yerden cerahat akýyor. Bugüne kadar partiyi bir arada tutan ittifaklar zinciri de daðýlmýþ durumda. AKP'nin 11 yýllýk iktidarýnda hem devlet aygýtý hem de iktidarý elde tutmanýn saðladýðý rantý bugün birbirlerine kamikaze dalýþý yapmaktan kaçýnmayan Gülen ve Erdoðan ikilisi paylaþarak iþleri rayýnda tutuyordu. Ancak bugün beraber yürüttükleri bu tren devrilmek üzere. Gülen'in salvolarý, 17 Aralýk'tan bu yana iktidarda ölümcül yaralar açmýþ durumda ve artýk hem uluslararasý arenada hem de Türkiye içerisinde AKP'nin ve Erdoðan'ýn iktidarýnýn sonsuza kadar sürebileceðine dair kör inanç onarýlmayacak bir hasar gördü. AKP'yi 17 Aralýk'tan bu yana yýpratan asýl konu ise politik krizin artýk daha görünür kýldýðý ekonomik bunalým. AKP iktidarý geçtiðimiz yýl özellikle Gezi Direniþi'nden bu yana ne hedef koyduysa tam tersi gerçekleþiyor. Temmuz 2013'te Merkez Bankasý Baþkaný Erdem Baþçý 2013 sonu enflasyon hedefini 0,9 puan artýþla % 5,3'ten % 6,2'ye yükseltmiþti. Baþçý
a y r ý c a Aðustos a y ý n d a "MB'ye E k i m s o n u n a kadar süre verin, TL'yi aslanlar gibi koruyacaðýz" demiþ ve dolarýn belini kýrarak yýlsonunda 1,92 TL'ye indireceklerini açýklamýþtý. Bugün dolar 2,20 TL civarýna saplanmýþ durumda. Büyümenin 2014 yýlýnda nasýl gerçekleþeceðine dair ise örnek olarak TOYOTA Ceo'su Ali Haydar Bozkurt 23 Ocak'ta yaptýðý açýklamada "Pazar yüzde 30 azalacak. 600 bin civarýnda gerçekleþecek. Kurda bizim artýk absorbe edebileceðimiz çizgiyi çoktan geçtik. Býçak kemiðe dayanmadý, kemiði kesti." sözleriyle özetliyordu. Ýthalatýn belkemiðini oluþturan otomotiv ve elektronik gibi sektörlerde kriz kapýya dayanýrken, özellikle faizlerde yaþanan artýþýn konut fiyatlarýnda yarattýðý artýþ inþaat sektöründe de daralmaya neden olacaktýr. Kýsaca, iþaretler gösteriyor ki AKP yerel seçimleri atlatabilse bile sonrasýnda Tayyip Erdoðan'ýn siyasi geleceðine ölümcül darbelerden birinin ekonomiden geleceðine gösteriyor. Aslýnda AKP'nin en baþýndan beri üzerine oturduðu sýcak para giriþine dayalý ve geleceði olmayan büyüme modelinin sonunun geleceði belliydi. Bu yönelim 11 yýl boyunca bir nebze olsa da iktidarýn istikrar kelimesini daha sýk telaffuz edebilmesine olanak saðladý. Erinç Yeldan'a
göre "Türkiye 2003-sonrasýnda (AKP iktidarýnda) yüksek reel faiz ile çalýþan, elde ettiði döviz giriþleri sayesinde de dövizin fiyatýný ucuz tutarak ithalatýný finanse eden dýþ borçlanmaya dayalý, baðýmlý bir ekonomik model izlemiþtir. Yüksek reel faiz sunarak, uluslararasý spekülasyon oyunu içerisinde "ayrýcalýklý" bir konum kapma uðraþý aslýnda 2001 krizi sonrasýnda Türkiye'ye bizzat IMF tarafýndan telkin edilmiþtir. AKP ekonomi idaresinin 2003 sonrasýnda Türkiye ekonomisi için harfiyen uyguladýðý yüksek faiz aracýlýðýyla yurt dýþýndan sýcak para giriþlerine ve dövizin ucuz tutulmasýna dayalý sanal büyüme modeli sayesinde, Türkiye bir yandan ucuz ithalat aracýlýðýyla tüketim talebini karþýlamýþ, bir yandan da enflasyonu yüzde 10'un altýna düþürebilmiþ idi." (2 Ekim, Cumhuriyet). Ancak iktidar açýsýndan geçmiþ güzel günler artýk çok gerilerde. Uluslararasý dinamiklerde Türkiye gibi reel sektörden ziyade finansal sermayeye sýrtýný yaslayarak büyümeye çalýþan ülkeleri tedirgin ediyor. Geçtiðimiz yýl Mayýs ayýnda piyasaya her ay verdiði 85 milyar dolardan azalmaya gideceðini açýklayan FED, fitilin ucunu ateþlemiþti. Tersi yöndeki beklentilere raðmen kademeli de olsa FED'in para politikasýný sýkýlaþtýrdýðý süreç içerisinde gözlemlendi. 2003 yýlýndan bu yana ABD'nin esnek para politikasýnýn kaymaðýný yiyen ve bu kaynaðý ithalatý ve iç tüketimi artýrmakta kullanan Türkiye, daralmayla birlikte acý gerçekle yüz yüze
güncel
7
Serbest Piyasa Kapitalizmi
kaldý. Türkiye'nin de aralarýnda yer aldýðý ve "Kýrýlgan beþli" olarak adlandýrýlan Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Endonezya gibi ülkeleri de sürecin etkilemesi bekleniyor. Ancak karþýlaþtýrmalý sonuçlar Türkiye'nin bu zincirin en zayýf halkasý olduðunu gösteriyor. Aþaðýda gösterilen tabloda yer alan veriler Türkiye'nin kýrýlganlýðýnýn sebeplerini ortaya koyuyor: Düþük büyüme hýzý, yüksek enflasyon, bütçe açýðý ve cari açýk. Türkiye geçtiðimiz yýl yaklaþýk 60 milyar dolarlýk bir cari açýkla rekor kýrdý. Buna ekstradan kamunun borç yükünü oluþturan 160 milyar dolarý da eklediðimizde ortaya Türkiye'nin gayrisafi milli hasýlasýnýn % 25'ini kemiren bir durum çýkýyor. Paranýn kaçýþýný durdurmak þimdilik mümkün görünmüyor: Financial Times'a göre þimdiden geliþmekte olan ülkelerden aylýk para çýkýþý 12 trilyon dolar seviyesinde gerçekleþti. Lale Devri Geride Kalýyor Türkiye geçtiðimiz 10 yýlý tabiri caizse bir lale devriyle geçirdi. Esasýnda tepede zenginin daha da zenginleþtiði ve yoksulla arasýndaki gelir uçurumunun derinleþtiði bir 10 yýl yaþadýk. Ýþsizlik arttý, yoksulluk ve açlýk sýnýrý roket hýzýyla artarken ücretler enflasyon karþýsýnda eridi, kamusal haklar týrpanlanýrken, yoksulluk dört bir köþede daha fazla hissedilir hale geldi. Yaratýlan balonun bir gün patlayacaðý açýk bir gerçek olduðu halde herhangi bir önlem alýndý mý? Koca bir hayýr. AKP'nin o büyük anlamlar atfettiði ekonomik istikrarýn nasýl gerçekleþtiðine bir göz atmak gerek. Öncelikle nelerin yapýlmadýðýyla baþlamak yerinde olacaktýr. Ýþler bir ekonomide istikrarý uzun vadeye yayacak temel araç endüstriyel üretimdir. Finansal araçlarla ülkeye giren kaynaðý bu þekilde uzun vadede tutabilmek zordur. Bugün yaþanan politik krizlerde olduðu gibi gözü her zaman kapýnýn dýþýnda olacaktýr. AKP Türkiye'sinde yaþananlar ekonomik krizi tetikleyici etki yap-
Ülkeler Brezilya Hindistan Endonezya Güney Afrika Türkiye
8
güncel
maya devam ediyor. Siyasi çalkantýlar ekonomik b u n a l ý m emarelerini daha da görünür kýlmaktadýr. AKP iktidarýnýn bugüne kadar seçim Evsiz Ýnsanlar Ýnsansýz Evler baþarýlarýnýn temelinde i s t i k r a r sayesinde, gerçekçi olabileceðine kitleleri Bir hükümet partisi olarak görevi bugüne inandýrabildiði, gelecek tahayyülleri kadar yaptýðý gibi sermaye için engelsiz bir yatýyordu. Önce cumhuriyetin 100. sömürü alaný yaratmak olan AKP, giderek seryýlýnda hedef olarak en büyük 10 maye açýsýndan en önemli engellerden biri ekonomi arasýna girmek aþýlandý. Yetmedi Erdoðan'ýn gücünün doruðunhaline dönüþüyor. Tartýþmasýz bir þekilde 11 da yaþadýðý özgüven patlamasý yeni yýllýk iktidarý boyunca kapitalistlere önemli bir hedefin Malazgirt Savaþý'nýn 1000. yýlý, talan ekonomisi yarattý. Satýlmadýk kamu yani 2071 olarak revize edilmesine neden oldu. kuruluþu kalmazken, emek maliyetlerini Ancak sýcak paraya dayalý, sanal budayarak kuþa çevirdi. Sermaye açýsýndan istikrar ortamýnda bile bu hedeflerin bundan daha iyi bir alternatif bulunamazdý. gerçekliðinin bulunmadýðý belliydi. AKP'nin gücünün henüz sarsýlmaya baþlamadýðý 2011 yýlýnda ülkelerin siyle kavga ediyor. yabancý sermaye yatýrým stoklarýna bakÖrneðin krizin vurma olasýlýðýnýn mak yeterlidir. Hong Kong, Çin, bulunduðu ülkelerden biri olan Brezilya, Singapur, Brezilya, Rusya ve Brezilya, yaz aylarýnda Türkiye'ye benMeksika gibi ülkeler yabancý sermaye zer þekilde toplumsal hareketlerle karþý yatýrýmlarýndan aslan payýný kaparken, karþýya kaldý. Ancak Brezilya Devlet Türkiye ancak 31. Sýrada kendisine yer Baþkaný Dilma Roussef protestocularla bulabilmiþti. Bu haliyle bile, gurur duyduðunu açýklamýþ ve toplumTürkiye'nin 2023'te en büyük 10 ekonosal gerilimi yumuþatmaya çabalamýþtý. mi arasýna girmesi imkânsýzken; artýk Türkiye'de ise Gezi Direniþi ile neye AKP'nin bir sonraki seçimleri görüp uðradýðýný þaþýran Tayyip Erdoðan ve göremeyeceði üzerine tahminler þürekâsý, olaylarýn baþlangýcýnýn yürütülebiliyor. üzerinden iki gün geçmeden yýllardýr AKP bu duruma kendisini bilerek ve kaymaðýný yedikleri "faiz lobisi" diye isteyerek getirdi. Sermaye kaçýþý sadece feryat figan etmeye baþladýlar. Türkiye'ye özgü olmamakla birlikte; Erdoðan'ýn emriyle BDDK, bütün birçok ülke ekonomide esnek polibankalarda incelemeler baþlatacaktý. tikalar izleyerek olasý bir krize karþý Erdoðan çok geçmeden kafayý bu kez önlemleri artýrmaya devam ederken, Gezi direniþinde yoðun polis terörünTürkiye AKP iktidarý sayesinde gölgeden kaçan eylemcilere kapýlarýný açan Divan Büyüme (%) Enflasyon (%) Bütçe Açýðý (%) Cari Açýk (%) Oteli'nin sahibi Koç grubuna taktý ve 2,5 6,2 3,0 3,5 Koç'un OPET, Tüpraþ 5,0 9,6 5,2 3,9 ve Aygaz gibi þirket5,6 7,1 3,3 3,5 lerinde vergi denetimi 1,9 5,8 4,8 7,0 ve kaçak akaryakýt 3,2 7,6 2,2 7,2 denetimi baþlattý. (Economist, Kasým 2013) Bir hükümet partisi
olarak görevi bugüne kadar yaptýðý gibi sermaye için engelsiz bir sömürü alaný yaratmak olan AKP, giderek sermaye açýsýndan en önemli engellerden biri haline dönüþüyor. Tartýþmasýz bir þekilde 11 yýllýk iktidarý boyunca kapitalistlere önemli bir talan ekonomisi yarattý. Satýlmadýk kamu kuruluþu kalmazken, emek maliyetlerini budayarak kuþa çevirdi. Sermaye açýsýndan bundan daha iyi bir alternatif bulunamazdý. Ancak Gezi direniþi ile freni boþalan AKP'nin sermayenin huzurunu kaçýracak adýmlarýnýn ardý arkasý kesilmiyor: Ýnternet yasasýyla beraber düþünce ve ifade özgürlüðüne önemli bir kýsýtlama getirilirken, yolsuzluklarýn ortaya saçýlmasýnýn ardýndan çýkarýlan HSYK ve MÝT yasasý ülkede burjuva hukukunun bile uygulanýp uygulanmadýðý konusunda özellikle yabancý sermayenin aklýn-
da kuþku doðuracaktýr. Nitekim uluslararasý medyada AKP'nin attýðý bu adýmlarý sorgulayan sayýsýz haber ve yoruma rastlayabiliriz. Þimdiye kadar göze çarpmayan birçok sýkýntýnýn 17 Aralýk'ta ortaya saçýlan devasa yolsuzluklarýn ardýndan daha fazla göze batacaðý aþikâr. Yabancý bir yatýrýmcý olarak düþünün: Siz yapacaðýnýz bir yatýrým için baþbakanýna onlarca milyon dolar vermek zorunda kalacaðýnýz, ayný baþbakanýn kafasý kýzýnca Wall Street Journal, Financial Times, CNN gibi uluslararasý medyaya azar çektiði bir ülkeye gönül rahatlýðýyla gider miydiniz? Veya yatýrým yapacaðýnýz ülkenin tepeden týrnaða bütün bürokrasisinin yolsuzluk ve
rüþvete batmýþ, keyfince hareket eden kiþilerden oluþmasý sizi tedirgin etmez miydi? Türkiye gibi yabancý yatýrýmýn sürekliliðine ölesiye muhtaç bir ülkede izlenen böylesi bir politikanýn kendi topuðuna sýkmaktan baþka anlamý bulunmamaktadýr. Yolsuzluk operasyonunun ardýndan kýrýlgan ekonomiler üzerine bir dosya hazýrlayan Foreign Affairs'de Türkiye üzerine makaleyi yazan Financial Times Ýstanbul Muhabiri Daniel Dombey tehlikeyi þöyle özetliyor: "Erdoðan'ýn baþýbozuk politika yapýcýlýðýnýn ekonomiye zarar vermesi riski, özellikle doðal kaynaklarý az ve kendi sermayesi küçük olan bir ülkede daha da büyük. Hükümet medyayý kötü haberler yayýmlýyor diye cezalandýrmaya devam ederse, büyük kararlar bir adamýn halet-i ruhiyesine baðlý olarak verilirse, þirketlerin gözü yaðma boyu-
konularda kendisini tek belirleyici olarak gören Tayyip Erdoðan iktidardan düþerse en çok hayýflanacaðý konulardan birisi yarattýðý ekonomik tahribat olacaktýr. Milyonlarca iþsiz, yoksul insanýn yaþadýðý; bebeklerin açlýktan, doktorsuzluktan öldüðü bir ülke yaratmýþ; milyarlarca liralýk devasa bir serveti mafyavari yöntemlerle edinmiþ bir siyasetçi olarak tarihin yapraklarýnda yerini alacaktýr. Bu sayfada elbette yalnýz olmayacaktýr: Franco'dan Pehlevi'ye, Saddam'dan Hüsnü Mübarek'e pek çok diktatörle birlikte ayný sýfatla anýlacaktýr. AKP sonrasýnda nasýl bir alternatifin kurulacaðý ise bizim elimizde olmalýdýr. Sokakta, fabrikada her alanda mücadele büyütülmediði, hayat olaðan akýþýna býrakýldýðý takdirde sermaye AKP'nin yerine yeni bir kukla dikmekte zorlanmayacak ve onlarca yýldýr sürdürdükleri bu sömürü düzenini ayný þekilde devam ettirecektir. Biz, milyonlar istersek onlarýn arzuladýðý dikensiz gül bahçesini cehenneme çevirebiliriz.
AKP sonrasýnda nasýl bir alternatifin kurulacaðý ise bizim elimizde olmalýdýr. Sokakta, fabrikada her alanda mücadele büyütülmediði, hayat olaðan akýþýna býrakýldýðý takdirde sermaye AKP'nin yerine yeni bir kukla dikmekte zorlanmayacak ve onlarca yýldýr sürdürdükleri bu sömürü düzenini ayný þekilde devam ettirecektir. Biz, milyonlar istersek onlarýn arzuladýðý dikensiz gül bahçesini cehenneme çevirebiliriz. tunda cezalarla korkutulursa, Türkiye'nin alýþýk hale geldiði oranlarda büyümeyi sürdürmesi ihtimali kalmaz.'' Daha Kötü Bir Gelecek Ýstenmiyorsa Müdahil Olunmalý! AKP iktidarýnýn gelinen noktada böylesine devasa sorunlarý çözebilme yeteneðinin bulunmadýðý gözlemlenmektedir. Neredeyse bütün siyasal
güncel
9
Kadýn Sorunu: Çýkýþ Yolu Nerede? Güneþ Gümüþ
Geçen sayýda yayýnlanan yazýmýzda kadýnýn özgürlük mücadelesi açýsýndan feminizmi incelemiþ; feminizmin kadýnýn kurtuluþunun yolunu açýp açamayacaðýný tartýþarak bu konuda baþarýsýzlýða mahkum olduðu yönünde fikir beyan etmiþtik. Bu yazýmýzda ise kadýn sorununun çözümü açýsýndan Marksizmi ele almak niyetindeyiz. Öncelikle feminizmle tartýþmaya neden ihtiyaç duyulduðu konusuna açýklýk getirerek baþlayalým. Feminizm, kadýnýn özgürlük mücadelesinin bir parçasý ise onu desteklemek (eleþtirerek de olsa) gerekmez mi? Bu sorunun cevabý feminizmi nasýl ele aldýðýnýzla iliþkili. Toplumsal
10
teori
algýda kadýnýn özgürlük mücadelesi feminizmle özdeþleþmiþ olsa da (bu biraz da aþaðýlamak, marjinalleþtirmek için yapýlýyor) feminizm kadýnlarýn özgürlüðü mücadelesinin hangi temellerde, kime karþý, nasýl yürütülmesi gerektiðine dair bir ideoloji; bu mücadelenin tek olasý biçimi deðil. Bu konudaki fikirleriyle de feminizm, Marksizmle rekabet halinde. Dolayýsýyla, devrimci Marksistler açýsýndan kadýn mücadelesinin etkin bir öznesi olan feminizmle tartýþmak, kadýnlarý saflarýna katmak ve kadýn hareketine yön vermek konusunda rekabet etmekten daha doðal bir þey olamaz; hep de böyle oldu. Ancak son çeyrek yüzyýlda
postmodernizmin derin ideolojik etkisi altýna giren sol, kadýnlarýn özgürlük mücadelesi konusunda tüm yetkiyi neredeyse tamamen feminizme býrakmýþ durumda. Türkiye radikal solunun tamamýna yakýný kadýn sorununda görünüþte kendini "sosyalist feminist" ilan etmiþ durumda. Bu durum da feminizmin kadýn hareketi içindeki hegemonyasýný güçlendiriyor ve devrimci Marksistler açýsýndan bu tartýþmayý daha önemli kýlýyor. Feminizm, kadýnýn kurtuluþunu saðlamak bir yana kadýnlarý sadece kendi ezilme gündemine hapsediyor. Feminizm, feministler ve çevrelerinden oluþan küçük ayrý-
calýklý gruplar açýsýndan kadýnýn ezilmiþliðinin hafiflediði korunaklý bir alan saðlasa da (ki o da þüpheli, sonuçta toplumsal yaþamdan tamamen soyutlanmak ne ölçüde mümkün) milyarlarca kadýnýn kurtuluþu adýna çýkmaz bir sokaðý iþaret ediyor. Marksizm Ýndirgemeci Mi? Feministlerin Marksizme yönelik eleþtirilerinin baþýnda indirgemecilik suçlamasý geliyor. Marksizm, her sorunu sýnýf meselesine baðladýðý ve kadýnlarýn ezilmiþliðine gereken önemi vermediði iddiasýyla bu þekilde eleþtiriliyor. Gerçekten durum bu mu peki? Marksizm ve ezilenler arasýndaki iliþkiyi deðerlendirmeye baþlamadan önce belirtmek gerekiyor ki ezilmenin doðrudan maðduru olan ve ona karþý mücadele eden unsurlar -hangi ezilme iliþkisinin tarafý olursa olsun- dünya algýlarýnýn merkezine bu ezilme durumunu koymaktalar. Kürt ulusal hareketi açýsýndan Kürt sorunu; feministler açýsýndan kadýn sorunu en temel mesele; bu liste böyle uzayýp gider. Ezilmeyi en sancýlý þekilde yaþayanlarýn bu yakýcý gündemi merkeze almalarýnda þaþýrtýcý bir yan yok. Ancak herkesin kendi sorununa odaklanmasý temelinde bu sorunlar çözülebilir mi? Hele ki ezilme iliþkisinin üst üste bindiði, her ezilen grubun da kendi içinde baþka ezilmeler nedeniyle bölündüðü koþullarda... Giderek daralan bir mücadele demek olur bu. Ki dünya çapýnda kadýn hareketi bu durumdan çok muzdarip. Ýþte Marksizmin ezilenler açýsýndan önemi bu noktada devreye giriyor. Marksizm, ezilme ve sömürü arasýndaki baðlantýyý kuruyor. Bütün ezilme durumlarýnýn tek kaynaðýnýn sýnýflý toplumlar olduðunu savunan Marksizm, ancak sýnýflý toplumlarýn ortadan kalkmasýyla ezilmenin son bulabileceðini ortaya koyuyor. Marksizm, toplumun küçük bir azýnlýðýný oluþturan sömürücülerin iktidarlarýný sürdürebilmesi için ezilme iliþkisinden yararlandýðýný; kendisine karþý birleþme potansiyeli taþýyan sömürülenlerin birleþmelerini bu þekilde engellediklerini ifade ediyor. Böylece de ezilme iliþkisinin nasýl sömürü sistemlerinin sürmesiyle doðrudan baðlantýlý olduðunu gösteriyor ve ezilme iliþkisinin nihai
anlamda son bulmasýnýn yolunu ortaya koyuyor. Marksizm, ezilenlerin mücadelesine ne kör ne saðýr; a k s i n e sömürülenlerin baþarýya ulaþmasý için ezilenleri de kapsamasý, onlarýn mücadelelerinin emekçilerce sahiplenilmesi gerektiði Marksizmin temel þiarlarýndan biri. Lenin, çok anlamlý þekilde, bir iþçinin sosyal-demokrat (o dönemin devrimcisi anlamýnda) bilince sahip olmasýný sadece kendi sömürüsünün farkýndalýðýna deðil, tüm ezilme iliþkilerine karþý durmaya baðlamakta: "Eðer iþçiler, hangi sýnýflarý etkiliyor olursa olsun, zorbalýk, baský, zor ve suistimalin her türlüsüne karþý tepki göstermede eðitilmemiþlerse ve iþçiler bunlara karþý, herhangi bir açýdan deðil de, sosyal-demokrat açýdan tepki göstermede eðitilmemiþlerse, iþçi sýnýfý bilinci, gerçek bir siyasal bilinç olamaz." (Ne Yapmalý, s.80) Bu perspektifle de devrimcilerin görevlerinin baþýnda iþçi sýnýfýný bütün ezilmelere karþý mücadele konusunda eðitmek ve ezilenlerle-sömürülenlerin mücadelesini ortaklaþtýrarak egemen sýnýfa karþý kavgayý merkezileþtirmek geliyor: "...en geri iþçi bile, öðrencilerin ve dinsel mezheplerin de, köylülerin ve yazarlarýn da, kendisini yaþamýnýn her adýmýnda baský altýnda tutan ve ezen ayný karanlýk güçler tarafýndan hareketlere ve keyfi davranýþlara uðradýklarýný anlayacaklar ya da içinde duyacaktýr; ve bunu duyunca, kendisi de tepki göstermek isteyecek, bu yola dayanýlmaz bir istek duyacak ve gereðini yapmayý bilecektir." (Ne Yapmalý, s.81) Kýsacasý Marksizm, ezilmeyi görmezden gelmez, ancak mücadelesinin merkezine de tek tek ezilme durumlarýný koymaz. Çünkü bütün ezilmelerinin kaynaðýnda sömürü sistemi olduðunu; ancak onun alaþaðý edilmesiyle ezilme ve sömürünün birlikte yok olabileceðini bilir. Bu temelde Marksistler her daim ezilenlerin en yakýn müttefiki olmuþ; ezilenlerin
taleplerinemücadelesine Elbetteki sadece emekçi kadýnsahip çýk- lar ezilme iliþkisinin tarafý mýþtýr. Bu deðildir; burjuva ve orta sýnýf nedenle de kadýnlar da ezilmeye maruz devrimci saflarýn nefer- kalmaktadýr (Kadýnlarýn sýnýfleri her daim sal pozisyonu ezilme iliþkisinin en çok ezilen- niteliðini deðiþtirdiðini de lerin içinden belirtelim). Ancak yine de çýkmýþtýr. emekçi kadýnýn kurtuluþ Sorunu Doðru mücadelesinde müttefiki üst Koymadan sýnýflardan kadýnlar deðil; Doðru erkek emekçilerdir. Çünkü üst Çözüm Bulunamaz sýnýftan kadýnlar, ezilmeye F e m i n i z m i n maruz kalsalar da kapitalizmin temel sorunu, devamýndan, sömürüden çýkar k a d ý n ý n sahibidirler. Dolayýsýyla söezilmesinin k a y n a ð ý n ý mürü sistemine karþý topdoðru tespit yekun bir mücadelenin öznesi e d e - olmayacaklardýr. Erkek iþçiler memesinde y a t ý y o r . ise kendilerini sömüren sistem K a d ý n ý n kadýnlarý da ezdiðinden hem e z i l m e s i n i n ezilmeye hem de sömürüye son temeline femiverecek ortak mücadelede nizmin yaptýðý gibi ataerkil kadýn emekçilerin vazgeçilmez s i s t e m i müttefikleridir. koyarsanýz kadýný bu ezilme karþýsýndaki mücadelesinde baþarýsýzlýða mahkum ederseniz. Öncelikle ataerkil sistemin maddi bir temeli ortaya konulamýyor ki bu temel yok edilince kadýnýn ezilmiþliði son bulsun. Ataerkil sistem, biyolojik ve psikolojik kaynaklarla açýklanan erkek doðasýnýn(!) bir sonucu gibi adeta. Erkek doðasýný bütün erkekler baðlamýnda deðiþtirmenin yolu olmadýðýna göre çözümsüzsünüz
teori
11
demektir. Hele ki kadýnlarýn özgürlükeþitlik mücadelesinden erkekleri de dýþladýðýnýz düþünülürse erkeklerin küçük bir bölümünün bile- dönüþme þansý pek kalmýyor. Bu durumda ya sadece kadýnlarýn yaþadýðý bir toplum kuracaksýnýz ya da kadýnýn ezilmesine karþý bir protesto olmanýn ötesine gidemeyeceksiniz. Ki olan da bu. Marksizm ise kadýn sorununun varlýk nedenini tespit edebildiði için bir çýkýþ sunabiliyor. Marksizm, kadýnýn kurtuluþ mücadelesinin kapitalizm altýnda nihai bir baþarýya ulaþmasýnýn mümkün olmadýðýný; çünkü kapitalist sömürü sistemiyle kadýnýn ezilmesi arasýnda doðrudan iliþki olduðunu ortaya koymaktadýr. Engels, çok erken bir tarihte, kadýnýn ezilmesini özel mülkiyet ve bu baðlamda sýnýflý toplumlarýn ortaya çýkýþýyla baðlantýlandýrmýþtýr. Dolayýsýyla da kadýnýn kurtuluþu, sýnýflý toplumlarýn ortadan kalkmasýný gerektirir.
Günümüzün sömürü sistemi olan kapitalist sistemde ise kadýnýn ezilmesinin temelinde ailenin iþgücünün yeniden üretim merkezi olmasý bulunur. Kadýn hem yeni iþçi kuþaklarý yetiþtirmeyi hem de var olan iþçileri her gün üretime yeniden hazýrlamayý kapitalistler adýna bedavaya getiriyor. Kar merkezli bir sistem açýsýndan bulunmaz bir nimet. Aile kapitalist sistem açýsýndan kritik bir iþlev yerine getirdiðinden onun varlýk temeli ve kadýnýn aile içindeki konumunu ideolojik araçlarla pekiþtirilip destekleniyor. Kadýna yönelik cinsiyetçi fikirler bu temellerde toplumda egemenlik kazanýyor. Günümüzün sömürü sistemi olan kapitalist sistemde ise kadýnýn ezilmesinin temelinde ailenin iþgücünün yeniden üretim merkezi olmasý bulunur. Kadýn hem yeni iþçi kuþaklarý yetiþtirmeyi hem de var olan iþçileri her gün üretime yeniden hazýrlamayý kapitalistler adýna bedavaya getiriyor. Kar merkezli bir sistem açýsýndan bulunmaz bir nimet. Aile kapitalist sistem açýsýndan kritik bir iþlev yerine getirdiðinden onun varlýk temeli ve kadýnýn aile içindeki konumunu ideolojik araçlarla pekiþtirilip destekleniyor. Kadýna yönelik cinsiyetçi fikirler bu temellerde toplumda egemenlik kazanýyor. Ýþgücünün yeniden üretiminin toplumsallaþmasý, kadýnlarýn kurtuluþunun maddi temelleridir. Yani, çocuklarýn bakýmý ve büyütülmesi, kadýnýn bütün yaratýcý
12
teori
potansiyelini tüketen temizlik, yemek vb ev iþleri, toplumsallaþtýrýlmadan kadýnlar özgürleþemez. Bu toplumsallaþma da kapitalizm altýnda gerçekleþtirilebilir deðildir. Kapitalizm bunun maddi imkan-
larýna elbet sahiptir, ancak sistemin temel mantýðý, iþleyiþi buna engeldir. Dolayýsýyla ev iþleri ve çocuk bakýmýnýn toplumsallaþmasý için kar merkezli bu sistemin ortadan kalkmasý gerekmektedir. Elbette yüzyýllardýr süren kadýnýn ezilmiþliði sosyalist devrimle birlikte bir anda son bulacak deðildir, bu konuda mücadele iþçi iktidarýnda da devam edecektir. Ancak özel mülkiyet rejiminin son bulmasýyla kadýnýn ezilmesinin maddi temelleri yok edilecek ve buna paralel olarak maddi yaþamdan üretilen cinsiyetçi fikirler de ölümcül darbeler alacaktýr. Bütün bu ideolojik mirasla mücadele baþlayacaktýr. Marksizmin kadýnýn kurtuluþunun sosyalizmde olduðunu söylemesi, elimizi kolumuzu baðlayýp devrime kadar bekleyeceðimiz anlamýna gelmez. Kitlelerin en büyük öðretmeninin mücadele olduðunu söyleyen Lenin'in bu argümaný, kadýn konusunda da geçerlidir. Kadýnlar da kendi haklarý için mücadele ederken öðrenecek, bilinçlerini geliþtirecek ve ancak böylece kapitalizmin toptan ilgasý için mücadelenin neferleri haline geleceklerdir. Küçük kazanýmlar daha büyük
mücadelelerin yolunu döþerler, bu mücadelelere hem moral hem de ilham kaynaðý olurlar. Bu baðlamda da Marksistler geçmiþten bugüne kadýnlarýn haklarý için mücadelenin önde gelen yürütücülerinden olmuþlardýr, olacaklardýr. Ancak Marksistler açýsýndan bu mücadele feministlerin savunduðu gibi kadýnlara sýnýrlanmýþ bir mücadele deðildir; kadýn ve erkek emekçilerin kolektif mücadelesini ifade eder. Elbetteki sadece emekçi kadýnlar ezilme iliþkisinin tarafý deðildir; burjuva ve orta sýnýf kadýnlar da ezilmeye maruz kalmaktadýr (Kadýnlarýn sýnýfsal pozisyonu ezilme iliþkisinin niteliðini deðiþtirdiðini de belirtelim). Ancak yine de emekçi kadýnýn kurtuluþ mücadelesinde müttefiki üst sýnýflardan kadýnlar deðil; erkek emekçilerdir. Çünkü üst sýnýftan kadýnlar, ezilmeye maruz kalsalar da kapitalizmin devamýndan, sömürüden çýkar sahibidirler. Dolayýsýyla sömürü sistemine karþý topyekun bir mücadelenin öznesi olmayacaklardýr. Erkek iþçiler ise kendilerini sömüren sistem kadýnlarý da ezdiðinden hem ezilmeye hem de sömürüye son verecek ortak mücadelede kadýn emekçilerin vazgeçilmez müttefikleridir. Kadýn ve erkek emekçilerin kolektif mücadelesi, erkeklerin kadýn sorununda eðitilmelerini ve bu konuda sýnýf bilinçlerini geliþtirmelerini de bugünden saðlayacaktýr. Sonuç olarak kadýn ve erkeðin kurtuluþu biraradadýr. Bütün ezilenlerin ve sömürülenlerin nihai kurtuluþu ortaktýr; kapitalizmin ortadan kalkmasýndan geçmektedir. Bunun dýþýndaki bütün çözüm yollarý gerçek anlamda özgürlük ve eþitliði vaat etmekten uzaktýr.
Muhaberat Devletine Doðru Yeni çýkarýlan internet sansür yasasý ve yoðun baský sonucu seçimlerden sonra meclise getirilmesi planlanan MÝT yasasýyla birlikte AKP iktidarý giderek Türkiye'yi otoriter bir rejime doðru sürüklemeye devam ediyor. Hali hazýrda her türlü fiþlemenin, özel yaþama yönelik devlet kontrolünün yapýlabildiði Türkiye'de artýk yasal kýlýflar da hazýrlanmýþ durumda. Sansür yasasýnýn üzerine çokça yazýlýp çizildi. TÝB'in baþýna MÝT kökenli bir ismin getirilmesiyle baþlanan dönüþüm sürecinin devamý olan yasayla birlikte internet üzerinde iktidara sýnýrsýz bir denetim mekanizmasý sunulmuþ oldu. TÝB Baþkanýna ve hükümete hiçbir mahkeme kararýna dayanmaksýzýn istenilen içeriði
yayýndan kaldýrma yetkisi verilmesi, muhalif basýnýn ve seslerin susturulmasýnýn önünü açacaktýr. Kaldý ki AKP Türkiyesi sansür konusunda ekstra bir yasaya ihtiyaç duymadan da iþini görüyor. Medyada "Alo Fatih" müdahaleleriyle tek sesli bir yapý oluþturulurken, tutuklu gazetecilerin sayýsý ile dünyada Çin, Rusya, Ýran gibi ülkeleri geride býrakýyoruz. Yasa ile birlikte hükümete kiþilerin internette girip çýktýðý, takip ettiði her türlü özel içeriði iki yýl boyunca ulaþabilme yetkisi, yasanýn bir diðer getirisi. Türkiye'de geleceðin daha da vahim hale dönüþeceðine iþaret eden adýmlardan birisi ise MÝT yasasýnda yapýlmasý planlanan deðiþiklik. Eðer yasalaþýrsa MÝT yasasý Türkiye'nin otoriter bir rejime
dönüþme sürecinin köþe taþý olacaktýr. Cemaat-AKP Kavgasý ve MÝT Ýktidar ile Gülen Cemaati arasýnda yaþanan çatýþmanýn temel ayaklarýndan birisi MÝT üzerineydi. 7 Þubat'ta MÝT Müsteþarý Hakan Fidan'ý ifadeye çaðýrarak bu konuda ciddi bir hamle yapan cemaat, 17 Aralýk'ýn ardýndan, Suriye'ye Ýslamcý gruplara silah taþýyan MÝT týrlarýný özel bir gündem maddesi haline getirmiþti. Tayyip Erdoðan ise MÝT için her türlü denetim mekanizmasýný ortadan kaldýrarak bu saldýrýlarý engellemeye çalýþýyor. MÝT her iki taraf için de karþý tarafýn falsolarýný, açýklarýný yakalamak için önemli bir araç ve bugünün Türkiye'sinde artýk iktidarda kalabilmenin yollarý siyasal rakiplerin açýðýný aramakla, muhalefeti sýnýrsýz bir
güncel
13
dara bu konuda rahatlama saðlanýyor. * “Cumhuriyet savcýlarý, MÝT görev ve faaliyetleri ile mensuplarýna iliþkin herhangi bir ihbar veya þikâyet aldýklarýnda veya böyle bir durumu öðrendiklerinde MÝT ile temasa geçerler. Konunun MÝT'in görev ve faaliyetlerine iliþkin olduðunun anlaþýlmasý veya belgelendirilmesi üzerine adli yönden baþkaca bir iþlem yapýlmaz ve herhangi bir koruma tedbiri uygulanmaz.” maddesi MÝT'e yurt içinde sýnýrsýz bir operasyonel faaliyet alaný sunuyor. Bu maddeyle birlikte MÝT'in yargýlanmasý ve soruþturma açýlmasýnýn önüne geçiliyor. * “Kamu kurum ve kuruluþlarý, kamu kurumu niteliðindeki meslek kuruluþlarý, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýndaki kurum ve kuruluþlar ile diðer tüzel kiþiler ve tüzelkiþiliði bulunmayan kuruluþlardan bilgi, belge, veri ve kayýtlarý alabilir, bunlara ait arþivlerden, elektronik bilgi iþlem merkezlerinden ve iletiþim alt AKP iktidarýný artýk ömrünü tüketmesine raðmen elindeki yapýsýndan yararlanabilir ve bunlarbýçaklarý bileyerek iktidarýný korumaya çalýþýyor. Sansür ve la irtibat kurabilir. MÝT yasalarýnýn baþka bir anlamý bulunmamaktadýr. Bu kapsamda Baþbakanýn da geçtiðimiz günlerde dediði gibi: “Artýk talepte bulunulanþapkasýný alýp gidecek bir iktidar yok.” AKP için bundan sonra lar, kendi mevzuatiktidarýný sürdürebilmenin tek yolu baský politikalarýný larýndaki hükümleri gerekçe göstermek artýrmaktan geçiyor. Þimdilik kaðýt üzerinde geçen bu yasalarýn suretiyle talebin AKP'nin “Yeni Türkiye”si için anlamý gündelik yaþamda yerine getirilmesinrahatlýkla gözlemlenecektir. Toplumsal muhalefete bu karanlýk den kaçýnamazlar.” baský ortamýna gidiþ yolunda tek rahat nefes alabilme alaný Bu madde kiþilerin her türlü finansal olarak sokaklar kalmaktadýr. hareketlerinin takip kontrol altýnda tutmakla mümkün. Erdoðan MÝT'i gözü, kulaðý, özel korumasý haline getirmeye çalýþýyor. Elbette AKP'nin kurmak istediði "yeni Türkiye"de MÝT ve güvenlik aygýtlarý, rejimin direðine dönüþecektir. A'dan Z'ye kiþisel her þeyin yeni yasayla birlikte MÝT'e aktarýlmak zorunda kalýnacak olmasýnýn baþka bir anlamý bulunmuyor. Yeni yasa ile birlikte MÝT anayasa üstü ve Baþbakan'ýn kiþisel keyfi dýþýnda hiçbir þeyin kontrol edemeyeceði bir yapý haline dönüþüyor. Yeni Yasa Neler Mi Getiriyor? Yeni MÝT yasasýyla birlikte getirilen düzenlemeler arasýnda þunlar yer alýyor: * “MÝT mensuplarý görevlerini yerine getirirken ceza ve infaz kurumlarýndaki tutuklu ve hükümlülerle önceden bilgi vermek suretiyle görüþebilir, görevinin gereði terör örgütleri dâhil olmak üzere milli güvenliði tehdit eden bütün yapýlarla irtibat kurabilir.” maddesiyle geçmiþte Oslo görüþmelerinin açýða çýkmasýyla büyük sýkýntý yaþayan ikti-
14
güncel
edilmesine olanak tanýyor. Kredi veya kredi kartý borçlarýnýz, yaptýðýnýz alýþveriþler, banka ekstreleriniz, para gönderdiðiniz kiþiler… Kýsacasý bankalarla her türlü iþleminiz artýk MÝT tarafýndan rahatlýkla kontrol edilebilecek. * “5237 sayýlý Türk Ceza Kanununun Ýkinci Kitap Dördüncü Kýsým Dört, Beþ, Altý ve Yedinci bölümlerinde yer alan suçlara iliþkin soruþturma ve kovuþturmalarda ifade tutanaklarýna, her türlü bilgi ve belgeye eriþebilir, bunlardan örnek alabilir.” maddesiyle açýlacak davalarda MÝT'e her türlü bilgi belgeye ulaþabilme olanaðý tanýnýyor. * “Telekomünikasyon kanallarýndan geçen dýþ istihbarat, milli savunma, terörizm ve uluslararasý suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplayabilir.” * “Milli Ýstihbarat Teþkilatýnýn görev ve faaliyetlerine iliþkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan, bunlarý yok eden, tahrip eden veya geçici de olsa tahsis olunduklarý yerden baþka yerde kullanan kiþiye dört yýldan on yýla kadar hapis cezasý verilir.” * “Milli Ýstihbarat Teþkilatý mensuplarýna iliþkin bilgi ve belgeleri ele geçiren, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan, bulunduran, kaydeden, bir baþkasýna veren veya yayan kiþiye üç yýldan yedi yýla kadar hapis cezasý verilir.” * “Birinci ve ikinci fýkra kapsamýndaki bilgi ve belgelerin; radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diðer tüm medya araçlarý ile her türlü yazýlý, görsel, iþitsel ve elektronik kitle iletiþim araçlarý vasýtasýyla yayýmlanmasý, yayýlmasý veya açýklanmasý halinde süreli veya süresiz yayýn sahibi, içerik saðlayýcý, eser sahibi, muhabir, yazar, sorumlu müdür, yayýmcý ve basýmcý ile yayanlar hakkýnda üç yýldan on iki yýla kadar hapis cezasý verilir.”
Yasanýn bu haliyle genel olarak çaðrýþtýrdýðý þey Türkiye'nin AKP ve MÝT eliyle muhaberat devletine dönüþmeye doðru adým atmasýdýr. Herkesin polis ve istihbaratçý gibi hareket edeceði, devletin istihbarat kurumlarýnýn elinin kolunun uzanamayacaðý özel bir þey kalmayacaðý, saðlýk problemlerinizden banka bilgilerinize, seyahatlerinize kadar her þey MÝT'in bilgisine hiçbir mahkeme onayý aranmaksýzýn sunulabilecek. Açýkçasý 1984'te George Orwell'ýn kurguladýðý dünyaya bir adým daha yaklaþacaðýmýzdan þüphemiz olmasýn. Tayyip Erdoðan Orwell'in kitabýný okumuþ mudur bilinmez; ancak kazara kitabýn kahramanlarýndan Büyük Birader'den haberdar olduysa onun gücünü elde etmek için elinden geleni yapacaðýndan kuþkumuz yok. operasyon yapabilme olanaðý saðlýyor. Bu konuda MÝT'in zaten yurt dýþý operasyonlarýna mahir olduðu geçtiðimiz süreçte açýða çýkmýþtý. Geçtiðimiz yýl Paris'ta PKK'nin kurucularýndan Sakine Cansýz'ýn, Fidan Doðan'ýn ve Leyla Þaylemez'in MÝT'in yönlendirmesinde katledildikleri açýða çýkmýþtý. MÝT Yasasýnda Hedeflenenler MÝT yasasý hazýrlanýþý ve gündeme getiriliþ dönemi açýsýndan AKP'nin can havlini göstermektedir. Ýktidarýn eski müttefikleriyle çatýþmasý kýzýþtýkça elindeki araçlarý bileyeceði muhakkak. Ancak MÝT yasasý AKP'ye atacaðý adýmlarda önemli bir özgüven kazandýracaktýr. Ýlk olarak MÝT, Kürt sorunu ile ilgili olarak baþlatýlan sürecin baþýndan beri yürütücüsü konumunda. Oslo görüþmelerinden anladýðýmýz gibi Hakan Fidan, Tayyip Erdoðan'ýn özel temsilcisi olduðu dönemde bile önemli bir iþleve sahipti. MÝT Müsteþarý olmasýyla birlikte artýk bu politika kurumsal bir kimlik kazanmýþ oldu. MÝT'e yeni yasa ile birlikte Kürt sorununda atacaðý adýmlarda önemli bir rahatlama saðlanýyor. 7 Þubat'ta Fidan'ýn direkten döndüðü hatýrlanacak olursa, Erdoðan'ýn eþþeðini neden saðlam bir kazýða baðlamak istediði anlaþýlacaktýr. Düzenlemenin bir baþka tepki çeken maddesi ise MÝT'e dýþ operasyon ve yurt dýþý dinleme yapabilme yetkisi verilmesi oldu. Muhalefetten Þimdiye kadar benzerlerini göz önüne aldýðýmýzda böylesine gelen tepki üzeriAKP iktidarý bu baský mekanizmasý iþletilen rejimlerin sonu ibretlik olmalýdýr. ne maddeyi revize Ancak ister 40, ister 30 yýl, ne kadar ayakta kalmýþ olursa olsun etmek zorunda bu tarz rejimlerin çöküþünü de göz önüne almalýdýr. Çöküþ aný kaldý. geldiðinde bütün bu diktatörler yanlarýnda ne istihbarat örgüt- Bütün bunlar bir asýl noklerini, ne de kolluk güçlerini görebilmiþlerdi. Karþýlaþtýklarý tek kenara taya odaklanmak þey on yýllarca ezdikleri emekçilerin, gençlerin öfkesiydi. daha faydalý olaBu yasa maddeleri açýkça devletin kirli iþlerini haberleþtirenlere bir sopa olarak kullanýlabilecektir. Bundan sonra iktidarýn MÝT aracýlýðýyla attýðý kirli adýmlarý basýndan öðrenme tarihe karýþabilir. * “Önleyici istihbarat elde etmek ve analiz yapabilmek amacýyla yukarýdaki hükümlere ve diðer kanunlardaki düzenlemelere baðlý kalmaksýzýn; MÝT Müsteþarý veya yardýmcýsýnýn onayýyla yurt dýþýnda veya yabancýlar tarafýndan gerçekleþtirilen iletiþim ile ankesörlü telefonlarla gerçekleþtirilen iletiþim ve MÝT mensuplarýnýn, MÝT'te görev almýþ olanlarýn veya görev almak üzere baþvuranlarýn iletiþimi tespit edilebilir, dinlenebilir, sinyal bilgileri deðerlendirilebilir, kayda alýnabilir.” * “Dýþ güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenliðe iliþkin konularda Bakanlar Kurulunca verilen her türlü görevi yerine getirmek.” * “Dýþ istihbarat, milli savunma, terörle mücadele ve uluslararasý suçlar ile siber güvenlik konularýnda her türlü teknik istihbarat ve insan istihbaratý usul, araç ve sistemlerini kullanmak suretiyle bilgi, belge, haber ve veri toplamak, kaydetmek ve analiz etmek.” * “Ýstihbarat kapasitesini, niteliðini ve etkinliðini artýrmak amacýyla, yabancý istihbarat teþkilatlarýnýn kullandýðý usul, yöntem, imkân ve kabiliyetleri ile teknolojik geliþmeleri takip etmek, uygun görülenleri temin etmek, kullanmak veya uygulamak.” Bu maddeler ise MÝT'e yurt dýþýnda
caktýr: Yasanýn bu haliyle genel olarak çaðrýþtýrdýðý þey Türkiye'nin AKP ve MÝT eliyle muhaberat devletine dönüþmeye doðru adým atmasýdýr. Herkesin polis ve istihbaratçý gibi hareket edeceði, devletin istihbarat kurumlarýnýn elinin kolunun uzanamayacaðý özel bir þey kalmayacaðý, saðlýk problemlerinizden banka bilgilerinize, seyahatlerinize kadar her þey MÝT'in bilgisine hiçbir mahkeme onayý aranmaksýzýn sunulabilecek. Açýkçasý 1984'te George Orwell'ýn kurguladýðý dünyaya bir adým daha yaklaþacaðýmýzdan þüphemiz olmasýn. Tayyip Erdoðan Orwell'in kitabýný okumuþ mudur bilinmez; ancak kazara kitabýn kahramanlarýndan Büyük Birader'den haberdar olduysa onun gücünü elde etmek için elinden geleni yapacaðýndan kuþkumuz yok. Olur da kendisine devasal yetkiler baðlanan MÝT muktedirlerin hukukunun dýþýna çýktý? Böyle bir duruma yeni düzenleme saðlýk olsun demekten baþka bir yol býrakmamaktadýr. Geçmiþi sayýsýz kirli operasyonla dolu MÝT AKP'nin yargýsýz, sorgusuz toplumun üzerine salacaðý yeni bir kýrbaç haline gelecektir. Þimdiye kadar benzerlerini göz önüne aldýðýmýzda böylesine baský mekanizmasý iþletilen rejimlerin sonu ibretlik olmalýdýr. Erdoðan Mübarek gibi, Bin Ali gibi diktatörlere öykünüyor olabilir. Ancak ister 40, ister 30 yýl, ne kadar ayakta kalmýþ olursa olsun bu tarz rejimlerin çöküþünü de göz önüne almalýdýr. Çöküþ aný geldiðinde bütün bu diktatörler yanlarýnda ne istihbarat örgütlerini, ne de kolluk güçlerini görebilmiþlerdi. Karþýlaþtýklarý tek þey on yýllarca ezdikleri emekçilerin, gençlerin öfkesiydi.
güncel
15
-
30 Mart’taki Tavýr 30 Mart yerel seçimleri için son dönemece girildi. Egemen sýnýf içerisindeki hesaplaþmada tüm kozlar masaya sürülüyor. Taraflar, yasal ya da illegal tüm kirli taktiklere baþvuruyorlar ve bu arada tüm pislikler ortalýða saçýlýyor. Bozuk düzen, her zamankinden daha çarpýk bir durumda. Türkiye'deki burjuva sistem, tel tel dökülürken devletin bütün kurumlarýnýn inanýlýrlýðý ve itibarý yerle bir oldu. Yazýk ki bu durumu devrimci olasýlýklar temelinde deðerlendirecek, emekçiler için gerçek bir alternatif oluþturacak bir
AKP'den kurtulmak için tek çözümü CHP'de gören milyonlarca emekçi, alternatifsizlik nedeniyle suçlanmayý pek de hak etmiyorlar. Devrimci alternatifin geçmiþten günümüze yaratýlamamasýnýn sorumluluðu elbette ki sosyalistlere aittir. Ama ufukta gözüken CHP-MHP ittifakýnýn, hele hele ekonomik kriz yaklaþýrken, emekçilere ve verdiðimiz mücadeleye büyük zararlar vereceði ortadadýr. 1990'larda skandallar, yolsuzluklar, kötü yönetim, patron politikalarý ile siyasal Ýslam'a, T.Erdoðan ve M.Gökçek'lere yol verenlerin CHP ve öncelleri olduðunu unutmamalýdýr.
KAPÝTALÝZM 16
perspektif
devrimci parti yok. SDH, böyle bir partinin inþa edilmesi görevini yerine getirmekte, geleceðe hazýrlanmaktadýr. Bu hazýrlýk ise sadece ve sadece yürüyen sýnýf mücadelesi içinde gerçekleþtirilebilir. Peki yerel seçimlere nasýl yaklaþýlmalý ve bu süreçte nasýl hareket etmeliyiz? CHP'den Kopuþ AKP'nin gidiþinin sýradan bir iktidar deðiþimi olmasý, Gezi'den beri mümkün deðildi, ama mega yolsuzluk skandallarýnýn ardýndan bu durum daha da keskin bir hal aldý. ABD, AKP'yi gözden çýkarmýþ durumda, ABD menþeili cemaat de var gücüyle AKP'yi sallýyor. Daha önce yazdýðýmýz gibi kuyruklarýndan yakaladýklarý AKP'yi býrakmak istemiyorlar. Bu çerçevede ulusal ve uluslararasý mülk sahiplerinin desteðini arkasýna alan CHP'nin bu elveriþli konjonktürden toplumsal destek anlamýnda etkili bir þekilde yararlanabildiðini söylemek zor. Belki de bu yüzden, baþladýklarý iþi yarýda býrakmak istemeyen odaklar, AKP'yi iyice zor duruma sokmak için 30 Mart'a kadar baþka bombalarý patlatacaklardýr. Yerli-yabancý sermayenin, cemaatin desteðini alan bir CHP, orta ve uzun vadede emekçi sýnýflara önemli zararlar verecektir. AKP'ye karþý onca mücadele
SOSYAL
verildi, þehitlerimiz oldu; bütün bu bedeller Mansur Yavaþlar, Sarýgüller, bir takým sermaye gruplarý için, birileri bu süreçten karlý çýksýn, kariyer yapsýn, köþeyi dönsün, yolunu bulsun diye ödenmedi. Kimi yerlerde ÖDP ve Halkevleri gibi sosyalist oluþumlar, belediye baþkanlýklarý ya da belediye meclis üyelikleri için CHP listelerine girdiler. Bu durum ileri iþçiler üzerinde büyük bir bilinç bulanýklýðý tehlikesi taþýmaktadýr. Bu çerçevede Ankara büyükþehir belediye baþkanlýðý için Mansur Yavaþ'a karþý Kaya Güvenç'in TKP-ÖDP-Halkevleri ortak adayý olarak belirlenmesi, olumlu bir geliþme olsa da tutarlýklýk konusunda ayný þeyi söyleyemeyeceðiz. Ama bu tutarsýzlýða raðmen SDH, solda CHP'den ayrýþmayý güçlendirmek adýna Ankara'da Kaya Güvenç'i desteklemektedir. AKP'den kurtulmak için tek çözümü CHP'de gören milyonlarca emekçi, alternatifsizlik nedeniyle suçlanmayý pek de hak etmiyorlar. Devrimci alternatifin geçmiþten günümüze yaratýlamamasýnýn sorumluluðu elbette ki sosyalistlere aittir. Ama ufukta gözüken CHP-MHP ittifakýnýn, hele hele ekonomik kriz yaklaþýrken, emekçilere ve verdiðimiz mücadeleye büyük zararlar vereceði ortadadýr. 1990'larda skandallar, yolsuzluklar, kötü yönetim, patron politikalarý ile siyasal Ýslam'a, T.Erdoðan ve M.Gökçek' lere yol verenlerin CHP ve öncelleri olduðunu unutmamalýdýr. Benzer iþaretler, eski hastalýklar ve alýþkanlýklar þimdi de daha CHP'nin aday belirleme süreçlerinde ortaya çýkmamýþ mýdýr? Örneðin CHP'nin güçlü olduðu bölgelerde çoðunluðu zenginsermayedar kesimden gelen aday adaylarý yüz binlerce lirayý harvurup DEMOKRASÝ harman savurdular. Sormak gerekmez mi "bu
-
ve Görevlerimiz deðirmenin suyu nerden gelmektedir", "bu insanlar seçildiklerinde harcadýklarý devasa paralarýn tanzim etmek istemeyecekler midir"? Daha baþka kötü kokulara girmeye gerek bile yok. Sorun, sistem sorunudur. CHP de sistemin göbeðindeki bir partidir. Tüm emekçileri sosyalist siyasete ve örgütlü mücadeleye davet ediyoruz. Gelecek ancak bu yoldan bizim olabilir. HDP'nin Durumu ve S.Süreyya Önder Kürt ulusal hareketinin bu süreçte bir kýsým sosyalist solu da kapsayan HDP projesi ile büyük fýrsat teptiðini söyleyebiliriz. Daha önce çokça belirttiðimiz gibi Gezi Ýsyanýnýn motor gücü AKP karþýtlýðý idi. Ama Kürt ulusal hareketi, hem Gezi sürecinde hem de 17 Aralýk yolsuzluk operasyonu sürecinde AKP'ye öyle veya böyle destek attý. Bu da geniþ kitlelerin gözlerinden kaçmadý doðal olarak. Neticede Gezi ile açýlan yeni kapýdan geçmedi Kürt ulusal hareketi. Bildiði, deneyimlediði eski yollardan yürümeyi tercih etti. Bu da HDP projesinin ölü doðmasý anlamýna geliyor. HDP'nin geniþ toplumsal beðeni kazanan ismi olan Sýrrý Süreyya Önder'in yýldýzý da kitle hareketi ve ardýndan patlayan yolsuzluk skandallarýnýn AKP'yi sarsmasý sonrasý giderek sönükleþti. Yine de Ýstanbul'da sýnýf bilinçli iþçilerin Sarýgül ve Topbaþ karþýsýnda sol bir alternatif olarak S.S.Önder'i desteklemeleri gerekir. Sokak Alternatifine Yüklenmek Sosyalist solun ise anlamlý bir varlýðýnýn seçim süreçlerinde kendisini gösterdiðini söyleyemeyiz. Bu nedenle seçimlerden iþçi sýnýfý adýna olumlu bir sonuç beklemediðimize göre bizleri bu süreçte en çok ilgilendiren Gezi dinamiðinin geleceði ile ilgili konulardýr. Birincisi Gezi isyancýsý, bu süreçte kendisini ifade edecek bir siyasi alternatiften yoksundu. Gezi Ýsyaný belki çok büyük çaðrýþýmlar uyandýrdý, yeni ufuklar açtý, ama kabul etmek gerekir ki hareketin bel kemiði, AKP karþýtlýðýydý. AKP
karþýtlýðýný sokak hareketi üzerinden sosyalist kanallara yönlendirmek pekala mümkündü. Ne var ki böyle bir becerinin gösterilemediði ortada. Sosyalist solun daðýnýklýðý ve cýlýzlýðý, ideolojik kafa karýþýklýðý, ulusal çapta öne çýkan, sevilen, etkili figürleri içerisinden çýkaramamasý, nedenler arasýnda sayýlabilir. Ayný nedenler, sosyalistlerin seçim süreçlerinde de geri planda kalmasýna yol açýyor. Bu durumu, tarihsel bir veri olarak kabul etmek gerekir ve bu konuda kýsa zamanda önemli deðiþimler bekleyemeyiz. Diðer taraftan, yeni taze odaklarýn güçlenmesi ve inþa edilmesi için Gezi isyaný ile açýlan süreci iyi kullanmak gerekir. 'Türkiye, 3'lü seçim sürecine girdi', diye yazdýk, yazýldý.. Gelgelelim Gülen cemaati, T.Erdoðan'ý düþürmek için elindeki bombalarý birer birer patlatýyor. Sürecin bu þekilde devam etmesi durumunda AKP þu veya bu þekilde ciddi hasar görebilir ve 30 Mart yerel seçimlerinin ardýndan erken seçim gündeme gelebilir. Sürekli devrim kadrolarý, önümüzdeki genel seçimler ister erken olsun, ister zamanýnda yapýlsýn, kendi
baðýmsýz adaylarýyla kendilerini göstermek durumundadýr.
Gezi Ýsyaný belki çok büyük çaðrýþýmlar uyandýrdý, yeni ufuklar açtý, ama kabul etmek gerekir ki hareketin bel kemiði, AKP karþýtlýðýydý. AKP karþýtlýðýný sokak hareketi üzerinden sosyalist kanallara yönlendirmek pekala mümkündü. Ne var ki böyle bir becerinin gösterilemediði ortada. Sosyalist solun daðýnýklýðý ve cýlýzlýðý, ideolojik kafa karýþýklýðý, ulusal çapta öne çýkan, sevilen, etkili figürleri içerisinden çýkaramamasý, nedenler arasýnda sayýlabilir. Ayný nedenler, sosyalistlerin seçim süreçlerinde de geri planda kalmasýna yol açýyor. Bu durumu, tarihsel bir veri olarak kabul etmek gerekir ve bu konuda kýsa zamanda önemli deðiþimler bekleyemeyiz. Diðer taraftan, yeni taze odaklarýn güçlenmesi ve inþa edilmesi için Gezi isyaný ile açýlan süreci iyi kullanmak gerekir.
perspektif
17
ABD Siyah Hareketi ve Malcolm X Oðulcan Sönmez
968'e gelen süreçte ve sonrasýnda, dünya çapýnda kitlesel ve zengin olan eylemliliklerin en önemli öznelerinden birisi þüphesiz ki Siyah Hareketi'dir. Dönemin þartlarý itibarý ile geliþen ve her geçen gün kitleselleþen Siyah Hareketi, ABD hükümetinin eylemlerle sarsýldýðý ve 68 hareketinin temellerinin atýldýðý bir döneme denk gelir. ABD'de yaþayan Siyahlarýn veya Malcolm X'in tercih ettiði haliyle ''Afroamerikanlarýn'' yükselen sesleri her ne kadar bugün sistem içi reformlarla pasifize edilmiþ olsa da insanlarýn canlarý pahasýna verdiði mücadele tarihte unutulmaz izler býrakacaktýr. Sömürünün en çýplak hali olan köleciliði yasalar bazýnda meþru kýlarak, insanlara tarifi mümkün olmayan acýlar çektiren ve bunun üzerinden dünyanýn en büyük emperyalist gücü olan ABD, kendi ekonomisinin temellerini atan Siyahlara insanlýk dýþý her türlü muameleyi reva görmüþtür. Siyahlar; yýllar boyunca her türlü ezilmeye maruz kalmýþ, yoksullukla baþ baþa býrakýlmýþ ve köle olarak çalýþtýrýlmýþlardýr. Tüm bu ezilmiþliðe ve sömürüye karþý geliþen Siyah Hareketi'nin en önemli isimlerinden birisi de þüphesiz ki Malcolm X'tir. Bu yazýda genel anlamda Siyah Hareketi'nin tarihini ve Malcolm X'in bu hareketteki yerini inceleyeceðiz. Amerika kýtasýnýn keþfiyle birlikte, büyük bir hammadde kaynaðý bulan Avrupalý devletler, bölgedeki yerlilerden baþlayarak yeni keþfedilmiþ her bölgeden kendilerine
18
tarih
bedava iþ gücü saðlamak amacýyla köleliði hayatýn bir parçasý haline getirmiþlerdir. Bundan en muzdarip olan kesim þüphesiz ki Siyahlardýr. Afrika kýtasýnýn coðrafi yapýsý ve kendine has koþullarý sebebiyle, teknik anlamda geri kalmýþ olan Afrikalýlar, gemilerle Amerika'ya taþýnmýþ, köleleþtirilmiþ ve Avrupalý kapitalistlerin atýlýmýnýn en çok acý çeken kurbanlarýndan birisi olmuþlardýr. Afroamerikanlar, 20.yy'ýn ikinci yarýsýna gelindiðinde hala yasalarda ve gündelik yaþamda açýkça ikinci sýnýf insan olarak görülüyorlardý. Bu yüzden, 1960'larýn uyanýþý baþladýðýnda Siyahlar, dünya çapýnda birçok önemli aktivist yetiþtirdiler. Malcolm X Malcolm X böyle bir dünyaya, 1925 yýlýnýn mayýs ayýnda ABD'nin Omaha kentinde gözlerini açmýþtýr. Doðduðu yýllarda ABD'nin nufusu yaklaþýk 80 milyon iken bunun yaklaþýk 13 milyonunun Siyah olduðu gerçeði gözden kaçýrýlmamasý gereken bir durumdur. Bu 13 milyonun büyük bir çoðunluðu ABD'nin güney eyaletlerinde tarým iþçiliði yaparken, kuzeydeki nüfus daha çok sanayi iþçisi olarak sömürülüyordu. Jim Crow yasalarý olarak bilinen ýrkçý yasalar bütün bölgelerde uygulanmaktaydý. Bu yasalar, kýsaca beyazlarýn ve siyahlarýn yaþamýn her alanýnda ayrý tutuyordu. Beyaz çocuklarla, siyah çocuklar ayrý dersliklerde eðitim görüyor, otobüslerde siyahlar
önlere oturamýyor hatta tuvaletler bile farklý inþa ediliyordu. Bu yasalara uymayan Siyahlar, tereddüt edilmeksizin hapis cezalarýna çarptýrýlýyorlardý. Egemenler, iþçi sýnýfýný bu þekilde suni bir ayrýmla bölüyor, ýrkçý propagandalarýný yayýyor, siyah iþçilerin sendikalara üye olmasýný bile engelleyen yasalar koyuyordu. Çoðu yerde patronlar, grevleri ve iþçi mücadelesini ýrkçý propagandalarla baltalama yoluna gidiyorlardý. Bu taktik, kýsmen baþarýlý oluyor ve beyaz iþçiler, ýrkçý propagandalarla Siyah iþçilerin hak taleplerini görmezden gelebiliyordu. Bu da o sýralarda ABD'de etkili olan sýnýf hareketini ciddi oranda yaralýyordu. Bunun yanýnda Siyahlara yönelik ýrkçý þiddet eylemleri oldukça yaygýndý. Malcolm X ve ailesi de bu ýrkçý oluþumlardan nasibini almýþtýr. Malcolm'un babasý, Afroamerikan özgürlük hareketi içerisinde uzun yýllar militanlýk yapmýþ ve dönemin önemli aktivistlerinden birisi haline gelen Marcus Garvey'in yoldaþý olmuþtur. Irkçý unsurlar tarafýndan defalarca tehdit edilmiþ hatta evleri dahi yakýlmýþtýr. Bu süreci Ku Klux Klan adlý ýrkçý örgütün babasýný, Malcolm henüz 6 yaþýndayken katletmesi takip eder. Böyle bir hayata gözlerini açan, henüz çocuk yaþta babasýný kaybeden Malcolm, gençliðini siyah suç örgütleri içerisinde faaliyet göstererek geçirmiþ ve bunun sonuncunda silah taþýmak ve silahlý çete üyesi olmaktan on yýl hapse mahkum
edilmiþtir. Hapiste geçirdiði süreç onun için dönüm noktasý olacaktýr. Afroamerikanlýlarýn sisteme olan karþýtlýklarýnýn bir ifadesi de "beyazlarýn dini" olarak gördükleri Hristiyanlýk'tan Müslümanlýða geçiþtir. Malcolm da hayatýnýn geri kalanýný belirleyecek olan Ýslam dinini seçerek Müslüman Siyah hareketinin ateþli savunucularýndan birisi olmuþtur. Daha sonra yaptýðý konuþmalarda ve yazýlarýnda hapiste geçirdiði süreyi hayatýnýn en önemli dönemi olarak niteler. Hatta bir konuþmasýnda ''Bir insan öðrenmek istiyorsa üniversiteden sonra gideceði en iyi yer hapishanedir'' demiþtir. Siyah Müslüman Hareketi Malcolm X, adýný Siyah Müslümanlar hareketine girdikten sonra alacaktýr. Bu hareket içerisinde 14 yýl militanlýk yapmýþ ve hareketin en önemli isimlerinden olmuþtur. Siyah Müslüman Hareketi belki de bu ''siyah özgürlük'' örgütlerinin içerisinde en saðda duranlardandýr. Beyaz ýrkçýlýðýna karþý sekter Siyah kampanyasýný uzun yýllar yürütmüþ, hatta bunu Afroamerikanlarýn kurtuluþu olarak görmüþtür. Beyaz sermayeye karþý Siyah sermaye düþüncesi ile Siyah mahallelerinde ve Siyahlarýn çoðunlukta olduðu bölgelerde ''beyaz süpermarketlerinden alýþveriþ yapmayýn'' propagandasýný yayarak Siyah emekçileri de kendi burjuvazilerini desteklemeye çaðýrmýþlardýr. Ancak Siyahlarýn çok küçük bir katmanýný oluþturan ve zorlama bir terimle orta sýnýf diyebileceðimiz az sayýdaki Afroamerikan, "siyah marketler" açabilecek durumdadýr. Bu yýllar boyunca Siyah emekçilerinin beyaz emekçilerle kaderleri ayný olsa da bu derin ayrým onlarý ayný safta mücadele etmekten alýkoyacaktý. Dönemin ABD'sinde Siyahlar ve Malcolm X Dönemin ABD'sinin koþullarý göz önüne alýndýðýnda, Siyah gençliðin beyaz baskýlarýna ve ýrkçý söylemlere karþý kendini ifade edebileceði bir hareket yok denecek kadar azdý. Bu yokluðun içerisinde Malcolm X, Siyah Müslümanlarý da aþarak tek baþýna popüler bir figür haline gelmiþti. Meydanlarda ateþli konuþmalar yapýyor, beyazlarýn baskýlarýna boyun eðmediðini her fýrsatta korkusuzca söylüyordu. Çok geçmeden, genç
Afroamerikanlar arasýnda efsane bir isim haline gelmiþti bile. Birçok siyahýn sembol ismi olan Malcolm, ýrkçý saldýrýlara ve beyaz sömürüsüne karþý doðalýnda geliþen kendini k o r u m a refleksinin yarattýðý boþluðu dolduracak tek unsur olmuþtu. Malcolm'un Siyah Müslümanlarý da aþan kimliði daha çok hareketin 1960'larýn baþýnda benimsediði pasifist tutumla açýk bir þekilde ortaya çýkacaktý. Hareketin lideri olan Elijah Muhammed Siyahlara; ''düþünün, konuþun, fakat harekete geçmeyin'' öðretisiyle yaklaþtýkça Malcolm bunu kabul etmiyor, harekete geçmeyi ve eylemler örgütlemeyi söylüyordu. Bu çatýþma Malcolm'un Siyah Müslümanlar hareketinden ayrýlmasýna kadar ilerleyecekti. Ancak burada doðru bir analiz yapmak gerekirse; Siyah Müslümanlarýn gerçek anlamda saðda duran pasifist tavrý karþýsýnda Malcolm X'teki dinamik eylemcilik, belirli ölçülerde sekterlik olarak kendisini ifade ediyordu. "Beyaz ýrka karþý siyah ýrk" düþüncesi öylesi bir boyuttaydý ki bir gün Malcolm bir konuþma sonrasý yanýna gelen genç bir beyaz kadýnýn ''sizin için ne yapabilirim'' sorusuna yanýt olarak ''Hiçbir þey'' diyebiliyordu. Bilindiði üzere dönemin diðer en popüler Siyah aktivisti olan Martin Luther King en bilinen konuþmasý olan ''Bir Hayalim Var'' da ýrk ayrýmýndan çok uzak bir þekilde "çocuklarýnýn renklerinden dolayý yargýlanmadýðý bir ülke" hayal ettiðini söyler. Martin Luther King'in özgürlük anlayýþý, liberal parlamenterizm temelindedir, fakat Malcolm'un sekterliðinden uzak olduðu da ortadadýr. King'in çizgisi, emekçi sýnýflarýn kendi içerisinde ýrkçý ayrýmlara gitmesinin önünü kesmek ve ortak bir özgürlük mücadelesinin temelini oluþturmak için daha kullanýþlýdýr. Irklar arasýndaki sekter düþmanlýklara takýlýp kalmak; belki de hareketin kitleselleþmesinin ve gerçek özgürlüðün
yolunun yani 1968'e gelen süreçte ve sons ý n ý f rasýnda, dünya çapýnda kitlekardeþliðinin önünde duran en sel ve zengin olan eylemlilikbüyük engel lerin en önemli öznelerinden o l m u þ t u r . birisi þüphesiz ki Siyah Radikalleþen ve sola kayan koca Hareketi'dir. Ezilmiþliðe ve bir gençlik sömürüye karþý geliþen Siyah kuþaðýna ev Hareketi'nin en önemli isimsahipliði yapan lerinden birisi de þüphesiz ki 68 ABD'sine baktýðýmýzda böylesi Malcolm X'tir. bir kardeþlik ve mücadele ortamýnýn oluþabileceði bir durum gayet de mevcuttur, ama bu konuda tren kaçýrýlmýþtýr. Malcolm X'in Siyah Müslümanlar' dan Ayrýlýþý Yukarýda bahsedildiði gibi Malcolm X'in kendine has ve cesur tavýrlarý, Siyah Müslümanlar örgütünün liderliði bazýnda yürüttüðü politikaya uymuyordu. Söylemler her ne enerjik olsa da Elijah Muhammed'in Malcolm'a karþý yürüttüðü tavýr ve O'nu devredýþý býrakma çabasý, artýk herkesin bildiði bir olgu haline gelmiþti. Nitekim 1962'de Los Angeles'ta yaþanan bir olay, kýrýlmanýn boyutlarýný ortaya koyuyordu. Polis altý silahsýz Afroamerikan'ý öldürmüþ, on iki kiþiyi de tutuklamýþtý. Malcolm X kente gitmiþ, kitlesel bir eylem örgütleme çalýþmasý yaparken, Elijah Muhammed tarafýndan bölgeden çekilmiþti. Sonrasýnda geliþen süreçte Elijah Muhammed, Malcolm'a karþý ciddi bir tasfiye politikasý izlemiþ ve bunu Malcolm'un örgütten kopmasýna kadar götüren bir süreç izlemiþtir. Malcolm, 12 Mart 1964'te Siyah Müslümanlar'dan ayrýldýðýný açýklaya-
tarih
19
caktýr. Afrika-Amerikan Birliði Siyah Müslümanlar'dan ayrýlmasý Malcolm'un hayatýnýn ikinci dönüm noktasý sayýlabilir. Fikirleri ve duruþu hala radikal olsa da din konusundaki tavrý bariz bir þekilde deðiþecektir. Önceleri Ýslam dinini mücadelesinin temeli olarak algýlasa da durum, kendisi için artýk deðiþmiþtir. 1964'te yaptýðý bir konuþmada þöyle diyecektir: ''Hiçbir din bana halkýmýn mücadelesini unutturamaz, hiçbir tanrý, hiçbir þey bana bu zulmu unutturamaz, bu ezilme ortadan kalkakana dek mücadele edeceðim. Burasýnýn gayet net anlaþýlmasýný istiyorum.'' Dinsel kopuþun baþka bir emaresi olarak da Müslüman cemaatinin Siyahlara yapýlan ýrkçý baskýlara çare olamayacaðýný vurgulayan konuþmalarý gösterebiliriz. Bu fikirleri temel alarak bütün Siyahlarý kapsayan Afrika-Amerikan Birliði kurulmuþtur. Malcolm X'in kurduðu bu birlik, Malcolm'un önceki politik hayatýndan farklý olarak Ýslam dininden tamamen uzakta bir oluþumdur. Dini kökenleri ne olursa olsun bütün Afroamerikanlara birliðe katýlma çaðrýsý yapýlmýþtýr. Dini tutum yatýþtýrýcý bir hale gelmiþken Malcolm, dönemin pasifist siyah aktivistlerine nazaran ýrkçý baskýlara ve saldýrýlara karþý Siyah þidde-
tini örgütlemiþtir. Bu önemli ayrým Malcolm X'i diðerlerinden ayýrýrken Kara Panterler adlý sosyalist örgüte siyah mücadelesinde ilham kaynaðý olmuþtur. Malcolm'ýn bu ideolojik dönüþümü, bir yerde durulacak ve sýnýrlarýna varacaktýr. Malcolm, anti-emperyalist söylemi Vietnam savaþýna karþý yükselten ilk Amerikalýlardan olsa da bakýþ açýsý devrimci ve sosyalist bir kanala doðru evrilememiþtir. Malcolm'un emperyalizmi sýnýfsal bazda algýlayan bir tavrý yoktur, 'beyaz adam' ýn emperyalizmi vardýr ve bu, Siyahlarýn sömürüsüne dayanýr" düþüncesinin sýnýrlarýný aþamamýþtýr. Bu da Malcolm X'i bariz bir þekilde sýnýrlandýrmýþtýr. Afro-Amerikan birliðinin büyüme çalýþmalarý hýzla devam ederken Malcolm X yoðun propaganda çalýþmalarý yürütüyor, her yerde konuþmalar yapýyordu. Devam eden aylarda Siyah Müslümanlar dahil birçok düþman kazanan Malcolm X bir dizi tehdit almýþ ve evi bombalanmýþtý. Son olarak 21 þubat 1965'te kapalý bir salonda konuþma yaparken bir Afroamerikan tarafýndan vurularak öldürülmüþtür. Katlediliþi günümüzde halen aydýnlatýlamamýþtýr. Sonuç olarak, Malcolm X ve hareketi, büyük bir haksýzlýða karþý sesini yükselttiði için tarihsel olarak haklý, Siyah þiddeti de meþrudur. Diðer taraftan, salt Siyahlarýn beyazlara karþý mücadelesine indirgenen bu hareket, týpký daha sonra Kara Panterler örgütünde olduðu gibi, bir çýkmaza varmak durumundaydý. Sýnýf temelinden, sosyalizm ve enternasyonalizmden beslenmeyen Siyah hareketi, Afroamerikalýlar'ýn haklarý anlamýnda önemli iþlevler üstlenmiþ olsa da özgürlüðün kazanýlmasý anlamýnda muhakkak ki dar kalýyordu. Bunun en önemli kanýtý günümüz ABD'dir. Bugün ABD'de belki Siyahlar
1960'lara nazaran daha iyi durumdadýr, bir Siyah Amerikalý olan Barack Obama ABD devlet baþkaný olabilmiþtir. Ama hepsi bu. Amerikan kapitalizmi, hayli esnek olduðundan bir Siyah Amerikalý baþkan olabilmektedir, ama vitrinden gerçeðe döndüðümüzde iþin özü aynen durmaktadýr. Bugün Harlem gibi bir sürü mahallede Siyahlar yoksulluðun pençesinde, uyuþturucu bataklýðýna batmýþ bir halde, týpký Malcolm X gibi zor bir hayata mahkum edilmiþlerdir. Amerikan toplumundaki ýrkçý eðilimler, her þey karþýn varlýðýný sürdürmektedir. Afroamerikanlar, hala kasýtlý polis þiddetine maruz kalýyorlar ve cinayete kurban gidiyorlar. ABD egemen sýnýfý, Siyahlarý baþkaldýrmayýp uyuþsunlar diye kasýtlý olarak suça itmektedir. Ama her þeye karþýn bir yerden sonra, özellikle de Siyahlara yönelik polis þiddetinden sonra öfke patlamalarý yaþanmaktadýr. Bunlarýn içerisindeki en büyük patlama, 1992'de Los Angeles'ta gerçekleþmiþ, ABD tarihine damgasý vuracak olaylar günlerce sürmüþ ve toplamda 58 kiþi yaþanmýný yitirmiþtir. Olaylarý ancak ordu bastýrabilmiþtir. Düzenli olarak tekrarlanan bu tarz ayaklanmalardan sonuncusu 2009'da Oakland'da cereyan etmiþ ve yine Siyahlarý hedef alan polis cinayetine karþý geliþmiþtir. Özet olarak Siyahlar için ABD, özünde pek deðiþmemiþtir. Ama durum Latin Amerika kökenli on milyonlarca emekçi için de farklý deðildir. Giderek yoksullaþan Amerikan iþçi sýnýfýnýn durumu da ortadadýr. Bu halde Malcolm X'in temsil ettiði 1960'larýn isyancý ruhunu eþitlikçi, enternasyonalist ve sosyalizm merkezli olarak yeniden alevlendirmek gerekir. Kurtuluþ yolu buradan geçmektedir.
Siyahlar için ABD, özünde pek deðiþmemiþtir. Ama durum Latin Amerika kökenli on milyonlarca emekçi için de farklý deðildir. Giderek yoksullaþan Amerikan iþçi sýnýfýnýn durumu da ortadadýr. Bu halde Malcolm X'in temsil ettiði 1960'larýn isyancý ruhunu eþitlikçi, enternasyonalist ve sosyalizm merkezli olarak yeniden alevlendirmek gerekir. Kurtuluþ yolu buradan geçmektedir. 20
tarih
Ekim Devrimi'nin Yenilgisi ve 1936 Mahkemeleri Yahya Polat 20. yüzyýl, dünya tarihini belirleyen çok önemli olaylara tanýklýk etti. Þüphesiz bu olaylarýn baþýnda da Ekim Devrimi geliyor. Çünkü Ekim Devrimi, binlerce yýllýk sömürü tarihini alt üst etmiþ, zenginlerin saltanatýný yýkmýþ; onun yerine daha önce tarih sahnesinde kendini hiç bu kadar etkin bir konumda görmemiþ olan sýradan insanlarý yönetici durumuna getirmiþti. Bu tarihsel virajdan geçen Rusya'daki emekçi sýnýflar, tüm ezilen halklara ve emekçilere sýnýfsýz ve sömürüsüz bir dünyanýn ufkunu açmýþtý. Bu sebeple Rusya'daki devrimin zaferi kadar yenilgisi de incelemeyi gerektiren özel bir alaný oluþturuyor.
20. yüzyýl, dünya tarihini belirleyen çok önemli olaylara tanýklýk etti. Þüphesiz bu olaylarýn baþýnda da Ekim Devrimi geliyor. Çünkü Ekim Devrimi, binlerce yýllýk sömürü tarihini alt üst etmiþ, zenginlerin saltanatýný yýkmýþ; onun yerine daha önce tarih sahnesinde kendini hiç bu kadar etkin bir konumda görmemiþ olan sýradan insanlarý yönetici durumuna getirmiþti. Bu tarihsel virajdan geçen Rusya'daki emekçi sýnýflar, tüm ezilen halklara ve emekçilere sýnýfsýz ve sömürüsüz bir dünyanýn ufkunu açmýþtý. Bu sebeple Rusya'daki devrimin zaferi kadar yenilgisi de incelemeyi gerektiren özel bir alaný oluþturuyor. Rusya'daki devrimden sonra, uluslararasý iþçi sýnýfý Rusya'da sýnýfdaþlarýnýn açtýðý yolda ilerlemeye kesin bir þekilde kararlýydýlar. Nitekim Avrupa'da ayaklanmalar ciddi boyutlara ulaþmýþ ve hatta 1918'de Almanya'da ve Macaristan'da iþçiler kendi öz yönetimlerini yani sovyet sistemini belli bölgelerde kurmuþlardý. Fransa ve Ýngiltere'deki iþçi sýnýfý da bu devrimci durumdan muaf deðildi.1919 ve 1920 yýllarý boyunca binlerce iþçi grevlerle burjuvaziyi titretmiþti. Artýk onlarca düþünürün ütopyalaþtýrdýðý, Marksistlerin yýllarca kafa patlattýðý sosyalist dünya o kadar uzak da deðildi. Bütün bu geliþmeler bir mucizeyle gerçekleþmedi. Köhnemiþ kapitalizm artýk toplumsal ilerlemede bir ayak baðý durumundaydý. 1914'te baþlayan emperyalist savaþ bunu tüm açýklýðýyla ortaya sermiþti. Rusya'daki emekçi halk sisteme ve sistemin yöneticilerine artýk katlanamayacak kadar bezmiþti. Yani durum Marks'ýn da belirttiði gibi sýnýflarýn savaþýmýydý. Dünyada elini
sokmadýðý delik býrakmayan kapitalizm, sömürüsüyle ayakta durduðu iþçi sýnýfýnýn karþýsýnda açýktan bir savaþ veriyordu. Dünya burjuvazisine karþý bir dünya devrimi ile ancak zafer kazanýlabilirdi. Burjuvazi bu savaþta tüm yetkelerini kullandý. 19 kapitalist ülkenin iþbirliði ile kurulmuþ Beyaz Ordu sýnýf savaþýmýnýn merkezi olan Rusya'ya saldýrdý. Ýþçiler kendi hükümetlerini canlarý pahasýna, korkusuzca savundular. Evet! Canlarý pahasýna… Ýç savaþ koþullarý da Rusya'yý sýkýþtýrýyordu. Sanayi çökmüþ, ulaþým imkânsýzlaþmýþtý. Bu koþullarda ekmek bulamayan iþçiler köylere göç ediyordu. Ýç savaþ sonrasýnda sanayi merkezi olan Petrograd'da yaklaþýk bir milyon iþçi köylere göç etmiþti (S.A Smith, Red Petrograd, s.243). “Rusya'nýn geri kalan kýsmýný, üretim süreci içindeki stratejik rolü nedeniyle devrime yöneltmeyi baþarmýþ olan iþçiler, artýk bu role sahip deðildi. …Ýþçiler iþyerleriyle olan organik baðlarýný yitirmiþlerdi.” (Chris Harman, Halklarýn Dünya Tarihi, s.413) 'Ýþçi Demokrasi'nin Yenilgisi, Stalin'in Yükseliþi Tarih nesnel koþullarýn bir yansýmasý olarak ilerler. Bu nesnel koþullar (ekonomi, sýnýflarýn güçlülüðü) öznel koþullarla kendilerini idame etmeye çalýþýrlar. Örneðin; Rusya'daki iþçi ayaklanmalarýný yöneten bir Bolþevik parti olmasaydý Rus Devrimi de çok farklý seyrederdi. Nitekim Almanya'da ayaklanan halka önderlik edecek çapta bir devrimci parti olmadýðýndan SPD'ye yüzünü çeviren emekçiler ihanete uðradý ve yenildi. Ama ayaklanmanýn baþýna Rosa Luksemburg ve partisi geçseydi belki durum çok fark-
lý olurdu. Yani tarih nesnel ve öznelin karþýlýklý diyalektiði ile ilerler. Stalin'in yükseliþini de saðlayan Rusya'da yenilmeye yüz tutmuþ devrimdi. Rusya iç savaþtan sonra sanayisi ve ulaþýmý neredeyse bitmiþ bir ülke konumundaydý. Devrime imza atan sýnýf bilinçli iþçiler ya savaþta ölmüþ ya da ekmek bulmak için köylere göç etmiþti. Etrafý köylü deniziyle sarýlmýþ olan iþçi devleti þehirleri beslemek istemeyen köylülerin hoþnutsuzluðu ile karþý karþýyaydý. Kronþtad ayaklanmasý bu durumun ciddiyetini iyice açýða çýkardý. Rusya bu koþullarda köylüye tavizler vermek zorunda kaldý. Ýþte NEP bu koþullarýn ürünüydü. NEP'le birlikte köylü, tahýlýný pazarda istediði gibi satacaktý. Bu köylü pazarý, kulaklarý (zengin köylü) yarattý. Ayrýca NEP sanayi ürünlerinin de pazarda satýlmasýný serbestleþtirdi. Bu da Nepmen denen zengin tüccarlarý yarattý. Ýþçi sýnýfý ekonominin denetlemesinden çok uzaktaydý. Artýk kendini sýnýf demokrasisi yerine ikame etmiþ bir bürokratik hiyerarþi vardý. Denetleyici organ Sovyetler deðil parti sekreterliðinin (Stalin) atadýðý bürokratlardý. Lenin bu durumdan çok rahatsýzdý. Stalin için 'Bu aþçý bize acý yemekler yedirecek' diyor ve vasiyetnamesine yaptýðý 4 Ocak 1923 tarihli ekle onun parti sekreterliðinden alýnmasýný istiyordu. Fakat Lenin'in ömrü yükselen bürokrasi ile savaþmaya yetmemiþti. Troçki bu koþullarda, Merkez Komite'ye köylüye verilen tavizleri yeren ve sanayiyi dolayýsýyla iþçi sýnýfýný öne çýkaran 8 Ekim tarihli bir mektup gönderdi. Mektup "sekreter bürokrasisi"nin yerine "parti içi demokrasi" getirilmesi talebiyle sona eriyordu. Troçki'nin üst düzey yöneti-
tarih
21
Stalin devrimi yapanlarý katlederek devrimi hafýzalardan silmeye çalýþtý. Ama gerçekler katledilemez! "En iyilerin vicdanýný fetheden gerçek, eylem alanýný yavaþ yavaþ geniþletecektir. Ve sonunda gerçeðin sarmalý yalanýn sarmalýndan daha geniþ yer kaplayacaktýr." (Lev Troçki)
cileri (Zinovyev, Kamanev, Stalin) mahkûm ettiði bu mektup, parti içinde var olan çatýþmalarý gün yüzüne çýkardý. Ama liderlik yeteneði, Ekim Devrimi'ndeki önderliði, kurduðu Kýzýl Ordu ile Ýç Savaþ'a kumandanlýk ediþi ve Lenin'in ona verdiði destek Troçki'ye haklý bir itibar saðlýyordu. Triumvira (Zinovyev, Kamanev, Stalin) Troçki'nin bu konumundan rahatsýzdý. Troçki'nin Lenin'den sonra lider olmasýný engellemek için bir blok halinde davranýyorlardý.25 Ekim'de Politbüro Troçki'nin mektubunu mahkûm eden bir kararý onayladý. Böylece Triumvira Troçki'ye karþý saldýrýya baþlamýþ oldu. 14 Aralýk 1923'te Stalin'in Troçki'ye yönelik hakaretlerle dolu Pravda'da yayýnlanan yazýsý diðer parti üst düzey yöneticilerinin saldýrýlarýný da ateþledi. Öðrenciler muhalefet lehine gösteriler yapýnca gençlik örgütünde (komsomol) tasfiyeler yapýldý. Ayrýca muhalefet Troçki'nin rahatsýzlýðý nedeniyle Kafkasya'da bulunmasý ve Pravda'nýn muhalefete kapatýlmasý, muhalefetin kendini savunmasýný zorlaþtýrýyordu. Ocak 1924'te parti kongresi büyük bir çoðunlukla muhalefeti mahkûm etti (Parti kongresi delegeleri sekreterlik Stalin- tarafýndan atanýyordu). 21 Ocak 1924'te Lenin öldü. Triumvira muhalefete karþý saldýrýsýnýn dozunu arttýrdý. Lenin'in ölümünden sonra Stalin, sanki Lenin son kavgasýný ona karþý vermemiþ gibi Lenin'i adeta kutsallaþtýrýp içini boþaltarak kendi meþruiyet kaynaðýna dönüþtürüyordu. Cenaze töreninde Lenin'i göklere çýkarýyor, onun sadýk öðrencisi olduðunu söylüyordu. Sadakatini kanýtlamak için de "Lenin kayýtlarýný'' baþlattý. Bu kayýtlar aslýnda çok farklý bir anlam taþýyordu. Lenin kayýtlarý ile bu
22
tarih
kayýtlarýn bileþenlerinin oluþturduðu süreç, parti aygýtýný ve onu yönlendiren sekreterin gücünü arttýrýyordu (E.H Carr, s.128). Stalin'in artan gücü saldýrýlarýn dozunu da arttýrdý. Troçki o günleri þöyle anlatýr: "O tarihlerde (1924) tartýþmalar daha da kýzýþmýþtý. Ýllerde yüzlerce konferans düzenleniyor, 'tartýþma' denen þeyin yani sistemli bir zulmün hazýrlýklarý yapýlýyordu. Sonunda gizli hazýrlýklar tamamlandý ve Pravda'nýn verdiði bir iþaretle, Troçkizm'e karþý mücadele her yerden, basýnýn her sayfasýndan ve her delikten bir anda fýþkýrdý.''(Hayatým, s.541) Tartýþmalar giderek devrimin niteliðine saldýrýyordu. Troçki'nin 1906'da sistematikleþtirdiði -ve ilk kez Marks tarafýndan Fransa'da iç Savaþ kitabýnda bahsedilen ayný zamanda Lenin tarafýndan Nisan Tezleri'yle desteklenensürekli devrim teorisi lanetleniyor; yerine 'tek ülkede sosyalizm' teorisi ortaya atýlýyordu. Bu teorinin aslýnda özel bir niteliði vardý. “Pozitif ve tanýmlanabilir bir hedef sunuyor ve dýþ ülkelere karþý beklentilere son veriyordu.”(E.H.Carr, 1917-1927 Rus Devrimi) Peki, neden bu iftiralar ve Marksizmin ters yüz ediliþi hedefine ulaþtý? Kýzýl Ordu'nun kurucusu, devrimin önde gelen lideri, Lenin'in en yetenekli Bolþevik dediði Troçki deðil miydi? Bu soruya en iyi cevabý yine Troçki'nin kendisi veriyor. "1923 Alman Devrimi'nin yenilgisi, 1926 Ýngiliz grevlerinin baþarýsýzlýðý, nihayet Çin bozgunu bütün enternasyonal duygularý, devrim umutlarýný yok etti. Ýþte Stalin'in milli reformizmden yapýlma politikasýnýn kaynaðý bu ümitsizliktir.''(Hayatým, s.559) Ýhanet, Teslimiyet, Katliam: 1936 Moskova Mahkemeleri Stalin, zafere ulaþmýþ bürokrasinin temsilcisi olarak tüm muhaliflerini ve Ekim
Devrimi'ne dair gelenekleri içinde taþýyan tüm Bolþevikleri kendi mutlak gücüne itaate çaðýrdý. Troçki 1925'te Savaþ Bakanlýðý'ndan alýndý ve 1927'de sürgün edildi. Ýlk baþta Stalin'le bir olmuþ diðer eski Bolþevikler Stalin'in tekelinde yükselen bürokratik hiyerarþisinden ve bütün gücü elinde toparlamasýndan rahatsýz oldular. Zinovyev 1926'da Stalin'in ve Buharin'in 'tek ülkede sosyalizm' sloganýna saldýrýyor, kulaklara ve Nepmenlere verilen tavizi yeriyordu. Fakat artýk tüm gücü elinde toplayan Stalin Zinovyev'i de susturdu. Onun yerine Leningrad örgütünün baþýna baþkasýný atadý. Zinovyev, bir süre Stalin'e karþý mücadele etse de Troçki'nin sürgün edilmesinden sonra o ve daha bir sürü muhalif Stalin'e teslim oldu. Troçki bu durumu þöyle deðerlendirir: “Ýlk teslimiyet sadece bir baþlangýç olacaktý. Rejim giderek totaliter oluyordu… Bürokrasi siyasi tartýþmalara tahammül edemiyordu. Zira söz konusu olan onun ayrýcalýklarýydý.” (Stalin'nin Cinayetleri, s.95) Bürokrasi (Stalin) ayrýcalýklarýný arttýrmaya devam ediyordu ve Ekim Devrimi'nin tanýklýðýný yapanlara insafsýzca saldýrýyordu. 1936 mahkemeleri bu saldýrýlarýn artýk eyleme geçme haliydi. Troçki'ye, muhalefete ve diðer Sovyet önderlerine karþý attýðý iftiralar ancak kanla yýkanýrsa ciddiye alýnabilirdi! Yeni yükselen rejimde Ekim Devrimi'nin hafýzasýnýn taþýyýcýlarýna yer yoktu! Stalin Moskova mahkemelerinde Ekim Devrimi'ni gerçekleþtirmiþ olan siyasi büroyu hainlikle suçluyordu. Ekim Devrimi’nin önderi-Kýzýl Ordu’nun Baþkomutaný ve eski Dýþiþleri Halk Komiseri (Troçki), Komitern'in iki eski baþkaný (Zinovyev, Buharin), eski Ýçiþleri Halk Komiseri-Halk Komiserleri Kurulu eski baþkaný (Rikov), eski aðýr sanayi yöneticisi Piyatakov, Komintern Yürütme Kurulu eski üyesi Radek ve diðerleri birer terörist ve hain ilan
ediliyordu! Ýddialarýn sürgünken; Samirnov, insan mantýðýnýn sýnýrMraçkovski hapisken, yani larýný aþýyordu! Ýç yönetici kadro yokken nasýl savaþ yýllarýnda kahraeylem halindeler acaba… manlýklar gösteren Doðrusu þaþýlacak yetenek! Kýzýl Ordu’nun Mahkemelerin temel tezi olan yönetici kadrosu aslýnTroçki'nin Alman ajaný olduðu da burjuva devletlere iftirasýna karþý söyleyeceðimiz hizmet ediyor; Ekim tek þey bu yalanýn 1917'de Devrimi’ne imza atan Lenin'e de atýldýðýdýr. Ayrýca Bolþeviklerin yönetici Troçki'nin saflýðýna bakýn ki kadrosu tamamen Gestapo ile iliþkisini N. Lurie gibi hainlerden oluþuyortanýmadýðý Yahudiler üzerinden du! Onlarý yargýlayan gerçekleþtirmiþ. Ne saflýk! Asýl ise Stalin'in Hitler'le anlaþarak iþçi sýnýfýna “Menþevik savcý”sý Stalin, Bolþeviklerin önder kadrolarýný katlettiði Moskova ihanet eden, onunla imzaladýðý Viþinski idi. peki bu Saldýrmazlýk Paktý'na göre mahkemelerinde Ekim Devrimi'ni gerçekleþtirmiþ olan siyasi Polonya'yý ortaklaþa iþgal eden durumda acaba devrimi 1917'de büroyu hainlikle suçluyordu. Ýddialarýn insan mantýðýnýn sýnýr- Stalin'dir! 'Menþeviklerle birlarýný aþýyordu! Ýç savaþ yýllarýnda kahramanlýklar gösteren Kýzýl Daha sayamayacaðýmýz kadar leþelim' diyen Stalin Ordu’nun yönetici kadrosu aslýnda burjuva devletlere hizmet edi- saçmalýklarla dolu bir duruþma! mi yapmýþtý!? En ufak ilgisi olan birinin bile M o s k o v a yor; Ekim Devrimi’ne imza atan Bolþeviklerin yönetici kadrosu ciddiyetini kazanamayacak bir mahkemelerinde tamamen hainlerden oluþuyordu! Onlarý yargýlayan ise Stalin'in iftiralar silsilesi! Davada ayrýca aslýnda Ekim Devrimi “Menþevik savcý”sý Viþinski idi. Moskova mahkemelerinde aslýnda teröristlikle suçlanan ve hiçbir yargýlanýyordu. þekilde davaya dâhil edilmeyen Ekim Devrimi yargýlanýyordu. "Zinovyev'in ve yaklaþýk yüz elli kiþi vardý. Kamanev'in cesetBunlar ya Stalin'e itaat etmediklerinin; dünya burjuleri için kurþuna dizildi ya da eski devrimciler teslim oluþlarýnýn onlarý vazisine Stalin'in devrimle iliþkisini kesmiþ diðer davalar için kullanýlacak yemlerdi. götüreceði yolu izliyorlardý. Yugoslav olduðunu ve ulus devlete baðý olduðunu komünist Ciliga "direnenlerin, günde pek çok Son Olarak göstermesi gerekiyor. …Stalin 'bu devrimin kez infazlarýn yapýldýðý avluya götürülüp sonra Stalin'e bu kadar güç kazandýran, kendi zekâsý sonudur' diyor ve ciddi bir müttefik olduðunu tekrar hücrelerine geri getirildiðini" yazýyordu. deðildi. Daha önce söylediðimiz gibi onu bu söylüyordu." (L.Sedov, Kýzýl Kitap, s.14) Diðer sanýklar ise þunlardan oluþuyordu: noktaya taþýyan, dönemin Rusya'sýnda dünya Moskova Mahkemeleri yýllar önce baþlamýþ Berman Yurin -davadan önce Stalinist aygýta devrimine ilerlenememesi nedeniyle geliþen olan Stalinist tertiplerin son aþamasýydý. 1 yaptýðý hizmetlerle anýlýyordu, Frýtz David bürokrasiydi. Stalin sýnýfýnýn temsilciliðini çok Aralýk 1934'te Kirov'un katli fitili ateþlemiþti. Kýzýl Sendikalarýn(RGO) Troçkizme saldýran iyi yaptý. Marks 1848 katliamýný yapan general Stalin Kirov'un cesedini artýk muhalefeti yayýn organýn editörü-, M Lurie -Troçkizme Changarnier için þöyle der: "Büyük adamlarmahkûm etmek için bir araç olarak kullanacakkarþý 'Kara Yüzler' tarzýnda makaleler yazmakdan yoksun düzen partisi, tüm kendi sýnýfýnda tý. ta uzmandý-, N Lurie -daha önce kimsenin var olmayan gücü bir tek kiþide toplar. Ve onu Stalin, bu cinayetle Troçki ve Zinovyev (ve adýný duymadýðý bu adam kendini 1927'den bir canavar olana kadar þiþirir." Stalin'e ne birlikte oluþturduklarý söylenen merkez) beri 'Troçkist' olarak tanýtmaya baþlamýþtý-, kadar uyan sözler! arasýnda bað kurmak için mahkemelerde birOlberg -KPD ile iliþkisi olduðu için muhale1936 Mahkemeleri'nin ilkini, Radek ve biriyle çeliþkili ve anlamsýz bir sorgulama fetten Mayýs 1932'de atýlýr ama bu onu Piyatakov'un 17'ler davasý; General süreci baþlattý. Fakat 1935'ten 1936'ya kadar Troçki'nin gizli görevlisi olarak tanýtmaktan Tukaçevski ve Kýzýl Ordu generallerinin gizli süren soruþturmada eldeki onca imkana alýkoymaz-(ayrýntýlar için bkz. Lev Sedov davasý; ve son olarak Buharin ve Rikov'un (iþkence, gönüllü itirafçýlar vb.) raðmen hiçbir Kýzýl Kitap, s.49). Stalin'in 'Troçkist' diye 21'ler davasý izledi. Stalin devrimi yapanlarý kanýt elde edilemiyordu. Stalin, Zinovyev sanýk koltuðuna oturttuðu bu adamlarýn aslýnda katlederek devrimi hafýzalardan silmeye aracýlýðýyla Troçki'yi cinayetle iliþkilendirmeGPU'nun eski hizmetkarlarý olduklarý ne kadar çalýþtý. Ama gerçekler katledilemez! ye çalýþýyordu. Fakat nafile! Gücü her þeye açýk! "En iyilerin vicdanýný fetheden gerçek, eylem yeten GPU Kirov cinayetiyle ilgili üç dava Sanýklarýn ifadeleri çeliþkilerle doluydu… alanýný yavaþ yavaþ geniþletecektir. Ve sonunaçmasýna raðmen hiçbir kanýt elde edemedi. Sözde Zinovyevist-Troçkist terörist merkez da gerçeðin sarmalý yalanýn sarmalýndan daha Çünkü bu davayla ne Zinovyev'in ne herhangi 1932 kýþýnda kurulmuþ. Bakayev mahkemede geniþ yer kaplayacaktýr." (Lev Troçki) bir Bolþevik'in baðlantýsý vardý. '1932 sonbaharýnda terörist faaliyetlere ara Tutuklu sanýklar iki kamptan oluþuyor. Bir verdiklerini' açýklar. Böylece 'terörist merkez yanda tanýnmýþ Bolþevikler Zinovyev, kurulmadan önce faaliyetlerine ara vermek' Smirnov, Kamanev… Eski Bolþevikler zorunda kalmýþ. Ayrýca Deitzer '1933 baharýnStalin'in istediði her þeyi (Gestapo ile iliþkida faaliyetlere baþladýklarýný 'söyler (bkz. Kýzýl lerinin olduðu iddiasý dýþýnda) itiraf ettiler! Bu Kitap, s.72). 1932'de Zinovyev ve Kamanev
tarih
23
Venezuela'da Ýþler Yeniden Kýzýþýyor... Emekçi sýnýflar lehine yapýlan reformlar aslýnda oldukça cýlýz olsa da yoksul halk için bunlar bile büyük bir anlam taþýdýðýndan Chavez üste üste birçok seçim kazanmayý baþardý. Orta ve üst sýnýflarýn saðcý muhalefeti sertleþtikçe emekçiler de büyük çoðunlukla Chavez arkasýnda kenetlendiler. Ama yine de Chavez'in ölmeden önceki son yýllarýnda Bolivarcý hareketin epey yorulduðu, yozlaþtýðý ve halk içerisindeki heyecanýn söndüðü gözlendi. Maduro, bu biriken sorunlarla karþý karþýya kalacaktý. Chavez'in Petrol Kozu... 1998'de Venezuela'nýn Devlet Baþkaný olan Hugo Chavez, elindeki tek güç olan petrol kozunu ABD'ye kafa tutmak için kullandý. ABD için Venezuela'dan ithal edilen petrol çok stratejikken ayný þekilde Venezeula ekonomisinin temel kalemi %80 düzeyinde ABD'ye satýlan petrol kaynaðýndan geliyor. Bu yüzden, aslýnda çok ciddi bir baðýmlýlýk söz konusu. Chavez de bu anlamda ABD ile yeri geldiðinde büyük kapýþmalara girse de adýmlarýný hep dikkatli attý ve köprüleri atmaktan daima imtina etti. Emperyalizmin 2002'deki hamlesini, arkasýndaki ciddi halk desteði sayesinde boþa çýkartan Chavez, 2005 yýlýnýn sonunda devletin petrol sektörü üzerindeki denetimini artýrdý. Chavez, ülkede faaliyet gösteren batýlý petrol devlerine hisselerinin çoðunu, yani baþka bir deyiþle kontrolü, Venezüella Devlet Petrol Þirketi olan PDVSA'ya (Petroleos de Venezuela SA) devretme zorunluluðu getirdi. Bu anlaþmayý reddeden Fransýz Total ve Ýtalyan ENÝ þirketlerinin iþlettikleri yataklar ellerinden alýndý. Chavez, petrol gelirleriyle yoksul halka hitap eden bir takým reform programlarýný uygulama fýrsatý yakaladý. Vahþi kapita-
24
enternasyonal postacý
lizm altýnda temel bir sürü gereksinime hayat boyu muhtaç kalmýþ olan emekçiler de bu yüzden Chavez'i çok sevdiler. Diðer taraftan Chavez iktidarýnda Venezuela kapitalist bir ülke olmaya devam etti. "Bolivarcý Sosyalizm" ya da "21.yy Sosyalizmi" gibi tanýmlamalarýn içinin tamamen boþ olduðunu belirtmemiz gerekir. Toplam üretimin %71'i ve petrol gelirlerinin aslan payý kapitalistlere ait olmaya devam ediyor. Emekçi sýnýflar lehine yapýlan reformlar aslýnda oldukça cýlýz olsa da yoksul halk için bunlar bile büyük bir anlam taþýdýðýndan Chavez üste üste birçok seçim kazanmayý baþardý. Orta ve üst sýnýflarýn saðcý muhalefeti sertleþtikçe emekçiler de büyük çoðunlukla Chavez arkasýnda kenetlendiler. Ama yine de Chavez'in ölmeden önceki son yýllarýnda Bolivarcý hareketin epey yorulduðu, yozlaþtýðý ve halk içerisineki heyecanýn söndüðü gözlendi. Maduro, bu biriken sorunlarla karþý karþýya kalacaktý. Chavez'in Ölümünün Ardýndan Emperyalizm Yeniden Sahnede... Arkasýnda ciddi bir halk desteði olan Hugo Chavez, ölümünden önce iktidara gelmesini istediði kiþinin Maduro olduðunu açýkça söylemiþti. Chavez'in
karizmasýndan sonra, zaten yorgun, yýpranmýþ ve yozlaþmýþ olan Chavizmo'nun mirasýný Maduro'nun taþýyýp taþýyamayacaðý sürekli tartýþýldý. Bu durum, Nisan 2013'teki seçimlere de yansýdý. Maduro, seçimleri sadece yüzde 1,8 oy farkla kazanabildi. Seçimlere hile karýþtýrýldýðýný iddia eden Capriles ve destekçileri, Nisan seçimlerinden sonra sokak muhalefetini örgütlemeye baþladý. Halkýn iradesinin sandýkta deðiþtirildiðini söyleyen ve kendisini kitlelere ''demokrasi güvercini''gibi göstermeye çalýþan Capriles'in, 2002'de, Chavez'e yapýlan darbeyi açýkça desteklediðini söylemek gerekir. 2002'deki darbeyi organize eden ABD'nin Venezuela'da yaþanan bugünkü olaylarda da tavrý çok net. 4 Þubatta batýdaki sýnýr kenti San Cristobal'da öðrencilerin iyice azgýnlaþan suç þebekelerine karþý baþlatýðý eylemler kar topu etkisiyle hýzla büyüdü ve baþta baþkent Karakas olmak üzere Venezuela geneline yayýldý. Bu durum da ABD-Maduro eksenindeki kapitalist güçler için büyük bir fýrsat anlamýna geldi. Venezuela, olaylarý kýþkýrtan ve Capriles lehine söylemlerde, eylemlerde bulunan ABD'nin üç diplomatýný ''istenmeyen adam'' ilan ettikten sonra,
ABD de karþý diplomatik hamle yaparak üç Venezuelalý diplomatý sýnýr dýþý etti. Kýsacasý ABD'nin 2002'deki tavrý neyse, bugünkü tavrý da ayný. Þimdilerde emperyalizm ve güdümündeki sað kanat patron örgütleri, büyük bir karþý saldýrý baþlatmýþ durumdalar. En çok kullanýlan konularýn baþýnda suç oranýný yüksekliði, temel tüketim maddelerindeki kýtlýk ve yüksek enflasyon geliyor (%54). Diðer taraftan ülkedeki sýnýfsal kamplaþma nedeniyle emekçilerin büyük bir bölümü Maduro'yu desteklemeye devam ediyor. Venezuela, Maduro yanlýlarý ve karþýtlarý olarak olabildiðince keskinleþmiþ biçimde ayrýþmýþ durumda. Karþýklýklý gösteriler, düzenli olarak karþý karþýya geliyor ve çatýþmalarda oldukça fazla kan akýyor. Maduro geçtiðimiz günlerde çatýþmalarda ölen insan sayýsýný 50 olarak açýkladý. Maduro hükümeti, olaylarý provoke ettiði gerekçesiyle saðcý politikacý Leopoldo Lopez'i tutukladý. Ayrýca saðýn örgütlediði gösterilere de kolluk kuvvetleri sert þekile müdahale etmeye devam ediyor. Ayný þekilde göstericiler de sokaklarda barikatlar kurarak eylemlerini sürdürüyorlar. Maduro, Chavez'in sürmekte olan popülaritesini kullanmaya çalýþýyor. Chavez'in resimleri, konuþmalarý, adýna yapýlan geçit törenleri her yerde; ama bu ikonlaþtýrma çabasý nereye kadar etki edebilir? Bu noktada ordu, Maduro yönetiminin arkasýnda gözüküyor. ABD'nin 2002'deki baþarýsýz darbe giriþiminden sonra Chavez, kendisine yakýn kiþileri komuta kademesine atayarak arkasýný saðlama almýþtý. Silahlý kuvvetlerin tavrý, þimdiki ABD operasyonu için de belirleyici olacak. Þimdiye kadar kapitalistler bu konuda aradýklarýný bulabilmiþ deðiller. Ama Maduro'nun partisi PSUV içerisindeki büyümekte olan çatlaklar saðýn zaferini gündeme getirebilir. Maduro'nun denemekte olduðu saðla uzlaþma giriþimleri de emekçiler için yeni saldýrýlar anlamýna gelecek ve saðýn eylemlerinin artmasýna yol açacaktýr. Chavizmo'nun Týkanýþý Capriles, ABD yandaþý ve emekçi düþmaný olmasýna raðmen alternatifsiz olan ve iþsizlikle, enflasyonla, konut sorunlarýyla mücadele etmeye çalýþan kitleleri, süslü vaadlerle kendine çekmeyi -ne yazýk ki- baþarýyor. Çünkü Venezuela'da mevcut durum Chavez hayranlarýnýn anlattýðý gibi güllük gülistanlýk deðil. Ülkede enflasyon oranlarý çok yüksek. Geçen yýlýn Aðustos ayýnda, %45.4 ile son beþ yýlýn en yüksek enflasyon oraný görüldü. Ayrýca, Venezuela'da suç oranlarýnýn
çok yüksek olduðunu da attýðýný son süreçte gördük. O halde, belirtelim.Venezuela, bu konuda Güney Venezuelalý emekçiler, yerelde öz Amerika'daki ortalamaya büyük fark savunma güçlerini oluþturarak ABD'nin atýyor. Hatta, Venezuela'daki suç orandesteklediði çetelere karþý, kendi gelelarý, Dünya ortalamasýnýn bile sekiz kat ceði için mücadele etmelidir. Bunu üzerinde. Resmi rakamlara göre, 2009 yaparken Maduro ve çevresine deðil, yýlýnda Venezuela'da 16 bin kiþi hakendi öz güçlerine güvenmelidirler. yatýný kaybetti. Ayný yýl, Irak'ta hayatýný Maduro ve ekibinin kapitalizmden kaybedenlerin sayýsý 4 bin 644. kopamayýþlarý, saðla uzlaþma çabalarý, temel sorunlarý çözmekteki beceriksizVenezuela'da iþsizlik oranlarý da son likleri ve imkansýzlýklarý, emekçilere derece yüksek. 2011'in Nisan ayýnda anlatýlmalý ve kapitalist sistemden yapýlan resmi araþtýrmalara göre kopuþ için sosyalist devrimi örgütleyeVenezuela'daki iþsizlik oraný %8.11. cek komünist bir örgütün inþasýna giResmi rakamlarýn gerçekleri yansýtriþilmelidir. Bunu yaparken de sekter týðýný söyleyemeyiz. Bunun dýþýnda bir pozisyona düþülmemeli, sað darbe milyonlarca Venezuelalý iþportacýlýk gibi güvencesiz ve niteliksiz iþlere mahkum durumda. Özetle 16 yýldýr iktidarda olan Chavizmo, reformcu içeriðiyle ancak bu kadar ilerleyebildi ve emekçilerin temel sorunlarýný kesinlikle çözemedi. Hayat pahalýlýðý, nitelikli iþ, suçun azaltýlmasýi konut sorunui kalkýnma vb temel görevler aradan geçen onca zamandýr halledilemedi. Bu görevleri yerine getirmek için burjuva mülkiyet iliþkilerinin sýnýrlarý parçalanmalýdýr. Oysa Chavizmo baþýndan beri kapitalizmi veri olarak almakta ve en fazla insancýl bir sömürü sistemi tahayyül etmektedir. Nitekim bu þekilde bir ara formülün olmadýðý aradan geçen 16 yýlda ispatlanmýþ durumda. Chavizmo büyük bir kriz içerisinde ve Amerikan yanlýsý patronlarýn sað darbe tehlikesi her zamankinden daha büyük. Tek Yol Sürekli Devrim! Bu olumsuzluklara raðmen bugünkü konjonktürde, Venezuela'daki bu sorunlardan yola çýkýp Venezuelalý emekçiler, yerelde öz savunma güçlerini Capriles'in yanýnda saf tutmanýn çok büyük bir hata ola- oluþturarak ABD'nin desteklediði çetelere karþý, kendi caðýný, hatta bu tutumun geleceði için mücadele etmelidir. Bunu yaparken Venezuela iþçi sýnýfýnýn deðil, Maduro ve çevresine deðil, kendi öz güçlerine güvenemperyalist-kapitalist sistemin melidirler. Maduro ve ekibinin kapitalizmden kopaçarkýna hizmet edeceðini mayýþlarý, saðla uzlaþma çabalarý, temel sorunlarý belirtelim. ABD'nin sýký savunucusu li- çözmekteki beceriksizlikleri ve imkansýzlýklarý, beral Capriles'in, iktidara emekçilere anlatýlmalý ve kapitalist sistemden kopuþ geldiði takdirde kitlelere için sosyalist devrimi örgütleyecek komünist bir hiçbir þey veremeyeceðini, Venezuela'yý yoksulluða örgütün inþasýna giriþilmelidir. Bunu yaparken de seksürükleyeceðini, ABD'nin ter bir pozisyona düþülmemeli, sað darbe tehlikesine dümenine su taþýyacaðýný, karþý Maduro yanlýsý iþçi ve emekçilerle omuz omuza ülkeyi emekçi sýnýflar için cehenneme; zenginler açýsýn- gerekli savunma cephesinde bulunulmalýdýr. dan ise ucuz emek cennetine çevireceðini söylemek yerinde bir tespit tehlikesine karþý Maduro yanlýsý iþçi ve olur. emekçilerle omuz omuza gerekli savunBu yüzden, Venezuela halkýnýn ma cephesinde bulunulmalýdýr. Amerkancý Capriles darbesine karþý net tavýr ortaya koymasý gerekir. Capriles'in ve ABD'nin, çýkarlarý zedelendiðinde, sürekli dillendirdikleri ''sandýk'', ''halkýn iradesi'' gibi kavramlarý bir kenara
enternayonal postacý
25
Rus Devriminin Karakteri-II Rus Devriminin Üç Anlayýþýný Ýsimlendiren Plehanov, Lenin ve Troçki'nin Öngördüðü Þekliyle
Liberalizme Karþý Tavýr Liberal burjuvaziye karþý tavýr, daha önce de söylendiði üzere, sosyal demokratlarýn saflarýndaki devrimcilerle oportünistleri ayýrmakta mihenk taþýydý. Rus devrimi ne kadar gidebilir? Gelecekteki Geçici Hükümetin karakteri ne olacak? Ne tür görevlerle karþý karþýya kalacak? Ve hangi sýra ile? Tüm önemiyle bu sorular yalnýzca proletarya politikasýnýn temel karakterinden yola çýkýlarak doðru cevaplandýrýlabilir. Bu politikanýn karakterini de her þeyden evvel liberal burjuvaziye karþý alýnan tavýr belirler. Plehanov açýkça ve inatçýlýkla 19. yüzyýlýn politik tarihinin temel sonuçlarýna gözlerini kapatmýþtýr: her ne vakit proletarya baðýmsýz bir güç olarak öne çýktýysa burjuvazi karþý devrim saflarýna geçmiþtir. Kitle mücadelesi ne kadar cüretkar olursa liberalizmin karþý devrimci dejenerasyonu o kadar hýzlanýr. Henüz hiç kimse sýnýf mücadelesi yasalarýnýn etkisini felç edecek bir araç icat edememiþti. Birinci devrim yýllarýnda Plehanov "Proleter olmayan kesimlerin desteðine kýymet vermeliyiz" diye tekrarladý; " ve onlarý kendimizden düþüncesiz hareketlerle itmemeliyiz." Bu tarzýn monoton nutuklarýyla Marksizmin filozofu, toplumun
24
çeviri
yaþayan dinamiklerinin onun için ulaþýlmaz olduðunu ortaya koymuþtur. "Düþüncesizlik", hassas entelektüel bir bireyi itebilir. Sýnýflar ve taraflarý çeken veya iten þeyler ise toplumsal çýkarlardýr. "Kesin bir þekilde ortaya konabilir ki" diyerek Lenin Plehanov'a cevap verdi; "liberaller ve toprak sahipleri senin milyonlarca 'düþüncesiz hareketini' affedeceklerdir ancak onlarýn topraklarýný ellerinden alma çaðrýsýný bir kez yapsan seni affetmeyeceklerdir." Ve sadece toprak sahipleri de deðil. Burjuvazinin en üst kesimi, toprak sahiplerine mülkiyet haklarýnýn birliðiyle, kýsacasý banka düzeniyle baðlýdýr. Küçük burjuvazinin üst kesimleri ve entelijensiya, maddi ve manevi olarak büyük ve orta mülk sahiplerine dayanýrlarbaðýmsýz bir kitle hareketinden korkarlar. Ayný zamanda, Çarlýðý devirmek için, on milyonlarca ve on milyonlarca ezileni, hiçbir þekilde durdurulamayacak kahramanlýk, fedakarlýk, dizginsiz bir devrimci taarruza uyandýrmak gerekiyordu. Kitleler, yalnýzca kendi çýkarlarýnýn bayraðý altýnda baþkaldýrabilir ve bu nedenle toprak sahiplerinden baþlamak üzere tüm sömüren sýnýflara yönelik uzlaþmaz bir düþmanlýk ruh hali yükseltebilirdi. Muhalif burjuvaziyi devrimci iþçilerden ve köylülerden "itmek" bu nedenle devrimciliðin özünde
var olan bir yasaydý ve diplomasi ya da "incelik" yoluyla engellenemezdi. Geçen her ay, Leninizmin liberalizm deðerlendirmesini doðruladý. Menþeviklerin en iyi dileklerinin tersine, Kadetler yalnýzca "burjuva" devrimin tepesindeki yerini almak için hazýrlanmakla kalmadýlar, ayný zamanda da kendi tarihsel görevlerini giderek artan bir þekilde ona [devrime ç.n] karþý mücadelenin içinde buldular. Aralýk ayaklanmasýnýn eziþinden sonra geçici Duma'nýn sayesinde siyasi ilginin odaðýna oturmuþ liberaller, tüm güçleriyle kendilerini monarþi karþýsýnda temize çýkarmanýn peþinde koþtular ve tehlike, "kültürün" en kutsal dayanaklarýný tehdit ettiðinde, 1905 sonbaharýndaki yetersiz düzeydeki karþý devrimci tutumlarýný aklamaya çalýþtýlar. Kýþlýk Sarayý ile sahne arkasý müzakereleri yürüten liberallerin lideri Miliukov 1905 sonunda Kadetlerin kendilerini kitlelerin önünde dahi gösteremediðini basýnda çok doðru bir þekilde kanýtladý. "Þu anda Kadet'e (Partisi) çýkýþanlar" diye yazdý, "Troçkizmin devrimci illüzyonlarýný o zamanlar mitingler örgütleyerek protesto etmediði için… o zamanlar mitinglerdeki demokratik kalabalýklar arasýnda hüküm
süren ruh halini basitçe anlamaz ve hatýrlamazlar." Bu liberal lider, "Troçkizmin ilüzyonlarý" yoluyla proletaryanýn þehirlerdeki alt tabakalarýn, askerlerin, köylülerin ve tüm ezilenlerin sempatisini "eðitimli toplum"u def ediþi sayesinde sovyetlere çeken baðýmsýz siyasetinin önemini anlamýþ bulundular. Menþeviklerin evrimi paralel çizgiler boyunca gözler önüne serildi. Kendilerini liberallerin karþýsýnda daha da sýklýkla savunmak zorunda kaldýlar çünkü 1905 devrimi sonrasý Troçki ile ayný blokta bulundular. Menþeviklerin yetenekli siyasetçisi Martov'un açýklamalarý, bunu kitlelerin "devrimci ilüzyonlar"dan taviz vermesi gerekliliðine indirgedi. Tartýþmada Stalin'in Tarafý Tiflis'teki politik gruplaþmalar, Petersburg'daki ayný esaslar temelinde þekil aldý. "Anayasaya yoluyla gericiliði yenmek, zapt etmek ve kaldýrmak " diye yazdý Menþeviklerin Kafkas lideri Zordanya; "bu ise bilinçli birleþme ve proletarya ve burjuvazinin güçlerinin tek bir amaç için didinmesine baðlýdýr… Köylülüðün hareketin içine sürükleneceði, onu temel karakteri ile kuþatacaðý doðrudur fakat bütün bunlara raðmen köylü harekete kendi yararýna katýlýrken, belirleyici rol bu temel iki sýnýf tarafýndan oynanacaktýr." Lenin, Zordanya'nýn burjuvaziye yönelik uzlaþmaz bir politikanýn iþçileri iktidarsýzlýða mahkum edeceðine yönelik korkusuyla dalga geçti. Zordanya "iþçilerin demokratik bir devrim içerisinde tecrit olma ve… köylülüðü unutmasý olasýlýðý sorununu tartýþmaktadýr! Onun [Zordanya'nýn] bildiði tüm muhtemel proletarya müttefikleri liberal toprak sahiplerine vurgundur. Köylülüðü de bilmez. Ve bu Kafkasya'da oluyor!" Lenin'in tekzipleri, sorunu özü itibariyle tamamlarken sorunu tek bir noktada yalýnlaþtýrmaktadýr. Zordanya köylülüðü, Lenin'in kendisinden topladýðý ipuçlarýyla, "unutmamýþ"; belki de Kafkasya gibi bir yerde köylülüðün Menþeviklerin bayraðý altýnda fýrtýna gibi ilerlediði bir zamanda unutamamýþtý. Zordanya, köylülükte, burjuvazinin proletaryayla ittifakýnda koç baþý olarak kullanýlabilecek ve kullanýlmasý gerekecek kadar bir müttefik görmedi. O, köylülüðün devrimde
küçümseyici tavýr vardý. Koba'nýn bu soruna, Kafkasya'nýn toplumsal iliþkilerinin bir analizine, yeni tartýþmalara ya da en azýndan eski argümanlara yeni bir tezle baðýmsýz bir katký yapmasýný beklemek beyhude bir çabadýr. Kafkasyalý Menþeviklerin lideri Zordanya, Plehanov'la iliþkilerinde Stalin'in Lenin'le olan iliþkisinden açýk ara daha baðýmsýzdý. Koba 9 Ocak'tan sonra þöyle yazmýþtý: "Kendini beðenmiþ baylar! Liberaller, Çar'ýn sendeleyen tahtýný kurtarmaya
belirleyici ya da baðýmsýz bir güce sahip olmaya muktedir olduðuna inanmadý. Ne var ki bu yanlýþtý. O ayný zamanda proletaryanýn köylülüðün ayaklanmasýna baþarýya kadar önderlik etmeye yetenekli olduðuna da inanmadý ki bu daha vahim bir hataydý. Proletaryanýn burjuvaziyle ittifakýna dair Menþevik fikir, bizatihi hem iþçilerin hem de köylülerin liberallere tabi olmasý anlamýna geliyordu. Bu programýn gerici ütopyacýlýðý, sýnýflarýn ileri düzeydeki ayrýþmýþlýðýnýn burjuvaziyi þimdiden devrimci bir unsur olarak kötürüm etmesiyle belirlenmiþti. Bu temel sorunda doðrular tamamýyla Bolþeviklerin tarafýndaydý: liberal burjuvazi ile yapýlacak bir ittifakýn arkasýndan koþmak Sosyal Demokrasiyi kaçýnýlmaz bir þekilde iþçilerin ve köylülerin devrimci hareketinin karþýsýna dikecekti. 1905'te Menþevikler halen "burjuva" devrimi teorisinden gerekli sonuçlarý çýkarma cesaretinden yoksundu. 1917'de, fikirlerini kendi mantýksal sonuçlarýna göre oluþturdular ve kendi kafalarýný kýrdýlar. Liberallere karþý alýnacak tavýr sorununda, Stalin ilk devrim yýllarýnda Lenin'in tarafýnda durdu. Belirtilmelidir ki, bu süre zarfýnda Menþeviklerin üyelerinin çoðunluðu bile muhalif burjuvaziye dokunan meseleler konusunda Lenin'e, Plehanov'a olduklarýndan daha yakýndý. Entelektüel radikalizmin yazýnsal geleneðinde liberallere yönelik
Liberal burjuvaziye karþý tavýr, sosyal demokratlarýn saflarýndaki devrimcilerle oportünistleri ayýrmakta mihenk taþýydý. Rus devrimi ne kadar gidebilir? Gelecekteki Geçici Hükümetin karakteri ne olacak? Ne tür görevlerle karþý karþýya kalacak? Ve hangi sýra ile? Tüm önemiyle bu sorular yalnýzca proletarya politikasýnýn temel karakterinden yola çýkýlarak doðru cevaplandýrýlabilir. Bu politikanýn karakterini de her þeyden evvel liberal burjuvaziye karþý alýnan tavýr belirler. Plehanov açýkça ve inatçýlýkla 19. yüzyýlýn politik tarihinin temel sonuçlarýna gözlerini kapatmýþtýr: her ne vakit proletarya baðýmsýz bir güç olarak öne çýktýysa burjuvazi karþý devrim saflarýna geçmiþtir. Kitle mücadelesi ne kadar cüretkar olursa liberalizmin karþý devrimci dejenerasyonu o kadar hýzlanýr. çalýþýyor. Çar'a yardým eli uzatmanýz beyhudedir!" "Uyandýrýlmýþ halk kitleleri devrimi hazýrlýyor, Çar ile uzlaþmayý deðil. Evet baylar, çabalarýnýz boþunadýr. Rus devrimi kaçýnýlmazdýr. Güneþin doðuþunun kaçýnýlmazlýðý kadar kaçýnýlmazdýr! Güneþin doðuþunu durdurabilir misiniz? Ýþte mesele budur!" Vesaire vesaire. Koba bundan daha yukarý çýkmadý. Ýki buçuk yýl sonra Lenin'in yazýsýný büyük oranda tekrar ederek þöyle yazdý: "Rus liberal burjuvazisi karþý devrimcidir. Ne itici bir güç, ne de devrimin lideri olamaz. O, devrimin yeminli düþmanýdýr ve ona karþý inatçý bir mücadele verilmelidir." Ne var ki, bu temel sorunda kesin olan Stalin'in gelecek on yýlda geçirdiði metamorfozdu. Stalin, 1917 Þubat Devrimi'ni liberal bloðun bir partizaný
çeviri
25
ve bununla uyumlu þekilde Menþeviklerle tek bir parti içinde birleþmenin þampiyonu olarak karþýlýyordu. Sadece, yurt dýþýndan gelmekte olan Lenin, Stalin'in Marksizmle dalga geçen baðýmsýz politikasýna ivedilikle son verdi. Köylülüðün Rolü Üzerine Narodnikler iþçileri ve köylüleri basitçe, sadece sosyalizmle eþit derecede ilgilenen emekçiler ve sömürülenler olarak gördüler. Marksistler köylüleri ancak maddi ve manevi olarak köylü olmaktan vazgeçtikleri ölçüde sosyalist olmaya muktedir küçük burjuva bir sýnýf olarak gördüler. Kendilerine has duygusallýklarýyla, Narodnikler bu sosyolojik nitelemeyi köylülüðe yönelik ahlaki bir karalama olarak algýladýlar. Ýki nesil boyunca bu çizgi etrafýnda Rusya'daki devrimci eðilimlerin ana kavgasý ortaya çýktý. Stalinizm ve Troçkizm arasýndaki gelecek tartýþmalarý anlamak için bir kez daha vurgulamak gerekir ki, Marksizmin bütün geleneði uyarýnca, Lenin köylülüðü bir an bile proletaryanýn sosyalist bir müttefiki olarak saymamýþtýr. Tam aksine, köylülüðün devasa baskýnlýðýndan ötürü Rusya'da sosyalist devrimin imkansýzlýðý çýkarýmý onun tarafýndan yapýlmýþtýr. Bu fikir, onun doðrudan ya da dolaylý olarak tarým sorununa deðindiði tüm makalelerinde bulunmaktadýr: Eylül 1905'te "köylü hareketini, devrimci demokratik bir hareket olduðu ölçüde destekliyoruz" diye yazdý Lenin: "Biz (þu anda ve derhal) gerici, proletarya karþýtý bir hareket olarak ortaya çýktýðý ölçüde onunla mücadele etmeye hazýrlanýyoruz." Marksizmin tüm özü, bu iki yönlü görevde yatmaktadýr. Lenin sosyalist müttefik olarak Batý proletaryasýný ve kýsmi olarak Rusya'daki yarý köylülüðü gördü; Rus köylülüðünü deðil. Lenin, kendine özgü bir ýsrarla þunlarý tekrarladý: "Baþlangýç olarak, biz, en sonuna kadar köylüleri bütün araçlarla, topraklara el koyma da dahil, toprak sahiplerine karþýsýnda destekleriz ve sonra (hatta sonrasýnda bile deðil; ayný zamanda) köylülüðe karþý proletaryayý destekleriz." "Köylülük burjuva demokratik devrimi baþaracaktýr" diye yazdý 1906 Mart'ýnda "ve bununla birlikte köylülük olarak devrimci ruhunu tamamen yitirecektir. Proletarya burjuva demokratik devrimi baþaracaktýr ve bununla birlikte, gerçek bir þekilde kendine özgü
26
çeviri
sosyalist devrim ruhu ortaya çýkacaktýr." "Köylü hareketi" diye tekrar etti ayný yýlýn Mayýs ayýnda, "farklý sýnýflarýn hareketidir. Bu, kapitalizmin temellerine karþý deðil, tüm feodal kalýntýlarý tasfiye etmeye yönelen bir harekettir." Bu bakýþ açýsý, Lenin'in bir yýldan diðerine bir makalesinden diðerine, bir kitabýndan diðer kitabýa takip edilebilir. Dil ve örnekler çeþitlilik arz eder, ana düþünce ayný kalýr. Aksi olamazdý. Lenin, köylülüðü sosyalist bir müttefik olarak görmüþ olsaydý devrimin burjuva karakteri ve devrimi "proletarya ve köylülüðün demokratik diktatörlüðü"nün demokratik görevleriyle sýnýrlandýrmak konusunda ýsrar etmek için en ufak bir sebebi olmazdý. Bu durumda, Lenin bu makalenin yazarýný köylülüðü "küçümsemekle" suçladýðýnda, aklýnda köylülüðün sosyalist eðilimlerini tanýmamam deðil; aksine, köylülüðün burjuva demokratik baðýmsýzlýðýný, kendi iktidarýný kurma ve böylece proletaryanýn sosyalist diktatörlüðünün kurulmasýný engelleme yeteneklerini -Lenin'in bakýþ açýsýna göre- yetersiz þekilde tanýmlamam vardý. Bu konu hakkýndaki deðerlendirmelerin yeniden gündeme gelmesi, Lenin'in hastalýðý ve ölümüne denk gelen Termidorcu gericilik döneminin baþlamasýyla söz konusu oldu. O zamandan bu yana, Rus iþçilerinin ve köylülerinin ittifaký, baþlý baþýna ve kendi içinde, gerileme tehlikesi karþýsýnda yeterli bir garan-
ti ve Sovyetler Birliði sýnýrlarý içinde sosyalizmin gerçekleþtirilmesi için deðiþmez bir güvence olarak deklare edilmiþtir. Enternasyonal devrim teorisini tek ülkede sosyalizm teorisi ile deðiþtiren Stalin Marksizmin köylülük deðerlendirmesini yalnýzca günümüz baðlamýnda deðil, bütün bir geçmiþe yönelik olarak "Troçkistlikten " baþka bir þey olarak deðerlendirmemiþtir. Elbette, klasik Marksist görüþün köylülüðe bakýþýnýn doðruluðunun kanýtlanýp kanýtlanmadýðý sorusu sorulabilir. Bu konu, þu anki eleþtirinin çok ötesine çýkacaktýr. Marksizmin hiçbir zaman duraðan ve mutlak bir sýnýf karakteri üzerinden köylülük deðerlendirmesi yapmadýðýný söylemekle yetinelim. Marks'ýn kendisi, köylülüðün sadece batýl inançlara deðil ayný zamanda akýl yürütme yeteneðine de sahip olduðunu da söyler. Deðiþmekte olan koþullar içinde köylülüðün kendi doðasý da deðiþir. Proletarya diktatörlüðü rejimi, köylülüðü etkilemek ve onu yeniden eðitmek için çok geniþ olanaklar yaratmýþtýr. Bu olanaklarýn sýnýrlarý henüz tarih tarafýndan tüketilmemiþtir. Ne var ki, SSCB'de þu an büyümekte olan devlet baskýsý, Rus Marksistlerini Narodniklerden ayýran þey olan, köylülüðe yönelik bakýþý çürütmemiþ, tam tersine tamamen doðrulamýþtýr. Fakat yeni rejimin yirmi yýlýndan sonra, bu bakýmdan durum her ne olursa olsun, Ekim devrimine -daha doðrusu 1924'e kadarhiç kuþkusuz Marksist kamptaki hiç kimse -en baþta da Lenin- köylülükte sosyalist geliþimin bir unsurunu görmemiþtir. Batý'daki proleter devrimin yardýmý olmaksýzýn, diye tekrarlamýþtý Lenin, Rusya'da restorasyon kaçýnýlmaz olacaktýr. Yanýlmamýþtý: Stalinist bürokrasi, burjuva restorasyonun birinci aþamasýndan baþka bir þey deðildir. Çeviri: Marksist Bakýþ
Ken Loach Sinemasý: "Umutsuzluk Deðil, Öfke Hissedin!" Derya Koca
Dünya sinemasýnýn en iyi yönetmenlerinden birisi olan Ken Loach, meslektaþlarý içinde iþçi 'sýnýfýnýn yönetmeni' ünvanýný hak eden yaþayan yegane yönetmendir. Ken Loach'un 4. Uluslararasý Berlin Film Festivali "Berlinale"de, Altýn Ayý onur ödülünü almasý vesilesiyle hayatýný, eserlerini ve elli yýllýk sanat mücadelesini bir kez daha anlatmak istedik. Televizyon Yýllarý Asýl adý Kenneth Loach olan Ýngiliz yönetmen 17 Haziran 1936 yýlýnda iþçi bir ailenin çocuðu olarak dünyaya geldi. Oxford'da hukuk okuduktan sonra sinemaya yöneldi. Ýlk sinema deneyimlerini aktörlükte yaþasa da 1961 yýlýnda Nothampton Tiyatrosu asistanlýðýna geçerek yönetmenliðe adým atmaya baþladý. Döneminin diðer baðýmsýz sinemacýlarý gibi TV'deki deneyimlerinden sonra sinemaya adým attý. Dönemin büyük Amerikan rüyalarýný anlatan, egemen sýnýfa göbekten baðlý büyük film tekellerinin baskýsýndan uzaklaþmak için bütçesi olmayan bir yönetmen olarak 1963 yýlýnda BBC'de çalýþmaya baþladý. BBC için çektiði televizyon filmleri ya da film dizileri, Ken Loach'un piyasacýlýða,
kapitalizmin büyük bir yýkýma terk ettiði toplumsal iliþkilere ve emperyalizme karþý söylemini çok net ortaya koyduðu ürünler oldu. Bu dönemde çektiði önemli eserler arasýnda Z Arabalarý, Cathy Eve Dön, Genç Bir Adamýn Günlüðü, Umut Günleri ve 45 Ruhu vardýr. Bu dönem eserlerinde Ken Loach, genç bir sosyalist olarak refah devletinin çöküþe geçmesiyle birlikte iþçi sýnýfýna yönelen saldýrýlarý ve toplumsal çeliþkilerin derinleþmesini gözler önüne sermeye çalýþmýþtýr. Berlinale'de Onur Ödülü almasýnda büyük etkisi olan eseri Cathy Eve Dön (Cathy Come Home)'da Loach, belgesel niteliklerine sahip bir yapýmla konut sorunun piyasalaþmayla beraber toplumsal olarak büyük bir sorun haline geliþini masaya yatýrýrken bir yandan da evsizliði toplumsal iliþkiler ve bireylerin yaþadýklarý yýkým boyutuyla ele alý-yor. Dönemin konut piyasasýnýn azgýn iliþkilerine ýþýk tutarken Loach; toplumsal sorunlara kökten çözümler üretilmesi gerektiðini anlattýðý için ilk baskýlarla da karþýlaþacaktý. Yeni Gerçekçilik Akýmý ve Loach Döneminin dünya sinemasýnda kendisine Ýtalyan ve Çek sinemasýný örnek aldýðýný
söyleyen Ken Loach üzerinde Yeni Gerçekçilik akýmýnýn etkileri çok yoðun olarak görülmektedir. 1900'lerin ilk yýllarýndan bu yana "klasik" olmanýn sinemada Hollywood'un "yýldýz" oyunculuðu, zengin ve lüks yaþantýnýn içindeki aþk ve entrikalar; neþe ve müzikal, güzel ve bakýmlý leydiler ile yakýþýklý centilmen aktörlerin dünyasý olarak sunulduðu sinema dünyasýnýn bu kalýplarý da toplumsal mücadelenin yükseldiði dönemlerde kýrýlýp atýlacaktý. Ekim Devrimi'nden sonra Rusya'da büyük bir atýlým gösteren sinema sanatýna dünyanýn dört bir yanýndan katkýlar sunularak Hollywood'un tekeli kýrýldý. 2. Dünya Savaþý'nda baþlamak üzere Soðuk Savaþ döneminde propaganda ve kara propagandanýn en kaba hallerinin verildiði sinema dünyasý, bu süreçte büyük bir gerileme içine girmiþti. Ancak bu dönemde 2. Dünya Savaþý'nýn ve Mussolini'nin faþist Ýtalya'daki yýkýmýna tepki olarak ortaya çýkan Ýtalyan Yeni Gerçekçiliði çok önemli eserler vererek bu kýsýrlýðý kýrmýþ, bir yandan da iþçi sýnýfýnýn sinemada yeniden yerini almasýný saðlamýþtýr. Bu akýmýn önderliðini yapan önemli filmler Bisiklet Hýrsýzlarý, Roma
kültür-sanat
29
Açýk Þehir gibi filmler olmuþtu. Ýtalyan yeni gerçekçiliði 1944-1952 arasýnda yoksullarýn hayatlarýný sinemaya taþýdý. Hollywood sinemasýnýn idealize ettiði insanlarýn aksine hayatý ve insanlarý çeliþkileriyle kavradý. Mussolini döneminde faþist diktanýn toplumu uyutmak için patlattýðý eðlencelik "Beyaz Telefon" filmlerine (zengin evlerindeki önemli bir dekordur), yýldýz aktörlerine, onlarýn büyük yolcu gemileri ya da villalarýnda geçen burjuva yaþantýlarýna karþýlýk bir baþkaldýrý yaþandý. Aktör dahi olmayan ve gerçek hayatýnda da iþçi ve yoksul olan insanlarýn filmleri çekildi. Kapitalizmin kendini toparladýðý ve refah devletlerini kurmaya baþladýðý, dünya devriminin yenildiði yýllarda ise bu filmlerin sayýsý giderek azaldý. Liberalizmin öne çýkmasýyla her alanda olduðu gibi sinemada da piyasacýlýk yükseldi. Ancak 1960'larla birlikte yeniden hareketlenen sokaklar ve devrimler sinemayý da hareketlendirecek avant-garde kalýplar oluþacak, Fransýz Yeni Dalgasý, Ýngiltere Özgür Sinema Hareketi, Genç Almak Sinemasý 70'lere kadar önemli eserler verecekti. Ken Loach da tam olarak bu kuþaðýn içinden bir isimdir. Ancak O, yeni gerçekçilik akýmý gibi yitip gitmeden sinemada sözünü söylemeye devam etti. 1969'ta Loach, ilk kez kendi filmi Kerkenez'i (Kes) çeker. Kes, Loach'ýn açýkça ilham aldýðý Ýtalyan Yeni Gerçekçilik akýmýndan etkilendiði bir filmdir. Sokaklara ve iþçi mahallelerine çevirdiði kamerasýnýn karþýsýna oynadýðý role yakýn hayatlar yaþayan sýradan insanlarý geçirdi. Filmde baþrolü oynayan David Bradley, týpký filmde canlandýrdýðý karakter olan Billy gibi Kuzey Ýngiltere'de maden iþçisinin oðlu olarak yaþýyordu. Toplumun muhafazakar aile ve okul yaþamý içinde yoksunluklara raðmen hayata tutunmaya çalýþan çocuðun bir öyküsüdür Kerkenez. Yaþamak için hem çalýþýp hem okumaya çalýþan Billy, filmde önüne tek seçenek olarak sunulan iþçilik eðitimi ve örselenmiþ yaþamýnýn dýþýna çýkma azmi içerisinde anlatýlýr. Oldukça sýcak ve yalýn anlatýmýyla Loach, hiçbir ajitasyon ya da didaktik yönteme baþvurmadan, Billy'nin bir kerkenez kuþunu eðiterek var olanýn dýþýnda bir yaþamýn; kendini gerçekleþtirebileceði bir þeylerin var olduðunu keþfetmesini öykülendirir.
30
kültür-sanat
Yönetmenin sembol olarak kerkenez kuþunu seçmesi de bir tesadüf deðil; kerkenez, Orta Çað'da köylülerin sahip olmasýna izin verilen tek avcý kuþudur. Ve sýnýflý toplumlarda emekçi sýnýflarýn baki kalan ezilen konumunu anlatmak için de baþarýlý bir imgedir. 1999 yýlýnda otuz yýl sonra film yeniden vizyona girdiðinde David Bradley, "14 yaþýndaydým, Ýngiltere'nin kuzeyinde yaþayan bir iþçi çocuðu olarak sistemin bana sunduðu fazla bir seçenek yoktu. Benim kerkenizim Ken Loach oldu" demiþti.(http://www.gezicifestival.org/a rsiv_film_sinema.aspx?id=494)
çektiði Bir Liderlik Sorunu (A Question of Leadership) ile madencilerin büyük grevini ve sedikal liderliðin ihanetlerini anlattý. Yani Troçkist yönetmen Loach'un tek derdi, düzen içinde kavga vermek deðil, sosyalizme giden yolda doðru devrimci politikanýn gösterilmesidir de. Daha sonraki filmlerinde de Stalinizme karþý büyük bir eleþtiri getirmiþtir. Muhafazakar Parti'nin büyük tepkisini çekse de bir sosyalist olarak, bireycilik döneminin aðýr saldýrýsý altýnda kolektif eylem gücü ile dünyayý deðiþtirecek tek sýnýf olan iþçi sýnýfýna sadakatini filmlerinde göstermeye devam edecekti. Politik Sinemada Ustalýk Dönemi: 1990'lar Ken Loach, 1990'lara gelindiðinde düþük bütçeli filmleriyle büyük yanký uyandýrdýðý ustalýk eserlerini vermeye baþlamýþtý. 1990'da Gizli Ajanda (Hidden Agenda) ve Ayak Takýmý (Riff-Raff), 1993'te Raining Stones (Yaðan Taþlar), 1994'te "Minik Kuþ, Minik Kuþ" (Ladybird Ladybird), 1995'te Ülke ve Özgürlük (Land and Freedom)
Döneminin dünya sinemasýnda kendisine Ýtalyan ve Çek sinemasýný örnek aldýðýný söyleyen Ken Loach üzerinde Yeni Gerçekçilik akýmýnýn etkileri çok yoðun olarak görülmektedir. 1900'lerin ilk yýllarýndan bu yana "klasik" olmanýn sinemada Hollywood'un "yýldýz" oyunculuðu, zengin ve lüks yaþantýnýn içindeki aþk ve entrikalar; neþe ve müzikal, güzel ve bakýmlý leydiler ile yakýþýklý centilmen aktörlerin dünyasý olarak sunulduðu sinema dünyasýnýn bu kalýplarý da toplumsal mücadelenin yükseldiði dönemlerde kýrýlýp atýlacaktý. Ekim Devrimi'nden sonra Rusya'da büyük bir atýlým gösteren sinema sanatýna dünyanýn dört bir yanýndan katkýlar sunularak Hollywood'un tekeli kýrýldý.
1970'lerin Baský Yýllarý 1970'ler Ken Loach gibi birçok muhalif yönetmenin büyük baský ve sansüre uðradýðý yýllar oldu. Finansman sýkýntýsý yaþadýðý on yýl boyunca baðýmsýz film veremedi ve televizyona geri dönerek filmlerine devam etti. Umut Günleri adýndaki dört bölümlük dizide, 1926 genel grev arifesinde iþçi sýnýfýnýn sendika ve kendisinin de bir zamanlar üyesi olduðu Ýngiltere Ýþçi Partisi liderleri tarafýndan uðratýlan ihaneti yansýtýr. Bu yýllar ayný zamanda Ýngiltere iþçi sýnýfýnýn büyük düþmaný azgýn bir piyasacý olan Margaret Thatcher dönemidir. Ve Loach'un her filmine büyük bir baský ve sansür uygulanmaya çalýþýlmaktadýr. Bu yýllarda
ile Karla'nýn Þarkýsý (Carla'a Song), 1998'de Benim Adým Joe (My Name is Joe) filmlerini peþisýra dünya politik sinemasýna kazandýran Ken Loach, artýk dünyaca ünlü bir yönetmen haline gelmiþti. Filmlerinde Ýrlanda'daki kirli savaþtan, Nikaragua'daki Sandinist devrime, iþsizlikten özelleþtirmeye iþçi sýnýfýnýn yaþamýný çekmeye devam etti. "Ayak Takýmý", Thatcherizm'in sebep olduðu yýkýma aðýr bir eleþtiri
Ýþçi sýnýfýnýn filmlerini çekmekten onur duyduðunu açýkça söyleyen Loach, her daim mücadele içinde olmuþtur. Söyleyecek sözü vardýr. Sýnýfýnýn yanýný seçmiþtir. Dayanýþma, özgürlük, umut ve devrimi tüm insanlýðýn hayallerini söylemekten çekinmemiþtir. "Artýk kapitalizmden kurtulmalýyýz" diyerek dünya sinemasýna piyasa ilkelerinin hakim olduðu bir dönemde Loach, kendi kuþaðýnýn içinden hiç yýlmayan bir figür olarak iþçi sýnýfýna mal olmuþtur. Þimdiden tarihe geçmiþtir.
yöneltirken umutsuzluðu her zamanki gibi umut kapýsýný açýk býrakarak anlatmayý baþardý. Bu filmler arasýnda Ken Loach'u devrimci Marksistler ve politik sinema için önemli kýlan diðer önemli eserlerin baþýnda hiç þüphesiz Land and Freedom (Ülke ve Özgürlük) baþý çekiyor. Ülke ve Özgürlük filmi ile Ýspanya Ýç Savaþý'nda görünmeyeni gösteren Ken Loach, dünya devriminin Stalinizm tarafýndan nasýl bir ihanete uðratýldýðýný büyük bir cesaretle anlatýyor. Dünya devriminin bu önemli halkasýný anlatýrken Ken Loach bir Troçkist olarak dünya sinemasýna en büyük armaðanlarýndan birisini sunuyor. Ýngiltere'den gönüllü olarak Ýspanya'ya savaþmaya giderek POUM'a katýlan iþsiz bir gencin hayatýný George Orwell'in Katalonya'ya Selam kitabýndan esinlenerek çekti. Loach, filmin en çarpýcý sahnelerinden biri olan kolektivizasyon tartýþmasýnda devrimden yana taraf tutarken dönemin SSCB politikalarý ile Ýspanya yenilgisinin iliþkisine çok çarpýcý bir açýklýkla ýþýk tutuyor. Filmin sonlarýna doðru genç devrimci kadýn Blanca'nýn Stalinistlerce vurulmasý ile dünya devriminin yenilgiye uðramasýný sembolize eden Loach, son sahnede tüm dünya iþçi sýnýfýný, "Bizim de günümüz gelecek" diyerek devrimci mücadeleye çaðrýyordu. 2000'li yýllarýnýn eserleri olan Ekmek ve Güller (2000), Demiryolcular (2001), Afili Delikanlý (2002), Özgürlük Rüzgarlarý (2006), Ýþte Özgür Dünya (2007), Hayata Çalým At (2009), Meleklerin Payý (2012) yine benzer
þekilde dönemin politik dünyasýna yüzünü dönüyor;göçmen ve kadýn iþçiler, umutsuzluk içinde çýrpýnan insanlar, Ýrlanda özgürlük mücadelesi ve aðýr sömürü… Ýþçi Sýnýfýnýn Yönetmeni Ken Loach sadece beyaz perdede deðil hayatýnda da sosyalist kimliðinden taviz vermediði için iþçi sýnýfýnýn yönetmeni ünvanýný hak etmektedir. Her durumda tavýr alan yönetmen, 2009'da Melbourne Film Festivali'nden Ýsrail'in sponsor olmasý nedeniyle "Hayata Çalým At" filmini sadece seyirci kalamayýz diyerek geri çekmiþ ve Ýsrail'e yönelik her türlü boykotun arkasýnda olduðunu ilan etmiþti. Irak iþgalinde meydanlara çýktý. Wikileaks'te ABD'nin gizli belgelerini açýklayan Julian Assange'a sahip çýkarak kefalet bedelini ödemeye hazýr olduðunu açýkladý. Dünya iþçilerinin düþmaný Thatcher ölünce onu tüm kamuoyu önünde bir kez daha onunla alay ederek teþhir etti. 2012 Torino Film Festivali tarafýndan verilen yaþam boyu onur ödülünü onurlu bir duruþla reddetti, sebebi ise film festivalini düzenleyen Ulusal Sinema Müzesi'ndeki iþçilerin taþeron sistemiyle, düþük ücretlerle ve güvencesiz bir þekilde çalýþtýrýlmasý, haklarýný savunan iþçilerin ise iþten atýlmasýydý. Ödülü reddeden Loach, açýklamasýnda “Toplumun zayýf olan bireylerinin sorumlu olmadýklarý bir iktisadi buhranýn faturasýný ödemesini doðru bulmuyorum. Bu konuyla ilgili 'Bread and Roses' adlý bir film gerçekleþtirdik. Nasýl olur da kendi haklarý için mücadele eden ve bu sebepten dolayý
iþlerinden olan çalýþanlarýn dayanýþma çaðrýsýný duymazlýktan gelirim? Bu ödülü kabul etmek ve birkaç küçük eleþtiri ile durumu geçiþtirmek zayýf ve iki yüzlü bir davranýþ olurdu. Beyaz perdede belirli bir duruþa sahip olup öte yandan diðer ortamlarda faklý tutumlarla bu duruþa ihanet edemeyiz.” demiþti. Açýklamanýn ardýndan ise müze iþçileriyle Ekmek ve Güller filmini hep birlikte izlemiþ ve taþeron sistemini protesto etmiþti. Ýþçi sýnýfýnýn filmlerini çekmekten onur duyduðunu açýkça söyleyen Loach, her daim mücadele içinde olmuþtur. Söyleyecek sözü vardýr. Sýnýfýnýn yanýný seçmiþtir. Dayanýþma, özgürlük, umut ve devrimi tüm insanlýðýn hayallerini söylemekten çekinmemiþtir. "Artýk kapitalizmden kurtulmalýyýz" diyerek dünya sinemasýna piyasa ilkelerinin hakim olduðu bir dönemde Loach, kendi kuþaðýnýn içinden hiç yýlmayan bir figür olarak iþçi sýnýfýna mal olmuþtur. Þimdiden tarihe geçmiþtir. Onurlu sanat yaþamýný dünyanýn emekçi halklarýna adayan devrimci yönetmen Ken Loach, Berlin Film Festivali'nin kendisine verdiði ödülü de sonuna kadar hak etmiþtir.
kültür-sanat
31
Greif Direniþi Büyüyor! Bugünlerde, Türkiye gündemi AKP'nin yolsuzluklarýyla toz dumana karýþýrken iþçi sýnýfý adýna önemli bir direniþ deneyimi yeþeriyor. Greif iþçileri neredeyse 3 haftadýr sömürüye, taþeron sisteminde güvencesiz-geleceksiz çalýþmaya grevlerle fabrika iþgalleriyle yanýt veriyorlar. Türkiye tarihi sayýsýz iþçi mücadelesi deneyimi ile dolu: Kavel'den Paþabahçe direniþine, 15-16 Haziranlardan 89 Bahar Eylemlerine, Zonguldak Madencileri Yürüyüþü'nden TEKEL direniþine… Her biri iþçi sýnýfýnýn gücünü, harekete geçtiðinde toplumda nasýl bir enerji yaratabileceðini göstermiþti. Greif direniþi de Türkiye emek mücadeleleri tarihinde çok önemli bir not düþmeye adaydýr. Greif'in Hadýmköy'de bulunan fabrikasý bugün iþçilerin mücadelesinin ana üssü haline gelmiþ durumda. Kurulan iþçi komitesiyle birlikte iþçiler mücadelenin geliþimini belirlemede i þ ç i demokras i s i n i n gerekliliklerini tam anlamýyla uyguluyorlar. Ýþçilerin toplantýlarda, eylemlerde heyecanlarýný, kendilerini ifade etme isteðini görmek zor deðil. Bütün iþçiler omuz omuza mücadelenin fabrika dýþýna nasýl taþýrýlacaðý konusunda, diðer iþçilerin nasýl direniþe çekileceðine kafa yoruyorlar. Direniþte kendi haklarýna sahip çýkmanýn gerekliliðini gören iþçiler, toplumsal sorunlarla eskisine oranla daha fazla ilgilendiklerini; geçmiþte gösterdikleri toplumsal sorunlara yönelik ilgisizlikleri tam anlamýyla üzerlerinden attýklarýný ifade ediyorlar. Bunu somut olarak da görmek mümkün: Taksim'de sansüre, yolsuzluklara karþý direniþin ön saflarýnda gençlikle birlikte polis saldýrýlarýna göðüs geriyorlar, gözaltýna alýnýyorlar; ancak hiçbir þekilde baský karþýsýnda geri adým atmýyorlar. Sorunun sadece Greif patronuna karþý verilen mücadeleyle çözülemeyeceðini gören iþçiler, direniþteki diðer iþçilerle dayanýþmak için seferber oluyorlar; Dudullu'da, Samandýra'da bulunan fabrikalardaki iþçileri de sürdürdükleri direniþin bir parçasý haline getirmeye çalýþýyorlar. Taksim'de masa açarak hem direniþlerini insanlara anlatýyor, hem de dayanýþma ruhunu fabrikadan sokaklara taþýmaya çalýþýyorlar.
Fabrika içerisini de kendileri için tam bir okula dönüþtürmüþ durumdalar. Fabrikada üretim olmamasýna raðmen iþçi sýnýfýnýn disiplinini her alanda görmek mümkün. Sistemin insanlar üzerindeki yozlaþtýrýcý etkisi adeta kapýnýn dýþýnda kalmýþ durumda ve iþçi sýnýfýnýn neden yeni dünya kurmaya yetenekli tek devrimci sýnýf olduðu buradan anlaþýlabiliyor. Elbette bu kazaným bir günde, bir anlýk tepkisellikle elde edilmiþ deðil. Direniþçi iþçiler direniþe geçmeden önce aylar boyu fabrika içerisinde bir örgütlenme oluþturmaya çabaladýklarýný, direniþe geçecekleri takdirde yaþayacaklarý durumlara nasýl tepkiler vereceklerini hesapladýklarýný ve kendilerini en güçlü hissettikleri anda direniþi baþlattýklarýný aktarýyorlar. Bu süreçte onlarýn karþýsýnda sadece patrondevlet iþbirliði yok; sendikal bürokrasi de ayakbaðýna dönüþmüþ durumda. Direniþin baþlangýcýnda iþçilerin baðlý olduklarý DÝSK Tekstil S e n neredeyse mücadeleye karþý bir tavýr almýþ, sitesinden iþçilere saldýran bir yazý yayýnlamýþtý. Ancak iþçiler kararlý mücadeleleriyle DÝSK'i de hizaya getirmiþ ve yazýyý yayýndan kaldýrtarak özür dilemelerini saðlamýþlardý. Direniþin baþlamasýnýn ardýndan günler sonra DÝSK Baþkaný Kani Beko ve bürokratlar direniþi ziyaret etme zahmetinde bulunmuþlardý. Bu süreç sendikalarýn kendi baþlarýna býrakýldýðýnda nasýl düzenle uzlaþma içerisinde var olacaklarýný, iþçiler tabandan basýnç kurmadan harekete geçemeyeceklerini gösteriyor. Sendikanýn bu halde olmasý yine de iþçilerini moralini bozamýyor: Sendikaya düþman olmadýklarýný, aksine sendikanýn gerçek temsilcilerinin bürokratlar deðil, kendileri olduðunu ifade ediyorlar. Greif iþçileri hepimize sýnýf mücadelesi adýna önemli dersler verecektir. Yataðan'da, Greif'de, Kazova'da, Beltaþ'ta, BEDAÞ'ta, THY'de direnen iþçiler, yakýn zamana damgalarýný vurdular. Böylesi direniþlerin yükselmesi muktedirlerin üzerimizde istedikleri gibi tepinmesinin önüne geçecektir. Þimdi Greif'le dayanýþmayý büyütme ve sýnýf mücadelesine omuz verme zamanýdýr. Zafer direnen emekçinin olacak!