Zafere Kadar Sürekli Devrim!
marksist bakýþ Sayý: 40 - Aðustos 2014
Perspektif
Teori
Cumhurbaþkanlýðý Ýnsan, Hep Böyle Seçiminde Nasýl Miydi? Tutum Almalý?
bolsevikorg
Fiyatý: 3 TL
Tarih
Polemik
Troçki ve Devrimci Mirasý
TKP’de Bölünme: Nedenler ve Sonuçlar
sureklidevrim
www.bolsevik.org
ilkelerimiz Tek Yol Sürekli Devrim Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk, savaþlar, doðanýn tahribatý, yabancýlaþma ve toplumsal çürümenin tek sorumlusu kapitalizmdir. Bu yüzden de insanlýðýn kurtuluþu kapitalizmin tarihin çöp tenekesine gönderilmesiyle gerçekleþecektir. Kapitalizmin alternatifi proleter devrim ve sosyalizmdir. Kapitalist sömürüye karþý harekete geçen devrimci iþçi hareketi, burjuva düzenden tam kopuþ olmadan kurtuluþun olamayacaðýný bilerek kapitalist düzeni yýkana kadar durmamalý ve gerçekleþtireceði iþçi ihtilalini dünyaya yaymaya çalýþmalýdýr. Ýlerici burjuvazi, ileri demokratik bir düzen, demokratik devrim, baðýmsýzlýkçýlýk vb. politikalar iþçi sýnýfýný proleter devrim yolundan uzak tutmanýn araçlarýdýr.
Yurtseverlik Deðil Enternasyonalizm Küresel bir sistem olan kapitalizmden kurtulabilmek için iþçi sýnýfýnýn uluslararasý birliði zorunludur. Ýþçi sýnýfýný ulusal temellerde bölen ve sýnýfsal ayrýmlarý perdeleyen yurtseverlik ideolojisi burjuvazinin en büyük silahlarýndan birisidir. Bu nedenle Marks bütün dünyanýn iþçileri birleþin çaðrýsýný yükseltmiþtir. Ancak, proletarya enternasyonalizmi bir dünya partisi olarak Enternasyonal hedefine baðlanmýyorsa, dünyadaki komünist güçlerle gerçek bir birliðe hizmet etmiyorsa soyut bir ilke olarak gerçek anlamýný yitirecektir.
Ezilenlerin Kürsüsüyüz Devrimciler, insanlarýn kimliklerinden ötürü ezilmelerine karþý çýkarlar. Ezilenlerin ezenlere karþý mücadelesi her daim meþru ve ilericidir. Kadýnlarýn ve LGBT bireylerin ezilmeleri konusunda iþçi sýnýfý içerisinde ileri bir bilinç yaratýlmasý oldukça önemlidir. Ulusal sorunda temel yaklaþýmýmýz ezilen uluslarýn kendi kaderini tayin hakký ve Kürt halkýnýn ulusal sorundaki taleplerinin desteklenmesidir. Diðer taraftan Marksistler ezilenlerin esas kurtuluþunun ancak ve ancak proleter devrimle geleceðinin de altýný çizerler. Ezilenlerin mücadelesi desteklenirken Marksistlerin politik baðýmsýzlýklarýný korumalarý büyük önem taþýmaktadýr.
Bolþevizm BÜROLARIMIZ Ankara Bayýndýr-2 Sok. No:45/7 Kýzýlay Ýstanbul Ýstiklal Cad. Balo Sok. No:5 Kat:5 Taksim
Trabzon Razi Aksu Ýþhaný (KESK Binasý) Kat:4 No:30 Meydan
Antalya Adnan Menderes Bulvarý 468. Sok. Bekir Turgay Ýþ Merkezi Kat:3 No:308
Amasya Yüzevler Mahallesi Kocur Pehlivan Sok. Çetin Apt. Kat:1 Merkez
Ýþçi sýnýfýnýn kapitalizme karþý giriþeceði mücadelelerin baþarýya ulaþmasý için devrimci iþçilerden oluþan bir devrimci partiye ihtiyaç vardýr. Devrimci partinin liderliði olmaksýzýn iþçi sýnýfý yenilmeye mahkumdur. Ýþçi sýnýfýnýn önderlik krizi içerisinde olmasý, kapitalizmin hala ayakta olmasýnýn temel nedenidir. Bu krizin aþýlmasý bir inþa sürecini gerekli kýlmaktadýr. Bolþevik geleneðin inþasý gerçekleþmeden proleter devrim ve iktidar perspektifi hoþ bir hayalden öteye geçemez.
Marksist Bakýþ - Aylýk Politik Dergi - Yýl:10 - Sayý:40 - Aðustos 2014 Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ayþe Þensöz Yayýn Ýdare Adresi: Bayýndýr-2 Sok. No:45/7 Kýzýlay/ANKARA Tel: 03124809560 Baský: Yön Matbaacýlýk - Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1.Kat No:366 Topkapý/ÝSTANBUL Tel: 02125446634 Yayýn Türü: Yaygýn süreli, aylýk
Cumhurbaþkanlýðý Seçiminde Nasýl Tutum Almalý? V.U.Arslan
RTE'nin mutlak favori olarak girdiði cumhurbaþkanlýðý seçimi, bu ay içerisinde tamamlanacak. RTE'den baþka ortada 2 aday daha var: CHP-MHP ittifakýnýn þapkadan çýkan tavþaný Ekmeleddin Ýhsanoðlu ve Kürt ulusal hareketinin adayý olarak Selahattin Demirtaþ. Üç seçenekten çýkarýlacak ilk sonuç, cumhurbaþkanlýðý seçiminin antidemokratik niteliðidir. Adaylýk için en az 20 milletvekilinin imzasýný gerekli kýlan seçim kuralý, farklý alternatiflere kapýyý baþtan kapatmaktadýr. Yani cumhurbaþkanlýðý seçimleri; emekçi sýnýflarýn, geniþ halk yýðýnlarýnýn ve gençliðin kendisini ifade etmesinin kanallarýný týkamak üzerine dizayn edilmiþtir. Tayyip Erdoðan, Türkiye'nin Putin'i! AKP iktidarý ve RTE, cumhurbaþkanlýðý seçimlerini, 12 yýldýr büyük bir saldýrganlýkla inþa ettikleri tek parti diktatörlüðünü kurumsallaþtýrma açýsýndan önemli bir dönüm noktasý olarak görmektedir. Zira bu seçim, Erdoðan seçildiði takdirde, Türkiye'de baþkanlýk veya yarý baþkanlýk sisteminin ebeliðini yapmaya önemli ölçüde adaydýr. Erdoðan; devletin önemli bürokratik aygýtlarýnýn þekillendirilmesinden, neredeyse duble yol yapýmýna kadar bütün her þey üzerinde otorite sahibi bir lider olarak Çankaya'ya çýkmak istemektedir. Bunu da açýkça dile getirmektedir. RTE'nin hayali Türkiye'nin Putin'i olmaktýr. Böyle bir durumda Tayyip Erdoðan'ýn emekçilere ve özgürlüklere olan saldýrýlarý þiddetlenecek, muhafazakâr otoriterliði güçlenecektir. Emekçi
sýnýflarýn yaþam koþullarýnýn giderek kötürümleþmesi, Erdoðan'ýn olasý cumhurbaþkanlýðýnda ivme kazanarak devam edecektir. Bu yüzden, Erdoðan'ýn neden emekçi sýnýflarýn adayý olamayacaðýný anlatmak için lafý uzatmaya gerek yok. AKP yandaþlarý, RTE'nin bir seçim zaferine daha imza atacaðýndan oldukça eminler. Hatta iþin ilk turda biteceðini düþünüyorlar. Borsa yükselir, döviz düþerken açýk ki sermaye piyasalarý, temmuz ayýndan itibaren RTE'nin zaferini primlediler. AKP yardakçýlýðýyla semirenlerin kafalarýndaki asýl soru, RTE sonrasý baþbakanlýða ve AKP'nin baþýna kimin geçeceðidir. “Ýþi ilk turda bitirirlerse Davutoðlu, ikinci turda bitirirlerse Abdullah Gül” gibilerinden tahminlerle heyecanlanýyorlar. RTE'nin olasý seçim zaferinin yaratacaðý moral bozukluðu karþýsýnda biz devrimciler, AKP'ye karþý iþçi sýnýfý ve gençliðin mücadelesinin örgütlenmesi vurgusunu öne çýkarmalýyýz. Kaldý ki AKP'nin gidiþi, iþçi ve gençliðin mücadelesiyle gerçekleþirse ilerici bir anlam taþýr. Yok eðer RTE, CHP-MHP ittifakýnýn adayý Ekmeleddin Ýhsanoðlu ile ya da bir askeri darbe ile yenilgiye uðratýlýrsa bu olsa olsa AKP'den sýkýlan tekelci sermayenin zaferi olacaktýr. Bu durumda da Ýslamcý alternatifler daha radikal versiyonlarýyla ileride yeniden peyda olmakta gecikmeyecektir. CHP-MHP'nin Çatýsý, Emekçilerin Kara Kýþýný Örtemez! Erdoðan karþýsýnda CHP ve MHP, çatý adayý olarak belirledikleri Ekmeleddin
Ýhsanoðlu ile yer alacaklar. DSP, BBP, DP, BTP, LDP gibi bir kýsým küçük parti de Ýhsanoðlu'na desteðini açýklamýþ durumda. Kamuoyunun tanýmadýðý, düþük bir profil ortaya koyan ve etkili bir kampanya sergileyemeyen Ýhsanoðlu, RTE karþýsýnda oldukça cýlýz bir figür. Eski Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý Genel Sekreteri Ýhsanoðlu'nun adý adaylýk öncesinde toplumun geniþ kesimleri tarafýndan bilinmese de O'nu yakýndan tanýyanlar mevcut: Gerici Körfez rejimleri, ABD ve Batý emperyalizmi, bu ýlýmlý-Ýslamcý adayla geçmiþte sýký baðlara sahiptiler ve O'nu hem bizden, hem de aday olarak öneren CHP-MHP ittifakýndan daha yakýndan tanýdýklarý kesin. Ekmeleddin Ýhsanoðlu'nun adýnýn açýklanmasýnýn ardýndan Kemal Kýlýçdaroðlu ile görüþen Cumhuriyet gazetesi yazarý Utku Çakýrözer þunlarý aktarýyor: “Dünya çapýnda tanýnmýþ, Doðu'da ve Batý'da takdir görecek, uluslararasý camiada konuþmasýnýn aðýrlýðý olan bir isim. Kavgadan uzak, huzurdan ve barýþtan yana bir kimlik. ABD Baþkaný Obama'dan Suud Kralý'na, Rusya'dan Japonya'ya tüm dünya ile iyi iliþkiler içinde.” Yani kýsacasý seçtiðimiz aday emperyalist kapitalist sistemle tam bir uyum içerisinde demek istiyor. Ýþte, burada can sýkýcý bir gerçeðe iþaret etmek gerekiyor: CHP, zirvesine Gezi'de ulaþan muazzam AKP karþýtý enerjiyi sistematik olarak emperyalist kapitalist kanallara yönlendirmeye çalýþýyor. Adres MHP ile ittifak oluyor, adres cemaat oluyor, adres ABD ve TÜSÝAD oluyor. Örgütsüz halk
perspektif
3
kesimleri de çekici ciddi bir adayýn olmadýðý bir ortamda AKP'den kurtulmak adýna büyük çoðunlukla bu süreci takip ediyor. Þimdi de ABD menþeli Ekmeleddin Ýhsanoðlu piyasaya sürüldü, hem de sahip olduðu bir dolu handikapa raðmen. Zaten tatil aylarýnda sandýða zor giden CHP seçmenine tabanda büyük tepkiyle karþýlanan bir isimle gitmek, hiç de akýllýca olmasa da belli ki ABD'li abileri CHP'nin kulaðýna bu ismi fýsýldamýþ. AKP'ye destek veren yoksul-emekçi kesimler de solu böyle bir CHP ile özdeþleþtirdiðinden, AKP'yi ihya eden yaþam biçimi kutuplaþmasý kendisini geleceðe taþýmýþ oluyor. Bunun dýþýnda CHP'nin MHP ile ittifak politikasý her yerde MHP'nin iþine gelirken CHP bu þekilde de ülkenin saða kaymasýna hizmet ediyor. Sonuç olarak Ýhsanoðlu'nu emekçi sýnýflardan ziyade emperyalist kapitalist sistemin çýkarlarý doðrultusunda aday olarak belirleyen CHP, Tayyip Erdoðan karþýsýnda emekçi sýnýflarý ölümü göstererek sýtmaya razý etmeye çalýþmaktadýr. CHP, bir kez daha ABD-Cemaat eliyle AKP karþýtý toplumsal muhalefet enerjisini emperyalizme yedeklemeye çalýþmaktadýr. Demirtaþ Neden Desteklenmeli? Demirtaþ, "kýzýl" bir figür deðil, kendisini de öyle sunuyor deðil zaten.
Demirtaþ'ýn partisi HDP'ye katýlmaktan ya da HDP'nin siyasi çizgisinin onaylanmasýndan bahsetmiyoruz, bayraklarý karýþtýrmýyoruz. Demirtaþ'ý kýzýla boyamýyoruz, eleþtirilerimiz bakidir; ama ileri iþçiler ve sosyalistler, Demirtaþ'a burun kývýrýp kenarda duramazlar. Bunun anlamý siyasetsiz ve atýl kalmaktýr. Oysa Demirtaþ'ýn Batý'da saðlayacaðý anlamlý oy artýþlarý, EÝ'ye tepki olarak algýlanacak ve ülkedeki "sol damara" yazýlacaktýr. Bu da kabul edelim ki önemsenmesi gereken bir durumdur. Üstelik CHP'nin solunda sayýlabilecek emekçilerde, Demirtaþ'a yönelik kayda deðer bir eðilimin varlýðý da su götürmezdir. 4
perspektif
Yani iþçi sýnýfýnýn en ileri çýkarlarýnýn yýlmaz bir savunucusundan söz etmiyoruz. Diðer taraftan Demirtaþ, Kürt halkýnýn özlem ve acýlarýnýn ifadesi olmasýnýn yanýnda sol bir figürdür ve sol yaný net olan bir seçim kampanyasý yürütmektedir. Bu ö z e l l i k l e r Demirtaþ'ýn iki saðcý aday karþýsýnda desteklenmesi için yeterlidir. Yani, Demirtaþ'ý RTE ve EÝ'ye ekleyip “bunlarýn hiçbirinden fayda gelmez demek” gerçeklikten epeyce kopacak kadar sekterleþmek anlamýna gelir. Neticede Demirtaþ'ýn partisi HDP'ye katýlmaktan ya da HDP'nin siyasi çizgisinin onaylanmasýndan bahsetmiyoruz, bayraklarý karýþtýrmýyoruz. Demirtaþ'ý kýzýla boyamýyoruz, eleþtirilerimiz bakidir; ama ileri iþçiler ve sosyalistler, Demirtaþ'a burun kývýrýp kenarda duramazlar. Bunun anlamý siyasetsiz ve atýl kalmaktýr. Oysa Demirtaþ'ýn Batý'da saðlayacaðý anlamlý oy artýþlarý, EÝ'ye tepki olarak algýlanacak ve ülkedeki "sol damara" yazýlacaktýr. Bu da kabul edelim ki önemsenmesi gereken bir durumdur. Üstelik CHP'nin solunda sayýlabilecek emekçilerde, Demirtaþ'a yönelik kayda deðer bir eðilimin varlýðý da su götürmezdir. Ýþçi sýnýfýnýn sosyalist alternatifleri bugün için HDP'ye þartlar dayatacak durumda deðil, bugün maalesef böyle bir güçten söz edemeyiz; ama iþçi sýnýfýnýn devrimci siyasi alternatifi baðýmsýz bir güç olarak mesafe kat ettiðinde bunu pekala yapacaktýr. Ama bunun için öncelikle Türkiyeli sosyalistlerin mücadelenin hakkýný vererek ileri iþçiler için gerçek bir alternatif durumuna yükselmesi gerekir. Kemalizmden Sekterliðe Ekmeleddin Ýhsanoðlu'nu beðenmeyip
Sýnýf mücadelesindeki anahtar, sosyalizmin örgütlü gücünde yatmaktadýr. Eðer Marksistler, iþçi sýnýfý ve gençliðin devrimci gücünü inþa edebilirlerse bu durumda ileri iþçiler gönül rahatlýðýyla tercihlerini yapacaklardýr. Böyle bir gücün varlýðý koþullarýnda Kürt ulusal hareketi ile eþitlik temelinde bir iliþki kurulabilecektir. Bu da ittifaklar ve de ayrýlýklarý birlikte kapsayacaktýr. Kürt ulusal hareketi ile saðlýklý bir iliþki ancak bu temelde kurulabilir. Ne kuyrukçuluk, ne ulusalcýlýk, ne de sekterlik bataklýðýna saplanmanýn en büyük teminatý sosyalist inþa görevinin yerine getirilmesidir. Geleceðimizi kazanmamýz için bu görevi baþarýyla yerine getirmeliyiz.
CHP, zirvesine Gezi'de ulaþan muazzam AKP karþýtý enerjiyi sistematik olarak emperyalist kapitalist kanallara yönlendirmeye çalýþýyor. Adres MHP ile ittifak oluyor, adres cemaat oluyor, adres ABD ve TÜSÝAD oluyor. Örgütsüz halk kesimleri de çekici ciddi bir adayýn olmadýðý bir ortamda AKP'den kurtulmak adýna büyük çoðunlukla bu süreci takip ediyor. Þimdi de ABD menþeli Ekmeleddin Ýhsanoðlu piyasaya sürüldü, hem de sahip olduðu bir dolu handikapa raðmen. Zaten tatil aylarýnda sandýða zor giden CHP seçmenine tabanda büyük tepkiyle karþýlanan bir isimle gitmek, hiç de akýllýca olmasa da belli ki ABD'li abileri CHP'nin kulaðýna bu ismi fýsýldamýþ.AKP'ye destek veren yoksul-emekçi kesimler de solu böyle bir CHP ile özdeþleþtirdiðinden, AKP'yi ihya eden yaþam biçimi kutuplaþmasý kendisini geleceðe taþýmýþ oluyor. Bunun dýþýnda CHP'nin MHP ile ittifak politikasý her yerde MHP'nin iþine gelirken CHP bu þekilde de ülkenin saða kaymasýna hizmet ediyor. ayný zamanda Demirtaþ'a da destek olmayacak geniþ kesimlerin açýk ara en kalabalýk olanýný, kuþkusuz, Kemalizmin etkisi altýnda olanlar oluþturuyor. Bu kesimler, ulusalcý olduklarýndan ya da ulusalcýlýðýn etkisi altýnda olduklarýndan Kürt ulusal hareketi ile hiçbir surette yan yana gelmezler. Kimileri bu yanýný sol retoriðin arkasýna gizlemeye çalýþsa da Kürt dinamiði açýsýndan her þey açýk. Bu durumda radikal Kürt gençlerinin Türkiye sosyalist hareketine yönelik ön yargýlarý muhakkak ki güçleniyor. Ortalama bir Kürt genci þöyle düþünüyor: “EÝ ve RTE'nin yarýþtýðý bir seçimde bile Demirtaþ gibi bir adayý desteklemiyorlarsa bunlarýn Kürtlerle problemi vardýr.” Bu gibi ön yargýlarýn geliþmesi sosyalist hareket için ciddi bir tehlikeye iþaret etmektedir, zira Kürt ulusal hareketi emek ve demokrasi mücadelesindeki kritik bir müttefiktir. Kuyrukçuluk bir yana, iþbirliði zeminlerinin korunmasý sosyalist hareket için büyük önem arz etmektedir. Unutmamak gerekir ki her þeye raðmen coðrafyamýzda, sadece Türkiye'de deðil, Ortadoðu çapýnda, emek hareketinin cephe kurabileceði çok az sayýdaki sol güçten birisi Kürt ulusal hareketidir. Hatýrlatacak olursak Kürt ulusal hareketinin alternatifi Türkiye Kürdistaný'nda Hizbullah, Rojava ve Hewler'de IÞÝD'dir. Dolayýsýyla boykot gerekeçesi olarak sýkça dile getirilen HDP'nin Gezi sürecindeki negatif tavrý, (ki SDH, Kürt ulusal hareketinin Gezi'deki tutumunu en baþýndan beri, daha Haziran
Günleri sýrasýnda eleþtirmiþtir) köprülerin atýlmasý ve Demirtaþ'ýn defterden silinmesi gerektiði anlamýna gelmez. Demirtaþ'a karþý Kemalist reflekslerin dýþýnda her zamanki sekter, apolitik, boykotçu eðilimleri de görebiliyoruz. Bunlarýn bir çoðu, Kürt ulusal hareketine olmadýk misyonlar yüklüyorlar ve uðradýklarý hayal kýrýklýðý karþýsýnda da veryansýn ediyorlar. Demirtaþ'a "iþçi sýnýfý mücadelesini bütünüyle kucaklamasý" koþulunu getirenler bile oldu. Ýyi de Demirtaþ'ýn böyle bir misyonu yok ki. Demirtaþ böyle bir misyon yüklenebilecekse sosyalistlere neden gerek olsun? Hem Demirtaþ, ayný Demirtaþ; Kürt ulusal hareketi, ayný hareket. Bir iþçi hareketi ve iþçi önderinden bahsetmiyoruz ki. Geçmiþte BDP ile ayný partide veya ayný seçim platformlarýnda buluþanlar, Demirtaþ'ý þimdi mi fark ettiler. Yani bundan 5 sene evvel BDP iþçi hareketini kucaklýyordu da þimdi mi kucaklamýyor? Üstelik Demirtaþ, Kürt ulusal hareketinin en soldaki isimlerinin baþýnda geliyor. Kýsacasý, birçok durumda sekterlikle oportünizm el ele gidiyor. Hatýrlatmak gerekir ki sekter tutumlar da kimi zaman iþçi mücadelesi için en az oportünizm kadar tehlikeli olabiliyor. Demirtaþ'ýn olasý bir ikinci turda Erdoðan'a öyle veya böyle destek atabileceði iddiasý boykotçularýn önemli argümanlarýndan birisi. Diyelim ki bu olasýlýk, gerçek oldu. O zaman bizler Demirtaþ'a oy vermiþ milyonlarca emekçiye dönüp durumu teþhir edebi-
liriz. "Biz desteðimizi verdik, ama O bizi sattý" diyebiliriz. Ama iki Ýslamcý aday karþýsýnda hala Demirtaþ'a destek atmýyorsanýz bu sekterliði o milyonlara anlatamazsýn. Kaldý ki Demirtaþ'ýn ikinci turda RTE'ye yardýmcý olma olasýlýðý (ki koþullar gereði küçük bir ihtimal) üzerinden yapýlacak ajitasyona giriþmeden önce boykotun sadece RTE'ye hizmet edeceðini bilmek gerekir. Zira boykot, katýlým oranýný düþüreceðinden RTE'nin ilk turda %50'yi yakalamasýný kolaylaþtýracaktýr. Sýnýf mücadelesindeki anahtar, sosyalizmin örgütlü gücünde yatmaktadýr. Eðer Marksistler, iþçi sýnýfý ve gençliðin devrimci gücünü inþa edebilirlerse bu durumda ileri iþçiler gönül rahatlýðýyla tercihlerini yapacaklardýr. Böyle bir gücün varlýðý koþullarýnda Kürt ulusal hareketi ile eþitlik temelinde bir iliþki kurulabilecektir. Bu da ittifaklar ve de ayrýlýklarý birlikte kapsayacaktýr. Kürt ulusal hareketi ile saðlýklý bir iliþki ancak bu temelde kurulabilir. Ne kuyrukçuluk, ne ulusalcýlýk, ne de sekterlik bataklýðýna saplanmanýn en büyük teminatý sosyalist inþa görevinin yerine getirilmesidir. Geleceðimizi kazanmamýz için bu görevi baþarýyla yerine getirmeliyiz.
perspektif
5
Filistin Direniþinin Dönemeçleri Emre Güntekin Ýsrail'in bugün gerçekleþtirdiði toplu kýyým son yüzyýlda Ortadoðu'da emperyalist kapitalist sistemin siyasi baþarýsýzlýðýnýn en doðal sonucu olarak karþýmýzda duruyor. Ne bölgedeki kalýcý ulusal sorunlar, ne dinsel ve mezhepsel çatýþmalar, ne de bölge halklarýnýn döktükleri gözyaþýný durdurabilecek bir siyasal alternatif, bölgenin geleceðinde mümkün görünmektedir. Aksine alternatifler tükendiði ölçüde, savaþ ve þiddet, coðrafyanýn üzerindeki siyah örtüyü daha da kalýnlaþtýrmaktadýr. Filistin Ulusal Kurtuluþ Hareketinin Kýsa Geçmiþi Dünyanýn en büyük ordularýndan birine sahip olan Ýsrail, bugün büyük bir savaþ yürütüyor. Peki, kime karþý? Attýklarý füzeler Ýsrail'in Demir Kubbesi'nde eriyip giden Hamas'a mý, neredeyse yirmi yýldýr Batý'nýn Filistin içerisindeki uzantýsý haline gelen El Fetih'e mi yoksa elinde savunacak eti ve kemiðinden baþka bir þey kalmayan Filistinlilere mi? Bugüne kadar 1948, 1967 (Altý Gün Savaþlarý) ve 1973 (Yom Kippur Savaþý) yýllarýnda olmak üzere Arap ülkeleri, Ýsrail'e karþý üç ciddi savaþ verdiler. Ancak her üç savaþta bölgedeki Arap milliyetçisi rejimlerin Filistin halkýnýn kurtuluþu için çare olamayacaðý, çok açýk bir þekilde anlaþýlýr hale geldi. Filistin ulusal kurtuluþ hareketinin en güçlü siyasal ve askeri unsurlarý 1960'lý yýllarýn devrimci politik atmosferinin tüm dünyayý sardýðý bu süreçte ortaya çýktý: 1959'da El Fetih, 1964'te Filistin Kurtuluþ Örgütü, 1967'de Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi, 1969'da Filistin Demokratik Halk Kurtuluþ Cephesi… Filistinli ulusal kurtuluþ hareketlerinin mücadelesi 1970'lerin baþýndan itibaren en prestijli dönemlerini yaþadýlar. 1967'de Arap devletlerinin düzenli ordularýnýn Ýsrail ordusu karþýsýnda aldýðý aðýr ve trav-
6
tarih
matik yenilgi, Filistinlilerin kendi mücadelelerini daha fazla ön plana çýkaran ve orantýsýz askeri güç karþýsýnda daha kolay manevra imkâný saðlayan gerilla savaþýna altýn bir çaðýn kapýlarýný açar. Bunu uluslararasý bir çekim gücü yaratabilmesinden de görebilmek mümkün. Bölge ülkelerinin devrimcileri Filistinli örgütlerin kamplarýna gelerek gerilla eðitimlerinden geçerler. Türkiye'den de Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan gibi dönemin gençlik önderleri de bu kamplarda gelecek mücadelelere hazýrlanýrlar. Bu iliþki bir süre sonra daha radikal boyutlar da kazanýr: Eylül 1970'te Leyla Halid'in de yer aldýðý uçak kaçýrma olayýna katýlan Nikaragualý Patrick Arguel þehit düþer. 30 Mayýs 1972'de Japon Kýzýl Ordusu Tel Aviv Havaalanýna saldýrý düzenleyerek 24 kiþiyi öldürür, 80 kiþiyi yaralar. Ulusal hareketler de mücadeleyi uluslararasý alana taþýr. En çarpýcý örneklerden birisi Kara Eylül örgütünün 1972 Münih Olimpiyatlarý sýrasýnda 11 Ýsrailli sporcunun ölümüyle sonuçlanan saldýrýsýdýr. Kuþkusuz Filistin ulusal kurtuluþ hareketindeki bu safi þiddete doðru kayýþ þaþýrtýcý deðildir. Bu mücadele içerisinden daha önceki dönemlerdeki mücadele kültürünün aksine Filistin'de fedai kültürü daha fazla öne çýkar. Çarpýcý saldýrýlar, kitlesel ölümler, suikastler bu mücadele biçiminin en basit araçlarý olur. Bu dönemin simgesi olarak Filistin hareketinde istisnai bir þekilde kadýn olarak ön plana çýkan Leyla Halid'i göstermek mümkündür. Halid kendini þöyle tarifler: "Che bir kahraman olarak yaþadý ve bir kahraman olarak öldü. Ben ise 'devrimci' bir kadýn olarak, uzaklardaki Kuveyt'in sakin ortamýnda yaþýyordum; oysa halkýmýn Che ayarýnda kahramanlara ve devrimcilere ihtiyacý vardý. Ben de devrimin saflarýna katýl-
maya karar verdim. (…) Bedenimin atomlarýyla bombalar yapacak ve ruhumun lifleriyle yeni bir Filistin dokuyacaðým." (1) Bu süreçte Filistin mücadelesi kendi esin kaynaklarýný görüldüðü üzere Che Guevara gibi dönemin popüler devrimci figürlerinden alýr. Ayrýca soyut ve eklektik de olsa Marksizm ve Leninizm neredeyse dönemin bütün gerilla örgütleri gibi seküler, Arap milliyetçisi ulusal hareketlerin ideolojik sýðýnaðý olur. Bu hareketlerin en önemli güç kaynaðý ve diðer taraftan çeliþkisi de Filistin topraklarý dýþýnda sürgün bir þekilde yaþayan milyonlarca Filistinlidir. Ürdün, Lübnan ve Suriye bu örgütler tarafýndan üsleri için elveriþli birer ortamdýr. Ancak burada bulunan Arap rejimlerinin Filistinli ulusal kurtuluþ hareketleriyle ayný ruh dünyasý ve ülkülere sahip olduðu ve misafirperver davrandýklarý söylenemez. Mart 1968'de Ürdün'den Ýsrail'e bir füze fýrlatýlmasý, Eylül 1970'te Kral Hüseyin'e yapýlan suikast giriþimi ve isyanlar sonrasýnda Ürdün çok sert yanýt verir. Sivillerin de aralarýnda bulunduðu 3500 kiþi öldürülür, 10 bin kiþi yaralanýr. Bu süreç "Kara Eylül" olarak adlandýrýlýr ve hala hüzünle hatýrlanan bir tarihsel süreçtir. 1980'li yýllarda ise Filistin kurtuluþ hareketinde artýk eksen kaymasý kaçýnýlmaz hale gelmiþtir. Ulusal mücadelenin en güçlü öznesi olan El Fetih, bir zamanlar dünya solunda emperyalizme karþý mücadelenin bayraktarlarýndan birisi olarak görülen Yaser Arafat öncülüðünde artýk diplomatik çözüm arayýþýnýn girdabýna girer. 1985'te El Fetih, Filistin halkýnýn resmi otoritesi olarak Birleþmiþ Milletler'e gözlemci devlet sýfatýyla girer. Bu süreç nihai noktasýný 1994 yýlýnda yapýlan Oslo Anlaþmalarý ile bulur. Oslo ile Baþlayan Süreç Oslo süreci, Filistin ulusal mücadelesinin
tarihinde bir dönemeci ifade eder. Hem Arap dünyasýnýn ve Ýsrail'in hem de Arafat ve FKÖ'nün pragmatizmi on yýllardýr savaþan her iki kampý bir masa etrafýnda buluþturmaya yetse de Filistin halký için diplomatik çözüm umutlarýnýn son kýrýntýlarý da bu masada daðýlýr. Oslo anlaþmalarýyla Filistin'de uluslararasý anlamda kabul edilen tek otorite olan Arafat ve FKÖ, tarihsel Filistin iddiasýndan vazgeçer ve iki devletli, Ýsrail sýnýrlarý içerisinde güvenli yaþamayý þart koyan bir yönelime girer. Ancak bu tutumun kabul görmesini, Ýsrail'in elde kalan son Filistin topraklarý üzerindeki kolonizasyon sürecini hýzlandýrmasý izler. Filistin topraklarý üzerinde neredeyse % 60'a yaklaþan bir oranda Ýsrail egemenliði kurulurken, geri kalan topraklarda Filistin otoritesi giderek Ýsrail devletine baðýmlý hale gelir. 1993-2001 yýllarý arasýndaki süreçte Filistin topraklarýndaki Ýsrailli yerleþimci sayýsý 110 binden 213 bine yükselir ve Filistin halkýnýn kendilerine ait baðýmsýz bir devlet olabilme hayalleri yerle yeksan olur. Bu tarihten itibaren Ýsrail'de þiddet ve savaþ üzerine kurulu programý benimseyen politik öznelerin iktidara geçiþine tanýklýk eder. Oslo Anlaþmalarý'na imza atan Ýzak Rabin 1995'te radikal saðcý bir Yahudi tarafýndan öldürülür. Sýrasýyla iktidara gelen Simon Peres, Ariel Þaron ve Binyamin Natenyahu, katý güvenlikçi bir söylem inþa ederler. 90'lý yýllar bütün diplomatik çabalara raðmen Filistin halký için eskinin geri dönüþünden baþka bir þey deðildir. Tarýk Ali bu yýllarda þiddetin topluma nasýl sirayet ettiðini þu çarpýcý notla aktarýr: "…Filistin okullarýnda da öðretmenler, çocuklarý derse ýsýndýrmanýn çaresi olarak, Ýntifada taþlarýyla Ýsrail tanklarýnýn resimlerini çizdirmekten daha iyi bir yol bulamayacaklardý." (2) El Fetih'in Oslo'da ihanet ettiðini düþünen Filistinliler için sahnede yeni direniþ hareketlerinin güç kazanmasý gecikmeyecektir. Ortadoðu'nun birçok ülkesinde 1980'ler boyunca Ýslamcý hareketler, hem geçmiþ unsurlarýn yenilgilerine karþý sýðýnýlacak hem de gündelik hayatta oluþan boþluklarý dolduracak bir mekân oluþturmuþlardý. Kökleri 1930'lara ve bu dönemde
Mýsýr'da kurulan Müslüman Kardeþler'e dayanan Hamas, 1987'de belden aþaðýsý felçli olan ve hareket tarafýndan kutsal bir mertebede tutulan Þeyh Ahmed Yasin tarafýndan kurulur. 1988'de oluþan siyasal programlarýyla Ýsrail'in varlýðý reddedilirken, hareket programatik olarak Ýslami bir toplum yaratarak Ürdün'den Akdeniz'e kadar bütün Filistin topraklarýnýn kurtarýlmasýný benimser. Hamas, kurulduðu günden bugüne hem Filistin üzerindeki otoritesini oldukça önemseyen El Fetih'in hem de Ýsrail'in baskýsýyla karþý karþýya kalýr. 1994'te Oslo Anlaþmasý'na karþý çýkarken, diðer taraftan 9 militanlarý FKÖ tarafýndan öldürülmüþtü. Bu yýl ayný zamanda Hamas'ýn Müslüman Kardeþler geçmiþiyle baðýný da sembolize eden Ýzzeddin El Kassam Tugaylarý'nýn kuruluþ yýlýdýr. Ýzzeddin El Kassam Filistinli ulema bir ailenin oðludur. 14 yaþýnda El Ezher Üniversitesi'ne girer ve burada 1928 yýlýnda Hasan El Benna tarafýndan kurulmuþ olan Müslüman Kardeþler'e katýlýr. 1930'larda manda yönetimine karþý verilen büyük isyanlar sýrasýnda öldürülür. Hamas'ýn da liderlikleri benzeri akýbeti hareketin tarihi boyunca defalarca kez paylaþacaktýr: Kurucu Þeyh Ahmed Yasin 22 Mart 2004'te, onun yerine geçen Abdülaziz Rantissi'de 17 Nisan 2004'te öldürülür. Sonraki lider Halid Meþal ise güvenlik nedeniyle Þam'da sürgün hayatý yaþamak zorunda kalýr. Meþal'in Þam'daki ikameti hareketin Ortadoðu'da Batý'ya karþý bir denge unsuru oluþturan ÝranSuriye ve Hizbullah eksenine baðlanýþýnýn sembolik bir ifadesidir. Hamas 2000'li yýllarda Ýran'dan aldýðý destekle Ýsrail'in saldýrýlarýna karþý ayakta durmayý baþarýr. Hamas'ýn yanýnda sahneye çýkan Ýslami Cihad da "Kýyamete kadar cihad!", "Cihad için Ýntifada" sloganlarýyla Ýslami yönelimin bir baþka ürünü oldu. Filistin direniþi dinselleþirken Ýsrail'de
de dinci akýmlar güç Oslo süreci, Filistin ulusal k a z a n d ý . mücadelesinin tarihinde bir Ortadoðu'da dönemeci ifade eder. Hem Arap yükselen dünyasýnýn ve Ýsrail'in hem de antisemitizm, uzun Arafat ve FKÖ'nün pragmatizyýllar solun mi on yýllardýr savaþan her iki enternasyon- kampý bir masa etrafýnda buluþalist bir turmaya yetse de Filistin halký t e m e l ü z e r i n d e için diplomatik çözüm umutsahiplendiði larýnýn son kýrýntýlarý da bu F i l i s t i n masada daðýlýr. Oslo anlaþdavasýnýn Filistin'de ulusmeþruiyetine malarýyla büyük zarar- lararasý anlamda kabul edilen lar indirdi. tek otorite olan Arafat ve FKÖ, Türkiye'de tarihsel Filistin iddiasýndan 90'lý yýllarda ö z e l l i k l e vazgeçer ve iki devletli, Ýsrail M i l l i sýnýrlarý içerisinde güvenli yaþaGörüþ'le bir- mayý þart koyan bir yönelime likte bu girer. Ancak bu tutumun kabul çizginin nasýl bir görmesini, Ýsrail'in elde kalan z e m i n son Filistin topraklarý üzerindekazandýðýný ki kolonizasyon sürecini hýzhatýrlayýn. Te r s i n d e n landýrmasý izler. Filistin toprakÝsrail devleti larý üzerinde neredeyse % 60'a de özel bir yaklaþan bir oranda Ýsrail ege"terörist" menliði kurulurken, geri kalan imgesiyle Y a h u d i topraklarda Filistin otoritesi t o p l u m u n u giderek Ýsrail devletine baðýmlý büyük bir hale gelir. korku içine hapsetmeyi baþardý. Yahudi toplumu kaçýnýlmaz bir þekilde ardý ardýna sað iktidarlarýn güvenli limanlarýna sýðýndý. Bu kutuplaþmanýn milenyumun hemen baþýnda derin bir toplumsal patlamaya dönüþmesi kaçýnýlmazdý.
tarih
7
Þaron'un Provokasyonu 28 Eylül 2000'de, Ariel Þaron'un yanýnda 1500 muhafýz ve polisle Kudüs'te Haremü-s Þerif'i ziyaret etmesi fitili ateþledi. Þaron, ne Ýsrailliler için, ne de Filistinliler için sýradan bir figürdü: Beyrut Kasabý olarak hatýrlanmasýna neden olan ve çocuklar da dâhil olmak üzere binlerce Filistinlinin katledildiði Sabra ve Þatilla katliamlarýnýn mimarý, hayatýný Yahudi paramiliter örgütü Haganah'tan baþlayarak Siyonizme adamýþ eski bir askerdi. Ýktidara geliþi de Ýsrail'in "terörizme karþý savaþ" adý altýnda bölgeyi terörize etmenin bir adýmýydý. Kazanan Þaron'du ve kaybeden hem Ýsrail'deki barýþ yanlýsý Yahudiler, hem de Filistin halký oldu. ABD'de týpký Ortadoðu'daki kamasý Ýsrail gibi "terörizme karþý savaþ" sloganýyla Irak'a girmeye hazýrlanýyorken, Filistin'de þiddeti hâkim kýlmanýn bundan daha iyi bir zamanlamasý olamazdý. Þaron'un ziyaretine Filistinlilerin tepkisi Ýkinci Ýntifada'yý baþlatmak oldu. Ýsrail'in oran-
Hamas lideri Meþal de uzun yýllardýr korunduðu Esad rejimini satarak Þam'dan Esad'ýn can düþmaný Katar'a taþýndý. Bu, aslýnda Hamas'ýn da emperyalizm tarafýndan evcilleþtirilmeye baþladýðýna dalaleti. Ancak rüzgâr kýsa bir sürede tersine döndü. Bir yandan AKP ve Erdoðan bölgedeki popülaritesini yitirirken, diðer taraftan Mýsýr'da Müslüman Kardeþler darbeyle devrildi ve Gazze'nin can damarlarýndan birisi kesildi. Katar'a sýðýnan Hamas'a Ýran da artýk yüz vermiyordu. Bu durum son bir yýlda Hamas'ý ciddi bir iktisadi kriz içerisine sürükledi. Hamas, artýk Gazze'de maaþlarý ödeyemiyordu. Emperyalist çatlaklar içerisinde kendisine yol açmaya çalýþan Hamas o çatlaklarýn tam içine düþtü.
8
tarih
týsýz ve katýksýz þiddeti karþýsýnda Filistinliler hayatlarý da dâhil olmak üzere ortaya her þeylerini koydular. Ýntifada boyunca 3 bin Filistinli katledildi. Filistin direniþinin pratik yöneliminde deðiþim de dikkat çekiciydi. Birinci Ýntifada'da Ýsrail tanklarýna taþ atan çocuk imgesinin yerinde artýk her türlü bedeli göze alan intihar komandolarý ve fedailer vardý. Edward Said'in deyiþi ile Ýslamcý hareket, Filistin halkýný "bitmeyen dinî çekiþme ve modernleþme karþýtý çöküþün menziline sürüklemektedir"(3). Hamas hem direniþ alanýndaki gücünü hem de El Fetih'in yolsuzluk-pasifizm ve ihanet sarmalýndaki krizini de kullanarak 2006'daki seçimlerde ciddi bir zafer elde etti ve bu baþarý Filistin direniþinde fiziki bölünmenin artýk coðrafi bir bölünmeye doðru evrilmesine yol açtý. Ýç çatýþma sonrasýnda Gazze'de kontrol Hamas'a geçerken, Batý Þeria'da El Fetih hüküm sürmeye baþladý. Ancak Hamas'da kendisinden önceki hemen hemen bütün ulusal hareketler gibi Ortadoðu'da pragmatik bir iliþki içerisine girmeden ayakta kalýnamayacaðýnýn farkýndaydý. Uzun yýllar Þii ekseniyle ortaklýk kurmasýna raðmen Arap Baharý hareketin ittifaklarýnda da deðiþim yarattý. Hamas bir yandan Ortadoðu'da liderlik hayalleri kuran Erdoðan'la saf tutuyor, diðer taraftan Mýsýr'da Mübarek'in ardýndan iktidara gelen tarihsel akrabasý Müslüman Kardeþlerle iliþkiye giriyordu. Bu durumda dengelerin deðiþmekte olduðunu sanan Hamas lideri Meþal de uzun yýllardýr korunduðu Esad rejimini satarak Þam'dan Esad'ýn can düþmaný Katar'a taþýndý. Bu, aslýnda Hamas'ýn da emperyalizm tarafýndan evcilleþtirilmeye baþladýðýna dalaleti. Ancak rüzgâr kýsa bir sürede tersine döndü. Bir yandan AKP ve Erdoðan bölgedeki popülaritesini yitirirken, diðer taraftan Mýsýr'da Müslüman Kardeþler darbeyle devrildi ve Gazze'nin can damarlarýndan birisi kesildi. Katar'a sýðýnan Hamas'a Ýran da artýk yüz vermiyordu. Bu durum son bir yýlda Hamas'ý ciddi bir iktisadi kriz içerisine sürükledi. Hamas, artýk Gazze'de maaþlarý ödeyemiyordu. Emperyalist çatlaklar içerisinde kendisine yol açmaya çalýþan
Hamas o çatlaklarýn tam içine düþtü. Gazze Ezher Üniversitesi'nden Ýbrahim Ýbraç, "Hamas hükümet olarak kötü bir performans sergiledi. O, mali olarak da baþarýsýz oldu. Ekonomi berbat. Hamas maaþlarý ödeyebileceði hizmetler sunmayý baþaramadý" derken, Filistinli siyaset bilimci Ebu Sada'ya göre Ýsrail saldýrýsý gerçekleþmeseydi, Hamas ciddi bir iþçi sýnýfý muhalefetiyle karþý karþýya kalacaktý. Ancak Hamas böyle bir krize karþý önlem olarak Nisan ayýnda iktidar gücünden feragat ederek Gazze'de El Fetih'le uzlaþma saðlamýþtý. Kýsacasý Hamas yolun sonuna gelmiþti ki Ýsrail'in Gazze saldýrýsý geldi. Bu, Hamas'a verilen bir hayat öpücüðünden baþkasý deðildir. Neticede Ýran da Ýsrail ile savaþan Hamas'a desteðini yeniden arttýrmýþtýr. Ancak her ne olursa olsun Ýsrail'in saldýrganlýðý hem Hamas'ý hem de gelecekte Filistin toplumunda yeþermesi beklenen daha radikal Ýslamcý unsurlara güç verecektir. Zira Ortadoðu'da özellikle son dönemde Irak ve Suriye'de güçlenen IÞÝD benzeri radikal Ýslamcýlarýn þiddetle sarmalanmýþ Filistin toplumunda yer bulmasý ihtimal dâhilindedir. Ý Peki, Filistin halký nasýl kurtulacak? Filistin, tek baþýna Ýsrail'i durduracak güçte deðildir. Filistin'in yardýmýna Tayyip gibi diktatörlerin, krallarýn, þeyhlerin, Ortadoðu'daki diðer kan emicilerin gelmeyeceðini belki bin kez yaþayarak gördük. Arap milliyetçisi BAAS rejimlerinin, Filistin'i kendi topraklarýna katmak istemek gibi tutarsýzlýklarý bir yana, Ýsrail'e bir þey yapamayacaðýný tarih ispatlamýþtýr. Bu yüzden tek çözüm, Ortadoðu çapýndaki birleþik sosyalist mücadeleden geçecektir. Devrimci iþçi hareketi, Filistin halkýnýn tek çýkýþ yolu, halklarýn kardeþliðinin tek garantisidir. Filistin halký için tek umut, Ortadoðu'yu saracak bir sürekli devrim fýrtýnasýdýr.
*** (1) Hamit Bozarslan, Ortadoðu: Bir Þiddet Tarihi Osmanlý Ýmparatorluðu'ndan El Kaide'ye, Ýletiþim Yayýnlarý, 2014, s.125 (2) Tarýk Ali, Bush Baðdat'ta Irak'ýn Yeniden Sömürgeleþtirilmesi, Agora Yayýnlarý, 2003 (3) Mete Çubukçu, Ýsrail Filistin ve Solun Açmazý, Birikim, Sayý:167
AKP ve Patronlarýn "Mülteci Pazarý" Çaðýn Erdinç
Suriye'deki iç savaþ tüm dehþetiyle sürerken, ölümler de ayný hýzla artmaya devam ediyor. Ýç savaþta hayatýný kaybedenlerin sayýsý 130 bine yaklaþtý. Ölenlerin 44 bin 381'i sivil. Hayatýný kaybeden sivillerin 6627'si çocuk. Tabir yerindeyse, Suriye'de taþ üstünde taþ kalmadý! Suriye halklarý temel ihtiyaçlarýný dahi karþýlayamýyor. Kentlerin çoðunun alt yapýsý büyük ölçüde tahrip edildi. Ýnsanlar, ölüm ve kalým arasýndaki tercihle eþ anlamlý olan iki seçenekle yüz yüze kalýyor: gitmek ve kalmak. Kalanlarýn büyük çoðunluðu doðrudan zarar görüyor. Ne de olsa Suriye'de her bölge savaþ alaný. Çatýþma noktasýndan uzaktaki “güvenli” bölgeler ve þehirlerde de kalabalýk içerisinde her an bir bomba patlayabiliyor. Muhaliflerin elindeki bölgelerdeyse ya doðrudan çatýþmalar sürüyor ya da bombardýman yaþanýyor. IÞÝD'in ele geçirdiði bölgeler ise tam bir cehennem. Sünni iseniz eðer, çok katý saplantýlý kurallarla yaþamaya mecbur býrakýlýyorsunuz; yok eðer farklý bir mezhebe veya dine mensupsanýz vahþice katlediliyorsunuz.
Suriye halklarý savaþýn yarattýðý vahþetten kaçsa bile açlýktan, hastalýklardan, susuzluktan, barýnma sorunlarýndan kaçamýyor. Kýsacasý, Suriye halklarý için, ülkelerini terk etmek dýþýndaki seçeneklerin çoðu ölüme çýkýyor. Aslýnda, Suriye halklarý için hayatta kalmanýn tek yolu olan ''gitmek'' seçeneði de çoðu zaman kurtuluþ olamýyor. Resmi rakamlara göre Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak, Ermenistan ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne geçiþ yapan Suriyeli mülteci sayýsý 4 milyona yaklaþtý. Mülteci olarak deðiþik ülkelere giden siviller, savaþýn þiddetinden kaçarak sýðýndýklarý ülkelerde “sýfýrdan baþlamak” durumunda kaldý. Yoksulluða ek olarak maruz kaldýklarý ayrýmcýlýk Suriyeli mülteciler için gittikleri ülkelerde yaþamý iki kat zorlaþtýrdý ve bundan sonra da zorlaþtýrmaya devam edecek gibi görünüyor. Türkiye'deki Suriyeli Mülteciler ve AKP Dünya genelindeki Suriyeli mültecilerin yaklaþýk üçte biri Türkiye'de yaþýyor. Birleþmiþ Milletler Mülteciler Yüksek
Kurulu Temsilcisi Carol Betcheler, Türkiye'deki Suriyeli mülteci sayýsýnýn 1.5 milyona yaklaþtýðýný ifade etmiþti. Bu son derece büyük bir rakam. Daha doðru ifade etmek gerekirse, Türkiye gibi bir ülke için çok büyük bir rakam. OECD'nin araþtýrmasýna göre, gelir daðýlýmý konusundaki uçurumla ilgili 34 ülkeyi baz alarak yapýlan araþtýrmada Türkiye, gelir daðýlýmý uçurumunda lider olan Meksika'dan sonra, en kötü durumdaki ülke olarak göze çarpýyor. Türkiye'de her dört kiþiden biri yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþamýný devam ettirmeye çalýþýyor. Türkiye'deki mevcut durum bu kadar kötüyken, nüfusa 1 milyonun üzerinde Suriyeli mültecinin eklenmesi, Suriyeli ve Türkiyeli yoksullar için durumu daha fazla kötüleþtirirken, patronlar için “ucuz emek cenneti” yarattý! Suriyeli bir babanýn yazdýðý mektup, Türkiye'deki Suriyelilerin durumunu çok iyi özetliyor: “Suriye'de iken iki kýzým üniversiteye gidiyordu, burada yaklaþýk iki aydýr tekstil atölyesinde 11-12 saat ayakta çalýþýyorlar. Daha önce Suriye'de hiç çalýþmadýlar, þimdi akþam ayaklarý
güncel
9
þiþmiþ hâlde eve geliyorlar. Biri aylýk 500 TL alýyor, diðeri 400 TL alýyor. Pazarlýk yapma þansýmýz yok, kaç para verirlerse razý olmak durumundayýz.” Evet, kaç para verirlerse razý olmak durumundalar. Altýný çizerek söylemekte fayda var: patronlar bu durumdan oldukça memnun! Çünkü artýk, bir fabrikaya karnýný doyurmak için günlüðüne 10 lira bile verilse girmek zorunda olan Suriyeli yoksullar var. Suriyelilerin dramý, patronlar için yeni kar kapýsý anlamýna geldi. Onlar aldýklarý paranýn, artan emek sömürüsünün sefasýný yaþýyor. Elbette AKP de durumdan memnun! Zira, Suriyelilerin dramý AKP için de yeni kar kapýsý anlamýna gelmiþti. AKP, Suriyeli mültecilere ev sahipliði yapýyormuþ gibi davranýp insanlýk onurunun simgesi gibi görünmeye çalýþýyor. Halbuki AKP iktidarý mezhepçi zihniyetini mültecilere de sirayet ettiriyor. AKP'nin Suriyeli Alevi mültecilere karþý uyguladýðý insanlýk dýþý politikalarýn bir örneði Aðustos 2013'te
Fatih-Kumkapý Sahili'nde yaþanmýþtý. Halepli Türkmen Alevi'leri Fatih Kumkapý'daki parklarda yaþam savaþý verirken Fatih Belediyesi'nin parký boþaltmasý, parkta yaþayan mültecileri maðdur etmiþti. Hatýrlanacaðý üzere, Fatih Belediyesi'nin bahanesi de son derece komikti: “parktan tüp geçit geçecek!” O dönemde Taraf Gazetesi'ne röportaj veren Muhammed Arif isimli Suriyeli sýðýnmacý, polis ve zabýtanýn kendilerine yönelik psikolojik þiddet uyguladýðýný, parký birkaç gün içerisinde boþaltmalarý gerektiðini aksi halde zorla çýkartýlacaklarýný ve parkta bulunduklarý süre içerisinde insani yardým almak þöyle dursun, parktan gitmeleri için her þeyin yapýldýðýný ifade etmiþti. Selef Cuma isimli sýðýnmacý ise ayný röportajda baþlarýndan geçen diðer olaylarý þöyle anlatmýþtý: “Bir hafta önce kendilerini belediye baþkan yardýmcýlarý olarak tanýtan kiþiler parka geldi. Bizim tek tek isimlerimizi aldýlar. Bize yardým edeceklerini söylediler; ancak kimse bize yardým etmedi. Sonra tekrar geldiler ve bizden beþ kiþiyi Belediye Baþkaný'yla görüþtürmek istediler ama biz korktuk ve gitmedik. Bizimle beraber gelen bir çocuðun karnýna sürekli kramp giriyordu. 112'yi aradýk. Saðlýk görevlileri gelip bir þurup verdi ve baþka bir þey yapmadan gittiler. Çocuk hâlâ ayný aðrýlarla boðuþuyor. Ayrýca, polis gece parkta güvenlik önlemi almýyor. Gece parka birçok kiþi geliyor. Bunlar arasýnda madde baðýmlýlarý, esrar ve içki içen insanlar var. Bunlar parkta yatan sýðýnmacýlara küfür ediyor.” Röportajýn devamýnda, Zeliha Ýþsizlik bu boyutlardayken düþük ücrete razý olup iþe adýndaki bir sýðýnmacý ise, giren Suriyeli mültecilerin Türkiyeli emekçilerde yarat- sabahlarý yiyecek almak için týðý öfke, faþist guruplarýn yönlendirmesiyle yanlýþ yere kaðýt mendil sattýklarýný ancak kanalize oluyor. Gaziantep baþta olmak üzere özellikle polisin kendilerini engellediðiSuriyeli mültecilerin nüfusunun fazla olduðu Urfa ve ni ifade etmiþti. Ayrýca, “Polis gelip bizi yakalýyor. Kilis'te tehlikeli gerilimler yaþanmasý, sözünü ettiðimiz Mendillerimize, paramýza el rahatsýzlýðýn ve öfkenin bir sonucu. Mevcut nüfusun koyuyor. Sonra da bizi bile iþ bulma sýkýntý yaþadýðýný söyleyenler, Suriye'den kaldýðýmýz parktan çok uzak gelen ve boðaz tokluðuna çalýþmaya razý olan olan bir yere götürüp býrakýSuriyelilerin, kendi iþ sahalarýný iþgal ettiklerini yor” diyen Zeliha'nýn, atýlan düþündüðü için sosyal medya üzerinden kampanyalar kimyasal gazdan dolayý çok sayýda baþlatarak “Türkiye'de Suriyeli istemiyoruz” slogan- Suriye'de akrabasýnýn öldüðünü de özellarýyla deðiþik þehirlerde yürüyüþler düzenledi. likle belirtmekte fayda var.
10
güncel
Sözünü ettiðimiz dönemde parklarda kalan 150 sýðýnmacýyla ilgili harekete geçen Alevi Kültür Dernekleri Baþkaný Doðan Demir, sýðýnmacýlara yardým edeceklerini söyledikten sonra Suriyeli Alevi sýðýnmacýlar, Alevi derneklerinin parka gönderdiði dört otobüsle geçici olarak ikamet edecekleri Pir Sultan Abdal Cemevi'ne götürülmüþtü. Elbette, Suriyeli Alevi mültecilerin yaþadýklarý bu olaydan ibaret deðil. Cumhuriyet Gazetesi'ne konuþan Alevi Kültür Dernekleri baþkaný Doðan Demir, Alevi mültecilerin kamplarda þiddete ve kadýnlarýn da tecavüze uðradýðýný belirtmiþti. Demir, Cemevlerine yerleþtirmek istedikleri Alevi mültecilerin önce kendilerine de güvenmediklerini, þiddet ve tecavüz korkusu yaþadýklarýný belirtmiþ, AKP'nin Alevi mültecilere yönelik uygulanan þiddete göz yumduðuna dikkat çekmiþti. Alevi örgütleri ise mülteciler konusunda boþ durmuyor. Özellikle Ýstanbul ve Adana'da yüzlerce mülteci Alevi, ailelerinin yanýna yerleþtirilmiþ durumda. Mültecilerin tüm giderlerini Alevi toplumu kendi arasýnda yapýlan baðýþlardan karþýlýyor. Türkiye'deki Alevilere bile tahammül edemeyen AKP'nin Suriye'den, “Erdoðan'ýn adamlarýndan” kaçan Aleviler'e kolaylýk saðlamasý zaten beklenemezdi. AKP ve Patronlar Kazanýyor; Halklar Boðazlaþýyor! AKP, insanlýk dýþý koþullara maruz býraktýðý mültecilerin çalýþma koþullarýndan da son derece memnun! Suriyeli mültecilerin yarattýðý ucuz emek gücü, AKP'nin azgýn neo-liberal uygulamalarýnýn iþlemesini saðlayan deðirmene su taþýyor. Patronlarýn kapýsýnda iþ için bekleyen ve yaþamak için patronun verdiði ücrete mecbur olan Suriyelilerin varlýðý, AKP'nin dilinden düþürmediði “ekonomik istikrar”ýn nasýl saðlanmaya çalýþýldýðýný özetliyor. Fakat düþük ücretle çalýþmaya razý olup AKP'yi mutlu eden mülteciler, Türkiyeli emekçileri son derece rahatsýz ediyor. Zira, Türkiye'de iþsizlik oraný son derece yüksek. TÜÝK verilerine göre iþsizlerin sayýsý son bir yýlda 229 bin kiþi artarak, 2 milyon 747 bin oldu. Ayrýca, iþsizlik oraný 2013 yýlýnda yüzde 9.7, tarým dýþý iþsizlik oraný ise yüzde 12 olarak
Tabir yerindeyse, Suriye'de taþ üstünde taþ kalmadý! Suriye halklarý temel ihtiyaçlarýný dahi karþýlayamýyor. Kentlerin çoðunun alt yapýsý büyük ölçüde tahrip edildi. Ýnsanlar, ölüm ve kalým arasýndaki tercihle eþ anlamlý olan iki seçenekle yüz yüze kalýyor: gitmek ve kalmak.
gerçekleþirken, bir yýllýk rakamlar þöyle açýklandý: Türkiye genelinde iþsiz sayýsý 2013 yýlýnda bir önceki yýla göre 229 bin kiþi artarak 2 milyon 747 bin kiþiye ulaþtý. Ýþsizlik oraný ise 0.5 puanlýk artýþ ile yüzde 9,7 seviyesinde gerçekleþti. Kentsel yerlerde iþsizlik oraný 0,4 puanlýk artýþla yüzde 11,5, kýrsal yerlerde ise 0,6 puanlýk artýþla yüzde 6,1 oldu. Tarým dýþý iþsizlik oraný bir önceki yýla göre 0.5 puanlýk artýþla yüzde 12 seviyesinde, 15- 24 yaþ grubundaki genç nüfusta iþsizlik oraný ise 1.2 puanlýk artýþla yüzde 18,7 olarak gerçekleþti. Ýþsizlik bu boyutlardayken düþük ücrete razý olup iþe giren Suriyeli mültecilerin Türkiyeli emekçilerde yarattýðý öfke, faþist guruplarýn yönlendirmesiyle yanlýþ yere kanalize oluyor. Gaziantep baþta olmak üzere özellikle Suriyeli mültecilerin nüfusunun fazla olduðu Urfa ve Kilis'te tehlikeli gerilimler yaþanmasý, sözünü ettiðimiz rahatsýzlýðýn ve öfkenin bir sonucu. Mevcut nüfusun bile iþ bulma sýkýntý yaþadýðýný söyleyenler, Suriye'den gelen ve boðaz tokluðuna çalýþmaya razý olan Suriyelilerin, kendi iþ sahalarýný iþgal ettiklerini düþündüðü için sosyal medya üzerinden kampanyalar baþlatarak “Türkiye'de Suriyeli istemiyoruz” sloganlarýyla deðiþik þehirlerde yürüyüþler düzenledi.
Türkiyeli ve Suriyeli emekçilerin ortak düþmaný, Suriyeli mülteciler üzerinden siyasi rant peþinde koþan AKP ve ucuz iþçi çalýþtýrmak için can atan patronlardýr! Anadolu coðrafyasý, Suriyelilerin misafir olduðu bir bölge deðil, tam tersine Suriyelilerin ve tüm Ortadoðulu halklarýn evidir!
Ýlk olarak Kahramanmaraþ'ta baþlayan eylemler farklý illere sýçradý. Kahramanmaraþ'ta kent merkezinde kalan Suriyelilerin ülkelerine dönmelerini isteyen yaklaþýk bin kiþi sosyal medyadan örgütlenerek sokaklara döküldü. Olaylarda üzerinde Arapça yazýlarýn bulunduðu tabelalar iþyerlerinden söküldü. Bunun üzerine çoðu esnaf iþyerlerini kapatarak evlerine döndü. Ýþyerlerine kilit vuran esnafýn dükkânlarýný kapatmasý, gerginliði sonlandýramadý. Kentte bazý ana yollar trafiðe kapatýldý. Gruptakiler, Suriye plakalý bir otomobilin camlarýný kýrarak, araca zarar verdi. Baþka bir grup ise Kent Parký'nda önlerine çýkan ve içerisinde Suriyeli ailenin bulunduðu baþka bir otomobile saldýrdý. Otomobilin camlarýný kýrarak Suriyeli aileye saldýran kalabalýk, polisin havaya ateþ açmasýyla bölgeden uzaklaþtý. Suriyeli aile hasar gören otomobille yoluna devam ederek canýný kurtardý. Kahramanmaraþ'ýn ardýndan Adana'da esnaf ile Suriyeli sýðýnmacýlar arasýnda “iþyeri açýp ticaret yapma” konusunda tartýþma çýktý. Satýrlý ve yüzleri maskeli kimliði belirsiz kiþiler, Suriyeli sýðýnmacýlarýn iþyerlerini basýp camlarýný kýrdý. Bu linç giriþimlerinin bir benzeri Gaziantep'te de yaþandý. 4 kiþilik bir aileye çarpan Suriye plakalý otomobilin þoförü linç edilmek istendi. Kilis'te de benzer olaylar yaþandý. Geçtiðimiz Haziran ayýnda Suriye uyruklu kiþiler ile mahalleli arasýnda çýkan kavgada 2 kiþi yaralandý. Olayýn ardýndan kentteki bazý Suriye plakalý araçlara zarar verildi. Sonuç: Düþman Suriye Halklarý Deðil, AKP ve Patronlardýr! Þu noktayý tekrar vurgulamak gerekiyor: öfke, yanlýþ tarafa kanalize ediliyor. Zira Suriyeli mültecilerin durumu içler acýsý. Hiçbiri buraya zengin olmak ya da Türkiyeli emekçilerin iþlerini ellerinden almak için gelmedi. Birçoðu dilencilik yapmak zorunda kalýyor. Ýþ bulabilenler, çok düþük ücretle çalýþmaya razý oluyor.
Savaþtan kaçýp geldikleri için, çoðu yaþýyor olmalarýný bile þans sayýyor. Faþist guruplar, özellikle son dönemde, internet üzerinden örgütlenerek Türkiyeli emekçilerin iþsizlik öfkesini “Suriyeliler iþimizi elimizden alýyor” diyerek Suriyeli yoksullara yönlendiriyor ve halklarý birbirlerine kýrdýrmaya çalýþýyor; fakat biz biliyoruz ki, Türkiyeli ve Suriyeli emekçilerin ortak düþmaný, Suriyeli mülteciler üzerinden siyasi rant peþinde koþan AKP ve ucuz iþçi çalýþtýrmak için can atan patronlardýr! Patronlar, kapýlarýnda boðaz tokluðuna çalýþmaya razý olan Suriyelileri gördükçe mutlu oluyor. Ýç savaþ vahþetini yaþamayan ve doðal olarak boðaz tokluðundan fazlasýný isteyen Türkiyeli ve Suriyeli emekçilerin yaþadýðý çeliþkiden patronlar baþta olmak üzere, bu durumu kullanmaya çalýþan faþist güruh ile ekonomi çarkýný ucuz emek gücü ile döndüren AKP karlý çýkýyor Biz þunu biliyoruz ki, Anadolu coðrafyasý, Suriyelilerin misafir olduðu bir bölge deðil, tam tersine Suriyelilerin ve tüm Ortadoðulu halklarýn evidir! Bu coðrafya, tüm halklarýn karnýný doyuracak kadar zengin bölgelerden oluþuyor; fakat AKP'nin neoliberal yaðmacý politikalarý; bu coðrafyanýn zenginliklerini, Ali Aðaoðlu denen rantçýnýn, Reza Zerrab denen hýrsýzýn ve diðer hýrsýz bakan çocuklarýnýn rant aracý haline getiriyor. Ortadoðu'da yaþananlar, sosyalist Ortadoðu'nun inþasýnýn gerekliliðini ve aciliyetini göstermeye devam ediyor. Suriyeli ve Türkiyeli emekçilerin ortak düþmana deðil birbirlerine saldýrmalarýnýn ve diðer Ortadoðulu halklarýn savaþlarda kitlesel ölümlerinin önüne geçilmesinin; Ortadoðu'da yaþanan acýlarýn, yoksulluðun gelir farklarýnýn son bulmasýnýn, Ortadoðu'nun zengin kaynaklarýndan emekçilerin eþit olarak faydalanabilmesinin yolu, bu þiarýn her yerde gür bir þekilde haykýrýlmasýndan geçiyor.
güncel
11
Ýnsan, Hep Böyle Miydi? Güneþ Gümüþ
Ýnsanlýk tarihinin yaklaþýk son beþ bin yýlýný çýkardýðýmýzda geriye insanoðlunun dayanýþma içinde kurduðu ortaklaþa bir yaþama tanýklýk eden on binlerce, hatta yüz binlerce yýl kalýr. Sömürüsüzsýnýfsýz bu dünya, "ilkel komünal toplum" hangi temeller üzerinde yükseldi? Ne oldu da bu devran deðiþti, çarklar geriye doðru iþledi? Nasýl deðiþti?
12
teori
"Eþit-özgür-barýþ içinde bir dünyada yaþamak ister misiniz?" sorusuna olumsuz yanýt verecek insan bulmak zor olurdu herhalde; sýnýflý toplumlardan, bu zorba düzenden her zaman kazançlý çýkacaðýný düþünen bir avuç asalak dýþýnda belki de (ki onlar bile bu düþüncelerini açýklýkla ortaya koyamayabilirler). Daha iyi bir dünya özlemi konusunda bize katýlanlarýn büyük çoðunluðu, bunun gerçekleþtirilebilirliði konusunda bizimle ayný kanaatleri paylaþmaz. Devrimcilerin sýklýkla karþýlaþtýðý cümleler deðil midir; "iyi diyorsun da böyle bir toplum olmaz", "insanoðlu çið süt emmiþ; bencil, kötü niyetli" Bu cümleleri uzatmak mümkün, ama mesajý ortak: insan doðasý eþit-özgür-barýþ içinde bir dünyaya imkan tanýmaz. Böyle bir düþünce yapýsý, deðiþimin mümkünlüðüne de inanmaz. Bu inançsýzlýðýn geliþmesinde (sýnýflý toplumlarýn belirlediði) gündelik yaþam deneyimleri kadar egemen sýnýflarýn bu yönde özel propagandalarý da etkilidir. Ýnsan doðasýnýn saldýrgan, bencil olduðu safsatalarý eðitim sisteminden, medyaya kadar sürekli iþlenir. Elbetteki bizler de saf deðiliz. Maddi yaþam kökten deðiþmeden insanlýðýn bugünkü haliyle daha iyi bir dünyanýn kurulamayacaðýnýn bilincindeyiz. Ancak bu durumun her daim böyle olmadýðýný, dolayýsýyla bugünün de deðiþebileceðini biliyoruz. Nasýl mý? Marksizmin dünyayý anlama ve açýklamada temel yöntemi olan tarihsel materyalizm, insanýn hem toplumsal koþullarýn ürünü olduðunu hem de bu koþullar üzerinde etkileyiciliðe sahip olduðunu söyler. Marks'ýn ifadesiyle
"Ýnsanlarýn varlýðýný belirleyen þey, bilinçleri deðildir; tam tersine, onlarýn bilincini belirleyen, toplumsal varlýklarýdýr." (Ekonomi Politiðin Eleþtirisine Önsöz) Kýsacasý, insanýn temel ihtiyaçlarýný (beslenme, barýnma gibi) nasýl saðladýðý (bunun gerçekleþtiði toplumsal yapý) onun düþünce ve davranýþ dünyasý üzerinde belirleyiciliðe sahiptir. Ancak bu tek yönlü bir iliþki deðildir; insan da (kolektif olarak, elbette) bu toplumsal koþullarý deðiþtirme potansiyeline sahiptir: "kendi tarihlerini kendileri yaparlar ... ama doðrudan karþý karþýya kalýnan, verili ve geçmiþten gelen koþullar altýnda." Dolayýsýyla insan, hep bugünkü gibi olmamýþtýr; hep de böyle kalmayacaktýr. Nasýl ki sýnýflý toplumlar, insanlýk tarihinin ancak küçücük bir dönemine tekabül ediyor ve öncesi sýnýfsýz-sömürüsüz bir dünyayý ifade ediyorsa, ayný ilkelere dayalý bir dünyanýn (tabii ki artýk eldeki imkan ve kaynaklarýn muazzam artýþý temelinde) yeniden kurulmasý mümkündür. Hatta aksine kapitalizm altýnda yaþamanýn, dünya ve üzerindeki bütün canlýlar (insan dahil) için geleceði yoktur. Ýnsanlýk tarihinin yaklaþýk son beþ bin yýlýný çýkardýðýmýzda geriye insanoðlunun dayanýþma içinde kurduðu ortaklaþa bir yaþama tanýklýk eden on binlerce, hatta yüz binlerce yýl kalýr. Sömürüsüz-sýnýfsýz bu dünya, "ilkel komünal toplum" hangi temeller üzerinde yükseldi? Ne oldu da bu devran deðiþti, çarklar geriye doðru iþledi? Nasýl deðiþti? Bu sorulara yanýt vermek sýnýflý toplumlarýn dayandýðý maddi temelleri anlamak
ve bu temelleri köklerinden sarsarak sömürüsüz bir geleceði inþa etmek için olmazsa olmaz önemde. Ýnsanýn Evrimi Bu dünya üzerinde insanýn hikayesi milyonlarca yýl öncesine kadar uzanýyor. Ýnsanýn evriminin izlediði rota ve tarihler konusunda tartýþmalar sürse de insanýn evriminin ayýrt edici özelliði onun iki ayak üzerinde yürüyebilmesi olmuþ; bu geliþimin son halini almasý milyonlarca yýlý bulmuþtur. Neil Faulkner, Marksist Dünya Tarihi kitabýnda (2012: 21) insaný ortaya çýkaracak evrimin baþlamasýndan sýnýflý toplumlarýn ortaya çýkýþýna kadarki dönemde, insanlýk tarihinin gelecekteki geliþiminde belirleyici olacak dört köklü dönüþümden bahseder. Bunlardan birincisi "Doðu Afrika'da ...bazý insansý maymunlarýn evrim geçirerek ilk insangilleri ([hominid] dik yürüyen ve dolayýsýyla serbest kalan ellerini alet geliþtirmekte kullanabilen hayvanlar) ortaya çýkar"masýdýr. Evriminin ayýrt edici niteliði olarak geliþen insanýn iki ayak üstünde yürümesi (dik durmasý), onun, serbest kalan elleri aracýlýðýyla alet yapmasý ve kullanmasýný mümkün kýlmýþtýr. Alet yapýmý ve kullanýlmasý, kýsacasý eller ile beyin arasýnda geliþen koordinasyon zekanýn geliþimi, dolayýsýyla insanlýðýn gelecek ilerlemelerinin de kaynaklýðýný yapmýþtýr. Hominidlerin tarihlenmesi 7,5 milyon yýl geriye götürülse de "homo" cinsinin ortaya çýkýþý yaklaþýk 2,5 milyon yýl öncesine tarihlendirilebilir. Bu tarih, modern insanýn atalarýnýn alet kullanmasýnýn da baþlangýcý olarak
iþaretlenerek Paleolitik (Kabataþ) Çaðý'nýn startý kabul edilmiþtir. Bu sýnýflandýrmanýn temelinde arkeolojik kazýlarla insan fosilleriyle birarada ya da baðýmsýz þekilde elde edilen taþ aletlerin bu tarih civarýnda baþlamasý bulunmaktadýr. Taþ aletler; avcýtoplayýcý þekilde yaþamýný sürdüren insan atalarýnýn hem avlanmasýnda hem de toplayýcýlýk sýrasýnda kullandýðý çakmaktaþýndan kabaca yontulmuþ basit aletlerden oluþmaktadýr. Bu aletler, paleolitik dönem boyunca geliþme gösterse de bu dönemin en önemli aleti aþölyen el baltasýdýr. Paleolitik dönem, jeologlarýn tanýmladýðý son buzul çaðýna denk düþmektedir. Buzul dönemlerinin yanýsýra buzul arasý dönemlerde ýlýman bir iklime de evsahipliði yapmýþ paleolitik devrin sonu da buzul çaðýn sonlanma sürecinin baþlamasýyla olmuþtur, günümüzden yaklaþýk 14 bin yýl öncesinde. Modern Ýnsan Ortaya Çýkýyor Faulkner'ýn (2012: 21) bahsettiði ikinci önemli deðiþimde ise "yaklaþýk 200.000 yýl önce yine Afrika'da, belli bazý insangiller, evrim sonucunda modern insanlara, yani beyni daha büyük ve alet yapma becerisi daha fazla olan, ortaklaþa emeðin, toplumsal örgütlenmenin ve farklý ortamlara kültürel uyum gösterme becerisinin geliþtiði yaratýklara dönüþtüler." Homo sapiens, homo cinsinde beyin büyüklüðü anlamýnda bir sýçrama anlamýna geliyor; bu zeki canlýnýn toplumsal yaþamý da bu baðlamda geliþiyordu. Homo erectus'tan evrimleþerek yine Afrika'da ortaya çýkan homo sapiens 85 bin yýl önce Dünya'ya daðýlmaya baþladý. 50 bin yýl önce Güney Asya ile Avustralya'ya, 40 bin yýl önce Kuzey Asya ile Avrupa'ya ve 15 bin yýl önceyse iki Amerika kýtasýna varmayý baþardý homo sapiens. Zekasýndaki ilerlemelerle kullandýðý alet teknolojisi ilerlese de modern insan, homo cinsinin diðer mensuplarý gibi paleolitik dönemin sonuna kadar yabani hayvanlarýn avlanmasý ile yabani sebze, meyve ve köklerin toplanmasýna dayalý bir avcýtoplayýcý bir yaþam sürdürdü. Avcýtoplayýcý bir ekonominin izin verdiði ölçüde 30-40 kiþilik küçük gruplar halinde yaþayan insanlar, yardýmlaþmaya dayalý bir toplumsal yaþam kurdular. Dayanýþmaya dayanan iliþkiler,
avcý-toplayýcý toplumlarýn doðasýnýn bir parçasýydý. Öncelikle beslenme kaynaklarýndan biri olan avlanma (ki protein ihtiyacý açýsýndan önemli bir kaynaktý) kolektif bir faaliyeti gerektiriyordu; sonuçta hayvan öldürmek için sýnýrlý aletlere sahip insan, ancak ortak bir çalýþma ile bunu baþarabilirdi. Avýn ok ve yay gibi daha bireysel bir faaliyet temelinde gerçekleþtiði durumlarda bile avý paylaþmak esastý. Sonuçta baþka bir zamanda günün talihli avcýsý eli boþ dönebilir ve sýnýrlý kaynaklarýn paylaþýlmamasý grubun üyelerinin yaþamýný, böylece de aslýnda grubun geleceðini riske atabilirdi. Avcý-toplayýcý toplumlarda iþbölümü sadece cinsler üzerinden gerçekleþmekteydi. Kadýnlarýn, tehlikeli ve zorlu bir faaliyet olan avcýlýk iþine gi riþmesi gruba katýlacak gelecek
kuþaklarý riske atmasý demek olacaðýndan kadýn toplayýcýlýkla ilgilenmekteydi. Ava çocuk ve kadýnlarýn da katýldýðý durumlar olmakla birlikte kadýn, grubun beslenme yekünün asýl kýsmýný oluþturan bitki toplayýcýlýðý yapmaktaydý. Sonuçta raslantýlara gebe avcýlýk yerine grubun beslenmesini garanti altýna alan toplayýcýlýk faaliyetinin öznesi kadýn, toplumsal olarak erkekle eþit konumdaydý;
toplumsal yaþamda söz ve karar sahibiydi. Avcý-toplayýcý ekonomi, doðasý gereði bir toplumsal artýnýn oluþmasýna ya hiç imkan vermiyor ya da bunun mümkün olduðu koþullarda çok sýnýrlý þekilde oluyordu. Dolayýsýyla bu artý ürün üzerinden toplumsal farklýlaþmalarýn þekilleneceði bir zemin bulunmuyordu. Ýlkel komünal toplum olarak anýlan avcý-toplayýcý toplumlar, sadece koþullarýn zorlamasý nedeniyle eþitlikçi deðildi; toplumsal düzen ayrýcalýklarýn oluþmasýna imkan vermemek için çeþitli önlemlere sahipti. Örneðin mal birikimi olmamasý için kiþi sahip olduðu aletlerle gömülüyor; topluluðun en öne çýkan kiþileri olan liderlerin býrakýn ayrýcalýklý bir pozisyonu toplumun en fedakarca çalýþan ve paylaþan üyesi olmasý gerekiyordu. Avcý-toplayýcý toplumlarýn liderleri olmakla birlikte bu kiþiler, yönetici bir elit oluþturmamakta; toplum içinde ayrýcalýklý bir pozisyona sahip olmadýðý gibi topluluk üzerinde iktidar sahibi de deðillerdi. Toplum, kararlarý (kadýn-erkek) kolektif olarak almaktaydý. Avcý-toplayýcý toplumlar, özellikle buzul çaðý boyunca büyük oranda göçebe bir yaþam sürdürse de imkanlar çerçevesinde yerleþik yaþama geçenleri de bulunmaktaydý. Rus bozkýrýnda maðaralarýn yokluðunda mamut kemiklerinden yapýlma evlere yerleþen avcý-toplayýcýlarýn örneklerinin (Lewin, 2008: 16) yanýnda beslenme kaynaklarýnýn bolluðu üzerine yerleþik yaþama geçme fýrsatý bulan baþka örnekler de bulunmaktadýr. Dünyayý etkisi altýnda alan son buzul çaðý, 20 bin yýl öncesinden itibaren
teori
13
Bölgelerin Her Birinde Evcilleþtirilmiþ Türlerden Örnekler Bölge Evcilleþtirilen Kanýtlanan Ýlk etkisini tamamen kaybetBitkiler Hayvanlar Evcilleþtirilme Tarihi meye baþlamýþ; 10 bin yýl önce dünyanýn sýcaklýðý Baðýmsýz Evcilleþtirme Bölgeleri bugünkü seviyesini aþaðý 1. Güneybatý Asya buðday, bezelye, zeytin keçi, koyun MÖ 8500 yukarý almýþtý. 2. Çin pirinç, akdarý domuz, ipekböceði MÖ 7500’den önce Günümüzden 7-8 bin yýl 3. Mezoamerika mýsýr, fasulye, balkabaðý hindi MÖ 3500’den önce önce ise dünya artýk fiziki 4. Andlar ve Amazon patates, manyok lama, kobay MÖ 3500’den önce olarak bugünkü görünümü Bölgesi almýþ; deniz seviyesi yük5. Doðu Birleþik ayçiçeði, kazayaðý yok MÖ 2500 selmiþ ve Baltýk denizi, Amerika Kuzey denizi, Karadeniz ?6. Sahel süpürge darýsý, Afrika pirinci beçtavuðu MÖ 5000’den önce gibi oluþumlar þekillen?7. Tropik Batý yam, yað palmiyesi yok MÖ 3000’den önce miþti. Buzul çaðýnýn son Afrika bulmasýnýn dünya iklimi kahve, çayýrgüzeli yok ? üzerinde önemli etkileri ?8. Etiyopya ?9. Yeni Gine þekerkamýþý, muz yok MÖ 7000’den önce oldu. Artýk tundra ve bozkýrlarýn yerini büyük oranda meyvesiz aðaçlar- Baþka Yerlerden Gelen Tarým Ürünlerinin Önderlik Ettiði Yöresel Evcilleþtirme dan oluþan ormanlar alýrken 10. Batý Avrupa haþhaþ, yulaf yok MÖ 6000-3500 eski ortamda yaþamaya 11. Ýndus Vadisi susam, patlýcan hörgüçlü sýðýr MÖ 7000 uygun mamut, rengeyiði, 12. Mýsýr firavun inciri, ayakotu eþek, kedi MÖ 6000 bizon, at sürüleri de göç etmeye baþlamýþtý. Kaynak: Diamond, 2013: 130 Mezolitik (Orta Taþ) Devri, yordu ki bu geliþme, yabani tahýl terdiler." (Diamond, 2013: 136) Ancak yani günümüzden 12 bin yýl önce toplayýcýlýðý yapýlýrken saðlanmýþtý. bir kere baþladýktan sonra kolay kolay baþlayýp 10 bin yýl önce sonlanan Yabani tahýllarýn evcilleþtirilerek geri dönüþ mümkün deðildir. Elde dönem, avcý-toplayýcýlar için kayekimine MÖ 9. binyýlda baþlandý. edilen ürün artýþýna baðlý artan nüfusu naklarýn kýsýtlý hale geldiði bir süreç Bunun yanýnda elde edilen ürünün artýk avcý-toplayýcý ekonomi temelinde oldu. Avcý-toplayýcý topluluklarý bir kriz depolanmasýna imkan verecek topraktan beslemenin imkaný kalmamýþtýr. durumuyla karþý karþýya getiren bu kalýcý kaplarýn yapýlabilmesi gerekiyorperiyot, tarýmýn ortaya çýkýþýnýn kapýsýný Ýlk dönem çiftçiliði, bahçecilik ya da du. Bu geliþme, günümüzden yaklaþýk açtý. Ýklimin ýlýman ve kurak olmasý çapa tarýmý olarak geçer. Bahçe tarýmýn9 bin yýl önce saðlanmýþtý. Bu nedeniyle yabani tahýllarýn bol bulunda ya çapanýn girebileceði yumuþak geliþmeleri destekleyen bir diðer baþarý duðu Verimli Hilal isimli bölgede topraklý ýrmak kenarýnda açýlmýþ tarda köpeðin yanýna baþka memelilerin toplayýcýlýðýn yeni biçimi olan tahýl lalarda ekim yapýlmakta ya da ormanda evcilleþtirilmesinin eklenmesiydi ki devþiriciliði (yabani tahýllarýn toplanaðaçlar balta ile kesilip kurutularak buna da günümüzden 10 bin yýl önce masý, kimi zaman sulanarak verimin tarým arazisi açýlarak ekim yapýlmakbaþlanmýþtý. artýrýlmasý) yerini giderek bu tohumlarýn tadýr. Bahçe tarýmcýlýðý için ihtiyaç doðrudan ekilmesine, yani yiyecek üreAvcý-toplayýcý bir yaþamdan çiftçiliðe duyulan temel aletler; "aðaçlarý kesmek timine býraktý: "Batý ve Orta Asya'da geçiþ, istekli þekilde gerçekleþen bir için balta, tohum ekmek üzere çürümüþ çiftçiliðin geliþmesi, kýsmen buralarýn dönüþümü deðil bir zorunluluðu yansýtyapraklardan oluþan topraklarý kazmak daha kurak olmasý ve besin kaynaklarý maktaydý. [Afrika'nýn Kalahari Çölü'nde için çapa ve olgunlaþmýþ ekini dermek üzerindeki baskýnýn daha fazla olmasý, yaþayan !Kung kabilesi üzerine çalýþan için oraktýr... balta baþýnýn aðýr vuruþta kýsmen de ehlileþtirmeye uygun temel Richard Lee (1999: 33), topluluk daðýlmadan dayanabilmesi için yetetürlerin yaban çeþitlerinin mevcut üyelerinden birinin þu sözlerini bize rince sert ve sýký taþtan olmasý gerekliyolmasý yüzündendi -arpa, emmer buðaktarýr: "Dünyada bu kadar çok mondi... Baþlýcalarý granit ve bazalt olarak, dayý, sýðýr, koyun ve domuzlar." gongo fýstýðý varken neden topraðý ekeyontulmalarý son derece güç olan öteki (Faulkner, 2012: 30) lim"] Avcý-toplayýcý þekilde varlýklarýný kaya parçalarýndan, aðýr bir öðütme ve sürdürebilen topluluklar, dünyanýn çoðu cilalama süreciyl balta baþlarý yapmak Neolitik Devrim yerinde tarýma geçiþ yapmadýlar zorunda kalýndý." (McNeill, 2008: 31-2) Faulkner (2012: 21) açýsýndan kritik (evcilleþtirecek hayvan ve bitki eksikYenitaþ (Neolitik) devri iþte alet deðiþimlerden bir diðeri þöyle gerçekliði koþullarýný unutmadan). Sonuçta yapýmýnda bu yeni teknolojinin kulleþmiþtir: "Üçüncüsü, yaklaþýk 10.000 tarýmsal faaliyet, bitmeyen sýkýcý bir lanýldýðý dönemi ifade eder. yýl önce, iklim deðiþikliði ile yiyecek rutin ve yorucu bir çalýþmayý gerektiriNeolitik dönemin baþlarýnda karma bir kýtlýklarýnýn etkisiyle bazý topluluklar yordu: "Arkeologlar pek çok bölgede ekonomik faaliyet geçerlidir. Bahçe avcýlýk-toplayýcýlýktan çiftçiliðe geçiþ yerlerini ilk çiftçilere býrakan avcý/yiyetarýmcýlýðýnýn yanýnda avcý-toplayýcý yaptýlar." cek toplayýcýlara göre ilk çiftçilerin daha faaliyet de sürmektedir. Zamanla avcýTarýma geçilebilmesi bazý teknolojik ufak tefek olduklarýný, daha kötü toplayýcýlýk geride kalýrken tarýmýn geliþmeleri gerektiriyordu. Öncelikle beslendiklerini, daha fazla ciddi yanýna hayvan besiciliði de temel tahýllardan faydalanma teknolojisine hastalýklara yakalandýklarýný, ortalama ekonomik faaliyet olarak eklenecektir. (öðütülmesi gibi) sahip olmak gerekiolarak daha genç yaþta öldüklerini gös-
14
teori
Büyük Memeli Türlerin Belgelenmiþ Yaklaþýk Ýlk Evcilleþtirilme Tarihi Bahçecilik, ilkel bir teknolobarýþçý yöntemlerle Türler Tarih(MÖ) Yer jiye dayanmakta; çapa ile çözmek gibi bir gelenekyapýlan tarým topraktan yeter- Köpek leri vardý... Morioriler 10.000 Güneybatý Asya, Çin li verimi almaya imkan verhenüz bu önerilerini yapaKuzey Amerika memektedir. Çapa topraðýn Koyun madan Maoriler toplu 8000 Güneybatý Asya derinlerine inerek alttaki daha Keçi halde saldýrýya geçti. Bunu 8000 Güneybatý Asya canlý tabakanýn topraðý can- Domuz izleyen birkaç gün içinde 8000 Çin, Güneybatý Asya landýrmasýný saðlayamaz. Ýnek Moriori'yi 6000 Güneybatý Asya, Hindistan yüzlerce Çapa tarýmýnda gübre kulöldürdüler, pek çoðunu (?) Kuzey Afrika lanýmý da yaygýnlaþmamýþtýr. At piþirip yediler, geri kalan4000 Ukrayna Dolayýsýyla toprak kýsa Eþek larýn hepsini esir aldýlar, 4000 Mýsýr sürede verimsizleþmekte; ileriki birkaç yýl içinde Hint mandasý 4000 Çin? köylüler bir süre sonra çoðunu da canlarýnýn isteLama/alpaka 3500 Andlar iþledikleri topraklarý terk diði gibi öldürdüler." Çift hörgütlü deve 2500 Orta Asya ederek yeni tarlalar açmaya (2013: 53-4) 2500 Arabistan giriþmektedir. Bu model, Arap devesi Yeni Zelanda'da çiftçilik israfa dayalý, giderek artan Kaynak: Diamond, 2013: 217 yaparak geçinen nüfusu besleyemez bir nitelik Maorilerin bir kýsmý, bu bölünmelerin, devletin, çekirdek ailenin taþýmaktadýr. Bu noktada insanoðlunun bölgenin çevresindeki Chatham oluþmadýðý bir toplumsal düzende "ilkel yaratýcý çözümü, hayvan besiciliðine Adalarý'na giderek oraya yerleþmiþ ve komünist" bir yaþam sürdüler. Bu onlarý tarlaya sürmeye imkan tanýyan bu adadaki koþullar temelinde avcýyaþam biçiminde kýrýlma, saban kulkoþu takýmlarýnýn eklenmesiyle sabanýn toplayýcý bir yaþama adapte olup lanýmýyla tarýmsal üretimin çapýnýn ortaya çýkýþý ile gelecektir. Moriori halkýný oluþturmuþtu. Yeni büyümesiyle önemli deðiþimlerin önü Saban Tarýmý Zelanda'da kalan Maoriler ise tarýmsal açýlmýþ ama aslen kentsel devrimin faaliyeti geliþtirmiþ; bu toplumda ortaya Faulkner'e göre (2012: 21) dördüncü gerçekleþmesiyle ilk sýnýflý toplumlara çýkan artýk ürünün çapýnýn artmasýyla dönüþüm olarak "kabaca 6.000 yýl önce, baþlangýç yapýlmýþtýr. koþut olarak toplumsal ayrýcalýklaþma yeni toprak ýslahý ve yoðun [entansif] Bu süreç kadýnýn da tarihsel yenilgisinin þekillenmiþti. Ayný kökenlerden kýsa bir tarým teknikleri, uygun yerlerde yaþayan yaþandýðý bir dönemdir. Gerek avcýsüre önce farklý toplumsal koþullar bazý topluluklarýn, çapalamaya dayalý toplayýcý toplumda gerekse bahçe tarýmtemelinde ayrýþma yaþayan bu iki halkýn ekimden sabana dayalý tarýma geçerek cýlýðýnda üretimin önemli bir parçasý dünyasý arasýndaki uçurum öyle aldýklarý mahsulü önemli ölçüde artýrolan (hatta buðdayýn evcilleþtirilmesi, açýlmýþtý ki! Sonunda savaþ yanlýsý malarýna olanak tanýdý." toprak kaplarýn yapýlmasý, tahýllardan sýnýflý bir tarým toplumuna dönüþmüþ Tarlalarýn sabanla sürülmesi, hem ekmek yapýlmasý gibi buluþlara imza Maoriler, eþitlikçi bir yaþam süren topraðýn derinlerine ulaþýlmasý hem de atan) kadýn saban tarýmýyla üretim kardeþ Moriorilerin katilleri olabiliyorbu faaliyet sýrasýnda kullanýlan hayvansürecinin dýþýna itildi. Bu durum, kadýný du. larýn topraðý gübrelemesi baðlamýnda zorlu çalýþma yaþamýndan kurtarýrken Geleceðimizi hangi toplumsal yapýnýn topraðýn verimliliðini büyük oranda toplumsal yaþamda sahip olduðu yerin ilkelerini temel alan bir dünyada artýrmaktadýr. Saban kullanýmýnýn maddi zeminini ortadan kaldýrdýðýndan görmek isteriz peki? Morioriler mi yanýsýra artýk tarlalarýn sulanmasý için onu toplumsal konumunu ikincilleþtiriMaoriler mi? Cevap açýk bizce; cevaba kanallarýn açýlmaya baþlanmasý, tarýmyorlardý: "Erkekler, kadýnlarý çapalama, götürecek yol da. sal faaliyetin nitelik deðiþimine imkan yük taþýma ve çömlek yapma alanýndaki vermiþtir. Elde edilen tarýmsal ürün çok aðýr ama önemli görevlerinden kurdaha geniþ nüfuslarý besleyebilir hale Kaynakça tararak, üstün analýk hukukunun geldikçe köylerin çapý büyümüþ; kentsel Childe, G. (1998) Tarihte Neler Oldu, ekonomik dayanaklarý ile iliþkisini devrimin geliþiminin kapýsý aralanÝstanbul: Alan. kesmiþ oldular." (Childe, 1998: 79) mýþtýr: "...tarýma geçilmesinden binlerce Diamond, J. (2013) Tüfek, Mikrop ve Nasýl Bir Dünya? yýl sonrasýna kadar sýnýfa ve devlet Çelik, Ankara: Tübitak. Jared Diamond, etkileyici eseri Tüfek, otoritesine benzeyen herhangi bir þey Faulkner, N. (2012) Marksist Dünya Mikrop ve Çelik'te gerçek bir hikayeye görünmüyor... Sýnýf bölünmeleri, tam Tarihi, Ýstanbul: Yordam. yer verir. Hikaye, Yeni Zelanda'yý içine zamanlý bürokratlara silahlý adamlara Harman, C. (2009) Halklarýn Dünya alan bölgede yaþayan "ayný ortak atadan Tarihi, Ýstanbul: Yordam. dayanan yerleþik devlet aygýtýnýn kurulgelip farklý yönlerde geliþim göster"en masý ve kadýnýn ikincilleþtirilmesi Lee, R. (1999) "What Hunters Do For A (2013: 57) Moriori ve Maori toplulukLiving, or, How To Make Out On Scarce henüz ortaya çýkmamýþtý. Ýnsanlarýn Resources", Man The Hunter, Chicago: larý arasýnda geçmektedir: "Maoriler hayatlarýný kazanma biçimlerinde ikinci Aldine, 30-48. gruplar halinde Moriori yerleþim yerledizi deðiþiklikler, 'neolitik devrim'in Lewin, R. (2008) Modern Ýnsanýn Kökeni, rine geliyor, Moriorileri esir aldýklarýný üzerine Gordon Childe'ýn 'kentsel Ankara: Tübitak. ilan ediyor, karþý çýkanlarý öldürüyordu. devrim' dediði þey eklenene kadar da McEvedy, C. (2010) Ýlkçað Tarih Atlasý, Morioriler örgütlü bir direniþ gösterseortaya çýkmayacaktý." (Harman, 2009: Ýstanbul: Sabancý Üniversitesi. ler Maorileri o zaman yenebilirlerdi 29) McNeill, W.H. (2008) Dünya Tarihi, çünkü sayýlarý onlarýnkinin iki katýydý. Marks ve Engels'in belirttiði gibi avcýAnkara: Ýmge. Gelgelelim Moriorilerin anlaþmazlýklarý toplayýcýlar gibi ilk çiftçiler sýnýfsal
teori
15
Senaryo Oynanýyor: Medeniyetler Çatýþmasý Oðulcan Sönmez
Egemen güçlerin arka bahçesi saydýðý Ortadoðu'da yaþananlar, bu coðrafyanýn insanlarýný her geçen gün dönüþü olmayan bir bataklýðýn içine doðru çekiyor. Etnik ve mezhepsel gerilimlerin doruk noktasýnýn yaþandýðý þu günler, katliamlarýn neredeyse günlük bir iþ haline geldiði, ölümlerin normalleþtiði bir tablo çizmekte. Bu bataklýðý yaratanlar, bizim cephemizden gayet açýk bir þekilde görünürken, baþta ABD ve Ýsrail olmak üzere birçok emperyalist güç; sanki bu yaþananlarýn hiçbiriyle alakalarý yokmuþ gibi, yýllardýr planlý bir þekilde bu terörü yaratmamýþ gibi mide bulandýrýcý açýklamalar yapmaktalar. Filistin halkýnýn üzerine bombalarýn yaðdýðý þu günlerde Ýsrail'e destek açýklamalarýndan baþka bir þey yapmayan ABD'nin, IÞÝD çetesi Baðdat'a doðru ilerlerken yaptýðý müdahale tehditlerini; deðiþen dengeleri kontrol alma çabasýný halen izlemekteyiz. ABD ve emperyalist ortaklarý, Ortadoðu'da kullanabilecekleri özneleri yaratýp harcamaya devam etmekteler. Bu politika yüz binlerce masum insanýn katliama uðramasýný da beraberinde getiriyor. Bugün Ortadoðu'da yaþanan katliamlarýn arka yüzünü incelemeden önce Samuel Huntington'ýn medeniyetler çatýþmasý tezini hatýrlamakta fayda olacaðýný düþünüyorum. Bu tez: Sovyetler
18
enternasyonal postacý
Birliðinin daðýlmasýndan sonra artýk sýnýf çatýþmasýnýn, baþka bir deðiþle sömüren-sömürülen savaþýnýn bittiðini, 21. yüzyýlda yaþanacak olan çarpýþmalarýn temelini medeniyetler mücadelesinin oluþturacaðýný ve bunun bütün halklar tabanýnda meþruluk kazanarak her kültürün bir parçasý haline geleceðini söylemiþtir. Bu tezin bizim nezdimizde herhangi bir gerçekliði olmasa da, kapitalizmin koruyucu halkalarýndan biri olmasý itibari ile anlaþýlmasý gereken bir olgudur. Öyle ki bu; geleceksiz kalmýþ milyonlarý, ezilen-sömürülen halklarý, iþçileri, emekçileri bölmenin; yani temel olarak dünya iþçi sýnýfýný ayýrmanýn yoludur. Zira bu kitlelerin birleþmesinin; yani Alevi-Sünni, Kürt-Türk demeden ortaklaþýp mücadele etmenin, emperyalizmin karþýsýndaki yegâne kurtuluþ olacaðýnýn farkýndayýz. Bu tehdidin farkýnda olan emperyalist-kapitalist sistem, baþta Ortadoðu coðrafyasý olmak üzere bütün dünyada bu tezi hayata geçirmek için çalýþmaktadýr. Büyük ölçüde baþarýlý olduklarýný söyleyebiliriz. Somut bir örnekle hareket edersek; Arap coðrafyasý: Ýran'dan Ýspanya'nýn güneyine kadar uzanan, uçsuz ve bir o kadar da yeraltý zenginlikleri bakýmýndan verimli bir coðrafyadýr. Bu coðrafyadaki yeni gençlik kuþaðýnýn; özgürlüðe, demokrasiye ve iyi bir yaþa-
ma olan özlemleri, emperyalist kapitalist sisteme ve onlarýn iþbirlikçi diktatörlüklerine karþý bir isyaný tetikleyebilir. Bu ihtimal, onlarý korkutan asýl gerçekliktir. Arap baharýna burun kývýranlar marifetleriyle övünsün; meydanlarý dolduran, Tahrir sokaklarýný egemenlere zindan eden emekçiler, emperyalist sistemi epeyce tedirgin etmiþtir. Mýsýr'daki hareket; kimlik ayrýmý gözetmeksizin bütün emekçi halkýn daha iyi bir yaþam için, demokrasi için, özgürlük için sokaða döküldüðü bir harekettir. Yani, sosyalist figürlere kapýlarýný açmýþ bir sýnýf ve gençlik söz konusudur. Böylesi kitlesel bir eylemliliðin baþarýsýzlýðý ya da askeri bir darbeyle sonlanmasý, devrimci bir partinin olmayýþý ya da sosyalist örgütlerin güçsüzlüðü ile açýklanabilir. Eðer ki Tahrir'deki olaðanüstü güç, Marksist bir rehberlikle ilerleseydi, Ortadoðu'nun geleceði çok daha farklý olurdu, bundan eminiz. Biz bunu nasýl bu kadar rahat ifade edebiliyorsak, yani sosyalistlerin öncülüðünde Ortadoðu'daki bataklýðýn kuruyacaðýndan nasýl eminsek, emperyalistler de en az bizim kadar bu "tehlikenin" farkýndalar. Buna baðlý olarak uzun yýllardýr Ortadoðu halklarýnýn üzerine mezhepçi, psikopat radikal Ýslamcý çeteleri bela etmiþlerdir. Bu çetelerin misyonu kýsaca þöyle açýklanabilir: Sünni-Þii çatýþ-
masýnda birer taraf olmuþ radikal Ýslamcý çeteler, masum halkýn kanýný dökmekten baþka bir þey yapmazlar. Bu onlarýn iyi yaptýðý tek þeydir zaten. Buna baðlý olarak yaratýlan iç savaþ ortamýnda halklar arasýnda düþmanlýk tohumlarý ekilir ve açýlan yaralarýn kapanmasý bazen hiç mümkün olmaz. Burada ortak düþman (yani bu savaþý baþlarýna bela eden emperyalizm) unutulur, yerine yeni düþmanlar kazanýlýr. Örneðin bugün Irak'ta Þii halkýn tek düþmaný, onlarý gördüðü yerde öldüren ve Þii erkeklerin eþlerine helal diyen IÞÝD çetesidir. IÞÝD'e hissedilen düþmanlýk, IÞÝD kendisine Sünni dediði için Sünni halka karþý oluþan bir düþmanlýða dönüþür. Böylece yoksulluðun, sefaletin, ezilmiþliðin yarattýðý öfke böylesi sonu olmayan bir çatýþmanýn içerisinde tüketilir ve emperyalizm kendini korumuþ olur. Bunun Türkiye'de denenmesi; 70'lerde yaþanmýþtýr. Devrimci mücadelenin önüne geçmek amacýyla bizzat ABD ve Türkiye egemenleri tarafýndan tasarlanmýþ Alevi-Sünni çatýþmasý, birçok ilde vahim katliamlarýn önünü açmýþtýr. Bu katliamlarý gerçekleþtiren unsurlar ABD'nin ve Türkiye egemenlerinin maþasý olan ülkücü faþist çetelerdir. Bu örnekten yola çýkarak günümüz Ortadoðu'suna bakacak olursak; ABD'nin ve emperyalizmin maþasý olan terör çetelerini daha iyi anlarýz. Örneðin El-Kaide denilen örgüt, bizzat ABD tarafýndan Afganistan'daki SSCB iþgaline karþý savaþmak amacýyla yaratýlmýþtýr. Hatta yine kendi yarattýklarý bu örgütü kullanarak Afganistan'ý iþgal etmiþlerdir. Ancak emperyalistlerin her þeye muktedir olamayýþýnýn bir kanýtý olarak yarattýklarý bu bela bugün kendileriyle savaþmaktadýr. Çünkü bu tip radikal unsurlar uzun vadede kullanýþlý olamazlar. Motive olduklarý cihad fikrinden uzaklaþmalarý tabanlarýný kaybetmeleri ve sürekli savaþ halinde olan bir coðrafyada eriyip gitmeleri anlamýna gelir. Bu sebeptendir ki IÞÝD ve Taliban gibi psikopatlýkta birbiriyle yarýþan çeteler, nihai amaçlarý içinde savaþ vermelidirler. Bu baðlamda
Taliban bugüne kadar binlerce ABD askerini öldürmüþtür. Bu tip örnekleri, sayýsýz kez çoðaltabiliriz. Diðer taraftan bu kayýplar, ABD egemenleri için tolere edilebilir, oyunun kuralý olan kayýplardýr. Neticede IÞÝD vb' lerinin yerine getirdiði misyon, ABD için orta ve uzun vadede muazzam faydalýdýr. IÞÝD'in Ortaya Çýkýþý Günümüze geri geldiðimizde ise Irak'ta yaþanan son geliþmeleri IÞÝD'in ortaya çýkýþýna bir göz atarak deðerlendirelim. IÞÝD, El-Kaideye baðlý bir yapýlanma olarak ABD'nin Irak iþgaline baþladýðý ilk yýllarda kurulmuþtur. Ýlk lideri Zarkavi adýnda El-Kaide içerisinde yetiþmiþ bir cihatçýdýr. Ýþgale karþý direniþ gösteren IÞÝD, o dönemde hatýrý sayýlýr bir büyüme kaydetmiþtir. Örgütün temelleri Irak'ta atýlmýþtýr. IÞÝD'in aktifleþmeye baþladýðý dönem ise Usame Bin Ladin'in öldürülmesinden sonra buna þiddetle karþýlýk verileceðini söyleyen ve birçok intihar saldýrýsýna imza atan Ebubekir El Baðdadi ile olacaktýr. Anlaþýlacaðý üzere El-Kaide'ye kökten baðlý ve sadýk bir yapýlanmadýr. Diðer taraftan bu durum, daha sonra temellerinden deðiþecektir. Bugünkü IÞÝD ise Suriye'de mayalanacaktýr. Suriye iç savaþýnda bölgedeki diðer Ýslamcý unsurlara karþý herhangi bir din kardeþliði hissetmeyen IÞÝD, yeri geldiðinde onlarla çatýþmýþ ve tek cihatçý unsurun kendisi olduðunu her fýrsatta söylemiþtir. El-Kaide'nin IÞÝD'ý tasfiye etmek amacýný ortaya döken bir ses kaydý, karanlýk bir þekilde El-Cezire'ye sýzdýrýldýktan sonra,
ipler iyice Ortadoðu halklarý uzun kopacaktýr. Buna yýllardýr zulümden, baðlý olarak ElKaide'yle arasý sefaletten, katliamlardan açýlmýþ ve baþka bir þey görmüyor. "baðýmsýz" bir Bu yazýnýn yazýldýðý þu örgüt olmuþtur. Suriye'de uzun günlerde mazlum Filistin bir süre diðer halkýnýn üzerine bombalar Ýslamcý örgütler- yaðmakta. Irak'ta, le çatýþarak Suriye'de insanlar; doðuþbüyük kasabalarý hatta kentleri tan sahip olduklarý ýrklarý kontrol eder ya da mezhepleri yüzünn o k t a y a den öldürülmekte. Yazýnýn gelmiþtir. Fakat elbette IÞÝD'in baþýnda bahsettiðimiz bu ani büyümesi, medeniyetler çatýþmasý kendi baþýna fikri emperyalist güçlerin geliþen bir güdümünde hýz kesmeden durum olmayacaktýr. Buna yayýlmakta. Bugün baðlý olarak, Ortadoðu'daki bütün T ü r k i y e katliamlarýn, zulmün ve üzerinden bu unsurlara yýllar- sefaletin tek sorumlusu ca para, silah emperyalizm ve onun y a r d ý m ý maþasý olan çetelerdir. yapýlmýþ, yaralý Onlarýn yarattýðý suni çeteciler Türkiye s ý n ý r l a r ý ayrýþmalar, tarihi kan içerisinde tedavi dolu bu coðrafyayý yaþane d i l m i þ t i r . maz bir hale getirmiþ, "Týrlar dolusu silah" denilince insanlarý evlerinden, yurtaklýmýza gelmesi larýndan etmiþtir. gerekenler bunlardýr. Aslýna bakarsanýz AKP'nin açýktan desteklediði bu çete, Türkiye sýnýrlarý içerisindeki politikalarýný destekler bir
enternasyonal postacý
19
biçimde karþýmýza çýkmakta. Yani AKP'nin geldiði geleneðin köklerinde bulunan mezhep ayrýmý; bugün RTE'nin temel politikasý olmuþken IÞÝD'in açýktan desteklenmesi, Türkiye sýnýrlarý içerisindeki kutuplaþmayý da daha görünür kýlýyor. Emperyalizmin Suriye'deki nihai hedefi BAAS rejimini ortadan kaldýrmak ve kendi maþasý olan bir iktidar yaratmaktýr. Ancak gelinen þu noktada bu planýn geçerliliðinin kaldýðýný söyleyemeyiz. Nitekim IÞÝD, ABD'nin bölgedeki en kullanýþlý unsurlarýný bir bir tasfiye etmiþtir. Kýsacasý ABD, rejim deðiþikliði hedefini gerçekleþtiremese de Suriye paramparça edilmiþ bir ülke haline getirilerek devre dýþý býrakýlmýþtýr. Suriye, öyle bir iç savaþ bataklýðýna saplanmýþtýr ki geçmiþin Afganistan'ýný ve Somali'sini geride býrakarak dünyanýn en korkunç yeri haline gelmiþtir. Irak'ýn da benzer bir durumda olduðunu hatýrlarsak ABD ve Türkiye gibi müttefiklerinin marifetini
Sünni-Þii çatýþmasýnda birer taraf olmuþ radikal Ýslamcý çeteler, masum halkýn kanýný dökmekten baþka bir þey yapmazlar. Bu onlarýn iyi yaptýðý tek þeydir zaten. Buna baðlý olarak yaratýlan iç savaþ ortamýnda halklar arasýnda düþmanlýk tohumlarý ekilir ve açýlan yaralarýn kapanmasý bazen hiç mümkün olmaz. Burada ortak düþman (yani bu savaþý baþlarýna bela eden emperyalizm) unutulur, yerine yeni düþmanlar kazanýlýr.
20
enternasyonal postacý
daha iyi anlamýþ oluruz. IÞÝD Tehditi Büyüyor! IÞÝD'in Suriye'deki savaþ süregiderken oradaki güçlerini asgari seviyeye düþürerek birden bire Irak'a neden geldiði ise baþlý baþýna bir merak konusu. Bu soru çok önemli noktalarý da cevabýnda barýndýrmaktadýr. Musul kenti nasýl oldu da birden bire düþtü? Kýsaca cevaplamadan önce þunu belirtmek gerekir ki; Musul'un alýnýþý ve sonrasýnda yaþanan geliþmeler; burjuva basýnýn yarattýðý algýnýn aksine IÞÝD'in askeri gücüyle alakalý deðildir. Takip edenler, IÞÝD'in ilerleyiþi esnasýnda Musul'un savunmasýndaki askerlerin silahlarýný dahi býrakarak kaçtýklarýný görmüþlerdir. Bunun temeli Saddam'ýn devrildiði sürece kadar uzanmaktadýr. Kýsaca hatýrlayacak olursak; Sünni-Þii gerilimi, 2006 yýlýnda çoðalan silahlý eylemlerle doruða ulaþmýþ; Ýslamcý Sünni çetelerin yaptýðý silahlý eylemlerin akabininde, Þiilerin karþýlýk vermesiyle çok kanlý bir iç savaþ yaþanmýþtýr. Saddam rejiminin yerine kurulan ABD maþasý iktidar ise Saddam'ýn artýklarýný tamamen silmek amacý ile çoðunlukla Þiilerden ve Kürtlerden oluþmuþtur. Bu durum; Þii iktidarýn baskýlarýný artýrmasýna sebep olarak, Sünnilere karþý oluþan bir baský rejimi yaratmýþtýr. Görüldüðü gibi Maliki rejiminin içinde halen devam eden bu derin çatlaklar, Selefi bir örgüt olan IÞÝD'in Musul'a doðru ilerlerken öncesinde Sünni aþiretlerle anlaþtýðý buna baðlý olarak ordudaki Sünni askerlerin savaþmayý reddettiði ve Þiilerin kaçtýðý bir ortam yaratmýþtýr. Zaten Sünni halkýn Maliki'den býkmýþ olduðu gerçeði bugünlerin temelini atmýþtýr.
Unutulmamalýdýr ki IÞÝD, Irak'ta, Suriye'de olduðundan daha güçlüdür. Çünkü çetenin Suriye'de ki tabaný, oradaki yerel halktan çok, baþka ülkelerden gelmiþ cihatçýlardan oluþur. Ancak durum Irak'ta böyle deðildir. Maliki rejiminin Sünni halka uyguladýðý zorbalýklar IÞÝD'in doðrudan bölge insanýndan beslenerek mezhepsel ayrýmý kendi lehine kullandýðý bir ortam yaratmýþtýr. Elbette ki bu durum ABD, Türkiye ve bölgedeki jandarma rolünü üstlenmiþ Ýsrail için bulunmaz bir fýrsattýr. Türkiye devleti baþka bir maþa olan Barzani ile yaptýðý antlaþmalar doðrultusunda, Kerkük üzerinden gelen petrolü doðrudan piyasaya sürecektir. Bu yüzdendir ki Güney Kürdistan'ýn baðýmsýzlýðýnýn önemi birden Türkiye'yi ilgilendiren bir hal almýþtýr. Unutulmamalýdýr ki IÞÝD Irak'ýn en büyük ikinci petrol rafinerisini þu anda elinde tutuyor. Ve karþýlýklý iliþkiler doðrultusunda Türkiye üzerinden bu petrol dünyaya er ya da geç servis edilecektir. Ýsrail ise; kurulduðu günden bu yana Siyonist amaçlarýna ulaþmak için Filistin halkýný katletmekte. Bugün RTE meydanlarda Filistin halkýnýn üzerine bomba yaðdýran Ýsrail'e yalandan ve tamamen göstermelik bir þekilde lanet okumakta olsa da Ýsrail ile Türkiye arasýndaki ticaret antlaþmalarý ve ekonomik iliþkiler herhangi bir zarar görmeden týkýrýnda iþlemektedir. Kýsacasý bu bataklýk görüldüðü üzere kuruyacak gibi durmuyor. Ortadoðu halklarý uzun yýllardýr zulümden, sefaletten, katliamlardan baþka bir þey görmüyor. Bu yazýnýn yazýldýðý þu günlerde mazlum Filistin halkýnýn üzerine bombalar yaðmakta. Irak'ta, Suriye'de insanlar; doðuþtan sahip olduklarý ýrklarý ya da mezhepleri yüzünden öldürülmekte. Yazýnýn baþýnda bahsettiðimiz medeniyetler çatýþmasý fikri emperyalist güçlerin güdümünde hýz kesmeden yayýlmakta. Bugün Ortadoðu'daki bütün katliamlarýn, zulmün ve sefaletin tek sorumlusu emperyalizm ve onun maþasý olan çetelerdir. Onlarýn yarattýðý suni ayrýþmalar, tarihi kan dolu bu coðrafyayý yaþanmaz bir hale getirmiþ, insanlarý evlerinden, yurtlarýndan etmiþtir.
Troçki ve Devrimci Mirasý Derya Koca Dünya devriminin komutaný Lev Troçki'nin 20 Aðustos 1940'ta, Meksika'da Stalin'in ajanlarý tarafýndan katledilmesinin üzerinden 74 yýl geçti. Katledildiðinde 62 yaþýndaydý ve tarih için sadece kýsacýk bir zaman dilimi sayýlabilecek bu zaman içinde insanlýk tarihinin en büyük alt üst oluþunun Lenin ile birlikte önderliðini yapmýþtý. 1924'ten itibaren ortaya koyduðu irade ile insanlýðýn en görkemli devrimini kurtarmak adýna ikinci mücadelesini örgütlemiþtir. Karþý devrimimden itibaren 1940'a kadar, dostlarýný, yoldaþlarýný, dört çocuðunu ve torunlarý dâhil her þeyini bu mücadele uðruna kaybetti. Her þeye raðmen uzlaþmaz bir komünist olarak hayatýna veda etmiþtir. Hayatýnýn en zor yýllarý olan son 12 yýl, yani uluslararasý sol muhalefetin örgütlenmesi için gücünün son noktasýna kadar mücadele ettiði sürgün yýllarý, yazýmýzýn temel noktasýdýr. Sol muhalefetin örgütlenmesi, sürgünler, cinayetler ve sayýsýz zorluk dolu bu yýllar; halen sol için, tarihin, hesaplaþmasý en zor yýllarýdýr. Þafak Söküyor: 1917 Ekimi 1917 Ekim Devrimi ile adaletli bir dünyanýn ilk adýmlarý atýlmýþtý. Ancak SSCB, devrimden sonraki yýllarda sayýsýz sorun ile dövüþüyordu. Günlük hayatý idame ettirmek bile bir sürekli devrim sorunu haline gelmiþti. Öte yandan dünyanýn hemen her yerinde iþçi sýnýfý dövüþmek üzere kollarý sývamýþtý. Almanya baþta olmak üzere dünya emekçileri baþarýlý bir önderlik ile bu sorunu hýzlý bir þekilde çözüme kavuþturabilirdi. Ancak Sovyetler içindeki sorunlar, dünya devriminin önünde bir engel haline dönüþtü. Bolþevizmin babasý Lenin'in 1924'te ölümünden sonra zaten var olan çeliþki-
ler artýk iyice görünür hale gelmiþti. Yeni bir savaþ baþlýyordu: Ya sürekli devrim ile SSCB dünya devrimini ilerletecek ya da devlet mekanizmasý ile özdeþleþmeye baþlayan partinin ve bürokratizmin rahatlýðýna alýþan kadrolarýn tutuculuðu önderliðinde yozlaþacaktý. Sol Muhalefet Lenin, ölmeden önce Troçki'ye parti içinde bürokrasinin önderliðini üstlenen Stalin'e karþý iþbirliði önermiþ, partideki bürokratik kabuðun kýrýlmasý için verdiði çabalar ve sað unsurlara karþý baþlatýlan savaþ hayatýnýn son kavgasý olmuþtu. Lenin'in son kavgasý ölümünden sonra Troçki'nin önderliðinde devam edecekti. Parti içinde Sol Muhalefet olarak örgütlenen Bolþevik, genç iþçi kuþaðý Lenin'in ölümünden sonra partinin ve ülkenin tek hâkimi olmak yolunda her türlü hýrsa sahip olduðu açýkça belli olan Stalin'e ve önderliðini yaptýðý bürokrasiye karþý muhalefete geçmiþti. Temel amaç iþçi sýnýfýnýn bir sanayi atýlýmý ile yeniden canlandýrýlmasýydý. Bu bir ulusal kalkýnma programý olmaktan ziyade ülkede proletaryayý sayýca ve nitelikçe güçlendirmek üzere konulan bir hedefti. Böylece partiye karþý verilecek mücadele de kitlelerin tabandan örgütlediði bir siyasi mücadelenin sonucu olacaktý. Ýþçi sýnýfý yeniden siyasal özne olacaktý, iþçi demokrasisi bürokratizme karþý en nihai çözümdü. Troçki'nin kendisi her ne kadar halen Savaþ Komiseri, Politbüro üyesi, Komintern'in ilk dört kongresinin önderliðini yapan dünyaca bilinen bir devrimci olsa ve milyonlarca emekçinin otorite kabul ettiði bir figür olsa da mesela bir bireysel hesaplaþma asla olamazdý. Troçki, Bolþevik devrimi yapan milyon-
larýn çýkarýný temsil ediyordu. Troçki Rusya'nýn iþçi sýnýfýný yeniden bir kavgaya davet ediyordu. 1920'lerde Uluslararasý Sol Muhalefet'in safýnda hýzlýca toplanan binlerce genç devrimci, Troçki yoldaþ ile bu kavgaya atýldý. 1928'e gelindiðinde Stalinist bürokrasi, sol muhalefete büyük bir saldýrý dalgasý baþlatmýþtý. Troçki, iki yýl içinde bütün yetkileri elinden alýnmýþ bir Bolþevik olarak Alma Ata'ya, hayatýnýn üçüncü sürgününe gönderilecekti. Ancak Stalin halen her þeye muktedir olabilecek kadar nüfuz sahibi deðildi, hele söz konusu hasmý devrimin önderi Troçki olunca! Sol muhalefet halen canlý ve inançlýydý. Ancak artýk yeraltýna çekilmek durumundaydý. Yine de Troçki' nin sürgününe karþý büyük bir direnç gösterilecekti. Stalin'in ilk sürgün denemesinde Troçki'nin bindirileceði tren istasyonuna doluþan büyük bir kalabalýk tren raylarýnýn üzerine yatarak hareket etmesini engellemiþti. Ýkinci sefer ise Troçki'nin ancak büyük bir gizlilik içinde resmen kaçýrýlmasý þeklinde gerçekleþebilmiþti. Kendi Devriminden Sürgün* Troçki'nin üçüncü sürgünüydü bu. Ýlki, 1898 yýlýnda henüz çok genç olmasýna raðmen kurduðu ve hýzla örgütlediði Güney Rusya Ýþçileri Birliði davasýnýn ardýndan Çarlýk rejimi tarafýndan gönderildiði sürgündü. Sibirya'nýn bozkýrlarýndan kaçmayý baþararak 1902'de Viyana'ya, göçmen devrimci kadrolarla birlikte oldukça zor bir mücadeleye girmiþti. Londra'ya geçerek Lenin'in Iskra grubuna genç ve yetenekli bir devrimci olarak katýlmýþtý. 1905 devrimiyle birlikte ülkeye gelmiþ, Sovyetlerin önderliðini yapmýþtý. Yeniden sürgüne gönderilse de Sibirya'dan kaçmayý tekrar baþarmýþtýr. Troçki 1917 Þubat Devrimi ile yeniden
tarih
21
Sürgün Günlüðü'nde Troçki'nin açýkça belirttiði gibi bu görevi onun dýþýnda hiç kimse baþaramazdý; yeri doldurulamazdý. Bu, bir gerçekti. SSCB'nin içinde de sadece hizip olarak kalmak imkânsýzdý. Aygýtýn tamamen tasfiye edilmesi gerekti. Ayný zamanda dünya devrimi dalgasýnýn bir sonraki kapitalist kriz dönemine hazýrlanmasý için de çok hýzlý adýmlar atmak lazýmdý.
ülkeye dönene kadar sürgünde kalmýþtýr. 1927'de parti üyeliði de elinden alýnan Troçki 1928'de Alma Ata'ya gönderildi. 1929 yýlýnda ülkeden çýkarýldý. Ýstanbul'a artýk Komünist Parti içindeki Sol Muhalefet'in deðil, artýk bütün dünyada örgütlenmeye çalýþan Uluslararasý Sol Muhalefet'in lideri olarak gidiyordu. Daha þimdiden Stalin'in zindanlarýnda 2 bin muhalif vardý. 12 Þubat 1929'da Troçki Ýstanbul'a vardýðýnda 1917 devriminden kaçan yaklaþýk 200 bin Beyaz Rus'tan 4 bini Ýstanbul'da bulunmaktaydý. Stalin'in aklýndan geçen þey Troçki'yi onun katili olmaya aday binlerce karþý devrimcinin içine býrakmaktý. Muhalefeti Örgütlemek GPU ajanlarý dünyanýn dört bir yanýnda Troçki'yi takip edip türlü suikast hazýrlýklarý yapacak, Troçki'nin en yakýnýna kadar sokulacak, muhalefeti yýpratmak için uydurma delillerle O'nun siyasi otoritesini ortadan kaldýrmaya ve yoldaþlarýnýn katledilmesi için gerekli bahaneleri yaratmaya çalýþacaktý. Sürgünde olan ya da partiden atýlan elbette yalnýz Troçki deðildi. Ancak Stalin sürgündeki muhalefetin örgütlenmeye devam etmesi üzerine sürgün cezalarýndan vazgeçti. Yeni yöntemleri tehdit, iþkence ile "itiraflar" almak, seri idamlar ile katletmekti. Troçki Ýstanbul'a geldiðinde her þeye hazýrlýklýydý. Dünyanýn otuz ülkesiyle baðlantý kurma, binlerce komünisti bir muhalefet etrafýnda birleþtirme görevini omuzlamýþtý. Sovyet devriminin lideri olarak bu tarihten itibaren Sol Muhalefet'i komünist partiler
22
tarih
içerisindeki hizipler þeklinde örgütlemeye devam edip, devrimi sonuna kadar savunacaktý. Ýstanbul'a varýr varmaz Sovyet Konsolosluðuna yerleþen Troçki, konsolosluk çalýþanlarýnýn büyük hürmeti ile karþýlandý. Troçki derhal kollarý sývayarak postaneden telgraf yoluyla binlerce kelimelik makaleyi Fransa ve Rusya'ya gönderdi. Ardýndan Stalinizme direneceðinin mesajýný verdi. Hemen ardýndan SSCB'den gelen direktifle konsolosluktan çýkarýldý. Büyükada'daki eski ahþap bir köþke yerleþti. Bir zamanlar Bizans Ýmparatorluðu'nun sürgünlerinin gönderildiði bu ada, artýk kendi devriminden sürülmüþ bir devrimciyi aðýrlýyordu. Troçki, oðlu Sedov'u Almanya'ya göndererek Avrupa ile baðlantý kurdu. Muhalif Bülten adýndaki yayýn Rusya'ya da sokuluyordu. Bu dönemde (1929-1934) Birinci Kalkýnma Planý ile sanayileþme hamlesi baþlatýlmýþtý. Ancak bu Stalin için uluslararasý emperyalist rekabette güçlü olma ve ayný zamanda güçlü bir sermaye birikimi yaratabilmenin yöntemiydi. Bu dönemde Stalin'in iþkence tezgâhlarýndan geçen eski Bolþeviklerden birçoðu af dileyerek ya da "itirafçý" olarak partiye geri döndüler. Stalin'in amacý Troçki'yi yalnýzlaþtýrmaktý. Eski bir Bolþevik olan Rakovski'nin 1934'te özür dileyerek partiye geri döndüðü haberini aldýðýnda Troçki, masasýnda resmini taþýdýðý eski yoldaþýnýn ve dostunun resmini büyük bir öfkeyle ve kýrgýnlýkla çöpe atacaktý. Öte yandan Ekim Devrimi'nin önderini bir anda gözden düþürmek Stalin için imkânsýzdý. Bütün ülkelerin komünistlerinden - baþta Çin, Endonezya, Hollanda, Ýtalya, ABD, Kanada, Belçika, Almanya ve Fransa olmak üzere- Stalin'in politikalarýna protestolar yaðmaya baþlamýþtý.
Mussolini'nin hapishanelerindeki Gramsci Stalin'e karþý duruþunu bildiren mektubunu Ýtalya Komünist Partisi'ni temsilen Komintern'e katýlan Togliatti aracýlýðýyla gönderse de Togliatti mektubu hasýraltý edecek ve Stalin'in korosuna katýlacaktý. Ýlk Kurbanlar Troçki 20 Þubat 1932'de Sovyet yurttaþlýðýndan çýkarýldý. Menþeviklere ve yasadýþý ilan edilen Sosyalist Devrimcilere dahi verilmeyen cezalar Troçki'nin þahsýna yöneltiliyordu. Hem de en alçakça yalanlarla. Ancak hiçbir þey uluslararasý komünist hareket açýsýndan 1936-38 arasýnda kurulan düzmece mahkemeler aracýlýðýyla milyonlarca komünistin katledilmesi kadar acý olmamýþtý. Bu temizliðin ilk kurbaný da Blumkin'di. Blumkin, eski bir Sol Sosyalist Devrimci idi; 1917'de Bolþeviklerle ayaklanmaya katýlmýþtý. BrestLitovski Anlaþmasý'ný reddediyor ve devrimci bir hisle savaþýn devamýný savunuyordu. Anlaþmanýn ardýndan savaþý kýþkýrtmak için Alman konsolosunu bir suikastle öldürdü. Yakalanýp karþýsýna getirilen bu genç ateþli devrimci ile Troçki saatlerce konuþmuþ ve onu Bolþevik saflara katýlmaya ikna etmiþti. Almanya'ya idam edildiði söylense de devrime sadakatini göstermek için Ýç Savaþ'ta en tehlikeli ajanlýk görevlerinde hizmet etmiþ, baþarýlý bir asker olarak GPU'da yüksek subay olmuþtu. Gönül baðý ile baðlý olduðu Troçki ile Büyükada'da görüþüp Muhalif Bülten'in Rusya'ya sokulmasýna yardým edince büyük terörün ilk kurbaný oldu. Blumkin, ölüm mangalarýnýn karþýsýna baþý dik çýkmýþtý ve haykýrmýþtý: "Yaþasýn Troçki!" Bu haykýrýþ uzun yýllar katledilen Bolþeviklerin son sözleri olmaya devam etti. Bürokrasinin, koskoca bir Bolþevik kuþaðý yok etmeye ihtiyacý vardý ve
bunun için daha çok onun adýný da koymam gerekirdi" kan döktü. 1934 diyecekti. Mektuplar, yazýþmalar, Yýlýnda yapýlan 15. örgütlenme çalýþmalarý gibi en parti kongresine önemli görevler onun sorumlukatýlan delegelerin luðu altýndaydý. Almanya'da çok yarýsý, 178 bin kiþilik büyük bir yükü omuzlarýnda ordunun ise 30 bini bir taþýyordu. Paris'te GPU ajanlarýndüzine düzmece ca bir hastanede 1938'in Þubat gerekçeyle katledildi. ayýnda zehirlenerek katledildi. Ýþin ucu, eninde Troçki'nin en küçük oðlu Sergei sonunda Troçki'ye de ise politikadan uzaktý. Bir bilim varacaktý. Marks'ýn adamýydý. Ancak Stalin, SSCB'de okulunda yetiþen elinin altýndaki Sergei'yi de zinTroçki bunun tarihsel danlarýna kapatmaktan ve bir zorunluluk Dünya devriminin komutaný Lev Troçki'nin 20 Aðustos 1940'ta, babasýnýn aleyhinde "itiraflarda" olduðunu kendisi de Meksika'da Stalin'in ajanlarý tarafýndan katledilmesinin bulunmasý için iþkence yapmaksöyleyecekti. üzerinden 74 yýl geçti. Katledildiðinde 62 yaþýndaydý ve tarih tan çekinmedi. O sýrada zindanDiðer yandan için sadece kýsacýk bir zaman dilimi sayýlabilecek bu zaman larda ve toplama kamplarýnda emperyalistler gittiði direnen tek muhalefet grubu içinde insanlýk tarihinin en büyük alt üst oluþunun Lenin ile birülkelerde Troçki'nin Troçkistlerdi; Zinovyev ve sadece basit bir sýðýn- likte önderliðini yapmýþtý. 1924'ten itibaren ortaya koyduðu irade Kamanev'in yargýlanmasýna, macý olmadýðýný bili- ile insanlýðýn en görkemli devrimini kurtarmak adýna ikinci idamlara, ölümüne çalýþtýrýlmaya yordu. Churchill mücadelesini örgütlemiþtir. Karþý devrimimden itibaren 1940'a karþý grevler, boykotlar, açlýk Troçki'den "canavar" kadar, dostlarýný, yoldaþlarýný, dört çocuðunu ve torunlarý dâhil grevleri ile teslim olmayý sonuna diye sýk sýk kadar reddeden binlerce Troçkist bahsederken, Troçkist her þeyini bu mücadele uðruna kaybetti. Her þeye raðmen uzlaþ- 1938'in Mart ayýnda gruplar örgütler onun için maz bir komünist olarak hayatýna veda etmiþtir. halinde kurþuna dizilerek infaz kampanyalar edildiler. Sergei iþte o militanlarla sosyalizme geri dönüþünü saðlamak için bir düzenleyecek, ayný zamanda da Stalin'in birlikte üç ay süren açlýk grevlerine katýlmýþ, ikinci bir siyasal devrim gerekiyordu. Ayný muhalefeti alt edebildiði tüm ülkelerde defalarca kez sorgulanmýþ ve iþkenceye zamanda dünya devrimi dalgasýnýn bir sonraTroçki bizzat KP üyeleri tarafýndan protestodayanmýþtý. En sonunda idam edildi. Bir ki kapitalist kriz dönemine hazýrlanmasý için lar ile karþýlanacaktý. Yani Troçki birden zamanlar politik bir görüþü olmayan Sergei de çok hýzlý adýmlar atmak lazýmdý. fazla cephede savaþýyordu. bir devrimci olarak ölmüþtü. Stalin'in Cinayetleri Devrimci Marksizmin Mirasý Dünya devriminin yaþadýðý en büyük yýkým Almanya'da oldu. Troçki'nin bütün ikazlarýna Büyükada'daki dört buçuk yýl Troçki için Troçki'nin çevresi ile yakýn bað kurarak karþýn Naziler Alman Komünist Partisi'nin siyasi anlamda çok verimli bir dönemdi: etrafýna girmeyi baþarmýþ bir GPU ajaný olan ve sosyal demokratlarýn ihanetiyle tereyaðýnHayatým, Rus Devrim Tarihi, Çin Mercader ise 20 Aðustos'ta Troçki'nin kafasýdan kýl çeker gibi iktidara geldiler. Ancak Devriminin Sorunlarý, Stalin Grubunun na vurduðu buz kýracaðý ile suikasti gerçekStalin ironik bir þekilde Troçki'ye Nazilerle Sorunlarý gibi birçok eseri devrimci Marksist leþtirdi. Troçki baþýndan aðýr yaralanmýþtý. iþbirliði yapmak gibi suçlamalar yöneltecekliteratüre kazandýrmayý baþarmýþtý. Ancak Ertesi gün hayatýný kaybetti. Son nefesinde ti. Komintern'in politikalarý Almanya proleAvrupa'ya giderek örgütlenmeyi hýzlandýrþu cümleyi kurmuþtu "4. Enternasyonal'in taryasýný tek kurþun atmadan Nazizmin mak gerekiyordu. 1933'te Fransa'ya, 1935'te zaferinden eminim, ileri!" Coyoacan'daki kucaðýna itmiþti. Nazilerin kesin zaferinden Norveç ve nihayet 1937'de Meksika'ya gitcenazesine dünyanýn dört bir yanýndan 300 sonra dahi KPD (Almanya Komünist Partisi) tiðinde Troçki ardýnda kaybettiði dört evlat, bin komünist katýlmýþtý. baþtan sona kusursuz bir politika izlediðini iki damat, on binlerce yoldaþ býrakmýþtý. Stalin'in temsil ettiði bürokrasi, Bolþevizmin savundu ve Komintern Yürütme Kurulu Ancak Meksika'da da yýlmadan çalýþmaya en tutkulu militaný olan Troçki'yi katletse de tarafýndan KP'lere bu konu hakkýnda eleþtiridevam ediyordu eþi Natalia Sedova ile birlikardýnda býraktýðý 4. Enternasyonal, de bulunmasý kesinlikle yasaklandý. te. Ýlk kaybettikleri evlatlarý kýzlarý Nina idi. Bolþevizmin devamýný, komünist dünya Komintern artýk dünya devrimi için tam Troçki ve Sedova'ya en büyük acý veren þey davasýnýn umudunu sürdürmek gibi tarihsel anlamýyla bir ihanetti. 4. Enternasyonal'i inþa ise Sedov'un ölümüydü. misyonunu yerine getirmiþ oluyordu. Þimdi görevi için kollarý sývama vakti gelmiþti. Leon Sedov adeta Bolþevik genç jenerasise yoldaþ Troçki'yi 74. ölüm yýldönümünde Sürgün Günlüðü'nde Troçki'nin açýkça belirtyonun temsiliydi; genç, çalýþkan, dinamik, anarken 5. Enernasyonal'i kuracak olan ve tiði gibi bu görevi onun dýþýnda hiç kimse kendisini davasýna adamýþ bir devrimci idi ve sosyalist dünya için dövüþen devrimciler baþaramazdý; yeri doldurulamazdý. Bu, bir Troçki'nin eli kolu olmuþtu. Troçki'nin çalýþolarak anýsý saðladýðý ýþýkla yol alýyoruz. gerçekti. SSCB'nin içinde de sadece hizip malarý için ihtiyaç duyduðu her türlü belgeyi olarak kalmak imkânsýzdý. Aygýtýn tamamen temin ediyordu. Öyle ki Troçki onu için * Attila Ýlhan'ýn Gözlüklü Hamdi'nin Notlarý tasfiye edilmesi gerekti. Rus proletaryasýnýn "Doðrusunu söylemem gerekirse 1929 yýlýnAdlý þiirinden 1917 Ekim Devrimi'nin gerçekleþtirdiði dan bu yana yazdýðým bütün kitaplarýn toplumsal devrimin iþçi demokrasisine ve hemen hemen hepsine kendi adýmdan sonra
tarih
23
Kürt Ulusal Hareketi ve Sosyalist Hareket Demirtaþ'ýn cumhurbaþkanlýðý adaylýðý, Kürt ulusal hareketi ile sosyalistler arasýndaki sancýlý iliþkinin kendisini bir kez daha dýþavurmasýna vesile oldu. Bu iliþkiyi sancýlý kýlan bir takým özel tarihsel geliþim koþullarý bulunuyor.
Son Kürt isyaný da diyebileceðimiz Kürt ulusal hareketi (bundan sonra KUH diye kýsaltalým), 68 öðrenci hareketi içerisinden doðdu, Kürdistan Ýþçi Partisi (PKK) ismini aldý, bayraðýna orak-çekici koydu. Derken dünyadaki ulusal hareketler üzerinde net bir otoritesi olan SSCB, 1991'de daðýldý. KUH da yeni dünya düzeninde pozisyon deðiþtirdi, ideolojik konumlanýþýnda da kaymaya gitti. Bayraktaki orak-çekiç kaldýrýldý, Marksizmin zamanýnýn geçtiði ilan edildi. Diðer taraftan KUH, devrimcilik ve sosyalizm iddiasýndan vazgeçmedi. Dönemin ruhuna uygun olarak ideolojik dönüþüm yaþadý. Yani, Batý'da esen yeni toplumsal hareketler merkezli kimlik siyasetinin salýk verdiði bir tür solculuk, yeni ideolojik doðrultu olarak benimsendi. HDP ve öncelleri de Türkiye siyasi yelpazesinin sol kanadýnda önemli bir yer iþgal etmeyi sürdürdü. KUH, Kürt halkýnýn tek siyasi temsilcisi olarak hareket ederken ayný zamanda içinden çýktýðý Türkiye sosyalist hareketinin boþ býraktýðý alanlarý da doldurmak istedi. Sancýlý iliþkinin ana çýkýþ noktasýný bu durum oluþturuyor. Türkiye'deki sosyalist hareket, 12 Eylül'de aldýðý yenilgiden sonra bir daha toparlanamadý; marjinalleþmeyle beraber etkinliðini büyük ölçüde yitirdi. KUH ise Kürdistan dýþýnda bu boþluða da oynayarak hegemonya alanýný daha da geniþletmeyi amaçladý. Ama bunun
24
perspektif
uygulanmasý, KUH'un "ilericilik misyonunu" tekelini almak istemesi þeklinde oldu. Bu kapsamda Türkiye sosyalist hareketindeki unsurlarý yanýna çekmek için çaba içine girildi. Buna yanaþmayan unsurlara karþý da mutlak bir genellemeyle "Kemalist Türk solu" þeklinde ideolojik bir saldýrý baþlatýldý. Böylelikle sosyalist hareket içerisinde KUH'a karþý alýnan pozisyon etrafýnda bir yarýlma oldu ve bu, bugüne kadar varlýðýný sürdürdü. Kemalizmden Kuyrukçuluða Peki, Kemalizm suçlamasýnda gerçeklik payý var mý? Kuþkusuz ki var. Uluslarýn kendi kaderini tayin hakký ilkesini (UKKTH) halen reddeden sol örgütlerin ciddi bir yekün oluþturmasýný baþka türlü açýklayamayýz. Bu gruplarýn aslýnda bir çeþit "bölünmez tek Türkiye"nin esiri olduðunu söylememiz gerekir. Tabi bir de milliyetçilik eleþtirisi ve Lenin'in otoritesi yüzünden UKKTH'yi açýkça reddetmeyi göze alamadýðýndan meselenin etrafýndan dolanan geniþ bir sol kesim daha var. Bu gruplarýn da ezelden beri Kemalizmden tam anlamýyla kopamadýklarýný biliyoruz. Yani bu gruplar, insani açýdan ve demokratlýk temelinde Kürt halkýna yapýlan baskýlara samimi þekilde karþý çýkarlar, ama "Kürt sorununda siyasi çözüm öneriniz nedir" sorusu karþýsýnda tutulup kalýrlar. Kemalizmin etkisi altýndaki bu gruplar, uzun yýllarýn þovenist
propaganda bombardýmanýndan etkilenmiþ tabanlarýyla çeliþmemek için Kürt sorununda fazla radikal gözükmemeye gayret ederler. Diðer taraftan devrimciler, kendisini dayatan siyasi meseleleri açýklýða kavuþturmak zorundadýr. Devrimcilerin ulusal sorundaki cevabý da UKKTH'den baþkasý olamaz. Madolyonun diðer tarafýnda KUH'un þemsiyesi altýnda toplanan gruplar bulunuyor. Yani bir tarafta Kemalistler, diðer tarafta kuyrukçular. Kuyrukçu gruplarýn temel özelliði, bütün ilkeleri bir yana býrakarak her türlü koþulda KUH'u takip etmeleridir. KUH'un beyni Öcalan'ýn Marksizmin (bizzat kendisi tarafýndan) aþýldýðýný ilan etmesi ya da Demokratik Ýslam Kongresi'nde okunan mesajýnda komünizm ve materyalizm gibi kavramlarý, "Batýlý kavramlar" olarak gösterip bir þekilde kötülemesi, bu gruplar için pek bir þey ifade etmiyor. Ya da AKP karþýsýnda takýnýlan hayýrhah tutumlar, Gezi'deki baltalayýcý tavýrlar da pek önemli bulunmuyor. Öyle ki hala ayný parti çatýsýnda HDP'de KUH'un orantýsýz liderliði altýnda varlýklarýna devam edebiliyorlar. Bu gruplarýn bir nevi KUH'la dayanýþma komitelerine dönüþmelerinde bir takým nedenler sýralanabilir. Bir kýsmý aslýnda devrim iddiasýný terk etmiþti, bir kýsmý ise sadece KUH'un sunduðu imkanlardan ilkesizce yararlanmak istiyordu. Mutlaka ki her iki duruma da uyan
Kemalizme prim vermeyen, ama kuyrukçuluða da düþmeyen bir baþlangýç noktasý, çýkýþ için özenle belirlenmelidir. Yani Kürt halkýna yapýlan devlet baskýsýnýn, imha ve inkar politikalarýnýn reddedilmesi, UKKTH'nin temel prensip olarak (ayrýlma hakký dahil) tanýnmasý ve ulusal taleplerin desteklenmesi, diðer taraftan ise baðýmsýz sýnýf çizgisi temelinde sosyalist inþanýn yürütülmesi, örgütsel ve politik baðýmsýzlýðýn korunmasý, yani bayraklarýn k a r ý þ t ý r ý l m a m a s ý v e d o ð r u d a n u l u s a l s o r u n l a i l g i l i ol m a y a n k o n u l a r d a KUH'un politikasýna deðil, kendi devrimci politik hattýmýza göre hareket edilmesi, iþbirliði kanallarýnýn açýk tutulmasý, bir yandan da eleþtirellikten kaçýnýlmamasý...
örnekler mevcuttu. Diðer taraftan bu gruplarýn KUH'un çekim alanýna girmesinde ideolojik etkenler de belirleyici oldu, en azýndan kolaylaþtýrýcý bir rol oynadý. Çok büyük bir kýsmý Stalinist olan bu örgütler, SSCB'nin yýkýlmasýndan sonra ideolojik olarak da yenilmiþ oldular. Yenilginin Marksizmin deðil, Stalinizmin yenilgisi olduðunu kavramayan bu gruplar da modaya uyarak alternatif sosyal hareketler projesine girdiler ve kimlik siyasetine gark oldular. Kýzýlýn yerine yerine yeþil, mor, gökkuþaðýný koydukça da ideolojik açýdan da KUH ile birleþtiler. Yeni sosyal hareketlerin ezilenler temasýna en çok uyan kuþkusuz Kürt kimliði ile KUH'tu. KUH, bu ideojik çerçevede sýnýf paradigmasýnýn aþýldýðý iddiasýnda hiç utangaç deðildi. Kýsacasý KUH örgütlü gücü ve ideolojik netliðiyle bu gruplara önderlik edecekti. Üçüncü Kanat KUH konusunda Kemalizmden beslenmeyen ve ayný zamanda KUH'a kuyrukçuluk yapmayan sosyalist kesimler de elbette ki mevcut. Ne yazýk ki bu kesimin diðer iki kanada (Kemalistler ve kuyrukçular) göre epeyce zayýf ve daðýnýk kaldýðýný belirtmek gerekir. Ayrýca bu zayýflýk ve daðýnýklýk, politikada da kendisini göstermektedir. Örneðin bu kesimin sýnýrlarýný tam olarak netleþtirmek pek mümkün olmaz. Bu gruptan kimileri,
baðýmsýz bir çizgideymiþ gibi görünürken KUH'tan gelecek avantajlý pozisyon tekliflerine da kapýlarýný kapatmaz. Ýstediklerini aldýklarýnda hemen dönüverecekleri ve eleþtirilerini yutacaklarý, deneyimle sabittir. Diðer bir kýsýmsa KUH'un taþýdýðý ilerici potansiyellerini baþtan yadsýyan, kimi zaman ulusalcýlýk kokan sekter bir tavrý, alýþkanlýk haline getirdiklerinden mücadeleye yarardan çok zarar vermeye yakýndýrlar. Kýsacasý bu zayýflýk ve daðýnýklýðýn etkisiyle bahsini ettiðimiz kesim kendisini pek gösteremedi ve farkýný ortaya koyamadý. Peki devrimci Marksist tavýr kendisini nasýl ifade edecektir? Kemalizme prim vermeyen, ama kuyrukçuluða da düþmeyen bir baþlangýç noktasý, çýkýþ için özenle belirlenmelidir. Yani Kürt halkýna yapýlan devlet baskýsýnýn, imha ve inkar politikalarýnýn reddedilmesi, UKKTH'nin temel prensip olarak (ayrýlma hakký dahil) tanýnmasý ve ulusal taleplerin desteklenmesi, diðer taraftan ise baðýmsýz sýnýf çizgisi temelinde sosyalist inþanýn yürütülmesi, örgütsel ve politik baðýmsýzlýðýn korunmasý, yani bayraklarýn karýþtýrýlmamasý ve doðrudan ulusal sorunla ilgili olmayan konularda KUH'un politikasýna deðil, kendi devrimci politik hattýmýza göre hareket edilmesi, iþbirliði kanallarýnýn açýk tutulmasý, bir yandan da eleþtirellikten kaçýnýlmamasý... KUH ile Ýliþkiler Konusundaki Öne Çýkan Noktalar 1) KUH kýzýl bir hareket deðildir. Bu yüzden KUH'tan iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýna göre hareket etmesini bekle-
mek, olmadýk beklentilere kapýlmak anlamýna gelir. Yani, KUH kýzýla boyanmamalýdýr. 2) Ulusal hareketlerin doðasýný anlayamayanlar, KUH'ý kýzýla boyarken kaçýnýlmaz olarak yaþayacaklarý hayal kýrýklýðý sonrasýnda sekter pozisyonlara savrulurlar ve de sýnýf mücadelesine zarar verirler. Bu yüzden ulusal hareketlerin sýnýfsal pozisyonu iyi anlaþýlmalýdýr. 3) KUH, kýzýl bir hareket olmadýðýndan komünistler, KUH paralelinde hareket edemezler. Komünistler, ulusal sorunda UKKTH ilkelerine göre politika belirlerken diðer konularda kendi baðýmsýz tutumlarýný takýnýrlar, kendi örgütsel baðýmsýzlýklarýný kýskançça korurlar. 4) Diðer taraftan KUH, sol bir harekettir. Bu yüzden de devrimci sýnýf hareketi için KUH, emek ve özgürlük mücadelesinde her zaman için kaybedilmemesi gereken bir müttefiktir. 5) Akýldan çýkarýlmamalýdýr ki KUH'un alternatifi, Türkiye Kürdistaný'nda Hizbullah, Suriye ve Irak'ta ise IÞÝD'dir. 6) Türkiye sosyalist hareketinin örgütsel ve ideolojik atýlýmlarla öne çýkmasý durumunda KUH da bu süreçten etkilenecek ve sola doðru kayacaktýr. 7) Ezilen Kürt halkýnýn mücadelesine gerçek faydayý kuyrukçu bir sol deðil, kendi orijinalliðindeki Marksist hareket verebilir. 8) Kürt sorununda enternasyonalist devrimci çizgi, kendi siyasetinin farkýný ancak devrimci Marksistlerin güçlenmesi koþulunda hissettirebilir. Bu durumda KUH ile ülke siyasetinde iþbirlikleri ve ayrýþmalar olaðan bir durum olacaktýr.
perspektif
25
TKP'de Bölünme: Nedenler ve Sonuçlar Tolga Karaman TKP bölündü; çünkü daha önce de zaten büyük bir kriz içinde olan parti, Gezi isyanýnýn neden olduðu basýnca dayanamadý. TKP, hiçbir zaman sokak ve kavga partisi olmamýþtý zaten. Radikalizmin hiçbir türünde varolmadan komünistlik olmaz. "Sosyalist iktidar"dan anladýklarý seçimlerden doðru gelen bir iktidar olacaktý. Ama orada da iþler yaver gitmedi.
26
polemik
Türkiye Komünist Partisi uzunca bir süredir içinde bulunduðu krizin sonucu olarak ikiye bölündü. Yaz aylarý baþlarken parti merkez komitesinde ayrýþma, dýþarý yansýmýþ ve her iki hizbin Temmuz ayý içerisinde TKP Atýlým Kongresi ve TKP 12. Kongre adý altýnda ayrý ayrý kongreye gideceði ilan edilmiþti. 13 Temmuz'da gerçekleþen kongrelerin ardýndan TKP'de yaþanan fiili ayrýþma, resmiyete kavuþtu ve ortaya iki farklý parti çýktý: Kemal Okuyan ve Aydemir Güler'in baþýný çektiði grup, Komünist Parti (KP) adýyla yola devam etme kararý alýrken, Erkan Baþ ve Metin Çulhaoðlu önderliðindeki grup, Halkýn Türkiye Komünist Partisi (HTKP) olarak yola devam edecek. Bölünmede Haziran Direniþi Etkisi TKP'nin bölünmesi, esasýnda, Haziran Direniþi'nin ve milyonlarýn yarattýðý dinamiðin basýncýnýn sonucudur. Bunu HTKP grubunun gerçekleþtirdiði 12. Kongre'de Erkan Baþ'ýn konuþmasýndan okuyabilmek mümkündür: "Türkiye solu, Haziran hiç olmamýþ gibi eski alýþkanlýklarla yaþamýna devam etmek istiyor. 12. Kongre iradesi, bu statükocu anlayýþýn kýrýlmasý için ortaya çýktý." Yine Erkan Baþ'ýn Birgün'e verdiði bir röportajdaki þu sözleri tartýþmanýn ideolojik bir zemine yaslanabileceðini gösteriyor: "Bir devrimci öznenin, ülke nüfusunun beþte birinin, sosyalizme kapalý olmayan slogan ve taleplerle sokaða çýktýðý bir
halk hareketi karþýsýnda yapacaðý ilk þey o harekete müdahalede bulunmaya çalýþmaktýr. Direniþ'e müdahale için dile getirilen görüþlerin, "barikatçý", "devrimci demokrat", "eylemci", "birlikçi" olarak yaftalanmaya baþlanmasý ise ayrýþmanýn ilk iþareti olarak görülebilir." Komünist Parti cephesinden Aydemir Güler ise Birgün'e verdiði röportajda þu þekilde cevap veriyor: "Genel olarak söz konusu çevrenin geleneksel ve devrimci bir komünist parti olarak deðil, bir 'toplumsal hareketler' perspektifiyle yola devam edeceði anlaþýlýyor." Açýkçasý kocaman bir partinin ortadan ikiye bölünmesinin yarattýðý tartýþmalar o kadar sýð bir zemindeki elimizdeki en iyi düþünce kýrýntýlarý bunlar. Kayda deðer ne bir tartýþma, ne bir yeni fikir, ne de yeni bir yol söz konusu olan. Bu durum baþlý baþýna düþündürücüdür ve devrimcilikle tam ters bir karakter taþýyan donukluðun tersten bir kanýtýdýr. Eðer bu bölünme, TKP'nin baþtan beri takip ettiði sað çizginin eleþtirisi ve aþýlmasýný beraberinde getirseydi sýnýf mücadelesi için "hayýrlý" bir geliþmeden bahsediyor olabilirdik, ama görünen o ki durum bu deðil. Gezi'de Yaþanan Týkanýklýk, Sosyalist Örgütleri Zorluyor Öncelikle burada önemli olan konuyu derinleþtirmek gerekmektedir: Haziran Direniþi nasýl böyle bir basýnç yarattý? Zira bu yazýnýn yazýlmasýnýn sebebi, sadece TKP'nin yaþadýðý krizin bir raporunu çýkar-
mak deðildir. Bu bizim ilgi alanýmýz dýþýndadýr. Ancak son dönemde TKP baþta olmak üzere pek çok sol unsurun Haziran Direniþi'nin basýncýyla boðuþtuðunu gözlemlemek zor deðil. Haziran Direniþi ülke tarihinde hem kitleselliði ve radikalizmi, hem de iþçi, emekçi, genç, Kürt, Türk, Sünni, Alevi neredeyse toplumun bütün kesimlerini mücadele saflarýna çekmesi açýsýndan önemli bir kaldýraç iþlevi gördü. Öyle ki AKP iktidarý, karþýlaþtýðý her tehdidin altýnda Gezi'nin heyulasýný aradý durdu. Haliyle böylesine bir sarsýntý, sol üzerinde de etkisini gösterecekti. Direniþ, Türkiye devrimci hareketine acil görevler dayatýrken, bu aðýr sorumluluk karþýsýnda politika üretemeyen, ülke çapýnda ortak kampanyalarda buluþamayan, kitlelerin enerjisini sosyalist kanallara havale edemeyen ve bir liderlik kapasitesi ortaya koyamayan Türkiye sosyalist solu, hareket geri çekildiðinde kendisini hayal kýrýklýðý içerisinde buldu. Kimilerinin olmadýk maceracýlýklarýnýn tam tersine hantallýða, rutin çalýþmalara ve en önemlisi de sokaktan uzak kalmaya dayanan TKP de bu süreçte büyük basýnçlarla boðuþmak zorunda kaldý. TKP bölündü; çünkü daha önce de zaten büyük bir kriz içinde olan parti, Gezi isyanýnýn neden olduðu basýnca dayanamadý. TKP, hiçbir zaman sokak ve kavga partisi olmamýþtý zaten. Binlerce üyesi olan ve kendisine komünist ismini yakýþtýran bir partinin bir tane grev hareketini bile
Biyoloji biliminde mitoz bölünme ile mayoz bölünme arasýnda oldukça temel bir fark bulunmaktadýr. Mitoz bölünme ile genetik olarak birbirinin kopyasý iki hücre ortaya çýkarken, mayoz bölünmede genetik farklýlýklar, oldukça belirgin bir þekilde kendisini gösterecektir. Bugün TKP'nin bölünmesi üzerine her iki grubun sözcülerinin yazdýklarýný, söylediklerini okuyanlar yaþanan bölünmenin esasýnda mitoz bir bölünme olacaðýný rahatlýkla fark edebilirler. Her iki cephede birlikte yarattýklarý TKP'nin ideolojik söylemlerini alýp kendi parti programlarýna kopyalasalar sýrýtmayacaktýr. Elbette pratikte belki bir makyaj gerçekleþecektir ve bölünmenin meþruiyeti açýsýndan bu kaçýnýlmaz gereklilik olacaktýr. Ancak son tahlilde ortaya çýkan iki yeni TKP'dir.
örgütlediði duyulmamýþsa ortada büyük bir sorun vardýr. Okulda, mahallede, köyde, antifaþist hareket içerisinde... Radikalizmin hiçbir türünde varolmadan komünistlik olmaz. Yani üyelerine ve tabanýna anlatacaðýn onlarý heyecanlandýracaðýn bu tarz bir hikâyen yok. Dediðimiz gibi TKP bu tarz mücadelelerin içinde hiç olmadý. "Sosyalist iktidar"dan anladýklarý seçimlerden doðru gelen bir iktidar olacaktý. Ama orada da iþler yaver gitmedi. Yurtseverlik, cumhuriyetçilik, laiklik gibi Kemalizme özgü ideolojik kalýplarla siyaset yürütüyorsanýz, kusura bakmayýn ama CHP gibi bu alaný on yýllardýr domine eden bir güç. Kimse aslý varken sahtesine yönelmez, hele hele %10 seçim barajýnýn varlýðýnda. Neticede 2011 seçimlerinde 80 bin oydan 59 bin oya düþüldüðünde TKP'de büyük moral bozukluðu yaþanmýþtý. Aslýnda TKP, komünistlik yapsaydý daha fazla oy alacaðý muhakkaktý ama TKP hiçbir zaman komünist olmamýþtý, sorun da buydu zaten. Böylelikle iddialý bir örgüt olan TKP'de iç sorunlarla baþlayan bir sorgulama süreci ortaya çýktý. Ýþte Gezi Ýsyaný zaten krizde olan TKP'yi bu atmosferde çözecekti. Biliyorduk ki TKP'nin bürokratik liderliði, böylesi bir sorumluluk karþýsýnda yýllarýn ezberini bozmayacaktý. Orta sýnýf elitizmine dayalý, toplumun gündelik sorunlarýndan kopuk ve bütün siyasal düzlemini egemen sýnýflar arasýndaki çatýþmanýn bir tarafýna (Kemalizme) yedeklemek üzerine kurmuþ bir yapýnýn bu tarz toplumsal patlamalarý ilerletebilecek bir rol oynamasý söz konusu olamaz. TKP gibi elinde Türkiye solunun diðer unsurlarýndan daha geniþ bir kadro ve
imkânlar bulunan bir örgütün böylesine bir halk kalkýþmasý içerisinde politik bir alternatif yaratabilmesi ve mücadeleye yön verebilmesi pekâlâ mümkündü. Ancak Haziran Direniþi sýrasýndaki pasif tutum yýllardýr vurgulanan TKP'nin seçim partisi olmaktan öte bir vasýf taþýmadýðýný kanýtlar niteliktedir. Ancak asýl çeliþki TKP'nin seçim partisi hüviyetiyle oynamaya çalýþtýðý alanýn da egemen güçlerce doldurulmuþ olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Yaþanan Bölünme: Mitoz mu Mayoz mu? Biyoloji biliminde mitoz bölünme ile mayoz bölünme arasýnda oldukça temel bir fark bulunmaktadýr. Mitoz bölünme ile genetik olarak birbirinin kopyasý iki hücre ortaya çýkarken, mayoz bölünmede genetik farklýlýklar, oldukça belirgin bir þekilde kendisini gösterecektir. Bugün TKP'nin bölünmesi üzerine her iki grubun sözcülerinin yazdýklarýný, söylediklerini okuyanlar yaþanan bölünmenin esasýnda mitoz bir bölünme olacaðýný rahatlýkla fark edebilirler. Her iki cephede birlikte yarattýklarý TKP'nin ideolojik söylemlerini alýp kendi parti programlarýna kopyalasalar sýrýtmayacaktýr. Elbette pratikte belki bir makyaj gerçekleþecektir ve bölünmenin meþruiyeti açýsýndan bu kaçýnýlmaz gereklilik olacaktýr. Ancak son tahlilde ortaya çýkan iki yeni TKP'dir. Ancak þunu sormak gerekiyor: Yýllarca sakýz gibi aðzýnýza yapýþan düzen içi söylemleri aynen tekrarlayarak mý iþçi sýnýfýnýn kavgasýný ileriye taþýyacak; iþçi sýnýfýna ekmek ve su kadar gerekli devrimci partiyi yaratacaksýnýz? Örneðin ayrýlýrken Kemal Okuyan'ýn "Türk bayraðý faþizmin elinden alýndý. Bu bayrak artýk Türkiye devrimcilerinin, Türkiye halkýnýn bayraðýdýr. Artýk bu dünyada da böyle algýlanýyor" sözleri için bir çift laf edecek misiniz, yoksa siz de Türk bayraðýný partinizin baþköþesine mi koyacaksýnýz?
polemik
27
Partinin bürokratikleþmesinden, üst yönetimin keyfileþmesinden bahsediliyor. Bu salt pratik bir sorun mu, yoksa Devrimden Sonra filminde iþçilere kararnameyle sosyalist devrimin gerçekleþtiðini ileten bir karikatürü yaratan politik çeliþki midir? TKP'nin bürokratikleþmesinden ve söz söyleme kanallarýnýzýn kýsýldýðýndan þikâyet ederken; TKP'nin de bir mirasçýsý olduðu Stalinist bürokrasinin "komünist parti" geleneklerine dair bir iki kelam edecek misiniz? Ancak HTKP'yi kuran kadro içerisinde yer alan Kurtuluþ Kýlçer þunlarý dile getiriyor: "Partide ideolojik, teorik ya da en geniþ anlamýyla siyasi bir ayrým noktasýnda çok sorunumuz yoktu. Türkiye, dünya nereye gidiyor sorularýna çoðunlukla ortak yanýt verdik. Ama parti ne yapmalý, nasýl yapmalý sorularýna verilen yanýtlarda farklýlaþmalarýmýz oldu. Özü budur." Sorduðumuz sorularýn cevaplarýnýn olumlu olmayacaðý ortadadýr. KP'de HTKP'de TKP nasýl geldiyse öyle gitmek konusunda bir tereddüt taþýmamaktadýr. TKP'de bölünmeye varacak denli aðýr bir kriz yaratan bürokratik merkezileþmenin ideolojik dayanaklarý konusunda tek bir kelime edilmemektedir. Kimse böylesine bir hastalýðýn ardýndan Leninist demokratik merkeziyetçilik kavramýný hatýrlatma gereðini hissetmemektedir. M.Çulhaoðlu TKP'nin ayrýþmasýna bir anlamda öncülük ederken TKP'nin köklü saðcý çizgisine ciddi bir eleþtiri getirememesi, sadece umutsuz bir donukluðun göstergesi olabilir. O kadar Yurtsever Cephe garabetleri yaþandý, Gezi Ýsyaný Türk bayraðýnýn zaferi olarak yorumlandý, uluslarýn kendi kaderini tayin hakký reddedildi, 29 Ekimler baþtacý edildi vs. söyleyecek bir sözünüz yok mu? Oysa bu meselelerin üzerine saðlamca gidilse sýnýf mücadelesi için ilerici sonuçlar ortaya çýkabilirdi. Çýkarýlmasý Gereken Dersler TKP gibi Türkiye solunun önemli bir
28
polemik
TKP gibi Türkiye solunun önemli bir unsurunun bu þekilde bölün mesi karþýsýnda sevinecek deðiliz. Devrimci Marksistler olarak bizi sevindirecek þey, TKP'de bugüne kadar mücadele yürüten samimi devrimci kadrolarýn partinin Stalinist hastalýklarýný sorgulamasý ve devrimci Marksizme doðru bir kopuþ yaratmasý olurdu. TKP'nin bölünmesi Türkiye solunun birçok unsuru için de ders olmalýdýr. Kitlelerin taleplerine yanýt veremeyen, günü kurtarmaya çalýþan hiçbir siyasal öznenin geleceðe devrimci bir miras býrakabilmesi mümkün deðildir. Böylesi bir kaçamak eninde sonunda bünyeyi TKP örneðinde olduðu gibi krize sokup kötürümleþtirecektir. unsurunun bu þekilde bölünmesi karþýsýnda sevinecek deðiliz. Devrimci Marksistler olarak bizi sevindirecek þey, TKP'de bugüne kadar mücadele yürüten samimi devrimci kadrolarýn partinin Stalinist hastalýklarýný sorgulamasý ve devrimci Marksizme doðru bir kopuþ yaratmasý olurdu. TKP'nin bölünmesi Türkiye solunun birçok unsuru için de ders olmalýdýr. Kitlelerin taleplerine yanýt veremeyen, günü kurtarmaya çalýþan hiçbir siyasal öznenin geleceðe devrimci bir miras býrakabilmesi mümkün deðildir. Böylesi bir kaçamak eninde sonunda bünyeyi TKP örneðinde olduðu gibi krize sokup kötürümleþtirecektir. Sürekli Devrim Hareketi Haziran direniþinin ardýndan perspektif olarak önüne Türkiye solunun canlý unsurlarýyla kitlelerin taleplerine yanýt vermeyi amaçlayan ortak kampan-
yalar örme hedefini koymuþtu ve bunun için somut giriþimlerde bulunmuþtu. Böylesi bir süreçte Türkiye solunun Stalinizme özgü sekterliðe ve benmerkezciliðe deðil, kitleleri yeniden sokaklarla buluþturacak formülasyonlarý üretmeye ihtiyacý bulunmaktadýr. Bu bir tek öznenin boyunu aþan, yakýcý bir sorundur. Haziran Direniþi'nin ardýndan geliþen süreç bütün politik özneleri bu yakýcý görevler karþýsýnda takýndýðý tavýr ekseninde sýnayacaktýr. Bu görevlerin üstesinden gelmeyi baþaranlar geleceðe uzanabilecektir.
Savaþýn Ýlk Yýlý Lev Troçki
Savaþýn baþlamasýnýn birinci yýldönümünde Lev Troçki Marksist bir analiz ve program ihtiyacý sebebiyle bu makaleyi kaleme almýþtýr. Yazý ilk kez 4 Aðustos 1915 yýlýnda Paris menþeli Rus devrimcileri için basýlan Nashe Slovo (Bizim Sesimiz) gazetesinde yayýnlanmýþtýr. Ýngilizceye ilk kez geçtiðimiz günlerde çevrilen ve Sosyalist Parti'nin (CWIÝngiltere, Galler) yayýn organý Socialism Today'de (Bugünün Sosyalizmi) yayýnlanan makale, Türkçe'ye Tilbe Akan tarafýndan çevrilmiþtir. Geçtiðimiz yýl -halklarýn aralýksýz imha edildiði 365 gün ve gece- insanlýðýn toplumsal kökleri tarafýndan utanç dolu kör bir barbarlýða nasýl hala hapsolduðunu gösteren sarsýcý bir miras olarak tarihimize geçecektir. Ýtilaf güçlerinin tüfeklerinden çok daha büyük çapa sahip olan Alman mavzerlerini ve çok daha fazla etkiye sahip olan top mermilerini kötülemek için, 4 büyük itilaf gücü (1) kendi aralarýnda "barbar bilim" ya da "bilimsel barbarlýk" gibi özel terimler türettiler. Ne kadar da doðru bir taným! Bu tanýmý, devletler ve ulusal sýnýrlarý gözardý ederek bütün bir savaþ ve sosyo-tarihsel geriplana geniþletmek gerekir. Ýnsan geliþimini yaratan bütün teknik güçler, toplumun
kültürel temellerini ve herþeyden öte insanlýðýn yýkýmý iþine geçtiler. Bu sanayinin mobilizasyonudur; þimdi Avrupa uygarlýðýnýn bütün dillerinde hakkýnda konuþulan sanayi hareketidir. Eðitilmiþ barbarlýk, yeryüzünde insanlýðýn ortak mirasý olan her þeyi yeryüzünden silmek için Arþimet'ten Edison'a insan dehasýnýn bütün zaferleriyle silahlanmýþtýr. Eðer Almanlar bu kanlý, akýl dýþý yarýþta ön plana çýktý iseler bunun tek sebebi amansýz düþmanlarýndan çok daha geniþ çaplý, sistemli ve etkili bir þekilde örgütlenmeleridir. Ýnsanlýðýn düþüþünü en aþaðýlýk karaktere büründürmek istercesine savaþ, teknolojinin son görkemli icadý olan havacýlýkla insanlýðý; doðayý yöneten
insanlarý yiyen parazitlerin olduðu siperlere, pislik içindeki maðaralara, bitlerle kaplý kanalizasyonlara sürüklerken, bütün politikacýlar ve gazeteler bu savaþýn kesinlikle medeniyete hizmet ettiðini söylüyorlardý. Ýnsanlar bu en eski karanlýk bataklýkta sürünürken, insanlýk geliþmiþ beyinlerini doðaya karþý mücadele etmek için kullandý. Destansý devrimci ayaklanmalarla, insanlýk devlet yapýsýna aklýn unsurlarýný getirdi ve kör ataleti -"tanrýnýn izni"- halk egemenliði ve parlamenter rejimle deðiþtirdi. Toplumsal hayatta, ekonomi teþkilatlarýnda, insanlýk aklýndan ziyadetamamýyla birikmiþ çeliþkilerin devamlý patlamasý tehlikesini taþýyan ve bunlarý, küresel felaket biçiminde insan beynine
çeviri
29
aktaran karanlýk güçlerin kontrolünde kaldý. Devasa, Utanç Dolu Bir Savaþ Kapitalist geliþme aracýlýðýyla ortaçað taþralýlýðýndan ve ekonomik ataletinden sýyrýlan Avrupa, devrimler ve savaþlar serisinin içinde, küçük ve büyük güçlerden tamamlanmamýþ "ulus devletler" yarattý ve onlarý deðiþip duran düþmanlýk iliþkileriyle, anlaþmalar ve ittifaklarla birbirine baðladý. Ulusal birlik hiçbir yerde saðlanamadý, kapitalist geliþim kendi yarattýðý devlet yapýsýyla çeliþkiye düþtü. Avrupalýlar, son yarým yüzyýlda sömürgelerin yaðmalanmasý ve yönetiminden kendileri içim alýþýlmadýk olan "silahlý barýþ"a bir çýkýþ yolu aradý. Üst sýnýflarýn ekonomik, politik ve psikolojik olarak kendilerini militarizmin devasa büyümesine adapte ettikleri bu sistem, dünyanýn hakimiyeti için yeni bir savaþa dünya tarihinde bilinen en devasa ve utanç verici savaþ- hayat verdi. Savaþ þimdiden sekiz büyük gücün yedisini içine almýþ durumda; sekizincisini (2) ise katýlmasý için tehdit ediyor. Savaþ, tabanýný geniþletmek için küçük güçleri birbiri ardýsýra içine alýyor (þu an ki bütün diplomasi bundan ibaret). Tekil tabiyet amaçlarý, otomatik olarak, karþýlýklý güçten düþürme, yorma ve yok etme mekanizmasý içinde çözülüyor. Bu yaðma savaþý; amaçlarýnýn genelliði, düzensizliði ve çeþitliliðiyle, kapitalist geliþmenin bütün aþamalarýný ve bütün devlet sistemlerini, bütün ýrklarý ve milliyetleri birleþtirerek ve diðerlerinin karþýsýnda fýrlatarak, her türlü ýrksal ya da ulusal kökenden, dinsel ya da politik ilkelerden tamamen özgür olduðunu göstermek istiyor -kapitalist emperyalizme dayanarak devletlerin ve halklarýn gelecekte birlikte yaþamalarýnýn imkansýzlýðýný açýk bir gerçek olarak basitçe ortaya koyuyor. Fransa-Prusya savaþý sonrasý kurulduðu gibi, ittifaklar sistemi, karþýt güçlerin geçici askeri dengesi yoluyla devletlerin istikrarlarýný garantiye alma isteðiyle oluþturulur. Bu denge, þimdiki 'guerre d'usure'nin (yýpratma savaþý) gösterdiði gibi, bir tarafýn hýzlý
30
çeviri
ve kesin zaferini engellerken savaþýn sonucunu, karþýt güçlerin yaklaþýk eþit moral ve maddi kaynaklarýnýn aþamalý olarak tükenmesine baðlý kýldý. Batý cephesinde ise, savaþýn on üçüncü ayýnda siperler hala ikinci ayda durduðu yerde duruyordu. Binlerce ve on binlerce askerin cesedine malolarak herhangi bir yönde on metrelerce gidilebilmiþti. Yeni Avusturya-Ýtalyan cephesinin yaný sýra Gelibolu yarýmadasýnda da siperlerin sýnýrlarý askeri umutsuzluðu gösteriyordu. Türk-Rus sýnýrýnda da ayný durum yerel düzeyde yaþanýyordu. Sadece doðu (Rusya) cephesinde devasa ordular iki tarafta da hareket ederek doðu sýnýrýna, yani her iki
rihsel çýkmaza mekanik bir ifade sunuyor. Uluslararasý Kanlý Suç Diyelim ki sosyalist partiler savaþýn ilk zamanlarýnda savaþý durduramayacak ya da egemenlerin ciddiye almayacaðý kadar güçsüzdü; fakat yine de baþtan beri uluslararasý katliam için sorumluluk almayý reddetselerdi, egemenleri ifþa etmek ve onlara karþý halklarý uyarmak için yakýn iliþkide olduklarý partileri kullansalardý, devrimci eylem açýsýndan, kitle ruh halinin kaçýnýlmaz dönüþümünü bekleselerdi; kitleler açýsýndan uluslararasý sosyalizmin ne büyük otoritesi olurdu! Militarizm tarafýndan kandýrýlmýþ, gittikçe artan zorunluluklarýn ve yas havasý altýnda ezilmiþ kitleler, bütün bunlardan dolayý yüzlerini halklarýn gerçek önderliðine dönerdi. Bakýn! Böylesine bir çaresizlik durumunda, iki tarafýn askeri güçleri de küçük devletlere gözünü dikmiþ durumda: Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan'a savaþtaki dengeleri bir tarafýn lehine deðiþtirecek kader ülkelerine. Bu koþullar altýnda dengeyi kuracak ya da yýkacak asýl þey her bir
Geçtiðimiz yýl -halklarýn aralýksýz imha edildiði 365 gün ve gece- insanlýðýn toplumsal kökleri tarafýndan utanç dolu kör bir barbarlýða nasýl hala hapsolduðunu gösteren sarsýcý bir miras olarak tarihimize geçecektir. Eðitilmiþ barbarlýk, yeryüzünde insanlýðýn ortak mirasý olan her þeyi yeryüzünden silmek için Arþimet'ten Edison'a insan dehasýnýn bütün zaferleriyle silahlanmýþtýr. Eðer Almanlar bu kanlý, akýl dýþý yarýþta ön plana çýktý iseler bunun tek sebebi amansýz düþmanlarýndan çok daha geniþ çaplý, sistemli ve etkili bir þekilde örgütlenmeleridir.
tarafýn da baðýmsýzlýk sözü verdiði harap olmuþ Polonya'ya kadar ilerledi. Kapitalist güçlerin kör otomatizmi ve egemen sýnýflarýn bitmez rezilliði tarafýndan oluþturulan bu resimde, askeri bakýþ açýsýndan, herhangi bir taraf için belirleyici zaferle baðlantýlý olan hiçbir yol, herhangi bir plan ve umuda izin veren bir referans noktasý kesinlikle yoktur. Avrupalý egemenler, kötü olduðu kadar tarihsel olarak iyi niyetli olsalardý bile, yine de savaþa sebep olan problemleri silah zoruyla çözemeyecek kadar güçsüz olurlardý. Avrupa'daki stratejik durum, kapitalist dünyanýn kendisini içine soktuðu ta-
çaðrýsý kitlelerin zihninde daha büyük yankýlanmalar bulacak olan Enternasyonal, uluslararasý sosyalizmin büyük gücü, olabilirdi. Özgürlük programý, eski toplumun bütün güçlerine karþý sosyalist proletaryanýn uluslararasý çaðrýsýnda güçlü bir gerçeklik haline gelebilirdi. Ama tarih, böylesine bir anda bile, ezilen sýnýfa üvey evlat muamelesi
Umutsuz askeri durum, egemen kapitalist kliklerin aç gözlülükle beslendiði bu umutsuzluk, gittikçe yaygýnlaþan silahlý gericilik, kitlelerin fakirleþmesi, bunun sonucunda da yavaþ ama etkili bir þekilde uyanan bir iþçi sýnýfý! Þu anki manzara tam olarak budur ve daha da ileri gitmesi durumunda dünya üzerindeki hiçbir güç buna karþý duramayacaktýr. Enternasyonelin bütün partileri için bu bir süreç; militarizme ve þovenizme karþý ideolojik bir ayaklanmadýr. Bu süreç sadece sosyalizmin ayaklar altýna alýnmýþ onurunu kurtarmakla kalmayacak, ayný zamanda bütün uluslarý "Sonuna kadar!" slo ganýyla savaþtan çýkýþa yönlendirecektir. Bu mükemmel formülasyon "bilimsel barbarlýðýn" çýkmaz sokaðýna karþý gelecektir. yaptý. Ulusal partiler, proletaryanýn sadece ilk baþarýlarýný ya da tam özgürlük hedefini deðil ayný zamanda ezilen sýnýfýn bütün tereddütlerini, özgüven eksikliðini ve devlete itaat içgüdüsünü de teþkilatlarýna dahil etmiþlerdir. Bu partiler pasifçe dünya felaketine sürüklendiler ve korkakça zorunluluk söyleminden faydalanarak kendi ilkesiz kanlý suçlarýnýn üstünü özgürlük mitiyle örttüler. 50 yýldýr halklarýn üzerine serpilen düþmanlýk tohumundan yükselen askeri felaket, yarým yüzyýllýk Enternasyonal'in yapýsý üzerine taþýndý. Savaþýn yýldönümü ayný zamanda enternasyonalin en güçlü partilerinin en berbat þekilde çöküþünün de yýlý oldu. Tek Çýkýþ Yolu Ve bu kanlý savaþýn birinci yýldönümüne, herhangi bir akli inkar ya da politik þüphecilik olmadan geldik. Devrimci enternasyonalistlerin, analizleri, eleþtirileri ve devrimci öngörüleriyle bu dünyanýn baþýna gelmiþ en büyük felaket karþýsýnda almýþ olduklarý pozisyonun hayal edemeyecekleri avantajýna sahipler. Genelkurmayýn savaþtaki ulusal puanlama sistemlerini reddediyoruz, hatta ucuz etiketlerini yýrtmakla kalmýyor bir de puan kaybetmelerine sebep oluyoruz. Gerçekleri olduðu gibi görmeye, onlara isimleriyle hitap etmeye ve yapacaklarý hamleleri önceden sezmeye devam ediyoruz. Biz çiçek teleskopuyla insanlýðýn kanayan yarasýnýn illüzyonlarla örtbas edildiðini, eski aldatmacalarýn tekrar gün-
deme getirilip alelacele benimsendiðini ve kabul gördüðünü ve olaylarýn yýkýcýlýðý karþýsýnda gerçekler açýða çýkýnca bu aldatmacalarýn yerini yenilerinin aldýðýný biliyoruz. Çünkü toplumsal gerçekler devrimcidir!Tarihsel süreçleri yönlendirirken kullandýðýmýz yöntem ve bu sürece müdahil olurken kullandýðýmýz araç olan Marksizm, 75mm'lik tüfeklerin ve 42cm'lik Mavzerlerin kurþunlarý karþýsýnda ayakta kalmayý baþarmýþtýr. Marksizm iþçi sýnýfýnýn bilincini þipþak açabilecek bir þey deðildir, Marksizm iþçi sýnýfýna tarihsel geliþimin yasalarýný sunar. Ýþçi sýnýfý, kurtuluþ mücadelesinde koþullarýn baskýsý altýnda Marksizme sadakatsiz olabilir, ama bu, iþçi sýnýfýnýn kendisine ihanet etmesi demektir. Çöküþ ve hayal kýrýklýðýyla, trajik felaketlerle yeniye ulaþýlmasýyla, iþçi sýnýfýnýn kendini daha iyi tanýmasýyla, iþçi sýnýfý yüzünü tekrar Marksizme dönecektir, bu sefer çok daha saðlam ve daha bilinçli bir þekilde. Bu, son bir yýl içinde karþýlaþtýðýmýz süreçtir. Ýþçi sýnýfý, koþullarýnýn mantýðýyla her yerde ulusal bloklarýn boyunduruðunu terk ediyor ve hatta daha da iyisi sosyalistler olasýlýkçý fikirlerini bir kenara býrakýyor. Görünürdeki baþarýlarýna raðmen, resmi partiler, toplantýlarýnda ümitsiz ve rezil tavýrlarla devletlerin melinitlerinin (3) devrimci rolünden dem vuruyor, hep ayný sözleri tekrar ederek "anavatan savunmasý" gibi aþaðýlýk ifadeler kullanýyor ve emperyalistlerin
yolundan ayrýlmýyorlar! Bu umutsuz askeri durum, egemen kapitalist kliklerin aç gözlülükle beslendiði bu umutsuzluk, gittikçe yaygýnlaþan silahlý gericilik, kitlelerin fakirleþmesi, bunun sonucunda da yavaþ ama etkili bir þekilde uyanmýþ bir iþçi sýnýfý! Þu anki manzara tam olarak budur ve daha da ileri gitmesi durumunda dünya üzerindeki hiçbir güç buna karþý duramayacaktýr. Enternasyonelin bütün partileri için bu bir süreç; militarizme ve þovenizme karþý ideolojik bir ayaklanmadýr. Bu süreç sadece sosyalizmin ayaklar altýna alýnmýþ onurunu kurtarmakla kalmayacak, ayný zamanda bütün uluslarý "Sonuna kadar!" sloganýyla savaþtan çýkýþa yönlendirecektir. Bu mükemmel formülasyon "bilimsel barbarlýðýn" çýkmaz sokaðýna karþý gelecektir. Bu sürece hizmet etmek, bu kanlý ve onursuz sistemden çýkýþ için yapýlmasý gereken en acil görevdir!
*** (1) Dörtlü Ýtilaf güçlerinden kasýt Britanya, Fransa, Rusya ve Japonya'nýn ittifakýdýr. (2) Bahsedilen yedi güç Almanya, Britanya, Fransa, Rusya, AvusturyaMacaristan, Japonya ve Ýtalya. 8. güç ise ABD'dir. (2) Patlayýcý olarak kullanýlan kimyasal.
çeviri
31