LIözelsayı4

Page 1

20 ele geçirmeleri tesadüf muydu? Yoksa yanýlýyor muyuz, Bolþevikler iktidar olmamýþlar mýydý? Bu sorularý istediðimiz kadar çoðaltýp, somutlayabiliriz. Sonuç deðiþmeyecektir. Sovyet iktidarý, proleter devrimci partinin iktidarýyla çeliþmez. Önemli olan Sovyetlerin devrimci proleter parti dýþýnda, ama sýnýf içinde varolan ve barýþçýl yöntemlerle ideolojik-politik mücadele yürüten devrimci parti ve akýmlara da hayat hakký tanýnmasýdýr. Sovyetlerde fikri zenginliðin ve mücadelenin zorla ve yasaklarla boðulmamasýdýr. Devrim öncesinde proletaryaya ve ezilensömürülen emekçilere iktidar mücadelesinde öncülük eden parti, devrimden sonra da; proletaryaya sýnýfsýz, sýnýrsýz, komünist bir dünya ve düzen için mücadelesinde öncülük edecektir. Bunu, Sovyetlerde azýnlýk konumuna düþse bile yapacaktýr/yapmalýdýr. Herhangi bir partiden deðil de; Leninist tipte, proletaryanin öncüsü, devrimci-enternasyonalist bir partiden söz ediyorsak; Sovyet iktidarý dolaylý olarak da olsa, bu partinin de iktidarýdýr. Devrime öncülük eden, devrimci proleter parti, iktidar "olur mu", "olmaz mý" tartýþmasý ve bunun üzerinden ayrým noktalarý ortaya koymaya çalýþmak devrimcilik deðil, lafazanlýktýr. Bu tartýþma üzerinden KDH önderliðinin yaptýðý gibi bir "program anlayýþý"na ve "yöntemi"ne ulaþmak ise, Marksizm-Leninizmden uzaklaþmaktýr. Marks ve Engels, Gotha ve Erfurt Programlarý'ný devrim öncesi, devrim sonrasýnda yapýlacak iþleri, çözümlenecek sorunlarý gündemlerine aldýklarýndan dolayý eleþtirmediler. Devrim sonrasý yapýlacak iþleri, çözümlenecek sorunlarý dile getirdiler diye asla anlamsýz bulmadýlar. Proletaryanýn ideolojik, politik, iktisadi hedefleriyle, sýnýflar mücadelesinin bilimsel yasalarýyla çeliþtiði için eleþtirdiler. Lenin döneminde kurulan, Bolþevizm ve Komünist Enternasyonal'den doðrudan etkilenen ve örgütsel-programatik olarak buna göre þekillenen TKP'nin I.Programý; devrim sonrasý iktidar biçiminden baþlayarak, diðer temel sorunlarý ve bunlarýn nasýl ele alýnýp çözümleneceðine dair bir dizi konuda net görüþler ortaya koymakta, bize ýþýk tutmakta ve yol göstermektedir. Mustafa Suphi'ye göre bu program; "iki kýsýmdan" oluþmaktadýr. "Biri: Programa mukaddime (öncelikli) ve esas (temel-dayanak) olacak bazý tezler, diðeri asýl program"dýr. (Türkiye'de Sol Akýmlar-1, S.296, Mete Tunçay) Programýn birinci kýsmý, "Bazý Akide ve Esaslar" (Bazý Öncelikli ve Temel Yönelimler) baþlýðýný taþýmakta ve teorik tahlillerden oluþmaktadýr. Bu bölümde genel bir kapitalist-emperyalist durum ve Türkiye'nin genel iktisadi-siyasi durumu tahlil edilmekte ve gündemdeki devrimin enternasyonalist-proleter karakteri ele alýnmaktadýr. Bolþevizm ve Komünist Enternasyonal’le etkileþim içinde olan TKP, asgari-azami program anlayýþýna son vermiþtir. Proleter devrime, “amele ve rençber” sovyet cumhuriyetine kilitlenmiþtir. Mustafa Suphi'nin "asýl program" dediði ikinci

bölümde ise; devrim sonrasýnda kurulacak iktidarýn ve hükümetin sýnýfsal niteliði, biçimi ve bileþimi ile, tek tek temel sorunlar ele alýnmakta ve çözüm önerileri sýralanmaktadýr. KDH'nin (yani geçmiþte bizim) kavradýðýmýzýn, iddia ettiðimizin aksine;TKP programý: iktidarýn ele geçirilmesinden sonra kurulacak "amele ve rençber þüralâr cumhuriyetinin" ve "Þürâlar cumhuriyeti hükümetinin", "Din ve Milliyet", "Ýktisadiyata Dair", "Ýþçi Dernek ve Birlikleri", "Köy Ýktisadiyatýna Dair", Tevzi ve Ýstihlâk", "Bankalara Dair", "Vergilere Dair", "Mesken ve Ýaþe Meselesi", Ýþçilere Dair Teminat", "Sýhhat-i Umumiyete Dair", Ordu ve Zabýta Ýþlerine Dair", Mahkeme Ýþleri" ne dair yapýlacaklarý bir bir sýralar. Tamda, KDH'nin korktuðu gibi, TKP "hükümeti devralýp iktidara oturacak"mýþ gibi! Zora dayalý bir devrimi ön görmeyen, buna denk bir mücadele yürütmeyen hareketler býrakýn sosyalistliði, devrimci-demokrat bile deðildir. Dolayýsýyla, geçmiþte "hükümeti devralmak", iktidara oturmak" vb. kavramlar üzerinden devrimci-demokrat veya melez merkezci akýmlarla aramýzdaki program farkýný ortaya koyalým derken, savrulduðumuz, komünistlerin program anlayýþý ve yöntemiyle de aramýzý açtýðýmýz ortadadýr. Mevcut devrimci örgütlerle aramýzdaki program konusundaki fark ve sorun, biçimsel-yöntemsel bir fark ve sorun deðil; esas olarak ideolojik-teorik, politik-örgütsel yaklaþým farkýdýr ve nitelik sorundur. TKP'nin bize býraktýðý asýl miras ideolojik-programatik bir mirastýr. Çünkü politik faaliyeti ve mücadelesi çok kýsa olmuþ, örgütsel birlik giriþimleri sonuçlarýna ulaþamamýþtýr. Programýndaki ideolojik-örgütsel-politik ilkesel-taktik tutumlar, bugün devrimci enternasyonalist bir parti ve program yaratmayý hedefleyen komünistler için hala tazeliðini korumaktadýr. Örgütsel olarak da, TKP'den öðreneceðimiz önemli hususlar vardýr. Bilinçli, hedefli ve örgütlü bir hazýrlýk dönemi, proletaryaya ve devrime öncülük etme iddiasýndaki güçlerin ayrýþtýrýlýp saflaþtýrýlmasý, devrimci bir parti ve program etrafýnda birleþtirilmesi yönündeki çaba ve baþarýlar bunlardan bazýlarýdýr. Günümüzde de devrimci parti güçleri ve devrimci hareket çok parçalý, amaç-araç disiplininden yoksun, burjuva saldýrýlarý geri püskürtme gücünden, proletaryaya ve ezilen-sömürülen emekçilere güven vermekten uzak bir durumdadýr. Ama bu durum ya görülmeyerek, ya da yok sayýlarak devrimci görevlerin altýna giriliyor. Ýkamecilik (kendini parti ilan etmek) ve kendinden ötesini yok sayma (doðrusal partileþme), en yaygýn ve yanlýþ politik-örgütsel tutumlar olarak varlýðýný sürdürüyor. *** “Sürekli Devrim”, “Geçiþ Programý”, “Enternasyonalizm”, “Faþizm” ve “Örgüt” konularýnda PSDH’nýn KDH’ye yönelttiði eleþtiri ve deðerlendirmeler üzerinden; karþý eleþtiri, tartýþma ve görüþ alýþveriþimiz devam edecek.

Komünist Devrim Hareketi/Leninist Merkez Yayýn Organý Temmuz 2002 Özel Sayý: 4

PSDH ile Polemik-1

DEVRÝM ÝÇÝN DEVRÝMCÝ PARTÝ! PARTÝ ÝÇÝN ÖRGÜTLÜ HAZIRLIK! Sýnýf mücadelesini ideolojik-politik-örgütselpratik sonuçlarýna götürecek; bir proletarya devrimi ve proletarya diktatörlüðü ile taçlandýracak; üretim araçlarý üzerindeki özel mülkiyeti ve sömürüyü ortadan kaldýracak; devrimci dönüþüm ve deðiþimlere önderlik edecek; insanlarýn eþit ve özgür bir yaþam süreceði sömürüsüz, sýnýfsýz, sýnýrsýz komünist bir dünya düzeninin önünü açacak nitelikte devrimci bir sýnýf partisinin-programýnýn ulusal ve uluslararasý boyutta eksikliðini "önderlik krizi" olarak görmekteyiz. Bu eksikliði gidermek, sadece proletaryanýn deðil, tüm insanlýðýn kurtuluþu için bir ihtiyaç olan devrimci parti ve programýný yaratmak için; geçmiþ komünist geleneðe baðlanma çabasý eþliðinde kýsa sayýlmayacak bir süredir örgütle ve örgütlü bir mücadele yürütüyoruz. Bu zorlu, ama bir o kadar da onurlu kavgamýzda yalnýz olmadýðýmýzý biliyoruz. Ulusal ve uluslararasý alanda proletaryanýn, dolayýsýyla da tüm insanlýðýn yüz yüze olduðu sorunlarýn aþýlmasýnda kritik halkanýn devrimci önderlik-program sorunu olduðunu kabullenen ve bu uðurda mücadele eden, bizim deyimimizle "daðýnýk durumdaki devrimci parti güçlerinin" varlýðýnýn da farkýndayýz. Bu güçlerin halý hazýrdaki konumlarý çok iç açýcý deðildir. Örgütsel daðýnýklýk, amaç disiplininden yoksunluk, amatörlük, çevrecilik, sýnýftan yalýtýklýk-marjinallik, vb. olumsuzluklarla malul bu güçlerin mevcut durumu ne kadar üzücü-düþündürücü ise, bu güçlerin varlýðý ve her gün kendini farklý biçimlerde açýða vurmasý da bir o kadar sevindirici ve örgütsel-politik hedeflerimiz açýsýndan ümit vericidir. PSDH'nýn çýkýþýný, devrimci bir zeminde kalarak, örgütle ve örgütlü bir yürüyüþte ýsrar ederek, devrimci parti-program sorununa yanýt verme iddiasýný da bu perspektif içerisinde kavrýyor, yakýndan izliyor ve selamlýyoruz! Sermaye egemenliðinin hakim olduðu dünyada ve Türkiye'de tüm devrimci-komünistlere yetecek kadar düþman, yapacak devrimci iþ ve sorumluluk vardýr. Dünya çapýnda bir burjuva gericilik döneminden geçmekteyiz. Türkiye devrimci-komünist ve iþçi-emekçi hareketi de bu gericilik döneminin

kýskacýnda-kuþatmasý altýndadýr. Bu kuþatmayý kýrabilecek, dýþýna çýkabilecek, iþçi-emekçi kitleleri harekete geçirebilecek ve salvolar halindeki burjuva saldýrýlarý geri püskürtebilecek bir örgütlülük ve önderlik iradesi henüz yoktur. KDH/L de, PSDH de dahil olmak üzere, halý hazýrdaki ve özne olma iddiasýndaki hiç bir devrimci-komünist güç-odak bunu baþarabilecek bir nitelik-yetenek ve nicelikte deðildir. Öyleyse, bugün her zamankinden daha çok devrimci dayanýþma, etkileþim, iþ, eylem ve örgüt birliðine ihtiyaç vardýr. Küçük burjuva rekabetçilik, dar grupçuluk, peþin hükümlülük ve ilkesizlikten uzak durarak; "aynýlar ayný yerde, ayrýlar ayrý yerde", "herkes kendi bayraðýnýn altýna" þiarlarý ýþýðýnda devrimci dayanýþmaya, etkileþime, ideolojik-politik yakýnlaþmaya, saflaþma ve birleþmeye hazýr olmalýyýz. Devrimci komünistlik ve geçmiþ komünist geleneðe baðlanma iddiasýndaki hareketler olarak bilmeliyiz ki; "Devrimci Parti" gökten zembile düþmeyecek, kendiliðinden sýnýf hareketinin içinden de fýþkýrmayacak! Sýnýf mücadelesinde böyle bir aracýn önceliklivazgeçilmez olduðunun ve amaç-araç diyalektiðinin bilincinde olan, Marksizmin-Leninizmin ýþýklý yolunda, devrimci kazanýmlarýna sahip çýkarak, kayýplarýndan öðrenerek ilerleyen devrimci komünistlerin -meslekten devrimcilerin- iradiplanlý bir hazýrlýk faaliyetiyle ve yukarýdan aþaðýya doðru bir örgütlenme mücadelesi içinde inþa edilecektir. Bu perspektif ve anlayýþla, hareketinizle hareketimiz arasýndaki politik iliþkinin sürdürülmesinden, derinleþtirilmesinden, ortaklýk ve farklýlýklarýmýzýn netleþtirilmesinden yanayýz. Belli bir gündem ve plan dahilinde öncelikli konularý belirleyip ideolojik-politik-örgütsel tartýþmalara, etkileþime, ortak iþ yapma ve devrimci dayanýþma içine girebiliriz. Geçmiþ komünist geleneðin ve kendi geçmiþ deneyimlerimizden çýkardýðýmýz dersler üzerinden bir fikir alýþ-veriþi ve politik etkileþim kanallarý yaratmanýn faydalý olacaðý düþüncesindeyiz. Hiç kimsenin, sýnýf mücadelesindeki bilgi, birikim ve katkýsýný


19

2 küçümseme niyetinde deðiliz. Kuþkusuz, kimsenin de bizim; bilgi, birikim ve katkýlarýmýzý küçümsemesine izin vermeyiz. Marksist-Leninist referanslar, ölçüler, deneyimler ýþýðýnda her türlü eleþtiriye ve etkileþime ise her zaman hazýrýz. Devrimcilik-komünistlik iddiasýndaki her özne de buna hazýr olmalýdýr. Bu yazýlý deðerlendirmenin amacý budur. Þimdi elimize geçen belgelerinizde ortaya koyduðunuz iddia, yaklaþým ve yöntemleriniz üzerine kýsa deðerlendirme, deðinme ve önerilerimize geçebiliriz. Yöntem Üzerine Marksist-Leninistler her zaman çok yönlü bir mücadele sürdürmek zorunda kalmýþlardýr. Salt görünen düþmana karþý deðil; onun, ezilensömürülen sýnýf saflarýna ve devrimci ideolojisiyaset-örgütlenme içine soktuðu ajanlarla, her tür ve kýlýktaki revizyonist, anarþist, reformist, tasfiyecilerle de amansýz bir mücadele yürütmüþlerdir. Bugün de, bu görev sürmekte ve önemini korumaktadýr. Hem de dünya çapýnda... Bu zorlu görevin üstünden atlayarak, býrakýn geleceði kazanmayý, günü bile kurtarmak mümkün deðildir. Bugün, uzun yýllara dayanan ideolojik-teorik, politik ve örgütsel bir yozlaþmanýn, komünist gelenekten kopmanýn ve uzaklaþmanýn hüküm sürdüðü bir dünyada devrimcilik yapýyor, devrimci önderlik ihtiyacýný yanýtlamak üzere mücadele ediyoruz. Her kiþi ve özne deðiþik yol ve yöntemler önermekte, bir baþkasýný eleþtirmekte, kendinden baþkasýna devrimci komünist kimliði, militanlýðý yakýþtýrmamakta özgürdür. Ama Marksist-Leninistler için eleþtiri-özeleþtiri mekanizmasý ve ideolojik-siyasi mücadele de amaca hizmet eden araçlar olmak zorundadýr. Bu silahlarý en iyi kullandýðýný iddia edenler, soyut ve psikolojik verilere, edebi ölçülere sarýlarak deðil, komünist amaç-araç iliþkisi içerisinde bunu kanýtlamak zorundadýrlar. Herkese laf yetiþtirmek, yerden yere vurmak, kendinden baþkasýna komünistliði yakýþtýramamak devrimcilik deðil, lafazanlýktýr. Kendine sevdalanmaktýr. Kendinden ötesine güven verememektir. Bunun sonucu ise hiç bir zaman dostun ve düþmanýn ciddiye alacaðý, enternasyonalist devrimci bir örgütsel-politik güç olamamaktýr. Yani iktidarsýzlýktýr. Devrimci komünistler, devrimci yürüyüþleri ve mücadeleleri sürecinde her hangi bir eleþtiriözeleþtiri yöntemi kullanamazlar. Amaçtan baðýmsýz bir eleþtiri-özeleþtiri ve ideolojik-politik mücadele yöntemleri olamaz. Somut konuþursak, her mücadele eðitici-ilerletici, partileþmeye ve sýnýf içinde kök salmaya hizmet etmelidir. Sorunlarý çözmek deðil, büyütmek; daðýnýk devrimci güçlerini netleþtirmek, devrimci parti-program etrafýnda toparlamak deðil, bölmek-daðýtmak ve düþmanlaþtýrmak biçiminde sonuçlanan mücadele biçim ve içeriðinin Marksist-Leninist bir yönteme dayanmadýðý kesindir. Devrimci güçler-odaklar arasýndaki eleþtiri ve ideolojik-politik mücadelenin amaca hizmet

etmesi, eðitici ve ilerletici olabilmesi için bazý kriterlere dikkat etmek, özenli-sorumlu davranmak gerekir. Nedir bu kriterler? Burada bizim için önemli olan -her komünist için de olmasý gerekenüç temel kriterden söz etmek istiyoruz: 1- Ortak ölçüler, referanslar ve somut olgulardan hareket etmek. 2-Kirletilmiþ, içi boþaltýlmýþ kavramlar üzerinden deðil, içerik üzerinden tartýþmak ve bu zeminde ortaklaþmak veya ayrýþmak. 3- Eleþtiri ve ideolojik-politik mücadele de muhatabýn programatik belgelerini, eyleminin muhtevasýný -politikpratik olgularý -veri almak. Bu ölçüler içerisinde "Aralýk, 2001" tarihli "KDH eleþtiri"nize baktýðýmýzda ciddi sorunlar olduðu düþüncesindeyiz. Soyut ve tahmini verilere, kiþi imzalý yazýlara dayanarak, "93'ten bu yana beðenelim-beðenmeyelim- politik-örgütsel varlýðýný sürdürmüþ; deðiþik bölgelerde örgütsel-politik-pratik etkinliklere imza atmýþ, dost ve düþman karþýsýnda örgütsel-politik varlýðýyla sorumluluk almýþ; düþman saldýrýlarýna maruz kalmýþ; proletaryanýn devrimci parti ihtiyacýný ve komünist bir dünya özlemini bir dizi illegal-legal araçla, pratik etkinliklerle yaymýþ, eylem alanlarýna taþýmýþ; kendi çapýnda ve yaygýn bir alanda bir dönem de olsa varlýk göstermiþ ve örgütsel-politik-pratik kazanýmlarýný-sürekliliðini hareketimiz üzerinden hala sürdüren bir devrimci hareketi daha somut verilere, bilgi ve belgelere dayanarak eleþtirmek-ileri çekmek ve aþmak gerekir. '93-98 dönemindeki KDH eleþtirisi" adý altýnda, KDH'de yaþanan daðýlma ve bölünmeye dair somut bir bilgi ve belgeye dayanmadan toptancý ve kolaycý bir yaklaþýmla, adeta "bir taþla birden fazla kuþ" vurma yöntemi izliyorsunuz! "KDH'de yaþanan ayrýþma sonrasýnda ortaya çýkan gruplarýn her biri, KDH zemininde iken savunduklarý ideolojik hattý (izleyebildiðimiz kadarýyla)(!) savunmaya devam ediyor." (Agy) "Ýdeolojik hat"tan ak kaðýda düþmüþ kara mürekkep lekelerini anlýyorsanýz, bu iddianýza bir diyeceðimiz olamaz. Biz sorunu böyle kavramýyoruz. KDH'nin "ideolojik hattý"örgüt ve politikadan baðýmsýz deðildi. 4.Sol tasfiyecileri söz konusu olduðunda bu bütünselliði gözetiyorsunuz. Ama KDH ve örgüt kaçkýnlarý söz konusu olduðunda tek yanlý ve toptancý bir yaklaþým sergilemekte pekte mahsur görmüyorsunuz. Leninist bir örgüt anlayýþý: ideoloji, politika, örgüt, hukuk ve eylem birliðine dayanýr. Bunlardan birine veya bir kaçýna deðil. KDH'de bir araya gelenler, bunu baþaramadýðý-baþarmak istemediði için daðýlýpbölündüler. Hal buyken, bunlarýn ayrýldýktan sonra ayný "ideolojik hatta" durduklarýný iddia etmeniz maddi temelden yosundur. RSIDP'teki BolþevikMenþevik bölünmesini de birileri tüzüðün bir maddesinde anlaþamamayla ilgili sanýyordu. Ama Lenin ve sýnýf mücadelesi bunun böyle olmadýðýný kýsa sürede gösterdi. Örgütten ve örgüt içi mücadeleden kaçanlarý, hem de bir gericilik döneminde, düþman saldýrýlarý ve liberal tasfiyecilik kapýya dayanmýþken, bunlarý

günümüze sarkan kiþiselleþtirilmiþ, tartýþmalardan ve kýsýr döngülerden de uzak durmak istiyoruz. Geçmiþi anlamak ve aþmak kimsenin tekelinde deðil, herkes bu iddia ile yola çýkabilir, birbiriyle yarýþabilir. Önemli olan bunu yaparken kýsýr çekiþmeler, kavram ve miras tartýþmalarý baþýnda zaman öldürmemek, "lafazan" durumuna düþmemektir. "Teorinin gri, yaþamýn yeþil", Marksizm-Leninizm'in ise, kolektif bir ürün ve ortak deðerlerimiz olduðunu unutmamaktýr. Hareketimiz için: "bugün komünistlerin önünde duran en önemli, en acil ve bütün öteki görevlerin tabi olmasý gereken temel görev, enternasyonalistdevrimci nitelikte bir sýnýf partisi yaratmaktýr." Ýþte bu kalkýþ noktasýna tabi, bir "kadrolaþma", "organlaþma", "komünist örgüt omurgasý yaratma", "teorik yeniden üretim", geçmiþ ve yeni süreçlerin gündeme getirdiði sorun ve ihtiyaçlara yanýt verme hedefli bir ideolojik, örgütsel, politik faaliyet yürütmekteyiz. Bu bütünsel ve örgütlü hazýrlýk faaliyetimizin somut hedefleri ise; devrimci bir muhasebe çýkarma, program üretmek, propaganda ve eðitim materyalleri hazýrlamak, araçlarýný örgütlemek ve daðýnýk durumdaki devrimci parti güçlerini politik bir platformda, eylemli bir yürüyüþ ve etkileþim içinde devrimci bir partinin kurucu özneleri haline getirmektir. Hareketimiz için, gelenek, parti ve program sorunu birbiriyle iliþkili, çözüm bekleyen sorunlardýr. Uluslararasý alanda ve Türkiye'de gelenek sorununa nasýl bir yaklaþým içinde olduðumuzu yukarýda geçmiþ yazýnýmýzdan yaptýðýmýz kýsa alýntý ve deðinmelerle ortaya koymaya çalýþtýk. Bu ideolojik-teorik, politik ve örgütsel çerçeve içerisinde dar anlamda ve biçimsel olarak "ulusal" bir parti ve program için Türkiye'deki kalkýþ noktamýz TKP ve onun ilk programýdýr. Çünkü bu program, Bolþevizmin ve Komünist Enternasyonal'ýn devrimci doruðunu temsil etmektedir. Bugüne kadar, ve bugün bu programdaki çizgi ve perspektifle Türkiye'de buluþabilen bir örgüt ve akým yaratýlamamýþtýr. 1971'den itibaren ortaya çýkan THKP/C, THKO ve TKP/ML isimli örgüt ve devrimcidemokrat akýmlarýn mevcut TKP'nin oportünistreformist zemininden devrimci örgüt-pratik ve politika temelindeki kopuþlarý anlamlý ve sahiplenilmesi gereken bir dönemeçtir. Geçmiþten köklü bir ideolojik-politik-örgütsel kopuþ gerçekleþtirerek komünist geleneðe baðlanmayý baþaramayan bu hareketler, devrimci bir gelenek yaratmayý ise baþarmýþlardýr. Hala ideolojik, örgütsel-pratik-politik varlýðýný sürdüren bu gelenekle, özdeþleþme ve düþmanlaþma saçmalýðýna düþmeden, bað kurmak, ideolojik-politik bir mücadele içerisinde, bu geleneði aþmak ve Bolþevik TKP'nin çizgisine (programýna) baðlanmak en öncelikli ve somut görevlerimiz arasýndadýr. Marks'ýn "Tarih, kendi amaçlarý peþinde koþan insanýn eyleminden baþka bir þey deðildir" tespitini bir an olsun unutmadan Platform önerimizde ortaya koyduðumuz "Amaç ve Ýlkeler", "Komünistlerin somut ve acil görevleri"ni yerine

getirmeye, devrim için devrimci parti-program peþinde koþmaya ve dövüþmeye devam edeceðiz. KDH'nin Platform Önerisi'nin 2. Kýsmýnda "Marksizm ve program yöntemi" baþlýðýyla ortaya koyduðu anlayýþa eleþtirel bakýyor ve aþmayý hedefliyoruz. Geldiðimiz noktada, bu program anlayýþýnýn ve yönteminin eklektik, yetersiz ve yanlýþ anlamalara kapý aralayacak doktriner bir yaklaþým olduðunu, doðrularla yanlýþlarý bir arada savunduðunu düþünüyoruz. Ýdeolojik-teorik sorunlara doktriner, örgütsel sorunlara liberal, politik sorunlara oportünist yaklaþýmla malul KDH önderliðinin, Marksizm adýna ortaya koyduðu "program yöntemi"ni benimsemiyoruz. Ayrý bir yazýnýn konusu yapacaðýmýz bu konuda þimdilik ve genel çerçevede þunlarý söyleyebiliriz. KDH'nin "program yöntemi", ilkesiz birlikler sonucu oluþan oportünist MK'nin ürettiði bir uzlaþma belgesidir. Doktriner bir yaklaþým, soyut polemikler ve laf kalabalýðýndan oluþmaktadýr. Önerilen yöntem; TKP'nin I.Programýnýn (dolayýsýyla Bolþeviklerin) program yöntemi ve anlayýþýyla çeliþmektedir. Burjuva ve sol reformist program anlayýþlarýyla yolunu ayýrma adý altýnda, KDH önderliði, Marksist-Leninist program anlayýþýndan yolunu ayýrmaktadýr. Önce benimsemediði program anlayýþý: "Burjuva parlamenter sistemi çerçevesinde program, bir siyasi partinin iktidara geldiðinde yapacaðý icraatýn genel çerçevesini ve sýrasýný döktüðü bir metindir, bir bakýma bir hükümet programý taslaðýdýr; hükümet olunduðunda bu taslaða göre bir icraat programý, yahut hükümet programý kaleme alýr. Ýlginçtir, programýn bu kavranýþý burjuva siyasetçileri ve sözümona siyaset bilimcileri tarafýndan olduðu gibi, bir çok sosyalist tarafýndanda da paylaþýlmaktadýr." (K.N.Ý.N.M.E, S. 157) Þimdi de komünistlerin farklý bir program anlayýþýna sahip olmasýnýn gerekçeleri; yukarýdaki "...yaygýn anlayýþtan türeyen program tanýmý, hükümeti devralýp, iktidara oturacak bir partiyi varsayar. ...devrim sonrasýnýn koþullarý ve ihtiyaçlarýný, acil sorunlarýný tahmin edip, buna iliþkin bir program çizmek mümkün olsa bile anlamlý deðildir; nitekim Mark'ýn, Lenin'in bu biçimde çizilmiþ programlar önermemiþ olmalarý tesadüf deðildir." (Agy. S.157-159) Ýþte bilgiççe bir tutum, aydýn ukalalýðý ve iktidarsýzlýk! KDH önderliðine göre "yaygýn anlayýþlar" program anlayýþ ve yönteminde "iktidara oturacak bir partiyi varsayar"lar. Bundan dolayý da "devrim sonrasýnda neler yapacaklarýný", "sorunlarý nasýl çözeceklerini" daha þimdiden, yani devrim öncesinde "alt alta sýralarlar." Oysa, "iktidara parti deðil, Sovyetler oturacak!" Ýþte bir doktriner yaklaþým ve iktidarsýzlýk örneði daha! Peki, Sovyetler’de iktidar sorunu, ya da Bolþevikler'in mi Menþevikler'in mi iktidarda olduðunun bir önemi yok mudur? Þubat devrimi sonrasýnda Menþevikler’in çoðunlukta olduðu Sovyetler neden burjuva hükümetini destekledi? Bolþevikler’in Sovyetlerde çoðunluðu ele geçirdikten sonra iktidarý


18 tipi örgütlenmenin gerçek içeriðinin boþaltýlmasý; parti ve devletin komünizmi baðlý bir araç olmaktan çýkarýlýp bir amaç haline getirilmesi; aþamalý devrim perspektifinin yeniden hortlatýlmasý; devrimci parti örgütlenmesinin (ulusal seksiyonlarýn) Sovyetler Birliði'yle dostluk derneklerine dönüþmesi ve bu iliþki içinde gerektiðinde burjuvaziyle ittifaka yönelinmesi (yöneltilmesi) vb. bütün bu sonuçlar...”a yol açmýþtýr. Hani, “KDH'nin hiçbir yayýnýnda "ideolojik yenilgi"nin ... sonuçlarý hakkýnda açýlým sunulmayarak mistifikasyon” yaratýlýyor'du? PSDH, hareketimizin ortaya koyduðu ideolojik yenilginin nedenleri, boyutlarý, sonuçlarý hakkýndaki açýlýmlarla ilgili deðildir. Çünkü onun her dede “deva”, ama kendisinden baþkasýný ikna etmekten uzak, bildik ve kaderci “hazýr cevabý” vardýr: “Biz yanýtlayalým. Teori, Stalin bürokrasisi tarafýndan baþ aþaðý edilmiþtir. Lenin sonrasý, proletarya diktatörlüðü, bonapartist bir nitelik kazanmýþ ve devrimin baþýna geçen Stalinist klik, ele geçirdiði politik-pratik mevzileri kullanarak, ideolojik zemini ismini deðiþtirmediði Bolþevik Parti adýna kendi çýkarlarý doðrultusunda tahrif etmiþtir.” Peki, bu, Komintern, SBKP ve Troçki'ye raðmen nasýl baþarýlmýþtýr. Niçin tersi olmamýþtýr? Komünistler, komünist örgütsel-politik mevzilerini, revizyonist-oportünist saldýrýlara, “Stalinist bürokrasi”ye karþý koruyamýyorsa, onlarý komünist yapan nedir? Oportünistlerin oportünistlik yapmalarý olaðan bir durumdur. Olaðan ve anlaþýlmaz olan komünistlerin neden komünist olmanýn gereklerini yerine getirmediðidir. PSDH skolastik bir yaklaþýmla yeni bir tartýþma baþlatýyor; “Kaybedilen ilk mevzi” ideolojik deðil, “her zaman olduðu gibi politiktir” diye gürlüyor. Zorlama bir tartýþma açma arzusuyla ideoloji ile politika arasýna Çin setti çekiyor. Arkasýndan da KDH'nin “politik mevzileri savunmadan söz etmeksizin, ideolojik mevzileri savunmaktan söz etmes” üzerine teori yapýyor. Troçki bile, 28 programýna muhalefet ederken, Sovyet devletini hala “iþçi devleti” olarak görmektedir. Bu görüþe itibar eden PSDH, Sovyet devletini politik bir mevzi olarak görmüyor mu? Yine boþ ve asýlsýz iddialar! Komünistlerin, Komünist Manifesto'da “Proleterlerin zincirlerinden baþka kaybedecek bir þeyleri yok, Kazanacaklarý bir dünya var” diye ilan ettiklerinden bu yana 150 yýldan fazla oluyor. “...o günden beri proleterlerin zincirlerinden baþka kaybedecek birçok þeyleri oldu. Çoðu zorlu mücadelelerin sonucu olan bu kazanýmlar, direnmelere raðmen, bazen üzerine tüneyen ayrýcalýklý akbabalarýn sömürülmesiyle, bazen sýnýf düþmanýnýn saldýrýlarýyla bir bir kazýnýp gitti, kaybedildi. Dünya iþçi hareketi büyük fedakarlýklara ve mücadelelere mal olmuþ poli-

3 tik mevzilerinden geri atýldý; bu mevzilerin baþlýcalarý devrimci örgütler/partiler ve proletarya diktatörlüðüdür.” (Komünistler Ne Ýçin, Nasýl Mücadele etmeli?, S.17) Bu kýsa alýntýdan görüleceði gibi hareketimiz politik mevzilerin “kaybedilmesini” asla görmemezlikten gelmiyor. Bugün savunmamýz gereken politik mevziler nelerdir? Bizce, bugün, mevcut devrimcikomünist örgütsel mevziler dýþýnda savunulacak politik mevzi yoktur. Bugün yapýlmasý gereken politik mevzileri savunmak deðil, yaratmaktýr. Peki, geçmiþten kalan eldeki mevzileri savunma ve kaybedilenleri yeniden kazanma konusunda ne düþünmekteyiz? “Bugün, bütün bu mücadelelerin eleþtirel bir özetini oluþturan ve en az bu mevzilerin kazanýlmasý yolundakiler kadar büyük fedakarlýklara malolmuþ ideolojik mevzilerde tehdit altýnda. Kaybedilmiþ politik mevzileri yeniden ve bir daha kaybetmemek üzere kazanmanýn biricik adýmý, ideolojik mevzilere sarýlmak ve bunu gelecek kuþaklara aktarmak olmalý.” (Agy, S.17) Ýdeolojiyi-politikadan, ideolojik-teorik atýlýmý, politik-örgütsel atýlýmdan yalýtan, baðýmsýz ele alan aydýnca yaklaþýmlarýn, hareketimizin bu görevleri diyalektik bir bütünlük içinde ele almasýný, “amaç ve ilkeler”, “somut ve acil görevler” çerçevesinde kavramasýný anlamasýný beklemiyoruz. Ama, komünist öncü ve program ihtiyacýna yanýt vermek üzere siyaset yapan, mücadele eden PSDH'dan KDH-KDH/L'yi anlamasýný, doðru bir zeminde ve eðitici-ilerletici bir tartýþma yürütmesini elbette ki bekliyoruz. Gerçek ayrýlýklarýn ve ortaklýklarýn ortaya çýkmasý için hareketimizin programatik belgelerini ve yedi yýlý aþkýn eyleminin muhtevasýný veri alan bir ideolojik-politik mücadele yürütmesini öneriyoruz. Hareketimiz için programatik belge niteliði taþýyan ve devrimci komuoyuna sunmuþ olduðumuz Platforum Önerisi'nin "Komünistlerin acil ve somut görevleri" baþlýklý bölümünde örgütsel-politik sorunlara yaklaþýmýmýz þudur: "Bugün asýl eksikliði duyulan, geçmiþi içererek eski dönemi aþabilecek bir örgütsel-politik atýlýmdýr. Güncel görev, bu atýlýmýn temelini döþeyecek örgütlü bir hazýrlýktýr." ( K.N.Ý. N. M. Etmeli? S. 42) Ýþte bu "güncel görev"i yerine getirmek için "örgütlü bir hazýrlýk" faaliyetini her þeye raðmen sürdürmekte ýsrar ediyoruz. Devrimci program ve örgüt sorununu ancak bu yolla çözebileceðimize inanýyoruz. Gereken güveni ise; hareketimizin ve dýþýmýzdaki (maddi-potansiyel) devrimci parti güçlerinin birikim, deneyim, özveri ve devrimci militan bir gelenekten geliyor olmasýna borçluyuz. "Politik ve örgütsel atýlým" çabamýzý "örgütle ve örgütlü" bir tarzda yürütürken geçmiþten

göðüslemek söz konusuyken- ve bu durumu devrimci örgüt ve kadrolarý lehine çevirmek için örgüt içi kanallarý, mekanizmalarý sonuna kadar kullanarak politik-örgütsel bir ayrýþmayý veya ortaklaþmayý zorlayanlarý ayný kefeye koymakta, ayný "ideolojik hatta" olduklarýný söylemekte bir mahsur görmüyorsunuz. KDH'deki daðýlma ve bölünmenin baþlangýcýnda böyle bir yaklaþým içinde olsanýz, bu bizim için onaylamasak bile anlaþýlýr olurdu. Çünkü örgüt kaçkýnlarý gerçekleri çarpýtmada pek mahir ve hýzlýydýlar. Bizse, Leninist örgüt anlayýþý ve disiplinimizin bir sonucu olarak örgütle ve örgütlü bir iç mücadeleyi adým adým sonuçlandýrmayý anlamlý bulmuþtuk. Devrimci kamuoyu ile dedikodularý deðil, iç mücadelenin ideolojik-politik-örgütsel sonuçlarýný paylaþmayý doðru buluyorduk. Öyle de yaptýk. Örgütsel sorunlar ve çözümleri konusunda geçmiþi aþma deðil, gerisine düþme tarzýný benimseyenlerle, bunu reddedenleri 2001 yýlýnda hala ayný kefeye koyarak deðerlendirmenizi anlamamýz zor. Üstelik bu örgüt kaçkýnlarýyla muhalif olduðunuz, bir "komünistlerin birliði" süreci yaþamanýza raðmen bunu yapýyorsunuz. Madem, KDH'deki "ayrýþma sonrasýnda ortaya çýkan gruplarýn her biri" ayný "ideolojik hat" üzerinde duruyordu, 4. Sol neden ve neye göre "KPY" ile ilkesiz-þekilsiz bir yakýnlaþmayý tercih etti? Bu bir tesadüf muydu? Yoksa diðer gruplara ulaþamadýðý için miydi? Sizin kendi geçmiþinizle devrimci bir mücadele perspektifiyle aktardýklarýnýzdan anlaþýlýyor ki, bu süreçte tasfiyeciliðe yüzünü dönen 4.Sol iþin doðasý gereði; KDH tasfiyecilerinin aðzý en iyi laf yapan ve geçmiþte "Troçkizm"e bulaþmýþ olan kesimiyle buluþmayý tercih etmiþtir. "2.Dönem (1997-1999); 1997'de gerçekleþen operasyondan sonra yeni dönem tarifleri yapýlmaya baþlandý. Yeniden toparlanma süreci tanýmlandý. Ve araç olarak da yasal dergi tarifi yapýldý. Geçmiþte kullanýlan araçlar, (örgütün isminin propagandasý da dahil) bütünüyle rafa kaldýrýldý." (Broþür/2 Kasým 2001) Saflarýnýzda bu tasfiyeci giriþim ve geliþmelerin yaþandýðý süreçte KPY ile yakýnlaþmanýza þaþmamak gerekir. KDH’ye yönelik eleþtirilerinizde katýldýðýmýz, doðru bulduðumuz ve hatta sizden önce -'98 Aralýkbunlarýn bir çoðunu eleþtirerek-mahkum ederek KDH'den yolumuzu ayýrdýðýmýzý biliyorsunuz. Bunlarýn ayrýntýsýna yazýnýn bundan sonraki bölümlerinde gireceðimiz için þimdi geçiyoruz. Devrimci Ayrýþma ve Leninist Parti Yürüyüþünde Israr Dünya burjuva gericiliðine göre, görece bir yükselme döneminde ortaya çýkan KDH ve 4.Sol, burjuva gericiliðinin devrimci-komünist ve iþçiemekçi hareketleri karþýsýnda politik-pratik ve moral üstünlüðü ele geçirmesi ve burjuva gericiliði 28 Þubat Darbesi aracýlýðýyla kurumsallaþtýrmasý sonucunda; "ya ileri, ya geri" ikilemiyle yüz yüze gelmiþlerdir. Bu hareketlerin çýkýþlarý ve daðýlýþlarý, gerileyiþlerini deðerlendirme ve bu olumsuz gidiþe karþý devrimci bir duruþ ekseninde benzer yak-

laþýmlar içerisindeyiz. Burjuva gericiliði ve kuþatmasý altýnda devrimci mücadeleden-araç ve yöntemlerden yan çizen, legalist-reformist-tasfiyeci bir konuma savrulan, bu durumu "güçsüzlükle", "geri çekilme", "savunma" taktikleriyle teorize etmeye çalýþan eski yol arkadaþlarýmýzla mücadeleye girmemiz ve devrimci zemin, araç ve yöntemlerde ýsrar etmemiz, yolumuzu ve hedefimizi þaþýrmamamýz anlamlý ve olumlu adýmlardýr. '98 deki KDH-KDH/L bölünmesinden beri, dar anlamda kendi geçmiþimiz ile devrimci bir muhasebeye girmiþ bulunuyoruz ve devrimci bir zeminde onu aþma iddiasýndayýz. PSDH'nin de kendi geçmiþiyle benzer bir muhasebe yürüttüðünü, onu aþma iddiasý taþýdýðýný düþünüyoruz ve bunu olumlu buluyoruz. Çünkü geçmiþi olmayanlarýn, geçmiþten ders çýkarmayanlarýn-öðrenmeyenlerin bir gelecekleri de olmayacaktýr. Geçmiþi eleþtirel bir zeminde aþma iddiasýyla sahiplenmek bize yanlýþ gelmiyor. Kendimizi KDH/L olarak adlandýrmamýz bundandýr. Yoksa ne isim kýtlýðý, ne de "miras" sorunumuz var. Haklý olarak, "...Bir örgüt, eðer programýný, yönelimini ve pratik hattýný bütünüyle deðiþtirmiþse yapmasý gereken adýný da deðiþtirmektir" diyorsunuz. 4.Sol'a da bunu öneriyorsunuz. Peki bunun tersi de doðru deðil mi? "Bir örgüt, programýný, yönelimini ve pratik hattýný" deðiþtirmiyorsa adýný niye deðiþtirsin? Bu bir mülkiyet, azýnlýk-çoðunluk sorunu mudur? Bizce hayýr, ideolojik-siyasal bir sorundur. Kimsenin izniyle devrimcilik yapmýyoruz, kimsenin zoruyla, dayatmasýyla da bundan vazgeçecek deðiliz. Lenin ve Bolþevikler RSDIP adýndan, Menþevikler'de ayný adý kullanýyor diye vazgeçmedi. Bu kimliðin uluslararasý revizyonizm ve oportünizm tarafýndan kirletildiði, sonal hedefi ifade etmediði için vazgeçtiler. Nazým, TKP'ye muhalefet ederek alternatif kongre topladýðýnda bunu TKP kongresi ilan etmiþti. Çünkü Þ, Hüsnü TKP'sinin TKP olmaktan çýktýðýný düþünüyordu. Ama bu örgütsel-politik bu çýkýþ, ne yazýk ki; TKP, Komintern ve TC'nin bastýrma-tasfiye etme saldýrýlarýna fazla direnememiþtir. Anladýðýmýz kadarýyla 4.Sol'un "1.Dönem (1995-1997)" dediðiniz sürecini sahipleniyorsunuz ve kendilerini hala "4. Sol"olarak adlandýranlarý, bu dönemin "programatik-pratik hattýna" yan çizmekle eleþtiriyorsunuz. Bu duruma uygun olarak "adlarýný deðiþtirmeleri" gerektiðini ve "belki; yakýn zamanda bunu da" yapacaklarýný söylüyorsunuz. Bu durumda, sizin neden adýnýzý deðiþtirdiðiniz pek anlaþýlmýyor. "2. Dönem (1997-1999)"dediðiniz süreçte, 4. Sol'da "yeni dönem", yeniden toparlanma" adý altýnda tasfiyeci eðilimlerin ortaya çýkmaya baþladýðý tespiti yapýyorsunuz. Bu yönelim de "1997'de gerçekleþen operasyonun" belirleyici olduðunu düþünüyorsunuz. Bunlar anlaþýlýr izahlar. Ama bizim anlamakta zorlandýðýmýz, geliþmeler karþýsýnda sizin takýndýðýnýz tutumdur. Hem gidiþatý iyi görmüyorsunuz, tartýþma baþlatýyorsunuz, hem de beklemeci bir tutum takýnýyorsunuz. Sonra da "oyalanmaktan", "yoldaþlara güven"inizin istismar


17

4 edilmesinden yakýnýyorsunuz. "Geçmiþte kullanýlan araçlardan vazgeçilmesi", buna itirazlarýnýzýn ise, "güçlerin sýnýrlýlýðý" gibi görece ve doðru olmayan gerekçelerle izah edilmesi"ne raðmen birlikte yürümeyi sürdürüyorsunuz. Bunu da "yoldaþça güvenle" izah ediyorsunuz. Peki, "öncelikler", "amaç ve ilkeler" ve devrimci amaç-araç iliþkisi, üzerinde uzlaþýlacak konular mýdýr? Özellikle gericilik dönemlerinde ve kapsamlý düþman saldýrýlarý sýrasýnda güçler-imkanlar daralabilir. Ama ilkesel ve öncelikli görevler deðiþmez. 4. Sol için illegal-özgür bir örgütlenme, politik-örgütsel kimlik, buna uygun araçlar ve faaliyet biçimleri ilkesel ve öncelikli idiyse, güçler daraldýðýnda neden legal dergi ve sendikadan vazgeçmedi? Neden, bu faaliyetleri sürdürmeyi "yeniden toparlanmaya" endekslemedi, ertelemedi? Siz, bugün çok daha olumsuz koþullarda ve sýnýrlý güçlerle tutunmaya çalýþtýðýnýz zemin ve araçlarda o gün neden ýsrarcý-uzlaþmaz olmadýnýz? Bu noktada alternatif bir çýkýþ ve devrimci bir kopuþ gerçekleþtirmek yerine eleþtirmeyi ve "beklemeyi" tercih ettiniz? Bunlar bizim için izah bekleyen ve önemli noktalar. Partisiz-programsýz bir dönemden geçiyoruz. Devrimci görev ve sorumluluklarý bütünlüklü biçimde kucaklayabilecek ve gereklerini yapabilecek durumda deðiliz. Bundan dolayý acil görevler ve öncelikler saptýyoruz. Politik-pratik ikilemler, nesnelöznel dayatmalar ve tercihler olmasa, kimin için neyin öncelikli olduðunu ve gerektiðinde önceliklerine sadýk kalýp kalmadýðýný nasýl anlayacaðýz? KDH saflarýnda da sendika çalýþmasýný abartan, "öncelikli ve vazgeçilmez" ilan etmek isteyen legalist-tasfiyeci eðilimler ortaya çýkmýþtý. Bunlarla mücadelede ve yolumuzu ayýrmada hiç tereddüt etmedik. Tasfiyeciler-liberaller, tasfiye edileceklerini anladýklarý an, arkalarýna bakmadan, örgüte tek bir itiraz ve gerekçe sunmadan, birbirleriyle yarýþ içinde örgütten kaçtýlar. Bunun sonucunda güçlerimiz daraldýðýnda ise bizim için öncelikli ve ilkesel olan faaliyetlere yoðunlaþtýk. Ýllegal örgüt çekirdeðini güçlendirmek, mali ve teknik altyapýyý saðlamlaþtýrmak ve illegal araçlar üzerinde yürüttüðümüz alan faaliyetleri içerisinde kadrolaþmak ve organlaþmak vb. Sizin iç mücadele sürecinizde ve politik-örgütsel þekilleniþinizde bizim dikkatimizi çeken ve önemsediðimiz bir nokta da; 4. Sol'un "3.Dönemi( Mart 1999-Aðustos 1999)" sürecine denk düþen "Komünistlerin Birliði" sürecidir. KDH'den arkasýna bakmadan kaçan, Leninst örgüt norm ve kurallarýný ayaklar altýna alan bir çevreyle "birlik" yapýlmasý karþýsýndaki tutumunuzdur. O güne kadar "doðrusal büyümeyle partileþmeyi" savunuyordunuz. Kendinizi Troçkist, Troçki'yi de 4.Kongre'den sonra kesintiye uðrayan komünist geleneðin sürdürücüsü olarak görüyordunuz. Oysa "birlik muhatabýnýz bu konularda sizinle taban tabana zýt görüþlere sahipti. Bu görüþlerinden vazgeçtiðini veya deðiþtirdiðini de hiç bir platform ve yayýnda ortaya koymamýþtý. DPG Platform önerisini ve partileþme stratejisini Son Kavga'da seri bir yazý dizisiyle eleþtirmiþken, bu platform önerisinin bir versiyonu, hatta taklidin-

den baþka bir þey olmayan bir platformda ve "birlik" zemininde yer almanýzý anlamak mümkün deðildir. Bu tür ciddi, ideolojik-politik-örgütsel ilkelerle çeliþen kararlar oy çokluðu ile alýndý, merkezi karar organlarýnda ('merkezde') deðil diye hiç bir komünist susmak, eleþtiriyle yetinmek ve bunlara uymak zorunda deðildir. DPG ve KDH söz konusu olduðunda politik yakýnlaþmaya, eylemli yürüyüþ içinde etkileþime bile kendinizi kapamayý erdem sayarken, kendilerinin ve sizin iddianýza göre bizimle ayný "ideolojik hatta" yer alan bir çevreyle nasýl "birlik" yaptýnýz? Bu ilkesizliði gördüðünüz, eleþtirdiðiniz halde, nasýl ortak olabildiniz? "Dünya lafla deðil eylemle deðiþir" tutumu yerine, neden "eleþtirdim ruhumu kurtardým" tutumunu benimsediniz? Üstelik siz; "pratik eyleme", "sýcak eyleme", "devrimci demokratlarýn araçlarýna" yayýnlarýnýzda çok özel vurgular yapýyorsunuz. Daha ileri gidip: "Bugün maalesef lafazanlarýn günüdür. Gelecek, savaþan Proleter Devrimcilerin sayesinde eylemin olacaktýr" diye yazýyorsunuz. (Haziran 2001 Tarihli Broþür) Bir paragraf sonra ise, bu söylediðinizi tekzip edercesine: "Devrimci olmak fiilini ve devrim düþlerini yaþatanlar bugün için devrimci demokratlardýr" görüþünü ileri sürüyorsunuz. Hani, "bugün maalesef lafazanlarýn günü"ydü? Devam ediyorsunuz: "Onlarýn (devrimci demokratlarýn) açmazý, komünist bir programa sahip olmayýþlarýdýr." Bu kýsa alýntýlardan ve anlattýklarýnýzdan "devrimci demokratlara" hakkýný teslim etme Leninist anlayýþýnýn sizde, garip bir hayranlýða ve abartýya dönüþtüðünü görüyoruz. Hayranlýðý bir kenara býrakýp abartý üzerinde duralým. "Devrimci olmak fiilini ve devrim düþlerini bugün" yalnýzca devrimci demokratlar deðil, melez-merkezci akýmlar ve örgütlü komünistler de yaþatýyor. Düþman saldýrýlarýndan güçleri oranýnda onlarda paylarýna düþeni alýyorlar. Onlar da bedeller ödüyorlar. MLKPTKÝP ve TÝKB'de "sýcak eylem" ve "pratik eylem" içindeler. Ýkinci önemli abartý ise; devrimci demokratlarýn "açmazý"nýn "komünist bir programa sahip olmayýþlarý" görüþüdür. Onlarýn bu eksikliði bir neden deðil sonuçtur. Neyin sonucudur? Temsil ettikleri küçük burjuva sýnýfýn-siyasetin sonucu. "Komünistler ilkesel olarak hiç bir eylem biçimini reddetmez" genel doðrusundan devrimci-demokratlarýn eylem biçim ve araçlarýyla, dayandýklarý güçlerle komünistlerinkinin ayný olduðu sonucuna mý varýyorsunuz? Komünistler de "öncü savaþ", "silahlý propaganda", "kiþileri hedefleyen devrimci terör" eylemlerini, eylem çizgisi olarak benimser mi? Elbette ki hayýr! O halde, devrimci demokratlarýn "açmazlarý, komünist programdan" ötedir. Devrimci demokrat bir program benimsemeleri ve kitlelerden kopuk "öncü savaþ", "gerilla savaþý" vb. anlayýþýyla eylemlere baþlamalarý asla bir tesadüf deðildir. Temsil ettikleri sýnýfýn çýkarlarý, özlemleri ve siyasal-tarihsel misyonuyla doðrudan ilgilidir. Bu bahsi kapatmak üzere son söz: 4.Sol'u dört ayrý dönemde inceliyor, "1. Dönem (1995-1997)" dediðiniz süreci sahipleniyor, diðer üç dönemi eleþtiriyorsunuz. Bu üç dönemde devrimci araç ve yöntemlerin bir bir tasfiye edilmesini görüyor,

Lenin sonrasý Üçüncü Enternasyonal'ýn teori ve pratiðine yönlendirilmesi gerekir; özellikle de Ýkinci Enternasyonalin. Çünkü Lenin sonrasý Üçüncü Enternasyonal'in teori ve pratiðin de büyük ölçüde Ýkinci Enternasyonal'in teori ve pratiðinden esinleniyor.” (Iþýklý Yol, S. 178) Peki, neden? Bu kendiliðinden bir geliþme veya kaçýnýlmaz bir sonuç mudur? Bu sorularýn cevabýný da ayný ve baþka yazýlarýmýzda bulmak mümkündür. Bunlara katýlýp katýlmamak, yeterli bulup bulmamak elbette ki, PSDH'nin tercihine kalmýþtýr. Ama bunlarý yok sayarak, eleþtiri ve siyaset yapmaya kalkýþmak bizi de ilgilendiren yanlýþ bir tutumdur. Devrimci odaklar arasýnda yapýlan ve yapýlacak olan tartýþma ve eleþtiri; eðitici, ilerletici, ayrýþtýrýcý ve birleþtirici nitelikte olmalýdýr. Yazýlanlar ve yöntem bu amaca hizmet etmiyorsa, devrimci bir tartýþma ve eleþtiriden de söz edilemez. Bu ölçü ve hedefle tartýþmayý sürdürelim. PSDH'nin görmek ve duymak istemediði 'ideolojik yenilginin nedenleri ve boyutlarý' ile ilgili görüþlerimizi bir kez daha yazalým: “RSDÝP en devrimci kanadýný oluþtursa da, bir Ýkinci Enternasyonal partisidir ve yýllar boyunca Alman Sosyal Demokratlarý'ný ve onlarýn önderi Kautski'yi marksist otorite olarak benimsemiþtir. Oluþturulmasýnda Lenin'in belirleyici bir rol oynadýðý Bolþevizm büyük ölçüde Ýkinci Enternasyonal'in teori ve pratiði dýþýnda oluþmuþ ve Rus devrimine bu sayede önderlik etmiþtir. Ama ikinci Enternasyonal'in çöküþüne kadar bu farklýlýðýný net bir biçimde bilince çýkaramamýþ, ortaya koyamamýþtýr.” (Agy.) Yani, Ýkinci Enternasyonal çizgisiyle hesaplaþmada, yolunu ayýrmada, Lenin ve partisi geç kalmýþtýr. Bu da, bu hesaplaþmanýn ve ayrýþmanýn dünya ve Rus marksist hareketinde Bolþevik çizginin ana hatlarýyla kolektif bilinci çýkmasýný ve içselleþmesini olumsuz yönde etkilemiþtir. Bu öznel durum ve o dönem baþ döndürücü bir hýzla geliþen ve deðiþen öznel-nesnel durum (emperyalist savaþ, Ýkinci Enternasyonal'in ihaneti, Rusya'daki Þubat Devrimi, Ekim Devrimi, Ýç Savaþ, Üçüncü Enternasyonal'in kuruluþu, savaþ komünizmi vb.) ve Lenin erken ölümü nedeniyle Ýkinci Enternasyonal'le hesaplaþmanýn ideolojik-politik derslerinin kolektif bilince dönüþmesini engellemiþtir. Bu boþ bir iddia deðildir. Ýzini sürmek mümkündür. “Ýkinci Enternasyonal okulundan alýnan bilincin, köklü bir biçimde aþýlamadýðýnýn en belirgin kanýtý, Bolþeviklerin Lenin'in Nisan Tezleri'ne karþý gösterdiði dirençte görülür. Bu direncin Lenin gibi bir otoritenin büyük çabasýyla aþýldýðý açýktýr. Ancak bunun hem bu sorunda, hem de diðer sorunlarda ne derecede kolektif bilince dönüþtürüldüðü tartýþmalýdýr, daha sonraki süreç bunun saðlanamadýðýný açýkça ortaya koymuþtur.” (Agy.) Emperyalist savaþta proletaryaya ve devrime ihanetine raðmen Ýkinci Enternasyonal'in varlýðýný sürdürmesi, Bolþeviklerin ve diðer marksist partilerin bu ihanet odaðýndan örgütsel kopuþta beþ yýl gecikmeleri, üçüncü Enternasyonal'in ancak Ekim Devrimi sonrasýnda kurulabilmesi, dönemin en

güçlü politik-örgütsel öznelerinden birisi olan Alman Komünist Partisi'nin Üçüncü Enternasyonal'in kurulmasýna sonuna kadar karþý çýkmasý ve çekimser oy kullanmasý, bolþevizmin uluslararasý ve kolektif bir bilince dönüþmediðinin, içselleþtirilemediðinin göstergeleridir. Komünist Enternasyonal bir boþluða doðmadý. Ýkinci ve Ýkibuçukuncu Enternasyonaller'e raðmen kuruldu. Bundan dolayý hem Marksist ideolojikörgütsel bir sürekliliði, hem de bir kopuþu ifade etmektedir. Leninist-bolþevik tipte ilk komünist dünya partisidir. Ýlk dört kongre belgelerinde yer alan üye olmanýn 21 koþuluna, ideolojik-politikörgütsel perspektiflerine, ilkesel ve taktik kararlarýna raðmen, bir programý yoktur. Lenin döneminde üçüncü ve dördüncü kongreler program sorununu gündemine almasýna, ve program taslaklarý üretmesine raðmen, bunlar Lenin ve kongre tarafýndan yeterli görülmediði için Üçüncü Enternasyonal bir programa kavuþamamýþtýr. Ama üzrerinden atlanmamasý gereken Dördüncü kongrede alýnan “Program Hakkýnda Karar”da ortay konan anlayýþ ve perspektiftir. Bu perspektif asgari-azami program anlayýþýna sonvermiþ, bunun yerine “geçissel ve kýsmý taleplerin genel programda yer almasý”anlayýþý benimsenmiþtir. 6. Kongre'de bunlar unutulmuþ, asgari/azami program anlayýþý yeniden hortlatýlmýþ, ortaya çýkan 28 programý ise Marksist-Leninist ideolojik-teorik deformasyonunrevizyonun, Ýkinci Enternasyonal çizgisine gerilemenin ilk ve kapsamlý resmi belgesi olmuþtur. Bu tarihten sonraki teorik-politik-pratik sapmalara, savrulma ve kýrýlmalara, 28 Programýna hayat veren ideolojik-teorik deformasyon hayat vermiþtir. Bu program, Troçki'nin muhalefetine raðmen, Komintern Kongresinde oy çokluðuyla kabul edilmiþ ve uygulanmýþtýr. Troçki ise, uzun süre muhalifliðin ötesine geçememiþ, yarattýðý Sol Muhalefet Geleneði ise, Komünist geleneðin kesintiye uðramasýný engelleyemediði ölçüde, bu yöndeki giriþimlerin önünü kesen bir ayak baðý iþlevi kazanmýþ, 1940'tan sonra da kendi içinde bölünüpparçalanarak bir hizipler topluluðuna dönüþmüþtür. Peki, 28 Programýyla açýða çýkan ideolojikteorik deformasyonun, Ýkinci Enternasyonal çizgisine gerilemenin 'sonucu' ne olmuþtur? PSDH'nin iddia ettiði gibi bu konuda 'açýlým sunmuyor', 'mistifikasyon'mu yaratýyoruz? PSDH'ye 'tabi' olacak ve iddialarýna veri aldýðý yazýdan bir alýntý yaparak soruna açýklýk getireceðiz. Ýkinci Enternasyonal revizyonizminin ve oportünizminin bilinci, Üçüncü Enternasyonal'in ideolojik-teorik çizgisine, politikpratik tutumlarýna yol gösterir hale gelince, bunun sonucu neler olur? “Tek ülkede sosyalizmi kurma perspektifi; dünya devrimi perspektifinin bir kenara býrakýlarak, enternasyonalizmin, asýl olarak zafer kazanmýþ sosyalist ülkenin desteklenmesi biçiminde anlaþýlmasý; sosyalist inþanýn asýl olarak ekonomik bakýmdan kapitalist ülkelere yetiþip onlarý geçmek biçiminde görülmesi; parti ve devlet örgütlenmesinin statükocu bir bakýþla ele alýnarak sovyet


16 politik-tarihsel kiþilikler ve önderler için de geçerli deðilmiþ gibi. PSDH, Nazým'ý küçümsemek, etkisizleþtirmek için kah nesnel koþullara, kah "Troçki"ye baþvurmak adýna kývranýp duruyor. Nazým'ýn olumsuzluklarý, yetersizlikleri, hata ve zaaflarý kendisiyle; olumluluklarý ise nesnel koþullarla izah ediliyor. Ne "izah" ama! PSDH bu yaklaþýmýyla Köz'le ayný zemine düþerek "söyleyene deðil söyletene bak!"ýn arkasýna saklanýyor. Hareketimizin bu yaklaþým ve izah tarzýný anlamlý bulmasý ve paylaþmasý olanaksýzdýr. PSDH, "Nazým, bir komünist deðildir. Ancak, devrim mücadelesine þiirleriyle katký sunmuþtur." yaklaþýmýyla sadece liberal tasfiyeci Köz'le deðil, merkezci akýmlarla ve "Stalinist bürokrasi"yle de ortaklaþýyor. Çünkü bu akýmlarda Nazým'ýn örgütselpolitik kimliðini yok sayýp Onu; "þair-sanatçý" ya da "komünist þair" olarak görmeyi-anmayý tercih etmektedirler. Nazým 1951'de SSCB'ye kaçtýðýnda bir TKP'li-partili komünist gibi deðil, "bir þair" gibi karþýlanmýþtýr. Karþýlayanlar Sovyet þairleridir. SBKP'den kimse karþýlamaya gelmez. SBKP Nazým'ýn muhalif konumunu unutmamýþtýr. Bundan dolayý Nazým'ý þair ve sanatçý konumuna düþürmeyi tercih etmiþtir. Görüldüðü gibi Nazým'a "iyi þairlik"ten baþka bir kimliði çok görme ve lüks sayma anlayýþýnýn hiçbir yeniliði yoktur. Doðrusu Nazým'ýn da bu süreçte, bu duruma pek itirazý olmamýþ, 1929'daki politik-örgütsel çýkýþýnýn izini sürmediði ölçüde melez-merkezci bir konuma düþmüþtür. Bundan sonraki hayatýný SSCB'deki bürokratik-þovenist uygulamalara muhalif bir tutum takýnarak sürdürmüþtür. "Misafir" statüsünde kaldýðý SSCB'de muhalif bir tutum takýnarak ve zýk zaklar çizerek yaþamasýný elbette ki; "komünistlik", "komünist önderlik" vasýflarýyla baðdaþtýrmak doðru deðildir. Böyle bir yaklaþýmýmýz da yoktur. Acaba, Türkiye'de sürgün olan Troçki'de TKP ve TC'ye Nazým'ýn SBKP ve SSCB'ye yaptýðý kadar bir muhalefet yapmýþ mýdýr? Hiç sanmýyoruz. Ama bu hususlar, PSDH tarafýndan ne sorgulanýyor, ne de politik olarak izah ediliyor. Yoksa Troçki sözkonusu olduðunda bu hususlar anlam ve önemini yitiriyor mu? Ýster Nazým, ister Kývýlcýmlý, ister de Troçki söz konusu olsun; toptancý yaklaþýmlarý, tapýnmacý ve tepinmeci anlayýþlarý doðru bulmuyor ve bunlardan yolumuzu ayýrýyoruz. Geçmiþ tarihsel-siyasal kiþiliklerin ve temsil ettikleri anlayýþlarýn zaaflarýyla köklü bir hesaplaþmaya girmeden, devrimci yanlarýný ve kazanýmlarýný öne çýkararak sahiplenmeden, dünya ve Türkiye'deki komünist birikimi açýða çýkarmanýn ve devrimci bir parti-program inþa etme mücadelesi içerisinde geleceðe taþýmanýn mümkün olmadýðý düþüncesindeyiz. Tarihi "Lenin'in ölümünde" de, Mustafa Suphi'nin ölümünde de durdurmayalým. Kiþilerle izah etme kolaycýlýðýna, yanlýþlýðýna da düþmeyelim. Geçmiþi eleþtirel bir zeminde anlayarak, devrimci komünist deðerlere-geleneðe baðlanarak aþalým. Bu ihtiyaç ve sorumluluðu hiçbir zaman yok saymadýk, küçümsemedik. Aksini düþünenler, örgütsel-politik-

5 pratik verilerle bunu kanýtlamalýdýrlar. "PROGRAM" PSDH, bu bahiste de yaðmadan, esip gürlemeyi ve 'gelenek' sorununu tartýþmayý sürdürüyor. Önce cýmbýzlama yöntemiyle bir alýntý yapýp, sonra da KDH ve 'bu zeminden çýkan hareketler'in' iþini bitiriyor! Kendini, Lenin sonrasý dönem için, KDH'nin 'söz söylemediðine' öylesine inandýrmýþ ki, söylenenleri duymamak, görmemek için büyük efor harcýyor ve tüm 'eleþtiri'lerini bu noktadan baþlatýp, bu noktada bitiriyor. "Yenilgi herþeyden önce ideolojiktir ve öncelikle de bununla hesaplaþmak gerekir. Bu hesaplaþmayý yapmak için yeni teoriler arayanlarýn da sorunu açýklamalarý ve aþmalarý olanaklý deðildir. Marksizm-Leninizmin teorik temelleri, hem olaylarý açýklamak hem de çözüm yollarýný ortaya koymak için yeterlidir. Sadece deformasyonlardan kurtarýlmasý, baþ aþaðý duran teorinin yeniden ayaklarý üzerine dikilmesi gerekiyor." (Iþýklý Yol,s.l78) “Ekim Devriminden Öðrenmek” baþlýklý, içerikli ve tek imzalý bir metinden yukarýdaki alýntýyý yaptýktan sonra, kendi yöntemsizliði ve tek yanlý kavrayýþý çerçevesinde kendi seçtiði alýntýda, kendi aradýklarýný bulamamasý üzerinden 'çok boyutlu' bir söz düellosu baþlatýyor. Önce ideolojik boyuttaki düello ve boþ iddilar: “KDH'nin hiçbir yayýnýnda ideolojik yenilgi" nin nedenleri, boyutlarý, sonuçlarý hakkýnda açýlým sunulmayarak mistifikasyon yaratýlýyor.” ( Bolþevik Savaþçýlar, Eleþtiri Yazýlarý-II, S. 7) Asýlsýz ve gereksiz bir iddia daha! PSDH, kendisine ve geçmiþi-yenilgiyi kiþilerle izah etme yöntemine öylesine sevdalý ki; bu çerçevenin dýþýna çýkan ideolojik-politik izah ve yaklaþýmlarý ele alýp, deðerlendirmek ve marksist-leninist referanslara dayanarak eleþtirmek, ortada bir yanlýþ varsa, bunu tespit ve mahkum etmek yerine; hareketimizin ideolojik-politik deðerlendirmelerini yok saymayý ve boþ iddialarla “gölge boksu” yapmayý tercih ediyor. KDH'nin tüm belgelerinde PSDH'nin iddiasýnýn aksine, ideolojik-politik yenilginin nedenleri incelenmekte, bu yenilgiyi aþmanýn yollarý aranmakta ve bunun için örgütle ve örgütlü bir hazýrlýk faaliyeti yürütülmektedir. Hareketimiz, dün de bugün de; SBKP, Komünist Enternasyonal ve ulusal seksiyonlarýnýn Lenin sonrasý dönemde Ýkinci Enternasyonal çizgisine gerileyerek, Lenin'e ve Bolþevizme baðlýlýk yeminleri eþliðinde ideolojik-teorik ve programatik bir deformasyona (revizyon) baþ vurarak yüz yüze geldikleri siyasi-iktisadi sorunlarý çözmeye kalkýþtýklarýný, ve bu öznel nedenlerden dolayý politik-örgütsel bir yozlaþma, çürüme ve çözülme yaþadýklarýný her vesileyle dillendirmekte ve savunmaktadýr. Bu geliþmeleri ise kaçýnýlmasý mümkün olmayan bir kötü kader olarak görmemektedir. Alýntý yapýlan yazýda da olduðu gibi, Lenin döneminden baþlayan bir dizi olumsuz öznel faktörü ele alarak, geçmiþi anlama ve aþma çabasýný devrimci içtenlikle sürdürmektedir: “Deformasyon söz konusu olduðunda bütün dikkatlerin Ýkinci Enternasyonal'ýn ve

devrimci örgütsel faaliyetin "sendikal faaliyete indirgenmesine", "Meslekten Devrimciler Örgütü (MDÖ) inþasýnýn önüne fiili olarak kitle örgütlerinin inþasýnýn geçmesine" haklý olarak tepki duyuyorsunuz, ama bu süreçte yaptýðýnýz "eleþtiri"yle yetinmek ve "bekle-gör" telkinlerine teslim olmaktan öte geçmiyor. Örgütsel deneyimsizlik, siyasi öngörüsüzlük gibi zaaflar, aðýr illegalite koþullarý ve örgüt mekanizmalarýný sonuna kadar zorlamak nedeniyle, yeterince olgunlaþmýþ politik bir saflaþma amacýyla ayrýþmanýn bu kadar uzamasý anlaþýlabilir. Ama sizin ayrýþmanýzýn bunlardan dolayý uzadýðýný hiç bir yerde söylemiyor ve bilince çýkarmýyorsunuz. Üç dönem süren rahatsýzlýklar, "eleþtiriler", "muhalefet þerhleri" sonucunda, meþru zeminlerde yeterince olgunlaþmamýþ, bir ayrýþmaya adeta mecbur býrakýlýyorsunuz. Sonrada bütün bu olgulara raðmen: "Bizler, sözü edilen dönemler boyunca ilkeli politika yapmaya ve leninist örgüt normlarýna uygun hareket etmeye azami özen gösterdik. ...Ortada artýk bir örgütün kalmadýðý dönemde bile ilkeli davranmaya çabalamýþ olmamýzýn nedeni "iyi niyet"lerimizden deðil, devrimci niyetlerimizden kaynaklýdýr" (Broþür 2/Kasým2001) deðerlendirmesi yapýyorsunuz. Dostlar, ilkeli siyaset devrimci örgütü iç ve dýþ saldýrýlardan korumak, devrimci militanlarý bu saldýrýlara karþý donatmaktýr. "ortada örgütün kalmadýðý" bir döneme kadar, tasfiyecireformistlerle ayný zeminde, ayný bayrak altýnda durmanýn neresi ilkeli siyaset? Doðrusu bunu anlamýþ deðiliz. Bu yaklaþýmýnýzý paylaþamýyoruz. Kendi geçmiþinizle daha "acýmasýz", daha tok bir muhasebe yapmanýz sizin, bizim, iþçi sýnýfýnýn ve devrimin yararýnadýr. "Leninist örgüt norumlarý"nýn geçerli olduðu, iþlediði bir örgütte sorunlar böyle çözülmez. Bu denli bir "çürüme" yaþanmaz. Deðerlendirmelerinizden 4.Sol'un bir tüzüðü var mýydý, yok muydu, anlaþýlmýyor. Siz bu hukuku iþletmek istediniz mi? Önderliðinizden kaynaklý ortaya çýkan sorunlarý aþmak için, daha üst bir örgüt platformu çaðrýnýz-giriþiminiz oldu mu? Bütün bunlar belirsiz. Bunlarýn belirtilmediði, iþletilmediði durum ve koþullarda "Leninist örgüt normlarý"ndan söz edilemez. Edilirse de soyut ve anlamsýz kalýr. Leninist örgüt, ortak program, demokratik merkeziyetçilik, kollektivizm, iþ bölümü, profesyonel kadrolar-organlar ve bunlarý düzenleyen örgüt hukuku esaslarý üzerinde yükselir. Kiþisel-çevresel güven ve güvensizlikler üzerine Leninist bir örgüt inþa edilemez. En fazla politik bir yakýnlaþma ve çevre yaratýlabilir. Bu tür iliþki ve yapýlarýn karþýlaþtýðý ilk zorlukta daðýlmalarý, birbirine düþmeleri, küfürleþip-düþmanlaþmalarý ise kaçýnýlmazdýr. KPY ve 4. Sol'un "Komünistlerin Birliði", KDH ve KDB'nin "DPG Protokolü" iþte böylesi giriþimlerdir. Üstelik bunlar bu topraklarda ortaya çýkmýþ ne ilk ne de son olumsuz örneklerdir. "KDH Eleþtiriniz” Üzerine Bizler geçmiþte de, bugün de devrimci eleþtiri

ve özeleþtiriden korkmadýk-gocunmadýk. KDH/L'nin 1998 Aralýk tarihli ve kamuoyuna açýlan ilk resmi belgesi olan "Leninist Iþýk, Özel S, 1" de sizin (4.Sol) geçmiþte, Son Kavga'da yayýnladýðýnýz "DPG ve DAB-SEN"le ilgili eleþtirilerinizden olumlu örnekler olarak söz ettik. Bunlarý anlamlý bulduðumuzu, bazý yönleriyle paylaþtýðýmýzý açýkça yazdýk. Ýç tartýþma belgelerimizde KDH önderliðine benzer eleþtiriler de yönelttik. Bu yazýlarýnýza cevap vermememizin sebebi, kesinlikle anlamlý-gerekli bulmamamýz veya cevabýmýzýn olmamasý deðildir. Tamamen olumsuz tesadüflerin bir sonucudur. Önce, dizi yazýnýzýn bitmesini ve toplu bir cevabýn anlamlý olacaðýna karar verdik. Eleþtiri ve deðerlendirmenizi dikkatle izlemeyi sürdürdük. Daha sizin yazý diziniz bitmeden bizim iç sorunlarýmýz patlak verdi. Apolitik ve ahbap-çavuþ zeminde bir daðýlmayla yüz yüze geldik. Örgüt kaçkýnlarý saflarýmýzý bütünüyle, ve geride hareketin durumu, sorunlarý ve çözüm yollarý ile ilgili hiç bir öneri ve eleþtiri býrakmadan terk ettikten sonra da bu durumu anlama, bilince çýkarma ve aþma yönünde bir yoðunlaþma, iç mücadele sürecine girdik. Dolayýsýyla bu koþullarda "eleþtirilerinize" cevap veremedik. Daha sonra ise gerek KDH'de gerek 4.Sol'da yaþananlar ve kendi önceliklerimiz nedeniyle bunlara cevap vermeyi anlamlý bulmadýk Aslýnda bugünkü yönelim ve faaliyetleriyle adýný deðiþtirmesi gereken "KDH"ye yönelik olarak yazdýðýnýz "eleþtirilerinizi" ise bizim cevaplamamýz gerektiðini, sizin yanlýþ adrese gittiðinizi düþünüyoruz. Çünkü siz, "98 öncesindeki KDH"yi eleþtiriyorsunuz. "Günahýyla-sevabýyla" ve eleþtirel bir zeminde onu, bugün örgütsel-politik kimliði ile biz temsil ediyoruz. KDH/L temsil ediyor. Bu eleþtirilerin muhatabý hareketimizdir. Bu eleþtirilerinizi anlamlý ve cevaplamayý gerekli bulmamýzýn bir baþka neden ise; PSDH'yý potansiyel Devrimci Parti Güçleri zemininde görmemiz ve hala ve tek baþýmýza "DPG Platform" önerimizin arkasýnda duruyor olmamýzdýr. Açýklama, tartýþma, karþý eleþtiri ve önerilerimizi sizin konu sýralamanýza ve ara baþlýklarýnýza baðlý kalarak yapacaðýz. "GELENEK" Her devrimci komünist için önemli olan bir konuyu deðerlendirmeye bize göre, "Komünistler Ne Ýçin, Nasýl Mücadele Etmeli?" size göre "Sarý Kitap, s.18" den bir alýntýyla baþlýyorsunuz. "Geçmiþi bir kalemde silip, beyaz bir sayfadan baþlamak gerekmiyor; bugüne kadar yapýlmýþ ve söylenmiþ olanlarý yok saymamakla birlikte, ayýklamak gerekiyor. Bu çabada baþlýca esin kaynaðý Ekim Devrimi'dir. Komünistler Komünist Manifesto'da ilan edilen, Ekim Devrimi ve Sovyet iktidarýyla yeni bir çað açan, Komünist Enternasyonal'le baþlatýlýp sürdürülemeyen komünizm davasýnýn izleyicileri olmalýdýr" (Sarý Kitap, s.18) Ve sürdürüyorsünuz:"KDH'nin sahiplendiði gelenek, bu ülkede ve dünyada devrimci ve marksist olduðu iddiasýný taþýyanlarýn pek çoðunun


15

6 sahiplendiðini iddia ettiði geleneðin bir bölümünden ibarettir. Dolayýsýyla, bu programatik kavrayýþ, bir platform için yeterli asgari ideolojik zemin olabilir. Ancak bir örgüt için yeterli deðildir." (Bolþevik Savaþçýlar, ELEÞTÝRÝ YAZILARI-II, ARALIK, 2001, s.2) Alýntýdaki görüþlerimize iki noktadan itiraz ediyor ve eleþtiriyorsunuz. 1-"..., bu programatik kavrayýþ, bir platform için yeterli asgari ideolojik zemin olabilir." 2-" Ancak bir örgüt için yeterli deðildir." Doðrusu, bu yaklaþým ve eleþtiri anlayýþýnýz çok ilginç. Önce, devrimci kamuoyuna sunulmuþ ve bu zeminde "ortak politik platform" kurma çaðrýsýyla bitirilmiþ, "Amaç, Ýlke ve Öncelikler Üzerine Bir Platform Önerisi" alt baþlýklý bir belgeden alýntý yapýyorsunuz; sonrada, "bu programatik kavrayýþ, bir platform için yeterli asgari ideolojik zemin olabilir."; "Ancak" diyorsunuz "bir örgüt için yeterli deðildir." Zaten bu alýntý da yer alan deðerlendirmenin ne böyle bir iddiasý, ne de böyle bir amacý var. Çok açýk biçimde ve sizinde belirttiðiniz gibi, "politik bir platform için ideolojik zemin" sunuluyor. Buna bir itirazýnýz olmadýðý gibi, "bu programatik kavrayýþ"ýn "bir platform için yeterli asgari ideolojik zemin olabileceðini"de kabul ediyorsunuz. Gerisi gölge boksu! Çünkü, ortada, alýntýdaki bu "ideolojik zeminin", ne bir "örgüt için yeterli" olduðu, ne de olmadýðý üzerine bir iddiamýz, deðerlendirmemiz yoktur. Peki, "eleþtirilen" nedir? PSDH'nin derdi; "üzüm yemek mi, yoksa baðcýyý dövmek mi?" doðrusu pek anlaþýlmýyor. Çünkü, PSDH,"... bir örgütün, ilk 4 kongre sonrasýnda yaþananlarla ilgili de saptamalarý olmasý gerektiðini", "nitekim, KDH dýþýndaki tüm örgütlerin" bu konuda politik deðerlendirmeleri" olduðunu düþünüyor. Yaptýðý alýntýda bu konuda bir "politik deðerlendirmeye" rastlayamadýðý için de, KDH'ye "dehþetli" öfkeleniyor. Hem "suçlu" hem de "güçlü"! "Suçlu", çünkü merakýný yanlýþ yerde gidermeye çalýþýyor. Kendi aðzýndan çýkaný kendisi duymuyor. Bir "örgüt için yeterli" olmadýðýna karar verdiði "bir platform" önerisinin, "ideolojik zemininde", "KDH dýþýndaki tüm örgütlerin politik deðerlendirmesine" benzer, denk bir politik deðerlendirme arýyor. "Güçlü", çünkü "aradýðýný" bulamýyor ve KDH'nin defterini dürüyor. On yýldan fazla bir örgütsel-politik varlýk göstermiþ, legal-illegal bir dizi belge üretmiþ, periyodik yayýn faaliyeti yürütmüþ ve yürütmekte olan bir örgütün tek bir belgesinden, üstelik adý üstünde bir "politik platform önerisi"nden hareketle eleþtiri yapmak, hüküm vermek hem doðru deðildir, hem de eðitici ve ilerletici deðildir. Bu dostça uyarýdan sonra "eleþtiriye" dönüyoruz: "Lenin'in ölümü sonrasý yaþanan geliþmeler, KDH tarafýndan þöyle yorumlanýyor; "Stalin dönemi II. Enternasyonal çizgisine dönüþü ifade eder. Troçki ve Sol Muhalefet'in temsil ettiði akýmsa Bolþevizm adýna yeni mevzi yaratamadýðý için savunulamaz". Ýlk önermede Stalin döneminin sahiplenilmediði, savunulmadýðý ima yollu ve ürkekçe ifade ediliyor. Ancak; politik

sonuçlar çýkarýlmýyor. Anlaþýlan o ki; Lenin'in ölümü sonrasý yaþanan geliþmelere iliþkin deðerlendirme yapma gereði duyulmuyor." PSDH, hala eleþtiri adýna "baðcý dövme" tarzýný inatla sürdürüyor. Okuyana "pes doðrusu" dedirtecek tarzdaki ve temelsiz iddialarýna devam ediyor. Yukarýda KDH'nin "ilk 4 kongre sonrasýnda yaþananlarla ilgili saptamalarý" olmadýðý ve bunun yetersizliði üzerinde duruluyordu. Þimdi ise; hem KDH'nin "Stalin dönemiyle" ilgili deðerlendirmesinden bir alýntý yapýyor, hem de hala ve inatla KDH'yi "Lenin'in ölümü sonrasý yaþanan geliþmelere iliþkin deðerlendirme yapma gereði duymadýðý" iddiasýný sürdürüyor. "Stalin dönemi II. Enternasyonal çizgisine dönüþü ifade eder" biçiminde formüle edilen ve kavramlaþtýrýlan özlü, açýk ve kesin deðerlendirmemizi "politik" bulmuyor ve "Lenin sonrasýna ait bir deðerlendirme" olarak görmüyor. Belki hareketimizi "II. Enternasyonal çizgisinden" ne anlýyorsunuz, ne kast ediyorsunuz belli deðil, soyutmuðlak bir kavram diye eleþtirseydi, kendisine hak verebilir, bu uyarýsýný dikkate alabilirdik. Ama komünist geleneði sahiplenen, Lenin'in çizgisinde yürüyen herkes bilir ki, II. Enternasyonal’ýn tek bir çizgisi yoktu. Kats edilen II. Enternasyonal’ýn hakim çizgisidýr. Bu da devrimci Marksist bir çizgi deðil; iþçi sýnýfýna, devrime ve komünizme bir ihanet, parti ve iþçi sýnýfý içine sýzmýþ burjuva ideoloji-siyaset çizgisidir. Ama bu politik deðerlendirme, kendine "Troçkist" diyen hiç bir çevreyi ve PSDH'yi tatmin etmiyor. Çünkü, bu odaklar, "Lenin sonrasý dönemin deðerlendirilmesinden" Stalin'e küfür etmeyi -sanki politik olan buymuþ gibi-, Troçki'ye de "övgüler" dizmeyi, "yüceltmeyi" anlýyorlar -sanki Troçki'nin buna ihtiyacý varmýþ gibi-. Bu güçler-odaklar sýnýf mücadelesinin, komünist geleneðin Lenin ve Komintern'in 4. Kongre sonrasýný, Stalin-Troçki ikilemi ekseninde kiþiselleþtirilerek "izah" edilmesini izah sanýyorlar. Bu tutumlarýyla-yöntemleriyle devrimci demokratlarýn saðdan karþý ucuna savrulmaktan, madalyonun diðer yüzünü oluþturmaktan da kurtulamýyorlar. Ulusal ve uluslararasý politik-örgütsel özneleri yok sayýp, tarihi kiþilerle izah etmek, tek tek olaylarýn izini sürüp-çetelesini tutmak, KDH'nin yönteminden daha doðru ve Marksist-Leninist bir yöntem deðildir. Geçmiþ devrim deneyimlerine ve sonuçlarýna yaklaþým yöntemimizin bu kesimlerinkinden farklý olduðu tespitini kabul ediyoruz. Tam da bu yöntemsel farklýlýðýmýzdan dolayý devrimci demokratlarýn, melez-merkezci akýmlarýn ve "Troçkist" çevrelerin tamamýnýn "eleþtiri oklarý"ný üzerimize çekiyoruz. Ýki uçtan birinde toplananlar, hareketimizi "Troçkist"olmakla, sizinde içinde olduðunuz diðer uçtakiler ise "Stalinist" veya "utangaç Stalinist"olmakla "eleþtiriyorlar." Stalin dönemi ile yaptýðýmýz deðerlendirmeyi; "Ýlk önermede Stalin döneminin sahiplenilmediði, savunulmadýðý ima yollu ve ürkekçe ifade ediliyor. Ancak; politik sonuçlar çýkarýlmýyor" diye yorumluyorsunuz. Bu psikolojik yorum ve deðerlendirmenize katýlmamýz, ciddiye almamýz mümkün deðil. Bir kez daha yinelemekte fayda görüyoruz. "Stalin dönemi

süreç komünist olmaya yaklaþtýðý süreçken devamýnda tavrýnda ýsrarcý olmadýðý ölçüde tutarsýzdýr. Ve bu tutarsýzlýk yaþamý boyu onun politik çizgisini belirlemiþtir." (Proleter Sürekli Devrim Hareketi Merkez Yayýn Organý Nisan, 2002 Sayý: 3) PSDH, bu abartýlý, keskin deðerlendirmesini ideolojik-politik-örgütsel ölçülere dayandýrmýyor. Nazým'ýn yakýn dostu ve devrim kaçkýný Vala Nureddin'in gözlemlerine dayandýrýyor. Hakkýnda yüzlerce kitap ve belge yayýnlanan, burjuvazi tarafýndan yýllarca esir alýnan, serbest býrakýldýðýnda yeni komplolarla yüz yüze gelen ve SSCB'ye kaçan, daha 1922'de TKP üyesi olan ve KUTV'de Marksist-Leninist bir eðitim alan Nazým'ý bir çýrpýda "merkezci" ilan etmek ne kadar kolay! Peki, ayný derece de inandýrýcý ve ikna edici mi? Elbette ki hayýr. "Ben söyledim oldu" tavrýyla olaylarý ve politik kiþilikleri anlamak ve aþmak mümkün deðildir. Nazým'ýn "anadan doðma merkezci" olmasý iki nedenle mümkün deðildir. 1-1922'de TKP içinde merkezciliðin esamesi okunmaz. Bolþeviklik hakim akým ve baþ tacýdýr. TKP ve Nazým, Ekim Devrimi'nin ve Bolþeviklerin doðrudan politik-örgütsel etkisi altýnda mücadele etmektedirler. 2-Ortada SBKP ve Komüntern'e raðmen alternatif bir komünist akým da, önderlik de yoktur. Nazým, istese de PSDH'nýn anladýðý anlamda merkezci olamazdý. Çünkü, "Stalinist bürokratizm" fiili olarak 1925'ten itibaren, programatik olarak 1928'den itibaren Ýkinci Enternasyonal çizgisine gerilemiþtir. TKP ise, 1921'de Mustafa Suphi ve 14 yoldaþýnýn Kemalist burjuvazi tarafýndan katledilmesiyle birlikte otomatik olarak kesintiye uðramamýþtýr. Mustafa Suphi TKP'si 1925'teki TC'nin Kürt hareketini bastýrmasýnda takýndýðý politik tutumu ve Kongre kararlarýyla Leninist çizgisinden uzaklaþmaya baþlamýþ ve Nazým'ýn muhalefeti ile karþýlaþmýþtýr. Þ. Hüsnü'nün sekreteri olduðu TKP savrulmaya ve örgütsel mekanizmayý bürokratik engellerle týkamaya baþlayýnca, ve 1927'de "aþamalý devrim" perspektifine tornistan yapýnca; 1929'da alternatif TKP kongresi toplamak ve revizyonist-reformist TKP'den politik-örgütsel olarak yolunu ayýrmak Nazým için kaçýnýlmaz bir görev haline gelir. Bu görevi üstlenen ve yerine getiren biri, komünist ve önder bir kadro olmayý hak etmiyorsa, acaba bunu kim, nasýl hak ediyor? PSDH, Mustafa Suphi ve TKP'si söz konusu olduðunda olumsuzluklarý ve politik kýrýlmalarýsavrulmalarý tek yanlý olarak Komüntern ve SBKP ile izah ediyor ve hoþ görüyor. Suphi'nin düþmanýna veya "düþmanýnýn düþmanýna" (kemalist burjuva harekete) güvenerek, Komüntern'in 2. Kongre kararlarýný unutarak, bando mýzýka ülkeye girmesi ve katledilmesi söz konusu olduðunda "susuþ kumkumasý" kesiliyor. Tüm bunlara raðmen Mustafa Suphi'nin komünist ve önder kiþiliðine helal gelmediðini düþünüyor da, ayný ölçülerle sýra Nazým'ý deðerlendirmeye gelince, keyfiyette sýnýr tanýmýyor. Açýyor aðzýný, yumuyor gözünü! "TKP kapatýldý. Nazým sustu. Sol Muhalefet

üyeleri kurþuna dizildi. Ýspanya ayaklanmasý Stalinist Ýspanya Komünist Partisi eliyle boðuldu. Þiirler yazdýðý Kýzýl Ordunun kurucusu Troçki katledildi. Komüntern kapatýldý. Nazým yine sustu. Kürtler ayaklandý (1925-1938). Nazým sustu. Bu kadar çok susan biri komünist olabilir mi? Hele hele Komünist önder olabilir mi?" (Agy.) Bizim için sorun PSDH'nin Nazým'a bir dönem içinde olsa, komünistliði ve önderliði yakýþtýrýp yakýþtýrmamasý deðildir. Komünistliði "susmakonuþma" eylemine indirgemesidir ve kullandýðý keyfi ölçülerdir. Bu ölçülerden hareket ettiðimiz taktirde geçmiþte ve bugün komünist kiþi ve önderler bulmamýz pek mümkün görünmüyor. Ýddiamýzý biraz daha somutlayalým. Nazým'a uygulanan benzer ve ayný ölçüleri PSDH'nin yere göðe sýðdýramadýðý Troçki'ye uygulayalým ve soralým: M. Suphiler katledildiðinde Troçki, susmadý da, ne yaptý? Komintern'in ulusal sorun üzerine verdiði ilkesel kararlarýna raðmen, SBKP sonuna kadar Kemalist gerici burjuva hareketi desteklediðinde Troçki susmadý da, ne yaptý? 1925-1938 Kürt ayaklanmalarý TC tarafýndan bastýrýlýrken Troçki susmadý da, ne yaptý? Nazým 1929'da alternatif TKP çýkýþýyla Komuntern ve TKP'nin saldýrý oklarýný üzerine çektiðinde "Troçkist polis muhalefeti" olmakla suçlandýðýnda, burjuvazi tarafýndan yýllarca esir alýndýðýnda Büyükada'da sürgünde olan Troçki, susmadý da, ne yaptý? Bu sorulardan ve cevaplardan hareketle Troçki'nin komünistliðine karar vermeye kalkarsak sonuç baþtan belli deðil mi? Troçki'nin Komintern ve SBKP'ye muhalefet ettiði yýllarda Nazým'da TKP'ye ve onun sahsýnda Komintern politikalarýna muhalefet ediyordu. TKP elini Komüntern'den çabuk tutup 1927'de programýný deðiþtirerek revizyonist ve reformist tutumlarýyla Ýkinci Enternasyonal'in "aþamalý devrim" teorilerine gerilerken, karþýsýnda Nazým muhalefetini ve TKP'sini bulmuþtur. Komintern ve SBKP'de 28 Programýyla karþýsýnda Troçki'nin baþýný çektiði sol muhalefeti bulmuþtur. Ama bu muhalefet örgütsel bir kopuþ için Troçki'nin sürgününü ve sol muhalefetin tasfiyesini beklemiþtir. PSDH'ya göre: "...Nazým'ýn politik yaþamýnýn devrimci marksizme yaklaþtýðý tek dönem troçkist "suçlama"sýný hakettiði dönemdir. Çünkü, muhalefet gerekçeleri meþru dolayýsýyla komünisttir." Bu tek yanlý ve keyfi yaklaþýmýn iddiasý gerçekten ilginçtir! Bu anlayýþa göre; Nazým politik-örgütsel çýkýþlar yaptýðýnda bunu önemli ve anlamlý kýlan "Troçki"dir. Anadan doðma "merkezci" olan Nazým, "troçkist "suçlamasý"ný hakettiði dönem" aniden "devrimci marksizme yaklaþýyor", "muhalefet gerekçeleri meþru" ve "komünist" oluveriyor. Ýþ, Nazým'ýn þiirine ve sanatsal üretimine gelince de ayný küçümseme ve mantýk oyunu sürdürülerek; "Sanatçýlarýn üretebileceklerini belirleyen, büyük ölçüde yaþadýklarý dönemin ulusal ve uluslararasý politik atmosferidir. Nazým'ýn yaþamý da bu durumun bir göstergesidir" düþüncesine sarýlýyor. Sanki Nazým ve sanatçýlar için geçerli olan bu durum,


14 bürokrasisine melez merkezci bir tutum takýnan bir muhalif olarak görüyoruz. Bu iddialarýmýzý kanýtlamaya geçmeden önce, bugün PSDH'nin deðimiyle "Þu günlerde... kollarýndan acýmaksýzýn çekiþtirilen kimin elinde kalacaðý belli olmayan" Nazým'a, komünistlerin neden sahip çýkmasý gerektiðini Lenin'den öðrenelim: "Egemen sýnýflar, saðlýklarýnda büyük devrimcileri ardý arkasý gelmez kýyýcýlýkla ödüllendirirler; öðretilerini, en vahþi düþmanlýk, en koyu kin, en taþkýn yalan ve kara çalma kampanyalarýyla karþýlaþýrlar. (Nazým, Kývýlcýmlý, Mahir, Deniz vb. devrimciler gibi) Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zararsýz ikonlar durumuna getirmeye, söz uygun düþerse, azizleþtirmeye, ezilen sýnýflarý "teselli etmek" ve onlarý aldatmak için adlarýný bir ayla (hale) ile süslemeye çalýþýrlar. (Nazým ve Deniz gibi) Böylelikle, devrimci öðretileri içeriðinden yoksunlaþtýrýlýr, deðerden düþürülür ve devrimci keskinliði giderilir." (Lenin, Devlet ve Ýhtilal, Bilim ve Sosyalizm Y, s. 13) Bugün, burjuvazi ve sol liberaller el birliði içinde, Nazým ve Deniz þahsýnda, Lenin'in yukarýda ortaya koyduðu ikiyüzlü politikanýn ikinci perdesini sahnelemektedirler. "Saðlýklarýnda... ardý arkasý gelmez kýyýcýlýkla ödüllendirdikleri", düþünce ve eylemlerine saldýrdýklarý, esir alýp uzun yýllar zindanlarda tuttuklarý Nazým Hikmet ve ipe yolladýklarý Deniz Gezmiþ'i; ölümlerinden yýllar sonra "zararsýz ikonlar durumuna getirmeye", "azizleþtirmeye", "ezilen sýnýflarý "teselli etmek" ve onlarý aldatmak için adlarýný bir ayla (hale) ile süslemeye çalýþýyorlar." Burjuvazi, Nazým ve Deniz þahsýnda sahnelediði politik saldýrýlarýyla, bu büyük devrimcilerin düþünce ve eylemlerinin içini boþaltmaya, Onlarý ehlileþtirmeye, düzenle uzlaþtýrmaya çalýþýyor. Bilerek, bilmeyerek burjuvazinin ve sol liberallerin bu saldýrýlarýna destek verenler, geçmiþ devrimci deðerlere sahip çýkmayanlar, geçmiþi aþamaz ve geleceði kazanamazlar. Geçmiþ Komünist Geleneðe sahip çýkan, geleceði kazanma iddiasý olan PSDH da, anlaþýlmaz bir yaklaþým sergileyerek Nazým Hikmet'e saldýranlarýn arasýnda yerini alýyor. Hem devrimci-komünist deðerlere sahip çýkmak, hem de bu deðerlerin uzun yýllar ender temsilcilerinden biri olan Nazým'a saldýrmak bizim için, komünist siyaset çerçevesinde anlaþýlmaz bir durumdur. Çünkü, Nazým herhangi bir komünist deðil, Mustafa Suphi sonrasý TKP'de ortaya çýkan örgütsel bürokratizme ve reformizme kafa tutan, politik ve örgütsel bir mücadele yürüten önder bir komünisttir. "1922'de Moskova'da açýlan Doðu Emekçileri Komünist Üniversitesi (KUTV)'nin ilk öðrencilerinden biri olan Nazým, 1925'te TKP'nin 2.Kongresinde Merkez Komite üyeliðine seçildikten sonra, 1928 sonlarýna kadar tevkifatlarla uðraþtý. Tahliyeden sonra Ýstanbul'a gelerek, Resimli Ay dergisinde gazeteci ve yazar olarak çalýþmaya

7 baþladý. Örgütün gündemindeki konularla ilgili öneriler geliþtirdi. Komintern'in Viyana Konferansý kararlarý gereði, Parti Kongresi'nin bir an önce toplanmasý gerektiðini savundu. Merkez Komite üyelerinin atama ile deðil, seçimle belirlenmesine ve yöneticilerin, özellikle de Þefik Hüsnü'nün genel sekreterlikten alýnmasý mücadelesinde baþarýlý olamayýnca, Pendik önlerindeki Pavli adasýnda, kendisi gibi Merkez Komiteden kopan Hamdi Þamilof ve diðer yandaþlarýyla birlikte bir parti kongresi toplayýp, Ýcra Komitesi kurdu. "Muhalif TKP" (bize göre Leninist) grubuyla birlikte, gizli bir matbaa kurarak illegal faaliyet yürütürken, Komünist Enternasyonal'e yaptýklarý üyelik baþvurusu reddedildi. Grubun daðýtýlmasý ve matbaayý TKP'ye (Þ.Hüsnü TKP'sine) vermesi kararlarýna uymayýnca, grubu ile birlikte Komintern haber bültenlerinde ve Þefik Hüsnü'nün ayný organlarýndaki yazýlarýnda, "Troçkist Polis Muhalefeti" olarak teþhir edildi. (1997/Maya, Sayý:12, S. 9) Burjuva ve sol liberallerin, tasfiyeci-yeni yetme "komünistlerin" ve melez merkezci akýmlarýn koro halinde iddia ettikleri gibi, sadece güzel þiir ve yazý yazmakla yetinmeyen Nazým, TKP içindeki örgütsel mekanizmalarý iþletmeyen bürokrasiye ve reformist-tasfiyeci yönelimlere kafa tutacak, mücadele edecek ve politik-örgütsel olarak Þ. Hüsnü TKP'sinden yolunu ayýracak bir komünist niteliðe sahipti. Yozlaþan Komintern'e üyelik baþvurusu bir olumsuzluk olsa da, dayattýðý yanlýþ ve yanlý kararlara uymamasý da bir o kadar olumlu ve doðrudur. Lenin döneminde (1922) KUTV'de Marksizm-Leninizm üzerine eðitim alan, Mayokovaski'nin þiir tekniðinden etkilenen, ayný tarzda ve Marksist felsefeyi, diyalektik yöntemi baþarýlý biçimde kullanarak, güzel ve milyonlarýn beðenisini kazanacak þiirler de yazan bir komünist olmanýn ve örgütlü mücadele yürütmenin bedelini, tekrar tekrar esir düþerek ve uzun yýllar hapishanelerde düþmana teslim olmadan yatarak ödemiþtir. Kuþkusuz, 1929'daki alternatif TKP giriþimi, gerek TC'nin sistemli saldýrýlarý, gerekse de Komintern ve Þ. Hüsnü TKP'sinin saldýrýlarý, desantralizasyon politikalarý sonucunda fiili olarak tasfiye edilmiþtir. Nazým, kurduðu alternatif TKP'nin örgütsel-politik sürekliðini saðlayamamýþ, hapislik yýllarýnda yalnýzlaþmýþ, SSCB'deki kaçaklýk yýllarýnda da melez-merkezci bir konuma savrulmuþtur. Politik-örgütsel yaþamýný kýsaca özetlediðimiz Komünist Nazým ve mücadelesi hakkýnda, peki PSDH ne düþünmektedir? Þimdi de kýsaca bunu görelim: "Nazým Hikmet Bir Komünist deðildi. Merkezciydi! Nazým, politik yaþamý boyunca tutarlý bir Leninist olmayý baþaramamýþtýr. Bir dönem, Sol Muhalefete sempati duymuþ. Karþýlaþtýðý ilk ufak bedelle ödün vererek vazgeçmiþtir. Bu baðlamda, ihanetçi Komüntern'in TKP'sinden ihraç edildiði

II. Enternasyonal çizgisine dönüþü ifade eder" biçiminde formüle edilen ve kavramlaþtýrýlan özlü, açýk ve kesin deðerlendirmemizi "politik" bulmuyorsanýz, "politik sonuç çýkarma"dan saymýyorsanýz, bu sizden kaynaklý bir soruna iþaret eder: Siyasal deðil, duygusal-kiþisel izahlara itibar etmek gibi. Ýkinci olarak belirtmek isteriz ki, 4. Kongre sonrasýyla ilgili olarak söylediðimiz ve çýkardýðýmýz ders bundan ibaret, bununla sýnýrlý deðildir. Önce, bu konuda; Iþýk, Leninist Iþýk, Iþýklý Yol, politik yayýn, broþürler ve DPG Platforum Önerisi'nde yazýlmýþ onlarca sayfayý ve belgeyi inceleme zahmetine katlanmanýzý, sonra "eleþtirmenizi" öneririz. Geçerken söyleyelim: Komintern'nin 28 Programý, Faþizme Karþý Birleþik Halk Cephesi politikasý", "SSCB'nin Milletler Cemiyeti'ne ("haydutlar topluluðuna"-Lenin) üye olmasý, Komüntern'in siyasal-örgütsel tasfiyesi, ve Ýkinci Emperyalist Paylaþým savaþý ve sonrasýndaki sosyal þovenyayýlmacý, emperyalizmle "barýþ içinde bir arada yaþama" revizyonist tezleri-oportünist ittifak politikalarý deðiþik araçlarýmýzda ele alýnmýþ ve mahkum edilmiþtir. Bu yaklaþým ve uygulamalarýn Marksizmle-Lenizmle bir benzerliði olmadýðý açýkça ortaya konmuþtur. Yapmamýz gerekenler kuþkusuz bunlarla sýnýrlý deðildir, sýnýrlý da kalmayacaktýr. Önümüzdeki öncelikli iþlerimizden biri olarak ilan ettiðimiz ideolojik-teorik derinleþme ve netleþmenin konularýndan biri de bu sürecin bütünsel deðerlendirilmesi, bugün ve gelecek açsýndan programatik derslersonuçlar çýkarýlmasýdýr. **** "Bolþevik Parti'nin yozlaþmasý son derece ciddi bir sorunsa; bu yozlaþmanýn tarifinin ayrýntýlandýrýlmayý hakettiði ortadadýr. "Ýlk 4 kongre sonrasý gelenek kesintiye uðramýþtýr" diyorsunuz. Ancak, bu kesintinin nedenlerini tespitlemiyor, yozlaþmayý saðlayan öznenin tanýmýný yapmýyorsunuz. Bu sorulara yanýt vermediðiniz ölçüde, bundan sonra yaþanabilecek ve bugün yaþanmakta olan yozlaþmalarýn önüne geçmek mümkün deðildir." (Agb) Proleter Ekim Devrimi'nin ideolojik-politikörgütsel-iktisadi kazanýmlarýný bir bir yitirmemizin, emperyalist dünya düzeni karþýsýnda bir yenilgi almýþ olmamýzýn ve bundan gerekli dersleri çýkarmamýzýn elbette ki, geleceði kazanmamýz sosyalizmi yeniden kurmamýz ve komünizme yürümemiz için gerekli ve zorunlu bir uðrak olduðunun bilincindeyiz. Hareketimizi bu sorunun önemini kavramamakla ve üzerinden atlamakla eleþtirmek yerinde bir tutum deðildir. Hatta, haksýz ve abartýlý bir tutumdur. Ýdeolojik-politik dayanaktan yoksundur. Platform Önerisi'nin (Komünistler Ne Ýçin, Nasýl Mücadele Etmeli?) "Amaç, ilke ve önceliklerin teorik-politik açýlýmlarý hakkýnda bazý tezler" baþlýklý bölümünde "yapmadýðýmýzý" iddia ettiðiniz SSCB'de "kesintinin" nedenlerini açýklýyoruz. Boþ iddialarla yetinmek yerine keþke bunlar üzerinden gerçek bir tartýþma yürütseydiniz. Bunlarýn neden ihtiyaca yanýt vermediðini ortaya koysaydýnýz. Bu çok daha ilerletici ve eðitici bir tartýþma olurdu. Bu konuda olsa olsa yapýlmasý gerekenleri bütünüyle yapmamakla

"eleþtirilmeyi" hak etmekteyiz. Bu eksikliðimizin de farkýndayýz. Ama bizim eksiðimiz kimsenin fazlasý da deðildir. Herkes bu konuda "kalem oynatýyor", "bir izah yolu" deniyor. Ama hiç bir odak bu izah ve yaklaþýmlarýný henüz "devrimci bir sýçrayýþýn kaldýracý"yapabilmiþ, kopan komünist geleneðe baðlanmýþ, komünist bir örgüt ve akým haline gelebilmiþ deðildir. Iþýklý Yol, sayfa 173'te "Ekim Devriminden Öðrenmek," baþlýklý yazýmýzda bu konuya iliþkin yaklaþým ve izahlarý dört kategoride ele alýyor, bunlarýn hiç birine katýlmadýðýmýzý ve nedenlerini açýkça ortaya koyuyoruz. Dört kategoride ele aldýðýmýz bu yaklaþým ve izahlarý da iki baþlýkta topluyoruz: "1)Yenilgiyi nesnel koþullardaki olumsuzluklarla açýklayanlar. 2)Yenilgiyi bireylerin kiþisel özellikleriyle açýklayanlar." Ýkinci kesimde yer alan yaklaþým ve izahý da: "b) Devrim Stalin'in despotluklarýyla yozlaþmýþ ve yenilgiye sonuçlanmýþtýr. Örneðin Lenin'den sonra parti liderliðine Troçki gelseydi, yenilgi gündeme gelmezdi" biçiminde özetliyoruz. Bu kendine "Troçkist" diyenlerin ve 4.Sol, PSDH'nin de SSCB deneyimine, akýbetine yaklaþým ve izah tarzýdýr. Þimdi de neden bu yaklaþýma katýlmadýðýmýzý ve bu izah tarzýný anlamlý bulmadýðýmýzý görelim: "...sorunu bireylerle açýklayanlarýn yaklaþýmý da, bireyleri ortaya çýkaran tarihsel-toplumsal koþullardan koparýldýðý ölçüde idealistir ve marksist-leninistlerin yöntemlerine yabancýdýr. Yapýlmasý gereken þudur: Devrim politik bir olaydýr ve her devrimin temel sorunu iktidar sorunudur. Sorun da proletaryanýn iktidarý ele geçirmesi ve yenilgisi olduðuna göre, bu iktidarýn komünizm hedefine ne derece yaklaþtýðýný, dünya proletaryasýna nasýl bir miras býraktýðýný ve bu hedefe ilerlemediði ölçüde nerede týkandýðýný aydýnlatmak gerekiyor. Sorun politik bir olay olduðuna göre, yargýlanmasý gereken, politik öznenin ideolojik yaklaþýmýdýr. Bu politik özne, döneme damgasýný vuran Bolþevikler de dahil, tüm dünya komünist hareketidir."(Agy. S.175) Demek ki Lenin sonrasýnda ve 28 Programýyla birlikte dünya komünist hareketine ideolojik bakýmdan revizyonizm, politik bakýmdan oportünizm, örgütsel bakýmdan tasfiyecilik hakim olmaya baþlamýþtýr. Bunun SSBC'deki politik-iktisadi yansýmasý ve bedeli yozlaþtýrýcý ve yýkýcý olmuþtur. Faturasýný ödemekte dünya komünist hareketine ve proletaryasýna kalmýþtýr. SSCB'nin yozlaþýp, çürümesi ve çöküþü dünya sermaye iktidarýný yüreklendirmiþ, iþçi ve emekçilerin kazanýlmýþ haklarý geri alýnmaya, burjuva "sosyal devlet", "parasýz eðitim", "parasýz saðlýk" vb. kamu hizmetleri özelleþtirilmiþ, dünya iþçi sýnýfýna karþý saldýrýlarýnda burjuvazi frenlerinden boþalmýþ, çok yönlü saldýrýlarýný, hak gasplarýný hýzlandýrmýþtýr. Ýdelojik-politik deformasyon-revizyon, SSCB ve Bolþevik Parti'de ayrýcalýklý bir bürokrasinin ortaya


Leninist Iþýk

8 çýkmasýna, var olan ayrýcalýklarýn büyümesine, kurumsallaþmasýna; bunun da küçük burjuvazinin ve giderek burjuvazinin hortlamasýna ebelik ettiði düþüncesindeyiz. Bunlar sonuçlardýr. Asýl neden ideolojik-politik ve örgütsel yozlaþma, savrulmadýr. Yani öznel nedenlerdir. Bu olumsuz "deðiþim", geri dönüþ, komünizme yürüyüþün önünü kesmiþtir. Ortaya çýkan devlet ve parti bürokrasinin siyasalsýnýfsal ayrýcalýklarýnýn güvence altýna alýnmasý, korunmasý ve yaygýnlaþtýrýlmasý ileriye yürüyüþün, bu da geri düþmenin ve kapitalizme geri dönmenin mekanizmalarýný tetiklemiþtir. Hareketimiz þimdiden bu ideolojik-siyasal ve yöntemsel açýklýða ulaþmýþtýr. Ama, bu konuda yapmasý gerekenler henüz bitmemiþtir. *** PSDH devam ediyor: "Gelelim ikinci önermeye; Troçki ve temsil ettiði Uluslararasý Sol Muhalefete iliþkin söylenenler, önemsiz kýlma ve böylelikle yok sayma çabasýndan ibarettir. Yazýda hakim olan, Troçki'yi, Sol Muhalefet'i ve 4. Enternasyonal'i küçümseme eðilimidir. Oysa, bizim kavradýðýmýz gerçeklik, Troçki'yle tartýþamama durumudur. Zira; Troçki'yle tartýþmaya aslýnda hevesli olunduðu, kimi yayýnlarda Troçki'nin henüz Bolþevik olmadýðý dönemini mat etme telaþýnda görünür hale gelmektedir. Dikkatli bir göz görebilir ki; bu dönem Troçki'sine iliþkin paragraflar bulmak mümkünken; Bolþevik Troçki için "Yeni ne söyledi ki; 0 zaten leninist örgütün önemini de kavramadý" benzeri bir cümle aðýzdan, kalemden güçlükle dökülür." Hareketimizle, PSDH arasýndaki komünist gelenek sorununa yaklaþým, yorum ve bakýþ farký aslýnda burada ortaya çýkmaktadýr. Buda kullandýðýmýz yöntem farkýnýn ve farklý MarksizmLeninizm anlayýþýmýzýn-kavrayýþýmýzýn dýþa vurumundan baþka bir þey deðildir. Komünist geleneðin kopuþunu Stalin'le açýklama yönteminize uygun olarak, sürdürülüþünü de Troçki'yle izah etmeniz çok doðal. Ama biz bu yöntemi Marksist, izahý da yeterli ve inandýrýcý bulmuyoruz. Hareketimizin Troçki ve "4.Enternasyonal'i" küçümseme gibi duygusal-psikolojik sorunlarý yoktur. Týpký, Stalin'e küfür etme, tüm kötülükleri onunla izah etme sorunumuz olmadýðý gibi... Ama, PSDH'nin hangi ihtiyacýn ürünü olduðu bilinmez, abartýlý tarzda Troçki ve "4. Enternasyonal"ý "yüceltme", "göklere çýkarma" diye bir derdi olduðu yazýlanlardan açýkça belli olmaktadýr. "Troçki'yle tartýþamama durumu", "Troçki'nin henüz Bolþevik olmadýðý dönemini mat etme telaþý" ne demektir? Ne anlama gelmektedir? Bu iddialar neye dayandýrýlmaktadýr? Basit bir ajitasyonla, hareketimizden Troçki ve Stalin'e ya biat, yada küfür etmesi bekleniyor. "Troçki'yle tartýþamazsýnýz", "ancak, bolþevik olmadýðý dönemi mat etmeyi baþarýrsýnýz" türünden ipe-sapa gelmez iddialarý anlamak ve yanýtlamak, devrimci siyasetin ve eleþtirinin konusu olamaz. PSDH, abartýlý, zorlama deðerlendirmelerle, kuru-kof ajitasyonla geçmiþi

izah edebileceðini ve geleceði kazanabileceðini sanýyorsa, çok yanýlýyor deriz. Gelelim "4.Enternasyonal" ile ilgili görüþlerimize: " ...Dördüncü Enternasyonal ve bundan türeyen bir çok örgüt hala mevcut olsalar da, bu örgütlerin hiç biri elli yýlý aþkýn bir geçmiþe raðmen, leninist tipte bir örgüt, bir dünya partisi niteliðini kazanmýþ, bunun çekirdeðine dahi ulaþabilmiþ deðildir; bazýlarý bunu teslim etmektedir de. ...Dördüncü Enternsyonal geleneðine baðlý örgütlerin baþarýsýzlýðýný da nesnel koþullarla açýklamak baþlý baþýna bir yanýlgýdýr. Bu baþarýsýzlýk nesnel koþullardan çok, kurucularýnýn ve takipçilerinin öznel zaaflarýyla iliþkilidir. Bu zaaflar örgütsel sorunlarda baþtan beri merkezci bir tutum; felsfi sorunlarda avrupa-merkezci determinist bir anlayýþ; politik sorunlarda ise sol sosyaldemokratlýkla ve/veya popülizmle bolþevik çizgi arasýnda salýnan bir merkezcilik olarak somutlanabilir. Öte yandan, bu akýmýn iddialarýný yerine getirememesi sadece devrimci bir enternasyonalin kurulamamýþ olmasýyla ilgili deðildir. Dördüncü Enternasyonal geleneðinin bu zaafý, ayný zamanda Komünist Enternasyonal'ýn ve SSCB'nin yozlaþmasýnýn önlenemeyiþi: yani bunlarýn uluslararasý sýnýf mücadelesini belirleyen bir olumsuz etken olarak güçlenmesi/gücünü korumasý anlamýna da gelmektedir. Veyahut buna tepki olarak, ulusaldevrimci akýmlarýn güçlenmesine zemin sunmuþtur. Dördüncü Enternasyonal geleneðine baðlý akýmlar devrimci bir enternasyonalýn yaratýlmasýný saðlayamadýklarý ölçüde ve sürece; leninist-bolþevik geleneðin sürekliliðinin korunmasýnda bir boþluk oluþturmakla kalmamýþ, aksine bu baðýn kurulmasýný önleyen bir tarihsel etken haline gelmiþtir." (Komünistlen Ne Ýçin, Nasýl Mücadele Etmeli? S. 148-149) Bu uzun alýntýdan dolayý bizi baðýþlayýn. Ama "gölge boksu yapma" ve "baðcý dövme" yöntemine dayalý iddia ve eleþtirileriniz bizi buna zorladý. Felsefi, siyasi, örgütsel ve tarihsel açýdan bütünsel bir Dördüncü Enternasyonal deðerlendirmesi yaptýðýmýz açýk. Bu somut deðerlendirmelerimizi maddi-siyasi verilere dayanarak çürüteceðinize, tartýþmayý derinleþtireceðine bizi "kayýkçý dövüþü"ne davet ediyorsunuz. PSDH, nihayet baklayý aðzýndan çýkarýyor: "Ekim Devrimi'nden kalanlarýn, 1989'da burjuvazi tarafýndan yýkýlabilmesinin, nedenleri nesnel olandan çok öznel yanlarýyla önemlidir. (Bizce de.) Ýþte biz, bu öznel yanýn önemi dolayýsýyla Ekim devrimini yozlaþtýran ve savunan politik taraflarý tahlil ediyor ve taraf tutuyoruz." (Biz de."Lenin sonrasý Komüntern'in, Ýkinci Enternasyonal çizgisine oturan bir aygýta dönüþmesiyle birlikte dünya devriminin önündeki baþlýca engellerden biri de bu öznel faktör olmuþtur"diyoruz. -Agy.s.149-) Stalin'i ve Troçki'yi, bu kiþiler de Lenin gibi tarihsel öneme sahip olduklarý ve Lenin sonrasý dönemde iki temel projeyi sahiplendikleri için deðerlendirilmesi zorunlu önderler olarak kavrýyoruz. (Yine geçmiþ tarihi kiþilerle izah etmekte inat ediyorsunuz.)

de küçümsenmeyecek bir etken oluþturmaktadýr. Ama daha da önemlisi, devletin sýnýf karakteri hakkýndaki bu muðlak yaklaþým, deðiþik dozlarda da olsa Türkiye'deki hareketin geleceðinde belirgin bir yer tutmuþtur. Devlete ve onun kurumlarýna güven, her seferinde Türk komünistlerinin kendi baþlarýna ördükleri bir çorap olmuþtur." (Agy) 10 Eylül 1920'de Sovyet topraklarýnda kurulan TKP'nin, doðum lekelerinin, çocukluk hastalýklarýnýn üzerinden atlanarak bir nokta operasyonuyla ve el çabukluðuyla, reformizme savrulmasý ve kuruluþtaki programýndan-misyonundan uzaklaþmasý Þ. Hüsnü ile izah edilemez. Onbeþlerin, burjuvaziye karþý yeterince uyanýk davranmamalarý, ona güvenerek neredeyse bando-mýzýkayla Türkiye'ye sýnýf savaþý yürütmeye gelmeleri bir çocukluk hastalýðýdýr. Bu hastalýk, o dönem komünistler tarafýndan teþhis edilemediði için, tedavi de edilememiþ, TKP'nin tüm bünyesini sarmýþtýr. Daha sonraki süreçte burjuvazinin çeþitli kesimleriyle ittifak yapma, Kemalizm'i yüceltme, CHP içinde çalýþma saçmalýklarý TKP tarafýndan komünistlik yerine ikame edilmiþtir. TKP'nin giderek programýndan, amaç ve ilkelerinden, iktidar ve devrim perspektifinden uzaklaþmasý karþýsýnda iki önemli direnç noktasý söz konusudur. Sizin deðerlendirmelerinizde bunlara rastlamak da mümkün deðildir. Çünkü "nokta operasyonuyla" her þeyi izah ettiðinizi düþünmektesiniz. Uluslararsý alan söz konusu olduðunda, sol muhalefeti komünist gelenek yerine ikame etmekte pek mahirsiniz, ama Türkiye söz konusu olduðunda "Mustafa Süphi'den sonrasýný tufan" ilan etmekte de bir sakýnca görmemektesiniz. Hangi ortak ideolojikpolitik-örgütsel ölçülerden-normlardan hareket ettiðinizi ise anlamak mümkün deðil. Bu keyfilikleri bir kenara býrakarak TKP'yi o tarihsel-siyasal dönem ve kendi nesnelliði içerisinde incelediðimizde, görürüz ki, ulusal düzlemde komünist geleneðin takipçisi ve temsilcisi olma çaba ve giriþimleri Hikmet Kývýlcýmlý ve Nazým Hikmet þahsýnda ve etrafýnda þekillenir. Þimdi kýsaca bunlarý ele alalým. Hikmet Kývýlcýmlý ile ilgili görüþlerinizi bilmiyoruz. Onun için kendi görüþlerimizi kýsaca hatýrlatýp geçeceðiz. Biz, Hikmet Kývýlcýmlý'nýn bir dönem TKP içinde komünist geleneði temsil ve takip etme, yaþatma doðrultusunda deðerli bir ideolojik-politik çaba yürüttüðü düþüncesindeyiz. Bu çabasýný "Yol 1-2" adýný verdiði ve TKP'ye önerdiði platform önerisinde somutlamýþtýr. TKP'deki savrulmanýn, Komintern ve SBKP'deki savrulmayla baðýný kuramama, bunu TKP ile sýnýrlý izah etme ve karþý çýkma yanlýþýný dýþta tutmak kaydýyla önemsiyor ve genel hatlarýyla sahipleniyor, "Yol 1-2) platformunu bir referans kaynaðý olarak görüyoruz. Türkiye'nin geçmiþ siyasal tarihini-iktisadi durumunu Marksist yöntemle ele alan ve ulusal ölçekte siyasal-sýnýfsal sonuçlarýna götüren komünist bir miras olarak kavrýyoruz. Komünist Hikmet Kývýlcýmlý'da eksik olan, Komintern ve SBKP'nin savrulmasýný görememek ve "Yol 1-2"deki kavrayýþýný davranýþa, baðýmsýz bir örgütsel duruþa taþýyamamasýdýr. Komünist Hikmet Kývýlcým-

13

lý bu zaafýndan dolayý ikinci döneminde (1937-1971) melez-merkezci bir konuma savrulmuþtur. Kendi önerdiði "Yol 1-2"deki ideolojik-politik platformdan kendi de uzaklaþmýþtýr. Legalist-reformist bir zemine savrulmuþtur. Hýkmet Kývýlcýmlý daha '30'lu yýllarda Kürdistan'ýn dört parçaya bölündüðünü ve sömürgeleþtirildiðini maddi, iktisadi, siyasi verilerle ortaya koyduktan sonra; "Þu halde Türkiye Komünist Partisi'ne iki görev düþüyor: 1-Ezilen Kürdistan halkýyla baðlanmak; 2- Bir Kürdistan Komünist Partisi'nin kuruluþunu kardeþçe hazýrlamak..." (Yol 2, Sf.476) diyor. Marsist-Leninist ulusal perspektifin Türkiye'li komünislerce Kürt ulusal sorunu somutunda 1930'larda doðru kavranmasý ve bilince çýkarýlmasý bir "özgünlük" ve bugün de güncelliðini koruyan bir kalkýþ noktasý deðil midir? Bir dizi devrimci grubunparti'nin bunu hala kavramadýðý da ortadayken... Hikmet Kývýlcýmlý doðrularý ve yanlýþlarýyla yaþamýný komünizm mücadelesine adamýþ bir komünisttir. Türkiye Ýþçi Sýnýfýnýn ilk örgütlü Müfrezesi TKP saflarýnda kavgaya atýlmýþ, pratik mücadelesinin deneyimlerini ve ideolejik-teorik birikimlerini kendisinden sonraki komünistlere aktarmak için canla baþla savaþmýþ, büyük emek harcamýþ bir kadrodur. Bu emeði deðerlendirmek, sahip çýkmak ve aþmak, günümüzde devrimci parti yürüyüþünü sürdüren komünistlerin görevidir. Geçmiþe gerçekten sahip çýkmanýn, "köklerimize" gerçekten baðlanmanýn göstergelerinden biri de, Komünist Hikmet Kývýlcýmlý'nýn bize býraktýðý "Yol"a enternasyonalist bir boyut katarak baðlanmayý bilmektir. Kývýlcýmlý'nýn mücadele yaþamýndaki iki dönemini (1920-1937/ 1937-1971) birbirine karýþtýrmadan, deðerlendirmek, öðrenmek ve zenginleþtirerek gelecek kuþaklara aktarmak komünist görevlerimiz arasýndadýr. Gelelim, PSDH'nin ateþ püskürdüðü, bir kalemde "merkezci" ilan edip, "yerin dibine batýrdýðý" Komünist Önder Nazým Hikmet'e ve TKP geleneðini temsil ve takip etme çabasýna. Önce, soruna yaklaþým yöntemimiz: "Þiirleriyle kendinden öte kuþaklarý (uluslararasý alanda) etkileyen, ...Nazým Hikmet, çok yönlü kiþiliðiyle ciddi bir þekilde deðerlendirilmesi gereken bir sembol durumundadýr. Bu deðerlendirme, devrimci ve komünist hareketin bugün de etkisinden kurtulamadýðý bir gelenekle hesaplaþma içinde yapýldýðý ölçüde, Nazým da yerli yerine oturtularak, geleneðimizin bir parçasý haline getirilebilir." (1997/Maya, Sayý:12, S,10) Getirilmelidir. Bu, devrimci deðerlerimizi sahiplenmemiz ve komünist geleceðimiz açýsýndan gerekli ve günümüz komünistlerinin görevidir. Bu görevi, mezarýndan çýkýp Nazým üstlenemeyeceðine göre biz üstleniyoruz. Nazým üzerine, burjuva, küçük burjuva, her türden liberal ve "Troçkist" uydurmalara, çarpýtmalara, efsanelere ve karalamalara karþý savaþ ilan ediyoruz. Çünkü, Onu komünist TKP'nin eðitip-þekillendirdiði, su verdiði bir komünist olarak görüyoruz. Onu, bir dönem (19221950) Türkiye'de reformist-tasfiyeci TKP'ye isyan eden, yozlaþan Komintern'e kafa tutan önder bir komünist; 1951'den sonra ise -kiþisel düzeyde- SBKP


12 Yukarýdaki alýntýda yer alan yanlýþlardan biri iþte budur: "Suphi sonrasý TKP için ulusal öznenin durumu bizce küçümsenebilir. Zira hemen hepsi Rusya'nýn uydusu olma tercihini yapmýþtýr." Tüm seksiyonlar "Rusya'nýn uydusu olunca", yanlýþ "tercih" yapýnca TKP'ye de "yanlýþ tercih" yapma hakký doðduðunu doðrusu bilmiyorduk, öðrendik! Bu nasýl bir mantýk? Devrimci komünist bir partinin "sürüye ayak uydurma hakký" olamaz. Bolþevik Partisi bu mantýkla, II. Enternasyonal'in revizyonistoportünist-dönek partilerine ayak uydurma saçmalýðýna düþseydi; bu gün, ne bir Ekim devriminden, ne de Komintern'den söz ediyor olabilirdik. Tarihi ve siyasal iniþ çýkýþlarý kiþilerle ve tek yanlý izah etme, kolayýndan sonuçlar çýkarma tutum ve yönteminizden bir kurtulabilseniz, TKP'nin yozlaþmasýnýn ve reformist-tasfiyeci bir konuma savrulmasýnýn tohumlarýnýn daha Mustafa Suphi ve Lenin döneminde atýldýðýný görebilirsiniz. Tersinden, Suphi sonrasýnda da TKP'nin "uydu" haline gelmemesi için, bu kötü gidiþatýn engellenmesi yönünde devrimci çabalar-direnç noktalarý eksik olmamýþtýr. Nazým Hikmet ve Hikmet Kývýlcýmlý bu anlamlý mücadelenin o dönem baþýný çeken komünistlerdir. Türkiye'de devrim ve sosyalizm ideali, Marksizim-Lenizimin savunusu ve düþman karþýsýnda-zindanlarýnda uzun yýllar bu komünistlerin çabalarý-dirençleri sonucunda yaþatýlabilmiþtir. Bugün ulusal ölçekte bir komünist miras, gelenek varsa bunu biraz da bu komünistlere ve mücadelelerine borçluyuz. "Merkezci hareketlerin net, duru, tutarlý bir programa sahip olamayýþlarýnýn temel nedeni; pragmatist davranýyor olmalarýdýr."PSDH'nin bu tespiti kendisi içinde geçerlidir. "28 Ocak 1921'de Türkiyeli komünistler de belki ilk kavga neferlerini kaybettiler. ...15'ler için çok þey söylendi, çok aðýt yakýldý, nasýl dövüþerek öldükleri anlatýldý. ...Onlarýn yitirilmesiyleTürkiye'de komünist hareketin daha baþýndan itibaren ciddi bir tökezlemeye uðradýðý tespit edildi. Ne var ki, olayýn hangi siyasal ve tarihsel çerçevede yer aldýðý ve hangi siyasal ve taktik hatalarýn bir sonucu olduðu konusu üzerinde o kadar durulmadý. (Burada belirtmeliyiz ki, Yol 1-2 çalýþmasýyla H. Kývýlcýmlý bir istisnadýr.) Oysa asýl üzerinde durulmasý gereken yan burasýdýr. Her þeyden önce altý çizilerek söylenmeli; Mustafa Suphi ve arkadaþlarýnýn (yoldaþlarýnýn) öldürülmesi SSCB ve Kuvayi Milliye arasýndaki iliþkiler göz önünde bulundurulmaksýzýn kavranamaz. Doðrusu kabzayý tutanlarýn kim olduklarýndan baðýmsýz olarak, 15'lerin SSCB ve Komünist Enternasyonal tarafýndan desteklenen Kuvayi Milliyeciler tarafýndan öldürtüldükleri açýktýr." (Iþýklý Yol, S.148) Bunlarýn üzerinden atlanarak, "þundan önceþundan sonra" yöntemiyle geçmiþ komünist gelenek ne ulusal ne de uluslararasý alanda anlaþýlamaz ve aþýlamaz. "Kesin olan bir þey de bu desteðin (SSCBKomüntern'in desteði) söz konusu olaya (15'lerin

9 katledilmesine) raðmen kesilmeyip arttýðýdýr; belki de bu cinayetin asli sebebi burada aranmalýdýr. "Oysa "komünistlerin baðýmsýz örgütlenmesine karþý durmayan ulusal devrimci hareketlerin desteklenebileceði" yolundaki kararýn (Komintern 2. Kongre Ulusal sorunla ilgili kararý) mürekkebi daha kurumuþ deðildi. ...Ayný döneme denk düþen Koçgiri Kürt isyanýnýn (TC tarafýndan) bastýrýlýþý da, SSCB'nin durumu ve sorunlarýnýn ne olduðu, bu destek iliþkilerinin ardýnda yatan mazeretlerin ne ölçüde haklý olduðu önemli deðildir. Açýk olan, bolþeviklerin kendi koyduklarý bir ilkeye ters düþtükleridir; ayný ilkeyle eleþtirilmeleri komünistlerin ödevidir." (Agy.) PSDH, bu "ödevi" yerine getireceðine, saðlýklý bir zeminde komünist geleneðin ulusal ölçekte izini süreceðine pragmatist-toptancý yaklaþýmlarla yetinip, KDH/KDH-L ile laf yarýþtýrmayý tercih ediyor. Soyut "perspektifsizlik" iddialarý ileri sürerek, kendi geriliklerinin üzerinden atlamaya çalýþýyor. SSCB ve Kominterin'in Kemalist burjuva hareketi desteklemesi "...daha sonra Kuvayi Milliye'nin desteklenmesi emsal gösterilerek bu tutum bir ilkesel tutum haline getirilmiþtir. 1927 Çin Devrimi'nin ezilmesinde, Kuomintang'ý desteklemek ve hatta komünistlerin bu partinin içine girmesinin savunma tutumlarý, Kuvayi Milliye örnek gösterilerek teorize edilmiþtir. Ne yazýk ki, Çin Devrimi'nin yenilgisi de bu alanda son örnek olmamýþtýr."(Agy. S.185) Bunlarýn üzerinden atlayarak, Marsist-Leninist ideolojik-politik-ilkesel-örgütsel kýrýlmalarýn, kopuþ ve sürekliliklerin bütünsel ve tutarlý biçimde izahýndan yan çizerek, "yeni bir kültür", "yeni bir gelenek" yaratma perspektifiyle geçmiþ komünist geleneðe baðlanma görev ve sorumluluklarýný militanca üstlenmeden yol alýnabileceði düþüncesinde deðiliz. Marks ve Engels'in önce Komünist Partisinin, sonra 1. Enternasyonal'ýn kapýsýna "kilit asmalarý", örgütsel sürekliliðin önemini kavramamalarý-baþaramamalarý; ve Lenin döneminde ortaya çýkan, ilkeselpolitik hata ve zaaflar eleþtirilmeden bilince çýkarýlmadan Stalin dönemindeki zaaflar-hatalar ve ihanetler ile TKP'dekiler de bilince çýkarýlamaz ve aþýlamaz. PSDH'nýn da, KDH/L'nin de çok önemsediði, zorlu ve Leninist bir görev olan "Narondik ruh" ile "Marksist bilinç" sentezi baþarýlamaz. Daðýnýk durumdaki potansiyel-maddi devrimci parti güçleri devrimci bir parti-program altýnda buluþturulamaz. Konumuza dönersek; TKP' önder kadrolarýnýn Kemalist burjuva hareket tarafýndan katledilmesini ve fiili tasfiyesini Salt SSCB ve Komintern'in yanlýþ tutumlarýyla izah etmekte tek yanlý bir kavrayýþtýr. TKP'yi bir özne deðil, "uydu" görme sakat mantýðýna teslim olmaktýr. "...Bir de daha dar anlamda bir sorun var; o da Mustafa Suphi ve arkadaþlarýnýn (yoldaþlarýnýn) SSCB ile Ankara Hükümeti arasýndaki iliþkiye güvenerek neredeyse (bu fazla) tamamen tedbirsiz (legalist-gevþek) bir biçimde ülkeye dönmeleridir. Hiç kuþku yok bu (yanlýþ) tutum onlarýn öldürülmelerinde (tasfiye edilmelerinde) hiç

Bizim; kuþkumuz yok ki, (Bizim var.) Troçki Bolþevik geleneðin, (Bu sizin iddianýz, önce kanýtlamalýsýnýz.) Stalinse Ekim Devrimine ihanet eden bürokrasinin önderleridir. Kuþkularý olanlar; kuþkularýný açýklamakla yükümlüdür." "Kuþku" deðil, Marksist yöntemimiz ve Leninist ideoloji-örgüt-siyaset normlarýmýz var. "Komünist gelenek", "süreklilik ve kopuþ" gibi önemli tarihselsiyasal bir sorunu "Troçki-Stalin çatýþmasý" ekseninde, dar, kýsýr ve sonuç üretmeyen, taraflarý ilerletmeyen bir çerçevede ele almanýzý ve izaha çalýþmanýzý doðru ve anlamlý bulmuyoruz. Troçki ve ideolojik-politik-örgütsel çaba ve giriþimleri üzerine de bir kaç noktayý belirterek geçelim. Troçki'yi eleþtirmek, komünist geleneðin sürekliliðini saðlayamadýðýný ispatlamak için, iddia ettiðiniz gibi "henüz Bolþevik olmadýðý dönemdeki" zaaflarýna ihtiyacýmýz yok. Biz, komünist geleneðin sürdürülememesinden salt kiþileri "Troçki'yi-Stalin'i" sorumlu tutmayý, durumu bunlarla izah etmeyi marksist bir yöntem olarak görmüyoruz. Yoksa, Troçki'nin Bolþevik olduktan sonraki zaaflarý, ideolojik-politik zýk-zaklarý, "mahküm" ettiði bürokratik mekanizmadan örgütsel olarak uzun süre kopamamasý buna yeter de, artar bile! Sorunu öylesine daraltýyor, kýsýr bir alana hapis ediyorsunuz ki; duyan da sanýr, her türlü bela Lenin'in ölümü ve "Troçki-Stalin çatýþmasý" sonucu ortaya çýkmýþ. Hareketimizi eleþtirecek kadar yakýndan "tanýdýðýnýza" göre, Lenin dönemine yönelikte kýsmý politik eleþtirilerimizin olduðunu bilmelisiniz. Örneðin, Kemalist burjuva hareketine destek verme", Ýkinci Kongre'nin burjuva demokratik hareketleri desteklememe kararýnýn bu zeminde ihlali. Bu politika daha sonra emsal gösterilerek Çin'de yürürlüðe girmiþtir. "1920'de Birinci Doðu Halklarý Kurultayý"ný toplayýp, ikincisini “unutmak”." Örneðin, iç savaþ sýrasýnda bile baþvurulmayan bir tedbirle "1921'de partilerin ve hiziplerin yasaklanmasý" vb. Bu da, Stalin döneminde farklý sesleri boðmanýn dayanaðý yapýlmýþtýr. Siz de bu deðerlendirmelere rastlamadýk. Lenin döneminde olanlar doðru, Stalin döneminde olanlar yanlýþ türünden toptancý bir bakýþ ve düz bir mantýkla ya tarihsel kiþilere tapýnýyorsunuz, ya da tepiniyorsunuz. "Ama, Lenin bunlarý teori mertebesine çýkarmadý" demeye kalkmayýn bu yererli bir izah deðildir, yapýlan yanlýþ uygulamayý da ortadan kaldýrmaz. "4 Kongre kararlarý" ve "Bolþevizim" bizim için tek baþýna Lenin demek deðil, bunlara baðlýlýk da salt Lenin'e baðlýlýk demek deðil. Olmamalýdýr da. Bu kararlarýn alýnmasýnda Lenin'in özel bir etkisinin olmasý örgüt ve kolektif irade gerçeðini deðiþtirmez, önemini azaltmaz. Troçki, salt Boþevik olmadan önce mi hatalar yaptý, yanlýþ politik-örgütsel tutumlar benimsedi? Troçki'yý "yüceltmek", tartýþmalarý bu noktaya çekmek ve geçmiþi, geleceði bu noktadan izah etmek isteyen devrimci dostlar, Troçki salt Stalin'le mi "çatýþtý"?. Bu konuda tartýþmaya pek heveslisiniz, ama sorduðumuz sorularýn cevabýný yazýlarýnýzda görmek pek mümkün deðil. Sorularý biz sorduk,

cevaplarý da biz verelim. Elbette ki hayýr! Lenin'in yaþadýðý dönemde, Troçki-Lenin tartýþmalarý, "çatýþmalarý"sürmüþtür. Lenin'in ölümüyle birlikte bu durum deðiþmiþ, Troçki-Stalin tartýþmalarýna, "çatýþmalarýna" dönüþmüþtür. Troçki gibi bir Bolþevik, Kýzýlordu'nun kurucusu, baþkomutaný, MK üyesi de Stalin'i, bu tartýþma ve "çatýþmalar"da alt edemediyse, kim alt edecekti? Sizin tarih ve olaylarýn akýþýna yaklaþým mantýðýnýz içinde "geri dönüþ", "bürokrasinin iktidar olmasý"engellenemez bir kader oluyor. Ýþte idealist bir yaklaþýmýn, idealist sonucu. Ýnadý býrakýp kabul etmelisiniz ki, Troçki Komintern'i ve seksiyonlarýný ikna edemediði, görüþlerine kazanamadýðý için Stalin karþýsýnda yalnýzlaþmýþ ve örgütlerden tasfiye edilmiþtir. Bunun nedeni ise Troçki'nin ortay koyduðu görüþlerden, yürüttüðü ideolojik-politik mücadeleden çok; dönem dönem açýða çýkan istikrarsýz politik-örgütsel tutarsýzlýklarýdýr. Örgütlere ve Kadrolara güven verememiþtir, peþi sýra sürükleyememiþtir. Öncelikle iktidara deðil, muhalifliðe talip olmuþtur. Lafý uzatmadan Troçki'nin, Lenin'le ve Bolþevik olduktan sonra süren tartýþmalarýna-karþý karþýya gelmelerine bir iki örnek vererek ve kýsa deðinmelerle geçeceðiz. 1-Brest-Litovk Barýþý:Lenin, devrimin ön gününde, emperyalist ve iç savaþ koþullarýnda "yurdu ve devrimi kurtarmak", "Sovyet iktidarini saðlamlaþtýrmak", "yeni bir ordu kurmak" ve "soluklanmak" için "ilhakçý bile olsa" Almanya ile derhal ve "ayrý bir barýþ" antlaþmasý imzalanmasýný gündeme getirdiðinde buna karþý çýkanlardan biri de Troçki'dir. Hem de "ne barýþ ne savaþ" teziyle. "Nisan tezleri"nde olduðu gibi destekleyenlerin baþýnda ise Stalin gelmektedir. Barýþ görüþmelerini yürüten Sovyet delegasyonun baþýnda olan Troçki, Leninin direktiflerine raðmen "barýþ" yapmamýþ ve görevden geri çekilmiþtir. "Savaþa" da karþý olan Troçki, "Sovyetlerin Almanya'ya karþý durdurduðunu ve ordusunu terhis ettiðini açýklar." Bu durumda ve bir iç ayaklanma korkusuyla Almanya'nýn Sovyetlere saldýramayacaðýný düþünmektedir. Ama yanýldýðý açýða çýkar. Almanlar saldýrýya geçer, Letonya, Estonya ve Ukranya'nýn bir bölümünü iþgal ederler. Sovyetler, çok daha aðýr koþullarla ve büyük kayýplarla, 3 Mart 1918'de Almanya'da Brest-Litovsk Antlaþmasý'ný imzalamak zorunda kalýrlar. Tarih bir kez daha Lenini ve Leninist siyaseti haklý çýkarýr. Ama Troçki bu tarihsel-siyasal hatasýndan, yanlýþlýðýndan dolayý bizce Bolþevik olmaktan çýkmaz. 2-Sovyetlerde "Sendikalarýn Rolü ve Görevleri Üzerine": 1920'de Troçki yine Leninle karþý karþýya gelir. Konu bu kez; Troçki'nin Sovyet devletinde "Sendikalarýn Rolü ve Görevleri Üzerine"ileri sürdüðü görüþleridir. Bu görüþleri eleþtirmek ve çürütmek için Lenin, hasta yataðýndan kalkarak "Sendikalarýn VIII. Sovyet Kongresi"ne katýlýr. Gerisini ondan dinleyelim: "En önemli malzeme olarak iþime yarayan, yoldaþ Trotski'nin "Sendikalarýn Rölü ve Görevleri Üzerine" baþlýklý broþürü. Bu broþürü iyice inceleyince ve onu merkez


10 komitesinde kendisinin ortaya koyduðu tezlerle karþýlaþtýrýnca, bu kadar çok teorik yanlýþýn ve apaçýk sýrýtan yanlýþlýklarýn burada bir araya getirilmesine þaþýyorum. Bu konu üzerinde büyük bir parti tartýþmasýna hazýrlanýldýðýnda, iyice düþünülmüþ bir þey ortaya koyacak yerde, böylesine saçma þeylerin uydurulmasý nasýl olabiliyor?" (Lenin, Ýþçi Partisi Üzerine, Sol Y. S.403, Vba.) Bolþevik Troçki, için de, bunlar ve daha bir sürü þey söylenebilir. Bunun ne önemi var? Tarihsel kiþiler ve devrimci önderler tekil-kýsmý yanlýþlarý ve baþarýlarý üzerinden "yüceltilmeye" veya yerin dibine batýrýlmaya bir kere baþlandý mý, ne bunun arkasý gelebilir, nede iþin içinden çýkýlabilir. Bunu iþ edinmek isteyenlere, bundan "parti ve devrim" çýkarmak isteyenlere "kolay gelsin"den öte sözümüz olmaz. Bu devrimci demokratlarýn ve kendisine "Troçkist" diyenlerin tarzýdýr. Ama asla devrimci komünistlerin deðil. PSDH duracaðý yeri de bilmiyor. Tartýþmayý bu dar, kýsýr zeminde tutmak ve sürdürmek için ýsrar ediyor. "Ancak; bu açýklamalar, "Troçki ne yaptý ki ?, 4. Enternasyonal'i sembolik olarak kurdu ancak pratik olarak bu örgüt neyi baþardý?" ukalalýðýnda olduðunda, þu anlama gelmektedir: Biz, bu lanetli ismi övgüyle anmamak için gerekçe uyduracaðýz." Hareketimiz ve görüþleri söz konusu olduðunda, bunlar sizin uydurmalarýnýz ve sayýklamalarýnýzdýr. "Putunu yapar, kendi tapar" telaþý içindesiniz. Çok yazýk! Kiþisel, biçimsel, içerikten yoksun tartýþmayý seviyor olabilirsiniz, ama buna bizi alet edemezsiniz. Hareketimiz hiçbir zaman soruna sizin kadar yüzeysel, dar bir çerçevede yaklaþmadý. "Sembolik enternasyonal", "ukalalýk", "isim lanetleme" gibi saçmalýklara düþmedi. Troçki'yi "övgüyle" yada "sövgüyle anmak" diye, bir hastalýklarýmýz olmadýðý için, asýlsýz "kükremeniz" nafile bir çaba. Biz, "Dördüncü Enternasyonal"i Troçki kurdu diye deðil, ideolojik-politik-örgütsel içeriði itibariyle eleþtiriyoruz. Komünist bir niteliðe sahip olmadýðý, komünist geleneðin sürekliliðini saðlayamadýðý gibi, ikameci bir anlayýþýyla-duruþla bunun önünde ayak baðý olduðu için eleþtiriyoruz. Bunu anlamanýz, tartýþmayý buradan yürütmeniz çok mu zor?. Þimdi de, "Geçiþ Programý'nýn nesi yanlýþ?" diye kükreyeceðinizi biliyoruz. MarksizmLeninizm: ideoloji-örgüt-siyaset bütünlüðüdür, dünyayý yorumlamanýn deðil, deðiþtirmenin aracýdýr. Bu bileþenlerden biri ve bir kaçý deðil. Onun için her vesileyle tekrarlýyoruz; Lenist örgüt ne tek baþýna ideoloji, ne program, ne de politika demektir. Bunlarýn canlý, organik iliþkisi ve bütünselliðidir. Troçki'nin giriþimlerinde ve 4. Enternasyonal'de olmayan da bu bütünselliktir. Troçki'nin Devrime, Sovyetlere katkýlarýný, komünist kiþiliðini hiç bir zaman hedef almadýk. Almayý da anlamlý bulmuyoruz. Ama bir þey daha biliyoruz, Troçki'nin ne sizin, ne bizim, ne de baþkasýnýn övgüsüne ihtiyacý yoktur. Konu bu deðil. Onun, ideolojik, politik, örgütsel katkýlarýnýn Marksizmi-Leninizmi aþmadýðýný, Komintern, Bolþevik Parti ve SSCB'nin yozlaþarak çürümesini

11 engelleyemediðini, 4. Kongre sonrasý bütünsel-ideolojik-politik-örgütselanlamda komünist geleneðin sürekliliðini saðlamayý baþaramadýðýný söylüyoruz. Bunun tersini iddia etmenin saçmalýk, tek yanlý çarpýk bir marksistlik-leninistlik olduðunu söylüyoruz. Komünistlikle, muhalifliði; Marksist-Leninistlikle, akademisyenliði-teorisyenliði bir birine karýþtýrmayalým diyoruz ve karýþtýrmýyoruz. Hayallerimizden deðil, politik-örgütsel gerçeklerden hareket ederek, devrimci bir parti inþa edelim, komünist geleneðe yeniden baðlanalým istiyoruz. Troçki'nin 28 Programýyla birlikte açýða çýkan ideolojik-politik deformasyona muhalefet etmesini, ileri sürdüðü görüþlerini son derece anlamlý ve haklý buluyoruz. Ama bunu gören birinin muhalefet örgütlemenin ötesine geçemeyerek, 10 yýl boyunca Stalin'le (1933'e kadar) ayný örgütsel zeminde kalmasýný, "bürokrasiyi partiyle sýnýrlamasýný", "Sovyet devletinin hala bir iþçi devleti" olduðunu söylemesini; alternatif bir politik-örgütsel çýkýþkopuþ olarak görülmesini, bunun yerine ikame edilmemesini doðru ve komünist geleneðin sürdürülmesi için yeterli bulmuyoruz. Bu kadarýný sizde kabul ediyorsunuz. Komünist Enternasyonal'ýn örgütsel tasfiyesinden 5 yýl öncesine kadar yaptýðý da muhalifliðin ötesine geçmez. Ama bu kez ulusal deðil, uluslararasý bir muhaliflik, "Uluslararasý Sol Muhalefet" söz konusudur. Somut örgütsel ve programatik bir giriþim ise 1938'e kalýr. Bize göre bu ideolojik-politik-örgütsel sonuçlarýna ulaþamamýþ, komünist geleneðin sürekliliðini kuramamýþ bir giriþimdir. Çünkü, ortada ne gerçek bir program vardýr, ne de Leninst tipte bir parti seksiyonlarýnýn ortak örgütlenmesi. Dört ülkenin muhalifleri bir araya gelince, bu özü itibariyle "4.Enternasyonal" ve Komünist Enternasyonal'in devamý olmuyor. Komünist Geleneðin sürdürüldüðünün kanýtý da... Kamuya sunulan deklarasyonda ki "Programatik tezlerin" "Geçiþ Programý" olduðu da Troçki sonrasý, ortaya çýkan "Troçkistler"in bir yakýþtýrmadýr. Size göre ise, Uluslararasý Ýþçi Muhalefeti ile geleneðin sürekliliði baþarýlmýþtýr ve 1 yýl sonra (1939'da) Troçki öldürülünce yeniden kesintiye uðramýþtýr. Bu yaklaþýmý tutarsýz, kendi içinde çeliþkili, eklektik ve inandýrýcýlýktan, bilimsellikten yoksun buluyoruz. Ama bunda ýsrarcýysanýz ve görüþünüzden eminseniz, utanmadan-sýkýlmadan 4. Kongre kararlarýna deðil, bunu içerdiðini, temsil ettiðini düþündüðünüz Sol Muhalefete ve 4. Enternasyonel'e baðlanýn. 4. Enternasyonal içinde bir Stalin olmadýðýna göre, kuruluþunun ikinci yýlýnda neden hedefini þaþýrdýðýný da izah etmeyi unutmayýn! Stalin'siz de "komünist gelenek" kopabiliyormuþ demek. "Troçki, Bolþevik Parti'ye katýldýðý andan itibaren Bolþevik geleneðin bir temsilcisi, Lenin'in ölümü sonrasý Bolþevizmin tek takipçisi ve sürdürücüsüdür." Tarihsel-siyasal gerçekleri yansýtmayan temelsiz bir abartý daha! Marksist-Leninst ideoloji-siyaset ve örgüt

dünyayý yorumlamanýn deðil deðiþtirmenin bir aracýdýr. Troçki ise dünyayý deðil, Komintern'i, Bolþevik Partisi'ni ve SSCB'yi dahi dönüþtürmeyi baþaramamýþtýr. Geri dönüþü engelleyememiþtir. Bu zorlu görevi yerine getirememesinden dolayý biz, Troçki'yi suçlu ilan etmeyi de kara çalmayý da doðru ve anlamlý bulmuyoruz. Örgütsel-siyasal sorunlarda devrim öncesinde "merkezci", devrim sonrasýnda ise, kýsmý yanlýþhatalý örgütsel-politik tercihler yapmýþ olan Troçki'nin, Lenin'in ölümünden sonra en azýndan-sizinde kabul ettiðiniz- 1933'e kadar yeniden "merkezci" konuma düþmesi, (Ortada komünist bir özne-akým yokken bu nasýl oluyorsa! Biz böylesi durumlar için "melez-merkezci tanýmýný tercih ediyoruz.) ve bu tarihten itibaren dünya komünist hareketinin liderliðine terfi etmesi/ettirilmesi, "komünist geleneðin tek tutarlý temsilcisi" ve "takipçisi" ilan edilmesiyakýþtýrmasý, biraz tuhaf ve inandýrýcýlýktan yoksun deðil mi? Politik ve örgütsel duruþu-yaþamý, sürekli iniþ-çýkýþlarla, istikrarsýzlýklarla dolu, ama kendine özgü yetenekleri ve sýnýf mücadelesine de ciddi, anlamlý katkýlarý olan bir komünisti tarihsel-siyasal bütünlüðü, doðrularý ve yanlýþlarýyla kavramak, yaþatmak ve ondan öðrenmekle yetinmek yerine; zorlama ve ikameci yöntemlerle, tek yanlý yaklaþýmlarla Onu yüceltme adýna çekiþtirmek niye? Bu konuda, tüm "Troçkistler"in düþtüðü kaba bir hataya düþtüðünüzü düþünüyoruz: "Söyledim oldu!" Bunun marksit-leninist yöntemle ve siyaset tarzýyla bir alakasý yok. Söylediklerimize sadece kendimizin inanmasý ve "iman" etmesiyle býrakýn devrimi yapmayý, devrimci parti inþasýnda anlamlý bir adým bile atamayýz. Komünist Gelenek 4. Kongre sonrasýnda kesintiye uðramýþtýr. Bunun sürekliliðini saðlama çabalarý ikameciliðe vardýrýlýncaya kadar anlamlý ve olumludur. Hareketimiz Komünist geleneðe baðlanmaktan; Komünistler Birliði-Komünist Manifesto, 1. Enternasyonal-Marksizm, Komün deneyimi, Bolþevizm, Ekim Devrimi deneyimi, 3. Enternasyonal ve ilk dört kongrenin ilkesel kararlarý ile ideolojik-teorik, politik-örgütsel perspektiflerine baðlanmayý anlýyor. PSDH ise þunu: "Ýþçi sýnýfý mücadelesinde devrimci gelenek olarak sýraladýklarýmýz ayný zamanda birer kopuþtur. Sýrasýyla, 1.Enternasyonal, II.Enternasyonal'ýn sol kanadý (Rusya-Bolþevik, Almanya-Spartakisler), III. Enternasyonal'in ilk dört kongresi ve Sol muhalefetle baþlayan Uluslararasý Sol Muhalefet'le devam edip 4. Enternasyonal'le parti pratiðine ulaþan gelenek geleneðimizdir." (Bolþevik Savaþçýlar-Haziran,2001, S.12) Bu yaklaþýmda anlayamadýðýmýz, doðru bulmadýðýmýz, katýlmadýðýmýz noktalarý sýrasýyla belirtelim. 1-Bolþevik örgüt ve program anlayýþýna en yakýn, ve bize göre; ilk enternasyonalistkomünist partisi olan Komünistler Birliði-Komünist Manifesto bu sýralamanýzda niçin "sýraya" giremiyor? 2-1.Enternasyonal homojen ve Leninist tipte bir partimiydi? II.Enternasyonal'ýn "sol kanadý" diye belirtirken, ayný yöntemi burada niçin uygulamýyor-

sunuz? Çoðunluk iradesinin Marksistlerde olmasýndan dolayý mý? Eðer böyleydiyse, Proudhon ve Bakunincilerin tasfiyesi sonrasý 1.Enternasyonal niçin yaþamadý? Bize göre, I.Enternasyonal homojen ve Leninist bir örgütlenme deðildir. Ýçinde Marksizmden farklý akýmlarda vardýr, hetorejen bir örgütlenmedir. Bazý kararlar, Marksislerin muhalefetine raðmen alýnmýþtýr. Ayýklanmasý ve aþýlmasý gereken bir politik-örgütsel deneyimdir. 3-II.Enternasyonal'ýn "sol kanadý (Rusya-Bolþevik, Almanya-Spartakisler)" diye belirtirken iki ayrý gelenek mi, yoksa iki eþit güç mü söz konusudur? Bize göre "Rusya-Bolþevik" demek yeterlidir. Çünkü, "Almanya-Spartaküsler" ayrý bir geleneði deðil, "Rusya-Bolþevik" tarzý benimseyip, ileri çýktýklarý ölçüde komünist geleneðin bir parçasý haline gelmiþlerdir. 4-III. Enternasyonal'in 4. Kongre sonrasýnda ortaya çýkan Sol Muhalefet, Uluslararasý Sol Muhalefet Hareketini ve Sosyalist Devrimin Dünya Partisi'ni (sonradan 4. Enternasyonal adý yakýþtýrýlan) komünist geleneðin devamý-sürekliliði olarak görmek hem bir yanýlsamadýr, hem de ikameciliktir. Bu yaklaþýmý abartýlý bir yaklaþým olarak görüyor ve katýlmýyoruz. *** Nihayet Türkiye'de gelenek sorununa gelebildik. PSDH bu konuda þunlarý savunuyor: "Söz konusu olan ulusal geleneðe iliþkin deðerlendirmeler yapmak olduðunda da perspektifinizdeki eksiklikler görünür hale gelir. (Örneðin, hangi eksiklikler?) Bizim için de bu coðrafyadaki komünist gelenek, Mustafa Suphi'nin ölümü sonrasý kesintiye uðramýþtýr. (Hiç, bu duruma müdahale çabalarý-giriþimleri olmamýþ mýdýr? Yoksa bunlarý Troçki yapmadýðý için önemsiz midirler? ) Ancak, Suphi'nin komünist olabilme koþulu ile Mustafa Suphi sonrasý TKP'de yaþanan yozlaþma ayný kaynaktan açýklanabilir. Mustafa Suphi TKP'si Lenin'in Entemasyonal'inin (Lenin'in Enternasyonalý!?) seksiyonu olduðu için komünisttir. Sonraki TKP, yozlaþmýþ enternasyonalin seksiyonlarý olduðu için reformisttir. (Öz itibariyle doðru, hemfikiriz.) Bu açýklama, ulusal öznenin önemini küçümseyen bir açýklama gibi görünür. (Kim tarafýndan? Biz öyle görmüyoruz.) Suphi sonrasý TKP için ulusal öznenin durumu bizce küçümsenebilir. Zira hemen hepsi Rusya'nýn uydusu olma tercihini yapmýþtýr. (Acaba, ve peki bu otomatik, zorunlu bir durum muydu, doðru muydu?) Dolayýsýyla TKP deðerlendirmesinde önemsenmesi gereken özne yozlaþan 3. Entemasyonaldir." (PSDH'nýn Agb.) PSDH, Türkiye'de gelenek sorununa yaklaþýrken, baþýndan beri izlediði yöntemden, tek yanlý-eklektik yaklaþým ve kavrayýþýndan dolayý doðrularla yanlýþlarý karýþtýrýyor ve birlikte savunuyor. TKP'nin yozlaþýp reformist bir çizgiye düþmesi ve tarihsel-siyasal-sýnýfsal misyonundan giderek uzaklaþmasý elbette ki, 3. Entemasyonal'ýn yozlaþmasýndan baðýmsýz deðildir ve böyle düþünülemez. Ama bu böyle gerçekleþmiþtir diye, bunu otomatik-kaçýnýlmaz bir durum ve "kötü kader" olarak algýlamak doðru da, gerçekçi de deðildir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.