8 “yeni dünya düzeni” dedikleri, bir dünya düzenin baþladýðý tüm dünyaya müjdelenmiþti. Emperyalist burjuva histerinin ve propagandanýn ayyuka çýktýðý, bu histeri eþliðinde emperyalist dünya düzeninin “eþsiz, alternatifsiz ve sonsuza dek baki” olduðu ezilen-sömürülenlere meydan okurcasýna ilan edilmiþti, edilmesine ama; nihayetinde “yalanýcýnýn mumu yatsýya kadar yanardý”. Emperyalist haydutlar topluluðunun ve paralý uþaklarýnýn mumu yatsýya kadar bile yanmadan söndü. Burjuva “barýþ, kardeþlik” propagandalarý eþliðinde dünya ve insanlýk kendini yeni bir emperyalist barbarlýðýn içinde buldu. Emperyalistler arasý paylaþýmýn öne çýktýðý Balkanlar, Ortadoðu, Kafkasya, Afrika ve Latin Amerika’da halklar, mezhepler birbirlerine karþý kýþkýrtýlmaya ve kýrdýrýlmaya baþlandý. Ezilen-sömürülen sýnýf ve uluslarýn, haklý ve meþru ulusal-sýnýfsal mücadeleleri emperyalist-kapitalist barbarlar tarafýndan kitle kýrýmlarý eþliðinde bastýrýlmaya çalýþýldý. “Uygarlýk, özgürlük götürme” sahtekarlýðý eþliðinde en ilkel sömürgecilik yöntemleriyle Afganistan, Irak ABD ve suç ortaðý burjuva devletleri tarafýndan kan ve barut eþliðinde iþgal edildiler. Sýrada baþka ülkeler var. Emperyalizm, geberen kapitalizmdir ve uygarlýk deðil, barbarlýk demektir! Emperyalist-kapitalist güçlerin kendilerinin bile inanmadýklarý hummalý bir propaganda eþliðinde yeni bir burjuva gericilik dönemini baþlatmasýnýn hem nedeni, hem de sonucu; Ekim Proleter Sosyalist Devrimi’nin akýbetidir, yenilgisidir. Bu devrimle parçalanan emperyalist zincir, yine bu devrimin tüm kazanýmlarýnýn dünya çapýnda yitirilmesiyle, devrim ve komünizm dalgasýnýn geri çekilmesiyle, hatta dibe vurmasýyla geçici olarak “tamir” edilmiþ ve yeni bir burjuva gericilik dönemi baþlatýlmýþtýr. Böylece dünya iþçi sýnýfýnýn ve öncüsü Rus proletaryasýnýn büyük fedakarlýklarý ve mücadeleleri sonucunda kazanýlan politik mevziler korunup geliþtirilemediði için yitirilmiþtir. Bu olumsuz ve istenmeyen durum, ezilen-sömürülen yýðýnlarýn gözünde komünizmin itibarýný ve inandýrýcýlýðýný yitirmesine yol açarken; emperyalist barbarlarý cesaretlendirmiþ, iþçi-emekçilere, devrimci odaklara karþý saldýrgan ve gerici bir siyasi-iktisadi tutum izlemeye yöneltmiþtir. Devrim ve komünizm ideolojik bir seçenek, politik-örgütsel bir güç olmaktan çýkýnca, emperyalistler arasý paylaþým ve yeniden paylaþým savaþlarý da yeni biçimler almaya, barýþçýl olmayan yöntemlerle bölgesel paylaþým savaþlarý biçiminde ortaya çýkmaya baþlamýþtýr. Dünya ezilen ve sömürülenleri yeniden ve apaçýk “ya emperyalist barbarlýk, ya sosyalizm” ikilemiyle karþý karþýya kalmýþtýr. Komünistler her türlü þiddete ve savaþa karþý deðillerdir. Emperyalist-kapitalist barbarlýða, saldýrganlýða, karþýlýk vermek, devrimci kitle þiddetine baþ vurmak, burjuva barbarlýða ve saldýrganlýða savaþ açmak ezilen-sömürülen ulus ve sýnýflarýn en doðal, en meþru haklarýdýr. Ama ezilenlerin, sömürülenlerin öfke, tepki ve enerjilerinin yanlýþ ve sonuçsuz hedeflere yönelmesi istenmiyorsa; devrimci komünist bir önderlik yaratýlmalýdýr; bu önderlik ezilen, sömürülen kitlelere
saldýrýlmasý gereken doðru ve sonuç alýcý hedefleri göstermeli ve savaþýmlarýna önderlik etmelidir. “Komünistler, kendi görüþlerini ve amaçlarýný gizlemeye tenezzül etmezler. Hedeflerine ancak tüm mevcut toplumsal koþullarýn zorla yýkýlmasýyla ulaþýlabileceðini açýkça ilan ederler. Varsýn egemen sýnýflar bir komünist devrim korkusuyla titresinler. Proleterlerin zincirlerinden baþka kaybedecek bir þeyleri yoktur. Kazanacaklarý bir dünya var.” (Komünist Parti Manifestosu, Vba.) Konferansýmýz, dünya ve Türkiye’de ezilensömürülenleri ve tüm insanlýðý tehdit eden burjuva gericiliðine ve barbarlýðýna karþý amansýz ve militan bir mücadele sürdürmenin, bu doðrultuda kendiliðinden ortaya çýkmaya baþlayan ezilenlerinsömürülenlerin öfke, tepki ve eylemlerine; sýnýfsýz, sömürüsüz, savaþsýz ve sýnýrsýz komünist bir dünya düzeni kurma perspektifiyle önderlik etmeyi; devrimci komünistlerin tarihsel-siyasal misyonu, görevi olarak görmektedir. Emperyalist dünya düzeni ezilen ve sömürülenlere tek çýkýþ yolu olarak, proleter sosyalist devrimleri, “Yeni Ekimler”i dayatýyor. Kitlelere bu bilinci taþýmak, öfke, tepki ve eylemlerine bu doðrultuda yön vermek de, devrimci komünistlere düþüyor. Devrimci komünistler bu görevden, tarihsel-siyasal sorumluluklarýndan kaçamazlar. Bu sorumluðu yerine getirmenin önündeki en büyük engel devrimci komünist önderlik boþluðudur. En acil ihtiyaç devrimci komünist öncünün yaratýlmasýdýr. Dünya ve Türkiyeli devrimci komünistler, tarihsel-siyasal misyonunuza sahip çýkýn! Ýnsanlýðýn bunalýmýna çözüm üretmek, emperyalist-kapitalist barbarlýðý tarihin çöplüðüne göndermek için, devrimci komünist partiyi ve komünist devrimi örgütleyin! *Devrim Ýçin Devrimci Komünist Parti! Parti Ýçin Örgütlü Hazýrlýk! *Ne Þeriat Ne Kemalizm! Yolumuz Devrim ve Sosyalizm! *Kahrolsun Sömürgecilik, Yaþasýn EzilenSömürülen Uluslarýn Ayrýlma Özgürlüðü ve Gönüllü Birliði! *Yaþasýn Devrimci Arýnma ve Ýleri Çýkma! *Ýlk Sorumluluk Dünya Sosyalist Devrimi Ýçin Türkiye Proleter Sosyalist Devrimine Karþýdýr! *Kurtuluþ Devrimde Kurtuluþ Komünizmde! *Komünizme Kadar Sürekli Devrim! *Yolumuz Ekim Devrimi’nin Yolu, Bayraðýmýz Kýzýlbayrak’týr!
KDH/L I. Genel Konferansý
Komünist Devrim Hareketi/Leninist Merkez Yayýn Organý Özel Sayý: 7, Ocak 2004
I. Genel Konferansýmýzý Topladýk “Devrimci Arýnma ve Ýleri Çýkma!” Hedefimizi Baþarýyla Gerçekleþtirdik! "Tarih, kendi amaçlarý peþinde koþan insanýn eyleminden baþka bir þey deðildir." Marks
K
onferansýmýz, delegelerin, enternasyonal eþliðinde devrim ve sosyalizm mücadelesinde dövüþürken düþenlerin anýsýna bir dakikalýk saygý duruþuyla açýldý. Tüm örgütlerimizin temsil edildiði bir delege bileþimiyle baþlayan KDH/L I. Genel Konferansý, seçilen divan ve divan baþkanlýðýnýn yönetimi, konferansýn belirlediði iç hukuk kurallarý ve devrimci disiplin içerisinde gerçekleþti ve sonuçlandý. Hareketimizin beþ yýlý bulan; hem düþmanla dövüþ, hem de kendi geçmiþiyle devrimci bir muhasebe, “devrimci arýnma ve ileri çýkma perspektifiyle örgütle ve örgütlü bir tarzda sürdürmeye çalýþtýðý bu zorlu ve onurlu yürüyüþün bir Genel Konferansla taçlandýrýlmasý baþlý baþýna devrimci bir kazanýmdýr. Gerek bu üst platformun toplanabilmiþ olasý, gerek yaptýðý deðerlendirmeler, çýkardýðý sonuçlar ve aldýðý kararlar, beþ yýllýk mücadelemiz boyunca atýlmýþ en önemli, en ileri ve kolektif ideolojikpolitik, örgütsel adýmý ifade etmektedir. Hareketimiz Kuruluþ Konferansý’ndan sonra, iç hukukunda belirlediði süre içinde ve devrimcikomünist hareketler üzerinde düþman kuþatmasýnýn alabildiðine arttýðý, legalist tasfiyeci dalganýn yük-
seldiði bu gericilik koþullarýnda, illegal-özgür varoluþunu kararlýlýkla sürdürmüþ, bu ileri adýmý atma cesaret ve cüretini göstererek I. Genel Konferansý’ný toplamýþtýr. Gerek Konferans öncesi hazýrlýklar, gerek Konferans süresince devrimci açýklýk ve proletarya demokrasisi ilkesine sadýk kalýnmýþtýr. Konferansýmýz, MK raporu (Konferans Çaðrý Bildirisi), birikmiþ sorunlar, tartýþma konularý ve metinleri eþliðinde altý aylýk bir hazýrlýk sonucunda toplanmýþtýr. Her üye ve aday üyemizin kendini özgürce ifade ettiði; görüþ ve önerilerini ortaya koyduðu; sözlüyazýlý eleþtiri ve özeleþtiri mekanizmasýný sonuna kadar kullandýðý bir demokratik ortam ve demokratik iþleyiþ çerçevesinde gündemler netleþtirilmiþ; dünya ve Türkiye, devrim ve iktidar, devrimci komünist ideolojik-politik platform ve partileþme stratejisi, sol hareketin ve komünistlerin durumu, kadro sorunu ve kadro kaynaklarý, mali-teknik durumumuz, iþçi ve muhalefet hareketleri, kadýn sorunu ve güncel savaþým hedeflerimiz, ulusal hareket ve ulusal sorun, program ve parti, parti ve sýnýf, tek ülkede devrim-dünya devrimi ve proletarya enternasyonalizmi ekseninde ideolojik-
2 teorik-politik, örgütsel-pratik sorunlar ele alýnmýþ bundan sonraki yürüyüþümüzün çerçevesini ve rotasýný belirleyen bir dizi deðerlendirme yapýlmýþ ve gerekli kararlar almýþtýr. Konferansýmýz, dünya, Türkiye, Kýbrýs ve Türkiye’nin de içinde bulunduðu Ortadoðu’da son derece önemli burjuva siyasal-iktisadi çeliþki ve çatýþmalarýn üst üste düþtüðü bir süreçte toplandý. Genel olarak emperyalist dünya düzenini, özel olarak Türkiye, Kürdistan, Kýbrýs ve Ortadoðu üzerine deðerlendirmeler yaptý. Burjuva gericiliðinin, yaðma ve barbarlýðýn insanlýðý tehdit ettiðini; tek kalýcý, devrimci çözümün ise devrim ve sosyalizm olduðuna karar verdi. Her türlü terörün, sefalet, çürüme, düþkünlük ve mutsuzluðun; barbarlýk yaðma ve soygunun temelinde emperyalist kapitalist üretim, bölüþüm ve yönetim iliþkileri yatmaktadýr. Kurtuluþ devrimde ve sosyalizmdedir; komünizmdedir. Baþta iþçi-emekçiler olmak üzere tüm insanlýðýn sýnýfsýz, sömürüsüz, savaþsýz ve sýnýrsýz komünist bir dünya toplumuna kavuþmasýnýn önündeki en büyük engel burjuva diktatörlükleridir. Emperyalist-kapitalist dünya düzenidir. Burjuva diktatörlüklerini ve emperyalist-kapitalist dünya düzenini zora dayalý proleter devrimlerle devirme, komünizme kadar sürekli devrim perspektifiyle insanlýðýn özgürleþmesini, kurtuluþunu gerçekleþtirme mücadelemizde bugün en büyük eksiðimiz devrimci enternasyonalist bir önderliktir. Ýnsanlýðýn bunalýmýyla, proletaryanýn önderlik bunalýmý günümüzde üst üste düþmüþtür. Bu bunalýmý çözmeden, tüm kötülüklerin anasý olan emek-sermaye çeliþkisini çözmek mümkün deðildir. Üretim dünya ölçeðinde ve olabildiðince toplumsallaþmýþtýr, oysa üretim araçlarýnýn mülkiyeti ve sermaye hala burjuvazinin özel mülkiyetindedir. Artýk özel mülkiyet ve bölüþüm de toplumsallaþmalýdýr. Üretim araçlarýnýn özel mülkiyetini elinde bulunduran burjuva egemenliði, üretici güçlerin geliþmesinin ve özgürleþmesinin önünde bir engelden, tarihsel-toplumsal olarak çürümüþ bir cesetten baþka bir þey deðildir. Dünya çapýnda yýkýlmayý ve gömülmeyi bekliyor. Ama burjuva egemenliðinin mezar kazýcýsý proletarya, öncüsüz ve örgütsüzdür. Bundan dolayý bu tarihsel-siyasal görevini yerine getiremiyor. Bir ceset haline gelen burjuva egemenliði de, her tarafa pis kokular yaymaya, tüm insanlýða dayanýlmaz acýlarý ve yýkýmlarý dayatmaya devam ediyor. Bir ceset haline gelseler bile, burjuva diktatörlükler, yýkmadan yýkýlmayacak; tarihin derinliklerine gömmeden gömülmeyecekler! Bunlarý yýkmak ve tarihin derinliklerine gömmek içinse; ulusal ve uluslararasý ölçekte devrimci komünist bir önderliðe ihtiyaç vardýr. Bugün eksik olan da budur. Devrimci komünistlerin acil ve öncelikli görevi bu eksikliði gidermek, devrimci komünist önderlik ihtiyacýna yanýt vermektir. Marksizm-Leninizm ile Türkiye ve dünya proletaryasýný buluþturmak, en acil ve en öncelikli devrimci komünist görevdir. Türkiye, Kuzey Kürdistan ve dünya komünistleri
Leninist Iþýk devrimci bir arýnma eþliðinde ileri çýkýn! Devrimci komünist sorumluluklarýnýzý ve silahlarýnýzý kuþanýn. Devrimci enternasyonalist önderlik boþluðunu doldurmak için harekete geçin; örgütle ve örgütlü bir hazýrlýk faaliyeti yürütün, bu faaliyetlerinizi devrimci program ve partiye taþýyýn! *** Konferansýmýz, Türkiye burjuva diktatörlüðünün de dünya burjuva gericiliðinin ve dünyayý emperyalist yeniden paylaþmanýn yörüngesinde olduðu tespitinden hareketle, TC’nin iktisadisiyasi durumunu deðerlendirmiþ bazý teorik-politik sonuçlara ulaþmýþtýr. Bunlarý, “Konferans Deðerlendirmeleri”nde daha ayrýntýlý ve kapsamlý olarak ele alacaðýmýz için bazý saptamalar yapýp geçeceðiz. Daha baþtan belirtelim ki, hareketimiz Türkiye’yi “misaki millici” kemalist, küçük burjuva sol yaklaþýmlardan farklý deðerlendirmektedir. Türkiye ve Kuzey Kürdistan iþçi-emekçilerinin ayrý örgütlenmesini; bu iki ulustan iþçi-emekçilerin güncel, dönemsel ihtiyaçlarýný, önceliklerini gözeten, onlarý sosyalist bilinçle donatacak, harekete geçirecek öncelikli savaþým hedeflerinden hareketle bir propaganda, ajitasyon ve örgütlenme faaliyeti üzerinden mücadele biçim, araç ve taktikleri geliþtirilmesini önermektedir. Kuzey Kürdistanlý komünistler, sömürgeci-ilhakçý TC iþgaline, ulusal baskýya karþý savaþýmla sýnýf mücadelesini birleþtirerek proleter sosyalist Kürdistan devrimini hedeflemeli, Türkiyeli komünistlerse, burjuva iktisadi-siyasi saldýrýlarýn, yayýlmacýlýðýn, sömürgeciliðin, iþgalciliðin teþhirini, kapitalizmin teþhiri ile birleþtiren, her türlü ulusal, sýnýfsal, cinsiyetçi vb. devlet baský ve terörüne karþý mücadele yürüterek, uluslarýn ayrý devlet kurma hakkýný, özgür ve gönüllü birliðini savunan bir politik-pratik faaliyet yürütmelidir. Kapitalizm koþullarýnda ve burjuva egemenliði altýnda da, uluslarýn eþit ve gönüllü birliðinin saðlanabileceði burjuva yalanlarýna, liberal ve küçük burjuva hayallerine karþý mücadeleyi de unutmamak gerekir. Türkiye’nin siyasal yapýsý kuruluþundan günümüze gerici bir burjuva diktatörlüktür. TC burjuvazisi kuruluþ yýllarýnda her yaptýðý güdük reformu, kamuoyuna (þapka, harf vb.) “devrim”, diye sunuyordu. Alt-emperyalistleþme, AB’ye girme emperyalist barbarlýða ortak olma ve pay kapma vb. ihtiyaçlarýna yanýt verecek bir “yeniden yapýlanma” sürecine girdiði günümüz koþullarýnda da, yaptýðý her yasal deðiþikliði ve düzenlemeyi de kamuoyuna “reform” diye sunmaktadýr. Sol adýna bazý kesimler bunun üzerine balýklama atlayýp “Türkiye demokratikleþiyor” diye sevinç çýðlýklarý atarken, bazý kesimler de bu “reform”larýn “gerici” olduðunu keþfetmekte, burjuva gündeme dahil olmaktadýrlar. Oysa, Devrimci Kürt Ulusal Hareketinin dayatmalarý ve kamu iþçilerin (memurlarýn) aþaðýdan ve kitlesel dayatmalarý sonucunda gerçekleþtirilen yasal düzenlemeler
güçlerimizi önceliklerimize yoðunlaþtýrma, mevcut araçlarýmýzý iþlevli kullanmalarý yönünde sýký bir eðitimden geçirme, kollektif bir bilinç ve çalýþma tarzý yaratma konularýnda da yeterince baþarýlý olamadýk. Nesnel zorluklar hep olacaktýr. Nesnele devrimci tarzda müdahale edemediðimiz, amaçlarýmýz doðrultusunda ve devrimci dönüþümler yoluyla hedefimize yaklaþamadýðýmýz sürece; sýnýf hareketiyle birleþmiþ, gerçek-geliþkin bir komünist hareketten söz edemeyiz. Hedef ve önceliklerimiz deðiþmemiþtir. Yerine getirilemeyen hiçbir öncelikli görev, gündemimizden inmeyecek. Gündem takipçiliði, karþýlýklý denetim, eleþtiri-özeleþtiri, yoðunlaþma, özveri, ilkeli ve disiplinli çalýþma hedeflerimize ulaþmamýzýn güvenceleridir. Görev ve önceliklerin doðru saptanmasý baþarý için yeterli deðildir. Devrimci ýsrar, eldeki güç ve olanaklarýn isabetli ve verimli kullanýlmasý, doðru bir iþbölümü çerçevesinde ayrýntýlarý planlanmýþ öncelikli görev ve pratik faaliyetlere seferber edilmesi gerekmektedir. Konferansýmýz, yerel çalýþmayla, merkezi faaliyeti koordine etme, birbirlerini karþýlýklý olarak destekleyen, besleyen bir örgütsel pratik tarz yaratma bakýmýndan da istediðimiz noktada olmadýðýmýz; ideolojik-teorik üretim, politik-pratik faaliyetlerimiz MYO’nun sürekliliði, iþlevi konularýnda ise baþarýlý olduðumuz deðerlendirmesini yapmýþtýr. Hareketimizin baðlayýcý ideolojik-politik organýnýn MYO olduðuna ve bugüne kadar bu görevlerini baþarýyla sürdürdüðüne; ama yerel çalýþma alanlarýndan yeterince katký alamadýðýna, kolektif propagandacý, ajitatör ve örgütleyici bir araç olarak yeterince iþlevli kullanýlmadýðýna ve yaygýn daðýtýlmadýðýna karar vermiþ, bundan sonraki politik-örgütsel faaliyetimizde bu zaaflarýn aþýlmasý hedeflenmiþtir. MYO’nun içerik ve iþleviyle ilgili olarak dýþýmýzdaki devrimciler ve politik iliþkilerimiz tarafýndan olumlu ve anlamlý deðerlendirmeler almaktayýz. Ama yerel çalýþma ve bu çalýþmaya katýlan yoldaþlarýmýz tarafýndan MYO, düþünsel, haber, yorum, deðerlendirme, alan faaliyetleri ve deneyimleri vb. katkýlarla yeterince desteklenmediði de Konferansýmýzýn ortak saptamasýdýr. Ýdeolojik-politik çizgimiz faaliyetimiz süresince geliþtirilmiþ, geçmiþ bulaþýklýklarýndan arýndýrýlarak netleþtirilmiþtir. Genel ilkesel ve doktriner MarksistLeninist bir çizgi olma konumundan kurtarýlarak, yürüyüþümüzün önünü aydýnlatacak, rotasýný belirleyecek bir iþlev ve içeriðe kavuþturulmuþtur. “Ulusal ve uluslararasý köklerimize, geçmiþ komünist geleneðe baðlanalým” söylem olmaktan çýkarýlmýþ, geçmiþ komünist örgütsel deneyimler süzülerek ve gerekli sonuçlar çýkarýlarak kavrayýþa dönüþtürülmüþtür. Ulusal ve uluslararasý geçmiþ komünist deneyimlerin eleþtirel bir deðerlendirilmesi sonucunda, devrimci komünist geleneðin süreklilik ve kopuþ noktalarý açýða çýkarýlmýþtýr. Þimdi köklerimize ve geçmiþ devrimci komünist geleneðimize daha yakýnýz. Hata ve zaaflarý, önderlik boþluðunun doldurulamamasýný ve burjuva saldýrýlarýn geri püskürtülememesini baþka öznelerin eksiklikleri ve yetersizlik-
7
leriyle, oportünistlerin oportünistliðiyle, melezmerkezcilerin veya devrimci demokratlarýn mevcut politik-örgütsel konumuyla deðil; devrimci komünistlerin örgütsüz ve daðýnýklýðýyla, hata ve zaaflarýný aþma yönünde gerekli devrimci iddia, enerji ve karalýlýðý gösterememesiyle izah eden Konferansýmýz, hareketimiz saflarýnda devrimci olmayan iki eðilim saptamýþtýr. Bu eðilimlerden bir statükoculuktur. Yenilenme, kendi geçmiþimizle devrimci muhasebe içinde “devrimci arýnma ve ileri çýkma” hedef ve perspektifimize burun kývýran, ayak sürçen, oportünizme kapý aralayan bu eðilim, temsilcisi bir delege þahsýnda açýða çýkarýlmýþ, mücadele edilmiþ ve tasfiye edilmiþtir. Açýða çýkan ikinci eðilim ise konformizmdir. Bu eðilim kendini farklý yoldaþlar þahsýnda, farklý davranýþlarda ve zamanlarda iddiasýzlýk, gevþeklik, edilgenlik, yoðunlaþamama, öncelikleri þaþýrma, misyon duygusunun zayýflamasý vb. tutumlar olarak ortaya çýkmasý biçiminde tarif edilmiþ ve mahkum edilmiþtir. Devrimci eleþtiriözeleþtiri, somut iþ ve görev daðýlýmý üzerinden karþýlýklý denetimi, devrimci disiplin ve yaþam tarzýný saflarýmýzda egemen kýlmak suretiyle bu eðilimle mücadelemizi sürdürecek; devrimci kavrayýþ ve davranýþla baðdaþmayan bu eðilimi de saflarýmýzdan kovacaðýz! MK’nin politik ve mali raporu ile Tüzüðümüz konferansýmýz tarafýndan oy birliði ile onaylandý. Daha bir dizi konuyla ilgili yapýlan deðerlendirmeler ve alýnan kararlar ekseninde Konferansýmýz enternasyonal eþliðinde sona erdi. Aþaðýda politik-örgütsel deðerlendirmelerimizden bazýlarý ile ilgili kýsa aktarmalar yapmaya devam edeceðiz. Gündemlerimizle ilgili ayrýntýlý deðerlendirmelerimizi bilahare devrimci kamuoyu ile paylaþacaðýz. *** Emperyalist zincirin bir proleter sosyalist devrimle Rusya’da parçalanmasý sonucunda Rusya proletaryasý burjuva siyasal iktidarý ele geçirmiþ kendi Sovyetik diktatörlüðünü kurmuþtu. Bu eylemiyle I. Emperyalist Paylaþým savaþýna son vermiþ ve dünyayý sarsmýþtý. Dünyanýn ezilensömürülenlerini sevince, sömüren-ezen burjuva egemenleri de derin bir kedere boðmuþ, korkuya gark etmiþti. Ne yazýk ki emperyalist kuþatma, dünya komünistlerinin ve dönemin komünist öznelerinin politik-taktik hata, zaaf ve ideolojikteorik savrulmalarý sonucunda; revizyonistoportünist-bürokratik önderlikler haline gelmesiyle birlikte, Ekim Proleter Sosyalist Devrimiyle ele geçirilen ideolojik-politik ve örgütsel mevziler önce yozlaþtýrýlmýþ, sonra ulusal çitler içine hapsedilmiþ ve kapitalist restorasyonla, emperyalist dünya düzenine entegre edilmiþtir. 80’li yýllarýn sonunda SSCB ve Doðu Bloku ülkelerinin çürüme, çözülme ve emperyalist dünya düzeniyle açýktan entegre olmalarýyla baþlayan, emperyalist burjuva ideologlarýnýn ve propagandacýlarýnýn “soðuk savaþ bitti”, “dünya küreselleþti”, “soðuk savaþýn yerini barýþ ve kardeþlik alacak”, vb. argümanlarla, tüm burjuva medya araçlarýndan yararlanarak dünya kamuoyuna tanýttýklarý ve adýna
6
Leninist Iþýk
Konferansýmýz bu perspektifle, dünya ve Türkiye’de içinden geçmekte olduðumuz burjuva gericilik ve emperyalist yeniden paylaþým dönemini deðerlendirerek, devrimci-komünist, iþçi ve muhalefet hareketlerinin durumunu dikkate alarak; hareketimizin durumunu, acil ve öncelikli görevlerini de yeniden ele aldý, gerekli deðiþiklikleri yaparak, kamuoyu ile paylaþmak üzere karara baðladý. Geçmiþe tapýnma veya tepinme anlayýþlarýndan uzak durarak, devrimci bir muhasebe ve devrimci eleþtiri eþliðinde arýnýp ileri çýktý. Dýþýmýzda, daðýnýk durumda ve potansiyel olarak varlýðýný sürdüren devrimci-komünist kadro, kadro adaylarý ve taze-dinç güçlerle buluþmanýn, partileþme hedefimize ulaþmanýn anlam ve önemini dikkate alan konferansýmýz, yeni bir ideolojik-politik platform, partileþme stratejisi, bunun araç, güç ve yöntemlerini belirleme ve devrimci kamuoyuna duyurma, daðýnýk durumdaki devrimci parti güçlerini bu zeminde birleþmeye ve mücadele etmeye çaðýrmaya karar vermiþtir. Geçmiþimizden devrimci tarzda kopuþumuzun en ileri göstergesi bu ideolojik-politik platformun içeriði ve daðýnýk durumdaki parti güçlerinin birleþeceði araç, biçim ve zemindir. Birliðin zemini, illegal Leninist ideolojik-politik platformdur. Aracý, illegal Iskra týpý bir platform yayýnýdýr. Biçimi, doðrusal büyüme ve ilkeli-nitelikli ideolojikörgütsel birliklerdir. Konferans öncesinde tüm yoldaþlara ulaþtýrýlan ve Konferansýmýzýn önündeki ideolojik-teorik ve politik-örgütsel görev ve hedefleri bütünlüklü bir biçimde ortaya koyan bir yoldaþýmýzýn kaleme aldýðý metin þu çaðrýyla baþlýyordu: “Eskiyen, “kirli gömleði çýkarmanýn” ve yeni, “temiz çamaþýr giymenin” tam zamanýdýr. Kendi geçmiþimizle devrimci bir hesaplaþma, arýnma ve ileri çýkma sürecine kesin ve köklü bir ideolojik-teorik ve politik kopuþla nokta koymamýzýn tam zamanýdýr! Beþ yýldýr þu veya bu pratik-politik-teorik-ideolojik ve örgütsel sorunlar üzerinden kendi geçmiþimizle devrimci bir muhasebe yürüttük. Saflarýmýza sýzan oportünist, doktriner, örgüt kaçkýný, örgüt yýkýcýsý ve legalist tasfiyeci eðilimlerle devrimci komünist amaç ve ilkelerimize tutunarak, düzen dýþý illegal bir konumlanýþta ýsrar ederek mücadele ettik. Bu sapkýn eðilimlerle aramýzdaki farklýlýklarý netleþtirmek, Marksizm ve Leninizmin temel ideolojik-teorik ve ilkesel yaklaþýmlarý zemininde arýnmak ve ileri çýkmak için; eðitim faaliyetlerimizi ve tartýþmalarýmýzý olgunlaþtýrdýk. Þimdi bunlarý kolektif bir bilince ve iradeye dönüþtürerek, kendi geçmiþimizle yürüttüðümüz devrimci muhasebemize bir nokta koyarak; devrimci arýnma ve ileri çýkma zamanýdýr!” Konferansýmýz, bu haklý ve yerinde çaðrýyý tüm gündemlerinde dikkate almýþ, yaptýðý deðerlendirme ve aldýðý kararlarla, hem bu çaðrýyý önemsediðini göstermiþ, hem de onu aþmayý baþarmýþtýr. ***
KDH/L kendi geçmiþiyle örgütle ve örgütlü bir muhasebe sonucunda kopuþ yaþamasýnýn ardýndan baðýmsýz örgütlü komünist bir nüve olarak, burjuva gericilik dönemine doðum yapmýþtýr. Kendini, “illegal bir partileþme hareketi; iþçi sýnýfýnýn devrimci komünist partisini oluþturma sürecinin örgütlü, amaçlarýna tutkuyla baðlý, ama kendisini amaçlaþtýrmayan bir komünist nüvesi” olarak tanýmlamýþtýr. Bunun üzerinden geçen 5 yýla yakýn süreç boyunca, devrimci irade ve kararlýlýkla iddialarýnýn arkasýnda durmaya ve hedeflerine ulaþmaya çalýþmýþtýr. Oportünizme, doktrinerliðe, statükoculuða ve legalist-tasfiyeci akýntýya karþý sürekli ve sistemli bir mücadele yürütmüþtür. Geçmiþten devraldýðý kadrolarý illegal bir politik-pratik faaliyet sürdürme; legal araç ve mevzileri amaçlarýmýz doðrultusunda deðerlendirme; siyasallaþma ve militanlaþma, yeni kitle iliþkileri kurma, savaþým hedeflerimizi alanlara taþýma ve alanlarda “kýzýl bir yýldýz” olma; arayýþ içindeki ve daðýnýk durumdaki komünist devrim güçleriyle buluþma hedef ve perspektifiyle kitle eylemlerine katýlmýþ, bu olanaklarý politik-örgütsel olarak deðerlendirmiþtir. Gericilik dönemine, düþman saldýrýlarýna, illegal örgüt ve faaliyetten kaçýþýn, legalist tasfiyeci zemin ve araçlara tünemenin revaçta olduðu zorlu bir sürece; kadro ve mali-teknik olanaklarýn son derece sýnýrlý olmasýna raðmen, hareketimiz nicel ve nitel bakýmdan güç ve olanaklarýný geliþtirmeyi baþarmýþ, mevcut güçlerini düzen dýþý bir örgütsel-politik-pratik faaliyet ekseninde ayrýþtýrýp saflaþtýrmýþtýr. Bu süreçte her türlü politik-örgütsel yakýnlaþma ve birleþme olanaðýný da titizlikle, küçümsemeden, býkmadan ve yorulmadan deðerlenmiþ, ilkeli bir zeminde ya olumsuz anlamda tüketilerek, ya da olumlu anlamda yakýnlaþarak, buluþularak sonuçlandýrýlmýþtýr. Ayrýca yakýn devrimci gruplarla eylem birliklerinin zemini de zorlanmýþ, istisna olsa da olumlu sonuçlar elde edilmiþtir. Kuþkusuz bu süreçte belirleyip de ulaþamadýðýmýz örgütsel-politik hedefler; pratik-teknik aksaklýklar da oldu. Konferansýmýz bunlarý eleþtirel biçimde deðerlendirip bilince çýkarmýþtýr. Daðýnýk durumdaki kadro ve kadro adaylarýna ulaþmak, bunlarla komünistlerin amaç ve ilkeleri, somut ve acil görevleri ekseninde buluþup, devrimci enternasyonalist bir sýnýf önderliðinin inþa faaliyet ve sorumluluðunu birlikte üstlenmek hedefimize henüz ulaþýlamamýþtýr. Bunu baþarmamýza baðlý olan, iþçi sýnýfýnýn militan kesimleri, öðrenci gençlik içinde ve varoþlarda kalýcý, kurumsallaþmýþ örgütsel-politik mevziler de yaratýlamamýþtýr. Kadrolaþma ve organlaþma, kadro ve kadro adaylarýnýn bulunduðu kaynaklara ulaþmak, kitle iliþkilerimizi geliþtirmek, siyasallaþtýrýp militanlaþtýrmak hala öncelikli görevlerimiz arasýndadýr. Hedeflerimize ulaþamamamýzýn nesnel ve öznel nedenleri vardýr. Gericiliðin, legalist-tasfiyeciliðin egemen olduðu bir süreçten geçiyor olmamýz bu politik-örgütsel hedeflerimize ulaþamamýþ olmamýzýn nesnel; güç, mali-teknik araç ve olanaklarýmýzýn sýnýrlýlýðý, bunlarýn hedefli ve verimli kullanýlamamasý öznel nedenlerdir. Mevcut
(sendika yasasý, kimlik, anadilde eðitim gibi); kýsmý reform kapsamýnda deðerlendirilmesi ve daha ileri kazanýmlara taþýnmasý gereken düzenlemelerdir. Oysa, eðitim ve saðlýðýn paralý hale getirilmesi, iþ yasasý, iller yasasý, kamu reformu tasarýsý vb. yasal düzenlemeler; iþçi-emekçilerin uzun mücadeleler sonucunda elde ettikleri sosyal-mesleki-demokratik haklarýn budanmasýný ve gasp edilmesini hedeflemektedir. Bunlar ne reform, ne de “gerici reform”lardýr. Düpedüz hak gaspý için yapýlan yasal düzenlemelerdir. Ýþçi-emekçilere burjuva saldýrýlarýdýr. Bu saldýrýlarý teþhir etmek, karþý durmak, geri püskürtmek için örgütle ve örgütlü bir mücadele yürütmek güncel siyasal görevlerimiz arasýnda yer almaktadýr. Günümüz Türkiye’si, emperyalist dünya düzeni hiyerarþisinin alt basamaklarýnda yer alan kapitalist bir ülkedir. Emperyalist gericiliðin, yeniden paylaþým ve çatýþmalarýn yoðunlaþtýðý Balkanlar, Ortadoðu ve Kafkaslar üçgenin ortasýnda yer almasýndan ve diðer iktisadi-siyasi-askeri özelliklerinden dolayý jeopolitik bir öneme sahiptir. Emperyalizmin bu bölgedeki bir kilit öðesi, zayýf halkasý ve dolayýsýyla bir devrim ülkesidir. Dünya burjuva gericiliðine tutunarak, emperyalist yeniden paylaþýmdan pay kaparak alt-emperyalistleþme stratejisine sahiptir. Ýç ve dýþ politik þekilleniþini ve saldýrýlarýný bu stratejisi belirlemektedir. Türkiye iktisadi alt yapýsý, sýnai potansiyeli, bölgenin diðer ülkelerine kýyasla görece yetiþkin ve eðitimli iþgücü, güçlü devlet aygýtý ve askeri gücüyle, ABD-NATO-AB ile baðlantýlarýyla, Balkanlar, Ortadoðu ve Kafkaslarla tarihsel/kültürel baðlara sahip olma özellikleriyle emperyalist güçlerin, bu bölgelerin yeniden paylaþýlmasýnda hesaba katmak zorunda olduklarý bir ülkedir. Türkiye’nin bu, jeopolitik konumu TC burjuva diktatörlüðünü ümitlendirmekte, bu fýrsatý deðerlendirerek altemperyalist bir konuma sýçrama arzusunu kamçýlamaktadýr. Artýk ABD’nin basit bir uþaðý deðil, bölgedeki “stratejik ortaðý” olmak istemektedir. Ama hem bunu isteyen tek ülke deðildir, hem de ABD buna pek meraklý olmadýðýný Irak’ýn iþgali sürecinde fazlasýyla göstermiþtir. TC’nin bütün iliþki, çeliþki ve týkanýklýklarý önümüzdeki sürecin barýþçýl deðil, gergin ve çatýþmalý bir süreç olacaðýný göstermektedir. Devrimci komünistler tüm politikörgütsel hazýrlýklarýný buna göre yapmalýdýrlar. Emperyalist güç odaklarýnýn çýkar çatýþmalarý arasýnda kalan, haddini aþarak, Irak’ýn iþgali konusunda ABD ile at pazarlýðýna giriþen TC’nin iþi, dýþta giderek zorlaþmaktadýr. Ama zorluklarý bu kadarla ve sadece dýþýyla sýnýrlý deðildir. Ýçte yürüttüðü saldýrýlar ve hak gasplarý sonucunda arý kovaný yavaþ yavaþ uðuldamaya baþlamýþtýr. Uzun süredir barýþçýl, savunmacý bir hava ve cýlýz katýlýmlarla gerçekleþen kitle protesto ve eylemleri, yeniden yükselmeye, gösteri ve eylemlere katýlanlar taþasopaya sarýlmaya baþlýyorlar. 19 Aralýk Hapishane saldýrý ve katliamlarý sonucunda tüm iþçi-emekçilere dayatýlan F Tipi yaþama, kitlesel öfke ve tepkiler yükselmekte, açýða çýkmaktadýr.
3
TC sadece emperyalizm açýsýndan kilit bir öðe, jeopolitik bir kapitalist ülke deðil. Bölgenin, çok uluslu, sömürgeci, iþgalci, ilhakçý ve yayýlmacý bir kapitalist ülkesidir de. Somali, Arnavutluk, Bosna, Afganistan, Güney Kürdistan, Kuzey Kýbrýs’ta askeri güç bulundurmaktadýr. ABD yanýnda Irak’ta iþgal gücü olmaya, savaþmaya can atmasýna raðmen çýkarlarýnýn çatýþmasý nedeniyle bunu yapamamaktadýr. Çeliþki ve çatýþmalarý sadece benzerleriyle deðildir. Hatta asýl ve uzlaþmaz çeliþkileri-çatýþmalarý iþçi emekçilerledir. Ýçteki egemenliðini siyasal iktidarýna ve zoruna borçludur. TC bir ulus ve ulusal azýnlýk hapishanesidir. TC’ye ulusal kimliðinin veren Türkler, sömürgeleþtirdiði Kuzey Kürdistan’da yaþayan Kürtler, ilhak ettiði Hatay’da yaþayan Araplar ve azýnlýk milliyetler olarak Ermeniler, Rumlar, Çerkezler, Gürcüler, Lazlar vb. yaþamaktadýrlar. “TC’nin kuruluþuyla ezilen-sömürge uluslara kurtuluþ yolunu gösterdiði” burjuva propaganda ve demagojisine raðmen gerçekler balçýkla sývanamayacak kadar açýk ve ortadadýr. TC, Lozan emperyalist barýþ pazarlýklarý ve antlaþmasý ile Kuzey Kürdistan’ý zorla iþgal ve ilhak ederek sömürgeleþtirmiþtir. Kürt ulusal isyanlarýný vahþice bastýrmýþ, Kürtlere imha, inkar ve asimilasyonu dayatmýþtýr. Lozan emperyalist barýþ pazarlýklarýnda Kýbrýs’ý, Ýngilizlere, Güney Kürdistan’i Irak ve Ýngilizlere, Hatay’ý Suriye ve Fransýzlara vererek, Kuzey Kürdistan’ý almýþ, bu pazarlýklar sonucu gönlündeki “misaki milli” hedefini daraltmak zorunda kalarak diktatörlüðünü kurmuþtur. Burjuva politik oyunlar ve manevralar sonucunda 1939 Hatay Cumhuriyeti’ni ilhak ve iþgal etmiþtir. 1974 Askeri Harekatýyla Kuzey Kýbrýs’ý iþgal etmiþ, kukla bir devlet kurdurmuþtur. Türkiye’den Kýbrýs’a aktarýp yer-yurt sahibi ettiði 50 bin civarýndaki gerici-faþist güçlerle Kuzey Kýbrýs’ý faþistleþtirmiþtir. Sivil ve askeri faþist güçleriyle Kuzey Kýbrýs’ý iþgal etmiþ ve sömürgeleþtirmiþtir. TC, iþgalci, ilhakçý, sömürgeci ve yayýlmacý politika, taktik ve stratejisiyle sadece Türkiye’de deðil, sömürgelerinde ve komþu ülkelerdeki iþçiemekçi, devrimci-komünist güçlerin de öfke ve tepkisini üzerine çekmektedir. Bu durum, Türkiye devrimi ve enternasyonalist bir örgütlenme için ciddi ve önemli nesnel-sýnýfsal-siyasal olanaklar sunmaktadýr. Ama unutmayalým ki, hiçbir olanak kendiliðinden, devrimci bir iddia ve iradeden baðýmsýz, politik-örgütsel bir güce dönüþmez. Türkiyeli komünistler, bu somut siyasal gerçekler üzerinden siyasal-örgütsel perspektifler geliþtirmeli, taktik ve stratejik tutumlar benimsemelidir. Her türlü sosyal-þoven, sosyal-pasifist kavrayýþ ve davranýþtan uzak durmayý baþarmalý, proletarya enternasyonalizmini söylemde deðil, örgüt-politika ve eylemde somutlamalýdýrlar. Ne TC’nin sömürgelerindeki devrimci ulusal-sýnýfsal hareketlerine enternasyonal dýþýnda ortak örgütlenmeyi ve ortak kurtuluþu dayatmalýdýrlar; ne de sömürge halklarýn ulusal-sýnýfsal kurtuluþunu “Türkiye devrimi” sonrasýna havale etmelidirler. Tarihsel-siyasal gerçekliðimiz açýsýndan bu tür politik-örgütsel perspektif ve taktiklerin baþarý þansý olmadýðý gibi,
Leninist Iþýk
4 niyetlerden baðýmsýz bu yaklaþýmlar sosyal þovenizmdir. Proletarya enternasyonalizmi gelecekte deðil, bugünden ezilen-sömürge ulusun ayrýlma, ayrý devlet kurma hakkýný bugünden tanýmak, politikörgütsel perspektif ve taktiklerini de buna göre belirlemek zorundadýr. Hele Kürtler söz konusu olduðunda, gerisi lafazanlýktýr. Unutulmasýn ki, geçmiþ komünist geleneðimiz Kürtlerle TC arasýnda taraf olunmasý gerektiði her durumda TC’den yana olmuþtur. Bu durumun oportünist Þefik Hüsnü TKP’siyle sýnýrlý olduðunu sananlar fena halde yanýlmaktadýrlar. Kürtler bu politik-pratik tutumlarýndan dolayý komünistlere karþý haklý bir güven bunalýmý içine düþürülmüþlerdir. Bunun aþýlmasý zaman alacaktýr. Bir baþka önemli neden ise, burjuva TC’nin ihtiyaç duyduðundan yük kez daha fazla Kürdistan ve Kýbrýs baðýmsýzlýða ihtiyaç duymaktadýr. Siyasal-tarihsel açýdan bu ihtiyacý hissetmekte de sonuna kadar haklýlar. Ama ne hikmetse; ezen ulusun bazý “devrimci” ve “komünist” gruplarý “Baðýmsýz Türkiye”, “Baðýmsýz Sosyalist Türkiye!” þiarlarý etrafýnda politik-örgütsel bir þekilleniþi kendileri için hak olarak görürken; uluslararasý sömürge Kürdistanlý devrimci ve komünistler için bu yaklaþýmý “bölücü” ve “milliyetçi” bulmaktadýrlar. Benzer yaklaþýmlar ve Kýbrýslý devrimciler ve komünistler için de geçerlidir. Hangi gerekçeler üzerinden ileri sürülürse sürülsün; bu tür yaklaþýmlar enternasyonalist deðil, burjuva ve küçük-burjuva yaklaþýmlardýr. Ezilen ulusun iþçiemekçileriyle, ezen ulusun iþçi-emekçilerini enternasyonalist bir politika ve örgütte buluþturabilecek içerik ve güçten yoksundurlar. Türkiye gibi, Kürdistan ve Kýbrýs’ta da birer devrimci komünist parti ihtiyacý vardýr. Türkiyeli, Kürdistanlý, Kýbrýslý devrimci komünistler ileri çýkýn! Partileþin! Proletarya enternasyonalizmi ve Leninist komünist enternasyonali yaratarak proleter sosyalist ülke, bölge ve dünya devrimi için birleþin! *** Devrimci komünistler için, Komünist Manifesto’dan ve Leninist devrim teori-pratiðinden beri, proleter devrim ve sýnýf savaþýmýnýn somut hedefiyle ilgili olarak ortaya konulan, ama siyasal özneler tarafýndan sýkça unutulan, gözden kaçýrýlan þu Marksist-Leninist yaklaþým hala geçerli en önemli kriterdir: “Öz olarak olmasa bile, biçim olarak, proletaryanýn burjuvaziyle savaþýmý ilkin ulusal bir savaþýmdýr. Her ülkenin proletaryasý, elbette, her þeyden önce kendi burjuvazisiyle hesaplaþmalýdýr.” (Komünist Manifesto, Sol Ya. Sf. 121) Hangi gerekçeyle olursa olsun, sýnýf mücadelesinde bu temel perspektif ve kriteri unutanlar, gözden kaçýranlar; ne ulusal, ne de uluslararasý arasý ölçekte bir devrime önderlik edemezler. “Proletaryanýn burjuvaziyle savaþýmý ilkin ulusal” ölçekte, hatta proletaryanýn güçlü olduðu bir ilde burjuva diktatörlüðünün yýkýlmasýyla baþlar. Paris Komünü ve Petersburg Sovyeti örneklerinde olduðu gibi. “Asýl düþman içerdedir” perspektifiyle burjuva diktatörlüðünün yýkýlmasýna ve proletarya diktatörlüðünün kurulmasýna yol açan devrimci
dönüþümler, ulusal ve uluslararasý çapta gerçekleþecek devrimci dönüþümlerin damga vuracaðý, bir kapitalizmden komünizme geçiþ sürecinin sonucunda dünya çapýnda zafere ulaþacaktýr. Öyleyse, dünya devrimiyle iliþkisi ve etkileþimi bir an bile unutulmadan, Türkiyeli komünistlerin, öncelikle yoðunlaþmalarý, öncelikle sorumluluðunu üslenmeleri gereken devrim, Türkiye Proleter Sosyalist Devrimi’dir. Konferansýmýz, “Ýlk sorumluluk dünya sosyalist devrimi için, Türkiye Proleter Sosyalist Devrimi’ne karþýdýr!” perspektifiyle günümüz Türkiye’si üzerine deðerlendirmeler yapmýþ, Türkiye devrimi açýsýndan teorik-politik-örgütsel sonuçlar çýkarmýþtýr. TC emperyalist yeniden paylaþým sürecinde, ABD’nin uzun yýllara dayalý müttefiki ve stratejik ortaðý olmaya dört elle sarýlarak, PKK’nin ehlileþtirilmesine; Öcalan’ýn esir alýnmasýna ve Güney Kürdistan’a istediði gibi girip çýkmasýna, burada iþgalci askeri güç bulundurmasýna izin vermesine fazlaca güvenerek; bölgenin emperyalistler tarafýndan yeniden paylaþým sürecinde ABD yanýnda yer alarak, gerektiðinde onun adýna ve onunla birlikte savaþarak alt-emperyalist bir konuma sýçrama, bölge devleti olma yolunu tutmuþtur. Bu süreçte Müslüman ve yoksul kitlelerin desteðini alan bir burjuva partisinin tek baþýna hükümet olmasýný da fýrsat bilerek ABD yanýnda Irak’ta savaþmaya, hem atasýnýn sömürgesi olan Musul ve Kerkük’ü yeniden ele geçirme hem de bir Kürt devletinin kurulmasýný engelleme histerisine kapýlmýþtýr. Bu çerçevede TC’nin “Yurtta sulh, cihanda sulh” geleneksel kemalist politikasýndan saparak, Güney Kürdistan ve Irak’ta ABD yanýnda savaþmak için kýrk dereden su getirmeye baþlamýþtýr. Haddini aþarak Güney Kürdistan’da “kýrmýzý hat”lar çizmeye, ABD ile “at pazarlýðý” yapmaya girmiþtir. Ama bu arada önemli iki þeyi gözden kaçýrmýþtýr. Bir, ABD uþaðý olduðunu; iki, ABD’nin bu bölgedeki çýkarlarýnýn salt Irak’ý ele geçirmekle sýnýrlý olmadýðý, çok daha önemli çýkarlar, kazamýnlar peþinde koþtuðunu. Bölgesel çýkarlarýný bile dünya üzerindeki egemenliðini pekiþtirmek ve sürdürmek perspektifiyle ele alan ABD’nin Irak’taki çýkarlarý en sadýk uþaðýna bile emanet edemeyeceði denli büyüktür. Asla, Irak petrol rezervlerini ele geçirmekle sýnýrlý deðildir. BM devre dýþý býrakarak, AB, Çin, Rusya, Japonya gibi emperyalist devletlerin bu bölgedeki çýkarlarýný baltalama, petrol-doðalgaz musluklarýnýn baþýný tutma ve daðýtým inisiyatifini ele geçirmesi, saldýrýnýn herkesçe görünen ekonomi-politik yanýdýr. Bundan dolayý klasik sömürgecilik yöntemleriyle Irak’ý askeri olarak iþgal etmiþ, Türkiye, Kürdistan, Irak ve eski SSCB Cumhuriyetlerine komþu olmuþtur. TC’nin alt-emperyalistleþme hevesi de þimdilik dumura uðramýþtýr. ABD uþaðý olduðunu bir an olsun unutmasý ve ABD ile pazarlýk yapmaya kalkýþmasý, ABD çýkarlarýnýn karþýsýna kendi çýkarlarýný koymasý, TC burjuva diktatörlüðüne umduðundan daha pahalýya patlamýþtýr. Bu pervasýzlýðýný telafi etmek için daha sonra Meclisten Irak’a asker gönderme kararý çýkarmýþ, ancak buna Irak geçici yönetimi için-
deki Kürt liderlerin karþý çýkmasý sonucu, ABD TC’den asker istemekten vazgeçmiþ ve bu kez de hevesi kursaðýnda kalmýþtýr. TC, haddini aþan politikasýyla, hem ABD ile, hem Ýslam alemi (özellikle radikal Ýslam) ile, hem de iþgal ve yayýlmacýlýða karþý demokratik sol kesimlerle karþý karþýya gelmekten kendisini kurtaramamýþtýr. TC’nin içine girdiði süreç, tüm burjuva yalanlara raðmen, derin toplumsal altüst oluþlara gebe bir süreçtir. Bugünün Türkiye’sinde siyasal ve toplumsal bir ilerleme, barýþ, istikrar beklemenin geleceðimizle ilgili, burjuva ve sol liberal güzel düþlere dalmaktan öte bir anlamý yoktur. *** Konferansýmýz, geçmiþ komünist geleneðe baðlanmaktan, ideolojik-teorik-politik olarak Marksizm-Leninizm’e; örgütsel-programatik olarak ise, uluslararasý alanda Komünistler Birliði-Komünist Manifesto, 1. Enternasyonal’in Marksist kanadý, Komün deneyimi, II. Enternasyonal’in MarksistLeninist kanadý, Leninist-Bolþevik Parti, Ekim Devrimi, Sovyetler deneyimi ve 1919-1922 yýllarý arasýnda toplanan Komünist Enternasyonal Kongrelerinin ilkesel kararlarý ile ideolojik-teorik, politik-örgütsel perspektiflerine baðlanmayý anlýyor. Ulusal ölçekte komünist geleneðe baðlanmaktan ise; 1920-1925 Bolþevik TKP, 1987-1993 Ekim ve 1993-1998 KDH’sine baðlanmayý ve onlarý eleþtirel bir zeminde aþmayý anlýyoruz. Nazým’ýn alternatif TKP giriþimini ve H. Kývýlcýmlý’nýn Yol 1-2’de ortaya koyduðu ideolojik-politik platformu da eleþtirel bir zeminde sahipleniyor, referans olarak benimsiyoruz. Konferansýmýz için, gelenek, devrim, parti ve program sorunu birbiriyle iliþkili, çözüm bekleyen sorunlardýr. Uluslararasý alanda ve Türkiye’de gelenek sorununa yaklaþým tarzýmýz ve çerçevemiz budur. Bu ideolojik-teorik, politik ve örgütsel çerçeve içerisinde dar anlamda ve biçimsel olarak Türkiye’de inþa edilecek devrimci komünist bir parti ve program için Türkiye’deki kalkýþ noktamýz TKP’nin örgütsel-politik þekilleniþi ve onun ilk programýdýr. Çünkü TKP Ekim Devrimi’nin çocuðudur, programý da, Bolþevizmin ve Komünist Enternasyonal’in devrimci doruðunu temsil etmektedir. Bugüne kadar ve bugün, bu programdaki çizgi ve perspektifle Türkiye’de buluþabilen bir örgüt ve akým yaratýlamamýþtýr. Bundan dolayý devrimci komünistlerin en acil-en öncelikli görevi Leninist Bolþevik bir partinin inþasýdýr. Oportünist-reformist TKP ve TÝP’e haklý bir tepki olarak 1971’den itibaren ortaya çýkan; devrimci örgüt-politika ve pratik ekseninde bunlardan kopan THKP/C, THKO ve TKP/ML isimli örgütler ve bunlarýn temsil ettiði devrimci-demokrat akým ortaya çýkmýþtýr. Oportünizm ve reformizmden 1971’de örgütsel-politik-pratik olarak kopan ama, bu kopuþu sonuçlarýna götüremeyen, Komünist geleneðe baðlanamayan devrimci-demokrat örgüt ve hareketlerin düþman karþýsýndaki militan mücadele geleneðini sahiplenmekle, devrimci pratiklerinden öðrenmekle birlikte, ideolojik-politik ve programatik olarak
5
kendimizi bu hareketlerle özdeþleþtirmiyoruz. Çünkü bunlarý küçük burjuva sosyalizminin temsilcileri olarak görüyoruz. Farklý örgütsel kimlikler altýnda hala ideolojikörgütsel, politik-pratik etkinliðini sürdüren bu gelenekle, özdeþleþme ve düþmanlaþma saçmalýðýna düþmeden; bað kurmak, ideolojik-politik bir mücadele içerisinde, bu geleneði aþmak ve Bolþevik TKP’nin çizgisine (ilk programýna) baðlanmak, devrimci enternasyonalist bir örgüt omurgasý yaratmak, devrimci komünistlerin en öncelikli acil ve somut görevidir. Konferansýmýz, hareketimizin, dünya ve Türkiye ekseninde geçmiþ komünist geleneðe, Marksizm ve Leninizm’e, yani köklerimize baðlanma, 150 yýllýk dünya ve Ekim Hareketi’nin çýkýþýndan bugüne kadarki yakýn (’80 sonrasý) geçmiþimizle devrimci bir muhasebeye girerek, önüne koyduðu “devrimci arýnma ve ileri çýkma” perspektif ve hedefini büyük oranda gerçekleþtirmiþtir. Yaptýðý deðerlendirmeler, aldýðý kararlar ile hem geçmiþi, hem de yakýn dönemi eleþtirel, bütünsel ve bilimsel bir süzgeçten geçirmiþ; ulaþtýðý teorik-politik sonuçlar, maddeci tarih ve diyalektik yöntem ýþýðýnda kendi yakýn geçmiþini de ayný eleþtiri ve özeleþtiri süzgecinden geçirmiþtir. Bu devrimci tutum, yöntemsel açýklýk, eleþtiri ve özeleþtiri silahýný yerinde, zamanýnda ve baþarýlý bir tarzda kullanmasý sonucunda; süreklilik ve kopuþ diyalektiði ekseninde geçmiþten bir dizi alanda devrimci tarzda kopmuþ, geçmiþin “kir”inden ve “pas”ýndan arýnarak ileri çýkmýþtýr. Açýkça ve gönül rahatlýðýyla söylemeliyiz ki, Konferansýmýzla birlikte, hareketimiz ideolojik-teorik, politik-örgütsel alanlarda kendini yenilemeyi, geçmiþin aðýrlýklarýndan kurtularak daha ileri bir mevziye sýçramayý baþarmýþtýr. Konferansýmýzýn, Leninist, yani devrimci komünist bir ideolojik-politik platform, Leninist bir partileþme stratejisi, bunun araç, yöntem ve güçlerini bilince çýkarmasý, benimsemesi ve ileri çýkarak bu zeminde saf tutmaya karar vermesi, kendi yakýn geçmiþimizden devrimci tarzda arýnmanýn, kopmanýn ve ileri çýkmanýn en belirgin göstergesi ve en önemli kazanýmýdýr. Çünkü bu topyekun bir devrimci yenilenme ve arýnma hareketidir. Ayný zamanda, tüm yoldaþlara, politik iliþkilerimize, dýþýmýzda ve daðýnýk durumdaki devrimci komünist kadro ve güçlere kendi geçmiþleriyle devrimci bir muhasebeye girme, arýnma ve ileri çýkma çaðrýsýdýr. Bu ileri mevzide buluþma, parti öncesi örgütlü hazýrlýk sürecini birlikte tüketme, bu dönemin görevlerini birlikte omuzlama ve proletaryanýn devrimci komünist partisini birlikte inþa etme çaðrýsýdýr. Günümüz dünyasýnýn açmazlarýndan biri þudur: Tarihsel bakýmdan yok olmayý çoktan hak etmiþ bulunan emperyalist-kapitalizmin çeliþki ve sorunlarý giderek derinleþmektedir; oysa, bu çeliþki ve sorunlarý insanlýðýn yararý ve kurtuluþu yönünde devrimci bir yoldan çözmeye aday öznel öðe, yani enternasyonalist devrimci bir siyaset ve örgüt hala eksiktir. Dünya komünistlerinin önündeki en acil, en öncelikli görev de, bu siyaset ve örgüt ihtiyacýný gidermektir.