Sayi 50 aralik 2013

Page 1

Roboskî nin ikinci yılı

Devletten Kürtlere: Gerekirse topunuzu katlederim!

Hava-İş genel kurulu değerlendirmesi... Yatağan’da özelleştirmeye göğüs gerenlerin, Zonguldak maden işçilerinin, ODTÜ ve Hacettepe Üniversitesi işçilerinin, Düzce’de, Antalya’da taşeron işçilerin ve eğitim emekçilerinin mücadeleleri...

Aralık 2013 / Sayı: 50

www.gercekgazetesi.net

Devrimci İ çi Partisi nin merkezi yayın organıdır.

iletisim@gercekgazetesi.net

Fiyatı: 1 TL

İsyan Cephesi Gezi den sonra hiçbir ey eskisi gibi olmayacak dendiyse de Türkiye siyasetine yeniden en eski, köhnele mi seçim taktiklerinin damga vurmaya ba ladığını gözlemliyoruz. Oysa halk isyanı, politikayla ili kisi seçimden seçime sandıkta oy vermeye indirgenmi kitlelerin gücünü göstermi ti. Yıllardır elim kırılsın diye diye kötünün iyisine mahkûm olan insanlardan halkın isyanına katılmı kimse elim kırılaydı da o barikatı kurmasaydım, ayağım kırılsaydı da o eyleme katılmasaydım demiyor. O halde madem hiçbir ey eskisi gibi olmayacak, o zaman sandıklar kurulduğunda da eskisi gibi davranmanın, kötünün iyisi ya da beterin bin beterini seçmek zorunda olmadığımızı kanıtlamak gerekiyor. Görevimiz belediye, muhtarlık almak değildir! Sermayenin her türlüsünden, düzen partilerinden bağımsız bir odak olu turmaktır. Ayrım yapmadan isyanın tüm güçlerine sesleniyoruz. Halk isyanı, talepleri, siyasi yönü tam bir netliğe kavu mamı olsa da, köhnemi burjuva politikasına bir alternatif olmu tur. Halk kendi ba ına yapabileceğinin azamisini yapmı tır. Sola, sosyalistlere dü en bu mücadeleyi eksik olan yanıyla tamamlamak ona sınıfsal bir karakter vermektir. Ba ka türlü solun, sosyalistliğin anlamı kalmaz. Bolca ilkeli ittifaklardan bahsediliyor ama ilkelerden bahseden pek yok. Biz bahsedelim: Sermayeden ve onların partilerinden bağımsızlık! Kent toprakların pe ke çekilmesine kar ı kamula tırma! Belediyelerden ba layarak ta eron çalı tırmanın yasaklanması! Ulusların, dillerin, inançların tam e itliği! Seçimlere, hedefleri netle tiren, mücadele eden halkı birle tiren, i çi sınıfına seslenen, yüzde 50 hesabı yapan değil yüzde 99 un çıkarlarını savunan ilkeli bir isyan cephesi ile girmek gerekiyor. Bu isyanın barikatlarını kuranlar varken neden Gezi ye gönderdiği tuvaletlerle prim yapmaya çalıan Sarıgül e yedeklenelim? Farklı siyasetler, inançlar, milliyetler kavgada birle mi ken neden iktidarda olu an çatlakların içinde kaybolalım. Halkın isyanının içinde yer alan örgütlü güçlere sorumluluk dü üyor. Sokağa çıkmı kaderini eline alabileceğini göstermi olan halka, doğru bir siyasi yön göstermenin zamanı çoktan geldi ve geçiyor.

Kıdem tazminatına dokunmak GENEL GREV sebebidir!

3

Cemaatten ABD patentli “gül” kokulu muhalefet

9

Diyarbakır sahnesi barış için değil, petrol, dolar ve savaş için kuruldu

11


2

Aralık 2013 / Sayı: 50

Yatağan da i çilerin özelle tirmeye kar ı mücadelesi sürüyor! Muğla nın Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleriyle kömür ocaklarının özelle tirilmesine kar ı çıkan enerji ve maden i çileri, uzun zamandır mücadele ediyor. Santraller, Elektrik Üretim A. . (EÜA ) den alınıp Özelle tirme İdaresi Ba kanlığı na 22 Ağustos 2013 tarihinde bağlanmı tı. 31 Aralık 2016 tarihine kadar özelle tirilmelerine yönelik kararın, Resmî Gazete de yayımlanmasının ardından, 17 Eylül 2013 te i çiler eyleme ba lamı tı. Yakla ık be bin ki inin çalı tığı bu kurumların i çileri, 24 Ocak 2014 te Yeniköy ve Kemerköy ile 10 ubat 2014 tarihinde Yatağan termik santrallerinin özelle tirme ihalesi gününe kadar direni e devam edeceklerini açıkladılar. Çe itli eylemlere ba layan i çiler, Yatağan Termik Santrali önünde, direni çadırı kurdu-

lar. 200 den fazla maden ve enerji i çisi yürüyerek üç günde Ankara ya ula tı. Ankara da polis saldırısına uğradılar. AKP ilçe binaları önünde protesto giri imlerinde bulundular. Yatağan, Milas ve Muğla da yürüyü ler yaptılar. 26 Kasım 2013 te Milas ta yapılan kitlesel basın açıklamasına ve i çilerin AKP il binası önüne yapılan yürüyü üne polis gaz bombaları ile müdahale etti.

Tes-İ ve Maden-İ Yatağan ube ba kanları, Muğla ya çe itli açılı lar için gelen Ba bakan Tayyip Erdoğan ile Marmaris te toplantı yaptılar. Erdoğan sendikacılara Devletin ekonomiden çekilmesi ile ilgili uyguladığımız bir program var. Bundan geri bir adım atmamız mümkün değil. Ancak ve ancak ihale için son ba vuru tarihi olan 24 Ocak ta yeterlilik belgeleri ile ilgili bir eksiklik olursa,

tekliflerin değerinde bir teklif olmadığı tespit edilirse bu ihaleyi ancak o zaman iptal edebiliriz veya erteleyebiliriz dedi. Görü me üzerine Maden-İ Yatağan ube Ba kanı Süleyman Girgin Küçücük bir ı ık gördünüz mü diye sorarsanız bizler o ı ığı gördük arkada lar dedi. Girgin, Biz bu ı ığı yarın ba bakanın Milas taki mitingine giderek söndürmek istemiyoruz derken, Tayyip Erdoğan da, Milas mitinginden vazgeçti. Sendika bürokrasisi uslu çocuk olacaklarına dair mesajlar verse de, valiliğe yetmemi olacak ki valilik 29 Ka-

sım ile 2 Aralık arasında her türlü eylemin, basın açıklamasının yasaklandığını duyurdu!

patronların üzerindeki tüm yükün ve sorumluluğun kalkacağına değinerek kurulacak fonun tıpkı i sizlik fonu gibi i çiye dönmeden farklı biçimlerde kullanılacağı vurgulandı. Feni ve THY grevlerine de değinen Dölek, i çi sınıfının ya adığı tüm sorunların kaynağının aynı olduğunu, içinde ya adığımız kapitalist sistemin tüm i çilerin ya adığı sorunların temel kaynağı olduğunu belirtti ve verilecek mücadelenin de anti-kapitalist bir mücadele olması gerektiğini söyledi.

seslenerek Sağlık Emekçileri Sendikası nın bu i çilerin haklı mücadelelerinde yanlarında olduklarını ve kapılarının kendilerine daima açık olduğunu belirterek i çileri SES te örgütlenmeye çağırdı.

Yatağan i çileri ise mücadeleye devam ediyor. 9 Aralık tan ba layarak iki er gün süreyle onar ki ilik gruplar halinde açlık grevi yapacak olan i çiler, ilk ihale için teklif verme süresi olan 24 Ocak gününe kadar bu eylemlerine devam edecekler. 29 Aralık ta Milas ta büyük bir miting düzenleyip, 4 Ocak ta ise aileleri ile birlikte Ankara ya yürüyü ba latacaklar. Bu süre zarfında i yerlerini terk etmeme eylemlerini de sürdürecekler.

Düzce de ta eron i çilerin sorunları ve kıdem tazminatı paneli ya anan baskılar ve güvencesizlik nedeniyle sendikaya üye olan Düzce PTT de çalıan ta eron firma i çilerinin Türkiye de de bu i kolunda bir ilki ba ardıklarını söyleyen Ceylan, ya anan süreç hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Düzce nin büyük bir i çi havzası olduğuna değinen Ceylan, PTT i çilerinin ta eron çalı ma sistemine kar ı verdikleri kararlı mücadelenin Düzce de ve ülkenin diğer bölgelerinde çalı an i çilere yol gösterdiğini, ı ık tuttuğunu belirtti.

Düzce de 30 Kasım 2013 Cumartesi günü, Sağlık Emekçileri Sendikası ve Haber Sen il temsilcilikleri öncülüğünde ta eron çalı an i çilerin sorunları ve kıdem tazminatı ile ilgili yapılması planlanan saldırılar üzerine panel düzenlendi. Panel ba kanı Haber Sen Düzce il temsilcisi Yılmaz Ceylan, Düzce PTT de çalı an ta eron firma i çilerinin verdiği sendikal mücadeleye değinerek bu panelin yapılma gerekçeleri hakkında bilgi verdi. Ya anan hak gaspları, maa ların geç alınması, i yerinde

Yılmaz Ceylan ın ardından yolda ımız Levent Dölek, kıdem tazminatı ile ilgili planlanan hak gaspına yönelik adımların yıllar öncesinden atıldığına değindi. Ayrıca ta eron çalı ma sisteminin de atılan bu adımların bir parçası olduğuna dikkat çeken Dölek, patron örgütlerinin bir araya gelerek i çinin son ve en önemli kazanılmı hakkı olan kıdem tazminatına yönelik yapılan saldırının hükümet tarafından imzalanan Ulusal İstihdam Stratejisi ile yıllar öncesinden planlandığı belirtti. Kıdem tazminatının fona devredilmesi ile

Yapılan müzik dinletisi ile panelin ilk bölümü bitirildi ve soru cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde Düzce de haberle me, sağlık, güvenlik ve belediye gibi deği ik i kollarında çalı an ta eron i çiler söz alarak sorunlarını ve sorularını dile getirdiler. Her yıl yenilenen sözle meler nedeniyle ortaya çıkan hak gasplarına değinen ta eron i çiler, hükümetin ta eron çalı ma sistemi üzerine yaptığı çalı malar ile ilgili endi elerini de dile getirdiler. İ güvencelerinin olmamasının gelecek kaygısı ta ımalarına neden olduğunu belirten i çiler bu sistemin bir an önce kaldırılması gerektiğini ve kadrolu i istediklerini belirttiler. Sağlık Emekçileri Sendikası Düzce temsilcisi Cemal Yılmaz ise özellikle sağlık i kolunda çalı an tüm ta eron firma i çilerine

Binlerce eğitim emekçisine polis saldırısı Eğitim-Sen in Meslek Onurumuza ve Haklarımıza Sahip Çıkmak, Toplumsal Ya amda ve Eğitimde Ya anan Dayatmalara Hayır Demek İçin; 23 Kasım`da Ankara`dayız iarıyla Tandoğan dan Kızılay a gerçekle tirdiği yürüyü e polis saldırdı. 23 Kasım sabahı Türkiye nin dört bir tarafından Ankara ya gelen binlerce eğitim emekçisi Milli Eğitim Bakanlığı na yürüyerek bakan Nabi Avcı ile bir görü me gerçekle tirmek istiyordu. Sendikanın emekçilerin ve eğitim sisteminin sorunlarını görü mek için bakandan istediği randevulara olumlu cevap verilmemi ti. Bunun üzerine emekçiler taleplerini aktarmak için topluca Ankara ya geldiler. Milli Eğitim Bakanlığı nın bulunduğu Kızılay a kadar büyük bir co ku ve kilometrelerce süren bir kortej e liğinde yü-

rüyen eğitim emekçileri Kızılay giri ine geldiklerinde TOMA lar, akrepler ve çevik kuvvet polislerinden olu an bir barikatla kar ıla tılar. Barikatın açılması ve bakanlığın önüne yürünmesi noktasında pazarlıklar sonuç vermeyince emekçiler barikata yüklenerek yürümeye çalı tılar. Ardından polisin yakla ık iki saat süren saldırısı ba ladı. TOMA ve akrepleri emekçilerin üzerine süren polis bir yandan da yoğun biçimde biber gazı kullandı. İki saat boyunca emekçiler tekrar tekrar toplandı, polis de her seferin-

de saldırmaya devam etti. İki saatin sonunda eylem, sendika tarafından polis barikatının önünde yapılan basın açıklamasıyla sona erdirildi.

Ta eron çalı ma, kıdem tazminatı gaspı, esnek çalı ma sistemi, özel istihdam büroları gibi i çilerin haklarına yönelik tüm saldırıların, i çilerin birle ik mücadelesi ile püskürtülebileceği dile getirilerek Düzce de ve her yerde i çilerin birlikte mücadele edebileceği örgütlülüklerin kurulması gerektiği vurgulanarak panel sonlandırıldı.

Feni i çisi Nizameddin Önelge nin katili kim?

Feni fabrikası direni çilerinden Nizameddin Önelge yevmiyeli olarak çalı tığı in aatın 5. katından dü erek ya amını yitirdi. Bu bir i kazası değildi. Nizameddin Önelge in aatta sigortasız olarak çalı ıyordu. Çalı mak zorunda kalmı tı çünkü daha önce çalı tığı Feni alüminyum fabrikası patronu Sedat Aloğlu diğer 420 i çi gibi onun da 3 aylık ücretini, kıdem ve ihbar tazminatlarını ödemeden fabrikayı kapatmı tı. İ çiler ve i sizler dı ında her ey için yağmalanan i sizlik fonundan aldıkları i sizlik sigortası hiçbir i çiye yetmiyor. Birçok i çi de dönü ümlü olarak sigortasız ve yevmiyeli i lerde çalı ıyor. Feni patronunun i çilerin emeklerini ve haklarını çalan bir hırsız olduğuna üphe yok! Ama Nizameddin Önelge nin ölümüyle birlikte patron siciline bir de cinayet eklemi oldu. O, i kazası sonucu ölmedi. Faili belli bir cinayete kurban gitti. Feni direni i ise sürüyor. Bu mücadele büyümeli. Hırsızlardan ve katillerden hesap sorulmalı. Direni in bayrağı emek hırsızları ve i çi katillerinin düzeni kapitalizme kar ı yükseltilmeli!


3

Aralık 2013 / Sayı: 50

Kıdem Tazminatı Dayanı ması kuruldu

THY de uzun süredir devam eden direni ve grevle dayanı ma amacıyla kurulan THY Grevi ile Dayanı ma Komitesi, i çi sınıfının tamamını hedef alan kıdem tazminatı hakkına yönelik saldırılara kar ı bir forum düzenleme çağrısı yaptı. İstanbul da 19 Kasım tarihinde geni bir katılımla gerçekle tirilen ilk forumda, kıdem tazminatı hakkını savunmak için sürekli bir mücadelenin örgütlenmesi gereği doğrultusunda Kıdem Tazminatı Dayanı ması kuruldu. Forum genel olarak iki amaca yönelik çalı malar yapacak. Birincisi, sendika-

ları, kıdem tazminatının kaldırılmasında cisimle en sınıf saldırısına kar ı etkili bir mücadeleye çağırmak. İkincisi ise, ba ta i çiler olmak üzere tüm emekçi halkı bu saldırı hakkında bilgilendirerek sermayenin ve onun temsilcisi AKP hükümetinin ileri sürdüğü yalanlar kar ısında gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymak. Devrimci İ çi Partisi nin de içinde yer aldığı Forum, bu doğrultuda ilk i olarak Kıdem tazminatı i çi sınıfının son i güvencesidir! Kıdem tazminatı hakkının gaspına kar ı genel greve! ba lıklı bir deklarasyon yayınladı. Bro ür çalı ma-

Kıdem Tazminatı Dayanı ması deklarasyonundan

ları, afi , sticker, sosyal medya kullanımı gibi propaganda faaliyetlerini, sendikaları mücadeleye çağıracak, i çileri harekete geçirecek eylem ve etkinlikleri planlamak amacıyla toplantılarına devam ediyor.

Türk-İ Marmara bölge temsilciliği önünde eylem DİP in de içinde yer aldığı THY Grevi ile Dayanı ma Komitesi nin bile enlerinin, kıdem tazminatının gaspına kar ı güçleri birle tirmek üzere yaptığı bir forum çağrısı ile ba layan çalı malar, Kıdem Tazminatı Dayanı ması nın olu turulmasıyla sonuçlandı. Forumda sendikaların kıdem tazminatının gaspına kar ı gerekli etkinliği göstermediği tespiti yapılarak ilk eylem yeri olarak Türkİ in Taksim Gümü suyu ndaki Marmara Bölge Temsilciliği nin önü seçildi. Forum adına basın açıklamasını Levent Dölek yaparken Türk-İ gaflet uykusundan uyanmaya, Hak-İ ihanet çizgisinden vazgeçmeye, DİSK ise birle ik mücadeleye çağrıldı. Forum, çalı malarını i çi havzalarına yönelik olarak geli tirmeyi ve daha çok katılımcıyı kapsayarak büyümeyi hedefliyor.

Lüleburgaz da i çilerden Kıdem uyarısı

Biz Yüzde 99 uz Platformu, İstanbul da üçüncü toplantısını gerçekle tirdi İstanbul da yaz sonundan bu yana afi , pullama, bildiri dağıtımı, forumlarda stant çalı maları gibi faaliyetler yürüten Biz Yüzde 99 uz Platformu, üçüncü toplantısını 1 Aralık günü gerçekle tirdi. Kıdem tazminatı saldırısı, ta eron i çilerin çalı ma ko ulları, kadın istihdam paketi olarak anılan yasa tasarısının kadın emekçiler aleyhine getirecekleri ve tüm bu saldırılarının arka planında yatan Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ile ekonomik kriz tehdidi üzerine konu malar yapıldı. Önceki toplantılarda olu turulan, i çi, duyuru ve tanıtım, sosyal medya gibi komisyonlardan sözler alınarak yapılan faaliyetler ve bugün platformun önünde duran çalı malar masaya yatırıldı.

Bu noktada görev ba ta i çi sendikaları olmak üzere i çi sınıfının tüm bile enlerine dü mektedir. Çağrımız öncelikle sendikalarımızadır. İ çi sınıfının en büyük örgütlü sendikal gücü olan Türk-İ konfederasyonu bu büyük saldırı kar ısındaki gaflet uykusundan uyanmalıdır. Zaman zaman hükümetin i çi bürosu gibi bir görüntü veren ve gerçekler ortada olduğu halde kıdem tazminatı hakkının fona devredilerek gaspedilmesine ye il ı ık yakan Hak-İ sınıfa ihanet çizgisinden vazgeçmelidir. Hak gasplarına kar ı eylemlere ba layan DİSK ise bu mücadeleyi daha geni kesime yayarak birle tirici bir rol üstlenmekle yükümlüdür. Bu talep ve uyarılarımız doğrultusunda sendika yöneticilerinin tavır ve uygulamalarının takipçisi olacağız. Bununla birlikte sendikalarımıza yaptığımız uyarılarla yetinmeyerek i çi sınıfının geni kesimlerini gerçeklerle bulu turmak ve mücadeleye sevk etmek için güçlerimizi birle tirerek çalı malarımızı devam ettireceğimizi kamuoyuna duyurmayı bir görev biliyoruz. Kıdem tazminatı i çi sınıfının son i güvencesidir! Kıdem tazminatı hakkı hiçbir biçimde pazarlık konusu edilemez! Kıdem tazminatı hakkının gaspına kar ı genel greve! Tüm çalı anlara mutlak i güvencesi, i ten çıkartma yasaklansın! Ta eron sisteminin yaygınla tırılmasına son! Ta eron çalı tırma yasaklansın! Esnek sömürüye, bölgesel asgari ücrete, özel istihdam bürolarına hayır! Ulusal İstihdam Strateji Belgesi Yırtılsın!

Önümüzdeki dönemde platform, i çi sınıfına yönelik saldırılara ili kin bro ürler hazırlanması, öğrencilerin kendi üniversitelerindeki i çi ve emekçilerden ba layarak isyanın emekle büyütülmesinde pratik katkılar sunmasının yollarının yaratılması, bazı i çi bölgelerinde platformun bölge toplantılarının organize edilmesi gibi çalı malar gerçekle tirecek.

Kıdem tazminatının gaspına kar ı Türkiye nin dört bir yanında uyarı eylemleri devam ediyor. Son olarak Kırklareli Lüleburgaz da 7 Aralık Cumartesi günü 13:30 da Kongre meydanında, Türk İ üyesi Petrol-İ Sendikası, DİSK üyesi Emekli-Sen ve Genel-İ in katılımıyla kıdem tazminatının fona devredilmesine kar ı bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, kıdem tazminatı düzenlemelerinin i çilerin mevcut haklarında ciddi kayıplara yol açacağı ve hükümetin bundan vazgeçmesi gerektiği belirtildi. Eğer ki hükümet geri adım atmaz ise, sendikaların bu saldırıya kar ı sessiz kalmayacağı, ellerinin alterlere uzanacağı ifade edilerek, gerekirse genel gre-

ve gidileceği, i çilerin meydanlara döküleceği belirtildi. Eyleme destek veren Devrimci İ çi Partili militanlar, Gerçek gazetesi satı ı gerçekle tirdi. Aynı gün İn aat Sanayicileri İ veren Sendikası nın (İNTES) 25. Olağan Genel Kurulu nda konu an Çalı ma Bakanı Faruk Çelik, kıdem tazminatı, alt i veren ve esnek çalı mayla ilgili taraflarla haftaya son kez bir araya gelineceğini söyledi. Çelik, hayata geçirdikleri yapısal reformlar ve giri imcilerin gayretleri sayesinde Türk ekonomisinin kriz sürecini ba arıyla yönettiğini belitti. Patronlar ve onların sözcülüğünü yapan Çalı ma Bakanı Faruk Çelik in kriz sürecini ba arıyla yönetmekten kastettiği, krizin yükünü i çilere ve emekçilere yüklemeye çalı masıdır. Kıdem tazminatı i çinin elinde kalan son i güvencesidir, patronun i çi çıkartması önündeki tek engeldir. Kıdem tazminatının fona aktarılması demek, patronların rahatlıkla kitlesel i ten çıkarmalara gidebilmelerini sağlayacaktır. Ta eron çalı ma, kıdem tazminatı gaspı, esnek çalı ma sistemi, özel istihdam büroları gibi i çilerin haklarına yönelik tüm saldırılar ancak i çilerin birle ik mücadelesi ile püskürtülebilir.

Halk isyanını i çi sınıfı ile birle tirmek için!


4

Aralık 2013 / Sayı: 50

Hava-İ genel kurulunu AKP hükümeti ve THY patronu kazandı Sadece sivil havacılık işçileri için değil tüm Türkiye işçi sınıfı için önemli bir mevzi kaybedilmiş görünmektedir. Kazanan sınıf düşmanı olmuştur. Ancak sınıf mücadelesi açısından büyük kazançlar da vardır. Sınıf düşmanı bir genel kurul kazanmış olabilir ancak mücadelenin içinde sağlamlaşmış, direniş ve grev okullarından mezun olmuş bir militan işçi kuşağı oluşmuştur. Bu işçiler var olduğu sürece genel kurulun sonucu ne olursa olsun sınıf mücadelesi uzun vadede kazançlı çıkacaktır. Bir gün gelir de bu mücadelenin kahramanı öncü işçiler “biz de çok uğraştık bu işlerle, olmuyor işte değmezmiş” gibi cümleler kurmaya başlarsa işte esas kayıp o zaman olacaktır. Sınıf düşmanı o zaman kazanacaktır.

Hava-İ genel kurulu 7-8 Aralık tarihlerinde gerçekle tirildi ve yapılan seçimleri 133 oy alan Reform Hareketi kazandı. Hava-İ Genel Ba kanı Atilay Ayçin in listesi 73 oy aldı. Bir önceki genel kurulda bir oyla seçimleri kaybeden Gökku ağı Hareketi ise genel kurulu boykot etti. 300 delegenin 89 u genel kurulda oy kullanmadı. Bu sonuçlarla birlikte 24 yıldır sendikanın genel ba kanlığını yapmı olan Atillay Ayçin yerini Reform Hareketi nden Ali Kemal Tatlıbal a ve onun yönetimine bırakmı oldu. Bu bilgiler Hava-İ genel kuruluna dair görünürdeki bilgiler. Ancak bunlar gerçeğe dair çok az ey ifade ediyor. Hava-İ te olan bitene dair gerçek bir yorum yapabilmek için nasıl bir süreçte genel kurula gidildiğinin ve genel kurulda kar ı kar ıya gelen grupların kimi ve neyi temsil ettiğinin açıklıkla ortaya konulması gerekiyor.

Genel kurula nasıl bir süreçte gelindi?

Genel kurula giden sürece damgasını vuran u geli meler olmu tur: 29 Mayıs 2012 de grev yasağına kar ı yapılan eylem; bu eyleme katıldığı için i ten atılan 305 i çinin halen süren direni i; 15 Mayıs 2013 te ba layan yasal grev; bu grevin THY yönetiminin yasadı ı uygulamaları (grevciler yerine i çi çalı tırma, grevcileri tehdit, farklı havayolu irketlerinden hizmet satın alma, mahkeme kararlarını uygulamama vb.), polis baskısı (havalimanının binlerce polisle abluka altına alınması, grev gözcülerinin faaliyet yapmasının engellenmesi vb.) ve tüm bu yasadı ı grev kırıcılığına kol kanat geren AKP hükümetinin desteği ile kırılması. Genel kurula doğru gelirken Hava-İ

sendikası üyesi i çiler i te böyle birle mi bir cephe ile mücadele ediyordu.

Genel kurulu kim kazandı?

Hava-İ genel kurulunda seçimleri kazanan Reform Hareketi bizzat AKP ve THY yönetimi tarafından organize edilmi bir gruptur. Grubun lideri Ula tırma Bakanı Binali Yıldırım ın yeğeni Ömer Önder Haberdar. Seçimi kazanan ba kan adayları Ali Kemal Tatlıbal, grev yasağına kar ı grev hakkını savunmak için eylem yapmaları nedeniyle i ten atılan 305 ki inin aleyhinde tanıklık yapan bir i birlikçi. İ çiler aleyhinde mahkemede verdiği kendi ifadesine göre THY yönetimi tarafından kimlerin eyleme katıldığını tespit etmek, tereddüt içindekileri i e geri döndürmek üzere görevlendirilmi bir ajan. Sendikacılıktan bihaber bir i veren kuklası. Atilay Ayçin genel kuruldaki konu masında grev yasağı getiren, grev günü havalimanına polis yığan AKP nin i çi dü manı politikalarını ele tirmeye ba lar ba lamaz, grubuyla salonu bo altan bir AKP militanı. Genel kurulu bu grup ve adayı, yani AKP ve THY i vereni kazandı.

Gökku ağı ndan geriye bir tek turuncu renk kaldı

Gökku ağı Hareketi, Atilay Ayçin ve ekibine yönelik ele tirilerle sendikada muhalefet bayrağını yükseltmi ve bir önceki genel kurulda bir oy farkla seçimleri kaybetmi ti. Gökku ağı Hareketi söylemlerinde demokratik bir sendikal anlayı a vurgu yapıyor, farklı renkleri bir araya getirme iddiası güdüyor ve Atilay Ayçin ahsında sendikal bürokrasiyi ele tiriyordu. Havaİ yönetimi ise bu grubu i verenle i birliği yapmakla suçluyordu. Ayinesi i tir ki inin

lafa bakılmaz. Gökku ağı nın da iddiaları pratik içinde sınandı. 29 Mayıs ta grev yasağına kar ı eylemin kötü organize edildiğini ve Hava-İ yönetiminin eyleme sahip çıkmadığını savundular. Ayrı bir 29 Mayıs Birliği kurdular. üphesiz ki pek çok hata yapılmı tı. Ama grev yasağını getiren Hava-İ yönetimi değil AKP hükümetiydi, 305 i çiyi atan da Atilay Ayçin değil THY yönetimiydi. Oysa, 29 Mayıs Birliği direni te yer almak yerine AKP hükümeti, THY yönetimi ve kendileri arasında bir koordinasyon kurarak sorunu çözmeyi önerdi. Bu da büyük bir hataydı. Denebilir ki Hava-İ yönetiminin olduğu kadar bu arkada ların da hata yapmaya hakları vardı. Ama i orada kalmadı. 305 i çinin direni i birinci yılına girerken toplu sözle me süreci greve dönü tü. Grev baskı ve yasadı ı uygulamalarla kırıldı. Gökku ağı Hareketi hem bu baskıları hem de Hava-İ yönetimini ele tirdi. Ama baskılara kar ı durmak yerine grevi bıraktı. İ çilere grevi bırakma çağrısı yaptı. Nihayet genel kurul sürecine gelinirken aynı baskılar delege seçimlerine ve genel kurulun kendisine yansıdı. Gökku ağı yine hem i veren kaynaklı baskı ve tehditleri hem de Havaİ yönetimini ele tiriyordu. Genel kurulun hemen öncesinde baskı ve tehditlere kar ı delegeleri oy vermeye çağırdı. Ama genel kurul günü gelince, boykot etti seçimlere katılmadı. Oysa AKP nin ve THY yönetiminin Reform Hareketi kongrede azınlıktı. Olası bir birliği Atilay Ayçin in ba kanlık ısrarının engellediği söyleminin de içi bo tur. Sınıf dü manına kar ı bir birlik olu turulması ve Atilay Ayçin dı ında bir alternatif adayın öne çıkması gerekiyor idiyse bunun olabileceği tek yer Gökku ağı nın ter etmi olduğu direni ve grev alanıydı. Özetle Gökku ağı, AKP hükümetinin THY yönetimi ile el ele 305 i çiyi yıldırmaya çalı tığı a amada direni yerini, aynı güçlerin grevi kırmaya çalı tığı günlerde grev alanını, aynı güçlerin genel kurulu gayri me ru yöntemlerle ele geçirmeye yöneldiği anda da genel kurulu terk etmi tir. Sözleri iddiaları bir yana tüm pratikleri AKP hükümetinin ve THY yönetiminin yararına olmu tur. Hiç kusura bakmasınlar Gökku ağı nın tüm renkleri solmu geriye AKP ile ortak rengi turuncu kalmı tır.

Sınıf mücadelesi kampı niye kaybetti?

Bu soruya en iyi cevabı verecek olanlar ve daha önemlisi buna en çok hakkı olanlar bir buçuk yıldır direnen 305 ve tüm baskılara rağmen mücadeleyi bırakmayan THY grevcileridir. Her eyden önce Atilay Ayçin ve grubunun kar ısında yukarıda saydığımız güçlerden olu an ve fiilen içerideki sahte muhalefeti ve Türk-İ bürokrasisini de içine alan güçlü bir cephe olu mu tur. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi 29 Mayıs tan bu yana 305 direni i de, THY grevi de olağanüstü ko ullarda ve baskılar altında gerçekle tirilmi tir. Ancak olu an bu gerici cephe kimse için sürpriz olmamı tır. Bu ko ullarda verilecek bir mücadeleye göre hazırlık yapmak, sendikanın gücünü tabandaki i çilere dayandırmak en mücadeleci i çilerden sendikal kadrolar olu turmak konularında kendi hatalarımızı da tartı malıyız; bunların arasında bu yenilgide sendika yönetimine dü en sorumluluk da gelecekteki mücadelenin sağlıklılığı bakımından değerlendirilmeye muhtaçtır; ama bunu yapacak zamanımız var, imdi sınıf dü manı üzerinde yoğunla malıyız. Zamanı geldiğinde bu genel tespiti ayrıntılandırmak ve sınıf mücadelesinin geleceği için doğru dersleri çıkarmak Hava-İ li mücadeleci i çilerin sorumluluğudur ve bunu yapmak sadece onların hakkıdır. En kritik anlarda sınıf mücadelesinin çizdiği çizgide kar ı tarafta kalmı olanların cümleleri ise yok hükmünde olacaktır.

Kim kazandı?

Sadece sivil havacılık i çileri için değil tüm Türkiye i çi sınıfı için önemli bir mevzi kaybedilmi görünmektedir. Kazanan sınıf dü manı olmu tur. Ancak sınıf mücadelesi açısından büyük kazançlar da vardır. Sınıf dü manı bir genel kurul kazanmı olabilir ancak mücadelenin içinde sağlamla mı , direni ve grev okullarından mezun olmu bir militan i çi ku ağı olu mu tur. Bu i çiler var olduğu sürece genel kurulun sonucu ne olursa olsun sınıf mücadelesi uzun vadede kazançlı çıkacaktır. Bir gün gelir de bu mücadelenin kahramanı öncü i çiler biz de çok uğra tık bu i lerle, olmuyor i te değmezmi gibi cümleler kurmaya ba larsa i te esas kayıp o zaman olacaktır. Sınıf dü manı o zaman kazanacaktır.

Antalya da ta eron i çilerin mücadelesi sürüyor

Antalya Büyük ehir Belediyesi nde Eylül ayından bu yana sular durulmuyor. Park ve Bahçeler Müdürlüğü, Temizlik İ leri ube Müdürlüğü ve Koruma ve Güvenlik ube Müdürlüğü bölümlerinde çalı an ta eron i çiler ödenmeyen alacakları için üç aydır birçok kez i bıraktılar, protesto yürüyü leri ve oturma eylemleriyle seslerini duyurmaya çalı tılar.

Sosyal Hizmetler Dairesi Ba kanlığı i çileri ve Atık Yönetimi ve İ letme ube Müdürlüğü i çilerinin de destek verdiği eylemlere ta eron firma yöneticileri beğenmeyen çalı masın! eklinde yanıtlar verince emekçilerin öfkesini büsbütün arttırdılar. Belediye yönetimi ise en ba ta, kazanılmı haklarını elde etmek için sokağa dö-

külen emekçilere, kusurun sadece ta eron firmalarda olduğunu, belediyenin ödemeleri zamanında yaptığını, gerekirse kredi çekerek bu sorunu çözeceklerini iletti. Bu vaatler kar ısında i lerine geri dönen i çiler kısa bir süre içinde belediyenin gerçek yüzüyle karıla tılar. Park ve Bahçeler Müdürlüğü ne bağlı 11 ta eron i çi, Büyük ehir Belediyesi tarafından çalı maya engel olmak gibi bahanelerle kıdem ve ihbar tazminatı ödenmeden i ten atıldılar. Gürsu mevkiindeki Park ve Bahçeler Müdürlüğü önünde kurdukları çadırda 23 Ekim den beri direni lerini sürdüren emekçiler, haklarını elde edene kadar mücadeleye devam edeceklerini gerek sözleri gerekse de her hafta gerçekle tirdikleri protesto yürüyü leri aracılığıyla dosta dü mana gösteriyorlar.

Son olarak 20 Kasım Salı günü, uzun süredir ödenmeyen ücretlerini alabilmek için i bırakan ta eron güvenlik i çileri, Büyük ehir Belediyesi binası önünde bir basın açıklaması gerçekle tirdi. Güvenlik-İ Sendikası üyesi i çiler adına Hüseyin Çalkaya nın okuduğu basın açıklamasında, belediyenin farklı bölümlerinde çalı an i çilerin de benzer sorunlar ya adığına dikkat çekildi. Sosyal Hizmetler Dairesi Ba kanlığı nda çalı an bir grup i çi ile Park ve Bahçeler Müdürlüğü ta eron i çileri de ortak sorunları etrafında birlikte mücadele etmek amacıyla güvenlik i çilerinin eyleminde yerlerini aldılar.

Ta eron i çilerinin, Devrimci İ çi Parti-

si militanlarının da her fırsatta dayanı ma gösterdiği, eylem ve direni leri kararlılıkla sürüyor. 28 Kasım 2013


5

Aralık 2013 / Sayı: 50

2014 bütçesi:

Kod adı tasarruf 2014 Bütçe Tasarısı üzerine yapılan tartı malar da her yılki genel söylemden farklı değil. Bu bütçenin de halka sormadan yapıldığı, halk bütçesi olmadığı, sermayeye kepçeyle, emekçiye ka ık ucuyla dağıtan bir kemer sıkma bütçesi olduğu, AKP hükümetinin sınıfsal tercihini bir kez daha sermaye sınıfından yana yaptığı gibi yorumlara sıkça rastlamak mümkün. Bunlar elbette yanlı değil, ancak her bir bütçenin ekillendiği dönemin sınıf mücadelesi ve dünya ekonomisi ko ullarını da hesaba katan bir perspektifi elden bırakmamak gerekir. Bu açıdan bakıldığında 2014 bütçesine damgasını vuran unsur, dünya ekonomisindeki durgunluk eğiliminin sürmesi kar ısında Türk sermayesinin bazı tedbirler alma ihtiyacıdır diyebiliriz. Avrupa da devam eden solgun büyüme ve Amerikan Merkez Bankası nın izleyeceği para politikası sonucunda dı arıdan döviz bulma olanaklarının daralması, er ya da geç kopacak fırtınayı dikkate alan bir bütçenin kurgulanmasına yol açmı tır. AKP hükümetinin 2014 yılını tasarruf yılı ilan etmesi, 2014 bütçesinin parolasının tasarruf olması, IMF nin gerekli olmayan harcamalar yapılmamalı ve yaratılan fazla gelir tasarruf olarak muhtemel bir kötüle mede kullanılmak üzere tutulmalı yönlü tavsiyelerde bulunması tesadüfi değildir. Nitekim Maliye Bakanı nın u açıklamaları 2014 bütçesinin temel hedefini özetlemektedir: Verimli alanlara kaynak aktarmaya devam edeceğiz ama mal ve hizmet alım giderlerini kontrol altına alacağız. Yani tasarrufu sadece vatanda tan istemiyoruz kamu olarak da tasarruf

Zonguldak ta maden i çileri kendilerini ocağa kapattı

Zonguldak ta, Türkiye Ta kömürü Kurumu (TTK) Üzülmez Müessese Müdürlüğü maden ocağında, 22 Kasım 2013 tarihinde gece vardiyasında çalı an 300 maden i çisi sabah mesaisi sona ermesine rağmen ocaktan çıkmayarak yerin 170 metre altında eylem ba lattı. Maden i çileri, ocakta i güvenliğinin olmadığını, altı ay önce ana yolların göçtüğünü, ana yolların güvensiz olduğunu, mesai saatleri içinde ocak giri kapılarının üzerlerine kilitlendiğini, kalp krizi geçiren bir i çi için kırkbe dakika ambulans beklendiğini, üç-dört i çinin yapması gereken i leri, bir-iki i çinin yaptığını belirterek tepki göstermi lerdi. Gündüz vardiyasına girecek i çiler ise, ocak önünde eyleme destek vererek ocağa inmeme eylemi yaparak i bırakırken, eyleme katılan i çi sayısı içerde ve dı arda 2000 e ula tı. İ çiler i güvenliği sağlanmazsa eylemlere devam edeceğini, sendikadan (Genel Maden İ çileri Sendikasından) bağımsız hareket ettiklerini ifade edediyorlar. Sendikanın genel ba kanı Eyüp Alaba ise, TTK yetkilileriyle yaptıkları görü me sonrasında, olayın tatlıya bağlandığını, maden i çilerinin ikayetlerinin iyile tirilmesi yönünde söz aldıklarını bildirdi.

yapmak zorundayız . Bu çerçeveden bakıldığında 2014 bütçesinin ilk dikkat çeken özelliği, bütçe gelirlerinin büyük bölümünün gelir vergisinin ve dolaylı vergilerin çoğunu ödeyen i çi sınıfı ve emekçiler tarafından sağlanacağıdır. 2014 yılı bütçe hedeflerine göre toplam vergi gelirlerinin yüzde 7.1 artması, buna kar ılık gelir vergisindeki artı ın yüzde 11.7 olması ve kurumlar vergisindeki artı ın ise yüzde 6.6 olarak öngörülmesi bunun açık bir kanıtıdır. 2014 bütçesinin harcamalar açısından özelliği kamu istihdamında belirgin bir daralmaya gidilmesidir. Hükümet önümüzdeki yıl alacağı memur sayısını yakla ık yarı yarıya azaltmayı ve personel dı ındaki kamu harcamalarında kısıntıya gitmeyi planlamaktadır. Bunun ilk elden sonucu 2014 yılında kamu emekçilerinin daha fazla i te ve daha yoğun çalı tırılmasıdır. Öte yandan hükümetin mal ve hizmet alım giderlerini 2014 yılı için sadece 1.9 oranında artırmı olması, kamu kurumlarının kamu hizmetlerinden tasarruf etmeye zorlanması anlamına gelmektedir. Bütçede kamu yatırımlarının geçmi yıllara göre daha da azaltılması öngörülmektedir. Eğitim ve sağlık harcamalarının bütçedeki göreli yüksek payına ise aldanmamak gerek. Bunlar kamu hizmetlerinin piyasaya bırakılması ve aslında kamu hizmetlerinde tasarruf un öteki yüzüdür. Buna mukabil Savunma ve Güvenlik bütçesinin diğer bütçe kalemlerinden çok daha yüksek oranda artırılması bölgesel güç olma çabalarının bir uzantısı olarak değerlendirilebilir. İ çiler üzerinden daha fazla vergi almaya dönük bu tasarruf politikasının en önemli çeli kisi azalan satın alma gücüne ve artacak i sizliğe bağlı olarak iç talebin daha da dü ecek olmasıdır. Yurt içi talebin kısılmasına yönelik tedbirlerin (kredi borçlarını azaltmaya dönük olarak) sonucu, büyümenin olumsuz yönde etkilenecek olmasıdır. Özetle bu bütçe sadece neo-liberal politikalar doğrultusunda hazırlanmı bir bütçe olmayıp, asıl amacı, tasarruf tedbirleri adı altında yerli ve yabancı sermayenin olası bir kriz kar ısında ihtiyaçlarını gözetmektir.

ODTÜ i çilerinin kararlı direni i, greve çıkmadan kazanım getirdi!

Tez-Koop-İ sendikasında örgütlü 306 ODTÜ i çisi, Kamu İ letmeleri İ veren Sendikası (Kamu-İ ) ve ODTÜ Rektörlüğü ile yürüttükleri toplu sözle me görü melerinden aylardır olumlu bir sonuç alamamı lardı. Kıdem zammı olarak her kıdem yılı için yevmiyelerine 40 kuru ilave edilmesi ve en dü ük yevmiyenin de 53 TL ye çekilmesi talepleri kar ılanmayan i çiler bunun üzerine grev kararı aldıklarını 13 Kasım Çar amba günü yaptıkları bir açıklamayla ilan ettiler ve grev kararını Rektörlük binasının kapısına astılar. Kararın asılmasından sonra okul içinde bir yürüyü gerçekle tiren i çiler 20 Kasım ak amına kadar düzenledikleri çe itli eylem ve etkinliklerle grevi duyurmaya ba ladılar. Grev tarihini 25 Kasım Pazartesi olarak belirleyen i çiler, grev öncesinde uyarı niteliğinde 21-22-23 Kasım tarihlerini kapsayan bir eylem programı açıkladılar. Bu kapsamda 21 Kasım Per embe günü 10:30 da Rektörlük önünde bir araya gelen i çiler kafeteryaya kadar bir yürüyü gerçekle tirdiler. Ardından kafeterya içerisinde yakla ık iki saat boyunca sloganlarla, halaylarla eylemlerini sürdüren i çiler, zaman zaman yaptıkları konu malarla ODTÜ kamuoyundan dayanı ma talebinde bulundular. ODTÜ öğrencilerinin ve personelinin de yoğun desteğiyle co kulu bir hâl alan eylem 13:00 da Rektörlük

önüne yapılan yürüyü le son buldu. İ çilerin tüm bu eylem süreci boyunca sergiledikleri birlikte duru , co ku ve greve çıkma kararlılığı i veren konumundaki ODTÜ Rektörlüğü ne ve hükümet kontrolündeki i veren sendikası Kamu-İ e geri adım attırdı. Hocalardan öğrencilere, idari personelden asistanlara ve ta eron i çilere giderek büyüyen dayanı ma da i çilerin zafere ula masında etkili oldu. Grev öncesi son i günü olan 22 Kasım Cuma günü yapılan görü melerde i çiler taleplerini büyük oranda kabul ettirerek istediklerine çok yakın bir sözle me imzaladılar. Eylem sürecinin ba ından itibaren i çilerin yanında olan Devrimci İ çi Partisi gerek konunun okul gündemine girmesinde gerek örülen dayanı ma faaliyetlerinde aktif bir ekilde yer aldı. Kampüsten geçirilen yola kar ı verilen mücadeleyi daha üst bir düzeye ta ımak için kurulan koordinasyona Devrimci İ çi Partisi nin giri imiyle i çilerin de katılmı olması tüm bile enleriyle ODTÜ nün greve çok hızlı bir ekilde sahip çıkmasına vesile oldu. Yol konusunda henüz somut bir kazanım elde edilemese de ODTÜ i çilerinin verdikleri mücadele ve elde ettikleri zafer isyanın emekle büyütüleceği noktasında önemli bir göstergedir. ODTÜ i çilerinin de haykırdığı gibi: bu daha ba langıç mücadeleye devam..!

Hacettepe Üniversitesi Hastanesi i çileri

direni te!

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi nde çalı an ve Dev Sağlık-İ sendikasında örgütlü olan i çilerin ta erona kar ı verdikleri mücadeleyi hastane yönetimi bastırmaya çalı ıyor. 6 Kasım tarihinde i bırakarak 11 Kasım daki ta eron ihalesini iptal ettiren i çilerden 51 inin i ine, eylemin kanunsuz olduğu gerekçe gösterilerek son verildi. Bunun üzerine i çiler direni çadırı kurarak i lerine dönmek için eyleme geçti. Ak am saatlerinde kurulan çadıra özel güvenlik saldırdı ve kimi güvenlikçiler i çileri darp etti. Ancak kararlılıklarını koruyan i çiler direni e devam dediler ve geri adım atmadılar. Ertesi gün i çilerle görü en Rektör Yardımcısı atılan i çileri ba ka birimlerde ve ba ka irketlerde i e almayı teklif etti. İ verenin kendilerini içeride örgütlü 750 i çiden ayırmayı hedeflediğinin farkında olan i çiler bu teklifi kabul etmediler, çünkü tırnaklarıyla kazandıkları sendikala ma haklarından ve

ta erona kar ı verdikleri mücadeleden geri adım atmaya niyetleri yok. Rü vet mahiyetindeki kimi iyile tirme önerilerini de ellerinin tersiyle iten i çiler bu direni in ta eron irketlerde çalı an milyonlarca i çinin umudu olduğunu belirtiyorlar. Hacettepe i çileri sadece kendi hakları için direnmiyor, diğer sınıf karde leri ile de mücadelelerini birle tirmekten geri durmuyor. Termik santralin özelle tirmesine kar ı direnen ve direni leri sırasında polis saldırısına maruz kalan Yatağan i çileri dayanı ma amacıyla 28 Kasım da bir eylem düzenlediler. Çünkü Hacettepe de i çileri

ta eron sistemiyle çalı tıranla, Yatağan termik santralini özelle tirerek i çileri aynı kadere mahkum etmeye çalı an birdir, bir avuç azınlığın olu turduğu sermaye ve onun kurulu düzenidir. Hacettepe i çisinin kazanması Yatağan i çisinin mücadelelesinin önünü açacak, Yatağan i çisinin kazanması Hacettepe i çisinin gücüne güç katacaktır. Hacettepe i çilerinin mücadelesi sonuna kadar haklıdır. Hacettepe i çileriyle dayanı maya! ODTÜ i çileri kazandı, Hacettepe i çileri de kazanacak! 28 Kasım 2013


Cinsiyet aparteid ine hayır! 6

AKP kadınlara kar ı dev bir saldırı ba lattı. Çocuk sayısı açık arttırmada, üçle ba ladı, be e çıktı, u anda dört! Kürtaj yasağı, kızlı erkekli evlerde oturmama derken, imdi de birtakım AKP lilerden karma eğitime kar ı bir ele tiri salvosu ba ladı. Bunlardan biri Sadık Yakut. Karma eğitimin büyük bir yanlı lık olduğunu söylemi . Nerede? Dünya Çocuk Hakları günü dolayısıyla 81 ilden gelen biri kız, biri erkek öğrenci temsilcilerinin toplandığı Öğrenci Forumu nda. Ortama bak, milletvekiline bak! Kar ısında 81 kız çocuğu ya da genç kız görünce hazretin siniri bozuldu zahir! Bu adam öyle sıradan biri de değil. AKP bunu meclise ba kanvekili yapmı . Yani genel kurulda oturum yönetiyor. Verdiği kararlarla bir yasanın geçmesini ya da geçmemesini tek ba ına etkileyebilecek bir konuma kavu turulmu . Seçmece! Yakut sıkı tırılınca pedagoji ile ilgili argümanlara ba vurmu . Kızlarla erkeklerin tavırları ve öğrenme biçimleri farklıymı falan. Zaten ABD de de varmı , Avustralya da da ayrı okullar . Bizde de yabancı misyon okulları arasında ayrı eğitim veren varmı . Akılsız insan kendi tezlerini çürütür! Hazret ilk açıklamasında bu yanlı ın batıcılık dolayısıyla yapıldığını söylüyor, ikinci açıklamasında bunu çürüten örnekler veriyor. Demek ki batıcılık dolayısıyla yapılmamı karma eğitim. Türkiye kadına kar ı ayrımcılığı, çok yetersiz de olsa bir ölçüde geride bıraktığı için yapılmı . Yakut hiçbir an cinsler arası duygusal ya da cinsel ili kileri karma eğitimin yanlı lığına gerekçe göstermiyor. Ne de olsa meclis ba kanvekili, dikkatli, diplomat. Çok daha kötüsü var. Yakut un bu sözleri söylemesinden sadece on gün önce AKP Düzce milletvekili İbrahim Korkmaz çok daha dürüst biçimde kar ı çıkıyor karma eğitime. Beyefendiye göre toplumun kanseri ahlâksızlık mı . Peki, bunun karma

Aralık 2013 / Sayı: 50

eğitimle ili kisi ne? Çünkü her toplumun kendine özgü örf ve âdeti varmı , bu bozulunca ahlâksızlık olurmu . Kızlı erkekli bizim örf ve âdetimize aykırı tabii. Bu durumu düzeltmek devletin görevi imi . AKP birtakım ikincil unsurlarına bu açıklamaları yaptırarak toplumu test ediyor. Güçlü bir tepki görmezse karma eğitime saldırı resmi bir politika halini alacak.

Aparteid

Özgürle me dü manı gericiler, insanlık belirli kazanımlar elde ettikten sonra çirkin yüzlerini açık açık ortaya koymak zor geldiği için, savundukları gerici fikirlere belirli bir uygarlık süsü verirler. ABD de 20. yüzyılın büyük bölümü boyunca ırkçılık kendini siyahilerin kötü ko ullara mahkûm edilmesinin savunulması biçiminde ifade etmedi, edemedi. Aslında yaptığı buydu, ama e itlik söylemini kullandı. Beyazlar ve siyahiler ayrı ayrı ama kendilerine özgü olanaklardan, tesislerden, ula ım araçlarından vb. yararlanacaktı. Beyazlar ve siyahlar birbirlerinden ayrılıyordu . Ama ikisi de kendilerine sunulan olanaklardan yararlanacaktı. Bu sistem, Güney Afrika da mantıksal sonucuna götürüldü. Irklar ayrı ama e it geli me hakkına sahipti. Ama beyazlar, renkliler ve siyahiler hiçbir toplumsal ortamda birbirlerine karı amıyordu. Karma mı? Ha a! Bu sistemin adı aparteid idi. Güney Afrika nın beyaz ve sınıf hâkimiyetine sahip azınlığı, siyahileri üçüncü sınıf vatanda yapmaya yönelmi ti, ama bunu e itlik kisvesi altında yapıyordu. AKP milletvekillerinin test balonu olarak saldıkları bu görü ler, kadınlara henüz kız çocuğu ve genç kadın oldukları a amadan itibaren uygulanacak bir cinsiyet aparteidi dir. Kadınların erkeklerden geride kalmasını, okumamasını vb. tarihin bu a amasında açıktan savunamayan mahcup

Devrimci Marksizm

İÇİNDEKİLER:

erkek üstünlüğü anlayı larının sığınağıdır. Kadınların dünyanın her yerinde son yarım yüzyıldır verdiği göz kama tırıcı mücadele sonucunda kadın-erkek e itliğinde önyargıların geriletilmesine cepheden kar ı çıkamayan bu adamlar, aynen ABD ayırma sında ve Güney Afrika nın katı ırk ayrımı sistemi aparteid de siyahilere yapıldığı gibi, kadına e it ama ayrı muamelesi öngörmektedir. Kadın evinden çıkabilir, ama erkek toplumuyla bütünle emez, ev dı ında da kendine özgü bir alanda ya amak zorundadır. Okuldan ba larsınız, ama orada durmaz ki! 7-8 ya larında küçük çocuklar ahlâksızlığa yatkınsa, 30 ya da 40 ya ındaki koca koca kadınlar ve erkekler daha da ahlâksız dır! Onları da i yerlerinde birbirlerinden ayırmalı! Ama ayrı eğitimden sonra bir de ayrı çalı ma uygulamaya ba lanırsa astarı yüzünden pahalıya gelmeye ba lar. Milli ekonomimiz bundan zarar görür. Zaten kadınların dört-be çocuk yapması için kendi rızalarıyla eve dönmeleri daha iyi olmaz mı bu durumda? Üstelik o kadar i siz erkek varken kadınlar neden çalı sın ki? Cinsiyet aparteidi kadınları adım adım toplumsal hayatın merkezinden uzakla tırarak kendilerine özgü bir dünyaya haosedecek, bütünüyle ikinci sınıf yurtta lar haline getirecek bir stratejinin bir ilk adımıdır. Kahrolsun cinsiyet aparteidi!

E cinselleri ne yapacaksınız efendiler?

Biz Yakut lara, Korkmaz lara, onlar gibi daha birçoğuna ve Tayyip Erdoğan a ba ka bir soru soralım: E cinsel çocukları ve gençleri ne yapacaksınız? E cinsel genç erkeklerin kar ı cinse ilgi duyan ve sizlerin normal göreceği erkek çocuklarla, e cinsel genç kızların ise aynı ekilde normal genç kızlarla aynı sınıflarda okuması ahlâksızlık değil mi? Hatta toplumun kanseri ahlâksızlığın daniskası değil mi bu? Öteki tür ahlâksızlık hiç olmazsa üç, dört, be çocuk yapmaya yarayabilir. Bu bir de neslin çoğalmasının altını kazıyacaktır! Kızlı erkekli okumaya bile kar ı çıkan, bunları nasıl kovmaz okuldan ahlâklı çocuklarımızı korumak amacıyla? E cinsellerin hepsini ke fetmek zor. Sonunda tam bir etnik temizliğe dönebilir i ! Bir de diyelim buldunuz, bunları ne yapacaksınız? Kız öğrencilerin yanına verseniz ayrı bela, erkek öğrencilerin yanına verseniz ayrı! Bir olasılık e cinsel okulları açmak! Ne demi tik, Güney Afrika aparteid

sisteminde beyazların ve siyahların yanında bir de renkliler vardı: melezler, Hintler vb. E cinsel okulları da bizim cinsiyet aparteidi nde buna kar ılık gelebilir. Biliyoruz, siz vatana böyle hainlik yapmazınız. O ahlâksızlar ı cezalandırır, okul sisteminin dı ına atarsınız! Hatta belki Naziler gibi imha etmeyi tercih edersiniz. Ne de olsa eski bakanınız Selma Aliye Kavaf e cinselliğin bir hastalık olduğunu ilan etmi ti! Türkiye yi hastalıklı bir nüfustan korumak istersiniz belki! Kavaf hiç olmazsa Türkiye de e cinsellerin varlığını açık açık teslim etmi ti. AKP nin bugünkü ahlâk hocalarının bazıları ondan da militan çıkıp diyebilir ki e cinsellik Batı nın bir hastalığı, bizde yok. Ahmedinejad dan altta mı kalsınlar? O nasıl ilan etmi ti bizde e cinsel yok diye? Sizi gidi Ahmedinejad lar sizi! Dikkat etmi sinizdir: Yukarıda sadece Yakut lardan, Korkmaz lardan söz etmedik, Tayyip Erdoğan a da sorduk: E cinselleri ne yapacaksınız dedik. Neden? Çünkü Erdoğan kızlı erkekli ev tutanlara verip veri tirerek ve polise onlarla her görüldükleri yerde mücadele doğrultusunda talimat vererek vatana büyük hizmet verdi, ama e cinselleri unuttu. Ya namuslu üniversite öğrencisi gençlerimizin tuttuğu evlere e cinsel sızarsa? Ona kar ı da bir tedbir almak muvafık olmaz mı? Sonra Tayyip Erdoğan ın açık bıraktığı bazı sakıncalı noktalar var. Bunlar kızlı erkekli aynı evi payla mak için gidip kira kontratına hepsi birlikte imza atacak değiller ya. İ ledikleri günahı gizlemek için tek ki inin üstüne yazdırırlar kontratı. O zaman nasıl bileceğiz kimin ortak evde oturduğunu, kimin mesela sadece ders çalı mak üzere karma ziyaretler yaptığını? Bilemeyiz. O zaman hizmeti bir adım ileri ta ıyarak kızların oğlanların evinin kapısından, oğlanların da kızların evlerinin kapısından girmesini yasaklamalı. Çünkü mesela saygıdeğer Adana valisi co ar da bir evi basıp kızlı erkekli topluluklar bulursa nasıl ayırt edecek kim birlikte oturuyor, kim ziyaret ediyor? Öyleyse, ziyareti de yasaklamak gerekir.

Kimin kazanımı?

Bir söz de cumhuriyet feti istlerine. Onlara göre AKP nin esas derdi cumhuriyet ile imi . Türkiye de ayrı eğitim 1923 te ya da 1933 te ya da 1943 te ortadan kalkmadı ki! 1970 li yıllardan sonra ba layan bir süreç içinde kalktı. Neden dersiniz? 1968 ile bir ili kisi olabilir mi? Kadınların dünya çapında verdiği müthi mücadele AKP lileri hiddete dü üren bu günahkâr karma sistemin kaynağıdır. Ya asın kadınların kurtulu u! Kahrolsun cinsiyet aparteidi!

Sungur Savran - İsyandan devrime giden yol l Levent Dölek - İhanete uğrayan isyan l Kurtar Tanyılmaz - Halk isyanının ekonomi politiği l Evren Asena - Dünyayı deği tirmeye adanmı hayat l Sungur Savran - Marksizmin kuyumcusu l Panel - Sosyal bilimlerde büyük teoriler l Nail Satlıgan - Murat Belge nin Marksizm ele tirisi l Nail Satlıgan Siyonizmin tarihi l Nail Satlıgan - Mehmet Ali Aybar l Nail Satlıgan - Sol iktisat politikaları üzerine l Taner Yelkenci - Devlet mantığı


7

Aralık 2013 / Sayı: 50

Kadınlar Kadıköy de iddete kar ı eylemdeydi İstanbul Kadın Dayanı ması nın çağrısıyla 24 Kasım pazar günü, 25 Kasım Kadınlara Yönelik iddete Kar ı Uluslararası Mücadele ve Dayanı ma Günü dolayısıyla bir basın açıklaması düzenlendi. Eylem, Kadıköy Boğa dan yürüyü e geçen kadınların Be ikta iskelesi önünde basın açıklaması yapmasıyla son buldu. Yürüyü esnasında, bir i yerine pankart asmak isteyen kadınlarla i yeri sahibinin tartı maya girmesi ancak tüm kadınların buna ses çıkarması ve tepki göstermesiyle i yeri sahibinin pankartın asılmasına izin vermek zorunda bırakılması ise eylemcilerin co kusuyla kar ılandı. Rengarenk eylemde Görünmeyen emek sesini yükselt , Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa! , Kadınlar sava istemiyor , Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son , Kadınlar sokağa mücadeleye , AKP elini bedenimden çek! gibi sloganlar atıldı. Eylem halaylar ve zılgıtlarla sona erdi. Basın açıklamasından ba lıklar öyle; Kapitalist erkek egemen sistem, iddetin tüm biçimlerini toplumsalla tırıp me rula tırırken, var olan mekanizmaları yeniden üretiyor. iddet, kadınların en temel insan haklarından olan özgürlüğünü ve ya am hakkını engelliyor. Yüzyıllardır kadın üzerinde uygulanan cinsel, ulusal, sınıfsal sömürü ve iddet tüm acımasızlığıyla devam ediyor. Ülkemizde ise AKP iktidarı ile giderek derinle en gerici ve toplumsal cinsiyetçi

zihniyet ba bakanın ve AKP li bürokratların kadın ve erkeğin e it olmadığı söylemleri ve uygulamaları ile cinsiyet e itsizliği artmı , kadına yönelik iddet me rula mı tır. Kadın cinayetlerinin %1400 arttığı bu süreçte günde 6 kadın katledilmi tir. Her gün ya anan yeni bir taciz, tecavüz, iddet ve cinayet olayları kadınların içinde bulunduğu baskı ve iddet ortamının sonuçlarını da somut olarak kar ımıza çıkarmaktadır. Tüm bunlar münferit değil, sistemli yürütülen politikaların sonucudur. Her gün onlarca kadın cinayeti i lenirken, yüzlerce kadın tacize ve tecavüze uğrarken, 4+4+4 eğitim sistemi ile eve kapatılan kız çocuklarının ve çocuk gelinlerin sayısı her gün artarken, kıyafe-

Kadın Emeği Platformu kuruldu

AKP hükümetinin Kadın İstihdam Paketi hazırlığı içinde olduğunu açıklamasının ardından, sendikalardan, kadın örgütlerinden, siyasi partilerden ve demokratik kitle örgütlerinden kadınlar İstanbul da bir araya gelerek Kadın Emeği Platformu nu kurdular. Devrimci İ çi Partili kadınların da içinde yer aldığı platform, ilk olarak İstanbul da 2 Kasım tarihinde bir kadın emeği forumu gerçekle tirdi. Çe itli sendikalarda i yeri temsilcisi olan, direni lerden, grevlerden gelen kadınların katıldığı forumun ardından Kadın Emeği Platformu, özel olarak Kadın İstihdam Paketi ne, genel olarak da kadın emeğine yönelik saldırılara karı düzenlediği eylemlerle çalı malarını sürdürüyor. İstanbul da çalı tığı evin penceresinden dü erek ya amını yitiren ev i çisi Rukiye im ek in ölümünde Çalı ma Bakanlığı nın sorumluluğuna dikkat çekmek için İstanbul daki SGK İl Müdürlüğü önünde 19 Kasım Salı günü

bir basın açıklaması düzenlendi. 22 Kasım da ise İstanbul da İstanbul Ticaret Odası, Ankara da ise Çalı ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde e zamanlı eylemler düzenleyerek basında kadınlara müjde olarak sunulan Kadın İstihdam Paketi nin aslında sermayenin i ine yarayacak bir güvencesizle tirme ve esnekle tirme saldırısı olduğuna dikkat çekildi. Paketle ilgili hükümetin yalanlarını ve gerçekleri ortaya koyan, emekçi kadınları bilgilendirme ve mücadeleye çağırma amacıyla bir de bro ür hazırlandı. İstanbul ve Ankara nın ardından, diğer ehirlerde de Kadın Emeği Platformu nun kurulu çalı maları devam ediyor. Devrimci İ çi Partisi, kadınların kurtulu unda kadının hem evde, hem dı arıda üretim alanındaki faaliyetlerinin kilit bir önemi olduğu ve proleter kadınların bu mücadelede ön sırada yer almasının gerekli olduğu inancıyla, bu geli meyi çok olumlu kar ılamaktadır.

ti nedeniyle kadınlar i lerinden olurken, erkek iddeti ile hayatını kaybeden binlerce kadın varken, kadın istihdam paketi adı altında kadınlar evlere hapsedilerek, esnek, güvencesiz, ta eron çalı tırılmaya, ucuz i gücü olarak çalı maya mahkûm edilirken, kürtaj hakkı kadınların ellerinden alınırken, hamile kadının sokağa çıkması ahlaksızlık olarak nitelendirilirken, kaç çocuk doğuracağına dair kadına talimat verilirken, kızlı-erkekli aynı evde kalınmasına ba bakan karar verirken, bizler tüm bunlara meydan okuyoruz. E itlik ve adalet talebimizi yineliyoruz. Bu daha ba langıç mücadeleye devam diyoruz.

Kitapçılarda... Tahrir den Taksim e, halk kitlelerini sokaklara çıkaran büyük ekonomik krizin Marksist analizi

Dilek Pir

Rahat batıyor, rahat! 15 Haziran günü Gezi Parkı polis tarafından gaz bombaları, tazyikli kimyasal sular ve plastik mermiler e liğinde bo altılırken, bazı haber kanalları ... parkta kadınlar ve çocuklar varken.... gibi ifadelerle yayın yapıyordu. Direni in ortasında, barikatların ba ında duran gencecik insanlara küçümsemek amacıyla çocuk denmesini bir kenara bırakalım. Peki ya u kadınlar ı ne yapacağız? Ne demektir kadınlar varken ? Sanki Cumartesi günü havanın güzelliğini fırsat bilip gezmeye gitmi ler, polis de kadınlar varken parkı bo altmı ! Kadınlar hep oradaydı, 31 Mayıs ı 1 Haziran a bağlayan o büyük gece de, Taksim in ve diğer meydanların kazanıldığı mücadelelerde de vardı. Barikatları kurarken de oradaydı, sonra savunurken de. Hem de isyanın asli bile enlerinden birisi olarak. Peki kadınlar neye, niye isyan ediyor? Kadınlara bu erkek egemen kapitalist sistem ve onun hükümeti ne diyor, kadınlar ne tür dayatmaların, baskıların ortasında ya ıyor? Üç çocuk doğur! Üç eskidendi, çama ır makinesi var artık be de olur! Her Kürtaj bir Uluderedir! Sezaryen kötüdür, normal doğum iyidir! Gebliz le (Gebelik izleme ve takip sistemi) kim gebe kim değil bilmeyen kalmasın! Sen zahmet etme, biz herkese söyleriz! Kızlı-erkekli öğrenci evlerine kar ıyız. Baktık ihtiyaç var hemen Gebliz gibi bir sistem kurarız, kim giriyor kim çıkıyor takip ederiz. Evlisin ve bo anmak mı istiyorsun, bir daha dü ün! Bir daha dü ünmek de yetmez, dört defa dü ün! Yalnız dü ünme, e inle gel aile danı manı ile birlikte dü ün! Yine de bo anacağım diyorsan mahkemeye gidebilirsin ama bakalım aile danı manın mahkemeye bo anmanın uygun olduğuna dair rapor verecek mi? Vermezse ikna turlarına devam! Yasa tasarısı hazırlıkları devam ediyor, Fatma ahin müjdeyi verdi! Bo anma sürecinin uzamasından endi elenmeni gerektirecek bir durum yok. Nasılsa son bir yıl içinde en az 25 kadın bo anmak istediği için kocaları tarafında öldürülmedi. Bir o kadarı da iddete maruz kalmadı! Bo anma davası açtığı için kocaları tarafından tecavüze uğrayan kadınlar da yok! Kadın cinayetlerinin, kadınlara uygulanan iddetin, taciz ve tecavüzün tek nedeni bo anma değil. Birçok ey neden olabilir. Adalet Bakanlığı nın verilerine göre bile, ki bunlar sadece kayıtlı olanlar, 2002 yılından itibaren her yıl ortalama 10 bin kadın taciz ve/ya tecavüze uğruyor. Ortalama günde 3 kadın en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Ne diyorlardı eylemlerde? Erkeklerin sevgisi her gün üç kadını öldürüyor! Bazılarının çantasından koruma tedbir kararları da çıkmasın mı! Kadın emeğinin bu düzene ne büyük avantajlar sağladığını da unutmamak gerekir. Bir kere ucuz, güvencesiz, esnek. Sendika desen o da yok. Bugün iyi ho da yarın hamile kalırsan n apacağız? Doğum iznine çıksan bir dert çıkmasan ayrı bir dert! Kadınların asli i i annelik ve bakım değil mi, o zaman o i leri aksatmayacak i ler, kim için ne kadar süreyle nerede çalı acağı belli olmayan i ler tam kadınlara göre. Yasalara da uydurduk mu hiç bir kadın hak iddia edemez. Yapılmı ı var, kadın istihdam paketi! Hazırlıklar neredeyse bitti, meclis gündemine gelmesi an meselesi! Kadınlara rahat batıyor, rahat! Bu toplumun yarısı olup yok sayılsan da, daha çok çalı ıp daha az kazansan da, emeğin para etmese de, iddete, tacize, tecavüze maruz kalsan, devletin türlü türlü ayrımcı politikalarının baskısı altında ya asan da mücadele etmenin alemi var mı? Var, elbet!


8

Aralık 2013 / Sayı: 50

İsyanın ilk dalgası sona erdi Büyük halk isyanının ilk dalgası sona ermi bulunuyor. Bunun en belirgin ifadesi, ODTÜ de verilen büyük mücadelenin yalnız bırakılması. Melih Gökçek in çetelerinin bayram baskınına yeterli bir tepki verilmemesi. Daha Eylül ayında ODTÜ, Tuzluçayır ya da Hatay Armutlu ayağa kalkınca bütün Türkiye ses veriyordu. Oysa Ekim ayında ODTÜ yalnız kaldı. Kasım ayında ise hareket genel olarak durmu bulunuyor. Üstelik i gal edilmi alanların bo altılmasından sonra bile isyanın ate ini sürdürmü olan forumların kendileri de epeyce zayıflamı durumda.

İsyanın altını oyanlar

Bunun çe itli nedenleri var. En genel anlamda siyasi perspektif yokluğu isyanı yordu. Bu durumdan sorumlu olanlar var olan örgütlülükler elbette. Bunlar bırakın siyasi bir perspektifle kitle hareketinin ufkunu geni letmeyi harekete köstek oldu. Haziran ortasında hareketin en güçlü anında, kar ı devrim kampı en zayıf durumunda iken, toplumda ve dünyada isyanın prestiji doruğunda iken, tek bir talep kabul edilmemi ken Gezi Parkı nın bo altılmasını kabul eden sol örgütler, hareketin ilk dalgasının eriyip gitmesinde en büyük sorumluluğu ta ıyor. Bunu Temmuz ayında forumların merkezile tirilmesinin reddedilmesi hatası izledi. Forumlar, Türkiye tarihinde taban demokrasisini, kitlelerin öz örgütlenmesini pratik olarak gündeme getirmeleri bakımından muazzam önemli biçimler idi. Ama birbirlerinden kopuk kaldıkları

takdirde sonunda eriyip gidecekleri de açıktı. Oysa forumlar merkezile tirilseydi, sonunda Taksim in yeniden fethi için gerekli güç elde edilebilirdi. Eylül ayından itibaren ise isyan solun büyük bölümü tarafından neredeyse bütünüyle terk edildi. Liberaller erkenden hareketi bitirme yönünde bir strateji benimsediler. Aynı dönemde ulusalcılar da küçük olsun, askerin olsun zihniyetiyle hareketten koparak kendi i lerine döndüler. Solun ana gövdesi ise isyanı yeni bir sevgili uğruna terk etti. Eylül ayından itibaren solda tartı ma Gezi üzerine değil Sarıgül üzerineydi. İsyan alevinin yürekleri ate lemesi bir kısacık mevsim sürmü tü, parlamentarizmin tekdüze yavanlığı solun üzerine yeniden çökmü tü.

Bu daha ba langıç!

İsyanın birinci dalgasının sona ermesi demek, isyan uzak olmayan bir gelecekte yeniden canlanmayacak demek değil. Gerek uluslararası, gerek ülke içi faktörler tam tersine isyanın mutlaka yeniden canlanacağını dü ündürüyor. Uluslararası alanda kapitalizmin derin ekonomik krizi Türkiye nin kapısını çalarken dünyanın çe itli bölgelerinde, ama en çok Akdeniz bölgesinde dev halk hareketleri ülkeden ülkeye sıçrayarak isyanın ate ini canlı tutuyor. İçeride ise hükümetin isyana verdiği tepki, büyük halk kitlelerini eskisinden de büyük bir öfkeye sürüklemi bulunuyor. Tabii hükümetin her geçen gün yeni bir zaafının ortaya çıkması (emperyalizmin AKP ye ku kuyla yakla ması, cemaatle iplerin gerilmesi, Arınç ile ortaya çıkan çatlak gibi ardı ardına gelen i aretler) isyanı kolayla tıracak faktörler olarak birikiyor. Gelecek hem Türkiye de, hem Akdeniz de, hem de dünyada isyanındır, devrimindir. Gerçek devrimci örgütler yöneli lerini bu temel veriyi merkeze alarak belirlemeli, politikalarında bu temel gerçeği bir an bile ihmal etmemelidirler. imdi iki muharebe arasında siperlerde hazırlık yapılıyor. Harp devam ediyor!

ÖDP, TKP ve Halkevleri CHP ile ittifak yapacak mı? CHP içinde sola açılma adı altında ÖDP, TKP ve Halkevleri ile i birliğinin tartı ıldığı basına yansıdı. CHP içindeki tartı maların boyutunu bilmiyoruz. Ancak adı geçen partilerin gelenek olarak da güncel politika açısından da bu tür bir ittifaka uzak olmadıkları bir gerçek. ÖDP ve Halkevleri nin ortak geleneği olan Dev-Yol 70 li yıllar boyunca istikrarlı biçimde CHP yi desteklemi ti. Gerek tarihi TKP gerekse de bugünkü TKP nin dayandığı TİP geleneği de CHP ile parlamentarist ittifakları sosyalizmin barı çıl geli im yolu olarak görüyordu. Bugün ise Halkevleri açısından zaten bir sorun yoktur. Halkevleri genelde seçimlerden önce demokratik kitle örgütü olduğunu hatırlar, tabanını herhangi bir partiye oy vermeye yönlendiremeyeceğini söyleyerek fiilen CHP ye yönlendirir. Nedense bu demokratik kitle örgütü olma hali geçmi te

Kocaeli de Sefa Sirmen, Ankara da Murat Karayalçın örneklerinde olduğu gibi açıkça CHP adayları desteklenirken tekrar unutulabilmektedir. ÖDP ise kurulu undan bu yana CHP ile ittifak yapma sevdasıyla sayısız defa bölünmü tür. Çoğunluk eğilimi, azınlık olan solcuları hep ayak bağı olarak görmü tür. ÖDP e ba kanı Alper Ta iki yıldır CHP ile ittifak olasılığını açıkça dillendiriyor. TKP ise seçimlere tek ba ına girse de son olarak kendi etrafında bir Sol Cephe kurmaya yönelse de CHP nin en iyi dostudur. TKP propagandasını tek yanlı ve güçlü bir AKP kar ıtlığına indirgemektedir. Böylece kendi taraftarlarını bile AKP kar ısındaki en güçlü alternatif olan CHP ye oy vermeye ikna etmektedir. Bu ekilde TKP, tarihte propagandasının etkisi arttıkça oy kaybeden tek parti olma ünvanını elde etmi tir.

CHP ile ittifak ilkesizliğin ta kendisidir Özellikle İstanbul da BDP ile CHP nin ittifak yapacağı söylentisi iki muhatap tarafından da yalanlanmadı. Büyük ehir de ittifaka bazı ilçelerde BDP nin adaylarının desteklenmesinin e lik edeceği konu uluyor. BDP e genel ba kanı Selahattin Demirta ilkeler üzerinde anla ırsak olabilir dedi. CHP tarafından Haluk Koç ise CHP çatısı altında her türlü desteğe ihtiyacımız var diyerek ittifaka ye il ı ık yaktı.

HDP ne i e yarar?

CHP nin İstanbul u kazanabilmek için her türlü ilkesizliği yapabileceğini, bir anda her eyi unutup Mustafa Sarıgül ü ba tacı etmesinden biliyoruz. Onlara diyecek bir eyimiz yok. BDP açısından ise daha önce Sebahat Tuncel in, son olarak da Demirta ın ittifaka ye il ı ık yakan sözleri daha henüz büyük umutlarla kurulmu olan HDP nin ne gibi bir i levi olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Ya HDP içindeki sosyalistler de CHP yle ittifaka yatkın ya da BDP sosyalistlerin kendisine tabi bir konumu benimsiyor olu undan cesaret alarak istediği gibi açıklamalar yapıyor.

CHP nin ta eronculuğu ile hangi ilkede uzla ılabilir?

Biliyoruz ki CHP ile ittifakı ele tirdiğimizde ilkeler üzerinde anla mak gibi bir kayıt dü üldüğü söylenecek. Peki sizin ilkeleriniz nedir? Bu ilkeler içinde i çi ve emekçiler nerede durur? Ya da CHP nin ilkelerinin ne olduğunu bilmiyor musunuz? Antalya da, İstanbul Be ikta ta halen CHP li belediyelerin i ten çıkarttığı ta eron i çilerinin direni te olduğunu unuttunuz mu? Geçmi belediyecilik dönemlerinde ta eron i çi sömürüsünde, halkın kaynaklarının çar çur edilmesinde, ihale hokkabazlıklarında, toprak rantını pe ke çekmede CHP li belediyelerin AKP lilerle yarı tığından haberiniz yok mu? Oysa CHP li belediyelerin mağdur ettiği ta eron i çilerinin önemli bir kesimi ne BDP ye ne de HDP ye uzak değil.

Ta eroncu belediyelerin değil emekçilerin karde liği

BDP bir ilke belirleyecekse bu ilkeyi i çinin emekçinin hakkı hukuku üzerinden belirlemeli. İ e kendi belediyelerindeki ta eron uygulamalarını sorgulayıp mahkum etmekle ba lamalı. HDP içindeki sosyalistler de kendilerine saygı duyuyorlarsa çıkıp net bir eyler söylemeli. Doğru olan Türk ve Kürt emekçiler arasında köprü kurmaktır, ta eroncu belediyeler arasında değil.


9

Aralık 2013 / Sayı: 50

Levent Dölek

Amerikancı iktidara karşı Amerikan muhalefeti Taksim barikatlarla ku atılmı , bu sefer bizimkilerle... Polis en azından resmi üniformalarıyla içeri giremiyor. Ancak iktidar dı arıdan bombalamayı ihmal etmiyor. Zaman zaman helikopterlerden atılan gazlarla ama esas olarak çarpıtma ve kara propagandayla. Herkesin hatırlarında. Erdoğan tutturmu tu faiz lobisi var bu i in arkasında, Amerika var diye. Camiye ayakkabıyla girilmi ti, bira içilmi ti. Hepsi de yalandı. Gezi Parkı ve Taksim de bamba ka eyler ya anıyordu. Kandil gecesi Anti-kapitalist Müslümanlar dua ediyorlar, Kur an okuyorlardı. Yeni afak provokasyon çağrıları yapmı tı. Devrimci İ çi Partili gençler ise dua edenlerin etrafında güvenlik çemberi olu turmu tu. Tam o esnada bir Amerikan ve İsrail bayrağı gözüktü oradaki bir barakanın üstünde. Bayrakları ta ıyanın elinde çakmak, yakacaktı emperyalizmin ve Siyonizmin bu kanlı simgelerini. Bir teyzemiz çıkıverdi: Aman evladım provokasyonlara gelmeyelim! Zaten provokasyonları engelleyeceğiz diye gerim gerim gerilmi iz. Teyzenin feryadı hemen yanıt buldu bayraklar kaldırıldı. O zamandan beri aramızda espri konusu olmu tu o bayraklar yakılacaktı diye. imdi esprisi falan kalmadı. Dü ünüyorum da gerçekten o bayraklar yakılmalıydı. Yakılmasa bile daha sonra yüzbinlerce ki inin toplandığı mitingde Sırrı Süreyya konu sun konu masın tartı masıyla organizasyon felç olmamalı, kimin konu acağı değil neyin konu ulacağı tartı ılabilmeliydi. Yine hatırlıyorum. Konu ma metnine

ABD emperyalizmine kar ı ve AKP nin Amerikancılığına ili kin sokmaya çalı tığımız cümleler Sırrı Süreyya üzerinden kopan fırtınanın rüzgârlarında savrulup gitmi ti. imdi aylar geçti. O zamanlar herkesin dilindeydi: Artık hiçbir ey eskisi gibi olmayacak! Ama solcularımız daha Gezi Parkı nda ba lamı tı en eski hikâyeyi tekrar etmeye: Sağcı iktidara kar ı CHP yi desteklemek! Eskiden bir eyleri ta ıyacaksak bu anti-emperyalizm olmalıydı. Ama anti-emperyalizmi geçtim, refleks haline gelmi anti-Amerikancılık bile demode diye bırakılmı durumda. Sonuçta kar ımızda yine aynı CHP nin temcit pilavı! AKP nin Amerikancılığından kim ku ku duyabilir? Erbakan ı arkasından vurduğunda elindeki bıçağın üstünde made in USA yazıyordu. AKP yi kurarken de, iktidara gelmeden önce de ABD den icazetini almı tı. 2002 yılının Ocak ayında Erdoğan ın ABD ziyareti hâlâ ar ivlerde duruyor. İsrail ve İngiliz büyükelçilerini ziyaretleri de... Sonra Büyük Ortadoğu Projesi nin e ba kanı olmasına a ılır mı? Erdoğan söz vermi ti Irak sava ını destekleyeceğim diye. Sonra 1 Mart tezkeresi İslamcı tabanın ve sava kar ıtı muhalefetin etkisi ile reddedilince mahçup oldu, emperyalist abilerinin güvenini kaybetti. Daha sonraki yıllar ABD nin bölgede yenilgi üstüne yenilgi aldığı Irak ı terk etmek zorunda kaldığı, Lübnan da hezimete uğradığı, Afganistan da batağa saplandığı, Tunus ta Mısır da ileri karakollarının dü tüğü yıllar oldu. Emperyalizmin

fiyaskosu Suriye de devam ediyor. Böyle bir durumda herkes gibi Erdoğan da bo luklardan yararlanmaya çalı tı. Genelde emperyalizme ve Siyonizme hizmetten vazgeçmedi ama yerelde kendine alanlar açmaya çalı tı. Bu yüzden imdi Amerikancı AKP iktidarına kar ı bir Amerikan muhalefeti olu turuluyor. Bu muhalefetin ileri ikilisi Fethullah Gülen ve Kemal Kılıçdaroğlu. Hemen arkalarında 10 numarasıyla Mustafa Sarıgül var. Her ey gözler önünde ya anıyor. Önce ABD Büyükelçisi Kılıçdaroğlu ile bir otelde gizli görü me yaptı. O görü mede ne konu ulduğu açıklanmasa da mesele iki gün sonra anla ıldı. Kılıçdaroğlu Sarıgül ü partiye davet etti. Bir hafta sonra Sarıgül davul zurnayla partiye dönmü ve daha aday adayı olduğu halde seçim çalı malarına ba lamı tı. imdi esas talimatları almak üzere Kılıçdaroğlu ABD ye gidiyor. CHP Genel Ba kan Yardımcısı eski diplomat Faruk Loğoğlu ziyareti öyle değerlendiriyor: ABD ziyaretimizde birinci önceliğimiz, CHP nin bundan sonraki ilk genel seçimlerdeki iktidar olarak beklentilerini, görü lerini, vizyonlarını, iç siyasi tablo, ekonomi ve dı politika bağlamında neler dü ündüğümüzü, neler gerçekle tirebileceğimizi Amerikalılarla payla mak ve ekliyor: Yahudi gruplarıyla da temaslarımız olacak... son yıllarda Türkiye-İsrail ili kilerinde sıkıntılar ya andığı için Yahudi lobisinde Türkiye ye bakı açısında da bir takım deği iklikler daha doğrusu gerilemeler oldu. CHP vizyonunu, dü üncelerini halktan önce ABD yle, Siyonist te kilatlarla görü ecek. a ıran var mı? Peki neden sosyalistlerimiz, HDP lilerimiz hâlâ susuyor. Bunlara susup da CHP ile ilkeler temelinde ittifaktan bahsetmeye devam ediyor. Bunlarla neyin ilkesini tartı acaksınız? ABD ye Hizmet te sınır tanımayan cemaat CHP den de önde sava ıyor. Sol-

Cemaatten ABD patentli, gül kokulu muhalefet

AKP hükümetinin son dönemde cemaatin mürid ve taraftar kaynağı olan dershaneleri kapatmak istemesi ile Erdoğan-Gülen çeli kisi siyasette öne çıkıyor. Bu çeli ki yeni değil. Daha önce Mavi Marmara olayında Gülen cemaati Siyonistlerle bir olup filoyu ele tirmi ti. Daha sonra Oslo da AKP hükümetinin MİT aracılığı ile PKK ile görü mesine cemaatin Kürt illerinde geri plana dü eceği korkusuyla kar ı çıkmı tı. Daha sonra i i, kendine bağlı savcılar aracılığıyla MİT müste arı Hakan Fidan ı tutuklatmaya çalı maya kadar vardırdılar. Erdoğan ise bir gecede MİT e dokunulmazlık veren bir yasa çıkardı. Gezi Parkı ile ba layan halk isyanında ise Erdoğan sertlik politikasında ısrar ederken, cemaat olur da AKP iktidarı yıkılırsa dü üncesiyle orta yolcu manevralarla sureti haktan görünmeye çalı tı. Nihayet Erdoğan ın Çin den füze alımına, İran la nükleer müzakerelerde rol almasına, Suriye de a ırı mezhepçi radikal grupları destekleyen politikalarına kar ı Gülen hep ABD, AB ve İsrail ile uyumlu politikalar savundu. Nihayet Cumhurba kanlığı seçimleri yakla ırken cemaatin Erdoğan ın kar ısında Abdullah Gül ü öne çıakrdığı ve desteklediği biliniyor.

cularımız da pek memnun görünüyorlar bu i e. Cemaatten gelen her salvo, solcu portallarda, gazetelerde man etlerde. Zaman gazetesi istihbarat efi camiye bira i esi sonradan kondu demi ... Sol sıralardan alkı sesleri! Baransu, bu daha ba langıç daha bavulumu açmadım diyor... Sol sıralardan gelen uğultular! Koç tan sonra Koç a gözümüz gibi bakalım diyen Fethullahçı Boydak a vergi denetimi gelmi ... Sol taraftan protestolar! MGK da Tayyip Fethullah ı bitirme planının altına imza atmı ! İdris Bal dershaneleri savundu diye AKP den atılmı ! Vay vay vay... Yapmayın etmeyin arkada lar, dostlar, yolda lar! Görmüyor musunuz? CHP ile Cemaatin ittifakı Koç ile Boydak ın, TÜSİAD ile TUSKON un ittifakıdır. Biri icazet için Washington a gidiyor, öbürü zaten Pensilvanya da. Bu muhalefet Amerikan muhalefetidir. Kol kola girenler Mavi Marmara katliamında İsrail i değil Mavi Marmara yı ele tirenlerdir. Görmüyor musunuz? Bunlar cami-cemevi adı altında Alevilerin asimilasyonu için çalı anlardır. Alevilerin kapıdan kovduğu İzzetullah, Sarıgülle bacadan girmektedir. Görmüyor musunuz? Bunlar i çi dü manlığında AKP ile yarı maktadır. i li de, İzmir de, Antalya da ta eronculuğun krallarıdır. Yakalarına taktıkları T.C. rozetinin açılımı Ta eron Cumhuriyeti dir. Hani Gezi den sonra hiçbir ey eskisi gibi olmayacaktı? Burjuva politikasının dehlizlerinde kaybolmak yerine halkın gücüne güvenmeniz için daha kaç barikat kurulması, kaç ehit verilmesi gerek? Bugün artık CHP ile her ittifak çabası her göz kırpı Fethullah la kol kola girmektir. Amerikan muhalefetinde saf tutmaktır. Ta eronlardan medet ummayın. Amerikancıları yıkacak kudret Taksim de, Kızılay da Armutlu da kurulan barikatlarda, halkın isyanında mevcuttur! Ah o bez parçaları yakılacaktı!

Koç gibi Fethullahçı sermaye

AKP hükümetinin i çi emekçi dü manı sicili ortada. Fethullahçı patron Boydak, AKP nin Koç a yönelik mali denetimlerine kar ı bayrak açıyor. Boydak a göre Türkiye yi ta ıyan irketleri gözümüz gibi korumalı imi iz! İ te patron dayanı ması. Hanginizin ayran hanginizin viski içtiğinin bir önemi yok! Türkiye yi de sizi de ta ıyan biz i çi ve emekçileriz, siz ise Türkiye yi sömüren halkın kanını emenlersiniz.

Amerikancı muhalefet

imdilerde muhalif gözüken cemaatin AKP ye kar ı hazırladığı alternatif ABD patentli bir sermaye muhalefetidir. Fethullahçı ile Batıcı patronlar kârlarında ve Amerikancılıkta birle iyorlar. ABD Büyükelçisi CHP lideri Kılıçdaroğlu ile gizli bulu ma ayarlıyor. Ertesi gün Kılıçdaroğlu, Sarıgül e çağrı yolluyor. Bir hafta içinde Sarıgül her türlü tüzüksel engeli a ıp enliklerle CHP ye katılıyor. Seçim startını verir vermez de ilk selamı hocaefendi ye yolluyor: dershanelerin kapatılmasına izin vermeyiz! Nihayet belli ki i lere son halini vermek gerekli talimatları almak üzere Kılıçdaroğlu 30 Kasım itibariyle ABD ye gidiyor.

Cemaatini de al git!

Erdoğan ve cemaat arasındaki bu gerilim ve çatı ma iktidar saflarında bir çatlak yaratmı durumda. Son olarak AKP cemaate, dershanelerden saldırıyor. Sanki yıllarca bu dershanelerden nemalanmamı gibi. Cemaat ise MGK da kararla tırılan ve ba ta Erdoğan ve Gül olmak üzere AKP lilerin imzalarının olduğu Gülen cemaatine kar ı eylem planı nı gündeme getirdi. Sanki 28 ubat ı açıkça destekleyen Gülen in kendisi değilmi gibi. Nerden baksanız tutarsızlık. Nerden baksanız çıkar kavgası! Elbette ki bu kavganın yarattığı çatlak bir zaaf i aretidir. Halk isyanı ile birlikte hükümetin güç gösterilerinin her seferinde nasıl halk kar ısındaki güçsüzlüğünü gösterdiğine ahit olmu tuk. Halkın isyanının yarattığı basınç ile derinle en çatlağın üzerine gitmek gerekir. Halk isyanı yeniden toparlanıp i çi sınıfıyla bulu malı, daha net bir siyasi

perspektif ile AKP hükümetini cemaatini de yanına katıp siyasi tarihin çöplüğüne göndermelidir.

Medet ummak felakete götürür

Ancak çatlağın üzerine gitmek ba kadır çatlağın taraflarından medet ummak ba kadır. Mesela CHP hemen ABD nin çöpçatanlığında Fethullah Gülen le i i pi irmeye ba ladı bile. Unutmayın onlar aralarında kavga etseler de i çi dü manlığında birleiyor. Hepsi kıdem tazminatını kaldırmak istiyor. Hepsi paralı sağlıktan yana, hepsinin özel hastaneleri var. Biri dershaneci ise öteki özel okulcu. Biri TÜSİAD ile yakınla ıyor öteki Arap sermayesi ile i görüyor. Bunların hiçbirinden i çiye emekçiye hayır yoktur. Sosyal demokrat yancılarından da... Bunlardan medet ummak felakete götürür.


10

Aralık 2013 / Sayı: 50

Mustafa Kemal Coşkun

Barış sürecinin sonu Süreci dikkatli izleyenler hatırlayacaktır: 2009 da, hükümet barı sürecini ba latmadan çok kısa bir zaman önce, ba bakan meydanlarda geçmi hükümetlerinin Öcalan ı neden asmadıklarını soruyor, kendileri olsa asacaklarını ilan edip duruyordu. İlginç bir biçimde bundan birkaç ay sonra barı süreci denen o süreç ba latıldı. Ba bakanın o dönemdeki meydan konu malarının oya yönelik olduğu dü ünülebilir elbette, ancak bu, barı sürecinin neden ba latıldığını bütünüyle açıklamaz. Barı süreci nin ba latılmasının nedenleri, ne hükümetin demokrasi konusundaki ısrarından ne barı severliğinden ne de AKP iktidarının Kürt hakları konusunda herhangi bir duyarlılık içinde olmasından doğdu. Bunun böyle olduğunu sanan birisi, süreçte gelinen noktayı da yanlı okuyacak demektir. Aslında bu sürecin ba latılmasının, özünde sınıfsal olan üç temel ayağı vardı ve eğer sürecin bitip bitmediği merak ediliyorsa bu üç alanda ne olduğuna bakmak yeterli olacaktır. Bunlardan birincisi, Türkiye burjuvazisinin MusulKerkük petrollerine ula ma hedefiydi. Bu çerçevede Irak Ba bakanı Maliki nin itirazlarına, hatta Irak anayasasına aykırı bir biçimde Türk hükümeti Barzani ile bir anla ma bile yaptı. Yani aslında açılım denen ey, doğrudan doğruya Musul-Kerkük açılımıydı; Türk hükümeti Barzani ye açılıyordu ve bu, PKK nin ve Kürt hareketinin tasfiyesiyle gerçekle ebilirdi. Yani hedef, PKK yi silahsızlandırmak ve ardından da Kürt petrollerine ula maktı. Ancak geçen 1 Mayıs ta Irak Ba bakanı ile Barzani nin yapmı olduğu ve ABD nin de desteğini alan Bağdat-Hewler anla ması, Türk Hükümetinin Musul-Kerkük açılımını sekteye uğrattı. Hatta ABD nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone ve ardından Dı i leri Bakanı John Kerry, Türkiye yi Maliki Hükümetine kar ı tutumu nedeniyle ele tirmi ti. Böylece Türkiye açısından Musul-Kerkük açılımının sonu gelmi ti. Ancak son Diyarbakır bulu ması , ABD nin hem Barzani yi hem de Türk burjuvazisini yola getirdiğini gösteriyor. Ama önemli bir farkla: bu bulu ma ne Suriye deki ne de Türkiye deki Kürtleri kapsıyor, hatta onları bütünüyle dı arıda bırakıp burjuvaziyi Barzani ile bulu turuyor. Bu durumda Suriyeli ve Türkiyeli Kürtlerden ciddi bir itiraz geldiğinde bu bulu ma da dağılacaktır. Zira imdi yapılmak istenen, Barzani ile Suriye ve Türkiye deki Kürtleri ayırmaktan ba ka bir ey değildir. Barı sürecinin nedenlerinden ikincisi, Türkiye nin Suriye ve Rojava bölgesine ili kin politikalarıyla ilintilidir. AKP, Suriye de olu an özerk Kürt bölgesini imha etmeyi hedeflemi , bu nedenle Suriye ye müdahale edilmesi için bir çe it sava çığırtkanlığına ba lamı tı. Ancak ABD nin Suriye konusundaki politikası farklıla tı, uzun uzun anlatmaya gerek yok, bu durum Türkiye nin Suriye politikasının da çökmü olduğunu gösteriyor. Barı sürecine ili kin üçüncü bir etken, Ba bakanın ba kanlık sistemine geçi ve Kürtlerin de desteğini alarak Türkiye nin ilk ba kanı olma hevesidir ki, bu heves de Haziran ayı boyunca süren Gezi Parkı İsyanı ve buna gösterilen hükümet tepkisi kar ısında eriyip gitmi tir. 31 Mayıs tan itibaren Erdoğan, önemli ölçüde itibarını yitirmi tir. Kısacası, Rojavalı ve Türkiyeli Kürtler Barzani ye kar ı mücadele eder ve ba arılı olurlarsa bu, barı sürecinin en azından Türkiye egemen sınıfları açısından bittiğini gösterir. Kaldı ki Kürt hareketi içerisinde Türk burjuvazisinin yukarıdaki planlarının farkına vararak barı sürecine ku kuyla bakan önemli sayıda insanın olması da sürecin geleceği hakkında bir fikir verebilir. AKP hükümeti hâlâ barı sürecinden bahsetmeye devam ediyor. Süreci doğru kavrayamayan kimi sol kesimler ve Kürt hareketinin bazı bile enleri de hala barı sürecinden medet umuyor. Umarız Kürt hareketinin bile enleri, mevcut hükümetin, çözümdü , barı tı derken hiç de samimi olmadığını yakın zamanda anlayacaktır. Gerçekten barı isteniyorsa, Kürt emekçi halkının Gezi ile ba layan isyanla ve Türk emekçi sınıflarıyla bulu masından ba ka bir yol yoktur.

Diyarbakır sahnesi barı için değil petrol, dolar ve sava için kuruldu!

Erdoğan, Diyarbakır da Barzani ile ov yaptı. Bu ovun amacı neydi? Kimilerine göre seçim yatırımı kimilerine göre tabuların yıkılması. Erdoğan ın bu hamlesiyle Kürt illerinde elde edeceği oyları arttırma amacı gütmediği söylenemez. Bir ba bakan ilk defa Barzani yönetimi için Kürdistan kelimesini kullandığına göre bir biçimiyle bir tabunun da yıkıldığı inkâr edilemez. Peki bunlar için miydi bütün tantana? Hayır! Erdoğan ın ve Barzani nin ba rolde olduğu, İbo ve ne yazık ki ivan ın da figüran olduğu bu tiyatro sahnesi çok daha fazlası için kuruldu. Her türden fa ist, ortaya çıkan manzara kar ısında öfkelendi. Yine bölünme nutukları atmaya ba ladı. Korkmayın! Erdoğan ve Türkiye nin her renkten sermayesi bölünmenin değil büyümenin pe inde. Güney Kürdistan daki Barzani yönetimine hamilik yaparak bölgenin enerji yataklarına ula mayı hedefliyorlar. Çözüm, barı vb. adlarla

adlandırılan süreçlerin hepsinin arkasında bu hedef var. Biz ba tan beri bu politikayı Büyük Türkiye Projesi olarak adlandırıyoruz. Fa istlere korkmayın diyorsak demek ki Türküyle Kürdüyle bu coğrafyanın i çisinin emekçisinin korkması gerekir. Bu proje bir a amada ABD nin ufak bir muhalefeti ile karıla mı tı. ABD sürecin Irak yönetimiyle koordineli gerçekle tirilmesini istiyordu. Maliki ile yapılan görü melerle buzlar eritildi; imdi Büyük Türkiye Projesi ABD den tam destek alıyor. Ekibe bakın Obama, Erdoğan ve Barzani. Kimse bu üçlünün tekin olduğunu söyleyemez! Nitekim türlü aklabanlığın arasında Erdoğan niyetlerini açık etti. Tek partiyle barı olmaz dedi. Böylece sadece Güney Kürdistan da değil Türkiye sınırları içinde de Barzani nin hamiliğine soyunacağını söylemi oldu. Leyla Zana ve Osman Baydemir de pek memnun gözüküyor bu i e.

Yine Erdoğan dağlardan inildiğini, cezaevlerinin bo aldığını göreceğiz dedi. Kürtler buna inanmalı mı? Yasal düzenleme yapıldığı halde serbest bırakılmayan hasta tustaklar dört duvar arasında ölümü beklerken hangi sağlıklı akıl inanır buna? Bir yandan barı tan çözümden bahsedip diğer yandan Rojava sınırına İsrail duvarları dikmeye kalkanın sözüne kim güvenir? Ancak Erdoğan bo a konu muyor. Tablonun bütününe bakıldığında u mesajı veriyor: PKK ve KCK tasfiye olduktan, Rojava daki devrimci süreç ezildikten, BDP etksisizle ip Kürt siyaseti Barzani nin hegemonyası altına girdikten sonra cezaevleri de i levini görmü olacaktır. Erdoğan ın söylediklerinin tercümesi budur. Barzani açılımı barı getirmez tam tersine sava hazırlığıdır. Kürt hareketinden farklı sesler gelse de Kandil süreç tıkandı diyor. Müzakerelerin derinle mesini istiyor. Aksi halde sava yeniden ba layabilir. AKP, Türkiye Kürdistanı ve Rojava da en büyük kitle desteğine sahip hareketin yerine Barzani yi ikame etmek istiyor. Oysa Barzani nin desteği, kendisinin yönettiği Güney Kürdistan da bile %38 lere dü mü durumda. O halde Barzani ile tüm Kürt halkını temsilen barı görü mesi yapmak akıl dı ıdır. Olsa olsa yeniden bir sava hazırlığının parçası olarak Kürt hareketini ku atma çabası söz konusudur. Sava ın yeniden ba lamasının faturasını i çilerin ve emekçilerin ödeyeceği açıktır. Ancak Obama nın, Erdoğan ın ve Barzani nin gözünü, petrol, dolar ve kan bürümü durumdadır. İ te korkulacak olan ve kar ı çıkılacak olan budur!

Roboskî nin ikinci yılı

Devletten Kürtlere: Gerekirse topunuzu katlederim! 28 Aralık 2011 günü devlet ırnak ın ( irnex) Uludere ilçesine bağlı Roboskî köyü yakınında kendi silahsız sivil yurtta larını sava uçaklarıyla bombaladı ve katletti. 34 tane insan öldü, bunların çoğu çocuk ya taydı. Aradan iki yıl geçti, tek bir sorumlu hesap vermi değil. Ne hesabı versinler, hesap soran yok ki! Birinci sonuç: devletin Kürtler kar ısındaki karakteri deği memi tir. 1943 yılında Van Özalp ta 33 silahsız Kürt köylüsünün General Mustafa Muğlalı tarafından soğukkanlı biçimde kur una dizilmesinin 70. yıldönümünü ya ıyoruz. O olayın ya andığı dönemin devletine ağzına geleni söyleyen bir ba bakan döneminde ya andı bu 34 insanın ölümü. Böylece Roboskî katliamı Muğlalı olayının yanında yerini aldı. İ te böyle pratikte kanıtlanır bir devletin karakter deği tirip deği tirmediği. İkinci sonuç: Roboskî katliamı katillerinden hesap sorulmaması ne kazadır, ne ihmal. Ne de a ırtıcıdır. Çünkü Roboskî bir test balonudur. Roboskî bir Sri Lanka çözümü testidir.

ayet ko ullar uygun olursa bu devletin Kürt sorununu aynen Sri Lanka da Tamillere yapıldığı gibi büyük ölçekli sivil katliamları yoluyla çözme konusunda tepkiyi ölçtüğü bir test. Ama bu katliam yapanların ardına kalmayacaktır. İ çi sınıfı iktidara geldiğinde ya da daha önce güç dengeleri izin verdiğinde, Roboskî katilleri ve on-

ların ardındaki siyasi sorumlular mutlaka yargılanacaktır. Kimse i in ahrete kaldığını dü ünmesin! Halk isyanı bize en heybetli görünen iktidarların halkın ayağa kalkmasıyla nasıl sarsıntıya girdiğini gösterdi. Katiller, ürkün! Hesap mutlaka sorulacak! Halkın mahkemesinde yargılanacak ve mahkûm edileceksiniz!


11

Aralık 2013 / Sayı: 50

Erdoğan ve Davutoğlu avdan eli bo dönüyor

Suriye de emperyalist barbarlığın, mezhep çatı malarının sürdüğü bir dönem devam ediyor. Türkiye, Katar ve S.Arabistan ın silahlı muhalif grupları finanse ettiği, iç sava ı kızı tırdığı bilinen bir gerçek. İslami Cephe ismiyle kurulan yeni çatı örgütü ise Katar ın Suriye de yeniden bir güç olarak sahneye çıkmasından ba ka bir anlam ta ımıyor. El Kaideci örgütlerin ÖSO üzerindeki basıncını

kırmak amacıyla El Kaide den sonra ikinci bir İslamcı odak olarak Batı nın desteğini alma hevesindeki İslami Cephe, Türkiye nin büyük ölçüde oyun dı ı kalmasının da bir ifadesi. Erdoğan ve Davutoğlu nun Guta daki kimyasal saldırıdan sonra Suriye ye girilmesi yönündeki çağrılarını hatırlayalım. Yiğit Bulut, sadece 4 ay önce gerçekle en bu katliamdan hemen sonra herkesin Erdoğan dan

özür dilemesini, Erdoğan ın Suriye politikasında dik duru unun hiç deği mediğini, imdi ABD ve Rusya nın Erdoğan la aynı çizgide olduğunu söylemi ti. Türkiye halkları kraldan çok kralcı olan burjuva politikacılarına alı ıktır. AKP, halkın gözünün içine baka baka milyonlarca insanın mülteci pozisyonuna dü mesine aldırmadan, binlerce insanın katledilmesini yok sayarak haksız bir sava ı körüklemeye çalı mı tı. Ya imdi? Batı basınında Suriye de Esad ın da içinde bulunduğu çözümler dola ıyor. Rusya Esad ı yedirmeyeceğini tüm dünyaya ilan etmi durumda. Ne aynı çizgisi... AKP nin Suriye politikası orta yerinden çatlamı tır! Ne Suriye ye müdahale olmu ne de Esad görevinden indirilmi tir. Erdoğan ın büyük bel bağladığı ÖSO gibi örgütler dağılmanın e iğindedir. Üstüne üstlük, Rojava da halk hareketi özerk bir yönetime doğru ilerlemektedir. imdi Erdoğan ve Davutoğlu, kimden özür dileyeceğini dü ünsün. Suriye deki körüklediği mezhep savaı, Suriye yi bir av sahası haline getirmi tir. imdi Türkiye bu av sahasında yalnız, yorgun dü mü , sözü dinlenmeyen bir kı kırtıcı durumundadır.

Fi leme değil psikolojik sava Polisin hazırladığı Gezi raporunda eyleme katılanlar hakkında yüzde 78 i Alevi olup ibaresinin kullanılması fi leme tartı malarını gündeme ta ıdı. Muammer Güler bir açıklama ile iddiayı yalanladı ve yüzdenin sadece Alevileri değil, bu ibarenin pe inden sıralanan sendika, sivil toplum örgütü, taraftar grupları vb. tanımladığını iddia etti. Muammer Güler muhtemelen doğru söylüyor. Yapılan fi leme değil, Alevilere yönelik bir psikolojik harekât. Devletin Alevileri fi lediğini bilmek için emniyet raporuna ihtiyaç yok. Üzerinde mezhebi ibaresi yer alan bölümlerin olduğu saman kâğıda basılı fi ler bile hala tedavülde iken aksini dü ünmek safdillik olurdu. Gezi raporunda yapılan fi leme değil AKP nin mezhep ayrımcılığı ile kendi tabanını isyan eden halka kar ı kı kırtma politikasının bir devamı. Alevilerin isminin bu ekilde özellikle de bir devlet kurumunun raporunda geçmesinin ba ka bir anlamı olamaz. Alevilerin isyanda ne kadar önemli bir rol oynadığını öğrenmek için de ne emniyetin raporuna ne de Nagehan Alçı nın bilge yorumları-

na ihtiyacımız yok. Alevilerin nefsi müdafaası ayan beyan ortada olan bir gerçektir. Suriye de Alevi katliamı yapan çeteleri besleyen bir devlet kendi ifadesiyle 80 ilde milyonlarca insanın katıldığı olaylarda 6 ki iyi öldürüyorsa ve bu 6 ki iden Kürt mücadelesinde dü en bir ki i dı ında hepsi Alevi ise bunun bir anlamı vardır. Aleviler sadece protestoda bulunmamakta, ölüm kalım mücadelesi vermektedir. Bu mücadele sadece Alevileri ilgilendirmiyor. Çünkü AKP hükümetinin i çi dü manlığı da Alevi dü manlığından geri kalmıyor. Halkı mezhep temelinde bölüp kendi tabanını Alevilere kar ı kı kırtırken bir yandan da 81 ilde (Bayburt dâhil) milyonlarca i çi ve emekçinin kıdem tazminatı hakkını gasp etmeye soyunuyor. Bu tabloda mezhepçiliğe kar ı mücadele i çi sınıfı politikasının asla es geçmemesi gereken bir zorunluluk olarak kar ımızda duruyor. Tekel direni inde Trabzon dan İzmir e kadar milliyetçi propagandanın etkisinde kalmı i çilerin Diyarbakır, Batman vb. illerden gelen i çilere nasıl saygı ve sempatiyle yakla maya ba ladıkları hatırlarda-

dır. Çünkü Kürtler gaza, suya, direni e alı kındı. Onlar en zor anda direni in en öndeki sava çıları olmu tu. imdi de tüm inançlardan i çiler Alevilere aynı ekilde saygı duymalı ve mezhepleri dolayısıyla değil direni leri ile bağırlarına basmalıdır. Onların davasını kendi davası olarak görmelidir. Mesela bu anlamda direnen Alevi yi asimile olmu biat eden Alevi ye dönü türme projesi olan Fethullah Gülen-İzzettin Doğan ortak yapımı cami-cemevi projesine i çiler de kar ı çıkmalıdır. Bu projeyi Mustafa Sarıgül de destekliyordu. Alevilerin kitlesel eylemlerle kapıdan kovduklarının Sarıgüller ile bacadan girmeye çalı masına kar ı her inançtan ve milliyetten emekçi halkımız da uyanık olmalıdır. Çünkü özlenen karde lik, ister Alevi-Sünni arasında ister Türk-Kürt arasında hatta Fenerli Galatasaraylı Be ikta lı arasında Gezi ile ba layan halk isyanında ya andı. Bu karde lik barikatların ate inde, Toma ların sıktığı sular altında çelikle ti. Devletin uygulamaya soktuğu psikolojik sava bu karde liği kırmaya yöneliktir. Bu karde liğe gözümüz gibi bakmalıyız.

Sungur Savran

Sandığa isyan yol göstermeli! Burjuvazinin sol gazeteleri sevinç içinde. Solda birlik kuruluyormu . Önce CHP ile HDP nin İstanbul pazarlığı gündeme geldi. HDP büyük ehir belediye ba kan yardımcılığı ve dört ilçe belediyesi istiyormu . Ardından, ÖDP, TKP ve Halkevleri nin CHP ile pazarlığı sızdı. imdi de Beyoğlu konusunda bu be odak arasında bir aydır görü meler yürütüldüğü belli oldu. Bizim bildiğimiz, ÖDP, Halkevleri, TKP ve Kürt hareketindeki bütün tereddütlere rağmen HDP, Gezi Direni i diye anılan halk isyanına taraftar güçlerdi. Buna kar ılık CHP yönetimi ilk iki gün Gezi eylemini parmak uçlarıyla tuttuktan sonra AKP nin daha yumu ak kanadıyla birlikte mücadeleyi söndürmeye giri ti. Kılıçdaroğlu hem Gül le, hem de Arınç la tam da bu amaçla görü tü, Tayyip Erdoğan ın sert yöntemlerine kar ı bir cephe olu turmaya soyundu. Tabanının ne yaptığını tartı mıyoruz. CHP, parti olarak isyanın içinde değil, itfaiyeciler cephesindeydi. Sosyalistler halk isyanının ortaya koyduğu yol ve programı benimsiyorsa, bunun sonucu CHP ile sözde ilkeli ittifak değil, ittifak yapmamayı ilke edinmektir. CHP, Türkiye nin kaderini dı politikada ABD ve İsrail e, ekonomide İMF ve TÜSİAD a, iç politikada ise AKP yi iktidardan dü ürmek için en kirli ittifaklara yaslamaya hazırlanıyor. Kirli ittifakları mı soruyorsunuz? En son sızan Adana (Aytaç Durak) ve Hatay İskenderun da (Mete Aslan) eski MHP li adaylar konu uluyor! Böyle bir CHP ile yürümek, hem isyana sırt çevirmektir, hem intihardır. İntihardır, çünkü dünyanın ve Türkiye nin içinden geçmekte olduğu dönem, her an yepyeni büyük sarsıntıları, krizleri ve sava ları, devrimleri ve kar ı devrimleri bütün sertliğiyle gündeme getirebilecek bir karakterdedir. Yarın AB nin ekonomik krizi kontrol altına alınamaz hale gelir ve Türkiye de derin bir sarsıntı ya arsa, TÜSİAD ın çıkarlarını mı savunacaksınız, i ten atılacak i çileri mi? Yarın emperyalizm Ortadoğu da bir sava a giri irse, bu cephe ile ne yapacaksınız? Yarın isyan bamba ka biçimlerde de olsa yeniden yükseli e geçerse, barikatlara mı çıkacaksınız, Kılıçdaroğlu-Sarıgül partisiyle itfaiyeciliğe mi soyunacaksınız? İsyan, seçim sandığının on bir yıldır yapamadığını yaptı. Büyük halk kitlelerini birle tirerek ve radikalle tirerek AKP yi salladı! imdi yapılması gereken, isyanın gelecekteki yolunu dö emektir. Her kim Anadolu yu saran isyan ate inde taleplerini ortaya koymu tur, bütün hepsinin bir cephesini kurmak gerekir. Artık cephenin adı İsyan Cephesi olmalıdır. Seçim platformu bütünüyle Gezi den Hatay Armutlu ya kadar yükselmi talepler temelinde formüle edilmelidir. Bu taleplerin ekseni, imdilik özgürlüktür, bütün ezilenlerin haklarının savunulmasıdır, AKP hükümetinin ala ağı edilmesidir. Buna i çi hareketinin Gezi ye destek veren kanadının taleplerini eklemek gerekir. Tayyip Erdoğan ın cepte keklik saydığı yüzde 50 sini dağıtmak için yüzde 99 u bir araya toparlayacak bir program gerekir. Bakın Arjantin e, örnek orada. 2000 li yılların ba ında ya anan bir devrimci krizin yarattığı potansiyel temelinde Arjantin in Marksistleri son yıllarda FİT adında bir cephe yarattılar: İ çilerin ve Solun Cephesi. Bu cephe 2011 seçimlerinde 500 bin oy aldı. Bu yıl Ekim ayında ise 1,2 milyon! Birkaç tane de milletvekili çıkardı. Biz burada ne mi yapalım? HDP, ÖDP, TKP ve Halkevleri de dâhil olmak üzere en geni sosyalist cepheyi isyana sahip çıkma temelinde bir araya getirelim. Gezi yi ve Armutlu yu sandığa ta ıyoruz diyelim. Sizi temin ederim, oy patlaması ya arız! Propagandamızda milyonların eyleminin esas kurtulu olduğunu i leyelim. Halkı diri tutalım. İsyanı emekle büyütmek üzere i çi sınıfının en önemli sorunlarını (kıdem tazminatı, özel istihdam büroları, ta eron i çilerinin hakları, kadın istihdamı paketi, i çi sağlığı ve i güvenliği, bölgesel asgari ücret) samimi biçimde kucaklayalım. Bunları, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, e cinsellerin ezilmesine kar ı mücadeleyle birle tirelim. Bakın nasıl ba arılı oluyoruz! İsyan sonrası Türkiye öncesinden farklıdır. Saati siz geri çevirmeyin! Örgütlü güçler, halkın gerisine dü meyin!


Arjantin meclisinde sosyalizm için yemin ettiler!

12

Aralık 2013 / Sayı: 50

Arjantin’de 27 Ekim Pazar günü yapılan parlamento seçimlerinde 2011 yılında kurulan ve iki yılda oylarını iki katına çıkaran FİT (Solun ve Ezilenlerin Cephesi), 1 milyon 200 bin oyla meclise üç temsilci göndermişti. Bu tarihi zaferin ardından devrimci Marksistler, 5 Aralık’ta meclisin açılışında yapılan yemin törenine de damga vurdular.

Dördüncü Enternasyonal in Yeniden Kurulu u Koordinasyonu seksiyonu Partido Obrero dan (İ çi Partisi) Néstor Pitrola ve Pablo López ile PTS den (İ çilerin Sosyalist Partisi) Nicolàs del Caño meclisteki açılı töreninde resmi yeminin dı ına çıkarak Mariano Ferreyra nın ve diğer ehitlerimizin, devlet tarafından kaybedilenlerin anısı için, i çi sınıfı mücadelesi için ve sosyalizm için yemin ettiler. Meclisteki tören sırasında, Cordoba seçimlerinde hile yapılarak FİT adayı Liliana Olivero nun saf dı ı bırakılması da protesto edildi. Olivero yerine meclise giren aday, FİT i olu turan partilerin militanlarının sloganları ve yuhalamaları e liğinde yemin etmek zorunda kaldı. Açılı töreni sırasında dı arıda toplanan binlerce FİT militanı bayrak ve pankartlarıyla meclisi ku attı. Néstor Pitrola ve Pablo López yeminleri sırasında

salonun balkon kısmından Partido Obrero pankartı açıldı. Devrimci bir programla 1 milyon 200 bin oy alan yolda larımız, sandığı ve meclisi, i çi sınıfının çıkarlarının savunulduğu birer kürsü haline getirmenin çarpıcı bir örneğini daha ilk andan göstermi bulunuyorlar. Ba ta Partido Obrero olmak üzere FİT i olu turan tüm devrimci Marksistler buraya burjuvaziyle her türlü i birliğini dı layarak ve parlamenter ayak oyunları reddederek geldiler. Kitlelere ula mak için programlarından ödün vermediler. imdi de bu devrimci politikayı meclis çatısı altına ta ıyorlar. Meclisten fabrikalara, mahallelere ve sokaklara sınıf sava ının çağrısını ula tırıyorlar. Yolda larımızı yakından tanıyoruz, yıllardır birlikte, omuz omuza mücadele ediyoruz ve onlara kefiliz: Bu daha ba langıç!

EEK: Dünya devrimi için mücadele ile geçen 50 yıl Devrimci İ çi Partisi nden EEK e kutlama mesajı:

Devrimci İşçi Partisi, Yunanistan’daki kardeş partisi EEK’e, kuruluşunun 50. yıldönümü vesilesiyle bir kutlama mesajı yolladı. Aşağıda bu mesajdan bazı pasajları aktarıyoruz.

Devrimci İ çi Partisi nin Yunanistan daki karde partisi, Dördüncü Enternasyonal in Yeniden Kurulu Koordinasyonu nun (DEYK-CRFI) Yunanistan seksiyonu EEK (Devrimci İ çi Partisi), 27 Kasım günü kurulu unun 50. yılını, düzenlediği bir toplantı ile kutladı. Parti militanlarının ve dostlarının katıldığı toplantının ba ında EEK ve onun öncülü EDE nin (Enternasyonalist İ çi Birliği) 50 yıllık mücadelesinden görüntüler ve fotoğraflarla hazırlanan bir gösterim yapıldı. Ayrıca bu dönem boyunca yayınlanan dergi, gazete, bildiri, bro ür, afi ar ivinin gösterildiği ba ka bir film daha yayınlandı. EEK tarihinin anlatıldığı iki kısa filmin ardından, altı konu macı 1965 yılı Temmuz

olaylarından itibaren yaanan i çi mücadeleleri, Yunanistan da cuntaya kar ı direni , 1973 Politeknik ayaklanması, askeri diktatörlük sona erdikten sonra ya anan i çi mücadeleleri, sağcı hükümetlere ve PASOK a kar ı verilen mücadeleler, Aralık 2008 isyanı, bugün ekonomik krize kar ı verilen mücadele ve antifa ist mücadeleler içinde EEK in nasıl yer aldığını anlatan konu malar yaptılar. Dünya devrimini programına yazmı bir parti olarak EEK in mücadelesi, politikaları elbette Yunanistan ın sınırlarına sığmıyor. Bu nedenle konu malarda ayrıca, Stalinist bürokrasiye kar ı mücadele, Filistin özgürlük mücadelesinin savunusu, ulusal kurtulu mücadelelerine destek, 80li yıllarda Avrupa çapında gerçekle tirilen mücadeleler ve kapitalist küreselle meye kar ı uluslararası eylemlerde EEK in pozisyonu anlatıldı. Ama daha da önemlisi tüm mücadele tarihi boyunca devrimci bir i çi enternasyonalinin, Dördüncü Enternasyonal in yeniden kurulu u için mücadele ettiği vurgulandı. 50 yılının her gününü kapitalizme, emperyalizme, Siyonizme, cuntaya, ırkçılığa, fa izme kar ı mücadele ile geçirmi olmanın onurunu ya adığı o gün, DEYK üyesi karde partileri de mesajları ile EEK in yanındaydı. Ya asın sosyalist dünya devrimi! Ya asın Dördüncü Enternasyonal!

Sevgili EEK li yolda lar, Kutlama ve sevinç ile bir araya geldiğiniz bu mutlu anda, Türkiye deki karde leriniz adına, Devrimci İ çi Partisi (DİP) adına, partinin Merkez Komitesi adına size Ege Denizi nin ötesinden en içten selamlarımızı yolluyoruz. Birlikte bu denizi Yunanlar, Türkler ve her milliyetten Kıbrıslılar için bir yolda lık ve birlik denizine dönü tereceğiz; bu deniz artık iki burjuva devletinin sava uçakları arasında sabah ak am bir it dalaının alanı olmaktan çıkacak, çocuklarımız için, sevimli yunuslarımız için yaramaz bir mutluluğun alanı haline gelecek. Sevgili yolda lar, Elli yıl, yarım yüzyıl, neresinden baksanız, kapitalist düzenin iflah olmaz savunucusu burjuva partileri için bile çok uzun bir ömür süresi. ( ) Ama bu dönem içinde i çi sınıfı hareketi içindeki ba ka birçok partinin kaderini hatırlayacak olursak ba arının çok daha ba döndürücü olduğu ortaya çıkar. ( ) Gelin, partinizin kurulduğu dönemde uluslararası i çi sınıfı hareketi içinde faal olan bazı ba ka partileri hatırlayalım. Birçokları tarafından dünya devriminin öncü partisi olarak selamlanmakta olan Sovyetler Birliği Komünist Partisi dünyanın en güçlü i çi devletini denetiminde bulunduruyordu ve Ekim devriminin mirasçısıydı. Üye sayısı 20 milyondu. imdi buharla mı bulunuyor! ( ) İtalyan Komünist Partisi (PCI) Mussolini fa izmine kar ı kahramanca mücadele eden partizanların prestijini ta ıyordu. Milyonlarca i çinin eviydi. Bugün yeryüzünden silinmi durumda. ( ) Nihayet, Endonezya Komünist Partisi nin ya adığı felaketi hatırlayalım. Bu parti, dünyada

nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin en büyüğünde İkinci Dünya sava ı sonrasında milyonlarca i çi ve köylüyü örgütlemi ti. Bürokratik olarak yozla mı i çi devletleri dı ında dünyanın en güçlü komünist partisiydi. Ama burjuvazinin sözde ilerici kanadı ile intihari bir halk cephesi politikası dolayısıyla 1964 darbesinden sonra Kasap Suharto ile İslamcıların saldırıları altında bir milyon komünist, i çi ve genci kurban olarak verecek ve tarihin sahnesinden çekilecekti. Bir zamanlar dev yapılar olan bu partiler günümüzde tarihe karı mı bulunuyor. Çünkü uluslararası i çi hareketinin tarihinde Stalinizm adını ta ıyan trajik bir yoldan çıkma sürecinin birer parçası idi her biri. Bu dev yapılar yok oldu, ama EEK ayakta! ( ) Dördüncü Enternasyonal in Yeniden Kurulu u Koordinasyonu nu (DEYK-CRFI) olu turan partileri birle tiren, devrimci Marksizmin tarihsel kazanımlarının ödünsüz savunusu ile günümüzde dünya kapitalizminin ve sınıf mücadelesinin sergilediği eğilimlerin dikkatli bir analizini ve gerçek mücadele örgütleri in a etme iradesini bir araya getiren bu tutum olmu tur. ( ) Siz ısrar ve sebatın devrimcilerin en önemli erdemleri olduğunu, her eyin ön ko ulu olduğunu göstermi bulunuyorsunuz. ( ) EEK in ilk yarım yüzyılı, burjuvazinin ve bürokrasinin saldırıları altında devrimci Marksizmi canlı biçimde ayakta tutma görevini ba arıyla yerine getirmi tir. İkinci yarım yüzyılı onu, Yunan i çi ve köylüleriyle ve dünyanın dört bir kö esindeki karde leriyle birlikte iktidara ta ıyacaktır. Devrimci İ çi Partisi Merkez Komitesi


13

Dershaneler kamula tırılsın! Aralık 2013 / Sayı: 50

Dershaneler kapanırsa öğrenciler sınavlara nasıl hazırlanacak? Türkiye deki eğitim sistemi, ezberci, bilimsel nitelikten yoksun, pratikte denenmeyen ve bu nedenler ile gereksiz müfredatla doludur. Öğrenciler resmi eğitim kurumlarındaki yetersizlikten ve okul içinde yapılan sınavlardan tutun lise ve üniversiteye giri sınavlarına kadar bir sürü engeli a ıp bir gelecek kazanabilmek, meslek sahip olabilmek adına dershanelere gidiyorlar. Fakat, gerçekte dershanelerin varlığı, yani dershanelere verilen binlerce lira, öğrencilerin üniversitelere girmesini kolayla tırmıyor. Çünkü bu sistem, kontenjan eksikliğinden dolayı öğrenciler içerisinde eleme yapılmasını art

ko uyor. Bu durumda dershaneler birer aldatmacadan öteye gidemiyor. Peki, ne oldu da dershaneleri kapatılıp, kapatılmaması tartı masına gelindi? Türkiye de İslamcı sermaye ve batıcı-laik sermaye arasında, AKP nin iktidara gelmesinden bugüne kadar iddetlenen bir sava ya andı ve ya anmaya devam ediyor. Bugün İslamcı sermaye ve onun temsilcisi AKP önemli oranda galip gelmi tir. Ancak, AKP büyük oranda sindirdiği örgütlü kesimlerden sonra, bundan önce ittifak içinde olduğu Gülen cemaatinin de etkisini kırmak ve iktidarını sağlamla tırmak için, cemaatin en önemli kalelerinden biri olan dershanelere taarruza geçmi tir. Bugün dershaneleri

kapatmaya çalı anlarla dershane olmasa ne hale geliriz diye ortalığa çıkanların kavgası bu bağlamdadır. Dershanelerin kapatılması, ilk olarak Cemaat örgütlenmesinin kalbini yok edip, Tayyip Erdoğan ın iktidarını sağlamla tıracaktır. İkincisi, bütün dershane patronlarının maddi kaybına yol açacaktır. Üçüncüsü, dershanelerde çalı an bütün emekçilerin istihdam sorunu ortaya çıkacaktır. On binlerce öğretmen, atanamazken, dershane öğretmenlerinin i siz kalması ortaya çıkacaktır. Bu da eğitim emekçilerinin daha dü ük maa lar ve güvencesiz çalı ma ile yüz yüze kalmasına yol açacaktır. Yani, dershanelerin kapatılması öğrencilerin Gülen/Erdoğan/patronlar arasında taraf tutmasının öğrencilere hiçbir fayda sağlamayacaktır. Paralı eğitim sistemi; özel okullar, dershaneler, emekçi ailelerin çocukları için harcadığı eğitim masrafları, üniversiteye giri için zorunlu sınavlar, üniversiteden mezun olsa da atanamayan on binlerce öğretmen... Hepsi ama hepsi bu düzenin eğitim sistemi konusunda yarattığı problemlerdir ve her geçen gün bu sorunlar çözülmesi gerekeceğine artıyor! Dershaneleri kaldırmayı ya da dönü türmeyi hedefleyenler milyonlarca öğrenci ve öğretmenin sorunlarına çare olmayacak. Peki çözüm ne olacak? Öncelikle, dershane öğrencileri ve dershanelerde çalı an

bütün emekçiler birle ik mücadele etmeli, kendi bağımsız cephelerini örmelidirler. Yani, alanlardan, patronları uzak tutmalıdırlar. Son tahlilde, çözümümüz dershanelerin ve özel okulların kapatılıp kapatılmaması değil, kamula tırılmasındadır. Dershaneler kamula tırılıp, liselere, kütüphanelere ve eğitim kurumlarına dönü türülmelidir. Yani, eğitim tamamen devlet güvencesinde nitelikli, parasız ve herkese e it olmalıdır. Sadece parası yetenlere değil, emekçiler de dâhil herkese ya am boyu parasız eğitim sağlanmalıdır. Tabii yalnızca bu da yetmez! Türkiye deki bütün eğitim sisteminin deği tirilmesi gerekir. Lise ve üniversite öğrencileri, dershane emekçileri, atanamayan ve i siz kalan tüm üniversite mezunları, dershaneler ve özel okullar bünyesinde güvencesiz ve sözle meli çalı an tüm eğitim emekçileri olarak haklarımızı ve taleplerimizi sahiplenelim ve birlikte mücadele edelim. DİP li öğrenciler

Devrimci İ çi Partisi diyor ki: l Üniversiteye giri sınavları kaldırılsın! l E it, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!

Özel okullar ve dershaneler devlet güvencesinde kamula tırılsın! Atanamayan öğretmen kalmasın!

l

İTÜ de eylem günü:

Yeter rektör Karaca! Biz yüzde 99uz diyen öğrenciler, Uludağ Üniversitesi nde stant açtı. Öğrencilerin yoğun bulunduğu Medi-ko da açılan masa ve dağıtılan bildiriler öğrencilerin yoğun ilgisi ile kar ıla tı. Biz Yüzde 99 uz Platformu ile ilgili bilgi veren öğrenciler üniversitelilerin sorunlarıyla emekçi sorunlarını birle tirip herkesi bunun için mücadeleye çağırdı. Üç gün boyunca açık olan stantta binin üzerinde bildiri dağıtıldı. Üniversitede açılan stantlarla ba layan Biz %99 uz Platformu çalı maları Bursa Merkez de de devam edecek. Halkla bütün-

Ege Üniversiteside barınma hakkı için mücadeleye çağrı!

2 ay önce, İzmir de yurt eylemleri yapılmı tı. O tarihten bugüne kadar yurt sorunları azalmı değil. Aksine öğrenciler daha fazla zulüm çekerek okullarına gidebilmek için saatler geçirmek zorunda kalıyorlar. Hükümetin yurtları ayırması, yurtları güvenilir, sağlıklı ve parasız yapmıyor. Öğrenciler yürüyerek 10-15 dakika içinde gidebildikleri derslerine, u anda 1,10 kuru vererek, yakla ık 1,5 saat yol tepmek zorunda kalıyorlar. DİP li öğrenciler, Ege Üniversitesinde öğrencilerin yurt sorunlarını haykırıyorlar. Üniversite duvarlarına yazılama yaparak, her hafta bildiri çalı ması ve afi lemeyle yurtta kalan Ege üniversitesi öğrencilerini mücadeleye çağırıyorlar.

le meyi ve direni e emekçileri ve öğrencileri ortak etmeyi amaçlayan Biz Yüzde 99 uz Platformu ndan öğrenciler %1 e kar ı olan mücadeleyi meydanlarda sürdürmeye devam ediyor.

Devrimci İ çi Partisi diyor ki: Kızlı-erkekli evleri değil, okullardaki fuhu çetelerini engelleyin, tecavüzcüleri cezalandırın! l

Üniversitelerde polise, ÖGB ye harcadığınız bütçeyi yeni öğrenci yurtlarına harcayın!

l

l Polis defol! Üniversiteler bizimdir! l Öğrenci yurtları bizimdir, yurttan atmak yasaklansın!

Öğrencilere barınma hakkı sağlamak bir kamu hizmetidir. Tüm özel yurtlar i çi ve öğrenci denetiminde kamula tırılsın! l

l Tüm öğrencilere e it, parasız, sağlıklı,

güvenli ve ula ımı kolay öğrenci yurtları!

İstanbul Teknik Üniversitesi bile enleri, 5 Aralık günü Maslak kampüsünün Dayanı ma Meydanı nda son zamanlarının en kalabalık eylemlerinden birini gerçekle tirdi. Saat 12.30 da toplanan ögrenciler, i çiler ve akademisyenler rektörlüğe doğru yürüyü e geçtiler. Yürüyü esnasında ortak bir ses ile Kurtulu yok tek ba ına, ya hep beraber ya hiçbirimiz , Yeter Karaca , Ba ka bir İTÜ mümkün , Rektör istifa , YÖK gitsin, biz kalıyoruz sloganları gür bir sesle atıldı. Sık bakalım mar ının farklı bir versiyonu olarak At bakalım, at bakalım, asistanı at bakalım, soru turma aç, kantinleri sat, direni i gör bakalım mar ı ço kulu bir ekilde söylendi. Rektörlük binasına gelindiğinde, öğrencileri güvenlik görevlilerinden olu mu bir insan duvarı kar ıladı. Rektörlüğün önüne geçen İTÜ lüler önce İTÜ Ta kı la Sahnesi nin sergilediği tiyatroyu izlediler. Tiyatroda Karaca nın icraatları komik bir dille anlatıldı. Büyük beğeni toplayan gösterinin ardından sıra serbest kürsünün kurulmasına ve konu malara geldi. Birçok İTÜ lü çıkıp görü lerini ve taleplerini dile getirdi.

Devrimci İ çi Partili ögrenciler adına yapılan konu mada, İTÜ de verilecek mücadelenin okulun tüm bile enleriyle beraber verilmesi gerektiği vurgulandı. Ta eron i çilerin, asistanların, okul çalı anlarının ve öğrencilerin beraber yürüttükleri bir mücadelenin zafere ula abileceği belirtildi. Rektörün sermayeyle kol kola okulu yönettiği ve bunu durdurmak için sermaye kar ıtı bir hareket gerektiği belirtildi. Son olarak, rektörün ve yanda larının okulun yüzde 1 ini olu turduğu, öğrencisiyle, i çisiyle, akademisyeniyle İTÜ lülerin okulun yüzde 99 u olduğu söylendi. Konu malar güvenlik görevlilerine yapılan çağrıyla son buldu. Öğrenciler, güvenlik i çilerine, arkalarını döndükleri ve korudukları rektörün onların sözle melerini kısa dönemli olarak imzalattırdığını ve yarın i ten atılacaklarını söylediler. İ ten atıldıkları zaman da gene aynı İTÜ lülerin onların haklarını savunacaklarını belirttiler. Yapılan konu maların ardından halaylar çekildi, arkılar söylendi. Son olarak İTÜ lülerin hayallerindeki üniversiteyi anlattıkları kağıtları birle tirmeleriyle eylem sona erdi.


14

Türkiye ile AB arasında kar ılıklı bir taahhüdü içeren ilk ana belge olan Ankara Antla ması nın (1963) imzalanmasından bu yana tam yarım yüzyıl geçti! Aslında Türkiye Avrupa Birliği nin atası olan Ortak Pazar 1957 Roma Antla ması ile kurulduktan hemen sonra, 1958 yılında Yunanistan ın üyelik için ba vurması ertesinde topluluğa ilk ba vurusunu 1959 da yapmı tı. 1963 Ankara Antla ması bir bakıma bu ba vurunun ürünü idi. Antla ma nın hedefi Gümrük Birliği idi. Ama 1987 de Turgut Özal döneminde Türkiye AB ye üyelik için ba vurunca Türkiye nin AB macerası nihai a amasına girdi. Bugün ilk antla madan 50 yıl, ilk üyelik ba vurusundan 26 yıl, Türkiye nin aday ülke olarak kabulünden 9 yıl sonra Türkiye hâlâ yeni müzakere fasılları açılsın diye uğra ırken, orta ve Doğu Avrupa nın bütün eski sosyalist diye bilinen ülkeleri üye olarak alındı. imdi de Doğu ile Ortaklık adı altında uygulanan AB politikası temelinde üç Kafkas Cumhuriyeti, Ukrayna, Moldova ve Belarus ile yakınla ma ya ıyor. (Rusya nın müdahaleleri Ermenistan ı bu projeden kopardı, Ukrayna yı da karga aya attı. Rusya nın sıkı müttefiki Belarus un da burada olması hükümetine kar ı bir tuzak. Ama niyet bu altılı üstüne.) Türkiye hâlâ kapıda! Ama Türkiye burjuvazisinin a kı hiç tükenmiyor!

Aralık 2013 / Sayı: 50

Sadece burjuvazinin olsa omuz silker geçeriz. Ama daha üzerinden on yıl bile geçmedi: Türkiye solunun bir bölümü AB ye aday üyeliğin kabulünü demokratik devrim olarak ilan etti! DİSK i KESK i ile sendikalar tabanlarına AB nin sosyal diyalog unu, yani i çi sınıfının uyutulma yöntemlerini anlatan seminerler düzenledi. Kürt hareketi AB yi kurtulu olarak gördü. Türkiye ye AB deki bütün özgürlükler gelecekti. O yetmiyordu, sosyal Avrupa nın i çi sınıfı kazanımları da gelecekti. O yetmiyordu, Kürt halkının hakları da teslim edilecekti. O yetmiyordu, serbest dola ım sayesinde herkes çocuğunu istediği ülkeye yollayacaktı. Kısacası, Türkiye nin ezilenleri için cennete doğru bir yürüyü e ba lamı tı. Bedelsiz özgürle me rüyaları bugün tuzla buz olmu durumda. AB dünya ekonomik krizinde uluslararası sistemin hasta adam ı haline geldi. Avro nun çökü ünden, AB nin dağılmasından bir ihtimal olarak sadece devrimci Marksistler değil burjuvazinin sözcüleri söz eder oldu. İ çiler, Kürtler, bütün ezilenler kendi ba larının çaresine bakmak zorunda olduklarını nihayet fark ettiler. Bırakın, Türkiye burjuvazisi, Batıcı ve İslamcı kanatları arasında uygarlık sava ları veredursun. Biz proletaryanın temsilcileri yepyeni bir uygarlığa, kadim uygarlıkların hiçbirini yüceltmeden ve hiçbirini küçümsemeden, hepsinden sınıf tahakkümünün yapı tırdığı kirleri temizleyen ve halkları dost eden yeni sınıfsız ve enternasyonalist uygarlığımıza doğru yürüyelim! Kimsenin kimsenin kapısında kul olmadığı bir uygarlığa!

Çin kapitalizmi yönünü arıyor Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi nin 9-12 Kasım tarihleri arasında toplanan 3. Plenumu nda alınan kararların anlamı, piyasa mekanizmalarının ve özel sektörün ekonominin içinde daha belirleyici bir rol üstlenmesi olarak özetlenebilir. Kasaba ve köy i letmeleri ile kentlerdeki büyük devlet i letmelerinin önemli bölümünün 1990 ların ikinci yarısında ve 2000 lerin ba ında özelle tirilmesi ve Çin in 2001 de Dünya Ticaret Örgütü ne üye olması bu doğrultuda atılmı olan somut adımlardı. Buna rağmen, Çin devleti bankacılık, enerji ve telekomünikasyon gibi bazı kilit sektörlerdeki devlet i letmelerini özelle tirmedi. Devlet ekonomideki ağırlığını sürdürdü. imdi devlet i letmelerinin bir bölümünün daha özelle tirilmesi olasılığı gündeme geliyor. Çin in uluslararası finansal sermaye hareketlerine açılması da bu çerçevede gündeme gelebilir. Çin 1978 den itibaren büyük miktarda doğrudan yabancı yatırım alan bir ülke. Ancak, borsa ve benzeri finans kurumları aracılığıyla sıcak paranın ülkeye kolayca girip çıkmasına bugüne değin izin verilmedi. Çin in para birimi olan yüen, bir dizi dı ticaret antla ması ile uluslararası alanda daha fazla kullanılır hale gelse de henüz (Amerikan doları, avro veya Türk lirası gibi) konvertibl bir para birimi haline getirilmedi. Bu sayede Çin kendisini (1998 deki Asya krizi gibi) uluslararası ekonomik krizlerin ani ve yıkıcı etkilerine kar ı diğer ülkelere göre daha fazla koruyabildi. Son plenum kararlarının ertesinde Çin bu alandaki eski politikasını bir yana bırakarak yüeni daha fazla konvertibl hale getirmeye ve finansal sermaye hareketlerine kapılarını açmaya ba layabilir. anghay da kurulmakta olan yeni serbest ticaret bölgesi bu alanda bir pilot uygulama niteliği ta ıyor. Bu uygulama bir süre sonra ülke çapına doğru geni letilebilir. Son olarak, kır topraklarının özel mülkiyet haline getirilmesine yönelik bazı adımlar atılabilir.

1978-82 aralığında kırlardaki kolektifler dağıtılarak topraklar köylü ailelerine dağıtıldı ve tarım bir özel ekonomik faaliyet alanı haline getirildi. Ancak, köylülere toprağın yalnızca kullanım hakkı verildi. 1990 larda toprağın kiraya verilmesine adım adım müsaade edildi. Yine de, köylülerin topraklarını piyasada alıp satma, bankadan kredi alırken teminat olarak gösterme hakları hâlâ bulunmuyor. Dahası, kır toprağının kent toprağına dönü türülmesi ve kira ve satı yoluyla ki ilere ve irketlere tahsis edilmesi konusunda yerel hükümetlerin geni yetkileri var. Kır toprağının bugünkü yarı-özel mülk halinden tamamen özel bir mülke dönü türülmesi epeydir yoğun biçimde tartı ılıyor. Son plenumda da çok somut bir karar çıkmadı ama çiftçilerin özel mülkiyet haklarının güçlendirileceği ilan edildi. Bunun toprağın tamamen özel mülkiyet haline getirilmesi ile sonuçlanması ihtimali mevcut. ÇKP Merkez Komitesi nin Kasım 2013 teki 3. Plenumu nun ortaya koyduğu yöneli in somut uygulamalara nasıl ve ne ölçüde yansıyacağını zaman gösterecek. Ortaya çıkan üç önemli olasılık olan devlet i letmelerinin özelle tirilmesi, yüenin konvertibl hale getirilerek finans hareketleri üzerindeki kontrollerin kaldırılması ve toprağın özel mülkiyet haline getirilmesi, somut uygulamalar haline geldiği takdirde ülkenin sınıf yapısı ve sınıf mücadeleleri üzerinde ciddi etkiler yapabilir. Çin de kapitalizm hâlâ yönünü arıyor.

duğuna karar verdi. Ama 1976 da baskı altında kurulan meclis komisyonu, hem polisin (FBI), hem de Warren Komisyonu nun olayı gayet yüzeysel biçimde ara tırdığına karar verdi. Böylece, devletin olayın üstünü örtmeye çalı tığı yine devletin en üst kurulu larından biri (Kongre) tarafından saptanmı oldu. Bugün bile Kennedy yi kimin öldürdüğü ya da öldürttüğü bilinmiyor! Bundan Kennedy nin pek ilerici bir ba kan olduğu sonucunu çıkarmamak gerekir. Küba da Fidel Castro yu dü ürmek için Domuzlar Körfezi (1961) rezilliğini düzenleyen de, Vietnam sava ını ilk ba latan da Kennedy olmu tur. Ama bir konuda Kennedy ve siyasi bir klan gibi olan ailesi ABD nin yerle ik düzeninden farklı bir tavır alıyordu: Siyahilerin ya da Afro-Amerikalıların medeni haklarının ilerletilmesinden yanaydı.

John Kennedy nin karde i ve Adalet Bakanı Robert Kennedy ba kanlık kampanyası sırasında vurularak öldürülmü tür. Siyahi devrimci örgüt Black Panthers ın (Kara Panterler) polis baskınlarında infaz edilen kadroları da cabası. Hepsi rastlantı, hepsi münferit vaka ! Yıllar sonra o dönem FBI ın ba ında bulunan korkunç anti-komünist Edgar J. Hoover ın yönetiminde kurulan CoIntelPro örgütünün birçok kirli i e karı tığı ortaya çıkacaktı. CoIntelPro Counter Intelligence Program in kısaltılmı haliydi. Yani Kar ı İstihbarat Programı. Amacı, komünizmle mücadele etmek, siyahilerin mücadelesini bastırmak ve Vietnam sava ı konusunda ABD içi muhalefeti engellemekti. En azından Malcolm X cinayetinde CoIntelPro ajanlarının rolü olduğu az çok kesin biçimde ortaya çıkmı tır. Bugünlerde İngiltere nin İRA militanlarını soğukkanlı biçimde öldürdüğü konuuluyor. Özgür Gündem İngiliz JİTEM i yazdı. Ama ba ka bir dönemde Batı da böyle eyler olmaz denirdi, yazılırdı. Olur hevaller, olur. Bizimkiler bu i leri Batılılardan öğrendi. Amerikan ve İngiliz emperyalistleri bu i lerin üstadıdır! Türkiye de Menderes asıldı, Özal öldürüldü diye oryantalistle meye kalkanlara Kennedy karde lerin macerası hatırlatılır! Uğur Mumcu dan Musa Anter e kadar siyasi suikastleri ark i i zannedenlere de Malcolm X gibi devrimci ve Martin Luther King gibi pasifist reformist iki ayrı uç muhalifin nasıl öldürüldüğü. Hayallerle uğra mayın, burjuva demokrasisi de burjuva diktatörlüğüdür.

Amerikan JİTEM i

Bundan 50 yıl önce 22 Kasım 1963 te ABD ba kanı John F. Kennedy, bir suikastte hayatını yitiriyordu. Kennedy nin ölümü ABD nin 20. yüzyıl tarihinin en sarsıcı anlarından biri oldu. Suikastin ardında kimin olduğu yarım yüzyıl sonra hâlâ tartı ılıyor. Ba langıçta Lee Harvey Oswald adlı bir ki inin bu i i tek ba ında yaptığı teorisi hâkim oldu. Oswald Sovyetler Birliği nde ya amı biri olduğu için teori Soğuk Sava ahinlerinin çok i ine geliyordu. Oswald

cinayetten sadece iki gün sonra polis e liğinde mahkemeye getirilirken hassasiyet sahibi bir Amerikan vatanda ı rolündeki Jack Ruby tarafından televizyon kameralarının önünde öldürülünce olayın muamması katmerle ti. Kamuoyu yoklamalarına göre o yıllarda ABD vatanda larının yüzde 80 i olayın ardında örgütlü güçlerin olduğuna inanıyordu. Bu yüzden yeni ba kan Lyndon B. Johnson tarafından kurulan Warren Komisyonu yine de sorumlunun Oswald ol-

ABD emperyalizminin özürcüleri Kennedy nin örgütlü bir komplonun kurbanı olduğunu daima yadsımı tır. Oysa Kennedy olayı ABD de 1960 lı yıllardaki büyük suikastlerin sadece ilkidir. Bunu ba kaları izlemi tir. 1965 ubat ında hayatının son yıllarında devrimci enternasyonalist bir tavra yönelmi olan siyahi (Afro-Amerikalı) önder Malcolm X New York ta bir salonda konu ma yaparken 400 ki inin gözü önünde katledilmi tir. 1968 Nisan ında bu sefer devrimci değil Gandivari pasifist bir politikanın temsilcisi olan siyahi önder Martin Luther King belediye temizlik i çilerinin grevine destek için geldiği Tennessee eyaletinin Memphis kentinde suikaste uğramı tır. Aynı yılın Haziran ayında ise


15

Aralık 2013 / Sayı: 50

Cihan a özgürlük,

tüm isyan tutsaklarına özgürlük

Cihan yolda ımız tutuklandığından bu yana uluslarası dayanı ma mesajları gelmeye devam ediyor. Rusya dan Finlandiya ya, Latin Amerika dan Yunanistan a DEYK üyesi partiler ve dostları Cihan yolda la dayanı malarını iletiyorlar. Cihan yolda ımız, Antalya da halk isyanına önderlik ettiği gerekçesiyle Antalya L Tipi Cezaevi nde tutuklu bulunuyor. Antalya daki Gezi davası, kırmızı fular davası olarak da biliniyor. Çünkü devrimci tutsaklara yönetilen suçlamalar arasında sosyalizmi simgeleyen kırmızı fular takma gibi bir suçlama da var. Cihan ın sesi ise üniversitelerde ve e-

Genç Mandela bizimdir, ya lısı sizin olsun!

Güney Afrika nın ilk siyahi cumhurba kanı ve efsanevi lideri, katı ırk ayrımı sistemi aparteid e son verilmesinin mimarı Nelson Mandela ölümünden sonra herkes tarafından yüceltiliyor. Hem 12 Eylül hem de AKP destekçisi Mehmet Barlas ile 12 Eylül ün de AKP nin de ba hedefi Türkiye sosyalist hareketinin yazarları Mandela yı birlikte sevgi ve saygıyla anıyorlar! Kürt hareketi daha da öteye gidiyor: Özgür Gündem Güle güle heval Mandela diye ba lık atıyor, ondan esin kaynağımız diye söz ediyor. Taraflardan biri mutlaka yanılıyor. Maalesef yanılan taraf sosyalistler ve Kürt hevallerimiz. İki Mandela var. Bunları birbirinden ayırmadan ikisine de sahip çıkan solcu ise aslında ihanete sahip çıkmı olur. Genç Mandela aparteid sistemine kar ı Güney Afrika siyahilerinin ve beyazlar da dâhil komünistlerinin birle ik cephesi gibi çalı an African National Congress e (Afrika Ulusal Kongresi-ANC) erken bir ya ta katılmı tı. Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) de ANC nin müttefiki idi. Mandela nın komünist olup olmadığı çok tartı ılmı tır. SACP o dönemde bir yeraltı örgütü olduğu için kayıtları gizliydi, bu yüzden belirsizlik vardı. imdi ölümünün hemen ertesinde SACP Mandela nın 1962 de tutuklandığında

hirlerde yankılanmaya devam ediyor. Ege, ODTÜ, Akdeniz, İstanbul Üniversitesi ve İTÜ yü Cihan yolda ımızın afi leriyle donattık. Açtığımız masalarda ve afi leme çalı malarında insanlara Cihan ın neden tutuklandığını anlattık. Cihan ve tüm isyan tutsaklarının, halk isyanına katılan milyonlardan olduğunu, devletin devrimcileri, çapulcuları, isyancıları zindanlara tıkarak mücadeleyi bastıramayacağını söyledik. İlerleyen günlerde ülke çapında bir imza kampanyası ve pullama çalı masıyla, Cihan a ve tüm isyan tutsaklarına özgürlük talebimizi yükselteceğiz. Egemen sınıflar, halk isyanına katılan

milyonları, zapturapt altına almaya çalı ıyor. Ülke çapında binlerce insana, halk isyanına katıldığı gerekçesiyle soru turmalar açılıyor. Kamu kurumlarında halk isyanına katılan emekçiler fi leniyor. Üniversitelerde forumlar baskı altına alınmaya çalı ılıyor. Devlet, intikam almaya çalı ıyor. Bu saldırıları geri püskürtmek için tek çare örgütlü mücadele. Tek çare i çi sınıfı kavgası. Cihan yolda ımızla ve tüm isyan tutsaklarıyla dayanı mayı yükseltelim!

faaliyeti yürüten devrimci, 1962 sonuna doğru tutuklanmı , uzun bir yargılamadan sonra hayat boyu hapse mahkûm olmu tur. Mandela bu hapis cezasının uzun bir dönemini ünlü Robben Island da (Robben Adası) bir cezaevinde, yakla ık 5 metre kare bir hücrede, hasır bir yatakta uyuyarak geçirmi , gündüz önce ta kırma i inde, sonra kireç madenlerinde çalı tırılmı tır! Toplam 27 yılı a kın cezaevinde kalmı tır.

parti üyesi olduğunu açıkladı. Mandela ANC üyesi bir komünist olarak, aparteid kar ıtı hareketin programı olan 1955 Freedom Charter ın (Özgürlük Sözle mesi) da mimarlarından biriydi. Bu bildirge Marksizmin etkisi altında fabrikaların, madenlerin ve toprağın kamula tırılmasını kesin bir dille öngören bir belgedir. Mandela sadece kapitalizmin ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir devrimci değildi. Aynı zamanda, 1958-59 Küba devriminden etkilenerek 1961 de silahlı mücadele örgütlemek üzere ANC nin askeri kolu olarak Umkhonto we Sizwe (Ulusun Mızrağı-MK) örgütünü kuran ki idir. Örgüt ba langıçta insan hayatına zarar vermemek için esas olarak geceleri askeri yerlere, enerji tesislerine ve ba ka resmi kurulu lara sabotaj uygulamı tır. Ama bu etkili olmadığı takdirde gerilla mücadelesine geçme kararı da vardır. Mandela, Mao ve Che nin gerilla sava ı yazılarını incelemi tir. MK yı kurduktan sonra Mandela Afrika nın çe itli ülkelerini ziyaret etmi , bu ülkelerde Güney Afrika siyahilerinin lideri olarak ağırlanmı tır. 1962 yılında Etiyopya da iki ay boyunca gerilla eğitimi görmü tür. Ardından ülkesine örgütün ba ına dönmü tür. Gizlendiği çe itli ortamlardan basınla ili ki de dâhil her türlü

İ te bu Mandela bizimdir! Onun, Britanya finans kapitalinin, ABD ve Britanya maden irketlerinin, yerli Afrikalı ve anglo-sakson burjuvazi ile i birliği içinde göz kama tırıcı doğal zenginliklerini sömürdüğü, çoğunluğu siyahi bir i çi sınıfının ağır bir sömürüye maruz kaldığı, siyahilerin bütün topraklarına el konulup ya am ko ullarından yoksun bırakılmı olduğu ve kelimenin gerçek anlamında açlık içinde ya adıkları dev varo kentlere ( townships ) kıstırılmı olduğu, bütün bunların üstüne beyazlarla aynı ortamları payla maktan men edildiği bu iğrenç kapitalist ülkeye sosyalist bir devrimle yepyeni bir uygarlık getirme mücadelesi bizim sonuna kadar destekleyeceğimiz bir mücadeledir. Her ne kadar gerilla mücadelesinin böyle bir ülkede sadece taktik bir değer ta ıyabileceğini dü ünsek de. Her ne kadar komünist partisi SACP Sovyetler Birliği ne bağlılığı dolayısıyla her an bu yoldan çıkabilecek, reformizmin batağına saplanabilecek bir karakter ta ısa da. O a amada ANC ve SACP sadece aparteid e değil, kapitalizme kar ı da fiilen mücadele etmektedir. Bu büyük mücadele, 1980 li yıllarda Güney Afrika nın i çi sınıfı hareketinin devrimci bir eylemliliğe girmesiyle sonuçlanmı tır. 1986 yılında tarihte ilk kez siyahi i çi sınıfı (beyazlara da açık olmak üzere), ana direkleri maden i çileri, metal i çileri, tarım i çileri vb. olmak üzere, son derecede sınıf mücadeleci bir konfederasyon (COSATU) kurmu tur. Bu arada, ABD de siyahiler 1950 li ve 1960 lı yıllarda verdikleri kahramanca mücadelelerden sonra medeni haklarını elde etmi olduğu için, Güney Afrika siyahilerinin davası bütün dünyanın i çi sınıfı hareketinin ve ilerici kurulu larının gündeminde merkeze oturmu , çok yaygın ve etkili bir Güney Afrika boykot hareketi geli mi tir. Güney Afrika 1980 li yılların sonunda dünya durumunda en büyük devrimci potansiyeli vaad eden ülkeler arasındadır. İ te bu ekonomik sıkı mı lık ve i çi sınıfı hareketinin devrimci yükseli i arasında kıstırılmı olan Güney Afrika burjuvazisi, Nelson Mandela ya elini uzatmı tır. Önce Mandela hariç bütün ANC tutsakları, ardından 1990 da

Antalya L Tipi Cezaevinde tutsak yakınlarına baskı Antalya da isyan tutsaklarına yönelik baskı ve yıldırma uygulamaları devam ediyor. Antalya da halk isyanına öncülük ettiği için tutuklanan devrimcilerin görü çüleri ve ailelerini gardiyan sindirmeye çalı ıyor. Antalya L Tipi ndeki devrimcilerin görü sürelerini cezaevi yönetimi ve gardiyanlar her hafta kısmaya çalı ıyor. Son olarak 28 Kasım per embe günü yapılan kapalı görü esnasında, gardiyanlar tarafından M. Cihan Yılmaz, Murat Sezgin ve Çetin Y. nin ziyaretçileri sözle taciz edildi. Görü me devam ederken aniden içeri giren gardiyanlar, bağırarak tutsak yakınlarının görü ünü engellemeye çalı tılar ve keyfi bir ekilde dı arı çıkarmak istediler. Gardiyanların bu tutumuna kar ı tutsak yakınları, kesinlikle dı arı çıkmayacaklarını belirterek gardiyanların provokasyonunu bo a çıkardılar ve görü e devam ettiler. Bu baskıların yanında Murat Sezgin e de cezaevi yönetimi tutuklandığı günden beri gözlüğünü vermiyor. İleri derece görme bozukluğu olan Murat Sezgin, bu nedenle büyük zorlukla ya ıyor, okumakta güçlük çekiyor. Sezgin in defalarca revire çıkma talebi de kar ılanmıyor. Mandela hapisten salıverilir. Bunu Mandela ile görü meler izler. Sonunda sadece hukuki ve siyasi düzeyde ırk ayrımını ortadan kaldıran bir deği im üzerinde anla ma sağlanır. Geçmi te siyahilere yapmadığını bırakmayan polis güçlerinin cezalandırılması bile gündeme gelmez. Bunun yerine Truth and Reconciliation Commission (Hakikat ve Barı ma Komisyonu) adı altında, suçların kamu önünde itiraf edildiği, ama cezasız bırakıldığı bir süreç ya anır. Mandela ANC lideri sıfatıyla 1994 te ülkenin ilk siyahi ba kanı olarak ezici bir çoğunlukla seçilmi tir. Bütün dünya burjuvazisi Mandela yı yüceltmektedir. Neden? Çünkü Mandela bir devrimci potansiyelin içini bo altarak bunun kar ılığında siyahilere sadece hukuk düzeninde ve siyaset alanında yeni haklar getiren, ama sosyal ve ekonomik alanlarda aparteid in en kötü yönlerinin aynen sürmesini kabullenen bir çözümün mimarı olmu tur. Siyahilerin ezici çoğunluğu hâlâ dünyanın en yoksul yoğun nüfusunun ya amakta olduğu sefil township lerde hayatta kalmaya çalı ıyor. Tek deği iklik, Güney Afrika burjuvazisine bir siyahi burjuvazinin katılmı olmasıdır. Bu yeni yetme burjuvazi, ANC nin, SACP nin ve COSATU nun saflarından dev irilmi tir. Bu yüz kızartıcı durum, dünün devrimcilerinin bugünün kapitalistlerine dönü mü olması, Türkiye solunun ideolojik sözcülerini Mandela yı övmekten alıkoymuyor. Ne utandırıcı! Mandela nın çok övülen bu yeni Güney Afrikası nda daha bir yıl önce Ağustos ayında polis grevci i çilere soğukkanlı biçimde ate açarak 34 madenciyi katletti. Biz bunu Mandela nın Uluderesi olarak kar ıladık. Aradan altı ay geçmedi, Güney Afrika polisi, bir Mozambikli öçmen i çiyi canlı canlı polis minibüsünün arkasına bağlayarak karakola kadar 500 metre yerde sürükledi ve öldürdü. Polisi denetlemekle görevli kurulu un sorumlusu, polis gaddarlığı çok sık oluyor, ama bu biraz özel dedi! İ te Mandela nın yeni Güney Afrikası ndan siyahilere dü en! Bu Mandela bizim değildir! Bu Mandela yı, Clinton lara, Obama lara, Mehmet Barlas lara ve uluslararası burjuvazinin bütün temsilcilerine ve sözcülerine memnuniyetle terk ediyoruz. Sosyalist yolda ve Kürt hevallere de bir an önce akıllarını ba larına toplamalarını tavsye ediyoruz. Ya lı Mandela ya sahip çıkmak, ihaneti te vik suçuna girer!


Gerçek gazetesinin 50. sayısı

2009 yılının Haziran ayında bir aylık gazetenin sıfır sayısı yayınlandı: Gerçek adını ta ıyan bu gazete birkaç deneme sayısından sonra yayın hayatına düzenli olarak ba ladı. Bugün okuyucularımızla birlikte 50. sayımızı kutluyoruz. Hep birlikte nice yıllara! Hep birlikte yüzüncü, iki yüzüncü, be yüzüncü sayılara! Büyüyerek, güçlenerek, Türkiye i çi sınıfının, ezilen kitlelerin, gençliğin gittikçe daha büyük halkalarını kavrayarak ileriye! Elbette aynı zamanda süremizi adım adım kısaltmayı ba armak üzere. İ çi sınıfına enternasyonalist devrimciliğin sesini ta ımak için, ayda iki kez, haftada bir kez, sonra günlük gazete olmalı amacımız. Biz fikirlerimizi, analizlerimizi, sloganlarımızı entelektüel açıdan doğru bulduğumuz için önemsemiyoruz. Büyük kitlelerin arasında, Bursa nın otomotiv fabrikalarında, Çorlu nun aluminyum ve deri fabrikalarında, İstanbul un tekstil atölyelerinde, Ege bölgesindeki kentlerin i çileri arasında, Antalya nın bacasız fabrika misali dev otellerinde, Ankara nın memur ve i çi kitleleri arasında, Adana nın varo larında, bütün Türkiye de THY mücadelesini veren i çiler arasında, PTT i çilerinin bağrında, ülkenin her bölgesinde kamu emekçilerinin çalı tığı her i yerinde, ODTÜ de, İTÜ de, Dokuz Eylül de ve ülkenin her kö esindeki bütün üniversitelerde ve liselerde dola sın, benimsensin, devrimci mücadelenin aracı olsun diye ifade ediyoruz onları. 81 ilin 80 inde mücadele eden çapulcu lara eri sin diye geli tiriyoruz analizlerimizi ve sloganlarımızı. Daha imdiden bu i çilere, emekçilere, ezilenlere, gençlere hitap ediyoruz. Ama bugün birine eri iyorsak yarın onuna, yüzüne eri meye kararlıyız! Tarihe söz verdik, dünya devrimine söz verdik!

Tarihten geliyoruz!

Gerçek gazetesi gökten dü medi. Aslında tarihi kendi 50 sayısından çok daha eski. Gelecek yıl çeyrek asırı deviriyor. Bu topraklarda ilk tohumları 1970 li yılların dağdağalı ortamında atılan bir geleneğin temsilcisi. Devrimci Marksizm, bazen söylendiği gibi Trotskizm, 1989 dan sonra önce nitel, sonra nicel bakımdan çok ciddi bir sıçrama ya adı. Propagandist bir yakla ımdan kurtuldu, Türkiye nin bir siyasi akımı,

i çi sınıfına mücadele içinde seslenen, Leninist parti in asını çabalarının merkezine alan bir akım haline geldi. Önce 1989-1999 arası Patronsuz, Generalsiz, Bürokratsız Sosyalizm gazetesi ve teorik dergisi Sınıf Bilinci. Sonra 2002-2005 arası, yakla ık dört yıl boyunca kapaklı, iki aylık bir dergi olarak İ çi Mücadelesi eski dizi. Ardından bunun biriktirdiği güçle, Ekim 2005-Nisan 2009 arasında 41 sayı, aylık bir gazete halinde yeni dizi İ çi Mücadelesi. Gerçek i te bu mirası devraldı, onun üzerinde yükseldi. Ama bu kadar değil bizim tarihimiz. Aslında ta 1920 ye geri gidiyor bu topraklarda ilk kökenimiz. Rusya da 1917 de ya anan, tarihin ilk ba arılı proleter devrimi olan Rus Ekim devriminin yarattığı evk ve heyecanın içinde Azerbaycan ın Bakû kentinde 1920 de kurulan Türkiye Komünist Partisi nin mirasçısı Gerçek. Çünkü aynen onun gibi, bir dünya partisinin Türkiye kolu olmak üzere, uluslararası bir devrimci örgütlenmenin ayağı olarak kurulmu olan Devrimci İ çi Partisi nin (DİP) merkezi yayın organı. 1930 lu yıllarda TKP nin içinden gelen ve aralarında Nâzım Hikmet in de bulunduğu muhalif TKP olarak bilinen ve Stalinizmin empoze ettiği çizgiye isyan eden partinin mirasçısı aynı zamanda. Sonra Türkiye solunun verdiği devrimci ne mücadele varsa, Deniz lerin, Mahir lerin, İbo ların ruhunu ayakta tutmaya çalı an bir yayın. Köklüyüz, bundan gurur duyuyoruz!

Coğrafyada güçlüyüz!

O kadar mı? Hayır, Gerçek gazetesinin kökleri ta 1848 e gidiyor aslında. Ama bizim topraklarda, Anadolu da, Trakya da, Mezopotamya da değil de, dünyanın dört bir kıtasında. DİP programının öncülü Komünist Manifesto dur, Lenin in Bol evik Partisi nin programıdır, Lenin ve Trotskiy in kurduğu Komünist Enternasyonal in programatik metinleridir, bürokrasinin Komünist Enternasyonal i yıkması kar ısında kurulan IV. Enternasyonal in programı olan Geçi Programı dır. Gerçek gazetesinin atası, Karl Marx ın ve Friedrich Engels in 1848 Alman devriminde i çi sınıfının sesi olarak çıkarttıkları Neue Rheinische Zeitung dur (Yeni Ren Gazetesi). En çok da Lenin in partisinin

yayın organı Pravda dır. Pravda gerçek kelimesinin Rusçasıdır. Gerçek adını bo yere öyle almamı tır! Bu sayededir ki, bugün de dünya coğrafyasının çe itli ülkelerine yayılmı bir uluslararası örgütün, Dördüncü Enternasyonal in Yeniden Kurulu Koordinasyonu nun (DEYK-CRFI) bütün partilerinin gazeteleri Gerçek gazetesinin karde idir. Prensa Obrera (İ çi Basını) Buenos Aires teki sesimizdir, Nea Prooptiki (Yeni Perspektif) Atina daki nefesimiz! Venezüella da, Bolivya da, Uruguay da, ili de de muhabirlerimiz var, Roma da, Helsinki de de! Biz dünya i çi sınıfını kucaklamaya yola çıkmı ız. Zincirlerimizi kırmaya, bütün bir dünyayı kazanmaya!

Tek değiliz, çokuz!

Gerçek 50 sayıdır i çi sınıfına, emekçilere, ezilenlere, gençliğe, Türkiye nin ve dünyanın hakikatini ta ımaya, mücadelelere doğru yolu göstermeye çalı ıyor. Bunu yaparken o kadar çok karde i var ki! Bir kere kendi sitesi var: www. gercekgazetesi.net. Uluslararası internet siteleri istatistik kurulu u Alexa ya göre Türkiye nin sosyalist siteleri arasında 7. sırada! Müsademe-i efkâr , yani fikirlerin çarpı ması alanında, yani teoride Devrimci Marksizm dergisi var. Uluslararası alanda en ba ta bu sıralarda dünya devriminin merkezi olan Akdeniz e hitap eden RedMed (Kızıl Akdeniz) sitesi var (www.redmed.org). Sonra i çi sınıfının deği ik sektörlerine hitap eden bültenleri var, gençliğe yönelik yayınları var. O kadar çoğuz ki!

Devrimi göreceğiz, zaferini hazırlayalım!

Gerçek, Gezi Direni i olarak anılan halk isyanını Türkiye de öngören tek yayındır karde leriyle birlikte. İ çi sınıfına ve devrimci harekete yararını ölçmek için ba ka hiçbir örnek vermeye gerek var mı? Gerçek DİP ve DEYK militanlarının devrime olan sarsılmaz inancını ba ta i çi sınıfı olmak üzere bütün sömürülen ve ezilen kitlelere taımak için çıkıyor. Bugün herkese yararlıdır, okumayan kendisi kaybeder! Gelecekte devrim için vazgeçilmez olacaktır!

Gerçek, Aylık Devrimci İ çi Gazetesi, Sayı: 50, Aralık 2013 - (Yerel, süreli yayındır) - Fiyatı: 1 TL, Sahibi ve Sorumlu Yazıi leri Müdürü: iar Ri vanoğlu Adres: Kuruköprü Mah. Özler Cad., Özden İ Merkezi, No: 41, K.2 D. 38 Seyhan/ADANA, Basıldığı Yer: Yön Matbaacılık Davutpa a Cad. Güven San. Sit. B Blok No:336 Topkapı İST. Tel: 0212 544 66 34, web: www.gercekgazetesi.net e-posta: iletisim@gercekgazetesi.net


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.