AKP den ve 2 Temmuz un Tüm Suç Ortaklarýndan Hesap Sormak Ýçin Emekçilerin Baðýmsýz Kitlesel Mücadelesini Büyütelim! AY L I K K O M Ü N Ý S T G A Z E T E
F Ý YAT I : 2 5 K U R U Þ ( K D V D A H Ý L )
2 0 0 8 T E M M U Z Ö Z E L S AY I S I N o : 1
EMEKÇÝLERÝN BAÐIMSIZ KÝTLESEL MÜCADELESÝNÝ BÜYÜTELÝM! 2 Temmuz deyince 15 yýldýr aklýmýza Sivas gelir. Sivas ta Madýmak Oteli, Madýmak Oteli nde faþist bir saldýrýnýn dumanýnda can verenler Yani on ikisinde Koray Kaya ve on altýsýndaki ablasý Menekþe Yani faþistler oteli taþa tutarken elindeki tahta elbise askýsýný Gelen olursa þöyle bir karýnlarýndan dürterim diyerek bir türlü býrakmayan altmýþ altýlýk Asým Bezirci Yani dizeleri, sazlarý, semahlarýyla bildiklerimiz, bilemeden yitirdiklerimiz çýkmaz aklýmýzdan. 2 Temmuz bir faþist katliamýn adý. Öncesinde planlanmýþ, örgütlenmiþ bir katliamýn adý. Faþistler yerel gazeteler aracýlýðýyla günler öncesinden katliam için gerekli psikolojik ortamý hazýrladýlar, katliamdan bir gün önce ev ev dolaþýp bildiriler daðýtarak takipçilerini katliama çaðýrdýlar. Faþist ajitatörler saatlerce Madýmak otelini hedef gösterdiler. Savunmasýz þekilde kýstýrýlmýþ bir gruba kendilerine yakýþan tarzda, polis desteðini de arkalarýna alarak saldýrdýlar. 2 Temmuz da Kemalistler tutmuþ, faþistler vurmuþtur. Kibriti çakanlar faþistler olsa da Madýmak Otelindekileri bir kapana itekleyen, saldýrý sýrasýnda bu kapanda oyalayan sosyal demokratlardan baþkasý deðildi. Ordu ve polis faþistlerle ayný safta yer alýyordu. Bugün Sivas ýn faturasýný faþist bir güruha çýkarmaya çalýþanlar kimseyi yanýltmamalý. 2 Temmuz þeriatçýlarýn, faþistlerin ve Kemalistlerin, onlarýn hizmetkarý olduklarý devletin tertibidir. Tüm bu güçlerin ortak katliamýdýr. 2 Temmuz 15 yýldýr bir sýnav. Demokrasiden, haklardan ve özgürlüklerden söz edenler için bir sýnav. 2 Temmuz un faillerinden, tezgâhlayýcýlarýndan, 2 Temmuz a zemin hazýrlayýp sessizce onay verenlerden, 2 Temmuz a alkýþ tutanlardan hesap sormadan demokratik haklardan ve özgürlüklerden söz etmek mümkün deðil. Sivas katliamý en çok AKP nin ipliðini pazara çýkarýyor. Zira bugün demokrasi yaygarasý kopararak siyasi prestij saðlamak isteyen partilerin baþýnda AKP geliyor. AKP kendisini baskýcý ve zorba bir devlet geleneðine karþýn demokratik hak ve özgürlüklerin savunucusu olarak pazarlýyor. Kemalistlerin kendisine karþý açtýðý kapatma davasýný bu yolda bir kanýt olarak kullanmak istiyor. Oysa 2 Temmuz en çok AKP nin demokrasi nutuklarýnýn foyasýný ortaya çýkarýyor. Bugünün AKP lileri dün katliamcýlarýn yanýndalardý. Nizam-ý Alem ocaklarýndan MHP ye tüm faþistler 2 Temmuz u büyük bir gaza olarak alkýþladý. Ancak 2 Temmuz da yer alanlar faþistlerle sýnýrlý deðildi. Bugün kendisini demokrasi ve hoþgörü aþýðý olarak pazarlamak isteyen Tayyip Erdoðan ýn o zamanki partisi olan Refah Partisi nin belediye baþkaný kitleyi otele yönlendiren konuþmalar yaptý. Refah Partililer de Aziz Nesin i linç etme giriþiminde bulundular. Olaylar bittiðinde katillerin avukatlýðýný üstlenen sözde demokrasi âþýklarýndan biri de, Tayyip Erdoðan ýn eski parti arkadaþý Þevket Kazan dý. AKP 2 Temmuz un faillerine dokunmadý, dokunamadý. AKP nin ikiyüzlülüðünü gösteren sadece 15 yýl önceki tutumu deðil. Meclis in ezici çoðunluðunu altý yýldýr elinde tutan AKP 2 Temmuz un
sorumlularýndan hiçbirini yargýlayamadý. Yargýlamak þöyle dursun bu katliamýn baþ sorumlularý faþistler AKP nin meclisteki en iyi ortaðý. Türban dan, Anayasa deðiþikliðine varana tüm konularda AKP, MHP ye yaslanarak hareket ediyor. AKP sadece 2 Temmuz un deðil tüm faþist katliamlarýn üstünü örtüyor. Sivas tek örnek deðil Malatya da, Maraþ ta yaþanan kýrýmlarýn da üstünü örtüyor AKP. Bugün eðitim, öðrenim özgürlüðü bahaneleriyle türban konusunda kýyameti koparan AKP. Oysa 16 Mart 1978 de Beyazýt ta topluca okula girmek isteyen öðrencilerin üzerine bomba atan MHP lilerin bugünkü hamisi yine ayný AKP. Faþistleri koltuk deðneði olarak kullanan AKP sadece 2 Temmuz un deðil tüm faþist provokasyon ve katliamlarýn üstünü örtüyor. AKP 2 Temmuz un hesabýnýn sorulmasýna yönelik küçük bir adým bile atamaz. Burjuvalar ne kadar demokrasi ve özgürlük yanlýsý olabilirse AKP de o kadar olabilir. AKP söz, eylem ve örgütlenme özgürlüðünü sadece kendisi ve efendileri için isteyebilir. Saz çaldýklarý, semah döndükleri, Alevi olduklarý için bir otele sýkýþtýrýlan 37 insanýn yakýlmasý AKP açýsýndan ifade hürriyetinin kýsýtlanmasýndan sayýlmaz. Diðer düzen partileri gibi AKP de rakiplerini geriletmek için faþistlerle bile ittifak yapmaya hazýr. 22 Temmuz seçimleri öncesinde AKP yi geriletmek için MHP ile kol kola giren CHP idi. Bugün ayný taktiði Kemalistlerin önüne çýkardýðý hukuki engelleri aþmak için AKP izliyor. Kemalistlerin karþýsýnda aslan, MHP lilerin yanýnda kuzu olan AKP elbette Sivas ýn hesabýný sormak için kýlýný kýpýrdatmayacak. 2 Temmuz geride kalmadý. AKP istediði kadar Alevi oylarýný arttýrmak için Alevi dedelerini kendisine baðlamaya, Alevilere 2 Temmuz u unutturmaya çalýþsýn 2 Temmuz hala güncel. Ülkü ocaklarýnýn mantar gibi çoðaldýðý, faþist partinin milyonlarca oy alýp, onlarca milletvekilini parlamentoya soktuklarý, geçtiðimiz sonbahardaki gibi Kürt düþmaný, kafatasçý yürüyüþler örgütledikleri bir coðrafyada Sivas katliamý geride kalabilir mi? Demokrasi þampiyonluðuna AKP nin, Alevilerin hamiliðine CHP nin soyunduðu, her iki partinin de MHP ile dirsek temasý yaptýðý topraklarda 2 Temmuz, tarihe havale edilemez elbet. 2 Temmuz un hesabýný ancak burjuva partilerinden baðýmsýz hareket eden emekçiler sorabilir. Düzen partileri birbirleriyle didiþirken iþçilerin, Alevilerin, Kürtlerin katilleriyle iþbirliði yapmaya her zaman açýktýrlar. Yeni katliamlar planlamaya her zaman hazýrdýrlar. Ezilenlerse ancak bu partilerden koptuklarý, düzen partilerinin demokratik haklar ve özgürlüklere dair bayat nutuklarýna aldýrýþ etmedikleri oranda kendi güçlerini görebilir, faþistler de dahil olmak üzere tüm sýnýf düþmanlarýyla hesaplaþabilirler. Parti kapatma davalarý gündeme gelirken 2 Temmuz u unutma. 2008 yýlýnýn geri kalanýnda hep parti kapatma davalarý tartýþýlacak. Önce AKP nin, sonra da DTP nin kapatma davasý görülecek. Bu davalar sýrasýnda 2 Temmuz un derslerini iyi akýlda tutmak
gerekli. Zira önümüzdeki dönemde AKP kapatma davasý karþýsýnda iþçilerin ve ezilenlerin desteðini almak için demokrasi için savaþýyor pozlarýna devam edecek. Ýfade ve örgütlenme özgürlüðünü savunan tüm emekçileri kendi peþine takmaya gayret edecek. Oysa 2 Temmuz un suç ortaðý AKP nin kapatýlýp kapatýlmamasý emekçilerin umrunda olamaz. Bu kavga eli kanlýlarýn, soyguncularýn kendi iç hesaplaþmasýdýr. Kemalistler kendi siyasi ayrýcalýklarýný korumak için AKP yi hukukla etkisizleþtirme peþindeler. AKP ise Kemalistlerin elini kolunu baðlamak için MHP ile paslaþmak derdinde. DTP nin kapatýlmasýna karþý çýkmadan 2 Temmuz un hesabýný soracak baðýmsýz bir emekçi hareketi yaratýlamaz. AKP nin davasý hakkýnda koparýlan tüm yaygaraya karþýn emekçilerin gözünü dikkatle dikmesi gereken dava baþka bir davadýr. AKP ile eþ zamanlý olarak DTP hakkýnda da kapatma davasý açýlmýþtýr. AKP den farklý olarak burjuvazinin tüm kesimleri DTP nin kapatýlmasý konusunda adeta hemfikirler. Þaþýrmamak gerekir zir bugün DTP parlamentoda yirmi milletvekili olup da burjuvaziden baðýmsýz hareket edebilen biricik partidir. DTP bugün burjuvaziden baðýmsýz hareket eden emekçilerin, iþçilerin en çok ezilen kesimlerinin desteðiyle meclistedir. Burjuvalarýn hazmedemediði meselenin asýl bu yönüdür. DTP ye yönelik bu saldýrý da asýl olarak 22 Temmuz da burjuvalardan baðýmsýz hareket etmiþ emekçilerin politik baðýmsýzlýðýna bir saldýrýdýr. Bu saldýrýya karþý duramayanlar ne Sivas ýn ne Maraþ ýn ne de bir baþka faþist katliamýn hesabýný soracak güce ve baðýmsýzlýða kavuþamazlar. O halde bugün yapýlmasý gereken Sivasýn suç ortaðý AKP nin taktýðý demokrat maskesine aldýrýþ etmeden DTP ye yönelik saldýrýlara karþý durmaktýr. Bugün DTP yi savunmak Kürt emekçilerin olduðu kadar tüm emekçilerin ve Alevilerin de görevidir. Bugüne kadar DTP ye aðýrlýklý olarak sahip çýkan Kürt emekçiler oldu. Ýþçi sýnýfýnýn en çok ezilen kesimlerini oluþturan Kürt emekçiler bu yönde mücadele ettikçe kendi güçlerine güvenleri arttý. Daha baðýmsýz ve daha direngen bir þekilde hareket etmenin yollarýný buldular. Bugün burjuvazinin her kesiminin kendisine yedeklemek istediði Alevilerin en çok bu özgüvene ve baðýmsýzlýða ihtiyaçlarý var. Sadece 2 Temmuz un hesabýný sormak için deðil ayný zamanda kendi üzerlerindeki her türlü dinsel baskýdan kurtulabilmeleri için de buna ihtiyaç duyuyorlar. DTP ye yönelik bu saldýrý hamlesine de bu yüzden karþý duymalýlar. Bu özgüven ve baðýmsýzlýk sadece Alevilerin deðil ayný zamanda tüm emekçilerin ihtiyacý. O bakýmdan DTP ve Bin Umut Vekilleri üzerindeki tehditlerin arttýðý bugünlerde tüm emekçiler DTP nin kapatýlmasýna karþý durmalý, Bin Umut Vekillerine sahip çýkmalý.
Sivas ýn Hesabýný Sormak Ýçin Emekçilerin Örgütlenme Özgürlüðüne Sahip Çýk! DTP nin Kapatýlmasýna Karþý Dur!
Kemalistler Ýktidarda Faþistler Devrede seçimlerinden CHP % 41 le birinci parti olarak çýkmýþ ve 78 Ocak ýnda Ecevit in baþbakanlýðýnda iktidara gelmiþti. Ama CHP iktidarý ayný zamanda faþistlerin güçlendiði ve herhangi bir engelle karþýlaþmaksýzýn çeþitli illerde Alevilere, devrimcilere ve Kürtlere dönük organize saldýrýlarda bulunduklarý bir dönem oldu. Bu katliamlar arasýnda Malatya, Sivas, Elazýð ve Maraþ özellikle öne çýktý. Hemen hepsi faþistlerin kendi elleriyle düzenledikleri provokasyonlarla baþlatýldý, MHP li faþistler AP li ve MSP li kitleleri de bu saldýrýlara katmayý baþardýlar. CHP iktidara geçtikten sonraki ilk üç ayda tam 187 kiþi faþistler tarafýndan öldürülürken, Malatya katliamýnda 8 kiþi öldü, 100 kiþi yaralandý, 100 iþyeri ve konut tamamen tahrip oldu, 960 tanesi zarar gördü. Sivas ta ise 5 kiþi öldü, 50 civarýnda kiþi yaralandý. Elazýð da ise Eylül ayýnda 15, Kasým da 9 kiþi öldürüldü.
1977
Elazýð ve Yozgat ta CHP giderek tabela partisine dönerken, faþistler kente tamamen hâkim oldular. 1978 in Nisan-Aðustos döneminde faþist saldýrýlarda ölenlerin sayýsý 153 e ulaþmýþtý. Bu saldýrýlar karþýsýnda CHP hükümeti sýkýyönetim ilan etti. 1978 yaz sonunda, faþist terörün sonuçlarý karþýsýnda anarþiyi önleyememe ithamýyla giderek daha çok yüzyüze gelen CHP iktidarý; büyük kentlerde jandarma birliklerini görevlendirerek, günlük hayatta denetim, önlem ve baskýlarý yoðunlaþtýrarak fiili bir sýkýyönetim uygulamasýna geçti. Ancak bu uygulama faþist saldýrýlarý önlemek þöyle dursun, saldýrýlarda ölenlerin sayýsý ikiye katlanarak her ay 100 ün üstüne çýktý: Eylül 120, Ekim 106, Kasým 106 Maraþ katliamý ise faþist saldýrýlarýn adeta doruk noktasý oldu. Maraþ ta yapýlan katliamýn üzerinden 30 yýl geçti, katliamlarýn hesabýný soracaðýz diyenlerin büyük bir kýsmý bugün, bu katliamýn hesabýný sormayý unutmuþ gibi görünmektedir. Katliamý yapan faþistlerin ýsrarla «deðiþmedik, biz eskiden ne isek þimdi de oyuz» demelerine raðmen, onlarýn deðiþtiklerini iddia ederek, yeni Maraþ larýn yaratýlmamasýna yönelik reflekslerin yitirilmesine neden olmaktadýrlar. Bunun en bariz görüntüsü 22 Temmuz seçimlerine giderken ortaya çýkmýþtýr. Katliamýn Baþlama Vuruþu: Çiçek Sinemasý nda Patlama Maraþ katliamýna dönüþen olaylar zincirinin ilk halkasý her yerde olduðu gibi bir provokasyondur. ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneði) tarafýndan getirtilen Güneþ Ne Zaman Doðacak isimli film, 16 Aralýk 1978 de Maraþ Çiçek Sinemasý nda gösterilmeye baþlanýr. Filmin bitimine az bir süre kalmýþken salonda tesiri az olan bir patlama olur. Önceden hazýrlanmýþ 30-40 kiþilik faþist bir grup, Bunu solcular attý diye, diðer seyircileri tahrik eder, sloganlarla PTT ve CHP binasýna saldýrtýrlar. Bombanýn faþistler tarafýndan atýldýðý sonradan tespit edilmiþtir. 20 Aralýk ta Yeni Mahalle de sol görüþlülerin ve Alevilerin gittiði Akýn Kýraathanesi ne patlayýcý madde atýlýr, ertesi gün faþistler iki Töb-Der li öðretmeni öldürür. Faþistler ve saðcý gruplar, öldürülen öðretmenlerin cenaze törenine saldýrmak için geceden çevre il, ilçe ve köylere adam göndererek çaðrý yaparlar. Faþistlerin ve din görevlilerinin propagandasýnýn sonucu, 22 Aralýk ta on bine yakýn bir kitle Ulu Cami nin etrafýnda ve cenazelerin geleceði
güzergâh üzerinde toplanýr. Öðretmenlerin cenazesini Ulu Cami ye götürmek üzere yola çýkan kortej yolda polis ve askeri birlikler tarafýndan tek tek aranarak ellerindeki pankartlara varýncaya dek, üzerlerinde ne varsa toplanýr. Kitle anti-faþist sloganlar atarak kent merkezindeki Ulu Cami ye yaklaþtýðý esnada faþist topluluk saldýrýya geçer. Ardýndan kitlenin üzerine apartmanlardan sandalyeler, briketler, kaleden taþlar, silahlar, camiden takunyalara varýncaya kadar her þey atýlýr. Faþist saldýrganlar gruplar halinde, þehir içine dalmýþ, Alevilerin yoðun olduðu mahallelere daðýlarak önüne geleni dövmeye, ev ve iþyerlerini tahrip etmeye baþlamýþtýr. Bu çatýþmalar sonucunda üç faþist ölür. Ertesi gün MHP ve ÜGD adýna belediye hoparlöründen yapýlan anonslarda halk üç þehit in cenazesine katýlmaya çaðýrýlýr. Faþist gruplar bir yandan da 23 Aralýk 1978 günü baþlatýlacak katliamýn planýný gözden geçirmektedir. Saldýrý için gerekli sopa, demir çubuk, benzin ve gaz, paçavralar, kazma, kürek gibi araç ve gereçlerini tamamlayarak evlerde saklamaya; saldýrýyý yönetecek kadrolarýný belirleyerek eksiklerini gidermeye çalýþýrlar. Geliþmelerin iyiye doðru olmadýðýný gören Alevilerin, CHP ve diðer sol partilerle demokratik kitle örgütlerinin temsilcilerinden oluþan bir grup, ayný gün Valiye, Emniyet Müdürüne, Jandarma Alay Komutanýna giderek ertesi günün olaylý geçeceðinden endiþe ettiklerini belirtir ve önlem alýnmasýný isterler. Vali ve yetkililer güvence verirler: Devlet güçlüdür, her olayýn üstesinden gelecek güçtedir. Önlemler alýnmýþtýr. Vatandaþlar emin olsunlar. Adeta bu komplonun bir parçasýymýþ gibi, çevre illerden güvenlik yardýmý istenmediði gibi, yeterince önlem alma yoluna gidilmez. 23 Aralýk günü, mahallelere yaygýn ve sistematik saldýrý baþlatýlýr. Devrimci güçlerin Yörük Selim Mahallesi ne çekilme çaðrýsýna uymayan, evlerinden ayrýlmak istemeyen, çoðunluðu CHP taraftarý olan pek çok kiþi faþistlerce katledilir. Resmi rakamlara göre ölü sayýsý 111 dir; ancak gerçek rakamýn bunun en az iki katý olduðuna inanýlmaktadýr. Aralarýnda CHP, TÝP, Töb-Der, Pol-Der binalarýnýn olduðu 210 ev 70 iþyeri yakýlýp yýkýlmýþtýr. Atýlan sloganlar failleri açýkça ortaya koyar: Komünist Alevileri öldürün! , Alevileri yaþatmayýn, bunlarý öldüren cennetlik olur! , Kahrolsun komünistler! , Müslüman Türkiye , Alevilere ölüm! , Komünistler Moskova ya! , Yaþasýn Türkeþ. Maraþ katliamýnýn ardýndan 26 Aralýk ta toplanan Ecevit in Bakanlar Kurulu çareyi 13 ilde sýkýyönetim ilan etmekte bulmuþtur. Bu sýkýyönetim dönemi 12 Eylüle giden sürecin de baþlangýcý sayýlabilir. Yýllar sonra ayný Ecevit Maraþ Katliamýnýn tetikçileriyle ayný hükümette buluþup birlikte 19 Aralýk katliamýna imza atacaktýr. Bugün kendini güya Ecevit ve çizgisinden ayýran ve bir kez daha Alevilerin oylarýna göz dikmekte olan Baykal ise, Madýmak katliamý sýrasýnda hükümette bakandý ve son seçimlere MHP ile koalisyon kurmak ve Kürtlere Alevilere ve tüm emekçi kesimlere birlikte saldýrmak için tertip peþindeydi. 2 Temmuzun onbeþinde bu tabloda esaslý bir deðiþiklik yoktur. CHP ve Kemalistler bir kez daha Alevileri kendi kirli oyunlarýna alet etmek için hazýrlýk yapmaktadýrlar.
1991-1996 Yine Kemalistler Ýktidarda Faþistler Devrede! Tansu Çiller'in kurduðu DYPSHP Koalisyon Hükümeti 25 Haziran 1993'ten, 25 Aralýk 1995 seçimlerine kadar sürdü. Madýmak Katliamý bu hükümetin ilk aylarýnda gerçekleþti. 1995 in Eylülü nde güvenoyu alamayan 51. hükümeti takiben yine Çiller baþkanlýðýnda DYP-SHP koalisyonu iktidara geldi. Bu kez dýþiþlerinden sorumlu baþbakan yardýmcýsý Deniz Baykal idi. 1991-1996 dönemi, baþta Kürtler, Kürdistanlý sosyalistler, devrimciler, aydýnlar olmak üzere, Türkiyeli sosyalist ve komünistlere karþý açýlan savaþýn en vahþi dönemi oldu. Bu süreçte Kürtlere ve Türkiyeli devrimcilere açýlan savaþýn en kuralsýz ve en acýmasýz dönemi yaþandý. Hemen her gün bir Kürt yurtseverinin ölüm ya da kayýp haberi gelmeye baþladý, televizyonlarda Baþbakanlarýn isim isim ölüm listeleri verdiði bir dönem yaþandý. Kürt iþadamlarý listeleri , Bin operasyon , Örtülü operasyon , laflarýnýn ardýndan, Batman'da, Nusaybin'de, Diyarbakýr'da gündüz gözüyle kafalarýna kurþun sýkýlanlar, Vedat Aydýn, Musa Anter, Namýk Tarancý gibi
öldürülen Kürt yurtseverleri, satýrlarla doðrananlar veya bombalanan gazete binalarý, sayýsýz gözaltý ve iþkenceler, yakýlan yýkýlan köyler 1989-1991 yýllarýnda 42, 1992 yýlýnda 210, 1993'de 510, 1994'de 292, 1995'te 321, 1996'da 78, 1997'de 109, 1998'de 192, 1999'da 217, 2000'de 112, 2001'de 124, 2002'de 63, 2003 yýlýnýn ilk 9 ayýnda 46 olmak üzere, toplam 2316 kiþi faili meçhul siyasi cinayetlerde yaþamýný yitirdi. Bunlarýn yarýsýndan fazlasý yani 1333 kiþi 1992-1995 yýllarý arasýndaki DYP-SHP koalisyonu döneminde öldürülmüþtür. 1995-1996 yýllarý arasýnda da dönemin baþbakan yardýmcýsý Deniz Baykal dýr. Bu dönemde Ýstanbul, Ýzmir, Adana ve Ankara'da 200'e yakýn devrimci, yargýsýz infaza uðradý. Sivas'ta Madýmak Oteli yakýlýp 35 insanýmýz katledildi. Gazi ayaklanmasýnýn üzerine polis ve jandarmayý salan hükümette de SHP vardý. Ayný hükümet döneminde sýnýr ötesi operasyonlar adý altýnda Güney Kürdistan da yapýlan katliamlarda birçok köy bombalandý, yüzlerce Kürt öldürüldü.
Kemalistlerin Alevilerle Ýlk Kavgasý Hacettepe Üniversitesinde okutulan Atatürk Ýlkeleri Ve Ýnkýlap Tarihi Dersi nin Dr. M. Derviþ Kýlýnçkaya tarafýndan hazýrlanmýþ olan notlarýnda þunlar söyleniyor: Ýngilizler, bölgedeki etnik çatýþmalarýn durdurulmasýný, Erzurum, Erzincan, Bayburt ve Sivas bölgelerinde bir dizi þuralar kurulduðunu ve bunlarýn hemen önlenmesini istemiþ, aksi halde kendilerinin bölgeye müdahale edeceklerini bildirmiþlerdi. Bunun üzerine hükümet Samsun yöresinde durumu yerinde inceleyip gereken önlemleri almak ihtiyacýný duymuþ ve bölgeye güvenilir birisinin gönderilmesi için harekete geçmiþtir. Damat Ferit Paþa kabinesi o bölgeye deðerli fakat kendi isteklerine göre davranacak bir komutanýn gönderilmesini düþünüyordu . Padiþah ve hükümet, dürüst, güvenilir ve iyi bir asker olduðu bilinen ve Ýttihatçýlarla arasý açýk olan Mustafa Kemal Paþa yý 30 Nisan l9l9 da 9. Ordu Müfettiþliðine tayin etmeyi uygun buldu. Mustafa Kemal Paþa ya görevi sýrasýnda bütün askeri ve sivil makamlara emretme yetkisi de verildi. Erzurum Erzincan Bayburt ve Sivas, Erzincan þurasýnýn kurulduðu alaný ifade eder. Daha Kuvayý Milliye teþkil etmeden önce, 1917 devrimine katýlan Rus birliklerinin bulunduðu Erzincan da bir Ermeni-Kürt Þurasý kurulmuþtu. O zaman devrime destek veren Taþnak partisinin etkisi altýndaki Ermenilerin yaný sýra kimi Dersim aþiretlerinin de bizzat katýldýklarý bu þura, bölgede yaþayan ermeni ve Kürt olmayanlarýn da ilgisini ve desteðini kazanmýþtý. Ýþte Ýngilizlerin talimatý üzerine görevlendirilip 19 Mayýs ta Samsuna çýkan 9. Ordu Müfettiþi nin resmi görevi bu þuranýn bastýrýlmasý ve yayýlmasýnýn önlenmesi idi. Erzincan Þurasý önce Taþnaklarýn Fransýzlarýn tertipleriyle devreden çýkmasý ve Koçgiri ye sýðýnan Kürt aþiretlerinin direniþinin kýrýlmasýnýn ardýndan Batý Dersim deki Yeþilyazý da 1921 yýlýnda kendini feshetmiþtir. Sanki kasten Erzincan þurasýnýn yaný baþýnda toplanan Erzurum ve Sivas Kongrelerinin Ermenilik ve Rumluk tehlikesinden bahsetmelerinin, Kýzýl Ordunun korumasý altýndaki Ermenilerle alevi Kürtlerin birlikte oluþturduðu bu hükümete karþý Sünni Kürtleri yanlarýna çekme gayretini ifade ettiðini düþünmek de zorlama deðildir. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde bahsedilen vatanýn bölünmesi tehlikesi Ýngilizlerin kaygýlandýðý geliþmeden baþka ne olabilir? O günden beri de bölünmeden bahsettiklerinde Kemalistlerin kastettikleri ya Aleviler ya da Kürtlerdir. Rus birliklerinin 1919 baharýnda Brest Litovsk anlaþmasýna uygun olarak bölgeyi terk etmesinden sonra ve Sivas kongresinin hemen ardýndan bölgede Ermenilere ve alevi Kürtlere karþý ilk saldýrýlar baþlamýþtýr. Batý cephesinde Yunanlýlarla yapýlan çarpýþmalarýn dýþýnda, özellikle doðu cephesinde Kuvayý Milliyecilerin herhangi bir yabancý kuvvete karþý savaþtýðý vaki deðildir. Bunun anlamý gayet açýktýr: güya antiemperyalist bir hareket olarak tasvir edilen Kuvayý Milliye hareketi esasen bir iç savaþ hareketidir; nitekim Yunan ordularýna yönelmeden önce Çerkes Ethem in ordularýna saldýrmasý da bunu bir baþka yönden doðrulamaktadýr. Erzincan Þurasý önce Taþnaklarýn Fransýzlarýn tertipleriyle devreden çýkýp Kürtlyeri Kemalistlerin karþýsýnda yalnýz býrakmasý ve Koçgiri ye sýðýnan Kürt aþiretlerinin direniþinin kýrýlmasýnýn ardýndan Batý Dersim deki Yeþilyazý da 1921 yýlýnda kendini feshetmiþtir. Ama bu süreç boyunca Kemalist hareket özellikle bazý Sünni Kürt aþiretlerini yanýna çekmek için Dersim deki hareketin bir Alevi hareketi olduðunu öne çýkarmaya özen göstermiþtir. Kemalistlerin Erzincan þurasýndan baþlayýp Koçgiri den geçerek bu hareketin izini sürmesi ise 1938 de Dersim deki direniþin kýrýlmasýna kadar kesintisiz sürmüþtür. Cumhuriyetin temellerinde alevi düþmanlýðýnýn yatmasýnýn baþlýca nedenlerinden biri burada aranmalýdýr. Kürtleri alevisünni diye birbirlerine düþürme gayretlerinin ilk örneði de bu süreçte görülmüþtür. Ama bu süreçte Kemalistler aleviler arasýndan da kendilerine destek kazanmayý ihmal etmemiþtir. Diyab Aða ve Cemile Çeto gibi alevi-Kürt hainleri bunlarýn baþýnda gelmektedir; bunlar sonradan Kemalistler tarafýndan ödüllendirilmiþ deðil, kurþuna dizilmiþtir. Ýdama giderken aklý baþýna gelen Cemile Çeto nun «bundan sonra beni Cemile Kerro (eþþek Cemil) diye ansýnlar» dediði rivayet edilir. Kemalistlerin tertiplerine alet olan ve olmaya hazýrlananlarýn ibret almasý gereken örneklerin baþýnda bu gelir.
Sivas ýn Sorumluluðu Burjuva Diktatörlüðünde
Kaný Sosyal Demokratlarýn Elindedir!
2 Temmuz 1993 te Ne Oldu? Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri ilk defa 1989 yýlýnda Pir Sultan Abdal ýn köyünde, Sivas ýn Yýldýzeli ilçesinin Banaz köyünde, Pir Sultan Abdal ý anmak amacýyla düzenlenmeye baþladý. 1993 yýlýnda dönemin SHP li Kültür Bakaný Fikri Saðlar ýn desteðiyle etkinlikler, iki gün Sivas il merkezinde iki gün ise Banaz köyünde olmak üzere dört gün sürecek bir hale getirildi. Etkinliðin Banaz köyünde deðil de Sivas merkezde baþlayacak olmasý, açýlýþýnýn Sivas Hükümet Meydaný nda yapýlacak olmasý, etkinlikler sýrasýnda Pir Sultan Abdal adýna bir anýtýn dikilmesinin kararlaþtýrýlmasý ve en önemlisi Aziz Nesin in festivale çaðrýlmasý daha etkinlikler baþlamadan büyük tartýþmalar yaratmýþtý. Sivas taki yerel gazeteler günler öncesinden bir saldýrýnýn olabileceðinin haberini veriyordu. Etkinlikler baþlamadan günler önce Müslümanlara baþlýðýný taþýyan ve Aziz Nesin in Aydýnlýk Gazetesi nde peygambere küfrettiðini, peygamberin aile hayatýný bir geneleve, eþlerini fahiþeye benzettiðini iddia eden ve bunun hesabýnýn sorulmasý gerektiðini yazan bir bildiri Sivas ta elden ele dolaþmaya baþlamýþtý. Öyle ki, Hürdoðan Gazetesi 1 Temmuz günü Sivaslý Dikkatli Ol! Tahriklere Kapýlma diye etkinlikler öncesinde uyarma gereði hissedecekti. 4. Pir Sultan Abdal Þenlikleri nin ilk günü olan 1 Temmuz Perþembe günü Kültür Merkezi nde etkinlikler olaysýz baþladý ve olaysýz bitti. 2 Temmuz sabahýnda yerel gazetelere yansýyanlar baþta Aziz Nesin in yaptýðý konuþma olmak üzere, etkinlikler sýrasýnda yapýlan ve Erdal Ýnönü nün eski danýþmaný, yeni Sivas Valisi Ahmet Karabilgin in de eþlik ettiði devrim þehitleri anýsýna bir dakikalýk saygý duruþu çaðrýsý ve etkinlikte Ýstiklal Marþý nýn okunmamasýydý. Hakikat Gazetesi Pir Sultan Abdal Etkinlikleri nin Açýlýþý nda Konuþan Aziz Nesin Dinsizlik Propagandasý Yaptý: Müslüman Mahallesinde Salyangoz Sattýlar! diye yazdý. Bizim Sivas gazetesi de Aziz Nesin in etkinliklerin açýlýþ töreninde yaptýðý konuþmada Türk Milletine ve Ýslam a küfrettiðini yazýyordu. Ýþte Sivas, 35 aydýnýn ve gazetecinin Madýmak Oteli nde yakýldýðý toplamda da 37 kiþinin öldüðü ve 60 kiþinin yaralandýðý Sivas Katliamý na tanýk olan 2 Temmuz gününe bu ortamda giriyordu. Öðleden sonra saat 13.30 da Cuma namazýndan çýkan gruplar bir araya gelerek; Þeytan Aziz Sivas Aziz e mezar olacak sloganlarý atarak önce valilik önüne sonra da Kültür Merkezi ne doðru yürüdü ve orada bulunan 1500 kiþiye saldýrdý. Ezilenlerin ve sömürülenlerin izinsiz yürüyüþlerini daðýtmakta ustalaþmýþ Türk Polisi bu kitleye müdahale etmeyince, 600-700 kiþiyle yürüyüþe baþlayan kitle kültür merkezinden ayrýldý ve gittikçe kalabalýklaþarak Madýmak Oteli ne doðru yürüdü. Aziz e Ölüm! diye baðýran kitle Madýmak Oteli nin önüne vardýðýnda sayýlarý 3 bine yaklaþmýþtý. Ýki saat içerisinde sayýlarý 15 bini bulan kalabalýk, içerisinde aydýnlarýn ve gazetecilerin aðýrlandýðý oteli yaklaþýk üç buçuk saat boyunca taþladý. Burjuva diktatörlüðünün bütün organlarý, Valilik, Emniyet Müdürlüðü, Tugay Komutanlýðý, SHP-DYP koalisyonunun bakanlarý, Baþbakan Yardýmcýsý Erdal Ýnönü, Baþbakan Tansu Çiller ve Cumhurbaþkaný Süleyman Demirel olaylarý baþýndan sonuna kadar dakika dakika izlediler; birbirlerine telefonla haber verdiler. Bu sýrada Madýmak Oteli nin içerisinde sýkýþýp kalan 150 aydýn, sanatçý ve gazeteci tüm iliþkilerini kullanarak Cumhurbaþkanlýðýndan, Baþbakanlýða, Sivas Valisinden Ýçiþleri Bakanýna kadar ulaþabildikleri her yetkiliye telefonla durumu anlatarak nasýl bir tehlike içinde olduklarýný ileterek yardým istiyorlardý. Ve her seferinde herþeyin kontrol altýnda olduðu ve kendilerine en kýsa sürede bir yardýmýn geleceði yanýtýný aldýlar. Saat 20.00 ye yaklaþýrken otel önündeki arabalar yakýlmaya baþladý. Bütün bunlar olurken Sivas Tugay Komutanlýðý ndan ve civar illerden gelmiþ olan askerler, saldýrganlarýn arkasýna dizilmiþ bir þekilde katliamý izliyorlardý. Cumhurbaþkaný Süleyman Demirel halk ile güvenlik güçlerini karþý karþýya getirmeyin demiþti ; ordu ve polis de bunu yapýyordu. Otele bidonlarla benzin taþýndý. Kýsa sürede alevler tüm oteli sardý. Otelin içerisindekiler diri diri yanmakla dýþarýda linç edilmek arasýnda kalmýþlardý. Gelen itfaiye ne sloganlarla yanan oteli izleyen kitleye, ne de yanan otele müdahale etti. 2 Temmuz 1993 günü, Sivas ta, Madýmak Oteli nde 35 aydýn ve devrimci otelde yanarak can verdiler. Ýki kiþi tabanca ile vurulmuþtu. Yanmaktan son anda kurtulan, faþistler elinde linç edilirken son anda kurtulan 70 e yakýn kiþi de aðýr yaralýydý. 2 Temmuz Saldýrýlarýnýn SHP Ýktidarýnda Olmasý Anlamlýdýr! Saldýrýlar sýrasýnda kendisine telefonla ulaþan maðdurlara her þeyin kontrol altýnda olduðunu söyleyen dönemin Baþbakan Yardýmcýsý Erdal Ýnönü, olaylarýn ardýndan yorum yapmaktan kaçýndý. Sorulduðunda Güvenlik güçlerimizin özverisiyle vatandaþlarýmýzýn daha fazla zarar görmesi önlenmiþtir diye bir yorum da yapabildi. Vali Ahmet Karabilgin 2 Temmuz günü saat 13.30 da Genel Kurmay Baþkanýna ve
Milli Savunma Bakanýna durumu bildirdiðini ve saat baþý geliþmeleri aktardýðýný söyleyerek kendisini savundu. SHP Genel Sekreteri DYP li Ýçiþleri Bakaný nýn istifasýný istedi; Ýçiþleri Bakaný da olaylardan Sivas Valisini sorumlu gördüðünü belirtti. Ama bütün bu olanlar burjuva diktatörlüðünün DYP ile SHP nin eliyle süren ortak bekçiliðini bozamadý. Aksine katliamdan üç gün sonra SHP-DYP koalisyonu meclisten güvenoyu alacaktý. Elbette böyle bir katliamýn altýna imza atmak en çok içinde sosyal demokratlarýn olduðu bir hükümete yakýþýrdý. Öyle de oldu. Sivas katliamýnýn SHP nin de ortaðý olduðu bir hükümet sýrasýnda, SHP li bir valinin kontrolünde gerçekleþmesi bir rastlantý deðildir. Nasýl ki burjuva diktatörlüðü imam hatipleri Refah Partisi döneminde kapatýp, idam cezasýný MHP döneminde kaldýrýyorsa, 2 Temmuz saldýrýsýný da SHP iktidarýnda gerçekleþtirdi. Saldýrýlar sonrasýnda devlete duyulan öfkeyi laik-þeriatçý eksenine döndürme baþarýsý ve oluþan þeriat karþýtý , laik öfkeye de devletin iktidardaki laik kalkaný olma þerefi SHP ye aittir. SHP 2 Temmuz sonrasý ortaya konan öfkenin laik-þeriatçý alevi-sünni eksenine kaymasýnda önemli rol sahibidir. Sivas Katliamý ný protesto eden 6-10 Temmuz yürüyüþlerinde laik Türkiye gibi devleti güçlendiren deðil, devleti karþýsýna alan katiller mecliste sloganý öne çýkmýþtý. Çünkü 2 Temmuz saldýrýlarý ordusuyla, polisiyle, bakanlarýyla, yargý organlarýyla devletin nasýl çalýþtýðýný en iyi þekilde gösteren bir örnek olmuþtu. Türk ordusu, polisi ve bütün güvenlik güçleri bir oteli saatlerce taþlayýp, tutuþturan faþist bir kitleyi korumuþ ve devletin tüm organlarý da yedi saat boyunca katliamý seyretmiþtir. O ülkenin Cumhurbaþkaný Halktan kimseye bir þey olmadý, büyütülecek bir mesele yok! diyerek neyin baþýnda olduðunu göstermiþtir. Yargý organlarý saldýrýlar ardýndan sembolik olarak yakalanan 35 kiþiye Toplantý ve Gösteri Yürüyüþleri Yasasý na muhalefetten soruþturma baþlatarak ve Aziz Nesin e dine hakaret ve devletin manevi þahsiyetini küçük düþürme gerekçesiyle suç duyurusunda bulunarak asli görevlerinin ne olduðunu göstermiþlerdir. Bu yüzden bu saldýrýlarýn varlýk sebebi iyice ayyuka çýkmýþ devleti karþýya alan eylemlerle anýlmasý anlamlýdýr. Ne var ki, 2 Temmuz 1993 ün ardýndaki süreçte SHP nin tüm maharetiyle 2 Temmuz u laikliðe ve Alevilere yapýlan bir saldýrý olarak göstermesinin de katkýsýyla 2 Temmuz yürüyüþlerinin içeriði de deðiþmeye baþladý. Artýk bugün Türkiye Ýran olmayacak , Türkiye Laiktir Laik Kalacak mesajlarý, 2 Temmuzlarýn öne çýkan sloganlarý haline geldi. Devlet sosyal demokratlar aracýlýðý ile kendisine gelebilecek bir tepkiyi kendi avantajýna çevirdiði gibi, iktidarda sosyal demokratlarýn bulunmasýyla, çok güçlü laik bir karþý örgütlenmeyi de engellemiþ oldu. Saldýrýlarý Laik-Þeriatçý Ekseninde Deðerlendirmek Devletin Saldýrýlardan Nasýl Faydalandýðýný Görmeyi Engeller! 2 Temmuz saldýrýsýný Alevi-Sünni ya da Laik-Þeriatçý
ekseninde deðerlendirmek bir hatadýr. Aslýna bakacak olursak 2 Temmuz saldýrýsýnda, saldýrganlar önlerine hedef olarak Aziz Nesin i seçmiþlerdi, Alevileri deðil. Dahasý, Aziz Nesin in 1 Temmuz günü etkinliklerin açýlýþýnda yaptýðý konuþma, Alevi taraftarý bir konuþma da deðildi. Aksine, Aziz Nesin yaptýðý konuþmada Pir Sultan Abdal ý çok tanýmadýðýný, Ali ile Muaviye arasýndaki 1000 sene önceki çekiþmenin kendisini hiç ilgilendirmediðini, Alevi kültürünün týkandýðýný ve ilerleyemediðini, Aleviliðin Þiiliðin Türkiyelileþmiþ hali olduðunu düþündüðünü, Türk Alevilerin de Kürt Alevilerin de Türkiyeli olduðunu vurgulayan, kýsacasý Aleviler üstünde soðuk duþ etkisi yapan, modernleþme temalý ve sosyalþoven bir konuþma yapmýþtý. Tabi ki, saldýrganlar Aziz Nesin e konuþmasý nedeniyle saldýrmýyorlardý. Saldýrýlarýn bahanesi Aziz Nesin in ateist kimliði ve daha somut olarak da Salmaný Rüþtü nün Þeytan Ayetleri ni Türkçe ye çevirmesiydi. Yani saldýrganlar Aziz Nesin sýfatýnda ateizm e saldýrýyorlardý. Ama maðdurlarýn çoðunlukla Aleviler olmasý, saldýrýnýn amacýnýn ve niteliðinin de yanlýþ anlaþýlmasýna neden oldu. Özellikle Alevilerle Sünnilerin yoðun bir þekilde yaþadýðý ve geniþ bir Kürt nüfusu barýndýran Sivas, burjuva diktatörlüðünün her türlü müdahalesini laik-þeriatçý, Alevi-Sünni çatýþmasýymýþ gibi gösterebileceði bir kompozisyona sahip. Eðer ki 2 Temmuz olaylarýna bu olaylardan en çok kim yararlandý diye soracak olursak, devletin Sivas Katliamý ndaki rolünü daha iyi kavrayabiliriz. 2 Temmuz 1993 sonrasýnda devletin Hizbullah a ve diðer Ýslamcý akýmlara karþý yaptýðý saldýrýlarý göz önüne getirirsek, devletin 2 Temmuz saldýrýlarýndan pek korkmadý görülebilir. Aksine 2 Temmuz daki katliam devlet için bulunmaz bir fýrsat yaratýyordu. Sivas Katliamý ve sonrasýndaki sürecin devlet açýsýndan en büyük karý, bir taraftan kuzeyde sýnýra ulaþmaya çalýþan Kürt hareketinin Alevi-Kürtlerle buluþmasýný engellemiþ, diðer taraftan zaten Kürt hareketine mesafeli duran Alevi-Kürtleri laik devlet tarafýna çekmiþ olmasýdýr. Böylece ulusal hareket böyle bir zeminde bir kez daha bölünmüþ ve býrakýn bütün olarak hareket etmeyi, ulusal hareketin antipropagandasý bile bu cenahtan gelmiþtir. Devlet Alevilerin kafasýna faþistler aracýlýðý ile vura vura, onlarý hizaya çekiyor, kendi safýna yaklaþtýrýyor. Böyle katliamlarýn ardýndan Aleviler sosyal demokratlarýn yaný baþýnda, laik devletin kollarý altýnda hem þeriata karþý güvende olduklarýný düþünüyorlar, hem de laik devletin sigortasý olacaklarýný temin ediyorlardý. 1 Temmuz günü Sivas a yakýn bölgelere terörle mücadele adý altýnda 400 kiþilik güç gönderen ve son derece etkili müdahaleler yapan ve Sivaslýlarý terörist saldýrýlara karþý temkinli olmaya çaðýran güvenlik birimlerinin, 2 Temmuz günü faþist saldýrýlarý seyretmekle kalmasý, ardýndan katliamý Alevi-Sünni laik-þeriatçý çatýþmasý olarak koyarak laik Türkiye Cumhuriyeti nin sözcülüðünü Kürt Alevilere býrakmasý, devlet mekanizmasýnýn nasýl çalýþtýðýný göstermesi açýsýndan öðreticidir.
Sivas Kongresi Laikliðin CHP nin Ýlkesi Olmadýðýnýn Kanýtýdýr Sivas Kongresi, resmen Cumhuriyet Halk Partisi nin ilk kongresi olarak kabul edilir. Bu bakýmdan CHP nin laik bir cumhuriyetten yana olduðunu sananlarýn bakmasý gereken yer orasýdýr. Sivas Kongresi ne katýlan temsilciler þu yemini etmiþlerdir: Yüce halifelik ve saltanat makamlarýna, Ýslamiyete, devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten baþka bir gaye ve emelimiz olmadýðýndan ötürü, kongre görüþmeleri devam ettiði sürece, kiþisel ve siyasi ihtirastan ve particilik amaçlarýndan uzak bir azim ve iman ile çalýþacaðýma ve Ýttihad ve Terakki Cemiyeti nin ihyasýna çalýþmayacaðýma namusum ve bütün kutsal saydýðým þeyler adýna yemin ederim. Bu yeminle yola çýkanlarýn baþtan itibaren hilafet ve saltanatý kaldýrýp laik bir cumhuriyet kurmak üzere hareket ettikleri herhalde en son akla gelmesi gereken þey olsa gerektir. Kongrenin tümüne ve hazýrlýk sürecine de ayný yaklaþým damga vurur. Cumhuriyetin temellerinin atýlmasý diye anlatýlan Büyük Millet Meclisinin açýlýþ seremonisini tarif eden bildiri de þunlarý söyler: Yüce Allah ýn yardýmýyla Nisan ýn 23üncü günü Cuma namazýndan sonra Ankara da Büyük Millet Meclisi açýlacaktýr» diye baþlayan bu genelgede; «Vatanýn Ýstiklâli ve Saltanat makamýnýn düþmanlardan kurtulmasý gibi en önemli ve hayati vazifeleri yerine getirecek olan Büyük Millet Meclisi nin açýlýþýný Cuma gününe rastlatmakla, o günün uðurundan, açýlýþtan önce Meclis in bütün mensuplarýyla Hacý Bayram-ý Veli Camiinde Cuma namazý kýlýnarak, okunacak Kur an-ý Kerîm den ve getirilecek salavattan yararlanýlacaðý bildirilmiþtir. Namazdan sonra
Sancak-ý Þerif taþýnarak, Daire-i mahsusa ya (Meclis in açýlacaðý yere) gelinmeden önce bir dua edilecek, kurbanlar kesilecektir. Tören dolayýsýyla, Hacý Bayram Veli Camii nden, Meclis binasýna kadar Kolordu Kumandanlýðýnca askerî kýtalar ile özel tertibat alýnacaktýr. Ýndirilecek hatmin son bölümü camiden sonra Meclis önünde tamamlanacaktýr. Bu protokolün de laik bir zihniyeti yansýtmadýðý açýktýr. Ama daha açýk seçik ortaya konmasý gereken þey bugün Kemalizm ve laiklik adýna ve güya cumhuriyetin temel niteliklerini koruma iddiasýyla Ýslamcýlara çatanlarýn sahtekârlýðý ve bunlara kananlarýn bönlüðüdür. Tabii siyasette marifetin yalan ve çarpýtma ile kandýrmaca olduðuna inananlar sonradan geri dönüp baktýðýnda, bu aykýrýlýðýn asýl amaca ulaþmak için bu amacý gizleyerek uygulanan ustaca bir taktik olarak ta yorumlayabilir. Oysa gerçek bu deðildir. Kemalist hareket en baþýnda olduðu gibi son noktasýnda da dini ve mezhep çatýþmalarýný burjuvazinin deðirmenine su taþýmak için kullanan bir burjuva akýmýdýr. Burjuvazinin tüm diðer hizmetkârlarý gibi, süpürülüp atýlmadan özellikle de iþçi hareketi içindeki kalýntý ve izleri silinmeden emekçilerin ve ezilenlerin egemen olduðu bir düzenin kurulmasý saðlanamayacaktýr. Gerçekten laik ve tüm burjuva cumhuriyetlerinden milyon kez daha demokratik bir cumhuriyetin temelleri, komünistlerin önderliðinde iþçi-köylü ittifakýna dayanan bir proleter devrimiyle, Kemalizmin ve Kemalistlerin kurduðu burjuva diktatörlüðünün yýkýntýlarý üzerinde atýlacaktýr. KöZ ün arkasýnda duran komünistler bu devrime önderlik edecek partiyi yaratmak için mücadele ediyor.
2 Temmuz 2008 Emekçilerin En Çok Ezilen ve Sömürülen Kesimlerinin Birlik ve Dayanýþmasý Yolunda Bir Adým Olmalý! 2 Temmuz Madýmak Katliamý nýn 14. yýl dönümü genel seçimlere birkaç hafta kala gelmiþti. Alevi seçmenler bu seçimlere adeta Madýmak Oteli ni saran alevlerin sýcaklýðý ile, kirli ve boðucu bir kýskaç altýnda gitmiþtiler. AKP hükümeti parlamentodaki ve asker sivil bürokrasi içindeki Kemalist muhalefetin zorlamasýyla istemeye istemeye erken seçimlere yönelmiþti. Bu seçimlerde AKP nin zayýflayarak da olsa birinci parti olmasýný kendi geleneksel oylarýyla önleyemeyeceðinin farkýnda olan rakipleri ise türlü tertiplerle bu talihlerini döndürmenin peþindeydiler. AKP nin zayýflatýlmasý için rakiplerinin baþvurduðu tertiplerden biri de Alevi oylarýnýn CHP ile MHP ye yönlendirilmesi idi. Bu maksatla, seçim kampanyalarý boyunca, AKP nin þeriatçýlýðý ve türban sorunu neredeyse bütün sorunlarýn önüne geçirildi ve Aleviler AKP de simgeleþtirilen þeriat tehlikesine karþý CHP ve MHP ye yönlendirilmek istendi. CHP nin Alevi kitlesine karþý iþlediði tüm suçlara raðmen Alevi seçmenlerle iliþkisi öteden beri bilinen bir gerçekliktir. Geçmiþte AP, MSP ve MHP nin oluþturduðu Milliyetçi Cephe ye karþý Alevilerin CHP yi desteklemesi anlaþýlmaz bir tutum deðildi. Ama geçen yýlki seçimlerde Alevilerin istemeye istemeye de olsa CHP ye oy vermesi bir nevi Milliyetçi Cephe nin kurulmasýna, bir CHP-MHP koalisyonuna oy vermek anlamýna geliyordu. Kentlerde bilhassa Alevi kitlesinin okumuþ yazmýþ ve nispeten tuzu kuru kesimleri baþta olmak üzere pek çok Alevi bu tuzaða bastý. Ama bu planlar heryerde tutmadý. Alevi emekçilerin hatýrý sayýlýr bir kesimi bu kirli oyuna alet olmadý. Çünkü burjuva siyasetinin üst katlarýnda bu tür planlar yol alýrken tabanda da önemli hatta aykýrý gibi görünen geliþmeler oldu. AKP yi zayýflatmak için Kürt oylarýnýn AKP den çekilmesine kerhen de olsa boyun eðen rakipleri seçimlere baðýmsýz olarak katýlan Bin Umut Adaylarý nýn üzerine beklenmesi gereken þiddet ve hýþýmla yönelemedi. Bu çeliþkili durumun da katkýsýyla Kürtlerin önemli bir kýsmý ve Alevi emekçilerin bir kýsmý CHPMHP koalisyonu olasýlýðýna karþý AKP ye oy vermiþ olduðu halde, Bin Umut Adaylarý, seçimlerden mecliste grup kurmayý baþaracak bir güçle çýktý. Buna raðmen, AKP nin bu seçimden güç kazanarak çýkmasý yüzünden, KöZ ün arkasýnda duran komünistlerin seçim döneminde yükselttikleri uyarýlarý doðrulayacak biçimde, sýnýr ötesinde ve berisindeki operasyonlar hýz kazandý. Ama 1965 yýlýndan beri ilk kez gerçekleþen seçim sonucu, Bin Umut Adaylarý na destek veren kitleler kadar, vermeyenlerin de moral motivasyonunu arttýran bir etken olmuþtu. Bu durum seçimlerin ardýndan kendini alanlarda göstermeye baþladý. Seçimlerde birbirinin kuyusunu kazarmýþ gibi görünen düzen partilerinin savaþ tezkeresi konusunda ittifak etmesi karþýsýnda meclisteki Bin Umut Vekilleri nin bu tezkereye karþý red oyu verme onurunu paylaþmalarý bu morali yükseltti. Ama hava harekatlarýnýn ardýndan gelen kara harekatýnýn askeri bakýmdan bir fiyaskoyla sonuçlanmasýna neden olan «Zap direniþi» bu morali bir kat daha yükseltti. Böylelikle, seçimlerin üzerinden geçen kýsa süre içinde sokaklarýn havasý deðiþti. Amerikancý AKP hükümetine karþý sokaktaki muhalefetin odaðýna hýzlý bir ivme ile Kürtlerin, devrimcilerin ve sosyalistlerin oluþturduðu parçalý hareket geçmeye baþladý. Böylelikle önümüzdeki yýl gerçekleþecek olan yerel seçimlerin AKP için bir nevi güven oylamasý haline gelmesini saðlayabilecek bir ortam 2007 sonbaharýndan itibaren oluþmaya baþladý. Bu ortam kendini Türkiye tarihinin en kitlesel ve yaygýn Newroz eylemlerinde kendini açýk bir biçimde gösterdi. Böylelikle hem emekçilerin hem de tüm ezilenlerin düþmaný Amerikancý AKP hükümetine karþý muhalefetin baþýný sokaklara dökülen yýðýnlar almaya baþlýyordu. 22 Temmuz seçimleri arifesinde cumhuriyet mitingleri
ile sokaða dökülmesini saðladýklarý yüzbinleri yeniden toparlayamadýklarý açýkça görülen AKP nin rakipleri, ona karþý bu kitle hareketinin önünü açýp o hareket ile hükümete vurmayý akýllarýndan bile geçiremiyorlardý. Zira bu sefer, söz konusu olan türbaný merkezine alan bir sözde laiklik mücadelesi deðildi. Bu sefer iþçi sýnýfýnýn en çok ezilen ve sömürülen kesimlerinin öne çýktýðý bir kitle hareketi söz konusu idi. Öte yandan zaten MHP de seçim sonuçlarýnýn ilan edilmesinden itibaren CHP ile Kemalist laiklik ekseninde duran muhalefet hareketi ile köprüleri atmýþ ve bu iþbirliðinden elde ettiklerini kâr sayarak, türban sorununda olduðu gibi, AKP ile yakýnlaþmak da dahil olmak üzere kendi mecrasýnda yol almaya karar vermiþ durumdaydý. Bu þartlarda kitleleri sokaða dökmekten en az AKP kadar ürken CHP, AKP karþýsýnda bürokrasi içindeki son mevzilerinden son mermilerini kullanmaktadýr. Buna karþýlýk AKP de ayný mevzilerden CHP ye saldýrmaktan geri durmamaktadýr. Nitekim CHP 1 Mayýs ta AKP ye karþý daha büyük bir kitlesel muhalefet seferberliði yaratamamýþ ancak böyle bir kitlesel 1 Mayýs ýn önünü sendika bürokratlarýnýn marifetiyle kesip AKP ye karþý polisin baskýlarýný öne çýkaran bir muhalefet tavrýna razý olmuþtur. Birbirleriyle dalaþan burjuva siyasetçilerinin birleþtikleri konularýn baþýnda ise ezilen sömürülen yýðýnlarýn tepkisinin örgütlenmesinin ve tek bir cephede birleþmesinin engellenmesi gelmektedir. Geride býraktýðýmýz 1 Mayýs ta iþçi sýnýfýnýn en örgütsüz ve en çok sömürülen kesimleri ile sendikalý kesimleri ve sosyalistler birbirlerinden kopartýldýlar ve 1 Mayýs ýn güçlü bir siyasal eylem olarak geliþmesinin önü kesildi. Özellikle emekçilerle devrimcilerin ezilen Kürt yýðýnlarýyla buluþmasýnýn önü kesildi. Þimdi 2 Temmuz için de benzer tertipler gündemdedir. Yine Kürtleri ve Alevileri emekçiler ve devrimcilerden kopartýp 2 Temmuz u CHP nin çizgisinde bir muhalefet eylemine indirgeme gayretleri söz konusudur. Komünistlerin ödevi ise, bu tür oyunlara karþý uyanýk olup, ezilen sömürülen yýðýnlarýn birleþik mücadelesinin önünü kesmeye dönük her türlü tertibi boþa çýkartmak üzere hareket etmektir. Bu þartlarda Kürtlerle Alevileri birbirinden koparmak, Alevileri ve Kürtleri sosyalistlerden ve devrimci hareketten kopartmak için yapýlacak tertiplere karþý bu dinamiklerin birleþmesinin önünü açacak adýmlara öncülük etmek sorumluluðu vardýr. Kuþkusuz Alevi kitlesinin bugüne kadar maruz kaldýðý baskýlar ve katliamlar kadar kendilerini aldatan burjuva siyasetçilerinin düzenledikleri tertipler unutulacak silinecek þeyler deðildir. Zaten Alevi yýðýnlarý da bunlarý unuttuklarý için Kemalistlerin peþinde sürüklenmekte deðillerdir. Alevilerin her seferinde «denize düþen yýlana sarýlýr» atasözünü hatýrlatýrcasýna gönüllü gönülsüz CHP ye oy verdikleri sýr deðildir. Bu koþullarda 2 Temmuz ve benzeri yýldönümlerinde komünistlerin ödevi Alevi emekçilere bu atasözünü hatýrlatanlarýn karþýsýna dikilmek ve gür bir sesle «Sakýn ha! O yýlandýr!» uyarýsýný yapmaya devam etmektir; ama bundan ibaret deðildir. Zira Alevi emekçileri de cahilliklerinden deðil, baþka bir seçenek gösterilemediði için yýllardýr bu tuzaklara basmaktadýrlar. Ýþte Madýmak Katliamý nýn on beþinci yýldönümünde hem CHP nin, hem MHP nin hem de AKP nin Madýmak katliamýnýn sorumluluðunu taþýdýðý vurgulanýrken ayný zamanda bu konu öne çýkarýlmalýdýr. Ne CHP Madýmak Katliamý nýn arkasýnda MHP li faþistlerin olduðunu söyleyebilecek durumdadýr. Ne MHP liler seçimlere giderken 2 Temmuz 1993 günü aðýzlarýndan salyalarý akarak savurduklarý küfür ve tehditleri tekrarlamaya cesaret edebilecek durumdadýr. Ne de AKP nin o günü hatýrlamaya tahammülü vardýr. Buna karþýlýk seçimlerde Bin Umut Adaylarý ile kendini gösteren ve daha sonra 2008 Newroz unda kendini
ortaya koyan hareketin bunu ortaya koymasýnýn ve ayrý bir seçenek olarak kendini dayatmasýnýn önünde nesnel bir engel yoktur. Kürtlerin özgürlük mücadelesinin önünü kesmek için Alevileri onlardan koparmak için öteden beri burjuvazinin baþvurduðu tertipleri boþa çýkarmak için de 2 Temmuz un onbeþinci yýldönümü önemli fýrsatlar sunmaktadýr. 2 Temmuz 2008 hem Alevi yýðýnlarýnýn hem Kürtlerin hem de emekçilerin en çok ezilen tüm kesimlerinin bir araya gelmesi için elveriþli bir dönemeci ifade etmektedir. Üstelik bu kez emekçilerin sadece sokaktaki kitlesel güçleri ile yetinmeleri de þart deðildir. Tersine, bugün mecliste bulunan Bin Umut vekillerinin de sokaktaki emekçi mahallelerindeki kitlesel muhalefetin sesini meclise taþýmalarýnýn koþullarý vardýr. Böylelikle parlamentoyu emekçilerin sermayenin partilerine karþý öfkelerini haykýrdýklarý bir kürsü haline getirmenin deneyimini de geliþtirmenin önü açýlmýþ olacaktýr. Bu ayný zamanda CHP yi teþhir etmenin de iyi bir yoludur. 2 Temmuz un yýldönümünde komünistlerin ve devrimcilerin ödevi özellikle Alevi emekçilerin belleklerini tazelemek, haklý öfkelerinin soðumasýna izin vermemek ve bu öfkeyi onlarýn oylarýný devþirmek üzere kendilerine yönelen düþmanlarýna püskürtmektir. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Alevi seçmenler her zamanki kadar çaresiz ve seçeneksiz deðildi. Seçimlerde Madýmak Katliamý nýn ve emekçilere, devrimcilere yönelik diðer katliamlarýn sorumluluðunu taþýmayan baðýmsýz adaylar da vardý. Bugün bu adaylarýn bir kýsmý meclistedir ve ayný zamanda seçmenleri ile sýk sýk buluþmalarýnýn koþullarý oluþmuþ durumdadýr. Geçen yýl 2 Temmuzda KöZ ün arkasýnda duran komünistler « bugün düzen partilerinin hepsine hayýr diyerek oylarýn baðýmsýz adaylara atýlmasýyla yetinmeyip bu baðýmsýz adaylarýn seçim kampanyalarý vesilesiyle emekçilerin kendi bulunduklarý her yerellikte ortak bir irade ile kendi örgütlülüklerini yaratmalarýnýn ve bu örgütlenmelerini seçimlerin ardýndan üzerlerine yönelecek saldýrýlara karþý ortak bir savunma cephesinin temel taþlarý haline getirmenin koþullarý vardýr. Üstelik her zaman deðilse bile bu seçimlerde baðýmsýz adaylara oy atmak oyunu boþa atmak anlamýna gelmeyecektir.» demiþti. Bu þimdiden doðrulanmýþtýr. Her ne kadar 2008 1 Mayýs ýnda bu gücün kendini alanlarda ifade etmesinin önü kesilmiþ olsa da bu dinamik ortadan kalkmýþ deðildir; varlýðýný sürdürmektedir. Önümüzdeki yerel seçimlere kadarki süreçte sermayenin partilerinin hepsine karþý ezilen ve sömürülen yýðýnlarýn kendi seslerini ayrý bir odaktan ve hep bir aðýzdan duyurmalarýnýn önü hâlâ açýktýr. Bu nedenle Madýmak katliamýnýn onbeþinci yýldönümüne herhangi bir yýldönümü olarak deðil, bu bilinçle yaklaþmak önem taþýmaktadýr. Böylelikle 2 Temmuz 2008 de Madýmak ýn hesabý sorulmuþ olmasa bile, sermayenin ve köpeklerinin hepsinden bütün hesaplarýn sorulmasýnýn yolunun açýlmasýnda, bu 2 Temmuz önemli bir dönüm noktasý haline getirilebilir. Kuþkusuz demokrasi mücadelesini iþçi sýnýfý ve ezilenlerin kurtuluþ mücadelesine baðlayacak bir devrimci önderlik mevcut deðildir. Bununla birlikte, böyle bir önderlik siyasal geliþmeleri kenardan izleyip yorumlayarak yaratýlacak deðildir. KöZ ün arkasýnda duran komünistler en basit demokratik haklar için mücadelede dahi bütün güçleri ve imkânlarýyla yer almaktan geri durmayacaktýr. Zira demokrasi sorununun çözülmesi için gerekli olan devrimci önderliðin bu mücadele içinde bizzat yer alarak ve iþçi sýnýfýnýn en çok ezilen kesimlerinin bu mücadeleye katýlmasýnýn saðlanmasý için çalýþarak yaratýlacaðýný sadece teorik olarak deðil artýk bizzat kendi pratiklerinin ýþýðýyla da bilmektedirler. KöZ ün arkasýnda duran komünistler 2008 2 Temmuzu nu bu bilinçle karþýlýyor. Yerel seçimlere kadarki dönem boyunca da bu sorumluluðun bilinci ile mücadele etmeye devam edecekler.
KOMÜNÝST KÖZ AYLIK SÝYASÝ GAZETE TEMMUZ 2008 ÖZEL SAYI NO:1; SAHÝBÝ VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ: ÞÜKRÜ DEMÝR; YÖNETÝM YERÝ: ÜSKÜDAR CADDESÝ, PINAR PASAJI, KAT: 2, NO:39 KARTAL ÝSTANBUL; TELEFON, FAKS: 0216 387 50 90; BASILDIÐI YER: ÖZDEMÝR MATBAASI