Us id 11

Page 1

Uluslararasý Sosyalizm için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ YIL:1 SAYI:11 - 1 ARALIK 1998 - 200.000TL

OR D U SÝ Y AS ET T E N EL Ý NÝ ÇE K

BARIÞI Savunalým HADEP’i Savunalým

Ne i st iy o ruz ? Çetelerin, mafyanýn, özelleþtirmecilerin, savaþ çýðýrtkanlarýnýn, patronlarýn meclisine karþý Emekçi Meclisi istiyoruz Çeteler yargýlansýn: Patronlar, ordu, polis, bürokrasi, siyaset ve çeteler arasýndaki iliþki ortaya çýkartýlsýn. Bütün gizli bilgiler açýklansýn. Özelleþtirmeler iptal edilsin: Özelleþtirilen bütün kurumlar hiçbir tazminat ödenmeden kamulaþtýrýlsýn. Kamuda iþçi kontrolü getirilsin. Savaþ durdurulsun: Siyasi çözüm için adým atýlsýn. Silahlanmaya giden kaynaklar eðitime ve saðlýða harcansýn. Daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi: Ordu siyasetten elini çeksin. Düþünce ve örgütlenme üzerindeki her türlü yasak kaldýrýlsýn. Sendikal örgütlenme önündeki engeller kaldýrýlsýn

Sav aþ ýn g erçek sorumlusu kim?

Sayfa 6-7

12-13 Aralýk’ta KESK’in çaðýrmýþ olduðu Sendikal Haklar ve Demokrasi Mitinglerini hepberaber inþa edelim


2

Ýþçi Demokrasisi 1 Aralýk 1998

TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BARBARLIK YA SOSYALÝZM

ðý için 1928-29’daki karþý devrime yenilmiþtir.

apitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir.

Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr.

K

Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür.

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR osyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir.

ULUSAL SORUN osyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar.

S

Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler.

AZINLIKLAR osyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar.

S

S

Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr.

REFORM DEÐÝL DEVRÝM u düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz.

CÝNSÝYETÇÝLÝK

Y

Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler.

B

Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur.

aþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir.

DEVRÝMCÝ PARTÝ þçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur.

Ý

Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler.

ENTERNASYONALÝZM apitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir.

K

Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir.

TEK ÜLKEDE SOSYALÝZM MÜMKÜN DEÐÝLDÝR usya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz.

PARTÝ ÝÇÝ DEMOKRASÝ osyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur.

S

Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur.

Yöneticiler panikte

O

rtaya çýkan siyasi istikrarsýzlýk karþýsýnda patronlarýn temsilcisi Ýstanbul Sanayi Odasý Meclis Baþkaný Ömer Dinçkök “Ýstikrar arayýþý devam ediyor. Sahipsiziz, sokak çocuklarý gibi ortada kaldýk.” diyor. Sabancý ise “Önce vatan” hükümeti istediðini ifade ediyor. Patronlar kendi çýkarlarýný temsil eden güçlü bir hükümet istiyorlar. Ancak sað partilerin arasýndaki bölünmüþlük kendi aralarýndaki bölünmüþlüklerini yansýtýyor. Bir çok cephede birden savaþmaya çalýþan egemenler güçsüzler. Geçtiðimiz ay tüm bu cephelerin iç içe geçtiðini gördük. Ekonomik, siyasi ve ideolojik düzeyde sýrtlarý duvara dayalý bir þekilde mücadele etmek zorunda kaldýlar. Kendi aralarýndaki rant kavgasý onlarý hükümetsiz býrakýrken; Apo’nun Ýtalya’ya gidiþi, Avrupa’nýn Kürt sorununda siyasi çözüm talep etmesi Türkiye’deki yöneticileri kendilerini korumak amacýyla aktif bir þekilde milliyetçi ve ýrkçý fikirleri ve MHP gibi partileri kullanmasýna yol açtý. Egemen sýnýfýn bu ekonomik ve siyasi istikrarsýzlýk ortamýnda ortak bir çözüm önerisi yok. Ancak çok açýk ki kendi aralarýndaki rekabetin keskinleþmesi nedeniyle anlaþamayanlar, bir konuda anlaþýyorlar o da derinleþen krizin bedelini yoksullara, ezilenlere, iþçi sýnýfýna ödetmek.

Ýþçiler bu bedeli öder mi? Uluslararasý düzeydeki ekonomik krizden en çok etkilenen tekstil sektörü oldu. Türk Ýþ’e baðlý Teksif, DÝSK’e baðlý Tekstil ve Hak Ýþ’e baðlý Öz Ýplik Ýþ sendikalarýna üye toplam 70 bin iþçiyi kapsayan grup toplu iþ sözleþmelerinde, iþveren sendikalarýnýn “sýfýr zam” önermesi üzerine grev kararý aldý. Ýþveren sendikasý TÝS Baþkaný Halit Narin ise ”Hükümet yanlýz finans çevreleri için çalýþýyor... 2,5 milyon insanýn hiçbir deðeri yok. Türkiye’nin ilk 100 büyük þirketinin 1 yýllýk karý, bu yýl 2 bankanýn altý aylýk karýndan daha düþük. Böyle bir dinamizm içinde biz iþçi sendikalarýyla nasýl bir anlaþma yapacaðýz...” diye soruyor. Kamu sektöründe çalýþanlar da Ocak ayýnda toplusözleþme yapacaklar. Metal sektöründe gördüðümüz gibi sendika liderlerinin beklentilerin çok altýnda anlaþmalara imza atmasý istenecek. Böylesi bir durumda sendika bürokrasisinin tabaný kontrol edip edemeyeceðini göreceðiz.

DEVRÝMCÝ GÖREV u fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya

B

yetcilik fikri etrafýnda birleþtirilmeye çalýþýldý. Yine savaþýn bedeline karþý olan öfke Ýtalya’ya ve Apo’ya yöneltilmeye çalýþýldý. Krizin derinleþtiði dönemde yöneticilerin böl yönet politikalarý, sopa ve havuç politikalarý alabildiðine çeþitlenir. Ancak her nekadar sopanýn aðýrlýðý çeþitli kesimler üzerinde farklýlaþsa da ( Kürt-Türk, Sendikalý-Sendikasýz, Kadýn-Erkek, Vasýflý-Vasýfsýz, AleviSunni, Eþcinsel- Deðil) sopayý hep yönetilenler yer.

Bölünmeye karþý ne yapabiliriz? Kriz döneminde bu güne kadar sorgulanmadan doðru kabul edilen þeyler sorgulanmaya baþlanýr. Piyasa ekonomisinin tek alternatif olduðu, patronlara mecbur olduðumuz, iþçilerin toplumu yönetemeyeceði, insanlarýn doðasýndan kaynaklanan sorunlardan dolayý toplumun böylesi organize edildiði gibi tüm fikirler kitlesel düzeyde sorgulanmaya baþlanýr. Ýþte tam bu dönemde iþçi sýnýfýnýn bütününün ortak çýkarlarýný savunanlara çok iþ düþüyor. Çünkü iþçi sýnýfýnýn kendi yaþam deneyimleriyle egemen fikirler arasýndaki uçurum açýlýrken sosyalistlerin bu tartýþma alanýna girip ezilenleri ve sömürülenleri birleþtirmesi gerekiyor. Bunu yapabilmenin yolu egemenlere karþý bizleri birleþtirebilecek güçlü fikir, somut eylem ve taleplerimizden geçiyor.

Krize sosyalist yanýt Kriz dönemleri yönetenlerin yönetemez hale geldikleri, yönetilenlerin de eskisi gibi yönetilmek istemediði dönemlerdir. Böylesi belirsizlik dönemlerinden hangi sýnýfýn egemenliðinde çýkýlacaðý, sýnýf içindeki politik fikirlerin gücünden baðýmsýz deðildir. Kriz dönemi sosyalist fikirlerin hýzla geliþebileceði, sosyalist örgütlenmenin hýzla inþa edilebileceði dönemlerdir. Ancak bunun baþarýlabilmesi en genel düzeydeki sýnýflar mücadelesinde taraf olmayý ve iþçi sýnýfýnýn herhangi bir kesimine veya tümüne birden geliþen saldýrýlara karþý somut eylem önerilerinde bulunmayý gerektirir. Bugün milyonlarca insan “Ne yapabiliriz? Çözüm ne sorusunu soruyor?” Bizim bu sorulara verdiðimiz yanýt milyonlarca insanýn duymak istediði ve uðruna mücadele etmek istediði yanýttýr.

Çiðdem Özbaþ

Kriz dönemine uygun politika Kriz döneminde ekonomi ile politikanýn ne kadar içiçe olduðu apaçýk görülüyor. Patronlar ekonomik bunalýmlarýnýn, iþten atmalarýnýn nedeninin kötü yönetim olduðunu söylüyorlar. Yöneticiler de piyasa ekonomisini yönetemediklerini, üzerinde çok sýnýrlý bir kontrole sahip olduklarýný ifade ediyorlar. Bu dönemde yöneticiler dönüp bizlere sürekli kendilerinin de kontrolde olmadýklarýný anlatacaklar ve suçu hep baþkalarýna yýkmaya çalýþacaklar. Ancak þu bir gerçek ki bu sistemden çýkarý olanlar onlar. Kar için deðil insan ihtiyaçlarý için ürettiðimiz, üretimin nasýl yapýlmasý konusunda küçük bir azýnlýðýn deðil çoðunluðun söz ve karar sahibi olduðu, planlý ekonomiyi rededenler onlar. Ve bu sistem içinde açlýktan, yoksulluktan, iþsizlikten, bolluk içinde kýtlýktan çýkarý olanlar onlar. Bu çýkarlarýný da bizlere karþý güvenlik güçleriyle korumaya çalýþýan onlar.

Milliyetçilik histerisine dikkat

R

Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldý-

Krize Ýþçilerin Çözümü

Belirsizliðin arttýðý, patronlarýn birbirini boðazladýklarý bir dönemde egemenlerin toplumsal muhalefeti kontrol edebilmek için ellerinde kalan önemli bir silah var. Bu da milliyetçilik. Bu silahý nasýl kullanýlabildiklerini Apo olayýnda gördük. Paramparça olmuþ bir toplum, egemen sýnýfýn çýkarýna olan milli-

Uluslararasý Sosyalizm için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih:1 Aralýk 1998 Sayý: 11 Sahibi: Uluslararasý Gelenek Yayýn ve Tanýtým Limited Þirketi adýna Hüseyin Çýnar Yazý Ýþleri Sorumlusu:Süleyman Þarlý Baský:Yön Matbacýlýk

Bürolar: Ýstanbul Kadýköy: Misaki Milli Sokak, No.86/1 Kadýköy, Tel: 0216 330 8272 Ýstanbul Ümraniye: Santral Duraðý,Menteþoðlu Cd. No 5, Ümraniye Ankara: Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Tel: 0312 229 3257


1 Aralýk 1998 Ýþçi Demokrasisi

3

Patronlarýn Krizi TOBB Sanayi Odalarý Konseyi geçenlerde 19962000 dönemi toplantýsýný yaptý. Bu toplantýda biraraya gelen sanayiciler, küresel krizden, ekonomik durgunluða, bankalarla sanayici arasýndaki gerginlikten Abdullah Öcalan’ýn iadesine kadar geniþ bir yelpazede sýkýntýlarýný ve fikirlerini dile getirdiler. TOBB Baþkaný Ömer Dinçkök açýlýþ konuþmasýnda ortada bir virüs olduðunu, sektör gözetmeksizin bu virüsün sanayiyi etkisi altýna aldýðýný, ihracatýn düþtüðünü, yatýrýmlarýn durakladýðýný, üretimin kýsýldýðýný ve ‘iþçi çýkýþýnýn’ yoðunlaþtýðýný anlatýyordu. ÝSO Meclis Üyesi Halit Narin “ Bakan bugünü mumla ararsýnýz diyor acaba o zaman aradýklarýnda bizi bulabilecekler mi?” diye soruyordu. Ege Bölgesi Sanayi Odasý (EBSO) Baþkaný Kani Aydoðdu “Kriz büyük bir þiddetle geliyor. Ýþçi çýkartmalarý arttý. Sýkýntýya düþen 4 fabrikayý bankalar aldý. Atatürk OSB’de 20 fabrikada anahtarýný bankalara vermek üzere.” raporu veriyordu. Gaziantep Sanayi Odasý Baþkaný Nejat Koçer “Ýlimizde Eylül-Ekim aylarýnda 10 bin 500 iþçi iþten çýkarýldý. 120 milyon kilowatsaat olan enerji tüketimi 90 milyona düþtü. Anadolu kaplanlarýný sistem yarattý, þimdi yine sistem kaplanlarý boðuyor.” diyerek problemi ifade ediyordu. Adana Sanayi Odasý Baþkaný Vekili Aydýn Önen “Ýkinci depremi global krizle yaþadýk. Bu depremle iþçi çýkarmalarý baþladý, tekstilde çýkarýlan iþçi oraný yüzde 15. 1999’da bu sürecek.” diyordu. Ankara Sanayi Odasý

Baþkaný Zafer Çaðlayan ise “Kapasiteler düþtü, iþçi çýkarmalar baþladý. Her iþden çýkarýlan iþçi nerede ne zaman patlayacaðý belli olmayan bir dinamit.. Bunlarý dile getirince bize kriz tellallýðý yapýyor dediler. Ben de bunlarý görmeyenlere bakar kör diyorum.” diye konuþtu. Sanayi Bakaný Yalým Erez ise üç lokomotif sektör otomotiv, tekstil ve inþaatta kriz yaþandýðýný kabul ederken gereken tedbirler alýnmazsa ikinci raundda nakavt oluruz demekteydi. Eski DPT müsteþarý ANAP milletvekili Ýlhan Kesici ise durumu “Kýþtan sonra Türkiye’yi kara kýþ bekliyor. Asýl ekonomik kriz 1999 yýlýnda olacak” þeklinde deðerlendiriyordu. Türkiye’de yaþanýlan ekonomik ve politik krizi uluslararasý ölçekte yaþanýlan krizden ayýrmak mümkün deðil. ABD’nin önde gelen kredi derecelendirme kuruluþlarýndan Standart and Poor’s “ Dünya ekonomisin yüzde 40’ý ya ekonomik durgunluk içinde, ya da ekonomik durgunluða giriyor.” deðerlendirmesi yapmakta. Uluslararasý düzeyde yoðun bir ekonomik ve politik istikrarsýzlýk sürecine girilmiþ durumda.

Peki bu krizin nedeni ne? Kapitalizm kar üzerine çalýþmakta. Ýþ olanaklarý geniþlerken þirketler daha fazla kar etmek için yatýrým yapmaktalar. Bu durumda iþsizlik azalmakta. Ancak kar üzerinde basýnç oluþmaya baþladýðýnda ya da kar oranlarý düþmeye baþladýðýnda þirketler fazla me-

saiyi kesmeye, ücretleri aþaðýya çekmeye ve iþten atmaya baþlamaktalar. Her iþden atýlan ve açlýða terkedilen iþçinin alýþveriþ gücünün azalmasý ile baþka birisinin kaderi de belirlenmekte. Böylece korkunç bir döngü yaratýlmakta. Her iþten atýlma baþka birisinin daha iþten atýlmasýnýn yolunu açmakta. ÝSO Meclis Üyesi Memduh Hacýoðlu ayný toplantý da arkadaþlarýný uyarýyor “Türkiye’nin en büyük 1000 kuruluþu, kazançlarýnýn yarýsýndan fazlasýný Hazine banolarýndan saðlýyor. Paralarý zaten devletten kazanmýþýz. Burada aðlamayalým lütfen” En tepedekiler bu süreçden de karlý çýkmaktalar. Rahmi Koç’un da söylediði gibi kendisi bu krizden etkilenmemektedir, çünkü kriz zayýf þirketleri iflasa sürüklerken büyükler kriz döneminde de iflas edenler üzerinden karlarýný arttýrabilmekteler. Ekonomik krizin yoðunluðu patronlarý düþman kardeþ haline getirmekte. Birbirleriyle rekabet ederken düþman, faturayý iþçilere çýkartýrken kardeþler. Bugün 100 milyon Endonezyalý yoksulluk sýnýrýnýn altýnda, milyonlarcasý iþsizlik ve dolayýsýyla açlýkla karþý karþýya. Rusya’da da durum farklý deðil; küçük bir elit alabildiðine zenginleþirken milyonlar büyük bir acý içerisinde yaþamaya çalýþmakta. Bu dönem ekonomik kriz ile politik krizin içiçe geçtiði büyük kitlelerin piyasa ekonomisinin kurallarýný sorguladýðý ve ne yapmalý sorusunu en keskin þekilde sorduklarý bir dönem.

D e mo kr at i k h a kl a rý m ý zý k en d i g ü cü mü z l e k az an ab i l i ri z

Patronlarýn krizi artarken meclisdekilerin ne iþe yaradýðý da daha net görülmeye baþladý. Oturduklarý koltuklar bile yapýlan yolsuzluklarýn kanýtý durumunda. Milyonlar televizyonda tartýþan milletvekillerini seyrederken, o kýrmýzý koltuklarda onlarýn söyledikleri ile yaptýklarý arasýndaki uçurumu görüyor. Meclis ne iþe yarýyor? Milletvekillerinin kriz üzerinde bir kontrolü yok, krizin kökeninde yatan ekonominin durumu hakkýnda kendileri deðil patronlar ve seçilmeyen bürokratlar asýl karar sahipleri. Seçilmiþ olmasýna raðmen hükümet kurma hakký meclis dýþý müdahalelerden dolayý verilmesi gereken partiye verilmiyor. Meclis dýþýndaki güç odaklarýnýn tercihlerine göre meclis içindekiler parti deðiþtirip duruyorlar. Meclise giden vekiller beþ yýl boyunca onu seçen milyonlar tarafýndan kontrol edilemiyor. Milletvekilleri üzerindeki kontrol, parasý olanlara, patronlara ve azýnlýðýn iktidarýný savunan bürokrat, general ve emniyet amirlerine geçiyor. Bizim de asýl gücümüz meclise gönderdiðimiz milletvekillerinde deðil. SEKA iþçisi gösterdi ki bürokratlara, güvenlik güçlerine, siyasetçilere raðmen kazanabiliriz. Bizim gücümüz demokratik haklarýmýz için kitlesel mücadelemizden geliyor.

Ç e te Dü ze n i Ýstanbul Sanayi Odasý’nýn eski baþkaný, Cem Boyner’in liderliðinde üç yýl süren Yeni Demokrasi Hareketi’nin kurucularýndan, Türkiye Odalar Birliði Sanayi Konseyi üyesi Memduh Hacýoðlu ile Yeni Yüzyýl gazetesinde bir röpörtaj yayýnlandý. Bu röpörtaj, düzenin sahiplerinin meseleyi nasýl gördüklerini çok açýkca ortaya koyuyor. Sizlere Memduh Hacýoðlu’nun aðzýndan çete düzenini aktarmak istiyoruz:

Rant ekonomisinin ayaklarý “Türkiye on yýldýr kendi eliyle bir rant ekonomisi kurdu... Üç ayaðý var. Türkiye’nin büyük sermayesi, merkez saðdaki partilerin tepe kademeleri ve Ankara’daki sivil, askeri bürokratýn üst seviyesi. Türkiye’deki statükonun muhafaza edilmesi konusunda özel çaba-

larý vardýr bu kesimlerin. Bunlarýn deðiþimden yana olmasý çok zor...”

Mafya, bürokrasi, patron ve si y a se t i l i þk i si “Mafya bütün yaþantýmýzda bizimle. Gecekondu için arazide bile mafyaya teslim ettik biz vatandaþý. Bu arada mafya, çek senet tahsilatý derken iþ dünyasýyla da iliþki kurdu. Cephelerini geniþletti ve siyasi partilere nüfuz etti. Siyasetin finansmanýný büyük çapta mafya saðladý... Sistemin bu þekilde iþlemesinden iyi para kazananlar, iþleri iyi gittiði sürece sessiz kalýyorlar. Bu özel kontratýn bir parçasý. Çünkü mafya dediðiniz olayda birkaç ayak var. Bürokrat ve siyasetçi olmadan mafya olmuyor. Ýþ alemi bazen sesini çýkarýyor. O zaman kendisine otomobil ithalatýný getiririm, gümrükleri düþürürüm gibisinden bir

sopa gösteriliyor. Sonra bir bakýyorsunuz sopa bitiyor, iþ alemine bir yerden bir havuç çýkýyor, sus payý veriliyor. Yani iþ dünyasýný bir þekilde isyankar yapmayan, mevcut düzen içinde rahat etmesini saðlayan bir sistem var. Sayýlarla da görülüyor bu zaten. 500 firma karlarýný %55-60’ýný Hazine kaðýdýndan saðlýyorlar, üretimden deðil. Orta boy ve küçük iþletmelerde de bu oran yüzde 70’lere çýkmaya baþladý. .. Devletin kurduðu sistemden rant yiyen kesim haline geldi iþ dünyasý...”

Savaþ ve Rant ekonomisi “Bakýyorsunuz senede 6,7 milyar dolar Güneydoðu’da savaþa para veriyoruz... Demokrasi ve diyalogla çözebilirdik sorunlarý... Ama yýllar yýlý o savaþýn orada sürmesini isteyenler vardý. Batýnýn dayatmasýyla Türkiye’de bir temizlik

yapýlýyor þu anda. Biliyorsunuz Türkiye’ye kara parayla ilgili anlaþmalar imzalatýldý. Avrupa kaynaðý belli olmayan parasal hareketlerin mutlaka kaynaðýna inilmesi kararýný aldý. Yaptýrýmlar nedeniyledir ki bürokrat ve siyasetçi artýk sýkýþtý. Sýkýþtýðý içindir ki bazý olaylar ortaya çýkýyor...”

Bu devlet kimin devleti? “Ýþ dünyasý iþine bakýyor. Kendi çýkarlarý baþta geliyor... Hem Türkiye’de sopa yiyenler hep baþkalarý oldu biliyorsunuz. Ýþ dünyasýna sopa atmadý bugüne kadar devlet. O gizli kontrat var. Ýþadamý, bu düzen içinde ben yerimi aldým, bundan para kazanýyorum, bana bu kadar yeter deyip susuyor. Param var, param herþeyi görür, konuþmama lüzum yok diyor. Parayla herþeyi yaparým inancý var.”


4

Ýþçi Demokrasisi 1 Aralýk 1998

Milliyetçi histeriye karþý mücadeleye aþý derde giren kapitalist hükümetler kendilerini kurtarmak için sýkça milliyetçiliðe baþvururlar. Kriz derinleþtikçe kapitalist devletler karlarýný korumak için komþu devletlerden çalmak için birbirlerine karþý yönelebilirler. Böylesi durumlarda sosyalistler histeri haline dönüþen milliyetçi bir dalgayla karþý karþýya kalýrlar. Patronlar ve medya tarafýndan körüklenen bu milliyetçilik iþçileri kendi patronlarýyla ayný bayrak etrafýnda birleþtirir. Bu nedenle iþçi sýnýfýnýn mücadelesi ve sosyalizm fikri zayýflar.

B

Histeri ve ikiyüzlülük

Ýtalyan deðildir” açýklamalarýyla durumu idare etmeye çalýþýyor. Türk egemen sýnýfý kendilerinin körüklediði milliyetçi histeriden rahatsýz olmaya baþladý bile. Ýþçilere çeteleri ve mücadeleyi unutturan bir milliyetçiliði patronlar çok sever. Ne var ki bu milliyetçilik kendi karlarýný tehdit ederse patronlar bir kez daha düþünmek zorunda hissederler. Çeþitli patron örgütlerinin Ýtalyan ürünlerini boykot konusundaki tedirginliklerini ancak böyle anlamlandýrabiliriz.

Aralýk 1992’de Yunanistan’daki bu lise öðrencileri 600 bin kiþinin katýldýðý “Makedonya Yunandýr.” mitingine katýldýlar. Ýki hafta sonra okullarý iþgal edip Eðitim Bakaný’ný istifa ettirdiler. Ocak 1993’te olan bu yürüyüþte ise en üstteki pankartta “Yugoslavya’daki savaþa deðil, eðitime bütçe” yazýyor.

Sosyalizm ve milliyetçilik Birinci Dünya Savaþý’ndan buyana milliyetçiliðe karþý tutum sosyalistler için bir mihenk taþý teþkil etmiþtir. Sosyalist hareket güçlü milliyetçi dalgalara karþý durmak zorundadýr. Milliyetçiliðin doruklara týrmandýrýldýðý dönemlerde bu karþý duruþu hayata geçirmek pek de kolay deðildir. Yine 1914’de Alman devrimci Rosa Luxemburg savaþa karþý destek toplamak için

Almanya’da hem de Rusya’da iþçiler ve askerler savaþa karþý ayaklandýlar. illiyetçi histeriHer iki ülkede de iþçi sovnin sayýsýz örneði yetleri kuruldu, Rusya’da var. Birinci Dündevrim baþarýya ulaþtý. Alya Savaþý baþladýðýnda Ýnman ya ve Rusya arasýndagiltere’de Alman isimli ki fark, Rusya’da politik dükkanlara saldýrýlar olnetliðe sahip savaþ karþýtý du. Histeri o kadar yobir partinin savaþtan önðundu ki ev hayvanlarýna ce mücadelenin içinde bile yöneldi. Bir Alman varolmasýydý. Almanya’da köpek cinsi olan dachsise Rosa Luxemburg ve hundlar sokak aralarýnda M i l l i y e tç i Karl Liebknecht böylesi linç ediliyordu. Bugün bir partiyi tam savaþýn h i s t e r i n i n s a y ý s ý z ise Ýtalyan mallarý saortasýnda yani en kötü tan maðazalarýn, örneði var. Birinci Dünya Ýtalyan malý kulla- Savaþý b aþladýð ýnda Ýng iltere’de koþullarda bir avuç taraftarla kurmaya nan insanlarýn giriþtiler. h i s t e r i o k a d a r y o ð u n d u k i b i r saldýrýya uðradýMilliyetçilik ðýna tanýk oluAlman köpek cinsi olan ege men sýnýfýn yoruz. Konya d a c h s h u n d l a r b i l e s o k a k a r a l a r ý n d a elin de çok güçlü Berberler Odabir si lahtýr ama etl i n ç e d i l i y o r d u . B u g ü n i s e Ý t a l y a n sý’nýn Ýtalyan saç kesimi yap- mallarý s atan maðazalarýn, Ý talyan kisi sonsuza kadar sürmez. Rusya’da mama kararý da kit leler milliyetçilik m a l ý k u l l a n a n i n s a n l a r ý n histerinin boyutlahis te risinden sýyrýlsaldýrýya uðradýðýna tanýk rýný anlamakta iyi bir dýklarýnda sýnýf içinde örnektir. o luy or uz . kökleri olan ve Rus-JaAncak egemen sýnýf ponya savaþýndan baþlakendi çýkarlarý sözkonusu yarak milliytçiliðe karþý söz de mark sist Al man olduðu zaman bu kadar histerik davranmýyor. Sosyal Demokrat Par- tutarlý bir tutum sergile1914’de Ýngiltere Kralý ti’nin birimlerine yüzler- miþ olan Bolþevikler sýnýAlman asýllýydý. Birinci ce telgraf gönderdi. Sade- fýn iktidara yönelen müDünya Savaþý’nýn baþla- ce iki olumlu yanýt alabil- cadelesine önderlik edemasýyla birlikte kral ismi- di. Rusya’da ise býrakýnýz bildiler. Alman devrimcini deðiþtirdi ancak Ýngiliz iþçi sýnýfýnýn genelini bazý ler ise bu köklerden ve patronlar Almanya’daki Bolþevikler bile bu milli- mücadele geleneðinden yatrýmlarýný gözden çýka- yetçi histerinin etkisi altý- yoksundular. ramadýlar. Bugün de Sa- na girdiler. Ancak bir bükýp Sabancý Ýtalyan krava- tün olarak Bolþevik partiMilliyetçiliðin týný çýkarýyor ve cebine si deneyimli ve politik etkileri koyuyor. Ancak bir Ýtal- olarak daha olgun olduðu yan þirketi olan Fiat’ýn için milliyetçi basýnca diArjantin 1982’de bir Türkiye’de temsilciliðini renebildi. Ýngiliz sömürgesi olan Savaþýn baþlamasýn- Falkland adalarýný aldýðýnyapan Tofaþ’ýn sahibi olan Koç Grubu “Tofaþ dan birkaç yýl sonra hem da Margaret Thatcher Ýngi-

M

10 milyon olan Yunanistan açýsýndan bu rakam, Ankara’da 4 milyon kiþinin gösteri yapmasýna denk düþer. Yýlýn sonlarýna doðru yine ayný büyüklükte bir gösteri baþkent Atina’da yapýldý. Bu büyüklükteki gösteriler milliyetçi histerinin boyutunu gösteriyor. Böylesi bir ortamda askeri cuntadan bu yana faþist Þafak ve Altýn Haç örgütleri ilk kez sola karþý þiddet uygulamaya baþladýlar. Solun büyük bir kýsmý milliyetçiliðe taviz verdi. Ýnsanlarýn çeliþkili fikirler taþýdýðýný ve milliyetçi fikirlerin pratikte yenilgiye uðratýlabileceðini görmediler.

Çeliþkili fikirler neydi? lere’de tarihin en az popüler baþbakaný konumundaydý. Muhalefette olan Ýþçi Partisi’nin eski solcularýndan Michael Foot ise hükümete “adalarý savunmadýklarý” için saldýrdý. Ýþçi Partisi milliyetçiliði körüklemeye baþladýktan sonra tabii ki Ýngiltere’nin Güney Atlantik’teki bu adalar için baþlattýðý savaþý desteklemek zorunda kaldý. Nüfusu iki bini geçmeyen adalarý ellerinde tutabilmek için 1300 asker öldü. Thatcher savaþýn galibi olarak 1983’de yeniden baþbakanlýða seçildi. Hemen ardýndan da iþçi sýnýfýna amansýzca bir saldýrý baþlattý. Madenleri kapatma giriþimi bu saldýrýnýn bir parçasýydý. Madenciler 1984-85’de bir yýl grev yaparak direndiler ancak yenilgiye uðradýlar. 1982’de milliyetçiliðe teslim olan iþçi sýnýfý bunun faturasýný iþsizlik, ücret ve hak kaybýyla ödedi. Mücadele güveni sarsýldý. Sýnýf hareketi bu yenilgilerin yarattýðý moralsizliði yýllar yýlý üzerinden atamadý.

Milliyetçilikle nasýl mücadele edebiliriz? Milliyetçilik sýnýf mücadelesi açýsýndan bir zehirdir ancak sýnýfýn çýkarýna olmadýðý için bununla mücadele etmek çok mümkün. Mücadelenin

önkoþulu ise, milliyetçilik kirli baþýný kaldýrdýðýnda bunu görmezden gelmemek ve oluþan histeriye teslim olmamaktýr. Medyanýn durdurak bilmeyen propagandasýna raðmen milliyetçiliðin ikiyüzlülüðü teþhir edilebilir. Milliyetçi fikirler herzaman sanýldýðý kadar köklü deðildir. Milliyetçiliðe karþý politikalarýn tutarlý bir þekilde tartýþýldýðýnda destek bulmasý mümkün.

Yunanistan’da milliyetçi histeri Bunun yakýn tarihteki en iyi örneði Yunanistan’dýr. 1992’de Konstantin Miçotakis’in muhafazakar partisi Makedonya sorunu etrafýnda milliyetçiliði körükledi. Ýþçilerin özelleþtirmelere karþý direnmelerinden dolayý baþka bir çýkýþ yolu bulamayan Miçotakis eski Yugoslavya’nýn bir parçasý olan Makedonya’nýn tarihsel olarak Yunan olduðunu iddia etti. Bütün medya “Makedonya Yunan’dýr” propaganda aygýtýný çalýþtýrmaya baþladý. Histeri öylesi boyutlara vardý ki bu slogan kibrit kutularýna ve kuruyemiþ paketlerine bile basýldý. Hükümet 1992’nin baharýnda Makedonya’nýn Yunanistan’a dahil edilmesi talebiyle Selanik’te 600 bin kiþinin katýldýðý bir gösteri örgütledi. Nüfusu

Atina’da yapýlan milliyetçi gösteride lise öðrencileri “Makedonya Yunan’dýr-Eðitim Bakanlýðý üzerindeki baskýlara hayýr” dövizleri taþýyorlardý. Bu dövizler öðrencilerin beyinlerindeki çeliþkili fikirlere iþaret ediyor. Gösteriden iki hafta sonra da öðrenciler beþ hafta sürecek olan okul iþgalleri baþlattýlar. Ýþgallerin ortak sloganý “Silahlara deðil, eðitime bütçe” idi. Ayný dönemde Atina otobüs sürücüleri özelleþtirmeye karþý mücadele ediyorlardý. Bütün otobüs hatlarý Temmuz 1992’de özelleþtirilmiþ 9 bin sürücü iþten atýlmýþtý. Eylül 1992’de otobüs sürücüleri Atina’dan Selanik’e doðru harekete geçtiler. Amaçlarý Miçotakis’in Selanik’teki bir mitingini sekteye uðratmaktý. Sendika yöneticileri “Selanik’in Makedonya’nýn baþkenti olduðunu” bu nedenle “milli menfaatlerin” gözetilmesi gerektiðini söyleyerek otobüs sürücülerini eylemlerinden vazgeçirmeye çalýþtýlar. Ancak otobüs sürücüleri sendika liderlerini dinlemeden yürüyüþe geçtiler ve polisle çatýþa çatýþa Selanik’in 30 kilometre yakýnýna kadar ulaþtýlar.

Sosyalistlerin tutumu Sosyalist Devrim Örgütü (OSE) ise milliyetçiliðe karþý net ve sert bir


1 Aralýk 1998 Ýþçi Demokrasisi 5

tutum aldý. “Milliyetçi gösterilere katýlma!” bildirileriyle iþyeri ve okullarda çalýþma yaptý. Milliyetçilikle çok somut bir þekilde tartýþtý. Bu bildirileri daðýtan öðrenciler okuldan atýldýklarýnda ise savunma kampanyasý örgütlediler. Düþünce özgürlüðünün savunulmasý için mücadele ettiler. Öðretmen ve öðrencilerin demokratik haklardan yana tutum almalarý için tartýþtýlar. Bu sayede bir dizi milliyetçi fikir taþýyan öðretmen ve öðrencileri kampanyaya kazandýlar. Atýlan öðrenciler bu kampanya sonucu okullarýna geri döndüler.

Karþý karþýya olduðumuz histeri ve gerçekler

Bugün Türk devletinin, medyanýn körüklediði milliyetçi bir histeriyle karþý karþýyayýz. Devletin kendi verdiði rakamlara bir göz atalým: 15 yýldýr süren Kirli Savaþ’ta ölen 30 bin 46 kiþinin 21 bin 41’i güvenlik kuvetlerince öldürülen PKK gerillasý. Devlet þimdi bu savaþýn maliyetinin ne kadar yüksek olduðunu itiraf etmek zorunda kaldý. Her yýl 7 milyar dolar harcanýyor. Bu maliyeti ise bizler cebimizden ödüyoruz. Medyanýn hiç yer vermediði gerçekler de var. Açýk politik PKK Eylül ayýnda ateþkes mücadele ilan etmiþti. Yýlardýr GüOSE Yunanistan’da neydoðu’da devlet zoruyMakedonyalý azýnlýðýn la 3 bin köy boþaltýldý, 3 ezildiðini ve Makedon- milyon kiþi göç etmek zoya’nýn tarihsel olarak Yu- runda kaldý. Bu verilen nan olmadýðýný tartýþan bir politik argümandýr. Ýtalbroþür çýkardý. OSE’nýn ya’ya ve Kürtlere karþý histeri dört üyesi bu broþürden kamçýlanan dolayý “bölücülük” suçla- MHP’ye, Ülkü Ocaklamasýyla yargýlandý. OSE rý’na, BBP’ye, kýsacasý fabu davaya karþý iþyerleri þistlere yarýyor. Faþist çeve sendikalarda geniþ bir teler bu histeri ortamýnkampanya baþlattý. Milli- dan yararlanarak saldýrýlayetçiliðe tekrar tekrar sal- rýný artýrdýlar. Apo’nun Suriye’de, dýrdýlar. 13 bin sendikacýÝtalya’da ya dan OSE üyelerine karþý M i l l i y etç i l i k s ý n ý f da Kuzey Kut bu’nda davanýn düþüm ü ca d e l e s i o l m a s ý rülmesi için a ç ý s ý n d a n b i r önemli deimza topladýðil. Asýl meze h i r d i r a n ca k lar. Davanýn sele “Kürt görüldüðü s ý n ý fý n ç ý karý n a Sorunu”nun gün, mahkeo l m a d ý ð ý i ç i n askeri deðil menin önünde grevdeki b u n u n l a mü c ad e l e ancak siyasi yollardan otobüs sürüe t m e k ço k çö zü le bi le cülerinden m ü m k ü n . M i l l i y e t ç i ceðidir. Bobinlercesi OSE üyeleri- f i ki rl e r h er zam an þaltýlan 3 bin köyün sakinnin serbest býs an ý l d ý ð ý k ad ar leri bugün rakýlmasý için Di yar ba kýr, k ö k l ü d e ð i l d i r . gösteri yaptýlar. Sendikalar M i l l i ye tç il i ð e kar þ ý Adana ve bir dizi baþka Kon fe de ras yonu Genel p o l i ti ka l ar t u tar lý b i r kentte yoksulluk içinþ e ki l d e Sekreteri ise de yaþýyorOSE üyeleri leta rtý þ ý l dý ðý nda lar. “Kirli Sahine tanýklýk deste k bulma k vaþ” devam yaptý. Bu güçettiði müdlü dayanýþma mü m kü n . detçe de karþýsýnda mahkeme OSE üyelerini böyle olacaktýr. Eðer siyaberaat ettirmek zorunda si çözüm isteniyorsa hükaldý. Bu dönemde bölü- kümet HADEP üyeleriyle cülükle suçlanan sadece görüþmek zorundadýr. OSE üyeleri deðildi. An- Onlarý dövüp hapse atacak OSE sýnýfýn içinde rak sorun çözülemez. Ködoðrudan ve açýk bir þekil- rüklenen milliyetçi histeri de dayanýþma örgütlediði karþýsýnda solda bulunan için baþarýya ulaþtý. herkesin bunlarý tekrar 1992’nin Aralýk ayýnda tekrar anlatmasý gerekiOSE’nýn yayýn organýnýn yor. “Kendi sýnýf çýkarlarýmanþeti “Milliyetçiliðe Hayýr” diyordu. Ülke milli- mýz için mücadeleyi süryetçi gösterilerle çalkan- dürmeliyiz” þiarý ile millimasýna raðmen OSE’nin yetçilik sorununun üzegazetesi satýþ rekorlarý kýr- rinden atlayarak ilerleyedý. Milliyetçiliðe karþý çok meyiz. Bugün milliyetçilinet ve sert bir tutum alma- ðe karþý durmadan sýnýf sý OSE’yi milliyetçi fikirle- mücadelesi vermek mümrin etkisi altýndaki iþçiler- kün deðildir. Ýþçi sýnýfýnýn den soyutlamadý. Tam ter- baðýmsýz çýkarlarýný sasine bu fikirlere karþý mü- vunmak istiyorsak millicadele ettiði ve sýnýf çýkar- yetçiliðe karþý mücadeleyi larýný öne çýkardýðý için iþ- kazanmak zorundayýz. çi sýnýfýnýn içinde kök saldý.

C.Uzun

A n kar a’ d a M ark si z m 9 8

Kaz an acaðýmýz bir dünya var ükümetlerin yýllardýr uyguladýðý politikalar sonucu iþsizlik ve yoksulluk arttý, mafyalaþma ve çeteleþme özendirildi, eþitsizlik ve adaletsizlik derinleþtirildi. Yýllardýr süren kirli savaþýn finansmaný için milyarlarca dolar harcandý, onbinlerce insanýn ölümüne neden olundu. Savaþ nedeniyle 3 milyondan fazla insan göç etmek zorunda kaldý. Ýþçi sýnýfýnýn sola bakan kesiminin oy verdiði sosyal demokrat partiler ise kendi seçmenlerine ihanet ederek sað partilerle birlikte savaþýn derinleþmesine, yoksulluk ve iþsizliðin artmasýna neden olan politikalarý uyguladýlar. Bu dönemde hem faþist hareket hem de islami hareket büyüdü, güç kazandý. Sosyalist alternatifin yokluðu daha net hissedildi. Çeteleþme ve mafyalaþmanýn devletin en tepesindekileri içine alacak kadar yaygýnlaþtýðý bir Türkiye’de yaþýyoruz. Apo’nun Ýtalya’ya gitmesi ve Kürt sorununu bir gerilla savaþýndan çok uluslararasý siyasi bir meseleye dönüþtürme çabasýna karþý geliþen tepki, yýllardýr körüklenen milliyetçi fikirlerin nasýl tehlikeli bir boyuta çýktýðýný gösteriyor. Dünya kapitalizminin içinde bulunduðu krizi ve bunun Türkiye’ye etkilerini görmek için profesör olmaya gerek yok. Böylesine bir süreçte olup bitenleri daha iyi anlayabilmek, iþçi sýnýfýnýn deneyimlerinden öðrenmek ve çözüm üretmek daha önemli hale geliyor. Ýþte bu nedenle Ankara’da 21-22 Kasým tarihlerinde Marksizm 98 tartýþmalarý düzenledik. Bir aylýk bir çalýþmayla iþyerlerinde, sendikalarda, okullarda, açýk gazete satýþlarýnda içinde bulunduðumuz dönemin politik tartýþmalarýný yaparak insanlarý Marksizm 98 toplantýlarýna davet ettik. Marksizm 98’i Sosyal Demokrasi Çözüm mü? toplantýsý ile açtýk. Burada sosyal demokrasinin çözüm olmadýðýný, asýl çözümün iþçi sýnýfýnýn mücadelesi olduðunu tartýþtýk. Ýkinci toplantý o dönemin en çok tartýþýlan ve en önemli konusuna iliþkindi. “Kürt Sorunu Kürtlerin Sorunu mu?” baþlýklý toplantýda savaþýn sonuçlarý, ateþkes süreci, Suriye krizi, Ýtalya-Türkiye gerginliði, yükseltilen þoven dalga, devletin ve faþistlerin HADEP’e yönelik saldýrýlarý, sorunun siyasi çözümü ve barýþ konularýnda tartýþýldý. Cumartesi toplantýlarýnýn son tartýþma konusu ise kapitalizmin içinde bulunduðu kriz, dünya ekonomisinin durumu ve bunun sýnýf mücadelesine yanýsýmalarýydý. “Marksizmin Günceliði ve Kriz” baþlýklý bu toplantýda “mucize ekonomi” olarak anlatýlan Asya Kaplanlarý’nýn çöküþü, önümüzdeki sürecin iþçi sýnýfý için yeni faturalar demek olduðu, bu krize nasýl yanýt verebileciðimiz,

H

özelleþtirmelere, iþten atýlmalara karþý nasýl mücadele edebileceðimiz tartýþýldý. Altý saat süren yoðun tartýþmalardan sonra ilk günü bir slayt gösterisiyle noktaladýk. Ýkinci güne “Þeriat Tartýþmalarý Nereye Gidiyor?” baþlýklý toplantýyla baþladýk. Ýslami hareketin iþçi sýnýfý açýsýndan anlamaya çalýþtýðýmýz toplantý birçok farklý fikrin tartýþýldýðý renkli bir platformdu. Solun kafa karþýklýðý, MGK bakýþlý politikalarý, 6 Kasým eylemlerinde yaþananlar ele alýndý. Cumhuriyet tarihinde ordu ve din iliþkilerine, toplumdaki laik-anti-laik ayrýþmasýndan türban eylemlerine, Ýran-Cezayir-Sudan deneyimlerine ve buradan çýkarýlmasý gereken derslere kadar birçok konuda tartýþýldý. Günün ikinci toplantý konusu ise Troçkizm üzerineydi. Kendine marksist diyen birçok grubun marksizmin özünden uzaklaþtýðý ortada. Marksist geleneðin takipçisi olan Troçki’nin fikirlerini anlamak ve bilmek gerekiyor. Stalinizim ve tek ülkede sosyalizm teorisine, Troçki’nin yaþamýndan sürekli devrim teorisine, Rusya’da devlet kapitalizminden Troçki’nin mücadelesine kadar bir dizi tartýþma yaþandý. Günümüzde Troçkizmi savunmadan marksist olunamayacaðý vurgulandý. Marksizm 98 Ankara tartýþma toplantýlarýnýn sonuncusu iþçi sýnýfýnýn sosyalizme nasýl kazanýlacaðý üzerineydi. Bu toplantýda iþçi sýnýfýnýn kendi eylemliliði sýrasýnda hýzla deðiþebileceði devrimcilerin bu sürece müdahale edebilmek için þimdiden devrimci bir parti inþa etmelerinin vazgeçilmez önemi anlatýldý. Marksizm 98 Ankara tartýþma toplantýlarý bütün katýlýmcýlarýn coþkuyla Enternasyonal marþýný söylemesiyle sona erdi. Marksizm 98 Ankara tartýþmalarýný 75 kiþi izledi. Toplantýlar ortalama 40 kiþilik gruplarla yapýldý. Toplantýlara deðiþik kesimlerden katýlanlar sunduklarý farklý fikirlerle tartýþmalarý zenginleþtirdiler. Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi bu etkinlik için önceden koyduðu bütün hedeflerine ulaþtý. Bu etkinlik sýrasýnda toplam 15 kiþi Ýþçi Demokrasisi Partisi’nin inþasýnda yer almak istediðini söyleyerek aramýza katýldý. Mücadelede coþkumuz ve umudumuz büyüdü. Ýþçi sýnýfýnýn kazanacaðý bir dünya var…

Ankara ÝDEP Giriþimcisi

Songül Özdemir


6

Ýþçi Demokrasisi 1 Aralýk 1998

Sol , Sen dikalar ve Milliyetçi Saldýrýlar zelleþtirme soygununda paylaþým kavgasý verirken birbirinin pisliklerini ortaya döken egemen sýnýf parçalanmýþ ve zayýf durumda. Çeteler-özelleþtirme ve siyasetçilerin iliþkilerinin ortaya döküldüðü ve hükümetin düþmesiyle sonuçlanan kaset krizleri özelleþtirme sürecinin nasýl çürümüþ ve yolsuzluða batmýþ olduðunu gözlerimize soktu. Özelleþtirmelerin iþçilerin ücret ve haklarýna bir saldýrý olduðunu zaten biliyorduk. Ortaya çýktý ki devlet hisselerini patronlara daðýtarak patronlarýn ekonomik krizi atlatmalarýný saðlamaya çalýþýyorlar. Bu yüzden pay kapma savaþý kýzýþdý ve birbirlerine karþý gangasterleri kullanmaya baþladýlar.

Ö

Hepsi Ýþin Ýçinde Ortaya çýkan diðer bir þey de egemen sýnýfýn hiçbir kesiminin ellerinin temiz olmadýðý. Özellikle de ordunun. Her büyük kapitalistin bir tane emekli general “danýþmaný” var. Korkmaz Yiðit Milliyet gazetesini alýrken ordu tarafýndan desteklendiði haberleri dolaþýyordu. Danýþmaný emekli bir oramiraldi. Aydýn Doðan gazeteyi istemediði halde satmaya zorlandýðýný açýklamýþtý. Onu ordudan baþka kim zorlayabilirdi?

Milliyetçi Histeri Öyleyse bizim tarafýmýz neden savunma durumunda? Neden KESK 24-28 Aralýk’ta Ankara’da büyük bir mitingle sonuçlanacak eylemini iptal etti? Çünkü egemen sýnýf her çaresizliðe düþtüðünde kullandýðý milliyetçi histeri kartýna baþvurdu. Hükümet düþtü ama sokaklar bütçeye ve özelleþtirmeye karþý mücadele eden iþçilerle deðil Hadep’e ve Ýtalyan konsolosluðuna saldýran faþistlerle doldu. Bütün skandallarda en fazla adý geçenler, faþist çeteler güçleniyorlar.

Ne yapabiliriz? Milliyetçi propaganda sol için veya sendikalar için yeni bir problem deðil. KESK buna iyi bir örnek. KESK yýllardýr devlet güdümlü Türk Kamu Sen tarafýndan “terörist PKK” sendikasý olmakla suçlanýr. Bu konudaki tartýþma Eylül’deki KESK kongresinde KESK dergisinde bir sayfalýk Kürtçe yayýn konusunda yeniden ortaya çýkmýþtý. Yine anadilde eðitim konusu kongrede kabul edilmedi. Tabanda milliyetçiliðe karþý tartýþmalar yapýlmadýðýndan bu alan egemen fikirlere terkedildi.

Kürt Sorununu Yok saymak Mümkün Deðil Saðýn bu saldýrýsýna karþý iki türlü cevap verilebilinir. Görmezlikten gelinebilir ve “Biz PKK sendikasý deðiliz, memur maaþlarýyla ilgileniyoruz” denilebilir. Ya da suçlamaya cevap verilerek savaþýn sorumlusunun devlet olduðu anlatýlabilir. KESK liderliðindeki bir azýnlýk da dahil olmak üzere bir kesim 28 Kasým eyleminin ertelenmesine karþý çýktý. Ancak bunlar da Kürtlerden veya HADEP’e saldýrýlardan bahsetmediler. Kürtler ve HADEP konusundaki tartýþmalara cevap vermeden KESK tabanýný eyleme çýkmanýn gerekliliðine ikna etmek olanaksýzdý. Bazýlarý gündemin deðiþtiðini görmezden gelerek “bütçeden daha fazla pay için mücadeleye devam etmeliyiz” dediler. Ancak üyelerin gündemindeki “iyi ama ya Apo ve hükümetin teröre karþý harcamak zorunda kaldýðý milyonlarca dolar?” sorusuna cevap vermeden sendikal eyleme ikna etmek olanaksýz.

Mücadeleye Hazýrlanmak Mümkün Hükümet düþtü. Bu, sendikal eylemi iptal etmek için neden deðil aksine güçlendirmek için bir neden. Hükümet yokken fiyatlar artmaya devam edecek ve ücret artýþlarý enflasyonun altýnda kalmayý sürdürecek. Milliyetçiler sokaklarda ve iþyerlerinde kendi havalarýný estirirken bunu yapmak kolay görünmese de iþçilere dönük saldýrýlara karþý bir mücadele zemini hazýrlama çabasý milliyetçi histeriye karþý durmaktan geçiyor.

1 Aralýk 1998 Ýþçi Demokrasisi

Savaþa Son MARAÞ Barýþ Hemen Þimdi! BARBARL IÐIN KAN LI YÜ ZÜ

T

ürk devleti yýllardýr ülkedebirsavaþ olduðunu gizlemeye çalýþýyordu. Resmi propagandaya göre “terör bir avuç eþkiyanýn iþiydi”. 14 sene boyunca her yýl bu bahar terörün kökünü kazýyacaklarýný iddia ettiler. Oysa þimdi savaþýn maliyetini sayýp dökmekle bitiremiyorlar. 30’la 40 bin arasý ölü ve 100 milyar dolarýn üstünde savaþ harcamasýndan bahsediyorlar.

Öldürülen 30 000 Kiþi Kim? Olaðanüstü Hal Bölge Valisi Aydýn Arslan 3 Temmuz 1998’de yaptýðý basýn toplantýsýnda “terör” olaylarýnýn 11 yýllýk bilançosunu verdi: “Ölenlerin 196’sý subay, 363’ü astsubay, 2780’si er, 178’i polis, 1089’u korucu, 21041’i terörist, 508’i sivil kadýn, 3398’i sivil erkek, 493’ü çocuk”. Görüldüðü gibi savaþta öldürülenlerin %70’i PKK gerillasý, %15’i bölgede yaþayan siviller ve sadece %15’i güvenlik güçleri mensubu.

Savaþýn Sorumlusu Kim? 30 bin ölü ve harcanan miyonlarca dolarýn sorumlusu Kürtlerin taleplerini görmezden gelen, barýþçýl bir çözümü reddeden, Kürt partilerini birbiri ardýna kapatan, Kürt milletvekillerini mecliste konuþturmayýp hapse týkan hükümetler. Kürt sorunu

Medyanýn Yalanlarý Türk medyasýnýn Apo olayýný yayýnlayýþý bir komediye dönüþtü.

Biri darbeyle gelen general diðeri ulusal bir mücadelenin lideri. PKK’nin kurulmasýyla da baþlamadý. Cumhuriyetin kuruluþundan buyana Türk devleti Kürtlerin varlýðýný inkar etti. PKK kurulmadan çok önce de Kürt ayaklanmalarýnda binlerce kiþi ölmüþtü. Son 14 yýlda binlerce köy askerler tarafýndan boþaltýldý. Ormanlar yakýldý. Kentlere yiyecek ambargosu uygulandý. Olaðanüstü hal, sýkýyönetim vb uygulamalarý askerlerin iþbirliði baskýsý vb bölge insanlarý için hayatý çekilmez hale getirdi. Bu uygulamalar hala devam ediyor. Kürtlere dað Türkleridir, karda yürürken çýkan seslerden adlarý Kürt kalmýþ vb efsanelerle hakaret edildi. Kürdüm demek, Kürtçe yayýn yapmak, Kürtçe konuþmak suç oldu. Kürt bölgelerinde insanlar Türkçe konuþamadýklarý için hastanede tedavi edilmedi, devlet dairesinde iþlerini gördüremediler. Bölgedeki alt yapý ve yatýrým azlýðýndan insanlar eðitim saðlýk vb hizmetler-

den, iþ olanaklarýndan mahrum býrakýldýlar. Büyük kentlere iþ için göçeden Kürt gençleri ise vasýfsýz iþçi, ucuz iþgücü olarak sömürülüyor. Büyük kentler savaþtan kaçan sokak çocuklarýyla dolu. Savaþýn gerçek sorumlularý bu sorunlarý görmezden gelen ve tartýþýlmasýný, siyasi yoldan çözüme ulaþtýrýlmasýný engelleyenlerdir.

Barýþçýl Çözümden Kim Kaçýnýyor? PKK 1 Eylül’de tek taraflý ateþkes ilan etti ve bu ateþkes halen sürüyor. Hükümetin ateþkes ilanýna cevabý Suriyeye savaþ açma tehdidinde bulunmak oldu. Ancak bu taktik hükümetin elinde patladý ve Apo’nun Suriye ve ardýndan Rusya’dan çýkmaya zorlanmasý konunun Avrupa gündemine malolmasý ve siyasallaþmasý ile sonuçlandý. Barýþ istiyorlarsa neden hala “teröristleri muhatap almamak” bahanesiyle barýþçýl çözüm redde-

diliyor?

Çö z ü m n e ? Kürt sorunu sadece Kürtlerin de sorunu deðil. Savaþa ayrýlan 100 milyar dolarýn üstünde para Türkiye iþçilerinin cebinden çýkýyor. Eðitime saðlýða sosyal yardýmlara ayrýlmayan paralar, memur maaþlarýn eriyiþiyle emekçiye ödetiliyor. Hapisaneler Kürt sorununu araþtýrmak, yazmak ve tartýþmaktan baþka suçu olmayan aydýnlar ve solcularla dolu. Türkiye iþçilerinin yükünü taþýdýklarý bu savaþta ne ekonomik ne de siyasi hiçbir çýkarý yok. Barýþ istiyorsak, katliamýn durmasýný istiyorsak, paramýzýn savaþa deðil bize harcanmasýný istiyorsak hükümet, faþistleri Hadep üyelerini linç etmeye teþvik etmek yerine Hadep’le konuþmalýdýr.

Betül Genç

14 Kasým Apo yakalandý. Apo cezaevine kondu. Ýtalyanlar Apo’yu iadeye hazýr! Apo’yu teslim almaya ekip gitti. Roma’ya uçan arkadaþýmýz Apo’yu alýp gelecek. Ýtalyanlar biran önce dosyayý göndermemizi ve Apo’yu alýp gitmemizi istiyor. ve daha sonra... Ýtalya Adalet bakanlýðý ”iade etmeyeceðiz” diyor. Apo ne cezaevinde ne hastanede belki bir misafirhanede... Apo’nun siyasi mülteci olarak kabul edilebileceði belirtiliyor. 16 Kasým Yeniyüzyýl: “PKK yürüyüþü fiyasko” Med-TV: “35 bin kiþi yürüyüþe katýldý.” Önce Büyük Baþarý!! Apo Türkiye’nin kararlý tutumu sayesinde Ýtalya’da tutuklandý. Þam’daki ininden Türkiye’nin baskýsýyla çýktý. Sonra “Düþünün ki bir ay önce Öcalan ölümcül bir darbe yemiþ, iþi bitmekte olan bir terör örgütü baþý, Suriye ise terörü destekleyen bir ülke idi. Bugün Suriye’nin prestiji daha yüksek, Öcalan ise kendisini müstakbel bir siyasi muhatap olarak hazýrlamakla meþgul, üstelik bizim sayemizde...” Buarada basýn milliyetçi bir dalga yaratmak için büyük çaba harcadý. Daha ortada hiçbirþey yokken mahalli askere gönderme kutlamalarý görüntüleri ile gösteriler ülkeye yayýlýyor mesajý veren televizyonlar sonraki gösterileri defalarca sanki yeni olmuþ gibi gösteriyorlardý. Ümraniye HADEP’te süren açlýk grevine saldýran faþistlerin haberleri ise tamamen çarpýtýldý. Polisin HADEP’lileri dýþarýda faþistler biriksin diye saatlerce beklettiðinden bahsedilmedi. Ýzmir Konak ADEP’in önünde HADEP’lilerce yapýlan 3000 kiþilik gösteri, Kesk’ten yapýlan açýklama, 83 sendikacýnýn baþlattýðý açlýk grevi, Ýzmit’te öldürülen Hadep’linin cenaze yürüyüþü basýna yansýmadý bile. Apo olayýný yansýtýþý basýnýn ne kadar tek taraflý olduðunu, büyük patronlarýn ve devletin propaganda makinasý olarak çalýþtýðýný bir kez daha gösterdi.

Feride Bulutoðlu

Beytepe’den barýþ çýðlýðý Türk Kamu Sen milliyetçi histeriyi kullanýyor - Ýtalyan Konsolosluðuna siyah çelenk býrakýyorlar.

7

Ýtalya’daki geliþmeler çerçevesinde Kasým ayý boyunca neredeyse hergün TV’lerden ve gazetelerden, etkili ve yetkili aðýzlardan kan ve irin aktý. Þöven propaganda Kürtlere ve Kürtlerin þahsýnda HADEP’e karþý bir düþmanlýk, “Apo Türkiye’ye teslim edilsin” demeyenlerin “vatan haini” görüldüðü bir politik atmosfer, dumanlý ve kirli hava oluþturuldu. Bu dumanlý ve puslu havadan kurtlar (tek gýdasý þövenizm olam MHP ve BBP’liler) sokaklarda saldýrarak faydalanmaya çalýþtýlar. Sonuçta ise Türkiye genelindeki bütün HADEP teþikilatlarý fiilen kapatýlmýþ hale geldi. Binalarýnda bulunanlara da faþistler azgýnca saldýrdýlar. Baskýnýn ve þiddetin bu denli yoðun olduðu bir atmosferde Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimcileri olarak Beytepe’de açýk gazete satýþýmýzda “ HADEP’i Savun, Barýþý Savun” imza metinlerimizle öðrencileri saf tutmaya

çaðýrdýk. Yemekhaneye giren veya çýkan herkesle konuþmaya giriþtik. Yaklaþýk 150 imzanýn toplandýðý satýþta “vatanýn bütünlüðü, HADEP teröristtir” gibi yayýlan egemen fikirlerle tartýþtýk. Korkunç ve aþaðýlýk bir milliyetçi propaganda ve sokaktaki faþist terörün azgýnlaþtýðý bu dönemde HADEP’i ve barýþý savunmanýn gerekliliðini ve mümkün olduðunu anlatan imza metnimizle, umudun çýðlýðýný seslendirmeye çalýþtýk. Böylesine bir dönemde barýþa ses vermek, umudun temsicisi olmak her zamankinden daha önemli. Þimdi barýþa ses vermezsek ne zaman vereceðiz?

Beytepe’den Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimcileri

Faþistler Maraþ’ta ölüm saçmýþtý. 19 Aralýk 1978 salý günü akþam saatlerinde “Güneþ ne zaman doðacak” adlý anti-komünist bir film oynatýldýðý sýrada Çiçek sinemasýna bir bomba atýldý. Çevre ilçelerden gelen faþistler bombayý “komünistlerin attýðýný” söylüyorlardý. “Kanýmýz aksada zafer Ýslamýn”, “Müslüman Türkiye” sloganlarý ile seyirci kitlesini CHP il binasýna yönlendirenler, Türkiye tarihinin en kanlý faþist katliamýný da gerçekleþtirmiþ oldular. Bombayý atan Ökkeþ Kenger’di (Halkýn gözünde katil olarak görüldüðü için soyadýný Þendiller olarak deðiþtirdi, þu an BBP milletvekili). Sinemanýn bombalanmasýnýn hemen ardýndan misilleme olarak Ankara Ülkücü Gençlik Derneði aracýlýðýyla Alevilerin gittiði bir kahvehane bombalandý. 21 Aralýkta iki TöbDer’li öðretmen katledildi. 22 Aralýk’ta bu öðretmenlerin cenazesine katýlanlara, Cuma namazý sýrasýnda “bir Alevi öldüren, beþ sefer hacca gitmiþ sayýlýr “ diye tahrik edilen faþist kitle saldýrdý. Hiç bir polis engeli ile karþýlaþmayan faþist grup çarþýya yönelerek Alevilere ve CHP’lilere ait iþ yerlerini tahrip ettiler ve üç kiþiyi öldürdüler. Bundan sonra çýlgýnlýða varan bir vahþet içinde ve insaný insanlýðýndan utandýran bir dehþet yaþandý. Bu saldýrýlar genç, yaþlý, hasta, yaralý demeden tüm solculara, alevilere yönlendirildi. Hamile kadýnlarýn karýnlarý deþilerek bebekleri çýkartýldý. Kaçamayan yaþlýlar ve çocuklar öldürüldü, bir çok insan kazýklara oturtuldu. Kolunda bilezik olan kadýnlarýn bilekleri kesildi. Ýnsanlar diri diri yakýldý. 24 Aralýk günü ilan edilen sokaða çýkma yasaðýna sadece polisler ve korkmuþ insanlar uydular. Faþistler ise mahalleleri bombalayýp kundakladýktan sonra kuþatma altýna aldýlar. Ölülerin taþýnmasýný, yaralýlarýn hastaneye götürülmesini engellediler. Yine “Aleviler sünnetsizdir” propagandasý ile erkeklerin pantolanlarý indirildi ve sünnetsiz 7 kiþi katledildi. Halk ve Devrimciler sokaklara barikatlar kurarak kudurmuþ faþistlere karþý direnmeye çalýþtýlarsa da, saldýrýyý engelleyemediler çünkü katliam önceden planlanmýþ bir sürecin parçasýydý. 25 Aralýk gecesi yapýlan saldýrýlarýn bilançosu korkunçtu. Resmi rakamlara

göre 111 ölü, yüzlerce yaralý ile aralarýnda CHP, TÝP, Töb-Der, Pol-Der ve saðlýk müdürlüðü binalarýnýn da bulunduðu 210 ev ve 70 iþ yeri yakýlýp yýkýlmýþtý. Alevi nüfusun yüzde 70’i þehri terketmek zorunda kalmýþtý. Daha sonraki günlerde Ecevit baþbakanlýðýndaki CHP hükümeti, sistemi koruma kaygýsý ile 13 ilde sýkýyönetim ilan etti. CHP tabanýndaki emekçiler de faþistlerin hedefi oldu. Bugün Türkiye’de faþist diktatörlüðün olduðunu tüm burjuva partilerinin faþist olduklarýný iddia eden sekter sol anlayýþlar, Maraþ’ta MHP’li faþist katillerin neden AP binalarýna deðil de CHP ve diðer sol partilerin binalarýna saldýrdýklarýna sýnýfsal bir temelde açýklama getirmek ve bir cevap bulmak zorundadýrlar. 70 yýldýr bu ülkede faþizm var diyenler ve MHP, BBP gibi partilerde cisimleþen faþist hareketleri küçümseme eðiliminde olanlar, 12 Eylül darbesinin bile 5 yýlda ancak 49 kiþiyi idam etmeye cesaret ettiðini ancak azgýn faþistlerin bir kentin sadece küçük bir bölümünde 111 insaný vahþice katlettiði gerçeðini dikkate almak zorundalar. Son günlerde Apo bahane edilerek HADEP ve Kürtlere karþý yönlendirilen bu faþist saldýrýlara karþý kayýtsýz kalýnmamalýdýr. Özgürlük ve demokratik haklar savunulmalýdýr. Zira faþist terör yalnýzca kürtleri, sosyalistleri marjinalleri ilgilendiren bir tehtid deðil, bizzat iþçi sýnýfýna yönelmiþ bir tehlikedir. O yüzden HADEP’li insanlar vahþice linç edilip katledilirken susmak ve kayýtsýz kalmak bir nevi onaylamak demektir. Faþist hareketin kitleselleþmesini engellemek için onun kaynaðý olan egemen fikirler ile tartýþmak zorundayýz. Ayrýmcýlýk, ýrkçýlýk, savaþ çýðýrtkanlýðýný teþhir etmeli ve faþistlerin güçlenmesine zemin hazýrlayan sorunlarýn iþsizliðin, yoksulluðun savaþýn nedeninin kapitalizm olduðunu anlatmak zorundayýz. Sokaða çýkan iþçi sýnýfýnýn öfkesini daha örgütlü ve birleþik hale getirmeliyiz. Ýþçi sýnýfý ve emek cephesi sokaða çýktýðýnda faþist sürüler asýl yerleri olan inlerine çekileceklerdir.

Ýsmet Þahin


6

Ýþçi Demokrasisi 1 Aralýk 1998

Sol , Sen dikalar ve Milliyetçi Saldýrýlar zelleþtirme soygununda paylaþým kavgasý verirken birbirinin pisliklerini ortaya döken egemen sýnýf parçalanmýþ ve zayýf durumda. Çeteler-özelleþtirme ve siyasetçilerin iliþkilerinin ortaya döküldüðü ve hükümetin düþmesiyle sonuçlanan kaset krizleri özelleþtirme sürecinin nasýl çürümüþ ve yolsuzluða batmýþ olduðunu gözlerimize soktu. Özelleþtirmelerin iþçilerin ücret ve haklarýna bir saldýrý olduðunu zaten biliyorduk. Ortaya çýktý ki devlet hisselerini patronlara daðýtarak patronlarýn ekonomik krizi atlatmalarýný saðlamaya çalýþýyorlar. Bu yüzden pay kapma savaþý kýzýþdý ve birbirlerine karþý gangasterleri kullanmaya baþladýlar.

Ö

Hepsi Ýþin Ýçinde Ortaya çýkan diðer bir þey de egemen sýnýfýn hiçbir kesiminin ellerinin temiz olmadýðý. Özellikle de ordunun. Her büyük kapitalistin bir tane emekli general “danýþmaný” var. Korkmaz Yiðit Milliyet gazetesini alýrken ordu tarafýndan desteklendiði haberleri dolaþýyordu. Danýþmaný emekli bir oramiraldi. Aydýn Doðan gazeteyi istemediði halde satmaya zorlandýðýný açýklamýþtý. Onu ordudan baþka kim zorlayabilirdi?

Milliyetçi Histeri Öyleyse bizim tarafýmýz neden savunma durumunda? Neden KESK 24-28 Aralýk’ta Ankara’da büyük bir mitingle sonuçlanacak eylemini iptal etti? Çünkü egemen sýnýf her çaresizliðe düþtüðünde kullandýðý milliyetçi histeri kartýna baþvurdu. Hükümet düþtü ama sokaklar bütçeye ve özelleþtirmeye karþý mücadele eden iþçilerle deðil Hadep’e ve Ýtalyan konsolosluðuna saldýran faþistlerle doldu. Bütün skandallarda en fazla adý geçenler, faþist çeteler güçleniyorlar.

Ne yapabiliriz? Milliyetçi propaganda sol için veya sendikalar için yeni bir problem deðil. KESK buna iyi bir örnek. KESK yýllardýr devlet güdümlü Türk Kamu Sen tarafýndan “terörist PKK” sendikasý olmakla suçlanýr. Bu konudaki tartýþma Eylül’deki KESK kongresinde KESK dergisinde bir sayfalýk Kürtçe yayýn konusunda yeniden ortaya çýkmýþtý. Yine anadilde eðitim konusu kongrede kabul edilmedi. Tabanda milliyetçiliðe karþý tartýþmalar yapýlmadýðýndan bu alan egemen fikirlere terkedildi.

Kürt Sorununu Yok saymak Mümkün Deðil Saðýn bu saldýrýsýna karþý iki türlü cevap verilebilinir. Görmezlikten gelinebilir ve “Biz PKK sendikasý deðiliz, memur maaþlarýyla ilgileniyoruz” denilebilir. Ya da suçlamaya cevap verilerek savaþýn sorumlusunun devlet olduðu anlatýlabilir. KESK liderliðindeki bir azýnlýk da dahil olmak üzere bir kesim 28 Kasým eyleminin ertelenmesine karþý çýktý. Ancak bunlar da Kürtlerden veya HADEP’e saldýrýlardan bahsetmediler. Kürtler ve HADEP konusundaki tartýþmalara cevap vermeden KESK tabanýný eyleme çýkmanýn gerekliliðine ikna etmek olanaksýzdý. Bazýlarý gündemin deðiþtiðini görmezden gelerek “bütçeden daha fazla pay için mücadeleye devam etmeliyiz” dediler. Ancak üyelerin gündemindeki “iyi ama ya Apo ve hükümetin teröre karþý harcamak zorunda kaldýðý milyonlarca dolar?” sorusuna cevap vermeden sendikal eyleme ikna etmek olanaksýz.

Mücadeleye Hazýrlanmak Mümkün Hükümet düþtü. Bu, sendikal eylemi iptal etmek için neden deðil aksine güçlendirmek için bir neden. Hükümet yokken fiyatlar artmaya devam edecek ve ücret artýþlarý enflasyonun altýnda kalmayý sürdürecek. Milliyetçiler sokaklarda ve iþyerlerinde kendi havalarýný estirirken bunu yapmak kolay görünmese de iþçilere dönük saldýrýlara karþý bir mücadele zemini hazýrlama çabasý milliyetçi histeriye karþý durmaktan geçiyor.

1 Aralýk 1998 Ýþçi Demokrasisi

Savaþa Son MARAÞ Barýþ Hemen Þimdi! BARBARL IÐIN KAN LI YÜ ZÜ

T

ürk devleti yýllardýr ülkedebirsavaþ olduðunu gizlemeye çalýþýyordu. Resmi propagandaya göre “terör bir avuç eþkiyanýn iþiydi”. 14 sene boyunca her yýl bu bahar terörün kökünü kazýyacaklarýný iddia ettiler. Oysa þimdi savaþýn maliyetini sayýp dökmekle bitiremiyorlar. 30’la 40 bin arasý ölü ve 100 milyar dolarýn üstünde savaþ harcamasýndan bahsediyorlar.

Öldürülen 30 000 Kiþi Kim? Olaðanüstü Hal Bölge Valisi Aydýn Arslan 3 Temmuz 1998’de yaptýðý basýn toplantýsýnda “terör” olaylarýnýn 11 yýllýk bilançosunu verdi: “Ölenlerin 196’sý subay, 363’ü astsubay, 2780’si er, 178’i polis, 1089’u korucu, 21041’i terörist, 508’i sivil kadýn, 3398’i sivil erkek, 493’ü çocuk”. Görüldüðü gibi savaþta öldürülenlerin %70’i PKK gerillasý, %15’i bölgede yaþayan siviller ve sadece %15’i güvenlik güçleri mensubu.

Savaþýn Sorumlusu Kim? 30 bin ölü ve harcanan miyonlarca dolarýn sorumlusu Kürtlerin taleplerini görmezden gelen, barýþçýl bir çözümü reddeden, Kürt partilerini birbiri ardýna kapatan, Kürt milletvekillerini mecliste konuþturmayýp hapse týkan hükümetler. Kürt sorunu

Medyanýn Yalanlarý Türk medyasýnýn Apo olayýný yayýnlayýþý bir komediye dönüþtü.

Biri darbeyle gelen general diðeri ulusal bir mücadelenin lideri. PKK’nin kurulmasýyla da baþlamadý. Cumhuriyetin kuruluþundan buyana Türk devleti Kürtlerin varlýðýný inkar etti. PKK kurulmadan çok önce de Kürt ayaklanmalarýnda binlerce kiþi ölmüþtü. Son 14 yýlda binlerce köy askerler tarafýndan boþaltýldý. Ormanlar yakýldý. Kentlere yiyecek ambargosu uygulandý. Olaðanüstü hal, sýkýyönetim vb uygulamalarý askerlerin iþbirliði baskýsý vb bölge insanlarý için hayatý çekilmez hale getirdi. Bu uygulamalar hala devam ediyor. Kürtlere dað Türkleridir, karda yürürken çýkan seslerden adlarý Kürt kalmýþ vb efsanelerle hakaret edildi. Kürdüm demek, Kürtçe yayýn yapmak, Kürtçe konuþmak suç oldu. Kürt bölgelerinde insanlar Türkçe konuþamadýklarý için hastanede tedavi edilmedi, devlet dairesinde iþlerini gördüremediler. Bölgedeki alt yapý ve yatýrým azlýðýndan insanlar eðitim saðlýk vb hizmetler-

den, iþ olanaklarýndan mahrum býrakýldýlar. Büyük kentlere iþ için göçeden Kürt gençleri ise vasýfsýz iþçi, ucuz iþgücü olarak sömürülüyor. Büyük kentler savaþtan kaçan sokak çocuklarýyla dolu. Savaþýn gerçek sorumlularý bu sorunlarý görmezden gelen ve tartýþýlmasýný, siyasi yoldan çözüme ulaþtýrýlmasýný engelleyenlerdir.

Barýþçýl Çözümden Kim Kaçýnýyor? PKK 1 Eylül’de tek taraflý ateþkes ilan etti ve bu ateþkes halen sürüyor. Hükümetin ateþkes ilanýna cevabý Suriyeye savaþ açma tehdidinde bulunmak oldu. Ancak bu taktik hükümetin elinde patladý ve Apo’nun Suriye ve ardýndan Rusya’dan çýkmaya zorlanmasý konunun Avrupa gündemine malolmasý ve siyasallaþmasý ile sonuçlandý. Barýþ istiyorlarsa neden hala “teröristleri muhatap almamak” bahanesiyle barýþçýl çözüm redde-

diliyor?

Çö z ü m n e ? Kürt sorunu sadece Kürtlerin de sorunu deðil. Savaþa ayrýlan 100 milyar dolarýn üstünde para Türkiye iþçilerinin cebinden çýkýyor. Eðitime saðlýða sosyal yardýmlara ayrýlmayan paralar, memur maaþlarýn eriyiþiyle emekçiye ödetiliyor. Hapisaneler Kürt sorununu araþtýrmak, yazmak ve tartýþmaktan baþka suçu olmayan aydýnlar ve solcularla dolu. Türkiye iþçilerinin yükünü taþýdýklarý bu savaþta ne ekonomik ne de siyasi hiçbir çýkarý yok. Barýþ istiyorsak, katliamýn durmasýný istiyorsak, paramýzýn savaþa deðil bize harcanmasýný istiyorsak hükümet, faþistleri Hadep üyelerini linç etmeye teþvik etmek yerine Hadep’le konuþmalýdýr.

Betül Genç

14 Kasým Apo yakalandý. Apo cezaevine kondu. Ýtalyanlar Apo’yu iadeye hazýr! Apo’yu teslim almaya ekip gitti. Roma’ya uçan arkadaþýmýz Apo’yu alýp gelecek. Ýtalyanlar biran önce dosyayý göndermemizi ve Apo’yu alýp gitmemizi istiyor. ve daha sonra... Ýtalya Adalet bakanlýðý ”iade etmeyeceðiz” diyor. Apo ne cezaevinde ne hastanede belki bir misafirhanede... Apo’nun siyasi mülteci olarak kabul edilebileceði belirtiliyor. 16 Kasým Yeniyüzyýl: “PKK yürüyüþü fiyasko” Med-TV: “35 bin kiþi yürüyüþe katýldý.” Önce Büyük Baþarý!! Apo Türkiye’nin kararlý tutumu sayesinde Ýtalya’da tutuklandý. Þam’daki ininden Türkiye’nin baskýsýyla çýktý. Sonra “Düþünün ki bir ay önce Öcalan ölümcül bir darbe yemiþ, iþi bitmekte olan bir terör örgütü baþý, Suriye ise terörü destekleyen bir ülke idi. Bugün Suriye’nin prestiji daha yüksek, Öcalan ise kendisini müstakbel bir siyasi muhatap olarak hazýrlamakla meþgul, üstelik bizim sayemizde...” Buarada basýn milliyetçi bir dalga yaratmak için büyük çaba harcadý. Daha ortada hiçbirþey yokken mahalli askere gönderme kutlamalarý görüntüleri ile gösteriler ülkeye yayýlýyor mesajý veren televizyonlar sonraki gösterileri defalarca sanki yeni olmuþ gibi gösteriyorlardý. Ümraniye HADEP’te süren açlýk grevine saldýran faþistlerin haberleri ise tamamen çarpýtýldý. Polisin HADEP’lileri dýþarýda faþistler biriksin diye saatlerce beklettiðinden bahsedilmedi. Ýzmir Konak ADEP’in önünde HADEP’lilerce yapýlan 3000 kiþilik gösteri, Kesk’ten yapýlan açýklama, 83 sendikacýnýn baþlattýðý açlýk grevi, Ýzmit’te öldürülen Hadep’linin cenaze yürüyüþü basýna yansýmadý bile. Apo olayýný yansýtýþý basýnýn ne kadar tek taraflý olduðunu, büyük patronlarýn ve devletin propaganda makinasý olarak çalýþtýðýný bir kez daha gösterdi.

Feride Bulutoðlu

Beytepe’den barýþ çýðlýðý Türk Kamu Sen milliyetçi histeriyi kullanýyor - Ýtalyan Konsolosluðuna siyah çelenk býrakýyorlar.

7

Ýtalya’daki geliþmeler çerçevesinde Kasým ayý boyunca neredeyse hergün TV’lerden ve gazetelerden, etkili ve yetkili aðýzlardan kan ve irin aktý. Þöven propaganda Kürtlere ve Kürtlerin þahsýnda HADEP’e karþý bir düþmanlýk, “Apo Türkiye’ye teslim edilsin” demeyenlerin “vatan haini” görüldüðü bir politik atmosfer, dumanlý ve kirli hava oluþturuldu. Bu dumanlý ve puslu havadan kurtlar (tek gýdasý þövenizm olam MHP ve BBP’liler) sokaklarda saldýrarak faydalanmaya çalýþtýlar. Sonuçta ise Türkiye genelindeki bütün HADEP teþikilatlarý fiilen kapatýlmýþ hale geldi. Binalarýnda bulunanlara da faþistler azgýnca saldýrdýlar. Baskýnýn ve þiddetin bu denli yoðun olduðu bir atmosferde Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimcileri olarak Beytepe’de açýk gazete satýþýmýzda “ HADEP’i Savun, Barýþý Savun” imza metinlerimizle öðrencileri saf tutmaya

çaðýrdýk. Yemekhaneye giren veya çýkan herkesle konuþmaya giriþtik. Yaklaþýk 150 imzanýn toplandýðý satýþta “vatanýn bütünlüðü, HADEP teröristtir” gibi yayýlan egemen fikirlerle tartýþtýk. Korkunç ve aþaðýlýk bir milliyetçi propaganda ve sokaktaki faþist terörün azgýnlaþtýðý bu dönemde HADEP’i ve barýþý savunmanýn gerekliliðini ve mümkün olduðunu anlatan imza metnimizle, umudun çýðlýðýný seslendirmeye çalýþtýk. Böylesine bir dönemde barýþa ses vermek, umudun temsicisi olmak her zamankinden daha önemli. Þimdi barýþa ses vermezsek ne zaman vereceðiz?

Beytepe’den Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimcileri

Faþistler Maraþ’ta ölüm saçmýþtý. 19 Aralýk 1978 salý günü akþam saatlerinde “Güneþ ne zaman doðacak” adlý anti-komünist bir film oynatýldýðý sýrada Çiçek sinemasýna bir bomba atýldý. Çevre ilçelerden gelen faþistler bombayý “komünistlerin attýðýný” söylüyorlardý. “Kanýmýz aksada zafer Ýslamýn”, “Müslüman Türkiye” sloganlarý ile seyirci kitlesini CHP il binasýna yönlendirenler, Türkiye tarihinin en kanlý faþist katliamýný da gerçekleþtirmiþ oldular. Bombayý atan Ökkeþ Kenger’di (Halkýn gözünde katil olarak görüldüðü için soyadýný Þendiller olarak deðiþtirdi, þu an BBP milletvekili). Sinemanýn bombalanmasýnýn hemen ardýndan misilleme olarak Ankara Ülkücü Gençlik Derneði aracýlýðýyla Alevilerin gittiði bir kahvehane bombalandý. 21 Aralýkta iki TöbDer’li öðretmen katledildi. 22 Aralýk’ta bu öðretmenlerin cenazesine katýlanlara, Cuma namazý sýrasýnda “bir Alevi öldüren, beþ sefer hacca gitmiþ sayýlýr “ diye tahrik edilen faþist kitle saldýrdý. Hiç bir polis engeli ile karþýlaþmayan faþist grup çarþýya yönelerek Alevilere ve CHP’lilere ait iþ yerlerini tahrip ettiler ve üç kiþiyi öldürdüler. Bundan sonra çýlgýnlýða varan bir vahþet içinde ve insaný insanlýðýndan utandýran bir dehþet yaþandý. Bu saldýrýlar genç, yaþlý, hasta, yaralý demeden tüm solculara, alevilere yönlendirildi. Hamile kadýnlarýn karýnlarý deþilerek bebekleri çýkartýldý. Kaçamayan yaþlýlar ve çocuklar öldürüldü, bir çok insan kazýklara oturtuldu. Kolunda bilezik olan kadýnlarýn bilekleri kesildi. Ýnsanlar diri diri yakýldý. 24 Aralýk günü ilan edilen sokaða çýkma yasaðýna sadece polisler ve korkmuþ insanlar uydular. Faþistler ise mahalleleri bombalayýp kundakladýktan sonra kuþatma altýna aldýlar. Ölülerin taþýnmasýný, yaralýlarýn hastaneye götürülmesini engellediler. Yine “Aleviler sünnetsizdir” propagandasý ile erkeklerin pantolanlarý indirildi ve sünnetsiz 7 kiþi katledildi. Halk ve Devrimciler sokaklara barikatlar kurarak kudurmuþ faþistlere karþý direnmeye çalýþtýlarsa da, saldýrýyý engelleyemediler çünkü katliam önceden planlanmýþ bir sürecin parçasýydý. 25 Aralýk gecesi yapýlan saldýrýlarýn bilançosu korkunçtu. Resmi rakamlara

göre 111 ölü, yüzlerce yaralý ile aralarýnda CHP, TÝP, Töb-Der, Pol-Der ve saðlýk müdürlüðü binalarýnýn da bulunduðu 210 ev ve 70 iþ yeri yakýlýp yýkýlmýþtý. Alevi nüfusun yüzde 70’i þehri terketmek zorunda kalmýþtý. Daha sonraki günlerde Ecevit baþbakanlýðýndaki CHP hükümeti, sistemi koruma kaygýsý ile 13 ilde sýkýyönetim ilan etti. CHP tabanýndaki emekçiler de faþistlerin hedefi oldu. Bugün Türkiye’de faþist diktatörlüðün olduðunu tüm burjuva partilerinin faþist olduklarýný iddia eden sekter sol anlayýþlar, Maraþ’ta MHP’li faþist katillerin neden AP binalarýna deðil de CHP ve diðer sol partilerin binalarýna saldýrdýklarýna sýnýfsal bir temelde açýklama getirmek ve bir cevap bulmak zorundadýrlar. 70 yýldýr bu ülkede faþizm var diyenler ve MHP, BBP gibi partilerde cisimleþen faþist hareketleri küçümseme eðiliminde olanlar, 12 Eylül darbesinin bile 5 yýlda ancak 49 kiþiyi idam etmeye cesaret ettiðini ancak azgýn faþistlerin bir kentin sadece küçük bir bölümünde 111 insaný vahþice katlettiði gerçeðini dikkate almak zorundalar. Son günlerde Apo bahane edilerek HADEP ve Kürtlere karþý yönlendirilen bu faþist saldýrýlara karþý kayýtsýz kalýnmamalýdýr. Özgürlük ve demokratik haklar savunulmalýdýr. Zira faþist terör yalnýzca kürtleri, sosyalistleri marjinalleri ilgilendiren bir tehtid deðil, bizzat iþçi sýnýfýna yönelmiþ bir tehlikedir. O yüzden HADEP’li insanlar vahþice linç edilip katledilirken susmak ve kayýtsýz kalmak bir nevi onaylamak demektir. Faþist hareketin kitleselleþmesini engellemek için onun kaynaðý olan egemen fikirler ile tartýþmak zorundayýz. Ayrýmcýlýk, ýrkçýlýk, savaþ çýðýrtkanlýðýný teþhir etmeli ve faþistlerin güçlenmesine zemin hazýrlayan sorunlarýn iþsizliðin, yoksulluðun savaþýn nedeninin kapitalizm olduðunu anlatmak zorundayýz. Sokaða çýkan iþçi sýnýfýnýn öfkesini daha örgütlü ve birleþik hale getirmeliyiz. Ýþçi sýnýfý ve emek cephesi sokaða çýktýðýnda faþist sürüler asýl yerleri olan inlerine çekileceklerdir.

Ýsmet Þahin


8

1 Aralýk 1998 Ýþçi Demokrasisi

Bi r in c i D ü n ya Sa va þý :

ÝSYANLA BÝTEN SAVAÞ B irinci Dünya Savaþý baþýnda esen milliyetçilik kasýrgasý o güne kadar savaþ karþýtý olduðunu iddia edenleri bile tümüyle saða savurmuþtu. Kararlý savaþ karþýtlarý ise ayný kasýrgada, küçücük bir azýnlýk olarak izole oldular. Sokaklar, kahveler vatansever þarkýlarla çýnlamaktaydý. Sokak çeteleri dolaþarak savaþ karþýtý arýyor, Rus ajaný, “vatan haini” diyerek þüphelendiklerini linç etmeye giriþiyorlardý. Aðustos 1914 Almanyasý’nda gencecik insanlar, onbinlerce iþçi biran önce cepheye gidip Büyük Almanya Ýmparatorluðu adýna bir baþka ülkenin gencecik insanlarýný katletmek için sabýrsýzlýkla askerlik þubelerinde upuzun kuyruklar oluþturuyorlardý.

Dönemin Sosyalistleri milliyetçiliðe teslim oldu Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda büyük emperyalist güçler krizlerini iþçileri birbirlerine karþý savaþtýrarak çözmeye çalýþýyorlardý. Alman iþçi sýnýfýný patronlarýn bu pazar savaþýna karþý silahdýrabilecek güç olan Sosyal Demokrat Parti ise milliyetçiliðe teslim olmuþtu. Çoðunluðu iþçi ve sendikacýlardan oluþan bir milyon kadar üyesi olan Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) savaþ baþlayýncaya kadar savaþ karþýtý bir tutum almýþ, ancak 4 Aðustos’ta hükümetin savaþ kredileri için yaptýðý oylamada Alman patronlarýnýn saflarýnda yer aldý. Alman parlamentosu Reichstag’da savaþtan yana oy kullanacaklarýný açýklayan SPD’nin ikinci genel baþkaný Hugo Hease: “Halkýmýz ve onun barýþcýl geliþimi için Rus despotizminin zaferi bir felaket olacaktýr. Bizim görevimiz bu tehlikeyi defetmek, medeniyetimizi ve baðýmsýzlýðýmýzý korumaktýr. Böylesi bir tehlike anýnda vatanýmýzý sahipsiz býrakmayacaðýz.” diyordu.

1916’da Rosa Luxemburg’un SPD içindeki Enternasyonal grubunun çaðýrdýðý 1 Mayýs gösterisine binlerce insan katýldý. Karl Liebknecht tutuklandý, davasýnýn görüldüðü gün 55 bin iþçi Liebknecht’le dayanýþma grevine çýktý. Savaþ karþýtlýðý iþçi sýnýfýnýn militan kesimleri arasýnda yayýlmaya baþlamýþtý.

Rusya’da Devrim Cephe’deki kýyýma ve ülkede yaþanan açlýða karþý tepkiler Rusya’da da yoðunlaþýp ayaklanmaya dönüþmüþtü. Kitleler “Toprak, Ekmek, Barýþ” talepleriyle 1917 Þubat’ta Çarlýðý alaþaðý etmiþti. “Kardeþ, vurma!” Kasým 1918, Berlin’deki barikatlardaki iþçiler, “Rusya’nýn despot Çarlýðý’na karþý vataný askerlere dostluk ve dayanýþma mesajlarýný iletiyorlar. Kendini marksist ola- “Bu savaþ Alman ya da çoðunluðu iþçi sýnýfýnýn, savunmak” artýk savaþ rak tanýmlayan SPD, baþka halklarýn çýkarlarý yoksul kesiminin insan- için gerekçe oluþturmuMarks’ýn “Bütün ülkele- için verilmiyor. Bu em- larýydý. Ordu içindeki hi- yordu. Sorunun patronrin iþçileri birleþin!” çað- peryalist bir savaþ, kapi- yerarþi tam bir sýnýf fark- lar ve devletin yayýlmarýsý yerine “Birbirinizi talizmin dünya pazarla- lýlýðýna denk düþüyordu. cýlýðý olduðu konusu giKatledin!” propoganda- rýna egemenlik kurma Savaþ gemilerinde “piya- derek daha fazla sayýda ðalý karþý kul- deler köle gibi çalýþýr- iþçi açýsýndan netleþiyorsý yapýyordu. Marksiz- savaþý… Kral min temelini oluþturan landýðýmýz sloganlarýn ken subaylar boþ boþ du. Nisan 1917’de 200 iþçi sýnýfýnýn uluslararasý benzerini Fransýz ve Ýn- oturuyor, týrnaklarýný bin metal iþçisi greve düzeyde baðýmsýz çýkar- gilizler (Alman) milita- törpülüyor, saçlarýný ta- çýktý. Grevin önderleri larýný savunmak gerekli- rizmine karþý atýyorlar. rýyorlardý.” Savaþ devam savaþ karþýtlarýydý. Yiyeliði ilkesi yani enternas- Halklarýn devrimci gele- ettikçe cepheden ölüm cek sýkýntýsýna karþý öfyonalizm; enternasyona- nek ve umutlarýný baþka haberleri yaðmaktay- ke ile savaþa karþý polilizmin en gerekli olduðu halklara nefreti körükle- dý..Ülke içinde ise yiye- tik muhalefet birleþmeye, içiçe geçmeye baþlaanda terk ediliyordu. Va- mek için kullanýyorlar.” cek sýkýntýsý vardý. Savaþ karþýtlarý hem taný sahiplenerek, iþçi sýRosa Luxemburg mýþtý artýk. Rusya’da baþlayan devletin hem de 1915’de havanýn deðiþtinýfýna ihanet ettiler. dev rim Ekim’de sosyaSPD’nin baskýlarýyla kar- ðini þöyle anlatýyor: list devrime, iþçi-asker þý karþýya idiler. Savaþa “Tablo tümüyle deðiþti… Bir avuç savaþ sov yet lerinin iktidarýna yumuþak da olsa muha- Vatansever sokak göstedö nüþ tü. Bolþevikler karþýtý lefet eden SPD yazarlarý rileri bitti… Casus cý avlýðý der hal ateþ kes ilan edip Þov bitti… Yýllarca SPD ’nin par- tasfiye ediliyordu. Rosa ve þarkýlar bitti… Brest-Litovsk’da barýþ Lu xem burg hap se atý lýr Ýn san lar sýrt la rýn da çu lamenter sosyalizm anlagörüþmelerine baþladýyýþýna karþý devrimci ken, Karl Liebknecht 40 vallarla ...yüzleri allak- lar. ” muhalefet yürüten ger- yaþýnda olmasýna rað- bullak dolaþýyorlar… men ön ce as ke re alýn dý çek marksist geleneðin Almanya’daki temsilcisi sonra da tutuklandý. Direniþ genelleþiyor Barýþ için genel grev Rosa Luxemburg böyle28 Ocak 1918’de esBütün ekonomik si bir dönemde “savaþa Cephede ölüm, ki Enternasyonal yeni kaynaklar savaþa aktarýlhayýr” diyerek destek adýy la Spartaküs grubu “vatanda” açlýk dýðý için özellikle kenttoplamaya çalýþtý. ba rýþ için genel grev Askerlik þubelerinde lerde yiyecek sýkýntýsý çaðrýsý yaptý. Baþkent SPD’nin birimlerine yüzlerce telegraf çekerek, uzun kuyruklar oluþtu- giderek yoðunlaþmak- Berlin’de olduðu kadar üyelerle görüþerek ne- ran gençler savaþýn bir- taydý. 1915-16 kýþýnda Kiel, Hamburg, Gdansk, den þövenizme teslim kaç ay içinde zaferle so- yiyecek sýkýntýsýna karþý Mannheim, Magdeburg, olmamak gerektiðini tar- n u ç l a n a c a ð ý n ý gösteriler baþladý. Bunla- Nurember, Ruhr havzatýþtý. SPD içinde Clara düþünerek, eve “kahra- rýn çoðunluðu yiyecek sý, Münih, Köln ve KasZetkin, Karl Liebknecht man” olarak dönme ha- için kuyrukta bekleyen- sel kentlerinde yüzbinve Frans Mehring’in dý- yalinin sarhoþluðu için- lerin öfke patlamalarýy- lerce iþçi greve katýldý. þýnda hiç kimseden ya- de cepheye gitmiþlerdi. dý. Savaþýn etkilerine Yüzlerce fabrikadan senýt gelmedi. Devasa em- Ancak savaþýn gerçek karþý tepki gösterenler çilen delegeler Berlin’de peryalist savaþ aygýtýna yüzünü gördüler. Bu polisle çatýþmak zorun- toplanýp eylem komitekarþý bir avuç devrimci kahramanlýk deðil açlýk da kalýyorlardý. Bununla birlikte sa- leri kuruyor, sýnýf hareyalnýz kalmýþlardý. An- ve ölümdü. Cephe’den ketini örgütlemeye çalýcak savaþ karþýtý mesajla- izine gelebilecek kadar vaþa karþý politik müca- þýyordu. rýný dile getirmeye çalýþý- þanslý olanlar, birkaç yüz dele kendisini sokakta Üç yýl önce sokaklaryorlardý. Karl Liebk- metrelik araziyi almak ifade etmeye baþladý. Ýlk da casus avcýlýðý yapýp necht parlamentoda sa- için nasýl çeyrek milyon önce birkaç yüz kiþinin milliyetçi þarký söyleyen vaþa karþý oy kullanýr- askerin öldüðünü anlatý- katýlýmýyla Berlin’de ya- iþçiler artýk kollektif ken þunlarý söylüyordu: yorlardý. Ölenlerin ezici pýlan gösteriler kýsa za- güçlerini barýþ için ortamanda binlere ulaþtý.

ya koyuyorlardý. Þövenizmden kopuyorlar, sola kayýyorlardý. SPD’nin savaþ taraftarý politikalarýndan, partiden tasviye edilmiþ bulunan sol kanat reformistlere doðru (USP) gidiyorlardý. Ýþçi sýnýfýnýn en mücadeleci kesimi USP’de toplanmýþtý. USP kýsa sürede SPD’nin gücüne yaklaþtý,. Spartakistler de USP içinde yer alýyorlardý. Ülke çapýnda 3 bin Spartakist vardý. Ancak bunlar daðýnýk güçlerdi. Rosa Luxemburg sýnýf hareketinden kopmama kaygýsýyla baðýmsýz bir devrimci parti inþa etmemiþti. Rusya’daki Bolþevik Parti’nin benzeri Almanya’da inþa edilmemiþti, radikalleþen iþçilerin USP’den baþka gidebilecek yerleri yoktu. Bu nedenle reformistler hareketi sekteye uðratabiliyordu. SPD taban hareketinin güçlenmesinden korkuyordu. Olasý devrimci bir kalkýþmayý önlemek amacýyla imparatorluk temsilcileriyle birlikte hükümet kurdular.

Askerler ayaklanýyor Ýmparatorluðun savaþý sürdürmekdeki kararlýlýðý toplumsal öfkeyi kaynama noktasýna getiriyordu. Askerler cepheden kaçmaya baþladýlar. Ýmparatorluðun Ýngiltere donanmasýna karþý denizlerde de savaþa baþlama giriþimi bardaðý taþýran son damla oldu. Kasým 1918’de Kiel donanmasý isyan etti. Ýsyana liman iþçilerinin katýlmasýyla Ýmparatorluða baðlý alaylarla çatýþma baþladý. Ýsyan ve çatýþmalar diðer limanlara sýçradý. Kiel’de çatýþmanýn akþamý 20 bin askerden oluþan bir toplantýda ilk asker sovyeti kuruldu. Böylece 10 milyon asker ve 13 milyon sivilin ölümüne neden olan Birinci Dünya Savaþý’ný, emperyalist paylaþým savaþýný sonlandýracak olan Alman Devrimi baþlamýþtý.

Türkan Uzun Alman Devrimi gelecek sayýda.


1 Aralýk 1998 Ýþçi Demokrasisi

9

E n do n e zy a

DEVRÝM DEVAM EDÝYOR ndenozya 21 Mayýs 1998’te Suharto’nun devrilmesinin ardýndan tekrar iþçi ve öðrencilerin gösterileriyle sarsýldý. Kasým ayýnýn ortasýnda baþlayan bir dizi gösteri bu kez de Habibi’yi istfaya zorluyor. Jakarta’da yapýlan ve yüzbinin üzerinde kiþinin katýldýðý gösteriye ordunun ateþ açmasý sonucu 18 kiþi hayatýný kaybetti, 400’ün üzerinde insan yaralandý. Fakat bu katliam gösterilerin yayýlmasýný saðladý ve askerler arasýnda dahi saflaþmaya yol açtý.

E

Gösteriler Jakarta’nýn dýþýnda pekçok büyük þehire de yayýldý. Medan ve Ujung Pandang da binlerce kiþi Jakarta’daki gösterilere katýlmayý talep ederek havalimanlarýný iþgal ettiler. Sumatra’da 16 politikacý, devrik diktatör Suharto’nun yargýlanmasýný talep eden göstericiler tarafýndan rehin alýndý. Bali ve Lampung’da da büyük gösteriler gerçekleþti. Silahlý kuvvetlerin baþkomutaný General Wiranto’nun Jakarta’da göstericilerin üzerine ateþ açan 168 asker ve subayýn yargýlanacaklarýný açýklamasý dahi ülkenin dört bir yanýnda gösterilerin önüne ge-

I r kç ý l ý ð ý n y ü k s e l i þ i v e d ü þ ü þü

Endonezya’da iþçiler ve öðrenciler “Suharto gitti, sýra þimdi Habibi’de”diyorlar.

çemedi ve cenazeler için kitlesel bir gösteri gerçekleþtirildi. Habibi, Suharto’nun düþürülüþünün ardýndan iktidara gelmiþ ve demokratik reformlar ve daha geniþ demokratik haklar vaad etmiþti. Fakat ülkenin ekonomisi hala çok derin bir krizin içinde. Bu ise Habibi rejiminin ÝMF tarafýndan dayatýlan paketi uygulamak zorunda býrakýyor. Hala milyonlarca Endonezya’lý iþsiz kalmaya devam ediyor, temel tüketim mallarýnýn fiyatlarý hýzla artýyor ve yiyecek sýkýntýsý sürüyor. Endüstri iþçilerinin net ücretleri yýllýk 1200 $’dan 300 $’a düþmüþ durumda. SBSI sendikasýna göre 150 mil-

yon insan fakirlik sýnýrýnýn altýnda yaþýyor. Son ayaklanma gerçek deðiþikliðin nereden geleceðini bir kez daha ortaya çýkardý. Þimdi Endonezya’lý iþçiler ve öðrenciler Habibi’nin de gitmesini talep ediyorlar. Gerçek demokrasi iþçilerin hayat standartlarýný yükseltebilir, iþsizliði ýrk ayrýmýný kadýnlarýn ezilmiþliðini ortadan kaldýrabilir. Patronlarýn çýkarýný savunmak için var olan Habibi’nin bunu yapmayacaðýna þüphe yok. Endonezya’da gerçek demokrasi sadece iþçilerin öðrencilerin ve yoksullarýn baðýmsýz örgütlü mücadelesiyle gelebilir.

Oktay Doðulu

Endonezya’da öðrenci gösterileri ve grevlerin yaný sýra etnik þiddet de kendini tekrar göstermeye baþladý. Fakat etnik tansiyonun devlet güçleri ve batýlý devletler tarafýndan provoke edildiði konusunda ciddi þüpheler var. Baðýmsýz bir Endonezya gazetesi “bazý batýlý diplomatlarýn, etnik gerginliðin arttýrýlarak refomlarýn yavaþlatýlma-

sý amacýyla çeteler kiraladýklarýný” bildirdi. Kasým ayýnýn sonunda gerçekleþen, 4 cami ve 22 kilisenin yakýlmasý ile sonuçlanan karþýlýklý saldýrýlarýn da ordu tarafýndan provoke edildiðinden þüpheleniliyor. Bu yýlýn Mayýs ayýnda patlayan mücadele dalgasýnda da hatýrlayacaðýnýz gibi Endonezya’lý Çinli azýnlýða karþý saldýrýlar gerçekleþmiþi. O sý-

rada Endonezya’da görev yapan bazý insan haklarý görevlileri , bu saldýrýlarýn askerler tarafýndan saðcý gruplarýn kullanýlmasýyla (HADEP’e karþý MHP’liler gibi) körüklendiðini rapor etmiþlerdi. Mücadele daha sonra yükseldiðinde Çinli nüfusa karþý saldýrýlar azalmýþ ve öfke tamamen Suharto rejimine odaklanmýþtý.

ENDONEZYA DOSYASI

*Asya krizi baþladýðýnda Endonezya dünyanýn en büyük 23. ekonomisiydi. *Aðustos 1997’de kriz Endonezya’yý vurmaya baþladý. Ekim’de ÝMF, tarihinin en büyük ikinci yardým paketi olarak 37 Milyar $ yardým yapmak zorunda kaldý. *Mayýs 1998’de Rupha (Endonezya’nýn para birimi) %80 deðer kaybetmiþ ve ekonomisinin %80’i fiilen iflas etmiþti. *Hemen arkasýndan ücretler donduruldu ve Ocak 1998’den itibaren her ay 2 milyon iþçi iþini kaybetmeye baþladý. *Þubat’ta 25 þehirde fiyatlarýn artýþýna karþý ayaklanma gerçekleþti. 4 kiþi hayatýný kaybetti. *11 Mart’ta Suharto tekrar “seçildi” . Öðrencilerin protestosu ise hemen ardýndan patladý. *Gösteriler sürerken Mayýs ayýnýn baþýnda Suhrto demokratik reformlarýn 2003 tarihine kadar gerçekleþmeyeceðini açýkladý. *4 Mayýs’ta öðrenciler sokaklarý doldurdular ve 3 gün sürecek ayaklanma baþladý. Gösterilerde 6 iþi öldü, yüzlerce kiþi tutuklandý. * Mayýs ayýnýn ilk haftasýnda kitlesel grevler baþladý. *12 Mayýs’ta Jakarta’da Trisakti Üniversitesi’nde 6 öðrenci bir gösteri sýrasýnda öldürüldü. 3 gün süren ayaklanmada Suharto ailesine ait olan birçok bina ve iþyeri baþta olmak üzere pekçok bina yakýldý ve yaðmalandý. *19 Mayýs’ta 3000 öðrenci parlemento binasýný iþgal etti. *21 Mayýs 1998 günü sabah saat 9.00 da televizyonlar Suharto’nun istifa ettiðini duyurdu.

6 K a sým, Ýsl am i Ha r eke t v e S osy a list ler Kasým YÖK protesto eylemleri sýrasýnda islami hareketi “faþist” olarak gören soldaki egemen anlayýþ islamcýlara karþý þiddet kullanarak bir kez daha devletle yanyana düþtü. Hacettepe Üniversitesi’nde islamcýlar tarafýndan daðýtýlan ve YÖK’ü teþhir ederek 6 Kasým’da boykot ve protesto çaðrýsý yapan bildiriler solcular tarafýndan teker teker toplanýp yýrtýldý. Bildiriyi daðýtan islamcý öðrencilerin solcular tarafýndan hýrpalanmasýyla baþlayan gerginlik sonunda çatýþmaya dönüþtü. “Faþistleri döveceðiz” diyerek bizi de kavgaya çaðýran solcu öðrencilerle tartýþmaya çalýþtýk ancak onlarý islamcýlarýn faþist olmadýðýna ikna etmemiz mümkün olmadý. Zaten öylesi bir anda tartýþmaya pek zaman yoktu. Ýslamcýlarla kavga ederken “faþizme karþý omuz omuza” sloganý atan solculara islamcý öðrencilerin yanýtý ise ibret vericiydi: “Asýl faþist sizsiniz, MGK itleri!”

6

Solun islamcýlarý faþist olarak görmesi ve onlara karþý þiddet kullanmasý týpký Cezayir’de olduðu gibi devletin (jandarmanýn) ekmeðine yað sürmektedir. Ýslamcýlarýn bildiri daðýtmasýný engellemek ya da onlara karþý þiddet uygulamak ne islami hareketin büyümesini önleyebilir, ne de sosyalist alternatifin güçlenmesine hizmet eder. Bu tutum ancak islami harekete saldýrmakta olan egemen sýnýfýn iþine yarayacaktýr. Ýslami hareket sosyalistlerin rekabet içinde olduðu modern politik bir akýmdýr. Buna karþý mücadelenin temeli sosyalist alternatifin güçlendirilmesi ve islami hareketin çözümsüz olduðunun yoðun teþhiridir. Emperyalizm ve devletin baskýcý tutumu nedeniyle zaman zaman islami hareketle yan yana düþebiliriz. Örneðin 28 Þubat Muhtýrasý, ABD’nin Irak’a saldýrmasý vb. Baðýmsýz örgütlenmemizi koruduðumuz ve islami hareketin teþhirini yapmayý unutmadýðýmýz sürece bunda bir sorun yok. Hacettepe’de de yapýlmasý gereken islami hareketten önce ve daha güçlü ola-

YÖK: MGK’nýn tehditlerine raðmen öðrenciler bu sene de bir çok þehirde YÖK’ü protesto için yürüdüler. rak YÖK protestosu örgütlemek ve bugün baskýnýn en somut biçimi olan türban ve kýlýk kýyafet yönetmeliði konusunda YÖK’e karþý tutum almaktýr; bu soruna gözümüzü kapamak deðil. Ýslam günümüzde hem çeþitli kapitalist devletlerinin (Ýran, Suudi Arabistan, Pakistan ve Sudan) resmi ideolojisi hem de pek çok muhalefet hareketinin (Ýsrail devletine karþý Hizbullah ve Hamas, Cezayir devletine karþý FÝS) esin kaynaðýdýr. Böylelikle farklý sýnýfsal çýkarlara kendini uyarlama yeteneðine sahip olan bu hareket sömürücü sýnýflara karþý devrimci bir ayaklanmaya izin vermemekle birlikte ayný zamanda yoksullara ve ezilenlere teselli vaadeden mesajlarý ile kitlelerin sadakatini kazanabilmektedir. Toplum sosyal çalkantýlarla sallanýrken, herhangi bir düþünce sistemi toplumdaki birden fazla sýnýfa hitab edebilmek için belirgin olmayan, çeliþkili fikirlere sahip olmak durumundadýr. Siyasal islamda bu nedenle, toplumsal deðiþimin dini dille

ambalajlanmýþ ve islamýn doðasý gereði farklý yorumlara açýk bir düþünce sistemidir. Böylece kadýnlarýn örtünmesi için verilen mücadele sisteme ve halk yýðýnlarýnýn hat safhadaki yoksulluðuna karþý verilen mücadeleymiþ gibi görünür. Peygamber ve halifeler zamanýnda yaþanan islama özlem, geçmiþin çaðdaþ yaþam biçimiyle harmanlanarak (modern sanayi, teknoloji ve bilimlerin çoðu) bugün daha adil ve umut vaadeden bir düzen þeklini alýr. Bu anlamýyla sosyalistlerin islami hareketleri otomatikman “gerici ve faþist” ya da “ilerici ve anti-emperyalist” olarak deðerlendirmeleri hareketin aslýnda küçük burjuvazinin yoksullaþan kesimþerinden kaynaklanan bir ütopya olduðunu ve yoksullarý peþine taktýðý gerçeðini gözardý eden analizlerdir. Ýslami hareketin sýnýfsal tabanýný orta sýnýf, geleneksel tüccarlar, küçük burjuvazi ve öðrencilerden alýyor olmasý bu hareketin faþizm gibi algýlanmasýna neden olmaktadýr. Fakat küçük burjuva hareketler yalnýzca sýnýf mücadelesi karþýsýnda özel bir rol oynadýklarýnda faþist hareketler haline gelirler. Bu rol onlarý iþçi örgütlerinin darmadaðýn etmek için sermaye adýna çalýþan hazýr örgütlü katillere dönüþtürmek için oynatýlýr. Bu nedenle sosyalistler islami harekete karþý devleti destekleyemezler. Laik deðerlerin tehdit edilmesi nedeniyle devleti destekleyenler, islamcýlarýn solu “toplumun en yoksul kesimlerine karþý ezenlerin dinsiz ve laik kamplaþmanýn” bir parçasý olarak tanýmlamalarýný kolaylaþtýrmaktadýr.

Hacettepe’den ÝDEP giriþimcileri


10 Ýþçi Demokrasisi 1 Aralýk 1998

1 2 M art 19 71 :

Ara Rejim Kimin Rejimi? Mart 1971 Muhtýrasý bugün genellikle “darbe” olarak adlandýrýlýyor. Oysa o dönemde darbe olarak algýlanmamýþtý. MGK muhtýrayý Süleyman Demirel’in Adalet Partisi Hükümeti’ne vermiþ, hükümetin istifasýný ve bir “reform hükümeti” kurulmasýný talepetmiþti. Parlamento daðýtýlmadý. Parlamentodaki partiler ordunun tehtidi karþýsýnda geri adým attýlar.

12

Sol, darbe ve muhtýra Solun büyük çoðunluðu 1960 darbesi ve onun getirdiði reformlarý hatýrlayarak yeni bir “sol” darbenin yolda olduðunu düþünüyordu. Hatta devrimci solun bir kesimi 12 Mart Muhtýrasý’ndan birkaç gün önce, 8-9 Mart gecesi gerçekleþtirilmek üzere kendi darbeleri için hazýrlýk yapýyordu. Generaller ise 1960 Darbesinden ders çýkarmakta sola göre daha baþarýlýydýlar. Ordu içindeki radikalizmi temizleme iþine 27 Mayýs’tan sadece üç ay sonra radikal subaylarý ordudan atarak baþlamýþlardý. 1970’de 56 general ve 516 subay emekli edilerek ordudan atýldýlar. 12 Mart’tan hemen sonra bu temizlik harekatý devam etti ve aralarýnda 8-9 Mart darbe giriþimcilerinin de bulunduðu radikal subaylar ordudan atýldý.

Solda kafa karýþýklýðý 27 Mayýs darbesi solda ordu ve darbeler konusunda bir kafa karýþýklýðýna neden olmuþtu. Türkiye Ýþçi Partisi’nin 12 Mart karþýsýndaki tavrý bunun açýk bir göstergesi. 12 Mart günü yapýlan bir söyleþide TÝP Genel Baþkaný Behice Boran orduya deðil Demirel ve Adalet Partisi’ne saldýrýyordu. Boran, “Anayasal demokratik düzen, sosyal hukuk devleti gerçekleþtirilmediði ve geliþtirilmediði için bugünkü politik buhrana düþülmüþtür. Bunun baþlýca mesuliyeti iktidar partisinde ve hükümetinde olmakla beraber, diðer burjuva partileri de sorumludur” diyordu. Bundan üç gün sonra ise TÝP MYK’sý Cevdet Sunay’ýn açýklamalarýna karþý tepki koydu: “Sunay en

açýk ve kesin þekliyle bir faþist yönetimin savunucusu olduðunu þüpheye yer býrakmayacak surette ortaya koymuþtur.”

Hükümet programý Nihat Erim Baþbakanlýðýndaki hükümetin programýnýn bir kýsmýnýn “sol” içerikli olmasý kafa karýþýlýðýnýn artmasýna neden oldu. Erim son on yýldýr aktif politikadan çekilmiþ olmasýna raðmen CHP’nin sað kanat üyelerindendi. 2 Nisan’da açýklanan hükümet programýnda maden sektörünün devletleþtirilmesi, toprak reformu ve yabancý sermaye üzerinde sýnýrlamalar vardý. Yeni hükümet 7 Nisan’da 327 oyla güvenoyu aldý. Küçük çaplý sermayedarlar hükümetin devletçi programýndan tedirgin oldular. Ancak onlar için korkulacak birþey yoktu. Solun silahlý faaliyetleri bahane edilerek MGK 27 Nisan’da 11 ilde sýkýyönetim ilan etti. Hükümet programýnýn radikal yönleri tümüyle unutuldu.

Baský, iþkence ve idamlar Ýsrail elçisinin Türkiye Halk Kurtuluþ Ordusu (THKO) tarafýndan 22 Mayýs’ta kaçýrýlýp öldürülmesi üzerine baskýlar yoðunlaþtý. Olayýn ardýnan en az 5 bin kiþi tutuklandý. Ýþkence sýradan bir rutin haline geldi. Tutuklananlarýn içinde darbeyi sevinçle karþýlayan ya da ortada duran çok sayýda insan vardý. Kitlesel tutuklamalarýn dýþýnda hükümet Anaya-

ðe girmesini bile beklemeden memur sendikalarýný kapattý. Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan’ý asma kararýný onaylayan da ayný parlamentoydu.

12 Mart neden oldu? Demirel muhtýra’dan önce “bu anayasa ile Türkiye yönetilmez” demiþti. Ýþçi sýnýfý 15-16 Haziran 1970’de gücünü göstermiþ, polis ve askeri aþabilecek kapasitede olduðunu ortaya koymuþtu. Ancak ayný mücadele iþçi sýnýfý liderliðinin zayýflýðýný da sergilemiþti. DÝSK Genel Baþkaný Kemal Türkler’in 16 Haziran akþamý radyodan iþçilere “evine dön” çaðrýsý DÝSK’in sýkýyönetime teslimiyetinin belgesidir. Ancak iþçiler mücadele etmeye devam ettiler. Ocak-Þubat 1971’de toplam 476 bin 116 iþgünün kaybýyla sonuçlanan grevler yapýldý. Bu bir önceki yýlýn toplamýndan daha fazlaydý. Rekor düzeyde grevlere tanýk olan 1966’da ise toplam 430 bin 104 iþgünü kaybý olmuþtu. Güçlenen örgütlenme ve mücadele reel iþçi ücretlerinin 196370 arasýnda sigortalýlar için yüzde 26,7 artmasýna neden olmuþtu. Sanayi üretimindeki yýllýk artýþ 1965-69’da yüzde 12 iken, 1970’de yüzde 1.5’e düþmüþtü. Patronlar bu krizin faturasýný iþçilere ödetmek istiyorlardý. Bunun yolu da iþçilerin örgütlenme haklarýný budamaktan geçiyordu. DÝSK ve Türk-Ýþ

Ýþçiler 12 Mart’ý durdurabilirdi. Solun ordu konusundaki hayalleri sýnýfý geri tutuyordu. En fazla zarar gören sol oldu. Ýþçiler arasýnda sola karþý geniþ bir sempati ve Deniz Gezmiþ ve arkadaþarýnýn idam edilmesine karþý gerçek bir öfke vardý. Bir genel grev, Kýzýldere’deki silahlý eylemlerin durdurmadýðý, durduramadýðý idamlarý engelleyebilir, Denizleri koruyabilirdi sa’nýn 44. maddesini deðiþtirerek demokratik özgürlükleri kýsýtladý. Üniversitelerin ve radyo televizyonun özerkliði kaldýrýldý. 3 bin kiþinin yargýlandýðý Devlet Güvenlik Mahkemeleri kuruldu. 1976’da mücadeleyle kaldýrýlan bu mahkemler 1980 darbesi sonrasý yine faaliyete geçecekti. Erim hükümeti anayasal deðiþiklerin yürürlü-

üyesi iþçiler, örgütlenme hakkýný savunmakta kararlý olduklarýný 15-16 Haziran’da DÝSK’in kapatýlmasýna karþý çýkarak ortaya koymuþlardý.

Sermaye sýnýfýna çözüm getirmedi Yoðun baskýya raðmen 12 Mart iþçi sýnýfý hareketinin belini kýramadý. Sendi-

28 Þubat Muhtýrasý sonrasýnda MGK’nin siyaset üzerindeki kontrolünün giderek artýyor olmasý 12 Mart 1971 derslerini daha da önemli hale getiriyor. kalar mevzi kaybetmiþti ama darmadaðýn edilememiþti. CHP Genel Baþkaný Ýsmet Ýnönü’nün 12 Mart’ý desteklemesi tepkilere neden oldu. Parti, muhtýraya karþý çýkan Bülent Ecevit önderliðinde sola kaydý. Mayýs 1972’de Ecevit Genel Baþkan seçildi. 1973 genel seçimlerinde CHP oylarýn yüzde 33.5’ini alýrken AP’nin oyu yüzde 15’e düþtü. Kurulan dernekler kapatýlan memur sendikalarýnýn yerini aldý ve eskisi gibi mücadeleyi sürdürdüler. Mavi yakalý iþçilerin mücadeleleri de 1970’ler boyunca devam etti. Ýþçi sýnýfý 12 Eylül 1980’de olduðu gibi daðýtýlmamýþtý. 12 Mart baskýcý rejimi sýrasýnda reel ücretler yüzde 12 civarýnda düþtü, ama 1973 seçimlerinden sonra iþçiler bu kayýplarýný kýsa zamanda telafi ettiler. Buna karþýn 1980 darbesi iþçi sýnýfý örgütlenmelerini darmadaðýn etti. Reel ücretler darbenin hemen sonrasýnda 1977’deki tepe noktasýna göre yüzde 50 düþürüldü ve 80’ler boyunca bu düþüþ devam etti. 1987’ye gelindiðinde gerçek ücretler 1963’deki düzeyinin sadece yüzde

59’u düzeyindeydi.

Neden direniþ olmadý? Bu çok güçlü iþçi sýnýfý politik liderliðin zayýflýðý nedeniyle dizginleniyordu. Ýþçiler 12 Mart’ý durdurabilirdi. Ordu konusunda solun sahip olduðu hayaller sýnýfý geri tutuyordu. En fazla zarar gören sol oldu. Ýþçiler arasýnda sola karþý geniþ bir sempati ve Deniz Gezmiþ ve arkadaþarýnýn idam edilmesine karþý gerçek bir öfke vardý. Bir genel grev, Kýzýldere’deki silahlý eylemlerin durdurmadýðý, durduramadýðý idamlarý engelleyebilir, Denizleri koruyabilirdi.

Dersler 1971’de zayýf ve bölünmüþ bir egemen sýnýf, güvenli bir iþçi sýnýfýyla karþý karþýyaydý. Ordu, baský aracýlýðýyla iþçi hareketini kýrmayý ve egemen sýnýfý birleþtirmeyi denedi. Ordu hakkýnda 27 Mayýs 1960’dan kaynaklanan yanýlsamalar 12 Mart’ýn gücünü artýrmaya neden oldu. 12 Mart iþçi sýnýfý mücadelesi içinde politik

netliðin ne kadar önemli olduðunu ortaya koydu. Ne yazýk ki sol 27 Mayýs ve 12 Mart darbelerinden, 15-16 Haziran mücadelesinden gerekli dersleri çýkaramadý. Sol, bir yandan mücadeleyi gerileten milliyetçi firkirlerle kirlenmiþti, diðer yandan da iþçilerin günlük mücadelelerinden kopmuþ durumdaydý. Bugün de egemen sýnýf zayýf ve bölünmüþ durumda. Ýzmit SEKA’da yaþanan fabrika iþgali ve bunun baþarýsý iþçi sýnýfýnýn mücadele yeteneðini kaybetmediðini gösteriyor. 1995’de hükümeti devirenin Türk-Ýþ eylemleri olduðunu unutmamalýyýz. Egemen sýnýfý birleþtirmek için ordu gün be gün politikaya müdahale ediyor ve baský artýyor. Ve yine milliyetçilik iþçi sýnýfýnýn en zayýf tarafý. Ýþçi sýnýfýnýn günlük ekonomik mücadeleleriyle milliyetçilik karþýtý politikalarý birleþtirebilen ve sýnýfa net bir liderlik yapma yeteneðine sahip devrimci bir hareket inþa etmek zorundayýz..

C. Uzun


1 Aralýk 1998 Ýþçi Demokrasisi 11

MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR.. MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR..MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR... Fa þi s t l e re en i y i ya n ý t :

Denizler’e Ayýp S aðlýkç ýla r B Ankara’da yürüdü

azý filmler bizi sisteme ve onun adaletsizliðine karþý öfkelendirir. Hoþkakal Yarýn filmi ise insanda sadece filmin yapýmcýlarýna karþý öfke uyandýrýyor. Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf Arslan kitlesel bir öðrenci hareketinin liderleriydi. Politik fikirleri vardý. Film bunlardan neredeyse hiç bahsetmiyor. Deniz Gezmiþ büyüklerine saygýlý, arkadaþlarýna sadýk ancak kendi avukatýndan bile daha az politik fikri olan bir “robot” olarak gösteriliyor. Hüseyin ve Yusuf’un politik yanlarý ise tamamen ihmal edilmiþ.

Y

Film neden bu kadar kötü? Aktörlerin oyunculuðu tam anlamýyla berbat. Film ucuza mal edilmiþ ve dolayýsýyla kalabalýk sahneler mümkün deðil. Ama bunlar cevap deðil. Filmin asýl sorunu Denizler’i politik liderler olarak ciddiye almamasýnda. Denizler yürekliydiler, samimiydiler. Ayrýca geniþ bir desteðe sahiptiler. Film bu desteðe iþaret etmeyerek Denizler’in idam edilmesine karþý çýkanlarýn sadece öðrenciler ve aydýnlarmýþ gibi düþünülmesine neden oluyor. Denizler’in asýldýðý gece birçok iþçi ve köylü aðladý. Ancak Denizler baþarýsýz oldular. Onlarý idamdan kurtaracak grevler yapýlmadý. Sadece bir baþka baþarýsýz giriþim olarak Kýzýldere yaþandý. Denizler samimi devrimcilerdi ama politikalarý Kemalistti. Sol reformizmin ötesine geçemediler. Politik zayýflýklarý ayný zamanda bu kadar popüler olmalarýnýn da nedeniydi. Onlarýn fikirleri dönemin yaygýn politikalarýyla örtüþüyordu.

ýllardýr hükümetler tarafýndan izlenen “saðlýksýz” saðlýk ve sosyal hizmet politikalarý sonucu Türkiye’de yaþayanlarýn saðlýklý yaþam hakký gaspedilmekte ve saðlýk hizmeti sunanlarýn da sorunlarý giderek aðýrlaþmaktadýr. Savaþ ve faiz ödeme bütçesi giriþimlerinin gündemden kaçýrýlmaya, özelleþtirme ve rant vurgununun üstünün örtülmeye çalýþýldýðý, milliyetçilik dalgasýnýn týrmandýrýldýðý ve faþistlerin sokakta cirit attýðý bir dönemde Ankara Saðlýk ve Sosyal Hizmet Emekçileri olarak taleplerimizi duyurmak üzere yaklaþýk 500 kiþi Saðlýk Bakanlýðý önünde toplandýk. Saðlýða bütçeden yüzde 2.8 deðil, en az yüzde 10 pay ayrýlmasý, özel sektöre yapýlan teþviklere son verilmesi, servis, giyim yardýmý, yemekler ve kreþ gibi hizmetler ile sendikal çalýþmanýn önündeki engellerin kaldýrýlarak saðlýk çalýþanlarýnýn ekonomik, sosyal ve özlük haklarýnýn düzeltilmesine yönelik taleplerimizi basýn açýklamasýyla duyurduðumuz esnada 50-60 kiþilik bir MHP’li grubun basýn açýklamasýna gelip taþ atmasýyla ortam gerginleþti. Ülkücü çeteye yanýtýmýz “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” sloganýydý. Arada polisin olmasýna raðmen taþkýn ve azgýnca davranan faþistler kararlýlýðýmýzý görünce uzaklaþmak zorunda kaldýlar. Böylesine bir dönemde SES’in bu gösterisi emekçilerin talep ve çýkarlarýnýn þövenizm dalgasýna feda edilmeyebileceðini ve bu milliyetçi havanýn emekçiler lehine dönebileceðini gösterdi. Biz, saðlýk emekçisi Ýþçi Demokrasisi Parti giriþimcileri olarak gösteri sýrasýnda gazete ve Marksizm 98 davetiyesi sattýk. Burada Marksizm 98 bileti satýn alan 8 saðlýkçýdan 4’ü toplantýlara gelip tartýþtý ve biri parti giriþimine katýldý.

Stalinizm Denizleri takip eden kuþak onlarýn politikalarýný teorize etmeye çalýþtýðýnda yüzlerini Stalinizmin türevlerine çevirdiler. Çýkmaz bir sokaða daha derin saplandýlar. Devrimci sol çok hýzla, ancak iþçi sýnýfýndan izole olarak büyüdü. Sýnýf mücadelesi alaný reformistlere ve Stalinizmin baþka türevlerine özellikle TKP’ye terk edilmiþti. Bu bölünmüþlük 12 Eylül’e kapý araladý. 12 Eylül’ün getirdiði yýkýmý tek durdurabilecek güç olan iþçilerin eli kolu baðlýydý. Sol tarumar edildi, 12 Eylül’ün yýkýmýndan kurtulmak sýnýf hareketinin on yýlýný aldý. Denizler hakkýnda ciddi bir filmin “Onlar ve onlardan sonrakiler neden baþarýsýzlýða uðradýlar” sorusunu sormasý gerekiyordu. Denizler’e bu kadarcýk borcumuz yok mu? Kýsmen Kültür Bakanlýðýnca finanse edilen bir filmin bunu baþarýp baþaramayacaðý ise baþka bir sorun.

Ankara SES’ten ÝDEP giriþimcileri

Savaþma mak s uç de ðild ir Osman Murat Ülke “vicdani redcilik”ten dolayý hapiste. Ýzmir DGM önünde “Kirli Savaþa” karþý yaptýðý bir basýn açýklamasý üzerine askeri mahkeme tarafýndan tutuklanmýþtý. Osman Murat Ülke ile dayanýþma eylemleri yapan Vedat Zincir ve 15 yazar hakkýnda da suç duyurusu yapýldý. Ben Osman Murat Ülke’nin haklý olduðunu savunuyorum. O ve onunla dayanýþanlar savaþ istemiyorlar, öldürmek veya öldürülmek istemiyorlar. Ýnsanlar böyle fikirleri savunmaktan dolayý suçlu olmamalý. DGM ve askeri mahkemeler

iki yüzlü davranýyorlar ve gerçekleri görmezden geliyorlar. Bizlere daha çocuk yaþta Türk tarihini, savaþlarla düþmanlýklarý abarta abarta anlatýrlar. Eðitime karþý deðilim ama böyle bir eðitimi doðru bulmuyorum. Asýl suçlular böyle bir eðitim verdirenlerdir. Çocuk yaþta kinle, nefretle, düþmanlýkla dolduruluyoruz. 75. yýlýný kutladýklarý cumhuriyetin ilk yýllarýnda Tunceli’de katledilen insanlarý ders kitaplarý yazmýyor. Maraþ, Çorum, Sivas katliamlarýnýn yaratýcýsý da ayný egemen sýnýftýr.

Bugünlerde medyasýyla, ordusuyla, devletiyle kin nefret saçýp, savaþ çýðýrtkanlýðý yapýyorlar. Devlet bunlara karþý olanlarý suçlu bulurken suçsuz insanlara iþkence yapýlýyor. Ýnsanlar dünyaya savaþmak için deðil yaþmak için gelirler. Ama patronlar kendi menfatleri için insanlarý savaþa sürüklerler. Bizi din, dil, ýrk, mezhep üzerinden böler, savaþ yaratýrlar. Biz iþçilerin, Yunan, Bulgar, Rus, Ýtalyan ve Suriye iþçileriyle alýp veremediðmiz bir þeyimiz yok. Sorunu yaratan bütün ülkelerin patronlarý ve onlarýn çýkarlarýný

güden devletlerdir. Onlar “iþçiler bize çalýþsýn, en iyi yaþamý biz yaþayalým. En güzel mekanlarda biz oturalým, iþçiler harabe olmuþ evlerde kira karþýlýðý otursunlar, ödeyemiyorlarsa açýkta kalsýnlar. Biz yiyelim içelim, iþçilere bayat yiyecek içecek yesinler, aç kalýrlarsa da ölürler” diyorlar. Biz iþçiler ise herþeyi paylaþmak istiyoruz. Aþý, ekmeði, iþi eþit paylaþmak istiyoruz. Ne sömürülmek istiyoruz ne de sömürmek. Savaþ ve ölüm deðil yaþamak istiyoruz.

Ali Kanat

Ýl knur’la dayanýþma! Ýlknur Birol, Mehmet Aðar için “eli kanlý katilleri Adalet Bakaný yapýyorlar” dedi. Her kelimesi için 1.5 ay hapis cezasý aldý. Hapsedilen arkadaþlarýný savunmak için basýn açýklamasý yapmak isteyen Eðitin Sen’li öðretmenler hem dövüldü hem de gözaltýna alýndý. Ýlknur’a destek ve dayanýþma metluplarý Bakýrköy Kadýn ve Cocuk Tutukevi’ne gönderilebilir.

Fabrika Ýþçisi

Kadýna Yönelik Þiddete HAYIR! Kadýnlara yönelik þiddeti 25 Kasým’da KESK’in Ankara’da çaðýrdýðý eylemde protesto ettik. Kadýnlara Yönetik Þiddetle Mücadele Günü Dominik Cumhuriyeti’nde üç kadýnýn katledilmesi üzerine ilan edilmiþti. 25 Kasým 1960’da Dominik Cumhuriyeti diktatörü Trajib’e Sosyal Deðiþim Hareketi etrafýnda muhalefet eden üç kadýn, Mirabel Kardeþler, rejimin güçleri tarafýndan kaçýrýlmýþ, tecavüz edilerek öldürülmüþlerdi. Latin Amerikalý ve Karayipli kadýnlar bu vahþet karþýsýnda günlerce tepkilerini südürerek þiddete, cinsel tacize karþý mücadele gününün oluþturulmasýný saðladýlar. Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu’nun yaptýðý tanýma göre þiddet, “kadýnlara fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarar veren ya da verebilecek veya kadýnlarýn acý

çekmesine neden olabilecek gerek kamu, gerekse özel alanda uygulamaya sokulan bu tip davranýþlara yönelik tehditleri ve kadýnlarýn özgürlüðünün zorla kýsýtlanmasýný da içine alan þiddete yönelik her türlü cinsiyetçi davranýþlara” denir. Kadýnlara karþý uygulanan þiddetin ne kadar evrensel olduðunu burada bir kez daha görüyoruz. Biz de Ýþçi Demokrasisi Parti giriþimcileri olarak bu protestoya katýldýk. Kadýnlý erkekli yüzü aþkýn protestocuyla “þiddete hayýr” dedik. Bununla birlikte son haftalarda yoðunlaþan milliyetçi-þöven dalgaya karþý çýkmak gerektiðinin üzerinde durduk. Baþlattýðýmýz “Barýþý Savun-HADEP’i Savun” imza metniyle milliyetçiliðe karþý durmanýn mümkün olduðunu tartýþtýk. Eylemde bulunan kadýn ve erkeklerin çoðunluðu 15 yýl-

dýr sürdürülen savaþa, devlet eliyle uygulanan þiddet ve vahþete karþý, insan haklarý, demokrasi ve özgürlük istemiyle metne imza attý. Sokaklarda faþistlerin Kürtleri linç etmesine karþý bir ses oluþturduk. Medyada her gün izlediðimiz Ýtalya’yý protesto gösterilerinin ve linç etme giriþimlerin ardýndakiler bize “halk” diye anlatýlarýn çoðu þiddet yanlýsý faþistler. Estirilen þövenizm havasýnda savaþa karþý, þiddete karþý çok sayýda insan var. Umut burada. Bu umudu örgütlemeliyiz, barýþ isteyen güçleri alanlarda toparlamalýyýz. Milliyetçiliðe-Þövenizme Karþý Sesimizi Yükseltelim!

Ankara ÝDEP Giriþimcisi

Newruz Arslan


Uluslararasý Sosyalizm için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ YIL:1 SAYI:11 - 1 ARALIK 1998 - 200.000TL

Polis HADEP binalarýný basarken MHP’li faþistler HADEP’lileri linç etmek için kapýnýn önündeydi.

SUSMA! sustukça sýra sana gelecek H

ADEP’lilere ve Kürtlere yönelik linç giriþimleri sonucu geçen ay iki HADEP’li öldü. Hadep binalarý önünde faþistlerin yaptýðý gösteriler milliyetçi dalgaya kapýlmýþ pekçok insanýn dahi tüylerini ürpertti. Türkiye’de estirilen azgýn milliyetçi rüzgar faþist hareketin ne denli tehlikeli olduðunu bir kez daha gözler önüne serdi. Nazi Almanyasý dönemini anlatan filmleri izleyen herkes MHP’lilerin Kürt sorununu nasýl çözmek istediklerini anlar. MHP’nin kurucusu Türkeþ, ölmeden kýsa süre önce “bize 2 ay zaman verin bu sorunu çözelim” diyordu. Bugün ise MHP üyeleri açýkça þunlarý öneriyorlar: “Bu Kürtlerin hepsini Güneydoðu’ya toplayacaksýn. Çevrelerine de yüksek ve kalýn duvarlar çekeceksin. Ýstanbul’da, Ankara’da, Ýzmir’de yaþayan Kürtlerin de mallarýna, paralarýna el koyup oraya yollayacaksýn. O zaman hanyayý konyayý anlayacaklar!” Böyle bir fikrin iktidara gelmesi faþizmin iktidara gelmesi, HADEP’lilere azgýnca saldýran aðzý salyalý çetelerin resmen iktidar olmasý demektir. Denilebilir ki “bu fikir zaten yýllardýr iktidarda.” Eðer HADEP’e gidenlerin linç edilmesiyle edilmemesi arasýnda bir fark yok diyorsanýz, “faþistler zaten iktidarda, ne fark eder” diyebilirsiniz. Ama eðer az da olsa demokratik bazý haklardan yararlanmayý önemsiyor ve bu haklarý koruyup geliþtirmek istiyorsanýz faþizme karþý mücadeleyi önemsemek zorundasýnýz.

Faþizme Karþý Mücadeleye Dünyadaki bütün devletler küçük bir azýnlýðýn büyük bir çoðunluðu sömürerek yaþadýðý sistemleri korumaktadýrlar. Bu nedenle çoðunluk üzerinde gerektiðinde baský kullanýrlar. Bu baskýnýn boyutlarý bazen idam, yargýsýz infaz, iþkence, kitleye ateþ açýlmasý gibi noktalara kadar varabilir. Ancak, her baskýcý rejime “faþist” dersek Kürtlerin toplama kamplarýna doldurularak kitlesel olarak katledilmesi ile þimdiki durum arasýnda bir fark yokmuþ gibi davranmamýz gerekir. Faþist hareket sivil bir harekettir. Sýnýfsal olarak küçük mülk sahiplerine (bakkal, manav gibi küçük esnaf, küçük iþletme sahiplerine) dayanýr. Kapitalist sistemin da-

yattýðý rekabet nedeniyle yoksullaþan bu kesim öfkesini büyük sermayedarlara deðil ulusal, dinsel ya da mezhepsel azýnlýklara yönlendirir. Yaþanýlan sýkýntýnýn sebebini bu azýnlýk olarak gösterirler. Dolayýsýyla çözüm de bu azýnlýða karþý azgýnca saldýrýdýr. Böyle düþünen kitlelerin harekete geçerek iktidar olmasý faþizmin iktidar olmasýdýr. Faþizm, her devletin normal olarak sahip olduðu güvenlik güçlerinin þiddet kullanmasý ya da temel insan haklarýný çiðnemesi deðildir. Faþist hareket sivil ve kitlesel bir harekettir. Yani devletin kendi resmi güçlerinden sayýca çok daha fazla bir sivil güçtür. Faþist hareketi ayýrt eden bir diðer özellik ise þiddet üzerine örgütlenmesi, þiddeti kutsamasýdýr. Faþist hareket iþçi sýnýfýna ve onun her tür örgütlenmesine (sendikalar, partiler vs) karþý tahammülsüzdür. Nazi Almanya’sýnda 6 milyon kiþiyi sadece Yahudi olduðu için öldüren anlayýþla 1978’de Maraþ’ta onlarca insaný sadece Alevi olduðu için öldüren, þimdi de Kürtler için toplama kamplarý kurmayý düþünen anlayýþ aynýdýr. Bu anlayýþ her açýdan insanlýk suçudur. Bu fikirlerin propagandasýnýn yapýlmasýna izin vermemek, faþist çetelerin ezilmesi için mücadele etmek insanlýk görevidir. Televizyonlarda ya da HADEP binalarý önünde tanýk olduðumuz linç giriþimleri faþizmin nasýl bir þey olduðu konusunda en açýk örneklerdir. Bugün HADEP’i ve HADEP’lileri savunmak her demokratýn görevidir. Kürtlerin kendisini ifade etmesine tahammül gösteremeyen faþist hareket güçlendikçe haklarý için mücadele eden iþçilere, sendikacýlara, entellektüellere, farklý fikirde olan herkese ayný tutumu takýnacaktýr. Oysa toplumun büyük çoðunluðu bu tür insanlýk dýþý uygulamalara karþýdýr. Açlýk grevi yapanlarýn linç edilmesine karþý olanlarýn sayýsý gözü dönmüþ katillere göre çok daha fazladýr. Ýhtiyacýmýz olan þey gücümüze güvenerek tek baþlarýna bir hiç olan ancak biraraya geldiklerinde ve þiddet sözkonusu olunca kendilerini anlamlý hisseden bu insan tozlarýna karþý kitlesel mücadeleyi örgütlemektir. Faþistleri ortaya çýkaran, yoksuluk ve iþsizliði yaratan kapitalist sistemdir. Faþist harekete karþý mücadelede nihai çözüm iþçi sýnýfýnýn iktidara gelmesidir.

Songül Özdemir

F aþi st Hare ke t Eng el le ne bi li r


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.