Us id 3

Page 1

Uluslararasý Sosyalizm için

ÝÞÇÝ

DEMOKRASÝSÝ

YIL: 1

SAYI: 3

Ýhtiyacýmýz daha f az la ö r g ü t l ül ü k

. . . . . . . . . . . . .2

Askeri Müdahale D e m ok r a s iy i S a v u n a m a z ! . . . . . . .3 Darbe Engellenebi l ir! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4 Ýran’da Mollalar Na s ý l Kaza n d ý ? . . . . . . . . . . . . . . .5 Dünyadan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6 Toplu Sözleþmele r KESK Nereye?

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8- 9

Sendikalardan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 0 Sosyalist Ahlak V a r Mý ? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 1 Devlet Kapitalizm i T e o r is i n in Ö n e m i . . . . . . . .1 2 - 13 Mektuplar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1 4

1 NÝSAN 1998

Tanýtýmlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1 5

200.000 TL.

1 Mayýs . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1 6

Asýl demokrasi düþmanlarý bu sistemi koruyanlardýr

Ordu Demokrasiyi savunamaz! 20

Darbe, generallerin dediðini yaparak engellenemez!

Türkiye’deki parlamenter sistem, askeri müdahaleler nedeniyle sýk sýk kesintiye uðramýþtýr. Müdahalerdeki gerekçe hep aynýdýr: “Demokrasiyi korumak!” 28 Þubat ve 20 Mart Muhtýralarý da “þeriat devleti tehlikesine karþý demokrasiyi korumak” gerekçesiyle gerçekleþtirildi. Oysa þu anda demokrasiyi tehdit eden asýl güç, bu talan düzeninden kurtuluþu þeriat devletinde gören islami hareket deðil; yoksulluk, iþsizlik, rüþvet, adaletsizliklik ve sömürü sisteminin bekçileridir.

Mart Muh tý ra sý’nýn ve ril di ði gün ler de DÝSK ve Türk-Ýþ, pat ron la rýn ör güt le ri TESK, TÝSK ve TOBB’la be ra ber hü kü me ti “ir ti ca ile mü ca de le de ye ter siz kal dý ðý” için eleþ ti re cek le ri ne or du nun par la men to ya mü de ha le si ne kar þý tu tum al ma lýy dý lar. CHP ise “Mec lis ge re ke ni ya par sa or du nun mü de ha le si ne ge rek kal maz” di ye rek or du mü de ha le si ni hak lý gös te ren bir tu tum al dý. 20 Mart Muh tý ra sý’nýn yo lu nu açan, CHP ve sen di ka la rýn 28 Þu bat Muh tý ra sý’ný des tek le me si dir. Ye ni mü da ha le le ri en gel le ye cek olan, ge ne ral le rin de dik le ri ni yap mak de ðil; dar be teh dit le ri ne kar þý mü ca de le et mek tir.

Darbeye, sahte sendikaya, kirli savaþa karþý

1 Mayýs’da alanlara!


2

Ýþçi Demokrasisi 1 Nisan 1998

TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BARBARLIK YA SOSYALÝZM apitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir.

K

Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür.

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR osyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir.

S

Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr.

REFORM DEÐÝL DEVRÝM u düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz.

B

Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur.

rime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr.

ULUSAL SORUN osyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar.

S

Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler.

AZINLIKLAR osyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar.

S

CÝNSÝYETÇÝLÝK

Y

aþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir.

Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler.

DEVRÝMCÝ PARTÝ þçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur.

Ý

Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler.

ENTERNASYONALÝZM apitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir.

K

Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir.

TEK ÜLKEDE SOSYALÝZM MÜMKÜN DEÐÝLDÝR usya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz.

PARTÝ ÝÇÝ DEMOKRASÝ osyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur.

S

Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur.

R

Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’daki karþý dev-

DEVRÝMCÝ GÖREV u fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.

B

Ýhtiyacýmýz daha fazla örgütlülük art ayý üniversitelerde Kýlýk Kýyafet Yönetmeliði’ne karþý yapýlan eylemlerle baþladý. Kamu çalýþanlarýnýn sahte sendika yasasýna karþý mücadelesi, 4 Mart’ta Kýzýlay’da doruk noktasýna ulaþtý. Bu eylemlerle artan güven, 8 Mart Emekçi Kadýnlar Günü’nde de hissedildi. HADEP’e yönelik baskýlara olan öfkenin sokaklara taþtýðý Newroz eylemleri, OHAL bölgesinde Ýntifada görüntülerine neden oldu.

bir tavýr almak yerine, aynen 28 Þubat sürecinde olduðu gibi, patron örgütleri TESK, TÝSK ve TOBB’la biraraya gelerek hükümeti “irticaya karþý mücadelede yetersiz kalmakla” eleþtirip ordunun gelecekte yapabileceði yeni müdahalelerin zeminini pekiþtirdiler. Ýki konfederasyonda’da bürokratlarýn iþçi düþmanlarýna destek vermesine karþý tabanda herhangi bir örgütlü muhalefet görülmedi.

Hükümet, kendisini sokakta daha çok ifade eden muhalif kesimlerin baskýsý nedeniyle egemenlerin isteklerini yerine getirmekte zorlandý. Sermaye kesiminin katý bir istikrar programý ile ordunun islami harekete yönelik taleplerini yerine getiremedi. Bu durum, zaten zayýf olan Yýlmaz hükümetinin yalpalanmasýna neden oldu. Sonunda ordu, hükümeti hizaya sokmak için açýk darbe tehditleriyle bir kez daha muhtýra verdi.

Oysa Kýzýlay’da kamu çalýþanlarýna, Taksim’de Emekçi Kadýnlar gününü kutlayanlara, Newroz günü Diyarbakýr ve Van’daki göstericilere, üniversiteler ve kamu kurumlarýnda türbanlýlara saldýran hükümeti bile “yetersiz” bulan muhtýracýlarýn talebi, iþçiler için daha fazla yoksulluk, daha çok baský, daha az örgütlenme ve demokrasidir.

M

CHP yöneticileri muhtýraya tam destek vererek bir kez daha gerçek yüzlerini gösterdiler. TürkÝþ ve DÝSK, muhtýraya karþý sert

Kamu çalýþanlarýnýn Kýzýlay direniþi, “þeriat tehlikesine karþý orduyu desteklemek gerekir” yanlýþ fikrinin iþçiler arasýndaki güçlü etkisini kýrmak için önemli bir fýrsat yaratmýþtý. Ancak KESK liderliðinin tabandaki militanlýk ve kararlý-

Sohbet Toplantýlarý: Ýstanbul Kadýköy Her Pazar saat 14.00 5 Nisan 12 Nisan 19 Nisan 26 Nisan

“Tek ülkede sosyalizm” mümkün mü? Kýzýldere ve Mahirlerin geleneði Sendikalar ve sosyalistler Sýnýf mücadelesi ve 1 Mayýs geleneði

Ýstanbul Ümraniye Her Pazar saat 14.00

5 Nisan 12 Nisan 19 Nisan 26 Nisan

Darbe þeriatý engelleyebilir mi? Stalinizm kaçýnýlmaz mýydý? Ýþçiler toplumu yönetebilir mi? Sürekli devrim-Aþamalý devrim

Ankara Her Cumartesi saat 16.00 4 Nisan

Medya ve Sosyalistler: Neden Devrimci bir Gazeteye Ihtiyacýmýz var? 11 Nisan SSCB ve Doðu Avrupa’da yýkýlan neydi? 18 Nisan Neden Troçkist Olmalýyýz? 25 Nisan Neden Devrimci Partiye Ýhtiyacýmýz var?

lýða karþýn hareketi geri çekmeyi baþarmasý ve ardýndan gelen 20 Mart Muhtýrasý bu fýrsatýn önemli ölçüde kaçýrýlmasýna neden oldu. Eðer 4 Mart akþamý kamu çalýþanlarýnýn kabaran mücadele isteðini KESK liderliðine raðmen örgütleyerek mücadeleyi yükseltebilecek kadar KESK’li üyeye; iþçi düþmaný muhtýracýlara destek veren sendika bürokratlarý üzerinde basýnç oluþturacak bir taban muhalefeti örgütleyebilecek sayýda Türk-Ýþ ve DÝSK’li üyeye; iþyerleri ve okullarda devletin kýlýk kýyafet konusundaki baskýlarý karþýsýnda özgürlüklerin tutarlý savunuculuðunu yaparken islami hareket liderliðinin ikiyüzlülüðünü teþhir çok sayýda üyeye sahip devrimci bir parti olsaydý hem hükümeti devirmek, hem muhtýrayý önlemek, hem de islami hareketin geliþmesini durdurmak mümkün olurdu. Bugünün görevi, ordunun darbe tehditlerine kararlý biçimde karþý çýkýp CHP yöneticileri ile sendika liderlerinin tutumlarýný teþhir ederek devrimci partiyi inþa etmektir.

Uluslararasý Sosyalizm için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih:1 Nisan 1998 Sayý: 3 Sahibi:Uluslararasý Gelenek ve Tanýtým Limited Þirketi adýna Hüseyin Çýnar Yazý Ýþleri Sorumlusu:Süleyman Þarlý Baský:Yön Matbacýlýk

Bürolar: Ýstanbul Kadýköy: Yoðurtçu Þükrü Sokak, No.48/5 Kadýköy, Tel: 0216 330 2280 Ýstanbul Ümraniye: Santral Duraðý,Menteþoðlu Cd. No 5, Ümraniye Ankara: Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Tel: 0312 229 3257


1 Nisan 1998 Ýþçi Demokrasisi

3

Askeri Müdahale Demokrasiyi Yokeder enelkurmay’ýn 28 Þubat 97’de Refahyol hükümetine verdiði ve hükümeti deviren muhtýrasýnýn ardýndan geçen ay bu sefer 20 Mart 98’de Anasol-D hükümetini sallayan bir muhtýra yayýnlamasý yeni bir darbe tartýþmasý baþlattý. Son bir yýldýr ülkenin siyasi yaþamýnda giderek daha fazla kendini hissettiren ordu, þeriata karþý mücadele gerekçesi ile yeni bir askeri darbe fikrini “kabul edilebilir” ve giderek “gerekli” hale getirmeye, 12 Eylül darbesinin hala hafýzalarda olan kötü izlerini unutturmaya çalýþýyor. Ordu demokrasiyi koruyamaz. Ýki nedenle: birincisi Cezayir deneyimi gösterdi ki islami hareketi büyüten yoksulluk ve adaletsizlikleri ortadan kaldýracak bir programa sahip olmadan tepeden aþaðý müdehalelerle islami akým yokedilemez. Ýkincisi, Türkiye’de 27 Mayýs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 müdahalelerinin hepsi demokrasiyi korumak iddiasý ile yapýldý ancak hiçbiri daha fazla demokrasi getirmedi, aksine mevcut demokratik haklarý çiðnedi ve sonraki darbelerin yolunu açtý. 27 Mayýs 1960’ta darbe muhtýrasý þöyle diyordu: “...demokrasinin içine düþtüðü kriz nedeniyle... Türk Silahlý Kuvvetleri ülke yönetimini devralmýþtýr... Silahlý kuvvetler siyasi partileri içine düþtükleri uzlaþmaz durumdan kurtarmak için inisiyatif göster-

G

miþtir.... partiler üstü bir yardýmýyla yönetimin mümkün olan en kýsa sürede hür ve adil seçimler düzenlenecektir....” 27 Mayýs darbesi seçimle iktidara gelmiþ Demokrat Parti’yi kapattý. 15 milletvekilini ölüme mahkum etti ve bunlardan 3’ünü idam etti. Cunta yasa yapma yetkisine sahipti ve yürütmeyi de kendi atadýðý bir hükümetle gerçekleþtiriyordu. Subaylar darbesi olarak gerçekleþen 60 darbesinden sonra orduda ciddi bir yeniden organizasyona gidildi ve yeni askeri müdehalelerin emir komuta zinciri dýþýnda gerçekleþmemesi için önlemler alýndý. Milli Güvenlik Kurulu oluþturuldu. MGK’ya ülke yönetiminde verilen rol yasallaþtýrýldý. Ordu yönetimi, ülkenin politik, sosyal ve ekonomik hayatýnýn koruyucusu olarak yasalar tarafýndan tanýnan özerk bir kurum haline getirildi. 60 darbesi böylece yarattýðý yasal zemin ve baþlattýðý gelenek ile kendinden sonraki askeri darbelerin yolunu açtý. 12 Mart 1971 müdahalesi daha sert ve kanlý oldu. 12 Mart muhtýrasý ülkeyi kaosa sürüklemekten sorumlu tutulan hükümeti istifaya çaðýrýyor ve Anayasa’nýn öngördüðü reformlarý yapabilecek güçlü bir hükümetin oluþturulmasýný talep ediyordu. Darbeyi sola karþý genel bir saldýrý izledi. Türkiye Ýþçi Partisi, Dev-Genç gibi dönemin en kitlesel sol örgütlenmeleri ortadan kaldýrýldý. TH-

KO ve THKPC’nin eylemlerinden sonra baský daha da arttý. Sokaða çýkma yasaðý ilan edildi. Göstermelik mahkemelerle insanlar asýldý. Yüzlerce solcu tutuklandý ve iþkenceden geçti. Sol yayýnlar ve sendika toplantýlarý yasaklandý. 12 Eylül 1980 darbesi ülkenin politik yapýsýnda en köklü deðiþiklikleri yapan ve askeri yönetimin en uzun sürdüðü, en fazla baský, iþkence ve cinayetin yaþandýðý müdahale oldu. Cunta, Milli Güvenlik Konseyi aracýlýðýyla ülke yönetimini devraldýktan sonra, politik partileri kapattý, siyasi liderleri tutuklattý, sendikal örgütler ortadan kaldýrýldý, 14 Eylül’de grevler yasadýþý ilan edildi ve iþçilere iþe dönmeleri emredildi. Ancak 12 Eylül darbesi de “demokrasiyi içine düþtüðü açmazdan kurtarmak” iddiasýyla yapýlmýþtý.

28 Þubat Anti-demokratiktir 28 Þubat 97 müdehalesi, “irticaya karþý demokrasiyi korumak” için hükümeti düþürdü ve 6 milyon oy almýþ olan, parlamentodaki en büyük partinin kapatýlma sürecini baþlattý. 20 Mart 98 muhtýrasý öncesinde ordu, bu partinin desteðinin aynen Fazilet Partisine kaymýþ olmasýndan þikayet ediyordu. Generaller, oylarýn istemedikleri bir partiye akmasýný engellemek için çabalýyorlar. Ceza Kanunu’nun 1936’nýn faþist Ýtalyan yasalarý örnek alýnarak hazýrlanmýþ 163’üncü maddesi

geri getirilmek isteniyor. Buna göre, þeriat propagandasý yapmak “terör” sayýlacak. 163’üncü madde ayný hükmü komünizm propagandasý için koyan 141 ve 142. Maddelerle beraber kalkmýþtý. Gösteri ve yürüyüþ kanunununda, giyim kuþam yönetmeliklerinde, devlet memurlarýnýn durumlarýný düzenleyen yasalarda devletin kiþiler üzerindeki denetimini arttýran ve cezalarý aðýrlaþtýran deðiþiklikler yapýlmasý isteniyor. Bunlarýn neresi demokratik?

Laik Cephe Çözüm Deðil 28 Þubat müdehalesinin Refah dýþýnda bütün partilerden ve sendikalardan destek bulmuþ olmasý 20 Mart’ýn yolunu açtý. 20 Mart’ta hiçbir siyasi parti ve sendikanýn ordunun Meclise müdehalesine “gerekçesi ne olursa olsun” diyerek þiddetle karþý çýkmamasý bu krizden de ordunun güçlenerek, meclisin zayýflayarak çýkmasýna neden oldu ve ordunun yeni müdehalelelerini daha da mümkün hale getirdi. Ordunun yeni müdehaleleri kimi hedef gösterirse göstersin, hem istikrar programýný uygulayarak hem de örgütlenme üzerinde getireceði yasaklarla iþçilere vuracaktýr. 20 Mart muhtýrasýnýn verildiði günlerde Disk ve Türk-Ýþ, patronlarýn örgütleri TESK, TÝSK ve TOBB’la beraber önce hükümeti “irtica ile mücadelede yetersiz kaldýðý” için

eleþtireceklerine ordunun parlamentoya müdehalesine karþý tutum almalýydýlar. CHP, “Meclis gerekeni yaparsa ordunun müdehalesine gerek kalmaz” diyerek yine ordu müdehalesini anlaþýlýr kýlan bir tutum aldý. Bu ülkede darbeler hep bu mantýkla aklandý. Bugünün görevi, or-

dunun darbe tehditlerine kararlý biçimde karþý çýkýp CHP yöneticileri ile sendika liderlerinin tutumlarýný teþhir etmek, “þeriata karþý ordunun yanýnda yer alma” tutumunun iþçilerin çýkarýna olmadýðýný anlatmak ve darbe tehditlerine karþý bulunduðumuz heryerde muhalefeti örgütlemektir.

Cezayir deneyimi:

Devlet ve ordunun baskýlarý çözüm getirmedi ezayir’de 50 Yýl önce Fransýz sömürgeciliðine karþý baþlayan ulusal kurtuluþ hareketi, Ulusal Kurtuluþ Cephesi’nin (FLN) önderliðinde baþarýya ulaþtý. Cezayir’deki ekonomik kriz ve FLN’nin soyalizm adý altýnda baskýcý bir rejim uygulamasý, yoksulaþan iþçiler ve halkýn nezdinde FLN’nin itibar kaybetmesine neden oldu. Sendika konfederasyonunun 1988’deki grev çaðrýsý, baþkentte ayaklanmaya dönüþtü. Sýkýyönetim ilan edilmesine raðmen ayaklanma bastýrýlamadý. Yönetici sýnýf, demokrasinin sýnýrlarýný geniþletmek zorunda kaldý. Aydýnlar sürgünden döndü, baský altýndaki siyasi güçler açýða çýktý, gazeteciler basýný daha özgürce kullanmaya baþladýlar. Ancak düzene karþý geliþen öfkeyi iyi kullanan islamcýlar bu mücadeleden güçlenerek çýkan tek siyasi akým oldu. 1991’de yapýlan seçimleri islamcýlarýn kazanmasý sonucu ordu meclisi kapattý. Demokrasi ve laiklik adýna askeri darbeyi desteyen sol, iþçilerden ve yoksullardan uzaklaþtý. Böylece yoksul kitleleri islamcýlarýn örgütlemesine neden oldu. Cezayir’de ordunun müdahalesine karþýn, islamcý hareket düzene karþý yoksullarýn alternatifi olmaya devam ediyor. Sol ise, islamcý hareketin geliþimini saðlayan yoksulluðun yaratýcýsý devletten medet umuyor. Oysa islami hareketi besleyen kapitalist sistemin kendisidir. Bu sistemin baský aracý olan devlet ve ordu bu nedenle islami hareketi engelleyemez. Aksine sorunu derinleþtirir.

C

HADEP’i kapattýrmayalým

Barýþý savunmak, HADEP’i savunmaktýr

Ali Güney

önetici sýnýf Mart ayýnda üç cephede de mücade etmek zorundaydý: Ýþçi hareketi, Kürt hareketi, Ýslami hareket. Üniversitelerdeki Kýlýk Kýyafet Yönetmeliði’ne karþý yapýlan eylemler, kamu çalýþanlarýnýn sahte sendika yasasýna direniþi, HADEP’e yönelik baskýlara olan öfkenin sokaklara taþtýðý 8 Mart Emekçi Kadýnlar Günü ve Newroz eylemleri hükümetin yalpalanmasýna neden oldu. Yönetici sýnýf, kendi programýný baþarýyla uygulayamayan hükümeti darbe tehditleriyle hizaya sokmaya çalýþtý. Bu tehditlerle dayatýlanlar, iþçiler ve Kürtler için daha fazla yoksul-

Y

luk ve baský anlamýna geliyor. Refah’ý “sorunsuz olarak” kapatabilmenin verdiði güven ve rahatlýkla þimdi de HADEP’i kapatmaya çalýþan egemen sýnýf, HADEP üzerindeki baskýyý yoðunlaþtýrýyor. Buna karþýn HADEP’liler geri çekilmek yerine daha da militanlaþýyorlar. 8 Mart’ta Taksim’de, 21 Mart’ta Diyarbakýr ve Van’daki polis saldýrýlara karþý direnen göstericilerin kararlýlýðý artan militanlýk ve öfkenin açýk göstergeleridir. Newroz günü Diyarbakýr ve Van’daki görüntüler aslýnda çok tanýdýktý. Filistin halkýnýn Korsan devlet Ýsrail’e karþý mücadelesin-

de dönüm noktalarýndan biri olan Ýntifada yaþanýyordu 21 Mart günü. Gösterilere müdahale eden polise karþý kadýn-erkek, dede-torun bütün halk direniyordu. Yýllardýr süren savaþtan ne Kürt çocuklarýnýn ne de batýdaki iþçilerin hiçbir çýkarý olmadýðý ortada. Diyarbakýr’da panzerlere taþ atan çocuklarla, Kýzýlay’da gaz bombalarýna hedef olan iþçilerin çýkarý bölgede oluþturulacak barýþtadýr. Bunun en önemli savunucusu HADEP’in kapatýlmasýna göz yummak, savaþ Newroz gösterisine saldýran polise taþ atan çocuklar, yönetici sýnýfýn iddia çýðýrtkanlýðý yapmak ettiði gibi “kandýrýlmýþlýðýn simgesi” deðil; yýllardýr yaþanan kirli savaþýn anlamýna gelir. Bugün simgesidir. Savaþ nedeniyle kimi babasýný, kimi ablasýný, kimi de köyünü barýþý savunmak HA- kaybeden bu çocuklar aslýnda panzeri deðil; yoksulluðu, öðretmensizliði, DEP’i savunmaktýr. baskýyý, savaþý taþa tutuyordu.


4

Ýþçi Demokrasisi 1 Nisan 1998

Ordu, çözümün deðil sorunun parçasý ürkiye bütçesinin %40’ý, ordunun emrinde savaþa harcanýyor. Bu kara delik, yaþanan ekonomik krizin en önemli kaynaklarýndan birisi. Ekonomik ve siyasi istikrarsýzlýðýn en önemli nedenlerinden birisi olan savaþ, doðrudan ordunun denetimi altýnda. Susurluk raporlarý ordu ve emniyet teþkilatlarýnýn içinde savaþýn devam etmesinde maddi çýkarlarý olan çeteler olduðunu ortaya koydu. Bu raporlarda Genelkurmay eski baþkaný Doðan Güneþ’in de adý geçiyordu. Bu durum, ordunun “sistemin ve siyasi çýkarlarýn üzerinde tutan, tarafsýz, kendi içinde bütün ve dýþýndaki yozlaþmadan baðýþýk olduðu” söylemiyle hiç uyuþmuyor. Bunda da þaþýlacak birþey yok. Türkiye, 1 milyon kiþilik devasa bir ordu besliyor. Dünyada çok az ülkede bu büyüklükte bir ordu var. Bu büyüklükteki bir kurum savaþ dýþýnda da muazzam bir kaynak harcýyor. Öte yandan ordunun hiçbir yöneticisi üzerinde halkýn denetimi sözkonusu deðil. Generaller seçimle görev almýyor. Bu seçilmemiþ yöneticiler önemli bir maddi kaynaðý kontrol ediyorlar. 1960 darbesinin ardýndan 1961’de OYAK’ýn kurulmasýyla ordu iþ dünyasýna sokuldu. OYAK, izleyen onyýl içinde otomotiv, sigorta, gýda, çimento, petro-kimya, petrol ve lastik üretiminde önemli pay sahibi oldu. 1972’de OYAK’a ait hisseler 300 milyon dolar deðerine ulaþtý. 1970 ve 80’lerde bu kurum büyümeye devam ederek otel ve turizm sektörlerine de girdi. Ordu yatýrýmlarý devlet ve özel sektörden sonra “Üçüncü sektör” diye anýlmaya baþlandý. Generaller toplumda ayrýcalýklý bir kesimi oluþturuyor. Þirket yönetim kurullarý, sivil devlet bürokrasisinin üst kademeleri emekli generallerle dolu. Ordunun bu üst kesimi ülkedeki yönetici sýnýfýn bir parçasý. Ordu yönetiminin, sistemin ve istikrarýn korunmasýnda doðrudan çýkarlarý var. Sistemin siyasi ve ekonomik krizleri karþýsýnda ordunun baðýmsýz bir güç gibi açýk tutum almasý burdan kaynaklanýyor. Elbette ordu sermaye sýnýfýnýn bir parçasý ve tamamen baðýmsýz hareket etmesi, darbe yapmasý olanaksýz. 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’in 2 Temmuz 1987’de yaptýðý bir konuþmada söyledikleri durumu iyi anlatýyor: “Silahlý Kuvvetler her caný istediðinde darbe yapmaz. Sadece ulusun daveti üzerine darbe yapar... 12 Eylül’ü millet istedi.... Öyle olmasaydý biz 12 Eylül’e kadar beklemezdik.” Diðer yandan ordu, insan ihtiyaçlarý için deðil daha fazla kâr üzerine kurulan ve küçük bir azýnlýðýn çýkarlarýnýn ne pahasýna olursa olsun korunmasýna dayanan bu sistemin vazgeçilmez bir parçasý. Türkiye’deki askeri müdahalelerin de gösterdiði gibi sistemin devamýný garantiye almak için oluþturulmuþ silahlý bir kurum olarak ordu, bu sistemin krizlerini çözme yeteneðine sahip deðil, sadece krizin yoðunlaþtýðý anlarda terör estirerek krizin faturasýný iþçilere yüklüyor.

T

Mücadele deneyimleri ýþýk tutuyor:

Darbeleri durdurmak mümkün! Rusya - Kornilov Darbesi: Çarlýðýn yýkýldýðý Þubat Devrimi ikili iktidara yol açmýþtý. Bir yanda parlamento, öbür yanda iþçi sovyetleri. Bu kargaþa ve belirsizlik ortamýnda, Aðustos 1917’de, askeri darbe tehlikesi belirdi. Geçici Hükümet’in lideri Kerenski, General Kornilov ile pazarlýk yaparak Petrograd’da sýkýyönetim ilan etmeye hazýrlanýyordu. Ancak General Kornilov 27 Aðustos’ta muhtýra yayýnlayarak Kerenski’yi görevden aldýðýný yerine askeri diktatörlük kuracaðýný açýkladý. Kornilov ordunun tam desteðine sahipti ve askeri birlikler devrimin kalbi olan Petrograd’da doðru ilerlemeye baþladýlar. O zamana deðin geçici hükümete karþý iþçi devleti fikriyle mücadele eden Bolþevikler darbe tehdidi karþýsýnda taktiklerinde çok keskin bir dönüþ yapmak zorunda kaldýlar. O dönemde hükümet baskýsý nedeniyle illegal çalýþan Bolþevikler, Kornilov darbesini önlemek için Kerenski’yi destekleme kararý aldýlar. Ancak bir an bile Kerenski’ye karþý olan eleþtirilerinin üstünden atlamadýlar. 28 Aðustos’ta Kornilov birlikleri þehre 33 kilometre yaklaþmýþken Petrograd Sovyet’i toplandý. Menþevikler darbeye karþý Devrimci Askeri Komite kurulmasýný istediler. Petrograd Sovyeti’nde o za-

man azýnlýkta olan Bolþevikler ise ayný gece grevler örgütleyip iþçileri silahlandýrdýlar. Bolþeviklerin önderliði sayesinde demiryolu iþçileri raylarý söküp Kornilov’un ilerlemesini engellediler. Telegrafçýlar Kornilov’un mesajlarýnýn

Legien adýndaki saðcý bir sendika lideri ayný gün saat 11’de genel grev çaðrýsý yaptý. Bir saat içinde grev baþladý. Trenler, elektrik ve ve gaz daðýtýmý durdu. Birkaç gün içinde iþçiler silahlanmaya baþladý. Kapp bu direncin karþýsýnda þaþkýna döndü ve grevcilerin idam edilmesini emretti. Ancak uygulayamayýnca emrini biriki saat sonra geri çekmek zorunda kaldý. Dört gün sonra Kapp kaçtý ve darbe yenilgiye uðradý.

Yunanistan Politeknik Ayaklanmasý

General Kornilov iþçi sýnýfýnýn gücünü yenemedi

gitmesi gereken yere deðil darbe karþýtlarýna ulaþmasýný saðladýlar. Dört gün içinde Kornilov Darbesi bir tek el ateþ bile edilmeden çöktü. Örgütlü iþçi sýnýfýnýn gücü ordunun gücünü yenmiþti.

Almanya - Kapp D a rb e s i 13 Mart 1920 sabaha karþý 4’de Albay Erhardt’ýn askeri birlikleri hiç bir direniþle karþýlaþmadan Berlin’e girdiler ve hükümeti devirdiler. Sosyal Demokrat liderler Berlin’den kaçtýlar. Darbeciler, saðcý Kapp’ýn önderliðinde yeni bir hükümet kurdurdu.

Antonis Tavanellos (Politeknik iþgaline katýlan Yunanlý bir sosyalist) 21 Nisan 1967’deki Albaylar Cuntasý’yla kanlý bir diktatörlük kuruldu. Ama sonunda bu darbe kitle hareketinin kurbaný oldu. 1973’de öðrenci liderlerinin okuldan atýlýp askere alýnmalarý üniversitelerdeki öfkenin yaygýnlaþmasýna neden oldu. 14 Kasým 1973’de Atina Politeknik (Meslek Yüksek Okulu) ve Hukuk Fakültesi’nde toplantýlar yapýldý. Polisin Politeknik öðrencilerine saldýracaðý haberi üzerine Hukuk Fakültesi’nden Politeknik’e doðru yürüyüþe geçen 500 öðrenci polisle çatýþarak MYO’na girmeyi baþardýlar. Okul iþgal edildi. Ertesi gün iþçiler, ortaokul ve lise öðrencileri iþgali desteklemeye geldiler. Ýþgal-

ci öðrenciler okuldan radyo yayýný yapmaya baþladýlar. Komünist Partisi’nin itirazlarýna raðmen iþçiler direniþi desteklemekte kararlýydý ve ilk toplantýlarýný okulda yaptýlar. Politeknik’te tam bir bayram havasý vardý. Selanik, Patras ve Yunyu’da da iþgaller baþladý. Deðiþik sektörlerden iþçiler buralara akýyordu. Ýki gün içinde durum tamamen cuntacýlarýn kontrolünden çýkmýþtý. Polis panzerleri iþe yaramayýnca cuntacýlar tank kullanmak zorunda kaldýlar Ýþçiler Politeknik’e giden bütün ana caddelere barikat kurmuþlardý. Tanklar barikatlarý aþtýðý zaman bile iþçiler direnmeye devam ettiler. Olaylar sýrasýnda 45 kiþi öldü. Ayaklanma sadece bir öðrenci hareketi deðildi. Mahalelerde sýradan iþçiler tanklara direndiler. Politeknik iþgali 17 Kasým’da kýrýldý. Ancak iþçiler hala yürüyüþ yapýyordu. Kitle hareketi sonunda çok kanlý bir þekilde bastýrýldý ama bu hareket Cunta’nýn ölüm fermanýný da imzaladý. Politeknik iþgali Yunanistan’da solun güçlenmesinin önünü açtý. Ýþçi sýnýfýnýn içinde önemli bir azýnlýk, devrimci politikalara bakmaya baþladý. Bugün Cuntacý’lar hala hapiste ve hiçbir burjuva siyasetcisi onlarý serbest býrakmaya cesaret edemiyor.

Öðrenci hareketi daðýnýk:

Kazanmak için ortak eylem Fuat Karadað ðrenci hareketi geüniversite öðrencilerinin çen ay oldukça dagünlerce devam eden ðýnýktý. Mart ayýna KESK eylemleriyle dayaKýlýk Kýyafet Yönetnýþmasý neredeyse meliði konusundayok denecek kaHem ki eylemlerle dar zayýftý. faþist saldýrýla- KESK’li iþçibaþlayan öðrenci harekelerle dayarý püskürtmek, tinin bu eynýþma lise lem ler de ki hem öðrenciler ara- öðrencileri li der li ði ni sýndaki öfke ve arayýþýn a r a s ý n d a asýl olarak daha öris lam cý lar islami harekete kaymasý- gütlü ve yaptýlar. Ýs- ný önleyebilmek, hem de güçlü ollami haredu. Bir ket konu- taleplerimiz çerçevesinde çok lisede sundaki ka- kitlesel bir öðrenci hare- öðrenciler fa karýþýklýðý iþ býrakan, ve yanlýþ fi- keti yaratabilmek için g ö s t e r i y e kirler nede- öðrenci hareketinde- giden öðretniyle bu eymenleriyle lemlerde geç ve ki daðýnýklýðý aþ- birlikte alanlara hatalý davranan so- mak zorun- geldiler. lun bu mücadelede li16 Mart Beyazýt katliderliði islami harekete kapamýnýn yýldönümünde 2 týrmasý normal bir sonuçbinin üzerinde öðrenci ve tu. Nakliyat-Ýþ’te örgütlü az saKamu çalýþanlarýnýn 4 yýda iþçi Beyazýt MeydaMart Kýzýlay direniþi ile 8 ný’ndaydý. Gruplarýn birlikMart Emekçi Kadýnlar Güte hareket etmemesi, ortak nü’nde Hadep’in Taksim’e sloganlarýn az atýlmasý asgirme çabasý, toplumdaki lýnda Meclis’te pankart genel havayý sol güçlerden açan öðrencilere destek yana deðiþtirdi. Ne yazýk ki için yapýlan 18 Mart eylem-

Ö

lerinin daðýnýklýðýnýn habercisi oldu. ÖDP 18 Mart’ta Beyazýt’a, Koordinasyon ve diðer gruplar Taksim’e, EMEP Ankara’ya gitti. Bu bölünmüþlük eylemin zayýf güçlerle yapýlmasýna yol açtý. Taksim’deki eylemde 100’e yakýn öðrenci gözaltýna alýndý. Bunlardan 22’si tutuklanýp cezaevine konuldu ve okullardaki keyfi gözaltýlar arttý. Birliðe en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde, öðrenci hareketinin bölünmüþlüðü ve yanlýþ eylem çizgisi (eylemin yeri, inþa edilmesi vs) ilerisi için moral bozukluðuna neden olurken, faþistlerin okullara dönük saldýrýlarýna da imkan saðladý. Hem faþist saldýrýlarý püskürtmek, hem öðrenciler arasýndaki öfke ve arayýþýn islami harekete kaymasýný önleyebilmek, hem de taleplerimiz çerçevesinde kitlesel bir öðrenci hareketi yaratabilmek için bu daðýnýklýðý aþmak zorundayýz.

Taksim, 18 Mart sabahýnda polis tarafýndan kuþatýlmýþdý. Sýraselviler Caddesi’nden yürüyüþ henüz baþlamýþken polis saldýrdý. Öðrenciler, polis saldýrýsýna karþýn militanca direndiler. Tekrar toparlanýp yürümeye çalýþtýlar. Çatýþmalar, sokak aralarýnda birkaç saat sürdü


1 Nisan 1998 Ýþçi Demokrasisi 5

Ýran’dan dersler:

C Uzun

Ýþçi devriminden molla iktidarýna

niversitelerde türban ve sakal yasaðýna karþý gösterilerde solcularý görenler “sol, Ýran’da da mollalarla birlikte yürüdü, sonra da mollalar iktidarý ele geçirip solcularý kestiler” diyorlar. Ýran örneði solcularýn üniversitelerdeki türban yasaðýna karþý çýkmalarýnýn yalnýþ olduðunu kanýtlamak üzere kullanýlýyor. Ýran bizler için önemli derslerle dolu, ama bunlar yasakçý-baskýcý devletle birlikte tavýr almamýz gerektiðini gösteren dersler deðil.

Ü

Devrimin öncüleri Mollalar mýydý?

lardan 7 dolara düþürüldü. Haziran 1978’de grevler yaygýnlaþtý ve gösterilerin niteliði deðiþti. Kent yoksullarý ve bir miktar iþçi göstilere katýlmaya baþladý. Þah, göstericilerin üstüne orduyu gönderdi. 8 Eylül 1978’de binlerce gösterici öldürüldü. Ertesi gün petrol yataklarýndan baþlayan grev dalgasý ülkeyi sardý. Ekim ayý baþýnda 50’yi aþkýn fabrikada grev vardý. Ýþçilerin talepleri ücret artýþýndan siyasi tutuklularýn serbest býrakýlmasýnda kadar geniþ bir yelpazeye sahipti. Paniklemeye baþlayan Þah ve yandaþlarý tasarruflarýný yurtdýþýna yollamaya baþladýlar. Humeyni bu grev-

nüþtüremediler. Bunlar oluþsaydý hemen toplumu yönetmekle ilgili sorunlarla karþýlaþacaklardý. Ne var ki, yeni þekillenen her iþçi hareketi iþine yarayacak fikirler bulmak baþta toplumda varolan siyasi akýmlara bakar. Ýran’da iþçi sýnýfýnýn bakabileceði iki ana muhalif siyasi akým vardý: Ýslami hareket ve sol. Mollalar hazýrlýklýydý, sol ise hazýrlýksýz. Camilere dayanan hareket, muhalefetin ulusal çaptaki tek sesiydi, fabrikalar dýþýndaki tek kollektif tartýþma ortamýydý.

Mollalar iktidarý nasýl aldýlar?

Þah Pehlevi’nin Ýran’ý 1 Þubat 1979’de Hudünyanýn en baskýcý ve en meyni Ýran’a döner dönmez çok politik idam yapýlan ülgrevleri ve fabrika þuralarýÝran kelerinden biriydi. Þah’ý denýn etkisini kýrmaya çalýþtý. viren devrime giden süGrev yasaklarý ve Humeysolunun hatasý, reçteki ilk önemli olay, çaðrýlarý hemen soÞah’a karþý mücadele- ni’nin 1977’de Tahran’da genuç vermedi. Ancak altý cekondu yýkýmýna de, kendilerini zaman za- ay sonra Humeyni tarafkarþý yapýlan direniþtarlarý grevler üzerinde ti. Buldozerler, haf- man mollalarla ayný safta bul- etki kazanmaya baþlatalarca süren müca- malarý deðildi. Bu kaçýnýlmazdý. dýlar. dele sonucunda geri Bu son derece kritik çekildi. 1950’lerden Ýran solunun iki önemli problemi dönem boyunca Ýran’beri elde edilen bu vardý. Birincisi, mollalarýn ilerici daki önemli üç sol yapýlanmanýn ikisi Humeyilk kazaným iþçi sýnýfýnýn kendine güvenini olduðunu sanmalarýdýr. Ýkinci- ni’yi koþulsuz destekliartýrdý. Ayný yýlýn Tem- si ise iþçi sýnýfýnýn önemini yordu. Diðeri ise Humeyni’ye açýktan muhalefet etmuz-Ekim döneminde iþmiyordu. Her üç sol örgüt çiler fabrikalarda 130 sabo- kavrayamamalarýdýr. taj düzenlediler. Baskýnýn l e r i de iþçi sýnýfý hareketinin yoðun olduðu ülkelerde sab a þ l a t m a d ý önemini kavramýyordu. Bunun sonucu, Hubotaj çok yaygýn bir müca- ama destekledi. meyni küçük burjuvazi içindele yöntemidir. Mücadele havasýnýn Ýþçi hareketinin za- deki tabanýný harekete egemen hale getirebildi. Ýktidatopluma hakim olduðu Araa fl a rý ra gelir gelmez de iþçi sýnýfýlýk 1977’de, Humeyni sisteGrevdeki iþçiler fabri- na saldýrmasý ve solu imha min yýkýlmasý için çaðrý yaptý. Dini sloganlarýn atýldýðý kalarda iþçi komiteleri (þu- etmesi mümkün oldu. ralar) oluþturdular. Ancak bir dizi gösteri yapýldý. Sol buna nasýl izin Þah rejimi iþçi haklarý- bunlarý fabrikalar arasýndaki na saldýrýyordu. Geçici iþçi- faaliyeti koordine edecek verdi? lerin günlük ücreti 10 do- konseylere (sovyetlere) dö-

Ýran solunun hatasý, lar; baþka bir sýnýfa dayaÝslamcýlarla devlet araÞah’a karþý mücadelede, nan, iþçi sýnýfýna yabancý bir sýndaki kavgada iki taraf da kendilerini zaman zaman güçtü. Bu güç, tutarsýz bir demokrasiden sözediyor. mollalarla ayný safta bulma- þekilde ve geçici olarak iþçi Ancak her iki tarafýn delarý deðildi. Bu kaçýnýlmazsý ný - mokrasi söylemi de sahte. dý. Þah’a karþý mücadele edKemalistlerin demokrasisi, K e erken mollalar ve dini ibu sistemi deðiþtirmek ve malistlerin demokranancý olanlar harekete eþitsizlikleri ortadan kalkatýldý diye mücademak isteyenleri -issisi, bu sistemi deðiþtirmek dýrlam leden vazgeçmek cý da sosyalist de ve eþitsizlikleri ortadan kaldýraptalca olurdu. Bu olsa- kapsamýyor. yapýlsaydý molla- mak isteyenleri -islamcý da sosyalist Ýslamcýlarýn delar daha da güçlemokrasisi, kendilenirdi ve sýnýf ha- de olsa- kapsamýyor. Ýslamcýlarýn de- riyle anlaþmayan reketini altý ay ye- mokrasisi de kendileriyle anlaþmayan herkesi dýþarda býrine altý günde birakýyor. Bunun neherkesi dýþarda býrakýyor. Bunun ne- deni her iki tarafýn tiriverirlerdi. Ýran solunun deni her iki tarafýn da toplumda da toplumda azýnlýk iki önemli problemi olan sýnýflarýn çýkarlavardý. Birincisi, molla- azýnlýk olan sýnýflarýn çýkarlarýný rýný temsil ediyor olmalarýn ilerici olduðunu temsil ediyor olmasýdýr. sýdýr. Devlet ve ordu, sersanmalarý, ikincisi ise iþçi sýmaye sýnýfýný temsil ediyor, nýfýnýn önemini kavrayamaislamcýlarýn tabaný da kümalarýdýr. fýnýn Þah’a çük burjuvaziden oluþuyor. Sol, stalinist fikirleri ne- karþý verdiði mücadelenin Her ikisi de kendi çýkarlarýdeniyle felç olmuþtu. Tu- yanýndaydý. nýn peþinde ve her ikisi de deh, klasik Moskovacý bir iþçi sýnýfýnýn gücünden korÇýkarmamýz gere- kuyor. komünist partiydi, Halkýn Mücahitleri ve Halkýn FedaAncak bu iki güç birbirk e n d e rs l e r ileri de gerillacý iki gruptu. leriyle özdeþ deðiller. ÝslamBugün Ýran solunun ha- cýlar devlet tarafýndan saldýÜçü de Ýran’da sadece demokratik bir devrimin talarýný tekrarlayan bazý sol rýya uðruyorlar. Demokramümkün olabileceðini, ya- gruplar Türkiye’de de var. tik haklarý zorla bastýrýlýyor. ni aþamalý devrim anlayýþýný Bunlar “mevlüt de okutur, Devlete karþý mücadele savunuyorlardý. Ýþçi þurala- kurban da keseriz” diyen, içindeler. Bu mücadeleyi vrýnýn önemini kavramadýk- birahane, kumar ve uyuþtu- erenlerin önemli bir kýsmý larý için bunlarý ülke çapýn- rucuya karþý yürüyüþ yapan- da islamcý liderlerin sýnýf çýda camilerden oluþan aðýn lardýr. Ýslamcýlarýn en gerici karlarýný paylaþmýyorlar. yerini almak üzere inþa et- fikirlerine sahip çýkýyor, Sadece iþçi sýnýfý debunlara ilerici postu giydir- mokrasiyi tutarlý bir þekilde mediler. Solun toplumda gördü- meye çalýþýyorlar. savunabilir, çünkü iþçi sýnýfý Ancak solun büyük kýs- çoðunluk olan sýnýfdýr ve ðü saflaþma iþçi sýnýfý ile patronlar arasýnda deðil, ileri- mý öteki uçta bir hata yapý- kimsenin haklarýný gaspetci ve gericiler ya da emper- yor. Bu kesim, islamcýlar mekte, kimseyi baský altýnyalizm yanlýlarý ile anti-em- baskýya ve devlete karþý mü- da tutmakta çýkarý yoktur. peryalistler arasýndaki saf- cadele ettiklerinde bir keSosyalistlerin yapmasý laþmaydý. Bu durum, Stali- nara çekilip seyrediyor, ala- gereken bunu pratikte ispat nizmin Halk Cephesi politi- ný islamcýlara býrakýyorlar. etmek, baskýya maðruz kakalarýndaki klasik sýnýf uz- Daha da kötüsü bazý grup- lan ve haklarý için mücadelaþmacýlýðýnýn doðrudan so- lar, sendika ve CHP yöneti- le eden bütün gruplarla gönucuydu. Bundan dolayý is- cileri devletle ayný safta yer rüþleri ne olursa olsun ayný lamcýlarý müttefik olarak alýyor; devletten, islamcýla- tarafta yer alarak bu gerçeði gördüler. Halbuki islamcý- ra karþý daha sert ve acýma- anlatmaktýr. sýz olmasýný talep ediyorlar.


6 G Ýþçi Demokrasisi 1 Nisan 1998

Dünyadan Önder Alçiçek

Zimbabve Zimbabve’deki iþçi sendikasý konfederasyonu ZCTU, tabandan gelen basýnç nedeniyle 2 günlük genel grev çaðrýsý yapmak zorunda kaldý. Bütün mallarýn fiyatlarýný artýracak olan yeni vergiye karþý yapýlan genel grevin baþarýsý beklenenin üzerindeydi. Hükümetin “iþyerlerini açýk tutma” çaðrýsýna karþýn Baþkent Harare’nin merkezindeki iþyerlerinin yüzde 99’u kapalýydý. Buna karþýn, tabanýn inisiyatifi ele geçirmesinden korkan sendika liderleri grev günlerinde bir gösteri ya da toplantý düzenlemediler. Öðrenciler de bu eylemin bir parçasýydý. Kredilerinin artmasý talebiyle boykot yapan öðrenciler ülkedeki 42 kolejin 39’unda öðretimi durdurdu. Zimbabve’li bir sosyalist þunlarý söylüyor: “Bir çok kiþi bir iþçi partisi kurmaktan sözediyor. Yaþananlarýn, toplumu kimin yöneteceði sorusunu dayatan yeni bir kriz olduðunu hissediyoruz.”

Danimarka Danimarka’da 1985 genel grevinden beri en büyük eylemler yaþanýyor. Toplusözleþmelerdeki uyuþmazlýk nedeniyle sendikalar süresiz eylem çaðrýsý yaptýlar. Nüfusun onda birini oluþturan 500 bin iþçinin bu eylemi patronlara olan öfkenin büyüklüðünü göstermekte. Öðrenci eylemleri de lise ve üniversitelerin yarýsýný etkiliyor. 87 okulda iþgaller yaþanýrken bazý bölgelerde yol kapatma eylemleri ülkeyi sardý.

A v u s tu ra l y a Avusturalya’da binlerce iþçi, limanlardaki sendikal örgütlenmeyi yok etmeye çalýþan patronlara karþý dayanýþma eylemi yaptý. Sendika liderleri dayanýþma eylemlerini örgütlemek konusunda, anti-demokratik yasalarý bahane ederek isteksiz davrandýlar. Eylemleri tabandaki sendika aktivistleri örgütledi. Brisbane’de üç bin iþçi borsa binasýna yürürken, bina iþçileri greve çýkýp eyleme destek verdi. Botany Limaný’nda Melbourne’deki sendika karþýtý patronun þirketinde çalýþan iþçiler 2 günlük greve çýktýlar. Newcastle’da ise 3 bin maden iþçisi limana yürüdü. Bu eylemler, sendika liderliðine raðmen iþçilerin nasýl hýzlý bir zafer kazanabileceðini gösteriyor.

Kosova’ya baðýmsýzlýk!

Türkan Uzun

Sýrbistan’ýn Kosova üzerindeki baskýlarý katliamlara dönüþtü. Bazý Arnavut köyleri yerle bir edildi. Sýrp Özel Timi, köylüleri kurþuna dizdi. Sadece Perkaz’da 77 kiþi öldürüldü. Bir baþka saldýrýda da 52 kiþi hayatýný kaybetti. Sýrbistan yönetici sýnýfýnýn yýllardýr yürüttüðü milliyetçi kampanyanýn bir sonucu olan bu katliamlar, bölge barýþýný yeniden tehlikeye sokuyor. Eski Yugoslavya’nýn 1991’de daðýlmasý sýrasýnda Sýrp, Hýrvat, Sloven ve Bosna-Hersek yöneticilerinin milliyetçiliði körüklemesi nedeniyle Avrupa’nýn göbeðinde dört yýl boyunca amansýz bir savaþ yaþanmýþtý. Bu savaþ, pazar ekonomisi ve sözde sosyalist planlamayý “öz yönetimci” bir þekilde birleþtiren “Yugoslav Mucizesi”nin iflasýydý. Kosova ise zaten hep ayrýmcýlýða uðramýþtý. Kosova, yüzde 50’lere varan iþsizlik oranýyla eski Yugoslavya’nýn en fakir bölgesiydi. Nüfusunun yüzde 90’ý Arnavutlardan oluþan ama buna karþýn Balkan Savaþý’nýn ardýndan 1913’de Sýrbistan’a baðlanan, 1974’de kazandýðý özerklik statüsü de 1989’da Sýrbistan tarafýndan kaldýrýlan Kosova, ezilen ulus durumundaydý.

Batý’ya güvenilemez 1989’da tek taraflý baðýmsýzlýk ilan eden Kosova’daki Demokratik Ýttifak ve Kosova Kurtuluþ Ordusu Batý’dan çare umuyor. Oysa emperyalist devletlerin ezilen uluslarýn haklý mücadelesine sahip çýktýklarý görülmemiþtir. Daha iki ay önce Irak’ý bombalamaya can atan; eski Yugoslavya’daki savaþa yaptýklarý her müdahaleyle savaþý daha da kýzýþtýran ABD ve Ýngiltere mi Kosova’nýn kurtuluþunu saðlayacak? Kesinlikle hayýr! Onlar, hem Sýrbistan’ýn toprak bütünlüðünün bozulmamasýný hem de bölgenin istikrara kavuþmasýný istiyorlar. Bunun tek yolu, Sýrbistan’ýn Kosova kurtuluþ mücadelesini tümüyle ezmesi, baðýmzýlýk seslerini susturmasýdýr. Ýngiltere Dýþiþleri Bakaný Robin Cook katiamlarýn ardýndan “Belgrad yönetimi terörizmle mücadele ettiklerini söylüyor. Biz terörizmi lanetliyoruz” diyerek Kosova kurululuþ mücadelesini “terörist” olarak nitelendirip yeni katliamlara yeþil ýþýk yaktý. Kosova’daki Arnavutlar terörist deðildir. Onlar Sýrbistan’a karþý baðýmsýzlýk mücadelesi veriyorlar. Sosyalistler ezilen bu ulusun kendi kaderini tayin hakkýný desteklemeli, Sýrp milliyetçiliðine karþý tutum almalýdýr. Kosova’daki Arnavutlarýn gerçek kurtuluþu Batý’nýn müdahaleleriyle deðil, bölge iþçi sýnýfýnýn kendi egemenlerine karþý mücadelesiyle gerçekleþebilir. Ýhtiyacýmýz olan milliyetçi kampanyalar deðil, dayanýþmadýr. 1980’lerin sonlarýnda Miloseviç’i devirme noktasýna gelen iþçi mücadelesi, Kosova’nýn ve bölge barýþýnýn tek umududur. Miloseviç ve Batýlý emperyalistlerin asýl korkulu rüyasý da deðiþik uluslarýn iþçi sýnýflarýnýn birleþmesidir.

B re z i l y a Brezilya’daki amazon ormanlarý yangýný þimdiden Marmara bölgesinin bir buçuk katý bir alaný (90 bin kilometrekare) yok etti. Yangýna daha etkili olarak müdahale etmek mümkün ama kapitalist sistem buna engel. Yangýn söndürme helikopterleri kiralamak için 2,4 milyon dolarlarý olmadýðýný söyleyen Brezilya hükümeti, bu paranýn binlerce kat fazlasýný silaha ayýrýyor. Bergama’da altýn çýkarýp, Akkuyu’da nükleer santral yaparak insan yaþamýný hiçe sayanlar, Amazonlar’da da yanan ormaný ve ölen 20 bin hayvaný yine kâr hýrsý nedeniyle görmezden geliyorlar. Geçen yaz Endonezya’da aylarca süren ve yüzyýlýn en büyük faciasý olarak nitelendirilen orman yangýnýný da kereste üreticisi firmalarýn çýkardýðý söyleniyordu.

R o ma n y a Romanya’da yaklaþýk 250 bin saðlýk çalýþaný greve çýktý ve kazandý. Sendika lideri Adrian Birea, eðer protesto gösterileri ve grev yapmasalardý böyle kazanýmlar elde edemeyeceklerini söyledi.

Fransa Fransa’da iktidardaki Sosyalist Parti son yapýlan bölge meclisleri seçimlerinde açýk bir zafer daha kazandý. Ne var ki faþist Ulusal Cephe’nin ülke genelindeki oy oraný hâlâ yüzde 15 civarýnda. Bu oran bazý bölgelerde yüzde 27’lere kadar çýkabiliyor. Bu da faþist tehlikenin sürdüðünü göstermekte. Devrimci sosyalist adaylarýn oylarý da yüzde 3-6 oranýnda arttý. Radikal çözüm önerileri, büyüme olanaklarýna sahip. Fransa’da, hem faþist tehlikeyi durdurmak, hem de sosyalist alternatifi güçlendirmek için olanaklar var.

Yunanistan Yunanistan’da iþçi sýnýfý Nisan’a hareketli giriyor. Olimpic Hava Yollarý iþçileri geçen ayýn son gününde þirket binasýný iþgal ettiler. Saðlýk çalýþanlarý ve öðretmenler çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesi için greve çýkýyorlar.

Y I L M A Z

V E

M I L O S E V Ý Ç :

Ç ÜRÜK ELMAN IN Ý KÝ YAR IS I Baþbakan Mesut Yýlmaz’ýn Kosova politikasýný izlerken hayrete düþmemek mümkün deðil. Arnavutlara karþý yapýlan katliamlarý kýnayan, azýnlýk haklarýnýn güvence altýna alýnmasýný isteyen, Miloseviç’e insan haklarý dersleri veren Yýlmaz, sanýrsýnýz ki baþka bir ülkenin baþbakaný. Sanki Kýzýlay Meydaný’ndaki kamu çalýþanlarýna gaz bombalarýyla saldýran, OHAL illerindeki Newroz gösterilerinin üzerine panzerler gönderen baþka birisi. Miloseviç’e ders veren Yýlmaz, Türkiye’de azýnlýk haklarýndan sözedilebilir mi? Türkiye’de yýllardýr süren Kirli Savaþ’ýn bitmesi için Miloseviç’e önerdiði gibi “diyalog yolunu” mu kullanýyor? Tabii ki hayýr! Yýlmaz, bu çeliþkiyi iyi biliyor. Bu nedenle, “aman Sýrbistan’ýn toprak bütünlüðü bozulmasýn” diyor. CHP lideri Deniz Baykal ise Yýlmaz’a karþý çýkarak, toprak bütünlüðünü savunmanýn eski Yugoslavya’yý tekrar kurma çabasý olacaðýný söylüyor. Sanki yýllardýr içinde bulunduðu parti, 1990’larýn baþýnda aynen Yýlmaz’ýn bugün kullandýðý fikirlerle Kirli Savaþ’ýn týrmandýrýlmasýna destek vermemiþ gibi davranýyor. CHP de yönetici sýnýf gibi çifte standarda sahiptir. Yýlmaz ve Baykal gibi ikiyüzlüler asla azýnlýk haklarýnýn tutarlý savunucularý olamazlar. Barýþýn tutarlý tek savunucusu “savaþa deðil, eðitime saðlýða bütçe” diye mücadele eden iþçi sýnýfýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn bu mücadelesini güçlendirmek için Yýlmaz ve Baykal gibilerin milliyetçi fikirlerine karþý mücadele etmek barýþtan yana herkesin görevidir.


1 Nisan 1998 Ýþçi Demokrasisi

Toplusözleþmeler

Sendikal bölünmüþlük birliði engelliyor 1998’in ilk üç ayýnda KESK’te örgütlü çalýþanlarýn eylemleri dýþýnda yýðýnsal eylemler gündeme gelmedi. Çoðunluðu özel kesimde örgütlü yaklaþýk 500 bin iþçinin toplusözleþme görüþmeleri sürüyor. Bu sözleþmeler hemen her sektöre yayýlmýþ durumda. Çoðunluðu Türk-Ýþ’te örgütlü bu iþçilerin farklý sendikalarda olmalarý, ortak tavýr almayý engelliyor. 1997 baþýndaki kamu sözleþmelerinin baþarýsýzlýðý, bu yýlki görüþmelerde enflasyonu aþan ücret taleplerinin gündeme gelmemesindeki en önemli etkenlerden biri. Diðer bir etken, hükümetin kamu çalýþanlarýna 1998’in ilk yarýsý için yüzde 30 zam önermesi. Bazý sözleþmeler imzalanmasýna raðmen büyük kýsmýnýn görüþmeleri henüz sürüyor. Yüksek enflasyon karþýsýnda sendikalarýn tavrý, öncelikle ücret kayýplarýný gidermek. Ancak sermaye, enflasyon kadar ücret artýþýna bile razý deðil. Enflasyonun altýnda bir ücret artýþý öneriyorlar. Taban basýncýnýn eksikliði, sendikalarý enflasyonun altýnda ama ona yakýn bir oranda sözleþme yapmasýnýn önünü açýyor. Büyük iþletmelerde tabanýn sesi daha gür çýkýyor ve enflasyonun üzerinde artýþlar gündeme gelebiliyor. Diðer yandan sermaye kesimi de bu yýlki toplusözleþmelerde sektör düzeyinde katý bir tutum almadý. Her iþletme, sendikalar karþýsýnda kendi baþýna hareket edebiliyor.

Özelleþtirmeleri durdurmak mümkün Hükümet, açýkladýðý özelleþtirme paketi ile krizden çýkma hesaplarý yapýyor. Kamu iþletmelerini gerçek deðerlerinin çok altýnda, haraç-mezat satmak için ihaleler düzenleniyor. Sivas Demir Çelik, gerçek deðerinin çok altýnda satýldý. Türk-Metal Sendikasý’nýn sessizliði ve tabandan eylem örgütlenmemesi nedeniyle kamuoyunun bundan haberi bile olmadý. Oysa ayný dönemde özelleþtirme hazýrlýðý yapýlan Ýskenderun Demir Çelik, iþçilerin bölgedeki eylemleri nedeniyle henüz ihaleye bile çýkartýlamadý. Aþaðýdan yükselen eylemlerin özelleþtirmeleri durdurduðuna en iyi örnekleri Ege bölgesindeki Yataðan Kemerköy, Yeniköy ve Ankara Çayýrhan termik santrallerindeki mücadelelerdir. Bu iþletmeler, iþlemler tamamlanmasýna karþýn yeni sahiplerine devredilemedi. Çünkü iþçiler, santralleri özel sermayeye vermemekte kararlý. Özelleþtirme saldýrýsýnýn 1998’deki en önemli hedefi petrol sektörü. Hükümet, baþta Petrol Ofisi olmak üzere, Tüpraþ rafineleri ve Petkim’i yýl sonuna kadar özelleþtireceðini açýkladý. Hükümet aslýnda ateþle oynuyor. Çünkü bugüne kadar metropollerden uzak, mücadele geleneði zayýf sendikalarýn örgütlü olduðu, tüketim sanayi iþyerlerinde gerçekleþtirilen özelleþtirme saldýrýsý þimdi baþka bir alana kayýyor. Ýþçilerin mücadele geleneðinin yüksek olduðu bir sektöre yöneliyor. Bu özelleþtirmelere karþý aþaðýdan bir mücadelenin yükselmesi, diðer sendika ve bölgelerdeki iþçilerin ortak mücadelesine yol açmasý çok mümkün. Sermayenin özelleþtirme saldýrýsýný durdurabilmek için bugünden özelleþtirmelere karþý mücadeleyi hýzlandýrmak, yýðýnlarý özelleþtirmelere karþý seferber etmeye çalýþmak ve sendika bürokratlarýna deðil, tabanda yaratýlacak birliðe güvenmek gerekiyor.

Sendika, tabaný hiçe saydý EGO iþçileri olarak sendikanýn satýþ sözleþmesi yapmasýna karþý çýkmak için biz bir sözleþme taslaðý hazýrladýk. 28 Mart’ta 500 iþçi arkadaþýn katýlýmýyla düzenlenen toplantýya sendika yönetimi de davet edilmiþti. Ancak gelmediler. Böylece tabaný hiçe saydýlar. Biz de fikir birliði içinde bundan sonra inisiyatifi ele almaya karar verdik. Eskiden olduðu gibi kapalý kapýlar ardýnda satýþ sözleþmesi yapýlmasýný protesto ederek bu duruma karþý birliktelik kararý alýndý. Sonucu, iþçi sýnýfýnýn inisiyatifi belirleyecektir. Üretimdeki gücümüzü dil, din, ýrk, siyasi bir ayrým gözetmeksizin kullanmaya hazýrlanýyoruz. Bursa Büyükþehir net 126 milyon, Ankara Sincan Belediyesi net 68 milyon almaktadýr. EGO iþçileri, bu gidiþe dur demek, siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerini ve basýný duyarlý bir hale getirmek için tüm olanaklarý kullanmayaa çalýþýyoruz. “Emekçiye ve öðrenciye hak, çeteye ceza” diyerek mücadele bayraðýný dalgalandýrmaya baþladýk. Belediye-Ýþ Sendikasý üyesi bir EGO çalýþaný

7

Eþel-mobile neden karþý çýkmalýyýz? Olcay Kahyaoðlu Türkiye iþçi sýnýfý, ücret artýþlarýnýn enflasyona endekslenmesi anlamýna gelen eþel-mobil sistemiyle 1997 baþýnda tanýþtý. Ýlk olarak 1978 yýlýnda, hükümetle Türk-Ýþ arasýnda imzalanan “toplumsal anlaþma”da gündeme gelen eþel-mobil sistemi, geçen yýl Refahyol hükümeti tarafýndan sözleþmelere sokuldu. Bu dönemde özelleþtirmeler, ücret kayýplarý, SSK’ya saldýrý, emeklilik yaþýný yükselten tasarý, lojmanlarýn satýlmasý, kamu çalýþanlarýnýn sendikal haklarýný sýnýrlama vb uygulamalar nedeniyle Refahyol’a karþý mücadele yükseltmekteydi. Baþta Türk-Ýþ olmak üzere sendikalar, hükümete karþý tutumlarýný sertleþtirmeye baþlamýþlardý. Ancak Refahyol hükümeti, 1997 baþýnda yoðunlaþan kamu sözleþme görüþmelerinde uzlaþmaz bir tutum takýnmadý. Ýþçilerden yana olduðu söylemini sürdürüyodu. Refahyol “çalýþanlarý enflasyona ezdirmeyeceðiz” vaadini eþel-mobil’le iliþkilendirerek, kamuoyunun desteðini almayý baþardý. Eþel-mobil sistemi Türk-Ýþ düzeyinde tartýþýlmadan, yönetiminde sað eðilimlilerin hakim olduðu bazý sendikalar eþel-mobile taraftar olduklarýný ilan ettiler. Böylece Türk-Ýþ içinde ortak mücadele etmenin önünü týkayacak ilk adým atýlmýþ oldu.

Reel ücret artýþýnýn sonu Batý Avrupa’da Ýkinci Dünya Savaþý öncesi ve sonrasýnda yüksek enflasyon nedeniyle ücretlerin kýsa sürede erimesi gündeme gelmiþti. Eþel-mobil sisteminin özü ücret artýþlarýnýn enflasyon kadar yapýlmasýdýr. Bu artýþlar 1997 sözleþmeleriyle aylýk olarak belirlendi. Sistemin sermaye sýnýfýna saðladýðý temel avantaj, ücretlerin reel olarak artmasýnýn önüne geçmektir. Sistemde verimlilik ve kârlýlýk artýþlarý dikkate alýnmayacak, ücretler bir dönem boyunca ayný seviyede kalacaktýr. Böylece sermaye sýnýfý ekonomi büyürken saðlanan yeni deðeri yani pastanýn tamamýný kendilerine aktaracaklardýr. Bu avantajýna raðmen TÝSK sisteme itiraz etmiþti. Çünkü yoðun bir sermaye birikimini arzulayan patronlar, yaratýlan ek deðerin tamamýnýn kendilerine aktarýlmasýyla yetinmiyorlardý. Ücretlerin sürekli olarak gerileyerek sermaye kesimine daha çok deðer aktarýlmasýný arzuluyorlardý.

Eþel-mobil’e neden karþýyýz? Eþel-mobil iþçi sýnýfý mücadelesini gerileten, sýnýfý egemen fikirlerle düþünmeye iten bir sitemdir. Çünkü fiyat artýþlarýný, aþýlamayacak bir kader gibi benimsetmeye yardýmcý olur. Uygulamanýn benimsenmesi, “mücadele, ücretleri belli seviyede korumakla yetinilebilir” gibi bir yanýlsamaya yol açabilir. Sömürüyü, kârlarýn sürekli artmasýný, verimlilik artýþlarýndan pay almayý, gündemden çýkartabilir. Diðer yandan iþçi sýnýfý mücadelesi, yalnýzca ücretleri artýrmakla sýnýrlanamaz. Sömürüyü yavaþlatmak ve durdurmak, sosyal haklarý geniþletmek, idari kazanýmlarý artýrmak, çalýþma koþullarýný iyileþtirmek ücret mücadelesinin ayrýlmaz bir parçasýdýr. Eþel-mobil uygulamasý sendikalarý iþlevsiz kýlar. Çünkü ücret artýþlarý, büyük ölçüde sosyal iliþkilerden soyutlanarak, teknik bir düzeye, enflasyonun belirlenmesi düzeyine indirgenir. Üstüne üstlük temel alýnan enflasyon oraný eþel-mobil’in aslýnda reel ücret kaybý anlamýna geleceðinin göstergesidir. Resmi fiyat endeksleri pazardaki fiyat artýþlarýný tam olarak yansýtmýyor. Enflasyonu küçük göstermek için hükümetlerin müdahalesi sözkonusu. Uygulama, býrakalým ücretleri ayný seviyede tutmayý, ücretlerin düþmesini hýzlandýrmýþtýr. Ücretler 1993’ten itibaren 5 Nisan kararlarýnýn etkisiyle düþüþ eðilimdedir. Böyle bir noktada eþel-mobil uygulamak ücret düþüþünü istikrarlý kýlmaktan baþka bir anlama sahip olmamýþtýr. 1997 tüketici fiyat artýþlarýnýn yaklaþýk yüzde 90 düzeyinde gerçekleþmesi ücretlerin düþüþünü hýzlandýrmýþtýr. Tüm bu nedenlerden ötürü eþel mobil uygulamasýný çöpe atmak zorundayýz. Toplu pazarlýkta gücümüzü artýrmak, sömürüyü yavaþlatmak veya durdurmak, kýsacasý kazanýmlarýmýzý geniþletmek için eþel-mobil’i yeni toplusözleþme dönemi gelmeden çöpe atan mücadeleyi hýzlandýralým.


8

Ýþçi Demokrasisi 1 Nisan 1998

KESK’liler konuþuyor... KESK GYK Üyesi Selami Çiçek, son eylemlilik sürecini gazetemiz için deðerlendirdi. Özetleyerek sunuyoruz: - KESK eylemlerini nasýl deðerlendiriyorsunuz? KESK, sahte sendika yasa tasarýsý meclise geldiðinde iþ býrakma dahil her türlü eylem ve etkinliðin yapýlmasý konusunda mutabýktý. Yasanýn gündeme geldiði 4 Mart’tan bir gün önce KESK MK’sý tarafýndan sendikalara gönderilen yazýda acilen bir Ankara eyleminin gerçekleþtirilmesi istendi. Fakat kitlenin bir gün içinde Ankara’ya gelmesi çok zor oldu. Hipodrom’dan baþlayan ve Kýzýlay’da devam eden kararlýlýk ve direngenliðin önemini görmek gerekiyor. Denilebilir ki KESK’in en kararlý, en inatçý ve dirençli eylemlilikleriden bir tanesiydi. Tüm saldýrýlara, copa, panzere, suya ve bombaya raðmen bu direnç kýrýlamamýþtýr. KESK yöneticilerinin bu kararlý ve direngen kitlenin iradesini taþýma ve yönlendirme konusundaki tavrý tartýþýlmasý gereken bir konudur. 4 Mart direniþinin akþamýndaki kararsýzlýk ve belirsizlik, kitlenin kýzgýnlýðýný ve yönetimin inisiyatifizliðini de beraberinde getirmiþtir. Bunlara raðmen KESK direniþinin yarattýðý olumlu etkinin gözden kaçýrýlmasý, bizi saðlýklý ve objektif bir deðerlendirmeden alýkoyacaktýr. Bugün gelinen noktada kararlý ve inatçý tutumumuzu devam ettirmeliyiz. Þimdi yýlgýnlýða ve kararsýzlýða kapýlmadan demokratik direnme hakkýmýzý kullanmanýn zamanýdýr. - 4-5 Mart eylemlerinin kazanýmlarý nelerdir? Toplumsal muhalefetin en dinamik unsuru olan KESK, örgütlenme hakkýnýn nasýl alýnacaðýný göstermiþ, teslimiyetçi olmayacaðýný kanýtlamýþtýr. 4-5 Mart ve arkasýndaki eylemlilik, parlemento üzerinde son derece etkili olmuþ, yasanýn 1-2 günde çýkacaðýnýn hesabýný yapanlar KESK direniþi karþýsýnda geri adým atmýþlar, yasanýn dondurulmasý ve hatta geri çekilmesi konuþulmaya baþlanmýþtýr. KESK, gündemi kendi lehine çevirebilmiþtir. 4-5 Mart direniþinden sýnýf bileþenlerinin alacaðý, çýkartacaðý çok ders vardýr. - Yasa böyle geçerse neler olabilir? Bu yasa çýkarsa geçersiz olmasý ve iptal edilmesinin tüm olanaklarý KESK’te ve onun kararlý kitlesinde mevcuttur.

“G ü cü mü z ü y a s a la r da n d eð il , ha k lý l ýð ým ýz d an al ý yo r u z ” SES Genel Merkez Örgütlenme Sekreteri Cevdet Algül’ün sorularýmýza verdiði yanýtlarý özetleyerek sunuyoruz: - KESK eylemlerini nasýl deðerlendiriyorsunuz? KESK eylemleri grevsiz sendika tasarýsýna karþý örgütlendi. Bu yasa karþýsýnda KESK içinde baþýndan beri iki ayrý eðilim vardý. Birinci eðilim, yasa Meclis’e gelmeden önce eylemler örgütlemek istiyordu. Diðer eðilim ise kendini yasaya endeksleyen bir tutum benimsendi. Bizim yoðun çabamýzla 7-8 Þubat KESK GYK’dan kararlarýmýzýn bir kýsmý geçti. Ancak KESK MK bu kararlarýn yaþama geçmesini engelledi. 4-5 Mart iþ býrakma ve bu eylemleri besleyen kadro düzeyindeki yürüyüþleri hayata geçirmedi. Yasa meclise geldiðinde KESK hazýrlýksýz yakalandý. 4 Mart eylemi 24 saatlik bir hazýrlýkla yapýldý. KESK yönetimi, eylemlerin devletin istediði sýnýrlar içerisinde kalmasýna büyük çaba gösterdi. Siyasi parti önlerine siyah çelenk býrakma ve basýn açýklamalarýný buna örnek gösterebiliriz. Bu olumsuzluklara raðmen 4 Mart eylemine binlerce kamu çalýþaný katýldý. Ve saldýrýlara karþý militanca direndiler. - Kýzýlay’a 5 Mart’ta niye girilmedi? 4 Mart akþamý Ankara dýþýndan gelen kitlenin aklýnda geri gitmek yoktu. KESK MK kararlarýna raðmen kitle 5 Mart’ta Ankara’da kalýp, eyleme katýldý. Kýzýlay’a girmeme sorumluluðu tümüyle KESK MK’sýna aittir. - 4-5 Mart eylemlerinin kazanýmý nedir? Kamu çalýþanlarý 4 Mart’ta ne istediklerini eylemleriyle anlattýlar. Eylem, hem iþyerinde hem de toplumda insanlarý bu mücadeleye çeken bir etki saðladý. Siyasi iktidarý Türkiye ve dünya kamuoyuna teþhir etti. Tasarý yasalaþsa bile bunun ne kadar ölü bir yasa olduðunu gösterdi. 5-6 Mart bu eylemlerin devamý bakýmýndan önemli ancak, mücadelenin nabzý Kýzýlay’da atmak durumundaydý. Çünkü, bizi bombayla baský ve suyla bu alandan çýkarmýþlardý. Bu mücadeleden moralli çýkmak için Kýzýlay’ý iþgal etmek bu bakýmdan anlamlýydý. Kesk yönetimi bu kararlýlýðý gösteremediði için tabandan büyük tepki aldý. - Yasa bu haliyle çýkarsa kamu çalýþanlarýný nasýl etkiler? Hükümet bu yasayý geçirme konusunda çok kararlýydý. Kamu çalýþanlarý da en az hükümet kadar kararlý olmak zorundadýr. Ýþ býrakma eylemlerini iyi örgütlemek gerekir. Hâlâ örgütlü bir Ankara yürüyüþü çok þeyi deðiþtirebilir. Uzun süre iþ býrakma kamu çalýþanlarý ile halký karþý karþýya getireceðinden Ankara yürüyüþünü daha doðru buluyoruz. Çýkan yasa, kamu çalýþanlarý mücadelesini etkisiz hale getirmek amacýný taþýyor. Hükümetin ýsrarý buradan kaynaklanýyor. Kamu çalýþanlarý, haklarýn yasalardan önce geldiðinin bilincindedirler. Zaten 90’dan bu yana yasalara karþý mücadele ede ede meþruluðunu kanýtladýlar. Bundan sonra da bu yolda yürümeye devam edeceðiz. Fiili ve meþru mücadeleyi tasfiye etmek isteyenler baþarýlý olamadýlar. Çünkü biz gücümüzü haklýlýðýmýzdan alýyoruz.

Durmak Geri dön “Bu iþ daha bitmedi!” Binlerce KESK militaný, düþüncelerini bu cümleyle ifade ediyor. Yoksulluktan kývranan kamu çalýþanlarýnýn büyük bölümü grevsiz toplusözleþmesiz bir sendika yasasýnýn aldatmaca olduðunu biliyor. Çoðunluk, greve olanak veren bir yasanýn ancak mücadeleyle kazanýlabileceðinin farkýnda. Ordunun baskýsý altýnda ezilmiþ, sokaktaki muhalefet karþýsýnda da çaresiz olan hükümet, üflesek daðýlacak. Hükümet, 4 Mart Kýzýlay eylemi karþýsýndaki saldýrgan ve kararlý tutumunu bu nedenle sürdüremedi. Yasa tasarýsýnýn parlamentodaki görüþmelerini dondurmak zorunda kaldý. En önemli maddeleri meclisten geçen tasarýnýn gelecekte yeniden gündeme gelmesi mümkün ama bu durum bize zaman kazandýrýyor. 4 Mart Kýzýlay eylemine polisin gaz bombalarýyla saldýrmasý üzerine yükselen öfke, militanlýk ve mücadele etme isteðiyle, bu tasarýyý çöpe atýp istediðimiz gibi bir yasa çýkartýlmasýný saðlamak mümkündü. KESK liderliðinin kabaran öfke ve militanlýðý dizginlemesi, büyük bir fýrsatýn kaçýrýlmasýna neden oldu. Birçok KESK militaný bu nedenle liderliði eleþtiri yaðmuruna tutuyor. Ancak tabandaki bu haklý kýzgýnlýktan yola çýkarak, “sendikal örgütlülüðü küçümseme” hatta “baþka sendika kurma” gibi yanlýþ sonuçlara ulaþanlar da var. Sendika liderlerinin tabanýn isteklerini yerine getirmesinin garantisi “kýzýl sendika kurmak”, “daha iyi yöneticiler” seçmek ya da “sendikadan ayrýlmak” deðil; tabandaki örgütlülüktür. Hepimiz 4 Mart’ta bir kez daha ortaya çýkan örgütlü taban inisiyatifinin önemini kavramalý, iþverenin kurdurduðu Kamu-Sen’e karþý KESK’i savunup yeni üyeler kazanýrken taban inisiyatifini geliþtirmeliyiz. “Bu iþ daha bitmedi” diyen binlerce kamu çalýþanýnýn mücadele etme isteðini grev ve gösterilerle ifade edebilmesi, yýllardýr verdiðimiz mücadelenin somut kazanýmlara dönüþebilmesi için görev baþýna!

“Yas

Enerji Yapý Yol Sen Genel B ÝD’nin sorularýna verdiði cev ruz:

- KESK eylemlerini nasýl deðerlen Bu süreci 4 Martla baþlatmamak g gündemine girmesiyle KESK eylemler ðerlendirirken programlý bir karþý duru de durdu. Sendika olarak þöyle bir bakýþýmýz v yasayý medya aracýlýðýyla bir umut, bir ropogandaya karþý sendikalar yeterli d eyleme katýlacaðýný beklemek gerçekç te mücadeleyi örgütleyenler üzerinden Enerji Yapý Yol Sen olarak birkaç gün nüyorduk. Böylece kadrolar taban nez aþýlayacaklalrdý. Bu yaklaþýmýmýz KESK


1 Nisan 1998 Ýþçi Demokrasisi

9

Maliye-Sen’liler yol gösteriyor:

k yok! nüþ yok!

“Grevi nasýl baþarýyoruz?” amu çalýþanlarý hareketi içinde militanlýðý ve grevlerdeki baþarýlarýyla diðer sendikalara örnek olan MaliyeSen üyeleri olarak kendi iþyerimizde grevi nasýl baþarýyla gerçekleþtirdiðimizi anlatmak istiyoruz. Grev yapýlacaðý gün, mesai saatinin baþlangýcýnda kararlý birkaç arkadaþ biraraya geliyoruz. Binanýn en üst katýnýn dipteki odasýnýn önüne gidip alkýþ tutmaya baþlýyoruz. Odadaki arkadaþlar çýkýncaya kadar tempolu olarak alkýþ tutuyoruz. Ýçerdekiler çýkýnca onlarla beraber yandaki odanýn önünde alkýþ eylemimize devam ediyoruz. En üst kattaki herkes iþ býrakýp bize katýlýnca beraberce alt kata inip ayný þeyi yapýyoruz. Greve katýlmak istemeyenlerin de iþ býrakmasýný saðlamak için bazen bir odanýn önünde dakikalarca alkýþ tutuyoruz. Böylece kendini güvensiz hisseden arkadaþlarýmýzýn cesareti artýyor ve grevimiz baþarýya ulaþabilitor. En alt kata geldiðimizde dairedeki hemen herkes iþ býrakmýþ ve bize katýlmýþ oluyor. Alkýþ ve sloganlarla dairenin önüne çýkýp basýn açýklamamýzý yapýyoruz. Daha sonra daðýlmayarak önceden planlamýþ olduðumuz etkinlikleri gerçekleþtiriyoruz. Müzik eþliðinde halay çekiyor, saz çalýp þarký-türkü söylüyoruz. Sýk sýk diðer iþyerlerindeki geliþmeleri öðrenip duyurular yapýyoruz. Ýþini yaptýrmak için daireye gelenlere de neden grevde olduðumuzu anlatýyor, desteklerini istiyoruz. Bu eylem tarzý, uðradýðýmýz baskýlara karþý da etkili oluyor. Müdürlerden veya polisten gelen baskýya karþý toplu halde kendimizi daha güçlü hissediyoruz. Eðer o gün ortak miting varsa öðle saatlerinde alana gidiyoruz. Ama grevin kýrýlmamasý ve gerektiðinde herkesi yeniden dairede toplayabilmek için bazý arakaþlarý dairede býrakýyoruz. Böyle eylemler sýrasýnda, toplu olarak hareket ederken kendi gücümüzün farkýna daha çok varýyoruz. Bu eylemler sýrasýnda, normal günlerde tartýþamadýðýmýz bir çok konuyu da birbirimizle tartýþma olanaðý buluyoruz. KESK’in son iþ býrakma eyleminde de yukarýda anlattýðým yöntemi kullanarak baþarýlý bir grev gerçekleþtirdik. Birbirinden koparýlmýþ odalarda çalýþan bütün büro iþçilerinin bizim deneyimimizden yararlanmasý, sýnýfýmýzýn gücünü ve grev silahýmýzýn etkisini artýracaktýr. Ümraniye’den Maliye-Sen’li Ýþçi Demokrasisi okurlar

K

sayý çýkaranlarý piþman edelim”

Baþkaný Cengiz Faydalý’nýn vaplarý özetleyerek sunuyo-

ndiriyorsunuz? gerekir. Yasa tasarýsýnýn hükümetin ri baþladý. KESK GYK bu süreci deruþdan çok eylemlerin biçimi üzerin-

vardý: Hükümet bu anti-demokratik müjde olarak sunuyordu. Fakat bupdeðildi. Bir çaðrý ile geniþ kitlelerin çi deðildi. Bu nedenle 8 yýllýk süreçn bir çýkýþ yapmak daha gerçekçiydi. n üst üste Kýzýlayý iþgal etmeyi düþüzdinde güven tazeleyecek ve güven K GYK’sýnca pek deðerlendirilmedi.

Hükümet yasayý öncelik edince KESK hazýrlýksýz yakalandý. Bu, panik havasý yarattý ve 24 Ocak eylemi gibi aceleci kararlar alýndý. Hükümetin bu iþte kararlý olduðu görülünce daha önce Enerji Yapý Yol Sen’in önderdiði ve kabul edilmeyen perspektif doðrulusunda eylem çaðrýsý yapýldý. 1 günlük hazýrlýkla Ankara’ya gelindi. Gelen kitle bu sürecin öncüleri olarak 4 Mart’ta polisin her türlü zorbalýðýna karþý koydu. Unutlamayacak bir direngenlik örneði sergiledi. Bu direniþ Türkiye’deki tüm kamu çalýþanlarýný eylem sürecine katma noktasýnda önemli bir etken oldu. Örneðin Enerji Yapý Yol Sen iþ kolunda 1 günlük iþ býrakmalar fiili olarak 3 güne kadar uzadý. 4 Mart’ýn oluþturulduðu kararlý direngen ve mücadele hattý 5 Mart kararlarýyla aþýlmaya baþlandý. 1995 yýlý 17-18 Hazian da yapýlan hata aynen tekrarlandý. Mücadele bir adým daha ileri götürülmesi gerekirken geriye götürüldü. Kitlelerde yine yenilgi havasý esmeye baþladý. Önderliðe olan güven bir daha sarsýldý. Bu hatalar birçok kez tekrarlanýnca hak alma inancý zayýflýyor ve yerini pasifizme býrakýyor. - 4-5 Mart eyleminin kazanýmý nedir? Kamuoyunda çok büyük bir yanký uyandý. Devletin gerçek yüzünün açý-

ða çýkmasýnda çok büyük bir rol oynadý. Belli gerici faþist çevrelerin özgürlük, barýþ ve demokrasi yandaþarýna karþý ne kadar tehammülsüz olduðunu açýkça ortaya koydu. Kamu çalýþanlarýna atýlan bomba sadece Türkiye’de deðil tüm dünyada tartýþýldý ve kýnandý. Kamu çalýþanlarýnýn kararlýlýðý mualefetteki partilerin de tutum almasýný saðladý. Hükümet, iþbirlikçi konfederasyonu yanýna alarak yasayý biriki günde çýkaracaðý yanýlgýsýný yaþadý. Bu sürecin önemli bir halkasý da devlet güdümlü konfederasyonun teþhir olunmasýydý. - Yasa tasarýsý bu halilye geçerse ne olur? Kamu emekçileri bu yasayý doðmadan ölen bir yasa olarak algýlayýp davranýþlarýný ve programlarýný bu perspektifle oluþturmalýdýrlar. Çünkü bu yasa 8 yýllýk mücadelenin kazanýmlarýný yok sayan ve süreci baþlama noktasýna götüren bir içeriðe sahiptir. Fiili ve meþru hatta büyük baþarýlara imza atan kamu emekçileri bu doðrultuda devam etmek zorundadýrlar. Mevcut kazanýmlar üzerine yeni haklar kazanacak mücadele programlarýný oluþturmalýdýlar. Kýsacasý yasayý çýkaranlarý bin piþman edecek bir örgütlülüðü yaratmak durumundadýrlar.


10

Ýþçi Demokrasisi 1 Nisan 1998

Sendika aðalýðý Memurlar da iþçi kaçýnýlmaz mý? mi? Ýþ çi-Me mur ayý rý mý:

Sertuð Çiçek oplumdaki yaygýn fikirlerden birisi de memurlarýn iþçi olmadýðýdýr. Memurlarý iþçi olarak görmeyenler çalýþanlarýn bu kesimini “emekçi” ya da “küçük burjuva” olarak tanýmlamaktadýr.

T

Sýnýf Nedir? Ýnsanlarýn hangi sýnýftan olduðunu belirlerken mesleðe, statüye, eðitime, geleneklere ve hatta boþ zamanlarýn nasýl geçirildiðine bakmak çok yaygýn yapýlan bir hatadýr. “Klasik müzik dinleyenleri burjuva”, “ortalamanýn üzerinde ücret alanlarý orta sýnýf”, “memurlarý küçük burjuva”, “kol emeðiyle çalýþanlarý iþçi” olarak tanýmlayanlara sýk rastlarýz. Sýnýf kavramý, üretim sürecinde benzer konumlarda olan toplumsal gruplarý ifade eder. Yani üretimde kullanýlan araçlara (makinalar, bilgisayarlar, binalar, vs.) sahiplik, bunlarýn kontrolü, neyin, nasýl, ne kadar üretileceði ve nasýl bölüþüleceði kararlarýný alma gibi konularda benzer konuma sahip olanlar ayný sýnýf içindedirler. Kapitalizmde yönetici sýnýf, üretim araçlarýnýn sahipleri ve bu araçlarýn nerede, nasýl, ne için kullanýlacaðý, üretilenin nasýl bölüþüleceði konularýnda kontrole sahip olanlar topluluðudur. Ýþçi sýnýfý ise üretim araçlarý ve üretim süreci üzerinde kontrolü olmayan, yaþamýný devam ettirebilmek için emek gücünü düzenli olarak satmak zorunda kalan insanlar topluluðudur.

Memurlar Hangi Sýnýftan? “Ýþçileri doðru olarak temsil ettikleri sürece sendika yöneticilerini destekleyeceðiz, ancak bu temsil ortadan kalktýðý anda baðýmsýz olarak hareket edeceðiz.” ESK liderliðinin Mart eylemliliklerini frenleyen ve tabanýn tepkisiyle karþýlaþan tutumu yoðun tartýþmalara neden oldu. Kamu çalýþanlarýnýn çoðu tarafýndan “solcu” olarak bilinen KESK yönetiminin “neden böyle davrandýðý” ve “ne yapýlmasý gerektiði” konusunda farklý fikirler ortaya çýktý. Bu fikirler, sendikarýn iþlevi ve yapýsýna iliþkin farklý anlayýþlarý yansýtýyor. Sendikalarýn ve sendika bürokratlarýnýn yerini kavramadan KESK liderliðinin hareketi neden geriye çektiðini anlamak mümkün olmaz. Eðer sorunu, “beceriksizlik”, “kötü yöneticilik” ya da “sarý sendikacýlýk” olarak açýklarsak “daha iyi sendika yöneticileri” seçerek sorunu basitçe çözebiliriz. Ancak iþçi sýnýfýnýn mücadele deneyimleri defalarca kanýtlamýþtýr ki sorun bu yöntemle çözülemiyor.

K

Sendikalar kapitalizmin parçasýdýr. Sendikalar kapistalist sistemin geliþmesiyle ortaya çýktý. Rekabet ve kâr hýrsýyla iþçilerin yaþamýný cehenneme çeviren kapitalizm, iþçileri birlikte davranmaya zorladý. Ýþverene karþý tek baþýna mücadele etme yetenek ve gücü olmayan iþçiler, en temel ve en basit örgütlerini, yani sendikalarý kurdular. Ýþçiler, ücret ve çalýþma koþullarýna iliþkin taleplerini iþverene kabul ettirebilmek için iþverenin karþýsýnda

tek vücut olmak zorundaydýlar. Bu ihtiyacýn ürünü olarak ortaya çýkan sendikalarýn temel iþlevi, patronlarla -ki bu devletin kendisi de olabilir- iþçiler arasýndaki pazarlýðý yürütmesidir. Sendikalar, sömüyü hafifletmeye çalýþýrlar. Ama hiçbir zaman doðrudan sömürü düzenini hedef almaz. Çünkü eðer sömürü yoksa patron da yoktur. Dolayýsýyla sendikalara da gerek yoktur. Hiçbir kurum kendi varlýk nedenini ortadan kaldýrmak için mücadele etmez. Sendikalarýn sistem içi kurumlar olmasý bu nedenle kaçýnýlmazdýr. Sendikalarýn kapitalizmi yýkmasý ve sömürüsüz bir dünya kurmasýný beklemek, din adamlarýnýn dini, milletvekillerinin parlamentoyu, genelkurmayýn orduyu yoketmesini beklemek kadar mantýksýzdýr. Marks sendikalar hakkýna þunlarý söyler: “Sendikalar, sermayenin saldýrýlarýna karþý direnme merkezleri olarak çalýþýrlar. Örgütlü güçlerini sistemi deðiþtirmek için, iþçi sýnýfýn kurtuluþu için, ücret düzeninin ortadan kalkmasý için kullanmazlar. Sisteme karþý topyekün savaþ vermezler.”

Sendika bürokrasisi uzlaþmacýdýr Sendika bürokrasisi ikili bir karaktere sahiptir. Bir yandan üyelerine muhtaçtýr, onlarýn taleplerini yerine getirmek yükümlülüðü

vardýr. Öte yandan üyelerine yabancýlaþmýþtýr. Çalýþma koþullarý, ücreti, sosyal çevresi iþçilerden farklýdýr. Görevi, patronlarla iþçileri uzlaþtýrmak, denge saðlamaktýr. Ama tarafsýz bir hakem deðildir. Ýþçilerin mücadelesini denetim altýnda tutup dizginlerken ayrýcalýklý konumunu saðlayan bu mücadeleye ihtiyaç duyar. Patronlar ve devletle iþbirliði içindedir ama bu iþbirliðini sendikayý tümüyle güçsüz kýlacak bir noktaya kadar götürmez. Sendika eðer üyelerinin taleplerini yerine getirmekte tümüyle baþarýsýzsa, üyeler ya boþ yere aidat vermemek için sendikadan ayrýlacak, varsa rakip bir sendikaya geçecekler ya da baþkalarýný seçeceklerdir. Gelirinin ve toplumsal statüsünün kaynaðý olan sendikal örgütlenmeyi korumakta sendika bürokrasisinin çýkarý vardýr. Sendikal bürokrasi iki taraflý bir basýnç altýndadýr. Bir tarafta iþverenin, diðer tarafta da üye iþçilerin baskýsý vardýr. Bu basýnçlarýn þiddeti deðiþme ve dalgalanma gösterir. Bazý dönemlerde aþaðýdan gelen baský, diðer dönemlerde ise kapitalistlerden ve devletten gelen baský egemen olur. Bu nedenle iki taraf arasýnda her zaman dengede kalamaz. Þimdilik ekonomik bir ayrýcalýða sahip olmasa da KESK önderliði kendilerine toplumsal bir statü kazanmýþtýr. Büyük çoðunlu-

ðu þimdiden milletvekili olmayý düþünüyor. Kamu çalýþanlarý ve devletten gelen basýnç arasýnda kalan KESK önderliði Mart eylemliliklerinde devletten gelen basýnca teslim oldu. Gaz bombalarý, panzerleri, tutuklama ve iþten atma tehditlerine karþý duramadý. Eylemler üzerindeki kontrollerini kaybetmekten korkarak, Kýzýlay direniþini büyütmek yerine militanlýðý dizginlemeyi tercih etti.

Alternatif ne? Sendika bürokrasisinin tabanýn mücadele etme isteði ve militanlýðýný çarçur etmesini engellemenin tek yolu taban örgütlenmesidir. Hepimiz KESK eylemlerinden ders çýkarmalýyýz. Sendika bürokrasisinin iþlevi konusunda net olmalý, gözümüzü yöneticilere deðil taban inisiyatifine ve kontrolüne dikmeliyi, bunu örgütlemeye çalýþmalýyýz. Bir yandan yöneticilerin tutumunu deþifre etmeli, bir yandan da sendikayý ve eylemleri inþa etmeliyiz. Sendika bürokrasisine karþý tutum aslýnda 1915’de Ýskoçya Clyde Ýþçileri Komitesi’nce çok açýk olarak ifade edilmiþtir: “Ýþçileri doðru olarak temsil ettikleri sürece sendika yöneticilerini destekleyeceðiz, ancak bu temsil ortadan kalktýðý anda baðýmsýz olarak hareket edeceðiz.”

“Memur” kavramý bir insanýn sýnýfsal durumunu deðil ancak hangi yasaya tabi olarak ve kimin için çalýþtýðýný açýklar. Örneðin vali de, postacý da memurdur. Valiler, müsteþarlar, generaller gibi üst düzey memurlar yönetici sýnýfýn parçasýdýrlar. Ancak memurlarýn büyük bölümü emek gücünü satarak yaþamak zorundadýr ve iþ üzerinde hemen hiç kontrolü yoktur. Bu kesim, düþük ücretler karþýlýðýnda genellikle yarý vasýflý emek gücü gerektiren tekrara dayalý iþlerde çalýþmaktadýr. Bu nitelikleriyle sekreterler, bilgisayar operatörleri, postacýlar, danýþma memurlarý, hemþireler vb. en az madenciler kadar iþçi sýnýfýnýn bir parçasýdýrlar. Ücretlerini ve çalýþma koþullarýný iyileþtirmek için sendikalaþan kamu sektörü büro çalýþanlarý, iþçi sýnýfýnýn bir parçasý olup olmadýklarý sorusunu yýllardýr verdikleri mücadeleyle yanýtlamaktadýrlar. Memurlarý “küçük burjuva” olarak görenlerin artýk “emekçi” kavramýný kullanmasýný saðlayan mücadele, bu yapay ayrýmý tamamen ortadan kalkacaktýr.

Bütün iþçiler üretken mi? Beyaz yakalý kamu çalýþanlarýný küçük burjuva olarak tanýmlayan “sol” anlayýþlara göre yalnýzca üretken emek sahipleri (doðrudan artý-deðer üretenler) iþçidir. Onlara göre, doðrudan artý-deðer üretmeyen belediye temizlik iþçileri “iþçi”, ama memurlar “küçük burjuva” ya da “emekçi”dirler. Ýþçi sýnýfý tanýmýný giysilere, kol emeði kullanýmýna, ya da psikolojik açýklamalara dayandýran bu anlayýþ tutarsýzdýr. Kapitalizm üretimi toplumsallaþtýrýrken emeði de toplumsallaþtýrýp çeþitlendirmiþtir. Bu çeþitlilik içinde bazý iþçilerin doðrudan mal üretmemesi onlarýn üretim sürecine katkýlarý olmadýðý anlamýna gelmez. Örneðin merkez bankasý, hazine ya da haberleþme alaný çalýþanlarýnýn iþ býrakmasý bütün ekonomik sistemi ve üretim sürecini felç edecek, büyük üretim ve kâr kayýplarýna neden olacaktýr. Doðrudan üretimde bulunmayan ama toplumsal üretim sürecindeki önemi gittikçe artan büro çalýþanlarýný iþçi sýnýfýnýn bir parçasý olarak görmemek, zaten kadýnerkek, Türk-Kürt, madenci-tekstilci, Alevi-Sünni, eþcinsel-”normal”, vasýflý-vasýfsýz, iþsiz-çalýþan-emekli gibi ayrýmlar nedeniyle bölünmüþ olan iþçi sýnýfýnýn bir de “iþçi-memur” (ya da “iþçi-emekçi”) olarak bölünmesine hizmet eder.


1 Nisan 1998 Ýþçi Demokrasisi

11

Sosyalistlerin ahlaký var mý? Çiðdem Özbaþ

hlak argümanlarý genelde zengin ve güçlüye karþý deðil, yoksul ve ezilenlere karþý kullanýlmaktadýr. Yönetici sýnýfýn dayattýðý ahlak anlayýþýna göre, öldürmek, çalmak, yalan söylemek, aç gözlü olmak vb “kötü”dür. Oysa bize bu anlayýþý dayatan politikacýlar, patronlar, bürokratlar alabildiðine ikiyüzlü ve ahlaksýzdýrlar. Devletin insanlarý idam etmesinde sorun görmezler. Yoksulluk içinde yaþayan milyonlarýn Tasarrufu Teþvik Fonu’ndaki paralarýný çarçur edilmesine göz yumarlar. Her seçim döneminde hayal edilemeyecek büyüklükteki yalanlarý rahatça söylerler. Daha fazla kâr için insanlarý hastane kapýlarýnda ölüme terkederler. Toplumu saran bütün pislikler aslýnda onlarý ortaya çýkaran sistemden kaynaklanmaktadýr. Birçok ahlak felsefecisi, devletin “iyi” yapýlandýrýlmasý durumunda insanlar Cami yanýndaki meyhaneyi kapatmak sosyalistlerin mi iþi? arasýndaki hak ve sorumlutini etkisizleþtirmek için olanlar arasýnda da ahlak türlü yalan kötüdür”, “her gördü. Kiþisel ahlak için lir. Bu ahlak hiç bir þekilde luklarýn uzlaþtýrabileceðini güç kullanmak, sýnýf düþmevcut kurallarýný savutürlü þiddet yanlýþtýr” gibi iyi bir toplum kurmak getoplumsal yaþamý geliþtiriddia etmekteler. Ancak manýmýzý aldatmak zorunnanlar var. “Toplumu desözlerle ifadesini bulan sorekiyodu. Bunun için de mez. Bir yandan suçluluk kapitalist toplum piyasa dayýz. Troçki’nin ifade ettiðiþtirmeden önce kendini yut ahlaki deðerlendirmeiþçi sýnýfý mücadelesi zohissiyatý üretir, bir yandan alýþveriþi dýþýndaki sosyal ði gibi, “eðer insanýn insan deðiþtirmelisin” diyerek ler yapmak, saðcýlarýn runluydu. Çünkü iþçi da ben-merkezli davranýþiliþkileri yokeder. Bu duüzerindeki iktidarýný yok yönetici sýnýfýn dayattýðý iki yüzlü ahlak çýsýnýfý mücadelar ortaya çýkarýr. Piyasa rum biçimsel bir özgürlük etmeyi ve insanlarýn doða ahlak kurallarýnýn büyük ðýrt kan lý ðý ný lesinin yükekonomisi insan iliþkileriÖnemli verse de toplumu insansýzüzerindeki güçlerini arttýrbölümünü savunanlar, kabul etseliþi kolni yok ettiði oranda bunun laþtýrýr. Devlet de bireyleolan kiþisel davranýþmayý saðlýyorsa” yapýlanlar toplumun bireysel davramektir. lektiftir yerini dolduracak bir þeyrin özgürlüðünü ortadan ve bu ler arama ihtiyacý da ayný lar deðil, toplumsal güç- B ö y l e nýþlarý düzenlemek yoluy- doðrudur. kaldýran piyasa koþullarýný Kabul edilemez araçlar la deðiþtirilebileceði fikrini avramücaoranda artar. ve bu ekonomik iliþkilerin ler arasýndaki mücadeledir. dnan ise iþçi sýnýfýný bilgibeslerler. Ýnsanca larýn dele Marks bu neyarattýðý bireyselleþsiz býrakde ðer le ri h e m Kiþisel ahlak için iyi bir toplum bir kýsdenle, intirmeyi hiç bir þeBu mak, saðlamý verili in san sanlýðýn kilde yok ede“ T o p l u m u k u r m a k g e r e k i y o r . B u n u n sistemde ahlak kudurumu lýk için kurtumez. Ýnsan deðiþtirmeden önce kendini ya þa na - için de iþçi sýnýfý mücade- k o r u m a k l u emeðiyle rallarý insanlarý ezen bir deðiþtirmelisin” diyerek ahlak kuralyenlerlir bir üretilenlelesi zorunluydu. deni s t eolu dizi kuraldýr ve en insanca þ u - bi þuyor. toplum kurrin insanlarýný savunanlar, kendilerine sosyalist Bireysel çýkarlarý ma olasýlýðýný, hem l a r d a n ihtiyaçlar bile “utanýlacak þeyy a - deseler bile Marksizmin temel fikiriçin, insanlarýn kollektif de sýnýfýn sahip olduðu debaðýmsýz- ler” haline getirir. Hiç bir þekilsýnýfý c a k olarak yaþayabildikleri ve ðerleri ortaya çýkarýr. Kitla þa rak, lerinden uzaklaþmýþlardýr. bölmek, olanýn iþçi sýgerçekten yaþamaya deðer lesel grevler dayanýþma, in san lar de toplumsal yaþamý geliþtirezenlere karþý öfkeyi ezinýfýnýn kendi kitlesel mübir toplum yaratmayý redkarþýlýklý destek, yeteneküze rin de mez. Suçluluk hissiyatý üretir, lenlere ve azýnlýklara yöncadelesiyle kurulabilecek dediyorlar. Onlarýn ahlak lerin birleþtirilmesi ve kolnun bir baský lendirmek, sýnýfýn uluslarayeni toplumsal sistemle kurallarý tam anlamýyla ahlektif emek fikrini geliþtiaracý haline ben-merkezli davranýþlar ancak ra sý düzeydeki gücünü zasað la na bi le ce ði fik ri ni iþ lak sýz, çün kü bu sis te mi rir. ye ni ve gelmesine neortaya çýkarýr. yýflatmak, kýsacasý iþçi sýnýlevsiz kýlarlar. Bu anlayýþta yýkmaya deðil yaþatmaya Nükleer savaþ ve ekolokollektif den olan yabancýfýnýn uluslararasý bir sýnýf olanlar kendilerine sosyaçalýþýyorlar. jik yýkým tehlikesinin oldubir toplumsal laþmayý engelleyeolarak geliþimini engellelist deseler de Marksizmin Sistemden memnun olðu, kâr etmiyor diye iþletdüzen saðlamakla mümmez. Herþeyden öte, devyecek herþeydir. Üzerimiztemel fikirlerinden uzakmasa da egemenmeler kapatýlýr fikün olabileceðini savunlet sýnýflarüstü deðildir. deki baský ne kadar çok laþmýþlardýr. lerin dayatyatlar düþdu. Marks’a göre, yanlýzca Yönetici sýnýf tarafýndan Nükleer olursa olsun grev kýrmaMarksizm, nereden getýðý ahmesin “piyasa toplumunun tükontrol edilir ve toplumun mak, mücadelede yoldaþlirse gelsin, soyut ahlakçýlýl a k diye müne karþý mücadele çoðunluðunu oluþturan insavaþ ve ekolojik yýkým lara ihanet etmemek, daðý redder. Ýþçi sýnýfýnýn eden, tüm sýnýflarý kendi sanlarý sindirip ezmek için tehlikesinin olduðu, kâr etmiyor yanýþma içinde olmak, etmücadele geleneði, içinde eritebilecek, sorunkullanýlýr. nik ve dini azýnlýklar üzeMarks, Engels, Lenin ve larý evrensel olduðu için diye iþletmeler kapatýlýr fiyatlar düþDevlet özgürleþtirmez, rindeki baskýya karþý çýkTroçki ahlak konusunda evrensel bir karektere sayabancýlaþmayý derinleþtim e s i n d i y e ü r ü n l e r d e n i z e d ö k ü l ü r k e n , mak bir görevdir. Ölüm sosyalistlere çok net bir hip toplumsal bir kesim” rir. Devlet ve din gibi kukamplarý, nükleer silahlar, bu deðiþikliðin saðlanmasý yüzmilyonlarca insanýn açlýktan öldüðü ve kriter sunar. rumlar sýnýfsal ayrýmlarý ýrkçýlýk, cinsiyetcilik ilkeTroçki’ye göre, “devrimiçin gerekli yetenek ve güdestekler, varolan sistemi iþsizliðe mahkum edildiði bir dünyada sel olarak reddedilir. ci proleteryayý birleþtiren, ce sahip olabilirdi. Bu nekutsar, insanlara dýþarýdan, “her türlü yalan kötüdür”, “her türlü Kýsacasý iþçi sýnýfý ikkalplerini ezilmeye karþý denle kapitalizmi alaþaðý soyut, insanlýk dýþý, cansýz tidarý için mücadeleyi uzlaþmaz bir nefretle doledebilecek olanýn iþçi sýnýdavranýþ kurallarý empoze þ i d d e t y a n l ý þ t ý r ” d e m e k , s a ð c ý l a r ý n yükseltmekte iþimize duran, ... bilinçlerini kendi kufý olduðunu söyledi. ederler. yarayanlar “iyi”, iþimitarihsel misyonlarýyla doü r ü n - iki yüzlü ahlak çýðýrtkanlýðýný ral la Ahlak felsefecilerinin Böyle bir toplumda “ahzi zorlaþtýranlar “köna tan, gü ven le ri ni art tý ran rý ný ka ler denize yýllardýr ilgilendiði konulalaki olan” ile “insan özgürkabul etmektir. bul edenler ve bu hedef için fedakâr tü”dür. Sosyalistlerin dö kü lür ken, rýn çözümü Marks için lüklerinin geliþmesi” araahlaký sadece ve sadeolmalarýný saðlayan araçlaise “ahlaksýz” yöntemyüzmilyonlarca insanýn pratik bir mesele halini alsýndaki iliþki kopar. Ahlak, ce bununla sýnýrlýdýr. ra izin verilir, bu araçlarýn ler içerdiði için sistemin açlýktan öldüðü ve iþsizliðe dý. Marks, önemli olanýn insanlarý ezen bir dizi kuBaþka hiçbir ahlaki kukullanýlmasý zorunludur.” pisliklerine karþý mücademahkum edildiði bir dünkiþisel davranýþlar deðil, ral haline gelirken en inralýmýz yoktur. Toplumdaki ahlakçýlarý leye sýrtlarýný dönüyorlar. yada yaþýyoruz. Böylesi bir toplumsal güçler arasýndasanca ihtiyaçlar bile “utaüzmek, diðer tarafýn þiddeYönetici sýnýfa muhalif dünyada yaþarken “her ki mücadele olduðunu nýlacak þeyler” haline ge-

A


12 Ýþçi Demokrasisi 1 Nisan 1998

Stalinist rejimler ve Devlet Kapitalizmi Tony Cliff* Çeviren: Türkan Uzun

Otopsi

neticileri ne kadar saðcý ve bürokratik olursa olsun sendikalarýný ortadan kaldýrmak isteyenlere karþý koruduklarý gibi. Ýþçiler zayýf bir sendikanýn bile iþçilerin savunma örgütü olduðunu kendi deneyimleri ile öðrenmiþlerdir. Sendikalaþmýþ bir iþyerinin iþçileri sendikalaþamamýþ iþEðer ye ri ne gö re sosyalist bir

On yýl önce Berlin duvarý yýkýldý. Kýsa süre içinde Doðu Avrupa ve Rusya'daki stalinist devletler de peþ peþe devrildiler. 51 yýl önce, 1947'de stalinist rejimlerin devlet kapitalisti yapýya sahip olduklarý sonucuna varmýþtým. Bu teoriyi geliþtirRusya mek için iki kitap ülke ya da stalinist rejimler y a z iþçi devletleri (hatta dejenere dým. Ger - iþçi devletleri) olsaydýlar stalinizmin ç e k çöküþü "karþý devrim" anlamýna geya-

lirdi. Bu durumda iþçiler elbette kendi devletlerini savunurlardý. Peki iþçiler 1989-91 arasýnda Doðu Avrupa ve Rusþam- ya'daki rejimleri savundular mý? Tabii da sý- ki hayýr. Rejimin savunulduðu, þiddenantin kullanýldýðý tek ülke Romanma dan k i m s e ya'ydý. Ama rejimi savunanlar iþbir teori- çiler deðil, ülkenin gizli po- d a ha iyi nin doðru lisiydi. ücret alýr, olup olmadýðýn-

daha iyi koþuldan emin olamaz. lar da ça lý þýr lar. Stalinist rejimlerin yýPeki iþçiler 1989-91 kýlmasý bu teorinin doðrulanmasý ya da tarihin çöp- arasýnda Doðu Avrupa ve lüðüne atýlmasýný olanaklý Rusya'daki rejimleri savunkýldý. Bir hastanýn kanser- dular mý? Tabii ki hayýr. Ýþden mi yoksa veremden çiler tümüyle pasifti. Çok mi öldüðü konusunda az çatýþma yaþandý. Ýngiltedoktarlar anlaþamýyorlar- re'deki 1984-85 madencisa, gerçeði otopsi ortaya ler grevinde bile daha fazla çatýþma olmuþtu. Rejiçýkaracaktýr. min savunulduðu, Stalinist reþiddetin kullajimlerin çöK a nýldýðý tek küþü iþte ülke Roböyle pitalizm özel mülmanya bir okiyet demekse, köleci oldu. topsiA m a v e f e o d a l d ö n e m l e r i d e k a y i pitalizm olarak tanýmlamamýz re ji mi savugerekiyor. Çünkü bu sistemler- nanlar iþ çi ler de de özel mülkiyet vardý. deðil, Mülkiyet bir þekildir, içeriði ül ke nin tarif etmez. gizli polimümkün siy di. kýlmaktaEðer bu ülkelerdýr. Eðer Rusya de bir karþý devrim sosyalist bir ülke ya da stalinist rejimler iþçi dev- yaþanmýþ olsaydý topluletleri, hatta dejenere iþçi mun üst katmanlarý yerledevletleri olsaydýlar stali- rinden olurlardý. Ancak nizmin çöküþü "karþý dev- stalinist rejimlerin çökürim" anlamýna gelirdi. Bu þündeki ortak özellik, çödurumda elbette iþçiler küþten önce ekonomiyi, kendi devletlerini savu- politikayý ve toplumu yönurlardý. Týpký sendika yö- netenlerin (nomenklatura-

nýn) baþta kalmaya devam etmesidir. 1989-91'deki geliþmeler bu yönetici sýnýfýn toplumdaki konumunu deðiþtirmedi. Bugünkü Rusya ve Doðu Avrupa'da varolan sistemlerle daha önceki stalinist rejimlerle arasýnda nitel bir fark bulunmadýðý açýktýr. Þu anda bu rejimlerin kapitalist olduklarý konusunda kimsenin þüphesi olmadýðýna göre daha önce varolan sistem de kapitalistti.

Rusya'da devlet kapitalizminin doðuþu 1917 Ekim Devrimi Rusya'da iþçi sýnýfýný iktidara getirdi. Bu devrimin uluslararasý alandaki etkisi devasa oldu. Almanya, Avusturya ve Macaristan'da iþçi devrimleri gerçekleþti. Fransa, Ýtalya ve bir dizi baþka ülkede kitlesel komünist partiler ortaya çýktý. Lenin ve Troçki, Rus Devrimi'nin geleceðinin Alman Devrimi'nin zaferine baðlý olduðundan kesinlikle emindiler. Her ikisi de devamlý olarak Alman Devrimi olmaksýzýn Rus Devrimi'nin geleceðinin karanlýk olduðunu tekrarlýyorlardý. Ne yazýk ki 1918-23 Alman Devrimi yenilgiyle sonuçlandý. Deneyimli kadrolara sahip devrimci bir partinin olmamasý nedeniyle devrim zafere ulaþamadý. Daha sonra da defalarca proleter devrimlerin devrimci parti olmamasý nedeniyle zaferle sonuçlanmadýðýný gördük: Ýspanya ve Fransa 1936, Ýtalya ve Fransa 1944-45, Macaristan 1956, Fransa 1968, Portekiz 1974, Ýran 1979, Polanya 1980-81. 1923'de Alman Devrimi'nin yenilmesi, Rusya'da karamsarlýða ve saðcý politikalarýn güç kanzanmasýna ortam hazýrladý. Stalin 1923'de açýkça Troçki'ye karþý kampanya yürütüyordu. Lenin'in yaklaþýk bir yýl ölüm döþeðinde yatmasý ve bu süre içinde aktif olarak tartýþmalardan

Doðu Alman kitleleri 1989’da Berlin duvarýný elleriyle parcalayarak, tüm stalinist rejimlere mezartaþý yaptýlar uzak kalmasý Stalin'in iþini mak zorundayým. Tabii ki Ekim Devrimi sonrasý kolaylaþtýrdý. Troçki'nin diþlerim köpeðinki kadar kurulan sovyet rejimi AlStalin'in yükseliþini Rus güçlü olmadýðý için ben man, Ýngiliz, ABD, Fransa, Devrimi'nin izole olmasý sopa kullanmak zorunda- Ýtalya, Japonya, Romanya, ve dünya kapitalizminin yým. Vahþi köpeði öldürür- Finlandiya, Latviya, Litvanbaskýlarýna baðlamasý tü- sem sorun biter. Köpek ya ve Türk ordularýnýn salmüyle doðruydu. O dö- beni öldürürse sorun yine dýrýsýna uðradý. Bu ordunemde Rusya'da iþçi dev- biter. Peki ya köpek de lar, Rusya'daki karþý devleti dejenere olmuþtu. ben de birbirimizi öldüre- rimci Beyaz Ordu'yla beraTroçki'nin tanýmlamasý cek kadar güçlü deðilsek ber, Kýzýl Ordu'yu yeneduruma uygun düþüyor- ve aylarca ayný oda içinde mediler. Ama Rusya'nýn du. kilitli tutulursak ne olur? devrimci hükümeti de Vahþi bir köpek bana Dalaþýr dururuz. Bu du- dünya kapitalist ülkeleri saldýrýrsa ona ayný þekilde rumda dýþarýdan bakanlar yenemedi. Dünya kapitacevap vermek zorunda- benimle vahþi köpek ara- lizminin baskýsý Stalinist yým. Eðer þiddet kullaný- sýnda fark göremeyecek- rejimi her geçen gün daha yorsa ben de þiddet kullan- tir. fazla kapitalizme benze-


meye zorladý. Sonunda tim artýþ hedefleri 270, ekonominin kurallarý ve 227, 177, 159 milyon metRus Ordusu'nun iþleyiþi re olarak saptandý. Yani kapitalist ülkelerdekilerle üretim hedefi 20 yýl içinde yüzde 40 düþürüldü. týpa týp ayný hale geldi. Rusya uzaya uydu Stalin 1928'de Rusya'nýn 15-20 yýl içinde ileri göndermek, savaþ uçaklarý sanayi ülkelerine yetiþme- üretme alanýnda son deresi gerektiðini açýkladý. Bu- ce baþarýlýydý ama ayakkanun anlamý, Ýngiltere gibi bý üretiminde ayný baþarýülkelerin 100-150 yýlda ya sahip deðildi. Kapitalist sistem sergerçekleþtirdikleri sanayileþmeyi ve bunun yükünü maye birikimi ihtiyacý taraRusya'da bir kuþaðýn üst- fýndan belirlenir. Renault lenmesiydi. Ýngiltere'de sürekli yatýrým yapmak zokapitalizmin önünü aç- rundadýr, aksi takdirde Fimak için köylülüðün tasfi- at ile rekabetinde yenilir, yesi 300 yýl içinde gerçek- iflas eder. Kapitalist girileþmiþti. Oysa Rusya'da bu þimciler arasýndaki bu rekabet bütün kapiiþ "kolektifleþtirtalistleri deme" adý alYabancý vamlý yatýnda týrým ü ç ordularlala iþbirliði hayap yýl-

lindeki Beyaz Ordu Ekim Devrimi sonrasý kurulan iþçi devletinin Kýzýl Ordu'sunu yenemedi. Ama Rusya'nýn devrimci hükümeti de dünya kapitalist ülkeleri yenemedi. Dünya kapitalizminin baskýsý Stalinist rejimi her geçen gün daha fazla kapitalizme benzemeye zorladý. Sonunda ekonominin kurallarý ve Rus Ordusu'nun iþleyiþi kapita- may a , d a list ülkelerdekilerle týpa týp ser ma t a ye birikimmam lan ayný hale geldi.

dý.

Stalin sanayi-askeri makinasýný inþa etmeye diðer kapitalist ülkelerden çok daha zayýf bir temelden ama ayný hýrsla baþladý. Nazi Almanyasý'nýn tank ve uçaklarý varsa Stalin'in kurduðu askeri aygýt bunun karþýsýna insanlarýn ihtiyaçlarý için kullanýlan araçlarla deðil, ayný güçlerle çýkmak zorundaydý. Kaldý ki 1928'de Rusya'daki köylüler traktör deðil, halen kara saban kullanýyorlardý. Rusya'daki sanayileþmenin organizasyonu silah sanayinin altyapýsý olarak büyük ölçüde aðýr sanayiye dayanmaktaydý. Beþ yýllýk planlarýn incelenmesi oldukça ilginç bir tablo ortaya çýkarýyor. Ýlk beþ planýnýn hedeflerini birbirleriyle kýyasladým. (Stalin döneminde Rusya'da kimse böyle bir kýyaslamaya cesaret edemezdi.) Önce aðýr sanayi mallarý üretimine bakalým. Çelik üretim hedefi birinci beþ yýllýk planda 10.4 milyon ton; ikincisinde 17 milyon ton; üçüncüsünde 28 milyon ton; dördüncüsünde 25.4 milyon ton; beþinci planda 44.2 milyon tondu. Açýkça görüldüðü gibi hedefler korkunç biçimde artýyor. Ayný artýþlar elektrik, kömür, demir üretim hedeflerinde de görülebilir. Tüketim maddelerine üretiminde ise durum çok farklý. Pamuklu bez üretim hedefleri ilk dört planda 4.7, 5.1, 4.9, 4.7 milyar metre olarak belirlenmiþti. Yani 20 yýl boyunca üretim hedefleri hemen hiç artmýyor. Yün üretiminde ise artýþ deðil düþüþ sözkonusu. Ýlk dört planda üre-

lerini sürekli olarak artýrmaya zorlar. Bu rekabet ayný zamanda kapitalistleri iþçileri daha fazla sömürmeye zorlar. Sermayenin iþçiler üzerindeki despotluðu ve kapitalistler arasý rekabet ayný madalyonun iki yüzüdür. Ayný mekanizma Stalinizmin Rus iþçi ve köylülere uyguladýðý despotlukta da geçerlidir. Durdurak bilmeyen sömürü, Rus kapitalizminin diðer kapitalistlerle özellikle de Nazi Almanyasý ile rekabet etmesinin yan ürünüdür.

ri de kapitalizm olarak tanýmlamamýz gerekiyor, çünkü bu sistemlerde de özel mülkiyet vardý. Proudhon'un görüþleri tam bir keþmekeþ içinde. Mülkiyet bir þekildir, içeriði tarif etmez. Kölecilikte, feodalizmde ve ücretli emek dönemlerinde özel mülkiyet olabilir. Birisi bana "dolu bir þiþem var" derse bu, þiþenin içinde ne olduðunu açýklamaz. Þiþenin içindeki su da olabilir þarap veya çöp de. Kap ve içindekiler ayrý þeyler olduðundan ayný þey farklý kaplara konabilir. Su, bir bardaða da konulabilir, bir þiþeye de. Özel mülkiyet köleciliði, feodalizmi ve ücretli emek dönemlerini içerebiliyorsa, o zaman kölecilik hem özel mülkiyetle hem de devlet mülkiyeti ile varolabilir. Mýsýr piramitleri köleler tarafýndan inþa edildi. Eminim ki köleler birbirlerine "çok þükür özel bir patrona deðil Firavun'a yani bize sahip olan devlete çalýþýyoruz" demiyorlardý. Feodalizmde egemen üretim iliþkisi toprak beyi ve köylü arasýndaydý. Ancak bazý köylüler kiliseye ait topraklarda kilise için çalýþýyorlardý. Kilisenin bir þahsýn özel mülkü olmamasý köylülüðün üzerindeki yükü hafifletmiyordu. Gelelim ikinci tartýþmaya yani kapitalizmde planlama olamayacaðý oysa Stalin Rusya'sýnda planlý ekonomi olduðuna. Kapitalizmde her üretim biriminin içinde planlama var-

1 Nisan 1998 Ýþçi Demokrasisi 13 mümkün. Genel Sekreter dýr, ancak farklý birimler Devlet kapitalizmi Nina Temple "SWP arasýnda planlama yoktur. Ford fabrikasýnda plan varteorisinin önemi (Cliff'in kurucularýndan olduðu Sosyalist Ýþçi Partisidýr. Araba baþýna bir moAltmýþ yýl boyunca ni kastediyor. ÇN) haklýytor, her araba için üç deðil dört tekerlek üretilir. Yani Stalinizm dünya iþçi sýnýfý dý. Troçkistler Doðu Avruþu kadar araba için kaç hareketi içinde muazzam pa'da sosyalizm olmadýðý motor, þase ve tekerlek destek buldu. Devrimci konusunda haklýydýlar. üretmek gerektiði planlan- sosyalizm, yani Troçkizm Bunu çok daha önce söymak zorundadýr. Ford ile sýnýf hareketinin kýyýsýna i- lememiz gerkiyordu" dedi. Fiat arasýnda ise anarþi var- tildi. Ancak Stalinist rejimÝnsan Nina Temple'in dýr. Stalinist Rusya'da da ekonomi içinde bir plan lerin yýkýlmasýyla durum açýklamasýný okuyunca," vardý ama Rus ve sözgeli- deðiþti. Þubat 1990'da Ýn- Papa çýkýp "allah yoktur" mi Alman ekonomileri ara- giliz Komünist Partisi'nin dese Katolik Kilisesi ayakteorisyeni Eric Hobs- ta kalabilir mi?" diye düsýnda bir plan yoktu. bawm'a "Sovyetler Birli- þünmeden edemiyor. Politik ve sosyal ðinde iþçiler, iþStalinist partiler dündevrim araçi devle- yanýn heryerinde muazsýn da Kapitalizmde t i n i zam bir kargaþa ve daðýk i her üretim birimi içinde nýklýk yaþamaya baþladýlar. Biz, duvarlar yýkýlmadan planlama vardýr, ancak farklý birimçok önce Rusya'nýn devlet ler arasýnda planlama yoktur. Ford fabkapitalisti olduðunu söylerikasýnda plan vardýr. Ford ile Fiat arasýn- yenler, aþaðýdan sosyalizda ise anarþi vardýr. Stalinist Rusya'da da min, gerçek Marksist geleneðini koruyarak geleceðe ekonomi içinde bir plan vardý ama Rus bir köprü kurduk.

ve sözgelimi Alman ekonomileri yýkplan yoktu. mýþ gö-

fark lý arasýnda bir lýða iliþkin üçüncü tartýþma da, devletin bütün serveti kontrol ettiði gerçeðine çarpýnca daðýlýr. 1830'da Fransa'da politik bir devrim yaþandý. Monarþi yýkýldý, yerine Cumhuriyet kuruldu. Bu, sosyal yapýyý deðiþtirmedi çünkü servetin sahibi devlet deðil kapitalistlerdi. Devletin serveti elinde tuttuðu durumlarda politik iktidarý ele geçirmek, ekonomik iktidarý ele geçirmek yani sosyal bir devrim yapmak anlamýna gelir. Sosyal ve politik devrim arasýnda bir ayrým yoktur.

rünüyorlar" denildiðinde Hobsbawm'ýn yanýtý "Açýk ki iþçi devleti deðildi. Sovyetler Birliði'nde kimse devletin iþçi devleti olduðuna hiçbir zaman inanmadý, iþçiler de iþçi devleti olmadýðýný biliyorlardý" oldu. Peki Hobsbawm bunu bize neden 50 yýl önce ya da en azýndan 20 yýl önce söylememiþti? Ýngiliz Komünist Partisi'nin yaþadýðý kafa karýþýklýðýný, duvarlarýn yýkýlmasýnýn ardýndan yapýlan merkez komite toplantýlarýnýn tutanaklarýnda görmek

*Tony Cliff 1947-8'de yazdýðý Rusya'da Devlet Kapitalizmi adlý kitabýyla ortodoks Troçkizmden koparak bugün Aþaðýdan Sosyalizm anlayýþýyla her ülkede örgütlenmeye çalýþan uluslararasý sosyalizm akýmýnýn temellerini attý. Cliff'in Türkçeye çevrilmiþ kitaplarýndan bazýlarý þunlar: Rusya'da Devlet Kapitalizmi, üç ciltlik Lenin Biyografisi, Kadýnlarýn Kurtuluþu ve Sosyalizm. Ýngiltere'deki Socialist Workers Party'nin (SWP- Sosyalist Ýþçi Partisi) kurucularýndan olan Cliff'in Ýþçi Demokrasisi için kaleme aldýðý yazýyý aynen yayýmlýyoruz.

Devlet Kapitalizmi teorisine karþý tezler Devlet kapitalizmi teorisine karþý üç temel itiraz yapýlmakta: Birinci itiraza göre, kapitalizmin temeli özel mülkiyettir. Rusya'da üretim araçlarý devletin elindeydi, özel mülk yoktu. Ýkinci itiraz, planlamanýn kapitalizmle uyuþmadýðý ve Rusya'da planlý ekonomi olduðudur. Sonuncu itiraz ise Stalinist devlet yapýsýný deðiþtirmek için politik bir devrimin yeterli olduðu, ama kapitalist devletleri yýkmak için kökten sosyal bir devrimin zorunlu olduðu þeklindedir. Bu argümanlarý tek tek inceleyelim. 1847'de hayli kafasý karýþýk bir Fransýz sosyalisti olan Proudhon, Sefaletin Felsefesi kitabýnda kapitalizmin özel mülkiyet olduðunu yazdý. Marks, bu anlayýþý amansýzca eleþtirdiði Felsefenin Sefaleti adlý kitabýnda, "özel mülkiyet hukuki bir soyutlamadýr" diyordu. Özel mülkiyet kapitalizm demekse, köleci ve feodal dönemle-

“Tek ülkede sosyalizm olur” fikri, Stalin heykelleriyle birlikte tarihin çöplüðüne ait


14 Ýþçi Demokrasisi 1 Nisan 1998

MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR.. MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR..MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...

Kýlýk kýyafet genelgesine hayýr! Merhaba arkadaþlar, Ben bir saðlýk çalýþanýyým. Sizlerle hastanemizde yaþanan bazý sorunlarý paylaþmak istiyorum. Ordu ve hükümet, Türkiye’de o kadar sorun varken kadýnlarýn baþörtüsüyle uðraþýyor. Hastanemiz çalýþanlarýna bir kýlýk kýyafet genelgesi imzalatýldý. Bunu imzalarken çoðumuz bunun sonucunun ne olabileceðini bilmiyorduk. Ancak geçen gün kapalý giyinen doktor ve hemþire arkadaþlar baþhekimin odasýna çaðrýldý. Baþhekim onlara baþlarýný açmazlarsa haklarýnda yasal iþlem yapýlacaðýný söyledi. Önce ihtar, ardýndan kýnama cezalarý verileceðini bildirerek. “beðenmiyorsanýz istifa edin” diye tehdit etti. Bu satýrlarý yazdýðým gün, servis þefi yine kapalý arkadaþlarýmýzý toplayýp “siz fahiþesiniz” diye baðýrdý. Ben, bir sosyalist olarak, insanlarýn kýlýk kýyafetine devletin karýþmamasý gerektiðini düþünüyorum. Ayný devlet biz kamu çalýþanlarýna toplusözleþmeli grevli sendika hakkýný çok görüyor, emekçilere panzer ve bombayla saldýrýyor. Biz kýlýk kýyafet genelgesini imzalamakla hata ettik. Bu genelgeye baþtan direnmeliydik. Sendikamýz ve hastane çalýþanlarýn bir kýsmý bu sorunu görmezliketen geliyorlar. Bazýlarýnýn özgürlüðünü tanýmayarak nasýl demokrasiyi savunacaðýz, sosyalist olacaðýz? Þimdi baþhekim ve servis þefinin tutumlarýný kýnayan, genelgenin geri çekilmesini isteyen bir imza dilekçesi ve protesto örgütlememiz gerekiyor. Ancak bu sorun sadece bizim hastaneye özel deðil. Biz heryerde baskýlara karþý çýkmalýyýz. Ancak bu þekilde þeriat tehlikesine karþý sosyalist alternatifi geliþtirebiliriz.

Ýþçi Demokrasisi okuru bir saðlýk çalýþaný

P o li s ida re iþb irl iði n e s o n Faþistlerin Ýmar Ýskan Bloklarý’nda demokrat gençleri teþhir etmeye çalýþmalarý karþýsýnda mahallenin gençleri tepki verdi. Bu olayýn ardýnan Mevlana Lisesi Müdürü okulda Ýmar Ýskan’daki olayla ilgisi olsun olmasýn bütün demokrat gençlerin isimlerini karakola verdi. Bu öðrenciler gözaltýna alýndý. Üstüne tuz biber olsun diye de derslerinden alýnan öðrenciler yok yazýldý. Müdürün polisle böyle bir iþbirliði yapmasý birçok öðrencinin tepkisini çekti. Faþistlerin saldýrýlarýna arka çýkan ve görmezden gelen polis ve idare, kendilerini faþist saldýrýlardan korumak isteyen demokratlara büyük baskýlar uyguluyor. Bizler bu mücadeleye duyarlý öðrencilere destek veriyor, okul müdürünün polisle iþbirlikçiliðini kýnýyoruz.

Mevlana Lisesi Ýþçi Demokrasisi okurlarý

Dað Evleri’nde 8 Mart kutlamasý Sarýyer Dað Evleri Mahallesi kadýnlarý olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nü bir kahvehanede kutladýk. Günün anlam ve önemi, kadýnýn görülmeyen emeði, kadýn ve savaþ, kadýn ve dayak konularýnda konuþmalar yapýldý. Saz çalýnýp þarkýlar söylendi, þiirler okundu.

Aliye ARGUN

Kapitalizmin Oltasýna T a k ýlm a y al ým Patronlar bizi bölmek ve mücadele etmemizi engellemek için her yolu deniyorlar. “Müslüm Baba hastalýðý” bu yollardan biri. Bu tür müzikler yaþadýðýmýz acýlarý ve isyan etme noktasýna gelen bizleri iyi anlatýyor ama çözüm yok. Ýsyan eden ama bu isyanýný kendine kahrederek ve hatta kendini jiletleyerek ifade eden bir çok emekçi var. Günde 10-11 saat aðýr koþullarda ve düþük bir ücretle çalýþan bizler bir futbol maçý hakkýnda bazen aylarca tartýþýyoruz.Sisteme olan öfkemizi stadlarda ya

da taraftar kavgalarýnda boþaltýyoruz. Biz iþçiler futbol maçlarý yerine nasýl insanca yaþayabileceðimizi, 8 saatlik iþ gününü nasýl kazanabileceðimizi tartýþsak daha iyi olmaz mý? Bilelim ki bizi ne spor kulüpleri, ne Müslüm Baba kurtaracak. Ýþçi kardeþ! Sosyalist mücadeleye, örgütlenmeye, dayanýþmaya! Maça deðil, grevlere!

Ýmes’ten Ýþçi Demokrasisi okuru Hayri Sami

Ýnadýna devrim, in a dýn a s o sy a liz m Önce merhaba demek istiyorum dostlarým. Ýþçi Demokrasisi gazetesini beðendim ve sizi kutlamak istiyorum. Sorun gazete deðil önemli olan birþeyleri baþarmak. Ben diyorum ki, özellikle bizler, devrimci düþünenler daha iyilere layýk olan insanlarýz. Bakýyorum topluma, evde, iþyerinde bizlerden baþka darbe yiyen yok. Toplum nerede, Avrupa nerede? Türkiye’de ben düþüncelerimi yazmak, sesimi duyurmak, yükseltmek istiyorum. Özellikle altýný çizerek söylüyorum: Ýnadýna devrim, inadýna sosyalizm. Bunu baþarabilmek için teknik uzmanlara ihtiyacýmýz olduðuna inanýyorum. Beni yanlýþ algýlamayýn. Devrimciler kendilerine zarar vermeden çoðalsýn. Ben hemen bugün sosyalizm olsun isterim. Ama olmuyor. Devrimciler kötü birþey yapmýyorlar. Bize verilen haklarý deðerlendirmemiz gerek.

Yeni Bosna’dan bir tekstil iþçisi

Düzeltme Gazetemizin ikinci sayýsý 18. sayfasýnda yer alan Turkish Daily News iþçileri röpörtajýnda “sendikaya üye olduktan 4 gün sonra iþten atýldýk” cümlesi yanlýþlýkla “Greve baþladýktan 4 gün sonra sendikaya üye olduk” biçiminde yayýmlanmýþtýr. Düzeltiriz.

Romen Ýþçilerin Dramý:

Ucuz Emek ve Milliyetçilik Daha önceleri “sosyalist” diye düþünülen Doðu Bloku ülkelerinin 1989’da ardarda daðýlýnca zaten krizde olan bu ekonomiler daha da zayýfladý. Duvarlarýn yýkýlmasýnýn ardýndan kapitalist ülkelere büyük iþçi göçlerinin baþlamasý, bu ülkelerde aslýnda muazam bir iþsizliðin olduðunu açýða çýkardý. Çavuþesku diktatörlüðünü deviren Romen iþçiler, ekonomik çöküntü karþýsýnda çareyi Avrupa ve yakýn ülkelerde ucuz emek satarak yaþamakta buldular. Kadýnlarýn bir kýsmý yaþamak için, çocuklarý ve ailelerine para göndermek için vücutlarýný satýyor. Erkekler de inþaat ve sanayi de çalýþýyor. Romenler daha fazla çalýþýyor, daha az para alýyorlar. Çünkü çalýþma izinleri yok. Kaçak çalýþtýrýlýyorlar. Pazarlýk yapamýyor, greve çýkamýyorlar. Patron bunu görüyor ve düþük maaþ veriyor. Romenleri kaçak çalýþmaya mahkum eden göçmenlik yasalarý patronlarýn iþine yarýyor. Türk iþçilerin ise zararýna. Çünkü Türk iþçi greve çýkýnca kapýda bekleyen onlarca Romen var. Bu durum “Zam isteyemiyor, mücadele edemiyoruz. Etsek patron bizi atýp yerimize Romen alacak. Aslýnda Romenler gitse daha iyi yaþarýz” gibi milliyetçi fikirlerin yayýlmasýna uygun bir zemin hazýrladý. Oysa Romen iþçiler daha kötü þartlarda çalýþmaya mecbur býrakýlýyor. Baþka þanslarý yok. Acaba 1990 yýlýnda Romenler gelmeden koþullar daha mý iyiydi? Ýþçilerin maaþý daha mý fazlaydý? Kaç iþçinin sigortasý vardý? Makinaya elini kolunu kaptýranlara ne kadar yardým yapýlýyordu? Ýþten atýlan iþçiye tazminat veriliyor muydu? Ýþ kazasýnda hayatýný kaybeden iþçinin ailesine yardým yapýlýyor muydu? HAYIR. Sorun Romen iþçiler deðil. Türkler bir zamanlar yabancý ülkelere Almanya, Ýngiltere, Fransa , Irak hatta Rusya’ya gidiyorlardý. Yabancý ülkedeki patronlar da, aynen Türkiye’deki patronlar gibi, iþçiler arasýnda milliyetçi fikirleri körüklüyor, göçmen yasalarýný kullanýyorlar. Sorun Romenler deðil, bizi sömüren patronlardýr. Bizi Romenler deðil patronlar sömürüyor. Bizi açlýða, yoksulluða, sefalete iten onlar. Romen-Türk ayrýmý yapmak bizim çýkarýmýza deðildir. Patronlara karþý Romen ve Türk iþçiler omuz omuza mücadele etmelidir. Tek kurtuluþ tepemizdeki bir avuç patrona bir tekme atýp onlarý fabkalardan kovmak ve kendi kendimizi yönetmektedir. Ancak bu þekilde rahat edebiliriz. Bileþen iþçiler yenilmezler Birlik, Mücadele, Zafer!

ÝMES’ten Ýþçi Demokrasi okurlarý


1 Nisan 1998 Ýþçi Demokrasisi 15

Kitap tantýmý

Ýþçi sýnýfýnýn tarihi rolü ve deðiþimi Yeþim Kahyaoðlu Tülin Öngen, Alan Yayýnlarý’ndan çýkan “Porometheus’un Sönmeyen Ateþi” adlý kitabýna yazdýðý önsözde, “Prometheus insaný insan yapan deðerleri temsil eden bir mitoloji kahramanýdýr. Onun yaktýðý ateþ insan yaratýlýcýðý, akýl üstünlüðü ve baþkaldýrma gücü yanýnda, yenilik ve özgürlük arayýþýný da simgeler” diyor. Kitabýn adý bir bakýma insanlýðýn binlerce yýllýk özgürlük mücadelesini simgeliyor. Çünkü “Prometheus akýl gücünün ve yaratýcýlýðýn tanrýlara deðil, insana ait bir nitelik olduðunu öne sürerek ateþi tanrýlardan çalýp insanlara armaðan etmiþtir.” Bu ateþ þimdi iþçi sýnýfýnýn elindedir. Öngen, iþçi sýnýfýnýn deðiþtirici rolünü tartýþýyor, bu rolün devam edip etmediðini sorguluyor. Öngen iþçi sýnýfýnýn deðiþen yapýsýný ele alýrken “üretken olmayan emeðin” günümüzde çok yaygýn olduðunu ve büro çalýþanlarýnýn hemen hemen tamamýnýn iþçi sýnýfýnýn parçasý durumuna geldiðini anlatýyor. Proleteryanýn ilerici rolünden uzaklaþtýðý yolundaki görüþleri eleþtirirken, iþçi sýnýfnýn baðýmsýz eylemi ve çýkarlarýnýn önemine dikkat çekiyor. Öngen bu çalýþmasýnda, ne yazýk ki, ulusarasý iþçi hareketi geleneðinden sözetmemekte. Soruna politik deðil akademik cevaplar aramaktadýr. Öngen’in kitabý, iþçi sýnýfý yazýnýnýn dar akademik alanda deðil, sýnýfýnýn mücadelesi içinde yaratýlmasýnýn önemini birkez daha ortaya koyuyor.

1 Mayýs... 1880’lerin Mücadelesinden Dersler Ýþçi sýnýfýnýn 1880’lerdeki mücadelesinden çýkan dersleri günümüze de ýþýk tutuyor. Dönemin en önemli talebi olan 8 saatlik iþ günü için grev çaðrýsý Amerika’da o yýllarda ölü bir örgütlenme olan Ýþçý ve Meslek Sendikalarý Federasyonu tarafýndan yapýlmýþtý. Tarihçi Norman Ware’in ifade ettiði gibi bu çaðrý aslýnda, “küçük bir jestten baþka bir þey deðildi. ... Ancak 1886’nýn koþullarý nedeniyle devrimci bir tehtid halini aldý.” Grev çaðrýsý baþlangýçta diðer iþçi örgütlerinin liderlikleri tarafýndan desteklenmedi. Ancak grevlerdeki ani patlama iþçi sendikalarý ve politik örgütlenmelerin hem sayýsýnda hem de büyüme hýzýnda korkunç bir artýþa neden oldu. Hareketi birbirine sýký sýký baðlayan temel þey, siyahbeyaz, kadýn-erkek, vasýflý-vasýfsýz bütün iþçiler arasýndaki dayanýþmaydý. 1 Mayýs’da iþçilerin kendiliðinden eyleminin baþarýya ulaþmasýnda tabandaki militan ve sosyalistler

önemli rolü vardý. Amerikada’ki olaylar, Avrupa’daki iþçi ve sosyalistlerin eylemini ateþledi. 1889’da Avrupa’nýn her tarafýndan gelen sendikacý ve sosyalistlerin katýldýðý bir toplantýda Sosyalist Enternasyonal kuruldu. 8 saatlik iþ günü için büyük bir kampanya baþlatýldý. 11 Mayýs 1890’da Engels þöyle yazýyordu: “Bugün bu satýrlarý yazarken, Avrupa ve Amerika proleteryasý mücadele güçlerini yeniden deðerlendiriyor. Tek bir ordu gibi bir tek bir bayrak altýnda tek bir amaç için harekete geçti: Standart 8 saat çalýþma.” Ýngiltere’de sekiz saat komitelerini kuran Tom Mann’in o zamanýn sendika liderlerine ait betimlemeleri bugünün sendikacýlarýný da anlatýyor: ”Sendikacýlarýn doðru saldýrý politikalarý tamamen ortadan kaybolmuþ gibi. Aslýnda bugünün ortalama sendikacýsý fosilleþmiþ bir zekaya sahip; ya umutsuz halde pasif ya da doðrudan kapitalist sömürücülerin eline oynayan politi-

kalarý desteklemekteler.” Sosyalistler o dönem grevlerinde çok önemli roller aldýlar. Ýngiltere’de ilk baþarýlý 1 Mayýs eyleminin merkezinde Marks’ýn kýzý Eleanor vardý. 1880’ler ve 90’larda ülkenin her bir yerinde toplantýlar yapýyor, 8 saatlik iþ günü için mücadele ediyordu. Güçlü ve popüler hareket kýsa zamanda Ýngiltere’deki Sendikalar Konfederasyonu TUC üzerinde etkisini gösterdi. Sosyalist militanlarýn organize ettiði, liderlik yaptýðý yüzbinlerce iþçiyi temsilen eden yeni delegeler 1890’da eski liderliði yönetimden tamamen süpürdü. Ancak bu yeni radikal sendikacýlýk dalgasý kýsa sürdü. Yönetici sýnýf zayýf alanlarý seçerek iþçilerin direniþini kýrabilmek için lokavt ve grev kýrýcýlarý kullandý. Eski sendikalarla yaþanýlan çatýþma ve sol içinde egemen olan sekterlik iþçiler arasýnda bölünmeye ve iþçý hareketinin zayýflamasýna neden oldu.

Amistad’ýn Öyküsü Kölelikten Baþkaldýrýya ABD yöneticileri kendi ülkelerini “demokrasinin cenneti”, “özgürlükler ülkesi” olarak tanýtmakta. Steven Spielberg’in yönetmenliðini yaptýðý Amistad adlý film bu imajý parçalýyor. Amistad 1839 yýlýnda kaçýrýlan 53 Afrikalý’nýn Ýspanyol köle gemisi Amistad’daki ayaklanmasýnýn öyküsü. Film, çalýnmýþ özgürlüklerin her türlü barbarlýða raðmen yeniden kazanýlma mücadelesini anlatýyor. Bazý köleler daha fazla baský yaþamamak için intihar ediyor, ancak bu bile filmde bir direniþ eylemi olarak görülüyor. Gerçek bir olayýn sinema diline aktarýlmasý. Bir dizi konuda veriler gerçek olmasa da film yaþanýlan zamaný genel yönleriyle çok baþarýlý bir þekilde anlatýyor. “Özgürlük ve eþitliðin” tam tersi olan kölelik Amerika’da kapitalizmin geliþiminde merkezi bir rol oynadý. Pamuk, þeker ve tütün tarlalarýna milyonlarca Afrikalý köle olarak ihraç edildi. ABD 1810 nüfus sayýmý her altý kiþiden birinin köle olduðunu gösteriyordu. Köleler ülkenin güneyinde yoðunlaþmýþlardý. Ancak ürettikleri zenginlik kuzeydeki zenginlerin cebine de gidiyordu. Afrika’dan köle ihracatý 1808’de yasaklanmýþ, ancak 1860’lara kadar kölecilik devam etmiþti. Tarým bölgesi olan güney için kölelik çok kârlýydý. Yanlýzca bir kiþinin gözetiminde çok sayýda köle kalifiye emek gerektirmeyen aðýr iþleri yapýyordu. Kölelik sürecinden çýkar saðlamýþ olan ABD kuzey eyaletleri patronlarýnýn çoðunluðu 1830’lara gelindiðinde artýk köleliðe karþýydýlar. Endüstrinin geliþtiði yer ABD’nin kuzeydoðusuydu. Kuzey sanayisinin kalifiye emeðe ihtiyacý vardý. Pahalý makinalarý en iyi þekilde kullanabilmek için belirli bir düzeyde gönüllü emeðe ihtiyaç vardý. Bu nedenle de kuzeyin sanayicileri köle emeðine karþý özgür ücretli emeði tercih ediyorlardý. Sanayici kapitalistlerin partisi Cumhuriyetçi Parti köleliðe karþý bu muhalefeti temsil etmeye baþladý. Kuzeydeki yönetici sýnýfýn köleliðe karþý olmasý onlarýn siyahlarý eþit olarak görmeleri anlamýna gelmiyordu. Siyahlarýn çok az sayýdaki kuzey eyaletinde oy hakký vardý. Buralarda siyahlar yoðun bir ýrkçýlýkla karþý karþýyaydýlar. Amistad Ayaklanmasý sýrasýnda siyasi kurumlarýn tümü açýk bir mücadeleyi engellemeye çalýþýyorlardý. Amistad davasý hukuki ve siyasi olarak sistemi ince noktasýndan yakaladý. Zamanýn politik liderlerinden hiçbirisi savaþ tehlikesini ve köleliðe karþý tutum alarak kariyerlerini riske atmayý göze almak istemiyorlardý. Ancak Ýspanyol köle tüccarlarý Amistad’daki Afrikalý’larýn sahibi olduklarýný iddia ederek açýkça yasalarý çiðnemiþlerdi. Köleliðin kaldýrýlmasý taraftarlarý bu durumu köleliðe karþý bir darbe vurmak için bulunmaz bir olanak olarak gördüler. Amistad davasýnda taraf olan güçler ya kölecilik taraftarý ya da karþýtý idiler. Ýnsanlar Amistad davasýnýn sonucunu kölelik karþýsýnda bir zafer olarak gördüler ve bu, güneydeki köleci eyaletleri çileden çýkardý. Bu ayaklanmadan 20 yýl kadar sonra Amerikan Ýç Savaþý baþladý. Savaþ kuzey ve güney arasýndaydý ve siyah köleler kendi özgürlüklerini kazanmak için kuzeylilerle beraber savaþtýlar. Sanayileþme nedeniyle ekonomi artýk köle emeðine dayanmak zorunda deðildi. Kapitalizmin geliþimini anlamak için köle zincirinin nasýl kapitalist sömürünün görünmez zincirini ortaya çýkardýðýný bilmemiz gerekiyor. Marks þöyle yazmýþtý: “Bugün sanayileþmemiz nasýl makine ve kredi üzerine dayalý ise dün de doðrudan kölelik böyle idi. Kölelik olmadan pamuk olmazdý, pamuk olmadan da modern sanayi olmazdý. Sömürgelere deðerini veren kölelikti. Sömürgeler dünya ticaretini yarattý. Dünya ticareti ise büyük ölçekli makina sanayisinin geliþimi için zorunlu koþuldu.” Köle ticareti ile ýrkçýlýðýn yükseliþi arasýnda doðrudan bir iliþki var. Milyonlarca siyahýn taþýnmasýný haklý kýlacak bir ideolojiye ihtiyaç vardý. Kapitalizm, bir yandan eþitlik ve temel haklar gibi Fransýz ve Amerikan devrimi fikirlerini sahiplenirken diðer yandan korkunç bir köle ticareti üzerinde yükseliyordu. Dünya kapitalizmi Güney Amerika’daki köleliðin hýzlý geniþlemesi olmaksýzýn geliþemezdi. Þeker ve tütün Ýngiliz Ýmparatorluðunun alt yapýsýný oluþturuyordu, bu da en fazla Amerika’da bulunuyordu. Kolombus’un geliþinden sonra Yeni Dünya’da ilk köleler yerlilerdi. Hispaniola’da nüfus 300 binden 30 bine düþtü. Güney Amerika’da nüfus %30 düþtü. Emek kaynaðý olarak yerliler tüketildiðinde toprak sahipleri beyaz emeðe dondü. Avrupa’dan 340 bin insan gönderildi. Ancak bu da çok büyük fabrika tipi tarlalarda çalýþtýrmak için yeterli deðildi. Toprak sahipleri emek için Afrika’ya yüzlerini döndüler ve böylece o zamana kadar görülen en korkunç ticaret baþladý. 25 milyon kadar insan Afrika’dan topraklarda çalýþtýrýlmak üzere getirildi. Bir kölenin ortalama yaþam süresi, getirildikten sonra üç yýldý. Ucuzdular ve kolayca yerlerine baþkalarý geçiriliyordu. Kölelik yönetici sýnýf tarihçilerinin iddia ettiði gibi, “köle sahiplerinin kalplerinin bu duruma daha fazla dayanmamasýndan” dolayý deðil; kölelerin kendi eylemleri nedeniyle ortadan kalktý. Afrika’da ve Yeni Dünya’da köleliðe karþý ayaklanmalar yaþandý. Bu ayaklanmalar baþlangýçta siyahlarý ve yoksul beyazlarý kapsýyordu. Kuzey Hindistan’da 1638-1837 tarihleri arasýnda 75 büyük köle ayaklanmasý yaþandý. Jameika’da 1700’lerdeki Maroon Savaþlarý sýrasýnda bir toprak sahibi þöyle yazýyordu: “Ayaklanan zenciler yönünden durumumuz çok kötü. Bizimkilerden daha iyi hale geldiler, adamlarýmýzýn oldukça caný sýkkýn va açýk alanda veya eþit sayýda iken gözlerinin içine bakmaya korkuyorlar.” 1794’te San Domingo’daki Toussaint L’Ouverture liderliðindeki büyük devrim, köleliðe ölümcül darbeyi vurdu. Yarým milyon siyah yerli Avrupa’nýn birleþik ordularýna karþý tekrar tekrar savaþtý. Kitleler tarih karþýsýnda zavallý kurbanlar deðildi. Kendi kaderlerini belirlemek için tarihi deðiþtirdiler. Köleliðin gerçek tarihi, baþkaldýrýnýn, aþaðýdan yukarý devrimci dönüþümün tarihidir. Onlarýn yaptýklarý, geleceði kazanmak için bugün ihtiyacýmýz olan temel þeylerdir. Hassan Mahamdallie ve Weyman Bennett’in Ýngiltere’deki haftalýk Socialist Worker gazetesi ve aylýk Socialist Review dergisinde çýkan yazýlarýndan derlenmiþtir.


Uluslararasý Sosyalizm için

ÝÞÇÝ

DEMOKRASÝSÝ

YIL: 1

SAYI: 3

1 NÝSAN 1998

Darbe tehditlerini, sahte sendika yasasýný, özelleþtirmeyi, kirli savaþý, faþist saldýrýlarý durdurmak için.......

Alanlara, 1 Mayýs’a! B

u yýl 1 Mayýs askerin parlamentoya müdahalesinin giderek arttýðý, geleneksel siyasi partilerin ne iþçilere ne de patronlara güven vermediði bir dönemde kutlanacak. Patronlar krize yanýt olarak özelleþtirmelerin hýzlandýrýlmasýný, emeklilik yaþýnýn arttýrýlmasýný, sosyal güvenliðin kuþa çevirilmesini istiyorlar. Zengini daha zengin yapan hayat pahalýlýðý yoksullarýn masasýndaki ekmeði daha da küçültüyor. Kamu çalýþanýna grevli ve toplu sözleþmeli sendika hakký yerine gaz bombasý layýk görülüyor. Bizden kesilen vergiler doðuya bomba ve silah olarak gidiyor. Susurluk kazasýyla ortaya çýkan pisliðin üstü örtülmeye çalýþýyor. Faþistler okullarda öðrencilere satýrlarýyla saldýrýyor. Toplum laik ve þeriatçýlar olarak iki kampa ayrýlmaya çalýþýlýyor. 1 Mayýs’da iþ býrakmak, meydanlara çýkmak, birlik, mücadele ve dayanýþmayý yükseltmek için o kadar çok neden var ki!

Birliðimizin gücünü göstermek için 1 Mayýs’da meydanlara!

1 Mayýs nasýl doðdu? Didem Göçer

apitalizmin hýzla geliþip kökleþtiði 1800’lü yýllarýn sonlarýnda iþçiler çok düþük ücretler karþýlýðýnda, kadýn-çocuk gözetmeksizin günde 14-16 saat çalýþtýrýlýyor, açlýk ve sefalet içinde yaþýyorlardý. Her an iþten atýlma riskiyle ve patronlarýn acýmasýz baskýlarýyla karþý karþýya olan iþçiler, patronlarýn karþýsýna tek tek deðil birlikte çýkmaya, yani yavaþ yavaþ sendikalaþmaya baþlamýþlardý. Sýnýfýn en acil taleplerinden biri 8 saatlik iþgünü hakkýydý. Avustralya’daki iþçilerin 1874’de baþlattýðý “8 saatlik iþ günü” eylemleri hýzla diðer ülkelerde de yanký uyandýrdý. Birçok ülkede Ýþçiler, Avustralyalý sýnýf kardeþlerinin mücadelesini yaygýnlaþtýrdýlar. Bu enternasyonalist mücadele dalgasý sonucu Uluslararasý Ýþçiler Birliði ve Amerikan Ýþçi Federasyonu ortaklaþa karar alarak bu hakkýn tanýnmasý için patronlara 1 Mayýs 1886 tarihine kadar süre tanýdýlar. Ancak patronlar “Chicago’nun her sokak lambasý bir iþçinin cesediyle süslenecek”diye fetvalar yayýnladýlar. 1 Mayýs’ta 5 bin iþyerinde greve çýkan iþçiler Chicago’da çoþkulu bir miting yaptýlar. Miting sona ererken bir provakatörce atýlan bomba ortalýðý savaþ alanýna çevirdi. Atýlan bomba patronlarýn iþine yaramýþtý. Ýþçi önderlerine yönelik þiddetli bir saldýrý baþlatýldý. Ýdamlar ve gözaltýlarla hareket bastýrýlmaya çalýþýldý. O dönemde uluslararasý devrimci bir örgüt olan II.Enternasyonel 1889’da Paris’deki birinci kongresinde hem bu olayý protesto etmek hem de 8 saatlik iþ günü mücadelesinin tüm dünya iþçileri için taþýdýðý önemi vurgulamak için kanlý olaylarýn yýldönümü olan 1 Mayýs’ý uluslararasý düzeyde iþçilerin, ezilen halklarýn birlik, mücadele dayanýþma günü olarak kutlama kararý aldý. 1 Mayýs, o günden buyana iþçi sýnýfýnýn uluslararasý birlik dayanýþma ve mücadele günü olarak kutlanmaktadýr.

K


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.