Uluslararasý Sosyalizm için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ YIL: 1 SAYI: 6
1 TEMMUZ 1998 200.000 TL.
Gülü yorl ar!
Onlar dünyanýn en zenginleri arasýnda, Bizler açlýk sýnýrýnda ünyanýn en zenginleri listesinde Türkiye’den Rahmi Koç ve Sakýp Sabancý aileleriyle birlikte 5’er milyar dolarlýk servetleriyle 56. sýrada yer aldýlar. Ayhan Þahenk ve ailesi ise 2.2 milyar dolarla 148. sýrada yer aldý. Dünyanýn en zengin 200 insaný sýralamasýnda yer alan kiþilerin ortalama servetleri, geçen yýla göre artarak 3.9 milyar dolardan 4.7 milyar dolara çýktý. “Çalýþan Zengin” zengin oluyor ya çalýþan iþçiye ne oluyor? Bu listede ‘çalýþan zengin’ olarak görülen isimlerin yer aldýðý söyleniyor. Bunun anlamý kendilerine kalan mirasý “gümüþ kaþýkla yemeyen” yatýrýma dönüþtürenlerin esas alýndýðý ifade ediliyor. Kötü çalýþma koþullarýnda, çok uzun saatler karýn tokluðuna çalýþmak zorunda býrakýlan bizler Sabancý ve Rahmi Koçlar için yarattýðýmýz zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanýlmasýný istiyoruz.
D
Ord u Güdümlü Siyasete Hayýr!
B a y ka l or d u d an g ör ev b e kl i y or .
Laik cepheyi býra k sa ldýrýla ra k a rþý müca deley i örgütle
2
Ýþçi Demokrasisi 1 Temmuz 1998
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BARBARLIK YA SOSYALÝZM apitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir.
K
Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür.
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR osyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir.
S
Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr.
REFORM DEÐÝL DEVRÝM u düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz.
B
Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur.
rime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr.
ULUSAL SORUN osyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar.
S
Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler.
AZINLIKLAR osyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar.
S
CÝNSÝYETÇÝLÝK
Y
aþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir.
Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler.
DEVRÝMCÝ PARTÝ þçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur.
Ý
Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler.
ENTERNASYONALÝZM apitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir.
K
Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir.
TEK ÜLKEDE SOSYALÝZM MÜMKÜN DEÐÝLDÝR usya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz.
PARTÝ ÝÇÝ DEMOKRASÝ osyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur.
S
Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur.
R
Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’daki karþý dev-
Ordu güdümlü rejime hayýr!
DEVRÝMCÝ GÖREV u fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.
B
Þubat Muhtýrasý’nýn ardýndan kurulan hükümet Orduyu yeterince tatmin edemediði için 20 Mart Muhtýrasý’na maruz kaldý. Ordunun en önemli taleplerinden biri olan “Ýrticayla mücadele yasalarý”ný bile TBMM’den geçiremeyen hükümet, Ordu’nun artan basýncý karþýsýnda daðýlma noktasýna geldi. Ýktidar partilerinden istifalar ve CHP ile ANAP arasýnda yapýlan seçim anlaþmasý bunun göstergeleri. Mevcut parlamentonun siyasal istikrarsýzlýða, ekonomideki çýkmaz sokaklara, islami hareketin geliþimine ve Kürt sorununa çözüm getiremeyeceði artýk hemen herkesçe kabul görüyor. Ancak yapýlacak bir seçimin de farklý bir parlamento çýkarmayacaðý bilinmekte. Parlamentodaki bu sýkýþmýþlýk ordu’nun ülke yönetimindeki aðýrlýðýný artýrmasýna yol açmakta. Kamu kuruluþlarý Genelkurmay ve MGK bildirileri doðrultusunda davranmaya zorlanýrken, emekli subaylar bir çok kamu kuruluþunda kritik noktalara getiriliyor. Ancak bunu da yeterli görmeyen Ordu’nun, kendi himaye ve emrinde yeni bir hükümet kurulmasý yönündeki eðilimi “ara rejim” tartýþmalarýný güçlendirmekte. Bu süreçte ordunun “ülkeyi yönetebilecek tek güç” olduðu imajý yaygýnlaþtýrýlýyor. Yoksulluk, devlete güvensizlik ve umutsuzluk içindeki yýðýnlarý etkileyebilmek için milliyetçilik azgýnca kullanýlýyor. Ýslami harekete karþý aldýðý tutum nedeniyle toplumun büyükçe bir kesiminin tepkisini çeken Ordu, milliyetçilik rüzgarlarý estirerek kan tazeliyor, prestij artýrýyor. S-300 füzeleri ve Ermeni soykýrým konularýnda bir bardak suda fýrtýna koparýlmasý bunun açýk örnekleri oldu. Ordunun siyasal alandaki aðýrlýðýnýn artmasý ve parlamentodan daha da baðýmsýz yeni bir hükümet kurulmasý bir yandan özgürlüklere yönelik saldýrýlarýn dozunu artýracak, öte yandan da yýllardýr gerçekleþtirilemeyen özelleþtirmelerin önünü açacaktýr. “Ýrticayla mücadeleden” sadece türban ta-
kanlar deðil, küpeli ve mini etekliler; sadece Ýslamcý memurlar deðil sendika militanlarý da nasibini alacaktýr. Ordu’nun milliyetçilik ve laiklik rüzgarlarý estirerek güç topladýðý ortada. Ordunun siteme müdahalesi artýkça özgürlüklerin azalacaðý, iþçi sýnýfý örgütlerinin darbe yiyeceði, kazanýmlarýmýzýn tehlikeye gireceði açýktýr. Bu nedenle bugün orduyu güçlendiren laiklik ve milliyetçilik, yurtseverlik tuzaklarýna düþmemeliyiz. Türkiye’ye gelen IMF yetkililerinin demeçlerini cýmbýzlayarak ekonomide “iyimser” bir hava yaratmaya çalýþan egemen sýnýf için bu yýl yapýlmasý planlanan özelleþtirmeler kritik önem taþýyor. Ordunun özelleþtirmeleri istediði açýktýr. Zaten olasý yeni bir ara rejim hükümetinin ekonomideki temel hedefi özelleþtirmeler olacaktýr. Ýþçi sýnýfýný bölen laik cephe anlayýþý ile milliyetçi fikirlerden uzak durmak ve ýsrarla bütün uluslardan ve dinlerden iþçilerin birliðini savunmak en temel görevimizdir. Bunun bugünkü pratik anlamý ise Ordu’nun Ýslami harekete yönelik saldýrýlarýnda devlete karþý özgürlükleri savunmaktýr, türban yasaðýna karþý mücadele etmektir. Oysa iþçi sýnýfýnýn sendikal liderlikleri halen Ordu’nun peþinde laik cephe savunuculuðu yapmaktadýr. CHP liderliði ise neredeyse hazýrol vaziyetinde Ordu’dan görev beklemektedir. Ne var ki bugün iþçi sýnýfýnýn ihtiyacý laik cephe deðil iþçi cephesidir. Özelleþtirme ihalelerine katýlan, sendikasýzlaþtýrmanýn bir parçasý olan Ordu’yla omuz omuza verip türban takanlara saldýrmamýzý isteyen Laik cephe bizim çýkarlarýnmýzý deðil patronlarýn çýkarlarýný temsil ediyor. Dünya iþçi hareketinde son yýllarda meydana gelen yükseliþ ve son olarak Zimbabve ve Endonezya’da yaþananlar devrim olasýlýðýnýn ne kadar yakýn olabileceðini bir kez daha gösteriyor. Ýstikrarsýzlýðýn bu düzeyde arttýðý dönemlerde devrimci fikirlere olan ihtiyaç daha da artýyor.
Sohbet Toplantýlarý:
Uluslararasý Sosyalizm için
28
Ýstanbul Kadýköy Her Pazar saat 14.00 5 Temmuz 12 Temmuz 19 Temmuz 26 Temmuz
Sivas Bir Daha Asla Dünyada Devrim Mümkün mü? Küreselleþme: Mit mi, Gerçeklik mi? Darbe ve Ýslami Hareket
5 Temmuz 12 Temmuz 19 Temmuz 26 Temmuz
Sivas katliamý Devlet ve Devrim Piknik Darbe ve Ýslami Hareket
4 Temmuz 11 Temmuz 18 Temmuz 25 Temmuz
Sosyalistler, Kemalizm ve Laiklik Türkiye’de Reformizm Devlet ve Devrim Darbe ve Ýslam
Ýstanbul Ümraniye Her Pazar saat 14.00
Ankara Her Cumartesi saat 16.00
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih:1 Temmuz 1998 Sayý: 6 Sahibi: Uluslararasý Gelenek Yayýn ve Tanýtým Limited Þirketi adýna Hüseyin Çýnar Yazý Ýþleri Sorumlusu:Süleyman Þarlý Baský:Yön Matbacýlýk
Bürolar: Ýstanbul Kadýköy: Yoðurtçu Þükrü Sokak, No.48/5 Kadýköy, Tel: 0216 330 8272 Ýstanbul Ümraniye: Santral Duraðý,Menteþoðlu Cd. No 5, Ümraniye Ankara: Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Tel: 0312 229 3257
1 Temmuz 1998 Ýþçi Demokrasisi
B e le d iye iþ çi le r in d e n u ya r ý g re v i Ý stanbul Büyükþehir Belediyesi ve FP’li ilçe belediyelerinde 16 bin iþçiyi kapsayan toplusözleþme görüþmelerinin týkanmasý üzerine, Belediye -Ýþ’e baðlý iþçiler 10 Haziran’da bir günlük uyarý grevine çýktýlar. Uyuþmazlýk devam ederse önümüzdeki dönemde tekrar greve çýkmayý planlýyorlar. SHP döneminde aylýk 600 dolar ücret alan iþçilerin ücretleri bugün FP’li belediyelerin uygulamalarý sonucunda100 dolara kadar indi. Belediye-Ýþ’in önerisi kabul edilse bile aradaki fark telafi edilemiyecek. Aðýr enflasyon koþullarýnda kýsa zamanda eriyecek düzeyde. Baþkan Erdoðan’ýn önerisi hiç bir sosyal hakký barýndýrmayan beþ milyonluk yövmiye. Bu iþçilerin içinde bulunduklarý yoksulluðu daha da derinleþtirecek. Fazilet Partili belediyelerin ne kadar adil ve iþçi dostu olduðunu kendi çalýþanýna uyguladýðý acý reçeteden anlamak mümkün. Ýktidara gelir gelmez iþçi fazlasý var deyip binlerce iþçinin iþine son verdiler. Mahkeme kararlarýna raðmen iþlerine geri dönemediler. Ardýndan kendi yakýnlarýný iþe alýp doðrudan Fazilet Partisi baðlantýlý sendikalar kurdular. Ýþçilere
sendikalarýna üye olmalarý halinde daha fazla ücret vereceklerini söyleyip diðer sendikalarýn gücünü azaltmaya çalýþtýlar. Bunu yapamadýklarý yerde iþçileri iþten atmakla tehdit ettiler. ÝETT çalýþanlarýnýn derneðini kapatmaya çalýþtýlar. Ýþçilerin daha önce mücadele ederek kazandýklarý bütün sosyal haklarý hiçe sayýp gasp ettiler. Eski Refah þimdiki Fazilet Partili belediyelerin uygulamalarýna “yeter” diyen iþçiler istedikleri ücret farkýný almaya karalýlar.10 Haziran’da yapýlan grev belediye iþçilerinin %90’a yakýn katýlýmý ile gerçekleþti. Bu grevle kaybedilen haklarýný geri almanýn yolunu açan belediye iþçileri daha birleþik mücadelenin olanaklarýný yaratýrlarsa sosyal haklarýnýda geri alabilirler. Bu da ayný iþ kolunda örgütlü olan Belediye-iþ, Tüm-Belsen ve Genel -Ýþ’in tabanda birlik saðlamasýyla mümkün. FP’li baþkanlarýn grevi kýrmak için baþlatmayý düþündükleri imza kampanyasýna karþý iþyeri temsilcileri, karþý kampanyalar düzenlemeli.
Ender Erdoðan
K ol tu k k av ga sý de ði l
SÝNÝF MÜCAD ELE SI
S e n d i k al a þ m a yý e n g e l l e ye n p a t ro n l a r a karþý
Kö hler Ýþç iler i D i re n iy or !
B
en bir saðlýk emekçisiyim. Devletin kamu çalýþanlarýna dayatmaya çalýþtýðý yüzde 20’lik sadaka zama karþý toplusözleþme ve grev hakký için 11 Haziran’da KESK’in iþbýrakma eylemine katýlmaya çalýþtýðýmýzda hastanemizde yaþananlarý sizlere aktarmak istiyorum. Hastanede yaþadýðýmýz süreç benim açýmdan çok öðretici oldu. Ýþbýrakma eylemi gündeme geldiðinde hastanemizde bir seçim süreci yaþamaktaydýk. Aslýnda içeriði olmayan bir seçim geçirdik. Listeler oluþturuldu. Ýnsanlarýn eline çarþaf bir liste verildi ve oy kullanan hiç kimse niçin oy verdiðini bile bilmiyordu. Yönetim derdine düþen bir kesimin gözleri, hastane çalýþanlarýnýn oylarýný almanýn dýþýnda baþka birþey görmüyordu. Koltuk kavgasýna girenler hastanenin sorunlarýna býrak çözüm üretmek bunlarla ilgilenmiyorlar bile. Bu insanlar temsilci olmak istemiyorlardý çünkü temsilci olmak çalýþanlarýn sorunlarýyla yakýndan ilgilenmeyi gerektiriyor. Ben de Devrimci Ses listesinde delege adayý olarak yer aldým ama devrimci bir sendika olamayacaðýnýn çok iyi farkýndayým. Amacým sadece delege seçilmek deðil tabana en yakýn yer neresi ise orada yer almak, seçim sürecinde tabanýn sorunlarýný gündeme getirmekti. Merkezi yönetim seçimleri de delege seçimleri ile ayný havada geçti. Ýttifak ve listelerin dýþýnda kimse birþey tartýþmaya yanaþmýyordu. Halbuki tartýþýlacak çok sorun vardý. Neden sendikamýz Kýlýk Kýyafet Genelgesinden dolayý hastane çalýþanlarýna uygulanan baskýlara karþý tek bir giriþimde bulunmamýþtý. Neden olan biteni uzaktan seyretmiþti. Neden kronikleþen personel yetersizliðinin üzerinde gidilmiyordu? Sahte sendika yasasýna karþý mücadeleyi nasýl kazanabiliriz? Bütün bunlar tartýþýlmadýðý gibi tartýþmak isteyenler de seslerini duyuramadýlar. Seçimlerde tabanýn sesi yoktu, içdemokrasi sýnýfta kaldý. 11 Haziran’da KESK iþbýraktýðýnda benim çalýþtýðým hastane grev yapamadý. Oysa hastane eylemin gerçekleþmesi için çok elveriþliydi. Hastane çalýþanlarý devletin uygun gördüðü yüzde 20’lik zama karþý çok öfkeliydiler ve birþeyler olmasý için merakla bekliyorlardý. 11 Haziran sabahý iþbýrakmayý örgütlemek ve neden eylem yaptýðýmýzý anlatan bir sendika bildirisi çýkartýp daðýtmayý önerdim. Ancak sendikada koltuk kapmaya çalýþanlar “seçim sürecindeyiz” gibi bir gerekçeyle eylemi engellediler. Çarþaf çarþaf seçim listeleriyle dolaþan Devrimci Ses ittifaký içinde yer alanlar bile iþbýrakma eyleminden uzak durdular. Eylemin gerekli olduðunu bilen ve buna hazýr olan taban, sendika yöneticisi ve yönetici adaylarýndan öncülük görmeyince onlara raðmen greve çýkacak güvene sahip deðildi. Hastanede iþbýrakma eyleminin önünü çeken birisi olarak tekbaþýma kaldým. Sonuçta mücadele etme isteðimiz olduðu halde edemedik. Peki mücadele etmeden biz nasýl toplusözleþmeli, grevli bir sendika hakkýna kavuþacaðýz? Sendika yöneticilerinin güzel hatýrý için mi devlet bize bu hakký tanýyacak? Sendika yöneticilerinin nasýl bürokratlaþtýðý ve mücadelenin önünü týkadýðýný ben bu seçimlerde ve çýkamadýðýmýz grev sýrasýnda çok yakýndan gördüm. “Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr”dan hareketle tabanýn öfkesini örgütlememiz gerekiyor.
Bir Ýþçi Demokrasisi Okuru
öhler iþçileri iþyeri koþullarýnýn aðýr ve kötü olmasý (servis, yemek vb.) ücretlerin çok düþük olmasý (en eski iþçi 47 milyon alýyor) ve kadýn iþçilere beþ yýl çocuk yapmayýn yoksa “haklardan” yararlanamazsýnýz þeklinde hukuksal dayanaðý olmayan belgeler imzalatýlmasý gibi temel sebeplerden dolayý sendikalaþmak istediler. Bunun üzerine iþveren hergün beþ-altý iþçiyi iþten atmaya baþladý. En son 10 iþçinin iþten atýlmasýyla beraber 1 Haziran’dan itibaren 140 iþçi iþyerlerinin yanýndaki fabrikanýn önünde oturma eylemi ile direnmeye baþladý. Þuanda 41 iþçi iþten çýkarýlmýþ durumda. Ýþçilerin talepleri; 1- atýlan arkadaþlarýnýn geri alýnmasý 2- sendikalaþmanýn engellenmemesi 3- çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesi þeklinde Ýþveren iþçileri yýldýrmak için içerde bulunan 30 kadar iþçiye servis temin etmek, direniþi sürdüren iþçileri polis ablukasýna aldýrmak gibi yöntemler kullanýyor. Ýþçilerin kararlýlýðýný gören iþveren bu defa oturma eyleminin yapýldýðý fabrikanýn önünden avukatlarý aracýlýðýyla iþçileri kovmaya çalýþýyor. Ýþçilerin isteði bu direniþi yaygýnlaþtýrarak ve diðer direniþlerden destek alarak en temel haklarý olan sendikal haklarý kazanmak. Geçen yýl iþten atýlan iþçilerin önemli bir kýsmý sendikalaþtýklarý için iþten atýldýlar. Özelleþtirme saldýrýsý yine iþçilerin örgütlülüðünü hedef alýyor. Köhler iþçilerinin direniþi iþçi sýnýfýnýn sendikasýzlaþtýrmaya karþý direnebilmesi için baþarýlý bir örnek haline gelebilir. Bu yüzden direniþi duyurmalý, diðer iþyerlerinden ve sendikalardan dayanýþma örgütlemeliyiz.
K
ÝÞÇÝLERÝN BÝRLÝÐÝ SERMAYEYÝ YENECEK! YAÞASIN! SINIF DAYANIÞMASI
Küçükköyden ÝD Okuru
3
4
Ýþçi Demokrasisi 1 Temmuz 1998
Ö z e l l eþ t i rm e s a l d ý r ý sý n ýn h e d e f l e ri
Ö
zelleþtirme saldýrýsý kapitalist ekonomide krizden çýkýþýn ya da krizi kontrol edebilmenin en önemli araçlarýndan biri. Ýþçi sýnýfýnýn örgütlülüðünü daðýtmak özelleþtirme saldýrýsýnýn temel hedefi. Böylece üretim sürecinde sömürü haddini artýracak uygulamalar kolayca gündeme gelecek ve sermaye birikimi hýzlanacak. Ýþçiler patronlarýn belirlediði koþullarda, düþük ücretlere iþ güvencesiz olarak çalýþmaya zorlanacaklar. Özelleþtirme ile sýnýfýn örgütlülüðünün ortadan kaldýrýlmasý, (Bugüne kadar yapýlan özelleþtirmelerin hemen hepsinde sendikal örgütlülük daðýtýldý, iþçilerin çoðu iþten atýldý) toplumdaki demokratik haklarý da tehdit edecektir. Çünkü demokratik kazanýmlar egemen sýnýfýn karþýsýnda iþçi sýnýfý mücadelesinin ürünüdürler ve bu kazanýmlarýn güvencesi sýnýfýn örgütlülüðü, örgütlü mücadelesidir. Aðýr borç krizine karþý ek kaynak saðlamak, henüz tam anlamýyla pazarda alýnýp satýlmayan ürün veya hizmetleri piyasa deðerleriyle ifade ederek sermaye birikimini hýzlandýrmak, (Eðitim, saðlýk, sosyal hizmetler vb gibi) Eðitim saðlýk, tarým ürünleri vb gibi alanlara bütçeden kaynak aktarýlmasýný sýnýrlamak veya durdurarak bu kaynaklarý sermaye birikimini hýzlandýrmak için kullanmak, özelleþtirmenin ana hedefine uygun diðer amaçlarý arasýnda yer alýyor.
Ýþç iler in birlið i iç in
ÖZELLEÞ TI RMEY E KARÞI MÜCA DE LE YE
Özelleþtirme ve “yeniden yapýlanma” Ancak özelleþtirme saldýrýsý Türkiye kapitalizminde “yeniden yapýlanma” adý altýnda tekelci büyük sermayenin egemenliðini tam olarak kurmasýný da içeriyor. Türkiye tekelci sermayesi, diðer sermaye gruplarý üzerinde tam bir yön verici bir güce sahip ama hegomanyasýný tam olarak oluþturabilmiþ deðil. Bu, hiç kuþkusuz sermaye birikiminin boyutlarýyla ilgili. Özelleþtirme saldýrýsýnýn sermaye birikimini hýzlandýrmasý ile tekelci sermaye kendi hegomanyasýný, diðer sermaye gruplarýnýn ve toplumun bütünü üzerinde daha kýsa sürede, daha kolay bir þekilde kurmak istiyor. Sýnýfýn örgütlülüðünün daðýtýlmasý ile sömürü haddi geniþleyerek tekelci sermayenin rekabet gücü artacak. Böylece iç pazardaki rekabeti bütünüyle uluslararasý firmalarla hemen tamamýyla ortak olan tekelci sermayenin belirlemesine yol açacak. Bu arada KÝT’lerin ucuz girdi teþvikiyle ayakta duran küçük ve orta sanayi kesimi de ya ortadan kalkacak ya da Doðrudan Tekelci sermayenin belirlediði rekabet koþullarýnda faaliyet gösterecek. Ayrýca tekelci sermaye özelleþtirme saldýrýsýna hedef olan büyük iþletmelere göz koyarak da gücünü artýrmak istiyor. 1986-1996 yýllarý arasýnda satýlan iþletmelerin ekonomik deðer olarak üçte birini tekelci sermaye satýn aldý. Ancak Tekelci sermaye büyük kamu iþletmelerini ucuza kapatmak istiyor. Bunun iki nedeni var, hem sermayesi yetersiz hem de piyasalarda mali getiri daha yüksek. Özelleþtirmelerdeki yaðmanýn, peþkeþ çekmenin arkasýnda böyle bir gerçeklik var. Bütün bunlar politik, ideolojik alanda da egemenlik kurmayý gerektiriyor. Tekelci sermayenin örgütü TÜSÝAD’ýn siyasi temsil iliþkisindeki dolaylýlýklarý ortadan kaldýracak baþkanlýk sistemini tartýþmasý, ordunun politik gücünü sýnýrlamayý önermesi “yeniden yapýlandýrma” adý altýnda sunuluyor. Politik olarak “yeniden yapýlanma” ekonomide hakimiyete uygun olarak ve politik alanda az demokratik bir rejim anlamýna geliyor. Bu nedenlerle özelleþtirmeye karþý mücadele fiilen bir iþletmede gerçekleþse de aslýnda bir mevzi savaþý deðil, iki sýnýfýn en genel, en keskin mücadelesi. Toplum üzerinde egemenlik kurabilmenin, kapitalist sistemi deðiþtirmenin ya da tahkim etmenin mücadelesi. Ýþçi sýnýfý özelleþtirmeye karþý yanlýþ noktadan hareket ederse, mücadele ciddi zaaflar taþýyacaktýr. Ulusal çýkarlarý koruma, kamu mallarýný yaðmalattýrmayýz gibi çýkýþlar, iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýný ifade etmezler. Bunlar özelleþtirmeye taraftar olan ama çýkarlarý tekelci sermaye ile çatýþan, küçük orta sermayenin çýkarlarýný yanýsýtýrlar. Özelleþtirmeye karþý; iþ- ekmek- özgürlük sloganý ile yola çýkan, örgütlülüðüne sahip çýkan bir mücadele iþçi sýnýfýnýn hegomanyasýný toplumda güçlendirirken, tekelci sermayenin bu “yeniden yapýlandýrma” saldýrýsýný da durduracaktýr.
1991’de Maden iþçileri grevi özelleþtirmeyi durdurdu zelleþtirmeler 1997’ye kadar istihdamý sýnýrlý, kapasitesi küçük ve çoðu taþrada faaliyet gösteren iþletmeleri kapsýyordu. Bu saldýrýlarda sermaye önemli kazanýmlar elde etti. Hiç kuþkusuz bunda temel etken çoðu küçük ölçekli bu iþletmelerde örgütlülük düzeyinin dolayýsýyla da mücadale geleneðinin zayýflýðý idi. Bu zayýflýk toplumun diðer kesimleri üzerinde de iþçi sýnýfýnýn hegomanyasýnýn kurulmasýný güçleþtiriyordu. Ama taþrada kurulu olan büyük ölçekli iþletmelerde durum böyle deðildi. Bu iþletmelerde örgütlülük daha güçlüydü. Bu örgütlü güç nedeniyle iþçi sýnýfý toplumun diðer kesimleri üzerinde kolayca hegomanya kurabiliyordu. (Zonguldak ve Karabük özelleþtirme karþýtý eylemlerinde esnafýn, köylülerin geniþ desteði vardý.)
Ö
Büyük iþletmelere saldýrý u nedenle büyük ölçekli iþletmelere saldýrmayý zayýf hükümetler göze alamýyordu. Ancak 1997’de Refahyol hükümeti büyük sermayenin güveninin kýsa sürede kazanmak için özelleþtirme saldýrýsýný büyük iþletmelere yöneltti. Yataðan, Kemerköy,
B
Çayýrhan Soma santral ve madenleri öncelikli hedef seçilmiþti. Ancak iþçiler böyük bir direniþle bu saldýraya cevap verdiler. Eylemler Enerji sektörünün en büyük sendikasý TesÝþ’i sol kaydýrýrken TürkÝþ’de açýk olarak ilk kez özelleþtirmeye karþý olduðunu ilan etmek zorunda kaldý. Bu iþyerlerinin satýþ devirleri imzalanmasýna karþýn özel sermaye halen iþletmelere girebilmiþ deðil. Ýþçiler iþletmeleri özel sermayeye teslim etmeyeceklerini eylemleriyle ortaya koydular.
Petrol Ofisi dönüm noktasý mý? emsil gücü zayýf Anasol-D hükümeti de bir önceki yine zayýf Refahyol Hükümeti gibi, özelleþtirme saldýrýsýna hýz verdi. Petrol Ofisi ile ve sýrada bekleyen diðer büyük iþletmeler (THY, Tüpraþ, Petkim, Ýskenderun Demir Çelik vb) ile bu saldýrý devam ediyor. Hiç kuþkusuz Petrol Ofisi’nin yeni saldýrýnýn ilk hedefi olmasý tesadüf deðildi. Petrol Ofisi Petrol, kimya sektörünün örgütlülük düzeyi en zayýf kurumu. Ýþletmeler Türkiye’nin hemen her bölgesine yayýlarak coðrafi olarak birbirinden ayrý durumda. Kurumun pek çok çoðu iþletmesi
T
depo hizmeti görüyor ve 15-20 iþçi çalýþýyor. Özelleþtirme saldýrýsýný fiilen koordine eden kurum olan Özelleþtirme Ýdaresinin baþkaný “Petrol Ofisi ile özelleþtirmede bir çýðýr açýlacak” derken hiç kuþkusuz iþletmenin bu yapýsýna güveniyordu. Petrol iþçilerinin yürüttüðü mücadale saldýrýnýn hedefine ulaþamayacaðýný ortaya koyuyor. Petrol Ofisi’ne yönelen saldýrý, petrol sektöründe çalýþan iþçileri hareketlendirdi ve Türk-iþ düzeyinde bir miting gündeme geldi. Türk-Ýþ 16 Mayýs’ta 50 binden fazla iþçinin katýlýmýyla özelleþtirmeye karþý miting örgütledi. Ýkinci yýðýnsal eylem yarým günlük grev olarak gerçekleþtirildi. Petrol Ýþ sendikasýnda örgütlü iþçiler 12 Haziran’da bütün Türkiye’de yarým gün iþ býraktýlar. (Eylem özellikle Tüpraþ, Petkim., Ataþ iþyerlerinde etkin oldu) Sendika bu eylemlerin ardýndan daha geniþ ve sert eylemlerin gerçekleþtirileceðini duyurdu. Bu eylemle Türkiye’de ilk kez özelleþtirmeye doðrudan maruz kalan iþyerleri dýþýndaki iþçiler mücadaleye destek, verdi. Özelleþtirme mücadelesini iþyeri düzeyinden çýkartýp, genel bir mücadaleye dönüþtürmek ancak bu þekilde baþarýlabilir. Ve ancak böylelikle,
özelleþtirme saldýrýsýna karþý umutsuzluk hýzla kýrýlabilir, iþçi sýnýfýnýn sistemi deðiþtirebilecek gücü, toplum üzerinde hegomanya kurabilir.
Mücadele birliði yeniden örebilir ütün bunlar özelleþtirmeye karþý mücadelenin sýnýfýn birliðini saðlayýcý bir iþlev gördüðünü, sýnýfýn birliðinin daha üst bir düzeyde yeniden kurulabileceðini gözler önüne seriyor. Bu mücadelede Sýnýfýn örgütlü gücünün neler yapabileceðini görmesi, þimdiden baþlayan sorgulamayý; devleti, egemen sýnýfý, siyasi partileri sorgulamayý kolaylaþtýracaktýr. Siyasi birlik ve devrimci bir iþçi partisine olan gereksinim sýnýf içinde yakýcý olarak hissedilebilecektir. Birliðin yeniden örülmesi darbeye de dur diyecektir. MGK’nýn özelleþtirmeyi gerekli görmesi, Ordu’nun özelleþtirmeyi desteklemesi, darbe ve “ara rejim” tehlikesinin asýl amacýnýn ne olduðunu ortaya koymuþtu. Özelleþtirmeye karþý mücadelede sýnýfýn birliðini yeniden örmesi, ve böylece toplum üzerindeki egemen sýnýfýn hegomanyasýný kýrmasý, darbe ve ara rejim tehdidini de geri itecektir.
B
1 Haziran 1998 Ýþçi Demokrasisi 5
Y u na ni sta n’d a G r ev ler
Güney Koreli Y sosyalistlerle daya nýþalým!
unanistan’da PASOK hükümetinin hava ve demiryollarý, limanlar, feribot, tren ve otobüs hatlarý, kamu bankalarýný içeren özelleþtirme saldýrýsýna karþý direniþ mücadelesi ivme kazanarak devam ediyor. Ionikh Banka çalýþanlarý grevi polisle çatýþa çatýþa sürerken, liman iþçileri de 18 Haziran’da greve çýktýlar. Ülkenin belli baþlý liman þehirlerinde protesto gösterileri düzenlendi. 24 Haziran’da ise özelleþtirmelere karþý ikinci genel grev düzenlendi. Ýþçi Dayanýþmasý gazetesinin editörü Panos Garganas Yunanistan’daki sýnýf mücadelesi konusunda þunlarý söylüyor: Yunanistan’da iþçilerin mücadelecilik düzeyini nasýl deðerlendiriyorsunuz? on birkaç ayda sendikalar dördüncü kez sol PASOK hükümetinin geniþ çaplý özelleþtirme planlarýna karþý 24 saatlik genel grev çaðýrmak zorunda kaldýlar. Ionikh Bankasý’nýn dört bin iþçisinin grevi sürüyor. 160 banka þubesinin hepsi kapalý durumda. Ýþçiler bankanýn merkez bilgisayar binasýný iþgal ettiler. Hükümet bu greve saldýrdý. Polis iþgal etti durdurmak için binaya girip iþçileri attý. Bu saldýrý yaygýn dayanýþma grevlerine yol açtý. Tren ve liman iþçileri banka iþçilerine destek grevine çýktýlar. Bunu takiben kamu ve özel sektör grevlerle tümüyle felç oldu. Bütün bu grevler gittikçe daha çok sayýda iþçinin Simitis hükümetiyle karþý karþýya gelmeye hazýr olduðunu gösteriyor. Bu noktaya nasýl gelindi? Ýki ay önce hükümet devalüasyon yapmak zorunda kaldý. Baþbakan Simitis devalüasyonu bir ekonomik paketin parçasý olarak göstermeye çalýþtý. Ancak Yunanistan’ýn Uzakdoðu’ya benzer bir krizin eþiðinde olduðu son derece açýktý. Durumu istikrara kavuþturma çabasý içine giren hükümet saldýrganlaþtý ve hýzla özelleþtirmeleri uygulamaya giriþti. PASOK son beþ yýldýr iktidarda. Simitis ise PASOK’un içinde sað kanat temsilcisi olarak üç yýl önce baþbakan oldu. Ýlk baþta sendikalar Simitis’i destekledi. Ancak Simitis sendikalarýn içindeki PASOK hükümetini destekleyenleri de karþýsýna almaya baþladý. PASOK yandaþlarý durumu nasýl deðerlendiriyorlar? ükümetin saldýrýya geçmesi üzerine iþçiler arasýnda yaygýn bir moral bozukluðu söz konusu oldu. Ýþçiler kendilerini aldatýlmýþ hissediyordu ama mücadele etme güvenleri yoktu. Geçen yýl bir dizi grev yaþandý. Bunlar toplumda yaygýn sempati kazandý. Ancak bu destek son derece pasifti. Bu yýl ise durum tümüyle deðiþti. Artýk iþçiler baþka sektördeki iþçilerle dayanýþmak için greve çýkýyorlar. Dolayýsýyla destek militanlaþtý. Tabandaki bu militanlaþma ise sendika liderlerini hükümetle çatýþmaya zorluyor. Hükümetin saldýrgan politikalarý PASOK’u aslen destekleyen sendikalar arasýnda bölünmeye neden oldu. Atina’da yapýlan sendika seçimlerinde PASOK adaylarýna karþý soldan muhalefet edenler ortaya çýktý. Hükümete karþý geliþen öfke sol üzerinde derin politik etkiler býrakmaya baþladý. PASOK içinde de bir sol muhalefet geliþti ve tabandaki üyeler arasýnda sola kayýþ belirginleþti. Kamuoyu araþtýrmalarý PASOK’un solundaki partilere desteðin arttýðýný gösteriyor. Ancak muhafzakarlara doðru hiçbir yönelim yok. Sosyalist Ýþçi Partisi’nin bu mücadeleyle baðlarý nedir? yný anda iki iþi yapýyoruz. Birincisi grevdeki iþçilerle dayanýþmayý örgütlemek. Sendika liderleri grevcileri sözde destekliyorlar ve çaðýrdýklarý eylemleri doðru dürüst inþa etmiyorlar. Bu nedenle tabanda büyük bir boþluk var. Þu anda Ionikh Bankasý grevcileri için onlarla birlikte baþka iþyerlerinde dayanýþma toplantýlarý düzenliyoruz. Ionikh Banka iþçileri; Olympic Havayollarý iþçileri, saðlýk iþçileri, otobüs iþçilerini ziyaret ediyorlar. Bu toplantýlar son derece baþarýlý geçiyor sýnýfýn içinde dayanýþma havasýný pekiþtiriyor. Þu anda iþçiler PASOK’dan sola kayýyorlar ama bu reformist fikirlerden koptuklarý anlamýna gelmiyor. Simitis’e karþý alternatifin ne olduðu sýnýfýn içinde büyük bir tartýþmaya neden oldu. Ýþçiler PASOK’a parlamenter bir alternatifin olabileceðini umut ediyorlar. Bizin ikinci görevimiz de burada. 1980’lerde de PASOK’a karþý bir isyan olmuþtu. Ancak onun yerine muhafazakar bir hükümet geçti. Biz bunun yeniden yaþanmak zorunda olmadýðýný tartýþýyoruz. Bunun için iþçilerin kendi güçlerine güvenmek zorunda olduðunu söylüyoruz. Krizden çýkýþýn faturasýný patronlara ödetmek için devrimci bir mücadele vermek gerekiyor. Bu mücadele de ancak aþaðýdan sosyalizm anlayýþýna sýký sýký baðlý kalarak verilebilir.
S
E
konomik kriz ve yýðýnsal iþten atmalar karþýsýnda sýnýf mücadelesinin keskinleþtiði, iþçilerin grev ve protestolarla krizin faturasýný ödemeye direndiði Güney Kore’de polisin sol üzerinde terörü yoðunlaþtý. 30 yýl boyunca her türlü örgütlenme hakkýný hice sayan diktatör Kim-Ýl Sung’un ölümünden sonra Kim Dae-jung seçimle iþbaþýna geldi. Kim Dae-jung yýllarca askeri dikatörlüðe muhalefet ettiði ve sayýsýz kez suikast giriþimine maðruz kaldýðý için demokrasi havarisi olarak alkýþlanmýþtý. Ancak iþçilerin kitlesel eylemliliði karþýsýnda sistemi korumak için eski terör yöntemleri aynen uygulanmaya devam edildi. Güney Kore Uluslararasý Sosyalistler grubunun 26 üyesi bir dizi operasyonla tutuklandý. Aþaðýda tutuklularýn serbest býrakýlmasý için Güney Kore Ulusararasý Sosyalistler grubunun dayanýþma çaðrýsýný yayýnlýyoruz. Güney Kore Uluslararasý Sosyalistler grubuna 7 Mayýs saat 22.00’de ayný anda üç operasyon yapýldý. Milli Ýstihbarat Teþkilatý’nýn emriyle yapýlan operasyonda onlarca toplum polisi ve yüzlerce Özel Tim, Doðu Seoul’da bir salonda yaptýðýmýz bir politik tartýþma toplantýsýný bastýlar. Polis gaz bombasý attý. Destekçilerimiz saldýrýya direnince kuru sýka atmaya baþladýlar. Vurup kýrýp ortalýðý harabeye çevirdiler. Sonradan öðrendiðimize göre, polis baskýndan kýsa bir süre önce grubumuzun Doðu Seoul birimine bir ajan yerleþtirmiþ, toplantý hakkýnda ve diðer baþka bilgileri bunun aracýlýðý ile ele geçirmiþti. Kadýn ajan savcýlýða video kasedi gibi kanýtlar vermiþti. Ýkinci baskýn öðrenci çevremizin kullandýðý Hanyang Üniversitesi’deki bir toplantý odasýna yapýldý. Polis bu baskýna dikkat çekmemek için üniversitenin baþka bir köþesine yýðýlma yaptý ve öðrencilerin dikkatini buraya çekti. Üniveriste yetkilileri polisle iþbirliði yaparak bütün kitap ve bilgisayarlara el koyulmasýna yardým ettiler. Üçüncü baskýn Incheon þehrindeki Inha Üniversitesi kampüsündeki birim toplantýsýna yapýldý. Baskýný haber alan diðer öðrencilerle beraber polisle kýyasýya çatýþtýk ve polisi kampüsten atmayý baþardýk. Üç yoldaþýmýz bu üçünkü baskýndan sonra evlerinden alýndýlar. Ajan sayesinde adreslerimiz ellerine geçmiþti. Þu anda 26 yoldaþýmýz hapiste. Bizi destekleyenler Baþkan Kim Dae-jung’u protesto kampanyasý baþlattý. Savunmamýz için tabanda aktivistlere haber ulaþtýrdýlar. Bu çabalarýn sonucu devlet terörüne karþý ve Kim Daejung’un ikiyüzlülüðünü teþhir eden bir özel sayý çýkartabildik. Polisin grubumuza yeni saldýrýlar düzenleyeceði
hemen hemen kesin gibi. Ýþçiler, patronlarýn ve hükümetin saldýrýlarýna karþý durma çabasý içindeler. Ayný zamanda Kim Dae-jung’un yönetimi hýzla istikrarsýzlaþtý. Böylesi baskýlar karþýsýnda bizim moral düzeyimiz çok önemli. Tabii ki bazý yandaþlarýmýzýn morali biraz bozuldu. Ancak bu kalýcý bir durum deðil. Herkes, mahkemeleri sosyalist propaganda için bir platform olarak kullanmakta kararlý. Bu nedenle moraliminz yüksek. Kim Dae-jung’un Aralýk ayýnda baþkan seçilmesinden bu yana grubumuz büyüdü. 1 Mayýs’a katýlan 30 bin iþçi ve öðrenciden bini gazetemizin özel sayýsýndan satýn aldý. Elimizde daha fazla nüsha olsaydý onlarý da satabilecektik. Gazetemizin baþ sayfasý:”Kim Dae-jung Ýþçi Düþmanýdýr” þeklindeydi. Demokrasi havarisi Kim Dae-jung’un sýkýþýnca saldýrýya geçtiðini gören iþçiler bu sloganýmýzý alkýþladýlar. Ne yapabiliriz: Güney Koreli sosyalistlerin enternasyonalist dayanýþma çaðrýsýna yanýt verelim: Güney Koreli Uluslararasý Sosyalistler grubunun 26 yandaþýnýn tutuklanmasýný protesto ve serbest býrakýlmalarýný talep eden faxlarýmýzý þu numaralara faxlayalým: 1-Güney Kore Dýþiþleri Bakanlýðý: 00 82 2 720 2686 2-Güney Kore Elçiliði: 0312 468 2279 Lütfen gönerdiðiniz faxýn bir kopyasýný þu adrese postalayýn. luslararasý Sosyalizm Ýçin Ýþçi Demokrasisi, Yoðurtçu Þükrü Sokak 48/5, Kadýköy Ýstanbul
Yunanistan iþçileri sokaklarda
H
A
6 Ýþçi Demokrasisi 1 Temmuz 1998
GENERALLER ÖZELL EÞTÝRMELERÝ SAVUNUYOR
ava Kuvvetleri Komutaný Orgeneral Ýlhan Kýlýç, Petrol Ofisinin özelleþtirilmesinde ordunun pay ve söz sahibi olmasýný istedi. Kýlýç özelleþtirmeden büyük kazaným saðlayabileceklerini ancak grev gibi bazý sorunlardan endiþelendiklerini ekledi. Görüldüðü gibi bizleri irtica tehlikesinden kurtarmak ve demokrasiyi savunmak adýna 28 Þubat 1997’den beri Meclis’e yoðun müdahalelerde bulunan generallerin binlerce iþçiyi sokaða atacak olan özelleþtirmelere itirazý yok. Ýþçilerin demokratik hakký olan grev ise orduyu endiþelendiriyor. Kýlýç’ýn söz sahibi olmak istemesinin gerekçesi Petrol
H
Ofisi’nin özelleþtirilmesinin ordunun yakýt teminini dolayýsýyla “milli çýkarlarý” ilgilendiriyor olmasý. Özelleþtirme milli çýkarlara uygun olduðuna göre, milli çýkarlar iþçilerin çýkarlarýný ifade etmiyor. Türk-Ýþ yönetiminin þeriat tehlikesine karþý mücadele gerekçesiyle generallerin arkasýna takýlmasýnýn iþçileri kimlerle ayný tarafa düþürdüðü ortada.
Feride Bulut
Eð itimde Ö zelle þtirmey e H ayýr 17
Haziran1998 günü okul çýkýþý saatinde Sarýyer Turgut Akan Ýlköðretim okulu’nun bahçesinde “Paralý Eðitime Hayýr” diyen velilerin basýn açýklamasý vardý. Veliler, karne parasý,pul parasý, diploma parasý, katký parasý vermeden “Eðitim hakkýnýn satýlmadýðý” bir sistemde yaþamak istediklerini dile getirmek için biraradaydýlar. Dövizler yazýlmýþtý: “Paralý Eðitime Hayýr.”,”Eðitim Hakkýmýz Satýlamaz.”, “Savaþa deðil Eðitime Bütçe.”, “Parasýz Eðitim Parasýz Saðlýk.”
Biraraya gelen 100’e yakýn veli grubu aslýnda eðitimdeki özelleþtirmeye karþý duruyorlardý.Devleti Anaysada yer alan; “Ýlköðretim zorunlu ve parasýzdýr.” maddesine, uymaya davet ediyorlar,zorla para alan idarecileri yargýlýyorlardý. Okullar kapandý; ama Sarýyer’de yaþanan bu anlamlý eylem önümüzdeki öðretim döneminde tüm devlet okullarýnda hýzla yaygýnlaþtýrýlmazsa eðitimdeki özelleþtirmeye engel olamaz hale geleceðiz. Çocuklarýmýzý okutmak
için devlet okullarýndaki öðretmen maaþlarýný veliler vermek zorunda kalacak. Eðitim hakkýmýzýn satýlmasýný istemiyorsanýz bu eylem biçimine sahip çýkýn. Ayný eylemleri çocuðunuzun okulunda gerçekleþtirmek sizin Anayasal hakkýnýzdýr.
Serpil Sönmez Ata Eðitim Sen 3 noluþübe üyesi
Po sta Ýþletmesinde Özelle þtirme Durdurulsu n! B
iz Acýbadem 150. Yýl Posta Ýþletmesinde çalýþan bir grup iþçiyiz.Çalýþmakoþullarýmýzhemaðýr,hemdehiçbir güvencemiz yok. Taþeron firmaya baðlý olarak çalýþýyoruz. Sigorta hariç hiçbir sosyal güvencemiz yoktur. Sigortamýz da günlükolarak26günüzerindenyatýrýlýyor.Resmipostadaðýtým memurlarý bizim aldýðýmýz maaþýn iki katýný alýyorlar. Onlar da ayný iþi yapýyor biz de. Fakat onlarýn sendika dahil hertürlü sosyal haklarý var. Posta iþletmelerinin özelleþtirilmelerinden beri, halktan posta hakkýnda sürekli þikayetler geliyor. Asgari ücretle çalýþtýrýlan daðýtým memurlarý yeteri kadar eðitilmiyor. Basýndan duyduðumuza göre bu yýl içinde taþeronlaþtýrma posta iþletmelerinden kaldýrýlacakvesýnavladaðýtýmmemuru alýnacak-
mýþ.Þuan taþeron firmalara çalýþanlar da bu sýnav kapsamýna alýnmalý, yüzbinlerce insan sokaða dökülmek zorunda býrakýlmamalýdýr. Postaiþletmesigenelmüdürlüðününbunu dikkate alarak gerekli hassasiyeti göstereceðini umuyoruz.
Bir grup posta daðýtýcýsý
E y le ml er e K a tý lý m Ýç in K a ra r la r a K a týl ým A r ttý rý lm a lý
S
endikal mücadele içinde bulunan bütün herkes, çalýþanlarýn bu mücadelelere katabilme sorununun herz am an önümüzde olduðunu biliyor. Ancak sorunu bilmek yetmiyor. Bunu aþabilmenin yollarýný da düþünmek gerekiyor. Öncelikle, sýrf görüntüyü kurtarmak ya da çalýþýyor görünmek için eylem kararý alýnmamalýdýr. Yapýlacak her eylemin -eðer sadece protesto eylemi deðilse- bir amacý vardýr ve o amaca ulaþmak için sonuna kadar mücadele etmek gerekir. Sözün kýsasý, hep söylendiði gibi, sonuç alýcý, pratik hayatta bize bir kazaným saðlayan eylemler örgütlemek gerekir. Sadece bu da yetmez. Amaca ulaþmak için kararlý olunmalý, sonuç alýncaya kadar mücadeleye devam etmelidir. Aksi takdirde “yürüyorsunuz da ne oluyor” “þimdiye kadar ne deðiþti?” türünden sorulardan kurtulamayacaðýmýz gibi, sendikalarýmýzýn hiç bir kazaným elde edemeyeceði eleþtirilerine de yanýt veremeyiz. Bu sorulara, çoðu zaman yapýldýðý gibi, “bu mücadele uzun erimlidir hemen sonuca ulaþýlmaz” türünden yanýtlar yeterli olmamaktadýr. 4-5 Mart eylemlerinde yakalanan ivmenin birleþtirilememesi, aksine parçalanarak yerelleþtirilmesi kamu çalýþanlarýnýn 7-11 Haziran eylemlerine katýlýmý olumsuz yönde etkilemiþtir. Sendikalarýn görevi tüm emekçilerin çýkarýný savunmaktýr, “bazý emekçilerin” deðil. Bu nedenle politik görüþ farký gözetmeksizin emeðini satarak sömürülen tüm kamu çalýþanlarýný kucaklamak gerekir. Bazýlarý bu sömürünün farkýnda olmayabilir ya da yeterli sýnýf bilincine sahip olmayabilirler. Zaten sendikalarýn iþi de bunu onlara hatýrlatmak ya da bu bilinci kollektifleþtirmek deðil midir? O halde, uygulanan politikalar, sýnýf çýkarlarýna dayalý olarak tüm emekçileri kapsayacak biçimde olmak zorundadýr. Aksi halde yapýlan eylemler her zaman sönük kalmaya mahkum olacaktýr. Öte yandan, son eylemlerle ilgili söylenecek daha pratik bir þeyse þudur: eylem kararlarý katabileceðimiz en geniþ kitle ile birlikte uygulanýr. Nasýl ki her eyleme üyelerimizin katýlýmýný bekliyorsak, kararý alýrken de onlarýn katýlýmýný saðlamak, bunu sadece söylemde deðil pratikte de uygulamak gereklidir. Karar alýnýrken kendisinin hesaba katýlmadýðýný görenler, da tepeden karar alanlarý hesaba katmazlar. Nitekim son eylemlerde de hesaba katmadýlar. Öyleyse karar alma sürecinde tabanýn düþünceleri göz önünde tutulmazsa her zaman ayný hüsrana uðrayacaðýz demektir. Sanýrýz sendikal mücadeleye tabanýn katýlýmýnýn saðlanmasý konusunda hemen hemen herkes ayný þeyi düþünüyor. Gelin görünki, ayný tartýþma her zaman gündemde kalýyor. Demek ki yüzümüze geçirdiðimiz maskelerle bunu savunmak yetmiyor. Bunu yürekten savunduðumuz gibi, örgütlenme çalýþmalarýnda da uygulamak gerekiyor. Eðer eylemden sadece dört gün önce iþyeri temsilcileri toplantýsý yapýlýyor ve eylemden yeni haberdar ediliyorsa, açýkçasý, bunu iþ bilmemekle açýklayamayýz. Biz bunun bilinçli olarak yapýldýðýný, sendikal politikalarýn bir sonucu olduðunu ve aslýnda yöneticilerimizin tabanýn sesine kulak verme gibi bir problemlerinin olmadýðýný görüyoruz. Öyle ya, eylemden dört gün önce toplantý yapýlarak eylem kararý bildiriliyorsa baþka ne düþünebiliriz? Daha kitlesel bir katýlým saðlanmasý için , *Gözle görünür olmayý saðlamak için, somut talepler ekseninde eylem kararlarý alýnmalý ve kazaným saðlanana kadar eylemler devam etmeli, *Kararlar taban katýlýmýyla alýnmalý,sendika ve üyeler arasýndaki yabancýlaþma bu yolla aþýlmaya çalýþýlmalý, *Toplantýlara yeni temsilcilerin katýlýmý saðlanmalý, *Sendikal çýkarlar göz önünde tutularak sendika politikalarý belirlenmelidir. Bunlarý hayata geçirmek yöneticilerin deðil, tüm üyelerimizin görevidir. Bu perspektifle uygulanacak sendikal politikalarýn önümüzdeki süreçte sendikamýza önemli katkýlar saðlýyacaðýný düþünüyoruz. Eðitim-Sen 2 No’lu Þube Yöneticisi Mustafa Kemalkun
1 Temmuz 1998 Ýþçi Demokrasisi 7
Sivas-Bir Daha Asla! Temmuz 1993’te, “Zafer islamýn”, “Þeytan Aziz” ve “Ýslamiyeti ezdirmeyeceðiz” sloganlarýya saatlerce süren kuþatmadan sonra Sivas Madýmak otelini ateþe verenler 35 kiþiyi hunharca yakarak öldürdüler. Ýki kiþi de kurþun yaralarý ile öldü. Otelde can çekiþe çekiþe ölenler Pir Sultan Abdal þenliðine gelen sanatçýlardý ve aralarýnda 12 yaþýnda bir çocuk da vardý. Aziz Nesin de dahil olmak üzere 50 kiþi yaralandý. Polis ve askerler kuþatmayý daðýtmaya çalýþmadýlar, otelin ateþe verilmesini seyrettiler, katliama ortak oldular. Baþbakan yardýmcýsý Erdal Ýnönü telefonla gelen ”yardým feryatlarýný” duymamazlýktan geldi. Hükümet olaya müdahale etmedi, katliama ortak oldu. Pir Sultan Abdal þenliði 1 Temmuz’da baþlamýþtý. Ertesi gün Cuma namazýndan çýkan bir grup, þenliðin yapýldýðý kültür merkezine yürüyerek gösteri yapmaya baþladý. Saat altýya kadar grup onbeþ bin kiþi olmuþ ve Madýmak otelinin etrafýnda toplanmýþtý. Refah Partisi belediye baþkaný Temel Karamollaoðlu ve Büyük Birlik Partisi ilçe baþkaný Erol Çelik konuþma yaptýlar. Kültür merkezinin önündeki Pir Sultan Abdal heykeli otelin önüne getirilerek parçalandý ve ateþe verildi. Madýmak otelinin önündeki arabalar ve otel benzin dökülerek yakýldý.
2
De v l e t Ordu, gericiliðe karþý solun veya Alevilerin dostu olmadýðýný gösterdi. Jandarmanýn ilk iþi Madýmak otelini kuþatmak deðil Alevilerin yaþadýðý Ali Baba mahallesini kuþatarak otele destek ulaþmasýný engellemek oldu. Faþistler ve islamcýlar sola saldýrmak için birleþtiðinde ordu orta-
lýkta yoktu, hükümetteki sosyal demokratlar ortada yoktu. Katliamdan sonra olayýn maðdurlarý bir kez daha devlet tarafýndan suçlandýlar. DGM Aziz Nesin hakkýnda suç duyurusunda bulundu. DGM’ye göre olay “Aziz Nesin’in Þeytan Ayetleri kitabýný basmasýna duyulan öfke, kin ve nefretin oluþturduðu tahrikin sonucu ve Aziz Nesin’e yönelik”di. DGM “Aziz Nesin’e yönelik eylemin laiklik ilkesine yönelik bir eylem olduðunu kabul etmek mümkün deðildir” diyordu. Hükümet kurmak üzere olan Tansu Çiller, “Aziz Nesin’in oradaki konuþmasýndan sonra, gazetelere yansýyan haberlerden, halkýn tahrik içinde olduðu anlaþýlmaktadýr” derken Ýçiþleri bakaný Mehmet Gazioðlu da Aziz Nesin’in konuþmalarýyla halký tahrik ettiðini söyledi. Gazioðlu gelen tepkilere yanýt olarak “yangýn, önceden planlanmýþ bir olay deðil, topluluk psikolojisi ile ortaya çýkmýþtýr” dedi.
Suçlu Kim? Yakma olayýna Aziz Nesin’in tahrikinin yolaçtýðý iddiasýný çürüten bir gerçek var. 30 Haziran’da, Nesin konuþmasýný daha yapmamýþken Sivas’ta iþyerlerine ve evlere yaygýnca daðýtýlan “müslümanlar” ve “müslüman gençlik” imzalý iki bildiri Þenliðe saldýrýyor, “kafirler”den bahsediyor ve Nesin’i köpek olarak niteliyordu. Bildiri çok büyük bir ihtimalle BBP tarafýndan hazýrlanmýþtý. “Müslüman Gençlik”, Musin Yazýcýoðlu’nun grubunun 1970’lerde MHP içinde kullandýðý isimdi.
BBP mi Refah mý?
Madýmak Ote dýþýndaki saldýrganlar bozkurt iþareti yapýyorlardý. 30 Haziran’da BBP’liler bildiri daðýtmýþ (Köþede) Sivas Muhsin Yazýcýoðlu’nun kalesidir. 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde Refah, oylarýn %23,5’ini alarak, MÇP içindeki Muhsin Yazýcýoðlu liderliðindeki “Türk Ýslam Ülkücüleri”nin desteði ile büyükþehir belediye baþkanlýðýný kazandý. BBP kurulup, “Türk Ýslam Ülkücüleri” 1992’de MÇP’den (MHP) koptuktan sonra, 1994 yerel seçimlerinde %18,1 oyla ikinci parti oldu (Refah %29,8’le birinciydi). 30 Haziran günü daðýtýlan bildiriler BBP’nin iþiydi. 2 Temmuz Cuma günü gösteri için propaganda yapan yerel basýn (örneðin Bizim Sivas gazetesi) Yazýcýoðlu destekçilerinin elindeydi. Nizam-ý Alem Ocaklarý gösteriyi örgütlemekte önemli bir rol oynadý. Ancak kuþku yok ki kalabalýðýn bir kýsmý ve
K it le P si ko l oj isi m i?
Sivas katliamýnýn neden olduðu üzerine çok yorum yapýldý. Sol “Yobazlar yaktý, hükümet baktý”, diyor, Gazioðlu tarzý yorumlar getiriyordu. Dergiler Platformu’nun Sivas’la ilgili olarak çýkardýðý kitapta, kitabýn baþýna Elias Cannetti’nin kitle psikolojisi, kalabalýk kitlelerin “irrasyonalliði” ve “kalabalýklar neden ateþi sever”’i anlatan uzun bir makalesi basýlarak “kitle psikolojisi” suçlandý. Sol’da “kitle psikolojisi” üzerine alýntý yapýlan Elias Cannetti Fransýz Devriminde Bastille’i basan kalabalýktan bahsediyor. Fransýz devriminde kalabalýklar kendi gerçek düþmanlarýna saldýrýyordu. Bastille Hapishanesi, rejimin iktidarýný saðlayan ve insanlarý yoksulluða mahkum eden baský, iþkence ve tutsaklýðýn sembolüydü. Sivas halký da yoksulluk içinde yaþýyor ama Aleviler veya Aziz Nesin yüzünden deðil. 1989’da yapýlan bir araþtýrma Sivas’ta sadece 4463 ücretli iþçi olduðunu bunlarýn 4149’unun kamu çalýþaný olduðunu ortaya koydu. Sivas DoðuGüneydoðu bölgesi dýþýnda olup da nüfusu azalan tek il. Türkiye nüfusunun %1,2’sinin yaþadýðý Sivas, Türkiye’de ödenen ücretlerin %0,42’sini, toplam Katma Deðerin %0,05’ini, Türkiye’deki iþyerlerinin %0,22’sini ve istihdamýn %0,46’sýný alýyor. Kiþi baþýna ortalama gelir 300 dolar civarýnda- Birleþmiþ Milletler’in “yoksul ülkeler” seviyesinin altýnda. Sivas halkýna bunlarý Aziz Nesin ya da Pir Sultan Abdal derneði yapmadý. Sorun Sivas meydanýndaki 15 bin kiþinin birþeylere saldýrmak istemesi deðil; öfkeli olmak için yeterli nedenleri vardý, sorun yanlýþ þeye saldýrmalarýydý.
gelen isimleriyle dirsek temasýný baþlattý. Ýslami hareket içindeki birbirine zýt yönelimleri olan çeliþkilerin yarattýðý gerginlik daha fazla þiddete ve gerici saldýrganlýða kapýyý açmakSi v as tadýr. Faþistler bunu sökatl i a mý n a mürmekte hýzlý davranduyduð umuz öfke b iz i dýlar. Razamanda sigara ve içki içenlere saldýo rdunun “irt icay a” k arþý ranlarýn çoðu faþistÝslamcýlar ne- k ampa nyasýn ý d estek leme ye lerdi. den faþistlerin Sosyalist Tutum v e y a t a r a f s ý z k a l m a ya yýl sonra devlet peþinden gitti? sür üklem eme li. Yeni Siv as’lar ý isBeþ lamcýlarla hergün Ýslamcýlar yoksul ve d ah a k ö tü l eri n i e n g el l em ek sokakta kavga edikesimin desteðini ist iyor sak islam cýlýðýn ik ili yor ve ordu “irticaya” karþý kampanya daha adil bir gelecek ka rak teri n i a n l ama k yürütüyor. Ýslamcýlarýn vaadederek kazanýyor. BBP’li faþistlerle birleþeAncak islamcý hareket z o r u n d a yý z rek 37 insaný katlettiði bir orta sýnýf hareketi olSivas olaylarýndan, býraduðu için istikrarlý olakalým devlet iþine baksýn r a , rak sisteme karþý durasonucunu mu çýkarmak her türlü azýnlýklara kamaz. Kapitalizmin adagerekiyor? Cevap hayýr nalize etmek zorunda kaletsizliðinden ve tekelleolmak zorunda. lýrlar. Bunlarý “düþman” rin suistimalciliðinden þiSivas katliamýna duyilan ederler. Dolayýsýyla kayet eden bir küçük duðumuz öfke bizi ordudüþmanýn sistem olduðu burjuva partisi özel mülnun “irticaya” karþý kampolitik ekseninden uzakkiyete saldýramaz. panyasýný desteklemeye laþýlýr. Bu nedenle islamcýlar veya tarafsýz kalmaya süBurada dikkat edilarasýnda birbirine zýt iki rüklememeli. Yeni Simesi gereken, gerek eðilim vardýr. Bir yandan vas’larý ve daha kötüleriýlýmlý reformist kanadýn sistemi parlamenter yolni engellemek istiyorsak gerek þiddeti savunan la islah etme, öbür tarafislamcýlýðýn ikili karaktekanadýn toplumsal deðitan da sistemi þiddet yorini anlamak zorundayýz. þim ve gerici saldýrganlýk luyla deðiþtirme eðilimi Eðer ordu islamcýlarý arasýnda yalpa yapabileislamcý akým içinde sübastýrmakta baþarýlý olurceðidir. rekli çatýþma halindedir. sa islamcýlar içindeki þidSivas’da faþistler ReHarket içindeki birinci det taraftarý ve ýrkçý eðifah’ýn yoksul tabanýnýn gerginlik odaðý bu iki selimler güçlenebilir yeni öfkesini faþistlerin geleçenek çevresinde oluSivaslar olmasýný kolayneksel “düþmanlarý” Aleþur. Necmettin Erbakan laþtýrabilir. “Sivas-Bir Davilere kanalize edebildi“kanlý mý, tatlý mý” koha Asla”yý boþ bir slogan ler. Mart 1994’deki yerel nuþmasýnda bu iki eðiliolmaktan çýkarmak istiseçim baþarýsýndan sonmin varlýðýný ifade ediyorsak, Laik Cephe’ye ra Refah liderliði hýzlý bir yordu. Erbakan þu anda karþý demokrasiden yana politik dönüþ ile tren ve ýlýmlý politikalarla islamkararlý bir tutum almaminibüslerde haremlik cýlarý sistem içinde tutmýz gerekiyor. selamlýk uygulamasýný ma ve böylece koruma baþlatmak isteyenleri çabasý içinde. durdurdu. Ayrýca Refah Ýkinci gerginlik odaðý liderliði Alevilerin önde ise islamcý hareket parladaha sonra gözaltýna alýnanlarýn çoðu Refah yanlýlarýydý. Sivas sanýklarýnýn savunmasýný daha sonra Refah partisinden bakan olan Þevket Kazan yaptý. Ýnsiyatif BBP’li faþistlerdeydi ama Refah Partisi taraftarlarý da onlarý izlediler.
menter ya da þiddet yoluyla toplumu deðiþtiremediði zaman ortaya çýkar. Hareketin tabanýnda hayalkýrýklýðý ve öfke yaygýnlaþýr. Ýslamcýlar bu öfkeyi baþý açýk kandýnla-
C Uzun
8
Ýþçi Demokrasisi 1 Temmuz 1998
1 Temmuz1998 Ýþçi Demokrasisi
Kazan mak mümkün mü?
Türkiye’de Devrim Mümkün mü?
Egemen sýnýf çok güçlü. Ordusu, polisi, medyasý, çeteleriyle baþetmek mümkün deðil.
S
Sertuð Çiçek
K
Ýþçiler devri m yap abi lir m i? `Türkiye’de “iþçi”lerin sayýsý devrim yapmak için yeterli deðil.` þçi sýnýfý Rusya’da iktidara geldiðinde 150 milyon nüfusun sadece 3,5 milyonunu oluþturuyordu. Buna karþýn sosyalist bir devrimi gerçekleþtirebildi. Kaldýki bugün Türkiye’de iþçi sýnýfý sayýsal olarak diðer bütün toplumsal gruplardan daha büyüktür. Resmi rakamlara göre Türkiye’de 12 yaþýn üzerindeki yaklaþýk 23 milyon kiþinin 9 milyon kadarý iþçidir. 6,5 milyon kadar iþsizi de eklersek nüfusun yaklaþýk yüzde 70’i iþçi sýnýfýnýn üyesidir. Bu oran büyük illerde çok daha yükselmektedir. Örneðin Ýstanbul için yapýlan bir çalýþmaya göre iþsizler nüfusun yüzde 8.7’sini, emekliler 19.3’ünü, beyaz ve mavi yakalý iþçiler yüzde 44.4, doktor, mühendis, avukat gibi mesleklerde çalýþanlardan oluþan yeni orta sýnýf yüzde 4.6, esas olarak esnaf ve küçük iþverenlerden oluþan küçük burjuvazi yüzde 19.2 ve orta-büyük iþverenler yüzde 3.8. oranýndadýr. Ýþçiler içinde en büyük oraný da yüzde 21.7 ile mavi yakalý iþçiler oluþturmaktadýr. Bir baþka gösterge de sosyal güvenlik kuruluþlarýdýr. Halen çalýþan ve SSK’ya baðlý olanlarýn sayýsý 4,5, SSK’dan aylýk alanlarýn sayýsý 2,5 milyondur. Bu kiþilere baðýmlý olanlarýn sayýsý ise 18,5 milyondur. Ayrýca esas olarak kamu kesimi beyaz yakalý iþçilerinin baðlý olduðu Emekli Sandýðý kapsamý içine toplam 11 milyon kiþi girmektedir. Çok düþük sayýdaki üst düzey yöneticiyi ihmal edersek Türkiye’deki yaklaþýk 40 milyon kiþinin iþçi ailelerinin bir üyesi olduðu anlaþýlmaktdýr.
Ý
`Türkiye’de feodalizm var. Köylü nüfus çok önemli.` ürkiye’de kapitalist üretim iliþkileri hakimdir. Toplam üretimin ancak yüzde 14 kadarý tarýmsal ürünlerden oluþmaktadýr ve bu üretim de esas olarak kapitalist piyasa için yapýlmaktadýr. Çalýþanlarýn yüzde 55’inden fazlasý tarýmla hiç iliþkisi olmayan sanayi ve hizmet sektöründedir. Türkiye’de kýrsal kesimde yaþayanlar nüfusun yaklaþýk yüzde 40’ýný oluþturmaktadýr. Anadolu köylerinde yapýlan çalýþmalara göre, bu nüfusun yüzde 10.7’si hiç topraðý ya da baþka bir aracý olmayan tarým iþçisi, 21.5’i yoksul köylü (traktörü olmayan ve baþkalarý için ücret karþýlýðý çalýþan), yüzde 24.5’i küçük köylülerden, yüzde 8.4’ü rantiyerler, yüzde 16.1’i orta köylülerden ve geri kalan 18.8’i de zengin çiftçi ve köylüler ile kapitalist çiftçilerden oluþmaktadýr. Özellikle yoksul ve küçük köylüler her geçen gün yoksullaþmakta, kýrda oluþan iþgücü fazlasý kentlere akmaktadýr. Bu ise köylülüðün deðil, tersine iþçi sýnýfýnýn gücünü artýrmaktadýr. Herþeyden önemlisi toplumsal bir sýnýf olarak köylülük yeni ve sömürüsüz bir dünya yaratamaz. Tarih göstermiþtir ki büyük toprak sahiplerine karþý baþkaldýrsalar da köylüler sonuçta elde ettikleri topraðý aralarýnda bölüþmek istemektedirler. Onlar için normal olan budur. Oysa iþçi sýnýfý patronu devirip fabrika ve iþyerlerine el koyduðu zaman buralarý arasýnda paylaþamaz. Ýþçilerin tek çaresi el koyduklarý bu þeyleri ortaklaþa (kollektif olarak) yönetmektir. Zaten sosyalizmin mümkün olmasýný saðlayan iþçi sýnýfýnýn bu zorunluluðudur; yoksa iþçilerin köylülere göre daha akýllý ya da geliþmiþ olmalarý deðil!
T
Ya küçük burjuvazi? snaf ve küçük iþletme sahiplerinin sayýsý gerçekten de az deðildir. Ancak bu rakam iþçi sýnýfýyla karþýlaþtýrýldýðýnda oldukça küçüktür. Örneðin Bað-Kur’a kayýtlý olanlarýn sayýsý 2 milyon kadardýr. Toplam 13 milyon kiþi Bað-Kur’a baðýmlý ailelerde yaþýyor. Resmi rakamlara göre kendi hesabýna çalýþanlarýn toplam çalýþanlar içindeki oraný yüzde 28 kadardýr. Bu sayýya serbest çalýþan avukat, doktor gibi yeni orta sýnýf da dahildir. Bu kesim kapitalizmin kör ve azgýn rekabeti karþýsýnda her geçen gün daha da yoksullaþmakta ve sisteme yönelik öfkelerini genellikle Ýslami hereket ya da faþist hareket içerisinde dile getirmektedirler.
E
üçük bir azýnlýðýn büyük bir çoðunluðun sýrtýndan yaþadýðý bu dünyada sömürü ortadan kaldýrýlabilir mi? Önceliði kar deðil; insan ihtiyaçlarý olan bir sistem kurulabilir mi? Kaynaklarýn bombaya, tanka tüfeðe deðil; eðitime, saðlýða ayrýldýðý bir dünya yaratýlabilir mi? Kadýnlarýn, Kürtlerin, Alevilerin, eþcinsellerin, çingenelerin, göçmenlerin, kýsacasý bugün ezilen her kesime gerçek bir eþitlik ve özgürlük saðlayacak bir demokrasi kurulabilir mi? Ýþçi sýnýfý kendi konseyleri aracýlýðýyla fabrikalara, ofislere, makinalara, bilgisayarlara, binalara, yani üretim araçlarýna el koyup üretimi, bölüþümü belirleyebilir mi? Kýsacasý devrim ve sosyalizm mümkün mü? Bu sorulara olumlu cevap verenler þu anda toplumun çok küçük bir azýnlýðýný oluþturuyor. Ýþçi sýnýfýnýn ezici çoðunluðu için bu düzenin deðiþmesi, sömürünün ortadan kalkmasý, iþçi sýnýfýnýn kendisini devlet olarak örgütleyerek toplumu yönetmesi, yani sosyalizm “hoþ bir hayal” olmaktan öte bir anlam taþýmýyor. Toplumun çoðunluðu sosyalist bir devrimi mümkün görmüyor. Oysa bu toplumu tepeden týrnaða deðiþtirmek, yeni bir dünya yaratmak sadece mümkün deðil, ama ayný zamanda zorunlu. Aksi takdirde insanlýðý bekleyen büyük bir barbarlýk.
Sertuð Çiçek devrim ve sosyalizmin mümkün olmadýðýný savunanlarýn sýk sýk öne sürdükleri bazý noktalarý ve bunlara karþý yanýtlarý yazýyor.
`Sosyalizm denendi ve öldü. Hala ne için uðraþýyorsunuz?` 1871’de Paris’te kurulan ve ancak 70 gün yaþadýktan sonra kanla bastýrýlan Komünü saymazsak ilk iþçi devleti Rusya’da kuruldu. Rus iþçileri Ekim 1917’de eski devleti tanýmadýðýný ve ülkeyi bizzat kendisinin, iþçi konseyleri aracýlýðýyla yöneteceðini ilan etti. Emperyalist ülkeler iþçi devletini tanýmayarak eski sistemi geri getirmek isteyenleri sonuna kadar desteklediler. Rus iþçileri kendi devletini korumak için savaþýrken aðýr kayýplar verdi. Yýllarca süren iç savaþ bittiðinde Rus iþçi sýnýfý için tek kurtuluþ Avrupa’daki sýnýf kardeþlerinin onlara yardým etmesiydi. Ancak Avrupa iþçi sýnýfýnýn devrim kalkýþmalarý yenilgiyle sonuçlandý. Devrim sürecinde deðiþen ve güven kazanan iþçilerin büyük kýsmý iç savaþ sýrasýnda öldü. Sýnýfýn önde gelenlerinden sað kalanlar ise devlet yönetiminde görev almak zorunda kaldýlar. Ýþçi konseyleri iþlevsizleþti ve yöneten organlar olmaktan çýkmaya baþladý. Bolþevik parti kendisini iþçi konseyleri yerine ikame etmeye baþladý. Çarlýk döneminden kalan bürokratlar ve yönetici olarak uzmanlaþmaya baþlayan iþçileri denetleyen bir iþçi sýnýfý kalmamýþtý. Ýþçilerin kullanabilecekleri en önemli organ olan fabrika iþçi komitelerinin yetkileri 1928-29’da tamamen ortadan kaldýrýldýðýnda artýk Rusya’da bir iþçi devletinden söz etmek olanaksýzdý. Kýsacasý Rusya’da iþçilerin kazandýðý zafer kýsa bir süre sonra yenilgiye uðradý. 1928-29’dan sonra yaþananlar bu nedenle sosyalizm deðil, bürokratik devlet kapitalizmidir. Çin, Küba ve Doðu Avrupa ülkelerinde ise zaten hiç bir zaman iþçi devrimi yaþanmadý. Dolayýsýyla1989-90’da çöken sosyalizm deðildi. Rus iþçi sýnýfýnýn zaferi ve yenilgisi bugün yo-
9
lumuzu aydýnlatmakta, iþçi iktidarýnýn mümkün olduðunu göstermektedir. Ýþçi sýnýfý artýk eskisi gibi deðil. Arabalarý, evleri, “kaybedecek þeyleri” var. Ýþçiler neden devrim yapsýn ki? “Ýþçilerin zincirlerinden baþka kaybedecek birþeyleri yok” derken Marks’ýn kastettiði þey üretim araçlarýydý. Yani üretim yapmak için gerekli olan araç ve gereçler, makinalar, binalar vb. Bu açýdan deðiþen birþey yok. Aksine her geçen gün daha fazla bir zenginlik yaratmasýna karþýn iþçi sýnýfýnýn bu zenginlikten aldýðý pay bugün daha az. Ýþçilerin hemen hepsi çalýþmadýklarý zaman birkaç ay içinde açlýkla karþý karþýya geliyor. Yaþamlarýný sürdürebilmek için satabilecekleri temel þey -dün olduðu gibi bugün de- emek gücü. Marks’ýn “iþçi daha çok ürettikçe daha da yoksullaþacak, daha önemsizleþecek” öngörüsü geçerliliðini korumaktadýr.
`Kapitalizm çok deðiþti. Eskisi gibi büyük ayaklanmalar olmasýna izin vermeyecek kadar esnek.` Kapitalizmin özü kar için rekabet, rekabet için birikim, birikim için sömürüdür. Kapitalizmin doðuþundan bu yana bu özde bir deðiþme olmadý. Sistemi týkayan da iþçileri mücadele etmek zorunda býrakan da yine sistemin kendisidir: Patronlar ayakta kalmak için iþçileri daha çok sömürmek zorundadýrlar. Bu ise iþçileri mücadele etmek zorunda býrakýr. Ekonomideki bu týkanýklýklarý aþmanýn ise bi-
linen yalnýzca bir yolu var: Ýþçileri daha çok sömürmek. Bunun dýþýnda bir yol ise bulunamadý. Burjuva iktisatçýlar ve onlarýn genel kabul gören teorileri ne Asya Kaplanlarý’nýn çöküþünü öngörebildi, ne de bu çöküþü engelleyebildi. Kapitalist dünyanýn istikrarsýzlýðý her geçen gün artýyor. 1970’lerin baþýndan bu yana yaþanan krizler bir öncekinden daha derin oluyor. Sermayenin tekelleþmesi ve büyümesi eðilimi nedeniyle ayakta kalmayý baþarabilen sermaye gruplarý daha önce hayal edilmesi zor olan büyüklüklere ulaþtýlar. Buna paralel olarak ekonomik krizlerin boyutlarý da büyüyor ve ayný anda birden fazla ülkede çok keskin olarak yaþanmasýna neden olabiliyor. Dolayýsýyla kapitalizm aslýnda tarihi boyunca olmadýðý kadar ciddi bir tehlikeyle birlikte yaþýyor. Bugün ortaya çýkacak bir çöküþ 1929 Büyük Bunalýmý’ný mumla aratacaktýr. Kapitalizmin geniþlemesi ve dünyanýn her köþesine nüfuz etmesi onun mezar kazýcýsýný da güçlendiriyor. Ýþçi sýnýfý tarihte görülmemiþ bir büyüklüðe ulaþmýþ bir durumda ve her harekete geçtiðinde gücünü hýzla hissettiriyor. Sadece 1990’larda bile sayýsýz iþçi hareketine tanýk olduk. Bunlarýn en önemlileri Endonezya, Zimbabve, Arnavutluk, Fransa ve Yunanistan’da görüldü. Bu ülkelerde yaþananlar, iþçi sýnýfýnýn hýzla kitlesel boyutta mücadelelere girebileceðini bir kez daha gösterdi. Türkiye’de de beyaz yakalý kamu çalýþanlarýnýn mücadelesi, “memurlar kaypak küçük burjuvadýr, bir þey yapmazlar” yaklaþýmýný çöpe gönderdi.
osyalist devrim, egemen sýnýfýn topyekün yenilgisi, iþçi sýnýfýnýn konseyleri aracýlýðýyla iktidara gelmesidir. Bunun baþarýlabilmesi için iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunun bu yönde davranmasý gerekir. Aksi takdirde iþçi sýnýfýnýn iktidarýndan sözetmek mümkün olamaz. Dolayýsýyla temel sorun iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunun devrim ve sosyalizm fikrine sahip olmasýdýr. Yani ideolojik mücadele kazanýlmaksýzýn iþçi devrimi gerçekleþemez. Elbetteki ideolojik zafer yeterli deðildir. Ancak milyonlarca iþçinin “biz eski sistemi istemiyoruz, kendi devletimizi kuruyoruz” dediði bir ortamda polis de çeteler de olsa olsa kaçacak delik arayacaktýr. Ordu ise zaten bizlerin kardeþleri, çocuklarý, babalarý ve sevgililerinden oluþuyor. Milyonlarýn düzenden hýzla koptuðu bir anda ordu da daðýlmak zorunda kalacaktýr. Zaten ordu daðýlmaksýzýn bir devrim gerçekleþemez. Dünya tarihindeki her devrimci durumda ordular ya daðýlmýþ ya da daðýlma noktasýna gelmiþtir. Medyaya gelince. Genel olarak iþçi sýnýfý da tek tek iþçiler de ayný anda birbiriyle çeliþen fikirlere sahiptirler. Çoðu medyanýn yalan söylediðini düþünür, ama ayný zamanda o gün televizyonlarda çýkan habere de inanýr. Bu çeliþkili bilinç, büyük eylemlilikler sýrasýnda hýzla deðiþebilir. Kendi iþyerinde grev ya da iþgalin devamý konusunda, üretim konusunda karar veren, iþyerleri temsilcilerinin biraraya geldiði konseylerden doðrudan bilgiler alan iþçiler için medyanýn etkisi neredeyse sýfýra inecektir. Kaldý ki televizyon, gazete ve radyolar bizler olmaksýzýn çalýþamaz. Medya iþçilerinin de kendi iþyerlerinde kontrolü ele geçirmesi ve bu olanaðý devrim için kullanmasý mümkündür.
Türkiye farklý mý? `Heryerde olur ama Türkiye’de olmaz. Bizim halkýmýz çok cahil ve korkak. Yönetilmeye alýþmýþ.` Bu itiraz sadece Türkiye’de deðil dünyanýn hemen her yerinde aynen kullanýlýyor. Yýllarca Suharto’nun diktasý altýnda yaþayan Endonezyalýlar da çok deðil daha bir kaç ay öncesine kadar böyle düþünüyordu. Toplumsal altüst oluþlarýn nerede ve ne zaman ortaya çýkacaðýný önceden kestirmek mümkün deðildir. Nitekim Lenin dahil hiçbir Bolþevik 1917 Þubat Devrimi’ni önceden tahmin edememiþti. Çarlýðý deviren Þubat Devrimi Bolþevikler dahil hiçbir örgüt ya da grubun çaðrýsý üzerine deðil; iþçi sýnýfýnýn kendiliðinden hareketinin bir anda büyümesiyle gerçekleþmiþtir. Üstelik bu devrimi gerçekleþtiren Rus iþçilerinin hem eðitim düzeyi de bugün Türkiye’de yaþa-
yan iþçilerin eðitim düzeyinin çok altýndaydý. Patronlarýn, yönetenlerin çýkarlarýna uygun olarak düzenlenmiþ bu sistem ve onu korumak için beslenen silahlý güçler, iþkencehaneler, hapishaneler, mahkemeler vb elbette tek tek hepimizi korkutmaktadýr. Ancak sayýmýz çok olunca, omuz omuza olunca bu korkumuzu yenebiliyoruz. Zaten iþçi sýnýfýnýn gücü de birlikte davranmaya baðlýdýr; aksi takdirde nihai zafer olanaksýzdýr. Ýþçiler þu anki durumlarýyla elbette yönetemezler. Ancak her büyük iþçi mücadelesi sýrasýnda iþçiler hýzla deðiþiyorlar. Devrimci bir durumda ise, milyonlarca insanýn grevde olduðu, iþyerlerine el koyduðu ve fiilen yönetmeye baþladýðý koþullarda iþçiler hýzla deðiþiyor ve yönetilen deðil yöneten olmaya baþlýyorlar. Zaten böylesi bir süreç yaþanmaksýzýn sosyalist devrim gerçekleþemez. Devrimin bir ayaðý siyasi iktidara el koymak, diðer ayaðý
ise çoðunluðun bu eylemi sýrasýnda kendisini deðiþtirmesidir. Yani sosyalist devrim bir yanýyla politik bir devrim, öbür yanýyla da sosyal bir devrimdir. Ýþçilerin çoðunluðunun yönetilen olmaktan çýkýp, yöneten olmaya baþladýðý devrimci durum olmaksýzýn sosyalist devrimden bahsedemeyiz.
`Biz çok uðraþtýk, bir þey olmadý. Boþa zaman harcýyorsunuz.` Böyle düþünen eski devrimcilerin en önemli hatasý devrimi kendilerinin yapacaðýný düþünmeleriydi. Devrimi bir grup “akýllý”, “gerilla”, “kahraman” ya da “bilinçli iþçi” yapamaz. Devrim ancak iþçi sýnýfýnýn çoðunluðu tarafýndan gerçekleþtiriliyorsa sosyalizmden bahsedebiliriz. Marksizmin temelinde “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr” belirlemesi vardýr. Ýþçi sýnýfýnýn yýðýnsal hareketleri ise önceden
kestirilemez ve yaratýlamaz. Zaten iþçi sýnýfý sosyalistler olsa da olmasa da mücadele eder. Hatta bu mücadelesi zaman zaman toplumsal altüst oluþlara kadar varýr. Ýþçi sýnýfý ancak böyle durumlarda eski sistemle baðlarýný kopartýp kendi devletini kurmaya açýk hale gelir. O zamana kadar iþçi sýnýfý içinde bir azýnlýk olarak her mücadeleye katýlmýþ, iþçilerin bir kýsmýnýn bile olsa güvenini kazanmýþ ve sosyalizm propogandasý yapan iþçilerden oluþan bir parti yoksa bu enerji boþa gidecektir. Sosyalizm mücadelesi yarýnýn deðil bugünün mücadelesidir. Harcanan emek, daha insanca, daha özgür, daha rahat, sömürüsüz bir dünya içindir. Bu emeðin boþa gitmesini istemiyorsak iþçi sýnýfýna güvenmeli ve gücümüzü iþçi sýnýfýnýn her mücadelesinin baþarýya ulaþmasý için kullanmalýyýz. Gelecekteki büyük kavgayý kazanmak için þimdiden küçük kavgalarda gücümüzü artýrmalýyýz.
8
Ýþçi Demokrasisi 1 Temmuz 1998
1 Temmuz1998 Ýþçi Demokrasisi
Kazan mak mümkün mü?
Türkiye’de Devrim Mümkün mü?
Egemen sýnýf çok güçlü. Ordusu, polisi, medyasý, çeteleriyle baþetmek mümkün deðil.
S
Sertuð Çiçek
K
Ýþçiler devri m yap abi lir m i? `Türkiye’de “iþçi”lerin sayýsý devrim yapmak için yeterli deðil.` þçi sýnýfý Rusya’da iktidara geldiðinde 150 milyon nüfusun sadece 3,5 milyonunu oluþturuyordu. Buna karþýn sosyalist bir devrimi gerçekleþtirebildi. Kaldýki bugün Türkiye’de iþçi sýnýfý sayýsal olarak diðer bütün toplumsal gruplardan daha büyüktür. Resmi rakamlara göre Türkiye’de 12 yaþýn üzerindeki yaklaþýk 23 milyon kiþinin 9 milyon kadarý iþçidir. 6,5 milyon kadar iþsizi de eklersek nüfusun yaklaþýk yüzde 70’i iþçi sýnýfýnýn üyesidir. Bu oran büyük illerde çok daha yükselmektedir. Örneðin Ýstanbul için yapýlan bir çalýþmaya göre iþsizler nüfusun yüzde 8.7’sini, emekliler 19.3’ünü, beyaz ve mavi yakalý iþçiler yüzde 44.4, doktor, mühendis, avukat gibi mesleklerde çalýþanlardan oluþan yeni orta sýnýf yüzde 4.6, esas olarak esnaf ve küçük iþverenlerden oluþan küçük burjuvazi yüzde 19.2 ve orta-büyük iþverenler yüzde 3.8. oranýndadýr. Ýþçiler içinde en büyük oraný da yüzde 21.7 ile mavi yakalý iþçiler oluþturmaktadýr. Bir baþka gösterge de sosyal güvenlik kuruluþlarýdýr. Halen çalýþan ve SSK’ya baðlý olanlarýn sayýsý 4,5, SSK’dan aylýk alanlarýn sayýsý 2,5 milyondur. Bu kiþilere baðýmlý olanlarýn sayýsý ise 18,5 milyondur. Ayrýca esas olarak kamu kesimi beyaz yakalý iþçilerinin baðlý olduðu Emekli Sandýðý kapsamý içine toplam 11 milyon kiþi girmektedir. Çok düþük sayýdaki üst düzey yöneticiyi ihmal edersek Türkiye’deki yaklaþýk 40 milyon kiþinin iþçi ailelerinin bir üyesi olduðu anlaþýlmaktdýr.
Ý
`Türkiye’de feodalizm var. Köylü nüfus çok önemli.` ürkiye’de kapitalist üretim iliþkileri hakimdir. Toplam üretimin ancak yüzde 14 kadarý tarýmsal ürünlerden oluþmaktadýr ve bu üretim de esas olarak kapitalist piyasa için yapýlmaktadýr. Çalýþanlarýn yüzde 55’inden fazlasý tarýmla hiç iliþkisi olmayan sanayi ve hizmet sektöründedir. Türkiye’de kýrsal kesimde yaþayanlar nüfusun yaklaþýk yüzde 40’ýný oluþturmaktadýr. Anadolu köylerinde yapýlan çalýþmalara göre, bu nüfusun yüzde 10.7’si hiç topraðý ya da baþka bir aracý olmayan tarým iþçisi, 21.5’i yoksul köylü (traktörü olmayan ve baþkalarý için ücret karþýlýðý çalýþan), yüzde 24.5’i küçük köylülerden, yüzde 8.4’ü rantiyerler, yüzde 16.1’i orta köylülerden ve geri kalan 18.8’i de zengin çiftçi ve köylüler ile kapitalist çiftçilerden oluþmaktadýr. Özellikle yoksul ve küçük köylüler her geçen gün yoksullaþmakta, kýrda oluþan iþgücü fazlasý kentlere akmaktadýr. Bu ise köylülüðün deðil, tersine iþçi sýnýfýnýn gücünü artýrmaktadýr. Herþeyden önemlisi toplumsal bir sýnýf olarak köylülük yeni ve sömürüsüz bir dünya yaratamaz. Tarih göstermiþtir ki büyük toprak sahiplerine karþý baþkaldýrsalar da köylüler sonuçta elde ettikleri topraðý aralarýnda bölüþmek istemektedirler. Onlar için normal olan budur. Oysa iþçi sýnýfý patronu devirip fabrika ve iþyerlerine el koyduðu zaman buralarý arasýnda paylaþamaz. Ýþçilerin tek çaresi el koyduklarý bu þeyleri ortaklaþa (kollektif olarak) yönetmektir. Zaten sosyalizmin mümkün olmasýný saðlayan iþçi sýnýfýnýn bu zorunluluðudur; yoksa iþçilerin köylülere göre daha akýllý ya da geliþmiþ olmalarý deðil!
T
Ya küçük burjuvazi? snaf ve küçük iþletme sahiplerinin sayýsý gerçekten de az deðildir. Ancak bu rakam iþçi sýnýfýyla karþýlaþtýrýldýðýnda oldukça küçüktür. Örneðin Bað-Kur’a kayýtlý olanlarýn sayýsý 2 milyon kadardýr. Toplam 13 milyon kiþi Bað-Kur’a baðýmlý ailelerde yaþýyor. Resmi rakamlara göre kendi hesabýna çalýþanlarýn toplam çalýþanlar içindeki oraný yüzde 28 kadardýr. Bu sayýya serbest çalýþan avukat, doktor gibi yeni orta sýnýf da dahildir. Bu kesim kapitalizmin kör ve azgýn rekabeti karþýsýnda her geçen gün daha da yoksullaþmakta ve sisteme yönelik öfkelerini genellikle Ýslami hereket ya da faþist hareket içerisinde dile getirmektedirler.
E
üçük bir azýnlýðýn büyük bir çoðunluðun sýrtýndan yaþadýðý bu dünyada sömürü ortadan kaldýrýlabilir mi? Önceliði kar deðil; insan ihtiyaçlarý olan bir sistem kurulabilir mi? Kaynaklarýn bombaya, tanka tüfeðe deðil; eðitime, saðlýða ayrýldýðý bir dünya yaratýlabilir mi? Kadýnlarýn, Kürtlerin, Alevilerin, eþcinsellerin, çingenelerin, göçmenlerin, kýsacasý bugün ezilen her kesime gerçek bir eþitlik ve özgürlük saðlayacak bir demokrasi kurulabilir mi? Ýþçi sýnýfý kendi konseyleri aracýlýðýyla fabrikalara, ofislere, makinalara, bilgisayarlara, binalara, yani üretim araçlarýna el koyup üretimi, bölüþümü belirleyebilir mi? Kýsacasý devrim ve sosyalizm mümkün mü? Bu sorulara olumlu cevap verenler þu anda toplumun çok küçük bir azýnlýðýný oluþturuyor. Ýþçi sýnýfýnýn ezici çoðunluðu için bu düzenin deðiþmesi, sömürünün ortadan kalkmasý, iþçi sýnýfýnýn kendisini devlet olarak örgütleyerek toplumu yönetmesi, yani sosyalizm “hoþ bir hayal” olmaktan öte bir anlam taþýmýyor. Toplumun çoðunluðu sosyalist bir devrimi mümkün görmüyor. Oysa bu toplumu tepeden týrnaða deðiþtirmek, yeni bir dünya yaratmak sadece mümkün deðil, ama ayný zamanda zorunlu. Aksi takdirde insanlýðý bekleyen büyük bir barbarlýk.
Sertuð Çiçek devrim ve sosyalizmin mümkün olmadýðýný savunanlarýn sýk sýk öne sürdükleri bazý noktalarý ve bunlara karþý yanýtlarý yazýyor.
`Sosyalizm denendi ve öldü. Hala ne için uðraþýyorsunuz?` 1871’de Paris’te kurulan ve ancak 70 gün yaþadýktan sonra kanla bastýrýlan Komünü saymazsak ilk iþçi devleti Rusya’da kuruldu. Rus iþçileri Ekim 1917’de eski devleti tanýmadýðýný ve ülkeyi bizzat kendisinin, iþçi konseyleri aracýlýðýyla yöneteceðini ilan etti. Emperyalist ülkeler iþçi devletini tanýmayarak eski sistemi geri getirmek isteyenleri sonuna kadar desteklediler. Rus iþçileri kendi devletini korumak için savaþýrken aðýr kayýplar verdi. Yýllarca süren iç savaþ bittiðinde Rus iþçi sýnýfý için tek kurtuluþ Avrupa’daki sýnýf kardeþlerinin onlara yardým etmesiydi. Ancak Avrupa iþçi sýnýfýnýn devrim kalkýþmalarý yenilgiyle sonuçlandý. Devrim sürecinde deðiþen ve güven kazanan iþçilerin büyük kýsmý iç savaþ sýrasýnda öldü. Sýnýfýn önde gelenlerinden sað kalanlar ise devlet yönetiminde görev almak zorunda kaldýlar. Ýþçi konseyleri iþlevsizleþti ve yöneten organlar olmaktan çýkmaya baþladý. Bolþevik parti kendisini iþçi konseyleri yerine ikame etmeye baþladý. Çarlýk döneminden kalan bürokratlar ve yönetici olarak uzmanlaþmaya baþlayan iþçileri denetleyen bir iþçi sýnýfý kalmamýþtý. Ýþçilerin kullanabilecekleri en önemli organ olan fabrika iþçi komitelerinin yetkileri 1928-29’da tamamen ortadan kaldýrýldýðýnda artýk Rusya’da bir iþçi devletinden söz etmek olanaksýzdý. Kýsacasý Rusya’da iþçilerin kazandýðý zafer kýsa bir süre sonra yenilgiye uðradý. 1928-29’dan sonra yaþananlar bu nedenle sosyalizm deðil, bürokratik devlet kapitalizmidir. Çin, Küba ve Doðu Avrupa ülkelerinde ise zaten hiç bir zaman iþçi devrimi yaþanmadý. Dolayýsýyla1989-90’da çöken sosyalizm deðildi. Rus iþçi sýnýfýnýn zaferi ve yenilgisi bugün yo-
9
lumuzu aydýnlatmakta, iþçi iktidarýnýn mümkün olduðunu göstermektedir. Ýþçi sýnýfý artýk eskisi gibi deðil. Arabalarý, evleri, “kaybedecek þeyleri” var. Ýþçiler neden devrim yapsýn ki? “Ýþçilerin zincirlerinden baþka kaybedecek birþeyleri yok” derken Marks’ýn kastettiði þey üretim araçlarýydý. Yani üretim yapmak için gerekli olan araç ve gereçler, makinalar, binalar vb. Bu açýdan deðiþen birþey yok. Aksine her geçen gün daha fazla bir zenginlik yaratmasýna karþýn iþçi sýnýfýnýn bu zenginlikten aldýðý pay bugün daha az. Ýþçilerin hemen hepsi çalýþmadýklarý zaman birkaç ay içinde açlýkla karþý karþýya geliyor. Yaþamlarýný sürdürebilmek için satabilecekleri temel þey -dün olduðu gibi bugün de- emek gücü. Marks’ýn “iþçi daha çok ürettikçe daha da yoksullaþacak, daha önemsizleþecek” öngörüsü geçerliliðini korumaktadýr.
`Kapitalizm çok deðiþti. Eskisi gibi büyük ayaklanmalar olmasýna izin vermeyecek kadar esnek.` Kapitalizmin özü kar için rekabet, rekabet için birikim, birikim için sömürüdür. Kapitalizmin doðuþundan bu yana bu özde bir deðiþme olmadý. Sistemi týkayan da iþçileri mücadele etmek zorunda býrakan da yine sistemin kendisidir: Patronlar ayakta kalmak için iþçileri daha çok sömürmek zorundadýrlar. Bu ise iþçileri mücadele etmek zorunda býrakýr. Ekonomideki bu týkanýklýklarý aþmanýn ise bi-
linen yalnýzca bir yolu var: Ýþçileri daha çok sömürmek. Bunun dýþýnda bir yol ise bulunamadý. Burjuva iktisatçýlar ve onlarýn genel kabul gören teorileri ne Asya Kaplanlarý’nýn çöküþünü öngörebildi, ne de bu çöküþü engelleyebildi. Kapitalist dünyanýn istikrarsýzlýðý her geçen gün artýyor. 1970’lerin baþýndan bu yana yaþanan krizler bir öncekinden daha derin oluyor. Sermayenin tekelleþmesi ve büyümesi eðilimi nedeniyle ayakta kalmayý baþarabilen sermaye gruplarý daha önce hayal edilmesi zor olan büyüklüklere ulaþtýlar. Buna paralel olarak ekonomik krizlerin boyutlarý da büyüyor ve ayný anda birden fazla ülkede çok keskin olarak yaþanmasýna neden olabiliyor. Dolayýsýyla kapitalizm aslýnda tarihi boyunca olmadýðý kadar ciddi bir tehlikeyle birlikte yaþýyor. Bugün ortaya çýkacak bir çöküþ 1929 Büyük Bunalýmý’ný mumla aratacaktýr. Kapitalizmin geniþlemesi ve dünyanýn her köþesine nüfuz etmesi onun mezar kazýcýsýný da güçlendiriyor. Ýþçi sýnýfý tarihte görülmemiþ bir büyüklüðe ulaþmýþ bir durumda ve her harekete geçtiðinde gücünü hýzla hissettiriyor. Sadece 1990’larda bile sayýsýz iþçi hareketine tanýk olduk. Bunlarýn en önemlileri Endonezya, Zimbabve, Arnavutluk, Fransa ve Yunanistan’da görüldü. Bu ülkelerde yaþananlar, iþçi sýnýfýnýn hýzla kitlesel boyutta mücadelelere girebileceðini bir kez daha gösterdi. Türkiye’de de beyaz yakalý kamu çalýþanlarýnýn mücadelesi, “memurlar kaypak küçük burjuvadýr, bir þey yapmazlar” yaklaþýmýný çöpe gönderdi.
osyalist devrim, egemen sýnýfýn topyekün yenilgisi, iþçi sýnýfýnýn konseyleri aracýlýðýyla iktidara gelmesidir. Bunun baþarýlabilmesi için iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunun bu yönde davranmasý gerekir. Aksi takdirde iþçi sýnýfýnýn iktidarýndan sözetmek mümkün olamaz. Dolayýsýyla temel sorun iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunun devrim ve sosyalizm fikrine sahip olmasýdýr. Yani ideolojik mücadele kazanýlmaksýzýn iþçi devrimi gerçekleþemez. Elbetteki ideolojik zafer yeterli deðildir. Ancak milyonlarca iþçinin “biz eski sistemi istemiyoruz, kendi devletimizi kuruyoruz” dediði bir ortamda polis de çeteler de olsa olsa kaçacak delik arayacaktýr. Ordu ise zaten bizlerin kardeþleri, çocuklarý, babalarý ve sevgililerinden oluþuyor. Milyonlarýn düzenden hýzla koptuðu bir anda ordu da daðýlmak zorunda kalacaktýr. Zaten ordu daðýlmaksýzýn bir devrim gerçekleþemez. Dünya tarihindeki her devrimci durumda ordular ya daðýlmýþ ya da daðýlma noktasýna gelmiþtir. Medyaya gelince. Genel olarak iþçi sýnýfý da tek tek iþçiler de ayný anda birbiriyle çeliþen fikirlere sahiptirler. Çoðu medyanýn yalan söylediðini düþünür, ama ayný zamanda o gün televizyonlarda çýkan habere de inanýr. Bu çeliþkili bilinç, büyük eylemlilikler sýrasýnda hýzla deðiþebilir. Kendi iþyerinde grev ya da iþgalin devamý konusunda, üretim konusunda karar veren, iþyerleri temsilcilerinin biraraya geldiði konseylerden doðrudan bilgiler alan iþçiler için medyanýn etkisi neredeyse sýfýra inecektir. Kaldý ki televizyon, gazete ve radyolar bizler olmaksýzýn çalýþamaz. Medya iþçilerinin de kendi iþyerlerinde kontrolü ele geçirmesi ve bu olanaðý devrim için kullanmasý mümkündür.
Türkiye farklý mý? `Heryerde olur ama Türkiye’de olmaz. Bizim halkýmýz çok cahil ve korkak. Yönetilmeye alýþmýþ.` Bu itiraz sadece Türkiye’de deðil dünyanýn hemen her yerinde aynen kullanýlýyor. Yýllarca Suharto’nun diktasý altýnda yaþayan Endonezyalýlar da çok deðil daha bir kaç ay öncesine kadar böyle düþünüyordu. Toplumsal altüst oluþlarýn nerede ve ne zaman ortaya çýkacaðýný önceden kestirmek mümkün deðildir. Nitekim Lenin dahil hiçbir Bolþevik 1917 Þubat Devrimi’ni önceden tahmin edememiþti. Çarlýðý deviren Þubat Devrimi Bolþevikler dahil hiçbir örgüt ya da grubun çaðrýsý üzerine deðil; iþçi sýnýfýnýn kendiliðinden hareketinin bir anda büyümesiyle gerçekleþmiþtir. Üstelik bu devrimi gerçekleþtiren Rus iþçilerinin hem eðitim düzeyi de bugün Türkiye’de yaþa-
yan iþçilerin eðitim düzeyinin çok altýndaydý. Patronlarýn, yönetenlerin çýkarlarýna uygun olarak düzenlenmiþ bu sistem ve onu korumak için beslenen silahlý güçler, iþkencehaneler, hapishaneler, mahkemeler vb elbette tek tek hepimizi korkutmaktadýr. Ancak sayýmýz çok olunca, omuz omuza olunca bu korkumuzu yenebiliyoruz. Zaten iþçi sýnýfýnýn gücü de birlikte davranmaya baðlýdýr; aksi takdirde nihai zafer olanaksýzdýr. Ýþçiler þu anki durumlarýyla elbette yönetemezler. Ancak her büyük iþçi mücadelesi sýrasýnda iþçiler hýzla deðiþiyorlar. Devrimci bir durumda ise, milyonlarca insanýn grevde olduðu, iþyerlerine el koyduðu ve fiilen yönetmeye baþladýðý koþullarda iþçiler hýzla deðiþiyor ve yönetilen deðil yöneten olmaya baþlýyorlar. Zaten böylesi bir süreç yaþanmaksýzýn sosyalist devrim gerçekleþemez. Devrimin bir ayaðý siyasi iktidara el koymak, diðer ayaðý
ise çoðunluðun bu eylemi sýrasýnda kendisini deðiþtirmesidir. Yani sosyalist devrim bir yanýyla politik bir devrim, öbür yanýyla da sosyal bir devrimdir. Ýþçilerin çoðunluðunun yönetilen olmaktan çýkýp, yöneten olmaya baþladýðý devrimci durum olmaksýzýn sosyalist devrimden bahsedemeyiz.
`Biz çok uðraþtýk, bir þey olmadý. Boþa zaman harcýyorsunuz.` Böyle düþünen eski devrimcilerin en önemli hatasý devrimi kendilerinin yapacaðýný düþünmeleriydi. Devrimi bir grup “akýllý”, “gerilla”, “kahraman” ya da “bilinçli iþçi” yapamaz. Devrim ancak iþçi sýnýfýnýn çoðunluðu tarafýndan gerçekleþtiriliyorsa sosyalizmden bahsedebiliriz. Marksizmin temelinde “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr” belirlemesi vardýr. Ýþçi sýnýfýnýn yýðýnsal hareketleri ise önceden
kestirilemez ve yaratýlamaz. Zaten iþçi sýnýfý sosyalistler olsa da olmasa da mücadele eder. Hatta bu mücadelesi zaman zaman toplumsal altüst oluþlara kadar varýr. Ýþçi sýnýfý ancak böyle durumlarda eski sistemle baðlarýný kopartýp kendi devletini kurmaya açýk hale gelir. O zamana kadar iþçi sýnýfý içinde bir azýnlýk olarak her mücadeleye katýlmýþ, iþçilerin bir kýsmýnýn bile olsa güvenini kazanmýþ ve sosyalizm propogandasý yapan iþçilerden oluþan bir parti yoksa bu enerji boþa gidecektir. Sosyalizm mücadelesi yarýnýn deðil bugünün mücadelesidir. Harcanan emek, daha insanca, daha özgür, daha rahat, sömürüsüz bir dünya içindir. Bu emeðin boþa gitmesini istemiyorsak iþçi sýnýfýna güvenmeli ve gücümüzü iþçi sýnýfýnýn her mücadelesinin baþarýya ulaþmasý için kullanmalýyýz. Gelecekteki büyük kavgayý kazanmak için þimdiden küçük kavgalarda gücümüzü artýrmalýyýz.
10
Ýþçi Demokrasisi 1 Temmuz 1998
Na sý l bi r d e vr i m sor u su n a ya n ý t. ..
Popülizm mi Marksizm mi? opulizm kavram olarak bir çok anlamý içinde barýndýrýyor. Ancak ben siyasal bir hareket olarak sol hareket içinde ortaya çýkan populizmi irdeleyeceðim. Marksizm mi populizm mi, sorusuna yanýt ararken 1800’lerin sonunda ve 1900’lerin baþýnda Rus devrimcileri arasýnda çok yoðun olarak yaþanan teorik ve politik düzeydeki tartýþmalarý referans almamak mümkün deðil. Aslýnda bu iki hareketin amaç ve yöntemleri Rus devriminin canlý pratiði üzerinde test edildi. Rus Popülist hareketini temsil eden Narodnikler kendisinden sonra geliþen populist hareketlerin temel özelliklerini içinde taþýmakta.
P
1800’lerin Devrimcileri Narodnikler Rus Popülizminin temelleri Herzen ve Çerniþevski tarafýndan atýlýr. Henüz Rusya’da kapitalizm tarafýndan bozulmamýþ köy komünleri (obscina’lar) aracýlýðýyla kapitalizmi atlayarak Sosyalizme varýlabileceðini savunurlar. Bunun için halkýn aydýnlatýlmasý gerektiðini düþünürler. Tüm öðrenci ve aydýnlar kentlerdeki evlerini, okullarýný, herþeylerini býrakýp köylere giderler. Kendi fikirlerini ve köy komünlerinin hikmet ve faziletlerini köylülere anlatmaya çalýþýrlar. Köylülerse açlýk, yokluk ve sefaletten, komünlerden kaçmak, þehirde, fabrikada bir iþ bulmak çabasýndadýr. Ve büyük kentlerden gelmiþ bu aydýnlarýn anlattýklarýný anlayacak halde deðillerdir. Köylüleri aydýnlatma seferberliði baþarýsýzlýkla sonuçlanýr. Bu baþarýsýzlýk ve hayal kýrýklýðý yerini yeni bir çalýþma tarzýna býrakýr. Kahraman, profesyonel devrimciler halkýn uyuþukluðunu daðýtmayý, halka baský yapan Çarlýk görevlilerini ceza-
landýrmayý, bu yolla halkýn sempati ve güvenini giderekte desteðini kazanmayý ve nihayet Çarlýðý yýkmayý ummaktaydýlar. Bunun sonucu olarak bireysel terör eylemlerine baþlanýr. Yüksek bürokratlara, yöneticilere ve Çar’a suikastlar düzenlenir. Bu durum kýsa süre içinde Çarlýkla devrimciler arasýnda özel bir savaþ ve düelloya dönüþür. Bireysel terör eylemleriyle Çarlýðýn yýkýlmasýnýn mümkün olmadýðýný gören kimi popülist gruplarda iþçilere gitme eðilimi aðýr basmaya baþlar. Ýþçiler arasýnda çalýþma, iþçi sýnýfýnýn ayrý bir sýnýf olarak algýlanmasýndan kaynaklanmaz. Ýþçi sýnýfý diðer halk sýnýf ve tabakalarý gibi kurtarýlacak sýnýflardan birisidir.Popülistlerin iþçi sýnýfý içinde duruþlarý, iþçilerin günlük çýkarlarý ve günlük mücadelelerini göz önüne alarak bir ajitasyon ve propoganda deðil genel propagandalarý aracýlýðýyla kadro kazanmaktýr. Bu iþçi gruplarý Çarlýk Rusya’sýnda baskýlar altýnda sürekli daðýlmak zorunda kalýr.
Ýþçi sýnýfýnýn nicel ve nitel geliþimi ile birlikte Marksizm Rusya’ya giriyor Devrimci hareket 1880’lerin sonunda Marksizmle tanýþýr. Marksistlerle Popülistler arasýndaki mücadele devrimin sýnýfsal niteliðini açýða çýkaran halk ve sýnýf kavramlarý üzerinde yoðunlaþýr. Bu mücadele içinde sýnýfýn ve sýnýflar mücadelesinin ne olduðu tartýþýlýr. Rus halkçýsý Narodnikler mücadelenin Çarlýkla halk arasýnda olduðunu ifade ediyor, kendi eylemleriyle halký Çar’dan kurtaracaklarýný iddia ediyorlardý. Marksistlerse halkýn içinden sýnýf kavramýný yakalamýþ, iþçi sýnýfýnýn tarihsel ve siyasal rolünü kavramýþlardý. Plekhanov, Lenin ve
yoldaþlarý popülizm ve sonrada ekonomizmle keskin bir hesaplaþma yaþamak zorunda kaldýlar. Ekim devrimi öncesinde Sosyal Devrimciler partisinde örgütlenen Popülistler devrim sonrasýnda Rusya’da siyaset sahnesinden silinirler.
Popülizm Yeniden Canlanýyor 2. Dünya Savaþýndandan Rusya ve dolayýsýyla Stalinizm güçlenerek çýktý. Vietnam, Çin, Afrika ulusal kurtuluþ hareketlerinin emperyalizme karþý kazandýklarý baþarýlar ve yeni oluþan devletlerin Rusya’ya ve Doðu Blokuna dahil olmalarý popülizmin yeniden canlanmasýna yol açtý. Mao ve Che gibi öncüler uluslararasý ölçekte Popülist hareketin liderliðini yaptýlar.
Popülizmin özellikleri Popülizm, toplumu sýnýfsal temelde analiz edip buna uygun örgütlenmek yerine açlýk ve
sefalete dayalý, ahlaki kaygýlarla bezenmiþ bu siyaset torisine sahiptir. Kapitalist toplum analizinde yüzey biçimlere saplanýp kalarak altýndaki asýl nedenleri anlamaya çalýþmaz. Sorunu bölüþüm iliþkileri etrafýnda tarif etmeye çalýþan Popülizm, Marksýn kendi deyimiyle “basit bir Sosyalizm” anlayýþýna sahiptir. Kapitalizme deðil onun yarattýðý haksýzlýklara karþý mücadele eder. Popülistler aydýnlanmacýdýr. Kendilerini halký aydýnlatmakla görevli sayarlar. Ýþçi sýnýfýnýn kendi kurtuluþunu saðlayabileceðine inanmak yerine iþçiler, köylüler, öðrenci ve aydýnlar arasýnda bir farklýlýk görmezler. Hiç bir toplumsal sýnýfýn kendi baðýmsýz örgütü olamazlar. Halka tapýnma ile onu kurtarýlacak sürü olarak görme arsýnda sürekli savrulurlar Ýkamecidir. Kendilerini halkýn yerine ikame ederler. Onun adýna konuþur, savaþýr, Ýktidarý almaya çalýþýrlar. Popülist hareketler ulusal kurtuluþ hareketleri olarak ik-
tidarý aldýklarýnda iþçi sýnýfýna karþý iktidar haline dönüþürler. Popülizm hareketçidir. Nerede hareket varsa iþçi ,öðrenci,köylü vs. oraya yönelir. Bundan dolayý ikameci olduðu kadar hareketin kuyrukçudur da. Halk denen nüfusun burjuvazi ve iþçi sýnýfý olarak bölünmüþ ve çýkarlarýnýn uzlaþmaz olduðu görmezlikten gelinmektedir. Ýþçi eylemleri konusunda küçümseyici ve hareket karþýsýnda elitist bir öðretmen rolündedir. Genelleþmiþ mücadeleyi deðil kendi hareketini ve faaliyetini öne çýkarýr. Teori küçümsenir. Pratiðin teorisi yapýlýrken sýnýf mücadelesinin genel eðilimi yoksanýr. Ýlkeler deðil pratik ihtiyaçlar önemlidir. Mücadelede öne çýkan bireysel terorizmdir. Kitle çalýþmasý partiye veya gerilla örgütlenmesine destek saðlamak kadro devþirmek içindir. Sosyalizm yerine baðýmsýzlýk ve (halk) demokrasi(si) talebi öne çýkarýlýr.
Dünyaya sýnýf gözlükleriyle deðil, ezen-ezilen, ezen ulus-ezilen ulus ve halk gözlükleriyle bakýlýr. Toplumdaki uzlaþmaz çeliþkinin emperyalizm ile ezilen sömürge ulus yada halk arasýnda olduðu ifade edilir. Bu kimi yerde emperyalizm ve iþ birlikçileriyle (bu oligarþi olabilir) halkýn devrimci öncüsü gerillalar arasýndaki mücadeleye indirgenir. Marks, Komünist Manifesto’da tarihi kahramanlarýn deðil, sýnýflarýn yaptýðýný anlatýr. Tersi burjuva tarih anlayýþýdýr. Sýnýf hareketini liderler ve örgütler deðil sýnýf hareketi liderler ve örgütleri yaratýr. Yine Manifesto’da Marks çaðýmýzda tek devrimci sýnýfýn iþçi sýnýfý olduðunu, kapitalizme karþý tek devrimci seçeneðin sosyalizm olduðunu anlatýr. Sosyalizmin öznesi de nesnesi de iþçi sýnýfýdýr, “Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr”. Her türlü kurtarýcýdan kurtulmadan, iþçi sýnýfý kurtulamaz; sosyalizm kurulamaz.
Mustafa Eker
1 Temmuz1998 Ýþçi Demokrasisi
11
Küreselleþme Ýdeolojisine Ýþçi Sýnýfýnýn Yanýtý Çiðdem Özbaþ
’li yýllarda ser90’larda dünya ölçeðinhale gelmekte. best piyasa de genelleþme eðilimi Patronlarýn esnek ideolojisi dünalabildiðine artan iþçi sýüretim ve sendikasýzlaþya ölçeðinde egemen nýfý mücadelesi küreseltýrma çabalarýna yanýt ideoloji halini aldý. Dünleþme ideolojisini geri geçen Aðustos ayýnda yanýn farklý bölgelerinpüskürtmeye, onu kendi ABD’deki 185.000 UPS den çýkan monetarist liargümanlarý içinde ölkargo iþçisinden geldi. derler ( Reagan, Teacher, dürmeye baþlamýþtýr. ABD’de neredeyse her Özal v.s.) uluslararasý düÞu anda, en büyük dört iþçiden birisi yarým zeyde yönetici sýnýfýn uluslararasý þirket olan gün veya geçici olarak korkusuz kahramanlarý General Motors’un Kuiþe alýnmakta. Patronlar olarak ilan edildiler. zey Amerika ölçeðindeki tam gün iþçi almayarak üretimi 9000 iþçi tarafýnBu dönemi belirlegerekli sosyal yardýmlarý dan durduruldu. Ameriyen en temel þey dünya ödemekten kurtulmaya kan gazeölçeðinde kapitalizmin çalýþýyor, böylece karlaikinci dünya savaþý sonrýna kar katýyorlar. Bir B ir rasý yaþadýðý otuz yýllýk Teksas’lý UPS þöförünün altýn çaðýn sona ermesi ifade ettiði gibi “Bu müT ek s as ’ l ý UP S ve ekonominin sýk sýk cadele Amerikan Karþ ö f ö r ü n ü n if a d e kriz dalgalanmalarý tellerine karþý emeðin yaþar hale gelmesiymücadelesiydi” ve e t t ið i g ib i “ B u di. Bu genel ekonoemek kazandý. mik durum tek tek ney Kore’de ve müca dele A me rika n Gü ser ma ye dar la rýn Türkiye’de 90’lardakar oranlarý üzerin- K a rt el l er i ne ka rþ ý em eð i n ki mücadelenin önde basýnç yaratcülüðünü hükümetmakta, rekabeti keslerin yasa dýþý olarak m üc a d e l e s iy di ” v e kinleþtirmekte ve gördükleri sendikalý iþpastadan iþçilere düçiler yaptý. 80’lerde senem ek ka z an d ý . þen kýrýntýlar üzerinde dikalý oranýnýn düþmesermayedarlarýn daha sinden iþçi sýnýfýnýn öltesi çok hak talep eder hale müþ olduðu sonucunu Wall Street Journal’a gögelmesine yol açmakta çýkaranlara yanýt 1995 re eðer grev devam ederidi. Aralýðýn’da sendikalý orase “neredeyse ABD’de, Patronlarýn bu saldýnýnýn çok düþük olduðu Kanada ve Meksika’daki rýlarýna karþý 60’larýn soFransýz kamu iþçilerintüm otomobil fabrikalarý nundan 70’lerin yarýsýna den geldi. Fransa’da geçhafta sonuna kadar çeykadar ezilenler ve iþçi sýmiþ 30 yýlýn en büyük rek milyon kadar insaný nýfý dünya ölçeðinde çok patlamasý yaþandý. Bütün iþsiz. býrakarak kapanagenelleþmiþ bir mücaþehirleri kapsayan kitle cak.” deyle yanýt verdiler. gösterileri ve grevler ha“Baðýmsýz parça üreNe yazýk ki bu mücayatý durdurdu. Muhafaticisi þirketlerde çalýþan deleler bir çok yerde iþçi zakar Fransýz hükümeti binlerce kiþi de boþta kasýnýfý içinde örgütlü sosgeri adým atarak uzlaþlacak.” Bu durum küreyal demokrat partiler, mak zorunda kaldý. 1936 selleþme nedeniyle iþçikomünist partiler ve senve 68’lerdeki büyük halerin devasa büyüklüktedikal liderlikler tarafýnreketleri anýmsatan bu ki uluslararasý þirketlere dan sistem içine sýkýþtýmücadele iþçi sýnýfýnýn karþý mücadele edemerýldý ve uzlaþtýrýldý. Bu gücünü tekrar keskin bir yeceði iddiasýnýn ne kamücadeleler sonrasýnda þekilde gündeme getirdar yanýltýcý olduðunu geliþen saldýrýlara karþý di. gösteriyor. iþçi sýnýfý silahsýzdý ve saYaþanan iþsizliðin nevunma pozisyonuna çedenini teknolojinin geliþkildi. Ýþçi sýnýfý içindeki si olarak gösterenlere ‘Patronlarýn deðil, me liderlikler egemen sýnýise yanýt Ýsviçre’de metal Ýþçilerin Avrupasý’ iþ kolunda örgütlü binfýn ideolojik hegemonyasý karþýsýnda teslim ollerce iþçiden gelmekte. muþ durumdaydýlar. Bu hafta toplusözleþme Özelleþtirmeler ve Böylesi bir dönemde görüþmeleri sýrasýnda sosyal devlet harcamalaçok popülerleþen küregösteriler yaparak patrýnýn kesilmesi çabalarýselleþme kavramý iþçi sýronlara kararlýlýklarýný na karþý Avrupa’da yaþanýfýnýn niteliksel ve niceifade eden iþçiler çalýþnýlan mücadeleler patliksel olarak deðiþtiðini, ma saatlerinin düþürüleronlarýn iþlerinin hiçde artýk kollektif bir gücürek iþsizlere iþ alaný açýlkolay olmadýðýný gösterinün kalmadýðýný, iþçi sýmasýný talep ediyorlardý. yor. Ýtalya, Belçika , Danýfý üzerinden yapýlacak Pasifik ekonomilerinnimarka, Almanya ve her türlü analiz ve politide yaþanan ekonomik Yunanistan gibi bir dizi kalarýn bir illüzyon oldukriz Güney Kore, Tayülkede yaþanýlan genel ðunu ifade ediyordu. land, Malezya, Endonezgrev ve kitlesel gösteri80’li yýllarýn bu baskýya gibi Asya kaplanlarýylerde giderek artan bir cý ortamýnda kapitalizþekilde iþçiler Neo Libela birlikte ABD’den sonmin yarattýðý eþitsizliðe, ral- Thatcher’cý Avruraki dünyanýn ikinci büyoksulluða ve yabancýpa’ya karþý Sosyal Avruyük ekonomisi Japonyalaþmaya karþý mücadele pa talebini yükseltiyoryý’da içine çekmeye baþedebilecek ve onu deðiþlar. Bu mücadelelerin ladý. Zayýf ancak kendi tirebilecek tek gücün iþbazýlarýnda ‘Patronlarýn aralarýnda bölünmüþ hüçi sýnýfý olduðuna ikna deðil, Ýþçilerin Avrupasý’ kümetler daha iyi yaþaetmek zordu. ‘ Sýnýrsýz Avrupa’ya Evet, mak isteyen iþçilere acý Ancak 80’lerin soiþsiz Avrupa’ya Hayýr!’ ilaç vermeye çalýþmaktanunda yükselen ve gibi sloganlar egemen lar. Bu durum Güney
80
Tokyo Borsasý çýldýrmýþ vaziyette Kore’de ve Endonezya’da olduðu gibi insanlarýn öfkelerinin patlamasýna neden olmakta. Bu patlama yanlýzca ucuz emek cennetleri olarak ifade edilen alanlarla sýnýrlý kalmamakta. 30 krizinde olduðu gibi büyük ve güçlü görünen ekonomileri de içine çekebilmekte. IMF’in pasifik krizine müdahalesi, ulus devletlerin bankalarý kurtarmak üzere müdahalesini güçlendirmek ve iflas dalgasýný yavaþlatmak yönündeydi. Uluslararasý düzeyde yöneticiler krize enflasyonist müdahale ile iflaslara sýnýrlý biçimde olanak saðlama arasýnda bö-
lünmüþ durumdalar. Asya Kaplanlarýnýn yaþamýþ olduðu kriz uluslararasý þirketler karþýsýnda ulus devleti savunmak gerektiðini söyleyen Keynesçi ve reformist politikalarýn ne kadar gerçek dýþý olduðunu gösteriyor.
Ulus devlete karþý iþçi devleti Ýþçiler kapitalizmin yarattýðý sonuçlara karþý yani yoksulluða, sendikasýzlaþmaya, uluslararasý þirketlerin kara susamýþlýðýna karþý direnebileceklerini gösteriyor. Bu mücadele, karþýsýnda ulus devletlerin ordu ve
polisini bulmakta. Ulusal devletin kurumlarýna karþý verilmek zorunda olan bu mücadele, küreselleþme ideolojisinin bizleri ikna etmeye çalýþtýðý gibi kapitalist devleti sahiplenerek deðil kapitalist devletin ortadan kaldýrýlmasýyla baþarýya ulaþabilir. Böylesi bir dönemde patrolarýn bölünmüþlüðü karþýsýnda bizleri birleþtiren sosyalist fikirlere ihtiyacýmýz var. Önümüzdeki dönemde kendiliðinden mücadelenin ciddi bir þekilde yükselme potansiyeli var. Bu durum Marksist fikirlerin yaþama geçirilmesi için bizlere geniþ bir alan açmakta.
Krizin faturasýný ödemeyeceðiz!
A
l man ya’da ya pý lan bir yü rü yü þe ký tý lan 60 bin ki þi Baþ ba kan Hel mut Kohl’un iz le di ði eko no mi po li ti ka la rý ve ýrk çý lý ðý pro tes to et ti ler. 20 Ha zi ran’da Ber lin ken tin de ya pý lan yü rü yü þe ka tý lan la rýn or tak slo ga ný “Bir baþ ka po li ti ka is ti yo ruz”du. Sen di ka la rýn ya ný sý ra kit le, mes lek ve ta ban ör güt le ri ta ra fýn dan dü zen le nen yü rü yü þün mi tin gin de, Al man ve ya ban cý ay rý mý pro tes to edi le rek fa þist ve ýrk çý lar la net len di. Ya pý lan ko nuþ ma lar da kri zin fa tu ra sý nýn ya ban cý la ra çý ka rýl mak ve ya ban cý la rýn se çim mal ze me si ola rak kul la nýl mak is ten di ði ne dik kat çe ki le rek, hü kü me tin bu po li ti ka lar dan vaz geç me si ta lep edil di. Gös te ri yi sa bo te et mek is te yen fa þist ler ay ný gü ne yü rü yüþ çað rý sý yap tý lar. An cak ge len tep ki le rin üze ri ne fa þist NPD yü rü yü þün ye ri ni de ðiþ ti rip bi lin me yen bir ye re al mak zo run da kal dý lar. Ulus la ra ra sý Sos ya list Links ruck gru bu ola rak yü rü yü þe ka týl dýk. “Kohl ve ka til le ri de fe de lim, mil yo ner le ri ver gi len di re lim” di yen dö viz le ri miz bü yük il gi gör dü. Bin ler ce iþ çi ve öð ren ci bu dö viz le ri ta þý dý. Alan da “Kohl hü kü me ti nin dev ril me si, sos yal de mok rat SPD’ye gü ve nil me me si, ýrk çý lý ða ve fa þist le re kar þý mü ca de le edil me si ve sos ya list al ter na ti fin in þa edil me si”ni vur gu la yan on bin ler ce bil di ri da ðýt týk. Links ruck iz le di ði po li ti ka ya il gi du yan yüz ler ce ki þi ad res le ri ni ve re rek iliþ ki kur mak is te dik le ri ni be lir tir ken, 25 ki þi de gru ba üye ola rak ka týl dý lar.
M u st a f a K o r km a z , M a r b u r g, A l m a n ya
12 Ýþçi Demokrasisi 1 Temmuz 1998
Küreselleþme K ü re s el l eþ me n i n s a v u n u c u l a r ýn a gö r e d ün y a p iy a s a l a r ý v e u lu s l a r a r a s ý þ ir k e t l e r o k a da r g ü ç l ü le r k i n e r e d e y s e h e r þ e y e k a di r l e r , iþ ç i s ý ný f ý v e h a t t a d e v l et a y g ý tý n ý n k en d i s i b u u l u s l ar ara s ý þ i r ke tl er k a r þ ý s ýn d a t ü m ü y l e a ciz.
on yýllarda politik jargona bir kelime daha eklendi:Küreselleþme. Hem sað kanat partileri hem de sol reformistler küreselleþmeyi deðiþmez bir olgu olarak kabul ediyorlar. Basýn, televizyon, sermayedarlar ve sendika yöneticilerine kadar herkes küreselleþmeden bahsediyor. Küreselleþmenin savunucularýna göre dünya piyasalarý ve uluslararasý þirketler o kadar güçlüler ki neredeyse herþeye kadirler, iþçi sýnýfý ve hatta devlet aygýtýnýn kendisi bu uluslararasý þirketler karþýsýnda tümüyle aciz. Patronlarýn gazetesý Financial Times yazarý Edward Mortimer, küreselleþme teorisini savunmak için Komünist Manifesto’yu kullanýyor. Mortimer Komünist Manifesto’dan alýntý yapýyor: Piyasalarý geniþletme ihtiyacý burjuvaziyi bütün yeryüzüne yayýlmaya zorluyor. Burjuvazi heryere yuvalanmak, heryerde baðlantý kurmak zorundadýr.
S
Burjuvazinin dünya piyasalarýný iþletmesi her ülkedeki üretim ve tüketime kozmopolit bir karakter kazandýrdý. Bütün eski ulusal sanayiler ya yok oldu ya da gün be gün yok olmakta. Onlarýn yerini yeni sanayiler almakta. Bunlar artýk yerli hammaddeleri deðil dünyanýn ücra köþelerinden gelen maddeleri kullanýyor, ürünler de kürenin baþka baþka bölgelerinde tüketiliyor. Yerel ve ulusal tecridin yerini uluslararasý baðýmlýlýk alýyor. Edward Mortimer, küreselleme teorisinin kökenini Marks’a atfetmeye çalýþýyor. Ancak bu þekliyle kullanýmý Marks’a hakarettir. Marksist ekonomi ile burjuva ekonomisini karþýlaþtýrmak amacýyla birkaç tespit ve yorumda bulunmak istiyorum. Marks, Adam Smith ve daha da yoðun olarak David Ricardo’nun klasik ekonomisine çok büyük bir entellektüel borcu olduðunu açýkça söy-
bölümünün yarattýðý etlüyordu. Ancak marksist kiyi çok iyi tarif ediyor. teorinin klasik ekonomiAdam Smith bir iðne fabnin sadece basit bir derikasýnda her iþçinin birvamcýsý olmadýðýný, onbirinden farklý iþler yapdan kopuþ ve hatta reddi týðýný ama ayný iþi sürekli anlamýna geldiðini de tekrar ederek üretimde Marks önemle vurgulubulunduðunu anlatýyor. yordu. Nitekim Marks’ýn Bu iþbölümü üreKapital’inin verimaltbaþlýðý D anim ar ka ’da timde liliði artýEkono- y ay gý n b i r g re v da l g as ý r ý y o r .
p a t l a k v e r i nc e S a a b þ i r k e t i ot o m o b i l ü r e t im i n i d u r d u r m a k z o r u n d a k a l d ý ç ü nk ü D a n im a r k a ’ d a g e r e k l i pa r ç a l a r ür e t i lm i y o r d u . S a a b ’ ý n F i n la n d iy a ’ d a k i f a b r i k a s ý d a ür e t i m i d u r d u r d u . V o l v o d a Ý sv e ç v e H o l l a n d a ’ d a k i f a b r ik a l a r ý n gr e v de n e t k i l e n d i ð in i Marks m i a çýkla ma k zorunda bunu kaPolitibul ediyor anðin Eleþtik a l d ý. risi’dir. Adam Smith 1772’de yayýnlanan Uluslarýn Zenginliði kitabýnda iþ-
cak bu iþbölümünün iþçiyi yarý insan haline getirdiðini de ekliyor. Ýþçinin emeðine yabancý-
laþmasýnýn temelinde bu iþbölünü yatmaktadýr. Adam Smith ve Ricardo açýsýndan kar ve daha fazla kar elde etme çabasý doðal bir uðraþtýr. Marks açýsýndan ise bu çaba tarihsel geliþim içinde ortaya çýkmýþtýr. Piyasa; farklý sermayeler, kapitalist þirketler ve ülkeler arasýndaki rekabet, piyasada faaliyet gösteren bütün sermaye birimlerini sermaye birikimi yapmaya zorlar. Bu birikimi gerçekleþtiremezlerse batmaya mahkum olurlar. Kapitalizmin anarþisi, sermaye birimleri arasýndaki rekabet ve her kapitalist iþletmede yaþanan baský ayný olgunun iki farklý yansýmasýdýr. Kapitalistler arasýndaki savaþýn faturasý iþçilere çýkartýlýr. Ýþçiler ise bu faturayý ödememek için mücadele ederler. Dolayýsýyla iþçiler tarihin nesnesi deðil öznesidirler. Küreselleþme teorisi ise toplumda egemenlerin erki ile tabanýn erksizliði fikrini aþýrý uca götürüyor. Küreselleþme
teorisi bu durumu haklý çýkarmaya çalýþýyor. Bu nedenle de kürselleþme teorisi serbest piyasa ideolojisinin bir parçasýdýr. Ýþçiler bir baþka ülkeye girmeye çalýþtýklarýnda ekonomik göçmen olarak mahkum edilirler. Ancak Volkswagen bir milyar Alman Marký harcayarak Ýngiliz Rolls Royce þirketini satýn almaya çalýþmasýnda kimse bir gariplik görmez. Ýþveren’in verimliliði artýrmak için üretimi hýzlandýrmasý da yine doðal karþýlanýr. Ancak iþçiler sömürüyü artýrmak giriþimine direnmeye çalýþtýklarýnda “sabotör” olarak damgalanýrlar.Ekonominin genel durumu patronlarýn kar hýrsýný dizginlemiyor. ICI gibi bir þirketin elde ettiði kar geçen yýl yüzde 20 arttý. Bu bizlere iyi haber olarak duyurulur. Ancak iþçiler yüzde beþlik ücret artýþý istediklerinde “açgözlü” olarak damgalanýrlar.
1 Temmuz1998 Ýþçi Demokrasisi
Ýþçiler güçsüz deðil
sahip olduðundan çok daha güçlü. Vietnam ise Hindistan’dan daha küçük ve az nüfusa sahip bir ülke. Ýngiltere Hindistan’ý yenebildiyse, Amerika Vietnam’ý tamamen ezip geçebilir. Diyalektik bir bakýþ ise tam tersi sonuçlara götürür bizi. Hindistan’daki 1857 ayaklanmasýnda bir askerin ölümü Ýngiltere’ye ne kadar zarar verdi? Bir Ýngiliz askerinin deðeri diyelim ki 100 Sterlin. Bir Amerikan savaþ uçaðýnýn deðeri ise 100 milyon Dolar. Bir Vietnamlý’nýn attýðý üç kuruþluk bir elbombasý 100 milyonluk uçaðý tümüyle yok edebiliyordu.
Ýlk bakýþta uluslararasý þirketin bir fabrikasýnda çalýþan iþçileri þirkete karþý güçsüzdürler. 250 bin iþçi çalýþtýran Ford þirketinin Ýngiltere’deki birkaç bin iþçilik fabrikasý Ford yönetimine nasýl kafa tutabilir? Ancak biraz daha yakýndan bakarsak daha farklý bir manzara ile karþýlaþýrýz. General Motors’un otomobil frenleri üreten Dayton fabrikasýnda üç bin iþçisi greve çýkýnca ABD, Kanada ve Meksika’daki üretim olduðu gibi durdu. Grev, General Motors’a günde 45 milyon dolara mal oldu. Sonunda ABD Baþkaný Clinton iki tarafa da anlaþmaya varmalarý için Küreselleþme ve baský yaptý. ulus devlet Danimarka’da yaygýn bir grev dalgasý patlak Küreselleþme teorisverince Saab þirketi otoyenleri ulus devletin iþmobil üretimini durdursizlik konusunda artýk mak zorunda kaldý çünelinden birþey gelmeyekü Danimarka’da gerekli ceðini, devletin ekonoparçalar üretilmiyordu. miyi yönlendiremeyeceSaab’ýn Finlandiya’daki ðini savunuyorlar. “Kürefabrikasý da üretimi durselleþme Keynescriði öldurdu. Volvo da Ýsveç ve dürdü” deniliyor. Hollanda’daki fabrikalaÝkinci Dünya Savarýn grevden etkilendiðini þý’ndan 1973’e deðin kaaçýklamak zorunda kaldý. pitalizm en uzun ekono1988’de Ford’un Ýnmik geniþleme dönemini giltere’deki fabrikasý greyaþadý. Bu geniþleme de ve çýkýnca bütün AvruKeynesyen ekonomik pa’daki fabrikalar üç politikalarýnýn baþarýsýna dört gün içinde çalýþaatfedilir. Keynesyenizm maz hale geldiler. vergi oranlarýný indirme, Üretim uluslararasýfaiz hadlerini düþük tutlaþtýðý için bir grup iþçima, devlet harcamalarýný nin eylemi tarihte hiç göartýrma, talebi artýrýcý önrülmedik þekilde büyük lemler alarak ekonomietki yaratabiliyor. Yurnin geliþmesini saðlama kardaki örnekleri Ýngiltegibi temel ekonomi polire’de 1832’deki ilk genel tikalardan ibarettir. Antgrevle karþýlaþtýrdýðýmýzhony Crosland’ýn da durum biraz daha 1956’da yayýnlanan Sosaçýklýða kavuþur. O zayalizmin Geleceði adlý kiman iþçiler bütün fabritabý Keynesçi bayraðý en kalarý tek tek dolaþarak þevkli dalgalandýiþçileri greve ran yapýttýr. S i s t e m i n çýkmaya ikG r o s na etmek ç a l k a n t ý y a g i r d i ð i land’a zorunda göre, kalmýþ- d ö n em le rd e ref o rm i z m Key lardý. nes -
g e r ç e k y ü z ü n ü gö s t e r ir . ç i R e f or m i z m k a ðý t t a n b i r þe m s i y e y e b e nz e r . Y a ð m ur y a ð m a d ý ð ý Kü re sel leþ sür ece iþe yar ar . eko no -
me teorisinin ardýnda son derece mekanik ve biçimsel bir mantýk yatmaktadýr. Teori diyalektik bir bakýþ açýsýna sahip deðil. Küreselleþme teorisinin mantýðý ile ABD’yi Vietnam’a savaþ açmaya götüren mantýk bir ve aynýdýr. Amerikan savaþ aygýtýnýn gücünden o kadar emindiler ki Vietnam’ýn bunun karþýsýnda tümüyle güçsüz kalacaðý sonucunu çýkardýlar. Bu mantýk silsilesi þöyle kuruluyordu: 19’ncu yüzyýlda Ýngiltere Hindistan’ý pes ettirdi. 1960’larda Amerikan savaþ aygýtý Ýngiltere’nin 19’ncu yüzyýlda
13
mi politikalarýnýn uygulanmasý, kapitalizmin anarþisiyle birlikte sýnýf çatýþmalarýný da sönümlendiriyordu. Düzen sürekli daha da rasyonelleþiyor, demokratikleþiyordu. Kapitalizmin kendisi sýnýf mücadelesi ve devrime gerek kalmaksýzýn yavaþ yavaþ ortadan kalkýyordu. Kapitalist üretimin insan ihtiyacýný karþýlamaya yönelik deðil kar amaçlý olduðu gerçeðini Grosland elinin tersiyle itiyor “özel giriþimin artýk insanileþti”ðini iddia ediyordu.. Geliþmeleri “barýþçýl bir devrim” olarak nitele-
yen Grosland “artýk hükümet ve iþverenlerin elbirliði ile sendikalara saldýrmasý sözkonusu bile olamaz” diyordu. “Ýngiltere’de kitlelerin bolluk içinde yaþamasýna adým atýyoruz, sosyalistler artýk ekonomik meselelerle uðraþmayý býraksýn” çaðrýsý yukarýdaki iddialarý takip ediyordu. Sosyalistlerin ilgi alanlarýný nereye çevrimesi gerektiði sorusunu ise þöyle yanýtlýyordu: ...dikkatimizi uzun vadede daha önemli konulara yoðunlaþtýrmalýyýz. Bunlar da bireysel özgürlük, mutluluk ve heyecan... daha fazla açýk hava kafeteryalarý, parlak ve albenili sokak aydýnlatmasý, daha iyi ve daha misafirperver otel ve lokantalar... umumi alanlarin daha fazla heykel ve resimlerle güzelleþtirilmesi, daha iyi tasarlanmýþ mobilyalar, mutfak eþyalarý ve kadýn kýyafetleri, sitelerin merkezinde heykeller vs vs Kapitalizmin yaþlýlýk evresinde daha rasyonelleþmesi ve insanileþmesi iddiasý bana o zaman abes gelmiþti. Marks’ýn tabirini kullanacak olursak “kan ve çamur içinde doðan” kapitalizmin nitelik deðiþtirmesi mümkün deðil. Gerçekte kapitalizmin bugün sergilediði barbarlýk yüz yýl öncesinin kat be kat üstünde. Nazi gaz odalarý, Hiroþima ve Nagazaki’ye atýlan atom bombasý, Üçüncü Dünya’da her yýl açlýk ve yetersiz beslenmeden ölen 20 milyon çocuk bize bu barbarlýðýn boyutlarýný gösteri-
yor. gösterir. Reformizm kaÝngiliz Ýþçi Partisi’nin Almanya’da 1933’de ðýttan bir þemsiyeye ben1976 konferansýnda Baþsekiz milyonu bulan iþzer. Yaðmur yaðmadýðý bakan James Callaghan sizler ordusu, Hitler Keysürece iþe yarar. þunlarý söyledi: nes okuduðu için deðil Kapitalizmin saldýrýsýEkonomik krizden silahlanma programý uyna karþý durmak ve repara harcayarak çýkabilegulandýðý için ortadan formlarý savunmak için ceðimizi, vergileri düþükalktý. Sürekli Silahlanma reformizmin çizdiði çerrerek devlet harcamalarýEkonomisi teorisi bize çevenin dýþýna çýkmamýz ný arttýrarak iþsizliðin kapitalizmin geniþleme gerekiyor. Reformlar önüne geçebileceðimizi dönemini açýklýyor. Mart için en kararlý mücadeledüþünüyorduk. Bütün iç1957’de yayýnlanan bir yi sadece devrimciler vetenliðimle belirtmeliyim makalemde savaþ sonrasý rebilir. ki böyle bir olasýlýk yok yeniden silahlanma Kapitalistler bir fabriartýk önümüzde. programýnýn kapitalizme kayý kapatmaya karar veKeynesçilik yerini istikrar saðlayacaðý, anrirlerse iþçiler kapitalist serbest piyasa ekonomi cak bu süreçte var olan mülkiyeti sorgulamadan politikalarýna yani Moneçeliþkilerin uzun vadede iþimizi koruyamayýz. Ýþtarizme býraktý. Ýngilteekonomik geliþmenin re’de Thatcher’in sersizlik sorununu çözmek önüne geçeceði üzerine için ücret kaybý olmadan best piyasa politikalarý o durmuþtum. Belli baþlý çalýþma saatlerini azaltbaþbakapitalist ülkelerin silahmak gerekiyor. Yine lanmaya kaynak aktarmamülkiyet kavramý sorguK a p i t a li z m i n larý yeni piyasalar açalanmadan bunu gers a ld ý r ýs ý n a k a r þ ý cak ve kar oranlarýçekleþtirmek mümnýn düþme eðilimikün deðil. d u rm ak v e re fo r ml ar ý ni yavaþlatacaktý. Kapitalizm ve sosAncak bu belli arasýnda sa vunm ak iç in r ef or mizm in yadelizm baþlý kapitalist rin bir uçuülkelerden bir rum var. Bir ç iz di ð i ç e r ç e v e n i n d ý þ ý n a ya da ikisinin uçurumu küçük silahlanma ya- ç ý k ma mý z g er ek i y o r. R ef o rm la r adýmlarla aðýr rýþýna girmeaðýr yürüyerek için en ka ra rlý müca deley i geçmek mümden kaynaklarýný sanayiyi mokün olmadýðý gis ad ec e dern leþ tir me de bi. Bu iki sistem kullandýklarý takarasýnda reformistledirde rekabette öne d ev r im c i l er v er eb i l ir . rin iddia ettiði gibi kageçeceklerini savundemeli geçiþler yok. Bir muþtum. Süreç içinde uçurumu küçük adýmlarbunun doðruluðu ortaya kan la aðýr aðýr yürüyerek seçilmeden önce þekilçýktý. ABD, Ýngiltere ve geçmek mümkün olmalenmeye baþlamýþtý. FinRusya silahlanmaya dedýðý gibi. Buna inanmývasa kaynak aktarýrken, cancial Times’ýn siyaset yorsanýz kendiniz deneeditörü Peter Riddell Batý Almanya ve Japonya yebilirsiniz. Yaþadýðýnýz “Thatcher deneyi diye çok düþük düzyede haryerde yüksek bir binanýn birþeyden bahsediliyorsa cama yaptýlar. Mark ve tepesine çýkýn, karþýdaki Yen, Dolar ve Sterlin karbunu Denis Healey baþyüksek binanýn tepesine latmýþtýr” diyordu. Deniz þýsýnda deðer kazandýlar. küçük adýmlarla yürüye1973’de Vietnam Savaþý Healey Ýþçi Partisi iktidarek aradaki uçuruma aþarý sýrasýnda maliye bakanedeniyle Dolar hýzla debiliyorsanýz reformizmin nýydý. ðer kaybetti, petrol fiyatgeçerliliðini ispatlamýþ Sistemin çalkantýya larý kat be kat arttý. Bu olursunuz. girdiði dönemlerde reKeynesyenizmin “ölüm formizm gerçek yüzünü ilanýydý”.
Tony Cliff
14 Ýþçi Demokrasisi 1 Temmuz 1998
MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR.. MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR..MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...
S e n di k a T a ba n ý ný n Çý k a rl a rý na Ön celi k v erilm eli enel-Ýþ’te sendika yönetiminin þubeleri kapatmasý, muhalefetin tasfiyesi ve bazý sendika çalýþanlarýnýn iþten çýkarýlmasýna yolaçýnca muhalefet olaðanüstü genel kurul istedi. Bu istek kabul edilmeyince muhalifler kayyuma baþvurdu. Kayyum sendikanýn þuanki yönetimini iþlevsizleþtiriyor. Sendikanýn malvarlýðý ve harcamalarýný denetliyor. Sendika önümüzdeki günlerde kayyum tarafýndan genel kurula götürülecek. Yaþanan süreç bir kez daha farklý sol kesimlerin yönetim mücadelesinin sendikal mücadeleye nasýl zarar verebileceðini gösterdi. Bu sürece sendika tabanýnýn müdahalesinin olmamasý çözümsüzlüðü arttýrdý. Sendikalar iþçilerin savunma ve pazarlýk örgütleri olarak son derece önemli ancak bir kez daha görüldü ki sendika yönetimlerinde solun þu ya da bu kesiminin olmasý sendika yöneticilerinin önceliði iþçilerin çýkarlarýna verdiði anlamýna gelmiyor. Sorunlarý tabanda tartýþmak ve tabanýn müdahalesini arttýrmak, solun birbiriyle mücadele etmek yerine birleþerek patronlara karþý mücadele etmesi tek çözüm yolu olarak görünüyor. Genel-iþ Çankaya þubesinin iþyeri temsilcileri Þükrü Kaygusuz, Bayram Erkýlýç, Bektaþ Türkan ile yapýlan söyleþileri sunuyoruz. Ý.D: Genel-iþ’i kayyuma götüren nedenler nelerdir? KAYGUSUZ: Sosyal demokratlar MGK’nýn politikalarýnýn kuyruðuna takýldýlar. Öte yandan, sosyalistler de sosyalist gibi davranmadýðý için kayyum gerçekleþti. Sendikal sosyalistler sosyalizmi sadece bir zýrh olarak kullanýyor. 12 Eylül cuntasýnýn DÝSK’e yapamadýðýný ya da yarým býraktýðýný bu yönetim baþardý. Sendikalardaki demokrasi yokluðu ve sendika yönetimini paylaþma isteði, partilerin birbirine karþý tasfiye polikalarý uygulamalarý kayyumu doðurdu.Yönetimin bölge þubelerini kapatmasý bu mantýðýn doðrudan sonucudur. Buna karþý olanlar imza toplayarak olaðan genel kurul isteyince yönetim buna karþý çýktý. Ýmza toplayanlar yönetime genel kurulu kabul ettiremeyince mahkemeye baþvurup kayyum istediler. ERKILIÇ: Bundan önce Genel-iþ tüzük kurultayýný topladý. Bu kurultayda yönetim bölge þubelerinin kaldýrýlmasýný istedi ancak delegeler bunu kabul etmedi. 1980 öncesi belediye iþkolunda Genel-iþ tek örgütlü sendika iken bölge þubeleri, ciddi ölçüde örgütlenme ihtiyaçlarýnýn bir sonucu olarak doðmuþtu. Ama bugün Genel-iþ yeniden açýldýktan sonra örgütlülük düzeyinin yetersizliliðinden dolayý bölge þubeleri çok iþlevsizdir. Hatta üyelerinin olmadýðý illerde bile bugün bölge þubeleri açýktýr. Bu durum sendikaya ekononomik bir yük getiriyordu. Þubelerin daraltýlmasý aslýnda örgütün ihtiyacýna uygundu. Ama yönetim hepsini kapatma kararý alýnca taban tepki gösterdi. Ý.D:Toplu sözleþmeyi yeni imzaladýnýz. Bu toplu sözleþmede en temel kazanýmýnýz ne oldu? Erkýlýç: Ýþçi ücretlerinin asgari ücret düzeyine düþmesi tabanda büyük bir tepkinin birikmesine yolaçtý bu da ister istemez iþçilerin daha fazla birlikte davranmasýný saðladý. Bu durum toplu görüþme yürüten þube yönetimine büyük bir güç verdi. Ýþverenin daha önceki TÝS görüþmelerinde olduðu gibi iþçileri yanýna çekme politikalarý sonuç vermedi. Görüþme devam ederken, iþveren 83 milyon önerirken, iþveren “iþçilere gidelim, bizim bu önerimizi kabul ederler” diyordu. Yaklaþýk ikibin iþçi, temizlik iþleri müdürlüðü meydanýnda biraraya geldiðinde hep bir aðýzdan bu teklifi kabul etmediklerini haykýrdýlar. Ýþveren, birliði bozamayacaðýný anlayýnca sendikacýlarý tehdit etmeye baþladý. Tabanýn kararlý olmasýndan dolayý bu sözleþmedeki ücretler en üst noktaya kadar çekildi. En somut kazanýmýmýz ücret konusunda oldu. Ortalama bir iþçi, ikramiye ve sosyal haklar dahil 135 milyon alýyor. Toplusözleþme metni üzerinde anlaþma saðlandýktan sonra tüm iþyeri birimlerinde iþçilerin görüþüne sunulup onay aldýktan sonra imzalandý. KAYGUSUZ: Gerek toplusözleþmenin yasal süresi ve gerekse de arabulucu döneminde iþçilerin herhangibir tepkisi olmadý Bunu saðlayacak bir sendika perspektifi ve yapýsý olmadýðýndan bu sonuç kaçýnýlmazdý. Bu baþarýnýn asýl olarak önde duran bir avuç kadronun duruþu ile açýklanmasý yanlýþ deðildir. Ýþverenin üzerinde seçim basýncý olmasý da bu toplusözleþmenin iþçinin lehine olmasýnda olumlu bir etki saðladý. Ý.D: Ýþçiler bu týkanma aþýlmasaydý ne gibi bir tepki gösterirlerdi? KAYGUSUZ: Ücretlerin geldiði nokta gözönünde tutularak iþçiler görüþmelerin bitirilmesi yönünde karar vereceklerdi. Ý.D: 20-21 Haziran’da bir genel kurul yaþayacaksýnýz. Burada beklentiniz nedir ve nasýl bir genel kurul istiyorsunuz? KAYGUSUZ: Ýþçi sýnýfýnýn önünü açacak bir genel kurul olmayacaðý çok açýk. Asýl olarak yeni yönetimi paylaþmak için uðraþacaklar. Sendikal ittifaklar, politikalar temelinde deðil, ilkesiz bir biçimde kuruluyor. TÜRKAN: Sendikalý üyeler arasýndaki iliþkilerin güçsüzlüðü, sendikacýlarýn eskiden iþyeri militanlýðý üzerinde mücadele ederken, bugün büro sendikacýlýðý yapmalarý genel kurulun verimsiz geçmesine neden olacaktýr. Ý.D: Bu genel kurulda siz ne yapacaksýnýz? KAYGUSUZ: Yönetimin hatalarýnýn affedilmemesi gerekir. Muhalifleri de ilkeli bir birlik oluþturamadýklarý için eleþtiriyoruz. Yukarýdan gelen politikalar herhangi bir alternatifi örgütleyemez. Ancak tabandan yaratýlacak bir örgütlenme hem üyelerin yabancýlaþmasýný aþacak hem de sendika yönetiminin keyfi davranýþlarýnýn önüne geçecektir. ERKILIÇ: Bu genel kurul sendikal birliði saðlayacak perspektifi karar altýna almalý. Örgütsüz milyonlarca iþçiyi ancak birleþmiþ güçlü bir sendikal mücadele kazanabilir. Ayrýca MGK karalarýný kabul etmemeli, DÝSK sermaye sýnýfýnýn dayattýðý ekonomik ve sosyal konseyden çekilmelidir. Bunu yerine sýnýfýn baðýmsýz tutumunu merkezine koyup mücadele etmelidir. Ý.D: Sendikal birlik hakkýnda ne düþünüyorsunuz ve bu sorun nasý çözülür? KAYGUSUZ: Bugün iþ kollarýmýzda örgütlü bulunan Belediye-Ýþ, Hizmet-Ýþ ve Genel-Ýþ arasýnda yapýsal olarak bir farklýlýk yok. Tek bir sendika olarak örgütlenmek iþçi sýnýfýnýn çýkarýna olan tek çözümdür. Tabanda iþçi komisyonlarý, ortak eylem platformlarý yaratýlmasýyla ve kendi sorunlarýný ortaklaþtýrdýklarý ölçüde birlikte saðlanmýþ olur.
G
“TÜRKI YE SIZINLE GURUR DUYU YOR!” orbes dergisi küresel düzeyde dünyanýn en zenginleri listesini açýkladý. Listeye yanlýzca “çalýþan zengin” olarak tanýmlanan “zenginliklerini kendileri yaratan” ya da “kendilerine kalan mirasý büyütenlerin” alýndýðý açýklandý. 51 milyar Dolarlýk serveti ile birinciliði Amerikalý Bill Gates alýrken Türkiye’den Koç, Sabancý ve Þahent aileleri milyarlarca Dolarlýk servetleriyle listeye girdiler. Bu “çalýþan zenginler” in servetleri dünyanýn birçok ülkesinin bütçesinden kat kat fazla durumda. Milyarlarca Dolar serveti olan Sabancý, Koç ve Þahent Türkiye’nin bu kriz döneminde, iþçiler 30-40 milyon TL aylýkla çalýþýrken, enflasyon %90 larda iken, iþsizlik yoksulluk artarken, memurlara %20 maaþ artýþý reva görülürken, öðrenciler joplanýrken, benzine, çaya, þekere zam yaparken; geçen yýl 500’er milyon dolar kar elde etmiþlerdi. Acaba bir memur veya bir fabrika iþçisi, bu “zenginlikleri kendileri yaratan” lar listesinde kaçýncý olabilir.
F
Fuat Gümüþ Da h a b a þa rý l ý e yl e m l e r i çi n
Ýþyerl erinde örgütlenel im 11Haziran iþ býrakma eylemi öncesinde Tüm-Bel Sen 3 Nolu Þube olarak KESK’e Genel Merkezimiz yoluyla ilettiðimiz ve Ýstanbul Kamu Çalýþanlarý Þubeler Platformu’unda sunduðumuz; parti binalarýnýn (özellikle iktidar partileri) iþgali, Taksim, Kýzýlay vb. alanlarýn oturma eylemi ile iþgali, görsel propaganda yapýlabilecek el ilanlarý, afiþlemelerin örgütlenmesi ve sonrasý iþ býrakma yapýlmasý önerilerimizin kabul görmemesine raðmen 11 Haziran Ýþ brakma eylemi kararýna iliþkin örgütlü olduðumuz tüm ilçelerde çalýþmalar yaptýk. Tüm- Bel- Sen 3 Nolu Þube olarak Kadýköy’de % 100, Üsküdar, Kartal’da % 80, Ümraniye, Beykoz, Maltape’de % 40düzeyinde iþ býrakma saðlandý. Alana katýlým olarak ise özellikle Kartal, Adalar ve Kadýköy’den katýlým yoðun olurken, diðer ilçelerin katýlýmý oldukça düþüktü. Yaklaþýk 350 kiþilik kortejimiz oldukça canlý ve coþkuluydu, katýlýmýmýz genel katýlýmýn üstünde oldu. Genel olarak 11 Haziran eylemini deðerlendicek olursak, geçmiþ eylemlere göre iþ býrakma ve katýlýmýn oldukça düþtüðünü görmekteyiz. Bu nedenle kitledeki bu yorgunluðu , isteksizliði ve katýlýmsýzlýðý kýrmak için kadrolarýn iþ yerlerine dönerek özgül sorunlarla ilgilenmeleri ve iþyerlerine özgü sorunlarla ilgilenerek örgütleme yapmaya çalýþmalarý gerektiði görülmektedir.Bu açýdan 11 Haziran sonrasý, 11 Haziran’dan daha önemlidir.
TÜM- BEL- SEN 3 NO’lu ÞUBE ADINA CENGÝZ COÞKUN Ý þç i D e m o k r a si s i Y a yý n l a rý n d a n Ç ý k ý y o r . . . . .
PEYGAMBER ve PR OLETARYA Chris Harman
1 Temmuz 1998 Ýþçi Demokrasisi 15
MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR.. MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR..MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...
Sürgünler Bizi Yýldýramaz! 4
Mart eylem sürecinde iþbýrakmalarýn ardýndan birçok Kesk’li sendikal aktivist gibi BTS üyeleri de sürgün ve cezalarla karþýlaþtý.Birleþil Taþýmacýlýk Sendikasý Yöneticilerinden Ali Ýhsan Kapýkýran’a görüþlerini sorduk. ÝD: Bazý Kesk Sendikalarýnýn aktif üyelerine sürgünler þeklinde saldýrýlar söz konusu. Þu an BTS’nin durumu nedir? Kapýkýran: Kesk üyelerine saldýrýlar özellikle Ýstanbul ve Genel Merkez olan yerlerde sürmektedir. Bu saldýrýlar sadece sendikamýza yönelik deðil Kesk geneline yöneliktir. Ben bir kaç dönem genel Merkez yöneticisi oldum ve sendikanýn kurucularýndaným. O dönemde yürüttüðümüz sendikalaþma çabalarýmýza izin verilmiyor, yasaklamalar getiriliyordu. Bizler soruþturma, baský ve sürgünleri aþarak bu duruma geldik. Diðer sendikalarýmýzda da durum aynýydý. Birleþik Taþýmacýlýk Sendikasý þimdiye kadar yaptýðý eylemleriyle kamu çalýþanlarýna örnek teþkil etmiþtir. ÝD: Sürgünlerle ilgili son durum nedir? Kapýkýran:14’ü Ýstanbul’dan, 2’si Ýzmir’den olmak üzere toplam 16 kiþi sürgün cezasý aldý. Bunlarýn içinde genel merkez ve þube yöneticileri de bulunuyor. ÝD: Bu konuda sendikanýn tutumu nedir? Kapýkýran: Genel Müdür ve Daire Baþkanlarý böyle bir sürgünü kimsenin kabul edemeyeceðini, yapmayacaðýný söyledi. Þu an Genel Müdür emekli edildi. Yeni Genel Müdürün atanmasý bekleniyor. Þimdiye kadar imzalamadýlar. Toplantýlar yaptýk. Sonuçta
imzalasalar da üretimden gelen gücümüzü kullanýp boyun eðmeyeceðiz.Sürgünler sendika çalýþmalarýmýzdan dolayý verildi. Anayasa çiðnenerek hiç bir yasal dayanak olmadan verilmiþtir. Kamuoyunda bizim sendikalarýmýz meþrudur. ÝD: Kesk’in tutumu nedir? Kapýkýran: Genel bir saldýrý vardýr. Bu iþin engellenmesi yada yapacaðýmýz mücadelede destek olacaklardýr. ÝD: Tabandan nasýl bir tepki geldi? Kapýkýran: Sürgünler ilk duyulduðunda üyelerin ve dýþýndaki insanlarýn bu konuya çok tepkili olduðu görüldü ve sürgünlerin kesinlikle durdurulmasý gerektiði yönünde tepki verdiler. ÝD: Yeniden yapýlanma çalýþmalarý adý altýnda yürütülen özelleþtirme çalýþmalarý hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Kapýkýran: Bizim sendikalar olarak net tutumumuz var. Türkiye Devlet Demir Yollarý hakkýnda inceleme çalýþmalarý yürütmek için -Türkiye’de yokmuþ gibibir Amerikan firmasýyla anlaþýlmýþtýr. Ve ismi “Demiryollarýnýn yeniden yapýlandýrýlmasý” oluyor. Raporlar elimize geçince anladýk ki yeniden yapýlanma adý altýnda demir yollarýnýn var olan fabrikalarýnýn yani taþýnmaz mallarýnýn elden çýkarýlmasý ve bu uygulamayla bazý hatlarýn kapatýlmasý düþünülüyor. Senede 70 bin bilet satmayan istasyonlarý kapatýn diyor. Yeni hatlar döþenmeden bilet satýþý olur mu? Üstelik de
mevcut hatlarýn azaltýlmasý planlanýyor. Ankara giþelerini özelleþtirdiler. Demiryollarýnýn yöneticileri ayný zamanda Demiryollarý Vakfý”nýn da yöneticiliklerini yapýyorlar ve giþeleri alýp vakfa devrediyor, 30-40 milyona iþçi çalýþtýrýyorlar. Bu kazancýn bir kýsmýný vakfa vereceklerini söylüyorlar. Birçok istasyon kapatýlmýþ durumda. Eskiþehir lokomotif fabrikasýný iþe yaramaz duruma getirdiler. Burda imal edebileceðimiz parçalarý yurt dýþýndan getirtiyorlar. ÝD: BTS’nin tutumu nedir? Kapýkýran:Özelleþtirme karþýtý platformda yer alýyor. Ama bu platform ve sendikalar özelleþtirme konusunda yetersiz kaldýlar. Taban örgütlenmeleri cýlýz kalmaktadýr. Kesk’in diðer iþ kollarýnda da özelleþtirmeler devam ediyor. Bir bütünsellik yakalanamadýðý için de tabanýn sesi kýsýk kalmaktadýr. Önümüzdeki dönemde tüm çalýþanlar cephesinde ortak hareketlilik saðlanmalýdýr. Tek çare mücadele, ses yükseltmek , sesleri bir araya getirmektir. Bu sürgünlerle daha önce de karþýlaþtýk. Ýþçi-patron cepheleþmesinde iþçilerin birlikte hareket etmesi sürekli engellenmeye çalýþýlmaktadýr. Ücretli çalýþmanýn kendine has örgütlenmeleri vardýr. Biz haklý olduðumuza inanýyoruz ve yýlmayacaðýz. Bu sürgünler bizi biraz daha keskinleþtirdi.
Þenay Þahin
Ýslami hare ketle fikirse l mücadele yanlýþ! þçi Demokrasisi’nin Haziran 1998 sayýsýnda S. Çiçek’in yazdýðý “Türban Eylemleri ve Sosyalist Tutum” baþlýklý yazýda yanlýþ olarak gördüðüm bazý noktalara deðinmek istiyorum. S. Çiçek devletin, türbaný islami hareket üzerinde baský oluþturmak için kullandýðýný, bunu yaparken de “demokrasi, insan haklarý ve özgürlüklerden söz ettiðini” vurguluyor ve sosyalistlerin, yönetici sýnýfýn bu yalanlarýna alet olmamalarý, “onlarla birlikte özgürlük mücadelesi vermeye çalýþmak kendi mezarýmýzýn kazýlmasýna yardým etmeðe benzer” olduðunu söyleyerek çok doðru bir tespit yapýyor. Yazýnýn bu kýsmýna katýlýyorum. Gerçekten de her türlü gericiliðin kaynaðý olan sistemin savunucularýnýn demokrasi, insan haklarý, özgürlük vs. istemeleri balýklarýn bisiklet istemeleri kadar gerçektir. Yazýya katýlmadýðým noktalar ise islami harekete karþý mücadele konusunda. “Ancak unutmamalýyýz ki islami hareket tehlikeli ve iki yüzlüdür. Bugün özgür üniversite diyen bu hareket iktidara gelirse herkesi kapanmaya zorlayacaktýr. Ýslami hareketin iktidara gelmesini isteme-
Ý
yenler, islami harekete karþý mücadele etmek zorundadýrlar...”. bu da doðru tabii ki gericiliðe karþý mücadele etmek gerekiyor. Ama nasýl? Sertuð anlatsýn: “Daha açýkça ifade edersek; islami harekete karþý mücadele esas olarak fikirsel bir mücadeledir. Ýslami hareketin yeni üyeler kazanmasýný engellemenin yolu, ne devlet baskýsýnýn bir parçasý haline gelip ‘türban özgürlüðü’ için eylem yapanlara saldýrmak, ne de islamcýlarla birlikte ‘özgürlük eylemleri’ örgütlemektir. Biz, baskýya karþý çýkmalý, türbaný da mini eteði de kapsayan baðýmsýz kampanyalar yürütmeliyiz.” Önce þu mini eteðin söz konusu edilmesine birþeyler demek istiyorum. Bu mini etek vb giyim biçimi daha çok Laik Cephe savunucularý tarafýndan sýk sýk kulanýlmakta. Bunu, islamcýlarýn gerçekten de dertlerinin özgürlükler olmadýðýný kanýtlamak için yaparlar. Bu bana pek doðru gelmemekte. Bu tür simgeler kullanarak islami hareketin savunucularýnýn gerçek niyetlerini
ortaya çýkartmak mümkün deðil. Bugün okullarda mini etek vb giyilmesini ya da giyilmemesini türban özgürlüðü için mücadele edenlerle iliþkilendirmek, “türban” diyenin karþýsýna “mini eteðe ne dersin” mantýðý ile çýkmak bence yanlýþ. Ortada bir talep ve bu talep için mücadele edenler var. Bizim tavrýmýz bu talebe iliþkin olmalýdýr. Þimdi islamcý birisi mini eteðe karþý da olabilir (ki zaten öyledir de). O zaman ona “ben de senin türbanýna karþýyým” mý diyeceðiz? Yoksa biz buna raðmen türban takma özgürlüðünümü savunacaðýz? Ben türban üzerindeki baskýlara karþý çýkan, mini eteði bu iþe karýþtýrmayan baðýmsýz kampanyalardan yanayým. Benim asýl yanýþ buluduðum tespite gelince, “Ýslami harekete karþý mücadele esas olarak firkisel bir mücadeledir.” Bu tespit bana 1970’li yýllarýn devrimci abilerini hatýrlattý. Þehirlerde devrimci hareketten etkilenmiþ birçok insan kasabalarýna, köylerine dönünce tanrýnýn olup olmadýðýný tartýþarak örgütlenmeye çalýþtý-
lardý. Bu abiler yüzyýllarýn gerici fikirlerine karþý fikirsel mücadele ediyorlardý. Tarým iþçisinin, topraksýz köylünün gerçek sorunlarýyla, sýnýfsal sorunlarýyla ilgilenmek onlara sýnýfsal çözümler önermek yerine bu insanlarýn tanrýlarýyla ilgileniyorlardý. Sonuç tabi ki hüsrandý. Ýslami hareketin kitleleri etkilemesinin nedenlerine iliþkin doðru çözümlemeler yaparsak nasýl mücadele etmemiz gerektiði konsunda doðru fikirler edinebiliriz. Ýslami hareket insanlarý fikirsel düzeyde kazanmaz. Ýnsanlar islamýn, þeriatýn ne kadar iyi olduðunun anlatýlmasý ile islami hareketten etkilenmiyor. Ýnsanlarý dini hareketlerin peþine takan þey var olan sosyal gerçekliklerden kaynaklanmakta. Ýþsizlik, yoksulluk, savaþ, ezilmiþlik, baskýlar vs. Tüm bu problemler karþýsýnda alternatif bulunamamasý, var olan politik örgütlerin bu sorunlar karþýsýnda çözümler üretememesi insanlarý baþka arayýþlara itmekte. Buna iliþkin doðru görüþler Ýþçi Demokrasisi’nin hemen
her sayýsýnda dile getirilmekte. Dinin sadece islami ülkelerde deðil diðer dinlerin hakim olduðu ülkelerde de kitleleri daha fazla etkisi altýna almasýnýn nedenleri bunlar. Yoksa küçük burjuva “ilericilerin” iddia ettikleri gibi insanlarýn bilgisizliði, eðitimsizliði, cahilliði vs yani fikirsel anlamda yanýlmalarý deðil. Böyle olunca da mücadeleye islami hareketin güçlenmesine kaynaklýk eden sorunlara karþý mücadele ile baþlamak durumundayýz. Bunu becerebildiðimiz oranda da þeriatçý hareketin geliþmesinden kaygý duyan, mücadele etmek isteyen insanlarla farklý düzeyde tartýþýp, sistemden kaynaklanan sorunlarýn yok edilmesinin ancak sýnýf mücadelesi ile olabileceðini, sýnýf hareketinin þeriatçý tehlike dahil her türlü gericiliði, sömürüyü, ezilmiþliði vs ortadan kaldýrmasýnýn ise ancak sosyalist fikirlere sahip olduklarýnda, bunun da olabilmesi için sosyalist fikirlerin yayýlmasý gerektiðine, sýnýf içerisinde bu fikirlerin yayýlmasý
için örgüte ihtiyaç olduðu vs somut sorunlar etrafýnda sosyalist örgütün inþasýnýn ne kadar somut ihtiyaç olduðu gerçekliðini tartýþmak zorundayýz. Diðer taraftan da islami hareketten etkilenen insanlara dönüp, türban dahil tüm özgürlüklerin kazanýlmasýnýn ancak sýnýf mücadelesi ile mümkün olduðunu tartýþacaðýz. Ýþçi Demokrasisi’nin ikinci sayýsýnda talep ettiði gibi “eðitimin kalitesini yükselt, giyimime karýþma” ya da “herkese parasýz eðitim” gibi sýnýfsal talepleri öne çýkarýp bu taleplerin nasýl gerçekleþeceðine iliþkin tartýþmalar, islami teþkilatlarýn bu taleplere yönelik tavýrlarý vb tartýþmalarý sürdürerek islami hareketi teþhir etmek mümkün. Yoksa islami hareketten etkilenenlerle fikirsel tartýþma bize o insaný yaklaþtýrmayacaðý gibi uzaklaþtýracaktýr.
Mustafa Korkmaz, Warburg, Almanya
Savaþ ÝÞÇÝ Oyunlarýna DEMOKRASÝSÝ Hayýr! Türkiye ve Yunanistan iþçilerinin çýkarlarý ortaktýr Uluslararasý Sosyalizm için
YIL: 1
S
SAYI: 6
1 TEMMUZ 1998
-300 füzeleri ve Güney Kýbrýs Baf askeri hava üssüne Yunanistan’a ait 4 F-16 uçaðýnýn inmesi üzerine Türkiye’de savaþ çýðlýklarý atýldý. Milliyetçilik körüklendi. Türkiye egemen sýnýfý milliyetçilik kozunu oynayarak; özelleþtirmelerin týrmandýrdýðý iþsizliði, ücretlerimizi eriten enflasyonu unutturmak istiyor. Türk bayraðýnýn etrafýnda toplayarak bizi; ezenlerin, darbe tehditleri ile demokrasiyi týrpanlayanlarýn peþine takýlacaðýmýzý umuyorlar. Böylece kendilerinin yarattýðý krizin faturasýný bize ödetecekler. Yunan ve Türk patronlarý arasýndaki çýkar çekiþmelerinin gerçek bir savaþa dönüþmesinin önündeki tek engel milliyetçilik bataklýðýna batmadan patronlara karþý iþçi cephesi’nin bayraðýný yükseltmektir.
ise üç katý. S-300 füzerleri ise saldýrý deðil savunma amacýyla kullanýlan silahlardýr. Dolayýsýyla S-300’ler Kýbrýs Türkleri açýsýndan bir tehdit oluþturamazlar. Peki o zaman Yunan ve Türk hava kuvvetleri neden Kýbrýs’a savaþ uçaklarý gönderdiler? Neden Natasha yük gemisi durduruldu ve arandý? Türkiye ve Yunanistan arasýndaki çekiþme bölgede bir hakimiyet kavgasýdýr. Çekiþmeler Hazar petrolünden en büyük karlarý kimin elde edeceði, Balkanlar ve Ortadoðu pazarlarýný kimin kapacaðý etrafýnda dönüyor. Bu çekiþme bize iki ulus arasýndaymýþ gibi yutturulmaya çalýþýlýyor. Ancak buradan parsayý toplayacak olanlar Türk ve Yunan patronlarýdýr. Bölgede hakimiyeti ele geçirmek için her iki ülkenin egemen sýnýfý muazzam paralar harcýyorlar. Her iki ülkeyi de birkaç defa yok etme gücüne sahip olan silahlara ödenen para da iþçi sýnýfýnýn sýrtýndan elde edilmektedir. S-300 füze rampalarýný taþýdýðý iddia edilen Natasha gemisinin sahibinin Türk olduðu aramadan sonra ortaya çýktý. Bu bize patronlarýn kendi bayraklarý etrafýnda toplanS-300 ve Yunan F-16 uçaklarý etrafýndan koparýlan kýyametin Kuzey Kýbrýs madýklarýný onlarýn asýl sadakatýnýn paraya olduðunu göstermektedir. Patronlar Türklerini savunma amaçlý bize oynadýklarý milliyetçiolduðu söyleniyor. Ancak lik oyununu kendileri cidTürk devletinin attýðý asdiye almýyorlar. keri adýmlar 130 bin KýbAncak bu silahlar gerçek rýslý Türkü korumadý. Þu ve oynanan savaþ oyunlarý anda 43,500 Türk askeri da gerçek. Türk ve Yunan Kuzey Kýbrýs’ta. Yani her egemen sýnýfý silah ve saüç kiþiye bir asker düþvaþlara daha fazla kaynak mekte. yaratabilmek için devasa Bu askeri yýðýlma Kýbözelleþtirme programlarý rýslý Türklerin yararýna oluy gulamaya çalýþýyorlar. madý. Güney Kýbrýs’ta yýlYu nan iþçi sýnýfý bu saldýrýlýk ortalama gelir 14 bin yý göðüslüyor. Kitlesel dolarken, Kuzey Kýbrýs’ta grev ve eylemlerle direnisadece 4 bin dolar. Kuzey yor. Bu direniþ karþýsýnda Kýbrýslýlar Asil Nadir gibi Simitis hükümeti Olimpic patronlar tarafýndan azýlý Havayollarý özelleþtirme bir þekilde sömürülüyorprogramýný durdurmak lar. 1974 iþgalinden bu zorunda kaldý. Yunan iþçiyana Kuzey Kýbrýs Türk lerinin mücadelesi; 27 mafyasý ve faþistlerinin cirit attýðý bir alana dönüþkatrilyonluk özelleþtirme türüldü. Gazino ve hotelpaketi ile yýðýnsal iþten ler hep bu çetelerin elinatýlmalarla karþý karþýya de. kalan, temel sendikal hakTürk ordusu yaptýðý yýlarý tehdit edilen Türkiye ðýlma ile Kýbrýs’ta gövde iþçi sýnýfýna yol gösteriyor. gösterisi yapýyor. Kuzey Türk iþçi sýnýfýnýn müttefiki Kýbrýs’ta bulunan asker saTürk egemen sýnýfý deðil yýsý, Güney Kýbrýs’takinin Yunan iþçi sýnýfýdýr. Geçitkale’ye giden F16’lar, Kýbrýs halkýný deðil, Türkiye sermayesini savunuyor tam dört katý. Tank sayýsý