Us id 8

Page 1

Uluslararasý Sosyalizm için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ YIL: 1

SAYI: 8

1 EYLÜL 1998 200.000 TL.

KESK Genel Kurulu 3 CHP ; Çare mi, Sorun mu? 4 Hükümet çeteleri temizleyemez 5 Rusya çöküþün eþiðinde 6 Dersim Direniþi 7 Savaþýn bedeli 8-9 Devrimciler ve Reformizm 12-13 Mektuplar 14-15

BARIÞ ÝÇÝN Savaþý Durdurun Çetelerden Kurtulun Vize uygulamasýna hayýr!


2

Ýþçi Demokrasisi 1 Eylül 1998

Ordu güdümlü rejime hayýr!

TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BARBARLIK YA SOSYALÝZM apitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir.

K

Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür.

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR osyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir.

S

Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr.

REFORM DEÐÝL DEVRÝM u düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz.

B

Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur.

rime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr.

apitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir.

TEK ÜLKEDE SOSYALÝZM MÜMKÜN DEÐÝLDÝR usya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz.

hükümet orduyu yeterince tatmin

ini alacaktýr. Ordu’nun milliyetçilik ve laiklik rüzgarlarý estir-

Ordunun en önemli taleplerinden biri olan “Ýr-

erek güç topladýðý ortada. Ordunun siteme

ticayla mücadele yasalarý”ný bile TBMM’den

müdahalesi artýkça özgürlüklerin azalacaðý,

geçiremeyen hükümet, ordu’nun artan basýncý

iþçi sýnýfý örgütlerinin darbe yiyeceði, kazaným-

karþýsýnda daðýlma noktasýna geldi. Ýktidar parti-

larýmýzýn tehlikeye gireceði açýktýr. Bu nedenle

lerinden istifalar ve CHP ile ANAP arasýnda

bugün orduyu güçlendiren laiklik ve milliyetçi-

yapýlan seçim anlaþmasý bunun göstergeleri.

lik, yurtseverlik tuzaklarýna düþmemeliyiz.

Mevcut parlamentonun siyasal istikrarsýzlýða,

Türkiye’ye gelen IMF yetkililerinin demeçlerini

ekonomideki çýkmaz sokaklara, islami hareketin

cýmbýzlayarak ekonomide “iyimser” bir hava

geliþimine ve Kürt sorununa çözüm getiremeye-

yaratmaya çalýþan egemen sýnýf için bu yýl yapýl-

ceði artýk hemen herkesçe kabul görüyor. Ancak

masý planlanan özelleþtirmeler kritik önem taþýyor.

AZINLIKLAR

yapýlacak bir seçimin de farklý bir parlamento

Ordunun özelleþtirmeleri istediði açýktýr. Zaten

osyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar.

çýkarmayacaðý bilinmekte. Parlamentodaki bu

olasý yeni bir ara rejim hükümetinin ekonomideki

sýkýþmýþlýk ordu’nun ülke yönetimindeki aðýrlýðýný

temel hedefi özelleþtirmeler olacaktýr.

artýrmasýna yol açmakta. Kamu kuruluþlarý

Ýþçi sýnýfýný bölen laik cephe anlayýþý ile milliyetçi

Genelkurmay ve MGK bildirileri doðrultusunda

fikirlerden uzak durmak ve ýsrarla bütün uluslar-

davranmaya zorlanýrken, emekli subaylar bir çok

dan ve dinlerden iþçilerin birliðini savunmak en

kamu kuruluþunda kritik noktalara getiriliyor.

temel görevimizdir. Bunun bugünkü pratik an-

Ancak bunu da yeterli görmeyen Ordu’nun, kendi

lamý ise Ordu’nun Ýslami harekete yönelik

Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar.

himaye ve emrinde yeni bir hükümet kurulmasý

saldýrýlarýnda devlete karþý özgürlükleri savun-

yönündeki eðilimi “ara rejim” tartýþmalarýný

maktýr, türban yasaðýna karþý mücadele et-

güçlendirmekte.

mektir.

Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler.

Bu süreçte ordunun “ülkeyi yönetebilecek tek

Oysa iþçi sýnýfýnýn sendikal liderlikleri halen

güç” olduðu imajý yaygýnlaþtýrýlýyor. Yoksulluk, de-

Ordu’nun peþinde laik cephe savunuculuðu yap-

vlete güvensizlik ve umutsuzluk içindeki yýðýnlarý

maktadýr. CHP liderliði ise neredeyse hazýrol

etkileyebilmek için milliyetçilik azgýnca kullanýlýyor.

vaziyetinde Ordu’dan görev beklemektedir. Ne

Ýslami harekete karþý aldýðý tutum nedeniyle

var ki bugün iþçi sýnýfýnýn ihtiyacý laik cephe deðil

DEVRÝMCÝ PARTÝ

toplumun büyükçe bir kesiminin tepkisini çeken

iþçi cephesidir.

þçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur.

Ordu, milliyetçilik rüzgarlarý estirerek kan tazeliy-

Özelleþtirme ihalelerine katýlan, sendikasýzlaþtýr-

or, prestij artýrýyor. S-300 füzeleri ve Ermeni

manýn bir parçasý olan Ordu’yla omuz omuza

soykýrým konularýnda bir bardak suda fýrtýna

verip türban takanlara saldýrmamýzý isteyen Laik

Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr.

koparýlmasý bunun açýk örnekleri oldu.

cephe bizim çýkarlarýnmýzý deðil patronlarýn çýkar-

Ordunun siyasal alandaki aðýrlýðýnýn artmasý ve

larýný temsil ediyor.

parlamentodan daha da baðýmsýz yeni bir

Dünya iþçi hareketinde son yýllarda meydana

hükümet kurulmasý bir yandan özgürlüklere yöne-

gelen yükseliþ ve son olarak Zimbabve ve

lik saldýrýlarýn dozunu artýracak, öte yandan da yýl-

Endonezya’da yaþananlar devrim olasýlýðýnýn ne

lardýr gerçekleþtirilemeyen özelleþtirmelerin önünü

kadar yakýn olabileceðini bir kez daha gösteriyor.

açacaktýr. “Ýrticayla mücadeleden” sadece türban

Ýstikrarsýzlýðýn bu düzeyde arttýðý dönemlerde de-

takanlar deðil, küpeli ve mini etekliler; sadece Ýs-

vrimci fikirlere olan ihtiyaç daha da artýyor.

ULUSAL SORUN osyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar.

S

Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler.

S

CÝNSÝYETÇÝLÝK

Y

aþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir.

Ý

Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler.

PARTÝ ÝÇÝ DEMOKRASÝ osyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur.

S

Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur.

R

Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’daki karþý dev-

lamcý memurlar deðil sendika militanlarý da nasib-

edemediði için 20 Mart Muhtýrasý’na maruz kaldý.

ENTERNASYONALÝZM

K

28

Þubat Muhtýrasý’nýn ardýndan kurulan

DEVRÝMCÝ GÖREV u fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.

B

Sohbet Toplantýlarý: Ýstanbul Ortak Toplantýsý PAZAR 13 EYLÜL saat 14.00 “ÝSLAM VE ORDU” Kadýköy bürosunda Ýstanbul Kadýköy Her Pazar saat 14.00 6 Eylül 13 Eylül 27 Eylül

Barýþ ve Emperyalizm Kapitalizmin krizi Eðitim ve Sosyalizm

6 Eylül 13 Eylül 27 Eylül

Sürekli Devrim Sendikalar ve Sosyalistler Neden Pazarteilerden Nefret ediyoruz?

6 Eylül 13 Eylül

Neden Barýþ Ýstiyoruz? 12 Eylül Sað Sol Çatýþmasý sonucu muydu? Troçkizm Anarþizm mi Sosyalizm mi?

Ýstanbul Ümraniye Her Pazar saat 17.00

Ankara (Önemli not- saat ve gün deðiþti) Her Pazar saat 16.00

20 Eylül 27 Eylül

Uluslararasý Sosyalizm için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih:1 Eylül 1998 Sayý: 8 Sahibi: Uluslararasý Gelenek Yayýn ve Tanýtým Limited Þirketi adýna Hüseyin Çýnar Yazý Ýþleri Sorumlusu:Süleyman Þarlý Baský:Yön Matbacýlýk

Bürolar: Ýstanbul Kadýköy: Yoðurtçu Þükrü Sokak, No.48/5 Kadýköy, Tel: 0216 330 8272 Ýstanbul Ümraniye: Santral Duraðý,Menteþoðlu Cd. No 5, Ümraniye Ankara: Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Tel: 0312 229 3257


1 Eylül 1998 Ýþçi Demokrasisi

3

KESK Genel Kurulu:

Nasýl Kazanabiliriz? K

ESK Genel Kurulu 3-5 Eylül tarihleri arasýnda yapýlacak. Genel Kurul son iki yýlýn mücadelesini deðerlendirme ve önümüzdeki iki yýl için plan yapma olanaðý sunuyor. Ancak KESK’e baðlý sendikalarýn genel kurullarýnda yaþanýlanlar tekrarlanýrsa bu fýrsat kaçýrýlmýþ olacak. Yaklaþýk yarým milyon üyesi ile KESK önemli bir güç haline geldi. 4 Mart Kýzýlay eylemi, kazanmanýn mümkün olduðunu düþündükleri anda KESK üyelerinin ciddi bir kýsmýnýn grevli toplusözleþmeli sendika hakký için militan eylemlere hazýr olduklarýný gösterdi. KESK üyeleri kamu çalýþanlarýnýn yaþam standartlarýný korumak ve sendikal haklar elde etmek için baþka iþçilerle birlik içinde olmanýn ihtiyacýný duyuyorlar. Ve KESK zayýf ve bölünmüþ bir hükümetle karþý karþýyadýr. Ancak sorunlar da var. 4 Mart Kýzýlay direniþindeki militanlýk, devletin baskýsý karþýsýnda geri çekilen KESK liderliði tarafýndan heba edildi. Kýzýlay’da uygulanan polis baskýsýna karþý durmak için Ankara’ya gitmeye can atan binlerce KESK üyesi geri çaðrýldý. KESK liderliði dönem dönem hükümet politikalarýnýn kuyrukçuluðunu da yaptý. Örneðin Eðitim-Sen 8 yýllýk eðitim için gösteriler çaðýrdý. Bunu da tam 8 yýllýk eðitimin MGK’nýn talebi olduðu dönemde yaptý. Ne öncesinde ne de sonrasýnda. Ayrýca genel söyleminde olmasýna raðmen KESK liderliði kýlýk kýyafet genelgesi ve MGK’nýn hoþuna gitmeyen tarzda giyindikleri için iþyerlerinde baský gören kamu çalýþanlarý konusunda parmaðýný bile kýpýrdatmadý. Hükümetin öngördüðü yüzde 20 sadaka zamma karþý yalnýzca birkaç basýn açýklamasý yaptý. KESK sendikalarý üye kaybetmeye baþladý. Daha da önemlisi üyelerin büyük bir kýsmý göstermelik eylemlere gelmekten artýk býktýlar. Üyeler kazanýmla sonuçlanmayacaðý açýk olan eylemlere katýlarak kendi iþlerini tehlikeye atmak, disiplin cezasý ve sürgün yemek istemiyorlar.

T ü r k K a mu - S e n ESK’in bu hali devlet güdümlü Türk KamuSen’in etkisinin artmasýna neden oluyor. KESK’in belirgin acizliðini gören üyeler, politikalarýna karþý çok kuþkucu olmalarýna raðmen Türk Kamu-Sen’e bir fýrsat vermeye hazýr hale geliyorlar. KESK’in Kamu-Sen’e yönelttiði eleþtiriler ise soyut. “Devlet güdümlü sendika” ve “faþist” diyorlar. Ýlk suçlama tabii ki doðru. Ýkincisi de önemli bir kýsým Kamu-Sen bürokratý ve üyeleri için geçerli. Ancak bütün Kamu-Sen üyelerinin faþist olduðu doðru deðil. Ama KESK, devletle doðrudan baðý olan bir sendikanýn bazý kazanýmlarý güvence altýna almakta bir avantaj bile olabileceðini düþünen ve bütün Kamu-Sen’lilerin faþist olmadýðýný gören memurlarý ikna edemiyor. KESK pratikte Kamu-Sen’in istikrarlý bir mücadele sürdüremeyeceðini kanýtlamak zorunda. Bunun anlamý yeri geldikçe ortak eylem çaðrýlarý yapmaktýr. Geçmiþte KESK’e baðlý sendikalarýn bazý

K

4 Mart Kýzýlay eylemi KESK üyelerinin ciddi bir kýsmýnýn militan eylemlere hazýr olduklarýný gösterdi þubeleri Kamu-Sen’le ortak eylem çaðrýsý yaptýðýnda Kamu-Sen’den üye kazandý. Çünkü Kamu-Sen üyeleri kendi liderliklerinin mücadele etmekte kararsýz olduðunu gözleriyle gördüler ve KESK’e geçtiler. KESK bugün de benzeri eylemler örgütlerse kendi tabanýný güçlendirir. Ancak KESK liderliðinin tutumu bütün birleþik eylem girþimlerinin baþýný ezmek þeklinde. Örneðin Adapazarý’nda Eðitim-Sen ve Türk Eðitim-Sen nemalara karþý ortak basýn açýklamasý yaptýklarýnda KESK liderliði bunu kýnadý. Devlet ise hem Eðitim-Sen hem de Türk Eðitim-Sen yerel yöneticilerini sürgün etti. Bu yönüyle devlet kamu çalýþanlarýný birleþitirdi. Ancak KESK’in tutumu bölücü oldu. Bir baþka örnek de Ümraniye’deki Vergi Dairesi’nde Kamu-Sen’in grev çaðrýsýnýn KESK’e baðlý Tüm Maliye-Sen üyeleri tarafýndan desteklenmesidir. Bu eylem birliði KESK için çok olumlu sonuçlara yol açmasýna raðmen KESK liderliði yine karþýt bir tutum takýndý.

Kürt sorunu ürk Kamu-Sen KESK’i bir PKK sendikasý ol-

T

makla suçluyor. KESK liderliðinin buna yanýtý kirli savaþa karþý olan tutumunu yumuþatmak oldu. KESK, bu yaklaþýmýn sonucunda örneðin Eðitim-Sen’in sendika yayýnlarýnda Kürtçe yazýlara izin vermeyerek devletin milliyetçi-þöven tutumunu benimseyen noktalara kadar sürüklendi. Kamu-Sen’in suçlamalarýna iki yanýt verilmelidir. En enemli olaný KESK’in bütün kamu çalýþanlarýnýn haklarý için etkin ve militan mücadele veren bir sendika olduðunu göstermektir. Ýkinci yanýt ise, devlet bütçesinin yüzde 40’ýnýn kirli savaþa aktýðýný ve bunun memurlara daha düþük ücret verilmesi yönünde basýnç yarattýðýný açýklamaktýr. Savaþ, Güneydoðu’daki sendika þubelerimiz üzerindeki baskýlar için bahane olarak kullanýlmaktadýr. Mücadelemizi kazanmak için Türk ve Kürt iþçilerin birliðini saðlamaya ihtiyacýmýz var. KESK, devletin milliyetçi-þöven politikalarýna teslim olarak Kamu-Sen’e direnemez.

Kýlýk Kýyafet genelgesi ýlýk Kýyafet genelgesi konusu KESK’e bütün kamu çalýþanlarýnýn haklarý için mücadele ettiðini kanýtlama fýrsatý veriyor. MGK’nýn islamcýlara karþý þiddetli baskýsýyla karþý karþýyayýz. Bu saldýrý insanlarýn temel giyinme özgürlüðüne yöneliyor. Söz konusu olan temel insan haklarý. Saldýrý altýnda olanlarýn politik görüþlerini beðenmediðimiz için insan haklarýný savunmayacaðýmýzý söylersek gerçekten de Türk Kamu-Sen’i haklý çýkarmýþ oluruz. Demokrasiyi sadece kendimiz için istiyoruz demektir. Üstelik de Ýslamcýlara yapýlan saldýrýlardan sonra sýranýn sendikalara gelmeyeceðini düþünenler gaflet içindedirler. MGK’nýn tarihini ve ne olduðunu biliyoruz. Kýlýk Kýyafet Genelgesi’ne pratikte karþý çýkmamýz, kýyafetinden dolayý disiplin cezasýyla veya iþten atýlmayla karþý karþýya kalanlarý militanca savunmamýz gerekiyor.

K

Önümüzdeki görevler erkes iþyeri temelli faaliyetten bahsediyor. Ancak bunu gerçekleþtirmek için tek bir adým atýlmýyor. Önümüzdeki dönemde iþyerlerindeki talepler etrafýnda sonuçlar almak zorundayýz. Bu, kamu çalýþanlarýnýn yeniden güven kazanmasýný saðlayacak. Kamu çalýþanlarý gerçekten de çok çaresiz durumdalar. Yaþam standartlarýna yapýlan saldýrý son derece hunharca. Kamu çalýþanlarý mücadele etmek istiyorlar ancak kazanabileceklerinden emin olmak istiyorlar. KESK liderliði ise önemli kazaným fýrsatlarýný kaçýrdý, daha doðrusu tepti. Bu hatanýn tekrarlanmayacaðýný güvence altýna almamýz gerekiyor. KESK’in bir dizi avantajý var. Hükümet zayýf. Ýþçi sýnýfýnýn diðer kesimleri ve kamuoyu bizleri destekliyor. Grevli toplusözleþmeli sendika hakkýný kazanabiliriz. KESK Genel Kurulu zamanýný koltuk paylaþýmýyla deðil de bu konularý tartýþarak deðerlendirirse iþçi sýnýfý mücadelesine büyük bir katký yapabilir.

H

C. Uzun


4

Ýþçi Demokrasisi 1 Eylül 1998

Re for miz m, CHP v e sos ya listle r

CHP: Çare mi sorun mu? “Reformizm” sözcüðü sol içinde genellikle sadece hakaret etmek için kullanýlýyor. Ama reformist düþüncelere sahip olan iþçiler yaþadýðýmýz düzeni deðiþtirmek istiyorlar. Ve deðiþim isteyen iþçilerin çoðunluðu da reformist. Sosyalistler bu nedenle reformizmi ve ana reformist parti CHP’yi iyi anlamalýdýrlar. CHP, 1950’ye kadar devlet kapitalisti sýnýfýn (asker-sivil bürokrasi) temsilcisiydi. Ekonomik geliþme geniþ ölçüde devletin elinde ya da kontrolü altýnda gerçekleþiyor, CHP de büyük ölçüde devleti yöneten bürokrasiyi temsil ediyordu. 1950 genel seçimlerinde Demokrat Parti oylarýn yüzde 53.6’sýný alarak hükümet kurdu. Adnan Menderes baþkanlýðýndaki parti tarým sermayesi ve toprak sahiplerinin çýkarlarýný temsil ediyordu. CHP’nin tek parti iktidarý dönemi politik özgürlüklerden yoksun ve baskýcýydý. Osmanlý döneminden devralýnan yok denilebilecek kadar küçük sermaye birikimini artýracak güçlü ve baðýmsýz bir kapitalist sýnýf yoktu. Dünya kapitalist sisteminin 1920’lerde baþlayýp Ýkinci Dünya Savaþý bitene kadar etkili olan krizi de ilkel birikimi hýzlandýrmayý saðlayacak kaynaðýn dýþarýdan gelmesi önünde engeldi. Birikim için tek yol tarým kesiminde yaratýlan deðerlerin sanayiye aktarýlmasýydý. Bunun için tarým kesimine çok aðýr vergiler yüklenmiþti. Sýnýrlara kadar dayanan savaþýn zorunlu kýldýðý silahlanma ekonomisinin de etkisiyle temel tüketim mallarýnýn satýþý karneye baðlanmýþtý. Ýmece adý altýnda gönüllüymüþ gibi sunulan zorunlu ücretsiz çalýþma kamplarý da çok yaygýndý. Savaþ bitip 1946’da çok partili rejime geçildikten sonra yapýlan ilk özgür sayýlabilecek seçimde DP’nin seçimi kazanmasý bu koþullara bir tepkiydi. DP demokrasi vaadlerini tutmadý ama iktidarý boyunca devlet kaynaklarýný taþraya akýttý, tarým sermayesini güçlendirdi. Programýnda olmasýna raðmen grev hakkýný ve sendikal haklarýn geniþletilmesini gündeme getirmedi. Bu vaadi kaðýt üstünde kaldý. Patronlar hýzla zenginleþirken, iþçi ücretleri yerinde saydý. Ýþçi sýnýfýnýn sayýsal olarak geniþlemesi Türkiye politik sahnesinde önemli deðiþiklikleri de beraberinde getirdi. 1950’de 10’dan fazla iþçi çalýþtýran iþletmelerdeki toplam iþçi sadece 375 bindi. 1946’dan sonra fiilen tekrar kurulmasýna izin verilen iþçi cemiyetleri ve sendikalara üye iþçi sayýsý ise 78 bindi. 1960’a gelindiðinde sendikalaþmýþ iþçi sayýsý neredeyse 4 kat artarak 282 bine çýkmýþtý. Demokrat Parti, halefi kadar baskýcý davranýyordu. Bu dönemde CHP yüzünü destek için iþçi sýnýfýna dönmeye baþladý. 1957’de CHP seçim programýna ilk kez örgütlenme ve grev hakýnýn tanýnmasýný aldý. 27 Mayýs 1960 darbesi Menderes hükümetini düþürdü. (Bu konu daha ayrýntýlý olarak baþka bir yazýda incelenecektir) 1961 Anayasasý’ný hazýrlayanlarýn çoðunu CHP’li aydýnlar oluþturuyordu. Anayasa özellikle örgütlenme ve grev hakký konularýnda ihmal edilemeyecek yeni özgürlükler getirdi. Ýþçiler mücadele ederek hükümeti anayasada yer alan haklarý yansýtacak yasal düzenlemer yapmaya zorladýlar ve Türkiye tarihinde iþçilerin elde ettiði en geliþkin yasal özgürlükleri kazandýlar. Ýþçi hareketi yükselir ve özgürlükler geniþlerken Þubat 1961’de sosyalizme parlamenter yolla ulaþýlýcaðýna inanan Türkiye Ýþçi Partisi kuruldu. 1965 genel seçimlerinde de oylarýn yüzde 3’ünü alarak parlamentoya 15 milletvekili soktu. Kýrsal kesimlerin taleplerini dillendiren DP ve devamcýsý AP’ye karþý nüfusun yüzde 75 kadarýnýn kýrsal alanda yaþadýðý bir ülkede CHP’yi iktidara taþýyabilecek yeni sosyal güç her geçen gün hýzla büyüyen iþçi sýnýfýydý. Saðda sermayedarlarýn ile zengin köylüler ve toprak aðalarýnýn güçlü partisi AP vardý. Solda ise güçlenmeye aday TÝP. Hem dünyada hem de Türkiye’de iþçi hareketi yükseliyordu. Bu geliþmeler Bülent Ecevit etrafýna toplanan grubun CHP’yi daha fazla iþçi sýnýfý politikalarýna itmesine neden oldu. Ecevit’in ünlü “Ortanýn Solu” kitabý CHP solunun bir manifestosu niteliðinde. Ecevit kitapta kitlelerin yaratýcýlýðýna deðiniyor: “Bir iþçi toplantýsýna katýlýrsýnýz. Bilim adamlarýnýn yazdýklarý-

ný þaþýlacak bir kavrayýþla anlatan bazý okul görmemiþ iþçilere rastlarsýnýz.” Ecevit 1965 seçim yenilgisini deðerlendirirken “CHP’yi ortanýn solu yolunda, reformculukta yeteri kadar cesur, kararlý ve ileri görmeyen bazý CHP’lileri” partinin en büyük oy kaybýna uðradýðý kesim olarak anlatýyor. Varolan düzeni reformlar yoluyla iyileþtirmeye çalýþan Ecevit düzeni yýkmak niyetinde deðildi. Bu nedenle sözkonusu kitabýnda patronlara da hitap etme çabasý içindeydi. Sendikal hareket de bir yandan geniþliyordu.

1967’de Türk-Ýþ’in Paþabahçe gibi grevleri desteklememesi üzerine yaþanan protestolarýn sonucunda üç sendika Türk-Ýþ’den baðýmsýz tutum aldýlar ve konfederasyondan atýldýlar. Ýki baðýmýsýz sendika ile birlikte de Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu’nu kurdular. Grevler 1968’de 54’ten 1969’da 81’e ve 1970’de de 112’ye çýktý. DÝSK liderliðinin gerçek yapýsý ise 16 Haziran 1970’de ortaya çýktý. 15-16 Haziran’da 100 bini aþkýn Türk-Ýþ’li ve DÝSK’li iþçi hükümetin DÝSK’i kapatma giriþimine karþý birlikte greve

Ecevit döneminde CHP, yükselen iþçi harekti sonucunda yüzünü sola dönmek zorunda kaldý


1 Eylül 1998 Ýþçi Demokrasisi 5 çýkmýþ, yürümüþ ve polisle, orduyla çatýþmýþlardý. 16 Haziran’da ise DÝSK Genel Baþkaný Kemal Türkler radyodan iþçilere seslenerek sýkýyönetime itaat etmelerini ve askere karþý gelmemelerini söyledi. Türkler, tabanýn eylemliliði ile inþa edilen sol sendikal hareketin samimi ve iyiniyetli bir lideri olmasýna raðmen devlet güçleriyle karþý karþýya geldiðinde bir seçim yapmak zorunda kaldý. Ya sendika üyelerinin çýkarlarý doðrultusunda davranacaktý ya da devletten yana tavýr alacaktý. Türkler ve DÝSK liderliði devletten yana tutum aldý. DÝSK üyeleri de ayný seçimle karþý karþýya kaldýlar. Ýþbaþý yapmaya direnmelerine raðmen fikirleri mücadeleyi devam ettirmelerini saðlayacak derecede net deðildi. Bunun bedeli aðýr ödendi. 12 Mart 1971 darbesi yaþandý. Ýþçi sýnýfý darbeyi önleyebilecek güçteydi ama reformist fikirler iþçileri kýpýrdayamaz hale getirdi. CHP lideri Ýnönü’nün tersine Ecevit ordu güdümlü ara rejime dahil olmayý reddeti. Bu ilkesel tutumu nedeniyle Mayýs 1972’deki militan kongrede Ecevit, Ýnönü’nin yerine parti lideri seçildi. Ekim 1973’de yapýlan genel seçimlerde CHP sol söylemi ile oylarýn yüzde 36.5’ini aldý. Ocak 1974’de de Erbakan’ýn Milli Selamet Partisi ile hükümet kurdu. Ecevit’in CHP’si o kadar sol bir hava estirdikten sonra hükümetin yegane “baþarýsý” Kýbrýs’ý iþgal etmek oldu. Bu milliyetçi maceracýlýk binlerce insanýn ölümüne neden oldu. Kýbrýs’lý Türklerin ve Türk iþçilerinin çýkarýna hizmet etmedi. Ecevit bu milliyetçilik dalgasý üzerine tek baþýna iktidar olacaðý umuduyla Eylül 1974’de baþbakanlýktan istifa etti. Ancak 1977’de yapýlan seçimleri kaybetti. Muhalefete düþen CHP bir kez daha sola doðru kaydý. 1976 baþýnda yaptýðý bir konuþmada Ecevit þöyle diyordu: “Kurtuluþun tek yolu vardýr. Ýþçilerin bir demokratik sendika hareketiyle birleþmesi ve iþçi hareketinin bir demokratik sol siyasal hareketle bütünleþmesi.” Bu dönemde sendikalý iþçi sayýsý 2 milyonu bulmuþtu. 1970-76 arasýnda 101 bin 815 iþçinin katýldýðý 658 grev yapýldý. 5 Haziran 1977 secimlerinde CHP oylarýn yüzde 41.4’ünü aldý ve Ocak 1978’de hükümeti kurdu. Beklentiler yüksekti, seçim ve hükümetin kuruluþu tam bir þenlik havasýnda geçti. Sokakta ve üniversitelerde faþist terörün yoðunlaþtýðý, iþçilerin yaþam standartlarýnýn düþtüðü bir ortamdan herkes sol söylemli Ecevit’in önemli iyileþtirmeler yapacaðýný umuyordu. Ancak Ecevit’in faþist saldýrýlara tek yanýtý öðrencilerin üniversitelere deðiþik günlerde gitmesi oldu. Bir gün solcu öðrenciler, diðer gün de faþistler. Bundan yararlanan faþistler, solcu öðrencilerin okula gittiði gün üniversiteyi bombaladýlar. 16 Mart 1978’de Ýstanbul Üniversitesi’nin bombalanmasý sonucu yedi öðrenci öldü. Ecevit’in ÝMF istikrar paketini uygulamasý sonucu da reel iþçi ücretleri yüzde 22.8 düþtü. 1970’lerde iþçi ücretlerindeki en büyük düþüþ Ecevit döneminde oldu. 1989’a gelindiðinde bahar eylemleri çerçevesinde iþçi mücadeleleri CHP’nin devamcýsý olan SHP’nin bir dizi belediyeyi seçimlerde ele geçirmesine neden oldu. Ekim 1991’de DYP-SHP kolisyonu kuruldu. Aralarýnda Leyla Zana’nýn da bulunduðu HEP kökenli bir dizi Kürt aday SHP listelerinden milletvekili seçildiler. Bu geliþme bir kez daha beklentileri yükseltti. Bazý solcular bile Türkiye’nin demokratikleþme sürecine girdiðine inanýyordu. 1989-91 yýllarý arasýndaki mücadele reel iþçi üretlerini iki katýna çýkardý. Ancak hükümetin 5 Nisan Kararlarý iþçilerin yaþam standardýna aðýr bir darbe vurdu. 1996’ya gelindiðinde reel ücretler 1989 seviyesine düþmüþtü. DYP-SHP koalisyonu ayný zamanda Kürtlere yoðun baskýlarýn uygulandýðý ve faili meçhul cinayetlerin hüküm sürdüðü iktidar olarak tarihe geçti. Sistemin adaletsizliðine karþý mücadele etmek isteyen iþçilerin birçoðunun yöneldiði parti CHP’dir. Militan iþçiler CHP’nin eþitsizliðe karþý, sendikal haklar için, Kürt sorununa siyasi bir çözüm bulunmasý için, iþkenceye karþý, insan haklarýndan yana mücadele etmesini bekliyorlar. CHP’nin sýradan üye ve destekçileri bu deðiþmleri istiyorlar. Maalesef sosyal demokrasinin iktidardaki tarihi bu taleplerin hiçbirinin yerine getirilmediðini gösteriyor.

CHP’nin tabaný parlamenter yol dýþýnda gerçekçi bir alternatif olabileceðini düþünmüyor. Sosyalistler reformler için mücadelede bu tabanla omuz omuza durmalýlar ki liderliðin yarattýðý hayalkýrýklýðý ve ihaneti kabul etmek zorunda olmadýðýmýzý, gerçekçi bir devrimci alternatýfin bulunduðunu gösterebilsinler.

C. Uzun

Hükümet ç et el er i temiz ley emez ! on günlerde çetelerin tek tek yakalanmasý veya teslim olmaya baþlamasý devlet-çete iliþkilerini yeniden toplumun gündemine getirdi. Günlük burjuva basýna yansýyanlar buzdaðýnýn sadece görünen yüzü, asýl yaný ise hala su altýnda gizli. Belli ki çeteleþme devlete görünenden çok daha fazla nüfuz etmiþ bir halde. Bu iliþkilerin kesiþme noktasý ise MÝT ve Kontr-gerilla! Bu iliþki o kadar aleni hale geldi-getirildi ki her bir tetikçi ya da çete reisi yakalandýðýnda bunun devletle, Kontrgerilla ya da MÝT’le iliþkisi de gündeme geliyor. Her birinin arkasýndan siyasiler çýkýyor. ANAP, DYP’de yönetici, bakan düzeyinde destekçisi oluyor. Kimileri Çatlý ile ayný arabada, kimileri Azerbaycan’da darbe tezgahýnýn içinde kimileri Çakýcý’larla elele kol kola. Bu iliþkiler özelleþtirmelere, banka alma satma, þirketler arasý rekabete müdahale etmek gibi kapitalist sistemin olaðan iþleyiþine müdahale noktasýna kadar varmýþ durumda. Gerçekleþen bin operasyonun etkisi sonucu Avrupa’ya giren eroinin yüzde 80’i bu çetelerin kontrolüne giriyor. Sayýsýz yargýsýz infaz ve faili meçhul yaratýlýyor. Baþlangýçta Kürt hareketine karþý savaþta cephe ve cephe gerisinde bir iþleve sahip olan bu Kontr-gerilla ve uzantýlarý olan çeteler giderek ortada dönen rantýn büyüklüðüne ve büyüsune kapýlýyor.

S

Temizlik operasyonu mu? Devlet bu pisliðe o kadar fazla bulaþmýþ bir halde ki, bu iþten kirlenmeyen hiçbir kurum yok. Ordu da pisliðe bulaþýyor. Binbaþý Erseverler, Tuðgeneral Bahtiyar Aydýnlar öldürülüyor. Çete savaþý Jandarma Genel Komutaný Eþref Bitlis’i öldürmeye, iþadamlarýný sindirmeye, hatta öldürmeye kadar vardýrýyor. Olayýn çýðýrýndan çýkmasý sistemin olaðan iþleyiþinin dýþýna taþmasý karþýsýnda toplumsal muhalefetin de basýncýyla devletin yüksek katlarýnda bu gidiþata müdahale konuþulmaya baþlanýyor. Kontrolden çýkan ve taþkýnlýk yapan kimi unsurlar ve uzantýlarýndan kurtularak devletin ipleri yeniden eline almak, kimi yerde bozulan dengeleri ve emir-komuta iliþkilerini yeniden kurmak istiyorlar. Bunu yapabilmek içinse 3-5 insaný ve çeteci çapulcuyu feda ediyorlar. Hepsi bu kadar. Kontr-gerilla ve çeteleþme devlet içinde o kadar yerleþti ki, o kadar yaygýn ve güçlü ki ortaya sürülen ve/veya fesedilen, kurban verilenler buzdaðýnýn çok küçük bir kesimi. Asýl güçler ve þefler geride, yerli yerinde duruyor. Devletin yüksek düzeylerinde kabul görmeye-himaye edilmeye devam ediliyor. Aðýr’ýn düðününe olan ilgi bunun açýk bir kanýtý. Kontr-gerilla olduðu gibi yerinde duruyor. Veli Küçükler, Yeþiller görev baþýnda. Tüm bu güçleri besleyen ve kadro kaynaðý iþlevi gören faþist partiler yerli yerinde duruyor. Savaþ sürüyor. Bu operasyonu gerçekleþtirmek iddiasýndaki ANAP kurmaylarý Agah Oktay Günerler, Yaþar Okuyanlar hep ayný ocakta yetiþen tescilli faþistler. Çatlýlarýn dava, Çakýcýlarýn ülküdaþlarý. Bunlar mý pisliði temizleyecek. Buna karþýn hükümet “çeteleri bir bir yakalayacak devlete çeki düzen vereceðiz” diyor. 3-5 MÝT elemanýný ve Çakýcý vd çeteleri tasfiye edip kimilerini tutuklamayý bir baþarý olarak sunuyor. Devleti reorganize ediyor, toplumsal bir reform gerçekleþtiriyormuþ gibi sunuyor. Ama ortada böyle birþey yok. Ýþçi hareketi ve sol bu iþin üzerine gitmedikçe de olmayacak.

Z Ý N D A N L A R B O ÞA L S I N Ç E T E L E R E Y E R A Ç I L S I N cevit tarafýndan gündeme getirilen içeriði itabariyle sýnýrlý ve ayrýmcý af önerisi saðdan ve soldan deðiþik tepkiler almaya devam ediyor. Burjuvazinin has partileri ve faþist parti þefleri Kürtleri dýþlayan ve içeride býrakan bir affa destek verebileceklerini söylerken, solda bu konuda tam bir kafa karýþýklýðý ve daðýnýklýk yaþanýyor. Ýþçi sendilalarý ve solun bir kesimi af tartýþmalarýnýn üzerinden atlarken kimi çevrelerin “af deðil özgürlük istiyoruz” diyerek sol bir retorikle genel af için mücadeleyi yadsýyor. CHP liderliði ise devleti soyan hýrsýzlarý, katilleri ve çeteleri kapsayan, siyasal suçlarý dýþlayan bir affa karþý çýkýyorlar. Ama af önerisini Ecevit’e kaptýrma ve gerçekleþirse parsasýný da onun toplayacaðý kaygýsýyla genel af için mücadeleye yanaþmýyorlar. Bu kaygý yersiz. Siyasi suçlarý da kapsayan bir genel af için mücadele, solun soluklanmasý ve moral kazanmasýna, güç toparlamasýna yolaçar. Bu ise Ecevit’ten çok CHP’nin iþine ve güçlenmesine yarar. Genel afýn gerçekleþmesi, zindanlarýn boþalmasý, içeride yatan insanlarýmýzýn özgürlüklerinin geri verilmesi, siyasi unsurlarýn yeniden dýþarýda sokakda sürmekte olan mücadeleye kazanýlmasý bir mücadele sorunu. Yoksa burjuvaziden ve onun siyasal temsilcilerinden istenen ve beklenen bir iyilik ve ihsan deðil. Devlet inayetin ve þevkatin deðil þiddetin aracýdýr. Genel af genel olarak reformlar için mücadelenin bir halkasý. Reformlar uðruna mücadeleyi sosyalizm mücadelesine baðlamaksa devrimci marksistlerin görevi. Bugünü kazanmak yarýný hazýrlamakdýr. ÝHD’ nin baþlattýðý genel af kampanyasýnýn kazanmasý yolunda bu mücadelenin iþçi hareketi ve solun uðruna mücadele verdikleri ortak bir talep haline gelmesiyle mümkün. Genel af talebi etrafýnda gerçekleþecek birleþik bir mücadele af yasasýnýn sýnýrlarýný kýracak, cezaevlerinin kapýlarýný aralayacak yegane yoldur. Devleti ve demokrasi karþýtý güçleri geriletecek baþka yol yok. Genel af talebiyle birleþtirilmesi ve kavranmasý gereken bir diðer halka cezaevlerinde boþalacak yerlere iþkenceci polislerin, kontrgerillacý, çete ve faþist katillerin doldurulmasý talebi olmalýdýr. Sosyalistlerle liberaller arasýnda af konusundaki temel yaklaþým farký onlarýn saðý-solu ayný kefeye koymasýdýr. Ýþçi sýnýfýna ve ezilenlere karþý suç iþleyenlerin cezalandýrýlmasýný istemekle genel af fikri çeliþmez. Aksine birlikte savunulduðu ölçüde devrimci bir içerik kazanýr. Çeteler ve faþistlere af yok! Son 1,5-2 yýldýr Türkiye solu ve iþçi hareketi çetelerin daðýtýlmasý, kontrgerilladan hesap sorulmasý, faþist katillerin tutuklanmasý için onca mücadele verdi. Bu gündemle onlarca merkezi ve mahalli miting vb. saat 9 ýþýk söndürme eylemleri gerçekleþtirildi. Genel af talebimiz bu mücadelenin üzerinden devam ediyor. Yýðýnlarýn bu talepleri genel af talebiyle birleþtiði ölçüde devrimci bir içerik kazanýr. Devrimci sosyalistlerin görevi hareketin her bir halkasýný ve dalgasýný birbirine baðlamak. Reformlar için mücadeleyi sosyalizm mücadelesiyle birleþtirmek. Bugünün görevi zindanlarýn boþalmasý ve çetelerin tutuklanmasý için mücadele olmalýdýr.

E

Mustafa Eker


6 Ýþçi Demokrasisi 1 Eylül 1998

Rusya çöküþün eþiðinde

Piyasa kapitalizmi iflas ediyor R usya’daki ekonomik kriz giderek derinleþiyor. Rus para birimi ruble, Amerikan dolarý karþýsýnda hýzla deðer kaybediyor. Bu yazýnýn kaleme alýndýðý saatlerde ruble Rus Merkez bankasýnýn saptadýðýaltsýnýrýn altýna çoktan inmiþti. Rus rublesinin Amerikan dolarý karþýsýnda yüzde 40 civarýnda deðer kaybettiði belirtiliyor. Rus Merkez Bankasý 26 Aðustos Çarþamba günü döviz alým satým iþlemlerini durdurdu; bu satýrlarýn yazýldýðý Cuma günü itibarýyla Merkez Bankasý’nýn kapýlarý hala kilitliydi. Geçen yýl bu zamanlarda Ýngiliz sterlini üzerinden hesaplandýðýnda 570 olan Borsa endeksi, bu günlerde 60 puan civarýnda seyrediyor. Rusya bir kaos içinde çýrpýnýrken egemen sýnýf, isyan çýkma olasýlýðýndan çekiniyor. Rusya’nýn en kudretli kapitalistlerinden Boris Berezovsk’a göre, Rusya’da her an bir ayaklanma çýkabilir. Ýnsanlar ellerindeki üç beþ kuruþu dolara çevirmek için birbirini ezerken ve sayýlarý 1600’ü bulan bankalardan çoðu kepenk indirmeye hazýrlanýrken, Amerikan The New York Times gazetesi önlem alýnmadýðý takdirde, krizin dünya kapitalizmine “Stalin’den bile daha fazla zarar vereceði” uyarýsýný yapýyor.

Kriz nereden çýktý Rusya altý yýlý aþkýn sü re dir, bir as ke ri darbe ertesinde iktidarý ele alan Yeltsin ve kliði tarafýndan yönetiliyor. Yeltsin devlet kapitalisti Rusya’yý al tý yýl dýr hýz la ser -

best piyasa kapitaliz mi ne ek lem le me ye çalýþýyor. Batý basýný ve siyasetçileri, piyasa kapi talizmine geçiþin Rusya’nýn tüm problemlerini çözecek bir reçete olduðunu savunuyordu. Ancak, Yeltsin ve ekibinin IMF ve Dünya Bankasý gibi em per ya list ku rumlarla “uyum ve iþbirliði” içinde uygulamaya koyduðu önlemler, za yýf eko no mi yi gi de rek da ha de rin bir kaosa sü rüklemekten baþka iþe yaramadý. Kemer sýkma politi ka la rý hü kü me tin ÝMF ile yaptýðý kredi anlaþmasýnýn da koþuluydu. Üç hafta önce ÝMF ile anlaþmanýn ilk aþa ma sý ta mam lan dý ðýn da Baþ ba kan Kri yen ko “za fer ka zan dýklarýný” açýklamýþtý. Ama hükümetin gýrtla ðý na ka dar bat tý ðý borç la rý öde ye cek kaynaðý yok. Þimdi Rusya, merke zi ko mu ta eko no mi si nin yol aç tý ðý krizden çok daha cid di bir krizle karþý kar þýya...

Piyasaya geçiþin iþçilere faturasý 1993 ve 1996 yýllarý arasýnda sanayinin üç te bi ri yo kol du. Özel leþ tir me ça lý þan larýn yüzde 23’ünü iþsizler ordusuna kattý. Toplumun küçük bir azýn lý ðý lüks için de yü zer ken, ezi ci ço ðun luk ta ham mü lü zor bir yoksulluk içinde yaþamaya mahkum edildi. Rus ya’da iþ çi le rin bü yük bir kýs mý nýn ma aþ la rý ay lar dýr öden mi yor. Ýþ çi le rin eli ne ge çen ger çek

ücret -yalnýzca bu yýlyüzde 7 oranýnda düþtü. 30 milyonun üzerinde insan yani nüfusun dörtte biri yoksulluk sýnýrýnýn altýn da yaþýyor.

Komünist olmayan ‘Komünistler’ Yeltsin ve ekibi altý yýlý aþkýn süredir iþçi sýnýfýna cepheden saldýrý içeren ekonomik paketleri uygulamaya koyarken en çok ‘komünist muhalefetten’ yakýnýyordu. Gennady Züganov önderliðindeki Komünist Parti, Rus Parlamentosu Duma’da çoðunluðu elinde bulunduruyor. Krizin ortasýnda Züganov Yeltsin’in temsilcisi ile masaya oturdu ve bir siyasi mutabakat metni imzalamaya çalýþtý. Züganov basýna konuþmanýn içeriðini, “Ülkenin bütünlüðünün garanti altýnda tutulmasý ve yürütmede restorasyon” olarak açýkladý. Kýsaca ‘Komünist’ muhalefetin krize herhangi bir çözüm önerisi yok. Çünkü adý Komünist olan bu parti kendisini iþçi sýnýfýnýn taleplerinin savunucusu olarak görmüyor. Züganov’un partisi bürokratik kumanda ekonomisine, bizzat iþçi sýnýfýnýn eylemi sonucu tarihin çöplüðünü boylamýþ Stalinist Rusya’ya dönmek istiyor. Bu partinin programýnýn iþçi kontrolüne dayanan gerçek sosyalizmle ilgisi yok.

Eski sistem daha mý iyiydi? Piyasa kapitalizmine geçiþin yarattýðý kaos, pek çok kiþinin kendisine “Acaba eski sistem daha mý iyiydi?” sorusunu sor-

Ruslar bankalara hücum ederek mevduatlarýný çekmeye çalýþýyor. masýna yol açýyor. 1989 devrimleriyle yýkýlan sistem, -ki sosyalistlerin çoðunluðu bu sistemi ‘mümkün olan sosyalizm’ ve ‘iþçi devleti’ gibi deðerlendirmelerle savunuyordu- gerçek bir sosyalist sistem deðil iþçilerin týpký Batý’daki iþçiler gibi acýmasýzca sömürüldükleri bir devlet kapitalizmiydi. Devlet kapitalisti rejim içine düþtüðü krizi aþamayarak bizzat iþçilerin muhalefeti tarafýndan yýkýldý. SSCB tarihe karýþýrken egemen sýnýf ve onun ideologlarý, devlet kapitalizmine muhalefet eden milyonlara tek ve gerçek alternatifin, ‘batý tipi kapitalizm’ serbest piyasa kapitalizmi olduðunu anlatýyordu. Yaþanan krizden çýkarýlmasý gereken tek sonuç , Rusya’da devlet kapitalizminin çözüm olmadýðý

kadar serbest piyasa kapitalizminin de iþçi sýnýfý ve yoksullar için çözüm olmadýðýdýr.

Alternatif var! Rusya tarihin ilk baþarýlý iþçi dev rimin gerçekleþtiði ülkedir. 1917 yýlýnda Rusya iþçi sýnýfý Lenin’in Troçki’nin ve onlarýn devrimci partisinin önderliðinde Çarlýðý yýkarak kendi devletini kurmaya giriþti. Bolþevikler Rus iþçi sý ný fý nýn kur tu lu þu nun proletaryanýn dünya çapýnda sürdüreceði mücadeleye baðlý olduðunu savunuyorlardý. Ancak devrimin geçi ci bir sü re yal nýz kal ma sýy la pa laz la nan bü rok ra si, çok geçmeden iktidarýný sað lam laþ týr dý ve 1920’le ri so nun da bir karþý devrimle iktidarý iþçi sýnýfýnýn elinden al-

dý. Sta li nist bü rok ra si kendi iktidarýný ‘mümkün olan sosyalizm’ olarak savundu ve dün ya çapýnda sol muhalefet bunu dogma olarak kabul etti. Bu ise sol muhalefin Sovyetler Birliði’nin çö kü þüy le ‘de mek ki sosyalizm uy gula maz bir ütop yay mýþ’ sonucuna varmasýna ve pi ya sa ka pi ta liz mi ni kutsamasýna yol açtý. Rusya’da bugün yaþanan kriz piyasa kapita liz mi nin de ip li ði ni pazara çýkarmýþ durumda. Gerek devlet kapi talis ti re ji min, ge rek se serbest piyasa kapitalizminin emekçiler lehine tek alternatifi 1917 Rus ya’sý... Rusya iþçi sý nýfýnýn krizden çýkýþ için aradýðý yol kendi tarihinde gizli...


1 Eylül 1998 Ýþçi Demokrasisi 7

Tarihten bir yaprak...

DERSÝM DÝRENÝÞÝ Ali Güney ü r k i y e Cum hu ri ye ti’nin ku rul du ðu y ý l l a r d a o n u e n ç o k ra hat sýz eden ko nu lar dan b i r i s i , b u g ü n de olduðu gibi Kürt sorunuydu. Merkezi hükümetin isteklerine karþý meydana gelen Koçgiri, Þeyh Sait, Aðrý gibi direniþler y ö n e t i c i l e r i ol duk ca z o r d u r u m d a bý ra ký yor du. B ü t ü n b u direniþlerin ortak özellikleri yerel aþiretler etrafýnda v e b i r b i r i n d e n ko puk o l a r a k ge liþ me le riy di. Ha zi ran 1934’te çý ka rý lan 2510 no’lu ya sa “Tür ki ye top rak la rý ný” üç par ça ya bö lü yor du. 1- Türk çe nin ana dil oldu ðu ve Türk kül tü rü nün ya þan dý ðý böl ge. 2Nu fu sunn Türk ol ma dý ðý Türk di li ne ve kül türü ne asi mi le edil mek üze re yer de ðiþ ti ri le cek nü fu sun ya þa dý ðý böl ge. 3- Ta ma mýy la bo þal tý lacak böl ge. Bun la rýn yeter li ol mu ya ca ðý dü þünü le rek Der sim için özel bir ya sa çý ka rý lý yor. 25 Ara lýk 1935 yý lýn da çý ka rý lan 2884 sayý lý Tun ce li Ýli nin Ýda re si Hak kýn da ki Ka nun’a gö re Der sim adý Tun ce li ola rak de ðiþ ti ri lip mu az zam yet ki ler le dona tý lan Ab dul lah Alp do ðan va li ola rak atan dý. Va li, ge rek li gör dü ðü tak tir de ili oluþ tu ran il çe le rin ve bu cak la rýn sý nýr la rý ný ve mer kez le ri ni de ðiþ ti re biþ le cek, ki þi yi ai le siy le be ra ber is te di ði ye re sü re bi le cek yet ki le re sa hip ti. Bu ka nun la bir lik te yürür lü ðe gi ren sür gün ler ve kat li am lar 1938’e kadar de vam et ti. 1936 yý lýn da Ata türk mec lis te yap tý ðý bir ko nuþ ma da þöy le di yordu: “Ýçiþ le ri miz de önem li bir þey var sa o da Dersim me se le si dir. Ýçer de bu lu nan bu ya ra yý, bu kor kunç çý ba ný or ta dan te miz le yip ko par mak ve kö kün den kes mek iþi her ne pa ha sý na olur sa ol sun ya pýl ma lý dýr.” (Nu ri Der si mi, Kür dis tan Ta ri hin de Der sim) Der sim bu gün Tun -

T

ce li, Ki ði, Ke mah, Tercan, Pe ri, Arap kir, Eðin ve Za ra böl ge le ri nin oluþ tur du ðu ala nýn adý. Der sim, Os manlý dö nemin de ki mi za man lar ha riç ço ðun luk la ba ðým sýz lý ðý ný ko ru ma yý ba þar mýþ. Hal ký Ale vi ol du ðu için Os man lý nýn sun ni Ýs lam da yat ma sýna sü rek li kar þý koy muþ, bu ne den le de Osman lý nýn bu po li ti ka sý na kar þý du ran ke sim lerin sý ðýn ma mer ke zi ol muþ tur. Bu özel li ði ni 1938 yý lý na ka dar ko ru muþ tur. 1915 yý lýn da ki Er me ni je no si din de de ben zer bir rol oyna mýþ týr. Top lum sal ya pý sý aþi ret ör güt len me si þek lin de olan Der sim di ðer Kürt böl ge le rin de de ol du ðu gi bi ulu sal bir li ði ni sað la ya ma mýþ týr. Aþi ret le ra ra sý kav ga la rýn de vam et me si, tek bir aþi re tin ha ki mi yet ku ra ma ma sý, Kürt ulu sal lý ðý nýn en bü yük han di ka pý ol muþ tur. Bu nun et ki le ri gü nü müz de de de vam et mek te dir. Dev let, Dersim ha re ka tý ný aþi ret li der le ri nin halk üze rin de ki bas ký sý, hal kýn oku ma-yaz ma ve Türk çe bil me me si, ka ra kol ve okul ya pý mý na izin ve ril me me si, da ha ön ce ki Kürt is yan la rý na ka tý lan la rýn ko run ma sý gi bi ge rek çe le re da yandýr mýþ týr. Bu na kar þý Der sim li ler daha ön ce ken di le rine va ad edi len özerk li ðin bir an önce ha ya ta ge çi ril me si ni iste miþ ler di. Bu ge rek çeler böl ge hal ký için anlam sýz dý çün kü aþi ret lider le ri nin ken di üze rin de ki ha ki mi ye ti zor ve þid det yo luy la ku ru lan bir ha ki mi yet de ðil, varo lan top lum sal ya pý nýn bir yan sý ma sýy dý. üs te lik dev let ger çek an lam da aþi ret li der le ri ne kar þý de ðil di. Böl ge de dev le tin jan dar ma lý ðý ný ya pan aþi ret ler, ör ne ðin Bu cak’lar gü nü mü ze ka dar ya þa týl mýþ lar dýr. Tek ke li me Türk çe bil me yen in san lar Türk ola rak ilan edi lip zor la Türk okul la rý na yol lan mýþ, ana dil le ri unut tu rul ma ya ça lý þýl mýþ týr. Ege men sý ný fýn Mi sa ki-Mil li sý nýr la rý için de

gör dü ðü Kürt böl ge le rin de ki ha ki mi yet sað la ma sýn da Der sim en son nok tay dý. Da ha önce di re nen böl ge ler daðý týl mýþ tý. 1937’de baþ la yan, 1938’in so nu na ka dar sü ren bu ha re kat çok þid det li geç ti. Operas yon sý ra sýn da hal kýn yak la þýk üç te iki si ya sür gün edil di ya da öl dü rül dü. Bu sür gün ve kat li a mýn etki le ri günü mü ze ka dar de vam etmek te dir. Bu gün Tür ki ye’nin he men her ilin de Der sim sür gün le ri nin oluþtur du ðu ma halle le ri gör mek müm kün.

T K P d e v l e ti de s t e k l e di Der sim kat li a mý na ay dýn la rýn ve o dö ne min sos ya list ör gü tü olan TKP’nin yak la þý mý dev let bü rok lat la rýn dan çok fark lý de ðil di. Sta li niz min he go mon ya sýn da ki Ko min tern bel ge le ri ara sýn da “Ye ni bir Kürt ayak lan ma sý” adý al týn da 27 Tem muz 1937’de ya yýn la nan ya zý da TKP söz cü sü par ti si nin gö rü þü nü þöy le an la týr: “Ýki ayý aþ kýn bir za man dan be ri, An ka ra Hü kü me ti, Der sim böl ge sin de Kürt aþi ret le ri nin ye ni bir ge ri ci ayak lan ma sý ný bas týr mak la uð ra þý yor. Fe o dal un sur lar Ke ma list par ti ta ra fýn dan ger çek leþ ti ri len re form la ra rað men, bu gü ne ka dar ül ke nin bu sa pa böl ge sin de ba rýn ma yý ba þar mýþ lar dýr. Der sim ha kim ta ba ka la rý yü rür lük te ki ya sa la ra rað men ya sa dý þý ay rý ca lýk la rý ný ný ko ru ya bil miþ ler dir.” (Ko mü nist En ter nas yo nal Bel ge le rin de Tür ki ye Di zi si-2, Kürt Mil li Me se le si) Bu söy le min al týn da ki TKP söz cü sü nün im za sý ný çý ka rýp her han gi bir Türk ge ne ra lin ve ya bü rok ra týn im za sý ný ko yar sak ge ne ra lin ve ya bü rok ra týn bu na iti raz ede ce ði ni za net mi yo rum. Türk so lun da ki ha kim an la yýþ, di re ni þin ye rel aþi ret li der le ri nin kont ro lün de ol ma sýn dan do la yý ha re ke ti ge ri ci ola rak ni te len dir miþ tir. Bü tün

Seyid Rýza 1935’te hü kü met Der sim’in adý ný Tün ce li’ye çe vir di ve ge niþ yet ki ler le Ge ne ral Alp do ðan’ý va li ola rak ata dý ve Der sim ci va rýn da gar ni zon lar kur ma ka ra rý al dý. Bu du rum Der sim’in aþi ret li der le ri ni bir ara ya ge tir di. Se yid Rý za Alp do ðan’la alaþ mak için gö rüþ me ye git ti fa kat bir so nuç ala ma dý. Bu nun üze ri ne böl ge hal ký gar ni zon in þa at la rý ný ba sa rak as ker le rin si lah la rý na el koy du. Hü kü met böl ge ye he men çok sa yý da as ker gön der di. Böy le lik le Der sim di re ni þi baþ la mýþ ol du. Tem muz ayýn da Se yid Rý za yar dým is te mek üze re Ýn gi liz Dý þiþ le ri ba ka ný na gönd re di ði mek tup ta þöy le ya zý yor du: “Türk dev le ti yýl lar dýr Kürt hal ký na Kürt çe ya yýn la rý ya sak la ya rak, Kürt çe ko nu þan la rý mah kum ede rek, Ana do lu’nun di ðer yer le ri ne sü re rek bas ký ya pý yor. Ha pis ha ne ler sa va þa ka týl ma yan-si vil ler le do lu; ay dýn lar öl dür rü lü yor, asý lý yor ya da sü rü lü yor lar. 3 mil yon Kürt ken di ül ke le rin de öz gür ce ve ba rýþ içn de ya þa mak is ti yor”. Fa kat “uy gar dün ya” bu kat li a mý gör me mez lik ten gel di za ten baþ ka tür lü sü de bek le ne mez di. Fa kat Kürt aþi ret le ri ara la rýn da ki çý kar sa vaþ la rý yü zün den bö lün müþ ler di. Yan lýz kal mak tan ve ký þýn aðýr þart la rýn dan do la yý Se yid Rý za’nýn da ara la rýn da ol du ðu 7 li der tes lim ol du ve he men idam edil di ler. 1938’te tes lim ol ma yý red de den is yan cý la ra kar þý ope ras yon lar de vam et ti. Ope ras yon lar ta mam lan dý ðýn da Der sim’de 50 bin as ker bu lun mak tay dý. Der sim di re ni þi sý ra sýn da 40 bin Kür dün öl dü rül dü ðü ve pek ço ðu nun da sü rül dü ðü tah min edi li yor. Tür ki ye’de ise Der sim Di re ni þi ya da kat li a mý ne re dey se hiç ya þan ma mýþ ça sý na san sür edil di. Son Pos ta ga ze te si mu ha bi ri Os man Me te 1948’te Ola ða nüs tü Hal Uy gu la ma sý nýn kal dý rýl ma sý nýn ar ka sýn dan git ti ði Der sim hak kýn da þöy le ya zý yor du: “...Böl ge ter ke dil miþ. Po lis ve ver gi me mur la rý ha la in san la rýn gör müþ ol du ðu tek dev let me mur la rýy dý... Ne okul var ne de dok tor. Ýn san lar ilaç ke li me si nin ne an la ma gel di ði ni bi le bil mi yor lar. Eðer in san la ra hü kü met ten bah se der sen on lar bu nu der hal ver gi me mu ru ve po lis ola rak al gý lý yor lar. Biz Der sim’e hiç bir þey ver me dik sa de ce al dýk. Bi zim bu in san la ra böy le mu am me le et me ye hak ký mýz yok.”


8

Ýþçi Demokrasisi 1 Eylül 1998

1 Eylül 1998 Ýþçi Demokrasisi

Sa va þýn Be de li Çiðdem Öz ürkiye 1990-95 döneminde, 1980-90 dönemine göre, ‘sýnýf düþmüþ’ dünyada üst orta gelirli ülkeler kümesinden, alt - orta gelirli ülkeler statüsüne düþmüþtür. Haziran 1997’de yayýmlanan Dünya Bankasý raporu bu iki dönemi temel ekonomik göstergeler açýsýndan karþýlaþtýrýyor. Bu tablo refah düzeyimizin düþtüðü bir dönemde

T

Tab lo: 1980-90 ve 1990-95 dö nem le rin de or ta la ma yýl lýk bü yü me (%) 1980-90

Vietnam Savaþý’nýn Dersleri Vietnam savaþýnýn bitmesini saðlayan savaþ karþýtý hareket bugün bizlere önemli dersler sunuyor. Her þey 600 kiþinin 1964’de New York’da savaþ karþýtý protestosu ile baþladý. Bu protestolar zamanla büyüdü ancak yönetici sýnýfýn planlarýný tehtid etmiyordu. Gösterilerle birlikte gerçekleþen eðitici toplantýlar gittikçe sayýlarý artan aktivistlerin kafalarýnýn netleþmesini saðlýyordu. Bu, hareketin ABD emperyalizmine karþý zaman içinde daha net ve keskin bir þekilde tutum almasýný saðlarken yeni aktivistlerin hareket daha yaygýn bir þekilde örgütlemesini saðlýyordu. Hareket büyüdükçe

talepleri “barýþ hemen þimdi” den “Ordu Vietnam’dan defol”a dönüþtü. Ayný zamanda Vietnamlýlar kahramanca verdikleri mücadeleyle yenilmez görünen ABD’nin yenilebilir olduðunu ispatlýyorlardý. Savaþýnýn korkunç yüzü televizyon haberleri ve dönen asker cesetleri ile Amerika’ya taþýnýyordu. 1960’larýn sonuna gelindiðinde ABD nüfusunun 2/3’ü savaþýn bitmesini istiyordu ve milyonlarca insan gösterilere katýldý. Böylece ABD yönetici sýnýfý savaþýn bedelini ödemek istemeyen milyonlarca barýþ savaþçýsý tarafýndan kendi evinde yenildi.

Gay ri sa fi Yur ti çi Mil li Ha sý la Ta rým Sa na yi Hiz met ler Mal ve Hiz met Ýh ra ca tý Ya tý rým lar

1990-95

5.83 1.3 7.8 4.4 16.9 5.2

3.2 0.9 4.2 3.3 9.4 2.0

büyüme ve yatýrýmlarýn nasýl düþtüðünü gösteriyor. Türkiye’de büyük bir rant ekonomisinini varlýðýný herkes kabul ediyor. Bunun nedeni devletin çok büyük miktarlarda borçlanmasý. Devletin iç borçlanma ihtiyacý, üretime yönelmesi gereken kaynaklarý kendisine doðru çekmektedir. Kendisine daha fazla getiri arayan, önemli ölçüde yerli büyük miktarlarda ‘sýcak para’ ortada dolaþmaktadýr. 97’de olduðu gibi kar marjlarýnýn enflasyon dolayýsýyla düþmeye baþladýðý dönemde büyük sanayi firma-

larý kaynaklarýnýn %50’den fazlasýný ‘rant’ geliri saðlayan faaliyet dýþý alanlara kaydýrmýþtýr. 90-91 yýlýndan bu yana bütçe verilerine bakýldýðýnda devletin zorunlu harcamalarýnýn (personel harcamalarý, yatýrýmlar vb.) payý giderek düþerken, iç borçlanma düzeyi çok büyük bir hýzla artmaktadýr. Ýç ve dýþ borç toplamý 97 yýlýnda GSMH’nin %70’ine ulaþmýþtýr. Toplam iç borç stoðu (Aðustos 97’de) 4.5 katrilyona, bu borç stoðunun faiz yükü ise 5.25 katrilyona ulaþmýþ durumda. Bütçe açýklarýn nedeni ücretlerimiz ve sosyal güvenlik haklarýmýz mý? Ekonomik krizin nedenleri hakkýnda sistemli bir þekilde yanlýþ bilgilendirilmekteyiz. Yýl sonunda enflasyon oraný %100’e ulaþýrken 97 yýlýnda memurlara %50 oranýnda zam yapýldýðý taktirde bütçe dengelerinin alt üst olacaðýný söylemek, ayný yýl faiz ödemelerinin bütçenin %30’unu oluþturduðunu söylememek yalancýlýktýr. Savaþ ekonomisinin maliyetini azaltamayacaðýný düþünen yöneticiler savaþýn yol açtýðý bütçe açýklarýný her türlü zorunlu harcamalarý (ücretler, yatýrýmlar) ve daha küçük oranlardaki baþka kamu harcamalarýný (SSK gibi) azaltarak kapatmayý istiyorlar. 94 krizinden bu yana bütçeye kaynak yaratmak amacýyla KÝT ürünleri zamlarý, özel sektör zamlarýnýn üzerinde gerçekleþti. Bu durum Türkiye’de enflasyonun nedenlerinden birisi halini aldý. Bütçede tarýma ayrýlan sübvansiyonlar giderek azaldý. Kamu çalýþanlarýnýn reel ücretlerinde büyük kayýplar gerçekleþti. Devlet ku-

E ro i n ti c a r e ti s a v aþ e k o n o m i s i n i f i n a n s e e d i y o r ! Ýki farklý ödemeler dengesi tablosu (Milyon dolar) Bavul ticareti hariç

1996 Mal ihracatý

ekonomisinin sonuçlarýna karþý yani özelleþtirmeye, taþeronlaþtýrmaya, iþten atýlmaya, çetelere karþý sokaða çýkan toplumsal muhalefetin “Savaþa Hayýr!” talebini de sahiplenmesinin önünü açacaktýr. Yönetici sýnýfýn savaþ ekonomisinin maliyetini ödetmek üzere ekonomik düzeydeki saldýrýlarýna karþý mücadelesi otomatik olarak savaþ karþýtý mücadeleye dönüþmeyecektir. Bu iliþki bilinçli bir þekilde savaþ karþýtý aktivistler-sosyalistler tarafýndan kurulmalýdýr. Bu çaba savaþýn maliyetinin çok yüksek olduðu Türkiye’de yanlýzca savaþýn durdurulmasýyla kalmayacak sosyalist alternatifin inþaasýnýda içinde barýndýracaktýr.

23.546

Bavul ticareti dahil

1996 32.388

Kaynak 7.11.97.tarihli Resmi Gazete

S a v a þ ý n a sý l d ur d u r a bi l i r i z ? Savaþýn hem ekonomik hem de toplumsal maliyeti çok yüksek ancak CHP liderliði ve sendika bürokrasisi savaþa karþý açýk ve net bir tutum almayarak savaþýn devam etmesini saðlamaktalar. Onbeþ senedir Kürt halkýnýn mücadelesi devam ediyor. Ancak savaþýn durmasýný saðlayacak olan batýdaki savaþ karþýtý hareket çok cýlýz. Oysaki Türkiye’de iþçi sýnýfý hareketi içinde savaþýn faturasýný ödememek isteyen sýnýrlý ancak önemli bir sayýda ve nitelikte aktivist vardýr. Bu aktivistlerin savaþ karþýtý bir hareket içinde bir araya gelmesi toplumsa olarak her türlü muhalefetin savaþ karþýtý bir bilinçle yoðrulmasýný saðlayacaktýr. Bu, savaþ

ruluþlarýnda ve KÝT’lerde iþçi alýmý azaltýldý. Bütçeden eðitim saðlýk gibi alanlara ayrýlan ödenekler çok komik düzeylere düþtü. Kamu yatýrým harcamalarý tarihde hiç görülmedik ölçüde azaltýldý. Bu nedenle Türkiye 2000’li yýllarý elektrik kesintileriyle karþýlamaya hazýrlanmaktadýr. Kamu çalýþanlarý sokaklara dökülmekte, insanlar hastanelerde ‘ödenek yetersizliði’nin yol açtýðý eksiklikler nedeniyle ölmekte ve sözde ‘8 yýllýk eðitim reformu’ için hemen her türlü iþlemden bir ‘pay’ kesilmekte.Böyle bir manzara içinde devletin kamu çalýþanlarýna ve toplumsal yaþama önemli bir reel harcama yaptýðý söylenemez. 1998 bütçe tasarýsýnda %40 zorunlu harcamalara ayrýlýrken faiz ödemelerinin payý da %40 olarak öngörülmüþtür. Türkiye’de Özal döneminden buyana hemen hiç bir altyapý yatýrýmý yapýlmamýþtýr. Trafik sorunu bir ‘canavar’ sorunu mudur, yoksa otoyollarýn yapýmýnýn durmasýndan mý kaynaklanýyor? Devletin büyük stratejik önem atfettiði GAP yatýrýmý, neden ilerlememektedir? Genelkurmay eski Baþkaný Doðan Güreþ’in de kabul etmek zorunda kaldýðý gibi Türkiye’de ‘düþük yoðunluklu bir savaþ’ yaþanmaktadýr ve bütçenin üçde biri civarýnda bir kaynaðý yutmaktadýr. Ýç borçlanma 90-97 Türkiye ekonomisini öyle biçimlendirmiþtirki kullanýlabilir kaynaklarýn devlete aktarýldýðýný gören TÜSÝAD’ýn temsil ettiði büyük sanayi sermayesi kendisini MGK’nýn yalnýzca ‘danýþma niteliðinde‘ bir kurula dönüþtürülmesini talep eden bir rapor hazýrlamak zorunda hissetmiþtir.

Sayýlarla Kürt Sorunu

Görüldüðü gibi bavul ticareti dahil olduðunda , Türkiyenin ihracatý %37.5 oranýnda artmaktadýr (yaklaþýk 9 milyar dolar) ve dýþ ticaret açýðýda hemen hemen yarý yarýya küçülmektedir. Bu savaþ ekonomisine önemli bir manevra alaný kazandýrmaktadýr. Bavul ticaretinin en iyimser rakamlarla Türkiye’ye 2-3 milyar dolardan daha fazla kazandýramayacaðý bilinirken bu deðirmenin suyu nereden gelmektedir? 96 yýlýnda toplanan G7’ler zirvesinde Türkiye uyuþturucu kaçakçýlýðýný önlemek için yeterince önlem almadýðý için uyarýldý. Bu arada Ýngiltere Ýçiþleri Bakan yardýmcýsý Ýngiltere’ye giren uyuþturucunun %80’inin Türkiye çýkýþlý olduðunu açýkladý.

Diyarbakýr Barosunun 12.2.1998 tarihli bölge raporuna göre: •Yaklaþýk üç milyon insan yerinden yurdundan oldu. •1993-97 yýllarý arasýnda Kürt bölgelerinde 3 binin üzerinde köy boþaltýldý, geri dönüþü engellemek üzere kullanýlamaz hale getirildi. •Bu süreç içinde Kürtlerin yaþadýðý köylerdeki nufusun %85.90’ý kentlere göç etti. •Bölgede nüfusun %40’ý topraksýz. •Diyarbakýr’’da bulunan tarým arazilerinin %50’si de göç ve mayýnlama nedeniyle ekilememektedir. Ýçiþleri eski Bakaný Meral Akþenir’in verdiði 97 ve-

Susurluk olayýnýn patlak vermesiyle birlikte, bir Alman mahkemesi yargýcý Türkiye’de uyuþturucu kaçakcýlýðýnýn arkasýnda bizzat Çiller hükümetinin olduðunu iddia ediyordu. Uluslararasý düzeydeki patronlarýn dergisi ‘The Ekonomist’, kara paranýn aklanmasý hakkýnda hazýrlamýþ olduðu dosyada Mart 97 itibariyle Türkiye’yi yüksek öncelikli kara para aklama merkezleri arasýnda yer vermekteydi.”Dünya Uyuþturucu Jeopolitiði’adlý kuruluþun 1995-96 raporunda “Türkiye PKK’ye karþý yürüttüðü savaþý bu parayla mý finanse ediyor?” sorusuna ‘Evet’ yanýtý veriliyordu. Uluslararasý düzeydeki tüm baskýlara raðmen yöneticiler kara para aklanmasýna karþý önlemler almayý reddetti. Bu duruma Mesut Yýlmaz’ýn yaptýðý açýklama þöyleydi “Kara paranýn önüne geçilmesi bizim önemli hedefimizdir. Ancak bunlarý yapacaðýz diye ekonomiye darbe vuramayýz.” Açýk ki 1990’larda savaþ ekonomisini devam ettirmek isteyen yöneticiler eroin ticaretine, kara para aklanmasýna göz yumdular ve hatta bu arada kendilerini de zenginleþtirmek için çetelerle birlikte davrandýlar.

rilerine göre: •Altý yýlda 23 bin kiþi öldü. •Diyarbakýr Devlet Güvenlik Mahkemesinde 54.273 kiþi yargýlandý. Bunlarýn %30’u 11-17 yaþ arasýnda. ÝHD Ýstanbul Þubesi’nin 93-94 yýlýnda yaptýðý bir çalýþmaya göre: •Göç edenlerin çocuklarýnýn %53’ü okula gidememektedir. •%78.9’u Kürt olduðu gerekçesiyle iþe alýnmamýþtýr. •%89.1’ine ev verilmemiþtir. •%71.5’i kimliðinden dolayý gözaltýna alýnmýþtýr.

9

•Savunma destekleme fonuna son sekiz yýlda 5.810 milyar dolar girdi. Fon toplam gelirlerinin %15’i akaryakýt tüketim vergisi olarak, %11’i alkol ve tütün mamülleri, %6’sý milli piyango dan aktarýlmakta. •Kuzey Irak operasyonlarý için 80 milyar dolar harcandý. •70 bin köy korucusu devlet tarafýndan maaþa baðlandý. •Gelecek 25 yýl içinde TSK’ya 150 milyar dolar harcanmasý gerektiði söylenmektedir.

aradeniz’de geçen ay baþlatýlan iç pasaportvize uygulamasý Türkiye’de Kürtlere karþý yapýlan ayrýmcýlýðýn en açýk örneðidir. Zaten Doðu ve Güneydoðu’daki Kürtlerin büyük çoðunluðu sefalet içinde yaþamaktadýr. Öyle ki bedava daðýtýlan ekmek için birbirleriyle kavga etmektedirler. Eðitim ve iþ olanaklarýndan yoksun olan bu kesim yýllardýr savaþ nedeniyle yakýlýp yýkýlan köylerinden göç etmek zorunda kalmaktadýr. Metropollerin “amele pazarlarýnda” emek güçlerini satmak için çýrpýnanlarýn büyük bölümünün Kürt olmasý tesadüf deðildir. En vasýfsýz iþçilerin çalýþtýrýldýðý inþaat ya da ürün toplama gibi mevsimlik iþlerde yoðunlukla Kürtlerin çalýþýyor olmasý da tesadüf deðildir. Zabýta, polis ve maliyecilerle cebelleþerek soðuk sýcak demeden sokaklarda iþ-

K

Ýç pasaport-vize u ygu lama sýna h ay ýr! portacýlýk yapanlarýn büyük bölümünün Kürt olmasý da tesadüf deðildir. Bütün bunlar devletin onyýllardýr süren ayrýmcý politikalarýnýn sonuçlarýdýr. Kürtlerin yýllardýr her hasat zamaný evlerini yurtlarýný býrakýp Karadeniz’e ya da Çukurova’ya çalýþmaya gitmeleri onlarýn tercihi deðildir. Tuvaletlerinde su bile olmayan trenlerin 6 kiþilik kompartmanlarýnda bazen 25 kiþi kalýp 1 milyon liraya 12 saat çalýþmak için 3 gün yolculuk yapmak onlarýn tercihi deðil. Köle ücretiyle en aðýr koþullarda çalýþtýrýlan Kürt iþçilere ikinci sýnýf insan muamelesi yapýlmasý kabullearlerin etkisiyle “aþaðýlýk insan”, “potansiyel suçlu”, “pis ve gürültücü güruh” vb olarak fiilen dýþlanan Kürtlere karþý Karadeniz’de iç pasaport-vize uygula-

masý getirilmesi karþýsýnda hiç kimse sessiz kalmamalýdýr. Egemen sýnýf Ýstanbul’a da vize koymayý planlarken þoven fikirlerin yaygýnlaþmasýna karþý açýkça ve býkmadan tartýþmak, Doðu’daki savaþýn sýradan insanlara sadece ölüm ve yoksulluk getirdiðini anlatmak, þovenizmin yoksullarý birbirine düþman eden insanlýk dýþý bir akým olduðunun propagandasýný yapmak her sosyalistin en önemli görevlerindendir. Okulumuzda, iþyerimizde, mahallemizde, sendikalarýmýzda þovenizme ve onun temelini oluþturan milliyetçi fikirlere karþý sabýrla karþý çýkmadan, halklarýn kardeþliðini savunmadan, Kürtlerin ezilmesine karþý tutum almadan sosyalist olunmaz.


8

Ýþçi Demokrasisi 1 Eylül 1998

1 Eylül 1998 Ýþçi Demokrasisi

Sa va þýn Be de li Çiðdem Öz ürkiye 1990-95 döneminde, 1980-90 dönemine göre, ‘sýnýf düþmüþ’ dünyada üst orta gelirli ülkeler kümesinden, alt - orta gelirli ülkeler statüsüne düþmüþtür. Haziran 1997’de yayýmlanan Dünya Bankasý raporu bu iki dönemi temel ekonomik göstergeler açýsýndan karþýlaþtýrýyor. Bu tablo refah düzeyimizin düþtüðü bir dönemde

T

Tab lo: 1980-90 ve 1990-95 dö nem le rin de or ta la ma yýl lýk bü yü me (%) 1980-90

Vietnam Savaþý’nýn Dersleri Vietnam savaþýnýn bitmesini saðlayan savaþ karþýtý hareket bugün bizlere önemli dersler sunuyor. Her þey 600 kiþinin 1964’de New York’da savaþ karþýtý protestosu ile baþladý. Bu protestolar zamanla büyüdü ancak yönetici sýnýfýn planlarýný tehtid etmiyordu. Gösterilerle birlikte gerçekleþen eðitici toplantýlar gittikçe sayýlarý artan aktivistlerin kafalarýnýn netleþmesini saðlýyordu. Bu, hareketin ABD emperyalizmine karþý zaman içinde daha net ve keskin bir þekilde tutum almasýný saðlarken yeni aktivistlerin hareket daha yaygýn bir þekilde örgütlemesini saðlýyordu. Hareket büyüdükçe

talepleri “barýþ hemen þimdi” den “Ordu Vietnam’dan defol”a dönüþtü. Ayný zamanda Vietnamlýlar kahramanca verdikleri mücadeleyle yenilmez görünen ABD’nin yenilebilir olduðunu ispatlýyorlardý. Savaþýnýn korkunç yüzü televizyon haberleri ve dönen asker cesetleri ile Amerika’ya taþýnýyordu. 1960’larýn sonuna gelindiðinde ABD nüfusunun 2/3’ü savaþýn bitmesini istiyordu ve milyonlarca insan gösterilere katýldý. Böylece ABD yönetici sýnýfý savaþýn bedelini ödemek istemeyen milyonlarca barýþ savaþçýsý tarafýndan kendi evinde yenildi.

Gay ri sa fi Yur ti çi Mil li Ha sý la Ta rým Sa na yi Hiz met ler Mal ve Hiz met Ýh ra ca tý Ya tý rým lar

1990-95

5.83 1.3 7.8 4.4 16.9 5.2

3.2 0.9 4.2 3.3 9.4 2.0

büyüme ve yatýrýmlarýn nasýl düþtüðünü gösteriyor. Türkiye’de büyük bir rant ekonomisinini varlýðýný herkes kabul ediyor. Bunun nedeni devletin çok büyük miktarlarda borçlanmasý. Devletin iç borçlanma ihtiyacý, üretime yönelmesi gereken kaynaklarý kendisine doðru çekmektedir. Kendisine daha fazla getiri arayan, önemli ölçüde yerli büyük miktarlarda ‘sýcak para’ ortada dolaþmaktadýr. 97’de olduðu gibi kar marjlarýnýn enflasyon dolayýsýyla düþmeye baþladýðý dönemde büyük sanayi firma-

larý kaynaklarýnýn %50’den fazlasýný ‘rant’ geliri saðlayan faaliyet dýþý alanlara kaydýrmýþtýr. 90-91 yýlýndan bu yana bütçe verilerine bakýldýðýnda devletin zorunlu harcamalarýnýn (personel harcamalarý, yatýrýmlar vb.) payý giderek düþerken, iç borçlanma düzeyi çok büyük bir hýzla artmaktadýr. Ýç ve dýþ borç toplamý 97 yýlýnda GSMH’nin %70’ine ulaþmýþtýr. Toplam iç borç stoðu (Aðustos 97’de) 4.5 katrilyona, bu borç stoðunun faiz yükü ise 5.25 katrilyona ulaþmýþ durumda. Bütçe açýklarýn nedeni ücretlerimiz ve sosyal güvenlik haklarýmýz mý? Ekonomik krizin nedenleri hakkýnda sistemli bir þekilde yanlýþ bilgilendirilmekteyiz. Yýl sonunda enflasyon oraný %100’e ulaþýrken 97 yýlýnda memurlara %50 oranýnda zam yapýldýðý taktirde bütçe dengelerinin alt üst olacaðýný söylemek, ayný yýl faiz ödemelerinin bütçenin %30’unu oluþturduðunu söylememek yalancýlýktýr. Savaþ ekonomisinin maliyetini azaltamayacaðýný düþünen yöneticiler savaþýn yol açtýðý bütçe açýklarýný her türlü zorunlu harcamalarý (ücretler, yatýrýmlar) ve daha küçük oranlardaki baþka kamu harcamalarýný (SSK gibi) azaltarak kapatmayý istiyorlar. 94 krizinden bu yana bütçeye kaynak yaratmak amacýyla KÝT ürünleri zamlarý, özel sektör zamlarýnýn üzerinde gerçekleþti. Bu durum Türkiye’de enflasyonun nedenlerinden birisi halini aldý. Bütçede tarýma ayrýlan sübvansiyonlar giderek azaldý. Kamu çalýþanlarýnýn reel ücretlerinde büyük kayýplar gerçekleþti. Devlet ku-

E ro i n ti c a r e ti s a v aþ e k o n o m i s i n i f i n a n s e e d i y o r ! Ýki farklý ödemeler dengesi tablosu (Milyon dolar) Bavul ticareti hariç

1996 Mal ihracatý

ekonomisinin sonuçlarýna karþý yani özelleþtirmeye, taþeronlaþtýrmaya, iþten atýlmaya, çetelere karþý sokaða çýkan toplumsal muhalefetin “Savaþa Hayýr!” talebini de sahiplenmesinin önünü açacaktýr. Yönetici sýnýfýn savaþ ekonomisinin maliyetini ödetmek üzere ekonomik düzeydeki saldýrýlarýna karþý mücadelesi otomatik olarak savaþ karþýtý mücadeleye dönüþmeyecektir. Bu iliþki bilinçli bir þekilde savaþ karþýtý aktivistler-sosyalistler tarafýndan kurulmalýdýr. Bu çaba savaþýn maliyetinin çok yüksek olduðu Türkiye’de yanlýzca savaþýn durdurulmasýyla kalmayacak sosyalist alternatifin inþaasýnýda içinde barýndýracaktýr.

23.546

Bavul ticareti dahil

1996 32.388

Kaynak 7.11.97.tarihli Resmi Gazete

S a v a þ ý n a sý l d ur d u r a bi l i r i z ? Savaþýn hem ekonomik hem de toplumsal maliyeti çok yüksek ancak CHP liderliði ve sendika bürokrasisi savaþa karþý açýk ve net bir tutum almayarak savaþýn devam etmesini saðlamaktalar. Onbeþ senedir Kürt halkýnýn mücadelesi devam ediyor. Ancak savaþýn durmasýný saðlayacak olan batýdaki savaþ karþýtý hareket çok cýlýz. Oysaki Türkiye’de iþçi sýnýfý hareketi içinde savaþýn faturasýný ödememek isteyen sýnýrlý ancak önemli bir sayýda ve nitelikte aktivist vardýr. Bu aktivistlerin savaþ karþýtý bir hareket içinde bir araya gelmesi toplumsa olarak her türlü muhalefetin savaþ karþýtý bir bilinçle yoðrulmasýný saðlayacaktýr. Bu, savaþ

ruluþlarýnda ve KÝT’lerde iþçi alýmý azaltýldý. Bütçeden eðitim saðlýk gibi alanlara ayrýlan ödenekler çok komik düzeylere düþtü. Kamu yatýrým harcamalarý tarihde hiç görülmedik ölçüde azaltýldý. Bu nedenle Türkiye 2000’li yýllarý elektrik kesintileriyle karþýlamaya hazýrlanmaktadýr. Kamu çalýþanlarý sokaklara dökülmekte, insanlar hastanelerde ‘ödenek yetersizliði’nin yol açtýðý eksiklikler nedeniyle ölmekte ve sözde ‘8 yýllýk eðitim reformu’ için hemen her türlü iþlemden bir ‘pay’ kesilmekte.Böyle bir manzara içinde devletin kamu çalýþanlarýna ve toplumsal yaþama önemli bir reel harcama yaptýðý söylenemez. 1998 bütçe tasarýsýnda %40 zorunlu harcamalara ayrýlýrken faiz ödemelerinin payý da %40 olarak öngörülmüþtür. Türkiye’de Özal döneminden buyana hemen hiç bir altyapý yatýrýmý yapýlmamýþtýr. Trafik sorunu bir ‘canavar’ sorunu mudur, yoksa otoyollarýn yapýmýnýn durmasýndan mý kaynaklanýyor? Devletin büyük stratejik önem atfettiði GAP yatýrýmý, neden ilerlememektedir? Genelkurmay eski Baþkaný Doðan Güreþ’in de kabul etmek zorunda kaldýðý gibi Türkiye’de ‘düþük yoðunluklu bir savaþ’ yaþanmaktadýr ve bütçenin üçde biri civarýnda bir kaynaðý yutmaktadýr. Ýç borçlanma 90-97 Türkiye ekonomisini öyle biçimlendirmiþtirki kullanýlabilir kaynaklarýn devlete aktarýldýðýný gören TÜSÝAD’ýn temsil ettiði büyük sanayi sermayesi kendisini MGK’nýn yalnýzca ‘danýþma niteliðinde‘ bir kurula dönüþtürülmesini talep eden bir rapor hazýrlamak zorunda hissetmiþtir.

Sayýlarla Kürt Sorunu

Görüldüðü gibi bavul ticareti dahil olduðunda , Türkiyenin ihracatý %37.5 oranýnda artmaktadýr (yaklaþýk 9 milyar dolar) ve dýþ ticaret açýðýda hemen hemen yarý yarýya küçülmektedir. Bu savaþ ekonomisine önemli bir manevra alaný kazandýrmaktadýr. Bavul ticaretinin en iyimser rakamlarla Türkiye’ye 2-3 milyar dolardan daha fazla kazandýramayacaðý bilinirken bu deðirmenin suyu nereden gelmektedir? 96 yýlýnda toplanan G7’ler zirvesinde Türkiye uyuþturucu kaçakçýlýðýný önlemek için yeterince önlem almadýðý için uyarýldý. Bu arada Ýngiltere Ýçiþleri Bakan yardýmcýsý Ýngiltere’ye giren uyuþturucunun %80’inin Türkiye çýkýþlý olduðunu açýkladý.

Diyarbakýr Barosunun 12.2.1998 tarihli bölge raporuna göre: •Yaklaþýk üç milyon insan yerinden yurdundan oldu. •1993-97 yýllarý arasýnda Kürt bölgelerinde 3 binin üzerinde köy boþaltýldý, geri dönüþü engellemek üzere kullanýlamaz hale getirildi. •Bu süreç içinde Kürtlerin yaþadýðý köylerdeki nufusun %85.90’ý kentlere göç etti. •Bölgede nüfusun %40’ý topraksýz. •Diyarbakýr’’da bulunan tarým arazilerinin %50’si de göç ve mayýnlama nedeniyle ekilememektedir. Ýçiþleri eski Bakaný Meral Akþenir’in verdiði 97 ve-

Susurluk olayýnýn patlak vermesiyle birlikte, bir Alman mahkemesi yargýcý Türkiye’de uyuþturucu kaçakcýlýðýnýn arkasýnda bizzat Çiller hükümetinin olduðunu iddia ediyordu. Uluslararasý düzeydeki patronlarýn dergisi ‘The Ekonomist’, kara paranýn aklanmasý hakkýnda hazýrlamýþ olduðu dosyada Mart 97 itibariyle Türkiye’yi yüksek öncelikli kara para aklama merkezleri arasýnda yer vermekteydi.”Dünya Uyuþturucu Jeopolitiði’adlý kuruluþun 1995-96 raporunda “Türkiye PKK’ye karþý yürüttüðü savaþý bu parayla mý finanse ediyor?” sorusuna ‘Evet’ yanýtý veriliyordu. Uluslararasý düzeydeki tüm baskýlara raðmen yöneticiler kara para aklanmasýna karþý önlemler almayý reddetti. Bu duruma Mesut Yýlmaz’ýn yaptýðý açýklama þöyleydi “Kara paranýn önüne geçilmesi bizim önemli hedefimizdir. Ancak bunlarý yapacaðýz diye ekonomiye darbe vuramayýz.” Açýk ki 1990’larda savaþ ekonomisini devam ettirmek isteyen yöneticiler eroin ticaretine, kara para aklanmasýna göz yumdular ve hatta bu arada kendilerini de zenginleþtirmek için çetelerle birlikte davrandýlar.

rilerine göre: •Altý yýlda 23 bin kiþi öldü. •Diyarbakýr Devlet Güvenlik Mahkemesinde 54.273 kiþi yargýlandý. Bunlarýn %30’u 11-17 yaþ arasýnda. ÝHD Ýstanbul Þubesi’nin 93-94 yýlýnda yaptýðý bir çalýþmaya göre: •Göç edenlerin çocuklarýnýn %53’ü okula gidememektedir. •%78.9’u Kürt olduðu gerekçesiyle iþe alýnmamýþtýr. •%89.1’ine ev verilmemiþtir. •%71.5’i kimliðinden dolayý gözaltýna alýnmýþtýr.

9

•Savunma destekleme fonuna son sekiz yýlda 5.810 milyar dolar girdi. Fon toplam gelirlerinin %15’i akaryakýt tüketim vergisi olarak, %11’i alkol ve tütün mamülleri, %6’sý milli piyango dan aktarýlmakta. •Kuzey Irak operasyonlarý için 80 milyar dolar harcandý. •70 bin köy korucusu devlet tarafýndan maaþa baðlandý. •Gelecek 25 yýl içinde TSK’ya 150 milyar dolar harcanmasý gerektiði söylenmektedir.

aradeniz’de geçen ay baþlatýlan iç pasaportvize uygulamasý Türkiye’de Kürtlere karþý yapýlan ayrýmcýlýðýn en açýk örneðidir. Zaten Doðu ve Güneydoðu’daki Kürtlerin büyük çoðunluðu sefalet içinde yaþamaktadýr. Öyle ki bedava daðýtýlan ekmek için birbirleriyle kavga etmektedirler. Eðitim ve iþ olanaklarýndan yoksun olan bu kesim yýllardýr savaþ nedeniyle yakýlýp yýkýlan köylerinden göç etmek zorunda kalmaktadýr. Metropollerin “amele pazarlarýnda” emek güçlerini satmak için çýrpýnanlarýn büyük bölümünün Kürt olmasý tesadüf deðildir. En vasýfsýz iþçilerin çalýþtýrýldýðý inþaat ya da ürün toplama gibi mevsimlik iþlerde yoðunlukla Kürtlerin çalýþýyor olmasý da tesadüf deðildir. Zabýta, polis ve maliyecilerle cebelleþerek soðuk sýcak demeden sokaklarda iþ-

K

Ýç pasaport-vize u ygu lama sýna h ay ýr! portacýlýk yapanlarýn büyük bölümünün Kürt olmasý da tesadüf deðildir. Bütün bunlar devletin onyýllardýr süren ayrýmcý politikalarýnýn sonuçlarýdýr. Kürtlerin yýllardýr her hasat zamaný evlerini yurtlarýný býrakýp Karadeniz’e ya da Çukurova’ya çalýþmaya gitmeleri onlarýn tercihi deðildir. Tuvaletlerinde su bile olmayan trenlerin 6 kiþilik kompartmanlarýnda bazen 25 kiþi kalýp 1 milyon liraya 12 saat çalýþmak için 3 gün yolculuk yapmak onlarýn tercihi deðil. Köle ücretiyle en aðýr koþullarda çalýþtýrýlan Kürt iþçilere ikinci sýnýf insan muamelesi yapýlmasý kabullearlerin etkisiyle “aþaðýlýk insan”, “potansiyel suçlu”, “pis ve gürültücü güruh” vb olarak fiilen dýþlanan Kürtlere karþý Karadeniz’de iç pasaport-vize uygula-

masý getirilmesi karþýsýnda hiç kimse sessiz kalmamalýdýr. Egemen sýnýf Ýstanbul’a da vize koymayý planlarken þoven fikirlerin yaygýnlaþmasýna karþý açýkça ve býkmadan tartýþmak, Doðu’daki savaþýn sýradan insanlara sadece ölüm ve yoksulluk getirdiðini anlatmak, þovenizmin yoksullarý birbirine düþman eden insanlýk dýþý bir akým olduðunun propagandasýný yapmak her sosyalistin en önemli görevlerindendir. Okulumuzda, iþyerimizde, mahallemizde, sendikalarýmýzda þovenizme ve onun temelini oluþturan milliyetçi fikirlere karþý sabýrla karþý çýkmadan, halklarýn kardeþliðini savunmadan, Kürtlerin ezilmesine karþý tutum almadan sosyalist olunmaz.


10

Ýþçi Demokrasisi 1 Eylül 1998

DARBE Ýskender Erdoðan skeri darbeler, bankalar ve sanayi burjuvazisinin kar oranlarýnýn düþmesi ve iktidar blokunun ogüne kadar yönetici konumunda bulunan parlomentonun toplumu yönlendirme ve kalýba sokma ayrýcalýðýný yitirdiði ve iþçi sýnýfýn demokratik her türlü hak taleplerini aþaðý çekmek, kar oranlarýný yukarý çekmek için giriþtirði zora dayanan çözümüdür. 27 Mayýs darbesiyle iþçi sýnýfýnýn hak ve özgürlük taleplerinin artmasýyla birlikte Ordu’nun ülkenin siyasi arenasýna daha cüretkar müdahelenin önünü açmakla beraber daha çok kurumsallaþmasýný ve egemen sýnýfa yakýnlaþmasýnýn temellerini atmýþtýr. 27 Mayýs darbesinden sonra kurulan MGK’nýn ülke yönetiminde verilen rol yasallaþtýrýldý. Ordu ülkenin politik ,sosyal ve ekonomik hayatýn koruyucusu olarak yasalar tarafýndan tanýnan özerk bir kurum haline getirildi. 27 Mayýs darbesinden sonra kurulan bir önemli kurumda Ordu yardýmlaþma kurumudur. OYAK’ýn kurulmasýyla beraber ordu burjuvaziyle iliþkilerini artýrmýþtýr. Burjuvazide bununla kalmayýp emekli olan generaller ve üst düzey ordu mensuplarýný üst kademelere taþýmýþtýr. 1960’ýn ilk yarýsýndan itibaren hýzla geliþen sýnýf mücadeleleri ve yeniden oluþan sýnýf ittifaklarý 12 Mart 1971 darbesinin önünü açmakla beraber daha sert ve kanlý olmasýnýn baþlýca sebeblerindendir. 12 Mart darbesi ülkeyi kaosa götürmekten sorumlu tuulan hükümetin istifasýný istiyor ve anayasanýn öngördüðü reformlarý yapabilecek güçlü bir hükümetin oluþturulmasýný talep ediyordu. Solda yaygýn hava ise 12 Mart darbesinin 27 Mayýs darbesinin devamý olduðuna yönelik idi. 12 Mart darbesi kýsýtlanmaya çalýþýlan halk ve özgürlüklerin artmasýnayönelik olacaðý idi. Ancak darbe sola karþý genel bir saldýrý izledi. Türkiye Ýþçi Partisi,

A

Dev Genç gibi dönemin devasa ve kitlesel sol örgütleri ortadan kaldýrdý. THKO ve THKP-C’nin eylemlerinden sonra baský daha da arttý. Sokaða çýkma yasaðý ilan edildi. Göstermelik mahkemelerde insanlar asýldý. Binlerce solcu tutuklandý ve iþkenceden geçti. Sendikalar ve sol yayýnlar kapatýldý. 12 Eylül 1980 darbesi diðer darbelerden ayýran en büyük özelliði daha sistematik ve en uzun sürmesidir. 12 Eylül darbesi ülkenin politik yapýsýnda köklü deðiþiklikler yapan ve en fazla baský, iþkence ve cinayetin yaþandýðý müdahale oldu. Darbeciler Milli Güvenlik Kurulu aracýlýðla ülke yönetimini devraldýktan sonra partileri kapattý, siyasi liderleri tutuklattý. Sendika ve bütün dernekleri ortandan kaldýrdý. 14 Eylül grevleri yasa dýþý ilan edildi. Bütün bunlara raðmen 12 Eylül darbeside diðer darbeler gibi “Demokrasiyi içine düþtüðü açmazdan kurtarmak” iddiasýyla yapýlmýþtýr. Türkiye’de yaþanan üç darbenin de gösterdiði gibi askeri darbellerde ansal olarak krizleri çözmüþ gibi görünsede sistem krizleri yeniden ve yeniden üretmektedir. Ve yeniden yeni bir müdahalenin yolunu açmasýdýr. 28 Þubat müdahalesi bu geleneðin yeni bir devamýdýr. Ve 28 Þubat muhtýrasýna yol

açan sorunlar olduðu gibi ortada durmaktadýr. Egemen sýnýf açýsýndan siyasal temsil krizi devam etmektedir. Bu ise sol tarafýndan iyi deðerlendirilebilirse güçlenmek iþçi sýnýfýnýn lehine çözümler dayatmak için uygun fýrsatlar sunmaktadýr. Ama Türkiye’de sol darbeler karþýnda her seferinde doðru politikalar üretme taktikler geliþtirme yeteneðine sahip olmadýðý için krizden güçlenerek çýkamadý. Türkiye’de sol yaþadýðý ülke topraklarýnda üç darbe görmesine raðmen 28 Þubat Müdahalesinin ya arkasýna geçerek yada tarafsýz kalarak kafa karýþýklýðý yaþamaktadýr. Bundan ise karlý çýkan egemen sýnýf ve ordu olmasýdýr. Zararýný ise yine ezilenler ve iþçi sýnýfý çekmektedir. Son 28 Þubat Muhtýrasýný destekleyen sol ve sendika liderlikleri iþçi sýnýfýný yapay laik-anti laik diye bölerek egemen sýnýfýn iþini kolaylaþtýrmaktadýr. Darbeler konusunda çözüm ne ve kimin için çözüm? sorularýn bizim cevaplamamýz gereken önemli sorulardýr. Toplumda iki sýnýf olduðuna göre biz iþçi sýnýfýnýn çözümünü dayatacaðýz. Ýþçi sýnýfýnýn çýkarýnýn darbelerin yanýnda tutum almak olmadýðýný anlatmak ve bulunduðumuz her yerde darbe teþhiri yaparak muhalefeti örgütlemektir.


1 Eylül 1998 Ýþçi Demokrasisi

11

DARBENÝN KARANLIÐINA DÖNMEK ÝSTEMÝYORUZ rtaçað karanlýðýna karþý demokrasiyi koruduklarýný iddia ederek islamcý harekete savaþ açan generaller 28 Þubat’tan beri Meclise ardarda müdahale ederken, en son askeri darbenin kanlý ve karanlýk günlerini hatýrlamakta yarar var. 18 yýl önce 12 Eylül 1980’de ordu yönetimi bir darbeyle ele geçirdiðinde de iddia demokrasiyi korumak ve can güvenliðini saðlamaktý. Oysa 12 Eylül, diktatörlük yasalarý altýnda iþçilerin büyük ölçüde yoksullaþtýrýldýðý, can güvenliði de dahil bütün demokratik haklarýn devlet terörü ile ortadan kaldýrýldýðý bir rejim getirdi.

O

Yeni sömürü düzeni 24 Ocak’ta açýk la nan eko no mik pa ket; de va lü as yon, zam lar, sos yal har ca ma la rýn ký sýl ma sý ve üc ret le rin don du rul ma sý ný ge rek ti ri yor du. 1978’de cum hu ri yet ta ri hin re kor dü ze yi ne ula þan grev ler, 1979 ve 1980’de de de vam et ti. 12 Ey lül’ün he men ön ce sin de ge rek özel ge rek dev let sek tö rün de yüz bin ler ce iþ çi gre vin eþi ðin dey di. Par le men ter re jim al týn da iþ çi ler acý re çe te yi ka bul et me di ler. Ye ni eko no mik po li ti ka lar an cak sen di kal hak la rýn ve iþ çi sý ný fý için de önem li güç top la mýþ olan sos ya list le rin tas fi ye si ile uy gu la na bil di.

Sendikal haklarýn tasfiyesi 12 Ey lül re ji mi nin

iþ çi hak la rý ný yo ket me si ni Tür ki ye Ýþ ve ren Sen di ka la rý Baþ ka ný Ha lit Na rin “yir mi se ne dir biz að la dýk on lar gül dü. Bi raz da on lar að la sýn” di ye ifa de edi yor du. 12 Ey lül re ji mi iþ çi den iþ ve re ne bü yük bir ge lir trans fe ri ni müm kün kýl dý. 16 Ey lül’de bü tün grev ler be lir siz ola rak er te len di. Ara lýk’ta uyuþ maz lýk lar da yet ki Yük sek Ha kem Ku ru lu na ve ril di. YHK’nun 9 üye sin den sa de ce iki si, Türk-Ýþ tem sil ci siy di on lar da 1982’de is ti fa et ti ler. DÝSK, MÝSK ve HakÝþ’in fa a li yet le ri dur du rul du sen di ka la rýn he sap la rý na el ko nul du. MÝSK ve Hak-Ýþ için bu du rum ge çi ciy di an cak DÝSK ta ma men ka pa týl dý, yö ne ti ci le ri nin ve uz man la rýn ço ðu yýl lar ca sü ren da va lar da idam ve aðýr ha pis ce za sý is te miy le yar gý lan dý. Dar be yö ne ti mi ni des tek le yen Türk-Ýþ var lý ðý ný ko ru du. Ge nel Sek re te ri Sa dýk Þi de ilk hü kü met te Sos yal Gü ven lik Ba ka ný ol du. An cak bu na rað men Türk-Ýþ’e bað lý Pet rol-iþ ve Yol-Ýþ’in bir çok þu be si ka pa týl dý, yö ne ti ci le ri yar gý lan dý. 82 Ana ya sa sý du ru mu ya sa laþ týr dý. Sen di ka cý la ra si ya set ya sa ðý, grev ya sa ðý nýn kap sa mýn da ki iþ kol la rý ar tý rýl dý, sen di ka lar da dev let de ne ti mi ar tý rýl dý, grev er te le mek ko lay laþ tý rý lýr ken grev ký rý cý lýk res mi yet ka zan dý. Ký dem taz mi na tý hak ký sý nýr lan dý. Ta til ve izin ler ký sal týl dý. Ýþ sað lý ðý ve gü ven li ði ko nu sun da iþ ve re nin yü küm lü lük le ri azal týl dý. Ýþ ten çý kar ma lar yo ðun laþ tý. Bir bi ri ar dý na ya ðan zam lar, sos yal hak lar da ki ke sin ti ler ve grev ya sa ðý bir le þin ce iþ çi sý ný fý nýn ha yat stan dart la rýn da cid di bir dü þüþ ya þan dý. 1979’da büt çe nin yüz de18.7’si olan sað lýk, sos yal gü ven lik ve eði tim har ca ma la rý yüz de14’ün al tý na düþ tü.

Darbe, iskence, hapis ve idamlar getirdi Ýþ siz lik yüz de 20’le re týr man dý. Ýþ çi le rin ger çek üc ret le ri 1963 dü ze yi nin al tý na düþ tü. Ka mu ça lý þan la rý nýn 1981’de ki or ta la ma ger çek üc re ti 1976’da ki nin ya rý sýy dý. An cak her kes yok sul laþ mý yor du. 198088 ara sýn da ma aþ ve üc ret le rin Ulu sal Ge lir için de ki pa yý yüz de 32.79’dan yüz de13’e iner ken kar, fa iz ve rant ge lir le ri nin pa yý yüz de 42.88’den yüz de73’e çýk tý. Bu dö nem de nü fu sun en zen gin beþ te bir lik azýn lý ðý, ya ra tý lan de ðer le rin yüz de 60’ýna el ko yar ken en fa kir beþ te bir lik ke sim sa de ce yüz de 2.63 ile ya þa ma ya ça ba lar ha le gel di. Tür ki ye dün ya da ge lir da ðý lý mý en bo zuk al týn cý ül ke ol du.

12 Eylül terörü, özgürlükleri yoketti Sö mü rü nün bu öl çü de ar tý rý la bil me si si -

ya sal öz gür lük le rin or ta dan kal dý rýl ma sý ve mu ha le fe tin bas tý rýl ma sý ile müm kün dü. Or du yö ne ti mi, Mec li si ka pa týp ya sa ma, yü rüt me ve yar gý yet ki le ri ni Mil li Gü ven lik Kon se yi’nde top la dý. MGK ka rar la rý, ken di siy le çe li þen ya sa la rý yü rür lük ten kal dý ran ya sa la ra dö nüþ tü. Bü tün si ya si par ti ler fes he dil di ve yö ne ti ci le ri ne si ya set ya sa ðý ko nul du. 24 bin der ne ðin fa a li ye ti dur du rul du. 1970’li yýl lar da yüz bin ler ce in sa ný se fer ber ede cek gü ce ulaþ mýþ kit le sel sol ör güt ler dev let te rö rü ile im ha edil di. 12 Ey lül’den son ra 650 bin ki þi gö zal tý na alýn dý. 230 bin ki þi yar gý lan dý. Bun la rýn 98 bi ni ör güt üye si ol mak tan yar gý lan dý. Ýlk iki yýl için de 15 bin ki þi si ya si suç lar dan hü küm giy di. Ýdam ce za sý is te nen 1441 ki þi nin 1136’sý sol cu lar dý. 517 ki þi ida ma mah kum edil di

49 ki þi idam edil di. Dar be yýl la rý gö zal tý sü re le ri nin uza týl dý ðý, iþ ken ce nin sa de ce si ya si de ðil di ðer suç lar da da stan dart sor gu la ma tek ni ði ha li ne gel di ði yýl lar dý. 171 ki þi nin iþ ken ce den öl dü ðü bel ge len di. Ço ðu kez iþ ken ce id di a la rý bas tý rýl dý. Ha pi sa ne ler de sevk zin cir le ri, tek tip el bi se zo run lu lu ðu, gö rüþ ký sýt la ma la rý, zo run lu ders ler, iþ ken ce ye eþ lik edi yor du. 1402 sa yý lý ya sa sý ký yö ne tim ko mu tan la rý nýn is te ði üze ri ne ka mu ça lý þan la rý nýn ge rek çe siz ola rak iþ ten atýl ma sý ný ola nak lý ha le ge tir di. Dar be nin ilk yý lýn da 18 bin 525 ki þi hak kýn da so ruþ tur ma açýl dý. 10 bin ci va rýn da ka mu ça lý þa ný iþ ten atýl dý, uzak laþ tý rýl dý ve ya sü rül dü.

Sansür ve Ýdeolojik bombardýman Sol der gi le rin ya sak lan ma sý re jim için

ye ter li ol ma dý. 13 bü yük ga ze te ye 303 da va açýl dý ve ga ze te ci le re top lam 4 bin yýl ha pis ce za sý ve ril di. 973 film sa kýn ca lý gö rü le rek ya sak lan dý. 12 Ey lül re ji mi bir yan dan bi rey le rin bü tün po li ti ka yap ma ola nak la rý ný yo ke der ken di ðer yan dan top lu mu zo run lu bir Ata türk çü lük kam pan ya sý na ta bi tut tu. “Her il çe ye bir Ata türk hey ke li her oku la Ata türk büs tü” kam pan ya sý, Ata türk il ke le ri nin okul lar da zo run lu ders ha li ne ge ti ril me si, iþ yer le rin de Ata türk re sim le ri nin asýl ma sý, okul lar da is tik lal mar þý tö ren le ri ne ve ri len önem vb bu nun par ça sýy dý. An cak MGK ar tan iþ siz lik, dü þen üc ret ler ve bo zu lan ge lir da ðý lý mý nýn ku ru bir Ata türk çü lük pro pa gan da sý ile unut tu ru la ma ya ca ðý nýn bi lin cin dey di ve her ne ka dar sol ör güt ler cid di öl çü de da ðý týl sa da mü ca de le ge le ne ði nin, ha fý za nýn si lin me si ge re ki yor du. Sol dü þün ce nin et ki si ni gi der mek ve top lu mu apo li tik leþ tir mek için as ke ri re jim di ni kul lan dý. Dar be dö ne min de din ders le ri zo run lu ha le ge ti ril di, ku ran kurs la rý hýz la ya yýl dý. Ca mi sa yý sýn da pat la ma ol du.

Yeni 12 Eylül’ler istemiyoruz Bu gün 12 Ey lül’den on se kiz yýl son ra ay ný ku rum ya ni or du is lam cý ha re ke te kar þý mü ca de le ge rek çe si ile si ya si ya þa ma gi de rek da ha faz la mü da ha le edi yor. 12 Ey lül’ün ha la akýl lar da olan aný sý gös te ri yor ki as ke ri dar be id di a la rý ne olur sa ol sun as ke ri dar be iþ çi ler için hýz lý bir yok sul laþ ma, de mok ra tik hak la rýn yo ke dil me si, bas ký, iþ ken ce, ký sa ca sý kan lý bir dik ta tör lük de mek.

Betül Genç


12 Ýþçi Demokrasisi 1 Eylül 1998

Devrimciler... Tony Cliff

M

arksizmin temelinde “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr” anlayýþý vardýr. Komünist Manifesto þöyle der: “Tarihte bundan önceki bütün hareketler, azýnlýk hareketleri ya da azýnlýklarýn çýkarýna olan hareketlerdi. Proleterya hareketi ise büyük çoðunluðun yine büyük çoðunluðun çýkarýna olan bilinçli ve baðýmsýz hareketidir.” Manifesto ayný zamanda “her dönemin egemen fikirlerinin o dönemin egemen sýnýfýnýn fikirleri olduðunu” vurgular. Bu iki saptama arasýnda bir çeliþki var. Ancak bu çeliþki Marks ve Engels’in kafasýnda deðil, hayatýn kendisinde. Bu saptamalardan sadece biri doðru olsaydý, iþçi sýnýfýnýn zaferi ya kaçýnýlmaz, ya da imkansýz olurdu. Ýþçiler, egemen sýnýfýn çýkarcý, bencil, duyarsýz, ýrkçý, cinsiyetçi vs fikirlerinin etkisi altýnda olmasalardý zafere kaçýnýlmaz gözüyle bakabilirdik. Böyle bir durumda devrimcilerin parmaklarýný bile kýpýrdatmalarýna gerek olmadan sosyalizm gelirdi. Öte yandan iþçiler egemen sýnýfýn fikirlerini tümüyle kabul ediyor olsaydýlar sosyalizm sonsuza kadar imkansýz olurdu. Ýþçi sýnýfýnýn kendi eylemi ile yönetici sýnýfýn fikirlerinin egemenliði arasýndaki denge statik deðildir. Sürekli deðiþir. Bazen bu deðiþimler uzun bir döneme yayýlýr ve algýlanmalarý zordur. Bazen de çok kýsa bir süre içinde devasa deðiþimler yaþanýr. Sýnýf mücadelesinin keskinleþmesi iþçilerin kendilerine olan güvenlerini güçlendirir. Ayný zamanda egemen fikirleri zayýflatýr, burjuva ideolojisinin altýný oyar. Bunun tersi de sözkonusudur. Birbirini takip eden yenilgiler, uzun dönemli iþsizlik iþçilerin kendine olan güvenlerini sarsýp törpüler. Onlarý en geri fikirlere daha açýk hale getirir ve savunmasýz býrakýr. Ancak belirtilen iki faktör arasýndaki dengedeki deðiþimler sadece iþyerindeki yani ekonomik alandaki geliþmelere baðlý deðil. Engels sýnýf mücadelesinin üç alanda yaþandýðýný söyler. Bunlar ekonomik, politik ve ideolojik alanlardýr. Tabii ki bu üç alan birbirine baðlýdýr. Ekonomik alan altyapýyý, politik ve ideolojik alanlar da üstyapýyý oluþturur. Ýþçilerin mücadeleciliði sadece ücret artýþý veya iþten atýlmalara karþý kazanýmlarýn elde edilmesiyle artmaz. Bazen politik alandaki geliþmeler savaþkanlýðý arttýrýr, hatta patlamalara götürür. Rusya’da 1917 Þubat Devrimi grevlerdeki büyük artýþlarýn sonucu deðil doðrudan savaþa olan tepkiydi. Dört milyon asker cephede ölmüþ-

Erdal Ýnönü 1991’deki Paþabahçe Grevini ziyaret ediyor: “Ýþçilerin bir kesimi egemen sýnýfýn fikirlerini tümüyle kabul ederler. Bunlar muhafazakar iþçilerdir. Bir baþka kesim ise egemen fikirleri tümüyle reddeder ki bunlar da devrimci iþçilerdir. Bu iki kesim içinde olmayan üçüncü bir iþçi kesimi daha vardýr ve bu kesim reformist partilerin tabanýný oluþturur. “ tü, açlýk ve sefalet ülkenin dört bir bir iþçi kesimi daha vardýr ve bu keyanýnda hüküm sürüyordu. Þubat sim reformist partilerin tabanýný ayý baþýnda Petrograd’da yaþanan oluþturur. Ýngiliz Ýþçi Partisi bunun bir örgösteri ve isyanlar devrimin ateþleyineðidir. Lenin 1920’de, Komücisi oldular ve bu hareketlerin nist Enternasyonal’in iþyeri temelli ekonomik D ev r i mc i Ýkinci Kongresi’nde mücadeledeki bir p a r t i n in m e r k e z c i yaptýðý bir konuþyükselmeyle mada Ýþçi Partibaðlantýsý çok p a r t i y e u y u m s a ð la m a s ý si’ni “kapitaküçüktü. Ýþçilerin büyük bir te hlik edir. Me rk ezc i list iþçi partisi” olarak eylemliliði ve ege- p a rti r ef or mi s tl e ri n , re fo r mi s t p ar ti tanýmladý. “kamen fide k apita list ler in k uy ruðuna ta kýlýr. Lenin pitalist” kirlerin b a s k ý s ý Z i kz a k y a p an b i r me rk ez c i p a rt in i n tanýmýný y a p t ý arasýnd a k i v a r l ýð ý n d a d e v r i m c i p a r t i i l k e s e l l i ði v e ç ü n k ü denge politik ne tliði ile çok saðlam bir rýpolitikalaitibariysadece toplumda- d u ru þ a s ah i p o lm ak z o ru n d ad ý r. le bu parti kapitalizmki genel havayla birlikte Y a lp a l ay a n la rý s að l a ml aþ t ýr ma k den kopmamýþtý. Peki nedeðiþmekle i ç i n k a r a r l ý l ýk g e r e k ir . den “iþçi partisi” kalmýyor ayný olarak tanýmladý o zamanda farklý iþçizaman? Ýþçiler reformist leri farklý þekillerde etpartilere oy verdiði için dekiliyor. Çok genel geçer bir þekilde duru- ðil. O dönemde iþçilerin çoðunluðu mu þöyle tarif edebiliriz: Ýþçilerin bir Muhafazakar Partiye oy veriyordu kesimi egemen sýnýfýn fikirlerini tü- ve bu parti katýksýz bir kapitalist parmüyle kabul ederler. Bunlar muha- tiydi. Lenin’in Ýþçi Partisi’ni “iþçilefazakar iþçilerdir. Bir baþka kesim rin” partisi olarak tanýmlamasýnýn ise egemen fikirleri tümüyle redde- nedeni bu partinin iþçilerin kapitader ki bunlar da devrimci iþçilerdir. lizme karþý kendilerini savunma isteBu iki kesim içinde olmayan üçüncü ðini yansýtmasýydý.

Devrimci ve reformist partiler arasýnda bir baþka tür parti daha var. Bunlar, devrim ve reform arasýnda yalpalayan merkezci partilerdir. Merkezci partilerin en belirgin özelliði politik sorunlarýn üstünü kapatmasý ve sürekli politik kararsýzlýk içinde olmalarýdýr. Merkezci partiler bazen saðdan sola kayar, bazen de soldan saða. Bu zikzaklar çok kýsa bir dönem içinde baþdöndürücü bir hýzla yaþanabilir. Merkezci partiler tam bir bukalemundur. Sýk sýk renk deðiþtirirler, asla tek renkte kalmazlar. Devrimci partinin merkezci partiye uyum saðlamasý büyük bir tehlikedir. Merkezci parti reformistlerin, reformist parti de kapitalistlerin kuyruðuna takýlýr. Örneðin Ýngiltere’deki 1926 Genel Grevi sýrasýnda Komünist Parti liderliði merkezci sendikacýlarý kazanmak için kendi programýný yumuþattý. Sendikalar Konfederasyonu TUC’nin sol liderlerinin (A.J. Cook, George Hicks ve Alfred Purcell’in) kuyrukçuluðunu yaptý. TUC’nin sol kanadý da sað kanadýn (Jimmy Thomas, Arthur Pugh ve Ben Turner’ýn) peþine takýldý. Bu üçü de Ramsay McDonald’ýn liderliðindeki Ýþçi Partisi’nin kuyruðundaydýlar ve sonunda muhafazakar Baþbakan Stanley Baldwin’in politikalarý desteklendi. Komünist Partisi’nin merkeze kayýþý Ýngiltere iþçi


1 Eylül 1998 Ýþçi Demokrasisi

13

ve Reformizm sýnýfýnýn korkunç yenilgisiyle sonuçlandý. Zikzak yapan bir merkezci partinin varlýðýnda devrimci parti ilkeselliði ve politik netliði ile çok saðlam bir duruþa sahip olmak zorunda. Yalpalayanlarý saðlamlaþtýrmak için kararlýlýk gerekiyor. Tarihi iþçi sýnýfý yaptýðý için devrimci parti iki tehlikeden uzak durmak zorunda. Birincisi, partinin iþçi sýnýfý için iþçi sýnýfý yerine hareket edebileceðine inanan ikameciliktir. Ýkincisi ise iþçi sýnýfý içinde egemen olan fikirlere uyum saðlayan oportünizmdir. Örneðin bir devrimci grevci iþçilerle birlikteyken iþçilerden birisi ýrkçý söylemde bulunuyorsa o devrimci üç farklý tutum alabilir. Böyle bir durumda “ýrkçýlarla birlikte grev gözcülüðü yapmam, evime gidiyorum” diyen devrimci sekterliðe düþer. Çünkü iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr ve devrimciler tek tek iþçiler ne kadar geri fikirlere sahip olsa da iþverene

karþý onlarla yan yana durmak zorundadýrlar. Diðer bir olasýlýk ýrkçý fikirlerle karþý karþýya gelmekten kaçýnmaktýr. Ýþçi ýrkçý söylemler yaptýðýnda bunu duymamýþ gibi davranýp “bugün hava ne güzel, deðil mi?” diye sorlabilir. Bu oportünizmdir. Üçüncü olasýlýk ýrkçýlýða karþý tutum alýp bu iþçiyle tartýþmaktýr. Ýkna edebiliyorsak harika. Ýkna edemiyorsak da grev kýrýcýlarý geldiði zaman yine kolumuzu uzatýr o iþçiyle omuz omuza dururuz; çünkü iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr. Bir devrimci ikamecilik de iþçi kuyrukçuluðu da yapma lüksüne sahip deðildir. Devrimcilerin reformizme yaklaþýmýnda yukarýda belirtilenler bir rehber olmalýdýr. Reformistlerle farklý olduðumuzu söylemek yeterli deðildir. Devrimciler reformist partilerin tabaný ve destekçilerine yönelik bir köprü kurmalý. Sendika ve reformist parti liderliklerinden ta-

leplerde bulunmak devrimci partinin gerçek stratejisiyle reformist partininkini karþýlaþtýrmanýn en iyi yoludur. Ýþçiler reformist partilere oy verdiklerinde deðiþim için oy veriyorlar. Ancak bu deðiþimlerin nasýl baþarýlabileceði konusunda hayallere sahiptirler. Dolayýsýyla devrimci bir örgüt açýk kapitalist partilere karþý öfkeye tercüman olmakla yola çýkar. Tartýþmada zincirin ikinci halkasý iþçilerin hayatýnda ne tür köklü deðiþimlerin gerektiðini dillendirmektir. Örneðin sendikal haklarý kýsýtlayan yasalarýn kaldýrýlmasý, ücret ve çalýþma koþullarýnýn, eðitim ve saðlýk hizmetlerinin iyileþtirilmesi gibi. Sonraki konu bu deðiþimler için paranýn nasýl bulunacaðýdýr. “Faturayý kim ödeyecek” sorusunu yanýtlamak gerekiyor. Yanýt “Patronlar ödesin, zenginlerin vergileri artýrýlsýn” olmak zorunda. Tartýþmada zincirin son halkasý ise bunlarýn

gerçekleþmesi için gerçek sosyalist al ter na ti fin in þa edil me si ne olan ihtiyaçtýr. Tartýþma halkalarýnýn sýrasý çok önemlidir. Reformistlere saldýrarak iþe baþlarsak sekterliðe sürükleniriz. Önce kapitalist partiye saldýrýp hemen ardýndan reformist par ti ye sal dýr mak da sek ter li ðe denk düþer. “Bütün politikacýlar sah te kar dýr” de mek ka ram sar lýk yaymaktan baþka bir iþe yaramaz. Ýþçilerin öfkesine, deðiþim istemlerine tercüman olmak zorundayýz. Dolayýsýyla deðiþmesi gerekenler konusunda somut ve net olmalýyýz. Ancak milyonlarca iþçinin güvendiði reformist liderliðin bu talepleri hayata geçiremeyeceðini söylemek zorundayýz. Tam da bu nedenle reformist iþçilere gerçek sosyalist bir alternatifin gerekli olduðunu sabýrla anlatmalýyýz.

Sýnýf mücadelesinin keskinleþmesi iþçilerin kendilerine olan güvenlerini güçlendirir, egemen fikirleri zayýflatýr ve burjuva ideolojisinin altýný oyar. Bunun tersi de sözkonusudur. Birbirini takip eden yenilgiler, uzun dönemli iþsizlik iþçilerin kendine olan güvenlerini sarsýp törpüler. Onlarý en geri fikirlere daha açýk hale getirir ve savunmasýz býrakýr.


14 Ýþçi Demokrasisi 1 Eylül 1998

MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR.. MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR..MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...

H a st an e ö nü nde a f k a mp a nya s ý Örgütlenme, mücadele ve devrimci parti inþasý için diðer faaliyetlerimiz dýþýnda iþyeri satýþlarýna da baþlamýþtýk ve buna bir yenisini daha ekledik. Aðustos ayýndan itibaren Zeynep Kamil Hastanesi’nin önünde 7.30 ile 8.30 arasýnda açýk satýþ faliyeti yapýyoruz. Bununla birlikte ÝHD’nin af kampanyasýný da kullanmamýz politik tartýþmalarýn baþlamasýný kolaylaþtýrdý. Tartýþmalardan insanlarýn devlete karþý olan güvenlerinin yittiði açýkça görülüyor ve birçok insan düþünce suçlularýnýn da cezaevlerinden çýkmasýný istiyordu. Ýlk 2 hafta 8 gazete satýp 50’ye yakýn imza topladýk. Ýstikrarlý bir biçimde devam ettiðimiz takdirde kazanýmlarýmýzýn artacaðý inancýndayýz.

Tülay Þahin, Ýstanbul ÝDEP giriþimcisi

Ya z ýc ý oð lu k i mi n ö ðren c i si ?

Çok sayýda sosyalist, aydýn, sendikacý ve insanýn faþistlerce katledilmesine neden olan Alparslan Türkeþ’in ölümünden sonra açýlan “saygý” defterine “herþeyi senden öðrendim, oðlun” yazmýþtý Kemal Yazýcýoðlu. Ayný Kemal Yazýcýoðlu’nun adý Susurluk’a da karýþmýþtý. Þimdi ise Ordu Valisi olarak ezilenlere ve Kürtlere yönelik saldýrýlara bir yenisini daha ekledi. Yayýnlanan genelgeyle Kürt iþçilerin çalýþmak için Ordu’ya giriþlerini yasakladý. Bununla da yetinmeyip, 12 saat çalýþýp 1 milyon lira yevmiye alabilmek için çoluðunu çocuðunu býrakýp gelmiþ Kürt iþçileri keyfi olarak gözaltýna aldýrýyor. Yýllardýr süren savaþ nedeniyle daha da yoksullaþan Kürtler bir de Yazýcýoðlu gibi MHP’lilerin baský ve saldýrýsýna maruz kalýyorlar. Vize uygulamasý Kürtlere yönelik saldýrýlarýn boyutunu bir kez daha gözler önüne sermekte. Hem Kürtlere, hem de iþçi sýnýfýna yönelik bu saldýrýlarýn durdurulmasý için solun koltuk savaþýný býrakýp, mücadeleyi örgütlemesi gerekmektedir. Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði

Fuat Gümüþ

Bu N a s ý l Ba sý n ? B u N as ý l Me d y a? asýn Türkiye’de en çok eleþtiri alan konularýn baþýnda gelmektedir. Yýllar önce basýnýn bugün geldiði noktayý tahmin eden ve bu tutumu eleþtiren yazarlar oldu. Ancak medya dediðimiz kesim bunu kendisine kaþrý bir düþmanca tavýr olarak gördü ve hiç dikkate almadý. Medya denen basýndan hiç kimse memnun deðildir. Öyleki artýk bu konuya yetkili yetkisiz herkes karýþmaya baþlamýþtýr. Bu genel bir rahatsýzlýktýr, toplum kendisini bu aynada görmek istiyor. Ama toplum hiçbir þekilde bu aynada kendisini yansýtamýyor. Gerçek etkili birkaç yayýn organýndan baþka görüþ, fikir, ve düþünce belirtecek gazete kalmadý. Onlarda en fazla birkaç yüzbin adet satýyorlar. Kitleler her ülkede varolan basýný görmek istiyorlar ama ne yazýk ki buna fýrsat kalmamýþtýr. Basýna dýþardan gelen sermaye hükmediyor bu sermaye basýn yoluyla masrafsýz, çilesiz özellikle devlet kaynaklý kredilerle beslenerek kapitalizm içinde kendine köklü bir yer edinmek istiyor. Medyaya verilen tavsiye ve telkinlerde Türk medyasýnda dünya basýn karteli içinde yeralmasý öneriliyor. Böyle olunca çok tirajlý gazeteler kendi içinde bir tekele dönüþüyor. Bu tekel birbirine benzer en az bir düzine gazete ve yayýn organý çýkarýyor. Bir diðer tekel de ayný çaba da olunca basýndan fikir, düþünce sanat yazýn ve basýnýn konusu olan tüm maddeler kovuluyor. Yerine popülizm magazin ve promosyon sunuluyor. Basýnda gazeteci vasfýna sahip insanlar vardýr. Bunlar eskiden kalma gazetecilik geleneðini sürdüren insanlardýr. Ama bir elin parmaklarý kadardýrlar. Yeni kuþak gazeteci diye birþey kalmamýþtýr. Gazetecilik okullarý vardýr. Bunlar eðitim vermektedirler ama onlarý disiplinli bir þekilde yetiþtirecek ve gazetecilik öðretecek öðretmen yoktur. Önceden milyonlarca olan tiraj sayýsý binlere inmiþtir ama bunun da zararý yoktur. Çünkü onlar için basýnýn bir önemi yoktur ki. Basýn ancak kaptial yaratýrsa önemlidir. Bu ortadan kalkarsa “zarar ediyorum” diyerek basýndan çekileceklerdir. Bu kadar basittir. Ýþin içinde basýnla ilgili en ufak birþey olmayýnca ticari mantýk olaya hakimdir. Basýn emekçilerinin sendikasý yoktur. Kendilerini koruyacak kuruluþarý yoktur. Kesinlikle buna izin verilmemektedir. En son teknoloji getirilerek basýn emekçi sayýsý en aza düþürülmektedir. Emekçiler üzerinde korku yaratýlmaktadýr. Karþýlýklý anlaþmalarla bir basýn emekçisinin ve diðer gazetelerde çalýþma olanaðý da kalmamýþtýr. Muhabirlerin çalýþma esnasýnda cangüvenlikleri yoktur. Pek çok muhabir saldýrýya uðramaktadýr. Basýn kapitalistlerinin bu konuda hiçbir çabalarý olmamaktadýr. Onlar zaman zaman pek çok zorluðu göðüslemektedirler. Basýnda kartel ve tekelleþme kesinlikle kalkmalýdýr. Basýna basýn dýþýnda sermaye girmemelidir. Basýn yoluyla kapital yaratmaya izin verilmemelidir. Promosyon ve benzeri olaylara izin verilmemelidir. Basýn biterse ki buna çalýþýlmaktadýr. Türkiye pek çok kayba uðrar. Hiçbir þekilde kendisini medeni bir þekilde ifade edemez. Bu nasýl önlenir, gerçek gazete ve gazeteci vasfýna sahip kiþi ve kuruluþlarýn bu basýn egemenlerine yoðun bir baský uygulayarak onlarý basýndan uzaklaþtýrarak yerel olsun ya da az tirajlý bütün basýn yayýn organlarý bunu uygulamalýdýr. Gerekirse ben gazetecilik yapacaðým diyen insanlar bütün masraflarý üstlenerek gazeteler çýkarmalýdýrlar. Bu hem yeni bir ruh yaratacak hem de basýnýn son bulmasýný önleyecektir. Elbetteki bu ilk baþlarda bayaðý güç olacaktýr ama sonuç alýnmaya baþlanýnca olayýn ciddiyeti anlaþýlacaktýr. Türkiye’de yoruma dayalý gazeteciðe önemli oranda ihtiyaç var ve sanýrým toplum bunu gerekli þekilde algýlayacaktýr. Basýn konumunu tartýþmaya gerek yoktur. O önemini bu þekilde önemli ölçüde hissettirmektedir. Türkiye gerçek basýna kavuþuncaya kadar bu mücadele sürmelidir. Bu mücadeleye basýnla ilgili her düzeyde insan katýlmalýdýr. Bu mesleðin sürmesini istiyen herkez bu mücadeleye destek vermelidir. Bu en azýndan her türlü güvenceden yoksun, yazacaðý her yazýya oto sansür uygulayarak gazetecilik yapmaktan iyidir. Kiþilikli bir basýn önündeki bütün engelleri birer birer aþmalýdýr.

B

Ali RýzaUludað

Kürt i þçiler açlýð a m ahkum ed iliyor er yýl Güneydoðu’nun bir çok ilinden karadenizin çeþitli illerine fýndýk toplamaya giden Kürt iþçiler bu yýl Ordu Valisi Kemal Yazýcýoðlu’nun yayýnladýðý genelgeyle bölgeye sokulmadý. Son dönemde Karadeniz Bölgesi’nde insan haklarý ihlalleri bölgede gerilla faliyetlerinin artmasý bahanesi ile arttý. Güneydoðuda’kilere benzer köy boþaltmalarý, yayla yasaklarý ve son olarak aileleri ile fýndýk toplamaya giden kürt iþçilerinin Ordu ve Giresun’a sokulmamasý uygulamalarýn zývanadan çýktýðýný, artýk ýrkçýlýk boyutuna ulaþtýðýný gösteriyor. Ýleriki zamanlarda Ordu Valisi, eski Ýstanbul Emniyet Müdürü ve 80 sonrasý kurulan iþkence merkezi DAL’ýn (derin araþtýrma labaratuarý) kurucusu ve baþkaný olan Kemal Yazýcýoðlu’nun Alparslan Türkeþ’ten baþka neler öðrendiðini beraber göreceðiz. Güneydoðu’daki iþsizlik ve kötü yaþam koþullarý nedeniyle bölgede yaþayan Kürtler Türkiye’nin çoðu yerinde hasat mevsiminde geçimlerini saðlamak için çok ucuz ücretlerle pamuk, tütün , fýndýk gibi elle hasat yapýlan iþlerde çalýþýyorlar.Devletin bu tür uygulamalarý sonucu bu yýl Kürt iþçiler aileleriyle beraber devlet tarafýndan açlýða mahküm ediliyorlar.

H

Gökal Doðan

Sa n at ü re t i mi v e d em o kra t i kl e þ me Marks, “bilim, felsefe ve sanat özgür bir ortamda geliþir ve iþlevini ancak demokratik koþullarda yerine getirebilir” diye yazýyor “Sanat ve Edebiyat” adlý yapýtýnda. Bu tarihsel, bilimsel ve pratik gerçeklik temelinde ve yöneliminde Türkiye nesnelliðine bir baktýðýmýzda sanat ve edebiyat cephesinde, üretimlerin kýskaç altýna alýnýp sanat üreticilerinin rahat çalýþma ortamýndan yoksun býrakýldýðý ya da baský altýna alýndýðý gerçeði ortaya çýkar. Bu koþullarda var edilen sanat pratikleri bir bütün olarak iþlevlerini yerine getirebilmeleri de olanaksýzdýr. Siyasal iktidarlar ve onun savunucularý tarihsel süreç içerisinde aydýnlanmadan ve özgür düþünceden korkmuþlar ve bu giriþimlerin önü kimi dönemlerde en acýmasýz bir biçimde kesintiye uðratmaya çalýþmýþlardýr. Bu baský ve tahakküm altýna alma giriþiminden sanat kendi payýna düþeni almýþtýr. Ýnsanýn insanlaþma ve dolayýsyla özgürleþme mücadelesinin bir biçimi olan bu kültürel ve aydýnlanma pratikleri tarihin çeþitli devrelerinde karanlýk kafalarýn despot ve faþisan yöntemleri ile engellenmiþ, yakýlma, zýndan ve sürgünlerle biten imha politikalarý ile sonuçlandýrýlmýþtýr. Bu kýsa giriþten sonra Türkiye gerçeðine gelindiðinde insanlara, aydýnlara santçýlara yaþatýlanlar bir boyutu ile tarihin en zifiri dönemlerine taþ çýkartýr nitelikte. Yetkililer þunu kavramak zorunda. Bir ülkenin kalkýnmasý salt ekonomik göstergelerle ölçülmez. O ülkenin aydýnlarýnýn düþünce üretme olanaklarý, üniversitelerin bilimsel düzeyi, sendikal etkinlikler, insanlarýna saygý, sivil toplum örgütlerinin çalýþma alanlarý, kültürel deðerlerin korunup kollanmasý, sanat ve edebiyattaki evrensel dolaþým ve genel demokratikleþme hareketleri ülkelerin kalkýnma düzeylerini gösterir. Sanat, varoluþ gerekçesi ve doðasý gereði yaþamsal somut gerçeklikleri sorgulayan ve estetik bir bütünlük içerisinde sunan nesnel bir yaratma sürecidir. Bu anlamda sanatçý bu sorgulama, irdeleme ve yaratma sürecinde bulunan yarattýklarýna yansýlayan ve alýmlamaya sunan hünerli bir insan olarak yeterince özgür ve olanaklarla donatýlmýþ olabilmelidir. Halka estetik düzey ve beðeni sunmanýn dýþýnda, herhangi bir otoriteye baðýmlý hissetmeden yaratma sürecinde bulunabilmeli ve bunu aktarmalý ya da yansýlayabilmelidir. Bugün Türkiye ve siyasal iktidar sahipleri sanat ve kültürel kalkýnmanýn üzerine kalem çekmiþ durumdalar. Bu alaný bilinçli bir biçimde gözden çýkarmýþ durumdalar. Rantta dayalý teþebbüslere onca kredi açýlýrken sanatsal ve kültürel etkinliklerin býrakýn desteklenmesini kendi olanaklarý ile bu etkinlikleri yürütenlerin önü kesiliyor. Devlet hala bu insanlarý yargýlayabiliyor. Bir yandan devletin bankasý diðer yanda yoz ve gerici kesimlerin çaðdýþý tepkiselliði gerçekçi, akýlcý, derinliði olan estetik ve etik düzeyi yüksek sanat üretimini doðrudan ve dolaylý olarak destekliyor. Bu durumda sanat ve sanatçý esas olarak toplumsal misyonunu yerine getirmekte zorlanýyor doðal olarak. Bunun sonucunda sanat yapabilme yeteneði olmayan devlet ya da þirket güdümlü sanatçýcýklar ortalýkta soysusca soytarýlýklarýný sergileyebiliyorlar. Böylesi zýrzoplarýn þaklabanlýklarla belirledikleri sanat ortamýnda “at izi, it izi” karýþabiliyor kolayca. Böylesi düzeysizlikleri sanat diye sunabilen kerameti kendinden menkullerin en büyük suç ortaklarý ise “sihirli kutu” medyadaki her konuda gündem oluþturucular ve manþetörler denen medyatik snoplar. Son yýllarda medya önce yozluðu, soysuzluðu ve zihinsel çerçevesinin darlýðýna raðmen sanatsal sürece, raiting kanýna batýrýlmýþ damgasýný vurmuþ durumda. Bu gidiþ, en genel anlamda sanatý ve onun üretim alanlarýný daralttýðý gibi ciddi bir uçuruma doðru sürüklenmektedir. Sanat üretimi ya da sanatý varediþ ortamý, sanatýn özüne ve doðasýna uygun bir biçimde demokratize edilmediði koþullarda sanat kendi gerçeðine ulaþmayacaktýr. Ayrýca sanatsal özgürlük salt yasalardaki anti demokratik maddeleri kaldýrmakla da saðlanamaz. Sorunun esas anlamda pratik olarak uygulanan sansürler ve toplumsal zihinlerdeki dar ve yoz þekillenmenin bizzat kendisi sorunun temelini oluþturuyor.

Metin Boran


1 Eylül 1998 Ýþçi Demokrasisi 15

MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR.. MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR..MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...

E ÐÝ TÝ M -S E N N ED E N BÖYLE? * Eðitim-Sen lll. Olaðan Genel Kurulunu 3-5 Temmuz günlerinde Ankara’da gerçekleþtirdi. Son iki yýldýr toplumda egemen olan darbe ve þeriat tartýþmalarý, sekiz yýllýk laik eðitim, eðitimde özelleþtirme, sahte sendika dayatmalarý, okullarda kýlýk kýyafet ve sürdürülen kirli savaþ politikalarý sendikal hareketi de önemli ölçüde etkilemiþti. Bu genel kurulun, süreç içerisinde karþýlaþýlan problemlere çözüm arayan, örgütün kendi önceliklerinde anlaþmasýný saðlayan bir genel kurul olmasý beklenirdi. Ne var ki, sendika yönetimini paylaþma ittifaklarý bu sorunlarý çözen politikalarýn önüne geçince, umutlar bir sonraki genel kurula kaldý (!). Bu nedenle, ulaþýlan sonuç anlamýnda birkaç küçük olumluluk dýþýnda diðer genel kurullardan pek de farký yoktu. Eðitim-Sen’nin 9 yýldýr sürdürülen sendikal mücadelede gerek üye sayýsý açýsýndan gerekse yarattýðý etki açýsýndan çok önemli bir yeri var. Ancak, son yýllarda Eðitim-Sen’e egemen olan politikalar daha fazla geniþleyebilme olanaklarýný saðlayamadý. Doðal olarak bu süreç Eðitim-Sen’in kurullarýna yansýdý. Genel Kurul’un neden sendikanýn karþýlaþtýðý sorunlarý yeterli açýlým saðlayamadýðýný anlamak için Eðitim-Sen’in iki yýllýk sürecine bakmak gerekir. -Sendika ve üyeleri arasýnda bir yabancýlaþmanýn oluþmasý ve bunun sonucunda üyelerin üçte birinin sendikaya ödenti vermemesi, üçte ikisinin de örgütlenen eylemlere katýlmamasýný ortaya çýkardý. -Sendikal iþleyiþin yukardan dayatmacý bir biçim almasý sendika içi demokrasiyi ve üyelerin karar alma sürecine katýlýmýný engelliyor. -Eðitim-Sen iki yýldýr egemen sýnýfýn dayattýðý laik anti-laik ikileminden kurtulamamýþ, emek ve sermaye arasýndaki çeliþkiyi unutarak 8 yýllýk eðitim ve kýlýk kýyafet ile ilgili uygulamalarda kamu çalýþanlarýn birliðini saðlayýcý bir tutum almayýp egemen sýnýfýn politikalarýnýn etkisinde kaldý. -Bu süreç içerisinde Eðitim-Sen örgütlülüðü giderek zayýfladýðý için önüne koymuþ olduðu eðitim politakalarýný önemli çabalar sarfetsede (demokratik eðitim kurultayý, anadilde eðitim sempozyumu gibi) hayata geçirememiþ ve örgütlenme mücadelesine de önemli diyebileceðimiz katkýlarda bulunamamýþtýr. -Kapatýlan þubeler ve sürgünler konusunda Eðitim-Sen tabandan yükseltilen bir mücadele perspektifinden uzaktý. -Kesk’in 4 Mart sonrasý kendi yetki ve sorumluluðunu Ankara Þubeler Platformu’na býrakmasý konusunda Eðitim-Sen’e egemen olan anlayýþ da ayný fikri paylaþýyordu. Bu durum ise merkezileþmek isteyen kitleyi bölerek mücadele birliðini zayýflattý. - Ýþyerinin sorunlarý ekeseninde yapýlan mücadele zayýf kaldýðý sürece hem iþyeri örgütü hem de sendika þubeleri yeterince çalýþamaz araçlar durumuna düþmektedir. Eðitim-Sen’e baðlý þube ve temsilciliklerin kendi sorumluluk alanlarýnda yerel mücadeleyi örgütleyememeleri ve sadece merkezi eylemlere katýlmalarý bunun en açýk göstergesidir. -Eðitim-Sen iþyerlerindeki hizmetli ve memurlarýn somut sorunlarý üzerinde ýsrarla mücadele etmediði için hala bir öðretmen örgütü olarak kalmaktadýr. -Üyelerinin önemli bir kýsmýnýn kadýn üyelerden oluþtuðu Eðitim-Sen’de delege olan ve yönetici organlarda çalýþan kadýnlarýn sayýsýnýn azlýðý kendi içinde kadýnlarý bu mücadeleye katmayý baþaramamasýnýn bir göstergesidir. Özetlediðimiz bu iki yýllýk sürecin genel kurula yansýmasý kaçýnýlmazdý. Bu nedenle yukarýda bahsettiðimiz sorunlarýn bir çoðu genel kurulda da etkisini gösterdi. Öte yandan genel kurulda bu sorunlara delegeler tarafýndan daðýnýk bir þekilde olsa da deðinildi. Kýlýk kýyafet dýþýnda hemen hemen her konuya deðinen toplam 57 önerge verildi. Tartýþmalar asýl olarak önergeler üzerinde yoðunlaþtý. Eðitim-Sen tarihinde ilk defa bir genel kurul bir kaç önergeden dolayý ikiye bölündü. Özellikle sendika yayýnlarýnda Kürtçe yazýlarýn yayýnlanmasý ile ilgili önergenin reddedilmesi bu bölünmeyi yaratan en önemli nedenlerden biriydi. Ancak anadilde eðitim hakkýný savunan bir sendikanýn kendi yayýnlarýnda Kürtçe yazýlarýn olmasýný reddetmesi politikalarýyla uyuþmayan bir tutumdur. Ne yazýk ki bu durum sendikanýn kendi mücadelesine güvensizliðinin açýk örneðinden baþka bir þey deðildir. Bu sendikal anlayýþ benzer tutarsýzlýklarý 4 Mart eylemleri sýrasýnda göstermiþti. Bu tartýþmalarýn ve bu genel kurulun önümüzdeki sürecin kendi içinde yoðunlaþan çekiþmelere ortam hazýrlayacaðýný söylemek bir kehanet deðildir. Bir baþka tartýþma da örgütün büyümemesi ve kendi üyelerinin eylemlere çekmemesi üzerinde yoðunlaþtý. Sendikadaki reformist anlayýþ bu durumu asýl olarak sendikanýn Kürt sorununa iliþkin politikalarýný öne çekmesinde ve sendika da radikal sol anlayýþlarýn bulunmasýnda görüyordu. Oysa asýl sorun sendikanýn devlete karþý vermiþ olduðu mücadelede net politikalar üretememesinde ve direnmemesinde yatmaktadýr. 20 Aralýk, 13 Ocak, 9-13 Mart ve en son 4 Mart eylemlerin kamu çalýþanlarý arasýnda büyük bir destek saðladý. Ve bu eylemler sendikal hareketin büyüme olanaklarýný bu eksende olabileceðini gösterdi. Sendikada bir koltuða sahip olan üyelerinin geri bilincini okþamakla sendikal hareketin büyüyemeyeceði ve devlete karþý mücadeleyi yükseltemeyeceði çok açýktýr. Eðitim-Sen içinde asýl mücadele önümüzdeki süreçte bu iki eðilim arasýnada olacak gibi görünüyor. Bu nedenle seçimlere katýlmayarak protesto eden yaklaþýk 200 delegenin tutumu yaþanan bu olumsuzluklara verilen olumlu bir yanýttýr. Bize düþen görev sendikanýn kendi iç tartýþmalarýnda boðulmadan günlük talepler konusunda mücadeleyi örgütlemek eylem birliðini bozan her türlü eðilime karþý çýkmaktýr. Kendi taleplerimizi kazanma iddiamýz zayýfladýkça sendikal hareket geriler. Önümüzdeki bu iki yýl kamu çalýþanlarýnýn grevli toplu sözleþmeli sendika hakkýný kazanmasý kaçýnýlmazdýr ve eðer bunu yaratamazsa sendikal hareketin sýçrama yapmasý beklenemez. Eðitim-Sen 2 Nolu Þube Üyeleri M. Ali Fýrat M. Kemal Coþkun *Bu mektup postadaki bir gecikme nedeniyle geçen sayýmýza yetiþemedi. Hala güncelliðini koruduðunu düþündüðümüz mektubu yayýnlýyoruz.

Belediye grevinden ders ler A

nkara Büyükþehir Belediyesi’nde çalýþan 3 bin 500 iþçinin 6 Aðustos’ta baþlattýðý grev 22 gün sonra bitti. Ankara ÝDEP giriþimcileri olarak elimizden geldiðince destek olmaya çalýþtýðýmýz grevden çýkarýlmasý gereken dersleri þöyle sýralayabiliriz: 1. Sendikal bölünmüþlük sýnýfýmýzýn gücünü ciddi olarak azaltýyor. Örneðin AÞTÝ’de Tümtis örgütlüyken, memur statüsünde olanlar Tüm-Bel Sen’de, grevci iþçiler Hizmet-Ýþ’te örgütlüler. Bu durum militan iþçilerin sayýsýný azaltmakta ve daha önceki mücadele deneyimlerinden yararlanmayý zorlaþtýrmaktadýr. 2. Belediye baþkanlýðý seçimini Refah’lý Gökçek kazanýnca iþçiler DÝSK’e baðlý Genel-Ýþ’ten Hak-Ýþ’e baðlý Hizmet-Ýþ’e geçmeye zorlandý. Ýþveren güdümlü sendikacýlýða karþý haklý bir mücadele veren küçük bir azýnlýk vardý. Ne var ki bu azýnlýk iþçilerin çoðunluðunun Hizmet-Ýþ’e geçmesini engelleyemedi ve yenildi. Bu yenilgiye karþýn bir çok militan iþçi uzunca bir süre Genel-Ýþ’te kalmakta direnerek iþçilerin büyük çoðunluðunun bulunduðu sendikada faaliyet göstermediler. Bu durum sendika bürokratlarýnýn hareket alanýný artýrdý, tabandaki militanlarý güçsüzleþtirdi. 3. Sosyalist iþçiler asýl olarak sendika bürokratlarýna deðil tabana güvenmeli ve taban içinde örgütlenmelidirler. Grevin baþarýsýnýn en saðlam yolu budur. 4. Özelleþtirme ve taþeronlaþtýrma iþçi sýnýfýnýn pazarlýk gücünü azaltýyor. Grevi kýrmak için ilçe belediyeleri ve firmalarý taþeron olarak kullanan iþveren bu taktiðinde oldukça baþarýlý oldu. 5. Refah Partisi ve devamcýsý olan Fazilet Partisi iþçilerin dostu deðildir. Bu partilerin hakim olduðu belediyelerde ortaya çýkan anlaþmazlýklarda belediye yönetimleri saldýrgan iþverenler olarak iþçilerin karþýsýna çýkmaktadýr. 6. Ýþçi mücadeleleri Ýslami hareketin çözüm olmadýðýnýn teþhiri açýsýndan büyük olanaklar vermektedir. Ýslamcýlarýn liderliðindeki sendikalar bile tabandan baský gelince islamcý iþverenlere karþý harekete geçmek zorunda kalýyorlar. 7. Ýslami hareketin gücünü azaltmak için her türlü malzemeyi propaganda için kullanan egemen sýnýf bu grevi malzeme yapmadý. Ordu, MGK, medya ve düzenin diðer kurumlarý iþçiler ve iþveren karþý karþýya gelince sýnýfsal çýkarlarýna uygun olarak iþvereni desteklediler. 8. Ýþverenin önerisinin oylanmasý demokratik koþullarda gerçekleþmedi. Sosyalist iþçiler tabanda daha fazla etkin olabilselerdi sendika bürokratlarý geri adým atmak zorunda kalabilir, iþçiler daha büyük kazanýmla grevi bitirebilirlerdi. 9. 2 bin 648 iþçinin katýldýðý ve sendika-iþveren teklifini kabul etmek istemeyen iþçilere konuþma hakký verilmeyen oylamada bin 719 iþçi greve son derken 905 iþçi greve devam diyordu. Oylamayý “sendika iþveren omuz omuza” sloganlarý atarak protesto eden iþçiler için bu grev bir sonraki mücadeleleri için büyük bir deneyim oldu.

Ankara ÝDEP giriþimcileri

Korkma, hakkýný ara

iz iþçiler patronlarýn yanýnda deðil iþçinin yanýnda iþçiye destek olup iþçi sýnýfýna güç katmalýyýz. Memur olsun, fabrikada çalýþan iþçi olsun, hastanede çalýþan doktor olsun hepimiz iþçiyiz. Din, dil, ýrk, mezhep ayýrmaksýzýn çalýþanlar olarak birbirmize destek çýkmamýz gerekir. Eðer ki bizler birbirimize destek olamýyorsak sömürülmeye mahkum oluruz. Burjuvalar Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Müslüman, Hýristiyan gibi þeyleri insanlarýn kafalarýna sokarak insanlarý bölüp parçalamýþtýr. Bunlar bizim hiçbir þekilde çýkarýmýza deðil. Bizlerin tek çýkarý iþçi sýnýfýnýn birliði ve dayanýþmasýdýr. Bu iþçi sýnýfýnýn birliði ile tabandan sosyalizm olur. Bizlerin korkmamasý gerek. Nerede grev varsa oraya, nerede yürüyüþ varsa oraya katýlýp destek olmamýz gerek. Bizler 100 kiþi, bin kiþi her zaman eziliriz. Ne zaman beþ bin, yüz bin, bir milyon kiþi yürürsek o zaman kazanýrýz. Karþýmýzda da ne polis kalýr ne de asker. Ne de devlet. Hepsi daðýlýr.

B

Ali Kanat Ankara’dan ÝDEP giriþimcisi bir iþçi


Uluslararasý Sosyalizm için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ YIL: 1

SAYI: 8

1 EYLÜL 1998

ABD’de bombalamaya karþý protesto: Dövizlerde “Bomba deðil, iþ ve okul için para” yazýlýyor

ABD Su da n ve A fga nis t an ’ ý b omb al ad ý

En büyük terörist ABD’dir BD’nin geçen ayýn sonunda Afganistan ve Sudan’ý bombalamasý Türkiye’de sesiz sedasýz geçiþtirilmeye çalýþýldý. Cumhurbaþkaný Demirel’in “ABD gerekli gördüyse bize birþey söylemek düþmez” anlamýna gelen demeçleriyle saldýrý gündemden düþürüldü. Ecevit, “Ýslami teröre karþý olduðu için” saldýrýya onay verdi. Halbuki dünyanýn en büyük silahlý gücü, iki küçük ülkeyi Cruise füzeleri ile vurdu ve onlarca insaný katletti. Sudan’da bir ilaç fabrikasý yerle bir edildi. Salgýn hastalýklarýn yaygýn olduðu Sudan’da bu ilaç fabrikasýnda üretimin durmasý onbinlerce insanýn daha saðlýðýnýn tehlikeye girmesine, binlercesinin de ilaçsýzlýktan ölmesine neden olacaktýr. Saldýrýlarýn gerekçesi olarak islamcý terör gösteriliyor. Dünyada terör estiren, barýþ yollarýný sürekli týkayan ABD’nin kendisidir. ABD, bu açýk emperyalist saldýrgan tutumuyla ekonomik krize gittikçe istikrarsýzlaþan dünyaya bir kez daha “patronun” kim olduðunu, kimsenin kendisine karþý duramayacaðýný kanýtlamaya çalýþýyor.

A

Ladin’i yaratan ABD’dir linton, Afganistan’a üslenen Ussama bin Ladin’in ABD büyükelçiliklerinin bombalamasýndan sorumlu olduðunu iddia ediyor ve terörizmin cezasýz býrakýlmayacaðýný söylüyor. “Bir numaralý düþman” ilan edilen Ladin kýsa süre öncesine kadar ABD’nin yakýn dostuydu. SSCB’nin 1979’da Afganistan’ý iþgal etmesi üzerine islamcý örgütler ABD tarafýndan “özgürlük savaþçýlarý” olarak ilan edilmiþ ve onlara para musluklarý açýlmýþtý. On yýl süren iþgal sýrasýnda ABD’nin islamcý örgütlere üç milyar dolar aktardýðý biliniyor. 1989’de SSCB’nin Afganistan’dan çekilmesi üzerine islamcý örgütler arasýnda yaþanan iktidar mücadelesinde ABD Taleban’dan yana tutum aldý. ABD Afganistan’ýn petrol kaynaklarýna göz dikmiþ, Taleban’ýn Amerikan petrol þirketlerine uygun koþullar saðlayacaðýný ummuþtu. Taleban 1996’da baþkent Kabil’e girip, kadýnlara okula ve iþe gitmeyi yasakla getirdiðinde ABD hiç rahatsýz olmamýþtý. O zaman Taleban’a hala yeþil ýþýk yakýyordu. Ladin Taleban yönetimindeki topraklarda üslendi. Ancak Saddam Hüseyin örneðinde de olduðu gibi eski dost düþman oldu.

C

SSCB’nin çökmesiyle bir “baþ düþmandan” yoksun kalan ABD, islamcý hareketi “dünyayý tehdit eden baþ düþman” olarak ilan etti.

Monica için bahane miydi? BD’nin karþýsýnda güç gösterisi yapabileceði böylesi bir baþdüþman yaþadýðýmýz dönemde emperyalizmin çok iþine geldi. Daha düne kadar dünya kapitalizmin “mucizeleri” olan ülkeler ardarda çöküyor. Endonezya’dan Rusya’ya, Japonya’dan Latin Amerika’ya kadar istikrarsýzlýk ve ekonomik kriz hakim. Artýk tartýþma konusu bu kriz dalgasýnýn ABD ve Avrupayý etkileyip etkilemeyeceði deðil, ne zaman ve ne derinlikte vuracaðýdýr. Bu belirsizlik içinde ABD’nin kendi hegemonyasýný kanýtlama ihtiyacý çok bariz ortada. Dolayýsýyla Sudan ve Afganistan’ýn bombalanmasýna ne “Ladin” ne de “Monica” sendromu olarak bakamayýz. Bombalamanýn zamanlamasý tabii ki Clinton’un en çok iþine yarayacak ana göre ayarlandý. Ancak ekonomik krizi ve ABD’nin hegemonya kurma çabasýný görmeden saldýrganlýðý anlamlandýramayýz. Solun bir kýsmý emperyalist müdahalenin islamcýlarý geriletebileceðini düþündüðü için müdahale karþýsýnda sessiz kaldý. Emperyalist saldýrýlar islami hareketi geriltmek bir yana Sudan ve Afganistan halkýný daha fazla islamcý hareketlere baðlar, Ýslamcýlarýn anti-emperyalist kýlýfa bürünmelerine hizmet eder, sýnýf çeliþkilerinin üstünü örter. Ladin, bombalamadan sonra bütün islam ülkelerine seslenerek ABD’ye karþý cihat çaðrýsýnda bulundu ve anti-emperyalist bir mücadele verdiði izlenimi yaratmakta. Taleban gibi islamcý örgütler SSCB emperyalizmine karþý verdikleri silahlý mücadele nedeniyle taban edinmiþ, saygýnlýk kazanmýþlardý. Ýran’da Humeyni rejimi de ayný yöntemle yýllardýr hükmünü sürdürüyor. Ýslamcý olmasa da Saddam gibi bir diktatörlün hala iktidarda olmasý halkýn ABD’ye karþý onun arkasýnda birleþmesinden kaynaklanýyor. Ýslamcý yönetimlere anti-emperyalist, “ilerici” payeler biçmeden emperyalist saldýrlara karþý duralým.

A


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.