Uluslararasý Sosyalizm için
ÝÞÇÝ
Çete Devlettir!
DEMOKRASÝSÝ YIL: 1
SAYI: 9
1 EKÝM 1998 200.000 TL.
Patronlar Ýçin Fedakarlýða Hayýr!
Metal iþçisinin fedakarlýk isteyenlere yanýtý
Memura %20, metal iþçisine %43 ücret artýþý hak görenler dünyadaki krizi, doðuda yaþanýlan savaþý, rekabetin keskinliði nedeniyle kar oranlarýnýn düþtüðünü bahane ederek bizi yoksulluða mahkum etmeye çalýþýyorlar. Birleþmiþ Milletler Raporu’na göre dünyadaki 225 kiþi 2.5 milyar insanýn toplam zenginliðinden daha fazlasýna sahip. Bu arada dünyada her yýl 300 milyon insan açlýktan ölüyor. Bütün patronlar, bürokratlar ve politikacýlar, yani yönetici sýnýf krize karþý hep ayný þeyi öneriyor, iþçi sýnýfýnýn biraz daha fedakarlýk etmesi. Oysa yeni vergi düzenlemelerinin patronlara getirdiði küçük yükler bile kriz bahane edilerek kaldýrýlýyor. Çok büyük bölümü iþçilerden alýnan vergilerin %75’i faiz olarak tekrar patronlara daðýtýlýyor. Türkiye’nin en büyük 500 sanayi þirketinin net karlarýnýn %52.7’si, ikinci 500 büyük þirketin net karýnýn da %71.2’si faizden elde ediliyor. Bu arada gelir daðýlýmý bozulmaya devam ediyor. Zengin daha zengin, yoksul daha yoksullaþýyor. Bu krizin nedeni bizler deðiliz. Piyasa ekonomisinin kendisidir. Piyasa ekonomisi milyonlarýn geleceðini karartmakta, insanlarý umutsuzluða sürüklemektedir. Zenginlerin kurallarýný kabul etmek zorunda deðiliz. Kendi ihtiyaçlarýmýz için ürettiðimiz bir toplum kurabiliriz.
Siyaset yasaklarýna karþý demokrasiyi savunalým!
2
Ýþçi Demokrasisi 1 Ekim1998
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BARBARLIK YA SOSYALÝZM apitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir.
K
Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür.
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR osyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir.
S
Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr.
REFORM DEÐÝL DEVRÝM u düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz.
B
Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur.
rime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr.
ULUSAL SORUN osyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar.
S
Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler.
AZINLIKLAR osyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar.
S
CÝNSÝYETÇÝLÝK
Y
aþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir.
Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler.
DEVRÝMCÝ PARTÝ þçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur.
Ý
Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler.
Ç etel erd en nasýl kurtulu ruz? aþbakan Yýlmaz geçen ay bu soruya “Herkes müsterih olsun. Hiç bir pislik örtülmeyecek, hiçbir pislik kapatýlmayacak, hiçbir suçlu takipsiz kalmayacaktýr” diye yanýt veriyordu. Ancak bugün Yýlmaz’ýn kendisinin de bu pisliðin bir parçasý olduðu Çakýcý tarafýndan kamuoyuna duyuruldu. BBP Genel Baþkan Yardýmcýsý bu durumu þöyle ifade ediyor “Mafyalaþma hadisesinin yoðun olarak baþladýðý 1984’ten 1998’e geçen 14 yýllýk sürede yaþananlarýn, bu dönemde görev yapan iktidarlarýn kontrolü altýnda gerçekleþip gerçekleþmediði belki tartýþýlabilir. Ancak bu hadiselerin iktidarlarýn bilgisi dýþýnda gerçekleþtiðini iddia etmek, herhalde öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hakarettir.” Çok açýktýr ki yönetici sýnýfýn her kesimi (büyük patronlar, devlet bürokratlarý, komutanlar, emniyet amirleri, parlamenterler) durumdan haberdar ve bir biçimde yaþanýlan sürece katkýlarý var. Son geliþmeler yönetici sýnýfý paniðe sokmaktadýr. Devlet içindeki kanatlar arasý tasfiye sürecinde kontrolün kaybedilmesin-
B
den korkulmaktadýr. Yöneticiler zayýftýr. Bu durum aþaðýdan gelecek bir hareket için çok uygun bir ortam saðlamaktadýr. P at r o n l a r n e i s t i y o r ? Metal sektöründe 120 bin, yýlbaþýnda ise kamu sektöründe yaklaþýk 450 bin iþçinin toplu sözleþme sürecine girmesi öncesinde Türkiye Ýþveren Sendikalarý Konfederasyonu Genel Sekreteri Kubilay Atasayar, Ekim ayýnda itibaren iþten çýkarmalarýn baþlayacaðýný duyuruyordu. Bu tehditlerle uzlaþmakta güçlük çekmeyen Türk Metal Ýþ örgütlenmesi öfkeli metal iþçileri tarafýndan çökertilimekte. Anti demokratik sendikacýlara yönelen öfke patronlarý daðýtmaya yetecek güçte. Ancak sorunu sendika sorununa indirgeyen fikirler patronlarýn öfkeyi tekrar kontrolleri altýna almasý ný saðlayacaktýr. E ki m d e v r i m i p i s l i ð i n v e yoksulluðun nasýl çözülebileceðini gösterdi Dünya 1930’lardan bu yana yaþadýðý en derin krizie girmiþ durumda. 1. Dünya savaþýnýn barbarlýðýndan Rusya’da bir iþçi devrimiyle çýkýldý ancak diðer ülkelerde devrimin zafere ulaþamamasý devrim
dalgasýný boðdu. Rusya’da devrimin bir Stalinist karþý devrimle sonlanmasý ve iþçi sýnýfý içinde örgütlenen devrimci bir parti olmamasý nedeniyle 1930’lardaki krizde faþizm iktidara geldi. Sosyalist Alternatif Gerekli Toplumdaki alternatif arayýþýna yanýt verebilmek ve daha güzel bir dünya yaratabilmek geçmiþin deneyimlerinden öðrenmeyi gerektiriyor. Ancak bu derslerin ýþýðýnda kalýcý ve güçlü bir gelenek yaratmak mümkün. Bu geleneði öðrenmeye direnenler sýnýf mücadelesinin ani virajlarýnda uçuruma yuvarlanmaktan kurtulamayacaktýr. Sýnýf içinde kök salmak ancak teorik ve politik olarak güçlü militanlarla mümkündür. Marksizm Tartýþma Platformu Her kriz dönemi büyük toplumsal dönüþümlere de gebe. Sosyalistlerin görevi böylesi olanaklarýn iþçi sýnýfýnýn zaferiyle sonuçlanmasýný saðlayabilmektir. Bu gün için yakýcý olan konularý birlikte tartýþabilmek için bir Marksist tartýþma programý hazýrladýk, hepinizin katýlýmýný bekliyoruz.
ENTERNASYONALÝZM apitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir.
K
Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir.
TEK ÜLKEDE SOSYALÝZM MÜMKÜN DEÐÝLDÝR usya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz.
PARTÝ ÝÇÝ DEMOKRASÝ osyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur.
S
Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur.
R
Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’daki karþý dev-
DEVRÝMCÝ GÖREV u fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.
B
Sohbet Toplantýlarý: Ýstanbul Kadýköy Her Pazar saat 14.30 4 Ekim 11 Ekim 18 Ekim 25 Ekim
Ekim Devrimi Ýnsan Doðasý Sosyalizme Engel mi? Trockýzm Kemalizm
Ýstanbul Ümraniye Her Pazar saat 17.00 4 Ekim 11 Ekim 18 Ekim 25 Ekim
Krize Sosyalist Yanýt Ekim Devrimi Çeteler ve Devlet Rosa’nýn devrimci mücadelesi
Ankara Her Pazar saat 16.00 4 Ekim 11Ekim 18 Ekim 25 Ekim
Çeteler ve Devlet Anarþizm mi Sosyalizm mi? Kriz ve Kapitalizm 1917- Neden Ýþçi Sýnýfý
Uluslararasý Sosyalizm için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih:1 Ekim 1998 Sayý: 9 Sahibi: Uluslararasý Gelenek Yayýn ve Tanýtým Limited Þirketi adýna Hüseyin Çýnar Yazý Ýþleri Sorumlusu:Süleyman Þarlý Baský:Yön Matbacýlýk
Bürolar: Ýstanbul Kadýköy: Yoðurtçu Þükrü Sokak, No.48/5 Kadýköy, Tel: 0216 330 8272 Ýstanbul Ümraniye: Santral Duraðý,Menteþoðlu Cd. No 5, Ümraniye Ankara: Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Tel: 0312 229 3257
1 Ekim 1998 Ýþçi Demokrasisi
3
Metal iþkolunda Öfke Patladý þçi sýnýfý içinde uzunca bir süredir biriken öfke, metal sektöründe patladý. Türk Metal Ýþ’in Madeni Eþya Sanayicileri Sendikasý (MESS) ile yaptýðý ilk altý ay için %43, diðer dilimler için enflasyon oranýnda artýþ sözleþmesi metal iþçileri arasýnda büyük bir öfke yarattý. Bursa’da baþlayan hareket, hýzla tüm metal sektörüne yayýldý. Sabah vardiyasýna geldiklerinde kendi beklentilerinin çok altýnda bir sözleþmeye imza atýldýðýný duyan Bursa OYAK Renault iþçileri, Türk Metal Sendikasý’ný protesto için iþi býraktýlar. Fabrikanýn bahçesinde toplanarak “Satýlmýþ Özbek Ýstifa” þeklinde sloganlar atan 3500 iþçi, iþverenin kanunsuz eylem yaptýklarý konusunda uyarýlarýna raðmen iþbaþý yapmadý. Türk Metal Sendikasý yöneticilerinden Bilal Demir’in yapýlan sözleþmenin baþarýlý olmadýðý ancak, Türkiye’nin içinde bulunduðu sýkýntýya bakarak bu rakamýn iyi olduðu açýklamasý üzerine öfkeyle saldýran iþçilere güvenlik görevlileri müdahale etti. Sendikadan istifa etmek isteyen iþçiler fabrikaya noter getirilmesini istediler. OYAK Renault iþçilerinden sonra TOFAÞ Otomobil Fabrikasý’nda çalýþan iþçiler de iþ býrakarak, Yalova yolunu ulaþýma kapattýlar. Daha sonra Bosh fabrikasýnda çalýþan 700 iþçi de sözleþmeyi protesto etmek için sendika þubesinin önünde toplandý. Hepbirlikte OYAK Renault fabrikasýna doðru yürüyüþe geçen TOFAÞ iþçileri yürüyüþ sýrasýnda “iþçiler burada, Özbek nerede” “satýlmýþ sendika” sloganlarý atýyorlardý. Ýþçiler ücret artýþý iyileþtirilmedikçe eylemlerini sürdüreceklerini söylüyorlardý. Bölge Emniyet Müdürü duruma müdahale ederek iþçilerin haklarýný “kontrollü” bir þekilde aramalarýný isteyerek “Toplu olarak yürümenize izin verilmeyecek . Toplu yürümek suçtur. 5-10 kiþilik gruplar halinde istediðiniz yere gidebilirsiniz” anonsu yapan polis karþýsýnda iþçiler noterin gelmesini istediler. Taleplerinin reddedilmesi üzerine bir grup TOFAÞ iþçisi polis barikatýný aþarak OYAK Renault otomobil fabrikasýna ulaþtý.Fabrikaya giriþin engellemesi üzerine iþçiler polisle çatýþtý. Geliþmeler karþýsýnda korkan OYAK Renault fabrikasý müdürü Ýlhan Kesimgil, sendika ve iþçiler arasýnda yaþanan soruna taraf olmadýklarýný açýklayarak iþçilere iki gün idari izin verdi. Ýþçiler buna raðmen uzun süre fabrikayý terketmediler.
Ý
Sendika Deðiþtirmek Yeterli mi? Ýstifalar Türk Metal Ýþ’i çöküþün eþiðine getirdi. Türk Metal Ýþ Genel Baþkaný Mustafa Özbek “2 bin istifa getirin, sendikacýlýðý býrakýrým” demiþti ancak 40 bine yakýn iþçi istifa sürecinde. Bu durum Türk Ýþ konfederasyonu içindeki en sað liderliðin çöküþü anlamýna geliyor. Mustafa Özbek’in gözü Türk Ýþ Genel Baþkaný Bayram Meral’in koltuðundaydý. Bu geliþmeler Türk Ýþ içindeki politik dengelerin deðiþmesine neden olacak. Patronlar kendiliðinden geliþen iþçi hareketinden çok korkuyorlar. Ýþçilerin iþyeri merkezli kollektif gücünden korkarak onlara ücretli izin veren patronlarýn umudu iþçileri evlerinden tek tek yakalýyarak sendika deðiþimini engellemek. Yemek saatleri üzerinde oynayarak iþçilerin yemek arasý toplantý yapmalarý engellenmeye çalýþmakta. Sendikanýn iþyeri temsilcilerinin telefonlarý kesildi, servis saatlerini deðiþtirildi. Ýþçi sýnýfý açýsýndan bu hareket önemli bir dönüm noktasý. Þimdiye kadar aslýnda zayýf durumda olan sermayedarlara karþý iþçiler öfkelerini ifade edecek bir güvene sahip deðillerdi. Metal iþ kolunda yaþanýlan bu mücadele diðer iþ kollarýný da etkileyebilir. Ýþçiler yanlýzca daha demokratik bir sendika deðil ayný zamanda daha iyi koþullarda baðýtlanmýþ bir toplu sözleþme istiyorlar. Türk Ýþ Genel Baþkaný Bayram Meral de Türk Metal Ýþ sendikasýnýn anti demokratik uygulamalarýný eleþtiriyor, ancak toplu sözleþme konusunda “Bir iki fazla vaatte bulundular. Yaptýðý sözleþmeyi anlatamadýlar.” diyor. Sorun vaadlerin fazla olmasýnda deðil, iþçilerin taleplerinin yerine getirilmemesindedir. Birleþik Metal Ýþ sendikasý Örgütlenme Daire Baþkaný Mehmet Çabuk, iþçilerin daha iyi ücret talebiyle mücadele isteðinin iki yýl için buzdolabýna koyulamayacaðý çok açýkken “Sendika toplusözleþmeyi imzaladýðý için bundan yararlanacaklar...Ýki yýl sonra baþlayacak yeni toplu iþ sözleþme döneminde yetki bize geçecek.” diyor.. Ýþçilerin Türk Metal Ýþ’den istifa ederek Birleþik Metal Ýþ’e geçmeye çalýþmalarý mücadele isteðinin ve üyelerine ait bir sendika talebinin ifadesidir. Türk Metal Ýþ sendikal hareket içindeki en sað sendikalardan birisidir. Sendika içi muhalefeti bastýrmak için MHP kadrolarýnýn kullanýldýðý herkes tarafýndan bilinir. Genel Baþkan Mustafa Özbek’in faþist çetelerle yakýn bir iliþkisi vardýr. Bu özelliklere sahip bir sendika bürokrasisinin kitlesel bir hareketle çökertilmesi olumlu bir geliþmedir. Ancak Birleþik Metal Ýþ’e geçmek yeterli deðildir. Birleþik Metal Ýþ’in bu öfkeyi sahiplenmesi ve yeni bir sözleþme için mücadeleyi yükseltmesi gerekir. Bu mücadele iþçilerin ilk içgüdesel tepkisi olan iþ býrakma ile baþarýlabilir. Ýþçiler arasýnda yaygýnlaþtýrýlmaya çalýþýlan “kavgamýz patronlarla deðil sendika ile” anlayýþýna karþý tartýþmak gerekir.%43 zam veren Mustafa Özbek deðil, MESS’dir. Acil görev yeni bir toplusözleþme yapýlmasýdýr. Birleþik Metal Ýþ sendikasý bu iþçileri Mustafa Özbek’den daha iyi temsil edeceðini iddia ediyorsa hemen bu görevi üstlenmek zorundadýr. Bu hareketin etkileri Metal Ýþ koluyla sýnýrlý kalmayacaktýr. Mücadelenin sonuçlarý her iþçi ve her kamu çalýþanýný ilgilendiriyor. Herkes mücadele eden iþçilerle dayanýþma içinde olmalýdýr.
Devamý 4. sayfada...
Türk-Traktör’de T o p l u s ö z l e þ me y i Ya k t ý k Ben Türk Traktör’de çalýþýyorum. Bursa’da yaþananlar bizim fabrikamýzý da etkiledi. Toplusözleþmenin imzalanmasýndan bir iki ay önce iþveren sudan bir sebeble iki arkadaþýmýzý iþten attý. Bu genel olarak bir huzursuzluk ve gerginlik yarattý. Fabrikadaki iþçi temsilcisiyle atýlan arkadaþlarýmýzýn geri alýnmasý için konuþuldu. O sýrada toplusözleþmenin yüzde 30’la baðlanacaðý söylentisi de bütün fabrikaya yayýlmýþtý. Söylentiler tepkimizi daha da artýrdý ve sendika þube baþkanýna gitmeye karar verdik. Ancak katýlým az oldu çünkü arkadaþlarýmýzýn çoðu kendi sendikalarýna kýzgýn ve güvensizdiler. Sendikaya giden iþçilerin adlarý fabrika personel müdürlüðüne bildiriliyordu. Personel de sendikaya giden arkadaþlarý tek tek çaðýrýp “ayaðýnýzý denk alýn” diye yýldýrmaya çalýþýyordu. Biz bir grup iþçi bu gidiþe “dur” demek için biraraya gelip tartýþmaya baþladýk. Çoðumuz yeni tanýþýyorduk. Ýþverenin baskýsý bizi biraraya getirmiþti. Bu arada iþten atýlan iki arkadaþýmýz sendikanýn giriþimiyle iþe geri alýndý. Bu durum “danýþýklý dövüþ”tü. Amaçlarý, hiçbir anlamda iþçiyi desteklemeyen bu sendikaya karþý olan öfkeyi dizginlemekti. Bugüne kadar bizim fabrikamýzda iþten atýlan kimse geri alýnmamýþtý. Bu bir tertipti. Sendikayý bizim gözümüzde büyütecek ve imzalanan toplusözleþmeye karþý tepkiyi þimdiden yumþatacaklardý. Fabrikada herkes sendikacýlarýn davranýþlarýný konuþuyordu. Sendikaya olan öfke diðer vardiyada çalýþan 150 arkadaþýmýzýn sendika þubesine gitmelerine neden oldu. Bundan dört gün sonra sendikamýz Türk-Metal sözleþmeyi iþverenin istediði gibi imzaladý. Perþembe geç saat-
lerde imzalanan sözleþmeyi Cuma sabahý görmek bizi þaþýrttý. Her bantta çalýþan arkadaþlar arasýnda yoðun bir haberleþme baþladý. Bursa’daki iþçi arkadaþlarýmýzýn da eyleme çýktýklarýný duyduk. Herkes birþeyler yapmak istiyordu. Ýþ çýkýþýnda topluca sendikaya gitme kararý aldýk. Ancak bu sýrada iþverenin öne çýkan altý arkadaþýmýzý iþten atacaðý tüm fabrikada duyuldu. Bu nedenle akþam sendikaya 300-400 kiþi gitmeyi beklerken 40 kiþi kaldýk. Servisler kalkarken alkýþlarla, giden arkadaþlarýmýzý bir anlamda protesto etmemiz sayýmýzý iki katýna çýkardý. Sendikaya yaklaþýrken “Özbek istifa”, “Türk-Metal iþçisi köle deðildir” gibi sloganlar atmaya baþladýk. Sendika içinde sayýmýzý tesbit etmeye çalýþýyorlardý. Az olduðmuzu görünce içerden 60-70 kiþilik bir ülkücü militan grubu çýktý. “Özbek nerede biz oradayýz” diye slogan atan bu grubun arasýnda ne yazýk ký fabrikamýzdaki sendika temsilcilerimiz de vardý. Onlar temsil ettikleri iþçilerle deðil, sendika bürokratlarýnýn adamlarýyla birlikteydiler. Ellerimizdeki toplusözleþmeleri yaktýktan sonra kavga çýkmamasý için slogan atarak oradan ayrýldýk. Ayný gün bizden iþi devralan diðer vardiyadaki arkadaþlarýmýz gece 10-11 arasýnda iþ durdurlar. Bu eylem fabrika genel müdürü baþta olmak üzere bütün idarecilerin fabrikaya gelmesine neden oldu. Fabrikamýzdaki huzursuzluk devam ediyor. Uygun ortam olduðunda, baþýmýzdaki bu patron sendikasýndan kurtulmakta kararlýyýz.
Türk-Traktör’den bir iþçi
4
Ýþçi Demokrasisi 1 Ekim 1998
3 . Sa y f a d ad an d e va m
K E S K K on g r e si a r d ý nd a n:
Þim di Ýnþ a Etm e k Zam aný
Metal iþkolunda K Öfke Patladý Yeni toplusözleþme mümkün mü? %43 zam patronlarýn iþçilerden ne kadar çok çaldýðýnýn açýk göstergesi. Yeni bir sözleþme için iþ býrakmaktan baþka çare yok. Ancak Metal iþçileri bu sözleþmeyi kabul etmek zorunda deðil. Patronlar iþ býrakma eylemleriyle karþý karþýya geldiðinde yeni bir sözleþme yapmak zorunda kalacaktýr. OYAK Renault, Megane Station Wagon model üreten Avrupa’daki tek fabrika olmak için milyonlarca dolarlýk yatýrým yaptý. Patronlar iþçilerin militanlaþmasý ve üretimin durdurulmasý tehdidi karþýsýnda tir tir titriyorlar. Birleþik Metal Ýþ liderliði yaþanýlan öfkeyi sahiplenip yeni bir sözleþme için mücadele etmemesine bahane olarak yasalarý gösteriyor. Patronlar ise yasal engellerle karþý karþýya kaldýklarýnda yasalara aykýrý iþler yapmaktan hiç çekinmiyorlar. Milyonlarca iþçiyi sigortasýz çalýþtýrmakta, sudan bahanelerle iþten atmakta, yasal tazminatlarý ödememekte, vergi vermemekteler. Geçmiþ deneyimlere baktýðýmýzda mücadele eden iþçilerin yasalara raðmen kazandýðýný görüyoruz. Kavel direniþi buna iyi bir örnek. 1963’de TBMM’den geçen toplusözleþme, grev ve lokavt kanunu, ‘yasadýþý’ grev yapmýþ olan Kavel iþçileri için özel bir af maddesi içeriyordu. OYAK Renault patronlarý yasadýþý eylem yaptýklarý için iþçileri uyardýlar, Bu tehdit karþýsýnda geri çekilmeyen iþçilere ücretli izin vermek zorunda kaldýlar. Yasalar bizleri korkutmak için kullanýlýyor, mücadele içinde bu korkuyu aþabilir ve yasalarý koyanlarý korkutabiliriz. Kitlesel gücümüz karþýsýnda korkanlar bize karþý olan yasalarý kullanamazlar.
Ýþçi hareketi, Sendikalar ve Bürokrasi Ýþçi hareketinin tarihine baktýðýmýzda bir sendikanýn sað bir federasyondan ayrýlmasýnýn baþarý için bir garanti olmadýðýný görüyoruz. DÝSK, aþaðýdan gelen mücadele dalgasý içinde üç sendikanýn Türk Ýþ’den ayrýlmasý ile kuruldu. 15-16 Haziran 1970’de Türk Ýþ ve DÝSK iþçileri DÝSK’i yasaklayacak olan yasaya karþý birlikte genel greve çýktýlar. DÝSK ve Türk Ýþ iþçileri hep birlikte polis barikatlarýný aþtýlar. 16 Haziran akþamý sýký yönetim uygulamasý karþýsýnda “Solda” duran DÝSK Genel Baþkaný Kemal Türkler radyodan iþçilere iþe dönme çaðrýsý yaptý. Sendika bürokratlarýnýn görevi patronlarla uzlaþmak. Bir yandan tabandan gelen öfkeye sahip çýkmaya çalýþýrken diðer yandan öfkeyi kontrol altýna almaya çalýþýrlar. Koltuklarýný, sendikadan aldýklarý maaþý, arabayý tehlikeye atmak istemezler. Ýþçilerin çýkarlarý asla patronlarýyla ayný tarafta deðildir. Sendika bürokratlarýyla ise mücadele ettikleri müddetçe ayný tarafta, mücadeleden kaçtýklarý müddetçe karþý karþýyadýr. Metal iþçileri iþyerlerinde birliði saðlamak ve eylemleri koordine etmek üzere iþyeri örgütlenmeleri oluþturmalý, mücadeleyi kazanmak için kendi baðýmsýz iletiþim aðlarýný kurmalýlar.
C. Uzun
Cu m a r t e si a n n e l e r i
Cumartesi annelerinin oturma eylemine izin verilmiyor. Her Cumartesi günü Galatasaray lisenin önünde toplanam kayýp yakýnlarýnýn mücadelesine destek verelim.
amu çalýþanlarý öfkeli. Son yapýlan zamlarla yaþam standartlarý daha da düþtü. 4-5 Mart’ta bu öfkenin nasýl sokaða dökülebileceðini gördük. 500 bin kadar üyesiyle kamu çalýþanlarýnýn önemli bir kýsmýný örgütlemiþ olan KESK bu öfkeyi örgütlerse grevli toplusözleþmeli sendika hakkýný alabilir. Ne yazýk ki 5 Mart’ta ve sonrasýnda KESK liderliði bu öfkeyi örgütlemekde kararlý görünmüyor. Son dönemde geliþen metal iþçilerinin Türk Metal Ýþ sendikasýna karþý yükseltmiþ olduðu protestolar herkese gelecek için bir umut vermekte. Bu iþçiler sendika liderliðine raðmen iþ býrakmakta ve sokaða dökülmekte. Bu yeni durum kuþkusuz kamu çalýþanlarýný da etkileyecektir. KESK Genel Kurulu ne yazýk ki bu hissiyatýn bir parçasý olamadý. Ancak her sosyalistin görevi iþyerlerinde mücadeleyi örgütlemek, mücadele eden her kesimle dayanýþmayý yükseltmek ve öfkenin kendisini ifade ettiði her boyuttaki eylemi birleþtirmek için çaba sarfetmektir. KESK Genel Kurulu’na 500 kadar delege, 200 kadar gözlemci katýldý. Delegasyonun yarýsý siyasi olarak ÖDP’liyken, 100 kadarý yurtsever, 100 kadarý kendilerini siyasi olarak tanýmlamak istemeyen sendikal birlikçiler ve 50 kadarý da EMEP’ li idi. Genel Kurul politik örgütlerin cephe savaþý biçiminde geçti. Bu örgütlenmeler kongreye delegeleri kendi yaptýklarý deðerlendirmelere ve önerilere kazanmak üzere deðil, delegeler arasýndaki farklýlýklarýn altýný çizmek üzere gelmiþlerdi. Bu nedenle de kongre kamu çalýþanlarý mücadelesini birleþtirmek üzere bir platform olmaktan ziyade kamu çalýþanlarýnýn siyasi farklýlýklarýnýn altýný çizen ve derinleþtiren bir platform olarak kullanýldý.
Kongrenin ardýndan Kongre sonunda delegelerdeki hissiyat kongre salonuna gelmiyen, gelemeyen 1.800.000 kamu çalýþa-
nýnýn örgütlenme raporu deðil, kamu çalýþanlarýnýn çok küçük bir azýnlýðýný temsil eden sosyalist solun kendi iç hesaplaþmalarýnýn raporuydu. Her ne kadar kongre delegelerin birbirini kazanmak için mücadele ettikleri bir platform olmasa da kongre sonrasý kazanmak üzere devam ettiðimiz iki önemli tartýþma var.
Kürt Sorunu ÖDP delegasyonu sendikal yayýn organlarýnda Kürtçe ve diðer azýnlýk dillerinde yayýn yapýlmasýný ve yýlda bir kez GYK’nýn Kürt illerinden birinde toplanmasýný reddetti. Reddetmelerinin nedeni tabanýn buna hazýr olmamasýydý. KESK militanlarý aldýklarý bu tutumla kamu çalýþanlarý arasýndaki egemen ýrkçý ve milliyetçi fikirlerle tartýþmasý mümkün deðildir. Kürt sorununun kardeþce çözümü için mücadele etmekte kararlý olmayan KESK, devlete karþý ekonomik ve demokratik taleplerle mücadelesinde baþarýlý olamayacaktýr. Yarattýðýmýz zenginliðin savaþa akýtýlmasýna izin verdiðimiz müddetçe devletten hakkýmýzý almak için kararlý bir mücadele veremeyiz. Anadilde eðitim ve yayýn hakký gibi en temel haklarý savunmaktan aciz bir sendikal hareket yönetici sýnýf karþýsýnda kendi çýkarlarýný temsil etmekte aciz bir durumda olacaktýr.
Ýþçi partisinin tasfiyesi Her ne kadar bu tartýþma kamu çalýþanlarýnýn büyük bir kesiminin meselesi olmasa da kongre sýrasýnda ve sonrasýnda sol içi tartýþmanýn merkezine oturdu. Sendikal mücadele içinde kimin konuþma hakký vardýr, kimin yoktur? KESK kongresi Ýþçi Partisi’nin konuþma hakký olmadýðýný karar altýna aldý. Böylece kongrede 25 kadar delegeyle temsil edilen Ýþçi partisinin konuþma hakkýný tanýmýyordu. Çok açýk ki ÝP, KESK kongresi kararýna raðmen örgütlenmeye ve
konuþmaya devam edecektir. Sosyalistlerin tutumu ne olmalý? Ýþçi partisi faþist bir örgütlenme deðildir. Kamu çalýþanlarýnýn sendikal haklar için verdiði kollektif mücadelenin bir parçasýdýr. ÝP iþçi sýnýfýnýn önemli bir kesiminin kafasýnda egemen olan þeriata karþý laik cephe fikrini en keskin þekilde tartýþan siyasi gruptur. Sosyalistler bu fikirleri yokmuþ gibi davranarak yada bu fikirlere fiziksel þiddet kullanarak yok edemezler. Ordunun toplumsal rolü, 60 darbesi, islami harekete karþý nasýl tutum almak gerektiði gibi konular sýnýf mücadelesi içinde birlikte yürüdüðümüz insanlarla tartýþmak zorunda olduðumuz konulardýr. Radikal sol gruplar þiddet yoluyla veya konuþma hakkýnýn alýnmasýyla bu fikirlerin tasfiye olacaðýný düþünmekle tam bir kolaycýlýk içindeler. Asýl yapýlmasý gereken bu egemen fikirlere karþý tartýþabilmek ve sýnýfý kendi çýkarlarý temelinde birleþmeye ikna etmektir. Radikal sol, kongrede sekter bir tutum sergiledi ÖDP’liler de tutumsuz kalarak bu tutumu desteklediler. Bu sonuç ÖDP delegelerinin çoðunda açýk bir hoþnutsuzluk yarattý. Refahyol devrilirken ‘Ne Refahyol, ne Hazýrol!’ diyen politikanýn sonuçlarý 700 kiþilik kongre salonunda çok daha net görülüyordu. 100 kadar delege tarafýndan desteklenen Ýþçi partisinin tasfiyesi karar önergesi ÖDP delegeleri tutumsuz kaldýðý için geçti. Sonuçtan ÖDP delegeleri de memnun deðil, ancak kongrede ne duruma müdahale edecek politik bir netliðe ne de örgütlülüðe sahipdiler.
Ýhtiyacýmýz ne? Kongre, iþçi sýnýfýnýn genel çýkarlarýný savunan bir partiye ne kadar çok ihtiyaç olduðunun açýk göstergesiydi. Yaþanýlan bir yanýyla sekter öbür yanýyla oportünist hava güvensizliði ve umutsuzluðu besliyordu. Tüm bu güvensizlik havasýný aþaðýdan sosyalizm fikrini taþýyan bir örgütlenme daðýtabilirdi.
Çiðdem Özbaþ
Savaþa Hayýr PKK’nin ilan ettiði ateþkes, daha önceki ateþkeslerde de olduðu gibi “yetkili aðýzlar” ve onlarýn medyadaki kalemþörleri tarafýndan yapýlan “bitti, bitiyorlar” söylemiyle geçiþtirilmeye çalýþýlýyor. PKK’nin 1993 yýlýnda yaptýðý ateþkestede ayný söylemi kullanýyorlardý bugün için de deyiþen, yeni bir þey yok. 15 yýldýr devam eden savaþta 35 bin dolayýnda insan hayatýný kaybetti, 3 bin köy yakýldý, 3-4 milyon dolayýnda insan göç etmek zorunda býrakýldý ve sayýlarý binleri bulan “faili meçhul” çinayet iþlendi. Kürt bölgesinde ki yüzlerce ormanlýk alan yakýlarak yokedildi bölge tümden insansýzlaþtýrýlmaya çalýþýlýyor. Her yýl yaklaþýk 8 milyar dolar, bu Türkiye bütçesinin 1/3 oranýnda bir rakamdýr savaþa harcanmaktadýr. Bütün bunlar “Bataklýðý kurutmadan sineklerle mücadele edilmez” þiarýyla hayata geçiriliyor. Kirli savaþýn etkileri yalnýz bölgede deðil Türkiye’de ve Avrupa’nýn çeþitli þehirlerinde de kendisini hisettiriyor, binlerce yoksul Kürt kayýklarla, derme çatma sallarla Ýtalya’ya Yunanistan’a ulaþmaya çalýþýrken yollarda ve mülteci kamplarýnda hayatýný kaybediyor. Metropollerin varoþlarýna yerleþen milyonlarca insan açlýk, sefalet içinde yaþamakta. Milyonlarca insan savaþýn yarattýðý bu olumsuzluklarla mücadele ederken, diðer taraftan Faþistler,Çeteler, Özel Tim, Korucu ve Aþiret Þefleri savaþýn yarattýðý ranttan beslenerek savaþýn bitmesini istemiyorlar. Susurluk olayýyla iyice ortaya çýkan iliþkiler savaþýn geldiði noktayý göstermesi bakýmýndan ilginçtir. Devlet bu gün Çakýcý, Çatlý gibi faþistleri Kürt’lere karþý kullandýðý, örgütlediðini kabul etmektedir. Uygulanan savaþ ekonomisi çerçevesinde uyuþturucu, kara para gibi kazanç kapýlarý geliþmiþ, bu pastadan pay alan çephe ordu, emniyet, bürokrasi ve siyasi partilerde önemli yerler iþgal ederek savaþýn devam etmesi için yoðun çaba sarfetmekteler. Savaþýn sürmesi dolu cüzdanlarýný daha fazla doldurmalarýný saðlýyor. Savaþtan zarar gören kesimlerin “SAVAÞA HAYIR” þiarýný yükseltmeleri,bütün bu pisliklerin temizlenmesini saðlýyacaktýr. Kürt ve Türk emekçilerinin adil ve acil bir barýþ kampanyasý etrafýnda güçlerini birleþtirmesi faþist hareketin gerilemesini, çetelerin temizlenmesini, emekçilerin ekonomik durumlarýnýn daha iyi olmasýný saðlayacaktýr.
Ali Gün
1 Ekim 1998 Ýþçi Demokrasisi 5
Ordu ve Din enellikle din, toplumsal geliþmeden baðýmsýz bir role sahipmiþ gibi görülmektedir. Sanki din herþey deðiþirken deðiþmemiþ sürekli ayný maddi ve manevi bir role sahip olmuþtur. Ancak ilkel topluluklara baktýðýmýzda dinden önce animasyonu görüyoruz. Ýlkel topluluklarda doðayý taklit ederek doða karþýsýnda güç toplanmaya çalýþýlýr. Aslan postunu giyen büyücü aslanýn gücüne sahip olmaya öykünürken ateþin gücü karþýsýnda ona tapabilmekteydi. Aslýnda dinin kökeni insanýn doða karþýsýndaki güçsüzlüðünün ürünüydü. Ýnsan doðayý bu mistik oyunlarla kontrol altýna almaya çalýþmakta onun gücüne öykünmekteydi. Ancak sýnýflý toplumlara geçiþle birlikte artýk ürün küçük bir azýnlýðýn elinde toplanmaya baþlamýþ ve bu azýnlýk tarafýndan kontrol edilmekteydi. Artýk deðeri kontrol eden bu azýnlýk zihinsel üretimi de kontrol altýna almaya baþlamýþtý. Din boþ zamanlý bir azýnlýk tarafýndan üretilen toplumun organizasyonuna yönelik bir ideolojiyi içermekteydi. Din yanlýzca doða üzerindeki kontrolsüzlüðü deðil sosyal bir yabancýlaþmayý da içermekteydi. Bu süreç içinde tek tanrýlý dinlere geçilmiþ ve din kurumsallaþmýþtý. Kapitalizm öncesi toplumlarda din adamlarý üretim iliþkilerinde önemli bir role sahip, sistemin ideologlarý ve üretilen artýk deðer üzerinde kontrolleri vardý. Kapitalist üretim iliþkilerinin güçlenmesi ile birlikte burjuvazi eskiye karþý savaþ açtý. Feodal iliþkilere karþý mücadele eden burjuva devrimcileri eski olan herþeyle birlikte din ideolojisi ve kurumlarýyla da çatýþtýlar. Bu dönemde yönetici sýnýf olmaya aday olan sermayedarlar materyalist bir ideolojiye sahiptirler. Devrimci karakteriyle kadere inanmayan burjuvazi devrimden sonra ise dini sömürdüðü ve ezdiði kitlelerin kaderini kabul etmeleri noktasýnda afyon olarak kullanmaya baþladý. Bu süreç içinde kendisi de afyon müptalasý olmaktan kaçýnamadý.
G
Devletin kuruluþu ve din Türkiye’nin uluslararasý düzeyde yaþanan bu
ekonomik ve politik iliþkilere eklemlenmesi geç oldu. Uluslararasý düzeyde egemen olan kapitalist iliþkiler Türkiye’de burjuvazi adýna ordu ve aydýnlarýn yukarýdan aþaðý müdahaleleriyle gerçekleþtirildi. Osmanlý modeli üretim iliþkileri ve ideolojisiyle iliþkileri koparabilmek için ekonomik ve politik alanda bir dizi mücadele verildi. Ulus devletin kurucularý Kemalistler burjuvazinin devrimci fikirlerinden beslenmiþlerdi. Bir yandan geçmiþin üretim iliþkilerinde önemli bir role sahip olan tarikat, medrese ve zaviyeleri kapatýlýrken diðer yandan devlet din iþlerini organize etmekte ve yeni sisteme ve onun çýkarlarýna uygun din adamý yetiþtirmekteydiler. Kapitalist toplumda laiklik, dini kurumlarýn egemen sýnýfýn ihtiyaçlarýna uygun olarak yeniden organizasyonu anlamýna gelmektedir. Modern devleti kuran ordu osmanlý devletinden farklý olarak, dini deðil milliyetçiliði kullanmýþtýr.
Kalpsiz dünyanýn kalbi Genelde Marks’ýn “din insanlar için bir afyondur” sözü hatýrlanýr. Ancak Marks sözünü burada bitirmez, dinin “kalpsiz dünyanýn kalbi” olduðunu da söyler. Tarihsel olarak baktýðýmýzda din ayný zamanda yönetici sýnýfa muhalefet edenlerin ezilenlerin ideolojisi de olmuþtur. Hiristiyanlýk köken olarak baktýðýmýzda köleler, özgürleþmiþ köleler, tüm haklardan yoksun býrakýlmýþ yoksullarýn dini olarak ortaya çýkmýþtý. Alevilik de Osmanlý’da ezilenlerin dini idi. Tarih boyunca din yönetenlerin elinde bir afyon deðerine sahipken muhalif güçlerin elinde bir mücadele ideolojisi halini alabildi. Geçen 75 yýl boyunca Türkiye ‘de egemen devlet ideolojisine karþý farklý sýnýfsal tabana sahip dinsel muhalefetler ortaya çýktý. Cumhuriyetin kuruluþunun ilk dönemlerinde toprak aðlarýnýn muhalefeti iken, 70’lerde geleneksel küçük burjuvazinin muhalefetine denk düþmekte, 80’ler sonrasýnda ise iþçi sýnýfýnýn örgütsüz kesimleri olan kent yoksullarýný, orta sýnýf ve öðrencileri de içeren toplumsal olarak patlayýcý bir sýnýfsal
kompozisyona sahip oldu.
28 Þubat’tan bu yana geliþmeler 28 Þubat’tan bu yana islami hareketle devletin en önemli güçlerinden biri olan ordu arasýnda açýk bir çatýþma yaþanýyor. Düzenin bekçiliðini yapan ordu, irtica diye adlandýrdýðý islami hareketi birinci tehlike olarak gördüðünü ifade ediyor. O zamandan bu zamana RefahYol hükümeti devrildi, 8 yýllýk eðitim bahanesiyle imam hatiplerin orta kýsýmlarý kapatýldý, Refah Partisi kapatýldý, kamu iþyerleri ve okullarda kýlýk kýyafet genelgesi uygulamasý getirildi, son olarak da Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný Tayyip Erdoðan’ýn siyasi hayatýna “halký devlete karþý kýþkýrttýðý” gerekçesiyle son verildi. Ordu kimi temsil ediyor? Ordu bir milyon personele sahip, büyük bir fabrika ancak bir þey üretmiyor. Görevi içerde ve dýþarda egemen sýnýfýn çýkarlarýný savunmak. Ordu Yardýmlaþma Kurumu Türkiye’de üçüncü büyük sermaye grubu. Türkiye bütçesinin1/3’ü silahlanma ekonomisine akýtýlmakta. Ordu devletin, yukarýdan aþaðý emir komuta zinciriyle yönetilen en hiyerarþik organý. Harb okullarýnda laik burjuva devlet anlayýþýyla eðitim verilmekte, askeriyede en son teknoloji kullanýlmaktadýr. Toplumun üzerinde ve genelin çýkarlarýndan farklý çýkarlara sahip olduklarýný hissetmek ve hissettirmek için ordu mensuplarýnýn yaþam alanlarý izole edilmiþtir. Yaþadýklarý yerler, yedikleri, içtikleri, alýþveriþ ettikleri, tatil yaptýklarý yerler hep orduya özeldir. Generaller sistem içinde sahip olduklarý güç ve otoriteyle yönetici sýnýfýn önemli bir parçasýdýrlar.
28 Þubat ve Ýþçi hareketi 28 Þubat muhturasý ile birlikte ordunun hegemonyasý altýnda kalan toplum laik ve anti laik bir saflaþma yaþadý. Durumun gereði olarak iþçi sýnýfý içinde örgütlü sendika ve siyasi partiler bu bölünmenin bir parçasý oldular. Türk Ýþ, DÝSK, CHP laik cepheyi oluþtururken, KESK tarafsýz
kaldý. Ýslami hareket ve ordu arasýnda yaþanýlan çatýþmada laik cephe içinde olanlar patronlarla birlikte Sivil Giriþimi oluþturdular. Ordunun islami hareketle çatýþmasýný destekleyen veya gerginleþen ortamda araya girmek istemeyen iþçi sýnýfý liderlikleri toplu sözleþmelerde eþel mobili ve düþük ücretleri kabul ederken, KESK 5
Bu çeliþki islami hareketin geliþkin olduðu Cezayir gibi ülkelerde görüldüðü gibi hareket içinde bölünmelere yol açmakta bir kanat uzlaþmaya çalýþýrken diðer kanat devlet ile gerilla mücadelesine giriþebilmektedir. Ýslami hareket sýnýfsal karakteri nedeniyle iþçi sýnýfýnýn ve ezilenlerin tutarlý bir savunucusu olmadýðýndan ancak kriz
dara gelebileceðini ifade etmektedir. Böylesi bir iç savaþta islami hareketin deðil iþçi sýnýfýnýn iktidara gelmesi iþçi sýnýfýnýn laik cephe fikirlerinden kurtulmasý, ezilenlerin kürsüsü olmak konusundaki kendisine duyduðu güven ve bilinçle mümkündür. Sosyalistler özgürlüðün, umudun ve bu dünyada cenneti kurmanýn temsilcisidirler.
Mart’da grevli toplusözleþmeli sendika hakký için tekrar Kýzýlay’a çýkmayý göze alamýyordu.
dönemlerinde yükselen sýnýf mücadelesi içerisinde hareket halindeki trene atlayýp kontrol altýna almaya çalýþýr. Ýranda Þah’a karþý yaþanýlan devrimci dalga sonucunda Humeyni liderliðindeki Ýslamcý Cumhuriyet Partisi iktidara geldi. Mollarýn iktidara gelmesine olanak veren koþul devrimi sonuçlarýna götürecek olan iþçi sýnýfý içinde örgütlü sosyalist bir partinin olmamasýydý.
Ýslami hareket farklý sýnýflarý birarada tutmak için dini fikirlerden besleniyor. Sosyalistler açýsýndan geleceði, yaþadýðý toplum ve doða üzerinde hiç bir kontrolü olmayan.büyük çoðunluðun mücadele içinde kendilerine duyacaklarý güvenle ve nihai olarak çoðunluðun kontrolü olan iþçi iktidarýyla dinin maddi temelleri ortadan kalkacaktýr. Bugün ihtiyacýmýz olan þey laik ve anti laik cephe olarak bölünmeye çalýþýlan iþçi sýnýfý saflarýnda sosyalistlerin iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýna yabancý fikirlerle en güçlü þekilde tartýþmasýdýr. Toplumsal krizi iþçi sýnýfýnýn çözebileceði konusunda net, islami hareketin etkisi altýndakileri sosyalizme kazanma perspektifine sahip, sisteme karþý öfkeyi örgütleyebilecek nitelikte ve nicelikte bir örgütlenmeyi acil olarak inþa etmeliyiz.
Politik krize yanýt ne? Ordu ile islami hareket arasýndaki çatýþma devlet ile ona muhalif bir siyasi hareket arasýndaki çatýþmadýr. Ýslami hareket egemen sýnýfýn erkinden huzursuz olan sermaye gruplarýný ve ezilenleri din harcýyla birleþtirerek iktidarý ele geçirmeye çalýþmaktadýr. Ýslamcý hareketin temelde küçük burjuva bir hareket olmasý toplumsal dönüþümün motoru olmasýnda bir engeldir. Ilýmlý islam geleneksel toprak sahipleri ve tüccarlar, yeni islamcý burjuvazi ve üst gelir gruplarýna yükselen yeni islamcý orta sýnýf kesimler gibi bazý temel toplumsal gruplarýn gereksinimlerine yanýt verebilirken, yüzünü islamcýlýða çevirmiþ kent yoksullarý ve bu düzende bir gelecek görmeyen onbinlerce öðrenciyi tatmin edememektedir.
Sosyalist tutum ne? Sosyalistler, düzene karþý öfkeyi örgütleyen islamcý harekete karþý devletin saldýrýlarýnýn karþýsýnda tutum alýr. Ordu ezilenlerin ve sömürülenlerin dostu deðildir. Egemen sýnýfýn bize karþý kullandýðý düzenli silahlý güçtür. Ýslami hareketi en büyük tehlike olarak göstererek bizi korkutmaya çalýþan ordu bu hareketin büyümesine neden olan düzeni korumaktadýr. Egemen sýnýfýn temsilcilerinden Anayasa Mahkemesi Baþkaný Vural Savaþ islami hareketin ancak bir iç savaþla ikti-
Çiðdem Özbaþ
6 Ýþçi Demokrasisi 1 Ekim 1998
27 Mayýs 1960 Ýlerici Bir Darbe mi? Mayýs 1960 darbesi çeliþkili bir görünüme sahip 27 Mayýs 1960 sabahý saat 5.25’de, 38 subaydan oluþan Milli Birlik Komitesi radyodan iktidarý devraldýðýný duyurdu. Bu duyuruyu subaylarýn en radikallerinden biri olan Kurmay Albay Alparslan Türkeþ yapýyordu. Türkeþ, 1940’larda Nazilere sempati duyduðu için tutuklanmýþtý. Ýleriki yýllarda faþist MHP’nin lideri olarak binlerce insanýn öldürülmesinden sorumlu olacaktý. Ancak 1960 darbesinin önemli sonuçlarýndan birisi, Türkiye tarihinde ilk kez iþçilere grev ve toplu sözleþme hakký veren bir Anayasa’nýn kabul edilmesiydi. Ýlk kez gerçekte reformist de olsa sosyalist olduðunu açýkça ifade eden bir parti, TÝP, seçimlere katýldý ve Mecliste 15 sandalye kazandý. Bu durum Türkiye siyasetinin sola kaydýðýný gösteriyordu. Örgütleyenlerinin içinde bir faþistin de olduðu darbe nasýl oldu da sola kayýþa yolaçtý? Solun bazý kesimleri tarafýndan o zamandan bu zamana ikna edici bulunan yanýt ordunun “ilerici”, “antiemperyalist” ve “ anti-tekelci” olduðuydu. 28 Þubat 1997’den buyana ordu bir kere daha siyasete açýkça müdahale ediyor. Ordunun bir kere daha bizleri “ortaçað karanlýðýna götürmek isteyen” islamcý harekete karþý ilerici bir rol oynadýðý iddiasý ortaya atýlýyor. 60 darbesinin nedenlerini ve koþullarýný öðrenmek bugün yapýlan tartýþmalara önemli bir katkýda bulunacaktýr.
27
Darbe Öncesi Menderes’in Demokrat Parti hükümeti 1950’de yapýlan Türkiye’nin ilk çok partili gerçek genel seçimi ile iktidara geldi. Tek partili CHP rejiminin baskýlarýna ve tarýmdaki aðýr vergilendirme politikasýna karþý duyulan tepki sonucu seçilen Menderes hükümeti özellikle tarýmdaki kapitalistlere ekonomik
1960 darbesini radyodan anons eden Alparslan Türkeþ sonraki yýllarda faþist MHP’nin lideri, binlerce insanýn öldürülmesinin sorumlusuydu. özgürlük getirirken vaadettiði politik özgürlükleri gerçekleþtirmedi. Menderes seçim kampanyasýnda vaadettiði grev hakkýný unuttu. 1950’lerin baþýnda patronlar zenginleþip ekonomi yýlda ortalama %13 büyürken iþçi ücretlerinde önemli bir artýþ gerçekleþmedi (ILO rakamlarýna göre 1956-59 arasýnda sanayideki gerçek ücretler %0,5 arttý).
Enflasyon Orta Sýnýflarý Vurdu Toplumun baþka bir kesimi daha da kötü durumdaydý. 1950’lerin sonunda enflasyon yükselirken maaþlarý sabit olan devlet memurlarý ve küçük subaylarýn durumu hýzla kötüleþiyordu.
1956’da %12,8 olan enflasyon 1959’da %25’e çýktý. ÝMF’nin 1958 istikrar programý ve Lira’nýn deðer kaybetmesi kýtlýklara ve kentlerde iþsizliðin artmasýna neden oldu. Devlet sektöründe güvenlikli iþ olanaklarýnýn azaldýðýný gören öðrenciler ve aydýnlar arasýnda huzursuzluk arttý. Menderes hükümeti baskýyý arttýrarak durumu kontrol etmeye çalýþtý. 28-29 Nisan 1960’taki öðrenci gösterilerinde, askerler ateþ açarak beþ öðrenciyi öldürdüler.
Ordu’da ve Üniversite’lerde Huzursuzluk Küçük rütbeli askerler 1950’lerin ortasýndan beri hükümete karþý propa-
ganda yapýyorlardý.Ordudaki huzursuzluk DP henüz iktidara gelmeden önce Ýnönü zamanýnda baþlamýþ hatta bazý küçük rütbeli subaylar 1950’de DP’den aday olmuþlar ancak kýsa süre içinde DP ile ilgili hayalleri yýkýlmýþtý. 2 milyar dolarlýk ABD askeri yardýmý küçük rütbeli Türk subaylarý ile Nato’daki daha iyi ücretler alan yabancý askerler arasýndaki iletiþimi yoðunlaþtýrarak ordudaki hoþnutsuzluðu besledi. Ýlk darbe giriþimi Aralýk 1957’de dokuz subayýn tutuklanmasý ile sonuçlandý. Ordudaki hoþnutsuzluðun çapý Milli Birlik Komitesinin üye sayýsýndan da görülebilmekte. Hükümete karþý propaganda yapan bütün klikleri temsil edebilmek için MBK’nýn 38
üyesi vardý.
“Limonatacýlar” O dönemde ordu içindeki hoþnutsuzluk daha sonra Batý’lý bir gazeteciyle yaptýðý söyleþi de Alparslan Türkeþ tarafýndan ifade edilmiþti. Türkeþ Ankara’da bodrum katlarýna “subay evleri” denilmesinden yakýnýyordu. “Eðlence yerlerinde karaborsacýlarýn içtiði pahalý içeceklerden alamadýðýmýz için bize limonatacýlar deniliyordu. Bu ulusun fedakar çocuklarýna böyle adlar takýlmýþtý” diyor.
Aksayan Sürekli Devrim Bu dönemde dünyada
bir dizi devrimci hareketler ortaya çýkmýþ, Tony Cliff 1949 Çin ve 1959 Küba devrimleri sonrasýnda Troçki’nin sürekli devrim teorisinin nasýl aksadýðýný yazmýþtý. Bu hareketler aydýnlar, öðrenciler, alt düzey devlet görevlileri ve subaylar gibi sosyal tabakalar içinde örgütleniyorlardý. Cliff, iþçi sýnýfýnýn zayýf olduðu koþullarda bu tabakanýn anti sömürgeci mücadelenin liderliðini üstlenebildiðini ve bunun da Çin ve Küba’da olduðu gibi devlet kapitalisti rejimlere yolaçtýðýný söylüyordu. Baþka yerlerde, emperyalizmin zayýflýðý ve Stalinist komünist partilerin Moskova tarafýndan frenlenmesi sonucunda Hindistan’da, Mýsýr’da, Cezayir ve Gana’da olduðu gibi devletçi rejimlerin daha az saf biçimleri ortaya çýkmýþtý. Cliff’in bu listesine Kasým ve Albay Arif’in Irak monarþisine karþý 14 Temmuz 1958 darbesini veya Kaddafi’nin 1 Eylül 1969’da Ýngiliz güdümlü Libya kralý Ýdris’e karþý yaptýðý darbeyi ekleyebiliriz. Cliff’in bu ayaklanmalarýn liderliðini yapan tabaka hakkýnda 1963’te yaptýðý analiz þöyle: Devrimci aydýnlar katmaný bugünün yeni doðan uluslarýnda Çarlýk Rusya’sýnda olduðundan çok daha önemli bir rol oynadý... Toplumda kesin ve net bir rolü olmayan tek kesim olan entelijensiya ‘profesyonel devrimci bir elit’ üretmeye en uygun kesimdir ve görünüþte farklý sýnýf ve kesimlerin çeliþen çýkarlarýna alternatif olarak ‘ulusun’ çýkarlarýný temsil eder. Ayrýca bu kesim iþçilerin ve köylülerin eðitim, zaman vb olanaksýzlýklarý nedeniyle ulusal kültürü en fazla özümsemiþ kesimdir. Entelijensiya kendi ülkesinin teknolojik olarak geri kalmasýna karþý da hassasdýr. Yirminci yüzyýlýn teknolojik ve bilimsel dünyasýnýn parçasýdýr ancak bu geri kalmýþlýk nedeniyle engellenmiþ hissetmektedir. Bu duygular bu-
1 Ekim 1998 Ýþçi Demokrasisi 7 tür ülkelerdeki kronik ‘entellektüel iþsizlik’ tarafýndan da beslenmektedir. Genel ekonomik gerilik gözönüne alýnýrsa çoðu öðrenci için tek umut devlet sektöründe bir iþe girmektir ama yeterince iþ yoktur. Entellektüellerin manevi dünyasý da krizdedir. Geleneksel modellerin daðýldýðý parçalanýp dökülen bir düzende güvensiz, köksüz ve saðlam deðerlerden yoksun hissederler. Çözülen kültürler yeni bir entegrasyon için güçlü bir ihtiyaç yaratýr. Toplumsal ve manevi boþluðu doldurabilmek için bu entegrasyon bütünsel dinamik olmak, dinsel tepkileri militan milliyetçilikle birleþtirmek zorundadýr. Bu kesim, toplumsal örgütlenme de dahil her alanda verimliliðin ateþli savunucularýdýr. Yukarýdan reform umarlar ve kendi gücünün bilincine varmýþ insanlarýn özgürleþtirici mücadelelerinin yeni bir dünya yaratmasýný görmektense yeni bir dünyayý insanlarýn eline hazýr vermeye bayýlýrlar. Ulusu durgunluktan çýkaracak önlemlere büyük önem verirken demokrasiye fazla aldýrmazlar. Sanayileþme, sermaye birikimi ve ulusal diriliþ itkileri onlarda vücut bulur. Onlarýn gücü diðer sýnýflarýn zayýflýðý ve kendi politik boþluklarý ile doðru orantýlýdýr. Bütün bunlar totaliter devlet kapitalizmini entellektüeller için çok çekici bir alternatif haline getirir. Cliff’in yazdýklarý 27 Mayýs Darbesini destekleyenlerin sosyal taban ve fikirlerine uygun bir tarif veriyor. 1960’ýn Türkiyesi sömürge veya yarý sömürge deðildi. Ayrýca 1960 darbesi bir devrim olarak da nitelenemez. Ancak “ilerici” rengini ve 1961 Anayasasý ile elde edilen kazanýmlarý sosyal tabanýnýn bu karakterine borçludur. Türkiye’deki kapitalist sýnýf, Cliff’in sözünü ettiði sömürge ve yarý sömürgelerdekinden daha güçlüydü. Dolayýsýyla Alparslan Türkeþ ve grubunun otoriter devletçi fikirlerinin kazanmasý olanaksýzdý. Vehbi Koç gibi büyük kapitalistler güçlü ve politikada etkindiler. Koç, 1957 seçimlerinde hem muhalefetteki CHP’yi hem de Menderes DP’sini finanse etti. Cliff’in analiz ettiði türden devlet kapitalist veya yarý devlet kapitalist bir rejim yaratmaya
ne ihtiyaç ne de yeterli bir taban vardý.
1960’da Ne Oldu? 27 Mayýs 1960 bir devrim deðildi. 1960’tan sonraki seçim sonuçlarý kýr nüfusunun eski rejimin devamý olan partileri desteklemeye devam ettiðini gösterdi. Sermaye sahiplerinde bir deðiþiklik olmadý, sömürü modeli de deðiþmedi. Darbe kent aydýnlarýndan destek alsa da geniþ bir sosyal tabana sahip deðildi. Milli Birlik Komitesine baþkanlýk etmek üzere bir general (Cemal Gürsel) bulmak zorunda kalmalarý bu nedenledir. Türkeþ ve çevresindeki 13 subay Nasýr Mýsýr’ýna benzer radikal bir deðiþim istiyorlardý. Gürsel ve MBK’deki diðer dört general Türk kapitalistlerinin çýkarlarýna daha yakýndý. 13 Kasým 1960’ta Türkeþ’le beraber bu 13 kiþi MBK’dan uzaklaþtýrýldý ve sürgün edildi. Generaller ordunun hiyerarþik yapýsýný güçlendirmek ve aþagýdan gelen darbe giriþimlerinin önünü kesmek için Silahlý Kuvvetler Birliði’ni kurdular.
C H P , G re v v e Toplu sözleþme Generaller yeni anayasayý hazýrlatmak için üniversitelerdeki destekçilerine döndüler. Bunlarýn çoðu CHP’liydi. Kurucu meclisin 272 üyesininin 49’u doðrudan CHP’yi temsil ederken diðer 125’i de aslýnda CHP destekçisiydi. Darbeyi desteklemiþ olan katmanýn sivil kesiminden güç alan CHP, giderek daha fazla oy için hýzla büyümekte olan iþçi sýnýfýna yöneliyordu. 1960’ta Türkiye’de bir milyon sanayi iþçisi vardý. Bu rakam 1950’dekinin iki katýydý. Yeni anayasa iþçilere haklar verdi ancak bu haklar, 15 Temmuz 1963’te TBMM’nin Toplu Sözleþme Grev ve Lokavt yasasýný kabul etmesini zorunlu kýlan, 31 Aralýk 1961’de 200 bin iþçinin Ýstanbul’daki gösterisi dahil olmak üzere 1961, 62 ve 63’teki 176 iþçi eylemi olmasa bir anlam ifade etmeyecekti. Bu mücadele yasaya 28 Ocak-4 Mart 1963 arasýndaki yasadýþý Kavel grevine katýlan iþçilerin cezalarýný iptal eden özel bir madde eklenmesini zorunlu kýldý.
MG K v e O YA K 1960 rejimi “ileri” olmaktan uzak birçok baþka deðiþiklik de getirdi. Subay maaþlarý büyük ölçüde arttýrýldý ve OYAK’a verilmek üzere yüzde 10’una el konulmaya baþ-
landý. OYAK þu anda Türkiye’nýn üçüncü büyük holdingi. Böylece ordu týpký “komünist” Çin’de olduðu gibi kendi adýna bir kapitalist kuruma dönüþtü. Orduya kalýcý, anayasal bir rol verildi ve MGK oluþturuldu. Ordu 1971 muhtýrasý ile tekrar müdahale ettiðinde amaç, 15-16 Haziran 1970’de sokaklara dökülen iþçi hareketini bastýrmak ve solu ezmekti. Ordu, kapitalist sýnýfla doðrudan çýkar baðlarý olan hiyerarþik bir kurum. OYAK-Renault iþçileri geçen haftalarda olduðu gibi önerilen ücret artýþýný protesto ettiðinde ordunun farafsýz kalmasý mümkün deðil. Çünkü fabrikanýn sahibi ordu!
Siyaset yasaðý hepimizi vuruyor
Stalinizm ve devletçilik 1960’da subaylarýn bir kesimi, ulusalcý bir siyasi hareketin parçasýydýlar. “Ýlerici” ve “iþçi sýnýfýndan yana” deðillerdi. Türk kapitalizmini, kendilerine daha fazla rol düþecek olan farklý bir yoldan geliþtimek istiyorlardý. Stalinist bloðun varlýðý nedeniyle, devlet kontrolünün “sol” ile özdeþleþtirildiði bir dünyada 1960 darbesi haketmediði halde kýrmýzý bir ton kazandý. 27 Mayýs darbesi, Nasýr darbesinin veya Kasým ve Arif’in Irak’ta önderlik ettiði ayaklanmanýn soluk bir yansýmasýydý. Darbenin ardýndan iþçilerin elde ettiði kazanýmlar büyük ölçüde iþçilerin kendi mücadelerinin ürünüydü. 1971 ve 1980’deki kayýplarýnda 1960 darbesinin yarattýðý orduya iliþkin illüzyonlar küçük de olsa rol oynadý.
Ordu “ilerici” deðil Ordu “ilerici” bir rol oynayamaz. Ýþçi sýnýfýnýn dostu deðil, doðal düþmanýdýr. Orduyu, “emperyalizme karþý” iþçilerin müttefiki olarak gören sol milliyetçilik (ulusalcýlýk) ve sað milliyetçilik, iþçi örgütlerini ezen ve ücretleri düþüren 1971 ve 80 darbeleri karþýsýnda iþçileri silahsýzlandýrdý. Bugün ordu ironik bir biçimde, 1960 darbesine radikal tonunu verenlerle ayný sosyal tabakadan gelen ve benzer hoþnutsuzluklara sahip kadrolardan oluþan islami harekete karþý kampanya yapýyor.
C Uzun
R
ecep Tayyip Erdoðan’nýn siyasal hayatý, okuduðu bir þiirden dolayý verilen ceza onaylanýnca sonlandý. Böylece seçimle iþbaþýna gelen bir belediye baþkaný, seçmenlere hesap vermeyen ordunun dayatmasý ile iþten alýndý. En temel demokratik süreç hice sayýldý. Çiller ve Yýlmaz’ýn siyasal hayatýna dokunmayan ordu ve devlet tam bir ikiyüzlük sergiliyor. Okuduðu bir þiir yüzünden ceza verilmesine, siyasal yaþamýna kastedilmesine karþý düþünce ve örgütlenme özgürlüðünü tutarlý savunucularý olmak zorundayýz. Kýlýk kýyafet yasasýna karþý çýkmak, türban taktýðý için devletin hýþmýna uðrayanlarýn çalýþma ve eðitim alma hakkýný savunmak zorundayýz. Bu deðerler solu sol yapan deðerlerdir. “Bu saldýrýlara nasýlsa bize deðil siyasal rakiplerimize karþý uygulanýyor” diyenler, tüm demokratik haklarýn 28 Þubat 1997 muhtýrasýndan bu yana saldýrý altýnda olduðunu, devletin herkese siyaset yapma yasaðý koymaya çalýþtýðýný görmezden geliyorlar. Hatta kimi sol sosyal demokrat liderlikler islami harekete yönelik saldýrýlarýn kendi önünün açacaðýný umuyorlar. Bu umutla saldýrýlara sessiz kalma tutumunun önünü açtýðý tek þey, Erdoðan’ýn “eskiden þiir yazanlarý cezalandýrýyorlardý, þimdi sýra okuyanlara geldi” þiyarý ile demokrasi havarisi kesilmesidir. Parti ve sendikalarýn islamcý harekete yapýlan saldýrýlara sessiz kalmasý baskýcý, çeteci devleti güçlendiriyor. Devlet ve ordu bu gücünü kürtler ve iþci muhalefetini sindirmek ve geriletmek için de kullanýyor. Ýstanbul’da barýþ mitinginin iptal edilmesi tesadüfi deðildir. Bizler sýnýrsýz özgürlüklerden yanayýz. Herkesin düþündüklerini rahatça ifade edebileceði sýnýrsýz düþüncelerinden dolayý aþaðýlanmayacaðý ve baskýya uðramayacaðý bir dünya istiyoruz. Propaganda ve örgütlenmenin düþündüklerini ifade etmenin önündeki tüm yasal engellerin kaldýrýlmasýndan yanayýz. Propaganda ve örgütlenme özgürlüðünü sadece kendimiz için deðil tüm ezilenler için savunuyoruz. Bu tutarlý demokrat olmanýn koþulu. Bu demokratik hak ve özgürlükleri Recep Tayyip gibi demokrat olmayanýn iþçi düþmanlarý için de hak olarak görmeden demokrat olunamaz. Ýslami hareketin anti-demokrat yüzünü ancak böyle teþhir edebilir, demokrasi havarisi olmalarýný engelleyebiliriz. Sol devletin islami harekete ve onun siyasal unsurlarýna yönelik anti demokratik saldýrýlarýna karþý devletle yanyana düþerek yada bu saldýrýlarýlara sessiz kalarak deðil aksine tutum aldýðý ölçüde büyüyecek. Egemen sýnýfýn Recep Tayyip’e ceza vermesi ve onu siyaset sahnesinden silmek istemesinin bir nedeni Tayyip’in Fazilet’in potansiyel ve karizmatik lider adaylarýndan biri olmasý. Bu karizmada aslýnda sola karþý medyanýn pompalamasýyla oluþmuþ bir þey. Yoksa baþkanlýðý sýrasýnda gerçekleþtirdiði baþarýlý iþler sonucu kazanýlmýþ bir ün deðil. Ama þu an sorunumuz bu deðil. Baþka bir nedense bugün Fazilet’e egemen olan ve devletle uzlaþmak isteyen Fazilet’in resmi çizgisi ve liderliði ile Recep Tayyip’in ve temsil ettiði eðilimin çeliþmesi. Tayyip’in devletle uzlaþmak isteyen resmi Fazilet liderliðine muhalif kanadýn lideri olmasý Recep Tayyip’in Fazilet liderliðine gelmesi bu bakýmdan devletinde FP liderliðininde iþine gelmiyordu. Dolayýsýyla önünün kesilmesi gerekiyordu. Devletin tercihi bu olunca geriye bunun nasýl gerçekleþtirileceði kalýyordu. Bunu ise mahkemeye havale ederek hallediyorlar. Seçilmiþlerin geri alýnmasý politikadan silinmesinin yoluda seçimlerdir. Recep Tayyip seçimle geldi ve öyle gitmeliydi. Her türlü hýrsýzlýðýn, yolsuzluðun ayyuka çýktýðý, çetelerin cirit attýðý, bakan, baþbakan düzeyinde iliþkilerin açýða çýktýðý ve kabul gördüðü bir dönem de Recep Tayyip’in okuduðu bir þiir yüzünden mahkum edilmesi Tayyip Erdoðan’ý siyaset sahnesinden siler. Ama Fazilet’e zarardan çok yarar getirir.
Mustafa Eker
8
Ýþçi Demokrasisi 1 Ekim 1998
1 Ekim 1998 Ýþçi Demokrasisi
Kr iz Ba t ý’ ya yö ne l i yo r ünya ekonomisi 1930’lardan beri en ciddi krizine giriyor. Ekonomik kriz dünyayý sarsýyor. Baþlangýçta Uzak Doðu Asya ülkelerini etkileyen kriz Rusya’ya ve ardýndan da Latin Amerika ülkelerine sýçrayarak genelleþmeye baþladý. Krizin Amerika ve Batý Avrupa ülkelerini de etkilemesi bekleniyor. Ekonomi uzmanlarý ve politikacýlar, detaylarda anlaþamasalar bile, Ýkinci Dünya Savaþý’ndan sonraki en büyük ekonomik krizi yaþadýðýmýz konusunda hemfikirler. Çoðu “fýrtýna kopuyor” görüþünde. Avrupalý patronlarýn en önemli gazetelerinden olan The Economist’in yorumu durumun ciddiyetini gösteriyor: “Dünya ekonomisi 2 motorunu kaybetmiþ üçüncü motoru da teklemeye baþlayan 4 motorlu bir uçaðýn durumunda.”
D
“ F i na n s a l k ý y a m e t ” u y a rý s ý Dünya borsalarý hemen hergün kötü bir haberle yeniden sarsýlýyor. Hem muhafazakarlar hem de sosyal demokratlar tarafýndan her derde deva olarak lanse edilen piyasa kapitalizmin “görünmez eli” þimdi krizin dünyaya yayýlmasýna hizmet ediyor. Brezilya Merkez Bankasý Baþkaný Franco, “halk belki de Endonezya’nýn adýný bile duymamýþtýr. Fakat Endonezya bizi etkiliyor iþte” diye yakýnýyor. Batýlý kapitalistlerin ortak çýkarlarýnýn temsilcisi Uluslararasý Para Fonu (IMF) sermaye piyasalarý konusundaki yýllýk raporunda “finansal kýyamet” uyarýsýnda bulunuyor. Kriz daha Rusya, Brezilya ve Latin Amerika ülkelerine sýçramadan hazýrlanmýþ olan raporda Japon bankalarýnýn batýk kredi ve iç talep sorunlarýný çözmesinin “hayati öneme” sahip olduðu anlatýlýyor. Ancak bu sorunu çözebilecek gerçekleþebilir bir öneri yok. Japonya Baþbakaný Obuchi dünyanýn en büyük ikinci ekonomisinin uzun vadeli bir çoküþün eþiðinde olduðunu söylüyor. Asya’daki “mucize” ekonomiler daralýyor. Güney Kore ekonomisi bu yýlýn ilk üç ayýnda yüzde 3.8 daraldý. Endonezya (dünyanýn en kalabalýk dördüncü ülkesi) ekonomisinin bu yýl yüzde 20 daralmasý bekleniyor. Asya’nýn krizi nedeniyle ABD’nin dýþ ticaret açýðý ciddi bir artýþla Mayýs ayýnda 15.8 milyar dolara ulaþtý. ABD ekonomisindeki herhangi bir sarsýntý bütün dünyaya yansýr. Güney Kore’li Hyundai ve Lucky Goldstar holdingleri Ýngiltere’deki yatýrýmlarýný dondurdular. Siemens daha geçen yýl üretime geçen son teknolojiyle donatýlmýþ fabrikasýný kapattý. Çin finans sektörü batýk
borçlar altýnda eziliyor. 1 milyon 700 bin iþçi çalýþtýran dört büyük banka Çin bankacýlýðýnýn yüzde 80’ini kontrol ediyor. Ancak bunlarýn para musluklarý batýk borçlarý nedeniyle kurumuþ durumda. Bu bankalarý kurtarmanýn maliyeti Çin’in bir yýlda ürettiði deðerlerin beþte birine eþit.
Tarihteki en büyük z a ra r Dünya finans çevreleri, Rusya’daki krizin bu ülkedeki yabancý yatýrýmcýlara en az 100 milyar dolara malolacaðý ve bunun “tarihteki en büyük zarar” olduðunu belirtiyorlar. Bugüne kadar en büyük rakam 1990’da Meksika’yý vuran ekonomik krizde ortaya çýkan 16.6 milyar dolarlýk zarardý. 1960’larýn sonundan beri birbirini izleyen krizler genellikle bir öncekinden daha derin oldu. Birleþmiþ Milletler Ticari ve Kalkýnma Konferansý (UNCTAD) raporuna göre Asya krizinin maliyetinin ise 260 milyar dolar olmasý bekleniyor.
E k on om i s t l e r ç a r e s i z Geçen ayýn önemli olaylarýndan birisi ABD’nin en büyük yatýrým fonlarýndan biri olan Long Term Capital Management’ýn (LTCM) batma tehlikesi geçirmesiydi. Böyle bir kuruluþun beraberinde bazý bankalarý da batýrabileceði ve dolayýsýyla sistemin çökmesine neden olabileceði endiþesi ABD Merkez Bankasý’ný harekete geçirdi. Merkez Bankasý’nýn giriþimiyle 14 banka 3.5 milyar dolar kredi verdi ve LTCM son anda kurtarýldý. Oysa daha geçen yýl Nobel Ekonomi Ödülü alan profesörler Sholes ve Merton’un söz konusu yatýrým fonunun ortaklarý arasýnda bulunuyor. Krize giren ülkelerde IMF ve Dünya Bankasý’nýn müda-
haleleri iþe yaramadý.
Sýradan insanlara e tk i s i IMF ve Dünya Bankasý’nýn geçen ay sonunda baþlayan ortak toplantýlarýna katýlan büyük ün sahibi ekonomist, bürokrat ve politikacýlarýn krize çare olarak anlaþtýklarý tek þey iþçi sýnýfýnýn yaþam standartlarýný biraz daha düþürmek. Çöken piyasa sisteminin faturasýný yoksullara ödetmek istiyorlar. Borsalarda hisse senetlerinin hýzla deðer deðiþtirmesinin sýradan insanlar üzerinde etkisi yokmuþ gibi görünebilir. Gerçekten de borsa bir gün yüzde 20 deðer yitirirken ertesi gün tekrar eski düzeyine çýkabilir. Bu arada bazýlarý
batar ve bunlarýn kaybettikleri baþkalarýnýn serveti haline gelir. Oysa bir iþyeri kapandýðýnda ertesi gün açýlamaz. Ýþçiler iþinden olur. Yaþanan ekonomik kriz nedeniyle Ýþçiler Japonya’dan Venezuellaya kadar bir çok yerde iþlerinden atýlmaktalar. Rus iþverenleri aylardýr iþçilere ücret ödemiyorlar. Nüfusun yüzde 22.3’ü yoksulluk sýnýrýnda ya da altýnda yaþýyor. Kamu çalýþanlarýnýn birikmiþ maaþ alacaklarý 5 milyar dolara yakýn. Ancak devlet bu borcunu dolar olarak deðil Ruble olarak ödeyecek ve Ruble her gün deðer yitiriyor.
Kr i z Tür k i ye ’y i y ok lu yo r :
Patronlar için fedakârlýða hayýr!
9
Ý þç i sýn ýfýnýn öfk esi Kohl ’ü devirdi
Ýþsizlik ve yoksulluk a rtý y o r Uluslararasý Çalýþma Örgütü (ILO) verilerine göre dünyadaki iþsiz sayýsý tarihteki en yüksek düzeyine ulaþtý. Finans söktöründe yaþanan kriz nedeniyle bu sayý daha da artacak. Sadece bu yýl Asya krizi nedeniyle 10 milyon kiþi iþinden oldu. Dünyada 1 milyar iþçi varolan iþsizlik nedenyle ya tam gün çalýþamýyor ya da çok düþük ücretlere razý oluyor. 150 milyon kiþi ise tümüyle iþsiz. Birleþmiþ Milletlet Kalkýnma Raporu’na göre, dünyadaki en zengin 225 kiþi 2.5 milyar insanýn toplam zenginliðinden daha fazlasýna sahip. Sadece 15 kiþi 600 milyon kiþinin yaþadýðý bütün Afrika’nýn sahip olduðundan fazlasýna sahip. 84 kiþi ise 1.2 milyar nüfuslu Çin’den daha zengin. Dünyada her yýl 300 milyon insan açlýktan ölüyor. 1.5 milyar insan temiz içme suyuna sahip deðil.
P a ra m ý y o k ? Örneðin Microsoft’un sahibi Bill Gates dünyanýn en fakir 48 ülkesinin toplamýndan daha zengin. Tahminlere göre 40 milyar dolar harcanýrsa dünyadaki milyarlarca insanýn temel saðlýk, eðitim ve içme suyu problemi çözülebilir. Bunun anlamý Bill Gates servetinin bir kýsmýyla bile bu harcama yapýlabilir. IMF, Asya krizini kontrol altýna alabilmek için uluslararasý þiketlere ve bankalara 60 milyar dolar pompalarken milyonlarca insan yiyecek kýtlýðý ve iþsizlikle baþbaþa býrakýldý. Yýllardýr “para yok” diyerek sosyal yardýmlarý kesmeye çalýþan ve “piyasa” söylemiyle özelleþtirmeler yapan yönetici sýnýflar kriz karþýsýnda bu söylemlerini bir kenara býrakarak batmakta olan þirketleri kurtardýlar.
Ý þ ç i s ý ný f ý d i r e ni y o r Ýþçiler çeþitli ülkelerde krizin faturasýný bize ödetmeye çalýþan patronlara karþý direnme sinyalleri veriyorlar. Endonezya’da Suharto’yu deviren öðrenci ve iþçi hareketi yiyecek ayaklanmalarýyla devam ediyor. Amerika’da yeni bir militanlaþma dönemine giren iþçi hareketi kendisini General Motors, Bell Atlantic ve Northwest Airlines grevleriyle gösterdi.Güney Kore’de iþten çýkarmalara karþý iþgal ve gösteriler yapýlýyor. Ýhtiyacýmýz olan þey, bu mücadelelerin birbiriyle ve patronlarýn anarþi sistemine alternatif olan sosyalizmle baðýný kuracak örgütlülüktür.
Uzak Doðu Asya’dan Rusya’ya, oradan da Latin Amerika’ya sýçrayan ekonomik kriz Türkiye’yi de etkiliyor. Türkiye’nin Endonezya ve Rusya benzeri bir ekonomik sosyal krize girmesinin önkoþullarý oluþuyor. Ýstanbul Menkul Kýymetler Borsasý (ÝMKB) ise son iki ay içinde yarý yarýya deðer kaybetti. Ayrýca hýzlý deðiþmeler nedeniyle ekonomideki istikrarsýzlýk beklentisini güçlendiriyor. Kriz þimdilik daha çok para ve sermaye piyasasýnda hissediliyor. Ama iþaretleri sanayiide de görülebiliyor. Ýstanbul Sanayi Odasý’nýn (ÝSO) Ekonomik Durum Tesbiti Anketi’ne göre, yýlýn ilk altý ayýnda sanayi kuruluþlarýnýn yüzde 33’ünün üretimlerinde, yüzde 39’unun da satýþlarýnda düþme oldu. Özellikle küçük ölçekli iþletmeler bundan daha çok etkilendi. Bu dönemde deri iþleme ve ayakkabý sanayiindeki þirketlerin yüzde 90’ýnýn, dokuma sanayiindekilerin yüzde 53’ünün ve makina sanayiindekilerin yüzde 51’inin üretimleri azaldý. ÝSO Araþtýrma Müdürü Osman Haznedar yatýrýmlarýn durma noktasýna geldiðini belirtiyor. Yabancý yatýrýmlar da azaldý. Merkez Bankasý’nýn anketine göre sanayicilerin geleceðe bakýþlarýndaki kötümserlik artýyor. Bankalar dýþ kredi bulmakta zorlanmaya baþladýlar. Ýç borç miktarý 10 katrilyona yaklaþtý. Rusya’daki 2 bin 130 Türk þirketinden 30’unun halen devam eden toplamý 7 milyar dolar olan 250 projesi var. Ancak Rusya’da yaþanan kriz nedeniyle özellikle küçük þirketlerin iþ býrakma noktasýna geldiði, bu þirketlerde çalýþan binlerce iþçinin de Türkiye’ye dönmeye hazýrlandýðý biliniyor. Þimdilik bir çöküntü yaþanmasa da ekonomide dikkati çeken geliþmeler en azýndan bir durgunluðun habercisi. Krizin Türkiye’deki etkileri, Avrupa ülkelerine sýçramasý halinde daha aðýr hissedilecek.
Patronlar fedakarlýk istiyor TÜSÝAD Baþkaný Muharrem Kayhan, “herkes nefesini tutmuþ Japonya’da ne olacak diye bekliyor” deyip krizin etkilerinden korunabilmek için hükümetten önlem almasýný istiyor. Seçimler nedeniyle popülüst (yani halký memnun edecek türde) politikalar uygulanmamasýný isteyen Patronlar Klübü emeklilik yaþýnýn 55-60’a çýkartýlmasýný, SSK’nýn özelleþtirilmesini, kamu çalýþanlarýnýn sayýsý ve ücretlerinin kalýcý olarak azaltýlmasýný, baþta enerji alaný olmak üzere özelleþtirmelere hýz verilmesini, tarýmsal destekleme alýmlarýna son verilmesini istiyor. Koç Holding’in Baþkaný Rahmi Koç ise hükümeti “seçim ekonomisi uygulamadýðý” için kutluyor. MÜSÝAD Baþkaný Erol Yarar, “Eðer gerekli tedbirler alýnmazsa seçimden sonra Rusya benzeri bir kriz yaþarýz” diyor. Önerdiði önlemler ise patronlarýn daha rahat kaynak bulup daha az vergi vermesini saðlayacak düzenlemeler. Dünya Bankasý uzmanlarý Þili’de daha önce uygulanan ve yoksullar için tam bir felaket olan sosyal güvenlik sisteminin Türkiye’de uygulanmasýný istiyor. ÝMKB yönetici-
Linksruck Kohl’e Karþý Festivalde
Almanya’dan mektup
A
Metal iþçileri krize nasýl direnebileceðimizi gösteriyor. leri de krizden kurtuluþu SSK’nýn özelleþtirilmesi demek olan özel emeklilik fonlarýna baðlýyorlar. ANAP milletvekili Rüþdü Saracoðlu iþgücü piyasasý ve ücretlerdeki esnekliðin krize karþý önemini anlatýyor. Yani kolay iþten atma ve düþük ücretlerin krize karþý ekonomiyi koruduðunu söylüyor. Merkez Bankasý Baþkan Yardýmcýsý Þükrü Binay çalýþanlarýn maaþlarýna fazla zam yapýlmamasýnýn önemini anlatýyor. Devlet Planlama Teþkilatý (DPT) Müsteþarý Orhan Güvenen ise talebi kýsacak istikrar programý uygulanmasýný istiyor. Kýsacasý bütün patronlar, bürokratlar ve politikacýlar, yani yönetici sýnýf krize karþý hep ayný þeyi öneriyorlar, iþçi sýnýfýnýn fedakarlýk yapmasýný, biraz daha kemer sýkmamýzý. Oysa yeni vergi düzenlemelerinin patronlara getirdiði küçük yükler bile kriz bahane edilerek kaldýrýlýrken Devlet Ýstatistik Enstitüsü’nün (DÝE) verilerine göre geçen yýla göre reel ücretler yüzde 3.7 oranýnda geriledi. Gelir daðýlýmý bozulmaya devam ediyor: Zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor.
Öte yandan çok büyük bölümü iþçilerden alýnan vergilerin yüzde 75’i faiz olarak patronlara daðýtýlýyor. Türkiye’nin en büyük 500 sanayi þirketinin net kârlarýnýn yüzde 52.7’si, ikinci 500 büyük þirketin net karýnýn da yüzde 71.2’si faizden elde ediliyor.
D i r e n me l i y i z Bu sistem patronlar için çalýþýyor. Bütün ekonomik sistem küçük bir parazit azýnlýðýn kâr hýrsýna endekslenmiþ durumda. Bu nedenle ekonomi krize giriyor. Ýþ bulabilenler fazla mesai nedeniyle yaþayamaz hale gelirken iþ bulamayanlar açlýða terkediliyor. Raflar ve stoklar dolu olduðu halde insanlar en temel ihtiytaçlarýný bile gideremeyecek kadar yoksullaþýyor. Fazla üretildiði için insanlar iþsiz ve aç kalýyor. Bu krizlerin nedeni biz deðiliz, patronlarýn sistemi kapitalizmdir. Bu nedenle daha fazla fedakarlýk isteyenlere verilecek en iyi yanýt hayýr demek ve direnmektir.
Daha iyi bir dünya için mücadeleye Yönetici sýnýf kriz nedeniyle çýkan yeni yükleri iþçi sýnýfýna yýkmak istiyor. Patronlar “kriz geliyor” çýðlýklarý atarak hükümetin kendilerini daha çok kollamasýný istiyorlar. Endonezya yada Rusya’daki düzeyde bir çöküþ yaþanýrsa piyasa ekonomisinin korkunç yüzünü daha fazla göreceðiz. Oysa krizinin sorumlusu biz deðiliz. Dolayýsýyla krizin faturasýný da ödemek
lmanya’da 27 Eylül’de yapýlan genel seçimler Baþbakan Helmut Kohl’un 16 yýldýr süren iktidarýna son verdi. Kohl sadece seçimleri kaybetmedi, deyim yerindeyse kovuldu! Kendisi bile seçilemedi. Zengini daha çok zengin eden, fakirden alýp zengine veren, ýrkçý mý ýrkçý politikalarý nedeniyle cezalandýrýldý. Sosyal iþbirliði taþlarý yerinden oynatýldý. Muhafazakar patiler CDU/CSU yüzde 35.1 ile 1949’dan beri en kötü sonucu alýrken Sosyal Demokrat SPD yüzde 40.9 ile en fazla oyu aldý. Bundan önceki hiçbir seçimde hangi sýnýfýn hangi tarafý desteklediði bu kadar net görülmemiþti. Kohl’u 16 yýllýk tahtýndan eden, iþçi düþmaný politikalara karþý iþçi sýnýfýnýn tutum almasý oldu. Sosyal Demokratlarýn en çok oy aldýðý bölgeler bunun çok açýk göstergesi. Gelsenkirchen gibi sayýsýz iþçi bölgelerinde sosyal demokratlarýn oy oraný yüzde 63.2’ye kadar çýktý. Kohl’ün devrilmesi iþçi sýnýfýnýn deðiþim talebini ifade ettiði için çok olumlu bir geliþme. Þu anda Almanya’da bir kutlama havasý hakim. Seçmenin yeni Baþbakan Gerhard Schröder’le bir dönem balayý yaþayacaðý açýk. Ancak Schröder de Ýngiltere’de Tony Blair gibi sosyal demokrasinin saða kayýþýný temsil ediyor. Jost Stollmann adýnda bir iþverenin bakanlar kuruluna alýnmasý Schöder’in patronlarla uzlaþma çabasýna denk düþüyor. Bu nedenle Licksruck olarak “Kohl’ü çöpe at. Schröder’e güvenme. Sol muhalefeti inþa et” dedik. Sosyal demokratlarýn iþçilerin deðiþim talebine yanýt veremeyecekleri açýk. Ýþsizlik, kriz ve sefalet kapitalizmin doðal ürünleri ve kriz dönemlerinde sosyal demokratlarda iþçilere saldýrmak zorunda. Biz iþçi sýnýfýnýn deðiþim isteðinin yarattýðý atmosferin organik bir parçasý olarak, sosyal demokrasinin “çözümsüzlüðünü” tartýþýp sosyalist alternatifi inþa edebiliriz. Almanya’da seçimler ve Sosyalistler Sosyal demokrat SPD’nin kazanmýþ olduðu zafer Almanya’da olduðu kadar dünyada da yankýlar yaratýyor. Medyadaki yorumlar çok ilginç. Bazý yazarlar bu zaferi Schöder’in merkeze kaymasýna baðlarken yapýlan çalýþmalarý, eylemleri, sýnýf hareketini görmemezlikten geliyorlar. Linstruck olarak yapmýþ olduðumuz politikalar ve faaliyetler seçimin hangi havada gerçekleþtiðinin açýk göstergesi. Sadece bir ay içinde on bin gazete sattýk, otuz bin bildiri daðýttýk, yirmi bin afiþle etrafý donattýk. Seçimler öncesinde, yani Kohl iktidarýnýn son günlerini yaþadýðýmýz yoðun politik ortamda,bunun ne anlama geldiðini anlatmaya çalýþacaðým. Seçimlerden bir hafta önce “Kohl Karþýtý” bir festival organize edildi. Katýlým 40 binin üzerindeydi. Biz yüzlerce döviz, binlerce bildiri, gazete, afiþ, pullama ve yoldaþla katýldýk. Yürüyüþ þehrin önemli merkezlerinden üç koldan baþlayarak stadyuma yakýn bir yerde birleþti. Her üç kolda da standlarýmýz vardý. Son iki aydýr bizler sürekli devrimcilerin seçimlerde neler yapmasý gerektiðini, mücadeleye nasýl insanlarý katabileceðimizi, yaþanýlan bütün deneyleri sürekli tartýþýyorduk. Festivale gelen insanlarýn büyük çoðunluðu SPD gibi reformist partilere bakan, onlara ümit besleyen gençlerden oluþtuðundan, bu insanlarla tartýþmanýn biçimi, içeriði, yöntemi her bölgede tartýþýldý. Burada ÝD’nin geçen sayýsýnda T. Cliff’in tanýmlamýþ olduðu tartýþma yöntemi klavuz olarak kullanýldý. Sýrasýyla þöyle tartýþtýk: Öne “Khol’ü Defedelim” sloganý çýkarýldý. Bu elimizde taþýdýðýmýz dövizlerden, gazetenin 1. sayfasýna kadar böyle idi. “16 yýllýk Kohl hükümeti bizler için, iþsizlik, yoksulluk, kazanýlmýþ haklarýn budanmasý, sosyal kazanýmlara saldýrý, ýrkçýlýk, ayrýmcýlýk, zenginlerin daha zengin, yoksullarýn daha yoksul olmasý demektir.” deyip defetmeyi tartýþýyorduk. Sonrasýnda, SPD’nin Kohl tarafýndan gasp edilen bazý haklarýmýzý geri getireceði hakkýnda verdiði sözleri desteklediðimizi anlatýyorduk. SPD’nin Kohl tarafýndan gasp edilen, hastalýk süresince yüzde yüz ücret ödenmesi, grev yasasýnýn yeniden düzenlenmesi ve baþka konularda olumlu adýmlar atýlmasýný destekliyorduk, bu nedenle SPD’ye oy verilmesini destekledik. Ancak unutmamamýz gereken þey SPD daha iktidara gelmeden oluþturduðu hükümet kabinesine bakan olarak aldýðý bir iþvereni Sanayiden ve Ekonomiden sorumlu ilan etti. Ve söz verdiði reformlarý ancak hazineden para alabilirse yapabileceðini söylüyor. Tamam o zaman kasalara bakýlsýn ancak banka ve büyük iþletmelerin kasalarýna bakýlsýn. Çünkü para orada. Eðer SPD sosyal adalet istiyorsa zenginlerden parayý almak zorunda. Yoksa tüm söylediklerinden birisini bile yapamaz. Burada doðal olarak biz devrimciler reformlarý desteklemeliyiz. Bu þekilde davranmak bizi reformist yapmaz. Böyle davranarak, dýþarýdan kuru eleþtiri yapmýyoruz, reformizmin sýnýrlarýný gösterme þansýný yakalýyoruz. Sorun bugün Kohl mü, Marks mý deðil sorun CDU mu, SPD mi! Bununla birlikte varolan kriz pazar ekonomisinin krizinden kaynaklanmakta. Sorun sistemin doðasýndan kaynaklanmaktadýr. SPD ve diðer reformisler ise sistemi eleþtirmezler ve bu sistem içinde çözüm ararlar. Kapitalistlerin gücü ekonomik güçlerinden kaynaklanmakta, bu gücün karþý tarafý ise iþçi sýnýfýn gücünden kaynaklanmakta. Çünkü iþçi sýnýfý tek devrimci sýnýftýr. Acak kitlesellik yetmeyecektir. Eðer iþçi sýnýfýnýn bölünmesini, egemen fikirlerin kabul edilmesini istemiyorsak, bizim, sistemin rezillliklerinin nereden kaynaklandýðý, devletin hangi sýnýfýn devleti olduðu gibi konularda net fikirlere ihtiyacýmýz var. Bugün bize gerekli olan þey marksist teori ve bu teori etrafýnda örgütlenmiþ olan, eylemlere katýlan bir örgütü inþa etmektir. Politik olarak seçim sürecine bu çerçeve içinde müdahale ettik. Frankfurt’a giderken yolda 9 kiþi bize katýlmýþtý, günün sonun da 67 kiþi katýldý ve yüzlerce gazete satýldý. Yürüyüþe en kalabalýk biz katýldýk. Sendikalarýn istemi festival karakterli bir eðlence olmasýydý. Ancak biz politikalarýmýzý taþýdýk ve konuþmalarýmýzla politize ettik. Bu nedenle baþarýlý idik. Çünkü planlý ve projeliydik. Yani örgütlü idik. Bu nedenle Türkiye’de mücadele eden arkadaþlarýmýzýn reformistler ve seçimler konusunda net olmasý ve örgütlü mücadele etmesi çok önemli. Bu baþarýyý sizlerin de yakalamasý dileðiyle..
zorunda deðiliz. Faturanýn gerçek sahibi yönetici sýnýftýr. Ekonomik krizin faturasýný patronlarýn ödemesi ancak iþçilerin kitlesel mücadelesiyle saðlanabilir. Eðer bu konuda kalýcý baþarý istiyorsak toplumu tamamen deðiþtirmeliyiz. Gerçek sosyalist toplumda iþçiler fabrika ve ofislerin kontrolünü eline alýp üretimi bir avuç parazitin kârý için deðil insan ihtiyaçlarý için planlarlar. Kaynaklarýn nasýl kulla-
nýlacaðýna karar veren eðer toplumun büyük çoðunluðuysa herkes için yeterli yiyecek, barýnma, saðlýk ve eðitim saðlamak öncelikli amaç olur. Böyle bir toplumda yararlý mallarýn üretimi büyük bir hýzla artabilir. Ýþsizlik ortadan kalkar. Kaynaklar insanlarý öldürmeye yarayan savaþ sanayiinden alýnýp hastanelere, okullara aktarýlýr. Kapitalizm sadece bir avuç parazitin
kâr hýrsýna endekslidir. Sonuçlarý yoksulluk, þiddet, savaþ, güvensizlik, iþsizlik, sömürü, adaletsizlik, baskýdýr. Bunlardan kurtulmanýn tek yolu kapitalizmden kurtulmaktýr. Kazanabileceðimiz kocaman bir dünya var.
Sertuð Çiçek
Mustafa Korkmaz
Linksruck (Uluslararasý Sosyalist Akýmýn Almanmanya’daki Kardeþ Örgütü)
8
Ýþçi Demokrasisi 1 Ekim 1998
1 Ekim 1998 Ýþçi Demokrasisi
Kr iz Ba t ý’ ya yö ne l i yo r ünya ekonomisi 1930’lardan beri en ciddi krizine giriyor. Ekonomik kriz dünyayý sarsýyor. Baþlangýçta Uzak Doðu Asya ülkelerini etkileyen kriz Rusya’ya ve ardýndan da Latin Amerika ülkelerine sýçrayarak genelleþmeye baþladý. Krizin Amerika ve Batý Avrupa ülkelerini de etkilemesi bekleniyor. Ekonomi uzmanlarý ve politikacýlar, detaylarda anlaþamasalar bile, Ýkinci Dünya Savaþý’ndan sonraki en büyük ekonomik krizi yaþadýðýmýz konusunda hemfikirler. Çoðu “fýrtýna kopuyor” görüþünde. Avrupalý patronlarýn en önemli gazetelerinden olan The Economist’in yorumu durumun ciddiyetini gösteriyor: “Dünya ekonomisi 2 motorunu kaybetmiþ üçüncü motoru da teklemeye baþlayan 4 motorlu bir uçaðýn durumunda.”
D
“ F i na n s a l k ý y a m e t ” u y a rý s ý Dünya borsalarý hemen hergün kötü bir haberle yeniden sarsýlýyor. Hem muhafazakarlar hem de sosyal demokratlar tarafýndan her derde deva olarak lanse edilen piyasa kapitalizmin “görünmez eli” þimdi krizin dünyaya yayýlmasýna hizmet ediyor. Brezilya Merkez Bankasý Baþkaný Franco, “halk belki de Endonezya’nýn adýný bile duymamýþtýr. Fakat Endonezya bizi etkiliyor iþte” diye yakýnýyor. Batýlý kapitalistlerin ortak çýkarlarýnýn temsilcisi Uluslararasý Para Fonu (IMF) sermaye piyasalarý konusundaki yýllýk raporunda “finansal kýyamet” uyarýsýnda bulunuyor. Kriz daha Rusya, Brezilya ve Latin Amerika ülkelerine sýçramadan hazýrlanmýþ olan raporda Japon bankalarýnýn batýk kredi ve iç talep sorunlarýný çözmesinin “hayati öneme” sahip olduðu anlatýlýyor. Ancak bu sorunu çözebilecek gerçekleþebilir bir öneri yok. Japonya Baþbakaný Obuchi dünyanýn en büyük ikinci ekonomisinin uzun vadeli bir çoküþün eþiðinde olduðunu söylüyor. Asya’daki “mucize” ekonomiler daralýyor. Güney Kore ekonomisi bu yýlýn ilk üç ayýnda yüzde 3.8 daraldý. Endonezya (dünyanýn en kalabalýk dördüncü ülkesi) ekonomisinin bu yýl yüzde 20 daralmasý bekleniyor. Asya’nýn krizi nedeniyle ABD’nin dýþ ticaret açýðý ciddi bir artýþla Mayýs ayýnda 15.8 milyar dolara ulaþtý. ABD ekonomisindeki herhangi bir sarsýntý bütün dünyaya yansýr. Güney Kore’li Hyundai ve Lucky Goldstar holdingleri Ýngiltere’deki yatýrýmlarýný dondurdular. Siemens daha geçen yýl üretime geçen son teknolojiyle donatýlmýþ fabrikasýný kapattý. Çin finans sektörü batýk
borçlar altýnda eziliyor. 1 milyon 700 bin iþçi çalýþtýran dört büyük banka Çin bankacýlýðýnýn yüzde 80’ini kontrol ediyor. Ancak bunlarýn para musluklarý batýk borçlarý nedeniyle kurumuþ durumda. Bu bankalarý kurtarmanýn maliyeti Çin’in bir yýlda ürettiði deðerlerin beþte birine eþit.
Tarihteki en büyük z a ra r Dünya finans çevreleri, Rusya’daki krizin bu ülkedeki yabancý yatýrýmcýlara en az 100 milyar dolara malolacaðý ve bunun “tarihteki en büyük zarar” olduðunu belirtiyorlar. Bugüne kadar en büyük rakam 1990’da Meksika’yý vuran ekonomik krizde ortaya çýkan 16.6 milyar dolarlýk zarardý. 1960’larýn sonundan beri birbirini izleyen krizler genellikle bir öncekinden daha derin oldu. Birleþmiþ Milletler Ticari ve Kalkýnma Konferansý (UNCTAD) raporuna göre Asya krizinin maliyetinin ise 260 milyar dolar olmasý bekleniyor.
E k on om i s t l e r ç a r e s i z Geçen ayýn önemli olaylarýndan birisi ABD’nin en büyük yatýrým fonlarýndan biri olan Long Term Capital Management’ýn (LTCM) batma tehlikesi geçirmesiydi. Böyle bir kuruluþun beraberinde bazý bankalarý da batýrabileceði ve dolayýsýyla sistemin çökmesine neden olabileceði endiþesi ABD Merkez Bankasý’ný harekete geçirdi. Merkez Bankasý’nýn giriþimiyle 14 banka 3.5 milyar dolar kredi verdi ve LTCM son anda kurtarýldý. Oysa daha geçen yýl Nobel Ekonomi Ödülü alan profesörler Sholes ve Merton’un söz konusu yatýrým fonunun ortaklarý arasýnda bulunuyor. Krize giren ülkelerde IMF ve Dünya Bankasý’nýn müda-
haleleri iþe yaramadý.
Sýradan insanlara e tk i s i IMF ve Dünya Bankasý’nýn geçen ay sonunda baþlayan ortak toplantýlarýna katýlan büyük ün sahibi ekonomist, bürokrat ve politikacýlarýn krize çare olarak anlaþtýklarý tek þey iþçi sýnýfýnýn yaþam standartlarýný biraz daha düþürmek. Çöken piyasa sisteminin faturasýný yoksullara ödetmek istiyorlar. Borsalarda hisse senetlerinin hýzla deðer deðiþtirmesinin sýradan insanlar üzerinde etkisi yokmuþ gibi görünebilir. Gerçekten de borsa bir gün yüzde 20 deðer yitirirken ertesi gün tekrar eski düzeyine çýkabilir. Bu arada bazýlarý
batar ve bunlarýn kaybettikleri baþkalarýnýn serveti haline gelir. Oysa bir iþyeri kapandýðýnda ertesi gün açýlamaz. Ýþçiler iþinden olur. Yaþanan ekonomik kriz nedeniyle Ýþçiler Japonya’dan Venezuellaya kadar bir çok yerde iþlerinden atýlmaktalar. Rus iþverenleri aylardýr iþçilere ücret ödemiyorlar. Nüfusun yüzde 22.3’ü yoksulluk sýnýrýnda ya da altýnda yaþýyor. Kamu çalýþanlarýnýn birikmiþ maaþ alacaklarý 5 milyar dolara yakýn. Ancak devlet bu borcunu dolar olarak deðil Ruble olarak ödeyecek ve Ruble her gün deðer yitiriyor.
Kr i z Tür k i ye ’y i y ok lu yo r :
Patronlar için fedakârlýða hayýr!
9
Ý þç i sýn ýfýnýn öfk esi Kohl ’ü devirdi
Ýþsizlik ve yoksulluk a rtý y o r Uluslararasý Çalýþma Örgütü (ILO) verilerine göre dünyadaki iþsiz sayýsý tarihteki en yüksek düzeyine ulaþtý. Finans söktöründe yaþanan kriz nedeniyle bu sayý daha da artacak. Sadece bu yýl Asya krizi nedeniyle 10 milyon kiþi iþinden oldu. Dünyada 1 milyar iþçi varolan iþsizlik nedenyle ya tam gün çalýþamýyor ya da çok düþük ücretlere razý oluyor. 150 milyon kiþi ise tümüyle iþsiz. Birleþmiþ Milletlet Kalkýnma Raporu’na göre, dünyadaki en zengin 225 kiþi 2.5 milyar insanýn toplam zenginliðinden daha fazlasýna sahip. Sadece 15 kiþi 600 milyon kiþinin yaþadýðý bütün Afrika’nýn sahip olduðundan fazlasýna sahip. 84 kiþi ise 1.2 milyar nüfuslu Çin’den daha zengin. Dünyada her yýl 300 milyon insan açlýktan ölüyor. 1.5 milyar insan temiz içme suyuna sahip deðil.
P a ra m ý y o k ? Örneðin Microsoft’un sahibi Bill Gates dünyanýn en fakir 48 ülkesinin toplamýndan daha zengin. Tahminlere göre 40 milyar dolar harcanýrsa dünyadaki milyarlarca insanýn temel saðlýk, eðitim ve içme suyu problemi çözülebilir. Bunun anlamý Bill Gates servetinin bir kýsmýyla bile bu harcama yapýlabilir. IMF, Asya krizini kontrol altýna alabilmek için uluslararasý þiketlere ve bankalara 60 milyar dolar pompalarken milyonlarca insan yiyecek kýtlýðý ve iþsizlikle baþbaþa býrakýldý. Yýllardýr “para yok” diyerek sosyal yardýmlarý kesmeye çalýþan ve “piyasa” söylemiyle özelleþtirmeler yapan yönetici sýnýflar kriz karþýsýnda bu söylemlerini bir kenara býrakarak batmakta olan þirketleri kurtardýlar.
Ý þ ç i s ý ný f ý d i r e ni y o r Ýþçiler çeþitli ülkelerde krizin faturasýný bize ödetmeye çalýþan patronlara karþý direnme sinyalleri veriyorlar. Endonezya’da Suharto’yu deviren öðrenci ve iþçi hareketi yiyecek ayaklanmalarýyla devam ediyor. Amerika’da yeni bir militanlaþma dönemine giren iþçi hareketi kendisini General Motors, Bell Atlantic ve Northwest Airlines grevleriyle gösterdi.Güney Kore’de iþten çýkarmalara karþý iþgal ve gösteriler yapýlýyor. Ýhtiyacýmýz olan þey, bu mücadelelerin birbiriyle ve patronlarýn anarþi sistemine alternatif olan sosyalizmle baðýný kuracak örgütlülüktür.
Uzak Doðu Asya’dan Rusya’ya, oradan da Latin Amerika’ya sýçrayan ekonomik kriz Türkiye’yi de etkiliyor. Türkiye’nin Endonezya ve Rusya benzeri bir ekonomik sosyal krize girmesinin önkoþullarý oluþuyor. Ýstanbul Menkul Kýymetler Borsasý (ÝMKB) ise son iki ay içinde yarý yarýya deðer kaybetti. Ayrýca hýzlý deðiþmeler nedeniyle ekonomideki istikrarsýzlýk beklentisini güçlendiriyor. Kriz þimdilik daha çok para ve sermaye piyasasýnda hissediliyor. Ama iþaretleri sanayiide de görülebiliyor. Ýstanbul Sanayi Odasý’nýn (ÝSO) Ekonomik Durum Tesbiti Anketi’ne göre, yýlýn ilk altý ayýnda sanayi kuruluþlarýnýn yüzde 33’ünün üretimlerinde, yüzde 39’unun da satýþlarýnda düþme oldu. Özellikle küçük ölçekli iþletmeler bundan daha çok etkilendi. Bu dönemde deri iþleme ve ayakkabý sanayiindeki þirketlerin yüzde 90’ýnýn, dokuma sanayiindekilerin yüzde 53’ünün ve makina sanayiindekilerin yüzde 51’inin üretimleri azaldý. ÝSO Araþtýrma Müdürü Osman Haznedar yatýrýmlarýn durma noktasýna geldiðini belirtiyor. Yabancý yatýrýmlar da azaldý. Merkez Bankasý’nýn anketine göre sanayicilerin geleceðe bakýþlarýndaki kötümserlik artýyor. Bankalar dýþ kredi bulmakta zorlanmaya baþladýlar. Ýç borç miktarý 10 katrilyona yaklaþtý. Rusya’daki 2 bin 130 Türk þirketinden 30’unun halen devam eden toplamý 7 milyar dolar olan 250 projesi var. Ancak Rusya’da yaþanan kriz nedeniyle özellikle küçük þirketlerin iþ býrakma noktasýna geldiði, bu þirketlerde çalýþan binlerce iþçinin de Türkiye’ye dönmeye hazýrlandýðý biliniyor. Þimdilik bir çöküntü yaþanmasa da ekonomide dikkati çeken geliþmeler en azýndan bir durgunluðun habercisi. Krizin Türkiye’deki etkileri, Avrupa ülkelerine sýçramasý halinde daha aðýr hissedilecek.
Patronlar fedakarlýk istiyor TÜSÝAD Baþkaný Muharrem Kayhan, “herkes nefesini tutmuþ Japonya’da ne olacak diye bekliyor” deyip krizin etkilerinden korunabilmek için hükümetten önlem almasýný istiyor. Seçimler nedeniyle popülüst (yani halký memnun edecek türde) politikalar uygulanmamasýný isteyen Patronlar Klübü emeklilik yaþýnýn 55-60’a çýkartýlmasýný, SSK’nýn özelleþtirilmesini, kamu çalýþanlarýnýn sayýsý ve ücretlerinin kalýcý olarak azaltýlmasýný, baþta enerji alaný olmak üzere özelleþtirmelere hýz verilmesini, tarýmsal destekleme alýmlarýna son verilmesini istiyor. Koç Holding’in Baþkaný Rahmi Koç ise hükümeti “seçim ekonomisi uygulamadýðý” için kutluyor. MÜSÝAD Baþkaný Erol Yarar, “Eðer gerekli tedbirler alýnmazsa seçimden sonra Rusya benzeri bir kriz yaþarýz” diyor. Önerdiði önlemler ise patronlarýn daha rahat kaynak bulup daha az vergi vermesini saðlayacak düzenlemeler. Dünya Bankasý uzmanlarý Þili’de daha önce uygulanan ve yoksullar için tam bir felaket olan sosyal güvenlik sisteminin Türkiye’de uygulanmasýný istiyor. ÝMKB yönetici-
Linksruck Kohl’e Karþý Festivalde
Almanya’dan mektup
A
Metal iþçileri krize nasýl direnebileceðimizi gösteriyor. leri de krizden kurtuluþu SSK’nýn özelleþtirilmesi demek olan özel emeklilik fonlarýna baðlýyorlar. ANAP milletvekili Rüþdü Saracoðlu iþgücü piyasasý ve ücretlerdeki esnekliðin krize karþý önemini anlatýyor. Yani kolay iþten atma ve düþük ücretlerin krize karþý ekonomiyi koruduðunu söylüyor. Merkez Bankasý Baþkan Yardýmcýsý Þükrü Binay çalýþanlarýn maaþlarýna fazla zam yapýlmamasýnýn önemini anlatýyor. Devlet Planlama Teþkilatý (DPT) Müsteþarý Orhan Güvenen ise talebi kýsacak istikrar programý uygulanmasýný istiyor. Kýsacasý bütün patronlar, bürokratlar ve politikacýlar, yani yönetici sýnýf krize karþý hep ayný þeyi öneriyorlar, iþçi sýnýfýnýn fedakarlýk yapmasýný, biraz daha kemer sýkmamýzý. Oysa yeni vergi düzenlemelerinin patronlara getirdiði küçük yükler bile kriz bahane edilerek kaldýrýlýrken Devlet Ýstatistik Enstitüsü’nün (DÝE) verilerine göre geçen yýla göre reel ücretler yüzde 3.7 oranýnda geriledi. Gelir daðýlýmý bozulmaya devam ediyor: Zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor.
Öte yandan çok büyük bölümü iþçilerden alýnan vergilerin yüzde 75’i faiz olarak patronlara daðýtýlýyor. Türkiye’nin en büyük 500 sanayi þirketinin net kârlarýnýn yüzde 52.7’si, ikinci 500 büyük þirketin net karýnýn da yüzde 71.2’si faizden elde ediliyor.
D i r e n me l i y i z Bu sistem patronlar için çalýþýyor. Bütün ekonomik sistem küçük bir parazit azýnlýðýn kâr hýrsýna endekslenmiþ durumda. Bu nedenle ekonomi krize giriyor. Ýþ bulabilenler fazla mesai nedeniyle yaþayamaz hale gelirken iþ bulamayanlar açlýða terkediliyor. Raflar ve stoklar dolu olduðu halde insanlar en temel ihtiytaçlarýný bile gideremeyecek kadar yoksullaþýyor. Fazla üretildiði için insanlar iþsiz ve aç kalýyor. Bu krizlerin nedeni biz deðiliz, patronlarýn sistemi kapitalizmdir. Bu nedenle daha fazla fedakarlýk isteyenlere verilecek en iyi yanýt hayýr demek ve direnmektir.
Daha iyi bir dünya için mücadeleye Yönetici sýnýf kriz nedeniyle çýkan yeni yükleri iþçi sýnýfýna yýkmak istiyor. Patronlar “kriz geliyor” çýðlýklarý atarak hükümetin kendilerini daha çok kollamasýný istiyorlar. Endonezya yada Rusya’daki düzeyde bir çöküþ yaþanýrsa piyasa ekonomisinin korkunç yüzünü daha fazla göreceðiz. Oysa krizinin sorumlusu biz deðiliz. Dolayýsýyla krizin faturasýný da ödemek
lmanya’da 27 Eylül’de yapýlan genel seçimler Baþbakan Helmut Kohl’un 16 yýldýr süren iktidarýna son verdi. Kohl sadece seçimleri kaybetmedi, deyim yerindeyse kovuldu! Kendisi bile seçilemedi. Zengini daha çok zengin eden, fakirden alýp zengine veren, ýrkçý mý ýrkçý politikalarý nedeniyle cezalandýrýldý. Sosyal iþbirliði taþlarý yerinden oynatýldý. Muhafazakar patiler CDU/CSU yüzde 35.1 ile 1949’dan beri en kötü sonucu alýrken Sosyal Demokrat SPD yüzde 40.9 ile en fazla oyu aldý. Bundan önceki hiçbir seçimde hangi sýnýfýn hangi tarafý desteklediði bu kadar net görülmemiþti. Kohl’u 16 yýllýk tahtýndan eden, iþçi düþmaný politikalara karþý iþçi sýnýfýnýn tutum almasý oldu. Sosyal Demokratlarýn en çok oy aldýðý bölgeler bunun çok açýk göstergesi. Gelsenkirchen gibi sayýsýz iþçi bölgelerinde sosyal demokratlarýn oy oraný yüzde 63.2’ye kadar çýktý. Kohl’ün devrilmesi iþçi sýnýfýnýn deðiþim talebini ifade ettiði için çok olumlu bir geliþme. Þu anda Almanya’da bir kutlama havasý hakim. Seçmenin yeni Baþbakan Gerhard Schröder’le bir dönem balayý yaþayacaðý açýk. Ancak Schröder de Ýngiltere’de Tony Blair gibi sosyal demokrasinin saða kayýþýný temsil ediyor. Jost Stollmann adýnda bir iþverenin bakanlar kuruluna alýnmasý Schöder’in patronlarla uzlaþma çabasýna denk düþüyor. Bu nedenle Licksruck olarak “Kohl’ü çöpe at. Schröder’e güvenme. Sol muhalefeti inþa et” dedik. Sosyal demokratlarýn iþçilerin deðiþim talebine yanýt veremeyecekleri açýk. Ýþsizlik, kriz ve sefalet kapitalizmin doðal ürünleri ve kriz dönemlerinde sosyal demokratlarda iþçilere saldýrmak zorunda. Biz iþçi sýnýfýnýn deðiþim isteðinin yarattýðý atmosferin organik bir parçasý olarak, sosyal demokrasinin “çözümsüzlüðünü” tartýþýp sosyalist alternatifi inþa edebiliriz. Almanya’da seçimler ve Sosyalistler Sosyal demokrat SPD’nin kazanmýþ olduðu zafer Almanya’da olduðu kadar dünyada da yankýlar yaratýyor. Medyadaki yorumlar çok ilginç. Bazý yazarlar bu zaferi Schöder’in merkeze kaymasýna baðlarken yapýlan çalýþmalarý, eylemleri, sýnýf hareketini görmemezlikten geliyorlar. Linstruck olarak yapmýþ olduðumuz politikalar ve faaliyetler seçimin hangi havada gerçekleþtiðinin açýk göstergesi. Sadece bir ay içinde on bin gazete sattýk, otuz bin bildiri daðýttýk, yirmi bin afiþle etrafý donattýk. Seçimler öncesinde, yani Kohl iktidarýnýn son günlerini yaþadýðýmýz yoðun politik ortamda,bunun ne anlama geldiðini anlatmaya çalýþacaðým. Seçimlerden bir hafta önce “Kohl Karþýtý” bir festival organize edildi. Katýlým 40 binin üzerindeydi. Biz yüzlerce döviz, binlerce bildiri, gazete, afiþ, pullama ve yoldaþla katýldýk. Yürüyüþ þehrin önemli merkezlerinden üç koldan baþlayarak stadyuma yakýn bir yerde birleþti. Her üç kolda da standlarýmýz vardý. Son iki aydýr bizler sürekli devrimcilerin seçimlerde neler yapmasý gerektiðini, mücadeleye nasýl insanlarý katabileceðimizi, yaþanýlan bütün deneyleri sürekli tartýþýyorduk. Festivale gelen insanlarýn büyük çoðunluðu SPD gibi reformist partilere bakan, onlara ümit besleyen gençlerden oluþtuðundan, bu insanlarla tartýþmanýn biçimi, içeriði, yöntemi her bölgede tartýþýldý. Burada ÝD’nin geçen sayýsýnda T. Cliff’in tanýmlamýþ olduðu tartýþma yöntemi klavuz olarak kullanýldý. Sýrasýyla þöyle tartýþtýk: Öne “Khol’ü Defedelim” sloganý çýkarýldý. Bu elimizde taþýdýðýmýz dövizlerden, gazetenin 1. sayfasýna kadar böyle idi. “16 yýllýk Kohl hükümeti bizler için, iþsizlik, yoksulluk, kazanýlmýþ haklarýn budanmasý, sosyal kazanýmlara saldýrý, ýrkçýlýk, ayrýmcýlýk, zenginlerin daha zengin, yoksullarýn daha yoksul olmasý demektir.” deyip defetmeyi tartýþýyorduk. Sonrasýnda, SPD’nin Kohl tarafýndan gasp edilen bazý haklarýmýzý geri getireceði hakkýnda verdiði sözleri desteklediðimizi anlatýyorduk. SPD’nin Kohl tarafýndan gasp edilen, hastalýk süresince yüzde yüz ücret ödenmesi, grev yasasýnýn yeniden düzenlenmesi ve baþka konularda olumlu adýmlar atýlmasýný destekliyorduk, bu nedenle SPD’ye oy verilmesini destekledik. Ancak unutmamamýz gereken þey SPD daha iktidara gelmeden oluþturduðu hükümet kabinesine bakan olarak aldýðý bir iþvereni Sanayiden ve Ekonomiden sorumlu ilan etti. Ve söz verdiði reformlarý ancak hazineden para alabilirse yapabileceðini söylüyor. Tamam o zaman kasalara bakýlsýn ancak banka ve büyük iþletmelerin kasalarýna bakýlsýn. Çünkü para orada. Eðer SPD sosyal adalet istiyorsa zenginlerden parayý almak zorunda. Yoksa tüm söylediklerinden birisini bile yapamaz. Burada doðal olarak biz devrimciler reformlarý desteklemeliyiz. Bu þekilde davranmak bizi reformist yapmaz. Böyle davranarak, dýþarýdan kuru eleþtiri yapmýyoruz, reformizmin sýnýrlarýný gösterme þansýný yakalýyoruz. Sorun bugün Kohl mü, Marks mý deðil sorun CDU mu, SPD mi! Bununla birlikte varolan kriz pazar ekonomisinin krizinden kaynaklanmakta. Sorun sistemin doðasýndan kaynaklanmaktadýr. SPD ve diðer reformisler ise sistemi eleþtirmezler ve bu sistem içinde çözüm ararlar. Kapitalistlerin gücü ekonomik güçlerinden kaynaklanmakta, bu gücün karþý tarafý ise iþçi sýnýfýn gücünden kaynaklanmakta. Çünkü iþçi sýnýfý tek devrimci sýnýftýr. Acak kitlesellik yetmeyecektir. Eðer iþçi sýnýfýnýn bölünmesini, egemen fikirlerin kabul edilmesini istemiyorsak, bizim, sistemin rezillliklerinin nereden kaynaklandýðý, devletin hangi sýnýfýn devleti olduðu gibi konularda net fikirlere ihtiyacýmýz var. Bugün bize gerekli olan þey marksist teori ve bu teori etrafýnda örgütlenmiþ olan, eylemlere katýlan bir örgütü inþa etmektir. Politik olarak seçim sürecine bu çerçeve içinde müdahale ettik. Frankfurt’a giderken yolda 9 kiþi bize katýlmýþtý, günün sonun da 67 kiþi katýldý ve yüzlerce gazete satýldý. Yürüyüþe en kalabalýk biz katýldýk. Sendikalarýn istemi festival karakterli bir eðlence olmasýydý. Ancak biz politikalarýmýzý taþýdýk ve konuþmalarýmýzla politize ettik. Bu nedenle baþarýlý idik. Çünkü planlý ve projeliydik. Yani örgütlü idik. Bu nedenle Türkiye’de mücadele eden arkadaþlarýmýzýn reformistler ve seçimler konusunda net olmasý ve örgütlü mücadele etmesi çok önemli. Bu baþarýyý sizlerin de yakalamasý dileðiyle..
zorunda deðiliz. Faturanýn gerçek sahibi yönetici sýnýftýr. Ekonomik krizin faturasýný patronlarýn ödemesi ancak iþçilerin kitlesel mücadelesiyle saðlanabilir. Eðer bu konuda kalýcý baþarý istiyorsak toplumu tamamen deðiþtirmeliyiz. Gerçek sosyalist toplumda iþçiler fabrika ve ofislerin kontrolünü eline alýp üretimi bir avuç parazitin kârý için deðil insan ihtiyaçlarý için planlarlar. Kaynaklarýn nasýl kulla-
nýlacaðýna karar veren eðer toplumun büyük çoðunluðuysa herkes için yeterli yiyecek, barýnma, saðlýk ve eðitim saðlamak öncelikli amaç olur. Böyle bir toplumda yararlý mallarýn üretimi büyük bir hýzla artabilir. Ýþsizlik ortadan kalkar. Kaynaklar insanlarý öldürmeye yarayan savaþ sanayiinden alýnýp hastanelere, okullara aktarýlýr. Kapitalizm sadece bir avuç parazitin
kâr hýrsýna endekslidir. Sonuçlarý yoksulluk, þiddet, savaþ, güvensizlik, iþsizlik, sömürü, adaletsizlik, baskýdýr. Bunlardan kurtulmanýn tek yolu kapitalizmden kurtulmaktýr. Kazanabileceðimiz kocaman bir dünya var.
Sertuð Çiçek
Mustafa Korkmaz
Linksruck (Uluslararasý Sosyalist Akýmýn Almanmanya’daki Kardeþ Örgütü)
10
Ýþçi Demokrasisi 1 Ekim 1998
EkimDevrimi...EkimDevrimi...EkimDevrimi...EkimDevrimi...EkimDevrimi
Devrim ve Parti Petrograd Sovyet Toplantýsý irinci Dünya Savaþý’nýn neden olduðu kýyým ve sefalete karþý Rus kitleleri Þubat 1917’de ayaklandý. Devrilen Çarlýðýn yerini General Kornilov önderliðinde askeri bir rejim aldý...’ Rus devrim tarihi böylesi bir sonla da sonuçlanabilirdi. General Kornilov hakimiyetinin deðil de Ekim Devrimi’nin gerçekleþmesinin, Þubat’ta patlayan toplumsal öfkenin Ekim’de iþçi sýnýfýnýn iktidarýyla sonuçlanmasýnýn nedeni nedir? Artýk sonuna yaklaþtýðýmýz bu yüzyýlda iþçi sýnýfýnýn iktidarýyla sonuçlanmayan sayýsýz devrimci kalkýþmalar oldu. Ekim Devrimi’nin de kaderini belirleyen 1918-23 Alman Devrimi bunlarýn ilk akla geleni. Neden Alman Devrimi yenilgiye uðradý da Rus Devrimi iþçi sýnýfýnýn zaferiyle sonuçlandý?
B
Devrim kilitlendi Çarlýðý yýkan Þubat Devrimi’nden sonra iki farklý iktidar odaðý ortaya çýktý. Birincisi burjuva Kadet Partisi’nin egemenliðindeki Geçici Hükümet diðeri ise kitlelerin baðýmsýz eylemi ve 1905 deneyimi sonucu kurulan ve Menþeviklerin çoðunlukta olduðu iþçi (ve köylü) konseyleri, sovyetlerdi. Geçici Hükümet büyük toprak sahiplerine sýrtýný yaslayarak savaþý sürdürüyor, savaþý sürdürmek içinde kitlelerin deðiþim taleplerine sýrt çeviriyordu. Yoksullaþmanýn artmasýna karþý herhangi bir çözüm üretemiyordu. Menþevikler ise kendi devrim programlarýndan dolayý Geçici Hükümeti destekliyordu. Þubat Devrimi Çarlýðý ortadan kaldýrmanýn dýþýnda kitlelerin özlemlerine yanýt verememiþ, devrim adeta kilitlenmiþ durumdaydý.
Tüm Ýktidar Sovy e tl e re ! Bolþevikler ise “Ekmek, Barýþ, Toprak” di-
yerek, kitlelerin taleplerini dile getirdiler, Geçici Hükümet’ten desteðin çekilmesi ve tüm iktidarýn sovyetlere geçmesi önermesiyle ortaya çýktýlar. Bu hat Lenin’in Nisan Tezleri’ni Bolþevik Partisi’ne kabul ettirmesi ve “demokratik devrim” programýnýn hýzla terk edilmesi sonucunu getirdi. Çarlýða karþý gerçekleþtirilen devrim kesintisiz bir þekilde sosyalist devrime ilerlemeliydi. Kilidi ancak bu anahtar açabilirdi. Þubat Devrimi sonrasýnda 23 bin üyeye sahip olan Bolþevikler iþçi sýnýfý içinde ve sovyetlerde bir azýnlýðý oluþturuyordu. Ýlerleyen aylarda tüm iktidar sovyetlere talebi güçlendi. Kitleler bir taraftan Geçici Hükümetin çözümsüzlüðünden diðer taraftan da Menþeviklerin bu hükümeti destekliyor olmasýndan dolayý her ikisine karþý hayal kýrýklýðý yaþýyordu. Þubat Devrimi’nin öne çýkardýðý güçler devrime ihanet ediyorlardý. Bu durum, Bolþeviklerin mücadelesiyle birleþince Bolþeviklerin hýzla sýnýf içinde güven ve destek kazanmalarýna yol açtý.
Bolþevikler hareketi geri çekiyor Temmuz ayýnda toplumsal öfke yeniden bu kez silahlý sokak gösterileriyle patladý, binlerce iþçi, iktidarý almasý için sovyetleri zorluyordu. Ýþçi sýnýfýnýn bir kesiminin öne atýlýþý belki iktidarý almaya yetecekti ama henüz iktidarý tutacak kadar kilesel deðildi. Kalkýþma kana boðulabilirdi. Bolþeviklerin, sosyalist devrim stratejisi, o onda sýnýfý “sabýrlý” olmaya çaðýrma taktiðini gerektiriyordu.
Kornilov Darbesi Temmuz’daki gösterilerden dolayý paniðe kapýlan Geçici Hükümet ikili iktidara son vermek istedi. Ordu ile darbe
planlarýna giriþti. General Kornilov, devrimin kalbi Petrograd’ý kuþatmak üzereydi. Bolþevikler darbeyi durdurma ve devrimi savunma çaðrýsýnda bulundular. Fabrika iþçilerinin silahlanmasý, demir yollarýnýn ve telegraflarýnýn sabote edilmesi sonucu Kornilov Darbesi Petrograd kapýlarýnda çöktü. Kornilov Darbesi olarak þekillenen karþý-devrim saldýrýsýnýn yenilgiye uðratýlmasý güçler dengesini sovyetler ve Bolþevikler lehine deðiþtirdi. Kitleler Geçici Hükümet’in ve Menþeviklerin darbeye karþý devrimi savunamadýklarýný görmüþtü. Bolþevik politikalar hayata geçirilmesi karþýdevrimi önlemiþti. Darbe giriþimiyle tehlikenin büyüklüðü daha da berraklaþmýþtý. Devrim ya öne atýlacaktý ya da karþý-devrim hortlayacaktý. Ýþçiler fabrikalarýn ve üretimin kontrolünü ellerine geçiriyor, köylüler Geçici Hükümet’in onaylayýp onaylamamasýna bakmaksýzýn topraklara el koyuyorlardý. Ordu ise cephede daðýlmýþtý, askerler savaþa karþý çýkýyordu. Kontrol kitlelerin eline geçmiþti. Artýk devrim en büyük hamlesini gerçekleþtirmek durumundaydý. Sýra Ekim Devrimi’ne yani politik erki almaya gelmiþti. Karþý-devrimci güçlerin Kornilov yenilgisinden sonra tekrar güç toplamasýna fýrsat vermeden 25 Ekim’de (7 Kasým) silahlý ayaklanmayla tüm iktidar sovyetlere geçti.
Sýnýfýn iktidar aracý Bolþevikler olmasaydý bugün Ekim Devrimi’nden sözedemezdik. Devrimi Bolþevikler “yapmadý” ama belirtilen kilit anlarda Bolþevikler doðru tutum almasalardý Ekim Devrimi gerçekleþemezdi. Kitlelerin devrimci enerjisini, eskiyi yýkýp yeniyi kuracak vurucu güç halinde yoðunlaþtýran yani iþçi sýnýfýnýn ikitidar aracý Bolþevik Parti’si oldu.
Ancak bu parti Þubat’ta devrim sahnesinde belirmemiþti. 1898’de kurulan Rus Sosyal Demokrat Ýþçi Partisi’nin 1903 kongresinde bölünmesiyle oluþan Bolþevikler, yýllarca partiyi ve hareketi inþa etme mücadelesi verdiler. Bu mücadelelerde iþçi sýnýfýnýn içinde kök saldýlar. 1905 Devrimi’nde kitleselleþtiler ancak onu takip eden karanlýk yýllarda kimi zaman 200 kadar militanla ayakta durmaya çalýþtýlar. Tekrar toparlandýlar, strateji ve taktiklerini verili duruma uyarlayarak, ancak devrimci ilkelerine sürekli baðlý kalarak yeniden örgütlendiler. Alman Devrimi’nde eksik olan buydu. Rosa Lüksemburg önderliðindeki Spartakist devrimci partisi çok geç kuruldu. Sýnýf içinde kökleri geliþmeden Almanya devrimci sürece girdi. Parti bu sürece önderlik edecek deneyime ve sýnýfýn güvenine sahip deðildi. Dünya 1930’lardan sonra en derin krizine yuvarlandý, istikrarsýzlýk gittikçe artýyor, kirli savaþ’ýn bedeli çok aðýr, faþistler bu pislik içinde cirit atýyor, islami hareket yükseliyor, krizin faturasý iþçilere çýkarýlmaya çalýþýlýyor, ordu toplumu hazýrola geçirmek istiyor. Tüm bu belirsizlikler içinde sýnýf mücadelesinin geliþme olasýlýklarý çok yüksek. Krize iþçi sýnýfýnýn kendi çözümünü dayatmasý mümkün. Böylesi bir dünyada, Ekim Devrimi’ne ve derslerine sahip çýkan, kitlelerin öfkesini sömürü düzenine karþý örgütleyecek Bolþevik geleneðin inþasýna her zamandan çok hem ihtiyaç hem de olanak var. Böylesi bir partinin bugünden kararlýlýkla inþa edilmesi ne zaman içine gireceðimizi önceden kestirmediðimiz devrimci süreçten sosyalizmle mi yoksa barbarlýkla mý çýkacaðýmýzý belirleyecek.
Türkan Uzun
Devri m’in kazanýmlarý
B
undan 81 yýl önce, krizin sonucu olarak çýkan Birinci Dünya Savaþý’nýn ve krizin faturasýný “biz ödemeyeceðiz” diye sokaklara çýkan Rus iþçileri krize kendilerinden yana bir çözüm buldular. Ýþçiler Çarlýðý ardýndan onun yerine kurulan burjuva hükümetini devirip asýrlardýr süren sömürü düzenini birkaç günde yýkarak iktidarý ele aldýlar. Bize en büyük imparatorluklarýn bile iþçilerin örgütlü gücü karþýsýnda ne kadar çaresiz olduklarýný ve kapitalistlerin yarattýðý krize emekten yana çözümün mümkün olduðunu gösterdi. Bugün burjuva aydýnlarý ve onlarýn kuyruklarýna takýlmýþ modern solcular, Ekimin kazanýmlarýný hasýr altý edip, Ekim Devrimi’ni eleþtiriyi meziyet sayýyorlar. Bugün burjuvalardan ve devletten dilendikleri demokrasi, Ekim’de iþçilerin yarattýðý demokrasiden, Lenin deyimiyle, “milyonda biri olamayacak kadar küçük”. Ve Ekim Devrimi, “üretenlerin yönetenler olmasý” gerektiðinden hareketle mücadele edenler için hala sýnýrsýz bir ilham kaynaðý.
Ekim’de Ne Oldu? Ýþçiler daha iktidara gelir gelmez üretim araçlarýna el koydular, üretimi ve mülkiyeti toplumsallaþtýrdýlar. Fabrikalarý ve devleti tarihte ilk kez iþçiler yönetmeye baþladý. Bu anlamýyla devrimin ilk iþi üretimde iþçi kontrolünü yasallaþtýrmak oldu. Grev yapmak, sendika kurmak yasalarla güvence altýna alýndý. Para, miras býrakma kaldýrýldý.
Eðitim Ýþçi fakülteleri kuruldu. Zihin özürlü çocuklar için okullar açýldý, okul öncesi çocuklar için anaokullarý kuruldu. Eðitim parasýz ve eþit hale getirildi. Dünyanýn en iyi yazarlarýnýn kitaplarý ucuz fiyatlara basýlarak herkese ulaþmasý saðlandý. Ýsteyen herkes gazete çýkarýyor bunun için devletin kaðýt stoklarý ve matbalardan ücretsiz yaralanabiliyordu.
O rd u Her türden rütbe ve rütbe iþaretleri kaldýrýldý subaylar ve üst düzey generaller askerler tarafýndan oylama ile seçiliyor. Onur kýrýcý selamlama ve emir eri gibi uygulamalar kaldýrýlýyor savaþ hali dýþýnda. Ulusal Sorun Uluslarýn kendi kaderlerini tayin hakký kabulleniliyor, dileyen millet baðýmsýzlýðýna kavuþabiliyordu.
Kadýnlar Yayýnlanan kararnameyle devlet sadece sivil evliliði tanýyor. Gayrý meþru kavramý ortadan kalkýyor. Evlilik dýþý doðan çocuklar evlilik içi doðan çocuklarla ayný haklara sahip oluyordu. Boþanma için tek tarafýn rýzasý yeterli oluyordu. Kadýnlarýn ezilmesine yarayan her türlü yasa ortadan kaldýrýldý. Eþcinsellik suç olmaktan çýkarýldý.Kadýnlarýn ev emeðinden kurtulmalarý için ortak çamaþýrhaneler, komünal lokantalar ve kreþler açýldý. Devrimin anayasasý dünyanýn bugüne kadar gördüðü en demokratik anayasaydý.
Gökal Doðan
1 Ekim 1998 Ýþçi Demokrasisi
11
EkimDevrimi...EkimDevrimi...EkimDevrimi...EkimDevrimi...EkimDevrimi
Þubat 1917 Devrimi “Barýþ, Toprak ve Ekmek Ýstiyoruz!” irinci Dünya Savaþý tüm þiddetiyle devam ederken Rusya 1917 yýlýna devrimci çalkalanmayla girdi. Savaþýn yarattýðý yýkýma duyulan tepki grev, gösteri, polis ve askerlerle çatýþmalara dönüþdü. Þubat ayýnda iþçiler sekiz saatlik iþ günü, savaþ, ücret artýþý gibi sorunlarýn çözülmesi için sokaða döküldüler. 9 Ocak 1917’de 1905 devrimine yol açan Kanlý Pazar’ý anma gününde 114 iþyerinden 137.500’e yakýn iþçi greve çýktý. 18 Þubat’ta 40 bin iþçinin çalýþtýðý Putilov iþletmelerinin birinde iþçiler yüzde 50’lik ücret artýþý talebinde bulundular. 21 Þubat’ta bu iþçiler iþten atýldýlar. Grev diðer iþletmelere yayýldý. Ýþverenin lokavt ilan etmesi iþçileri yýldýrmak bir yana daha da kýzdýrdý ve grev daha da yaygýnlaþtý. Petrograt’ta Þubat ortalarýnda on gün yetecek kadar ekmek stoðu kalmýþtý. Askeri bölge komutaný ve belediyenin ortak giriþimiyle ekmeðin karneye baðlanmasý kararý alýndý. Bunu duyan insanlar dükkanlarýn önünde uzun kuyruklar oluþturdular ve dükkanlarý boþalan fýrýncýlar kepenk indirdi. Halk kalabalýk gruplar halinde dükkan camlarýný kýrmaya baþladý. Bu olaylar ertesi gün de devam etti. 23 Þubat Ulus-
B
lararasý Kadýn Günüydü. Fabrikalardaki konuþmalardan sonra kalabalýk kadýn gruplarý sokaða döküldü. Artýk bütün Petrograt “Kahrolsun Otokrasi!”, “Kahrolsun Çar!”, “Artýk ekmek istiyoruz!” sloganlarýyla çýnlýyordu. Her tarafda kýzýl bayraklar görülmeye baþlanmýþtý. Ertesi gün de iþçi hareketi dinamizminden birþey kaybetmedi. Grev devam etti ve gün boyunca 158.583 iþçinin çalýþtýðý 131 iþletme kapatýldý. Polis Raporlarý askerlerin ve hatta Kazaklar’ýn(özel asker) iþçileri bastýrmaya hazýr olmadýklarýna dikkat çekiyordu. Kazaklar’da gözle görülür bir hareketsizlik, askerlerde ise “Daha iyi bastýrýn!” þeklinde grevcilere destek geliyordu. 26 Þubatta ilk kez bir askeri ayaklanma oldu. Bir çok asker sokaklarda kalabalýða katýldý. Sabah saatlerinde Nevski Meydaný’na giden Muhafýz Alayý Talim Müfrezesi’nin halkýn üzerine ateþ açmasýna kýzgýnlýk duyan ayný alayýn 4. bölüðü hemen Nevski Meydaný’na giderek onlarý görev yerlerinden uzaklaþtýrmak istedi. Polislere “gaddarlar” diye baðýrarak onlarýn üzerine birkaç el ateþ açtýlar. 25 bin dolayýnda asker kýþlalarýný terk ederek kalabalýða karýþtý. Bir baþka kaynaða göre saf deðiþtiren asker sayýsý 70 bine ulaþmýþtý. 28 Þubat Çarcý güçlere son darbenin
vurulduðu gün oldu. Rejime baðlý askeri birliklerin son kalýntýlarý da teslim oldu. Çar’ýn bakanlarý ya tutuklandýlar, yada yeni yöneticilere teslim oldular. Devrim tamamen kendiliðinden ve plansýz bir biçimde gerçekleþti. Bu büyük ayaklanmaya hazýrlanmakta olan tek bir parti bile yoktu. Lenin ve baþka Bolþevik önderler dahil kimse bu devrimin yaklaþtýðýnýn farkýnda bile deðildi. Geçici Hükümet Þubat Devrimi sýrasýnda ve sonrasýnda mantar gibi çoðalan sovyetlerde çoðunluða sahip Menþevikler’in ve Sosyalist devrimcilerin desteðini aldý. Rejimin uðradýðý ekonomik ve siyasal felç, hükümetle iþçi, köylü ve asker kitlelerini birbirinden kopardý. Yeni hükümet, burjuvalardan, liberal toprak sahiplerinden oluþuyordu. Bunlar ne barýþ , ne ekmek, ne de tam özgürlük verebilirlerdi. Toprak reformu yapamazlardý. Çünkü sýrtýný toprak aðalarýna dayamýþlardý. Þubat Devrimi, Çarlýðý devirdi ama kapitalizmi yýkamadý, savaþa son veremedi. Proleteryanýn sýnýf bilinci ve örgütlülüðü henüz sistemle kopuþmayý saðlayacak düzeyde deðildi. Þubat devrimi egemen sýnýfa karþý mücadeleye giriþen iþçilerin egemen sýnýfa ait fikirlerden ne denli kolayca uzaklaþtýðýný gösterdi.
Tülay Þahin
Devrim mi darbe mi? kim Devrimi’nin “darbe” olarak nitelendirilmesi Rusya ve Doðu Bloku rejimlerinin 1989-91’de çökmesiyle hýz kazandý. Yakýn tarihçilerden Richard Pipes Ekim Devrimi’ni “Modern bir darbe” olarak tanýmlýyor. Anarþistler ve kabesi yýkýldýktan sonra hýzla saða savrulan ”komünist”ler bu kervana katýldýlar. Ýddiaya göre Þubat “gerçek” bir devrimdi. Bu devrimin doðal sonucu demokratik-parlamenter bir rejim olmalýydý. Ancak bir avuç darbeci Bolþevik, 25 Ekim’de ayaklanarak iktidara elkoydular ve diktatörlüklerini kurdular. Þubat-Ekim arasýndaki süreci incelediðimizde ise bu iddialardan bambaþka bir gerçeklik ortaya çýkýyor.
E
Þubat devrimi Þubat Devrimi üç anahtar konuyu gündeme getirdi. Savaþ, Toprak ve Fabrikalar. Üç tane kilit siyasal güç vardý. Ýlki Burjuva Partisi; anayasacý demokratlarýn oluþturduklarý Kadetler. Ýkincisi iþçi sýnýfý partileri Menþevikler ve Bolþevikler. Üçüncüsü ve son olarak aydýnlar hukukçular ve kentli orta sýnýfýn baþka kesimlerinden gelse de köylülere dayanan Sosyalist Devrimciler (SD). Ýþçi sýnýfý Þubat Devrimi ile Çarlýðý devirmiþ olsa da ikili iktidarý engelleyemedi. Geçici Hükümette Kadetler egemendi. Yeni hükümet Þubat Devrimi’nden sonra mantar gibi çoðalan Menþevikler ve Sosyalist Devrimciler’in desteðini almýþtý. Geçici Hükümet köylülere toprak daðýtmayý reddediyor savaþa devam yemini ediyordu. Kadet lideri Milyukov “Rusya kanýnýn son damlasýna kadar savaþacaktýr” diyordu. Bu sözlere karþý geliþen mitingler, protestolar, kitlesel gösteriler, savaþ yanlýsý ve savaþ karþýtlarý arasýndaki sokak çatýþmalarý Milyukov’un hükümetten uzaklaþtýrýlmasýna yol açtý. Halk desteðini gittikçe yitiren Geçici Hükümet güven tazelemek için ýlýmlý sosyalistler ve Sosyalist Devrimciler’e yaslandý. Kerenski lider oldu.
Menþevikler ve Sosyalist Devrimciler Geçici Hükümet’i desteklemekten memnundular. Gelecek devrimin burjuva devrimi olacaðýna inanýyorlardý. Menþevikler ve Sosyalist Devrimciler köylülerin topraklara el koymalarýný sadece onayladýlar. Ancak Menþevikler fabrikalarýn iþçilerin denetimine geçmesine þiddetle karþý çýkýyorlardý. Temmuz’da Geçici Hükümet, askerleri tekrar cepheye döndürmek konusundaki Kerenski’nin baþarýsýzlýðýndan sonra, Çek paralý askerleri kullanýnca bunalým patlak verdi. Ýþçiler ve askerlerin öfkesi neredeyse bir ayaklanmaya dönüþtü.”Gösteriden fazla, devrimden az” birþeydi bu, Lenin’in sözleriyle. Bir keresinde öfkeli bir kalabalýk sovyete dalmýþ ve yüzü öfkeden bembeyaz olmuþ bir iþçi kürsüye fýrlayýp yumruðunu Sosyalist Devrimciler’den Çernov’a sallayarak þöyle demiþti “Sana verildiðinde iktidarý al”. Oysa Sosyalist Devrimciler’le, Menþevikler’in buna hiç niyetleri yoktu.
“Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr.” Aðustos ayýnda mülk sahibi sýnýflarýn giriþtiði Kornilov darbesi, bu sýkýþmýþlýktan askeri diktatörlükle çýkma amacýný güdüyordu. Bolþeviklerin yükselmesinde, Kornilov darbe giriþimine karþý gösterdikleri taktiksel tutum ve direniþin etkisi büyük oldu. Tüm cephelerde darbeyi engellemek için mücadele verirken reformistlerin ve Geçici Hükümet’in iki yüzlülüðünü sergileyen Bolþevikler’di. Þubat Devrimi ile birlikte iþçilerin ve köylülerin çözülmesi için mücadele ettikleri üç sorunda barýþ, toprak ve ekmek taleplerini sadece Bolþevikler savundular ve bunlarýn gerçekleþmesinin bütün iktidarýn sovyetlerde birikmesiyle mümkün olacaðýný anlattýlar. Diðer partiler, bu taleplere sýrtlarýný çevirdikçe emekçilerin desteðini yitirdiler.
Kornilov darbesine karþý 13 bin denizci Petrograd’a geliyor Bolþevikler, Þubat’ta kurulan sovyetlerde çok küçük bir güçtüler. Bunun bir nedeni, iþçilerin reformist fikirlerin etkisinde olmalarýydý. Þubat-Ekim süreci iþçi sýnýfýn çoðunluðunun reformistlerin etkisinden sýyrýlýp sosyalizme yönelmesinin tarihidir. Lenin ayaklanmanýn bir parti darbesi deðil, ancak kitle devrimini taçlandýracak bir eylem olacaðý konusunda ýsrarlýydý. Ekim’e darbe diyenler, 1917’nin Temmuz günlerinde, Lenin’in ayaklanmaya karþý çýkmak için parti komiteleri içerisinde verdiði mücadeleyi görmezden gelmekteler. Bolþevikler “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr” ilkesine baðlý kaldýlar.
Ayaklanma Ayaklanma öncesinde yapýlan sovyet seçimlerinde, Bolþevikler 490 delegenin 390’ýna sahiptiler. Bolþevikler, iþçi sovyetinin çoðunluðunu kazandýktan sonra ayaklanma tarihini belirlediler. Ayaklanmanýn pratik örgütleyicisi, ayný
zamanda sovyet baþkaný olan Troçki’ydi. Bolþevikleri darbeci olmakla suçlayanlar, milyonlarca iþçinin darbe yaptýðýný idda etmiþ oluyorlar! Ekim’in devrim olduðu konusunda Bolþeviklerin karþýtlarý Menþevikler bile çok netti. Menþevik N. N. Suhanove þöyle yazar: “Halkýn ezici çoðunluðu partinin ardýndan geliyorken, parti zaten fiiliyatta bütün iktidar ve otoriteyi ele geçirmiþken ulusal ayaklanmadan deðil, askeri konspirasyondan söz etmek, açýkçasý abesle iþtigaldi. Bolþevizmin düþmanlarý için bu, kasýtlý bir abeslikti...” Menþeviklerin önde gelen islimlerinden Martov da þunlarý söylüyordu: “Karþýmýzda proletaryanýn zaferle sonuçlanan ayaklanmasý olduðunu anlayýnýz lütfen, proletaryanýn neredeyse tamamý Lenin’i destekliyor ve ayaklanmadan toplumsal kurtuluþunu bekliyor.”
Ýskender Erdoðan
12 Ýþçi Demokrasisi 1 Ekim 1998
EkimDevrimi...EkimDevrimi...EkimDevrimi...EkimDevrimi...EkimDevrimi
S t a l i n i z m 1989’da yýkýlan neydi? kaçýnýlmaz B mýydý? Devrim tek ülkede sýkýþýyor Rusya’da iþçi sýnýfý iktidara geldiðinde Bolþevikler devrimin ayakta kalabilmesi için Avrupa’da geliþen devrimci ayaklanmalarýn baþarýsýný zorunlu görüyordu. Lenin “Alman devrimi iki ayda imdadýmýza yetiþmezse mahvoluruz” diyordu. Rus devriminin bütün olanaklarý uluslararasý devrimin geliþmesi için seferber edilmiþti. Ancak beklenen devrimler baþarýsýzlýða uðradý. Rusyada devrim kendi kaderiyle baþ baþa kaldý. I. Dünya Savaþý’ndan Brest-Litovsk anlaþmasýyla çýkan Sovyet Rusya, 14 emperyalist ülkenin örgütlediði beyaz ordularýn ardýndan Polonya’yla savaþmak zorunda kaldý. Bu sürecin sonucunda Rusya ekonomisi iyice çöktü. Çarlýk döneminin % 13’üne kadar geriledi. Ýç savaþ kazanýlmýþ ama faturasý aðýr olmuþtu. Üç milyonluk iþçi sýnýfýnýn % 60’ý iç savaþ sýrasýnda hayatýný kaybetmiþti. Bunlarýn önemli kýsmý partinin ve iþçi sýnýfýnýn öncü unsurlarýydý. Ýç savaþ sonrasý açlýk ve salgýn hastalýklar baþlamýþtý.
Geri adýmlar atmak zorunda kalýnýyor Ýþçiler yoksulluktan hýzla köylere göç etmeye baþlamýþtý. Ýþçi sýnýfýnýn daðýlmasý ve öncülerini yitirmesi, boþlukta kalan sovyetlerin yerine bolþeviklerin ikame etmesine neden olmuþtu. Üretimin geliþmesi için büyük fabrikalar özerkleþtirildi. Fabrikalarda tekrar kapitalist yöntemler kullanýlmaya baþlandý. Köylülüðün ve küçük burjuvazinin geliþmesine izin veren yeni ekonomik politikalar (NEP dönemi) yürürürlüðe sokuldu. NEP döneminin sosyalizmden taviz olduðunu kapitalizme bir geri dönüþ olduðunu Lenin dahil bütün Bolþevikler biliyor ve kitlelerden gizlenmiyordu. NEP sonucu üretim artmýþ, paralel olarak küçük burjuvazi tekrar tarih sahnesine çýkmýþtý. Bolþevik partinin ve devletin
Stalin’in yok etmeye çalýstýðý Marksist gelenek bugüne Troçki’nin mücadelesiyle taþýndý. bu süreçten etkilenmemesi mümkün deðildi. Çok geçmeden yeni geliþen ortamý fýrsat bilen çarlýk bürokratlarý partinin çeþitli kademelerine doluþtular. Bolþevik partisi iþçi partisi olmaktan çýkýyordu. Ýþçiler parti içinde azýnlýk durumuna düþtü.
Parti içi mücadele ve Stalinizmin iktidarý Partinin yeni durumuna göre parti içi hizipleþmeler oluþtu. Buharin önderliðindeki sað kanat küçük burjuvazinin temsilcisi gibi davranmaya baþladý. Troçki önderliðindeki sol muhalefet sanayinin geliþmesi, üretimde iþçi kontrolünü tekrar canlandýrýlmasýný ve bürokrasinin parti saflarýndan uzaklaþtýrýlmasýnýn mücadelesini verdi. Geliþen bürokrasinin önderliðini Stalin yapýyordu. Tek ülkede sosyalizm tezi benimsenerek bürokrasinin geliþmesinin yolu iyice açýldý. Bürokrasi böylelikle kendi için anlamsýz hatta iþini zorlaþtýran ve gücünü zayýflatacak enternasyonalizm ilkesinden kurtularak kendi ülkesinin iþçilerini sömürme kudretini arttýracak miliyetçiliðin kapýsýný araladý.Enternasyonalizm ve iþçi haklarýndan bahseden herkes ya Sibirya’ya yada ölüme gönderildi. Dünya kapitalist pazarýnda rekabet edebilmek için zorunlu
emek), köylülerin topraklarýna zorla el koyarak kollektif çiftliklerde çalýþmaya zorlamak gibi azgýn emek sömürüsüne dayalý herþey yapýldý. Geliþmiþ kapitalist ülkelerin yüzyýla yaymak zorunda olduðu birikim süreci Rusya’da on yýla sýkýþýtýrýldý. Geliþen uluslar arasý devrimler bürokrasinin çýkarlarýna uygun olarak emperyalistlere peþkeþ çekildi. (1928 Çin, 1956 Macaristan,1936 Ýspanya,...) Almanya’da faþizmin iktidara gelmesinin önü açýldý.
Tek ülkede sosyalizm milliyetçi bir yalan Ýþçilerin çýkarýna olmayan bu geliþmeler sadece Rus bürokrasisinin uluslararasý ölçekte güçlenmesine neden oluyordu. Lenin döneminde yasallaþtýrýlan bütün kazanýmlar geri alýndý. 1930 larýn baþýnda uluslararasý düzeyde geliþen ayaklanmalar iþçi devrimiyle sonuçlansaydý bugün durum daha farklý olabilirdi. Bürokrasinin geliþimini yanlýzca devrimin uluslararasý arenada yayýlmasýyla önleyebiliriz. Bir ülkede geliþen devrimin olanaklarý bu yönde kullanýlmaz tek ülkede sosyalizm olur gibi milliyetçi bir tezin doðrultusunda gidersek sosyalizm hayal, azýnlýðýn iktidarý kaçýnýlmaz olur.
Þenay Þahin
ugün Rusya’da yaþanan kriz 1989-91’de yaþanan krizden koparýlarak kavranamaz. 1920’lerin ikinci yarýsýndan beri SSCB’ye egemen olan bürokratik devlet kapitalizmiydi. 1989-91 krizi de kimilerinin dediði gibi sosyalizmin krizi deðil devlet kapitalizminin kriziydi. Yýkýlansa sosyalizm deðil bürokratik parti diktatörlükleriydi. Sosyalizmi planlý ekonomi ve devlet mülkiyeti olarak kavrayan sol, planlý ekonominin ve devlet mülkiyetinin iþci sýnýfýnýn deðil bürokrasinin çýkarýna iþlediðine bakmaksýzýn stalinizmin iktidarýný sosyalizm olarak deðerlendirmeye devam etti. Sosyalizm, iþçi sýnýfýnýn kendi eylemi ve örgütlenmesidir. Sovyetleri aracýlýðýyla iþci sýnýfýnýn kendisini devlet düzeyinde örgütlemesidir. Bir parti iktidarý deðildir. Pazar için üretimin yerini ihtiyaç için üretimin almasý, iþ gücünün meta olmaktan çýkmasýdýr. 1917’de gerçekleþen de budur. Ama Stalinist karþý devrim tüm bunlarý aldý götürdü. Rusya’da 1920’lerin ikinci yarýsýndan itibaren sovyetlerin yerini parti diktatörlüðü aldý. Ýþgücü metalaþtý, ihtiyaç için üretimin yerini kapitalist dünya pazarýna üretim aldý. Bu alanda geçerli olan da dünya kapitalizminin yasalarýdýr. Bu ise açýk ki SSCB’de artýk-deðer yasasýnýn iþlemesine yol açtý. Sovyet ekonomisi bürokrasinin ve dünya ekonomisinin çýkarlarýna uygun olarak geliþti. Dünya piyasasýna silah sanayi alanýndan giren SSCB, uluslararasý þirketlerle rekabet edebilmek, pazarda tutunabilmek için maliyetleri alabildiðine düþürdü. Bunun iþçi sýnýfýna maliyeti ise ücretlerin aþaðý çekilmesi, iþçi sýnýfýnýn her türden hak arama yolunun týkanmasýdýr. Rekabet edebilmek ve yüksek teknoloji elde edebilmek uðruna diðer iþkollarýndan ve sektörlerden elde edilen artýk-deðer silah sanayisine aktarýldý. Tüketim sanayi çöktü. Yokluk ve karaborsa, temel toplumsal ihtiyaçlarý bile karþýlayamayan bir ekonomik enkaz ortaya çýktý. Devlet kapitalizmi iflas etmiþti. 1989-91’de yýkýlan bu bürokratik parti diktatörlüðü ve devlet kapitalisti sistemdir. Yýkansa çevre halklar ve iþçi sýnýflarýdýr. Enternasyonal sosyalistler her zaman ve koþulda iþçi sýnýfýndan ve ezilenlerden yana taraf olurlar. 1991’den sonra piyasa ekonomisine ve liberal kapitalizme doðru hýzla adýmlar atýlmaya baþlandý. Dünün egemen sýnýfý bürokrasi alýnacak önlemler ve atýlacak adýmlar konusunda kendi içinde parçalandý. Kimileri eski rejimi yeni biçimlerde reforme ederek savunmaya devam ederken, bir kesim serbest piyasa ekonomisini uygulamak üzere baþa geçti. Dünün yönetici sýnýfý Komünist Partisi þefleri ve devlet bürokratlarý bugünün iþadamlarý sýnai-mali sektörlerin sahipleri olarak sahnede yerlerini aldýlar. Üretmekten çok ithalat ve ticaret yoluyla palazlanan, devlet imkanlarýný, karaborsacýlýk, çete, vurgun yöntemlerini batýdan gelen kredileri vs. kullanarak þirket sahibi oldular. Özelleþtirmelerden aslan payý aldýlar. Borsada oynayarak bir gecede milyon dolarlarýn sahibi oldular. Enflasyon ve devalüasyonlarla köþeyi döndüler. 91’e devlet kapitalizminin pençesinden kurtulan kitleler doðru devrimci sosyalist bir örgüt ve önderliðe sahip olamadýklarý için bu defa piyasa kapitalizminin kucaðýna düþtüler. 1989 öncesi piyasada mal bulunmaz, kuyruklar oluþurken bugün mal var ama insanlarda bunlarý satýn alacak para yok. Çalýþanlar ücretlerini alamaz halde. Devlet memurlara, subaylara aylardýr maaþ ödeyemiyor. Borsa dibe vurdu. Banka sistemi çöktü. Devlet borçlarýný ödeyemez duruma düþtü. Gorbaçov, Yelsin, Çernomýrdin ve Kiriyenko krize çare üretemediler. Son altý ayýn üçüncü baþbakaný Primakov’un da çöküþü durdurabilmek için tek önerisi Rusya’yý eski SSCB gibi “süpergüç olmaya layýk þekilde” yeniden yapýlandýrmak. Tercüme edersek bu “baskýcý yöntemlere baþvurarak krizin faturasýný iþçilere ödetmek” demektir. Eski devlet kapitalisti bürokratý ve baský aygýtý KGB’nin þefinden baþka bir önermeye sahip olmasý beklenemez zaten. Rus iþçi sýnýfýnýn faturayý ödeyip ödemeyeceðini önümüzdeki süreç gösterecek. Ancak kesin olan, 1917 geleneðine herzamankinden çok ihtiyaç olduðudur.
Mustafa Eker
Moskova’da göstericiler ekmek istiyor.
1 Ekim 1998 Ýþçi Demokrasisi
13
Marksist teorinin vazgeçilmez rolü Tony Cliff Çeviren: Betül Genç enin tekrar tekrar devrimci teori olmadan devrimci bir parti olamayacaðýný söyledi. Marks ve Engels, marksizmi bilimsel sosyalizm olarak tarif ettiler. Bilim, ister fizik olsun ister kimya isterse marksizm olsun bir sloganlar kolleksiyonu olarak öðrenilemez. Üstünde ciddi bir þekilde çalýþýlmalýdýr.
L
Ýþçi sýnfýnýn üniveritesi Marks ve Engels; devrimcilerin, iþçi sýnýfýnýn tarihsel ve uluslararasý deneyimlerini genelleþtirmek zorunda olduklarýný söylerler. Bu, ancak teori aracýlýðý ile yapýlabilir. Kimse Paris Komünü’nü kendi deneyimleriyle bilemez, okumak zorundadýr. Troçki, “devrimci parti sýnýfýn hafýzasýdýr, sýnýfýn üniversitesidir” derken ayný þeyi söylüyordu. Üniversitede öðrenciler teori öðrenir. Geleceðe hazýrlanmak için geçmiþten öðrenmek zorundayýz. Önde gelen Bolþevikler’den Karl Radek anýlarýnda, 1917’nin fýrtýnalý günlerinde Lenin’in kendisine önlerindeki görevleri anlamasýna yardýmcý olacaðý için Fransýz Devrimi’ni okumasýný söylediðini yazar. Ayný dönemde Lenin, en önemli teorik çalýþmalarýndan biri olan Devlet ve Devrim’i yazmýþtýr. St Just Fransýz Devrimi sýrasýnda “yarým bir devrim yapanlar kendi mezarlarýný kazarlar” demiþti. Bütün devrimler yarým devrimler olarak baþlar. Eski ile yeni yanyana durur. Þubat 1917 devrimi Çar’ý devirdi, polisi daðýttý, sovyetleri kurdu, bütün iþyerlerinde iþçi komiteleri kuruldu-bütün bunlarý yeniydi. Ancak eski kurumlar da ayaktaydý. Ordudaki generaller yerinde duruyordu, fabrikalar kapitalistlerin, toprak toprak sahiplerinin elindeydi ve emperyalist savaþ sürüyordu.
Lenin Nisan 1917’de Rusya’ya döndüðünde, 10 bin iþçi ve asker onu Petrograd’daki Finlandiya istasyonunda karþýladý. Petrograd Sovyet Baþkaný sað kanat Menþevik Chkheidze ona bir demet çiçek vererek “muzaffer Rus Devrimi adýna hoþgeldin” dedi. Lenin çiçekleri kenara itti, binlerce iþçi ve askere dönerek þöyle dedi, “Hangi muzaffer Rus Devrimi? Çar’dan kurtulduk! Fransýzlar da 1792’de Kral’dan kurtulmuþlardý. Fabrikalar hala kapitalistlerin elinde, toprak toprak aðalarýnýn elinde, emperyalist savaþ sürüyor. Kahrolsun Geçici Hükümet! Savaþa Son! Toprak, ekmek ve barýþ! Bütün iktidar sovyetlere!” Bir tarihçi, Sukhanov, sahneyi þöyle anlatýr: Ýnsan binlerce iþçi ve askerin Lenin’e “Yaþa!” diye baðýracaðýný umardý. Ama onlar tamamen þaþkýndýlar. Çarlýðýn ve polisin daðýlmasýndan o kadar heyecanlýydýlar ki Lenin’in neden durumu eleþtirdiðini anlamýyorlardý. Sessizlik içinde duyulan tek ses Bolþevik parti eski MK üyesi Goldenberg’indi. “Lenin çýldýrmýþ. Tamamen çýldýrmýþ!” diye baðýrdý. Lenin St Just’ýn sözlerini iyi anladýðýndan devrime nihai zafere doðru önderlik etti.
Yenilgiye uðrayan devrimler 1917’den beri birçok devrim yarý yolda kaldý ve karþý-devrimle sonuçlandý. Almanya’da 1918 Kasým Devrimi Kayzer’i devirdi ve iþçi sovyetlerini kurdu. Ancak generaller ve fabrika sahipleri yerlerini korudu. 1919’da ordu subaylarý Rosa Lüksemburg, Karl Liebknecht ve diðer komünistleri öldürdü. Birkaç yýl sonra da Almanya’da Naziler iktidara geldi. Ýran’da 1979’da kitle grevleri, iþçi þuralarý (konseyler) önderliðinde bir genel greve dönüþtü ve Þah devrildi. Ýþçilerin önderleri Tudeh (Komünist) Partisi ve Fedai-
Lenin en zor zamanlarýnda bile okumak için zaman ayýrýyordu ler’di. Her iki grup da Moskovacýydý. Ýran halkýnýn ve bütün müslümanlarýn birliðini savundular. Ayetullah Humeyni ile uzlaþtýlar ve o da karþýlýðýnda solu katletti. Üçüncü örnek Endonezya. 1960’larýn baþýnda Endonezya Komünist Partisi’nin üç milyon üyesi vardý. Bu rakam Bolþeviklerin 1917’deki çeyrek milyon üyesinden kat kat fazlaydý. Ayrýca KP ile iliþki içindeki örgütlerde on milyon iþçi vardý. Ancak liderlik stalinist olduðu için Endonezya ulusunun ve bütün müslümanlarýn birliðini savunuyordu. Burjuva milliyetçi Devlet Baþkaný Sukarno’yu desteklediler. 1966’da General Sukarno’nun altýndaki biri, General Suharto darbe yaptý ve 1.5 milyon komünisti katletti. Kapitalist sistemin çeliþkilerini, patlamalara yol açan güçleri anlamak için marksist ekonomiyi öðrenmek zorundayýz.
Önderlik Önderlik yapmak, öngörmektir. Öngörebilmek içinse ekonomi, siyaset, tarih, felsefe, toplumu teorik olarak anlamaya ihtiyaç vardýr. Partý üyelerinin küçük bir azýnlýðýnýn teoriyi bilmesi yetmez. Herkes bilmelidir. Lenin “devrimci bir
partide taban-tavan yoktur” der. Bunun için herkes marksizmi bilmelidir. Devrimci parti kapitalist ordu veya kapitalist fabrikanýn kopyasý deðildir. Fabrikada menejerler karar verir, iþçiler itaat etmek zorundadýr. Orduda generaller emir verir askerler hazýrolda durur. Devrimci partida her üyenin düþünme, karar verme ve davranma gücü vardýr. Elbette pratikte devrimci bir örgütün içinde bilinç düzeyinde, teorinin bilinmesinde eþitsizlik vardýr. Ancak bu eþitsizliðe karþý mücadele edilmeli. Partinin içinde proleter bir tutum adýna entellektüellere saldýrmak partiye zarar verir. Aslýnda böyle bir saldýrý entellektüellerden çok iþçilere yönelir. Ýþçilerin teoriyi anlayamayacaðý varsayýmý iþçilere hakarettir. Marks neden 26 yýlýný Kapital’i yazmaya harcadý? Kitabý bitmedi. Sadece birinci cilt kendisi hayattayken yayýnlandý. Ýkinci ve üçüncü ciltler Engels tarafýndan, Marks’ýn ölümünden sonra toplandý. Neden Rus marksistleri 1890’larda iþçiler için akþam sýnýflarý düzenleyerek onlara marksizmi öðrettiler? Alman Sosyal Demokat Partisi’nin sað kanadý Rosa Lüksemburg’a saldýrmýþtý. Lüksemburg
onar için fazla entellektüeldi. Herhalde Alman olmamasýndan (Polonyalýydý) ve kadýn olmasýnda da hoþlanmamýþlardý. Benzer þekilde 1923’de Lenin ölüm döþeðindeyken, Stalin Troçki’ye entellektüel diyerek saldýrdý ve daha sonra Troçki’yi “kozmopolit” diye mahkum etti. Bununla da Yahudi olduðunu ima ediyordu. Altan alta Troçki’ye karþý anti-semitizim kullanýyordu.
Okumak ve t a r t ý þ ma k Marksist literatürü okumak ve marksist konuþmalarý dinlemek parti üyelerinin marksizmi kavramasý için yeterli deðildir. Parti üyelerinin etrafýnda bir çevrelerinin olmasý gerekir. Parti üyeleri kendi iþyeri, okul veya mahallesindeki bir çevre, birkaç kiþi ile politik iliþki içinde olmalýdýr. Bu iliþkiler, üyelere cevaplamasý gereken sorular soracaklardýr. Örneðin biri, “devrim gerek diyorsun ama bak Rus Devrimi diktatörlüðe yolaçtý” diyecektir. Eðer parti üyesi Rusya’da devrimden sonra olanlarý, Alman Devrimi’nin yenilgisini Rusya’nýn izolasyonuna yol açtýðýný, böylece rejimin dejenere olduðunu ve Stalin’in yüksel-
mesine olanak verdiðini, bu nedenle Stalin’in devrimin mezarkazýcýsý ve devlet kapitalizminin kurucusu haline geldiðini anlatabiliyorsa teoriyi kavramýþtýr. Parti üyesi ve iliþkisi arasýndaki diyalog ona neyi bildiðini ve daha önemlisi ne bilmediðini öðretir.
Diyalog Marksizmin kalbi diyalektiktir, yani üye ve üye olmayanlarýn diyaloðu. Tek tek parti üyeleri çevreleriyle nasýl bir tartýþma baþlatýp yürütebilir? Anahtar, devrimci gazetenin satýlmasýdýr. Sadece gösterilerde ve sokakta deðil, iþyerinde, okulda ve mahallede az sayýda insana düzenli olarak gazete satýlmalýdýr. Böylece satýcýlar gazete alanlarý tanýr ve zamanla birçok tartýþma yapabilir. Lenin “devrimci gazete partinin örgütleyicisidir” der. Gazete nasýl örgütler? Sadece gazete satýþýnýn örgütleniþi ve paralarýn toplanmasý ile içeriyi deðil, üyelerin “çevre”yi örgütlemesini saðlayarak dýþarýyý da örgütler. Ciddi bir çevresi olmayan örgüt devrimci bir örgüt deðil yokolmaya mahkum pasif bir sektir. ‘Çevresi’ olmayan ‘devrimciler’ sudan çýkmýþ balýk gibidir.
14 Ýþçi Demokrasisi 1 Ekim 1998
MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR.. MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR..MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...
S endik asýzlaþtýr ma ya HAY IR! Metro Grossmarket iþçileri “sendikasýzlaþtýrmaya hayýr” diyerek 27 Eylül’de basýn açýklamasý yaptýlar. Tez Kop-Ýþ sendikasý delegesi Hakan Turan’ýn sudan bir bahane ile iþten atýlmasý ve iþçiler üzerinde sendikalarýndan istifa etmelerine yönelik yapýlan yoðun baskýlar protesto edildi. Ýþten atýldýðý 14 Eylül’den bu yana Kozyataðý’ndaki marketin önünde eylem yapan Hakan Turan “sendika delegesi olduðum için beni hedef seçtiler. Önümüzdeki yýl toplusözleþme dönemine girmeden iþyerindeki sendikayý kýrmaya çalýþýyorlar” diyor. Metro yönetimi sendika militanlarýndan kurtularak 200 sendikalý iþçinin direniþini kýrmayý amaçlýyor. Grossmarket iþçileriyle dayanýþalým. Ýþyeri ve sendika heyetleri oluþturarak, eylem çadýrýný ziyaret edelim, “sendikasýzlaþtýrmaya hayýr” eylemlerine katýlalým.
Türkan Uzun
Genel Af:
EBirzdenilbie n le rin se si ni du yal ým re ortaya atýlan “af” ve sonrasýnda sürüp giden kýsýr tartýþmalar... Sonra hep olageldiði gibi, ülkenin gündemine sokulan yeni bir konuyla af tartýþmalarý susturuldu. Oysa seçim yatýrýmý olarak, geliþigüzel ortaya atýlan bir “af” kelimesinin dahi onbinlerce insan yüreðinin acýlarýna, analarýn gözyaþlarýna, yine onbinlerce insanýn umuduna dokunabilecek hassaslýkta olduðu düþünülmedi. Biz insan haklarý savunucularý, genel af talebimizi ifade etmeye devam ediyoruz. Çok hassas bir konu olduðunu bildiðimizden ve sonrasýnda neler olabileceðini öngörmeye çalýþtýðýmýzdan dolayý, genel af talebimizi altýný özenle dolduruyoruz. Tüketim ve þiddet toplumu olan bu ülkede, insanlar açlýða, sefalete, yoksulluða itildiðinden, aðýr sosyo-ekonomik krizlerle birlikte toplumsal çürümenin gün geçtikçe derinleþtiðinden dolayý insanlarýn suç iþlmeye taþvik edildiðini düþünüyoruz. Suçlu-suçsuz kavramlarý arasýndaki çizginin giderek belirsizleþmesinin yaný sýra, insanlarýn gözaltýna alýnýp sorgulama-yargýlama-hüküm verme süreçlerinin ne kadar adil ve objektif olduðnu soruyoruz. Ýnsanlarýn iþkenceli sorgulardan geçirildiði, DGM gibi olaðanüstü mahkemelerde yargýlandýðý, adil yargýlanma hakýnýn tanýnmadýðý, ceza infaz sisteminin ve cezalandýrma anlayýþýnýn evrensel insan haklarý ve hukukun ilkeleri ile baðdaþmadýðý bir ülkede yaþýyoruz. Ýþte genel af tüm bu seçim yatýrýmý nedenlerle bir “lütuf” ya da bir “baðýþlama” deðil, doðrudan bir “hak” ve “zorunluluk”tur. Yine bu nedenlerle genel af devletin toplumdan gecikmiþ bir özür dileyiþidir. Ama devletin bu özürü kabahatinden büyük olmamalýdýr. Bu açýdan genel af adli-siyasi ayrýmý olmaksýzýn uygulanmalýdýr. Siyasi tutuklu ve hükümlülerin af kapsamý içerisinde olamayacaðýný belirten Anayasa’nýn 14. ve 87. Maddeleri, Anayasa’nýn eþitlik ilkesine aykýrý olduðundan kaldýrýlmalýdýr. Ancak, insanlýða karþý suç iþlemiþ olanlar, yani iþkenceciler, yargýsýz infaz ve gözaltýnda kaybetme uygulamalarýnýn failleri, uyuþturucu mafyasý, halka karþý suç iþlemiþ çete üyeleri, savaþ suçlularý af kapsamýna dahil olamazlar. Ýnsanlýða karþý suç iþleyenlerin af kapsamýna alýnmasý, affýn mantýðýna aykýrý olduðu gibi, evrensel insan haklarý ve hukuk ilkeleri ile de baðdaþmayacaktýr. Çünkü bunlar devlet adýna, devletin uzantýsý olarak suç iþleyenlerdir. Genel af, devletin toplumdan geçikmiþ bir özür dileyisi olduðuna göre, devlet kendisinden özür dileyemez. Biz insan haklarý savunucularýnýn çok endiþelendiði ve çok önemli olduðunu düþündüðü bir nokta daha var. “Af” konusunu ortaya atanlar, açýk açýk daha sonra cezaevlerinde yeni bir ceza infaz rejimine geçeceklerini bunun adýnýn da “oda tipi” olduðunu dile getirdiler. “Oda tipi” dedikleri ceza infaz rejimi “hücre tipi”dir. Avrupa’dan öykünerek alýnan fakat Avrupa’daki oda tipine hiç benzemeyen bu rejimde tutuklularýn ortak kullandýklarý hiçbir alan yoktur ya da çok sýnýrlýdýr. Avrupa’da ortak yemekhaneler, kütüphaneler ve gezme alanlarý vardýr. Ayrýca odalarýn kapýsý açýktýr. Bizde düþünülen ve ismi “hücre tipi” olan infaz rejiminde hücrenin tek kapýsý vardýr ve kilitlidir. Anahtar cezaevi müdüründe bulunur. Yangýn, deprem, isyan gibi olaðanüstü durumlarda cezaevi müdürünün gelip kapýyý açmasý beklenecektir. Boyutlarý ikiye dört metredir. Ýçinde bir yatak, bir lavabo vardýr ve tuvalet ihtiyacý ayný mekanda görülecektir. Kapý cezaevi müdürü tarfýndan sadece görüþlerde, sayýmda vs. açýlacaktýr. Ýþte onlarýn “oda tipi” dediði ve bizim “hücre tipi” olduðunu bildiðimiz ceza infaz rejimi bir insanlýk suçudur. Þu anda Burdur Cezaevi baþta olmak üzere birçok cezaevinde “hücre” inþaatlarý tamamlanmak üzere... Af uygulamasý sadece adlilere yönelik olduðunda, devlet çoktandýr düþündüðü þeyi gerçekleþtirecek. Adliler salýverilince cezaevleri boþalacaðýndan, devlet hücre tipi uygulamasýný çok rahat gerçekleþtirecek. Siyasi tutuklu ve hükümlüleri hücrelere koyup, onlarý birbirinden tecrit etme, psikolojilerini bozma ve otoriteyi daha güçlü hissettirme amaçlarýna ulaþmaya çalýþacaklar. Siyasilerin bu insanlýkdýþý koþula direneceði gözönünde bulunduruluðunda “siyasileri” kapsamýna almayan bir af uygulamasýnýn geleceði karanlýk, acý ve gözyaþlarýyla örülü olduðu görülüyor... Ýþte tüm bu nedenlerle, af konusundaki kýsýr tartýþmalarý bir kenara býrakýp, tutuklu analarýnýn, babalarýnýn, kardeþlerinin gözlerine bakmaya ve yüreklerimizi onlarýn ve tabii ki tutuklu yüreklerinin yanýna koymaya çaðýrýyoruz. Ve özgürlük talebimizi birlikte haykýrmaya baþlayalým diyoruz! Ýnsan Haklarý Derneði Ankara Þube Cezaevi Komisyonu adýna
R. Gökçe Yýlmaz
B e rg a ma , F ýr t ýn a V a d i s i v e O rm a n y a n g ý n la r ý Bir insan hayatýný sürdürebilmesi doðal kalabilmesi yaþadýðý çevreyle birlikte doðayý da yaþamasý gerekir. Günümüzde ne yazýk ki bu koþullarda yaþanacak yerler az kaldý. Bu yerlerde yok edilmek isteniyor. Bergama’da köylüler siyanürlü altýna direndiler ve mücadeleleri sürüyor. Þu anda siyanürün etkisi yok ama on yýl sonra olmayacaðýný kimse garanti edemez. Bergama köylüsü doðayla yaþadýðýnda var olacaktýr. Doðasýz bir Bergama olmaz zaten. Fýrtýna Vadisini ilk olarak Bergama’da öðrendim orada tulum çalarak ve insanlara kendi oyunlarýný oynatarak ilk giriþimlerini yapmýþlardý. Müzikleri çok dokunaklýydý. Oradaki fotoðraflarda öðrendim Fýrtýna Vadisini, Kaçkar Daðlarý’ndaki muhteþem doðayý, o güzellim yeþillikleri. Þimdi Çamlýhemþin’deki Fýrtýna Vadisinin bazý özelliklerin bakalým:1-Dünya çapýnda korumada öncelikli 200 bölgeden biri. 2-Yalnýz bu yörede ve Kanada’da yaþayan “denizalasý” balýðý yok olacak. 3-56 bin aðaç kesilecek. 4-Türkiye’nin elektrik ihtiyacýnýn ancak binde dördü karþýlayacak. 5-Fýrtýna Vadisi dünya çapýnda kuþ korma alaný olarak 217 hassas bölgeden biri. 6-Toprak yapýsý çok ince, erosyon bölgesi.7-SÝT alaný ilan edilen bir yer. Ýþin ilginç yaný ise Fýrtýna Vadisin’e yapýlacak santralin Çevre Bakanlýðý’nca onaylanan ÇED raporu tam bir komedi. Ýki ayrý þirketin üç raporu geri çevrilirken, hazýrlanan ek rapor temel atýlacaðý gün onaylandý. ANAP’a yakýnlýklarýyla tanýnan þirket yýlda 25 milyon dolar kazanacak. Yani Ýstanbul Boðazý’ndaki lüks villalardan 10 tane alabilecek miktar. Feda etmek zorunda kalacaðýmýz doðal zenginliklere bakýn. Kazanýlacak paraya deðer mi? Orman yangýnlarý Ýstanbul’da yeþil alan býrakmayacaða benziyor. Seçim kararýnýn alýnmasýyla ve seçimlerin yaklaþmaya baþlamasýyla orman yangýnlarý her yaný sardý. Ýstanbul’da orman yangýnlarý arazi mafyasý tarafýndan deðiþik bölgelerde çýkarýldý. Bu da seçim dönemlerinde oy uðruna herkese ödün verilmesi sonucu oluþan bir rant alaný olarak mafyaný hizmetindedir. Devlet bize karþý Bergama’da, Fýrtýna Vadisinde ve orman yangýnlarýnda gerçek yüzünü gösteriyor. Bir kaç nutuktan sonra herþeyi kendi çýkarlarýna göre uyarlýyorlar. Bizler ne yapmalýyýz? Bütün alanlarda olduðu gibi bu alanda da aktif mücadele etmeliyiz. Nasýl mý mücadele edeceðiz? Yaþam seni nasýl yozlaþtýrmaya çalýþýyorsa sen de kendi alanýný açarak mücadeleni ver. Ýnsan inancýný, doðrularýný, azminin, düzenli çalýþma kendini sürekli geliþtirmek ve son ana kadar yaþamýn güzel bir dünya için olduðunu unutma!
Hüseyin Çýnar Me t a l i þ c il e r i a y a k ta S e f a le t Üc r e t in e , T e n k i s a tl a r a , Ö z el leþ t ir m ey e Ka r þ ý GE NEL GR EV! 22 yýl önce metal iþkolundaki iþçilerin öncülüðünde yaygýnlaþayan eylemlerde onbinlerce iþçi “DGM’yi ezdik sýra MESS’te” diye baðýrýyorlardý. Sayýsýz grev, iþyeri iþgali ve direniþlerle yaygýnlaþayan bu militan iþçi mücadelesini ancak 12 Eylül askeri diktatörlüðü durdurabildi. Evet tam 22 yýl önce iþçiler DGM kararlarýný kitlesel mücadeleriyle ezmiþlerdi ve bunun sonucunda DGM’ler kapatýlmýþtý. Sýra MESS’teydi. Ýþin ciddiyetini gören sermaye devleti, 12 Eylül’le birlikte iþçi sýnýfýnýn bu militan kesiminin tüm örgütlerini kapattý. O günden buyana metal iþkolundaki iþçilerin büyük çoðunluðu devlet güdümlü ve yöneticilerin hemen hemen hepsinin faþist olduðu Türk-Metal Sendikasýna ya zorla yada zorunluluktan dolayý üye oldular. Son günlerde iþçilere raðmen toplusözleþmenin yüzde 43 gibi komik bir oranla imzalanmasýylan birlikte baþta Bursa olmak üzere, metal iþçilerinin yoðunluðunu oluþturduðu Ýstanbul, Ankara, Ýzmir ve Ýzmit illerinde iþçiler sokaða döküldüler, iþi yavaþlattýlar, otoyolarý trafiðe kapattýlar ve sonuçta bu eylemler onbinlerce iþçinin Türk Metal’den istifa etmesini saðladý. Bu kararlý durum ister istemez DÝSK’in kurulmasýnda büyük payý olan ve 1970’ler boyunca tabanýn talepleri doðrultusunda büyüyen ve militanlaþan yoðun iþçi eylemlerinin öncüsü olan Metal iþçilerinin mücadelesinin hatýrlanmasýna yol açtý. Bu dinamizmin bir karabasan dönemi sonucu ve iþçi sýnýfýnýn yýllardýr kendisine karþý sürdürülen saldýrýlara yeni bir baþlangýç olma umudunu büyümesini saðladý. Metal iþçileri 18 yýl aradan sonra tekrar hareketlendi. Ve kýsa zamanda yaygýnlaþtý. Karþýlarýnda yine DGM ve MESS iktidarlarý var. Þimdi sosyalistlere ikili bir görev düþüyor. Birincisi somut talepler etrafýnda yani sefalet ücretine, tenkisatlara, özelleþtirmeye ve anti-demokratik yasalara karþý iþçi sýnýfýnýn dayanýþmasýný saðlamak ve ayrý ayrý süren mücadeleleri ortak talepler etrafýnda birleþtirmektir. Diðeri ise iþçilerin üretimdeki kollektif gücünden kaynaklanan hayatý deðiþtirme ve üretme dinamiðinin önemini anlatmak iþçilerin taban mücadelesini yükseltmek kendi eylemi olmaksýzýn demokratik hiçbir hakkýn alýnamayacaðýnýn propagandasýný yapmak olmalýdýr. Sonuç olarak her bir sorun karþýsýnda kendi içinde bölünen siyasi iktidar kararlý, sokaða çýkan ve birleþme eðilimi gösteren iþçi sýnýfýnýn mücadelesi karþýsýnda geri adým atar. Son dönemlerde seçim, genel af, türban konusundaki anlaþmazlýklar siyasi iktidarýn politik olarak ne kadar zayýf olduðunu bir daha gösterdi. Oysa iþçi sýnýfýný 1970’lerdeki mücadelesi bugün nasýl kazanacaðýmýzý DGM direniþleri ile Profilo, Tariþ, 20 Mart 1978 faþizme karþý ihtar eylemleri ile bize gösterdi. Bugün iþçiler ayrý konfederasyonlarda örgütlü olmasýna raðmen birleþik bir eylem programý, ortak bir genel grev kararý, grevli toplusözleþmeli sendika yasasýný, iþ güvencesini ve insanca yaþayacak bir geçim ücretini kazanabiliriz. Ýþçi sýnýfýnýn bu ortak mücadelesi kararsýz duran yüzbinlerce kitleyi de iþçi sýnýfýnýn mücadelesinin içine çekmeyi saðlar. Þeriata karþý mücadele etmek, Milli Güvenlik Kurulu’nun kararlarý arkasýnda gitmek deðil, iþçi sýnýfýnýn ortak ve baðýmsýz eylemleri ile saðlanacaktýr.
M. Ali Fýrat
1 Ekim 1998 Ýþçi Demokrasisi 15
MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR.. MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR..MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...MEKTUPLAR...
Eðitim adý altýnda insanlarý soyuyorlar
Yeni bir öðretim dönemine girilmesiyle baþlayan eðitim sorunlarýnýn ardý arkasý kesilecek gibi deðil. Harçtý, vizeydi derken her geçen gün daha çok soyulan öðrenciler ve aileleriyle birlikte tüm toplum öðretim ve eðitim adýna soyulmakta. Daha çocuðu bir üniversite kazanmadan baþlayan bu soygun kapitalist sistemin giderek kurumlaþtýrýldýðý bir yapýyla insanlarýn ceplerini boþaltýyor. Diyelim ki çocuk üniversiteyi kazandý, çok sevinmeyin cebinizde kaç liranýz veya ne kadar birikiminiz var diye hesap yapmaya baþlamalýsýnýz. Çünkü, kapitalizmin eðitim anlayýþý “paran kadar eðitim alýrsýn”dan baþka bir þey deðil. Haydi düþünüp taþýnýp þuradan bu kadar borç, þuradan þu kadar kredi, eh iþte çocukta bir burs filan alýrsa bu iþi sað salim üniversiteye gitmesi için cebine yol parasýyla, kayýt harcýný koydunuz ve ilk sevincinizi yaþayacaksýnýz. Sanmayýn, aldandýnýz. Çocuðunuzun süklüm büklüm eve dönmesi karþýsýnda da þaþýrmayýn. Hesapta olmayan paralar üniversite kapýlarýnda baðýþ adý altýnda bir makbuz karþýlýðý mecburen verilmek durumunda. Sakýn itiraz etmeye kalkýþmayýn, çocuðunuz daha üniversiteye adým atmadan sosyalist, demokrat, ilerici diye mimlenebilir. Ýþin þakasý bir yana üniversiteye kayýt yaptýrmak öyle pek de görüldüðü gibi kolay deðil. Özellikle iþçi ve emekçi aileleri için çocuðunu üniversiteye göndermek kapitalizmin liberal ekonomisinin uygulandýðý ülkemizde her geçen gün daha da zorlaþmakta. Kýsacasý öðrenci olmak “zor zanaat”.
Ýþçi Demokrasisi Okuru Bir Öðrenci
Siyaset yapma özgürlüðümüzü savunalým
Üniversiteler kayýt yaparken öðrencilerin önüne imzalamalarý için bir kaðýt uzatýlýyor. Öðrenci, görevlinin gözcülüðünde sözleþmeyi imzalamak zorunda. Bu “sözleþme” þöyle; “Kýlýk kýyafet yasalarýna uyacaðýmý, üniversite içinde ve dýþýnda hiçbir politik fraksiyona karýþmayacaðýmý, siyasal faaliyette bulunmayacaðýmý vaat ederim.”Tabii ki bu tek taraflý bir sözleþmeyi imzalayan öðrenci kendini bir sorumluluk altýna daha ilk adýmla atmýþ bulunuyor. Üniversitede artan harç parasýna bu akdi imzaladýðýnýz için artýk karþý çýkamazsýnýz. Nedeni ise “harçlara karþý üniversiteyi bölmek, hatta birlik ve beraberliði bozmak için, yýkýcý bir örgütten” olmadýðýnýzý ýspat edin edebilirseniz... “Yok efendim bu neymiþ, ben bunu imzalamam” derseniz üniversiteye kaydýnýz yapýlmýyor. “Halkalý kölelik” burada tam da “üniversiteli kölelik” biçimini almýþ görünüyor. Bu imza töreni boþuna deðil. Suskun, koyun gibi, basiretsiz politikacýlarýn peþinden gidecek nesil ancak böylesi önlemlerle yetiþebilir. Görüntüde demokrasi, ama aynanýn öbür yüzü apolet politikalarý. Buna karþý mücadele için apolet politikalarýna karþý durmak zorundayýz. Örgütlenme özgürlüðü ile birlikte öðrencilerin düþünme ve mücadele etme özgürlüðünü savunmalýyýz. Siyaset yapma özgürlüðümüzü siyaset yapa yapa koruyacaðýz.
Ýþçi Demokrasisi Okuru Bir Öðrenci.
Çetelerin Devleti Devlet aygýtýnýn dolaysýz çete gereksinimi Diðer yandan mafya çete oluþumunun bir baþka yönünü sermaye devletinin, iþçi hareketini ve toplumsal muhalefeti bastýrmak için devlet aygýtý dýþýnda, örgütlenen (devletin meþrutiyetini tartýþýlýr kýlacaðý için devlet aygýtýnýn bizzat yapamayacaðý) ama devletin þiddetini ortaya koymak için “ gereken pis iþleri yapan” bu tür çetelerin organize edilmesi oluþturuyor. Bu çetelerle yukarýda anlattýðýmýz çeteler çoðu kez içiçe geçtiler ve birbirlerini tamamladýlar. Egemen sýnýfýn hakimiyet aygýtý olan devletlerin hepsi, bu egemenlik iliþkisinin güçlenmesi veya hakimiyet sürecinde oluþan çatlaklarý kapatabilmek için aygýtýn dýþýndan ama devlet aygýtýnýn kontrolünde baský güçlerine gereksinim duymuþlardýr. Özellikle sermaye birikiminin yetersiz olduðu, toplumun ideolojik bir rýza ile sistemin varlýðýna tam olarak ikna edilemediði ülkelerde bu gereksinim süreklilik taþýmakta. (Latin Amerika’da devlete doðrudran baðlý ölüm mangalarýnýn muhaliflere yönelen þiddeti gibi.)
Türkiye’de çetelerin iþlevi Türkiye’de de Susurluk olayý ile, devletin,
(kendi yasalarýna göre hükümlü olan) katillerle bu türden iliþkisi açýða çýkmýþtý. Yani devlet hakim sýnýfýn egemenlik iliþkisini yerine getirmek için kendi yasalarýnýn dýþýnda þiddete gereksinim duymuþ, ve bunun için de 1980 öncesi siyasal cinayetlerde deneyim kazanmýþ faþist katilleri bu tür iþlerle görevlendirmiþti. Ayrýca piyasa içinde haraç, suspayý alan ya da devletin piyasadaki yaptýrým gücünün eksikliðini kendi yaptýrým gücü ile doldurmaya çalýþan çetelerle de devletin bazý kurumlarý organik iliþkiye girdi. Hiç kuþkusuz Kürt sorunu bu organik iliþkinin boyutunu derinleþtirdi. Kürt sorununun devlet için taþýdýðý hayatiyet çetelere gereksinimi kaçýnýlmaz hale getirdi ve onlara büyük bir giriþim alaný saðladý. Devletin çetelerle iliþki kuran kurumlarý, “devletin yüksek çýkarlarý adýna” nispi bir özerklik kazanarak çetelerle bütünleþtiler. Kürt sorunu ile iliþkili tüm çetelerin ve onlarla iliþkili devlet aygýtý temsilcilerinin büyük parasal kaynaklara sahip olmalarý, silahlý yaptýrým güçlerini bu parasal sermaye ile saðlamlaþtýrmalarý bu bütünleþmenin ne derece kuvvetli olduðunu ortaya koyuyor.
Ç e te l e re gereksimin bitti mi ? Bir çok burjuva politi-
kacý, ideoloð ve ekonomist devletin artýk bu çetelere gereksiniminin kalmadýðýný, yeniden “hukukun” tesis edilmesi gerektiðini, devletin bu çetelere muhtaç hale gelmesinin savunulamayacaðýný belirtiyor. Gerçekten de bu çetelerin ulaþtýðý boyut, devletin meþrutiyetini tartýþýlýr kýldýðý ve böylece kapitalit sistem sorgulanacaðý için sermaye için hemen restore edilmesi gereken ciddi bir sorun. Ancak bu sorun ayný zamanda bizzat egemen sermaye blokunun sermaye biriktirme sürecine yani ekonomide kendisine akan kaynaklara (hem devletin saðladýðý hem de piyasalardaki egemenlikten kaynaklanan) zarar vermeye baþladýðý için de hemen çözülmesi gereken bir boyuta ulaþtý. Üstelik çeteler siyasi temsil iliþkisinin yönünü etkilemede hatta belirlemekte kullanýldýlar ve siyasi düzeyde etkinlik kazandýlar. (Alaaddin Çakýcý’nýn 28 Þubat sürecinde DYP’den Anap’a milletvekili transferinde rol aldýðý, ANAP kongresinde Mesut Yýlmaz’ýn kazanmasý için bazý politikacýlarý tehdit ettiði açýða çýktý) “Çetelerle mücadale” Türkiye egemen sermaye blokunun mevcut ekonomik kriz ve politik kriz de egemenliðini bir üst noktada yeniden tesis etmesinin de bir aracý olduðu sürece, egemen sýnýfýn talepleri arasýnda yer alacak. (Ama iþçi sýnýfýnýn ve ezilenlerin mücadelesi yükseldiði sürece de yeni-
den oluþturulma talebi gündeme gelecek) Hem artýk 1980’lerden sonra sermaye birikiminin ulaþtýðý yeni boyutla üstyapýsal bir çok kurum (baþta hukuk yapýsý) uyuþmaz hale geldi. Dolayýsýyla, sermaye için çeteleri yeniden düzenleme talebi kendi egemenliðini dolaysýz olarak yeniden-kurmanýn ana yollarýndan baþka bir þey deðil. Liberal sol’un, Kemalistlerin, liberallerin sermayede çetelerden kurtulmak istiyor iddiasý iþte bu gerçekliðe dayanýyor.
Siyasi alaný yeniden düzenleme g e r e k s i n i mi Çete-siyasi alan, çetesermaye iliþkilerinini basýn tarafýndan uzun süredir bilindiði son süreçte bir kez daha açýða çýktý. Üstelik egemen sermaye blokunun çetelerin kendisine raðmen uaþtýðý boyuttan duyduðu rahtasýzlýk da uzun zamandýr dile getiriliyordu. Ancak “ifþa” bugünlerde yapýldý. Bu, sermayenin devlet üzerindeki hakimiyetinin yeniden oluþturulmasý gereksinimine baðlý olarak siyasi temsil alanýný (MGK’nýn artan gücünün bunda büyük rolü var) yeniden-düzenleme ihtiyacýyla yakýndan iliþkilidir. Öyle anlaþýlýyor ki sermaye kesimi (Siyasi istikrarsýzlýðýn ve temsil krizinin yoðunluðu nedeniyle) siyasi temsil iliþkisini yeniden kurma gayrinin de içindedir. Dolayýsýyla tem-
sil krizini aþmayý umarak meþruiyet alanýný geniþletmeyi de düþünmektedir.
Ýþçi sýnýfýnýn basýncý o l ma d a n d e mo k r a t i k l e þ me olmaz... Liberal sol, liberal, kemalist, milliyetçi sol akýmlar için çetelerle mücadele “devletin demokratikleþmesi” için en önemli adýmý oluþturuyor. Oysa devrimci marksistler bilir ki iþçi sýnýfýnýn basýncý olmadan, onun etkin bir kontrolü olmaksýzýn kapitalist devletin unsurlarý terörünü, baskýsýný ezilenlerin üzerinde (çeteli veya çetesiz) acýmasýzca kullanmaya devam eder. Ýþçi sýnýfýnýn yükselen mücadelesi ise devlet aygýtýnýn bir çok unsurunu fiilen iþlemez (polis mitinglere, grevlere müdahel edmez hale gelir; toplum üzerindeki kontrolünü yitirir) hale getirdiði için devletin toplum üzerindeki baskýsý hafifler. Devlet kurumlarý bu basýnç karþýsýnda meþrutiyetini güçlendirmek için iþçi sýnýfý ve toplumun rýzasýný almaya, “iþleri sýnýfýna yasalarý ve fiili gücü zorla dayatcý deðil, ikna etmeye çabalayan bir çerçevede yapmaya” baþlar. Türkiye’de 1987’ler de iþçi sýnýfýnýn yükselen mücadelesinin oluþturduðu basýnç tam da böylesi bir iþlev görmüþtü. Toplantý, yürüyüþ, mi-
ting grevler üzerindeki hukuki engellerin yanýnda sýkýyönetim dönemlerinden kalma 10 yýllýk fiili engeller, baskýlar vardý. Ama yükselen mücadele ile bunlar daðýldý ve yürüyüþler, toplantýlar, grevler “yeniden kazanýldý” Ýþte þimde devlet aygýtýnýn siyasi ve hukuki alanýndaki illegal iliþkiler, devletin meþrutiyetini tartýlýþýr kýldýðý bir ortamda iþçi sýnýfýnýn yükselen mücadelesi devletin baskýcý unsurlarýný hýzla geriletebilir, “reformcu özelliðe sahip bir yeni hukuk”, yasalaþabilir, sýnýfýn sendikal ve siyasal örgütlenmesi önündeki kurmsal engeller ortadan kaldýrýlabilir...Sermaye iktidarýný toplumu ikna eden arçalarý ve tabaný geniþleterek sürdürmek zorunda kalabilir. Ýþçi sýnýfýnýn basýncý olmaksýzýn egemen sermaye blokunun meþrutiyetini yeniden tesis için atacaðý, liberallerin, liberal sol’un ideoloðluðunu yapacaðý adýmlarýn sýnýf için kazaným olmasý mümükün deðil Diðer yandan sýnýfýn bu düzenin deðiþmesi için rejimi kitlesel olarak sorgulamasýnýn imkanlarý vardýr ve devrimci marksistler sýnýf içinde her zamankinden daha çok bir saygýnlýkla alanlarýný geniþletme imkanýna sahip olabilirler. Þimdi bu imkanlarýn geniþletilmesi zamanýdýr.
Olcay Kahyaoðlu
Uluslararasý Sosyalizm için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ YIL: 1
SAYI: 9
M A R K S Ý Z M 30 Ekim Cuma ve 1 Kasým Pazar günleri arasýnda üç gün sürecek olan Marksizm toplantýlarý herkese açýktýr. Adres: Yoðurtçu Þükrü Sok. No 48/5 Kadýköy
(Türk Telokom’un sokaðý, Hadep’in Üst katý)
1 EKÝM 1998
ÇETELERÝN DEVLETÝ ükümetin bir bakanýnýn devletin resmi kanunlarýna göre yasadýþý bir konumda olan mafya lideri veya çete reisi ile olan iliþkilerinin su yüzüne çýkmasý kamuoyunda tepkilere yol açtý. Burjuva siyasi alanýn ikiyüzlülüðü, kepazeliði, kirlilik olarak gözler önüne serilirken, burjuva siyasetinin meþruiyeti tartýþýlýr hale geldi. Ayný zamanda devletin kitleler nezdindeki meþrutiyeti üzerinde de þüpheler oluþtu. Bu yazýda çetelerin oluþumunun arka planýný inceleyeceðiz ve iþçi sýnýfýnýn basýncý olmadan devletin “demokratikleþemeyeceðini” tartýþacaðýz. Burjuva siyasi alanýn ve devletin kitleler nezdinde þüpheli, tartýþýlýr hale gelmesi, iþçi sýnýfýnýn ve sosyalistlerin mücadele imkanlarýný görülmemiþ ölçüde geniþletecek fýrsatlar sunuyor.Böyle bir ortamda, Ýþçi sýnýfýnýn örgütlü mücadelesi ile burjuva egemenliðinin toplumun büyük kesimi nezdindeki tüm meþruiyeti kýsa sürede daðýlabilir, iþçi sýnýfý bu süreçten önemli kazanýmlarla çýkabilir. (Devlet üzerindeki saðcý faþizan bürokrasi ve bunun özel aygýtlarý iþlevsiz hale gelebilir, özelleþtirmeler durdurulabilir, iþçi sýnýfýnýn kazanýmlar yasal bir çerçeveye oturabilir )
H
Çeteler sistemin ürünü Mafya olarak adlandýrýlan, burjuva devletinin egemenlik iliþkileri (politik, hukuki, sosyal) dýþýnda, bu egemenlik iliþkilerine raðmen ama o iliþkileri ortadan kaldýrmayý amaçlamayan bir egemenlik kuran çete örgütlenmeleri, kapitalist sistemin yapýsýndan kaynaklanýyor. Yani mafya-çete iliþkileri sistemin sermaye biriktirme özelliklerinin, süreçlerinin dýþýnda oluþmuyor. Üstyapýsal iliþkilerde (politik, hukuki, sosyal, kurumsal vs) ki çatlaklar; sermaye biriktirme sürecinin doðrudan belirlemediði kýrýlmalar da hiç kuþkusuz bu oluþumlarýn ortaya çýkmasýna yol açabilir, geniþlemesini, derinleþmesini hýzlandýrabilir. Ve böylece süreç içerisinde çete faaliyeti kendini yeniden üreterek sürer.
Devletin yapýsý Bu olgulara yeniden dönmek üzere önce devleti biraz daha yakýndan inceleyelim. Sermayenin devleti, sermaye iktidarý için ortak bir þemsiyeyi ifade eder. Devlet sermaye biriktirme sürecinin üzerinden yükselir; ama ayný zamanda bu süreci toplumsal, ideolojik, siyasal ve hukuki ( üstayapý kurumlarýyla) olarak düzenler. Ve sermaye biriktirme sürecinde ciddi etkilerde bulunur, kýsa vadede belirleyici bile olabilir. Bu düzenleme þu veya bu tekil sermaye grubunun çýkarlarýný deðil, egemen sermaye gruplarýnýn ortak çýkarlarýný temel alýr, almak zorundadýr. Diðer yandan devlet aygýtý baþta iþçi sýnýfý olmak üzere toplumun bütününü, üretim sürecine, (ücretli olarak çalýþmaya, statülere, günlük yaþama vs) devlet aygýtýnýn yapýsýna, iþleme tarzýna dolayýsýyla sermayenin egemenliðine ikna eder, onlarýn bir tür rýzasýný alýr. Bu rýza devlet aygýtýnýn toplumda gözle görünür baskýsýný (polisiye önlemler, hukuk sisteminin aðýr cezalarý, iþkenceler, muhalif çýkýþlarýn sertçe daðýtýlmasý vs vs) kabul etmeyi, baskýlarý (kaçýnýlmaz veya meþruiyet dýþý) aygýtýn refleksi olduðuna itiraz etmeyerek yahit benimseyerek bir baþka yönden tamamlanýr. Bu anlattýðýmýz süreç donmuþ, mekanik bir süreç deðildir. Sermaye birikiminin hýzlanmasý, iþçi sýnýfýnýn mücadelesi, siyasi temsil iliþkilerinin çatlamasý, alt sermaye gruplarýnýn egemen sermaye gruplarýyla olan çeliþkilerinin artmasý, bugün Türkiye’de olduðu gibi çete hükümet iliþkilerinin açýða çýkmasý vs vs. yeni oluþumlara, yeni düzenlemelere, yeni sonuçlara yol açar. Bu da devlet aygýtýnýn egemenlik iliþkileri çerçevesinde yeniden düzenlenmesini getirir.
Devlet aygýtýnýn yetersizliði Sermaye biriktirme sürecindeki týkanýklýklar, sermaye iktidarýnýn zayýflýðý sermaye birikimin yeni düzeyine göre kýsa sürede deðiþtirilemeyen devlete ait iþlevlerin (üstyapýsal kurumlarýn, örneðin hukuk sisteminin yaptýrýmýn yetersiz hale gelmesi) toplum üzerindeki hakimiyeti tam olarak saðlayamamalarý, çetelerin-mafyanýn oluþumunun temel nedeni. Böylece devlet aygýtýnýn sermayenin bütünü için iþlev görme kapasitesindeki zaaf, çetelermafya ile doldurulmuþ oluyor. Mevcut devlet aygýtýnýn meþru çerçevesini çizen yasalarýn dýþýnda hareket eden bu grup, haraç, suspayý vs gibi adlar altýnda sermaye biriktirmeye baþlýyorlar. Ayrýca bir sermaye grubundan diðerine kaynak transferine de aracýlýk ederek, sermaye birikiminde, sermayeler arasý bir baþka “eþitsizliðe” yol açýyorlar. Türkiye’de bu süreç hýzlý veya yavaþ ama sürekli iþledi. 1960’larda (þimdiki Cumhurbaþkaný Demirel’in organize olmamýþ finans kesimi dediði , banka sistemi dolayýsýyla mevcut resmi hukuk egemenliðinin dýþýndaki) tefeci olarak adlandýrýlan mali kesim, faaliyetinde bu tür yasadýþý, çetelere gereksinim duyuyordu. Çünkü, bu kesimin verdiði krediler resmi hukukun dýþýnda söz, kiþisel güvene dayanýyordu ve kredilerin geri dönmemesi durumunda da resmi hukuka deðil, çetelerin yaptýrýmýna ihtiyaç vardý. Süreç içerisinde bu tür oluþumlar, iç pazarýn geliþmesi, yeni sektörlerin doðmasý, içinde yeni kar alanlarýnýn doðmasý vs ile hýzlandý. Kapitalist sistemin iþleyiþine entegre olan, onun deðimlerine ayak uyduran bir yapýya kavuþtu. Ama devletin dolaysýz yaptýrým gücü yanýnda kendi özel yaptýrým gücünü de ( tehdit, öldürme, gavenlik iþlerini üstlenme vs) çoðu kez koruyarak.
Olcay Kahyaoðlu
Devamý 15. sayfada
Tartýþma Konularý: Kapitalizm çöküyor mu? Sosyal Demokrasi çözüm mü? Stalinizm Leninizmin devamý mý? Kürt sorunu Kürtlerin sorunu mu? Ýslamcý hareket nereye gidiyor? Faþizme karþý nasýl mücadele edebiliriz? Nasýl bir eðitim istiyoruz? Sendikalar ve Sosyalistler Ýþçileri sosyalizme nasýl kazanacaðýz? Kapitalizmin zincirleri nerede üretiliyorsa orada parçalanmalýdýr. Rosa Luxemburg 1919