z01_sonra

Page 1

Y›l: 1 Say›: 1

Haziran 2001

750.000 TL. (KDV Dahil)

DEVR‹MC‹ HAREKET‹N AC‹L SORUNU K‹TLESELLEfiMEK DE⁄‹L

N‹TEL‹KL‹ B‹R N‹CEL‹K YARATMAKTIR Leninist literatürde, kendili¤indencilik, kuyrukçuluk, ekonomizm kavram› ile tan›mlanan hastal›¤›n temelinde yatan neden, devrimci bir s›n›f hareketinin yarat›lmas›nda bilinç unsurunun, öncü konumlan›fl›n gözard› edilerek her koflulda s›n›fla, daha genel anlam›yla ise kitlelerle birleflmeye dikkatlerin yo¤unlaflt›r›lmas›d›r. May›s 2001, 1996 1 Ma¤in, devrimci hareketin yeniden üç ana çizgi çerçevesinde de¤ery›s’›n›n arkas›ndan devrimtoparlanmas›na dönük taze bir lendirilmesi olanakl›. ci hareketin girdi¤i gerilesoluk tafl›mas›n›n sundu¤u olaKitleselli¤e Yap›lan me sürecinden sonra, yeni bir naklar bak›m›ndan da, özel olaVurgularla Gizlenen dönemin iflaretlerini ortaya koyrak de¤erlendirmeyi hakediyor. Liberal Etki mas› bak›m›ndan özel olarak ele Örne¤in, yukar›da verilen örnekÖncelikle vurgulamak gereal›nmas› gereken yanlar tafl›yor. lerden farkl› olarak, 2001 1 Makiyor ki, 2001 1 May›s’› 96’dan ‘97 ve 98 1 May›s’›, bu geriley›s’›, öznel müdahale boyutuyla bu yana yaflanan en kitlesel 1 me sürecini durdurmak bak›m›nde¤il, öznel müdahalesizlik ve May›s’t›. Bu hem hareketin gedan, birincisi baflar›s›z, ikincisi tablonun ortaya koydu¤u sonuçliflmesinde özel bir a¤›rl›k olufltubaflar›l›, devrmci bir zorlaman›n ran ‹stanbul için böyleydi, hem lar bak›m›ndan de¤erlendirmeyi ötesine geçmedi. Gerek s›n›f hade ülke çap›nda yayg›nl›k bak›hakediyor. reketinin, gerekse de devrimci m›ndan. 1 May›s’›n iflgününe 1 May›s 2001, temel olarak ha reke tin kendi denk gelmesi de, MÜZM‹N MÜZM‹N MUHAL‹FL‹⁄E MUHAL‹FL‹⁄E y a fl a d › k l a r › n d a n bu kitleselli¤e özel ileriye dönük anKURBAN ED‹LEN ‹KT‹DAR PERSPEKT‹F‹ bir anlam katmaklaml› sonuçlar ç›Ertan Ertan GÖKSU GÖKSU tad›r. kar›lamad›¤› için, Ancak bir aç›bu zorlamalar kaPROFESYONEL PROFESYONEL DEVR‹MC‹LER DEVR‹MC‹LER ÖRGÜTÜ ÖRGÜTÜ dan olumlu say›ll›c› bir kaz›n›mla Mehmet REF‹K mas› gereken bu sonuçland›r›l›p, durum, içsellefltiriTASF‹YEC‹ süreklili¤i sa¤lana TASF‹YEC‹ ABLUKA, YEN‹DEN YAPILANMA len bir k›s›m libemad›. ral tutumlar›n üzeVE DEVR‹MC‹ HAREKET 200 1 1 M a rinin örtülmesine P›nar AZAD y ›s ’›, 1 99 6’d an hizmet etti¤i ölçüsonra gerilime süGÖÇMEN VE MÜLTEC‹ ‹fiÇ‹LER de önemini yitirrecinde geliflen limektedir. Çünkü Seydi AKCAN beral etkinin belirh areket in temel ginleflmesi bak›sorunu kendi bafl›m› n dan ol du¤ u 15-16 HAZ‹RANI AfiMAK, TÜM SINIFI ATEfiLEMEK ‹Ç‹N, na bir kitleselleflkadar , iflçi s›n›f› SINIFIN DEVR‹MC‹ D‹NAM‹⁄‹YLE BULUfiMANIN YOLLARI ZORLANMALI ve ö¤renci gençlime de¤il, nitelikli

1


perspektif bir varoluflla hareketin t›kan›kl›¤›n›n afl›lmas›d›r. Bu y›l 1 May›s, devrimci hareketteki liberal etkinin, bilinçli bir politikaya dönüfltürülmesi bak›m›ndan ciddi verilerin ortaya ç›kt›¤› bir eylem oldu. Bu liberal etki, 1 May›s öncesi, s›ras› ve sonras›nda, eylemin içeri¤ine de¤il, kitleselli¤e ve görüntüyü kurtarmaya dikkatlerin yo¤unlaflt›r›lmas› biçiminde yafland›. Öncelikle alt› çizilmelidir ki, bu 1 May›s, düflmanla devrimci hareket aç›s›ndan birbirini kollayan fiili bir uzlaflmaya sahne oldu. Devrimciler, 1 May›s öncesi haz›rl›klar› ile, toplanma yerlerindeki parçalanm›fll›k ve örgütsüzlü¤üyle, tafl›nan pankart ve durufllar›yla, düflmanla fiili bir karfl› karfl›ya geliflten kaç›nan, mitingi tertipleyenlerin belirledi¤i disiplini fazla zorlamayan bir tutum sergilemifltir. Düflman da bu gerçe¤i bildi¤inden, kendi ç›karlar› bak›m›ndan bir provokasyon ortam›n› yaratmay› gerekli görmemesi nedeniyle, sald›rgan bir tutum tak›nmak yerine, günü savuflturmaya özel bir önem verdi. Bu karfl›l›kl› durufl, fiili bir uzlaflma zemini yaratt›. Bu y›l, 1 May›s de¤erlendirmelerinde, geçmiflten farkl› olarak 1 May›s eyleminin zeminine ve alan›na itiraz edilmemesi, fiiflli’nin resmen ve fiilen bir devrimci eylem alan› olarak kabul edilmesi, kimilerinin olay ç›kmamas›ndan hareketle, “1 May›s gerçek içeri¤ine kavufltu” tarz› de¤erlendirmeler yapmas› da, bir baflka aç›dan liberal duruflun içsellefltirildi¤inin bir göstergesiydi. Tabandaki Devrimci Dinamizm ve Çeliflkili Görüntüler Baflka eylemlerde de görülen, ancak 2001 1 May›s’›nda belirgin bir flekilde öne ç›kan en temel olgu, resmi çerçevede oluflan liberal havaya ra¤men, tabanda ciddi bir dinamizmin kendini ortaya koymas›d›r. Tabandaki devrimci dinamizmi yaratan iki temel faktör ise,

iflçi s›n›f›n›n dinamik kesimlerinin baflta devrimci kortejler olmak ü zere, 1 May›s al an›na a¤›rl›¤›n› koymas›, di¤eri ise, genel olarak gençli¤in, özelde ise, ö¤renci gençli¤in özel bir a¤›rl›k oluflturmas›d›r. Bunu k›saca, varofl ve ö¤renci gençlik a¤›rl›¤› olarak da tan›mlayabiliriz. Bu kesimlerin devrimci dinamizmi o derece belirgin di ki, liberal partilerin kortejlerinden bile, resmi gündem ve fliarlar›n›n aksine, sermayeye kafa tutan, savaflkanl›¤› dile getiren sloganlar duyuluyordu. Devrimci kortejlerde ise, resmi çerçevede, medyatik görüntüye (bir devrimci çevrenin palyoçolu ve trampetli gösterisi bu bak›mdan dikkat çekici bir örnek oluflturuyordu) ve düflmanla do¤rudan yüzyüze gelmekten kaç›nma kayg›s›na ra¤men, taban› oluflturan kitlenin att›¤› sloganlar, bu resmi görüntüyle zaman zaman tezat oluflturuyordu. Bu tüm devrimci dinamikleri tek bir program ve politik merkezin etraf›nda toparlaman›n yaflamsal önemini ortaya koymaktad›r. Belli bir kitleselli¤i yakalad›¤› için durumdan memnun görünen resmi de¤erlendirmelere ra¤men, 1 May›s’a gelen bu dinamik kesimlerin alandan tatminsiz ve hoflnutsuz ayr›ld›¤›n› söylemek yanl›fl olmayacakt›r. Böyle bir dinami¤in kendini kitlesel olarak ortaya koymas›, devrimci harekete yeni soluk katan, mevcut liberal duruflu içsellefltirmesinin önüne geçen bir rol oynayaca¤›n› söyleyebiliriz. Öte yandan, bu dinamizm düzenli bir politik etkinlik yürütenlere taze kan tafl›sa da, eskinin tekrar› üzerinden, mevcut yap›lara kanalize olmaktan ziyade, genel ölçekte mevcut yap›lar› zorlayan bir rol oynamas›, bir saflaflma dinami¤i olarak rol oynamas› da pekala olanakl›d›r. Devrimci hareketin, liberal parti zeminlerinde varolan, ama devrimci dinamizmiyle dikkat çeken kitleyi etkilemek ve kendi zemi2

nine çekmekde baflar›l› olamamas›, bu dinamizmin dolayl› ve dolays›z olarak, mevcut statükolar›n zorlanmas›na ve saflaflarak ileriye ç›kmas›na katk› sa¤layaca¤› söylenebilir. Politik Gündem Yo¤unlu¤u ‹çinde Politik Gündemsizlik ‹çinden geçti¤imiz dönemde, gerek burjuvazinin karfl› karfl›ya bulundu¤u s›k›nt›lar ve derinleflen iç çeliflkileri, gerekse de iflçi s›n›f›n›n ve genelde yönetilenlerin konumu, bir gündem çeflitlili¤ini ortaya ç›karsa ve bunlar›n bir k›sm› yak›c› olarak gündemde olsa bile, 1 May›s 2001’e genelde bir gündemsizli¤in hakim oldu¤unu söylemek do¤ru olacakt›r. Do¤rusu bu gündemsizlik, sadece alanda görülen bir olgu de¤il, 1 May›s öncesinde, afifllere de damgas›n› vuran bir özellikti. Do¤ru veya yanl›fl, geçen y›l 1 May›s’a “küreselleflme karfl›tl›¤›” damgas›n› vurmufltu. Bu y›l hangi gündemin 1 May›s’a a¤›rl›¤›n› koydu¤u soruldu¤unda, çok çeflitli yan›tlarla karfl›laflmak olanakl›. B›rakal›m genelde s›n›f ve devrimci hareketin gereksinimleri bak›m›ndan bir gündemin öne ç›kar›larak yo¤unlafl›lmas›n›, devrimci hareketi aylard›r meflg ul eden en öneml i gündem maddesi olan ölüm oruçlar› bile, bütün uygun koflullara ra¤men bir gündem maddesi olarak öne ç›kar›lmad›. Öne ç›karmak bir yana, devrimci yap›lar›n afifllerinde ya yer verilmedi, ya da dolayl› ifadelerle (yaflam› savunmak, hücrelere karfl› ç›kmak vb.) yer verildi. Oysa, ölüm oruçlar›, gelinen nokta itibar›yla, hem 1 May›s öncesi etkinliklerde, hem de 1 May›s alan›nda etkin bir gündem maddesi olarak ele al›nabilir, liberal parti ve sendikalar›n da zorlanmas›yla, 1 May›s alan› ölüm oruçlar›n›n güncellefltirildi¤i bir eylem zeminine dönüfltürülebilirdi. 1 May›s’ta, özellikle devrim-


perspektif cilerin yo¤un oldu¤u Perpa güzergah›nda, ölüm oruçlar› ile ilgili sloganlar›n a¤›rl›k tafl›mas›, kimilerinin sand›¤›n›n aksine, sorunun bilinçli olarak gündemlefltirildi¤ini de¤il, gündemlefltirmeye müsait bir ortam›n oldu¤unu, ama bu olana¤›n harcand›¤›n› ortaya koyar. Ancak, ölüm oruçlar› üzerine bir gündem yo¤unlaflmas›, tek tek gruplar›n gayret ve güçleriyle gerçekleflecek bir fley de¤il, öncesinden tüm devrimci güçlerin ortaklaflm›fl bir irade ve çabay› ortaya koymas›, bunun üzerinden, görünüflü kurtarmak üzere ölüm oruçlar›n› dillerine dolayan liberal parti ve sendikalar›n gündemine sokulmas› üzerinden gerçekleflebilirdi. Ne var ki, bu türden bir politik gündem de, buna uygun bir gayret de ortada yoktu. Herkes durumu kurtarmak üzerine kurulu bir kitlesel ve medyatik güç gösterisine dikkatlerini yo¤unlaflt›rm›flt›. Ortak devrimci bir irade yaratmak bak›m›ndan, kimse ne kendine, ne de di¤er devrimci yap›lara güven içindeydi. Öte yandan, 1 May›s öncesi ile s›ras›nda devrimci odaklaflma yönünde ciddi bir gayretin olmamas›, hem devrimci hareketin iddias›zl›¤›n› hem de liberal havay› da¤›tmaya dönük bir iradenin olmad›¤›n› ortaya koyuyordu. Bu durum uzun süredir gündemde olan, ama bu 1 May›s’ta bir kez daha görülen, devrimci hareketin iddialar›n›n hakk›n› verme kapasitesini kaybetti¤ini, “de¤iflim”in ise daha çok geriye, liberalizme geçifl olarak yafland›¤›n› ortaya koyuyor. 1 May›s öncesinde oldu¤u gibi, sonras›nda da, tüm dikkatlerin kitleselleflmeye dönük yo¤unlaflmas›, tasfiyecili¤in hareketi nerelere sürükledi¤ini gösteriyor. Kitleselleflme vurgusu yapanlar, do¤al olarak devrimci parti sorununun kendi flahs›nda çözüldü¤ünü, as›l sorunu “öncü partilerin” s›n›fa, y›¤›nlara önderlik edecek bir kapasite kazanmas›

olarak görmektedirler. Örgütselpolitik kapasitenin, mevcut politika tarz›n›n, beklenen kitleselleflmeyi sa¤lay›p sa¤lamayaca¤› bir yana, mevcut örgütsel-politik kapasitesizlik koflullar›nda, kitleselleflme vurgusu, kendili¤inden hareketin esiri olmak sonucunu yaratacakt›r. Mevcut kitleselli¤i bile tafl›makta zorlanan omurgalar›n, yeni kitleselleflme çabas›yla tam bir omurgas›zl›¤a evrilmesi sonucu ortaya ç›kacakt›r. Bu derece gündem yo¤unlu¤u içerisinde, bir politik gündemi sivriltme politik basiret ve kapasitesini gösteremeyenlerin, dikkatini y›¤›nlar› politik olarak etkileme yerine, medyatik ilgi çekmeye yo¤unlaflt›ranlar›n kitleselleflmesi, sadece bir sürüleflmeyle sonuçlanacakt›r. Devrimci Hareketin Temel Sorunu, Nicelik De¤il; Nitelikli Bir Niceli¤i Yaratmad›r Tüm devrimci birikimin, devrimci bir program ve örgüt zemininde birlefltirilmedi¤i, temel sorunun nicelik de¤il, nitelik oldu¤u günümüzde, kitleselleflme kayg›s›n›n elefltirisi, do¤ald›r ki, kitleselleflmenin önemsiz oldu¤u anlam›na gelmez. Aksine, kitleselleflmenin, devrimci bir program, politika tarz› ve devrimci örgüt zemini üzerinde baflar›ld›¤› ölçüde, gereksinimi duyulan devrimci önderli¤in yarat›lmas›na katk›da bulunaca¤› anlam›na gelir. Leninist literatürde, kendili¤indencilik, kuyrukçulu k, ekonomizm kavram› ile tan›mlanan hastal›¤›n temelinde yatan neden, devrimci bir s›n›f hareketinin yarat›lmas›nda bilinç unsurunun, öncü konumlan›fl›n gözard› edilerek her koflulda s›n›fla, daha genel anlam›yla ise kitlelerle birleflmeye dikkatlerin yo¤unlaflt›r›lmas›d›r. Lenin’in ekonomizmi tan›mlarken dikkat çekti¤i bafll›ca unsurlar bu aç›dan önemlidir: “bilinçli önderlerin, kitlelerin kendili ¤inden uyan›fl›n›n gerisinde kalmas›n›n kavranmamas›, hat ta savunul mas›”, “ ‹lkeler 3

aç›s›ndan, Marksizmin kabalafl t›r›lmas› ve çaresizlik”, “taktik aç›dan, kesin karars›zl›k ve ör gütlenme aç›s›ndan, hareketin kitle karakterinin azalmay›p yükselmekte oldu¤unu, haz›r l›k mücadelesini, her beklen medik isyan› ve nihayet tayin edici sald›r›y› yönetebilecek devrimcilerin güçlü ve merkezi bir örgüt kurma zorunda oldu ¤unu kavrayamamak.” Bütün bu özelliklerin, günümüz devrimci hareketini tan›mlad›¤› konusunda, dikkatli bir gözlemci tereddüt göstermeyecektir. E¤er böyleyse, çözümü de, pratikte yaflanarak görüldü¤ü gibi, kendili¤inden ortaya ç›kmaktad›r: Hareketin as›l sorunu kitleselleflmek de¤il, geride kalm›fll›¤› teorilefltiren yaklafl›mlarla, teorinin kabalaflt›r›lmas› ve s›n›rlanmas› çabalar›na, karars›zl›klara karfl› savafl›m içinde, “örgütlenme aç›s›ndan, hareketin kitle karakterinin azalmay›p yükselmekte oldu¤unu, haz›rl›k mücadelesini, her beklenmedik isyan› ve nihayet tayin edici sald›r›y› yönetebilecek devrimcilerin güçlü ve merkezi bir örg üt kurma zorun”lulu¤unu, teoride ve pratikte ortay a koymakt ›r. 1 Ma y› s 2001’in bir kez daha ç›plak olarak gösterdi¤i gerçek budur.

Maya’ya Toplatma ve Yay›n Durdurma S›n›f ve devrimci hareketlerimize son dönemde sistemli bir biçimde artarak yöneltilen sald›r›lar›n bir parças› olarak, biz de pay›m›za düfleni al›yoruz. Maya’n›n geçen say›s›yla birlikte, özel say›lar›m›za da toplatma, son olarak da yay›n durdurma cezas› geldi. Bu nedenle, Maya’n›n bu say›s›, “y›l, 1; Say›; 1” olarak ç›k›yor. Bu durum komünist dünya kurma kavgam›z›n bir arac› olarak, daha güçlü ve etkili bir Maya için u¤rafllar›m›z› art›rmak gere¤ini bir kez daha bize hat›rlatt›.


haber - yorum

BURJUVA S‹YAS‹ ARENASINDA ‹T DALAfiI KIZIfiIYOR Bugüne kadar burjuvazinin siyasal krizleri karfl›s›nda devrimci hareketin krizine ve devrimci bir s›n›f önderli¤inin eksikli¤ine dikkat çekti¤imizde, “siyasetten uzak doktrinerler” olarak de¤erlendirildik. Oysa durum flimdi olanca aç›kl›¤›yla ortadad›r. ‹flçi s›n›f› hareketi ba¤›ms›z bir siyasal güç olmad›¤› sürece ve siyasete ba¤›ms›z ve etkin müdahaleler yapacak güçlü bir devrimci önderli¤in yoklu¤u koflullar›nda, burjuvazi bu it dalafl›nda son derece rahat ve pervas›z hareket etmektedir.

T

ekellerin medyas›n›n, hepsi de tekelci düzenin devam›nda hemfikir olan siyasi partilere ve siyasetçilere karfl› halk›n hiç güven beslemedi¤ini bu kadar s›k tekrarlamas›n›n nas›l bir nedeni olabilir? Tekelci medya, nas›l olur da tekelci düzeninin istikrar›n›n vazgeçilmezi olan “temsili demokrasi”nin iflas›n› bu kadar rahatl›kla sayfalar boyunca ilan edebilir? fiafl›rt›c› de¤ildir. Pervas›zl›klar›na flafl›rm›yoruz, devrimci hareketin güçsüzlü¤üne bak›p yönetilenlerin çaresizli¤ini görüyorlar ve korkular›n› bast›r›yorlar. Korkular› azald›kça ars›zlafl›yorlar. Köhnemifl egemen s›n›f, kendi zay›fl›klar›n› örtmeyi ve gizlemeyi de¤il, bunu alenilefltirmeyi bir idare biçimi olarak benimsiyor. Ekonomide ve siyasette, sistemin do¤as›ndan ve bugünkü zay›fl›klar›ndan ileri gelen krizleri yönetmek, tekelci burjuvazinin idare biçimi haline gelmifltir. Yaflad›¤›m›z topraklarda sistemin siyasal krizlerinin temelinde, kendisini stratejik hedeflerine tafl›yacak bir politik hareketin ve öznenin yoklu¤u yatmaktad›r. Maya’n›n geçen say›s›nda bunu flöyle ifade etmifltik: “Burjuvazi, yeniden yap›lanmay›, emperya lizmin bir tafleronu olarak bölgede bir a¤›rl›k olufl turarak basamak atlamay› hedeflemekte, ama bu na uygun bir ekonomik ve politik yap›lanmay› ba flaracak politik özne yaratmakta zorlanmaktad›r. Sistem hantallaflm›fl devlet yönetimini de¤ifltire rek, y›¤›nlar› da arkas›na alarak hedeflerine var maya çal›flmaktad›r. Ancak, bu hedefi kararl›l›kla yaflama geçirecek bir politik özne yaratamamakta d›r.” Yaratamad›¤› ölçüde durumu idare edecektir. Kriz yönetimi dedikleri fley, durumu idare etmektir. Her siyasal misyon kendine lay›k kadrolar taraf›ndan yerine getirilir. Çürümüfl tekelci düzende durumu idare etmek, burjuvazinin saray soytar›s›ndan daha kiflilikli ve ilkeli olmayan politik kadrolar›na düflüyor. Burjuvazinin el flaklatmas›yla birbirinin ard›ndan sahneye ç›k›yorlar, yüzünü güldürmek için bazen teker teker bazen ikili, üçlü yapmad›klar› numara kalm›yor. Efendilerinin yüzü as›l›nca elleri ayaklar›na dolafl›yor; birkaç kese alt›n koparabildilerse ne ala, yeni bir el flaklatmayla sahneyi baflkalar›na terk ediyorlar. Burjuvazinin beflyüz küsür kiflilik meclisinden art›k soytar› bile ç›km›yor. fiimdi “vizyon sahibi” bir tane laz›m. En sonuncusu, bofl zamanlar›nda Red Kit okuyan ikinci s›n›f bir planlamac›yd›. Önünde darbeyle dümdüz edilmifl bir yol, ard›nda “yürü ya kulum” diyen emperyalist sistemi arkas›na alarak, burjuvaziyi yeni ufuklara tafl›ma

ifline soyunmufltu; eline yüzüne bulaflt›rd›. Burjuvazi flimdi daha iddial›s›na ihtiyaç duyuyor. ‹htiyaç keflfin anas›d›r. Tekeller burjuva siyasete yeni starlar keflfediyorlar. Bet sesli yeteneksizlerden nas›l pop star yap›yorlarsa, ilkesiz bürokratlardan da “vizyon sahibi” siyasetçi yap›yorlar. fiimdi yapmalar› gereken fley, burjuva siyasetin star adaylar›n› parlatmak, aya¤a dolanmas› muhtemel eski soytar›lar› bertaraf etmektir. Bu ifli tekellerin medyas› üstlenmifltir. Gazetecilikle veya araflt›rmac›l›kla ilgisi yoktur, bu ifl pazarlamac›l›k oluyor. Pazarlamac›n›n utanmaz› makbuldür. Kendi yay›nlad›klar› araflt›rmada en güvenilmez kurumun gazeteler olarak ilan edilmesinden bile utanm›yorlar. Gazetelerin yay›nlad›¤› araflt›rmalar, bugün seçim olsa seçmenin yar›s›ndan ço¤unun karars›z oldu¤unu veya sand›¤a bile gitmeyece¤ini, bugünkü hiçbir partinin ise % 10 baraj›n› aflamayaca¤›n› söylüyor. Kitlelerin güvensizli¤i bir gerçektir. Ama öte yandan, seçim an›nda medyan›n “flikayet etme oy kullan” kampanyalar›ndan daha etkili bir boykot ça¤r›s› yapacak kimse yoksa, bu sonucun sand›¤a yans›yacak bir geçerlili¤inin olmayaca¤› da bir baflka gerçektir. Kitlelerin güvensizli¤ini alenen ilan etmekten bu yüzden çekinmiyorlar. Kitleler yeni partiler, yeni liderler istiyormufl. Bu da gerçektir, ancak buna esas ihtiyaç duyan burjuvazinin kendisidir. Burjuvazi, kitlelerin yeni partiler istemesini, yeni liderlere güvenmesini istiyor. Kamuoyu araflt›rma flirketleri, kamuoyu yönlendirme flirketleridir. Yeni ç›kan bir deterjan› pazarlar gibi yeni liderleri pazarl›yorlar. “En temiz y›kayan› budur.” Yeni ç›kan› pazarlarken daha önce pazarlad›klar›n› yerin dibine bat›rmak reklamc›l›¤›n yöntemidir. Bunu yap›yorlar. Zaman›nda, Özal için di¤er burjuva siyasetçilerini bertaraf etme ifl ini darbeni n siyaset yasaklar› ve MGK’nin seçim yasalar› görmüfltü. Bu ifli medya yap›nca, burjuva demokrasisi oluyor. Burjuvazinin reform yöneliflinin sorunlu karakterinin özünü, bundan befl y›l önce flöyle ortaya koymufltuk: “Reform yönelifli düzen aç›s›ndan çeflitli aç› lardan sorunlu bir süreçtir. En baflta, reformlar›n kaç›n›lmazl›¤›n› görüp, buna göre davranmak iste yenler aras›ndaki ç›kar ve paylafl›m çat›flmalar› vard›r. Bir baflka düzlemde de, reformlar› bir kez bafllad› m› arkas› gelecek, düzen için tehlikeli bir ödün siyaseti olarak de¤erlendirip karfl› ç›kan sta tükocu düzen güçlerinin frenleyici direnmesi var. 4


haber - yorum Bir de bugüne kadar ba¤›ms›z bir güç olarak dev rede olmayan s›n›f mücadelesinin dinamiklerinin devreye girmesiyle belirebilecek ve bütün yönelifl leriyle saflaflmalar› yeniden düzenleme zorunlulu ¤unu do¤urabilecek potansiyel sorunlar var.” (Komünistler Ne ‹çin, Nas›l Mücadele Etmeli?, Maya Kitaplar› 1, s.26, Tohum Yay›nc›l›k) Reform yöneliflinin kaç›n›lmazl›¤› kendisini dayatt›kça, önündeki engelleri temizleme mücadelesi k›z›fl›yor. Burjuva siyasetteki çalkant›lar, bunun bir boyutu oluyor. Kendi aralar›ndaki “ç›kar ve paylafl›m çat›flmalar›”, burjuva siyaset arenas›nda kimi altüst olufllar› gündeme getiriyor. Tüm burjuva partiler ve liderleri y›pran›rken, Recep Tayyip Erdo¤an’›n, Kemal Dervifl’in, Saadettin Tantan’›n ve ‹smail Cem’in isimleri parlat›l›yor. Kitlelerin bu isimlere güvendi¤i söyleniyor; k›smen do¤rudur. Ancak burjuvazi bunlar›n hiçbirine iç rahatl›¤›yla güvenemiyor. Tek ata oynamay›fl› bundand›r. Burjuvazi hem sa¤dan hem de soldan yeni seçeneklere ihtiyaç duyuyor. Sa¤da Fazilet Partisi’nin eli aya¤› kapat›lma korkusuyla ba¤lanm›flken, “yenilikçiler”in ve Tayyip Erdo¤an’›n yeni parti giriflimlerine soyundu¤u biliniyordu. fiimdi de solda Dervifl’in solu birlefltirme hayalleri konufluluyor. Amerikal› eflini al›p misyon sahibi siyasetçi edas›yla Anadolu’yu gezmeye bafllad› bile. Siyasetten anlamayan bir bürokrat›n akl›na böyle “parlak” bir fikrin gelmesi olas› de¤ildir. Bürokratlar hayal kurmazlar; siyasal ilkeleri ve do¤rular› yoktur. Görevleri, var olan› oldu¤u gibi devam ettirmek oluyor. “Parlak” fikirler ancak kulaklar›na f›s›ldand›¤›nda ak›llar›na geliyor. Burjuvazi Kemal Dervifl’i, hem gerici reform program›n› etkili bir flekilde uygulayacak, hem de kitleleri oyalayabilecek bir sol seçene¤in yoklu¤uyla do¤an bofllu¤a itelemektedir. Görünen o ki, burjuvazinin favori at› Dervifl’tir. ‹smail Cem “eküri”si oluyor. Tayyip Erdo¤an ve di¤eri ise sürprizlerdir. Burjuvazi gerici reform program›na h›z vermifltir. Bir yandan krizi yönetip idare ederek ilerlemeye çal›fl›rken, bir yandan da bu ifli sürükleyecek bir politik özneyi yaratma çabalar›na h›z vermesi bundan ileri geliyor. Kendilerine daha fazla güvenmelerinin ard›nda ise, iflçi s›n›f› hareketinin, devrimci hareketin ve toplumsal muhalefetin zay›fl›¤› var. ‹flçi s›n›f› hareketinin bafl›na sendikal ve reformist önderliklerden örülmüfl bir çorap geçirilmifltir. Kürt hareketi düzen içi bir muhalefet hareketine dönüflmüfltür. Oldu¤u kadar›yla toplumsal muhalefet, reformistlerin eliyle burjuva reformlar›n destekçisi haline getirilmifltir. Devrimci hareket ise, içerde ve d›flarda adeta hücrelere sokulmufltur. Burjuvazinin ülkeye bak›nca gördü¤ü tablo budur. Bu tabloya bak›p korkusunu bast›rmaya ve bir barut f›ç›s›n›n üzerinde oturdu¤unu unutmaya çal›flmaktad›r. Korkusu azald›kça reformlara h›z veriyor. Burjuva siyasette k›z›flan it dalafl› bir yandan yeniden yap›lanmada pastadan pay kapma kavgas›d›r, öte yandan da reformlara h›z verme iste¤inin üründür, reformlar›n önünü açmak içindir.

Bu it dalafl›n›n içinde burjuvazinin farkl› kesimleri ve siyasetçileri aras›nda, birinin di¤erinden daha demokrat, ötekinin berikinden daha “kamucu/ulusal” oldu¤unu aray›p bulmak ise reformistlerin iflidir. ‹t da lafl›nda kazanan kim olursa olsun, kaybeden iflçi s›n›f› ve devrimci hareket olacakt›r. Burjuvazinin reform ve yeniden yap›lanma program› gericidir. Bu reformlardan ve bugün bunun gere¤i olarak burjuva siyasette yaflanan dalgalanmalardan, iflçi s›n›f› ve bu topraklar›n ezilenleri için hay›rl› bir sonucun ç›kabilece¤ini dü flünmek, bugün reformist ihanetin en pespayesidir. Bugüne kadar burjuvazinin siyasal krizleri karfl›s›nda devrimci hareketin krizine ve devrimci bir s›n›f önderli¤inin eksikli¤ine dikkat çekti¤imizde, “siyasetten uzak doktrinerler” olarak de¤erlendirildik. Oysa durum flimdi olanca aç›kl›¤›yla ortadad›r. ‹flçi s›n›f› hareketi ba¤›ms›z bir siyasal güç olmad›¤› sürece ve siyasete ba¤›ms›z ve etkin müdahaleler yapacak güçlü bir devrimci önderli¤in yoklu¤u koflullar›nda, burjuvazi bu it dalafl›nda son derece rahat ve pervas›z hareket etmektedir. Bu kay›kç› dövüflünde burjuvazinin iç çatlaklar›n› görüp bunlardan faydalanma çabas›n›n, bugüne kadar tek bir devrimci sonuç dahi getirmedi¤i, aksine her seferinde burjuva siyasete kan tafl›maya yarad›¤› defalarca ispatlanm›flt›r. Devrimci bir s›n›f partisi olmadan bu gerçek de¤iflmez. ‹flimiz bunu yaratmakt›r ve kendi gündemimize sahip ç›kmadan bunu baflarmak mümkün de¤ildir.

abone formu Ad› Soyad›:......................................................... Adresi:................................................................ ........................................................................... YILLIK Yurtiçi (9.000.000 TL), Yurtd›fl› (75 DM) Abone bedelini, Suzan Do¤an, ‹fl Bankas› Mecidiyeköy fib. 1089 30000 514952 veya Posta Çeki Hesab›: 1652015 nolu hesaplara yat›rarak, dekontla birlikte bu formu, Rasimpafla Mah. Uzun Haf›z Sk. No: 94/4 Kad›köy - ‹stanbul adresine postalay›n›z.

PostScript Picture KİTAPLAR 2001

5


haber - yorum

KAMU ‹fiÇ‹S‹N‹N YARATTI⁄I D‹NAM‹ZM, YAfiADI⁄I ‹SE HAYAL KIRIKLI⁄I!

K

amu iflçileri meclise sunulan “Kamu görevlilerinin Sendika Yasa Tasar›s›”na karfl› eyleme geçti. Devlet, mücadele içerisinde kurulmufl olan kamu iflçisinin sendikalar›n›n içeri¤ini boflaltmak, onlar› sendikal içerikten yoksun birer derne¤e dönüfltürmek için yeniden ad›m att›. Grevsiz, toplu sözleflmesiz, kamu iflçilerinin önemli bir k›sm›n› kapsam d›fl›nda b›rakan tasar›n›n yasalaflmas›, kamu iflçilerinin sendikal cephede kazand›¤› mevzilerin resmen yitirilmesi anlam›na geliyor. Daha önce de benzer bir tasar› gündeme gelmifl, 4-5 Mart K›z›lay direniflinin ard›ndan tasar› geri çekilmiflti. Yasan›n ç›kmas›n› engellemek için, KESK 26 May›s’ta Ankara’da tüm Türkiye’den gelecek kamu iflçileriyle birlikte bir miting düzenleme karar› ald› ve miting öncesinde 21 May›s’ta Ankara’ya yürüyüflü bafllatt›. 400 kadar kamu iflçisi sendika temsilcisinin 21 May›s’ta ‹stanbul Kad›köy ‹skelesinde düzenlenen bas›n aç›klamas›yla yürüyüfle geçti. Ertesi gün Kartal’da bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan E-5 karayoluna kadar yürünüp otobüslerle Gebze’ye do¤ru yola ç›k›ld›. Yürüyüfl s›ras›nda, tutsak yak›nlar› korteje kat›lmak istedi, polisin “bunlar memur de¤il, provokatörleri aran›za almay›n” yollu tehditlerine ra¤men, kamu iflçileri tutsak yak›nlar›n› sahiplenmekten geri durmad›lar. Kamu iflçileri gittikleri illerde kitlesel bas›n aç›klamalar› düzenlediler. Bir çok yerde grevci iflçiler ve kamu iflçileri taraf›ndan karfl›land›lar. Kamu iflçileri Gebze ve Yalova’da polis barikat›yla karfl›laflt›. Polisin kamu iflçilerine cop ve gaz bombalar›yla sald›rd›¤› Yalova’daki çat›flmada, 7 kamu iflçisi yaraland›. Ancak kamu iflçilerinin direngen tutumu karfl›s›nda, p ol is b ar ik at› a ç ma k d u rumunda kald›. Ankara Val isi ’n in Ank ara’daki mitinge izin verilmeyece¤ini söylemesi, kamu iflçilerin i A nk ara’ d a toplanmaktan vazgeçirmedi. 26 May›s sabah›, An ka ra ’da K›z›lay Meydan› atl› polislerden, panzerlerden ol u flan bü yü k bir polis y›¤›na¤›yla kufl at›l›r-

ken, di¤er illerden gelen kamu iflçileri de Ankara’n›n farkl› girifllerinde bekletildiler. Ankara’dan mitinge kat›lacak olan iflçiler parça parça, Hipodrom’da ve K›z›lay civar›nda Zafer Çarfl›s› önünde ve Mithatpafla’da topland›. Mitingin yasaklanm›fl olmas›na ve baflka illerden gelenlerin engellenmesine ra¤men, toplanan iflçiler da¤›lmamakta kararl› davrand›lar. Polis Hipodrom’da ve K›z›lay’da toplanan iflçileri kuflatt›, bir k›sm›n› gözalt›na ald›. Ankara girifllerinde durdurulan kamu iflçileri ö¤lene kadar bekletildiler. ‹flçiler, Ankara’ya sokulmamalar› karfl›s›nda Eskiflehir, Konya ve ‹stanbul yollar›n› keserek direndiler. Jandarmayla k›sa gerginlikler ve çat›flmalar yafland›. Çat›flmalar ve gergin bekleyifl s›ras›nda, iflçiler coflkulu ve kararl› bir tutum tak›nd›lar. Reformist sendika yöneticilerinin bir gerginlik ç›kmamas› için özel bir çaba harcad›¤› gözlendi. Daha sonra Ankara Valili¤i’nin karar›n› de¤ifltirip K›z›lay’da yap›lacak eyleme izin verdi¤ini aç›klamas› üzerine Ankara giriflindeki barikatlar ve K›z›lay’daki polis y›¤›na¤› kald›r›ld›. Öyle ki, K›z›lay Meydan›’nda tek bir polis kalmam›fl, meydana yürüyecek kortejlere karfl› bir arama noktas› bile oluflturulmam›flt›. Kamu iflçileri ancak ö¤leden sonra K›z›lay’a girebildiler. Miting “geldi¤imiz gibi disiplinli bir flekilde dönüyoruz.” sözleriyle saat befl s›ralar›nda KESK yöneticileri taraf›ndan bitirildi. Gözalt›na al›n›p b›rak›lan iflçiler coflkulu bir kortej halinde K›z›lay’a girdiklerinde, alan›n neredeyse tümü boflalm›flt›. Ankara yürüyüfllerinin ço¤unda oldu¤u gibi, “yasay› engellemeden dönmeyece¤iz” beklentisi içerisindeki iflçilerde geriye kalan bir hayal k›r›kl›¤› oldu. ‹flçilerin genelinde hakim olan “Bu sendika yönetimiyle olmaz.” düflüncesi, bu eylemin sonunda pekiflmifl oldu. Kamu iflçileri s›n›fa dönük sald›r›lardan kendi paylar›na düflenler karfl›s›nda bir mücadele dinamizmi ve potansiyelini tafl›d›klar›n› bu yürüyüfl ve miting boyunca gösterdiler. Bu dinamizmin mücadele ettikçe pekiflti¤i, kararl›l›¤›n, kararl› ad›mlar att›kça geliflti¤i de, bu k›sa süreç boyunca net bir biçimde ortaya ç›kt›. ‹flçilerin “K›z›lay’a girece¤iz” kararl›l›¤›yla d›flardan gelecekleri beklerken, polis kuflatmas› alt›ndayken, barikatlar›n karfl›s›nda veya gözalt›ndayken tafl›d›klar› ruh haliyle, bir pazarl›¤›n ard›ndan aç›lan K›z›lay Meydan›’ndaki veya miting sonras›nda sonuçsuz bir flekilde da¤›l›rken tafl›d›klar› ruh hali aras›nda tam bir uçurum vard›. Nitekim sald›r›lar› püskürtüp kazan›mlar elde etmenin yolu olarak mücadeleyi de¤il, masa bafl›ndaki pazarl›¤› tercih eden sendika yönetiminin maksad› da, mücadele içinde do¤an bu ruh halini söndürmektir. Oysa kamu iflçilerinin bugüne kadar elde ettikleri tüm kazan›mlar›n ard›nda, bu ruh halinin damga vurdu¤u mücadeleler var. Ancak bugün yeniden bu 6


haber - yorum mücadele ruhunu sendikal mücadeleye egemen k›lmak ve iflçilerin genel bir güvensizli¤ini kazanm›fl olan sendika yönetimini defetmek, hiç de kendili¤inden bir yükseliflin sonucu olmayacakt›r. “Bu yönetimle olmaz” sözleri bir güvensizli¤i oldu¤u kadar, seçeneksizlikten do¤an bir çaresizli¤i de anlatmaktad›r. Bugünün koflullar›nda böyle bir seçenek, reformist sendikal önderlikler karfl›s›nda yarat›lacak devrimci bir odak olabilir.

Kuflkusuz ki, sadece sendika bürokrasisine karfl› olmak zemininde oluflturulan bir odak, bu ihtiyac› gidermeyecektir. Kamu iflçilerinin mücadelesini s›n›f›n farkl› kesimlerinin talep ve ihtiyaçlar›yla bütünlefltirecek ve “hak verilmez al›n›r” anlay›fl›n› böyle bir mücadele üzerinde somutlayacak bir çizgiyi varetmek, s›n›f›n bütününün mücadelesini ileriye tafl›man›n tek yolu olarak kendini dayatmaktad›r.

KAMU ÇALIfiANLARI SEND‹KA YASASI: F‹‹L‹ OLARAK KAZANILAN DA KAYBED‹LECEK evletin “memur” diyerek farkl› yasalara tabi tuttu¤u, devrimci hareketin ise bafllang›çta “küçük burjuva” olarak tan›mlay›p “emekçi memur” tan›m›nda netleflerek iflçi s›n›f›ndan ay›rmaya devam etti¤i kamu iflçileri, gelinen aflamada on y›ll›k mücadelelerinin tüm kazan›mlar›n›n yerle bir edilmesi tehlikesiyle yüzyüze kalm›fl durumdalar. Devletin birkaç y›ld›r sözünü etti¤i “Kamu Görevlileri Sendika Yasa Tasar›s›” mecliste görüflülecek, kabul edilirse, y›llard›r zorlu mücadelelerle fiili olarak kazan›lan sendika hakk› gaspedilmifl olacak. Gerici reformlar döneminin bir parças› olarak burjuvazi, bir yandan sözde haklar “bahfledip” düzenlemeler yaparken, öte yandan art›k bu haklar›n bir makyaj olma özelli¤i bile kalmamaya bafll›yor. Her bir düzenleme, yeni sald›r›lar›n ve hak gasplar›n›n arac› olarak ifllev görüyor. Son birkaç y›ld›r gündemde olan bu yasa, bafllang›çta aldat›c› biçimde, sanki kamu iflçilerine dönük bir kazan›m gibi gösterilmeye çal›fl›lm›flt›, bugün de bunu söylüyorlar. Ancak, bafllang›çta buna inanlar olduysa bile, bugün herkes sözkonusu yasan›n, fiilen varolan kazan›mlar›n geri al›nmas› oldu¤unu görüyor. Tasar› yasalafl›rsa, sözde “sendika” kurulurken, gerçekte örgütlenmenin önüne türlü engeller getiriliyor. “Memur”lar›n çal›flt›¤› kurulufllardaki rakamlar bilindi¤i halde, hem ülke çap›nda hem de iflyerleri çap›nda, flube açabilmek için verilen rakamlar, fiilen örgütlenme hakk›n› ortadan kald›rmak anlam›na geliyor. Toplusözleflme ve grev yapma hakk› tan›nm›yor. ‹flkolu say›s›nda s›n›rlamaya gidiliyor. Ayr›ca belli sektörlerde sendikalaflma yasaklan›yor. Devlet bu düzenlemelerle “memur” dedi¤i kesimlerin, gerçek anlamda devletin kap›kulu olmas›n› ve buna uygun hareket etmesini dayat›yor. Kamu iflçileri, 89’dan bu yana süren zorlu bir mücadeleyle verilen kay›plarla, fiili olarak sendikalaflmay› baflarm›fllard›. Bu mücadele aslolarak devrimci kamu iflçilerinin eme¤i sayesinde belli bir baflar› kazanm›flt›. Ancak, perspektiflerdeki s›n›rl›l›klardan kaynakl› olarak, elde edilen bu kazan›m da, bürokratik mekanizmalara, seçim ve delege hesaplar›na kurban edilmifl oldu. En son KESK kongresi, devrimcilerin KESK içinde d›fllanmaya çal›fl›ld›¤›-

n›n, bunda belli bir mesafe katedildi¤inin de göstergesi oldu. Devrimcilerin emekleriyle kurulan KESK, art›k taban›ndaki dinamizmden korkar hale gelmifltir. Kuflkusuz ki bu durum, sermayenin sald›r›lar›n› püskürtme noktas›ndaki kararl›l›¤› da olumsuz yönde etkiliyor, etkilemeye devam edecek. Bugünkü KESK yönetimi, her ne kadar, sözkonusu yasa tasar›s›n› püskürtme do¤rultusunda “kararl›l›k” belirtiyor olsa bile, bu gerçekte y›llard›r mücadele eden devrimci taban›n bas›nc› karfl›s›nda mecburen ifade edilen bir “kararl›l›k”t›r. Gerçekte ise, KESK bünyesinde, bu sald›r›y› püskürtmeye dönük, sonuç al›c› herhangi bir çaba ve merkezi bir plan bulunmuyor. Daha çok, devrimcilerin çabalar› sonucu eylemlilikler yap›larak yasa püskürtülmeye çal›fl›l›yor. Son yap›lan Ankara’ya yürüyüflün çeflitli aflamalar›nda, barikatlar›n afl›lmas›, on y›ll›k mücadele birikimine sahip ç›kma, bu birikimin yokedilmesine karfl› durma kararl›l›¤›n› ifade ediyor. Öte yandan, bu yaflananlar, yeni 4-5 Mart’lar beklentisini flimdiden körükledi bile. Kuflkusuz ki, haklar›n› mücadeleyle alan dinamik, sald›r›y› püskürtme potansiyelini de bar›nd›r›r. Ama unutulmamas› gereken boyut, o günlerden bu yana, devrimci kamu iflçilerinin, demek oluyor ki, 4-5 Martlar› yaratan dinamiklerin, hem devletin soruflturma, sürgün, ceza gibi yöntemleriyle, hem de liberallerin, reformistlerin bürokratik sendikal oyunlar›yla etkisizlefltirildi¤idir. 4-5 Mart eylemleri KESK yönetiminin baflar›s› de¤ildi, ne de tek bafl›na tabandaki iflçilerin. KESK’in oluflum sürecini de devrimci tüm birikimini oldu¤u gibi 4-5 Mart’› yaratanlar da, devrimci kamu iflçileri olmufltu. Bugün kimse, ortada bu durumu de¤ifltiren bir geliflme olmad›¤› halde, kendili¤inden geliflecek bir dalgayla bu sald›r›n›n püskürtülece¤i hayaline kap›lmamal›d›r. Kamu iflçilerine “devletin memuru” olarak bakan yaklafl›mlar k›r›lmad›¤› sürece, halkar› sökerek alan dinami¤in hakk›n› vermek de, kazan›mlar› ileri tafl›mak da mümkün olmayacak. Devletin, “devlet memuru” olmay›, sahte sendika yasas›yla da dayatt›¤› kamu iflçileri, bugünkü açmazdan, kendilerini iflçi s›n›f›ndan ay›ran ve bölen yaklafl›mlardan kurtulduklar› ölçüde kurtulabilecektir.

D

7


1 May›s 2001

DÜZEN, ‘Z‹NC‹RLEMEKLE’ YET‹NMEZ, PRANGA DA VURMAK ‹STER on birkaç y›ld›r, 1 May›s öncesi haka bürokratlar›”n› göstermenin bir z›rl›k dönemlerinde “devrimci 1 inand›r›c›l›¤› kalmam›flt›r. May›s”, “özgür 1 May›s” hedefi 96’dan sonra, devrimci hareketin adeta “unutulmufl” durumda. Herkesin yönelifline damga vuran “s›n›ftan kopkafas›nda bir flekilde varolan, ama dile mama”, “s›n›fla birlikte olma” gibi kaygetirilmeyen bu özlem, bu yönde bir hag›lar›n bugün yersiz oldu¤u ortadad›r. z›rl›k olmad›¤›nda elbetteki gerçekleflme96 1 May›s’›nda yaflananlardan sonra, yecekti, bu y›l da gerçekleflmedi. Ama liberallerin ve sendikac›lar›n, devrimci 1 bu durum, nereye ve ne zamana kadar May›s’› ve onun dinamiklerini afla¤›ladevam edecek? Her devrimci militan›n, yan varofl edebiyat›, “s›n›f d›fl› tutumher devrimci iflçinin kafas›nda bu sorular” biçimindeki karalamalar›, devrimcinun oldu¤u bir gerçektir. leri rahats›z etmiflti. “S›n›f” derken, liberallerin kastettikleri de, devrimcilerin Peki özgür 1 May›s denilen fley anlad›¤› da sendikal› iflçilerdi. 1 May›s devrimciler nezdinde neyi simgeliyor? alan›na ve kürsünün bulundu¤u yere Demagoglar›n “çat›flmal› olunca devulaflmak, devrimciler aç›s›ndan s›n›fla rimci mi oluyor?” sorusunu tam karfl›buluflmay› simgeliyordu. 97 ve 98’deki m›za al›p, evet “çat›flmal› olunca devözgül durumu bir yana b›rak›rsak (ki rimci oluyor” diyebilmek gerekiyor. Çaalan›n d›fl›nda oldu¤u halde, gözü içerde kalan devrimt›flmayla simgelenen ise, devrimci güçlerin düzen karciler 98’de de az›nl›kta de¤ildi), yönelifli belirleyen hep fl›s›nda teslim olmay› reddeden, kendi kimliklerini ve bu kayg› oldu. Böyle yapa hedeflerini aç›ktan ortaya Art›k 1 May›slar sendikac›lar›n ve düzenin oldu. ‹flçi s›n›f›yla yapa, devrimciler, düzenkoyduklar›, hiçbir yasa¤› buluflmak için icazetli 1 May›s’a raz› olanlar, y›llard›r den önce kendileri s›n›rlave s›n›rlamay› kabul etbenimsedikleri yöneliflin en ç›plak sonucunu bu y›l yaflam›fl r›n› çizdiler, daha do¤rusu medikleri bir 1 May›s eydüzenin çizdi¤i s›n›rlar› leminden baflka bir fley oldular. Bir dahaki sene için, gözünü sendika bürokratlar›n›n 1 veri kabul ederek davrande¤ildir. Liberallerin “ça- May›s’›na dikenler, yeniden piknik ve salon toplant›l› 1 May›slara d›lar. Peki sonuç ne oldu? t›flma”y› öne ç›kar›p sallada kendilerini haz›rlamal›d›r. Bu senenin 1 May›s’›nda, d›klar› sopa, devrimcileri “iflçi s›n›f›” denilen sendikal› kesim, devrimcilerin ve sol ürkütmemelidir. Onlara çat›flma, dökülen kan, k›r›lan liberallerin etkin oldu¤u sendikalar d›fl›nda hemen hekafalar olarak görünenler, düzenin çizdi¤i s›n›rlar›n men “yok” gibiydi. Sendikac›lar›n denetim alt›na almazorlanmas› ve reddedilmesidir. Ama ortada bir gerçek ya çal›flt›klar› 1 May›slar, art›k denetim alt›na al›nm›flt› var ki, devrimciler, bu bas›nc›n alt›nda kalmaktad›r. ve devrimcileri alana çekmek için art›k “iflçi” getirmeye Bu nedenle de, devrimci 1 May›s’›n gerçekleflmemifl gerek bile yoktu, devrimciler al›flm›fllard›. Ortada, haolmas›n› özel olarak öne ç›karmamaktad›rlar. kim anlay›fla göre “iflçi” kalmad›¤›na göre, gerçekte deSon y›llarda, devrimci kimli¤i kuflatan tasfiyeci abnetim alt›na al›nan devrimcilerden baflkas› de¤ildi. S›lukan›n yaratt›¤› kendi gücüne ve meflruiyetine olan n›fla buluflma ad›na at›lan geri ad›mlar, devrimci haregüvensizlik, devrimcileri devrimci kimliklerinden adeta keti, kendi s›n›f ölçülerinden bak›ld›¤›nda, “s›n›f”tan ko“korkar” hale getirmifltir. fiu ya da bu nedenle düflpuk bir 1 May›s alan›na kadar getirmifl oldu. manla aç›ktan karfl› karfl›ya gelmemeyi tercih etmek, anlafl›labilir bir durumdur. Ancak sorun, bu mazeretler Art›k 1 May›slar sendikac›lar ve düzen taraf›ndan ve nedenler sorunu de¤il, art›k devrimcilerin bu meflruprangaya vurulmufltur. ‹flçi s›n›f›yla buluflmak için icaiyeti yitirmeleridir. Art›k kimse 1 May›s’ta “olay ç›kmazetli 1 May›s’a raz› olanlar, y›llard›r benimsedikleri yös›”n› istemiyor, “kazas›z belas›z” atlatma kayg›s›n› yafl›neliflin en ç›plak sonucunu bu y›l yaflam›fl oldular. Bir yor. Öyle ya, toplam›fls›n trampet tak›mlar›n›, özel giydahaki sene için, gözünü sendika bürokratlar›n›n 1 silerini giymiflsin, kendini göstermeye haz›rlanm›fls›n. May›s’›na dikenler, yeniden piknik ve salon toplant›l› Belki de bir y›l boyunca bununla avunacaks›n. Bir ça1 May›slara da kendilerini haz›rlamal›d›r. Düzen aç›t›flma ç›karsa, tüm bunlardan mahrum kal›rs›n. Üstelik s›ndan, her ne kadar çizilen s›n›rlar›n d›fl›na ç›k›lmade getirdi¤in kitleye bunu nas›l anlat›rs›n? Halbuki “usmas›, bir rahatlama yaratsa bile, sonuçta 50 bini aflk›n lu” durursan, aç›ktan karfl› karfl›ya gelmezsen, belki bir kitlenin sahiplendi¤i eylemler her zaman risk unsudüflman da sald›rmaz, böylece de, “bak›n o sald›rmarudur. Bu düzen, bu riski yaflamak istemez. Geri çekily›nca olay ç›km›yor” diyerek meflruiyet sa¤lamaya çal›menin daha fazlas›n›n olmayaca¤›n› düflünenler, bu fl›rs›n. Özgür 1 May›s hedefinin yitirildi¤i bugünlere, iflfaktörü gözönüne almal›d›r. te bu kayg›larla gelindi. Bir yandan kitleselleflme, öbür fienlikli 1 May›s’›n, art›k düzen aç›s›ndan tehlike yandan meflruiyet kayg›s›, bunun yan›nda da, güç kayoluflturmad›¤›, bu nedenle de düzenin rahatl›kla izin vebetmeme gibi ek kayg›larla birlikte, devrimciler önce rece¤i düflüncesinde olanlar, böyle bir sald›r› karfl›s›nda kendi bilinçlerinde kendi meflruiyetlerini yitirmeye bafleli kolu ba¤l› kal›p bir flok daha yaflamaya haz›rl›kl› ollad›lar, sonra da 1 May›slar›. Bu durumdan bir yandan mal›d›r. Geri ad›m›n sonu yoktur, düzense s›n›rlar›n› her rahats›zl›k duyarken, hala sorumlu olarak “hain sendigeçen gün daha da daraltmak isteyecektir.

S

8


1 May›s 2001

Z‹NC‹R VURULMASINA RAZI OLANLARIN YAKINMAYA HAKKI OLMAZ

B

urjuva medya, bilinçli tutumlar›yla 2001 1 Mabunu görmek do¤ru de¤il. Ne de zincirli 1 May›sa gey›s›’n› “bayram” gibi yans›tmaya çal›flt›. Sanki len kitleyi kof bir kitle olarak görmek. Hay›r, 1 May›üzerinde anlaflma yapm›fllar gibi, tüm burjuva sa gelen kitle flu veya bu flekilde, devrimci hareketin bas›nda eflcinseller öne ç›kar›lm›flt›. Bunun yan›nda, en yak›n›ndaki, onunla etkileflime en aç›k olan, dev‹P ve CHP kortejlerinde, Che Guevara resimli tiflörtrimciler onlar› harekete geçiremese bile yüzü yine de lerle, TC bayra¤› tafl›yan gençler de iyi birer malzeme devrimcilere dönük olan bir kitleydi. Gruplar›n›n say›oldu. ca art›fl›nda kendi maharetini gören devrimcilerin de, Ama her ne hikmetse, burjuva medya bu kadar hoflnut göründü¤ü 1 May›sla ilgili, fazla bir yer ay›rbir de bu gerçe¤i dikkate almas› gerekiyor. 1 May›sa mam›fl, haber, olay ve foto¤raflar aç›s›ndan çok s›n›rl› kat›lan kitlenin, söylemek istedi¤i sözleri, hayk›rmak yer vermiflti. Burjuva bas›nda, “korkulan olmad›”, istedi¤i bir öfkesi vard›. Devrimciler 1 May›s› gün“bayram gibi bayram” vb. yine bilinen teraneler s›rademsiz geçirdiler diye bunlar gözard› edilmemelidir. land›. Ama bayram haline getirmek için y›rt›nsalar biEvet 2001 1 May›s› da zincirlenmiflti. Ama buna le, örne¤in “renkli” havay› vermek için bildirisine yer ra¤men, 50 bini aflk›n bir kitle, bu topraklarda devverdikleri eflcinsellerin bildirisinde bile, kendi düzenlerimcilerin en kötü durumda oldu¤u bir dönemde bile, rine yönelik öfkeyi yans›tan sat›rlarla karfl›laflt›lar. 1 May›s’a sahip ç›kmak için gelmiflti. 1 May›s’a zincir 1 May›s’›n “vurdulu k›rd›l›” olmad›¤› son üç y›l›n ard›ndan, art›k s›ra sadece bu yönüyle de¤il, siyasal vurulmas›na raz› olanlar›n, bundan yak›nmaya da, bu içeri¤ine de sald›rmaya gelmiflti. Geçti¤imiz y›llarda, birikmifl öfke ve aray›fl›, “patlamad›¤›”, “esnaf kadar “1 May›s iflçilerin bayram›, ama provokatörler kar›fl›bile olamad›¤›” için be¤enmemeye hakk› yoktur. yor” diyenler, bu y›l 1 May›s’›n “küresel yönü” hakk›nda da konuflma f›rsat›n› ele geçirmifl oldular. Eflcinsellerin, çevrecilerin, anarflistlerin ka - Türkiye’de 1 May›s 2001 t›l›m›n› öne ç›kar›p, sadece “iflçinin” olmad›¤›n› kan›tlamaya çal›flt›lar. Bunlar›n bafl›n› Ertu¤rul Özkök çekiyordu. Ama onlar, böyle bir ANKARA - Ankara Tando¤an Meydan›’nda, düzünlenen mitinge 15 bin kadar iflçi ve emekçi kat›ld›. IMF, DB ve hücrelere karfl› öfke hayk›r›ld›. Sendika, DKÖ, liberal malzemeyi kullan›rken bile, bize hizmet ettikpartiler ve devrimci gruplar›n kat›ld›¤› mitingte, E¤itim-Sen, Tez-Kop-‹fl, Yol-ifl ve lerinin fark›nda de¤iller elbette. Eflcinsellerin, Genel-‹fl kortejleri kitleselli¤iyle dikkat çekti. TUYAB “Hücreleri Parçala, Tutsaklara çevrecilerin, anarflistlerin neden örne¤in 29 Sahip Ç›k” ve “Ölüm Orucunda 154.Gün, Ölümleri Seyretme” yaz›l› pankartlar›yla Ekim’e de¤il de 1 May›s’a kat›ld›klar›n›; bildiri- kürsünün en önündeydiler. ‹flçi ve emekçiler, hücre karfl›t› sloganlar› sahiplenerek lerinde “as›l sakatl›k kapitalizmdedir” demele- hep birlikte att›lar. Alanda, baz› devrimci gruplar arka arkaya durarak birlikte slogan att›lar. Ö¤renci dernekleri ve kortejleri, kitlesellikleri ve hücre karfl›t› sloganlar›yla rini bu baylar nas›l aç›klayacaklar acaba? Öte yandan, devrimci gruplar da, kitlesel- dikkat çektiler. Ankara’da geçmifle oranla kat›l›m›n düflük olmas›nda valili¤in bir ayl›k lik gibi noktalara dikkat çekseler bile, bir hofl- eylem yasa¤›n›n önemli bir pay› oldu. nutsuzluk sözkonusu. Bu durum, özellikle ta- ADANA - Yaklafl›k 6 bin emekçi U¤ur Mumcu Meydan›’nda toplanarak 1 May›s’› kutlad›. Türk-‹fl temsilciler düzeyinde, D‹SK kitlesel bir kat›l›m sa¤lad›. IMF ve banda bir küskünlük e¤ilimi yaratma riski tafl›hükümet protesto edilerek, s›n›f dayan›flmas› vurgusu öne ç›kt›. yor. Devrimci dinamizmi ve aray›fl› yans›tan MERS‹N - Mersin’de, KESK, Türk-‹fl ve Hak-‹fl’in oluflturdu¤u tertip komitesi ifl tabandaki dinamiklerin bu e¤iliminin nedeni, gününe denk gelmesi nedeniyle 1 May›s’› yürüyüflsüz kutlama karar› ald›. Elefltiriye radikal, devrimci eylem aray›fllar›na yan›t bula- neden olan bu karar, KESK bileflenleri taraf›ndan uygulanmayarak, mitingin mamalar›d›r. Bu durum, devrimciler aç›s›ndan yap›laca¤› Cumhuriyet Alan›’na, polisin engellerine ra¤men yüründü. Devrimci bir muhasebe vesilesi olabilmelidir. Bunun için gruplar KESK kortejinde kat›larak, IMF ve hücre karfl›t› slogan att›lar. Tertip ifle, de¤erlendirilemeyen yönleri görerek ve komitesinin bundan duydu¤u rahats›zl›¤a ra¤men, sloganlar at›larak ve yuhalanarak bundan sonra de¤erlendirmek üzere bafllan- protesto edildi. HADEP de kitleselli¤iyle ve dinamizmiyle dikkat çekti. mal›d›r. 2 May›s’tan bafllayan 2002 1 May›s’› ‹SKENDERUN - Demokrasi ve Emek Platformunun düzenledi¤i 1May›s mitingine 2500 kifli kat›ld›. Sendikalar, DKÖ’ler, liberal partiler, yerel dergi çevreleri, ö¤renci için kalk›fl noktas› buras› olmal›d›r. dernekleri ve tutuklu yak›nlar› kat›ld›. Burjuva medyan›n öne ç›kard›¤› bayram ZONGULDAK - ‹flçi sendikalar›n›n ilgi göstermedi¤i mitingi, ö¤renciler ve baz› havas›na ve zincirli 1 May›s gerçe¤ine baka- sendikalar yaklafl›k bin kiflilik kitleyle 1May›s’› kutlad›lar. rak, alttan alta biriken dinamikleri görmemek ESK‹fiEH‹R - Coflkulu kutlanan 1May›s mitingine yaklafl›k 5000 kifli kat›ld›. Devrimci en büyük talihsizlik olurdu. Evet 1 May›s zin- gruplar›n devrimci tutsaklar› sahiplenen ve hücre karfl›t› at›lan sloganlar kitlede yank› cirliydi ve böyle olmas›ndaki temel etken dev- buldu. Polis arama noktas›nda devrimcilerin baz› pankartlar›na el koydu. rimcilerin bu yönde bir irade koymamalar›yd›, BURSA - Konfederasyonlar taraf›ndan düzenlenen mitinge 4000 kifli kat›ld›. IMF ve dolay›s›yla bu durumda küsülecek bir fley yok- hücre karfl›t› sloganlar at›ld›. Ayr›ca direniflteki Akçeyiz ve Merinos iflçilerinin öfkeli tur. Ama medyan›n yans›tt›¤› gibi bir bayram ve coflkulu olduklar› gözleniyordu. havas› da yoktu 1 May›s’ta. Liberallerin bayra- KAYSER‹, BALIKES‹R, HOPA - Kayseri’de 400 kifli Bal›kesir’de ö¤renci lerin yo¤un oldu¤u 2000 kifli Hopa’da 500 kifli kat›ld›. ma çevirmek için u¤raflt›klar›na bak›p, sadece 9


devrimci yay›nlarda 1 May›s

SORUN SEND‹KA BÜROKRATLARININ TAKT‹KLER‹NDE M‹? t›l›m gazetesi, 5 May›s tarihli baflyaz›s›nda, 1 May›s de¤erlendirmesinden çok, üstü örtülü bir “muhasebe” yapmaya giriflmifl. Ama yanda bir k›sm›n› verdi¤imiz bu “muhasebe”de “küçük” bir “mant›k hatas›” var. At›l›m, son 1 May›s’›n, birkaç y›ld›r yaflanan 1 May›slara göre özgün bir yönünün olmad›¤›n› söylüyor ve bu durumu anlamak için son on y›la bak-

mak gerekti¤ini belirtiyor. Bu on-on iki y›l›, sendikac›lar›n 1 May›s’a karfl› tutumlar› üzerinden de¤erlendirmeye çal›fl›yor. Sendikac›lar›n 1 May›sa karfl› tutumlar› gerçekte hep ayn›d›r. At›l›m’›n çeflitli dönemlere göre sayd›¤› tutumlar›n hepsinde, etkili olan sendikac›lar de¤il, as›l olarak devrimcilerin tutumudur. ‹nisiyatif devrimcilerde olmasa bile, yine de belirleyici olan onlar›n tutumudur. Örne¤in, salona hapsetmek isteyen sendikac›lar, devrimcilerin bunu kabul etmeyece¤ini ve zorlayaca¤›n›, o çok güçlü antenleriyle sezdikleri zaman, alan için izin almaya giriflirler. Onlar, 1 May›s› unutturmak, özünü boflaltmak için her yolu denerler, ama bunlar›n etkili olmas› da, hangi biçimde somutlanaca¤› da devrimcilerin tutumlar›na ba¤l› olarak flekillenir. Bu y›l, devrimcilerin özel bir haz›rl›k yapmad›¤›n› gördükleri halde, yine de alan için izin almalar›n›n nedeni ise, özellikle ‹stanbul için, kriz ortam›nda geliflen tepkileri de gözönüne alarak, izinsiz bir eylemin denetlenemeyece¤inden korkmalar›yd›. Yoksa çok rahat, salon toplant›s› haline dönüfltürebilirlerdi. Bu y›l olmad› diye, bu olas›l›¤›n önümüzdeki dönem için geçerli olmayaca¤› san›lmamal›. At›l›m, 89’larda devrimcilerin mücadelesiyle meflrulaflt›r›lan 1 May›s’› anlat›rken, devrimcilerin mücadelesini öne ç›kar›yor ve bu do¤rudur da. Devrimciler kararl›l›kla 1 May›s’a sahip ç›km›fl, onu yeniden meflrulaflt›rm›fllard›r. O zaman sendikac›lar›n taktikleri de sökmemifltir. 95’te, 96’da barikatlar› yaran devrimcilerdi ve 1 May›s’› sendikac›lar›n vesayetinden ç›karm›fllard›. Peki bunlar› devrimciler yap›yor ve böylece sendikac›lar›n taktikleri baflar›ya ulaflam›yorsa, o halde At›l›m, 98’den beri yaflanan› neden devrimcilerle de¤il de sendikac›lar›n “taktik”leriyle aç›klamaya çal›fl›yor? 1 May›slar› sökerek alanlar, yeniden meflrulaflt›ranlar devrimcilerken, nas›l olup da birden bire sendikac›lar›n “taktik”leri baflar›l› olabiliyor? At›l›m, sendikac›lar›n bu “taktik”lerinin neden baflar›l› oldu¤unu, bugün üstü örtülü muhasebe çabalar›yla de¤erlendirmek yerine, bu “baflar›”daki kendi pay›n› ortaya koymal›d›r. Tek tek her devrimci grubun yapmas› gereken de budur. Ortada 1 May›s’› kazanan, ele geçiren sendikac›lar de¤il, 1 May›s’› onlara teslim eden devrimciler gerçe¤i durmaktad›r. Bunun güçsüzlükle veya sendikac›lar›n taktikleriyle aç›klanabilecek bir yan› da bulunmuyor. Bugüne gelinmesindeki öznel zaaf, hata ve sorumluluklar ortaya konmad›¤› durumda, sendikac›lar›n ve düzenin taktikleri, devrimcilik yapamaman›n mazereti haline getirilmifl olunur. Onlar›n taktikleri üzerine ince ince düflünmek yerine, herkes son y›llardaki 1 May›s tutumlar› üzerine düflünürse daha yararl› bir ifl yapm›fl olacakt›r.

A

“Elbette 2001 1 May›s’› önceki birkaç y›ldan çok özgün farkl›l›klar içermiyor. De¤erlendirmek için son, on-on iki y›la flöyle bir bakal›m: Gö¤üs gö¤üse çat›flmalar, sokak direniflleryle büyük bir devrimci irade, öncü militan iflçilerin ve politikleflmifl ilerici kesimlerin kararl›l›¤› ve gücüyle 1 May›s fiilen kazan›ld›. Bu, 12 Eylül’den sonra susturulan toplum gerçe¤ine bir baflka alandan verilmifl yan›tt› ve sendikalar iflçi s›n›f›n›n 89 bahar hareketiyle dalgalanan direncini k›rmak, 1 May›s’›n özü ve içeri¤ini boflaltmak için kapal› salon ça¤r›lar›n› yap›yorlard›. Sonra ne oldu? Devlete uflakl›k ve figüranl›k rollerini, konfederasyonlar, kazan›lm›fl 1 May›slarda inisiyatif kurmaya çal›flarak oynad›lar. Sendikalara verilen yasal izinlerle belirlenen, pekifltiril meye çal›fl›lan bu inisiyatifle istenilen, bir ölçüde baflar›labildi. 1996 1 May›s’›nda devrimci, komünist parti ve örgütlerin çabas›yla bu afl›lmaya çal›fl›ld›ysa da, devlet yeni taktikler gelifltirdi. Di¤er illerdeki uygulamalar›n yan›s›ra, ‹stanbul’da Abide-i Hürriyet alan› bunun için seçildi. Hedef; devrimcilerin tecrit edilmesi ve 1 May›s’lar›n anlam ve içeri¤inin yozlaflt›r›larak savuflturulmas›yd›. Özetlersek, darbeden sonra 1 May›s’› unutan sendikalar geliflmeler karfl›s›nda bugüne dek üç ayr› taktik izlediler. Önce sokakta baflgösteren mücadeleyi k›rmak için “provokasyona” gelmeme demagojisine yöneldi ve iflçi s›n›f›n› salonlara hapseden ça¤r›lar yapt›lar. Birkaç y›l arka arkaya gelifltirdikleri bu taktik, iflçi s›n›f›n›n yönelimi karfl›s›nda tutmad› ve yenilgiye u¤rat›ld›. Öncü iflçi ve politikleflmifl kesimlerin deste¤ini alan devrimci ve komünistler baflar›l› oldu ve 1 May›s’› kazand›lar. ‹kincisi, elinden kay›p gitme tehlikesi gösteren bu gündeme a¤›rl›klar›n› koydular, devletle birlikte gelifltirdikleri plan çerçevesinde 1 May›slarda inisiyatif kurmay› hedeflediler ve bunu baflard›lar. Üçüncüsü, devrimci harekete tecrit politikas› uygulayarak d›fllama ve 1 May›s’›n özünü bozma, “ulusallaflt›rarak” enternasyonal ruhunu köreltme, birlik, dayan›flma ve mücadele günü olmaktan ç›kar›p burjuvazi için kabul edilebilir s›radan bir gün haline getirmeye çal›flt›lar/çal›fl›yorlar. Burada da süren irade ve s›n›f çat›flmas›nda sonuç henüz belirlenmifl de¤il. Ama en az›ndan 3-4 y›ld›r bu taktiklerinde büyük ölçüde baflar›l› olduklar›n› söyleyebiliriz. Ve 2001 1 May›s’› da, bu çerçevede kim ne kadar yer al›yor, kim nerede ve ne düzeyde gedikler açabiliyorsa o düzeyde flekillenerek rengini ald›.” (5 May›s 2001, Baflyaz›)

10


devrimci yay›nlarda 1 May›s

KIZIL BAYRAK “KAVGASIZ 1 MAYIS’TAN” MEMNUN...

KUYRUKÇULUKTA DE⁄‹fiEN B‹RfiEY YOK!

K

›z›l Bayrak da, 1 May›s’›n bayram gibi gösterilmesinden rahats›zl›k duyuyor ve öyle olmad›¤›n› kan›tlamaya çal›fl›yor. Söyledi¤inde haks›z de¤il elbette. 50-60 bin kifli, devrimcilerin özel ve yo¤un bir haz›rl›k yapmad›¤›, sendikac›lar›nsa adeta eyleme kat›l›nmamas› için çaba harcad›¤› bir dönemde 1 May›sa kat›l›yorsa, her halde bayram yapmak için olmad›¤› aç›k olsa gerek. Ancak, K›z›l Bayrak bir yandan buna iflaret edip, tabanda biriken öfkeye dikkat çekse bile, öbür yandan da hoflnutluk içinde, “1 May›s’›n eski havas›na kavufltu¤u”nu vurgulamaktad›r. Bundan anlafl›lmas› gerekenin ne oldu¤u aç›kça ifade edilmese bile, “son birkaç y›ldan sonra yeniden” diyerek, neyi kastetti¤ine iliflkin ipucu vermektedir. Sorun, çat›flman›n yaflanmamas›, iflçileri “korkutacak” bir “olay”›n olmamas›yd›. Baflka bir yaz›da ise, medyan›n “bayram havas›” diye yans›tmas›n›n, çat›flman›n olmamas›ndan kaynakland›¤›n› belirterek flunlar söyleniyor: “Bu ise (çat›flman›n olmamas›-MAYA) tek bir fleyi kan›tlar; polisin, M‹T’in, itin provo kasyonu d›fl›nda, bu olmad›¤› sürece 1 May›s’a kan bulaflt›racak herhangi bir neden ya da zemin yoktur. 1 May›s, s›n›f›n mücadeleci birli¤ini sim geler, rekabetini ya da çat›flmas›n› de¤il. Öte yandan, yine 1 May›s’ta simgelenen ‘kavga’ ya da ‘mücadele’ kavramlar› da, s›n›f›n sermayeye karfl› birlikte hareketini ifade eder. ” (5 May›s 2001, s. 4) K›z›l Bayrak’tan “büyüklere masallar” dinliyoruz. 96’dan sonra, provokasyon edebiyat›na özel bir ilgi gösteren K›z›l Bayrak, 97’de son kez devrimcilerle birlikte yer alm›fl ve bir daha birlikte hareket etmeyece¤ine yeminler etmiflti ve sözünü de tuttu. Anlafl›lan 96’daki “olaylar›” anlatmakta ve sahiplenmekte bir sorun yafl›yordu. 97’de eski reflekslerle devrimcilerin yan›nda yer alsa da, 98’de devrimcileri MGK’n›n oyununa gelmekle suçlayarak, resmi 1 May›s alan›na gönüllü bir flekilde kat›lm›flt›. Yukar›daki al›nt›da söyledikleriyle bu tutumun ne anlama geldi¤ini sergilemifl oluyor. Örne¤in 98 1 May›s’›nda, polisin aktif bir provokasyonu sözkonusu de¤ildi (bir yan›yla varl›¤› bile provokatif olmakla birlikte), buna ra¤men çat›flma yaflanm›fl ve kan akm›flt›. Peki K›z›l Bayrak bunu nas›l aç›klayacak? Sözde, ç a t › fl m a n › n M‹T’ten vb. kaynakland›¤›n› söyleyerek, iflçilere

meflruiyet tafl›ma kayg›s› güderken, gerçekte devrimcilerin, düzenin resmi s›n›rlar›n› zorlayan çaba ve giriflimlerini de “provokasyon” düzeyine düflürmüfl oluyor. ‹flçileri bunlar üzerinden 1 May›s’a tafl›yan bir grubun, devrim cephesine ve s›n›f mücadelesine nas›l bir katk›s› olaca¤›n›, s›n›f› nas›l devrimcilefltirece¤ini düflünmesi gerekiyor. Sonra da, “kavga” ve “mücadele”nin ne oldu¤una dair zorlama yorumlar yapmaya kalk›yor. “1 May›s, s›n›f›n mücadeleci birli¤ini simgeler, rekabetini ya da çat›flmas›n› de¤il” diyerek, “kavga”s›z ve “çat›flma”s›z bir s›n›f birli¤i tan›mlayarak reformist bir mant›¤› devrimcilik olarak sunuyor. Sanki 1 May›sa iliflkin “kavga” sözünden, s›n›f›n kendi içindeki kavgas›n› anlayan birileri varm›fl gibi. Sak›n ola K›z›l Bayrak’nin “kavga” anlay›fl›nda bir sorun olmas›n? Kendisini s›n›f›n en geri kesimlerinin bilincine uyarlay›nca ortaya böyle bir garabet ç›km›fl oluyor. Öte yandan K›z›l Bayrak, 1 May›s de¤erlendirmelerinde bir matematik hatas› yap›yor. Bir yandan, uvriyerizminin meflruiyetini korumak için 1 May›sa kat›l›mda a¤›rl›¤›n iflçilerde oldu¤unu vurguluyor. Ama öte yandan, 70 bin kiflinin 20 bininin iflçi oldu¤unu söyleyerek, bunun nas›l bir ço¤unluk oldu¤unu aç›klayamaz hale geliyor. Sendikal› iflçilerin kat›l›m›ndaki s›n›rl›l›ktan hareketle yapt›¤› bu de¤erlendirme, K›z›l Bayrak’›n en basit mant›k kurallar›n› bile zorlad›¤›n› gösteriyor. Nas›l oluyor da 70 bin kiflinin 20 bini iflçi oldu¤u halde, a¤›rl›k iflçi s›n›f›nda olabiliyor? Ya da geriye kalan 50 bin kifli kimdir, nedir? Ama bunlara yan›t beklemek bofluna. Çünkü K›z›l Bayrak, iflçi s›n›f›n› sendikal› iflçilerden ibaret görüyor ve bu bak›fl onu en basit gerçekleri görmekten al›koyuyor. Halbuki burjuva bas›ndaki baz› yazarlar bile a¤›rl›¤›n “varofl”lardan gelen genç iflsiz ve çal›flan kesimlerden olufltu¤unun üzerinden atlayamad›lar.

BROfiÜRLER‹ JKAP‹TAL‹ST BARBARLI⁄IN YÜZYIL SONU DANSI -HAB‹TAT II400.000 TL JEK‹M DERSLER‹ BOLfiEV‹ZME SADIK KALINMADAN Ö⁄REN‹LEMEZ 500.000 TL JKADININ KURTULUfiU ‹NSANLI⁄IN KURTULUfiUDUR 500.000 TL JDEVR‹MC‹ PART‹ GÜÇLER‹ NED‹R, NE DE⁄‹LD‹R? 500.000 TL JTAM ÜCRETL‹ 6 SAATL‹K ‹fi GÜNÜ 4 VARD‹YA SERBEST HAFTASONU 500.000 TL JÖ⁄RENC‹YE ‹fi ÇALIfiANA Ö⁄REN‹M HAKKI 750.000 TL 11


1 May›s 2001

FIRSATLARI DE⁄ERLEND‹RMEK POL‹T‹K BAS‹RET GEREKT‹R‹R

TUTSAKLARLA DAYANIfiMADA KAÇIRILAN B‹R OLANAK

H

ücre tipi zindanlar arac›l›¤›yla devrimcilere dayat›lan teslimiyet karfl›s›nda, devrimci tutsaklar›n teslim olmama kararl›l›¤›n›, irade ve inad›n› ifade eden ölüm oruçlar›, 1 May›s’a kadar gelen günlerde, devrimci hareketin en temel ve yak›c› gündem maddesini oluflturuyordu. Bundan dolay› da, tabanda, devrimcilerin bu gündem üzerinden bir ortaklaflma yakalamas› beklentisi yayg›nd›. Oysa beklenen gerçekleflmedi, bu gündem üzerinden bir ortak durufl sa¤lanamad›. B›rakal›m alanda bir ortaklaflma sa¤lanmas›n›, devrimcilerin 1 May›s öncesi afifllerine bile bu gündem son derece s›n›rl› ve dolayl› olarak tafl›nd›. Ancak, önceki haz›r›l›klarda ve alanda bu yönlü bilinçli ve merkezi çabalardaki s›n›rl›l›k bir gerçek olsa da, ortaya ç›kan tablo bir yandan da, ölüm orucu konusunda beklenilenden çok daha genifl bir duyarl›l›¤›n ve sahiplenmenin oldu¤unu da gösterdi. Örne¤in HADEP kortejinde yer alan öfke dolu kesimler, s›k s›k hücre karfl›t› ve tutsaklar› sahiplenen sloganlar att›lar. Devrimcilerin yan›ndan geçti¤i sendika ve kitle örgütlerinin kortejlerinden de bu slogana efllik ediliyordu. Liberallerin, çeflitli hesaplar üzerinden de olsa bu fliarlara ve soruna ilgisiz kalamad›¤› görüldü. K›sacas›, öncesinde 1 May›s’a zindan gündemini tafl›ma konusundaki tüm yetersizliklere, belki de bir ölçüde bilinçli olarak bu gündemin öne ç›kar›lmamas›na ra¤men, alanda önemli bir potansiyel sorunu sahiplendi. Bu durum, asl›nda kaç›r›lan bir f›rsat› da ortaya koyuyor. Bafllang›çtan bu yana, s›n›rl› bir zaman dilimi hariç, hep belirli bir kitle gücüne dayanarak yap›lan

tutsaklarla dayan›flma eylemlerinin kitlesellefltirilmesi, daha genifl kesimlere tafl›nmas› gibi bir kayg› hakimken, bunun 14 Nisan’dan sonraki ikinci ve ona göre daha önemli f›rsat› olan 1 May›s’ta bu olanak de¤erlendirilememifl oldu. Ölüm oruçlar› ve hücre sald›r›s›n›n, sadece zindanlarda tutsak olan devrimcileri de¤il, bir bütün olarak devrim cephesini ve devrimci dinamikleri hedefledi¤i konusunda herkes hemfikir oldu¤una ve bu gündem yak›c›l›¤›n› korudu¤una göre, 1 May›s’ta bu gündem üzerinden ortak bir duruflun gerçeklefltirilememesinin nedeni ne olabilir? Bu sorunun yan›t›, devrimci cephenin, zindan direniflinde art›k, baflar›ya ve sonuç al›c›l›¤a olan inançtaki zay›flamada yat›yor. Baflar› için koflul olarak görülen ölümlerin bafllamas› ve say›s›ndaki art›fla ra¤men, kitlesellikte bir s›çrama yaflanmad›¤› ölçüde, k›sa vadeli baflar› flans›n›n, en az›ndan ölümleri flu aflamadan itibaren durduracak bir ad›m olas›l›¤›n›n zay›flad›¤› görülüyor, hissediliyor. Bu durumda da, eylemli tepkilerde sorunun gündemlefltirilmesinde, öncü güçlerden bafllayan bir iradesizlik boyveriyor. Sürekli olarak çaresiz olunmad›¤›, yapacak bir fleylerin bulundu¤u vurgulanmas›na ra¤men, inisiyatifin tamamen düflmanda oldu¤u bu sorunda yaflanan t›kan›kl›¤› aflmak üzere devrim cephesinin somut bir ç›k›fl yolu görünmüyor. Birinci boyutu budur. ‹kincisi, bafltan bu yana sürekli olarak vurgulanan, zindan ve hücre gündeminin, iflçi s›n›f›n›n gündemine tafl›nmas›, tüm devrimcilerin ortak düflüncesi ve hedefi olmas›na ra¤men, bu konuda anlaml› bir geliflme sa¤lanmamas›, yine birçok devrimci grup taraf›ndan, sorunun “F tipi gündemine daralt›lmas›”ndan duyulan bir rahats›zl›¤› a盤a ç›kard›. Bu darl›ktan kurtulma ad›na da, baflka gündemlerle birlefltirme ihtiyac›, sorunun genel düzeyde ve eylemli biçimde gündem yap›lmas›n› zay›flatma sonucunu do¤uruyor. Di¤er bir boyut ise, ölüm oruçlar›ndan, devrimci tutsaklar›n idealleri u¤runda yaflam›n› verme ve teslim olmama kararl›l›klar›n›n yeniden kan›tlanmas›n›n d›fl›nda, politik bir kazan›m elde edemeyen devrimci hareket, yukar›daki maddeyle de ba¤lant›l› biçimde, farkl› politik aç›l›mlar yapma, baflka gündemlere el atma sorunu yafl›yor. Tüm bu nedenler, en baflta da baflar›ya olan inançtaki zay›flama, 1 May›s gibi bir günde, hücre ve ölüm orucu gündeminin, fliarlardan öte bir tutumla sahiplenilmesini ve ortak bir duruflun vesilesi haline getirilmesini engelleyen faktörler oldu. Kuflkusuz, devrimci güçlerin, y›lda bir kez yakalad›klar› 12


1 May›s 2001 grupsal güç gösterisi yapma f›rsat›n› da, ortak bir durufl üzerinden kaç›rmamak gibi bir kayg›n›n da etkili oldu¤u söylenebilir. Oysa, ortaya ç›kan tablo, 1 May›s’ta bu konudaki olanaklar› ve duyarl›l›¤› da göstermifltir. Örne¤in, hangi inisiyatif taraf›ndan bafllat›ld›¤› bile belirsiz olan, 5 dakikal›k oturma eylemi, tüm pasifli¤ine ra¤men, sorunun tüm alanda yay›lmas›n› sa¤lam›flt›r. Elbette ki bu “eylem”in sonuç al›c›l›¤a bir katk›s› olmad›, olamazd› da. Ancak, önceden yap›lan, ya da bu olmad›ysa alanda devrimcilerin koordineli hareketi sonucu, tutsaklarla dayan›flma amaçl› alandan ayr›lmama ya da eylemi, tutsaklarla görüflme konusunda bir ad›m at›l›ncaya kadar sürdürme gibi bir tutum gelifltirmek mümkün olabilirdi. Belki de böyle bir ad›m, aylard›r çaba harcanan “kamuoyu yaratma” hedefinden çok daha etkili sonuç alma olana¤› yaratma flans›na sahipti. Çünkü 50 bin kiflinin, üçte birinin bile bu gündemle ve somut bir taleple eylemi sürdürmesi, pasif kamuoyu eylemlerinden çok daha etkili ve güce dayanan bir eylem olurdu. Kuflkusuz ki, bunu bugün söylemenin bir bak›ma, fazla bir anlam› bulunmayabilir. Ama as›l sorun, inand›r›c›l›k sorununda devrimcilerin varolan t›kan›kl›¤› aflmak üzere atmas› gereken ad›mlar üzerine bir yo¤unlaflmay› sa¤lamak ve ortaya ç›kacak f›rsatlar› politik basiret ve cesaretle de¤erlendirmektir. Devrimciler, hala merkezi ve güçlü eylemler örgütleme çabas›ndad›rlar. Ancak hala bunu, liberallere, ‹HD gibi örgütlere yaslanarak yapmaya çal›fl›yor, bunun için 12 May›s Beyaz›t eyleminde oldu¤u gibi, çizilen her türlü s›n›ra raz› oluyorlar. Halbuki, yukar›da and›¤›m›z tarzdaki bir f›rsat, hem merkezini ve inisiyatifini devrimcilerin oluflturdu¤u, ama hem de bir daha kolay kolay bir araya getirilemeyecek bir kitlenin harekete geçirilmesini ifade edebilecek bir olanak olabilirdi. Sonuç olarak, 1 May›s’ta bu f›rsat kaç›r›lm›fl olsa bile, devrim cephesinin yak›c› gündemi olmaya devam eden hücre sald›r›s›ndan, bundan sonra at›lacak ad›mlarda inisiyatifin devrimci güçlerde olmas›, liberallere bulaflt›r›lmamas›, sorunun evrilece¤i yön bak›m›ndan önemlidir. Böyle bir inisiyatif, gerçekte hücre sorununda devrimcilerin toplu ve tok bir sözü ortaklafla söylemesinin, yolunu açacakt›r. Tabii ki bu toklu¤u, sorunun özü ko nusundaki bir netlikle birleflmek kayd›yla. Hücre sorununu, insan haklar›, yaflam› savunma gibi geri politik zeminlere çekerek kitleselleflme çabas› de¤il, devrimci tutsaklar›n örgütlü kimlikleri ve örgütlü yaflam›n gereklerine iliflkin hak ve taleplerini net biçimde sahiplenerek bu ad›m at›ld›¤›nda, devrimci hareket hiç de t›kan›kl›¤a mahkum olmad›¤›n› en baflta kendisi görmüfl olacakt›r.

1 MAYIS’TA DEVR‹MC‹ PART‹ GÜÇLER‹ May›s sabah›, “Özgürlük Savaflan ‹flçilerle Gelecek” fliar›n› içeren pankart›m›zla benzinlikte topland›k. fiiarlar›m›z› tafl›d›¤›m›z dövizlerimizi, 1 May›s afiflimizi ve k›z›l bayraklar›m›z› kollektif olarak haz›rlay›p kortej oluflturarak, yürüyüfle geçtik. Yürüyüfl s›ras›nda di¤er kortejlerle yan yana gelifllerde birlikte slogan att›k. Arama noktas›nda beklerken, HADEP kortejiyle “Kurdara Azadi, Kürtlere Özgürlük”, “B›ji Serh›ldan, Özgür Kürdistan” sloganlar›n› birlikte att›k. Sloganlar›m›z kortejden z›lg›t ve alk›fllarla karfl›land›. Arama noktas›nda elimizdeki materyalleri ve propaganda araçlar›m›z› düflmana vermedik. Alanda di¤er devrimci kortejlerle etkileflime, yanyana durmaya, ortak fliarlar› birlikte hayk›rmaya önem verdik. Özelikle devrimci tutsaklar› sahiplenen sloganlar› birlikte att›k. Alanda hedefledi¤imiz propaganda materyallerimizi tükettik. Maya 1 May›s özel say›s›n› yayg›n bir flekilde da¤›tt›k. Cezaevlerine ve 1 May›s’a yönelik ve genel fliarlar›m›z› içeren kufllamalar yapt›k. Maya’n›n yeni ç›kan May›s ay› say›s›n›n sat›fl›n› organize ettik. Eylemin genel gidiflat› içinde, devrimci gruplar›n kortejlerinden yükselen özellikle tutsaklar› sahiplenen sloganlar›n ortak sorunlar› dillendirmesiyle, karfl›l›kl› etkileflim çabas›n›n s›n›rl› oluflu bir karfl›tl›k oluflturuyordu. Devrimcilerin ortaklafla bir ad›m› alanda da olsa gelifltirme noktas›nda bir çabas› ve giriflimi görülmüyordu. Alana girmek ve kürsüye yaklaflmak önemseniyordu. Bu durumda alana girdikten sonra, belli bir süre daha sloganlar›m›z› att›k. Son olarak, bir yoldafl›n yapt›¤› konuflman›n ard›ndan, Enternasyonal Marfl›’n› söyleyerek alandan ayr›ld›k. Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist Devrimciler

1

13


1 May›s 2001

1 MAYIS fi‹ARLARI IfiI⁄INDA SOLUN GÜNDEMS‹ZL‹⁄‹

1

May›s’›n nas›l geçece¤i, hangi gündemlerin damga vuraca¤›, genel olarak 1 May›s öncesindeki haz›rl›k sürecinde afla¤› yukar› belirginleflmeye bafllar. Ayn› flekilde, haz›rl›k sürecindeki atmosfer de, yine 1 May›s’›n atmosferine iliflkin ipuçlar›n› sunar. Bu y›l›n 1 May›s haz›rl›klar›, hemen hemen yaln›zca son birkaç güne s›¤d›r›ld›. Afifllerin yap›lmas›na geç baflland›¤› gibi, bu y›l afifl yapmayan gruplar da oldu. Bu y›l›n 1 May›s haz›rl›klar›nda devrimci hareketin durumu, tam bir politikas›zl›¤› yans›t›yordu. Üstelik de baflta ölüm oruçlar› olmak üzere bir dizi gündem yo¤unlu¤u içerisinde bir gündemsizlik yaflanm›flt›r. Bunu, gruplar›n 1 May›s’a yönelik afifllerinde öne ç›kar›lan fliarlarda da görmek mümkündü. Bunun basit bir ihmalkarl›kla, ya da solun “doktrinerli¤i” ile aç›klanmayaca¤› çok aç›k. Bu solun t›kan›kl›¤›n›n, mevcut programatik bak›fl›yla politika üretemedi¤inin, devrimci s›n›f perspektifinden, çok sözü edilse bile teoriyi politiklefltirme kapasitesinden yoksunlu¤unun en aç›k kan›t›d›r. Ba¤›ms›z varolufl, ba¤›ms›z gündeme sahip olmay› gerektirir. 1 May›s’a bu gözle bak›ld›¤›nda, ba¤›ms›z bir gündemden sözedilemeyece¤i gibi, bilinçli olarak gündem yap›lan bir konudan da sözedilemez. Güncel ve temel fliarlar, bir politik hareketin, dünyaya bak›fl›n›n ve onu de¤ifltirme iddias›n›n en somut ve canl› ifadeleridir. Hem, ilgili eylemin özüne ve içeri¤ine dönük, hem de döneme özgü politikalar› ifade eder. Oysa, öne ç›kar›lan fliarlarda bu iki yön de eksikti. 1 May›s’›n enternasyonalist-devrimci özünü öne ç›karan tek bir fliara bile rastlanm›yordu. Bu yap›lmad›¤› gibi, güncel politik gündemler de yans›t›lmam›flt›. Daha çok genel düzeydeki fliarlar öne ç›k›yordu. Örne¤in “ba¤›ms›zl›k, demokrasi, sosyalizm” fliar›, ne 1 May›s’›n enternasyonalist-devrimci içeri¤ini yans›t›yor, ne de insanl›¤›n kurtulufluna iliflkin canl› bir mesaj veriyor. Bu fliar özelinde, gerçekte öne ç›kar›lan IMF karfl›tl›¤›n› ifade etmek üzere “ba¤›ms›zl›k”t›r. Bu, güncel bir sorunla sosyalizmin ba¤›n› kurma kayg›s›yla yap›lsa bile, gerçekte devrimci bir politikadan yoksunlu¤un ve ulusalc›-reformistlerin gündemine kap›lmay› ifade ediyor. Güncellik ve politika üretme kayg›s›yla K›z›l Bayrak’›n öne ç›kard›¤› “Krizin faturas› kapitalistlere” fliar› da, “kriz”i gündem edinmesi nedeniyle güncellik tafl›sa da,

gerçekte politikas›zl›¤›n ifadesidir. fiiarlarda dile getirilenler, hedefleri somutlam›yor, aksine genel kavramlarla s›radanlaflt›r›yor. Ayn› flekilde, bu fliarlar, s›n›fsal içeri¤i gündemlefltiren de¤il, kula¤a hofl gelen kavramlar içinde, s›n›fsal özü gizleyen genel sözlerin ötesine geçememektedir. Örne¤in, 1 May›s fliarlar›, devrimci hareketin yak›c› gündem maddesi olan zindanlardaki ölüm oruçlar›n› basit ve anlafl›l›r bir anlat›mla muhataplar›n›n gündemine sokmad›¤› gibi, burjuvazinin topyekün s›n›fa dönük sald›r›s›n› ve onun karfl›s›nda s›n›f›n konumunu, sermayeye karfl› birlik, dayan›flma ve flavafl›m gereksinimini de ortaya koymuyor. Burjuvazinin s›n›flar aras›ndaki karfl›tl›¤› gizlemeye dönük manipülasyon kavramlar› olan “yoksulluk”, “yolsuzluk”, devrimci demokrat politikan›n 30 y›ll›k gelene¤e sahip üçlemesi olan “ba¤›ms›zl›k, demokrasi, sosyalizm” kal›b›n›n güncellefltirilmesi, “katliam”, “devlet terörü” gibi, s›n›fsal içerikten yoksun popülizmden medet umma, “fabrikada grev, sokakta eylem” gibi amaçs›z-hedefsiz bir s›radanl›k, devrimci politika ad›na ortaya konulabilmektedir. Böyle bir bak›fl ve haz›rl›ktan, devrimci amaçlara hizmet eden bir politik sonuç beklenemezdi. Zaten, 1 May›s’ta herkes taraf›ndan görülen ve de¤erlendirme konusu yap›lan somut olanaklar da, bu politikas›zl›k sonucu heba edildi. Güçleri, kitlesellefltirme d›fl›nda bir hedefe yo¤unlaflt›rmayan, üstelik buna ra¤men, d›fl›ndaki kitlelere dönük herhangi somut bir mesaj vermekten uzak bir varolufl, sonuçlar›n› da üretmifl oldu. Kitleselleflmeyi temel varolufl hedefi sayanlar, bunun en temel arac›ndan yoksun olduklar› sürece, hedeflerini geri çekmekten baflka bir sonuca ulaflamazlar. 1 May›s’ta yans›yan bu durum, ilk kez bugün ortaya ç›kmakta de¤ildir. Devrimci bir program eksikli¤inin yans›mas›d›r. Bu eksiklik giderilmedi¤i, sorunun üzerinden atland›¤› sürece de, kitleselleflme hedefiyle yola ç›kanlar, k›smi hareketliliklerin kuyru¤una tak›lmaktan baflka bir yere varamazlar. Birileri “kitlesellikleri” ile övünebilir, yetersizlikleri kendi d›fl›ndaki faktörlerle, sendika bürokratlar›n›n ihaneti ile aç›klayabilir; ama bunun ba¤›ms›z devrimci politik duruflun gelifltirilmesine katk›s› olmayaca¤› gibi, gerçekte ilgili öznelerin de günü kurtararak avunmak d›fl›nda, kendilerine de bir faydas› olmayacakt›r. 14


1 May›s 2001

1 MAYIS HAZIRLIK FAAL‹YETLER‹, DEVR‹MC‹ KAPAS‹TE VE ENERJ‹M‹Z‹ AÇI⁄A ÇIKARDI!

H

enerji ve militan duruflu bundan sonra da gösterecek, inatla, inançla ve devrimci coflkuyla faaliyetimizi örmeye devam edece¤iz. Yaflas›n 1May›s! Yaflas›n Sosyalizm! Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist Devrimciler

em düzen hem devrim cephesi için bir dönemeci ifade eden 1 May›s’› karfl›lamak için bir dizi etkinlik ve faaliyet yürüttük. Son bir ayl›k faaliyetimize 1 May›s haz›rl›klar› damgas›n› vurdu. Bir piknik örgütledik, yayg›n olarak propaganda araçlar›m›z› (afifl, bildiri, pul, kufl) kulland›k. Bu faaliyetlerimiz s›ras›nda çevremizi de harekete geçirmeye, katk›lar›n› almaya çal›flt›k. Özellikle 98’den beri hedefimiz, bu faaliyetleri devrimci dostlar›m›zla birlikte kitlesel ve militan tarzda gerçeklefltirmek idi. Ancak bu y›l böyle bir ortaklaflma ve dayan›flma sa¤lanamad› ve herkesin kendi bafl›na gerçeklefltirdi¤i etkinlikler oldu. 1 May›s afifllerimiz “Zincirli De¤il Özgür 1 May›s Savaflan ‹flçilerle Gelecek, Yaflas›n Devrimci Dayan›flma” fliar›n› içeriyordu. Zindanlarda süren Ölüm Oruçlar› ve hücreler gündemini gözeterek “Devrimci Tutsaklar Teslim Al›namaz, Tutsaklara Özgürlük Savaflan ‹flçilerle Gelecek” fliarlar›n› tafl›yan tutsak afiflleriyle birlikte yapmay› kararlaflt›rd›k. Bu afifllerden yayg›n bir flekilde ‹stanbul’un her iki yakas› da olmak üzere, merkezi yerlerde ve çeflitli semtlerde yapt›k. Ayr›ca E-5 üzerinde “Komünist bir dünya kuraca¤›z, Tutsaklara özgürlük savaflan iflçilerle gelecek, Zincirli de¤il özgür 1 May›s, Tek yol devrimde kurtulufl komünizmde” fliarlar›ndan oluflan yaz›lamalar› yapt›k. “Uzlaflmaya Yer Yok! Tek Çözüm Sermaye Egemenli¤inin Y›k›lmas›!” bafll›kl› bildirilerimizi semtlerde, semt pazarlar›nda, kahvelerde yayg›n bir flekilde da¤›tt›k. Semt pazarlar›nda ve kahvelerde bildiri da¤›t›m› esnas›nda konuflmalar da yapt›k. Ajitasyonumuzda; cezaevlerinde devrimci tutsaklar›n yakt›klar› mücadele ateflinin d›flar›ya tafl›n mas›, iflçi s›n›f›na her alanda yöneltilen sald›r›lara karfl›, 1 May›s’a zincirleri k›rma bilinciyle gidilmesi gerekti¤ini vurgulad›k. Özellikle kahvelerde yapt›¤›m›z ajitasyon faaliyeti ilgiyle karfl›land›. Faaliyetlerimiz s›ras›nda, bir semtte bildiri da¤›t›m›n›n ard›ndan, yoldafllar›m›z düflman›n akrepleri taraf›ndan durduruldu. Bir günlük gözalt›n›n ard›ndan ertesi gün serbest b›rak›ld›k. 6 saatlik iflgünü, 4 vardiya, serbest haftasonu; Tek bir iflçi sendikas›z, tek bir iflyeri sigortas›z kalmas›n; Ö¤renciye ifl, çal›flana ö¤renim hakk›; Zincirli de¤il, özgür 1May›s vb. 24 farkl› temel fliar›m›z›n yerald›¤› kufllama ve pullamalar›m›z› olabildi¤ince yayg›n ölçekte yapt›k. Kimi semtlerde ve semt pazarlar›nda sloganlar›m›zla birlikte kufllama yapt›k. 1 May›s haz›rl›k faaliyetleri çerçevesinde ördü¤ümüz militan faaliyet zengin deneyimler ve derslerle doluydu. Ancak belki de en önemlisi a盤a ç›kard›¤› devrimci kapasite ve enerjidir. Bu devrimci

1 MAYIS HAZIRLIKLARINDAN: P‹KN‹K

2001

1 May›s’› haz›rl›k faaliyeti kapsam›nda bir çok etkinli¤in yan›s›ra her y›l düzenledi¤imiz 1 May›s pikni¤ini bu y›lda gerçeklefltirdik. Pikni¤e haz›rlan›rken iliflkilerimizin tafl›nmas› ve teknik boyutlar›yla haz›rl›k yapt›k. Haz›rl›¤›m›z›n siyasal içeri¤ini, iflçi s›n›f›n›n uluslararas› birlik, mücadele, dayan›flma günü olan 1 May›s’›n tarihsel anlam›, bu topraklarda yaflanan 1May›s’lar›n de¤erlendirmesi oluflturdu. Teknik organizasyonu, yerin belirlenmesi, araba tutulmas›, davetiye bas›lmas› vb. yapt›k. Ya¤mur nedeniyle gecikmeli yapt›¤›m›z pikni¤e arabada türküler, marfllar söyleyerek, fliirler okuyarak, 1 May›s coflkusunu içimizde tafl›yarak gittik. Yenilen yeme¤in ard›ndan bir yoldafl›m›z aç›fl konuflmas›n› yapt›. Pikni¤in amac›ndan, zindanlarda süren Ölüm Orucu direniflinden, genel olarak mücadelenin seyrinden sözetti. Oturuma bafllamadan önce yüreklerimiz zindandaki yoldafllar›m›zla atarak, tüm devrim flehitleri an›s›na sayg› durufluyla birlikte enternasyonal marfl›n› söyledik. Söylefli 1 May›s’›n tarihçesinin, iflçi s›n›f›n›n uluslararas› eylem günü olmas›n›n öneminin anlat›lmas›yla bafllad›. Aram›zda bulunan ‘yafll›’ komünist Ali Erifl yoldafl söz alarak kendi döneminin yasakl› 1 May›slar›n› nas›l kutlad›klar›n›, ‘78 1 May›s’›n›, an›lar›yla da zenginlefltirerek ö¤retici bir konuflma yapt›. Ard›ndan ‘96’dan bu yana yaflanan 1 May›s’lar›n de¤erlendirmesi yap›larak, son y›llarda 1 May›s’a vurulan zincirleri k›rman›n koflulunun devrimci irade ve devrimci dayan›flma zemininin yarat›lmas› oldu¤u vurguland›. ‹çinden geçti¤imiz dönemin ay›rdedici özellikleri, burjuvazinin yönelimleri devrimci hareketin durumu ve ç›k›fl dinamikleri de¤erlendirildi. Verilen arada, hep birlikte marfllar›m›z› söyledik. Devam eden ikinci oturumda, yaklaflan 1 May›s için güncel, pratik haz›rl›klardan konufltuk. Pikni¤e kat›lan herkesin alana kendisini tafl›mas›ndan öte, yak›n›ndakileri de getirmesinin sorumlulu¤unu tafl›d›¤›n› vurgulad›k. 1 May›s’ta toplanma yerini belirterek, bir kifliyi bile olsa eyleme katabilece¤imizi düflünerek, kalan zaman›m›z› de¤erlendirmek için etkinli¤imizi devrimci türkülerimizle ve marfllar›m›zla sonland›rd›k. Dönüflte de otobüste, 1 May›s coflkusunu tafl›yan bir atmosferde devam ettik. Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist Devrimciler

15


1 May›s 2001

1 MAYIS’TA DEVR‹MC‹LER‹N EYLEM B‹RL‹⁄‹ NEDEN GERÇEKLEfiMED‹? bir giriflim olarak de¤erlendirdi. Gerçekleflme flans› olmayan bir giriflim yerine, olanaklar zorland›¤›nda politik bak›mdan daha etkili olabilecek bir ç›k›fl için çaba harcad›. Bu bak›fl aç›s›na göre, birbirine yak›n olan, benzer sorunlar› dillendiren, ortak fliarlar› sahiplenen gruplar›n, 1 May›s özelinde ortak bir durufl göstermesi anlaml› olacakt›. Hem politik anlam› itibariyle, zincirlenen 1 May›s gerçe¤inin gösterilmesi ve özgür 1 May›s hedefinin canland›r›lmas›, hem devrim ve komünizmin fliarlar›n›n gür sesle dillendirilmesi, hem de bunun ortaklafla olarak yap›lmas›n›n kendinden öte bir politik anlam› olacakt›. Kald› ki, bu güçler birlikte düflünüldü¤ünde kitle gücü bak›m›ndan da anlaml› bir nicelik ortaya konulacakt›. Bu çerçevede Devrimci Parti Güçleri, baz› gruplara bu öneriyle gitme yönünde giriflimlerde bulundu. Hedeflenen kimi muhataplarla buluflulamad›¤› için öneri ulaflt›r›lamad›, ancak ulafl›labilenler aç›s›ndan ise F›rat’ta Yaflam gazetesi d›fl›nda, öneriye s›cak bak›lmad›. Öneri götürülen di¤er çevreler ise, Köz ve Sokak gazetesi idi. Sokak gazetesi, gecikmifl bir öneri oldu¤unu söyleyerek geri çevirdi. Köz çevresi ise, “ayr› partileflme stratejilerine sahip olduklar›”n› ve bunu kamuoyuna göstermek istedikleri, ortak duruflun bunu zay›flataca¤› mazeretini öne sürerek, önerimizi geri çevirdi. Böylece grupsal kayg›lar›n, nas›l olup da devrimci fliarlar›n daha güçlü hayk›r›lmas›n›n önüne geçirilebilece¤inin, bu anlamda politik bir tercih yap›labilece¤inin bir örne¤ini sergilemifl oldu. Bunlar› yap›p, ard›ndan da “devrimciler 1 may›sta ortak duruflu gerçeklefltiremedi” diye bafll›k atmak, piflkinlikten baflka bir fleyi ifade etmiyor. Az çok politik olan her devrimci, ortak hareket etmenin güçlüklerini görmekte zorlanmayacakt›r. Bu durumda, sonradan “gerçekleflmedi” diye yak›nmak yerine, önceden en az›ndan bu do¤rultudaki s›n›rl›, ama gerçekleflmesinin önünde “tercih”lerden baflka bir engel olmayan somut giriflimlerle buluflmak, devrimci kayg›lar aç›s›ndan bak›ld›¤›nda kimseye bir fley kaybettirmez, tersine politik bak›mdan devrimci bir sonuç yaratabilirdi. Ancak, demek ki, böyle bir duruflun Köz aç›s›ndan, bizim “bilmedi¤imiz” bir sak›ncas› var ki, yan çizdiler. Bu durum bir raslant› de¤il, apolitizmin kendilerini götürdü¤ü yerdir. Bu nedenle olsa gerek, yan yana gelindi¤i ölçüde, Köz’den at›lan fliarlara Devrimci Parti Güçleri de güç verdi¤i halde, Köz kortejinden bu tür bir çabaya da rastlanmad›. Söylenecek tek fley, bunun bilinçli bir politik tercih oldu¤udur. Bizim aç›m›zdan sorun, anlaml› bir politik ad›m atabilmek, örne¤in “zincirli de¤il özgür 1 May›s” hedefini, “komünist bir dünya kuraca¤›z” fliar›n› daha gür olarak yükseltmek, bu fliarlar u¤runda mücadele etti¤ini düflünen, böyle iddia eden her samimi devrimci aç›s›ndan olsa olsa kazan›m olabilirdi. Demek ki kayg›lar, kazan›m ve kay›plar farkl› farkl›. Bundan sonras› bize de¤il kendi tercihlerine kal›yor.

May›s’ta ortaya ç›kan tablo, birçok kesim aç›s›ndan beklenmedik bir görüntü sundu. Öncelikle iflçi kat›l›m› konusunda, iflçileri sendikal›lardan ibaret gören anlay›fllar›n, beklediklerini bulamad›klar› bir gerçekti. Ama daha önemlisi, devrimcilerin etki alan› konusundaki verilerdi. Alana girifl henüz tamamlanmadan sendikal› iflçiler ayr›lmaya bafllad›klar›nda, geriye kalanlar, liberaller, devrimciler ve devrimcilerin etki alan›ndaki kitle örgütleri ile çeflitli muhalif kesimler oldu. Bu durum, hem ölüm orucu ve hücre tipi gündemi üzerinden, hem de devrim ve sosyalizm fliarlar›n›n güçlü biçimde tafl›nmas›, eyleme devrimcilerin renk vermesi ve belirleyici olmas› bak›m›ndan anlaml› bir tabloyu a盤a ç›karm›fl oldu. Bu tablonun, eylemi “devrimci 1 May›s” haline dönüfltürmeye yetmeyece¤i bir yana, ama politik bak›mdan, devrimciler çok daha etkin ve etkili bir güç olabileceklerdi. Zaten devrimcilerin, bu olanaklar boyutuyla olmasa da, nesnel gerçeklik boyutuyla bu tabloyu gördükleri ve yans›tt›klar› da görülüyor. Ortaya ç›kan bu olanak, bir yan›yla sürpriz de¤ildi, ama alanda somut görülmesi daha etkili oldu. Biriken öfke ve tepki, akaca¤› kanallar ar›yordu ve “ba¤›ms›zlar partisi” bu sene, örgütlere do¤ru hareket edecek ya da alana gelmeyecekti. Yaflanan budur. Dolay›s›yla devrimci hareketin saflar›ndaki say›ca art›fl da bu kendili¤indenlikten beslenmektedir. Devrimci gruplar›n kortejlerinden daha genifl bir kesimin devrimci etkiye aç›k oldu¤u da, yine alanda görülen bir gerçeklikti. Devrimci fliarlar›n yayg›n olarak tüm kortejlerden sahiplenilmesi de bunu ifade ediyordu. Sonradan bak›ld›¤›nda, kaç›r›lan olanaklar olarak görünen bu tabloyu, k›smen önceden görmek de mümkündü. Ancak buna ra¤men, devrimci hareket, ne hücre gündemi üzerinden ne de daha genel düzeyde, devrimci 1 May›s üzerinden ortak bir tutum gerçeklefltiremedi. Tüm bu olanaklara ra¤men, asl›nda 1 May›s öncesinden de böyle olaca¤› görülüyordu. Devrimci hareketin yaflad›¤› mevzi kayb›, bir yandan da süren ölümüne ve onurlu direniflin gittikçe uzamas›, devrimci hareketin hem kendine hem de birbirine olan güvensizli¤ini pekifltiren bir rol oynad›. Bugün eylemin sürmesinden kaynakl› olarak henüz bu boyutlar tart›fl›lmasa bile, durumun bu oldu¤u biliniyor. Kald› ki, y›llar›n gericilik dönemi etkisi ve tasfiyeci abluka gerçekli¤i içinde, kimsenin birbirine dönük bir beklentisi de, güveni de kalmam›flt›. Bunun üzerine bir de, s›n›fla buluflma, meflruiyet, güç kaybetmeme gibi kayg›lar›n da eklenmesiyle, devrimci hareket adeta devrimci 1 May›s hedefini bilinçli olarak geri plana itmiflti. Bu durumda ortak bir eylemli durufl için daha en bafltan bir iradesizlik sözkonusuydu. Bu durum, en yak›c› gündem olan ölüm orucu eyleminin bile de¤ifltiremeyece¤i bir gerçeklikti. Bu koflullar alt›nda, y›llard›r devrimci 1 May›s için gücü oran›nda giriflimlerde bulunan Devrimci Parti Güçleri, bu y›l›n 1 May›s’› için böyle bir giriflimin, iyi niyetli, ama ortadaki tablo itibariyle de gerçekleflme flans› zay›f

1

16


haber - yorum

ABD’N‹N FÜZE SAVUNMA S‹STEM‹ VE

EMPERYAL‹ST YEN‹DEN PAYLAfiIMIN GÜNCELL‹⁄‹ omünistlerin, 1996 y›l›nda yay›nlanan devrimci platform önerisinin dönem de¤erlendirmesinde, emperyalist yeniden paylafl›m›n güncelli¤i temel bir yere sahipti. O günden bu yana her uluslararas› ve bölgesel geliflmede, yeniden paylafl›m temel bir yere sahip oldu. Çok önceden bir proje olarak gündemde tutulsa da, son günlerde güncelleflen ABD’nin Füze Savunma Sistemi, yeniden paylafl›m›n flekillenmesinde, önümüzdeki dönemde temel bir yere sahip olacak. Füze Savunma Sistemi projesi, temelde düflman füzelerinin hedefe ulaflmadan tahrip edilmesini içeriyor. Bu proje, ABD’yi füzelerin hedefi olmaktan ç›kartacak, ama füzenin menziline giren ülkelerin topraklar›nda tahrip edilmesinin yarataca¤› sonuçlar› ortadan kald›rmayacak. Örne¤in, füze atma potansiyeli tafl›yan ‹ran veya Rusya’n›n füzeleri ABD’yi vuramayacak, ama Türkiye veya bir Avrupa ülkesinin topraklar› üzerinde tahrip edildi¤inde, füzelerin nükleer bafll›klar› da hesaba kat›ld›¤›nda, bu ülkelere verilecek zararlar ortadan kald›r›lmayacak. Füze Savunma Sistemi’nin güncelleflmesinde, savafl sanayi tekelleriyle çok yak›n iliflki içinde olan Bush’un, ABD Baflkan› seçilmesi önemli bir etkense de, bunun salt Bush’la iliflkilendirilmesi, dar görüfllü bir yaklafl›m olacakt›r. Füze Savunma Sistemi, savafl tekellerinin askeri harcamalara yeni bir ivme kazand›rma amac›n›n bir parças› oldu¤u kadar, ABD’nin yeniden paylafl›mda belirleyici rolünü art›rmaya dönük bir boyut tafl›maktad›r. Füze Savunma Sistemi, ABD’nin savunusuna bak›l›rsa, ‹ran, Irak, Suriye ve Kuzey Kore gibi, ABD’nin kontrol edemedi¤i ülkelerin, sistemin güvenli¤ini sözde riske sokmas›n› önlemeye dönüktür. Gerçekte sorunun bu olmad›¤›n›, ABD’de, ABD’nin bu projeyi benimsetmeye çal›flt›¤› ülkeler de çok iyi bilmektedir. Say›lan ülkelerin, ABD’nin ç›karlar›n› yaflama geçirmede, belli engeller ç›kard›¤› do¤ru olsa da, ABD’nin askeri, ekonomik ve diplomatik üstünlü¤üne kafa tutamayaca¤› herkes taraf›ndan bilinmektedir. Bu proje, bugün tahmin edilen rakamlarla 100 milyar dolar gibi bir mali faturaya ç›kacakt›r. Bu projenin sahibi ve teknolojiyi elinde tutan ABD için böyle bir kayna¤a sahip olmak, ABD ekonomisinin gelece¤i bak›m›ndan önemli bir yer tutuyor. ABD böyle bir projeyi gündeme getirirken, ortaya ç›kacak mali faturaya, Avrupa ülkelerinin ve Japonya’n›n yan›s›ra, ABD’nin kontrolündeki Arap ülkeleri, Türkiye, Güney Kore gibi bölgesel tafleronlar› da ortak yapmak istemekte, daha do¤rusu aç›ktan tebli¤ etmektedir. Bu mali boyutundan daha önemli bir yan ise, bu projenin yaflama geçirilmesiyle birlikte, bugün aç›ktan karfl› karfl›ya gelmek istemeyen, yeniden paylafl›m›n aktörleri, Japonya, Almanya, Fransa, en az›ndan askeri alanda tümüyle teslim al›nmak istenmektedir. ABD bu projeyle, yeniden paylafl›m›n di¤er aktörlerini teslim almakla yetinmemekte, bugün kontrol edemedi¤i; ama askeri potansiyeli bak›m›ndan ABD’ye zorluklar ç›kartacak Rusya ve Çin gibi ülkeleri de, tehdit ederek hizaya getirmek istemektedir.

Sonuç olarak proje, ABD için bir taflla birkaç kufl vurmak amac›na uygun olsa da, muhataplar›n›n bunu kolay kabul etmesi pek olanakl› görünmemekte. ABD’de böyle bir olas›l›¤› hesaba katarak, “ikna sürecinin de bir s›n›r› vard›r” gibi tehditleri savurmaktan da geri kalmamaktad›r. fiöyle veya böyle muhataplar›n› d›fltalayarak, ABD’nin tek bafl›na projeyi yaflama geçirmeye çal›flmas› ise, ABD’nin tek bafl›na ortaya ç›kacak mali faturay› üstlenip üstlenmeyece¤inden ba¤›ms›z olarak, göze almakta zorlanaca¤› riskleri beraberinde getirmektedir. Bu projenin do¤rudan muhataplar› içinde yer alan Türkiye burjuvazisinin tutumu ise, bütün içinde çok özel bir önem tafl›masa da, kolay karar verilecek bir sorun olmad›¤› anlafl›l›yor. Geçti¤imiz günlerde, proje üzerine görüflmelere gelen ABD temsilcisi ile yap›lan görüflmeler, Türkiye’nin bir yandan kabul eder görünürken, bekle gör poltikas›n› benimsedi¤ini gösteriyor. Kald› ki, yeniden paylafl›m›n aktörlerinin etkisiyle de ba¤lant›l› olarak, Türkiye burjuvazisinin tüm kesimlerinin ayn› tercihte buluflmalar› da kolay olmayacakt›r. Türkiye burjuvazisi, konuya iliflkin politikas›n› belirlerken, hem AB ile, hem de ABD’yle iliflkilerini hesaba katmak ve ince bir dengeyi gözetmek zorundad›r. Türkiye burjuvazisinin temsilcileri de biliyor ki, böyle bir projeye cepheden karfl› ç›kmak kolay de¤il. Ama öte yandan projeye aç›ktan bir evet denmesi ise, Türkiye burjuvazisinin bölgesel planlar›n› riske sokacak bir boyut tafl›d›¤› gibi, yeni risklerle de yüzyüze b›rakacakt›r. Türkiye burjuvazisi, bu plan›n yaflama geçirilmesiyle, stratejik konumunun getirdi¤i avantaj› kaybederek, ABD’nin basit bir uydusu haline gelecektir. Ama öte yandan da, bu projeyi kendi yaflamsal ç›karlar› için tehdit gören bölgesel güçlerin de dikkatlerini Türkiye üzerine yo¤unlaflt›rmas›na neden olacak, mevcut tehdit unsurlar›n› art›racak bir nitelik tafl›yacakt›r. Türkiye burjuvazisinin bölgesel bir altemperyalist güç olmas› hedefi, bir yandan komflular›yla, özelde Rusya ile cepheden karfl› karfl›ya gelmeyi, flimdilik gerektirmedi¤i gibi, flu anda onlarla karfl› karfl›ya gelmesinin de kendisine getirece¤i bir kazanç olmad›¤›n› düflünmektedir. O nedenle de, güç dengelerinin nas›l flekillenece¤ini görmek ve ona göre tutum gelifltirmek istemektedir. Tüm bu ç›kar çat›flmas› ise, hem emperyalist sistemin, hem de Türkiye burjuvazisinin açmazlar›n› ortaya koyuyor. Varolan ve geliflecek iç çeliflkilerden devrimci amaçlar için yararlanman›n en önemli koflulu ise, ba¤›ms›z bir devrimci politikay›, yarat›c› bir flekilde uygulayacak bir devrimci önderli¤in yarat›lmas›d›r. Bu yarat›lmad›¤› ve bu hedefe dönük bilinçli, planl› bir çaba gösterilmedi¤i durumda, ya sürecin esiri olarak, gerici güçlerin yede¤ine düflmek, ya da en iyimser olas›l›kla, sürecin pasif gözlemcisi olmak kaç›n›lmazd›r. Bu seçeneklerin fark›nda olmak çok fley de¤ilse de, böyle bir önderli¤in yarat›lmas›nda, yayg›nlaflt›r›ld›¤› ölçüde, devrimci hareketin ataletini k›rmada önemli bir kalk›fl noktas› olabilir.

K

17


haber - yorum

F‹L‹ST‹N DAVASI Ö⁄RETMEYE DEVAM ED‹YOR u topraklarda devrimci kavga yürüten ve bu iddiada olanlar›n, hemen yan›baflam›zda gerçekleflen ve s›cakl›¤›n› kaybetmeyen Filistinlilerin kavgalar›ndan ö¤renecekleri çok fley var. Öncelikle de, bugünlerde, y›llar›n yaratt›¤› savafl›n birikimini, Kürtçe TV’ye, Kürt dilinin ve kültürünün varl›¤›n› tan›ma karfl›l›¤›nda burjuvaziyle “kirli bar›fl” yapma hevesine kap›lan, Filistinlilerle tarihsel kader ortakl›¤›na sahip Kürtlerin diri kalan kesimlerinin, Filistin davas›ndan ö¤renecekleri var. Hem olumlu, hem de olumsuz örnekleriyle, Filistin sorunu ö¤reticidir. Ama ö¤renmesi gereken sadece, Kürtler de¤ildir. Bir dönem, kendi varl›¤›n› komünist bir dünya ve toplumsal kurtulufl olarak belirlemesine ra¤men, pusulas›zl›¤›n ve güçsüzlü¤ün yaratt›¤› kayg›larla ulusal kurtulufl savafl›yla kendilerini özdefllefltiren, bu hareketin aç›ktan sisteme entegre olma iradesini ortaya koydu¤unda ise, birikmifl kavga dinami¤ini görmezden gelerek, “ulusal dava bitti, gelin kanatlar›m›z alt›na girin” f›rsatç›l›¤›n› sergileyen, bu topraklar›n zay›f halka olup olmad›¤›n› sorgulamaya giriflen Türk solunun da Filistin’de süren savafltan ö¤renecekleri var. Filistin halk›n›n ulusal kurtulufl ve toplumsal kurtulufl kavgas›, “art›k bu ifl bitti ve sistem teslim ald›” dendi¤i her aflaman›n arakas›ndan, daha büyük çat›flmalarla yeniden güncellefliyor. Bu gerçe¤in ç›kard›¤›, birkaç temel sonuç var: Birincisi, köklü bir savafl›m gelene¤ine sahip bir ulusal hareketin yaratt›¤› birikim, san›landan da uzun süreli bir motivasyon kayna¤› oluyor. Sistemin yo¤un çabalar›na, önderli¤inin çoktan sisteme teslim olma iradesine ra¤men, Filistinlilerin ulusal kurtulufl davas› hep canl› kal›yor. ‹kincisi, ulusal kurtulufl sorunu yaflanan topraklar, her durumda toplumsal kurtuluflun da canl› ve dinamik oldu¤u yerlerdir. Ulusal kurtulufl, sistem içi çözüme girse bile, bu toplumsal kurtuluflla birlefltirilmedi¤inde, burjuva egemenli¤inin, yüzy›llard›r biriken özgürlük özlemlerini karfl›lama yetene¤ine sahip olmamas› nedeniyle, hem ulusal kurtulufl davas›n›n canl› kalmas›n› sa¤l›yor, hem de ulusal kurtulufl özlemleri, emekçi taban›na dayand›¤›nda toplumsal kurtulufl davas›n›n köklü bir hareket olarak, en az›ndan potansiyel dinamik olarak yaflamas›n› sa¤l›yor. Filistinliler, i¤reti de olsa bir özerk devlete sahip olmalar›na, kültürel düzlemde ulusal varl›klar›n› yaflatmak bak›m›ndan fazla bir engelle karfl›laflmalar›na ra¤men, tüm bunlar, Filistin halk›n›n sisteme ve sistemin en önemli jandarmalar›ndan biri olan ‹srail devletiyle “bar›fl” yapmaya yanaflm›yor. Burada ço¤u kere yap›ld›¤› gibi, sorunun sürekli canl› kalmas›nda, ‹srail’in keyfiliklerini ve pervas›zl›¤›n› öne ç›kar mak yerine, devrimci savafl içinde bir gelenek sahibi olan, ulusal ve toplumsal kurtulufl özlemlerini canl› tutan Filistin halk›n›n dinamizmini görmek gerekiyor. Aksi bir tutum yak›nmac›l›¤a ve düflman›n›ndan flefkat dilemeye dönüflüyor. Filistin sorunu, ulusal kurtulufl özlemleri ile toplumsal kurtulufl özlemlerinin yap›sal olarak içiçe geçti¤i durumda, burjuvazinin hareketi yoldan ç›karmak için görünüflte verdi¤i her türden taviz, o hareketin savafl›m dinamiklerini yoketmeye yetmiyor, hatta daha ileri hedefler için ateflleyici bir rol bile oynayabiliyor. Toplumsal kurtulufl özlemlerini de, burjuvazinin karfl›lamas› düflünülemeyece¤ine göre, öne

ç›kan motifleri farkl› olsa (tarihsel nedenlerin yan›s›ra temelde devrimci bir önderlik bofllu¤u nedeniyle, Filistinde ‹slami motiflerin öne ç›kmas› gibi), yükselen ve düflen dalgalamalar yaflasa da, savafl›m dinami¤i kendini koruyor. Çünkü sistemin d›fl›na ç›k›lmad›¤›nda, kazan›lan haklar burjuvazinin hareket alan›n› geniflletse, harekete belli bir tatmin duygusu yaratsa da, sonuçta iflçi s›n›f›n›n, çal›flanlar›n karn›n› doyurmuyor. Filistin davas›ndan ç›kart›lacak bir baflka sonuç ise, bir dönem ulusal kurtulufl davas›nda, ne derece olumlu roller oynarsa oynas›n, hatta bu ulusal devletin kurulmas›yla sonuçlansa bile, ulusal nitelikli önderliklerin, uzun soluklu bir kavgay› göze alamayacaklar› ve sisteme teslim olmaktan kurtulamayacaklar›d›r. Bu niyetlerle ilgili de¤il, s›n›fsal konum ve tercihlerle ilgili bir sorundur. Sistemin y›k›lmas›ndan kaybedecekleri olanlar, kazand›¤› konumlar› yeni ayr›cal›klar kazanman›n f›rsat› olarak gören bir s›n›f›n ve onun politik hareketinin sistemi tümüyle karfl›s›na alan bir hareket yaratmas› iflin do¤as›na ayk›r›d›r. Yukar›da söylenen gerçekse de, bunu tamamlayan bir baflka gerçek de, devrimci önderlik bofllu¤u koflullar›nda, önderlikler sisteme teslim olsalar da, hareket üzerindeki kontrollerini uzun süre koruyabiliyor. Filistin ulusal davas›nda özel bir konumu olan FKÖ, 1982’de Lübnan’dan ç›kart›lmas›yla birlikte, sisteme teslim olma rotas›na girse ve geçen dönemde önemli bir itibar kayb› yaflasa da, Arafat üzerinden hala Filistin hareketinde önemli bir itibar sahibi özelli¤ini koruyor. Önemli bir benzerli¤e sahip Kürt hareketi ve PKK’nin konumu konusunda, bu durumun özellikle dikkate al›nmas› gerekiyor. Öcalan’›n yakalanmas› ve arkas›ndan PKK’nin “kirli bar›fl”›n öznesi olmas›yla birlikte, bu hareketin Kürt kitleleri üzerinde h›zl› bir itibar kayb› yaflayaca¤› öngörüsüyle, do¤an bofllu¤u doldurma heveslilerinin yaflad› ¤› flaflk›nl›¤› anlamak için, bu durumun özellikle kavranmas› gerekiyor. Filistin davas›n›n bu derece güncel konumunu korumas›nda, emperyalist sistem bak›m›ndan Ortado¤u’nun özel konumu da temel bir rol oynuyor. Dünya çap›nda yeniden paylafl›m›n gündemde oldu¤u, bu paylafl›m›n aktörlerinin bölgede bofl durmad›¤› dikkate al›nd›¤›nda, Filistin davas›, sistem savunucular› ve sistem karfl›tlar› için stratejik önemini koruyacakt›r. Yaflad›¤›m›z topraklarda, devrimci bir iddia içinde olanlar›n da, soruna enternasyonalist bir bak›flla, özel bir ilgi göstermesi gerekiyor. Tüm bu sonuçlar›n toplam›ndan bir sonuç ç›karmak gerekirse; sistemi karfl›s›na alan hiç bir kavga bofla gitmez, yeter ki onu do¤ru bir program ve politik rotayla sonuca ulaflt›r›lacak bir devrimci önderlik yarat›ls›n. Böyle bir önderli¤e, enternasyonalist bir devrimci partiye, proletaryan›n ve ezilen halklar›n gereksinimi her zamankinden daha acil hale gelmifltir. Devrimci bir önderli¤in yarat›lmas›, devrimci bir programatik ve politik bak›fl temelinde, yaflanan deneylerden ders ç›karma yetenek ve kapasitesiyle do¤rudan iliflkilidir. Filistin’de de, bu topraklarda da, tüm dünyada da, varl›¤›n›, s›n›fs›z, s›n›rs›z özgür bir dünya kurma kavgas› olarak belirleyenlerin, bu gerçe¤i hiç ak›llar›ndan ç›karmamalar› gerekiyor.

B

18


1

Haziran 2001

SOL HAREKET VE AB

MÜZM‹N MUHAL‹FL‹⁄E KURBAN ED‹LEN ‹KT‹DAR PERSPEKT‹F‹ Ertan GÖKSU Türkiye devrimci hareketinin AB’ye bak›fl›, ve Komintern’in kurulufluna yön veren ilkesel yakonun genel ideolojik t›kan›kl›¤› ve devrimci bir iktilafl›mlar aras›ndaki uçurumu kavrayamad›¤› ölçüde, dar perspektifinden yoksunlu¤u taraf›ndan belirlenaflamal› devrim perspektifiyle ve Avrupa merkezli mektedir. bak›flla hesaplaflmas› olanakl› de¤ildir. Ayn› flekil‹deolojik t›kan›kl›k, ayn› zamanda devrimci hade, Komintern’in kurulufluna yön veren ilkesel yakreketin liberal etkiye aç›k hale gelmesine yolaçlafl›mlarla, bu ilkelerin reddi temelinde ‹kinci Entermaktad›r. Bir dizi temel sorunda oldu¤u gibi, bu nasyonal gelene¤inin canland›r›lmas› üzerinden gekonuda da devrimci hareket, kendini liberal soldan lifltirilen III. Enternasyonal’in programatik yaklabelirgin çizgilerle ay›ramam›flt›r. Devrimci hareket fl›mlar› aras›ndaki uçurumu göremeyen devrimci üzerindeki liberal sol etki, ba¤›ms›z bir iktidar pershareketin, burjuvazi aras›nda müttefikler arayan pektifinden yoksunluk zemininde, iki temel e¤ilim anti-faflist cephe kavray›fl›yla, sovyetlere dayanan çerçevesinde flekillenmektedir. Bunlardan biri, anproleter devrim çizgisi aras›ndaki fark› da görmesi ti-kapitalist bir içerikle savunulmayan anti-emperolanakl› de¤ildir. yalizm; di¤eri ise, devrimci s›n›f iktidar› hedefine Bu karmafla içinde olanlar›n, ulusal ölçekte resba¤lanmayan bir “demokrasi mücadelesi” ve aflami burjuva ideolojisinin sistematik ifadesi olan Kemal› devrim programlar›n›n ürünü olarak demokmalizmden de, varl›¤›n› Kemalizme karfl› sol muharatik devrimci yaklafl›md›r. Anti-kapitalist içerikten liflik olarak belirleyen, Mustafa Suphi sonras› TKP yoksun anti-emperyalizm, düflman› içte de¤il, s›n›rgelene¤inden de bir kopuflu gerçeklefltirmesi olalar›n ötesinde arayarak savafl›m hedeflerini belirsiznakl› de¤ildir. lefltirmektedir. “Demokrasi mücadelesi” ise, burju‹ktidar perspektifinden yoksunlu¤un oldu¤u her va kesimler aras›nda, burjuva demokrasisi zemininyerde derin bir s›n›f uzlaflmac›l›¤› vard›r. Türkiye de müttefikler aramaya yol açmaktad›r. sol ve devrimci hareketinin, AB ile iliflkilere bak›fl›Ba¤›ms›z bir iktidar perspektifinden yoksunluk, n›n tarihsel arka plan›nda s›n›f uzlaflmac›l›¤› temel kaç›n›lmaz olarak, burjubir yer iflgal etmektedir. va düzenin ehlilefltirilme- Türkiye sol ve devrimci hareketi, cumhuriyetin kuruluflu ‹ktidar perspektifinden sürecinde M. Suphi TKP’siyle ba¤›ms›z bir politika si zemininde bir muhalifyoksunluk, ba¤›ms›z bir li¤i beslemektedir. Mupolitik hattan yoksunlubenimseme girifliminde önemli bir ç›k›fl yapsa da, bu haliflik, temelde ba¤›m¤u k oflu ll ama kt ad ›r. ç›k›fl k›sa sürede kesintiye u¤ram›fl, hiçbir zaman s›z bir iktidar seçene¤in- burjuvaziden ba¤›ms›z, ona cepheden karfl›tl›k içinde bir Güçsüzlük duygusu, her den yoksunlu¤u anlatt›¤› dönemde yaslan›lacak çizgi gelifltirilememifltir. gibi; ba¤›ms›z bir günmüttefikler aramaya nedemden yoksun olmak, burjuvazinin gündemi çerden olmufl, bu durum da burjuvazinin kuyru¤una çevesinde ya kaba bir redçilik olarak, ya da sol jartak›lmayla sonuçlanm›flt›r. gonla süslenmifl düzen içi çözümleri devrimcilik Devrimci hareketin, elbette devrimci konumuolarak sunmak biçiminde flekillenmektedir. AB nu sa¤layan bir “iktidar perspektifi” vard›r ve bu sözkonusu oldu¤unda, genel olarak solun, “evetçianlamda devrim hedefini benimsemektedir. Ancak ler” ve “hay›rc›lar” olarak bölünmesi, ba¤›ms›z bir bu iktidar perspektifi, bir niyetin ötesine geçemeprogramatik yaklafl›mdan yoksunlu¤unun yan›s›ra, mekte, burjuva egemenli¤inin temeline dokunmaba¤›ms›z bir politik yaklafl›mdan yoksunlu¤u da oryan bir demokrasi hedefinin benimsenmesi, güntaya koyar. delik politikan›n bu perspektif üzerinden yürütülSolun Avrupa’ya Bak›fl›n›n mesi, kaç›n›lmaz olarak onu devrimden uzaklaflt›rTarihsel Arka Plan› makta, iktidars›zlaflt›rmaktad›r. Niyetlerle, izlenen Solun, liberal soldan belirgin bir ayr›flmay› yapolitika tarz›, büyük ölçüde tezat oluflturmaktad›r. flamayan devrimci hareketin, Avrupa’ya, özelde Türkiye sol ve devrimci hareketi, cumhuriyetin AB’ye bak›fl›n›n tarihsel arka plan›nda, hem evrenkuruluflu sürecinde M. Suphi TKP’siyle ba¤›ms›z sel ölçekte, hem de ulusal çapta devrimci teori ve bir politika benimseme girifliminde önemli bir ç›k›fl gelenekle iliflkisi özel bir yer tutar. Komünist geleyapsa da, bu ç›k›fl k›sa sürede kesintiye u¤ram›fl, ne¤imizi süreklilik ve kopufl diyalekti¤i içinde kavhiçbir zaman burjuvaziden ba¤›ms›z, ona cepheramayan bir devrimci hareketin, ‹kinci Enternasyoden karfl›tl›k içinde bir çizgi gelifltirilememifltir. Banal oportünizmiyle hesaplaflma içinde ortaya ç›kan ¤›ms›z çizginin gelifltirilememesinde, iki temel fak19


Haziran 2001

1

tör vard›r. Birincisi, genel olarak emperyalizm kavfah vaadetti¤ini, bunun önüne geçilemez bir nesray›fl›nda, emperyalizm gerçekli¤ini do¤ru anlamanellik oldu¤unu, buna karfl› direnenlerin baflar›s›zl›da, bu zeminde devrimci program ve politikada ¤a mahkum oldu¤unu, zaten enternasyonalizmin sa¤lam bir mevzide durufl baflar›lamam›flt›r. Emde, tüm dünya iflçilerinin yanyana gelmesini gerekperyalizmi d›flsal bir olgu sayarak, bunun karfl›s›ntirdi¤ini, bu aç›dan AB’ye giriflin desteklenmesi geda milliyetçi bir tepkisellik, devrimci politika olarak rekti¤ini vaaz etmektedir. Bu kesim, bu görüflleri sunulmufltur. ‹kincisi ise, burjuva ideolojisinin bir savunurken kendi içinde tutarl› olarak, cepheden yans›mas› olan Avrupa merkezcili¤in etkisinde kaLeninist devrim tezlerini reddetmekte, evrimci soslarak, Avrupa, “demokrasi ve uygarl›¤›n” merkezi yalizmin döl yata¤› olan II. Enternasyonal çizgisini olarak görülüp, ona büyük özlem ve umutla yaklasavunmaktad›r. Bafl›n› ÖDP’nin ve PKK’nin çekti¤i fl›lm›flt›r. Burjuva ayd›nlanmac›l›¤› ve aflamal› devbu e¤ilim, bu görüflleri çerçevesinde, TÜS‹AD’la rim anlay›fl›, Avrupa merkezli bak›flta bir madalyoda, ANAP’la da yanyana gelmekten çekinmemeknun iki yüzünü oluflturmaktad›r. tedir. Bu kesim demokratikleflmeyi, temel önceli¤i Burjuva ayd›nlanmac›l›¤› ve Avrupa merkezli saymakta, AB’ye giriflin “otomatikman” demokrabak›fl, ba¤›ms›z bir politikadan yoksunluk ve idetikleflme yarataca¤›n› düflünmektedir. “fiöyle bir olojik düzlemde Kemalizm’den kopuflu gerçeklefltiiddiaya, sol çevrelerde s›k rastl›yoruz: ‘AB üyeli rememe olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bu bak›fl, ¤i Türkiye’ye otomatik olarak demokrasi getir yan›lsamal› bir bilincin flekillenmesi ile elele gitmiflmeyecek, getirmez’. Bu iddiay›, Türkiye toplu tir. Kemalist hareketin, emperyalizmle bütünleflme munun iç dinamiklerinden bütünüyle umudunu hedefine uygun olarak benimsedi¤i politikalar, bir kesmifl, toplumsal dönüflümün AB organlar›n›n yandan “laiklik, ça¤dafll›k” ad›na desteklenerek, dayatmas›yla yap›labilece¤ine inanan kesime Avrupa hayranl›¤›na dönüflmüfl; ama ayn› politikakarfl› bir tepki olarak de¤erlendirip, bir ölçüde n›n öbür yüzü olan, devletçi bir politika zemininde anlay›flla karfl›layabiliriz. Ama bu iddian›n yan burjuvaziyi palazland›rma politikas› ise, anti-eml›fl oldu¤unu da gözard› edemeyiz. Çünkü AB peryalizm olarak görülerek desteklenmifltir. Bugün üyeli¤i, e¤er gerçekleflme sürecine girerse, ‘oto AB’ye girmeyi emperyalizme teslimiyet olarak gömatikman’ asgari bir demokratikleflme yarata renlerin, Kemalizm’e at›fta bulunarak “ulusall›k” ca¤› kesindir” (Avrupa Karfl›s›nda Türkiye Solu, ekseninde burjuvazinin belli kesimleriyle yanyana Ahmet ‹nsel. Birikim, say›: 128, s. 26) düflmeleri, “ulusal devlet”i savunmalar› da; ayn› fleBir baflka liberal sol teorisyen olan Ömer Laçikilde, emperyalizmle bütünleflme politikas›n›n aktif ner de AB taraftarl›¤›n› flöyle savunmaktad›r: taraftarlar›n›n, AB’ye girmeyi, “demokrasi” bek“Oysa, sosyalizmin kayna¤›ndaki amaç ve lentisiyle desteklemeleri, en az›ndan hay›rhah bir de¤erlerden hareketle duruma bak›l›rsa -ki asli tutum tak›nmalar› da, Kemalizm’le bulafl›kl›¤›n bir yaklafl›m bu olmal›d›r- Türkiye’yi Türkiye halk› sonucudur. n› çok daha genifl bir co¤rafyan›n halklar›yla Kemalizm’le bulafl›kl›k ve s›n›f uzlaflmac›l›¤›, soyanyana hatta içiçe getirebilme özelli¤ini de ta lun liberal kesimlerinin de, devrimci-demokrat kefl›yan bir projeye, herkesten önce sosyalistler simlerinin de ortak paydas› durumundad›r. AB ile s›rf bu nedenden dolay› bile- istekli olmal›d›r zaman geçirmeden bütünleflmeyi savunanlar da, lar....Bat›’dan, Avrupa’dan demokrasinin varo referans olarak Kemalizm’in “ça¤dafl uygarl›k dülup olmamas› bile bu ilke önünde ikincildir. zeyine ulaflma” hedefine dayanmakta; ama öbür “Kald› ki, Bat› toplumlar› -sürekli olamam›fl, yandan, AB’ye koflulsuz do¤ ruda n demokrasi Burjuva ayd›nlanmac›l›¤› ve Avrupa merkezli bak›fl, giriflin “ulusal ç›kar ve denemelerini saymaz kaynaklar”›n heba edil- ba¤›ms›z bir politikadan yoksunluk ve ideolojik düzlemde sak- insanl›k tarihinin me si n e y ol aça c a¤› n› , dem ok ras i b ahs ind e Kemalizm’den kopuflu gerçeklefltirememe olarak ulusal bütünlü¤ün tehliul afla bi le ce¤ i en ü st keye düflece¤ini savu- karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bu bak›fl, yan›lsamal› bir bilincin noktadad›rlar.” ( B i r inanlar da, Kemalizm’in kim, say›:28, s. 23) flekillenmesi ile elele gitmifltir. sözde ulusal ba¤›ms›zl›kSolun liberal temsilciç› politikalar›n› referans göstermektedir. Biri karfl› leri, “sosyalizm”, “demokrasi” ve “enternasyonaç›karken, di¤eri ise savunurken Kemalizmle bulalizm” ad›na, sonuçta aç›ktan emperyalizm savunufl›kl›¤›n› ortaya koyar. culu¤una soyunurken, ulusal-reformist sol da, “baAB’ci Liberaller de, “Hay›r”c› Ulusal Sol da ¤›ms›zl›k”, “anti emperyalizm”, “ülke bütünlü¤ü” Kemalizmi ve II. Enternasyonal Çizgisini ad›na, aç›ktan burjuva devleti (“ulusal devlet”i) saReferans Al›yor vunmakta, burjuvaziyle iflbirli¤ini ö¤ütlemektedir. Solun liberal-reformist kesimleri, Leninist emBunlar da, burjuva ayd›nlanmac›l›¤›n› savunmada peryalizm ve devrim tahlillerinin modas›n›n geçti¤iliberal soldan geri kalmamakta, sosyalizm ad›na, ni, küreselleflmenin, tüm insanl›¤a özgürlük ve rekendi sömürgeci devletlerini destekleyen II. Enter20


1

Haziran 2001

nasyonal partileri gibi, ulusal devleti yüceltmekte, tad›r. Kimilerinin buna “sosyalizm”, “enternasyobu yoldan burjuvazi ile iflbirli¤ini vaazetmektedir. nalizm” vb. gibi kavramlar› eklemesi, mal›n› pazara Bu kesimin en keskin temsilcisi, ayn› zamanda sunan tüccar›n makyaj malzemesi olmaktan öteye devrimci demokratl›¤›n, ileriye s›çramad›¤› durumgeçmemektedir. da nerelere sürüklenece¤inin tipik örne¤i olan ‹P AB Sözkonusu Oldu¤unda Devrimci ise, küreselleflme, AB karfl›tl›¤›n› flu çarp›c› sözlerle Hareket Liberal Kuflatmay› Aflam›yor dile getirmektedir: Yukar›da ortaya konuldu¤u gibi, liberal solun “Yine evrenselli¤in önemli bir parças› ola da, ulusal solun da, AB’ye karfl› tutumunda iki terak, bütün bu süreçleri ulusal s›n›rlar dedi mel argüman yer al›yor: “Ba¤›ms›zl›k” ve “demok¤imiz belli bir top rasi”. Devrimci harekeMerkezci ak›mlar, kategorik olarak, AB’ye “hay›r”c›lar rak parças› üzerin tin yaklafl›m› da, bazen içinde yeralmaktad›r. Ama öbür yandan da demokrasi de düzenleyen, yü birini, bazen öbürünü rüten modern ulu öne ç›karsa da, özünde fetiflizmi nedeniyle, AB’ye Türkiye’nin üyeli¤inin sal devlet vard›r. Kü bu iki temel argüman demokratik reformlar› beraberinde getirece¤ini reselcilerin, dünyan›n üzerinde yükseliyor. AB düflünerek hay›rhah bir tutum benimsemektedir. birkaç emperyalist a¤a karfl›tl›¤›nda, daha çok s› ve onlar›n ulusal devletlerinin dünya egemen ulusal sol e¤ilime yak›n dururken, demokrasi konuli¤i lehine y›kmak istedikleri ulusal devlet; özel sunda ise, liberal sola yak›n duruyor. likle emekçi s›n›flar›n gelece¤i için vazgeçilmez Burada bizi ilgilendiren, “Ba¤›ms›z Türkiye” bir zemin oluflturan, sözkonusu evrensel de¤er hedefiyle, AB karfl›tl›¤›n› benimseyen devrimci delerin geliflmesi ve yaflamas› için ba¤lay›c› kural mokrat hareket de¤il; bir yandan devrimci demoklar ve normlar koyan bunlar› hayata geçirmek rat, bir yandan liberal-ulusal reformist ak›mdan etiçin meflru hak talep eden bir kurumdur... kilenen, ama öte yandan da Bolflevizm zemininde “...ulusal devletten daha ileri bir örgütlen durmaya çal›flan merkezci-melez ak›m›n konumumeyi henüz insanl›k keflfetmifl de¤ildir. Böyle dur. bir topluma, s›n›flar›n ve devletlerin ortadan Bu ak›m› oluflturan öznelerin, AB karfl›s›ndaki kalkt›¤› bir evreye geçifl de yine ulusal düzlemde konumunu üç ana eksende irdelemek olanakl›. gerçekleflen dönüflüm ve devrimlerle olacakt›r.” Bunlardan birincisi, ba¤›ms›z bir iktidar perspektifi(Mehmet Ulusoy, Teori, Temmuz 2000, say›: ne sahip olamaman›n, yenilgici bir ideolojik yakla126, s. 32, abç) fl›m temelinde muhalifli¤i bir politika tarz› benimse“Küreselleflme ve onun savunusu ne kadar menin sonucu olarak bu ak›mlar, AB sözkonusu s›n›fsalsa, onun y›kmak istedi¤i ulusal devleti ve oldu¤unda, devrimci çözümler üzerine yo¤unlaflyurdu savunmak da o kadar s›n›fsald›r. ...Ayr›ca mak yerine, burjuva gündem çerçevesinde, sorunu genel olarak antiemperyalizmden sözetmek de AB’ye girmek isteyenler veya istemeyenler olarak yetmez; y›k›lmak is tenen, Cu mhuriyet ele almaktad›r. Devr im i’yl e kazan›l m› fl ve en çok da ‹kinci olarak, bu ak›m›n temsilcileri kategorik emekçileri özgürlefltiren, onlar› kulluktan olarak, AB’ye “hay›r”c›lar içinde yeralmaktad›r. cumhuriyet yurttafll›¤›na yükselten ulu Ama öbür yandan da demokrasi fetiflizmi nedeniysal devleti ve ulusal de¤erleri savunmayan bir le, AB’ye Türkiye’nin üyeli¤inin demokratik reantiemperyalizm, hedefini vurmayan, emperya formlar› beraberinde getirece¤ini düflünerek hay›rlistleri bile rahats›z etmeyen bir antiemperya hah bir tutum benimsemektedir. lizmdir. ” (Agy, s. 37, abç) Üçüncü ve en önemli yan ise, bu ak›mlar›n, AB ‹P’in bu yaklafl›m›n›, k›smi farkl›l›klarla, ulusalüyeli¤inin demokratik reformlar› beraberinde getireformist solun di¤er aktörleri olan EMEP’in, “Barece¤ini düflünerek, kendilerine bu reformlar› ta¤›ms›z Türkiye”, S‹P’in ise “Bu Memleket Bizim” bandan destekleyerek, burjuvaziyi ileriye do¤ru fliar› temelinde savundu¤u biliniyor. itekleme misyonu biçmeleridir. Birincilerin, AB’ye girifl sözkonusu oldu¤unda Bu ana eksenlerin yan›s›ra, kendini liberal have yeri geldi¤inde, Kemalizm’in “ça¤dafl uygarl›k reketten ay›rmaya çal›flan bu ak›mlar, devrimci refdüzeyine ulaflma” hedefini kendi görüflüne destek lekslerini canl› tutmak ad›na, Türkiye’nin AB’ye giolarak sunmas›, ikincilerin de aç›ktan Kemalizm’in rip girmeyece¤i, Türkiye burjuvazisinin bu yetenedevletçi, sözde ba¤›ms›zl›kç› görüfllerine dayanma¤e sahip olup olmad›¤› konusunda çeliflkili de¤ers›, AB “hay›r”c›l›¤›n› anti-emperyalizm olarak sunlendirmeler içinde bulunmalar›d›r. mas› solun Avrupa ile iliflkiler konusunda, ortak AB’ye Girilirse Demokrasi Mi Gelecek? ideolojik g›das›n› da ortaya koymaktad›r. Türkiye’nin AB’ye zaman geçirmeden girmesiBirisi “evet”çi, birisi “hay›r”c› olsa da, liberal ni savunanlar, böyle bir üyeli¤in Türkiye’ye desolun da, ulusal solun da, bu politikalar›nda, temel mokrasi getirece¤ini savunarak tezlerine destek argümanlar›, “demokrasi” ve “ba¤›ms›zl›k” olmakbulmaya çal›flmaktad›r. Öte yandan, devrimci ha21


Haziran 2001

1

reketin genelinde ise; yeterli olmasa da bir demokmektedir. Hatta o, demokrasi programlar›n› beratikleflmenin olaca¤› düflünülmektedir. AB’ye karnimseyenlere bir uyar› da yaparak, bu reformlar›n fl› ç›kanlar›n karfl› ç›k›fl gerekçeleri ise, AB’nin embu programlar› bofla ç›karacak bir boyut tafl›yabileperyalist bir odak oldu¤u, üyeli¤in Türkiye’nin uluce¤i, bunu bilerek bugünden bunun tedbirlerinin sal ç›karlar›na zarar verece¤i üzerine kuruludur. al›nmas›n› istemektedir. fiimdi bir k›s›m devrimci ak›mlar›n, demokratik“Bugün iflbirlikçi tekelci sermayenin bir kesi leflme beklentisi konusundaki söylediklerine gözami, iflçi ve emekçilerin haklar› d›flta tutularak, tabiliriz. Kürt sorunu, mezhep At›l›m da, Al›nterimiz de, reformlar›n yap›laca¤› At›l›m, AB’ye üyelik ayr›mc›l›¤›n›n kald›r›l sürecinin bir k›s›m re- konusunda hemfikir. Ancak bu reformlar›n niteli¤i nedir mas›, düflünce özgürlü sorusuna verilen yan›tlarda kafalar kar›fl›k. At›l›m, bu formlarla sonuçlanaca¤› ¤ü konular›nda s›n›rl› konusunda kesin bir göbaz› reformlar›n yap›l reformlar›n “biçimsel” kalsa da demokratikleflme r üfle sahi ptir. Ancak, do¤rultusunda olaca¤›n› düflünürken, Al›nterimiz, bir ma s›n d an y ana. B u onun karars›zl›¤›, bu re- yandan reformlar›n demokratikleflmeyle sonuçlanaca¤›, ekonomik, toplumsal formlar›n ne derece kapve siyasal nedenleriyle ama öte yandan da, “yeni bir devlet tipi”nin oluflmakta saml› olaca¤› konusundo¤ru bir biçimde çö oldu¤u ve daha bask›c› bir rejimin olaca¤›n› dad›r. Kesin bir kanaate zümlen meyip sadec e söylemektedir. varmam›fl olsa da, bu redemagoji, oyalama ve formlar›n “faflist diktatörlü¤ün y›pranmas›”na, hataldatmaca olarak de¤erlendirilirse, bunlar, bofl ta “çözülmesi”ne neden olacak ölçüde bir boyut tasözler olmaktan baflka bir fley ifade etmez. Ege fl›yaca¤›n› da olas›l›k dahilinde saymaktad›r. fiunlar men s›n›f siyasetinin bu yönde biçimlenmesi ve söyleniyor: yeniden yap›lanmaya ba¤l› olarak ortaya ç›ka “Demokrasi, hukuk devleti, insan haklar› ve cak tablo öngörülmedi¤inde, kapsam ve s›n›rlar› az›nl›klar›n korunmas›, ‘Kopenhag kriterleri’nin iyi de¤erlendirilmedi¤inde, özellikle, kendisini siyasi koflullar›d›r...... salt demokrasi iste¤i ve demokratik devrimle s› “Sözkonusu kriterlerin siyasi koflullar›n›n ye n›rland›ran parti ve örgütleri ç›kmaza itecektir. rine getirilmesi burjuva siyasi ve askeri odak “Kürt sorunu, mezhep ayr›mc›l›¤›n›n gideril güçleri (partiler, MGK, ordu, sendikalar, TÜS‹ mesi, düflünce özgürlü¤ü konular›nda güdük ba AD vs.) aras›nda tart›flmalara yol açar m›, açar z› reform ad›mlar› at›lacakt›r. Yönetememe kri sa bu tart›flmalar ne derece kapsamlafl›r ve de zi bu biçimde afl›lmak istenmektedir. ‹kincisi, rinleflir ve bunun sonucu olarak faflist diktatör AB’ne geçifl sürecinde bir hamlede olmasa da lük y›pran›r m› y›pranmaz m› bunu bugünden flekil flart›n›n yerine getirilmesi içinde at›lacakt›r kestirmek mümkün de¤il. Ama aç›k olan flu ki, baz› ad›mlar.” (Çek-al, Al›nterimiz, Ocak 2001) Kopenhag kriterlerinin siyasi koflullar›n› yerine Görüldü¤ü gibi, At›l›m da, Al›nterimiz de, regetirebilmesi için birtak›m ‘reform’lar yap›la formlar›n yap›laca¤› konusunda hemfikir. Ancak cakt›r. ...” (Türkiye-AB iliflkileri, S›n›f Pusulas›, sabu reformlar›n niteli¤i nedir sorusuna verilen yan›ty›: 5, Ocak-fiubat 2000, s. 73-74) larda kafalar kar›fl›k. At›l›m, bu reformlar›n “biçimBurada reformlar›n “faflist diktatörlü¤ü y›pra(t›p) sel” kalsa da demokratikleflme do¤rultusunda olay›pra(tmayaca¤›)” konusunda ihtiyatl› bir dil kullaca¤›n› düflünürken, Al›nterimiz, bir yandan reformnan S›n›f Pusulas›, baflka bir yerde, “faflist diktatörlar›n demokratikleflmeyle sonuçlanaca¤›, ama öte lü¤ün çözül”mesinden bile bahsedebilmektedir. yandan da, “yeni bir devlet tipi”nin oluflmakta ol“AB’nin Kopenhag kriterlerinin siyasi koflul du¤u ve daha bask›c› bir rejimin olaca¤›n› söylelar›n› yerine getirmesinde faflist diktatörlü¤ü mektedir. zorlayan önemli nedenler yok. Güçlü bir halk Reformlar Demokratikleflme Mi Yaratacak muhalefetinin oldu¤u koflullarda burjuvazi söz Ya da AB’yle Birlikle Demokrasi Mi konusu kriterlere uyum sa¤lamak zorunda kala Gelecek? bilir. Bu uzun vadede faflist diktatörlü¤ün çözül Herkes bir k›s›m reformlar›n yap›laca¤›nda mesine de götürebilir. ” (Agy, s. 75) hemfikirdir; ancak bu reformlar›n niteli¤i sözkonuAB’ye üyelik sürecinin, bir k›s›m reformlarla su oldu¤unda, kimse bu reformlar›n gerici niteli¤ini sonuçlanaca¤› konusunda hemfikir olan bir baflka vurgulama gereksinimi duymuyor; ama bu reformçevre ise, Al›nterimiz’dir. Bu reformlar konusunda, lar›n “demokratik” haklar› geniflletece¤i konusunda Al›nterimiz, At›l›m’dan daha iyimser beklentilere üstü örtük bir yaklafl›m var. sahiptir. Hatta, o burjuvazinin reform yapma koTürkiye burjuvazisinin, AB’ye girsin veya girnusunda ciddi bir yönelime sahip oldu¤unu düflümesin, bir k›s›m “reform”lar yapaca¤› s›r de¤ildir. nüyor olmal› ki, di¤er devrimci ak›mlar›n bunlar› O bunu, kendi burjuva hedeflerine varman›n gereküçümsemesini, “demagoji, oyalama ve aldatma ¤i olarak düflünüyor ve planl›yor. Tekelci bir koca” olarak görmesini de elefltirmeyi bir görev bilnum kazanm›fl etkin bir ekonomi, merkezi ve vuru22


1

Haziran 2001

cu bir devlet mekanizmas›, ama öte yandan da, geyenilginin derinleflerek devam etmesi ve en nihanifl y›¤›nlar nezdinde sistemi meflrulaflt›rmak bu reyetinde içi boflalt›lm›fl bir kabu¤a dönüflen “sosyaformlar›n amac›d›r. Ancak bunun dolayl›, “s›n›rl›” list sistemin” tasfiyesi de özel bir rol oynam›flt›r. da olsa, demokratik bir ortam yarataca¤› sadece Komünist hareketin ba¤›ms›z bir politik güç olarak bir yan›lsamadan ibarettir. Bu reformlar, devrimci tasfiyesi ve burjuvazinin ideolojik ve politik egedinamikleri seçmeli terörle ezme ve ehlilefltirerek menli¤inin mutlak varsay›lmas›, ama dünyan›n yoldan ç›karma amaçl›d›r, baflar›ya ulaflt›¤›nda ise, emek ve sermaye temelinde bölünmüfllü¤ünün dedevrimci hareketin, bugünden çok daha güçsüz bir rinleflerek devam ediyor olmas›n›n getirdi¤i eflitlik konumda kalaca¤› kesindir. ve özgürlük özlemlerinin yokedilememesi, liberal Yaflad›¤›m›z topraklarda, ba¤›ms›z bir iktidar ütopyalara kan vermektedir. Öte yandan, devrimci perspektifine sahip olmayan solun, özelde devrimpolitik konumu ayakta tutmaya çal›flanlar›n ise, bir ci hareketin, “reform” denildi¤inde akl›na gelen ilk at›l›mla kendini yenilemek yerine, durumu idare fley, bunun “ilerici” bir geliflme oldu¤u yan›lsamas›eden bir politika tarz›n› benimsemeleri, burjuva ded›r. Oysa reform vard›r, reform vard›r. Öyle re¤er yarg› ve kategorilere teslim olmalar›n› berabeformlar vard›r ki, proletaryay› iktidara tafl›mada rinde getirmektedir. “Demokrasi”, “reform” kavradevrimci, ilerici bir rol oynar, ama öyle reformlar m› da bu ortamda sihirli bir kavram ve stratejik bevard›r ki, iktidar savafl›m›n›n alt›n› boflaltarak, halirleme olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. reketin önünü t›kar. Reform sözkonusu oldu¤unda Demokrasi sorununun, devrimci iktidar sorunu bunun ilerici, devrimci mi, yoksa gerici mi oldu¤uolarak al›nmamas›, onun ba¤›ms›z bir stratejik henu anlaman›n temel iki koflulu vard›r. Bunlardan def olarak benimsenmesi, kaç›n›lmaz olarak düzebirincisi, emekle-sermaye aras›nda, devrimle-düzen niçi demokrasi aray›fllar›n› da körüklemektedir. Taaras›ndaki savafl›mda, devrimci hareketin, proletarrih defalarca kan›tlam›flt›r ki, proletaryan›n önderliyan›n her durumda ba¤›ms›z bir politik güç olmas›¤inde, iflçi-emekçi sovyetlerine dayanan bir proled›r. ‹kincisi ise, birinciyle ba¤lant›l› olarak, s›n›f sater demokrasi uygulamas› d›fl›nda, her demokrasi vafl›m›nda, devrimle düzen aras›ndaki savafl›mda program› burjuva demokrasisine yaflam vermifltir. inisiyatifin, devrimci hareketin elinde bulunmas›, Devrimci iktidar perspektifi aç›s›ndan demokrasi k›sacas› burjuvazinin savaflta s›k›fl›rak kendini kursorunu, proletaryan›n burjuvaziyi altetme amac›na tarmak için bir k›s›m reformlara giriflmek zorunda ba¤lan›larak çözülebilir ve bu tür fiili demokratik kalmas›d›r. E¤er bu koflullar ortada yoksa, yap›lan ortam, her devrimci durum koflullar›nda yaflam bureformlar, gerici niteliktedir ve devrimci ve s›n›f lur. Bu tür demokrasi savafl›m›n›n d›fl›nda kurumhareketinin alt›n› boflalt›r, onu yolundan sapt›rarak laflm›fl ve stratejik hedef olarak benimsenmifl bir düzenin daha güçlü temellerde varolmas›n› sa¤lar. demokrasi perspektifi, burjuva demokrasisinin Bu durum devrimci-komünist harekete, reform meflrulaflt›r›lmas›na hizmet eder. Bu türden bir sözcü¤ünü gördü¤ünde hemen onun üzerine atlayaklafl›m, devrimci demokrat hareketin temel yamas›n› de¤il, reformlar›n hangi koflullarda, hangi flam kayna¤›n› oluflturur. Liberal hareket ise, sosgücün inisiyatifinde oldu¤u, dolay›s›yla niteli¤i üzeyalizm hedefini çekmecelerinde tutarak, burjuvazirinde aç›k bir fikre ulaflma sorumlulu¤u yükler. nin egemenli¤i alt›nda da demokrasinin kazan›labiBugünkü koflullara bakt›¤›m›zda, ne dünyada, lece¤ini savunur ve gerçekten de özel mülkiyet düne de yaflad›¤›m›z topraklarda ba¤›ms›z devrimci zeni alt›nda standart bir demokrasi flablonu olmasa politik bir gücün olmad›¤› ve yaflad›¤›m›z toprakda, böyle bir demokrasi varolabilir. Liberaller, devlarda politik süreçlerde burjuvazinin belirleyici bir rim gibi bir perspektife sahip olmad›klar› için, “Avözne oldu¤u koflullarda, ilerici, devrimci amaçlara rupa tipi demokrasi” ad›n› verdikleri burjuva deulaflmay› kolaylaflt›ran mokrasisini insanl›¤›n reform beklentisi, hare- Devrimci iktidar perspektifi aç›s›ndan demokrasi sorunu, ulaflabilece¤i bir hedef ketin sistemiçi ideolojik- proletaryan›n burjuvaziyi altetme amac›na ba¤lan›larak olarak idealize eder ve politik e¤ilimlerden kur- çözülebilir ve bu tür fiili demokratik ortam, her devrimci herkese de bunun protulamad›¤›n›n, yenilgicipagandas›n› yapar. Bu durum koflullar›nda yaflam bulur. Bu tür demokrasi muhalif bak›fl› içsellefltironlar›n varl›k kofluludur. savafl›m›n›n d›fl›nda kurumlaflm›fl ve stratejik hedef di¤inin bir göstergesidir. olarak benimsenmifl bir demokrasi perspektifi, burjuva San›lan›n aksine, ne Bu ortam›n oluflmadün ne de bugün, standemokrasisinin meflrulaflt›r›lmas›na hizmet eder. s›nda, Ekim Devrimi’nin dart bir demokrasi moarkas›ndan bir dizi ülkede proleter hareketin yenildeli olmad›¤› gibi, “Avrupa tipi demokrasi” diye bir gisi ve dünya komünist devriminin öncüsü olarak sistem de yoktur. Kuflkusuz ki, yukar›da çerçevesi kurulan Lenin dönemi Komintern’inin tasfiye edilçizilen bir demokrasi biçiminin Avrupa’da var oldumesinin sonucunda bir yenilgi dönemine girilmesi ¤u da, kategorik olarak AB’ye üyeli¤in böyle bir yatmaktad›r. Geçen süreç bu yenilginin etkilerinin standart› zorunlu k›ld›¤› da söylenebilir. Ne var ki, ortadan kalkmas›yla sonuçlanmad›¤› gibi, aksine, Avrupa’daki “demokrasi”nin burjuvazinin egemen23


Haziran 2001

1

li¤i temelinde bir demokrasi oldu¤u bir yana, böyle zene ba¤lamak çok kolayd›. Buna bir de, Avrupa bir demokrasinin koflulunun, devrimci bir iflçi hareülkelerinin, bu ülkeleri k›ta Avrupa’s›nda istikrars›zketinin olmamas›, burjuvazinin bu anlamda ekonol›k odaklar› olmaktan ç›karma amac› eklendi¤inde, mik ve politik istikrara sahip bir yönetim tarz›nda bu ülkelerin AB’ye ikinci s›n›f üyeler olarak kat›lbaflar›l› olmas› koflullar›nda olanakl› oldu¤u gözard› malar› zor olmam›flt›r. Yo¤un bir sermaye ihrac› ile ediliyor. E¤er Türkiye de, böyle bir ekonomik-polibu ülke ekonomileri, Avrupa emperyalistleri için tik güç ve istikrar yakalarsa, böyle bir demokrasi dikensiz bir gül bahçesine dönüflmüfltür. K›sacas›, olanakl› olabilir. Bunun ise, teorik olarak olanakl›, bu örnekler Türkiye ile benzefltirilmesi olanakl› olpratikte ise, s›f›r olas›l›¤a tekabül etti¤i bugünün mayan örneklerdir. Türkiye gerçe¤ini yak›ndan kavrayanlar için aç›k Demokrasi sorununa proleter s›n›f bak›fl›ndan olmal›d›r. bak›lmamas›, “demokratikleflme” kavram›n›n ele Pratik olanaks›zl›¤› belirleyen sadece dar anal›n›fl›nda da kendini ortaya koymaktad›r. Sermaye lamda Türkiye gerçe¤i de¤il, Türkiye’nin de içinde egemenli¤i koflullar›nda, burjuvazi aç›s›ndan deoldu¤u dünya gerçe¤idir. Dünya gerçe¤ini belirlemokratikleflme, de¤iflik tabakalardan meydana gelyen temel olgu da, emperyalizmin bir sistem olamifl burjuva s›n›f›n›n ekonomik a¤›rl›klar›na göre rak dünyaya egemenli¤i ve bu egemenli¤i sa¤latemsili bir parlamenter sistemi oturtmak anlam›na yanlar›n, hiyerarflinin bozulmas›na müsaade etmegelirken, devrimci bak›fl aç›s›ndan sorun, aç›k s›n›fyecekleridir. Sistem, yeni güçlerin emperyalistlefllar savafl› arenas›nda çözülebilecek bir sorundur. mesine olanak vermemektedir. ‹ki emperyalist Devrimci s›n›f savafl› ne derece etkin ve örgütlüypaylafl›m savafl›n›n sonucunda flekillenen dünya se, bunun do¤al sonucu olarak burjuvazinin yönetigerçe¤i de, bunu bir kez daha göstermifltir. Emperm tekelini s›n›rlamak da o derece olanakl› hale geyalizmin hiyerarflik örgütlendi¤i do¤ruysa, sistemi lir. Bugün burjuvazi için, rejimi istikrara kavufltursarsan bir devrimci geliflme d›fl›nda sistemin tepema hedefine dönük bir demokratikleflme hedefi olsinde bir de¤ifliklik ortaya ç›kmayacak, ancak sistesa da, bu durum ezilen s›n›f ve tabakalar için daha min alt basamaklar›nda yer de¤ifliklikleri olabileelveriflli koflullarda bir savafl›ma giriflme olana¤›na cektir. Emperyalist metropollerin yüzy›l›n bafl›ndahiçbir katk› yapmayacak, aksine bu demokratikleflki durumu ile bugünkü tablosu aras›nda esasl› de¤ime bir sald›r› haline dönüflerek, iflçi s›n›f›n›n daha flikli¤in olmamas› bunu yeterince kan›tlamaktad›r. elveriflsiz koflullarda savafl›m vermesini beraberinde Türkiye solcular›n›n bu liberal ütopyalara sahip getirecektir. Burjuvazinin de iflçi s›n›f›n›n da, iflini olmas›nda, baz› örneklerin yan›lsamal› kavran›fl› kolaylaflt›ran bir demokratikleflme, politik gericilik çok özel bir role sahip. Bu örnekler içinde, bir k›ve tekellerin egemen oldu¤u emperyalizm ça¤›nda s›m Avrupa ülkelerine göre ekonomik olarak geri ne dünyada ne de bu topraklarda olanakl›d›r. kalm›fl ve uzun dönem faflist diktatörlü¤ün egemen Demokrasi Programlar›n›n ‹flas›ndan oldu¤u, ama son 25 y›lda ise, Avrupa’n›n kurumDuyulan Telafl sal yap›s› içinde yeralan, ‹spanya, Portekiz ve YuTürkiye burjuvazisinin, AB’ye üye adayl›¤›n›n nanistan’›n durumu en baflta geliyor. benimsenmesiyle birlikte atmaya bafllad›¤› sevinç Gerçekten de, bu örneklerde, faflist veya askeri 盤l›klar› fazla sürmemifl, bir dizi olay (AB yol haridiktatörlüklerin bir dönem egemen oldu¤u, sonratas›n›n aç›klanmas›, K›br›s, Avrupa ordusu, Nice s›nda ise, devrimci dinamiklerin tasfiyesi ve yoldan zirvesi, Ermeni soyk›r›m› konusunda at›lan ad›mlar ç›kar›lmas› sayesinde görece demokratik bir burjuvb.) vesilesiyle, AB ile iliflkiler tam bir t›kan›kl›¤a va demokrasisine geçtik- Demokrasi sorununa proleter s›n›f bak›fl›ndan bak›lmamas›, girmifltir. Burjuva bas›nleri do¤rudur. E¤er heda art›k eskisi gibi bir deflenen böyle bir burju- “demokratikleflme” kavram›n›n ele al›n›fl›nda da kendini AB heyecan› kalmam›fl, ortaya koymaktad›r. Sermaye egemenli¤i koflullar›nda, va demokrasisi ise, böyle genelde bir kötümserlik b ir demokrasi olana¤› burjuvazi aç›s›ndan demokratikleflme, de¤iflik tabakalardan egemen olmufltur. Türvard›r. kiye’nin Ulusal Programeydana gelmifl burjuva s›n›f›n›n ekonomik a¤›rl›klar›na Ancak Türkiye ile bu m›’n› aç›klamas›, yenigöre temsili bir parlamenter sistemi oturtmak anlam›na ülkelerin emperyalist sisden umut ›fl›klar›n›n sagelirken, devrimci bak›fl aç›s›ndan sorun, aç›k s›n›flar tem içindeki konumu çok ç›lmas›n› sa¤lasa da, lisavafl› arenas›nda çözülebilecek bir sorundur. önemli bir farkl›l›k gösberalleri tatmin etmeye termektedir. Bu ülkeler, özellikle de ‹spanya ve yetmemifltir. Bu geliflmeler, ç›karlar›n› AB ile iyi Portekiz, eski sömürgeci güçler olmalar› nedeniyle, iliflkilere ba¤layan burjuva kesimlerde, özellikle de ekonomik olarak AB’ye girmeye daha haz›r koliberal sol kesimde tam bir tedirginli¤e, hatta telafla numdayd›lar. ‹kincisi, bu ülkelerin düzen d›fl› dinakonu olmufltur. miklerini ehlilefltirmek, devrimci bir önderli¤in olTelafl› as›l k›flk›rtan ise, kurumsal olarak ordumad›¤› koflullarda, tam da uzun faflist diktatörlük nun, parlamentoda MHP’nin bafl›n› çekti¤i burjuva döneminde demokratik yan›lsamalar nedeniyle dükesimlerin, AB ile girilen yak›n iliflkilerin kendi ko24


1

Haziran 2001

numlar›n› riske soktu¤unu düflünerek, AB ile iliflkihaklar›, az›nl›klar›n korunmas›) yerine getir lere temkinli bir yaklafl›m› benimseyen aç›klama ve mekten oldukça uzakt›r. Bu koflullar› yerine ge tutumlar›n daha fazla gündeme gelmesidir. tirmek, faflist diktatörlü¤ün/rejimin çözülmesi Bu aç›klama ve tutumlar, san›lan›n aksine, buranlam›na gelir. Ama Türk burjuvazisi bu yete juvazinin bir kesiminin AB karfl›tl›¤›n› de¤il, bir nekte de¤ildir, buna haz›r de¤ildir ve AB dayat yandan burjuvazinin tabandaki dinamiklerin kontt›¤› için, siyasi iktidar biçimini çözmeye yanafl rolden ç›kaca¤› yönündeki korkusunu, öbür yanmayacakt›r. ” (agy, s. 78) dan ise, burjuvazinin deAt›l›m-S›n›f Pusulas›, Telafla kap›lan sadece, Avrupa ile yak›n iliflki içindeki ¤iflik kesimlerinin süreç Türkiye’nin AB’ye gireburjuva çevreler ve liberal solcular de¤ildir. üzerinde etkin olma yöce ¤i ne ke si n g özü yl e nündeki iç çat›flmalar›n›n Devrimci-demokrat damar› güçlü olarak bünyelerinde bakmaktad›r. Kopenhag sertleflmesini dile getirkriterlerinin, faflizmin tafl›yan merkezci ak›mlar da, stratejilerini demokrasinin mektedir. Do¤al olarak çözülmesi sonucunu yakazan›lmas› üzerine kurduklar›ndan, bir baflka yönden telafl böyle bir ortam ise, liberataca¤›n›, burjuvazinin yaflamaktad›r. ral solun ezilen ve sömübu yetene¤e sahip olmarülen kitlelerin özlemlerini istismar ederek ayakta d›¤›n› söyleyen At›l›m, öte yandan da, burjuvazinin kalma ve güçlenme stratejisini riske sokmakta, varKopenhag kriterleri içinde kendisini zorlayacak bir l›k zeminlerini tehdit etmektedir. Tedirginli¤in ve fley olmad›¤›n› düflünmektedir. telafl›n nedeni budur. “AB’nin Kopenhag kriterlerinin siyasi koflul Ancak telafla kap›lan sadece, Avrupa ile yak›n lar›n› yerine getirmesinde faflist diktatörlü¤ü iliflki içindeki burjuva çevreler ve liberal solcular dezorlayan önemli nedenler yok. Güçlü bir halk ¤ildir. Devrimci-demokrat damar› güçlü olarak muhalefetinin oldu¤u koflullarda burjuvazi söz bünyelerinde tafl›yan merkezci ak›mlar da, stratejikonusu kriterlere uyum sa¤lamak zorunda kala lerini demokrasinin kazan›lmas› üzerine kurduklabilir. Bu uzun vadede faflist diktatörlü¤ün çözül r›ndan, bir baflka yönden telafl yaflamaktad›r. Bunmesine de götürebilir. ” (Agy, s. 75) lar ise, demokratikleflme ad› alt›nda gündeme ge“...Avrupal› emperyalistler bu nedenlerden len gerici reformlar sald›r›s› ile burjuva demokrasidolay› Türkiye’yi uzun bir dönem aday üye oda sinin bir bütünün parçalar› oldu¤unu bilince ç›kars›nda bekletme flans›na sahip olamayacakt›r. ” tamad›klar› ölçüde, AB ile iliflkilerin geliflmesinin (agy, s. 75) düzenin demokratikleflmesine yolaçaca¤›n›, bu anGörüldü¤ü gibi, At›l›m, bir yandan AB ile delamda programatik olarak büyük bir açmazla yüzmokrasi gelmeyece¤ini, zaten burjuvazinin böyle yüze kalacaklar›n› düflünmektedir; böyle düflünbir yetene¤e sahip olmad›¤›n› söylemektedir; ama mekle de haks›z say›lmazlar. Bu kesimler her ne öte yandan da, “Güçlü bir halk muhalefetinin ol kadar “demokrasi mücadelesi iktidar mücadelesidu¤u koflullarda” uzun vadede faflizmin çözülmedir” diyerek, burjuva demokrasisinin savunucular› sine yolaçacak bir geliflmenin olaca¤›n› söylemekile aralar›na fark koymaya çal›flsalar da, demokratedir. At›l›m, demokrasiyi kazanmay› stratejik bir tik özgürlükler sorununu proleter devrim savafl›m›amaç olarak benimsedi¤ine göre, aç›ktan söylemen›n yan ürünü olarak almad›klar›, sovyetlere dayase de kendisinin rolünü, düzenin yönelifline, “Güç nan proletarya demokrasisini temel stratejik hedef lü bir halk muhalefeti” gelifltirerek katk›da bulunolarak benimsemedikleri ölçüde, liberallerle aralar›mak olarak tan›mlam›fl oluyor. na s›n›r çizmede inand›r›c›l›klar›n› yitirmektedirler. Demokrasi program›na ne derece devrimci bir Bu merkezci ak›mlardan biri olan At›l›m, bir içerik vermeye çal›flsa da, bunu stratejik bir hedef yandan burjuvazinin Kopenhag kriterlerini yerine olarak benimseyen bir di¤er ak›m ise, Al›nterigetirme yetene¤ine sahip olmad›¤›n› düflünerek miz’in temsil etti¤i yaklafl›md›r. O, isabetle düzenin kendini rahatlatmaya çal›flmaktad›r. Öbür yandan reform yöneliflinin devrimci hareketi vuraca¤›n› da, böyle bir olas›l›¤›n “faflist diktatörlü¤ün çözülhissetmekte, ama bu reformlar›n demokratik bir mesi” sonucunu yarataca¤›n› söyleyerek, tabandan ortam yarataca¤›n› düflünmektedir. Devrimci harebask›yla demokrasiyi geniflletme planlar›n› yapketin demokrasi program›n› elinden alacak bir gemaktad›r. Her iki durum ise, burjuva demokrasisini liflmeyi de olas›l›k dahilinde görmekte, flimdiden soldan desteklemenin ötesine geçememektedir. buna karfl› mevcut konumunu savunarak barikat “Türkiye’ye AB ile demokrasi gelmeyecek” dioluflturmaya çal›flmaktad›r: yen At›l›m, bu görüflüne kan›t olarak ise flunlar› “Üzerinde durulmas› gereken bir baflka ya söylüyor: n›lsama da iflbirlikçi tekelci burjuvazinin gerçek “Burjuvazi, kendi ç›kar›ndan dolay› iktisadi, lefltirece¤i siyasal reformlar ve AB’ne girifl süre mali ve teknoloji alanlar›nda reformlar yapa ciyle birlikte demokratik görevlerin çözülmüfl cakt›r. Ama kopenhag kriterlerinin siyasi koflul olaca¤›; dolay›s›yla art›k sosyalist görevlerin çö lar›n› (demokratikleflme, hukuk devleti, insan zümü için sosyalist devrim stratejisiyle hareket 25


Haziran 2001

1

edilmesi gerekti¤i görüflüdür. gibi amaçlarla yapaca¤› güdük reformlarla, bur “Birincisi bu do¤mam›fl çocu¤a don biçmek juvazinin istedi¤ini istedi¤i gibi yapmas›na b›ra tir..... ayr›ca devrimci patlama olas›l›klar›n›n gi k›lmamal›d›r.” (Agy) derek artaca¤›, emperyalistler aras›ndaki çeliflki “Bu süreçte afla¤›dan, kitlelerden güçlü bir lerin keskinleflece¤i bir sürece giriliyor.” (Çek-al, devrimci bas›nç gelirse bu görece daha genifl Al›nterimiz, Ocak 2001) olabilir. Di¤er türlü en alt s›n›rda güdük reform Al›nterimiz, demokratik devrime gerekçe olan lar düzeyinde kalacakt›r. Bundan dolay›, iflbir demokrasi program›n›n elden gidece¤ini olas›l›k likçi tekelci burjuvazi içerisindeki yönelimi göre da hi l ind e g örm ekt e , meyip bu geliflmeleri AB’ye girifli kaç›n›lmaz görmek, bunun bir demokratikleflme ama bunun kendi mevsalt demagoji olarak yarataca¤› beklentisi içine girmek, ama öte yandan da, cut konumunu riske sokde¤erlendirmek ve se sürecin öznesi olan burjuvaziyi “kendi bafl›na” tu¤unu düflünerek de, yirci olmak yerine, bur “do¤mam›fl çocu¤a don juvaziyi bu ad›mlar› at b›rakmayarak taban hareketiyle onu ileriye sürüklemek, biçme”meyi önermekte- Menfleviklerin liberal burjuvaziye yükledi¤i misyon ve liberal maya zorlayan iç ve d›fl dir. Ancak, “çocuk doned enl e ri d o ¤ru çö muhalefeti destekleyerek devrimci sonuçlar elde etme ¤arsa?” sorusu bofllukta zümleyerek -ayn› za anlay›fl›yla ne kadar da benzemektedir... kalmaktad›r. Yine de, manda reform ad›mla böyle bir do¤umu riske sokacak, “devrimci patlar›n›n s›n›rl› ve güdük niteli¤ini görüp ham ha ma”lara iflaret etmesini onun için, kendini bütüyallere kap›lmamak da olacakt›r. Bu -özgürlük nüyle düzeniçi çözümlere angaje etmemesi bak›ve demokrasi için mücadeleyi, devrimci bir stra m›ndan olumlu bir refleks saymak gerekiyor. Al›ntejiyle yürütecek bir mücadele hatt›na h›zla gi terimiz’in böyle bir olas›l›k durumunda, donan›ms›z rilmelidir .” (Çek-al, Al›nterimiz, Ocak 2001) kalmamak için, önerdi¤i bir yaklafl›m da, “En geliflAl›nterimiz, kendisi ile At›l›m aras›nda bir aymifl burjuva demokrasisinin karfl›s›na sosyalist der›m çizgisi çekmeye çal›flsa da, demokrasiyi stratemokrasi anlay›fl›(yla) ç›k”makt›r. Ama bunun nas›l jik amaç olarak benimsemede, burjuvazinin reyap›laca¤› konusunda hiçbir fley söylenmemekteformlar›n›n demokratik bir ortam yarataca¤›nda ve dir. Böyle olunca da temenniden öte bir fley ifade bu yönelifli tabandan bask›yla ilerletme perspektietmemektedir. Ayr›ca, “sosyalist demokrasi anlay›finde ortaklaflmakta. Ortaya konulan riskler ve fl›”n›n bugün sadece taktik bir yönelifl oldu¤u da bunlar karfl›s›nda uyar›lar› ise, bir temenninin ötesöylenmektedir. Güncel görevler alan›nda ise, bursine geçmemektedir. juvazinin yöneliflinin kendi belirledi¤i koflullarda deAB’ye girifli kaç›n›lmaz görmek, bunun bir de¤il, tabandan bir bask›yla demokrasi mücadelesinin mokratikleflme yarataca¤› beklentisi içine girmek, genifl bir zemine yay›lmas›d›r. ama öte yandan da, sürecin öznesi olan burjuvaziyi “....Hemen flunu da eklemek gerekiyor. En “kendi bafl›na” b›rakmayarak taban hareketiyle geliflmifl burjuva demokrasisinin karfl›s›na sosya onu ileriye sürüklemek, Menfleviklerin liberal burjulist demokrasi anlay›fl› ç›kar›larak devrimimizin vaziye yükledi¤i misyon ve liberal muhalefeti desteiçerisinde bulundu¤u aflamada geniflleyen sosya kleyerek devrimci sonuçlar elde etme anlay›fl›yla list nitelikteki görevlerin çözümü perspektifiyle ne kadar da benzemektedir... ve sosyalizme kesintisiz geçifli güvence alt›na Bu kesimlerin aç›ktan söyleyemediklerini ise, alacak iflçi s›n›f› önderli¤inde ittifak bileflenleri komünist-devrimci referanslara ba¤l›l›kta özel bir nin azami ölçüde ona yaklaflt›r›lmas›yla yürütül sorumluluk duymayan bir çevrenin yay›n›nda aç›kmelidir bu mücadele. ça ifade edilmektedir. “Devrimci taktiksel önderlik misyonu bu “AB’nin Türkiye’ye demokrasi, özgürlük, re bütünü kucaklamal›, günlük siyasal görevler fah getirece¤i, flüphesiz yaland›r. Ama ‘Kopen buna uygun yürütülmelidir. ‹flbirlikçi tekelci hag kriterleri’nin, Türkiye’deki iflkence uygula burjuvazinin güdük siyasal reform yönelimini mas›na gösterilen tepkilerin; ifade özgürlü¤ü sadece demagoji olarak gören, ikincisi, genel konusunda Türkiye’yi elefltiren ‘raporlar›n’; ka bir demokrasi savunuculu¤u ve salt devrimci y›td›fl›, çocuk, hatta sendikas›z iflçi çal›flt›rman›n demokrasinin s›n›rlar› içerisinde kalan parti ve ‘haks›z rekabete yolaçt›¤›’ yönündeki bask›lar›n; örgütler, derin bir ç›kmaza girme, bofllu¤a sav Türkiye’de demokratikleflme talep eden, hak ve rulma, zemin kaymas›yla fiilen ve siyaseten re özgürlüklerini korumak ve gelifltirmek isteyen formist tasfiyecili¤e geçifl tehlikesiyle karfl›kar milyonlarca iflçi ve emekçi için, ö¤renci ve ayd›n fl›yad›r. için, kendi taleplerinin meflruiyetini güçlendiren “Güncel görevler alan›na geçecek olursak, unsurlar olarak görülece¤i kesindir. Üstelik bu meydan, iflbirlikçi tekelci burjuvazinin yönete meflrulaflt›r›c› rol, AB ülkeleri hükümetlerinin meme krizini aflmak, rejimi hale yola koymak, gerçekte niyeti ne olursa olsun, gerçektir. AB’ye geçifl için asgari koflullar› yerine getirmek “... ancak madem ki bugün, böyle bir meflru 26


1

Haziran 2001

iyet art›r›c› süreç var; sadece ‘AB’ye hay›r!’ ne yetçi bir “hay›r”c›, ya da küreselci-liberal bir gatif ve keskin önermesiyle yetinece¤imize; bu “evet”çi olmak durumundas›n›z. Bunun devrimcinun s›n›f mücadelesi için bir imkan haline geti komünist hareket için bir ç›kmaz oldu¤u aç›kt›r. relim. Zaten biz ‘evet’ de desek; ‘hay›r’ da de Devrimci-komünist güçler için, devrimci politika sek; e¤er etkisizli¤imizden kurtulamayacaksak; kendi gündemi üzerinden bir politika olacakt›r. Bu emperyalist küreselleflmenin bu boyutu da ken politikan›n asli hedefi, devrimci bir önderlik yaratdi mekanizmalar› içinde yürüyüp gidecektir.” mak, yani dostun da düflman›n da dikkate alaca¤› (Özgürlükler Savafl›larak Kazan›lacak, FABR‹KA, bir politik güç olabilmektir. Böyle bir güç olmada say›: 47, Nisan 2000. s. 14) kavran›lacak halka ise, devrimci bir program-politiAB Sorunu ka ve örgüt zemininde, öncü güçlerin e¤itilmesiDevrimci Hareketi Muhasebeye Zorluyor dönüfltürülmesi ve birlefltirilmesi olmak zorundad›r. Gündeme gelen her önemli sorunda görüldü¤ü Kaba bir “evet”çili¤in ve “hay›r”c›l›¤›n neden gibi, AB sorunu da bir kez daha devrimci hareketi devrimci politika olmad›¤›n› göstermek için, etkin muhasebeye zorluyor. Muhasebenin ana unsurlar› politik güçlerden kimin “evet”çi, kimin “hay›r”c› ise, emperyalizm/anti-emperyalizmden, demokraoldu¤unu kabaca tasnif etmek yeterlidir. siden ne anl›yoruz, s›n›f›n ç›karlar›ndan ne anl›yoYayg›n kan›ya göre; ordu, bir bütün Kemalistruz, ba¤›ms›z bir politik güç olmak için nas›l bir ler, bu arada EMEP, S‹P, ‹P, MHP, radikal islamc›program, strateji ve önceliklerden hareket edilecek lar ve devrimciler “hay›r”c›lar› oluflturuyor; ANAP, gibi, temel gündem maddeleri olacakt›r. FP, DSP, ‹kinci Cumhuriyetçiler, TÜS‹AD, ÖDP, K›sa ve orta vadede, Türkiye’nin AB’ye gireTürk-‹fl, D‹SK, KESK, Hak-‹fl ise, “evet”çileri oluflmeyece¤i konusunda, hem Türkiye burjuvazisi, turuyor. Bu tablo içinde, yönetilenler ba¤›ms›z bir hem de Avrupa sermayesi hemfikirdir. Ancak, serözne ve örgütlü durumda olmad›¤›ndan, genel burmaye, amaçlar›na varmak için bu gerçe¤i dile gejuva ideolojisinin etkisiyle ve medyan›n manipülastirmeyi de¤il, genifl y›¤›nlar› “demokrasi” ve “reyonu ile s›k s›k saf de¤ifltirmekte ve ona uygun tufah” beklentisi içinde tutmay›, bu arada da kendi tum almaktad›r. Burjuvazi Ermeni sorununu günç›karlar› do¤rultusunda bu süreçten yararlanmay› deme getirdi¤inde, flovenizm temelinde en aktif önemsemektedir. AB karfl›tl›¤›na soyunmakta, aday üyeli¤in kabuBütün sorun uzun vadede sorunun nas›l flekillelünde oldu¤u gibi, kimi zaman da AB’ci olarak senece¤idir. Herkes hesab›n› bunun üzerine yapmakvinç 盤l›klar› atmaktad›r. tad›r. Devrimci-komünist güçlerin de, günlük maniBu tablodan hareket etti¤imizde, gerek “hapülasyon tuza¤›ndan kurtularak, kendi uzun vadeli y›r”c› olsun, gerekse “evet”çi olsun, devrimci harehedefleri üzerinde yo¤unlaflmas› ve önceliklerini de ketin mevcut gücüyle, yukar›da say›lan öznelerden bu temelde belirlemesidir. Devrimci konumundan kendini ay›rt etmesi de, onlar›n d›fl›nda kendi sesisözedilemeyecek olan bir ayd›n›n, “yukar›da da ni duyurmas› da olanakl› de¤ildir. Yukar›daki tablo sayd›¤›m gerekçelerle, hem AB üyeli¤i tart›flma gözönününde bulunduruldu¤unda, devrimcilerin s›n›n Türkiye solunun gündeminden ç›kmas›n› “hay›r”c›l›¤›, kuflkusuz ki, özgün ve devrimci yoye¤liyorum. Bu yapay bir konudur. Ara aflama rumlu bir “hay›r”c›l›k olmas›na ra¤men, onu “halarda o olumsuz geliflmeler gerçeklefltikçe yuka y›r”c›lar korosunun d›fl›na ç›karmamakta, bu özgün r›da sözünü etti¤im (ve daima sol darbeler vu ve devrimci yorum etkisiz kalmaktad›r. Böyle olunran) o kollektif histeri canlanacakt›r. Bu yapay ca da, gerici kadronun içinde, istemeden onun yegündem solu fikri tem de¤ine düflmektedir. Gündeme gelen her önemli sorunda görüldü¤ü gibi, AB belli¤e sürüklemekte Devrimci bir politika, sorunu da bir kez daha devrimci hareketi muhasebeye d i r . ” (Korkut Boratav, her koflulda kendi muS›n›f Hareketinde YÖN, zorluyor. Muhasebenin ana unsurlar› ise, emperyalizm/antihataplar› nezdinde, burMa y› s- h az ira n 2 0 00) juva kesimlerden farkl›l›emperyalizmden, demokrasiden ne anl›yoruz, s›n›f›n uyar›s›n› yapmas›, hem ç›karlar›ndan ne anl›yoruz, ba¤›ms›z bir politik güç olmak ¤›n› ay›rt eden politikaisabetli bir uyar›y›, hem d›r. Böyle bir ay›rt etmeiçin nas›l bir program, strateji ve önceliklerden hareket de solun içine düfltü¤ü nin koflulu ise, birincisi edilecek gibi, temel gündem maddeleri olacakt›r. sefaleti sergilemesi bak›ba¤›ms›z politik bir güç m›ndan ibret vericidir. AB’ye “evet” demek de, “hay›r” demek de bir politika de¤ildir; daha do¤ru ifade ile, devrimci bir politika de¤ildir ve sokaktaki insana, yani iflçi ve emekçilere bir mesaj vermemektedir. Burada politikadan neyin anlafl›lmas› gerekti¤i de do¤ru kavranmal›d›r. E¤er bugün politikadan, genifl y›¤›nlar› etkilemeyi hedefliyorsan›z, ya milli-

olmakt›r, ikincisi ise, bu ba¤›ms›zl›¤›n gere¤i olarak burjuvazinin manipülasyonlar›na aç›k olmayan, herkesin netlikle görece¤i devrimci bir programatik bak›fla sahip olmakt›r. Ba¤›ms›z politik bir güce sahip olunamad›¤› bugünkü koflulda ise, bir yandan ilkesel-programatik sorunlarda kesin bir aç›kl›k üzerinden devrimci çözümleri canl› tutmak, bu zeminde genifl kitleyi de¤il, öncü unsurlar› e¤i27


Haziran 2001

1

terek, politik-örgütsel ba¤›ms›zl›¤›n koflullar›n› yaAyn› açmaz, soruna devrimci s›n›f perspektifinratmakt›r. den bakmayan “hay›r”c›lar için de geçerlidir. ‹MF Örnek olsun, AB’ye girildi¤inde demokrasi gekarfl›tl›¤› temelinde, “ulusal varl›klar›”, varolan lecek denmektedir ve bu bir ölçüde yalan da de¤il“memleketi”, “ulusal devlet”i, K‹T’leri, hatta özel dir. Devrimci politika kendini bu noktada ay›rt etkapitalist iflletmeleri sat›n alan veya ortak olan mek için, mutlaka, “nas›l, kimin için demokrasi?” uluslararas› tekellere karfl› olma ad›na, sonuçta sorusunu sormal› ve aç›k bir flekilde komün de“yerli” tekelleri savunmaya varan bir propagandamokrasisi saf›nda yerald›¤›n› laf› doland›rmadan n›n neresi devrimciliktir? Devrimcilik ad›na “haortaya koyabilmelidir. y›r”c›lar cephesinde yeralanlar›n, yat›p kalk›p, ‹P’i, Ayn› flekilde, AB’ye girildi¤inde, “ulusal zenginEMEP’‹, S‹P’i reformistlikle suçlamalar›, ama onlali¤in” artaca¤› söylenmektedir ve bu yalan de¤ildir; r›n “ulusal” yanlar›yla ortaklaflmalar›, nas›l bir kafa ama devrimci politika, bu “zenginli¤in” hangi kokar›fl›kl›¤› içinde olduklar›n› ortaya koyuyor. Oysa, flulda gerçekleflece¤ini ve kime refah getirece¤ini bu güçler gerçekten de düzen tamircili¤i misyonunet bir flekilde ortaya koymal› ve iflçi s›n›f›n›n bünun gere¤ini yerine getiriyorlar ve melez ak›mlar›n tünsel ç›karlar› bak›m›ndan sermayenin karfl›s›nda ileriye ç›kmad›klar› durumda varacaklar› akibet de, cepheden yerini tan›mlamada tereddüt göstermebundan baflkas› olmayacak. melidir. Strateji ve takti¤ini, Türkiye’nin AB’ye üyeli¤i Evet, burjuvazi, AB’ye girsin veya girmesin, üzerinden belirleyenler ya da AB üyeli¤ine “hay›r” gerçekten de, burjuvazinin bütünsel ç›karlar› temeveya “evet” diyerek onu temel politik gündemlerinlinde, ama iflçi s›n›f›n›n da tam bir düzene ba¤landen biri haline getirenler, sadece içinden geçti¤imas› üzerinden bir “demiz dönemdeki güç denmokrasi”yi hedeflemekDevrimci bir politika, her koflulda kendi muhataplar› gelerini yanl›fl de¤erlentedir. Böyle bir demokdirmekle kalm›yor lar; nezdinde, burjuva kesimlerden farkl›l›¤›n› ay›rt eden rasi koflulunda, düzeni devrimci dinamiklere güpolitikad›r. Böyle bir ay›rt etmenin koflulu ise, birincisi temelden karfl›s›na almavensizliklerini de dile geba¤›ms›z politik bir güç olmakt›r, ikincisi ise, bu yan küçük burjuvazinin tirmifl ve görünür geletatmin olaca¤›, iflçi s›n›f›- ba¤›ms›zl›¤›n gere¤i olarak burjuvazinin manipülasyonlar›na cekte devrim seçene¤ini aç›k olmayan, herkesin netlikle görece¤i devrimci bir n›n ayr›cal›kl› kesimleride d›fllam›fl olu yorlar. nin avunabilece¤i, sendiBöyle bir de¤erlendirme programatik bak›fla sahip olmakt›r. k al ve “d e mo kra tik ” ve bak›fl ise, kaç›n›lmaz haklar›n› kullanabilece¤i bir ortam oluflturulacakt›r. olarak bu öngörüye sahip olanlar›, bu gündem Bu iflçi s›n›f›n›n daha fazla burjuva diktatörlü¤üne üzerinden politik konumunu belirleyenleri, liberal ba¤lanmas› ve devrimci dinamiklerin tasfiyesi kofluplatformlara, düzeniçi çözümlere, burjuvazinin lunda olabilecek bir demokrasidir. Düzeni temelkendi iç çeliflkilerinden “yararlanarak” çatlaklara den karfl›s›na alanlar›n böyle bir demokrasiyi saoynamaya sürüklemektedir. vunmalar› bir yana, buna yak›n durmalar› bile, kriBurjuvazinin kendi de¤erlendirmeleri içinde bitik dönemeçlerde iflçi s›n›f›na ihanet olarak somutle, AB’ye üyelik 20-25 y›ll›k bir sürecin arkas›ndan lanacakt›r. gelecektir. B›rakal›m üyeli¤in gerçe¤e dönüflüp döAyn› flekilde, burjuvazi gerçekten de, sistemi isnüflmemesini, bu sürede devrimci çözümler öngörtikrara kavuflturmak amac›yla, iflçi s›n›f›n›n ciddi bir mek ve onun gere¤ini yerine getirmek yerine, aristokrat kesiminin oldu¤u, yani görece refah içinAB’ye üyeli¤i veri alan bir yaklafl›m üzerinden bekde oldu¤u, burjuvazinin ise, ulaflt›¤› zengin düzeyi lentilere girmek, ister “hay›r”c›, isterse “evet”çi ve s›n›fsal dengelerin elverdi¤i ölçüde k›r›nt›lar üzecepheden olsun, burjuvazinin estirdi¤i rüzgarlara rinden görece refah sa¤lamay› amaçlad›¤› kesindir. kap›lmak anlam›na gelecektir. Bunun nas›l olaca¤› da s›r de¤ildir. Ya iflçi s›n›f›n›n AB sorununda devrimci hareketin karfl› karfl›ya genifl kesimlerinin yo¤un sömürüsüyle, ya da söoldu¤u sorun, ba¤›ms›z devrimci bir politik güç ve mürgeci bir konum kazanarak baflka ülkelerin zendevrimci s›n›f perspektifine sahip olunamad›¤›, ginliklerinin talan edilmesiyle, k›sacas› sömürünün ama öbür yandan da böyle bir ba¤›ms›zlaflman›n artmas›yla. ‹flçi s›n›f›n›n s›n›rl› bir kesiminin refah› gere¤i olan haz›rl›k görevlerine ve bunun gerektiru¤runa, devrimcilerin böyle bir düzeni savunmalar› di¤i gündemlere yo¤unlaflman›n yaflanamad›¤› koya da ehven-i fler saymalar› olanakl› olabilir mi? flullarda, burjuvazinin gündemine hapsolman›n ve “Hay›r bunlar›n hiçbiri olmayacak, yoksullaflaonun yede¤ine düflmenin kaç›n›lmazl›¤›d›r. Bugün ca¤›z, demokratikleflmeyece¤iz” gibi bir redçilik, bir kaç›n›lmazl›k olan bu sorun, bir kader de¤ildir, gerçe¤e uygun olmayaca¤› gibi, s›n›fsal ayr›mlar› kaderini eline almak isteyenler için tek çözüm, kogizleyerek, kendi ç›karlar›n› “ulus”un ç›kar› olarak münist devrimci programatik yaklafl›m›n üretilmesunan burjuvazinin de¤irmenine de su tafl›maya si, bu temelde iktidar pespektifinin gereklerinin yehizmet edecektir. rine getirilmesidir. 28


1

Haziran 2001

SÜREKL‹L‹⁄‹N VE BAfiARININ SIRRI:

PROFESYONEL DEVR‹MC‹LER ÖRGÜTÜ Mehmet REF‹K görülüyordu. Bolflevizm’in ve Bolflevik örgütün proletarya devriminin evrensel arac› oldu¤unu ortaya koymak ise s›n›f mücadelesine düfltü. Bu gerçek, hem mücadelenin keskinleflti¤i anda ‹kinci Enternasyonal partilerinin siyasal ve örgütsel iflas›yla, hem de Bolfleviklerin en kritik anlarda dahi enternasyonalist devrimci bir s›n›f çizgisini korumalar› ve s›n›f› iktidara tafl›yan bir prati¤i ortaya koymalar›yla kan›tlanm›fl oldu. Sadece bu çizgiyi sahiplenenler de¤il, Bolflevizm’e ilk ortaya ç›k›fl an›ndan itibaren siyasal bir rakip olanlar dahi bunu teslim ettiler. Bunu en aç›k flekilde ortaya koyan, Menfleviklerin meflhur lideri Martov olmufltu: “Rus komünistleri, yaln›zca Avrupa’n›n mülk sahi bi s›n›flar›na s›k s›k görünmeye bafllayan toplum sal devrim hayaletine tak›lan adlardan biri olarak de¤il, birçok ülkedeki iflçi s›n›f›n hareketinin için deki güçlü ve özgül bir e¤ilim olarak da ‘dünya bolflevizmi’nden söz etme yetkisine sahip olmufl tur.” (Rus Devriminde Menflevikler, A. Ascher) ‹deolojik politik ayr›mlar› bir yana, Bolflevizmi örgüt anlay›fl› olarak di¤er iflçi s›n›f› partilerinden ay›ran, onun bir profesyonel devrimciler örgütüne dayan›yor olmas›yd›. Nitekim Bolflevizm’in Rus sosyal demokrasisi içinde ayr› bir ak›m olarak ortaya ç›kt›¤› RSD‹P ikinci kongresinde, kopuflun tüzük tart›flmas› üzerine yaflanan tart›flmayla bafllamas› tesadüf de¤ildi. Bu tart›flma ‹kinci Enternasyonal’in örgütlenme anlay›fl›ndan koparak geliflecek bir “savafl örgütü”nün do¤ufluna iflaret ediyordu. Devrimci Bir Örgüt Ve Kadro Niteli¤i Bolflevizm’in baflar›s›n›n alt›nda böyle bir savafl örgütünün ve onun yap›tafllar› olan kadrolar›n varl›¤› yat›yordu. “Partimizin bu üstün birli¤ini, sa¤laml› ¤›n› ve dengesini kim sa¤lam›flt›r? Bütün bunlar, inflas›nda Iskra’n›n en büyük katk›ya sahip oldu¤u profesyonel devrimciler örgütü taraf›ndan gerçek lefltirilmifltir... 1900-1905 y›llar› aras›nda Rus ya’da varolan tarihsel koflullarda Iskra’dan baflka hiçbir örgüt, bugün sahip oldu¤umuz Sosyal De mokrat ‹flçi Partisini yaratamazd›. Rus iflçi s›n›f› sosyalizmi tarihinde, profesyonel devrimciler, üzerlerine düflen görevi yerine getirmifllerdir. 1902-1905 y›llar› aras›ndaki ‘Yuvarlar’›n dar çer çevesinin çoktan d›fl›na ç›km›fl olan bu eseri art›k dünyan›n hiçbir gücü y›kamaz.” (12 Y›l Derlemesi ne Önsöz, Lenin, 1907) Böyle bir savafl örgütünün hayali Lenin’in kafas›nda, “bir örgütsel yap›n›n iskeleti üzerinde”, “devrimciler aras›ndan yetiflecek sosyal demokrat fielyabov’lar ve iflçilerin aras›ndan yetiflecek Rus Bebel’ler” fleklinde canlan›yordu. Bebel Alman iflçi s›n›-

maçl› ve amaca uygun araçlarla yürüyen politikan›n do¤rulay›c›s› pratiktir. Ayakta kalmak, yolunu flafl›rmamak, kendi çizgisinde geliflip güçlenmek ve nihayet amac›na ulaflmak, politik mücadelede baflar›n›n ölçütleri oluyor. Politika iktidar için yap›l›yor ve politikan›n eninde sonunda güç olmak ve iktidar› almaktan baflka do¤rulay›c›s› bulunmuyor. Özgürlü¤ü isteyenler, bunun yolunun kapitalizmin tamamen y›k›lmas›ndan ve iflçi s›n›f›n›n iktidar›ndan geçti¤ini bilenler için, Ekim Devrimi’nin ve onun politik kurmay› olan Bolflevik Partisi’nin tafl›d›¤› sars›lmaz prestij buradan ileri gelmektedir. Baflarm›fl ve do¤rulanm›fllard›r. Lenin’in Ekim Devrimi’nin ard›ndan söyledi¤i gibi, olabilece¤ini ve zafere bu yolla ulafl›labilece¤ini göstermifl olmak, kendilerini takip edenlere b›rakt›klar› en büyük mirast›r. Sonras›nda nas›l yenildi¤i ise, farkl› bir sorundur. Bu yolda yürümeyi amaç edinenlerin ve yenilgilerin ard›ndan amac›ndan vazgeçmeyenlerin gözünde, zaferin nas›l kazan›ld›¤› gerçe¤ini karartmaz. Aya¤› sürçünce yürümekten vazgeçenleri ve siyasal tercihleri kazanan ata oynamaktan ibaret olanlar› bir kenara koyal›m. ‹deolojik olarak küçük burjuva ideolojisine dayan›rlar ve gömlek de¤ifltirir gibi saf de¤ifltirebilirler. Tercihleri ilkesiz, gelip geçici ve güvenilmezdir. Hangi safta durduklar› önemsiz de¤ildir; ancak bugün iflimiz bir yenilgiden do¤rularak aya¤a kalkmakt›r ve bunun bu kesimlere dayanarak yap›lmayaca¤› ortadad›r. Bunu gerçeklefltirmenin a¤›r sorumlulu¤unu tafl›yanlar, kapitalizmin karfl›s›nda toplumsal kurtulufltan yana saf tutanlar ve tuttu¤u saftan emin olanlard›r. Tarihin rotas›n› bu yönde de¤ifltirmenin deneyimlerini Ekim Devrimi’nde bulacaklard›r. Paris’teki provan›n ard›ndan, yaflanm›fl en büyük proletarya devrimi ve iflçi iktidar› Ekim Devrimi’yle gerçekleflti. Ekim Devrimi, o günlerde dünyan›n bütün ezilenlerine umut ›fl›¤› veren bir k›v›lc›m olmufltu. Bugün ise ezilenlerin bu ayd›nl›¤a her zamankinden daha çok ihtiyac› var. Bolflevik Parti, Ekim Devrimi’ni haz›rlayan ve ona öncülük eden partidir ve ezilenlerin önünde böyle bir yang›n› yeniden tutuflturma idealini tafl›yanlar›n ihtiyaç duydu¤u biricik fley, böyle bir partinin yarat›lmas›d›r. Bafllang›çta Bolflevikler bile, bir siyasal ve örgütsel ak›m olarak Bolflevizm’in sadece Rusya’ya özgü bir gereklilik oldu¤u düflüncesindeydi. ‹flçi s›n›f›na önderlik edecek örgütün modeli olarak, ‹kinci Enternasyonal’in örgütlenme anlay›fl› ve bunun en geliflmifl ve etkin örne¤i olan Alman Sosyal Demokrat ‹flçi Partisi

A

29


Haziran 2001

1

f›n›n devrimci önderiydi ve devrimci kadronun devProfesyonel devrimcilere dayanan örgüt, Bolflerimci s›n›fla kurdu¤u canl› iliflkiyi, ona verdi¤i sars›lvizm’in bir siyasal çizgi olarak devam›nda ve iflçi s›n›maz güveni simgeliyordu; Rus halkç› devrimci haref›n›n baflta en ileri kesimleri aras›ndaki devrimci çaketinin önderi fielyabov ise, bir profesyonel devriml›flmas›ndaki süreklili¤inin temel güvencesi olmufltur. cinin her fleyiyle devrime adanm›fll›¤›n› ve tüm yaflaBu süreklilik sayesinde, Bolflevizm mücadelenin farkm›n›, al›flkanl›klar›n›, de¤erlerini devrimci mücadelel› koflullar›n›n kazand›rd›¤› niteli¤i tafl›may› baflarm›fl, nin gereklerine göre tarif etme iradesini... iflçi s›n›f› ve devrimci güçlerin belle¤i olabilmifl, devÇerniflevski’nin Maya’n›n geçen say›s›nda tan›tt›rimci iflçilerle aras›nda en baflta politik güvene daya¤›m›z kitab›n›n, Lenin’i bu denli etkilemesi edebi bir nan bir iliflkiyi kurabilmifltir. Lenin’in kafas›nda, probe¤eninin sonucu de¤ildir: “Bunlar›n hepsi yürekli fesyonel devrimci kadrolara dayanan bir örgüt fikridir, korku nedir, ikirciklenme nedir, karars›zl›k nin oluflmas›n›n, devrimci çal›flmada süreklilik ihtiyanedir bilmezler, hiçbir engel karfl›s›nda gerilemez c›yla çok yak›n bir iliflkisi vard›r. ler, ellerinden ifl gelir, bir ifle sar›ld›lar m› tamam Rus devrimcileri aras›nda hareketin ve örgütlerin art›k, o ifl kesinlikle sonuçland›r›lacakt›r; bu onla süreklili¤inin sa¤lanamamas›n›, bu yüzden de “dün r›n özelliklerinin bir yan›d›r bir baflka özellikleri ve yar›n aras›nda süreklili¤in kopmufl” olmas›n› ve ise son derece namuslu olmalar›d›r, öylesine ki, “geçmiflin deneyiminin gelecek için k›lavuz olamay›hiç kimsenin kafas›nda örne¤in flöyle bir soru fl›n›”, “hareketin y›¤›nlar aras›nda kök salmam›fl oldo¤maz, ‘Ben bu adama kay›ts›z flarts›z güvenebi mas›”na ba¤layanlar vard›. Bu anlay›fltan ç›kan solir miyim? Elbette güvenebilirim...’” Çerniflevsnuç ise fluydu: “Bir düzine ak›ll› bir ç›rp›da yok ki’nin anlatt›¤›, Rus Narodnik hareketinin devrimci edilebilir, ama örgüt y›¤›n› kucaklad›¤› zaman, kadrolar›yd›; özgür bir gelecek umuduna s›ms›k› ba¤her fley y›¤›ndan geldi¤i zaman, hiç kimse, ne ya lanm›fl, ezilen s›n›flar›n ve yoksul halk›n›n ac›lar›n› parsa yaps›n, davay› bast›ramaz.” Lenin devrimci örgütün süreklili¤ine ve kadrolara ve kaderini yüre¤inde paylaflan, kendisine bu kaderi dair temel ilkeleri, bu anlay›flla mücadele içinde tade¤ifltirme misyonu biçmifl, kendine güveni ancak n›mlam›flt›: “Ama örgütlerin a盤a ç›kar›lmas› soru misyonunun büyüklü¤üyle ölçülebilen, kararl›, inançnunu ortaya att›¤›n›za ve l› ve sab›rs›z devrimcigörüflünüzde direndi¤ini ler... Bolflevizm, onlar›n Profesyonel devrimcilere dayanan örgüt, Bolflevizm’in ze göre, ben, bir düzine geride b›rakt›¤› gelenekte bir siyasal çizgi olarak devam›nda ve iflçi s›n›f›n›n baflta ak›ll›y› a盤a ç›karman›n kendi cisi mleflmesi nin yüz ahma¤› a盤a ç›kart koflullar›n› fazlas›yla bulen ileri kesimleri aras›ndaki devrimci çal›flmas›ndaki maktan çok daha zor ol du, bu damardan beslensüreklili¤inin temel güvencesi olmufltur. du ¤unu i ddi a e diy o di, bu gelene¤i proletarrum... Daha önce birkaç kez vurgulad›¤›m gibi, ör yan›n mücadelesiyle buluflturdu. Profesyonel devrimci örgütün Bolflevizm’i baflar›gütle ilgili ‘ak›ll›lar’ sözcü¤ünden anlafl›lan, sade ya tafl›yan üstün niteli¤i, kadrolar›n niteli¤iyle yak›nce profesyonel devrimcilerdir, iflçiler ya da ö¤ren dan iliflkilidir. Kadro niteli¤ine böyle bir vurgu yapciler aras›ndan gelmeleri hiç önemli de¤il. fiunu mak, örgütün kolektif bir niteli¤in oldu¤unun gözden iddia ediyorum: 1- Süreklili¤i sa¤lanan istikrarl› kaç›r›lmas› anlam›na gelmez. Leninist örgüt bireylebir önderler örgütü olmadan hiçbir devrimci hare rin de¤il organlar›n toplam›d›r. Bu, Leninist örgütün ket varl›¤›n› sürdüremez; 2- hareketin temelini niteli¤inin farkl› ifllevler temelinde uzmanlaflm›fl, yerel oluflturan ve harekete kat›lan, mücadeleye kendili veya merkezi görevler üstlenen organlar›n niteli¤inde ¤inden çekilen kitleler ne kadar genifl olursa, böy ve bu toplam niteli¤in ortaya ç›kard›¤› ideolojik-polile bir örgüte duyulan gereksinim o kadar acil bir tik-örgütsel düzeyde somutland›¤› anlam›na gelir. hal al›r ve bu örgüt o ölçüde sa¤lam olmak zorun Öyleyse örgütün niteli¤inde belirleyici olan da, bireydad›r; (çünkü her türlü dema gogun kitlelerin geri sel de¤il kolektif niteliktir. Ancak sözün burada b›rakesimlerini peflinden sürüklemesi o kadar kolay olak›lmas›, tek tek militanlar›n ve özellikle kadronun tacakt›r.) 3- böyle bir örgüt esas olarak, devrimci fa fl›d›¤› niteli¤in önemini siliklefltirecektir. Parti iflçi s›n›aliyeti meslek edinmifl insanlardan oluflmal›d›r; 4f› karfl›s›nda bir bütün olarak önderler örgütü niteli¤iotokratik bir ülkede böyle bir örgüte üyeli¤i, an ni tafl›sa da, profesyonel devrimci kadrolar, partinin cak meslekten devrimciler, siyasi polise karfl› mü kendi içerisinde partiyi de öne çeken bir rol oynuyor. cadele sanat›nda profesyonelce e¤itilmifl insanlar Bu yüzden bu kadrolar›n tek tek niteli¤i ve birbiriyle üye olabilecek flekilde ne kadar çok s›n›rlarsak, ör uyumlu tarzda bir iflbölümünü gerçeklefltirecek flekilgütün ele geçirilmesi o kadar zor olacakt›r; 5- ge de bir araya gelifli, partinin niteli¤ini belirliyor. Prorek iflçi s›n›f›ndan gerek di¤er toplumsal s›n›flar fesyonel devrimciler, partinin çekirde¤ini, omurgas›dan, harekete kat›lma ve içinde aktif olarak çal›fl n› oluflturuyor. Kadronun tafl›d›¤› niteli¤in örgüt ad›ma imkan›na sahip olarak çal›flma imkan›na sahip na kal›c›laflmas›, bu niteli¤in örgüt içinde tamamlan›p olacak kifliler çevresi de o kadar genifl olacakt›r.” dengelenmesini, kadroya ait bir nitelik olmaktan ç›(agy) Bu say›lanlar, devrimci bir s›n›f hareketinin sük›p örgütün kurumlar›nda somutlanmas›n› gerektirireklili¤inin devrimci bir örgütle, devrimci bir örgütün yor. 30


1

Haziran 2001

l›k ve güven aç›s›ndan giderek derinleflen zay›fl›klar›na ra¤men, en gerici dönemde dahi bu dinamiklerle asgari ölçüde buluflmas› mümkün olabilmektedir. Bu dinamiklere dayanmas›, devrimci hareketin en dibe vurdu¤u anda bile ayakta kalabilmesi anlam›na gelir. Ancak örgütsel süreklilikten anlafl›lmas› gereken bu de¤ildir. Örgütsel süreklilik en baflta bir niteli¤in, örgütsel birikimin, deneyimin ve bunlar›n tafl›y›c›s› olan örgütsel kurumlar›n süreklili¤idir. Bu olmad›¤› ölçüde, say›s› ne olursa olsun harekete kat›lan yeni güçler eskilerin yerini doldurmayacakt›r. Elbette ki yeni güçlerin harekete kataca¤› dinamizm önemlidir. Ancak yeni, eskinin birikimlerinin üzerinde varolmad›¤› sürece niteli¤in korunmas›ndan da bahsedilemez. Bu yüzden örgütsel süreklili¤in en temel güvencesi bu nesnel dinamikler de¤il, yeni güçlerden beslenme becerisi de dahil olmak üzere örgütün kendi niteli¤idir. Bu niteli¤ini ispatlam›fl bir örgütsel varolufl yarat›lmadan, devrimci bir hareketin süreklili¤ini baflka koflullara dayand›rmak ise, hangi niyetle yap›l›rsa yap›ls›n, bu alandaki eksikli¤in üzerini örtmek sonucuna varacakt›r. Oysa bu eksiklik her alanda, kendini en güçlü biçimlerde hissettirmektedir. Bugün böyle bir partinin yeniden ve geçmifli afla cak flekilde infla edilmesi için verilen mücadelenin en önemli halkalar›ndan biri, onun kadrolar›n›n yarat›lmas›d›r. Bir niteli¤i yaratmak, onu sürekli k›lmak, yeni güçlerin bu nitelikle buluflmas›n› ve ona güç katmas›n› sa¤lamak parti inflas› yürüyüflünün en temel ad›mlar›d›r. Bizim düflümüz bunu gerçeklefltirmektir, s›nanaca¤›m›z yer bu yürüyüfl olacakt›r. Üzerinde yaflad›¤›m›z topraklar devrim topra¤›d›r ve devrimin nesnel koflullar› kadar devrimci bir partinin yarat›lmas›n›n tüm koflullar›n› da ba¤r›nda tafl›maktad›r. Bu topraklar Bolflevizm’i aflacak bir örgütsel ç›k›fl›n maddi olanaklar›n› fazlas›yla sunmaktad›r. Ser verip s›r vermeyenlerin, zindanlarda so¤uk demiri ve beton duvar› devrime ba¤l›l›kla atan yüre¤inin s›ca¤›yla eritenlerin, devrim için yaflay›p onun için ölenlerin yaratt›¤› de¤erler, böyle bir parti yürüyüflünde devral›nacak ve tafl›nacak gelene¤in en sa¤lam harc› olacakt›r. ‹flçi s›n›f›n›n en öfkeli kesimlerinin tafl›d›¤› s›n›f kiniyle öne ç›kacak genç iflçilerin aras›ndan, insanl›¤›n kurtulufl umuduna ve özgür gelece¤ine ba¤lanarak zihnini kapitalist köleli¤in zincirlerinden özgürlefltiren genç ayd›nlardan, böyle bir partinin yap›c›lar›na kat›lacak, yap›tafllar›n› oluflturacak bir nitelik muhakkak ki ileriye ç›kacakt›r. Bu gerçekleflti¤inde, ezilenlerin kurtulufl umudu harlanacak, devrimci iflçi s›n›f›, kendisinin ve tüm ezilenlerin boynundaki kölelik zincirini parçalamak üzere aya¤a kalkacakt›r.

süreklili¤inin ise, devrimci kadrolar›n niteli¤iyle olan iliflkisinin tarifidir. Devrimci bir örgütün süreklili¤inin güvencesi, devrimci faaliyeti meslek edinmifl, siyasi polise karfl› mücadele sanat›nda e¤itilmifl kadrolara dayanmas›d›r. Devrimci örgütün süreklili¤i s›n›f mücadelesine yeni güçlerin kitlesel olarak kat›lmas›n› sa¤layabilece¤i gibi, kendili¤inden bir flekilde hareketin içine çekilen daha genifl kitlelerin devrimci bir s›n›f çizgisine ba¤lanmas›n›n da güvencesi olacakt›r. Bolflevizm, s›n›f mücadelesinin en zorlu dönemeçlerinde ayakta kalarak s›nanm›fl, iflçi s›n›f› devrimini baflar›ya ulaflt›rarak do¤rulanm›flt›r. Bugün Böyle Bir Parti Yok Proletarya devriminin nesnel koflullar›n›n bir bütün olarak olgunlaflt›¤› dünyada ve emperyalizmin zay›f halkas› olan ve uluslararas› devrime büyüyecek bir yang›n›n ilk k›v›lc›m› olman›n koflullar›n› ba¤r›nda tafl›yan yaflad›¤›m›z topraklarda, böyle bir devrimci örgütün yoklu¤u mücadelenin dü¤üm noktas› olmaya devam etmektedir. Bu topraklarda zengin bir devrimci birikimin varoldu¤u, devrimci hareketin güçlü bir gelene¤e sahip oldu¤u bir gerçektir. Ancak bu birikimi ayr›flt›rarak proleter devrimcili¤in ideolojik politik çizgisi üzerinde ve örgütsel olarak bir profesyonel devrimci yap› etraf›nda toparlayacak bir ad›m at›lmad›¤› sürece, bu birikimin devrimci bir s›n›f önderli¤i anlam›na gelmedi¤i de ortadad›r. Devrimci hareket, ezilen y›¤›nlar karfl›s›ndaki sayg›nl›¤›n› geçmifl gelene¤inden, özverili ve fedakar varl›¤›ndan al›yor olsa da, y›¤›nlar›n politik ihtiyaçlar›na devrimci bir yan›t vermek ve onlara her zaman güven verecek bir politik süreklili¤i tafl›yabilmek aç›s›ndan, tam bir çaresizlik içindedir. Bir yandan burjuva devletin fliddetli sald›r›lar›, en seçkin kadrolar›n ve en faal militanlar›n tutsak düflmesi, yitirilmesi buna ba¤l› olarak devrimci örgüt çal›flmas›n›n s›k s›k kesintiye u¤ramas›, di¤er yandan ise tüm bunlara ra¤men devrimci mücadeleye kat›lmaya istekli yeni güçlerin varl›¤›; yaflad›¤›m›z topraklar›n devrimci hareketinin önemli bir gerçekli¤idir. Devrimin taze güçleri, bu topraklar›n s›n›fsal ve ulusal çeliflkilere dayanan dinamiklerinden ve devrimci hareketin y›llardan beri bu dinamiklerle kurmufl oldu¤u ba¤lardan kök almaktad›r. Bu topraklar›n nesnelli¤inin sundu¤u bir zenginliktir; bu yüzden devrimci hareketin bu dinamiklerden hangi ölçüde beslendi¤i, öncelikle s›n›f savafl›n›n anl›k koflullar›nda bu dinamiklerin nesnel durumuna ba¤l›d›r. Öte yandan, bu dinamiklerle hangi ölçüde buluflabilece¤i, devrimci öznelerin bu kesimlerle kurdu¤u ba¤larla da yak›ndan iliflkilidir. Köklü bir gelene¤e sahip olmak, politik mücadelede s›nanm›fll›k, sahip olunan canl› ba¤lar, verilen politik güven, devrimci hareketin bu dinamiklerle buluflma kapasitesini oluflturan faktörlerdir. Türkiye devrimci hareketi, köklü bir gelene¤e ve y›¤›nlarla s›n›rl› da olsa y›llar boyunca kurmufl oldu¤u canl› ba¤lara sahiptir. Bu sayede politik s›nanm›fl31


Haziran 2001

1

TASF‹YEC‹ ABLUKA, YEN‹DEN YAPILANMA VE DEVR‹MC‹ HAREKET P›nar AZAD iliflkin devrimci hareketin de¤erlendirmeleri, kendi öznel durumlar›ndan çok, burjuvazinin tart›flma, çat›flma ve rekabetinin öne ç›kt›¤› veya geri planda kald›¤› dönemlere göre de¤ifliklik göstermifltir. Öcalan’›n yakalanmas› ve özellikle de mahkemedeki tutumunun ard›ndan, yeniden yap›lanman›n daha do¤ru bir içerikte kavranmaya baflland›¤› bir dönem olmufltur. Ulucanlar sald›r›s›ndan sonra ise, devrimci hareketin yeniden klasik tan›mlar›na dönüflü bafllam›flt›r. En son gelinen noktada, bafllang›çta yeniden yap›lanma olarak de¤erlendirilen yönelim, kendi içinde reform-restorasyon biçiminde tasnif edilmifl ve burjuvazi içinde bu iki e¤ilimin çat›flmas›, tüm de¤erlendirmelere damga vurur hale gelmifltir. Bizim yeniden yap›land›rma ad›n› verdi¤imiz yönelim, devrimci hareketin önemli bir kesiminin “restorasyon” olarak niteledi¤i, 28 fiubat ba¤lant›s›yla orduya maletti¤i yönelim olarak netlefltirilmifltir. Ama sorun sadece bu de¤il, böyle olsayd›, farkl› isimler verilen ayn› yönelifl denilip geçilebilirdi. Ancak durum bundan daha karmafl›kt›r. Yeniden yap›land›rmay› restorasyon olarak adland›ranlar, karfl›s›na bir de reform e¤ilimini koyduklar› zaman, bundan ç›kan sonuç, burjuvazinin “reformcu” kanad›n›n yede¤ine düflmek oluyor. Halbuki reform ve restorasyon, birbirini bütünleyen toplam bir yeniden yap›lanman›n iki yüzünü oluflturuyor. Sorun, burjuvazi içinde reformlardan taraf olanlar ve bunlar› a¤›rdan almak isteyenler aras›nda bu türden çat›flmalar›n olup olmamas› de¤ildir. As›l anlafl›lmas› gereken yön, bu çat›flan e¤ilimlerin uluslararas› yeniden paylafl›m kavgas› ve bununla ba¤lant›l› olarak Türkiye burjuvazisinin altemperyalistleflme yönelimi bütünlü¤ü içinde bu sorunlar› kavramakt›r. Bundan kopar›ld›¤›nda ister istemez, reformcu kesimlerin kendinden menkul reformlar›n›n pefline bilerek ya da bilmeyerek tak›lm›fl olunur. Devrimci hareketin yeniden yap›lanmaya iliflkin de¤erlendirmelerinden önce k›sa bir hat›rlatma yapal›m. 28 fiubat darbe rejiminin, devrimci hareket üzerinde bir flok etkisi yapt›¤›n›, o dönemden sonra da ard› arkas›na gelen flok dalgalar›yla hareketin bir flaflk›nl›¤a sürüklendi¤ini belirtmifltik. Maya’y› sürekli takip edenler bu de¤erlendirmelerimizi biliyorlar. Burada yeniden bunu hat›rlatmam›z›n nedeni, devrimci hareketin, yeniden yap›lanmaya iliflkin yaklafl›mlar›n›n da bu flok dalgalar›yla paralel olarak de¤iflen bir içerik tafl›d›¤›n› göstermek için buna ihtiyaç olmas›d›r. fiok dalgalar›n›n belli bafll›lar›n› hat›rlaya-

evleti yeniden yap›land›rma” yöneliminin Türkiye burjuvazisi aç›s›ndan nas›l bir anlam ifade etti¤ini Maya’n›n geçen say›s›ndaki yaz›da ele ald›k. Ayn› yaz›da, devrimci hareketin, bu yönelimin yeniden güncellefltirildi¤i 28 fiubat sürecinden nas›l etkilendi¤ine de çok genel hatlar›yla de¤indik. Bu yaz›da, devrimci hareketin süreçten etkilenimini daha somut olarak ele alaca¤›z. Her fleyden önce flunu belirtelim ki, burjuvazinin bu yönelimi, teorik, soyut düzeyde ele al›nabilecek bir de¤erlendirme konusu de¤il, güncel ve somuttur; ayr›ca da bir tercih konusu de¤il, burjuvazi aç›s›ndan zorunlulu¤u ifade etmektedir. Komünist devrimcilerin platform önerisinde bu konuya özel bir yer vermeleri de, bir devrim program›n›n bu topraklara iliflkin temel kalk›fl noktalar›n› ortaya koyma çabas›n›n bir ürünüdür. Dünya devrimine karfl› sorumluluklar›m›z›n gere¤i olarak, “biçimsel olarak ulusal s›n›rlarda” bafllayan mücadelenin asgari hedefi olan burjuva diktatörlü¤ü y›kmak üzere at›lmas› gereken ad›mlar›n, kalk›fl noktalar›ndan öteye geçip, daha somut bir program›n oluflturulmas› çabas›ndan ba¤›ms›z olarak anlafl›lamaz. Yeniden yap›lanma yönelimi gerçekte, devrimci hareketin klasik yaklafl›mlar›yla ve devrim perspektifiyle bak›ld›¤›nda anlafl›labilecek ve devrimci sonuçlar üretebilecek bir yönelifl de¤ildir. Bu yönelimi kavramak, bar›nd›rd›¤› tuzaklar› da, sundu¤u olanaklar› da görmek için, en baflta dünya ve Türkiye’nin do¤ru de¤erlendirilmesi flartt›r. Bu de¤erlendirmenin dayanaca¤› çerçeve ise, emperyalizmin Leninist kavran›fl› olmak zorundad›r. Bundan ba¤›ms›z olarak yap›lan de¤erlendirmeler, klasik kal›plar›n içinde yama gibi duracak, devrimci sonuçlar üretmeyecek, kendinden menkul tahlil ö¤eleri olarak kalacakt›r. Zaten, 28 fiubat sürecinden bu yana yaflanan geliflmelere bak›ld›¤› zaman, devrimci sonuçlar üretmek bir yana, asl›nda devrimci hareket saflar›nda ciddi bir erozyon, kan kayb›, politik ve örgütsel kapasite düflüflü yaflanm›flt›r. Ama bunlar birer sonuçtur ve temelinde köklü zaaflardan beslenen ideolojik ve programatik sorunlar yatmaktad›r. Sözü fazla uzatmadan, devrimci hareketin, burjuvazinin “devleti yeniden yap›land›rma” yönelimine iliflkin de¤erlendirmelerine geçelim. Düzeniçi Reform ve ‹yilefltirme Beklentilerinin Temelleri Devletin yeniden yap›land›r›lmas› yönelimine

“D

32


1

Haziran 2001

cak olursak; birincisi 28 fiubat sürecinin meyvelenemlerden politik bak›mdan nas›l etkilendi¤i, yani rinden olan Anasol-D hükümetinin iflbafl›na gelmesi dönemlere göre dalgalanma gösteren tespitlerinden ve uygulamaya giriflti¤i, daha do¤rusu bolca tart›flt›sonra, bugüne, geriye ne kald›¤›, 28 fiubat sürecinin ¤› reformlar dönemiyle bafllad›. Her ne kadar tokal›c› iz b›rakan sonuçlar›n›n neler oldu¤udur. humlar› daha önceden (TÜS‹AD raporlar›yla) at›lDevrimci hareketin, tasfiyeci dalgadan etkilenmem›fl olsa bile, somut olarak bir flokun ve flaflk›nl›¤›n sinde, düflman›n yönelimleri karfl›s›nda devrimci bir yafland›¤› dönem bu hükümet dönemi olmufltur. barikat oluflturamaman›n temel bir yeri vard›r. Ayr›ca ‹kinci dalga, 98 1 May›s› sonras›nda, Ak›n Birdal’a da, düflman sald›r›lar›n›n as›l ideolojik, politik boyutuyönelik silahl› sald›r› ve ard›ndan yaflanan “faflist çenun devrimci hareketi k›skaç alt›na alabilmesi de, bu telerin” devlet taraf›ndan ortaya ç›kar›lmaya bafllanbarikat›n oluflturulamamas›yla ilgilidir. Bunun temed›¤›, Ak›n Birdal’a yönelik sald›r›n›n “ayd›nlat›ld›¤›” linde yatan ise, düflman›n (her ne kadar art›k 75 y›l› dönemdir. Üçüncüsü, A. Öcalan’›n ‹talya’da ortaya geride b›rakm›fl devlet deneyimiyle kazand›¤› belli deç›kmas›, ard›ndan yakalan›p Türkiye’ye getirilmesi neyimler olsa bile) hüneri de¤il, devrimci hareketin ve 31 May›s 99’daki mahkemesinde ald›¤› tutumköklü ve yap›sal zaaflar›d›r. Bu yan›yla bak›ld›¤›nda, dur. Ayn› dönem, 18 N isan 99 se çimlerinde bugün hemen her devrimci grubun analizlerinde yer MHP’nin birinci parti olarak ç›kmas› da flaflk›nl›¤›n tutan yeniden yap›lanma yöneliminin asl›nda bu kave flokun pekiflmesine neden olmufltur. Herkes kladar yer tutmas›n›n da, bu yönelimin önemi bir yana, sik sokak sald›r›lar› beklerken, tam da MHP’nin hüas›l olarak devrimci hareket üzerindeki geriletici etki kümet oldu¤u dönemin ard›ndan AG‹T ve Helsinki kapasitesiyle ilgili oldu¤unu söylemek abart›l› bir yaksüreci, Türkiye’nin AB’ne aday üyeli¤inin kabul lafl›m say›lmamal›d›r. Devletin yeniden yap›land›r›ledildi¤i dönemse, flaflk›nl›¤› pekifltiren doruk noktas› mas› yöneliminin ne oldu¤u, nereye varaca¤›, düflmahaline gelmifltir. fiaflk›nl›¤›n etkisiyle, kimin ne diyen›n hangi ihtiyaçlar›ndan kaynakland›¤› gibi soru ve ce¤ini bilemedi¤i, ama AB’ye aday üyeli¤in kabul sorunlar önemsiz olmasa bile, bunlar›n temel bir yer edilmesiyle birlikte, herkesin görüntüde bir iyilefltiriflgal etmifl olmas› ve devrimci hareketi etkisi alt›na alme bekledi¤i dönemde, düflman›n Ulucanlar’da on mas›, tamamen devrimci hareketin bu etkilenmeye devrimciyi katletti¤i sald›aç›k olmas›ndan kaynakDevrimci hareketin, tasfiyeci dalgadan etkilenmesinde, r›n›n yaflanmas› vb. lan›yor. Bunu kabul etdüflman›n yönelimleri karfl›s›nda devrimci bir barikat mek, her fleyi düflman›n Bu geliflmeleri n her sald›r›lar›yla aç›klay›p, yabiri, devrimci hareketin oluflturamaman›n temel bir yeri vard›r. Ayr›ca da, düflman flanan süreçten kendi hedarbe almas›yla sonuçlansald›r›lar›n›n as›l ideolojik, politik boyutunun devrimci sab›na ders ç›karmayan, m›flt›r. Ama bak›ld›¤›nda, hareketi k›skaç alt›na alabilmesi de, bu barikat›n mazeret teorileri üreten 98 1 May›s› ard›ndan yaoluflturulamamas›yla ilgilidir. yaklafl›mlardan kopmay› flanan k›sa dönem ve Ulusa¤lamak aç›s›ndan da önemlidir. K›sacas›, yeniden canlar sald›r›s› dönemi d›fl›nda, devrimci harekete yap›land›rma kavram› ve bu ad alt›nda de¤erlendiriyönelik ciddi bir fiziki yüklenme ve sald›r› gerçeklefllen burjuvazinin yönelimleri, varl›¤›n› herkesin kabul memifl, as›l darbe, devrimci hareketin zaaflar›ndan etti¤i liberal tasfiyeci ablukan›n temel argümanlar›nkaynakl› olarak al›nm›flt›r. Düflman, y›llard›r fiziki abdan birisi olmufltur. Bilindi¤i gibi tasfiyecilik, burjuvaluka ve sald›r›larla ulaflamad›¤› devrimci hareketi güçzinin proletarya üzerindeki bask›s›n› anlat›r. Ba¤›ms›z süzlefltirme, geriletme, tecrit etme hedefini, yeniden bir politik güç olmad›¤› halde, gözünü düflman›n yöyap›land›rma do¤rultusunda att›¤›, atmay› hedefledinelimlerine diken, onlar› tart›flan, bu gündeme kap›¤i, propagandas›n› yapt›¤› ad›mlarla elde etmifltir. lan devrimci hareket, bu ablukaya da bu sayede kap›Tüm bu geliflmeler, birbiri ard›s›ra, devrimci halabilmifltir. kuflkusuz ki, sadece bir tespit üzerinden reketin flok dalgalar› yaflamas›na neden olmufltur. böyle bir sonuca varmak do¤ru de¤ildir. Tüm bunlar, Bafllang›çta dalgalar halinde yaflanan bu “flok” geliflgerçekte birikmifl köklü sorunlar zemini üzerinde yameler, bir süre sonra devrimci harekette art›k s›raflanm›flt›r, böyle de¤erlendirilmelidir. danlaflan bir tepkinin konusu ancak olabilmifltir. Bu dönemler, ayn› zamanda yukar›daki geliflmelerle paYeniden Yap›land›rmaya Dair ralel ve onlar›n yaflanmas›nda etkili olan burjuvazinin ‹lk Dönemdeki Yaklafl›mlar de¤iflik kesimleri aras›ndaki iç çat›flma ve rekabetle Devrimci hareketin, yeniden yap›land›rma yönede efl zamanl› biçimde yaflanm›flt›r. limini farketmesi 28 fiubat dönemine rastl›yor. Ancak, henüz Susurluk kazas› dönemindeki atmosfeYaflanan flok dalgalar›, devrimci hareket üzerinrinden kurtulamayan devrimci hareket, bir yandan de kal›c› etkilerini b›rakm›flt›r. Bunlar› burada saysoruna ulusal hareket eksenli yaklaflman›n da etkimak çok da gerekli de¤il, devrimci hareketin tüm bisiyle, bu dönemde, yak›n bir de¤iflim beklentisi içine leflenleri, saflarda yaflanan sorunlar› ve bunlar›n hiçgirmifltir. Asl›nda 28 fiubat sürecinde, ordunun laikbirinin de kendinden menkul olmad›¤›n›, yaflanan lilik-fleriat ikilemi üzerinden nas›l da kendi hanesine beral tasfiyeci ablukayla iliflkili oldu¤unu bilecek kapuan toplad›¤›n›, sendikac›lar ve liberaller eliyle kudar deneyim sahibidir. Bu yaz› çerçevesinde as›l üzerulan tuzaklar› k›smen farketse bile, bunlar›n yenirinde duraca¤›m›z konu, devrimci hareketin bu dö33


Haziran 2001

1 “Sömürgeci özel savafl aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, bu dönemin k›smi bir geri çekilmeyi kapsa d›¤› söylenebilir. Düflük yo¤unlukta kirli savafl›n özel ayg›tlar› olan özel tim ve korucu örgütlen melerinin itibar kayg›, polis istihbarat› ve J‹ TEM’in yeniden düzenlenmesi ihtiyac›, keza Kür distan’a yönelik sosyal ve ekonomik bir progra m›n gelifltirilmesi giriflimi, bu kapsamda de¤er lendirilebilir.” (MLKP, II. Kongre Belgeleri, s. 239240, abç) MLKP’nin “geri çekilme” olarak yorumlad›¤› ve yeni seçimlere kadar sürecek bir zaman biçti¤i “yeniden yap›land›rma” ile ilgili olarak, temel dayana¤›, rejimin s›k›flm›fll›¤›d›r. Bundaki temel etken ise ulusal hareketin varl›¤› ve etkisi olarak görülmektedir. MLKP’nin, “geri çekilme” de¤erlendirmesinin di¤er bir temeli ise, sermayenin çeflitli kesimleri aras›ndaki rekabet ve çat›flman›n varl›¤›d›r. Bunu “birlik kongresi”nde de ifade etti¤ini söyleyen MLKP, hem Kürt hareketinin etkisi, hem de iç çat›flmalarla k›vranan rejimin, bozulan imaj›n› düzeltmek istedi¤inden hareket ediyor. Kuflkusuz ki bunlar, nesnellikten kopuk, alabildi¤ine öznel de¤erlendirmeler de¤il, belli bir gerçekli¤e de dayan›yordu. Kürt hareketinin, sistemi zorlamas› da, sermayenin çeflitli kesimleri aras›ndaki rekabet ve iç bölünmüfllük de birer olgudur. Ancak, ulusal harekete en güçlü oldu¤u dönemde bile k›r›nt›lar› olsun vermeyi kabul etmeyen devletin, nas›l olup da hareketin art›k bir geri çekilme ve k›r›lmaya u¤rad›¤› noktada verece¤ini, ya da verse bile bunun nas›l bir sonuç yarataca¤›n› aç›klayamamaktad›r. Bu tür de¤erlendirmeleri yapanlar›n, kendilerini nas›l olup da bir özne olarak görmeye devam etti ¤i aç›klanmaya muhtaçt›r. Çünkü tüm tespit ve yönelimlerinde temel eksen ulusal hareket olmufltur. Nesnellikten tamamen kopuk olmasa bile, bu de¤erlendirmeler, MLKP’nin “de¤iflim” tart›flmalar›na bir ucundan kap›lmas›n› ve tüm yönelifllerine de bu de¤erlendirmelerin damga vurmas›n› getirmifltir. Böyle de¤erlendirmeler bir kez bafllad›ktan sonra arkas› gelmeye devam eder ve etmifltir de. Emperyalist sistemin leninist kavran›fl›ndan, uluslararas› ve iç geliflmelere bu mercekten bakmaktan uzak olununca, üstüne bir de güce tapma hastal›¤›n›n etkisiyle ulusal hareketle kendisini özdefllefltiren bir varolufl eklenince, ba¤›ms›z bir bak›fl mümkün olabilir mi? Sorunlara böyle bakanlar›n, söyledikleri do¤rular da, anlam›n› yitirir, gereksizleflir. MLKP kongresi, yeniden yap›lanman›n, devletin merkezilefltirilmesi, devlet organlar› aras›ndaki uyumun sa¤lanmas› gibi noktalar›n› da görmüfl olsa bile, art›k bunlar› görmesinin bir anlam› da yoktur. Olaylara ba¤›ms›z s›n›f siyaseti ekseninden yaklafl›lmad›¤› oranda, konjonktürel geliflmelerin etkisiyle yap›lan de¤erlendirmeler, giderek kal›c› tahribatlar yarat›r ve bazen do¤rular› söylemenin pek de bir önemi kalmaz. Çünkü siyaset, do¤rular› ve yanl›fllar› söyleyip söylememek üzerinde yürütülmez.

den yap›land›rma yöneliminde nas›l bir ifllev görece¤ini kavramaktan oldukça uzakt›. Oysa bu tuzaklardan biri de, devrimci hareketin içine girdi¤i de¤iflim beklentisinin kendisiydi. Hat›rlanacak olursa, Susurluk kazas›n›n ard›ndan, burjuvazi ve liberallerin slogan› “hiç bir fley eskisi gibi olmayacak”t›. Yani, de¤iflimi pompalamaya çal›fl›yorlard›. Devrimci hareket, her ne kadar o dönem devrimci dinamikleri do¤ru de¤erlendirememekten kaynakl› da olsa, bu beklentiye kap›lmakla as›l tuza¤a basm›fl oluyordu. Devrimci hareketin yeniden yap›lanmay› ilk kullanmaya bafllad›¤› dönemin hakim atmosferi, 96 1 May›s›, arkas›ndan da Susurluk kazas›n›n ard›ndan yaflanan hareketli dönemle belirleniyor. Buna ek olarak da, Kürt ulusal hareketinin, henüz teslimiyet sürecine girmedi¤i, tüm devrimci gruplar› etkisi alt›na alan gücünün belirleyici oldu¤u bir dönemdir. Bu dönemde, sermayenin çeflitli kesimlerinin ordu-RP gerilimi biçiminde sahne önüne yans›yan, ama geri plan›nda bundan çok daha boyutlu olan iç çat›flmalar›n›n art›k gizlenemez hale gelifli; devrimci gruplar›n art›k kesin bir de¤iflim beklentisi içine girmesini körüklüyordu. Aradan binlerce y›l geçmiflçesine silikleflen bu dönemi bugün hat›rlamak kolay de¤il elbette, ancak haf›zalar zorland›¤›nda hakim atmosferin böyle oldu¤u hat›rlanacakt›r. Bu atmosfer içinde öncelikle de¤iflim beklentisi hakim hale geldi, ard›ndan da yeniden yap›lanma kavram› bu atmosferin etkisi alt›nda kullan›lmaya baflland›. Anasol-D hükümetinin söylemleri, burjuvazinin ilericili¤ine iliflkin zaten kafalarda yer etmifl bulunan yan›lg›lar› körükleyen bir ifllev de görüyordu. Bilindi¤i gibi, devrimci hareketin önemli bir bölü¤ü, Türkiye’de burjuva devriminin henüz tamamlanmad›¤›ndan hareketle, önüne demokratik devrim hedefini koymufltur. Bu nedenle de, kendisinin devrimle gerçeklefltirece¤ine samimi olarak inand›¤› hedeflerin, burjuvazi taraf›ndan dillendirilmesi, belli bir flaflk›nl›¤a neden olmufltur. Ama bu dönemdeki temel etken, burjuvazinin yöneliminden çok, Kürt ulusal hareketinin ve “devrimci muhalefetin”, kitle hareketindeki “yükselifl”in devleti s›k›flt›raca¤› ve bunun üzerinden ad›mlar at›laca¤› beklentisiydi. De¤iflim beklentisine kap›lman›n anlafl›l›r bir taraf› ve “nesnel” bir zemini de bulunuyordu. Ancak, as›l önemlisi, bu de¤iflime verilen içeri¤in nas›l oldu¤uydu. Bu dönem, devrimci hareketin belli bafll› gruplar›, olumlu yönde bir de¤iflimin gerçekleflece¤i beklentisine kap›lm›flt›. MLKP II. Kongresi’nin flu de¤erlendirmeleri, herhalde bu beklentiyi yeterince net ve yoruma gerek b›rakmayacak tarzda ortaya koyuyor olmal›: “Genelkurmay’›n irade ve yönlendirmesiyle yarat›lan CHP destekli ANAP-DSP-DTP hü kümetiyle , politik rejim yeni bir sürece , bir ‘yeniden yap›lanma’ dönemine girmifltir. Bu afla¤› yukar› seçimlere kadar uzanan bir süreci kapsayacakt›r. 34


1 MLKP düzenin geri ad›m atmas›n› bekleyedursun, bu arada düzen devrimci hareketi geriletme, en geri s›n›rlara itme noktas›nda, bu tür de¤erlendirmeler sayesinde epeyce mesafe katediyor. Gerçeklere bak›ld›¤›nda, asl›nda yeniden yap›lanmaya ve reformlara iliflkin at›lan pek bir ad›m da olmamas›na ra¤men, saflar› burjuvazinin tart›flmalar› dolduruyor ve bunlar bozucu etkisini içten içe sürdürüyor. Devrimci saflarda bar›fl, Kürtçe televizyon, karakollarda iflkencenin “azalmas›” tart›flmalar› üzerinden bir burjuva etki yayg›nlafl›yor. Böyle bir dönem içinde devrimci hareket, bir yandan, bir de¤iflim beklerken, öte yandan da bu de¤iflimin gerçek demokratikleflme olamayaca¤›n› kan›tlama çabas› içinde burjuva gündeme soldan eklemleniyor. Yapt›¤› tart›flmalar›n asl›nda güncel politikada at›lacak ad›mlar noktas›nda bir etkisi de olmuyor, çünkü devrimci hareket ba¤›ms›zl›¤› bir yana b›rakal›m, etkili bir politik güç ve taraf olmaktan da uzakt›r. Ancak, yap›lan tahliller, girilen beklentiler, giderek hareketi burjuvazinin zeminine çekmektedir. Bu ortam, 99’da, Öcalan’›n teslimiyetiyle birlikte yaflanan floku haz›rlayan as›l etken olmufltur. Ortada, de¤iflim ve geri ad›m beklentisi varken, herkes bu havaya kap›lm›fl ve bunun temel dinami¤i olarak da Kürt hareketini görürken, bu hareket geri çekildi¤inde, elde reform beklentisi ve tespitlerinden baflka bir fley kalmamaktad›r. Art›k, bunun alt›n› doldurmaya çal›flmak temel yönelim olmaya devam eder. Bu bilinçli bir tutum olmaktan ziyade, o güne kadarki flekillenmifllikle ilgilidir. Ayn› dönemde, Al›nteri’nde de bir de¤iflim beklentisi hakimdir. TÜS‹AD raporu, ordu-RP gerilimi, Kürt ulusal hareketinin düzende yaratt›¤› t›kan›kl›k, kitle hareketindeki mayalanma üzerinden, Al›nteri de de¤iflim beklentisine kap›lm›flt›. Ancak, hemen belirtmek gerekiyor ki, Al›nteri’nin yaklafl›mlar› MLKP’ninki gibi safça beklentiler de¤il, hem dipten gelen mayalanmay›, dinamikleri gören, hem de burjuvazinin yöneliminin bar›nd›rd›¤› tuzaklara da iflaret eden yaklafl›mlar olarak ayr› bir yer tutuyor. Yine de MLKP’ninki kadar aç›ktan olmasa da, Al›nteri’nin yaklafl›mlar›nda da, rejim içi çat›flmalardan, durumun art›k eskisi gibi gitmeyece¤inden hareketle, k›sa vadeli beklentiler görülüyordu. “TÜS‹AD raporu bize can düflman›m›z burju vazinin Türkiye ’de tafllar›n yerinden oynad›¤›n›, huzursuz kitlelerin yeni bir hareketlenmesi de dahil pek çok etmenin sonucu olarak yeni denge lerin mayalanmakta oldu¤unu gösteriyor. Kuflku suz onlar bunu kendi cephelerinden en elveriflli sonuçlara do¤ru evriltmeye çal›flacaklard›r. Bu gün proletaryan›n, emekçi s›n›flar›n, tutarl› dev rimci demokratl›¤›n mevzilerinden bakan herkes ayn› fleyi görebilmeli; bu farkl›laflmadan devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltme yönünde görevler belirleyerek prati¤e tafl›mal›d›r. (...) “‹flte bu yüzden TÜS‹AD, MGK , dinci gerici lik üçgeninde t›rmand›r›lan gerilime, sadece

Haziran 2001

‘gündem sapt›rma’ denilip geçilemez. Düzenin efendileri, toplumsal muhalefetin de bir kesimini yedekleyerek yerinden oynayan tafllar›, kendi s› n›fsal-siyasal ç›karlar› do¤rultusunda yeniden yerlefltirme hesab›ndad›r. ... “... Yap›lmas› gereken, rejimin geriliminin ya pay de¤il, s›n›fa karfl› s›n›f ve devrim-karfl› dev rim saflaflmas› ekseninde t›rmand›rmak, kitle ha reketinin derinlerinden gelen özgürlük ateflini körüklemektir.” (Darbe Sopas›n› K›ral›m, Al›nteri 9 fiubat 97) Al›nt›lardan görüldü¤ü gibi, MLKP kongresi de Al›nteri de, iç çat›flma ve gerilimleri, ayn› zamanda da Kürt ulusal hareketinin yaratt›¤› t›kan›kl›¤›, kitle hareketinde biriken dinamikleri veri kabul ederek, bunun üzerinden bir de¤iflim beklentisine giriyorlar. MLKP’nin, aktard›¤›m›z de¤erlendirmesinde, aktif politikaya iliflkin do¤rudan bir sonuca iflaret edilmese de, sonraki süreçte bu hareketin izledi¤i tutumlar›n gökten düflmedi¤i, bu hareketin ulusal harekette yaflanan teslimiyetle birlikte u¤rad›¤› flokun anlafl›lmaz olmad›¤› görülebiliyor. Al›nteri’nin de¤erlendirmesinde ise, rejim içi çatlaklar› derinlefltirmekten sözediliyor. Al›nteri, kurulan tuzaklara da iflaret etse bile, sistem içi çatlaklar› “s›n›fa karfl› s›n›f ekseni”nden derinlefltirmek biçiminde tarif etti¤i bir politik hat tutturmaya çal›fl›yor. O dönemden sonra Al›nteri’nin böyle bir hatt› somutlad›¤› görülmedi. Tersine, hareketin genelinde de yayg›n olan “12 Eylül anayasas›na hay›r, MGK kald›r›ls›n, faflist odaklar da¤›t›ls›n”›n ötesine gitmeyen bir çizgiyi sürdürdü. Her ne kadar, Al›nteri’ndeki ya da teorik yay›ndaki yaz›lar›n içeri¤inden, varolan savunmac› çizgi elefltirilse bile, yerine önerilebilen bir politika da yoktu. Bu nedenle Al›nteri, daha diri duran bir profil sergilese de, bunun politikada somut bir getirisi, s›n›f mücadelesine bir katk›s› olmad›. Al›nteri ve MLKP’nin, yeniden yap›land›rmaya iliflkin ilk yaklafl›mlar› böyleydi. Kuflkusuz ki, aralar›ndaki nüanslar, somut politik güç olundu¤unda sonuçlar›n› üretebilecekti, ancak böyle bir güç olunmad›¤› ölçüde, bu iki çizgi aras›nda pratik politik bak›mdan bir fark kalmam›flt›. Yeniden yap›land›rmaya iliflkin, bu gruplar›n evrimini daha afla¤›da ele alaca¤›z. Bir de, Direnifl gazetesinin yaklafl›mlar›na de¤inmekte yarar var. Direnifl gazetesi, yeniden yap›lanmaya iliflkin yaklafl›mlar›nda en fazla dalgalanma gösteren bir seyir izledi. Bazen demokratikleflmeyle içiçe bir yeniden yap›land›rma tarif ederken, baflka bir zaman, bunlar›n kesinlikle birbirini d›fllad›¤›n› belirtiyordu. Bu dönemler, devletin fliddeti ya da reformu öne ç›karmas›na paraleldi. ‹flte bunlara iki örnek: “Tekrarlarsak Türk devleti, Cumhuriyetin 75. y›l›nda restorasyon ya da reform ikilemiyle yüz yüzedir. ... 28 fiubat sürecinin hedefi, e¤er ifller se Cumhuriyetin klasik elbisesine art›k s›¤mayan güçleri en geri noktalara çekilmeye zorlayarak 35


Haziran 2001

1

bir restorasyonu gerçeklefltirmektir. Öte yandan, Cumhuriyet aç›s›ndan Reform denilebilecek siya sal çizginin ilk sivri isim Özal’d›.” (“Siyasallaflan Kürt Sorunu ve Olas› Geliflmeler”, Mehmet Y›lmazer, Direnifl 12 Aral›k 98) “Burada vurgulanmas› gereken nokta, resto rasyon ve reform ikilemini öne ç›kart›rken, ya flamda süreçlerin saf ve birbirinden kopuk yürü meyece¤idir. Elbette süreç oldukça birbirinin için de seyredecektir. .... fiunu aç›kça tespit etmek ge rekiyor. Bu gün siyasal arenada restorasyonun as›l sahibi ordu gibi görünse de asl›nda düzen partilerinden hiçbirisinde reforma yönelecek bir cesaret yoktur. Düzenin üstündeki iç ve d›fl pres ler düflünce ve davran›fllara yüksek korku duvar lar› örüyor. Fakat öte yandan, cumhuriyetin eski kal›plarla gitmeyece¤i gerçe¤inden dolay› olaylar bu korku duvarlar›n› zorluyor.” “... “‹çerden ve d›flar›dan yükselen bas›nçlar art›k mevcut düzende belli bir de¤iflimin efli¤ine gelin di¤ini gösteriyor. Hem iç dengeler hem de Orta do¤u-Kafkaslar bölgesindeki gerilim unutulmaz sa, devlet 28 fiubat sürecini sonuna kadar zorla yacakt›r.” (“Siyasallaflan Kürt Sorunu ve Olas› Geliflmeler”, Mehmet Y›lmazer, Direnifl 12 Aral›k 98) Önce yukar›daki gibiydi, bir de¤iflimi bekliyor, bunun rejimi tahkim etme hedefiyle ba¤lant›s›n› kurmaya çal›fl›yordu. Direnifl, kendi hesab›na sistemin reform yapacak cesareti olmad›¤›n› belirtiyor, bu nedenle de kitlelerin alttan yapacaklar› bas›nç sayesinde reformlar›n elde edilebilece¤ini düflünüyordu. Öznel düflüncesi ne olursa olsun, ortaya koydu¤u politik çizgi, reformcu bir çizgi olarak somutlan›yordu. Ulucanlar sald›r›s›ndan sonra belli bir farkl›laflma görülse de, hala reform-restorasyon ayr›m› yap›l›yordu. “Türk devletinin bir di¤er korkusu, verilecek bir ‘taviz’in di¤erlerinin yolunu açmas›d›r. Sorun lar yuma¤› öylesine birikmifltir ki Kürt sorununda verilecek bir ‘taviz’ çal›flan y›¤›nlar›n bast›r›lm›fl pek çok talebini canland›racakt›r. Türk egemen lerin reform yapmaya cesaretleri ; restorasyonu gerçeklefltirmek için ise yeterince güçleri yok tur.” (28 fiubat Süreci ve Demokratikleflme Süreci, Mehmet Y›lmazer, Direnifl, 2 Ekim 99) Direnifl’in yapt›¤› de¤erlendirmeler de büyük ölçüde yaflanan gerçeklerden hareket ediyordu. Ancak sorun, kendinden menkul bir ordu-restorasyon tarif edip, ordunun bu gücü bulamad›¤›, reformcular›n ise cesaretsiz olduklar› biçiminde konuldu¤u ölçüde, bundan otomatik olarak ç›kan sonuç, reformcular› cesaretlendirmek oluyor. Halbuki, sadece Direnifl’in de¤il, tüm gruplar›n da göremedi¤i nokta, burjuvazinin kendi iç çat›flma ve rekabetlerinin ürünü olarak gündeme gelen düzenlemelerin, kitleler afla¤›dan bas›nç yapsa bile nitelik olarak bask›c› ve gerici olaca¤›d›r. Kitlelerin yapaca¤› bas›nç, sadece fiili-pratik de¤il, ayn› zamanda devrimci bir nitelik ve

içerik tafl›rsa, olumlu anlamda, yani bildi¤imiz “yan ürün” anlam›nda reformlar elde edilebilir. Ama bunun için, bu mücadeleye önderlik edecek bir devrimci partiye ihtiyaç vard›r. Direnifl’in dalgalanmalar›, Ulucanlar sonras›nda, yeniden yap›lanman›n demokratikleflmeyi d›fllad›¤› vurgusuna evriliyor: “Son süreçte yeniden yap›lanma ile birlikte tart›fl›lan ikinci temel konuya ‘demokratiklefl me’ sorununa gelelim. Hemen vurgulanmas› ge reken yan, bu iki kavram›n kapsad›klar› içerikler nedeniyle birbirlerini önemli ölçüde d›fllad›klar› d›r. Yeniden yap›lanman›n içine safça beklenti lerle ‘demokrasi’yi de yerlefltirmek, bölge ve iç si yasal dengeleri kavramamak anlam›na gelir. Oy sa uzun bir dönem üzerinde yürünecek toprak budur. Devlet ‘demokratikleflme sürecinin’ bütün inisiyatifini elinde tutmakta son derece kararl› d›r. Hiç flüphesiz ki güçler siyasal ortam›ndan bu harlafl›p yok olmad›kça etkileri de kendini ortaya koyacakt›r. Ancak ortada her dakikas› gerilimle ve karfl›l›kl› güçlerin kap›flmas›yla yüklü bir süre cin oldu¤u, hiç unutulmamal›d›r.” (Yeni Bir “Faili Meçhul” ve Bitmeyen Yorumlar, Mehmet Y›lmazer, Direnifl, 1 Kas›m 99) “Devletin yeniden yap›lanmas›n›n kapsam alan›, ‘çok mütevazi’ bir ‘demokratikleflme süre cini’ bile d›fllamaktad›r. Oysa toplumda yeterince örgütlü ve güçlü olmasa da böyle bir talep yüksel mektedir. Bu hayati çeliflki toplumsal bilinç ve davran›fllar s›n›rland›r›larak, 28 fiubat’›n resto rasyon kapsam›na daralt›larak afl›lmaya çal›fl› yor.” (Yeni Bir “Faili Meçhul” ve Bitmeyen Yorumlar, Mehmet Y›lmazer, Direnifl, 1 Kas›m 99) Bafllang›çta iç çat›flma, reform, de¤iflim, Kürt hareketinin yaratt›¤› sorunlar üzerinden ortaya konulan de¤iflim beklentisi, yerini art›k daha farkl› boyutlara b›rakm›flt›. Giderek iç çat›flma tespitleri öne ç›k›yor, yeniden yap›lanma, “restorasyon” olarak ifade edilip 28 fiubatla ve orduyla özdefllefltiriliyor, karfl›s›na ise “reform” yönelimi konuluyordu. Direnifl’ten yukar›da verdi¤imiz al›nt› bunu zaten ifade ediyor. At›l›m da, ilerleyen süreçte, önce Ulucanlar sald›r›s› döneminde k›smen yeniden yap›land›rman›n do¤ru bir kavran›fl›na yaklaflm›fl olsa da, hemen ard›ndan düzen içindeki e¤ilimleri öne ç›karan bir tasnifi netlefltirdi: “Egemen s›n›flar, kapitalist-emperyalist sis temle her alanda daha fazla ‘entegrasyon’, kitle muhalefetinin denetim alt›nda tutulmas› ve Kürt ulusal hareketinin ve Türkiye devrimci hareketi nin ezilmesi politikalar›n›; ‘demokratikleflme’ ad› alt›nda pazarlayacaklar› bir dizi karfl›-devrimci li beral reformla kamufle etmeye de devam edecek lerdir. Yarg›tay Baflkan› S. Selçuk’un konuflmas›, TÜS‹AD’›n ‘‹kinci Demokrasi Paketi’ ve Genel kurmay Baflkan› K›vr›ko¤lu’nun baz› aç›klamalar› ve Demirel’in TBMM aç›l›fl konuflmas› bunun ifla 36


1

Haziran 2001

demokratikleflmenin gelece¤ini söylüyor, ama bunun söylenmesinin mücadelenin enerjisini düflürece¤ini belirtiyor: “Onun (devletin-PA) bak›fl noktas›ndan de mokrasi konusu sadece ‘baz› zorunlu düzenleme ler’ olarak görülmektedir. Oysa halk güçleri nok tas›ndan konuya bak›l›nca yeniden yap›lanman›n öne ç›kan yan› ‘demokratikleflme’ olarak görü nüyor. Oysa k›yametin kopaca¤› ya da kopmas› gereken nokta tam buras›d›r. Yeniden yap›lan ma sanc›s› içinde olan Cumhuriyet’in egemenler nin demokrasi ile iliflkileri yeterince biliniyorsa bu konuda hayal kurmak, AB dayatmalar›ndan medet ummak tam bir siyasal safl›k olur. E¤er yeniden yap›lanma sürecine demokratik geliflme ler de dahil olacaksa bu en baflta halklar›n tutar l› mücadelesi ile olabilir. Düzen yeniden yap›lan mada kendine baz› iflaret noktalar› koymufltur. Bunlar› atlayarak ‘beklentilere’ girmek herfley den önce yürütülmesi gereken mücadelenin enerjisini düflürür.” (Mehmet Y›lmazer, “Yeniden Yap›lanma” , Yol, fiubat 2000, s. 59) “Özellikle, 99 y›l› sonunda Türkiye’nin Hel sinki’de Avrupa aile foto¤raf›n›n içine al›nmas›, yeniden yap›lanman›n içeri¤i ile ilgili olmad›k hayalleri canland›rd›. So¤uk Finlandiya’dan Tür kiye’ye do¤ru sanki ›l›k demokrasi rüzgarlar› es meye bafllam›flt›. Ancak yaflanan bir y›lda yeni den yap›lanman›n ‘demokratikleflme’ ile bir ala kas› olmad›¤› gibi, bunun AB’den Türkiye’ye it hal edilmesinin hiç de kolay olmad›¤› anlafl›ld›. Ya da en az›ndan anlafl›lm›fl olmas› gerekir.” (Yeni Bir Dönüm Noktas›n›n Efli¤inde, Mehmet Y›lmazer, Direnifl, fiubat 2001) At›l›m ise, en son, “ulusal program” tart›flmalar› sürecinde, düzenin e¤ilimlerini “reform-restorasyon” olarak tarif etme noktas›na ulaflm›flt›r: “UP’a iliflkin son iki paragrafta yap›lan çö zümlemelerden, ayn› zamanda flu sonuç ç›kart› labilir: Asl›nda ‘UP’, devletin reformasyon ihti yac›n› a盤a ç›kartm›flt›r. Oysa 28 fiubat süreci nin restorasyon program› yürürlüktedir. Bu da burjuvazinin içerisine yuvarland›¤› açmaz›n bir di¤er görünümüdür.” (Sinek Da¤a Çarpt›, 31 Mart 2000 At›l›m) At›l›m ve Direnifl öyle bir noktaya gelmifllerdir ki, düzen bir ad›m att›¤›nda çözülecek haldedirler. Yeniden yap›lanma kavram› ortaya ç›kt›¤›nda yap›lan tespitlerin, gevfletici, çözücü olan boyutlar› iflte buralarda ortaya ç›kmaktad›r. At›l›m, geri çekilmeyle bafllay›p, rejim içi çatlaklar› öne ç›kararak sürdürüp, en son bu çatlaklara oynama yönelimini bilinçli bir politika haline getirerek, tasfiyeci ablukan›n kurbanlar›ndan biri haline gelmektedir. Gerçekte, zaten son iki y›ld›r izledi¤i çizgi, çatlaklara oynama biçimindeydi. Ama son dönemdeki vurgular›yla At›l›m, bu çizgiyi bilinçli bir politika haline getirmeye bafllam›flt›r.

retleridir. Böylece onlar, Aral›k 1999’daki Hel sinki Doruk toplant›s›nda AB emperyalistlerine adayl›klar›n› bir kez daha dayatacak, daha do¤ rusu bunun için onlara bir kez daha yalvaracak lard›r. Faflist rejim ayn› zamanda kendi yap›sal sorunlar›n› hafifletmek, devleti ‘yeniden yap›lan d›rma’ ve tahkim etmek için, baz› kurumsal ve yasal düzenlemelere gitme ihtiyac› duymakta ve bunu da ‘demokratikleflme’ olarak yutturmak is temektedir.” (At›l›m, 9 Ekim 1999, Baflyaz›) Yukar›daki al›nt›da, At›l›m’›n yeniden yap›land›rmay› tarif edifli, bizim gerici reformlar temelinde yeniden yap›land›rma tespitimize yak›n bir içerik tafl›maktad›r. Ancak bunu yapt›¤› bir dönemde bile, “bask›c›” e¤ilimin karfl›s›na koydu¤u reformcu e¤ilimin içeri¤ini bak›n nas›l dolduruyor: “Statükonun aynen sürdürülmesine ve hiçbir noktada bozulmamas›na dayanan MGK stratejisi ya da 28 fiubat konsepti, sahte gündem ve tart›fl malarla, hedef sapt›rmayla, ortam› gerginlefltir meyle; siyasal islam› daha fazla geriletmek için laik-fleriatç› kutuplaflmas› eksenli saflaflman›n dayat›lmas›yla; Kürt ulusal hareketinin en dip noktaya çekilmesiyle; iflçi ve emekçi kitlelere ve devrimci kuvvetlere alan aç›lmamas› ve sald›r›la r›n bütün h›z›yla devam etmesiyle sürmektedir. “Egemen s›n›f saflar›nda, devrimci seçene¤e karfl› y›¤›nlar› devrimden cayd›rmak için burjuva demokrasisi kapsam›nda ele al›nabilecek çözümlere yönelim, bugün için bask›n de¤ildir. Faflist MGK rejimi, terörü, imha ve inkar› bugün de tek yol olarak görüyor.” (At›l›m, 30 Ekim 1999, Baflyaz›, abç) At›l›m’›n, o dönem için yak›n dönemde bir reform beklemedi¤i görülüyor. Ama bu reformlar› tarif edifli, yine kendini ele veriyor. “Y›¤›nlar› devrimden cayd›rmak için” verilecek reformlar tan›m›yla, asl›nda kendisinin asgari programatik hedeflerinin bir ölçüde de olsa burjuvazi içindeki bir e¤ilim taraf›ndan da benimsendi¤i anlam›na gelen bu vurgular, At›l›m’›n k›sa dönemde reform beklemesinden daha da tehlikeli ve kal›c› bir zaaf› oluflturuyor. Bu türden tahliller yapanlar, önce kendi zeminlerinin alt›n› oyduklar›n› görmek durumundad›rlar. Hat›rlatal›m ki, bu tespitin yap›ld›¤› dönem, art›k Kürt hareketi de, teslimiyet sürecine girmiflti, reform tespitlerinin en temel unsuru eksilmiflti. Sonras›nda yine belirli bir tavsama yaflan›yor. Asl›nda herkes art›k demokratikleflmenin olaca¤›n› düflünmeye bafll›yor, bafllang›çta bunun demokratikleflme olmad›¤›n› kan›tlamaya çal›fl›rken, giderek kan›ks›yorlar. At›l›m ve Direnifl için bu böyledir. At›l›m, Öcalan’›n teslimiyetinden sonra bile, hala “15 y›ll›k mücadelenin birikimleri”nden hareketle verilebilecek k›r›nt›lara gözünü dikmifl, yaflanan hayal k›r›kl›¤›n› “en az›ndan” bunlarla ortadan kald›rma çabas›ndayd›. Direnifl ise, demokratikleflme’nin gelip gelmeyece¤i konusunda flu söyledikleriyle, asl›nda 37


Haziran 2001

1 sürecinin harekete b›rakt›¤› kal›c› etkiler bunlard›r. Bu güçler uzayda yafl›yor olmad›klar› ve devrimci olduklar› için, do¤ru ve anlaml› de¤erlendirmeler de yapm›fllard›r. Ancak bunlar yön gösteren, devrimci sonuçlar üreten de¤erlendirmelerden çok, ka¤›t üzerinde tespitler olarak kal›yor. Bugün, yeniden yap›lanma konusunda kim nas›l bir tahlil yaparsa yaps›n, as›l sorun bunlar›n öznesinin düflman s›n›f olmas›, inisiyatifin düflman›n elinde olmas›d›r. Devrimci hareket ba¤›ms›z bir güç de¤ildir, giderek de bunun koflullar›n› ortadan kald›rmaktad›r. S›k tart›fl›lan 28 fiubat’›n hedeflerine ulafl›p ulaflmad›¤›n›n yan›tlar›ndan biri de buradad›r. 28 fiubat’› siyasal islama karfl› sananlar, darbeyi kendileri yemifltir ve bugünkü durum da bunun sonucudur. Bu durumda, çatlaklara oynama politikas›n› güdenler de, düflman›n sundu¤u ikileme kap›lm›fl durumdad›r. ya ileri ç›k›fl, ya da düflman›n çizdi¤i s›n›rlar içinde varolup, yeniden yap›lanman›n unsurlar› haline gelmek. Liberaller ve Öcalan bunu bilerek yapm›fllard›r. Devrimcilerin kimisi önce bilinçsizce bu tuza¤a düflerek, At›l›m gibiler ise, giderek bilinçli bir politika haline getirerek. Ortaya ç›kan bu tabloda herkes kendi pozisyonunu gözden geçirmek ve düflmana cepheden karfl› duran bir devrimci program ihtiyac›n›n yak›c›l›¤›n› gösteren bu tablodan ç›k›fl için kendi d›fl›ndaki güçlerin, toplam devrim cephesinin sorumlulu¤unu duyarak hareket etmek zorundad›r. Böyle yap›ld›¤›nda, sahip olunan toplam devrimci birikim devrimci hedeflere yo¤unlafl›t›r›lacak ve önemli bir s›çraman›n zemini döflenmifl olacakt›r. Sonuç Yerine Yaz›ya son verirken, geçen say›da ortaya koydu¤umuz çerçeveyi, devrimci hareketin yaklafl›mlar›ndaki zay›fl›klardan hareketle onlar› da gözünde bulundurarak özetlemekte yarar var. Birincisi, devleti yeniden yap›land›rma yönelimi, bir s›n›f olarak Türkiye burjuvazisi aç›s›ndan stratejik bir ihtiyac› ifade ediyor. Dolay›s›yla, burjuvazinin flu ya da bu kesimi aç›s›ndan neleri getirip götürece¤i bir yana, bütünsel olarak burjuva s›n›f›n ihtiyac›d›r. Türkiye burjuvazisinin emperyalist hiyerarflide basamak atlama hedefinin getirdi¤i bir zorunlulu¤u ifade ediyor. Zorunludur çünkü, emperyalist sistem içinde yer alan tüm ülkeler ve burjuvaziler bak›m›ndan, dünya çap›nda süren yeniden paylafl›m kavgas›, onlar›n tercihlerinden ba¤›ms›z bir yönelim olarak sistemin do¤as› gere¤i, tüm özneleri içine çekmektedir. Bu zincirin d›fl›na ancak devrimlerle ç›k›labilir. Burjuvazinin sistem d›fl›na ç›kmak gibi bir yönelimi olamayaca¤›na göre, sistemin içinde yer almak zorundad›r. Bunu yaparken de paylafl›m sofras›nda paylafl›lan olmamak için, yeniden paylafl›mda taraf olmaktan baflka bir yolu yoktur. Ancak Türkiye burjuvazisi kendi konumu ve yap›sal zaaflar› nedeniyle, bu kavgada ba¤›ms›z bir taraf olarak yer alabilecek durumda de¤ildir. Ancak, hiyerarflinin tepesinde yer alan metropollerin tafle-

At›l›m ve Direnifl’in pozisyonlar› ve en son geldikleri noktay› yukar›da aktard›k. Bu süreçten en zararl› ç›kan At›l›m olmufltur. Direnifl ise, sürekli yenilenme ve de¤iflim vurgular› yaparak durumdan memnun olmad›¤› izlenimini vermekte, ama bunun nas›l bir yenilenme oldu¤unu, örne¤in program sorununda m›, gelenekle ilgili mi, politika tarz›yla ilgili mi oldu¤unu tarif etmeden sürekli yinelemektedir. Direnifl bunlar› somutlamad›¤›, ayn› yöndeki vurgularla, aray›fllarla etkileflime girmedi¤i sürece, yapt›¤› bir dizi anlaml› vurgu, onu giderek umutsuzlaflmaya ve liberal çizgiye aç›k hale getirecektir. Al›nteri ise, bu süreçte en fazla pani¤e ve telafla kap›lan çevre olmufltur. Di¤erleri kadar aç›ktan beklentilerini ortaya koymasa da, tuzaklar› görmenin, ama bunlara karfl› somut bir politika üretememenin sanc›s›n› hakl› olarak duymaktad›r. O, yeniden yap›lanman›n kapsam›na ve tuzaklar›na iliflkin oldukça do¤ru yaklafl›mlar sergilemifl olsa bile, hakim programatik yaklafl›mlardan bir fark› olmad›¤›, daha do¤rusu bu noktada bir aray›fl› olsa bile, bunu sonuçlar›na ulaflt›ramad›¤› ölçüde pani¤e kap›lman›n önüne geçememektedir. Buna bir de benmerkezci yaklafl›mlar›, kendinden baflka komünist tan›mamas›, devrimci parti inflas›n› kendi grupsal büyümesi yolunda görmesi gibi nedenlerle d›fl›ndaki dinamiklere olan güvensizli¤i eklenince, bu pani¤in nedenini daha da anlafl›l›r k›l›yor. Al›nteri, çatlaklara oynama politikas›n› elefltirerek, kendi önceki pozisyonundan daha ileri ad›m atmaya di¤erlerini uyarmaya çal›flmaktad›r. Ama o da bunlar› yaparken, teorik boyutlu savrulmalara aç›k hale gelmektedir. Al›nteri, asl›nda, burjuvazinin reform ad›mlar›n›n kapsam› hakk›nda do¤ru vurgular yapsa bile, bunlar› burjuva diktatörlü¤ün üstelik de evrensel ölçekte nitelik de¤ifltirmesi ve yeni bir rejim tipinin ortaya ç›kmas› biçiminde yorumlayarak, flaflk›nl›klar›n önüne barikat kurmaya çal›fl›yor. Bunun temelinde ise, Al›nteri’nin geliflmeleri emperyalist sistem içinde bir yere oturtmakta zorlanmas›, sorunlar› parçalardan yakalasa bile program bütünlü¤ünde ele alamamas› yatmaktad›r. K›smi ve güncel geliflmelerden hareket ederek, üstelik bunlar henüz s›nanmadan teorik sonuçlara varmaya çal›flmak, özellikle de günümüz ortam›nda son derece tehlikeli sonuçlar üretir. Al›nteri’nin, salt bir teori hevesiyle giriflmedi¤ini umdu¤umuz bu yönelimindeki bir etken de, devrimci hareketin teorik-ideolojik s›¤l›¤›n› görmesi, ufuk açma çabas›d›r. Ayn› zamanda da kendi klasik programatik yaklafl›mlar›n› de¤ifltirmemek için, zorlama yorumlara gitme ihtiyac› duymaktad›r. Sonuç olarak, üç grup nezdinde ele ald›¤›m›z süreç, her grup üzerinde kal›c› etkilerini de b›rakm›flt›r. Bugün ise, art›k yeniden yap›lansa da yap›lanmasa da, rejimin çatlaklar›na oynayan bir At›l›m, kitlelerin afla¤›dan bas›nc›yla yine ayn› noktaya düflen bir Direnifl, düflman›n tuzaklar›na düflmemek için teorik zorlamalara giren bir Al›nteri vard›r. ‹flte 28 fiubat 38


1 ronu olarak bir rol oynayabilir. Bunun karfl›l›¤›, hiyerarflinin üst s›ralar›na t›rmanma yolu kapal› oldu¤u için, somutta ancak alt-emperyalist bir konum olabilir. Bu söylenenler, Türkiye burjuvazisinin tercihlerinden çok, emperyalist sistem gerçekli¤inin ortaya koydu¤u nesnel koflullar ve zorunluluklardan ç›kar›lm›flt›r. Dolay›s›yla da bu yönelimin gere¤i olarak at›lmas› gereken ad›mlar ve hem bu ad›mlarla ilgili, hem de burjuvazinin iç çeliflki ve çat›flmalar›ndan kaynakl› sorunlar, bu nesnel durumdan ba¤›ms›z ele al›namaz. Örne¤in, burjuvazinin reform ve iyilefltirme merakl›s› bir kesimi oldu¤u ve baflka kesimlerin de reforma karfl› oldu¤u gibi bir genelleme yap›lamaz. Bu tür e¤ilimler olmad›¤›ndan de¤il, bunlar kendinden menkul olmad›¤›ndan dolay› böyledir. ‹kincisi yeniden yap›land›rma yönelimi, her ne kadar 28 fiubat dönemiyle yeniden güncellefltirilse bile, o dönem ortaya ç›kan bir yönelim de¤ildir. Kökleri itibariyle 70’li y›llara kadar uzanan bir süreçtir. Türkiye burjuvazisinin önünde bulunan altemperyalistleflme hedefine ba¤l› olarak devleti yeniden yap›land›rma yöneliminin, nas›l bir seyir izleyece¤i, nas›l sonuçlanaca¤›, zamanlamas› gibi konular, tamamen geliflmelerin ortaya ç›karaca¤›, somut ad›mlara göre belirginleflecek sorunlard›r. Ama kesin olan bir fley, bu hedefin hangi yöntemleri izlerse izlesin, ne kadar sürerse sürsün, büyük altüst olufllar pahas›na gerçekleflebilecek bir hedef oldu¤udur. Son y›llarda, burjuvazinin yeniden yap›land›rmay› dilinden düflürmemekle birlikte, bu konuda kal›c› ad›mlar› atmakta zorland›¤› da görülüyor. 28 fiubat sürecinde, ‹slami sermayenin tekelci kanallara dahil edilmesi hedefiyle at›lan ad›mlar ve bunun politik alandaki yans›malar› bir yana b›rak›rsa, burjuvazi özellikle de, politik reformlar bak›m›ndan hemen hemen hiçbir ad›m atamam›flt›r. ‹ktisadi ve yap›sal ad›mlar aç›s›ndan ise, güç dengelerine göre baz› ad›mlar atsa bile, bu ad›mlar hemen ard›ndan gelen baflka ad›mlar taraf›ndan ya geri al›nmakta ya da etkisiz hale getirilmektedir. Güncel olan “ulusal program”›n gündeminde olan kimi yasalar için de ayn› olas›l›k dillendiriliyor. Demek ki, s›n›f mücadelesinin dinamikleri henüz hesaba kat›lacak ba¤›ms›z bir güç olarak sahnede yer almad›¤› halde, devleti yeniden yap›land›rma süreci zorlu bir süreç olarak yaflan›yor. Türkiye burjuvazisinin emperyalist hiyerarflide basamak atlama, altemperyalist bir konuma ulaflma do¤rultusundaki yönelimini, komünist devrimciler, platform önerisinde ortaya koymufllard›. Söylenenler, emperyalist sistemin kavran›fl› ve bu sistem içinde Türkiye burjuvazisinin hedefleriyle gerçek durumunu ortaya koymak ve buradan bir devrim program› için kalk›fl noktalar›n› netlefltirmek üzere bir anlam ifade ediyordu. Platform önerisinin ortaya konulmas›ndan sonra geçen süre içindeyse, genel çerçevesi ortaya konu-

Haziran 2001

lan görüfl ve de¤erlendirmeler, daha olgunlaflt›r›l›p, somutlanmaya çal›fl›ld›. Maya’y› sürekli takip edenlerin bildi¤i gibi, bu sayfalarda sürekli olarak, burjuvazinin devleti yeniden yap›land›rmay› hedefledi¤ini, bu hedefe ulaflmak içinse devletin aksayan yönlerini reforma tabi tutaca¤›n› yineledik. Dünya çap›nda süren gericilik dönemi ve yeniden paylafl›m kavgas›ndan ve bunun pervas›zl›¤›ndaki en temel etken olan devrimci önderlik bofllu¤undan dolay› da bu reformlar›n gerici nitelikte oldu¤unu vurgulad›k. Ama vurgulad›¤›m›z baflka bir boyut da bu reformlar› gerçeklefltirmenin Türkiye burjuvazisi aç›s›ndan bir tercihten öte zorunluluk olufluydu. Son olarak da, her ne kadar yaflamsal bir zorunluluk olsa bile, bu reformlar› gerçeklefltirmenin bir ç›rp›da mümkün olmad›¤›n›, burjuvazinin iç ve d›fl çeliflki ve rekabetinden kaynakl› olarak sorunlu bir karakter tafl›d›¤›n› vurgulam›flt›k. Bu zorunlu ve sorunlulu¤un da, burjuvazinin kendi iç çat›flma ve rekabetinin reformlar somutunda yans›yan boyutlar› ise, üzerinde yaflad›¤›m›z topraklar›n kilit bir bölgede bulunuyor olmas›yd›. Burjuva diktatörlü¤ün kuruluflundan beri tafl›d›¤› yap›sal zaaflar, üzerinde yaflan›lan bölgenin zay›f halka niteli¤i nedeniyle de katmerleflerek, burjuvazi için içinden ç›k›lmas› güç bir durumu yarat›yordu. Bafllang›çta yola ç›karken ortaya konulan ilkesel çerçeve ve de¤erlendirmenin her ad›mda daha da somutlanmas›, bize, dayand›¤›m›z gelene¤in gücünü tekrar tekrar gösteren, bu gelenekten güç alman›n önemini ve de¤erini bilince ç›karmam›za yarayan bir ifllev gördü. Türkiye burjuvazisinin yönelimlerine iliflkin yapt›¤›m›z de¤erlendirmeler, bugün devrimci hareketin önemli bir kesimi taraf›ndan flu ya da bu flekilde dikkate al›n›yor, bunlar üzerinde düflünülüp, de¤erlendirmelerde yararlan›l›yor. Bunu dar bir grupsal övünç kayna¤› olarak alg›lamak bizden uzak olsun. Zaten, buna iliflkin dar grupsal anlamda gösterece¤imiz bir kan›t da bulunmuyor. Çünkü devrimci hareketin hiç bir bilefleni, sözkonusu de¤erlendirmeleri yaparken, bizim ortaya koyduklar›m›za gönderme yaparak bu ifli yapm›fl de¤il. Ortaya konulanlar›n giderek somutlanmas›, olaylar› ve gidiflat› aç›klamaktaki sa¤laml›¤›, art›k görmezden gelinemeyecek durumda oldu¤u ölçüde, kimse bunlar› görmezden gelemedi. Yukar›da belirtildi¤i gibi, bu durum bizim dar grupsal anlamdaki gücümüzden daha farkl› bir boyut tafl›yor. Bu tespitler ve de¤erlendirmeler, bugün hareketin önemli bir bilefleni taraf›ndan dikkate al›n›yorsa e¤er, bu Bolflevizmin tarihsel deneyimlerden süzülerek oluflturulmufl platformunun, Komünist Enternasyonal’in ilkesel kalk›fl noktalar›n›n sa¤laml›¤›n› ve aradan geçen 82 y›la ra¤men, hala bugüne ›fl›k tuttu¤unu kan›tlar. Bu ise, devrimci partiyi yaratma kavgas›nda, anlaml› bir birikimi ve de¤eri ifade eder. Partiyi yarataca¤›m›za ve bu gelenek temelinde yarataca¤›m›za, devrimci hareketi bu gelenek temelinde saflaflt›raca¤›m›za olan inanc›m›z› pekifltirir. 39


Haziran 2001

1 PROLETARYANIN “YURTSUZ” BÖLÜ⁄Ü:

GÖÇMEN VE MÜLTEC‹ ‹fiÇ‹LER Seydi AKCAN

Ü

lkelere göre farkl› bir da¤›l›m sergilese de, bugün dünyada göçmen ve mülteci iflçilerin say›s› milyonlar› buluyor. Göçmen ve mülteci iflçilere sigorta, sendika ve sosyal güvenceden yoksun, yo¤un bir sömürü ve en a¤›r çal›flma koflullar› alt›nda horlanan bir yaflam hakk› dayat›l›yor. T›pk› yaflad›¤›m›z topraklarda küçük, orta iflletmelerde, hizmet sektöründe çal›flan s›n›f›n görünmeyen milyonlar›na dayat›lan yaflam hakk› gibi. Dayat›lan ayn›: Kar›n toklu¤una horlanarak yaflamak ve çal›flarak ölmek. Burjuvazinin s›n›fsal ihtiyaç ve ç›karlar›n›n bir ürünü olarak “yedek sanayi ordusu” denilen göreli bir art›k nüfusa olan gereksiniminin temel kaynaklar›ndan birisi göçmen ve mülteci iflçilerdir. Göçmen ve mülteci iflçiler, burjuvazi aç›s›ndan bu art›k nüfus için en önemli kaynaklardan birisini olufltururlar. Sömürülmeye haz›r ucuz iflgücüdürler. Kapitalist üretim ihtiyac›n›n artt›¤› dönemlerde, en rahat posas› ç›kart›lacak ve üretimin azald›¤› dönemlerde daha kolay kurtulanacak olanlar yine onlard›r. Ayr›ca yedek iflçiler ordusu, yaratt›¤› rekabet ortam› nedeniyle, ücretlerin ve çal›flanlar›n öteki kazan›mlar›n› denetim alt›nda tutulmas›n›n arac›d›rlar. Bilinen biçimiyle iflgücünü satarak geçinmek zorunda olanlar üzerinde bir k›rbaç ifllevi görürler. ‹flçi ücretleri endüstri yedek ordusunun genifllemesine ve daralmas›na göre düzenlenir. Dolay›s›yla, uluslararas› burjuvazinin ihtiyaçlar› çerçevesinde göçmen ve mülteci iflçilerin organizasyonu günümüzde bir sektör haline gelmifltir. Burjuvazi aç›s›ndan söz konusu olan bunun ortadan kald›r›lmas› de¤il, sadece kontrol alt›nda tutulmas›d›r. Emperyalist metropollerde burjuvazi bir yandan göçmen iflçilerin do¤rudan sömürüsünden, onlar›n rakabetlerinin sonuçlar› nedeniyle de yerli iflçilerin artan sömürüsünden büyük bir art› de¤er elde etmekte, öte yandan da iflçi s›n›f›n›n bu tür bölünmüfllü¤ünden kendi egemenli¤ini sürdürmek için yararlanmaktad›r. Yabanc› iflçi düflmanl›¤›n› bu bölünmüfllü¤ü canl› tutmak için körüklüyor. ‹flgücü göçü burjuvazinin egemenli¤ini pekifltirmek üzere ›rkç›l›¤›, ulusçulu¤u k›flk›rtmas›na, iflçileri bölüp parçalamas›na zemin haz›rlayan bir ifllev görüyor. Almanya, ‹talya, Avusturya ve ‹ngiltere’de yap›lan son seçimlerde göçmen ve mülteci iflçiler, özellikle muhafazakar burjuva kesimlerinin taban aray›fllar›nda ›rkç›l›¤› ve ulusalc›l›¤› besleyen bir propaganda malzemesi olarak kullan›ld›. Yaflad›¤›m›z Topraklar›n Tablosu Yaflad›¤›m›z topraklar da, Avrupa baflta olmak üzere emperyalist kapitalist merkezlere iflgücü ihraç eden, ayn› zamanda iç sömürgesi Kürdistan’dan gelen göç ak›fl›na maruz kalan bir ülke konumundad›r.

Eklenmesi gereken bir baflka nokta da, SSCB’nin çözülüflünün siyasal, ekonomik etkileri ile birlikte Azerbaycan, Romanya, Bulgaristan ve ‹ranl› göçmen ve mülteci iflçilerin ak›n›na u¤ram›fl olmas›d›r. Bölgedeki co¤rafi özellikleriyle ele al›nd›¤›nda ‹ranl›, Irakl›, Hintli, Afganl›, Pakistanl›, Bengalli vb. göçmen ve mülteci iflçiler için de bir u¤rak ve geçifl özelli¤ine sahiptir. Yaflad›¤›m›z topraklardaki göçmen ve mülteci iflçiler de, t›pk› dünyadaki di¤er göçmen ve mülteci iflçiler gibi sendika, sigorta ve sosyal güvenceden yoksun a¤›r çal›flma koflullar›n›n alt›nda yo¤un bir sömürüye maruz kalarak sefalete itilmifltir. Bugün kimi burjuva kaynaklara göre say›lar› 2 milyona, kimi rakamlara göre de 5 milyona ulaflm›flt›r. Asl›nda say›lar›n› kesin rakamlara göre belirlemek pek mümkün de de¤ildir. Çünkü genelde kay›t d›fl› sektörlerde ya da kaçak olarak çal›flmaktad›rlar. Özellikle son y›llarda, say›lar› da ha da bir art›fl göstererek çok çeflitli sektörlerde (hizmet sektöründen imalat sektörüne kadar da¤›l›m sergilemektedirler.) Büyük bir k›sm› bar›nma mekan› olarak ya çal›flt›¤› iflyerlerinde yaflam›n› sürdürmekte, ya da bekar odalar›nda veyahut da köhne evlerin odalar›n›, bodrum katlar›n› kiralayarak üst üste yatmaktad›rlar. Toplum ise bu kesimlerden ancak ya bir yang›nla ya da polis operasyonlar›yla haberdar olmaktad›r. Ayn› ifli yap›yor olmalar›na ra¤men ald›klar› ücret ise, çal›flt›klar› sektör ücretlerinin alt›ndad›r. Bugün yaflad›¤›m›z topraklarda say›lar› milyonlarla ifade edilen göçmen ve mülteci iflçilerin burjuva medyada gündeme gelmesi, özellikle son y›llardaki göç ak›n›n›n varl›¤›yla ilintilidir. Somut siyasal zeminde ise yaflad›¤m›z topraklar burjuvazisinin son on y›llara dayanan alt epmeryalistleflme hedefiyle tekelleflmenin önünü açmak ve uluslararas› tekellerle rekabet için en büyük avantaj› olan ucuz iflgücüne ihtiyaç duy mas›d›r. Bu alandaki temel beslenme kayna¤›n› iç sömürgesi Kürdistan’dan gelen Kürt göçmen ve mülteci iflçiler oluflturmaktad›r. 1950’den sonra h›zlanan kapitalist geliflmenin önemli sonuçlar›ndan biri, çözülen k›r›n yaratt›¤› nüfus fazlas›n›n kentlere göçüdür. 1950 ile 1990 aras›ndak 40 y›lda, 20 milyondan fazla insan›n k›rdan kente göç etti¤i hesaplan›yor. Bunun çok önemli bir bölümünü Kürdistan’dan göç edenlerin oluflturdu¤unu tahmin etmek zor de¤il. 1990 bafllar›ndan itibaren ise k›rdan kente göç, ekonomik olmaktan çok siyasal nedenlerle, Kürdistan’dan Türkiye metropollerine ak›n biçiminde ola¤anüstü bir h›z ve yo¤unluk kazand›. Gerilla savafl›, bal›¤› yakalamak için gölün kurutulmas› politkas›n›n yön verdi¤i ve giderek yo¤unlaflan bask›lar, zorunlu göç, köy yakmalar daha da yoksulla40


1 flan ve sefalete itilen, siyasal bask›larla bunalan yüzbinlerce Kürt emekçisinin ifl ve afl bulabilece¤ini umdu¤u Türkiye metropollerine y›¤›lmas›yla sonuçland›. Ve bugün say›lar› on milyonlar› bulmaktad›r. Kürt mülteci ve göçmen iflçilerinin, yaflad›¤›m›z topraklarda di¤er göçmen ve mülteci iflçilerden, hem niceliksel, hem de niteliksel fark› bulunmaktad›r. Nicelik aç›s›ndan en kalabal›k kitleyi oluflturmaktad›r. Nitelik aç›s›ndan ise ulusal özlemler ve gerilla hareketinin bölgede yaratt›¤› siyasallaflma düzeyi ile siyasal bir kitle dinami¤ine sahip olmas›d›r. Yaflad›¤›m›z topraklar›n göçmen ve mülteci iflçiler ak›n›na u¤ruyor olmas›n›n, hem co¤rafi konumuyla, hem de iç ve d›fl geliflmelerle ilgisi vard›r. Kafkasya, Orta Do¤u, Orta Asya ve Çin’e dek uzanan bölgeyi kapsayarak Avrupa’yla co¤rafi bir geçifl özelli¤ine sahip olmas›yla ba¤lant›l›d›r. Di¤er bölge devletlerine oranla alt emperyalistleflme hedefiyle, tekelleflme do¤rultusundaki ekonomisiyle belli bir düzeye ulaflmas›, olanaklar aç›s›ndan göçmen ve mülteci iflçiler aç›s›ndan bölge devletlerine oranla bir çekim merkezi olmaktad›r. Ayn› zamanda bir geçifl özelli¤ine de sahiptir. Riskli tan›mlanan bölgelerle (NATO taraf›ndan 16 bölge olarak belirtilen bu noktalardan 13’üyle ba¤lant› içindedir) co¤rafi komfluluk yap›yor olmas› göç ak›n›na u¤ramas›na da yol açm›flt›r. Dolay›s›yla bu ülkeler, iktisadi ve siyasal aç›dan istikrars›z, bölgedeki sömürülen ve ezilen y›¤›nlar›n asgari yaflam ihtiyaçlar›na yan›t vermekten uzak, yo¤un br sömürü, sefalet ve bask›ya maruz kalan, kaybedecek hiçbirfleyleri olmayan bu bölge iflçilerinin (Hintli, Afganl›, Pakistanl›, Bengalli, ‹ranl›, Irakl›, Endonezyal› vb.) ifl ve afl bulma umuduyla yollara düflmesine yol açm›flt›r. SSCB’nin çözülüflünün siyasal, ekomonik etkileri ile birlikte Azerbaycan, Gürcistan, Romanya, Bulgaristan’dan da göçmen ve mülteci iflçilerin ak›n›na u¤ram›flt›r. Daha önce de belirtildi¤i gibi, yaflad›¤m›z topraklardaki göçmen ve mülteci iflçilerin say›s› bugün milyonlarla ifade edilmektedir. Yaflam koflullar› da dünyadaki di¤er göçmen ve mülteci iflçilerden farkl› olmam›flt›r. Ayn› sektörde, ayn› ifli yaparken daha düflük ücret almak ya da en düflük ücretli ifllerde çal›flmak, sendika, sigorta ve sosyal haklardan yoksun, en a¤›r ifllerde ölümüne çal›flmak. Ve bir de horlanmak. Kapitalist üretim ihtiyac›n›n artt›¤› dönemlerde posas›n›n ç›kart›lmas› ve üretimin azald›¤› dönemlerde soka¤a at›lma, sefalete itilme. Tablodan A盤a Ç›kanlar 1- S›n›f›n çal›flan, geçici ifllerde çal›flan ve iflsiz bölükleri içinde bugün görülmeyen kesimlerinden mülteci ve göçmen iflçiler az›msanmayacak, önemli bir kitleyi ve dinami¤i kaps›yor. Özellikle de Kürdistanl› göçmen ve mülteci iflçiler bu dinamik içinde niceliksel a¤›rl›¤› ve ön önemlisi de ulusal özlemleri ve siyasallaflma düzeyiyle temel bir dinamik olma özelli¤ini tafl›maktad›r. 2- Yaflad›¤›m›z topraklardaki burjuvazi, s›n›f›n genifl kesimlerine oldu¤u gibi, göçmen ve mülteci iflçile-

Haziran 2001

rin de asgari yaflamsal, siyasal ve sosyal ihtiyaçlar›na yan›t verebilecek güç ve olanaklardan yoksundur. Dolay›s›yla bu kesimlerin de güvenini kazanabilecek, bu kesimleri de düzene ba¤layabilecek bir potansiyele sahip de¤ildir. Aksine, alt emperyalistleflme hedefiyle ortaklaflt›rd›¤› program› tekelleflmenin önünü açmak ve içte sömürüyü yo¤unlaflt›rmakt›r. Bu süreçte egemenli¤ini sürdürmek için, yo¤un bir gericilikle sürecin öznesi olmaktan baflka bir seçene¤i de yoktur. Bu süreçten dolays›z ve hissedilir bir flekilde etkileneceklerin bafl›nda mülteci ve göçmen iflçilerin gelece¤i de bir s›r de¤ildir. 3- Göçmen ve mülteci iflçiler s›n›f›n görünmeyen genifl kesimleri gibi sendika, sigorta ve sosyal güvenceden yoksun a¤›r çal›flma koflullar›n›n alt›nda yo¤un bir sömürüye maruz kalarak sefalete itilmifltir. Buna efllik eden bir horlanmayla karfl› karfl›yad›r. Bu kesimler içinde de insanca bir yaflam hakk› ve özgürlü¤e ölümüne susam›fll›k düzene biriken öfkeyle birlikte mayalanmaktad›r. 4- Yaflad›¤›m›z topraklar›n böyle bir s›n›fsal bileflime sahip olmas›, ›rkç›l›¤›n proleter kesimler aras›nda ulusal önyarg›lar›n körüklenmesi ve s›n›f içinde bölünmüfllük, parçalanma ve karfl›l›kl› güvensizleflmenin or tam› yarat›larak burjuva egemenli¤in sürdürülmesi ve pekifltirilmesine olanak sa¤lamaktad›r. Komünistlerin Görev Ve Sorumluluklar› ‹flçi s›n›f›n›n bilinç ve savafl›m›n› yükselterek, ulusal görünümler de kazanan iflçiler aras› bölünmeye enternasyonalist s›n›f kardeflli¤inin birlefltiricili¤iyle yan›t vermek, ikincisi iflçiler aras›ndaki bölünmüfllü¤ü ve rekabeti ortadan kald›racak istem ve hedefler için savafl›m› yükseltme, göçmen ve mülteci iflçilere yönelik komünist siyasetin ana ilkelerini ifade etmektedir. Eflit ifle eflit ücret! Rekabetin kayna¤› ücret farkl›l›¤› oldu¤una göre, bu farkl›l›k ortadan kald›r›lana kadar rekabetçi ortam›n ters yüz edilmesi söz konusu olamaz. Eflit siyasal ve toplumsal haklar! Rekabetçi ortam sadece ekonomik alanda de¤il, siyasal ve toplumsal alanda da sürdü¤ünden, bunun siyasal ve soyal alanda süren di¤er eflitsizliklerle ortadan kald›r›lmas› gerekiyor. Bugün komünist devrimcilerin yapaca¤› bu ufukla kendilerini donatmak, komünist siyaseti eldeki olanaklar› azami biçimde kullanarak mayalamak, haz›rl›k görevlerini hakk›yla yerine getirmek için devimci faaliyete yo¤unlaflmak ve kazan›mlar› tüm devrimci güçlere mal etmeyi baflarmakt›r. Haz›rl›k görevleri hakk›yla yerine getirildi¤inde, göçmen ve mülteci iflçilere yaflad›¤›m›z topraklarda hak etti¤inden daha fazla bir ilgi gösterilerek proletarya enternasyonalizminin birlefltiricili¤inde kavgan›n en ön saflar›nda s›n›f kardeflleriyle birlikte yerlerini alacaklard›r. 41


Haziran 2001

1

NAZIM H‹KMET, “EHL‹LEfiMEMEYE DEVAM ED‹YOR” HALA

S

on birkaç y›ld›r, öyle a¤›r, öyle ac›l›, ama bir o kadar da coflkulu, onurlu dönemler yafland› ki, ço¤u zaman sözler yetmedi, yaz›lar yetmedi içinde bulundu¤umuz durumu karfl›layacak ifadeleri bulmaya. 96 Ölüm oruçlar›yla; Ulucanlar’da teslimiyet dayatmas›na karfl› kavga bayra¤›n› yere düflürmeyen devrimci tutsaklar›m›z›n direnifliyle; 19 Aral›k sald›r›s›nda tüm olanaks›zl›klar›na ve dört duvar aras›nda bulunmalar›na ra¤men vargüçleriyle düflman› püskürtmeye çal›flan onurlu kavgayla; hem öfkeli, yitirilen devrimcilerin ac›s›yla bilenen; ama bir o kadar da gururlu ve buruk da olsa coflku dolu, yo¤un dönemlerden geçtik. Peflpefle gelen ölüm haberleriyle “günler a¤›r, ölüm haberleriyle geliyor.... Zafer diflle t›rnakla sökülüp al ›n acak” di yerek, “burjuvazi kavgaya davet etti, davetleri kabülümüzdür” diyerek kararl›l›¤›m›z›; “s›radakinin ölümü”nü hat›rlatarak, kavgadaki onurlu gösteriflsiz duruflu; “güzel günler görece¤iz çocuklar” diyerek zafere olan inanc›m›z› ifade ettik. Sonra, gözyafllar›m›z›n düflmana inat içimize akt›¤›, kinimizi biledi¤i zamanlarda, “dö¤üflenler ölenlerin tutmaz yas›n›” dizelerini hat›rlay›p, ard›ndan “günefli zaptedece¤i”mizi hayk›r›p cenaze törenlerinde, düflmana bir de böyle meydan okuduk. Sözün k›sas›, fliirin; en fazla fliirin konufltu¤u dönemler yaflad›k; ve ne yapsak, ne söylesek de, hiçbir fley yetmedi yaflananlar› ifade etmeye, hep bir fleyler eksik kald›. Sözün yetmedi¤i, eylemin c›l›z oldu¤u zamanlarda hep yafland›¤› gibi, en fazla fliir konufltu. Tüm bu dönemlerde “s›rada, s›ram›zdayd›” Naz›m, yan›m›zdayd›. Sadece verdi¤imiz kay›plarla, yaflad›¤›m›z ac›yla kar›fl›k coflkularda, ölümlerde, cenazelerde, sayg› durufllar›nda de¤il, kavgan›n bütün zamanlar›nda yan›m›zdayd›. Zindanlara at›ld›¤›m›zda, “hapiste yatana ö¤ütleri”yle uzand› bilincimize, “sol memenin alt›n-

daki cevahir”i karartmayanlar›n yoldafl› oldu. En koyu karanl›klarda, “düflmana inat bir gün daha yaflama”y› ö¤ütledi. Faflistlerle çat›flmal› günlerde “saflar› s›klaflt›r”›rken, Naz›m yine kavgada, yoldafllar›yla birlikte siper alm›flt›. Nerede bir kavga an› varsa, Naz›m orada oldu, olmaya devam edecek. Yap› yükselirken, yap›c›lar›n sevincini ve gururunu paylaflacak, “bir kere bile selamlaflma”d›¤› dostlar›yla ayn› kavga u¤runda ölmeye ve bu kavgada yaflamaya devam edecek. “Yaflamak bir a¤aç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kardeflçesine/ bu hasret bizim” derken, koskoca bir dünyada, s›n›f›ndan, s›n›f ç›karlar›ndan kopuk, kapat›ld›¤› “hücre”sinde belki “bir serçenin telafl›”yla yaflayan, “akrep” gibi “korkak bir karanl›k içinde” olan nicelerine ulaflacak ve s›n›fs›z toplum kavgas›na davet edecek onlar ›. Naz› m bunlar› yap›yor ve yapacak. Bunlar güzel sözler el bette. Naz›m’›n b›rakt›klar›n›, mücadelesinden ve yaflam›ndan ayr›lmas› mümkün olmayan fliirleriyle, kavgam›za bugün de katmakta olduklar›n› anlat›yor. Ama Naz›m bunlardan ibaret görüldü¤ünde, baflkalar› da bunun karfl›s›na “Dört nala gel ip Uzak Asya’dan...” diye bafllayan fliirlerini ç›kar›rlar. Bunlar›n açt›¤› yoldan i ler le meye çal › flan “Naz› m do st l ar › ”, kendi oportünist gidifllerine Naz›m’› alet etmeye ka lk›p , “memleket sevdas›”n› kendi demagojilerine alet ederek, yasal manevralar› için kullanmaya çal›fl›rlar. Naz›m’dan, 42


1

Haziran 2001

propagandas›n›; “sosyalizm” hedefini seçim sand›¤›na s›¤d›rmaya kalk›flanlardan çok daha güçlü

kavgadan, örgütlülükten, mücadeleden kopar›lamayacak olan komünist kimli¤ini, ‹çiflleri Bakanl›¤› iznine tabi k›l›p, “çeteci, katil olmad›¤›”n› “kan›tlama”ya çal›flarak, demokrasi mücadeleleri u¤runa tüm de¤erlerimize dil uzatmaya kalkarlar. Evet bugün Naz›m Hikmet, devrimcilerin aras›nda daha çok fliirleriyle yer al›yor. Ama, onun tek bafl›na ve fliirleriyle yapt›¤› s›n›fs›z toplum

yapt›¤› da bir gerçek. Yine de, kim O’nun sadece bir flair oldu¤unu söyleyebilir ki? Y›llar öncesinden yazd›¤› yandaki fliirle, sanki bugünleri görmüflçesine, O’nu bir flair olarak etkisizlefltirmeye çal›flanlara okkal› bir tokat savurmaktad›r.

BURJUVAZ‹N‹N YÖNEL‹MLER‹N‹ EN ‹Y‹ L‹BERALLER B‹L‹R

L

iberaller Naz›m’la ilgili “vatandafll›k kampanyas›” bafllatt›klar›nda, ço¤u devrimci bunun “nereden ç›kt›¤›”n› merak etmiflti. Naz›m kampanyas›n›n ard›ndan ve onunla paralel olarak “komünist parti” konusundaki “atak”lar›n› yapt›lar. Bu iki bafll›k üzerinden, her zaman ilgisizli¤inden yak›nd›klar› burjuva medyan›n da büyük deste¤iyle, gerçekten de “gündem” olmay› baflard›lar. Düne kadar “komünist”, “vatan haini” gibi s›fatlarla hat›rlanan, yani en kaba haliyle bile bu düzenin d›fl›nda yer alan Naz›m, liberallerin sayesinde art›k, “Türk vatandafll›¤›”yla birlikte an›l›yor. Ortam›n genel durumu içinde bu tür giriflimler, devrimciler taraf›ndan genelde, “gündem olmaya çal›fl›yorlar”, “politika d›fl›nda kal›yorlar” benzeri “tepki”lerle karfl›land›. Oysa liberaller bu kadar masum de¤illerdi. Türkiye burjuvazisinin yönelimlerini herkesten, devrimcilerin ço¤undan daha iyi anlayan liberallerdir, özellikle de S‹P’tir. S‹P’in açt›¤› gündemlere bak›ld›¤› zaman, bunlar›n her zaman burjuvazinin gündemleriyle bilinçli bir parallellik tafl›d›¤› görülür. Burjuvazi “demokratikleflme” dedi¤i zaman, S‹P, sözde bunun teflhirine soyunurken, ayn› zamanda da Türkiye’nin “demokratikleflti¤i”ni göstermek üzere “KP” kurmaya giriflir. Bunu bir “mücadele” olarak yutturmaya çal›fl›r. Kendi çap›nda gerçekten de bir “mücadele”dir bu yapt›¤›. Burjuvazinin çatlaklar›n› ve gündemlerini görüp, bunlar aras›ndan kendine yer bulmaya çal›fl›r. Bu arada, fena m› olur bir “KP”miz olursa? Ama S‹P sadece bunu yapmaz. Yani “KP” kurmakla kalmaz, ayn› zamanda devrimci de¤erlere sald›r›r. Bunu yaparken, devrimcilerin kendilerini “demokrat” olarak gösteren zaaflar›ndan yararlan›r. Ayn› zamanda, kendisini burjuva efendilere be¤endirmek zorundad›r. Onun için de, “utanacak bir fleyimiz yok ki, kimliklerini gizleyenler ancak genelev patronlar›d›r” diyerek, tüm devrimcileri kendi zeminine çekmeye çal›fl›r, devrimci de¤erlere sald›r›r. Burjuvazinin “ikna gücü’” olarak hizmet verir. S‹P “Naz›m’a vatandafll›k kampanyas›”yla da ayn› fleyi yapmaya çal›fl›yor. Sözde Naz›m’a sahip ç›kmak ad›na, asl›nda burjuvazinin argümanlar›n›

kullanarak, “bu yasak Türkiye’ye yak›flm›yor”, “Naz›m’›n vatandafll›¤a de¤il, Türkiye’nin Naz›m’a ihtiyac› var” diyerek, AB maceras›nda burjuvaziye ak›l ö¤retir. Sadece bununla da kalmaz. Naz›m’›, tüm komünistlerin ve devrimcilerin ortak de¤erini, TC’ye be¤endirmeye çal›fl›r: “Ne hain, ne katil, ne çeteci, ne mafyac›”yd› diyerek, MHP’li hükümetin be¤enisine sunar. “Naz›m bu memleketin” diyerek, O’nun flahs›nda komünizmin evrenselli¤ini, enternasyonalist de¤erini ayaklar alt›na al›r. Do¤rudur, liberaller Naz›m kampanyas›yla da, KP “ata¤›”yla da, devrimcilerin söyledikleri gibi “gündem olmaya” da çal›fl›yorlar. Ama bu gündemin, politika d›fl› oldu¤u da, kendinden menkul oldu¤u da do¤ru de¤il. Liberaller, kendilerini gündem yaparken, ayn› zamanda burjuva siyasetin gündemlerini tafl›makta, ona hizmet etmekte, devrimci de¤erlerimize sald›r›p, afla¤›lamaktad›r. Bunu yapt›klar› için, daha önce de söyledi¤imiz gibi, TC’nin onlara “vatandafll›k madalyas›” vermeleri yeterli de¤ildir. Devrim cephesi güçlendi¤inde, Naz›m yeniden komünizmle, devrimcilikle özdefl hale geldi¤inde, S‹P’in bugünkü gibi at koflturabilece¤ini düflünen var m›? Öyleyse, bu yap›lanlara duyars›z kalmak yanl›fl oldu¤u gibi, k›zmak da yanl›fl. Devrimciler devrimcili¤in hakk›n› verdi¤inde ortal›kta ne S‹P kalacak, ne de kampanyalar›.

EGKM’DEN ÇA⁄RI Proletaryan›n savafl›m gelene¤i ve kültürünün yans›t›ld›¤›, devrimci dayan›flmayla mayalanan ve tüm faaliyetleri devrimci amaçlar için yürütelcek olan grupçu, sekter ve tekkeci mant›¤›n mahkum edildi¤i bir anlay›flla Enternasyonal Gençlik Kültür Merkezi’ni Nancy’de kurduk. Tüm devrimci ve komünistlerle yaz›flmak istiyoruz. ‹flte adresimiz:

EGKM 154 av. Strasbourg 54000 Nancy-FRANCE Tel: Fransa içi: 0383356407 Fransa d›fl›: 0033383356407

43


Haziran 2001

1

MAYIS’TA DÜfiENLER DÜfiMANA SIKTI⁄IMIZ MERM‹ OLSUN!

B

u topraklar›n “bahar” aylar› uzun sürer. Mart’tan bafllay›p, 1 May›sa ulafl›r; 6 May›s, 18 May›s, 31 May›s olarak devam eder. Mart-May›s h›zla akan bir dönem olarak bir solukta yaflan›p, 15-16 Haziran’›n yaz s›ca¤›yla buluflur. Belki de, takviminde “bahar” aylar›na bu kadar çok say›da “rutin”, “takvim gündemi” s›¤d›rabilen ender ülkelerden biridir Türkiye. Mücadelenin yo¤un bir tempoda seyretti¤i dönemlerde, peflpefle gelen bu rutin günler, kavgan›n ak›fl› içinde birbirine eklemlenen eylem zincirlerine dönüflürler. Nas›l ki, devrimci kavgan›n s›cakl›¤›nda düflenler, düflman›n üzerine yürürken ellerimizdeki savafl araçlar›na, dilimizdeki sloganlara güç ve soluk katarak ço¤al›rlarsa, mücadelenin yüksek temposunda bu “rutin” gündemler de böyle bir ifllev görürler. Ama mücadele hep ayn› tempoda ve yükselifllerle yürümüyor. Gerilemeler, soluklanmalar, dibe vurmalar, s›çray›p yeniden do¤rulmalar, kendi dönemlerinin rengini mücadelenin tüm alanlar›na bu arada “takvim gündemleri”ne de verirler. H›zl› dönemlerde eylem içinde eylemlere vesile olan “takvim gündemleri”, durgun ve yenilgici dönemlerde ise baflka türlü görünmeye bafllar gözlere. Faaliyet rutinlefltikçe, gündemler de böyle bir görünüme kavuflur, kimseye coflku vermeyen, “s›radan ifllere” dönüflüverirler. Halbuki bir düflünün: Örne¤in 1 May›s, iflçi s›n›f›n›n mücadele günüdür. S›n›f mücadelesinin tarihinde yaflanm›fl somut bir deneyimin, sürmekte olan s›n›f kavgas›nda bugüne kadar uzanan bir halkas›. Bunu düflününce, tarihinin bir kesitini bugünde yaflatmak, onun üzerine basarak yar›na uzanmak, yar›n› kurmak kadar coflku, heyecan ve enerji veren baflka bir fley olabilir mi? Ama iflte yenilgi dönemlerinde, bu yönleri giderek geri planda kal›r, yasak savmaya dönüflür 1 May›slar. Yenilgi dönemlerinin bir özelli¤i, belleklerden devrimci olan her fleyi silip atmas›, araya giren zaman diliminin binlerce y›lm›fl gibi uzamas›, herfleyi y›k›nt›lar›n alt›nda b›rak›p, bugünü geçmiflten koparmas›d›r. Böyle dönemlerde 1 May›sa, yine “birlik, mücadele, dayan›flma günü” denmeye devam edilir, ama s›n›f kavgas›n›n yerini günübirlik ve k›smi ç›karlardan beslenen bir s›n›f uzlaflmac›l›¤›, kuyrukçuluk almaya bafllar. En genel, en ilkesel fliarlar, güncele kurban edilir siliklefltirilir, anlam›ndan uzaklaflt›r›l›r. Bu yaflananlar, sadece 1 May›slar›n bafl›na gelmiyor. S›n›f mücadelesinin tüm deneyimleri, anlaml› dönemeçleri, zafer ve yenilgileri, mücadeleye özümsenip yeni bir s›çrama için ileri ç›k›flla yo¤rulmad›¤›nda, ayn› akibete u¤ruyor. Kavga günleri, “anma” günlerine dönüflüyor. Savaflanlar, “ölenler” olarak an›l›yor. Bir dönemdir, May›s’›n k›z›l gülleri de, bu durumdan nasibini al›yor. Hala bafle¤mezlikleriyle, ser verip s›r vermemeleriyle, teslimiyeti reddetmeleriyle, yükselttikleri devrimci de¤erlerle gündeme geliyorlar ama, kavgay› güçlendiren soluklar›, bugünü aya¤a kald›rmaya, canland›rmaya yetmez hale geliyor. Mücadelenin rutinleflen seyrinde, “ölenler” hanesine yaz›l›p, yeni bir silkinifle kadar öylece kal›yorlar. Kavgalar›, isyanlar› de¤il, ölümleri hat›rlan›r oluyor. Yenilgici ruh halinde, niyetten ba¤›ms›z bunlar öne ç›k›yor.

Halbuki onlar, “ölenler” de¤il, ölümü s›radanlaflt›r›p, u¤runda yaflad›klar› davay› yüceltenlerdir. Onlar› bugünlere tafl›yan ve yaflatan damar, ölümleri de¤il, kavgalar›; yaflamay› kavgayla, mücadeleyle özdefl k›lmalar›, bunun d›fl›ndaki bir “yaflam”› reddetmeleridir. Öyleyse, kavgada düflenlerimizin tek tek her biri, düflmana s›kt›¤›m›z birer mermi olabilmelidir. Onlar, yaflamlar› ve kavgalar›yla bize bu mermiyi arma¤an ederken, bize düflen, onlar› namluya sürmek, namluyu dosdo¤ru düflmana yöneltmektir. Ancak o zaman, “kavgam›zda yafl›yor” sözlerimiz yerini bulmufl olacak.

B‹R ANMANIN ‹FADE EDEMED‹KLER‹ 972 6 May›s’›n›n anlam› bu topraklarda, devrimci durufl ve kararl›l›¤›n, örgütlülük bilincinin vurguland›¤› devrimci bir gelene¤in ifadesidir. Bundan 29 y›l önce üç devrimci; Deniz Gezmifl, Yusuf Aslan, Hüseyin ‹nan’›n idam edildi¤i bir dönemeç yafland›. May›s’›n K›z›l Gülleri’nin de devamc›s› olan devrimci gelenek; hak etti¤i “ilgiyi” bulamasa da, 9 May›s’ta ‹stanbul Üniversitesi merkez kampüsünde; 6 May›s anmas›yla yaflat›lmaya çal›fl›ld›. Anmaya di¤er fakültelerin de kat›l›m›yla görece bir kitlesellik sa¤land›ysa da, bu beklenilenin alt›ndayd›. Devrimci ö¤rencilerin organize etti¤i anma, Hukuk Fakültesi’nin içinde saat 12.50’ de bafllad›. Kitle sloganlar ve alk›fllar eflli¤inde Siyasal Bilimler Fakültesi’nin önüne yürüdü. Anmada, 6 May›s, bu süreçte yaflanan F tipi zindanlar›ndaki ölüm oruçlar›yla birlefltirilerek; burjuvazinin zindanlardaki 19 Aral›k’ta ve devam›ndaki sald›r›lar›nda yaflamlar›n› yitiren 30 devrimcinin, ölüm oruçlar›nda yaflamlar›n› devrim u¤runa feda eden 22 devrimcinin ve 6 May›s’ta idam edilen devrimcilerin de isimlerinin yaz›ld›¤› bir pankart duvara as›ld›. Bir dakikal›k sayg› duruflu ile anmaya baflland›. Sayg› duruflu ard›ndan; 6 May›s’›n genelde bu topraklardaki önemini, özelde ise özelde ö¤renci hareketine yans›malar›n› içeren bir bildiri okundu. Anmaya müzik eflli¤inde devrimci marfllar söylenerek ve fliirler okunarak devam edildi. Anmada “içeride d›flar›da hücreleri parçala”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “Devrim flehitleri ölümsüzdür” sloganlar› s›kça at›ld›. Belirli gruplar›n sürece iliflkin bildirileri okunduktan sonra anma bitirildi. Anmaya devrimcilerin sahip ç›kmas› anlaml›yd›, ancak konuflmalara yans›yan içerik, devrimci hareketin liberal bulafl›kl›klar›ndan kurtulamad›¤›n› ortaya koyuyordu. Devrimciler liberallerle bilinçli bir zemin ayr›m› yaflamad›klar›ndan dolay›, anmada yap›lan vurgu 6 May›s’ta düflen devrimcilerin ö¤renci kimlikleri üzerineydi. Hatta ölüm orucundaki devrimcilerin, asli kimlikleri yads›narak ö¤rencilerin “paras›z, eflit bir e¤itim” alabilmeleri için bu eylemi yapt›klar› türünden söylemlerde bile ortaklafl›lmas›, militan devrimci durufllar›n, devrimci kimli¤in genel bir solculukla reformize edilmesinin yans›malar›yd›. Devrimciler aç›s›ndan 6 May›s ve ölüm oruçlar›n›n anlam›; devrimci kimlik kavgas›n›n, devrimci kararl›l›¤›n, hiçbir düzeniçi anlay›fl›n içini boflaltmas›na izin vermeden sürekli savunulmas› olmal›d›r. Tarihin devrimci özünü süzmek komünistlerin ilkelerindendir. Bu ilke kendini komünizm davas›na içtenlikle ba¤layan devrimcilerin, devrimci partiyi yaratma kavgas›na güç katacak, bu deneyimler ›fl›¤›nda çelikleflecektir. MAYIS’IN KIZIL GÜLLER‹ KAVGAMIZDA YAfiIYOR! ‹.Ü.’den Bir Komünist Devrimci

1

44


1

Haziran 2001

KAP‹TAL‹STLER “EVS‹ZLERE EV, ‹fiS‹ZLERE ‹fi” VER‹RLER M‹?

F

ransa’da son aylarda s›¤›nmac› (mülteci) statüsündeki göçmen iflçilerin özellikle oturum baflvurusu olumsuz sonuçlanan kesimde eylemlilik ve hareketlilik yaflanmakta, Mart ay›n›n 4 ve 5 günlerinde Fransa’n›n belli merkezlerinde “evsizlere ev, iflsizlere ifl, karts›zlara kart” fliar›yla iflgal, yürüyüfl ve bas›n aç›klamalar› türünden eylemler yap›ld›, organize edildi. Bu eylemler belli aral›klarla devam etmektedir. Ancak bunun baz› yönleriyle el al›nmas› gerekiyor. Birincisi, Fransa’daki sol ve liberal parti ve derneklerin çabalar›yla gündemleflen bu konunun arkas›nda ucuz emekten daha çok faydalanma hedefi yatmaktad›r. Dünyan›n de¤iflik bölgelerinden etnik kültürel ulusal bask› ve fliddet vb sebeplerden dolay› Avrupa’n›n de¤iflik ülkelerine göç ettirilmifl bulunan büyük bir emekçi potansiyeli mevcuttur. Avrupa burjuvazisi bu potansiyeli yedek ve ucuz emek gücü olarak kullanmaktad›r. En a¤›r ifl koflullar›nda ve en zor flartlarda bu potansiyel üretim yapmaktad›r. Bunlar Avrupa’n›n hangi ülkesinde olursa olsunlar ayn› statüde de¤erlendirilmektedirler. Bazen herhangi bir ülkede flartlar›n ve sosyal haklar›n iyilefltirilmesi, o ülke ekonomisini ucuz ve yedek emek gücüne olan ihtiyaçlar›na göre ayarlanmaktad›r. Di¤er yandan hepsi kay›td›fl› üretime kat›lan bu kesimlerin oturum talepleri kabul edilmese de, bunlara geçici çal›flma müsadesi verilerek kaçak çal›flman›n önüne geçmek ve büyük miktarda vergi gelir hesaplanmaktad›r. Çünkü devlet bu kesimin çal›flmas›n› engelleyemeyece¤i gibi aksine bunlar›n ucuz ifl üretmeleri Frans›z ekonomisine büyük bir katk›d›r. 2000 y›l›n›n sonlar›nda yay›nlanan bir raporda Fransa tarihinde en büyük ekonomik büyümeyi 2000 y›l›nda gerçeklefltirdi¤i a盤a ç›kt›. Bu büyümenin en büyük pay› ise kay›td›fl› üretim ve yabanc›lar›n ucuz eme¤i üzerinden kaynakland›¤› bir gerçek. Dünya ekonomisinin son y›llarda küçülme yaflad›¤› düzen ekonomistleri taraf›ndan dillendirilmeye baflland›. Dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi ülkeler flu an kendi konumlar›n› rakiplerinin gücüne ve yap›s›na göre haz›rlamaktad›r. Yak›n planda kontrolsüz toplumsal patlamalar hariç burjuvaziyi tehdit eden ne bir s›n›f hareketi var ne de ciddi devrimci bir haz›rl›k var. ifl böyle olunca daha önceden proletaryan›n difliyle t›rna¤›yla kazand›¤› sosyal ve siyasal haklar› kufla çevirme bunlar›n tümden ortadan kald›r›lmas›n›n planlar›n› yapmaktad›r. yerli iflçilerin de devrimcilerin de ve politik faaliyeti göç ettikleri ülkede sürdüren tüm devrimcilerin gözünde yabanc› mülteci göçmen görülen kapitalizmin zornulu göçünü yaflayan bu iflçilere burjuvazinin verece¤i hiçbir gelecek ve daha iyi bir sosyal yaflam hakk› yoktur. Bu yabanc› iflçiler burjuvazinin ekonomik ve siyasal kriz dönemlerinde soka¤a ve s›n›rd›fl›na at›lacaklar›n bafl›nda gelmektedir. Hele hele her ulustan proleterlerin devricmi bir s›n›f temelinde ve önderlik alt›nda örgütlü olmay›fl› bunu daha da kolaylaflt›racakt›r. Di¤er yandan kapitalizmin insanl›¤a verece¤i hiçbir gelecek olmayaca¤› gibi evsizlerin de iflsizlerin de kurtuluflu bu sistem içinde de¤ildir. Böyle bir ortamda hem de bu sistemin yani kapitaliz-

min bir ürünü olan evsiz iflsiz sigortas›z sendikas›z sosyal haklardan yoksun emekçileri bu tür vaadlerle oyalamay› flimdilik Avrupal› liberaller ifl edinmektedirler. Devrimcilerin ve komünistlerin ise görevi dünyadaki tüm proletaryay› kucaklayacak ve kapitalizme karfl› savaflt›racak enternasyonal devricmi önderli¤i yaratmakt›r. Devrimci Parti Güçleri’nden Bir Komünist Devrimci / Fransa

OTOBÜSTE ÖFKE VAR, ÖFKEDE UMUT Kapitalizm öldürüyor herfleyi. ‹nsan›, de¤erlerini, kuflatmaya çal›fl›yor herbirimizi dört bir yandan. Dumura u¤rat›yor beyinleri, uyuflturuyor. Karanl›¤a bo¤mak istiyor yaflam›. Yaflam ... Yemyeflil, masmavi, capcanl› yaflam ... Ne kadar sorguluyoruz onu ve kendimizi? K›y›s›nda m›y›z yaflam›n, ortas›nda m›? Bir baflka deyiflle kavgan›n ortas›nda m›y›z, d›fl›nda m›? Dostlar›n aras›nda, güneflin sofras›nda m›y›z, karanl›klarda m›? Yeni bir gün daha y›rt›yor karanl›¤›. Günün ilk ›fl›klar› ulafl›yor pencereme. Günefl do¤uyor, kufllar uyan›yor. ‹lk defa tan›k oluyor gibi, hayranl›¤›m› gizleyemiyorum bu yeniden dirilifle. S›n›f kardefllerim uyanm›flt›r diyorum içimden. Milyonlarcas› flimdi fabrikalar›n, atölyelerin yolunu tutacak. Yeni günü getirdikleriyle selamlayarak ç›k›yorum soka¤a. Her att›¤›m ad›m›n bir anlam› var benim için. ‹lk ad›mda, her güzelli¤e düflman bu kapitalist düzeni lanetliyorum. Ve onu y›kaca¤›m›za dair inanc›m› bir kez daha yineliyorum. Her ad›mda düzene ve do¤urdu¤u sonuçlara karfl› durmak, onu yaflam›n her an›nda tekmelemek için tüm enerjimi topluyorum. Çünkü ben bir parti iflçisiyim. Cellad›n üstüne yürür gibi at›yorum ad›mlar›m›. Her ad›mda öfkemi bileyerek, umudumu ço¤altarak. Otobüste her sabah ayn› saatte giden tan›d›k yüzler, yüzlerde tan›d›k ac›lar. Ve bildik s›k›fl›kl›k. “Bir ad›m daha beyler, ilerleyin” fioför de yolcular da öfkesini kuflanarak gelmifl sanki. Otobüste öfke var, öfkede umut. Küfürler, ba¤r›fllar, binemeyenler aras›nda nihayet gidiyoruz art›k. Kaç kiflinin kafas›nda metrolar, trenler var, bilinmez. Ama herkeste ortak bir kayg› var. “Yine trafik s›k›fl›k, acaba ifle yetiflebilecek miyim?” Neden trafik s›k›fl›k, otobüsler kalabal›k? Bu, düzenin insana de¤er vermeyen çirkin yüzü de¤il mi? Di¤er tarafta özel araçlar, araçlarda yak›fl›kl› beyler, zengin han›mlar. Bir tanesi bize bak›yor. Küçümsüyor, alay eder gibi bak›yor. Yumru¤umu s›k›yorum. “O büyük gün geldi¤inde hesap soraca¤›z hepinizden” diyorum içimden. Beynimde çak›l› duruyor iki sözcük. DEVR‹M... ‹KT‹DAR... Devrimin ayak sesleri de¤il mi ki bu öfke? Caddelerden flehir meydanlar›na do¤ru ak›yoruz flimdi. ‹syan kalabal›¤› kuflat›yor her yan›. Barikatlarda yang›nlar tutuflmufl, sokak bafllar›nda çat›flmalar, barikat savafllar›. ‹flçilerle birlikte yürüyorum. Arkamda insan seli, ellerinde k›z›l bayraklar. En öndeyim ben, elimde orak-çekiçli büyük bir k›z›l bayrak. Bayra¤›m, onurum. Kokuflmufl kapitalizmin surat›na bir balyoz olup iniyoruz. Sadece iki gün dayanabiliyor bu çürük düzen. Ellerimizde iflte, ‹KT‹DAR... ‹flçi s›n›f›n›n k›z›l iktidar›... ‹niyorum otobüsten, ad›mlar›m flimdi daha h›zl›. Kaybedecek zaman yok art›k. Beynimde iki sözcük... Dilimde bir kavga fliiri... Kelepçeleyin bakal›m bileklerimizi / prangalay›n ayaklar›m›z› Ve saklamaya çal›fl›n güneflin yüzünü / Ama unutmay›n May›nl› da olsa zafer yolu / Bizde bu inanç bu direnç varken Gene yürüyece¤iz zafere Gene kurflunlayaca¤›z sizi ve yaflam›n›z› / Zafer bizim! Zafer insanl›g›n / Duyuyormusunuz / Zafer insanl›¤›n Bir Komünist Devrimci

45


Haziran 2001

1

15-16 HAZ‹RANI AfiMAK, TÜM SINIFI ATEfiLEMEK ‹Ç‹N, SINIFIN DEVR‹MC‹ D‹NAM‹⁄‹YLE BULUfiMANIN YOLLARI ZORLANMALI Haziran Ayaklanmas›, Türkiye iflçi s›n›f› tarihinde afl›layamayan bir doruk olmaya devam ediyor. Neredeyse herkes bu saptama üzerinde hemfikirdir. ‹flçi s›n›f› 15-16 Haziran 1970’de kendi öz gücüyle yaratm›fl oldu¤u sendikalar› korumak için soka¤a ç›km›fl, bu eylem iki gün boyunca ‹zmit ve ‹stanbul’un zaptedildi¤i bir ayaklanmaya dönüflmüfltü. ‹flçi s›n›f› o gün bugündür, bu çapta bir harekete bir daha kalk›flmad›. 15-16 Haziran’la ilgili, üzerinde ortaklafl›lan bir baflka nokta da, o gün iflçi s›n›f›n›n gerçek gücünü dosta düflmana gösterdi¤i, bir anlamda rüfltünü ispat etti¤idir. Gerçekten de 15-16 Haziran, burjuvaziye kendisi için gerçek tehdidin nereden gelece¤ini aç›kl›¤›yla göstermifl, burjuvazi kendi içindeki çat›flmalar› ikinci plana ertelemifltir. Direnifl sonras›nda burjuvazi tüm öncü iflçilerin tasfiyesine giriflmifl, devrimci güçlere dönük bask›lar› artt›rm›fl, gençlik hareketini düzen içine kanalize etmeye çal›flm›flt›r. 15-16 Haziran, devrimci hareket aç›s›ndan ise, sonras›nda ideolojik ve politik sonuçlar›n› üretmemifl olsa da, iflçi s›n›f›n›n devrimdeki öncü rolü hakk›ndaki tart›flmalara yeni bir yön vermifltir. Tüm bunlar 15-16 Haziran Ayaklanmas›’n›n s›n›f mücadelesi tarihindeki önemini gösteriyor. Ancak bugünün ihtiyaçlar›na yan›t veren ve ufuk açan derslerle birlikte an›lmad›¤›nda, her tarihi s›çrama gibi, 15-16 Haziran Ayaklanmas›’n›n kaderi de nostaljik bir iç çekmeyle hat›rlanmak oluyor. Nostaljik hat›rlamalar bugünün görevlerinin alt›nda ezilenlere geçici bir iç rahatl›¤› sa¤l›yor; s›n›f›n çok daha büyük sald›r›lar karfl›s›nda bugün niye harekete geçmedi¤ine doyurucu bir yan›t veremeyenler, 15-16 Haziran’a bak›p s›n›f›n gücüne güven tazeliyorlar. ‹çinden geçti¤imiz dönemde iflçi s›n›f›, tarihinde gördü¤ü en yo¤un sald›r›lardan biriyle karfl› karfl›yad›r. Kazan›lm›fl mevzilerin ço¤u yitirilmifltir, haklar budanm›fl ve çok s›n›rl› bir s›n›f kesiminin ayr›cal›¤›na dönüflmüfltür. Yoksulluk ve gelecekten umutsuzluk, iflçi s›n›f›n›n ço¤unlu¤u için ortak bir duygu haline gelmifltir. Sald›r›lar s›n›f›n her kesimini hedefliyor, bunun karfl›s›nda sendikalar taraf›ndan k›smi, yerel direnifllere, sald›r›n›n çap›na ba¤l› olarak merkezi eylemlere girifliliyor. Her eylem öncesinde “yeni 15-16 Haziran’lar yaratmak”tan bahsediliyor, geçmifl baflar›l› direnifller hat›rlat›l›yor. Ancak neredeyse, her yeni sald›r›n›n ard›ndan geride kalan, “iflçi s›n›f› niye ayaklanm›yor?” sorusu oluyor. Geçmiflin derslerinden yoksunluk ve bugünün somutlu¤unun anlafl›lmas›ndaki zaaflar, gerçekçi olmayan beklentilere ve hayal k›r›kl›klar›na yol aç›yor. ‹flçi s›n›f›n›n kendili¤inden ekonomik bir mücadeleye giriflmesi, ço¤u zaman sadece ekonomik koflulla-

r›n›n kötüleflmesine karfl› gösterilen bir tepkinin eseri olmufltur. Ancak bu mücadelenin geliflerek devrimci bir karakter tafl›mas›, bir mücadele birikiminin ve s›n›f siyasetinin varl›¤› koflullar›nda mümkün oluyor. Devrimci dinamizm, iflçi s›n›f›n›n bütünün her durumda tafl›d›¤› devrimci potansiyelin ötesinde, verili durumda s›n›f›n düzenle kurmufl oldu¤u ba¤lara, sahip oldu¤u bilinç ve örgütlülük düzeyine göre tan›mlanabilir. 15-16 Haziran Ayaklanmas›’na damga vuran iflçiler, büyüme h›z› yüzde onlar› bulan sanayileflmeyle beraber yeni proleterleflen, 1960’lar›n genç iflçi kufla ¤›yd›. Dönemin sendikal deneyimlerini anlatan kitaplar, yüzlercesi bir arada flantiyelerde veya iflçi barakalar›nda yat›p kalkan, ailesini köyünde b›rakm›fl genç iflçilerden bahseder. Baflta ‹stanbul olmak üzere, büyük sanayi flehirlerinin civar›nda kurulan ilk varofllarda o döneme rastlar. ‹flçi s›n›f›n›n bu kesimi, a¤›rl›kl› olarak Türk-‹fl’te örgütlenen kamu iflçilerinden farkl› olarak, herhangi bir güvenceden yoksundular ve a¤›r sömürü koflullar›nda çal›fl›yorlard›. Yabanc› sermaye yat›r›mlar› için bu topraklar› cazip k›lan fley de, böyle bir sanayi iflçisinin varl›¤›yd›. S›n›f›n bu ayr›cal›ks›z kesimleri, bu koflullara karfl› mücadele içerisinde ilk s›n›fsal deneyimlerini edindiler, ilk ba¤›ms›z sendikalar›n› kurdular. Kendi aralar›ndan ileri ç›kan önderler, bu mücadelelerin ürünleri oldu. Haziran Ayaklanmas›’nda ilk soka¤a boflalan, s›k›yönetim döneminde “k›z›l liste”ye al›n›p soruflturmaya u¤rayan fabrikalar›n, önceki dönemde adlar›n›n grevli iflgalli direnifllerle an›l›yor olmas› tesadüf de¤ildir. O dönemin s›n›f profili içerisinde, iflçi s›n›f›n›n en çok sömürülen kesimleri, 15-16 Haziran’a böylesi mücadelelerin içerisinde piflerek geldiler. ‹flçi s›n›f›n›n bu kesimleri, bugünün sendikal› a¤›r sanayi iflçisine benzememekte, pek çok aç›dan s›n›f›n sendikas›z, sigortas›z küçük atölyelerde ve organize sanayilerde çal›flan kesimleriyle üstüste düflmektedir. Ayr›cal›klar›n› korumak için soka¤a ç›kan, sahip oldu¤u kazan›mlar› elde ederken yaflad›¤› mücadele deneyimleri, bu mücadelenin bafl›ndaki sendika bürokratlar› taraf›ndan pörsütülmüfl sendikal› iflçiden, devrimci müdahale ile koflullar de¤ifltirilmeden bugün için yeni bir 15-16 Haziran yaratmas›n› beklemek hayal olacakt›r. ‹flçi s›n›f›na dönük sald›r›lara bak›p, sendikalar›n ihanetine ve sendikal› iflçilerin tepkisizli¤ine bak›p, “iflçi s›n›f› niye ayaklanm›yor?” diye soranlar, Gazi Ayaklanmas›’n› görmemektedir. ‹flçi s›n›f›n›, sadece a¤›r sanayide, fabrikada çal›flan sendikal› iflçilerden ibaret görenlerin, Gazi Ayaklanmas›’n›n ard›ndaki s›n›f dinamiklerini tespit etmeleri elbette ki mümkün de¤ildir. Bu dinamik, s›n›f›n en çok ezilen ve sömürülen, düzenle ba¤lar› en zay›f olan kesimlerinin düzen d›fl› öfkesidir. Bu kesimlerin s›n›f

15-16

46


1 temelinde bir mücadele deneyiminden yoksun olduklar› do¤rudur. Ayn› zamanda s›n›f›n bu kesimleri, 1516 Haziran’› yaratan sanayi iflçisine göre kendi içinde örgütlenmenin nesnel olanaklar›na da daha az sahiptir. Üretimin küçük ölçeklere parçalanm›fll›¤›, s›n›f›n bu kesimleri aras›ndaki ba¤lar›, dayan›flma ve bir s›n›f olarak hareket etme duygusunu zay›flatmaktad›r. Yine s›n›f›n bu kesimlerinin mevcut sendikal anlay›fllar temelinde örgütlenmesi ve mücadeleye kazan›lmas› da, bu koflullar›ndan dolay› son derece güçtür. Ancak bütün bunlar, bu kesimleri iflçi s›n›f›n›n d›fl›nda görüp onlara s›rt dönmeyi hakl› ç›karmaz; tüm bu olanaks›zl›klar› afl›p, tüm s›n›f› da atefllemek için, s›n›f›n devrimci dinami¤iyle buluflman›n yollar›n› zorlamak gerek-

Haziran 2001

ti¤ini gösterir. Kald› ki devrimci siyasetle en içiçe olan toplumsal kesim de, yine iflçi s›n›f›n›n bu kesimleridir. Gazi Ayaklanmas›, böyle bir zeminde gerçekleflmifl, devrimci bir s›n›f siyaseti için bugün yönelmek gereken yeri göstermifltir. Yeni bir 15-16 Haziran’›n yarat›lmas›nda en temel rolü oynayacak güçler, s›n›f›n bu kesimleridir. Bu kesimlerin s›n›f mücadelesinde oynayacaklar› etkin role kazan›lmas›, kendili¤inden bir sürecin sonucu olmayacak, s›n›f›n bu kesimlerine devrimci bir s›n›f çizgisi temelinde yönelenlerin müdahaleleriyle sa¤lanacakt›r. 15-16 Haziran’› bugüne tafl›man›n en kritik halkas› bu gerçe¤i bilince ç›karmakt›r.

15-16 HAZ‹RAN: ‘EL‹N‹ KOLUNU SALLAYARAK DOLAfiTI HÜRR‹YET’ • 15-16 Haziran Ayaklanmas› birdenbire ortaya ç›kmad›, iflçi s›n›f›n›n, 60’l› y›llar›n özellikle ikinci yar›s›nda ivmelenerek geliflen mücadelesinin birikimi üzerinden geliflti. 1965 y›l›nda toplam 5 bin 573 iflçinin kat›ld›¤› 43 grev yap›lm›flken, 1970 y›l› içerisinde toplam 111 iflyerinde 25 bin 693 iflçi greve ç›km›flt›. Bu dönemin süreklili¤i içinde, mücadeleye yeni ve daha ileri biçimler kazand›ran, s›n›f mücadelesi tarihinde ayr›ca an›lmay› hakeden direnifller yafland›. 1963’te Kavel’de iki aydan uzun süren bir grev gerçekleflti, 1965’te Zonguldak Kozlu maden ocaklar›ndaki iflçiler direnifle geçti, jandarman›n açt›¤› atefl sonucu iki iflçi öldü. 68’de ilk fabrika iflgali Derby lastik fabrikas›nda 1800 iflçi ile gerçekleflti. Bunu Kavel ve Roche fabrikalar›ndaki iflgaller izlemiflti. ‹flçiler Çorum Alpagut’da maden oca¤›n› ve Gunterm’de fabrikay› iflgal edip üretimi kendi denetimleri alt›nda sürdürdüler. 69’da D‹SK Maden-‹fl’e geçmek isteyen iflçilere önderlik eden 3 iflçinin iflten at›lmas›n›n ard›ndan, Singer’de iflgale gidildi. • Bu mücadele süreci iflçi s›n›f›n›n kendi mücadele örgütlerini de yaratt›. Yerel, küçük ba¤›ms›z sendikalar birbiri ard›na kuruldu, bunlar uzlaflmac› Türk-‹fl’ten mücadele çizgisi aç›s›ndan kesin biçimde ayr›ld›lar, a¤›rl›kl› olarak devlete ba¤l› iflletmelerde örgütlenen Türk-‹fl’ten farkl› olarak, palazlanan özel sektörün ve yabanc›lar›n yat›r›mlar›yla geliflen sanayide istihdam edilen, köyden kopup yeni proleterleflmifl s›n›f kesimleri aras›nda kök sald›lar. 1963’te sendika say›s› 417 iken, bu say› 1965’te 668’e, D‹SK’in kuruldu¤u 1967’de ise 798’e ulaflm›flt›. Sözleflme hakk›n› elde etmek için sendikalar›n fliflirerek hesaplad›¤› rakamlara güvenilmese de, sendikal› iflçi say›s›n›n o dönemde en az dört befl kat artt›¤› söylenebilir. • Kas›m 1969’da, ba¤›ms›z sendikal geliflimin önünü kesmek için, ayn› zamanda aralar›nda Türk-‹fl üyesi de bulunan 5 milletvekili taraf›ndan meclise 274-275 say›l› sendika yasas› hakk›nda bir de¤ifliklik önerisi sunuldu. Nisan 1970’de aralar›nda CHP milletvekili Abdullah Bafltürk’ün de bulundu¤u komisyon bir taslak haz›rlad›. Ayn› Abdullah Bafltürk sonras›nda D‹SK genel baflkanl›¤›na seçilmiflti. Taslak sendika kurmaya, sendikan›n Türkiye çap›nda faaliyet yürütebilmesine ve sendika üyeli¤ine ciddi k›s›tlamalar getiriyordu. Yasan›n içeri¤i tamamen D‹SK’i hedefleyen bir sald›r› anlam›na geliyordu. • Tasar› T‹P üyesi milletvekillerinin muhalefetine ra¤men, 11 Haziran 1970’de meclisten geçti. D‹SK daha öncesinden yasa tasar›s›na karfl› anayasaya dayanan bir direnifl için fabrikalarda, “Anayasal Direnifl Komiteleri”nin kurulmas›na karar vermiflti. Yasan›n kabulünün ard›ndan, 17 Haziran’da bir miting yapma karar› ald›, ancak valilikten izin alamad›. D‹SK heyeti yasan›n iptali için 14 Haziran’da cumhurbaflkan›yla görüfltü, sonuçsuz kald›. 14 Nisan’da bin dolay›nda sendika temsilcisiyle eylem önerilerini görüflmek üzere bir toplant› yap›ld›. • 15 Haziran Pazartesi sabah›, D‹SK’in eylem karar›n› beklemeden 2 bin 700 iflçi Ankara asfalt›ndaki Otosan fabrikas›nda iflbafl› yapmayarak Gebze’ye do¤ru harekete geçti. Cevizli ve Çay›rova bölgesindeki di¤er fabrikalardan iflçiler de yürüyüfle geçti. So¤anl› ve Maltepe bölgesinde fabrikalarda çat›flmalar ç›kt›. Avrupa yakas›nda ise, iflçiler Levent bölgesinden fiiflli Taksim yönüne, Bak›rköy’den Londra asfalt›na, Eyüp’ten Topkap› bölgesine do¤ru akarak topland›lar. 15 Haziran günü 113 iflyerinden 70 bin iflçi, iflyerlerini terk edip sokaklar›, meydanlar› doldurmufltu. Bafllang›çta D‹SK’e ba¤l› sendikalar ço¤unlukta olsa da, Türk-‹fl’e ba¤l› sendikalara üye olan iflçiler de eyleme kat›ld›lar. Ertesi gün meydanlar› dolduran iflçi say›s› 150 bini bulmufltu. Anadolu yakas›nda Kad›köy’e kadar gelen iflçilere atefl aç›ld›. Üç iflçi öldürüldü. Avrupa yakas›na geçmek isteyen iflçileri engellemek için vapur seferleri iptal edildi. Avrupa yakas›ndaki iflçiler ise Unkapan› ve Eminönü bölgesine ulaflm›fllard›. Haliç’in ay›rd›¤› iflçilerin bir araya gelmesini engellemek için devlet Galata köprüsünü kald›rd›. Gün içindeki çat›flmalarda bir esnaf ve bir de polis öldü. • Ayn› gün, 1. Ordu komutan›n›n ça¤r›s›yla D‹SK yöneticileri, ‹çiflleri Bakan› ve Vali’nin kat›ld›¤› bir toplant› yap›ld›. Bu toplant›n›n ard›ndan D‹SK Genel Baflkan› Kemal Türkler, radyodan iflçileri sükunete ça¤›ran ve provokasyonlara karfl› uyaran kötü ünlü konuflmas›n› yapt›. • Akflam saatlerinde ‹stanbul ve ‹zmit’te s›k›yönetim ilan edildi. Birçok iflyerinde ifl b›rakma ve yavafllatma eylemleri bafllasa da bunlar yavafl yavafl sönümlendi. 3 ay süren s›k›yönetim boyunca 5 bin iflçi iflten ç›kar›ld›. Birçok sendika yöneticisi gözalt›na al›nd›. • 6 A¤ustos’ta yasa cumhurbaflkan› taraf›ndan onaylanarak yürürlü¤e girdi. O gün D‹SK taraf›ndan “kara gün” olarak ilan edildi. Yasa daha sonra T‹P ve CHP milletvekillerinin baflvurusuyla Anayasa Mahkemesi taraf›ndan iptal edildi. 47


Haziran 2001

1

15-16 HAZ‹RAN: BURJUVAZ‹YE, TÜM SÖMÜRÜYE NASIRLI ELLER‹N YUMRU⁄U BUGÜN oldafllar dostlar faflizm kend d›fl›nda hçbr cnal›ya hayat hakk› tan›maz. fianl› br baflkald›r› günü di 15-16 Haziran. Emperyalist ufla¤› faflist devlete karfl› anti faflist baflkald›r› günü idi. evet s›n›f›n aya¤a kalkt›¤› gün unutturulmak istenen iflç s›n›f›n›n tarihin. Bu ancak bu dersleri bugünkü mücadelemizin canl› bir ö¤esi haline getirmek ve iflçi s›n›f›n›n kurtuluflu mücadelesnde yararlanmak gerekyor. Ama 15-16 Hazran › fla nl› tarihi yaflamak kapal › mekanlarda de¤il flehitlerimizn flehit düfltü¤ü yani yürüdü¤ü yollara ç›kmak ve savaflmak gerek. tüm s oru ml uluk duy an emekten yana si yas il er ve sendikac›lar el ele vermeleri gerekmiyor mu? O tarihte S. Demirel baflbakan hükümetteki A dalet p artisinin ç al›flma bak an› sey fi ö ztürk Erzurum’da D‹SK’in kapat›laca¤›n› ilan ediyor. Sendikalar yasas›n›n 274-275 maddelerinde de¤iflilkil yap›laca¤›n› toplu ifl sözleflmesi grev sendika seçmek haklar› ellerinden al›nmak isteniyor. ‹flte s›n›f›n örgütlü direnifli bafll›yor. Dönemin Adalet partisi iktidar›n›n besleme burjuva bas›n› kalemni satanlar bu flanl› direnifli isyan ve bald›r›ç›plaklar bafl›bozuklar vatan hainleri ayakland› türünden tepinme ve çarflaf çarflaf yaz›lar› ile ve hatta nereye duyuracaklar ki efendleri bu flanl› diren ifli n korkusundan hav aalanlara koflmad›lar m›. Bu uflaklar emperyalist balalar›na yan›na gidyorlard›. Diske ba¤l› iflyerlernde bu s›n›fa sald›r›y› flçilere mücadele tarzlar› uzun uzun anlat›l›yor ve tart›flmaya aç›l›yor drenfl komteleri kuruluyor. 14 Haziran günü yapt›¤› aç›klamas›yla DSK durumu flöyle anlat›yor: Hükümet faflst sendikac›l›¤› getirmek stiyor. Türk ‹fl d›fl›nda tüm sendkalar kapat›lacak. Yani D‹SK düflürülecek. iflçler Türk ‹fle üye olmamalar›na ra¤men üye adiat› kesilecek. Bu faflist sald›r›ya boyun e¤lmeyece¤i haklar› için sonuna kadar direnecekleri aç›klamada yer al›yor .O flanl› tarh yazacak gün geldi. Günlerden 15 Haziran pazartesi. Biz iflçiler her sabah oldu¤u gbi saatinde iflyerlerimize geldik önce sessiz direnifl üretim yok verilen saat

içinde fabrikalar› iflyerlerimizi terkediyoruz. Biz Türk‹fl’e ba¤l› 1. Bölge karayollar› iflçiler olarak direnifle hem de Türk ‹fl bizleri tehdit etti¤i halde küçükyal› E5’e ç›kt›k ve ba¤›ms›z sendikalar› yan›m›zda yer al mada vaki t geç irm eden y ani D‹SK’tek i flç i kardefllerimizin yan›nda omuz omuza savaflmay› öngördük. Direnifl 3 koldan bafllam›flt›. Tüm iflçiler E-5’ten Kad›köye do¤ru ak›yor. Ankara yolundaki tüm fabrikalardan ç›kan iflçiler E5’e ç›kmal›. Hedef Kad›köy ve o bölge ve Avrupa yakas›na ulaflmak. 16 Hazran günü sabah saat 9.30’da yo¤urtçu park›nda yaklafl›k 150/200 kifli birktik. E-5’e ç›kmak için kalkt›k polis karfl›l›k verdi. Daha yo¤unduk, aflt›k. E-5’e ç›kmam›za 15 metre kadar kalm›flt›. Asker polis barikat› ile karfl›laflt›k. Bizim amac›m›z E-5’e ç›kmak ve fiiflecam, deri kundura Tekel spirto iflçleri birleflmekti. Ancak pols silah kulland› ve çat›flma bafllad›. Ancak bu kez polis jandarma karmas› ac›mas›zca vuruyorlar ellermizde Türk bayra¤› iflçi asker el ele hayk›r›fllar hiç fayda vermedi. Her dipçik iflçinin aln›nda patloyar ve kan ak›tl›yor. Ne asker ne polis anl›yor. fiçiler tafl sopa bel kay›fllar›n› sald›r›ya cevap veriyor. Tüm iflçiler yara alan kardefllerini öyle görünce kin ve nefretimiz yo¤unlaflt›. Biz iflçi s›n›f›na kararl›l›k afl›lad›. ‹stanbul Befl parça parça ayakab› gözlükler yok. Bu bir bo¤az bo¤aza karfl› koyufltu. 15-16 Haz iran diren ifl inn kan l› çat ›flmas›, Kad›köy’de oldu, Mehmet G›dak tank›n alt›nda ezilerek flehit düfltü. Di¤er yandan iflçiler Kad›köy kaymakaml›¤ ›n› fl gal ediy or. Anl at mad an geçemiyec e¤im. Bu olay çok ilgnç. Yür üyoru z flyerinde beraber çal›flt›¤›n Nurettin Remzi ad›nda iflç arkadafl›lla yürüyoruz. O da ba¤›r›yor Demirel istifa diye avaz› ç›kt›¤› kadar. Bu arkadafl›m has Demirelci idi. Demirel’i elefltrenlere k›zard›. Yürürken akl›ma geldi. Birlikte yürürken sa¤ koluna darbe alm›fl bana söylemiyor habire slogan at›yor. Akl›ma Demirelci oluflu geldi. Arkadafl sen Demirelci idin flimdi aleyhine yürüyor istifa diye ba¤›r›yorsun. E¤er iflyerimize sa¤ salm dönersek iflyerimiz kantininde yemekhanede Nurettin Demirel istifa diye yürüyüflte slogan att›¤›n› herkese söyleyece¤im demem üzerne Bak Erifl söylemezsen hat›r›m kal›r, çok üzülürüm, senn söylemene gerek yok, yüksek sesle ben söyleyece¤im ve neden sonra iflyerimize döndü¤ümüzde tüm iflçi arkadafl lar›na direnflteki sloganlar›n› bafl›ndan geçenleri coflku ile anlat›yor ve arkadafllar›ndan alk›fl almakta geç kalmad›. Evet o sa¤c› iflçi. B u an›y› ifl çinin kendi eylemi nd en kendi mücadelesinden ö¤renmesine iyi br örnek olarak aktarmay› öngördüm. Yine Kad›köy 16 Haziran Yaflar Y›ld›r›m, Mustafa Bayram polis kurflunlar› ile flehit düfltüler. devlet tedirgindi. Trakyada egede tar›m flçileri fl b›rak›yor, topraks›z yoksul köylüler toprak iflgallerine girifliyorlar

Y

48


1 memur hareketi gençlik hareketi büyük boyutlar alm›flt›. Devlet çal›flanlar›n hakl› toplumsal hareketni k›rmak iflçi s›n›f› hareketini Türk-‹fl gibi Amerikanc› gerici faflist konfederasyona hapis etmek stiyordu. Herfley yedekleyip kend düzenne ba¤lamak istedi. Ancak iflçi s›n›f› üretimden gelen tavr›n› koydu. 15 Haziran günü 70 bin civar›nda iflçinin bafllatt›¤› eylem çok geçmeden 100 bin flçi soka¤a akt›. 2 günde 5 fleht 200 yaral› bir o kadar da tutuklu bedeline drenfl bitirildi. Oysa D‹SK yetkililerinin iflçiler provokasyona yönelik sözleri burjuvaziye kalp ilac› gibi geldi. Evet tutu klamalarla as ker zoruyla fab rkalarda flbafl › yapt›rma çabalar› zorlasalar bile bana güçleri yetmedi. Mahkemeleri devreye soktular. Gene de drenfl çeflitli iflyerlerinde direnifl br süre daha devam etti. ‹fle devam eden fabrkalar akl›mda kalanlar Demirdöküm, derby, sungurlar Auer Rabak Otosan çelik endüstri vitra kav el ev et geli flen bu di renifli k› rmak çin s›k›yönetimlere baflvurmalar› ve hemen 12 Mart askeri faflist eli kanl› darbeyi tezgahlamalar› hiç de rastlant› de¤ildi. 1970’den günümüze 31 y›l geçt. 15-16 Haziran baflkald›r›s› bu ülkede yap›ld›. Ama 15-16 Hazran flartlar› günümüzde en ac› en barbarca sürüyor. Ama

Haziran 2001

hangi iflçi s›n›f›n›n syasidostlar› ve sendikac›lar s›n›f›n içine girip ona bilinç ve onu kurtuluflunun yolunu ö¤reniyor ve s›n›f bilinc tafl›yorlar. 15-16 Haziran› yaratan ifliler buggün iflçilerin abeyleri kardeflleri de¤il de nedir. Bugünkü iflçiler de abeyleri gibi savafl›m› gerçeklefltirirler. Baz› çevreler önünü t›k›yorlar. Bu faflizme hizmettir er geç bu ülkede iflçi s›n›f› kendi iktidar›n› kuracakt›r. ‹flte o zaman g erçek demokrasi kurulacakt›r. Ölümü p ahas›na 1 5- 16 Ha zranlar› ya ratanlar› n iflçi kardefllerime birlikte 1980 askeri faflist devirmesinini arkas›na s›¤›nmadan s›n›fa blnç tafl›yal›m çünkü yaflam onlar›n ellerinde. Nas›l ki flarteller indirp faflizmle kavgaya girdi ise bugün de flarteller onlar›n ellerinde. Nas›l DGM ve MESS’i paçavra edip att› ise bugün de s›n›f bunu yapar. Yeter ki onlara güven verelim ve anlamaya çal›flal›m. 15-16 Haziran günü iflçi s›n›f›n› ve iflçi s›n›f›n›n demokrasisine sayg› duyan tüm güçleri faflizme karfl› yürekli anti faflistleri alanlara ça¤›r›yorum. 5 iflçi flehidimizin hesab›n› sormaya bir daha 1 5-16 H aziran› yaratmaya. Tü m devri m flehitlerimizin önünde sayg› ile e¤liyorum. Emekli Karayollar› ‹flçisi Ali Erifl

T‹S’LERDE SEND‹KA BÜROKRAS‹S‹ GÖREV‹N‹ YAPTI

K‹T

’lerde çal›flan yaklafl›k 450 bin iflçiyi ilgilendiren toplu ifl sözleflmesi 22 May›s’ta Bayram Meral’le hükümet aras›nda anlaflmayla sonuçland›. Üzerinde anlafl›lan maddelere bak›ld›¤›nda, hükümetin de Bayram Meral’in de, “19 fiubat krizi”nden bu yana dillendirip, herkesi al›flt›rmaya çal›flt›klar› “s›f›r zam”dan bile daha geri, “s››f›r›n alt›nda” demek mümkün. Yap›lan anlaflmaya göre, 2001 y›l›n›n ilk alt› ay› için % 15 oran›nda zam veriliyor ve bunun ödemesi fiubat 2002’den itibaren yap›lacak. Bugünkü koflullarda bunun sözleflme ad› alt›nda, iflçilerin varolan durumunu daha da a¤›rlaflt›ran, toplu boyun e¤dirilmesi oldu¤unu söylemek daha do¤ru. Sözleflme yap›lmasayd›, iflçilerin en az›ndan bulunduklar› durumdan ç›k›fl için daha aktif çaba harcamas› mümkünken, bugün yap›lan sözleflmeyle bu duruma toplu halde raz› olmalar› sa¤lanmaya çal›fl›l›yor. Bayram Meral, 19 fiubat krizinden bu yana, s›f›r zamm› kabul etmeyece¤ini vurgularken, di¤er yandan da iflten at›lma tehtidini öne ç›kararak, iflçilerin “en az›ndan” iflgüvencesinin sa¤lanmas› konusundaki kayg›lar›n› harekete geçirmeye, böylece bafltan geri ad›mla bafllatmaya hizmet etti. fiimdi de, zamm›n düflüklü¤ünü, “ama istek d›fl› emeklilikler olmayacak, özellefltirilen iflletmelerdeki iflçiler baflka iflletmelerde istihdam edilecek” benzeri demagojilerle örtmeye çal›fl›yor. Hükümet bir süredir, iflçilerin ücretlerinin yüksekli¤ini gündeme getirerek, bugünkü sonuç için “kamuoyu” yaratmaya çal›fl›yordu. Hat›rlan›rsa, geçen y›lki belediye iflçileri grevinde de bu konu, iflçiler aç›s›ndan “meflruiyet” kayg›s›n› öne ç›karm›fl, bu kayg› sendikac›lar taraf›ndan kullan›lm›flt›. Bu y›l, bununla kal›nmad›, “memur” denilen kamu iflçileriyle “iflçi”ler aras›nda özel olarak bir k›yaslamaya gidilerek, düflük ücretin zemini oluflturulmaya çal›fl›ld›. T‹S görüflmelerinin bafllamad›¤› dönemde de, sürdü¤ü dönemde de, özellikle kriz ortam›ndan kaynakl› olarak iflçilerin hareketlenece¤i beklentisi vard›. Buna bir de Bayram Meral’in art›k inand›r›c›l›¤›n› yitiren “soka¤a ineriz” tehditleri eklenince, “hava boflaltma kabilinden” de olsa, bir hareketlenmenin oluflaca¤› beklentisi öne ç›kt›. Ancak ne 1 May›s’ta ne de sözleflme sonras›nda bu beklenti karfl›l›¤›n› bulmad›. Ama, bu durum, herfleyin olup bitti¤i anlam›na gelmiyor. Birkaç nedenle böyledir. Birincisi iflçiler, henüz ne oldu¤unu anlamaya çal›fl›yorlar. ‹kincisi, Bayram Meral’in yapt›¤› sözleflmenin tüm sendikalar aç›s›ndan ba¤lay›c› olmas› gibi bir durum yok. Üçüncüsü, s›n›rlar zorland›¤›nda ba¤lay›c› olsayd› bile bir fley de¤iflmezdi. Anlaflman›n hemen arkas›ndaki günlerde, baz› iflçi kesimlerinde protesto eylemleri gündeme geldi. Devrimci kayg›lar› olan sendikac›lardan, ba¤lay›c› olmad›¤› yönündeki aç›klamalar yap›ld›, bunlar hareketlenmelerin önünü açabilecek geliflmelerdir. Ancak dikkati çeken bir nokta var: Bayram Meral, hükümetle pazarl›k döneminde birkaç kez, “sözleflmeden çekilirim, 145 iflyerinde 145 ayr› sözleflme yapars›n›z” ifadelerini kulland›. Bunun bir efelenme oldu¤unu düflünmemek gerekiyor. Asl›nda bu sözler, zaten fiili olarak toplu pazarl›k haklar› giderek gaspedilen iflçilerin, bu duruma al›flt›r›lmaya çal›fl›lmas›n›n ipuçlar›n› içeriyor. Di¤er bir nokta ise, Bayram Meral’in anlaflmas›n›n ba¤lay›c› olmamas› üzerinden, tabandaki olas› bir hareketlenmenin sonuçlar›n›n ne olabilece¤idir. Bugünkü koflullarda, güçlü ve haz›rl›kl› örgütlenmeyen k›smi ve yerel grevlerin, asl›nda sermayenin zaten f›rsat kollad›¤› iflten at›lmalar için iflçilerin elini zay›flatabilece¤i de hesaba kat›lmal›d›r. Bu durumda, iflçilerin hoflnutsuzlu¤unu pefline takan sendika bürokratlar›n›n “grev” giriflimlerinin, daha çok sendika flube seçimleri gibi hesaplar üzerinden gündeme gelmesi mümkündür. K›smi ya da genel grevlerin gündeme gelmesi, e¤er hava boflaltma türünden olmayacaksa, mutlaka tabandaki birikimi arkas›na almak durumundad›r.

49


eylem - etkinlik

FRANSA’DA 1 MAYIS ETK‹NL‹KLER‹ evrimci hareket aç›s›ndan dersler ç›kar›lmaya y›l Paris’teki 1 May›s alan›na propaganda materDmuhtaç Buyallerimizle bir 1 May›s daha geride kald›. Proletarkat›ld›k. “Karnaval De¤il K›z›l 1 May›slar

yan›n enternasyonal örgütsüzlü¤ünün zirvesini yaflad›¤› bir dönemden geçmekteyiz. Ve bunun bedelini dünya iflçi s›n›f› ödemeketedir. 2001 1 May›s› bunun gölgesinde geçti. ‹ngiltere’den Kore’ye dünya üzerinde görülen tablo budur. Biz Nancy’de devrimci parti güçleri olarak, bu 1 May›s’a bu yerellikte öncülü¤ümüzde aç›lan Enternasyonal Gençlik Kültür Merkezi derne¤inin aç›l›fl›yla girdik. Baflka devrimci anlay›fltan arkadafllar›n da kat›l›m›yla ortak pankart alt›nda yürüdük. Frans›zcas›yla birlikte, “Yaflas›n 1 May›s -EGKM (Enternasyonal Gençlik Kültür Merkezi)” pankart› ve “Komünist Bir Dünya Kuraca¤›z” ve “Tutsaklara Özgürlük Savaflan ‹flçilerle Gelecek” Devrimci Parti Güçleri imzal› pankartlar›m›zla kat›ld›k. “Yaflas›n devrimci dayan›flma”, “Tutsaklara özgürlük savaflan iflçilerle gelecek”, “Komünist bir dünya kuraca¤›z” sloganlar› s›k at›lan sloganlar›m›zd›. Ayr›ca çok say›da, “Karnaval De¤il K›z›l 1 May›slar ‹çin Devrimci Önderlik” bafll›kl› ve Devrimci Parti Güçleri imzal› bildirimizin da¤›t›m›n› yapt›k. Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist Devrimciler/Nancy

‹çin Devrimci Önderlik” bafll›kl› bildirimizin yayg›n flekilde da¤›t›m›n› ve savafl›m hedefleri ve fliarlar›m›z›n yaz›l› oldu¤u kufllamalar yapt›k. Ayr›ca 1 May›s alan› ve çevresinde, “Zincirli De¤il Özgür 1 May›s Savaflan ‹flçilerle Gelecek - Devrimci Parti Güçleri” imzal› afifllerimizi 1 May›s öncesi yapt›k. Yaklafl›k 80 bin kiflinin kat›l›m›yla gerçekleflen bu y›lki 1 May›s’a, yine Türkiye ve Kürdistan’l› devrimci ve emekçilerin yo¤un kat›l›m› vard›. Ancak devrimci örgütlerin kortejine girmeden kenarda yürüyen çok say›da insan›n olmas›, devrimci hareketle kitleler aras›nda güven bunal›m›n›n devam etti¤ini gösteriyor. Bu 1 May›s, zindanlardaki devrimci tutsaklar›n siyasal kimlik ve onuru için yürüttü¤ü direniflin gündemleflti¤i bir 1 May›s oldu. Ancak burjuvazinin kendi deyimiyle özellikle en bunal›ml› dönemini yaflad›¤› biir dönemde en sorunsuz 1 May›s olmufltur. Haz›rl›ks›zl›k ve karnaval içeri¤iyle geçen bu türden kavga günleri, devrimci önderli¤in yarat›ld›¤› ve her günü özgür 1 May›slar olarak yaflamak ise, bu sorumlulu¤un alt›na girenlerin gücünü ve cüretini beklemekte. Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist Devrimciler/Nancy

KARNAVAL DE⁄‹L, KIZIL 1 MAYISLAR ‹Ç‹N DEVR‹MC‹ ÖNDERL‹K! Bugün 1May›s, Bugün proletaryan›n enternasyonal birlik mücadele ve zafer günüdür. Bugün proletaryan›n tek yumruk tek yürek halinde dünya kapitalist sisteminin karfl›s›na dikildi¤i, sosyalizmin k›z›l bayra¤›n› yükseltti¤i, özgürlük ateflini körükledi¤i gündür. Bugün proletaryan›n kan› ve can› pahas›na dünya burjuvazisine kafa tutarak, s›n›fs›z, sömürüsüz bir dünya özlemiyle isyana kalk›flt›¤› mücadele günüdür. Bugün bir kere daha s›n›f düflman›m›z burjuvazi ve proletaryan›n karfl› karfl›ya gelerek, güç ve olanaklar›yla gö¤üs gö¤üse çarp›flt›¤›, güçlerinin s›nand›¤› mücadele günüdür. Emperyalist burjuvazinin tüm ezilen halklara ve dünya proletaryas›na kapsaml› sald›r›s› her yönüyle sürmektedir. Proletaryan›n difliyle, t›rna¤›yla kazand›¤› tüm mevzileri ad›m ad›m kaybedilmektedir. Devrimci mevzilerimiz tek tek elimizden al›nmakta, ya da devrimci içeri¤inden boflalt›larak liberallerin elinde bayrak yap›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Dünya proletaryas› , 1 May›s’a devrimci enternasyonal bir önderlikten yoksun girmekte ve bu savaflta kurmays›z yürümektedir. Aksini ilan edenlerse burjuvazinin gündeminin peflinde sürüklenmenin d›fl›nda hiç bir fley yapmamaktad›rlar. Devrimciler, ‹lerici ‹flçiler... Burjuvazinin bugünkü sald›r›lar›na en büyük dayanak , devrimci ve komünistlerin amaç disiplininden yoksun olmas›d›r. TC diktatörlü¤ünün zindanlardaki devrimci tutsaklara sald›r›s›n›n en önemli dayana¤› devrimci önderlikten yoksun olufludur. Biz devrimci, komünist ve ilerici iflçilerin s›rt›ndaki temel görev, kendimizden bafllamak üzere siyasal ve örgütsel muhasebeye girmektir. Mevcut anlay›fl ve siyaset tarz›, devrimci hareketi burjuvazi karfl›s›nda savunmac› ve mazlum konumuna düflürdü¤ü

gibi, devrimci hareketin kan kaybetmesine de vesile olmaktad›r. Gün k›smi baflar›lar üzerinden oyalanmak, kendi eksikli¤imizin üzerini örtbas etme günü de¤ildir. TC zindanlar›ndaki devrimcilerin ölümüne direniflleri, asl›nda d›flar›n›n irade ve güç bak›m›ndan açmaz›n› da göstermektedir. D›flar›da birçok olanaklara ve potansiyel güce ra¤men k›s›r döngü ve iradesizlik yaflanmaktad›r. Art›k insanlar›n duyars›zl›¤›ndan öte, devrimci hareketin öncülük ve önderlik misyonuna dikkatimizi yo¤unlaflt›r›p, bu alanda devrimci ve komünistlerin birli¤i kaç›n›lmaz hale gelmifltir. 2001 1 May›s’›na Ölüm Oruçlar›’n›n ve direniflteki devrimcilerin ölüm haberlerinin gölgesinde girmekteyiz. Yani devrimci hareketin en önemli mevzilerinden “cezaevlerini” kaybederek giriyoruz. Kaybedilen tüm devrimci mevzilerimizi burjuvazinin elinden çekip almak ve devrimci de¤erleri korumak enternasyonal Bolflevik tarzda devrimci önderli¤in yarat›lmas›ndan geçmektedir. Bunun için da¤›n›k devrimci ve komünist potansiyelin devrimci bir program zemininde toparlanmas› ve Bolflevik tarzda devrimci bir partide örgütlenmesi, tüm devrimcilerin komünistlerin ve s›n›f bilinçli iflçilerin omuzundad›r. 1 May›slar› kazanaca¤›z, Komünist Bir dünya Kuraca¤›z! ÖZGÜR 1MAYISLAR SAVAfiAN ‹fiÇ‹LERLE GELECEK! BIJ‹ SERHILDAN ÖZGÜR KÜRD‹STAN! BOLfiEV‹ZM KAZANACAK! BOLfiEV‹ZM WE SERKEVE! TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK SAVAfiAN ‹fiÇ‹LERLE GELECEK! DEVR‹M ‹Ç‹N DEVR‹MC‹ PART‹! KOMÜN‹ST B‹R DÜNYA KURACA⁄IZ!

D E V R ‹ M C ‹ P A R T ‹ G Ü Ç L E R ‹ (Fransa’da Da¤›t›lan 1 May›s Bildirisi)

50


1

Haziran 2001

“YOLSUZLUKLARA KARfiI MISINIZ?” “T

emiz bir toplum istiyor musunuz, istemiyor musunuz?”, “dinci gericili¤e karfl› m›s›n›z, de ¤il misiniz?”, “yolsuzluklar›n son bulmas›n› istiyor musunuz, istemiyor musunuz?” ... Bunlar bir demokrat›n ortalama ahlak ve de¤er yarg›lar›n› s›namak için sorulabilecek en uygun sorular olabilir. Cevaplar› soran için de cevaplayan için de bafltan bellidir. Bu sorular bir süredir yaflad›¤›m›z topraklarda bur juva siyasetin temel gündemlerini oluflturuyor. Bugün ise gündemler aras›nda “yolsuzluklara karfl›” operasyonlar öne ç›k›yor. “Beyaz enerji operasyonu” olarak bafllayan soruflturma gündemin bafl köflesinde duruyor. Gözalt›na al›nan ifladamlar›, ifadesi al›nan bürokratlar, incelenen dosyalar giderek sertleflen bir operasyonun bafllang›c› olmufltu. Bunun ard›ndan, Enerji Bakan›’n›n istifa etmek zorunda kalmas› sonras›nda mecliste aklanmas›, operasyonun bilfiil yürütücüsü olan jandarmayla Mesut Y›lmaz aras›ndaki restleflme, operasyonun parças› olan “telefon dinleme skandal›”, ismi yolsuzluklarla an›lan Y›lmaz’›n demokrasi havarisi kesilmesi, Saadettin Tantan’›n kendi genel baflkan›n›n karfl›s›nda operasyondan yana taraf olmas›, jandarmada operasyonun bafl›ndaki yetkililerin sürgünü, yürütülen soruflturmada DGM savc›lar›n›n birbirine girmesi vb. ile geliflen bir süreç yafland›. “Yolsuzlu¤un üzerine gitmek” için her yolu mübah bulanlar, kendisini aklamak için demokrasi perdesini kullananlar, “yolsuzluklar›n kökünü kaz›yal›m ama bu arada demokrasi de güme gitmesin diyenler” oyunun ayr› aktörleri olarak göze çarpt›lar. Burjuva medya misyonu gere¤i, bilgilendirmekten ziyade sürecin aktif bir taraf› oldu, tuttu¤u tarafa göre, süreci farkl› yönleriyle gündemde tutmakta özel bir hassasiyet gösterdi. Bir süredir medyatik adlarla sürdürülen di¤er operasyonlar›n yaratm›fl oldu¤u duyarl›l›¤›n üzerine bu eklenince, yolsuzluklar en büyük memleket meselesi haline geldi. “Yolsuzluklara karfl› m›s›n de¤il misin?” sorusu, baflta örnek verdi¤imiz sorulardan biri olarak herkesin karfl›s›na konuluverdi. Böyle oldu¤u ölçüde, bu soruya özellikle liberal saflardan, sesleri yetti¤ince farkl› tonlarda ayn› cevap yükseldi: “Yolsuzluklara hay›r.” Bu soruya bizim verece¤imiz yan›t büyük siyaset heveslisi bu liberalleri pek tatmin etmeyecektir. Bunu bile bile; hatta özellikle de bunu bildi¤imiz için, flunlar› vurgulamak yerinde olacakt›r. Bu yaflananlar›n hepsi düzenin kendini aklama çabas›n›n izlerini tafl›maktad›r. Burjuvazi kendi iç çat›flmas›n› yaflarken, bir yandan da kendisini y›¤›nlar nezdinde aklamaya çal›fl›yor. Düzenin kendi pisli¤ini ortaya saçmas›, san›ld›¤› gibi düzenin kendili¤inden bir flekilde kitlelerin gözünden düflmesi sonucunu do¤urmuyor. Aksine saçan da, “temizleyen” de egemen s›n›f›n kendisi oldu¤u ölçüde bu, kitlelerin düzene yeniden daha sa¤lam ba¤larla ba¤lanmas› sonucunu do¤uruyor. Egemen s›n›f yolsuzluk operasyonlar›yla bu aç›dan

birkaç kufl birden vurma hesaplar› yapmaktad›r. Hem bankalar›n düzenlenmesi vb. ile ekonomik aç›dan daha ifllevli bir yap›lanman›n önü aç›lmakta, hem kendi iç siyasal çekiflmeleri içerisinde bir tasfiyenin/etkisizlefltirmenin zemini döflenmekte, hem de ezilenlerin egemen s›n›f›n ve onun kurumlar›n›n bir kesimine olan güveni pekifltirilmektedir. Bu plan› bozacak gücü ve ba¤›ms›z bir etkisi olmayanlar›n, bu gündem üzerine ba¤›ms›z bir siyaset yapmas›, mümkün de¤ildir. Yolsuzlu¤a karfl› siyaset yapanlar›n çabalar›, niyetlerinden ba¤›ms›z burjuvazinin bu plan›na hizmet edecektir. “Biz bunun üzerinden düzeni teflhir ederiz. Yolsuzlu¤a karfl› mücadelenin gerisinin gelmesi için bas›nç yarat›r›z. Onlar durdu¤u zaman da maskelerini düflürürüz” sözlerinin laftan ibaret oldu¤u ise ortadad›r. Genel bir muhalefet hareketi karfl›s›nda, ba¤›ms›z devrimci bir siyasal güç için söz konusu olabilecek bu yaklafl›m›n, bugün burjuvazinin hem de en örgütlü ve egemen kesimlerinin kuyru¤una tak›lmaktan baflka bir politik sonucu olmamaktad›r. Ve nihayetinde, yolsuzluk denilen fley, birikmifl bir de¤erin bölüflümünde resmi hukuka uygun olmayan bir durumu anlatmaktad›r. “Bu de¤er hangi sürecin sonunda birikti?”, “kimin elinde topland›?”, “hangi hukuka göre bölüflülecek?” benzeri sorular› sormadan, “yolsuzlu¤a karfl› m›s›n?” sorusunun üzerine atlamak, kapitalist sömürüyü ve burjuva hukukunu meflru görmekten baflka bir fley olmayacakt›r. Devleti sömürücü s›n›f›n egemenlik ayg›t› olarak de¤il, tüm toplumun ortak bir kasas› olarak görenlerin, memlekete sahip ç›kmay› s›n›f siyaseti sananlar›n, ilericili¤i burjuva ayd›nlanmac›l›ktan ibaret olanlar›n, burjuvazinin içinde kimi kesimlerin ilerici oldu¤u hayalini kuranlar›n, burjuvazinin reform politikas›ndan kendisi için bir siyasal gelecek bekleyenlerin, politik mücadelede s›k s›k burjuva siyasetle üstüste düflmesi tesadüf de¤ildir. Bunlar›n kendileriyle burjuva siyaseti aras›nda d›flar›dan fark edilmeyecek kadar ince, gerekti¤inde “biz ba¤›ms›z durduk” diyebilecek kadar kal›n bir çizgi çizmeleri yeterlidir. Demokrasi mücadelesi söz konusu oldu¤unda bunun muhatab› TÜS‹AD olabilir. fieriata, ABD emperyalizmine ve özellefltirmelere karfl› ordu takip edilebilir. Hem neme laz›m; bu aralar orduyla ters düflmemekte fayda vard›r. Bazen dengeleri iyi hesap edip “ne o, ne bu” demekte de fayda olabilir. Ekonomik program karfl›s›nda TOBB cesaretlendirilebilir mi? CHP’nin içinden bir fleyler ç›kar m›? Liberalin kafas›, siyaset yaparken bu ve benzeri kayg›larla karmakar›fl›kt›r. Bu bulafl›k kafalardan “yolsuzlu¤a karfl› m›s›n?” sorusuna olanca netli¤iyle ayn› cevap yükselmifltir. “Evet karfl›y›z.” ‹yi. Bizim de cevab›m›z bellidir: Siz pisli¤inizin içinde bo¤ulun, biz düzeninizi y›kaca¤›z!

51


devrimciler ölür, devrimler sürer

GAZ‹ BAR‹KATLARININ M‹MARLARINDAN HASAN OCAK ANILDI Düflman›n bir devrimci oldu¤u için “kaybedip” katletti¤i Hasan Ocak, bir “Kay›plar Kampanyas›”n›n unsuru olarak an›ld›¤› sürece as›l kaybetti¤imiz devrimci de¤erler olacak!

B

uz da¤› gibi kocaman ve görkemli duran kapitalist sistem, y›k›lmas› için bir kuflun kanad›n›n sesi bile yetece¤inden korkuyla yafl›yor. Hele hele karfl›s›nda bu kufllar pervas›zca uçmaya bafllad›¤›nda onlar› katlederek, arkadan gelecek olanlar› korkutmaya sindirmeye çal›fl›yor. Ve varoldu¤undan beri kendi y›k›c›lar›na karfl› bunu sürekli uygulad›. Ancak katletti¤i her devrimci bir mermi olup kendisini vurdu. Alt› y›l önce katletti¤i Hasan Ocak’ta bunlardan biri oldu. MLKPK kongre delegesi ve kurucu üyesi olan Gazi Ayaklanmas›’nda barikat›n ön saflar›nda yerini alan, “komutan” olarak bilinen, Hasan Ocak mezar› bafl›nda an›ld›. Yap›lan anmaya, devrimci savafl›m›n bir s›ra neferi olan siper yoldafl›m›z› anmak

için kat›ld›k. 19 May›s günü, yaklafl›k 200 kifli ile Gazi Mezarl›¤›’nda toplan›ld›. Ayn› dönemde gözalt›nda katledilen R›dvan Karakoç için de mezar› bafl›na gidilerek anma yap›ld›. Tekrar Hasan Ocak’›n mezar› bafl›nda bir araya gelen kitle sürekli “Hasan Ocak yafl›yor, komünistler savafl›yor”, “Devrim için düflenler kavgam›zda yafl›yor”, “Kaybedenler Kaybedecek”, “Hasan Ocak ölümsüzdür”, “fiehit nam›r›n” vb. sloganlar› at›ld›. Hasan Ocak’›n mezar› bafl›nda yap›lan sayg› duruflunun ard›ndan analar›n da oldu¤u konuflmalar yap›ld›. Mücadelesinden, nas›l katledildi¤inden bahsedildi. Düflman ölüsünden bile korkup onu kimsesizler mezarl›¤›na atsa bile, onbinler taraf›ndan nas›l sahiplenilip günefle u¤urland›¤› anlat›ld›. Özellikle bir anan›n “Devrimci savafl›mda düflen devrimciler önünde sayg›yla e¤iliyorum” demesinin ard›ndan alk›fl koptu. Devrimci müca-

delenin zorlu günler yaflad›¤› bu dönemde, mücadeleye kat›lmakta tereddüt edenler, kazanma ufkunu kaybetmeye bafllayanlar için bir moral tafl›d› bu sözler. fiiir okunarak, sloganlarla anma bitirildi. Uluslararas› Gözalt›nda Kay›plar Haftas› etkinlikleri kapsam›nda yap›lan anmada, kay›plar mücadelesi vurgusu daha fazla öne ç›kt›. Bunun nas›l bir geri ad›m oldu¤u üzerine düflünmek gerekir. Devrimci oldu¤u için kaybedildi¤i unutulmamal›. O bir kampanyan›n bafllat›c›s› olarak de¤il, devrimin k›v›lc›m›n› çakacak olan yeni s›ra neferlerinin flahs›nda, mücadeledeki doldurulmas› zor bofllu¤uyla bir devrimci militan olarak an›lacak ve yaflat›lacakt›r. O’nun devrim davas›nda düflenler için söyledi¤i gibi: “Yaflam›n biricik anlam› var: Onlar gibi yaflayabilmek ve yine onlar gibi veda edebilmek dünyaya”

ARMUTLU’DA fiENAY HANO⁄LU’NUN CENAZES‹:

VAROfiLARIN ÖFKES‹ HÜCRELER‹ YIKACAK

1 May›s öncesi düzenledi¤i pikni¤e kat›ld›k. Piknik alan›na gittik. Kollektif sofra kuruldu, yemek yendi. Ard›ndan Grup Yorum ç›kt›. Halaylar çekildi, marfllar söylendi. Bayrampafla Cezaevi Hastanesi’nden ve Armutlu’da d›flardan destek olan fieTnayAYAD’›n Hano¤lu’nun ölüm haberi geldi. Bu sebeble piknik, anmaya dönüfltürüldü. Tüm devrim yolunda düflenler için sayg› durufluna

durduk. Ard›ndan topluca Armutlu’ya gitme ça¤r›s› yap›ld›. Armutlu’ya gitti¤imizde arabalardan inip kortej halinde eve do¤ru yürüyüfle geçtik. Eve ulaflt›¤›m›zda kalabal›k bir kitle orda bekliyordu. Her s›k›l› yumrukta ve at›lan her sloganda tutsaklarla, ölüm orucunda düflenlerle bütünleflen tek bir beden tek bir yürek olan, düzene beslenen öfke ve kin kendisini ortaya koyuyordu. Armutlu’da oturanlar da yol boyunca yürüyüfle kat›ld›lar. Cemevi’nin önüne vard›¤›m›zda fienay Hano¤lu nezdinde tüm devrim yolunda düflenler için sayg› durufluna durduk. fienay Hano¤lu’nun yaflam›, mücadelesi üzerine yap›lan konuflmalar›n ard›ndan, onun en çok sevdi¤i “Gidenin Ard›ndan” marfl›n› ve bir kaç marfl söyledik. Ertesi gün, Gazi Cemevi’nde saat 12.00’de toplan›lmaya baflland›. Cenazenin gelmesi gecikmesine ra¤men halaylar, sloganlar ve marfllar hiç duraks›z devam etti. “Kahramanlar Ölmez, Halk Yenilmez”, “fienay Hano¤lu Ölümsüzdür”, “Zaferi fiehitlerimizle Kazanaca¤›z” pankartlar› aç›ld›. ‹nsiyatif’in belirledi¤i sloganlar; “Devrim fiehitleri Ölümsüzdür”, “Yaflas›n Ölüm Orucu Direniflimiz”, “Devrime Meflale Bizim Kad›nlar›m›z”, “Analar›n Öfkesi Katilleri Bo¤acak” vb. olmas›na ra¤men, insiyatif d›fl›nda “‹çerde D›flarda Hücreleri Parçala”, “Zindanlar Y›k›ls›n Tutsaklara Özgürlük”, “Varofllar›n Öfkesi Hücreleri Y›kacak”, “Hesaplaflma Günü Korkunç Olacak” sloganlar› da at›ld›. Hem Cemevi önünde hem de yürüyüfl s›ras›nda “Tutsaklara Özgürlük Savaflan ‹flçilerle Gelecek”, “Varofllar›n Öfkesi Hücreleri Y›kacak”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” vb. fliarlar› içeren kufllamalar›m›z› yapt›k. Cenaze Cemevi’ne getirildi, k›z›l bayraklara sar›l› olarak ve karanfillerle bezeli olarak ç›kart›ld›¤›nda, bekleyen kitle öfkeli bir flekilde kortej oluflturularak yürüyüfle geçti. Uzun bir yürüyüflten sonra otobüslere binerek mezarl›¤a gittik. Mezarl›kta yap›lan bir anman›n ard›ndan da¤›l›nd›. Eylem süresince, devrimci araçlara ve sloganlara inisiyatif s›n›rlama koymas›na ra¤men, kitlenin öfkesini dizginleyemedi. Bizler de tam böyle bir ortamda, komünist siyaseti yaymay› ve devrimci mücadeleyi yükseltmeyi hedefleyen çabalar›m›z›n karfl›s›nda, kitlenin buna aç›kl›¤› ve susam›fll›¤›, yapt›¤›m›z her müdahaleye olumlu tepki vermesiyle kendisini gösterdi. Özellikle yürüyüfl esnas›nda yapt›¤›m›z kufllama alk›fllarla karfl›land›. Da¤›l›rken gençlerin slogan atmaya devam etmek istemeleri engellendi. Bu da yaflanan sürecin etkilerinin sonuçlar›n›n somut göstergesi oldu. Ancak bu öfkenin, bu engellerle dinmeyece¤i bir gerçek. Bu öfke yüzy›llar›n öfkesi, devrim yolunda düflen binlerce militan›n öfkesidir. Burjuvazi kavgaya davet etti bizi. / Davetleri kabulümüzdür. Biz nas›l bilirsek hep bir a¤›zdan gülmesini, / Biliriz öylece yaflamas›n› ölmesini, / Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için! Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist Devrimciler

52


devrimci tutsaklar teslim al›namaz

‹NSANLIK ONURUYLA DE⁄‹L, DEVR‹MC‹ D‹NAM‹KLER‹N ÖFKES‹YLE HÜCRELER YIKILACAK! tek verebilecek eylemliklerin örgütlenememesi, ancak buna ra¤men içerdeki direniflin ateflinin genç yürekleri yakan öfkesinin liberal saflara de¤il devrimci saflara akmak istemesi, burda kendine yer bulmaya çal›flmas› kendisini gösteriyordu. Organizasyonculardan çok, bu genç diri öfke alana hakim olmaya çal›flt›. Fakat bir tarafta da liberallerin, burjuva adaletinden medet uman, devrimci dinamikleri de buraya ak›tmaya zorlayan uzlaflmac›, dilekçeli, bas›n aç›klamal› medyatik eylemleri bunun önünde engel olmaya çal›fl›yordu. Tramvay dura¤›nda oturma eylemi s›ras›nda, polislerin kitlenin içine elini kolunu sallayarak girmesi oradaki insiyatifin, liberallerin reformistlerin elinde olmas›ndan, devrimcilerin de buna ses ç›karmamas›ndan buluyordu bu gücü. Yine polisin “da¤›l›n” uyar›s›na karfl›l›k, baz› devrimciler, “‹nisiyatifimiz ön tarafta görüflmeler yap›yor, insiyatif ‘da¤›l›n’ demeden da¤›lm›yoruz” diye karfl›l›k vermeleri bunun göstergesiydi. Bu da devrimci hareketin kendi gücüne güvenememesinden ve bu güce önderlik edememesinden kaynakl›yd›. Eyleme güçlerini tafl›yan devrimciler olmas›na ra¤men, as›l insiyatif liberallerdeydi. Tüm bu engellerin afl›lamamas›, güç kaybetmek istemeyen, böyle bir dönemde böyle bir eylem f›rsat›n› bozmak istemeyen devrimcilerin hanesine olumsuz yaz›ld›. Ve bugün bu eylemin düzenleyicisi reformistler, liberaller “Bu eylemler düzen içi diyorsunuz, kat›lacaksan›z düzen d›fl›na çekmeye çal›flmay›n.”, “Cezaevleri ile ilgili duyarl›l›¤›n› en çok gösteren en çok eylem yapan bizleriz. Sizler -devrimciler- nerdesiniz? Yoksunuz hiçbir yerde” gibi rahat rahat konuflma küstahl›¤›n› kendilerinde meflru görüyorlar. Bugün proletaryan›n ba¤›ms›z s›n›f olmas› için emek harcayanlar ve bunun motor gücü olma iddias›n› tafl›yanlar kendi gücünü görmek zorunda. Burjuvazi zindan içinde zindan yaparak devrimci önderleri bu misyonlar›ndan al›koymaya çal›fl›yor. Bu görevini yerine getirirken hiç de yaln›z olmad›¤›n›n fark›nda. Yan›nda destekçileri olan, s›rt›n› devrime yüzünü karfl› devrime dönmüfl liberaller de, d›flarda devrimci dinamikleri zindan içine almaya çal›fl›yorlar. Devrimcilerin burda görevi, düzenden ve onun onar›c›lar›ndan medet ummak yerine içerde, okulda, varofllarda, fabrikalarda vs. da¤›n›k olan dinamik güçlere güvenip, bu gücü harekete geçirerek devrimci bir odaklaflman›n yarat›lmas›na yo¤unlaflmak zorundad›r. Bu gücü harekete geçirecek olan da, ba¤›ms›z devrimci bir örgütlenmenin yarat›lmas› yönünde çaba harcamakt›r. D›flardaki Hücreler Devrimci Dayan›flma ile Parçalanacak! Tutsaklara Özgürlük Savaflan ‹flçilerle Gelecek! Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist Devrimciler

çerdeki devrimci tutsaklar›n bafllatm›fl olduklar› ölüm orucu 206. gününe girerken, 13 May›s günü Beyaz›t’ta 21 parti, dernek ve kuruluflun organize etti¤i bir eylem gerçeklefltirildi. Bizler de bu eyleme kat›ld›k. Özelikle 1 May›s’tan beri cezavlerine yönelik merkezi bir eylemin olmamas›, eylemin kitlesel gerçekleflmesini sa¤lad›. Organizasyonunu devrimciler yapmasa da ilginin yo¤un olmas›n›n nedeni buydu. Organizasyonu yapanlar›n temsili kat›l›m› hatta baz›lar›n›n kat›lmad›¤› görülüyordu. Son süreçte PKK’li tutsaklar›n da süresiz dönüflümlü açl›k grevine bafllamas›yla birlikte HADEP kitlesi de alandayd›. Yaklafl›k bin kifli topland›. Eylem öncesinde ciddi bir haz›rl›k ve haberleflmenin olmamas› alanda kendini gösterdi. Toplanma alan›nda kar›fl›kl›k yafland›. Kitlenin bir k›sm› Beyaz›t meydan›nda toplan›rken, bir k›sm› da tramvay dura¤›nda topland›. Meydanda toplanan yaklafl›k 300 kifli ile bir pankart aç›lmas›yla birlikte, sloganlarla eylem bafllad›. Ancak di¤er toplanma alan›na do¤ru yürüyüfle geçen kitleyi polis engellemeye çal›flt›. Ara sokaklara girilmesinin ard›ndan yaklafl›k on kifli gözalt›na al›nd›. Buralardan toparlanarak di¤er alana gelen kitle, Adliye’ye kadar yürümek istedi. Bunun için 15 dakikal›k oturma eylemi gerçeklefltirildi. Yap›lan pazarl›klara ve bu pasif eyleme ra¤men yürüyüfle izin verilmedi. Üçerli kortej halinde yürünmesi söylense de bir anlam› olmad›. Da¤›n›k bir flekilde ablukadan ç›kan kitle, Adliye’ye do¤ru yürümeye bafllad›. Yürüyüfl s›ras›nda slogan ve alk›fl yasa¤› konulmufltu organizasyoncular taraf›ndan. Ancak bu ifle yaramad›, tüm engellemelere ra¤men, di¤er devrimcilerle birlikte “Kurtulufl yok tek bafl›na, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “‹çerde d›flarda hücreleri parçala”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur” vb. sloganlar› att›k. Adliye’nin önüne do¤ru giderken yo¤un polis barikat›na ra¤men, “Katil devlet hesap verecek”, “Bedel ödedik, bedel ödetece¤iz” sloganlar›n› hep beraber hayk›rd›k yüzlerine. Adliye önünde toparlan›ld›¤›nda sloganlar devam etti. “Tecrit kalks›n yeni ölümler istemiyoruz”, “Analar›n öfkesi katilleri bo¤acak”, “Tutsaklar›n talepleri kabul edilsin” vb. sloganlarla birlikte, çoklukla at›lan bir slogan “insanl›k onuru hücreleri y›kacak” idi. Bizler de buna karfl›l›k “Varofllar›n öfkesi hücreleri y›kacak” slogan›n› att›k. Kat›l›m, oldukça gür oldu. Adliye’nin önünde hücrelerle ilgili kufllama yapt›k. 20 kiflilik bir heyet suç duyurusunda bulunmak üzere dilekçe verdi. ÇHD’li birinin bas›n aç›klamas› metnini okumas›ndan sonra sloganlarla eylem bitirildi. Eylem süresince, insiyatif d›fl› slogan at›lmamas›, hatta insiyatife kal›rsa hiç slogan at›lmamas› isteniyordu. Ve birileri bunu üzerlerine görev bilerek, iki elini havaya kald›r›p kitleyi yat›flt›rmaya, at›lan sloganlar› engellemeye çal›flt›lar. Bir tarafta içerdeki direnifle, d›flardan hakk›yla des-

53


eylem - etkinlik

‹STANBUL ÜN‹VERS‹TES‹’NDE ‹P ÇETES‹YLE ÇATIfiMA stanbul Üniversitesi merkez kampüsünde 14 May›s günü, ‹P ‹vetleriyle (nam› di¤er M‹T teflkilat›n›n sa¤ kolu) burjuvazinin kolluk kuvolan samimiyetinin de arkas›na ald›¤› güçlerle, stand

meleri ve pansumanlar›n›n yap›lmas› için karakola götürülmüfltür! Devrimci ö¤rencilerden 2 kifli gözalt›na al›nm›flt›r. ‹P çetesine oranla bizde çok az bir hasar saptanm›flt›r. ‹P’liler, sivil polisler taraf›ndan bu kadar büyük bir kitleyle “bir avuç devrimci ö¤renci”ye bir fley yapamad›klar› için azarlanm›fllard›r. Bu olaylar›n ard›ndan, 16 May›s’ta bu çat›flmalar ‹stanbul Sultan Ahmet Adliyesi önüne s›çrad›. Bir önceki günkü çat›flmadan gözalt›na al›nan 2 devrimci ö¤rencinin duruflmas›na gidildi¤inde, Adliye’nin önünde bulunan ‹P çetesiyle tafll› sopal› bir çat›flma yaflanm›flt›r. Daha sonra, çevik kuvvetin ‹P’lileri koruma alt›na al›p devrimci ö¤rencileri da¤›tmas›yla çat›flma son bulmufltur. Her yandan gelen sald›r›lara karfl›, devrimci ö¤rencilerin çat›flman›n sonuna kadar dinamizmlerini korumalar› ve okulda ortak bir devrimci tutum sergilenebilmifl olmas› devrimciler aç›s›ndan önemli bir basama¤› ifade ediyor. Devrimci ö¤renciler, say›ca az olmalar›na ra¤men, çat›flmada çok daha kitlesel olan ‹P çetesinin çok büyük zarar görmesi sa¤lanm›flt›r. Burjuvaziye ve onun üretti¤i tüm pisliklere, istendi¤inde bedeller ödetilebilece¤i bir kez daha kan›tlanm›flt›r.(...) Burada as›l görülmesi gereken ise, “bir avuç” denildi¤inde bile, devrimci duruflta ›srar, her zaman kazan›ma dönüfltürülebiliyor. Dolay›s›yla, devrimciler kendi zeminlerinde aralar›na liberal bulafl›klar›n girmesine izin vermedikleri sürece, kazanmaktan baflka bir fley kalm›yor geriye. YAfiASIN DEVR‹MC‹ DAYANIfiMA ‹. Ü’den Komünist Devrimciler

yüzünden ç›kan kavgada devrimci bir ö¤renciye sald›rm›fl, bunun etkisiyle kavga di¤er fakültelere de yans›m›flt›r. Bunun üzerine, ayn› gün ‹P’lilerin açt›¤› stand kald›rt›lm›fl, devrimci de¤erlere ve onlar›n propaganda özgürlü¤üne yap›lan sald›r›lara hiçbir flekilde izin verilmemifl, ‹P’lilerin bütün standlar› da¤›t›larak kendileri de cezaland›r›larak okuldan at›lm›flt›r. Bu geliflmeler üzerine 15 May›s’ta sivil polislerle ortaklaflan ‹P’liler ‹stanbul çap›ndan getirdikleri 70 kifliyle, demir sopa ve di¤er silahlarla devrimci ö¤rencilere sald›rmak üzere okula al›nm›flt›r. Devrimci ö¤renciler olarak yaln›zca 25-30 kiflilik bir kitleye sahip olmam›za ra¤men, ortak devrimci duruflla, sald›r›ya karfl› Hergele Meydan›’nda çat›flma barikatlar›n oluflturulmas›yla bafllad›. Etraftaki banklar, çöp bidonlar› barikat olarak kullan›ld›. ‹Pçetesine ve yanlar›ndaki sivil polilere karfl›, “faflizmi döktü¤ü kanda bo¤aca¤›z” ve “kurtulufl yok tek bafl›na ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganlar› at›ld›. Devrimci ö¤rencilerin say›ca az oluflu ve çat›fl›lacak malzemenin olmamas›ndan kaynakl› olarak, etraftaki banklar k›r›larak çat›fl›lacak malzeme elde edilmifl ve ‹P’li çetenin att›klar› tafl ve sopalarla, onlara tekrar karfl›l›k verilmifltir. Bunun üzerine Hergele Meydan›’nda sivil polisler taraf›ndan kap›lar tutularak devrimci ö¤renciler k›st›r›lm›flt›r. Bir süre sonra alanda çat›fl›lacak malzemenin kalmamas› üzerine devrimciler geri çekilmifltir. ‹P çetesi çok büyük zararlar alarak kanlar içinde, okula al›nmalar›na yard›m eden sivil polisler taraf›ndan geri ç›kart›lm›fl; d›flar›da polis otosuna al›narak dinlen-

ÜN‹VERS‹TELERDE DEVR‹MC‹ HAREKET

urjuvazi tüm e¤itim kurumlar›nda oldu¤u gibi üniversitelerde de tek tiplefltirilmifl, sorgulama ve çözümleme yetene¤i olmayan “birey”ler yaratmay› hedefliyor. Ancak üniversite e¤itiminde buna bir de uzmanlaflma kavram› ekleniyor. Burjuvazi üniversitelerin ve üniversitelerden mezun olacak gençlerin say›s›n› art›rarak, s›n›rl› bir kesimine çok da yüksek olmayan ücretler vererek kaptalist üretim süreci içerisindeki hiyerarfliyi yeniden üretmeyi hedefliyor. Buna karfl›n devrimci hareket, zaten oldukça düzen içi unsurlar bar›nd›ran üniversite ö¤rencilerini s›n›fsal perspektif temelinde ayr›flmadan uzak tutarak, iflçi s›n›f›n›n iktidar›n› isteyen ö¤rencileri dahi düzen içi politikalarla devrimci zeminden uzaklaflt›r›yor. Devrimci hareket; üniversite içindeki ö¤rencilerin s›n›fsal olarak homojen olmad›klar› çok net oldu¤u halde, homojenmifl gibi sunulan tek bir “ö¤renci” kimli¤i alt›nda ortaklaflabilen “paral› e¤itime hay›r”, “özerk, demokratik üniversite”, “formasyon hakk›m›z engellenemez” gibi düzeniçi-reformist taleplerle; iflçi s›n›f›yla ortaklaflabilecek veya iflçi s›n›f› taban›na dahil olan ö¤rencileri dahi, s›n›fsal perspektiften tamamen kopararak düzen içine çekiyor. Burada as›l önemli olan, ö¤renci kitlesinin kendili¤inden bu taleplerle bir politizasyon yaflamas› de¤il -bu s›n›rlar ölçüsünde böyle bir harekete destek de verilebilir-, devrimci öznelerin, kendlerini ö¤renciler yerine koyarak bu perspektifi devrimcilik ad›na ö¤rencilere empoze etmesidir. (...) Bu ise, devrimci hedeflere hizmet etmedi¤i gibi, düzene kan verilmesine neden oluyor. Üstelik devrimci hareket, üniversitelerde liberal çevrelerin de ortaklaflt›¤› bu talepler do¤rultusunda, onlarla birlikte bir “mücadele”ye soyunuyor. Ve böylece üniversiteler liberallerle devrimcilerin “ortaklaflt›¤›” eylemlere sahne oluyor. Bundan da do¤al olarak liberaller kazançl› ç›k›yor. Hatta bu eylemliklerde, devrimciler düzenin kolluk kuvvetlerinin ya da sivil faflistlerin yapt›klar› sald›r›lara devrimci reflekslerle yan›t verdiklerinde, liberallerin tüm devrimci harekete yapt›klar› “provokatör” suçlamas›na karfl› dahi -kimi çevreler bulunduklar› zeminin tam olarak fark›nda olmad›klar›ndan olsa gerek-, bazen liberallerin taraf›nda saf tutarak ya da “tarafs›z” kalarak liberal kaynaflmaya katk›da bulunuyorlar. Üniversitelerde politikay› genel olarak kantin içerisinde yapan devrimciler, buray› kazan›lm›fl alan olarak görebilecek ve buraya s›k›flt›r›lm›fl olduklar›n›n bile fark›na varmayarak, kendilerinden memnun olabilecek kadar aymazl›k içindedirler. Böylesi bir ortamda, devrimcilerin burjuvazinin yaratt›¤› ekonomik krizden en çok etkilenen hemen yan›bafllar›ndaki temizlik ve yemekhane iflçilerini de yok saymalar› da kolay anlafl›labilecek bir durumdur. Üniversitelerde s›n›f›n kendisini dirsek mesafesinde tutan ve liberallerle aras›nda böylesine kaygan bir zemin bulunan devrimci hareketin ihtiyac› olan ise, ö¤renci gençli¤in devrimci kesimini liberallerle ayr›flt›racak, iflçi s›n›f›yla buluflturabilecek ve iktidar perspektifini içlerinde bar›nd›racak politikalard›r. Biz komünist devrimciler çok iyi bilincindeyiz ki; devrimci hareket kendi saflar›n› ayr›flt›rmad›¤› ve düzenin tüm kitlelere fl›r›ngalamaya u¤raflt›¤› reformizm illetinden kendini kurtaramad›¤› sürece, hiçbir alanda, dolay›s›yla üniversite mücadelesinde de baflar›ya ulaflamayacakt›r. Bu nedenle ö¤renci olan devrimcilere hat›rlat›yoruz ki; ana kimli¤imiz devrimcili¤imizdir. Dolay›s›yla ana hedefimiz komünizmdir. Bu yüzden devrimci ö¤rencileri iflçi s›n›f›yla buluflturacak olan fliarlar›m›z› hayk›r›yoruz: PARALI PARASIZ BURJUVA E⁄‹T‹ME HAYIR! / Ö⁄RENC‹YE ‹fi, ÇALIfiANA Ö⁄REN‹M HAKKI! ‹.Ü’den Komünist Devrimciler

B

54


1

Haziran 2001

Bafltaraf› Arka Kapakta

Devrimci hareket özellefltirme karfl›tl›¤› ile, sadece devrimci politikan›n y›¤›nlar gözünde itibars›zlaflt›r›lmas›na katk›da bulunmam›fl, izledi¤i “devletçi”, “ulusalc›” politika ile, burjuvazinin de¤iflik kanatlar›yla, bu arada görünüflte Telekom özelinde, özellefltirme ve IMF karfl›tl›¤›n› taktik olarak öne ç›karan MHP ile de kendini ayn› cephede bulmufltur. Bunun tesadüfi bir geliflme olmad›¤›, özellefltirme karfl›tl›¤› ile politik etkisini gelifltirmeye çal›flan burjuva kesimlerin ikiyüzlülü¤ü ile aç›klanmayaca¤› aç›kt›r. Devrimci s›n›f politikas›, tesadüflerle gölgelenmeyecek, burjuvazinin niyetlerine esir olmayacak kadar, tüm burjuva güçlere karfl›t ve ba¤›ms›z bir s›n›f politikas›d›r ve öyle olmal›d›r. Bu demektir ki, devrimci s›n›f politikas›nda ›srarl› olanlar, hiçbir flekilde görüntüde de olsa burjuva güçlerlerle kendini ayn› cephede bulamaz. Bulabiliyorsa, bunun nedeni devrimci hareketin ideolojik, politik zaaflar›nda aranmal›d›r. Devrimci s›n›f politikas› bak›m›ndan sorun son derece ç›plakt›r: Burjuvazi flu veya bu vesile ile topyekün olarak s›n›f hareketine, devrimci s›n›f politikas›na sald›rmaktad›r; bunun karfl›s›nda komünist politikan›n zemini, s›n›f›n bütünsel ç›karlar› temelinde, “s›n›fa karfl› s›n›f” perspektifi zemininde bu sald›r›n›n gö¤üslenmesi ve geri püskürtülmesidir. Özellefltirme sorunu, do¤rudan burjuvazinin de¤iflik kesimlerinin ç›kar çat›flmas› ekseninde yürürken, ba¤›ms›z devrimci bir politikan›n yoklu¤u koflullar›nda, sonuçlar›yla iflçi s›n›f›n› vurmakta, onun iflsizlikle yaflam koflullar›n›n kötüleflmesine, örgütsüzleflmesine neden olmakta, kesimsel ç›karlar üzerinde yo¤unlaflarak ba¤›ms›z bir s›n›f olmas›n› engellemektedir. Bu sald›r› karfl›s›nda, ifl saatlerinin k›salt›lmas›, ifl güvencesi ve her düzeyde örgütlülü¤ü gelifltirme perspektifi, k›sacas› “s›n›fa karfl› s›n›f” perspektifi ile ç›k›ld›¤›nda, her türden burjuva kesimle ortak bir durufl olanaks›z hale gelecek, bu yöndeki gayretler baflar› derecesinden ba¤›ms›z olarak (baflar›, sadece do¤ru bir perspektifin ürünü olarak kendili¤inden gelmez; politik, örgütsel kapasite ve gücün varl›¤›n› flart koflar), s›n›f içinde, s›n›f bilincinin yeflermesine, s›n›f›n burjuva sald›r›lar karfl›s›nda daha donan›ml› hale gelmesine hizmet edecektir. Özellefltirme karfl›s›nda devrimci bir duruflun gelifltirilmemesi, devrimci bir program kavray›fl›n›n yoklu¤unun oldu¤u kadar, devrimci bir iktidar perspektifinden yoksunlu¤un da sonucudur. Çünkü; devrimci bir program burjuva mülkiyet iliflkileri üzerinde ara çözümler ve aflamalar›n reddi üzerine kurulu oldu¤u gibi, bununla iliflkili iktidar perspektifi de, iktidar savafl›m›n›n yan ürünü olan k›smi kazan›mlar›n amaçlaflt›r›lmas›na engel olur. Burjuva egemenli¤i koflullar›nda, devrimci politikay›, burjuvazinin mülkiyet iliflkilerinin biçiminde arayan, özellefltirmenin karfl›s›na devletçili¤i koyan, bu çerçevede burjuva kesimlerle yanayana gelmekten kaç›nmayan, aksine bunu solculuk ad›na olumlu bulan, ba¤›ms›z bir politik durufl yerine politik etkinli¤ini burjuvazinin sald›r›lar› karfl›s›nda savunmac› bir konumla s›n›rlayan, sürekli baflar›lamayacak hedefler koyarak, kendi deneyimlerinden bile ö¤renmesini baflaramayan bir perspektif, lafta ne denirse densin, bir iktidar perspektifini de¤il, müzmin muhalifli¤i anlat›r. Müzmin muhaliflik, iktidar perspektifinden yoksunlu¤un kaç›n›lmaz sonucudur. Özellefltirme sald›r›s› karfl›s›nda solun politik konumu, bütün biçimleriyle burjuva mülkiyet iliflkilerini, kurumlar›n› karfl›s›na alan iktidar perspektifini de¤il, düzenin temellerine dokunmayan, adeta seçim vaadleri üzerinden hükümete gelerek sistemi ehlilefltirmeyi hedefleyen bir varoluflu anlatmaktad›r. Reformist legal sol için anlafl›lmaz olmayan bu tutum, ne yaz›k ki, “ihtilalcilik”te kimseye söz söyletmeyen hemen tüm devrimci ak›mlar›n da politik pozisyonu olmufltur. Bu da bir kez daha ortaya koymufltur ki, liberal solla aç›k ve net ayr›m çizgilerini ortaya koyamayanlar, niyetleri ne olursa olsun, sistemin sonuçlar›n›n› karfl›s›na alan müzmin muhaliflikten kurtulamazlar. Sahibi ve Yaz›iflleri Md.: Suzan DO⁄AN • Tohum Yay›nc›l›k Rasim Pafla Mah. Uzun Haf›z Sk. No: 94/4 Kad›köy/‹st. Tel: (0216) 346 40 94 Bas›ld›¤› Yer: Özy›lmaz Matbaas›

55


Say›: 1 P

P Haziran 2001

ÖZELLEfiT‹RME SALDIRISI KARfiISINDA DEVR‹MC‹ B‹R DURUfi ‹Ç‹N:

DEVR‹MC‹ B‹R PROGRAM VE ‹KT‹DAR PERSPEKT‹F‹ zellefltirme sald›r›s› ve solun bu konudaki yan›lsamalar› ile, burjuvazinin küreselleflme sald›r›s› aras›nda, muhataplar›n›n bunun fark›nda olup olmamas›ndan ba¤›ms›z olarak, do¤rudan bir iliflki vard›r. Küreselleflme sald›r›s›n›n, s›n›f hareketi ve devrimci hareket aç›s›ndan, temel iki ideolojik hedefi var. Bunlardan biri, kapitalist sistemin hakimiyetinin bir kader olarak sunulmas› ve bunun kabul edilmesinin sa¤lanmas›d›r; di¤eri ise, birinci sonucun sa¤lanamad›¤› durumda ya da onunla birlikte, iflçi s›n›f›n› “ulusal” ç›karlar temelinde burjuvazinin yede¤ine eklemlenmesidir. Politikada bunun karfl›l›¤› ise, devrimci-komünist hareketin güçten düflürülmesi ve s›n›f›n liberal sol veya ulusal-reformist sol harekete mahkum edilmesidir.

Ö

Özellefltirme sald›r›s› karfl›s›nda, bununla iliflkili burjuva mülkiyet iliflkileri, devlet ve s›n›f›n bütünsel ç›karlar› konusunda, liberal, ulusal, devrimci demokrat›yla tüm sol hareket, tam bir teorik sefalet sergilemifltir. Ancak, sorun as›l olarak politik konumlan›fl bak›m›ndan bugün daha önemli hale gelmifltir. Özellefltirme, iflçi s›n›f›n›n, emekçilerin, k›sacas› bizim olmayan dünya ve bu topraklarda, burjuva mülkiyet iliflkilerinin biçimi bak›m›ndan, tümüyle burjuvazinin gündemi içinde yeralan, sermayenin kendi gereksinimlerine uygun bir örgütlenmesini anlatmaktad›r. Özellefltirmeye, sald›r› karakterini veren ise, onun sonuçlar›yla iflçi s›n›f›n› vurmas› ve devrimci s›n›f politikas›n›n zeminlerini boflaltma amac› gütmesidir. S›n›f ad›na devrimci bir politika iddias›ndaki güçlerin, özellefltirmenin s›n›fa dönük sonuçlar›yla, s›n›f›n bütünsel ç›kar›yla de¤il de, sonuçta bizim olmayan bir düzende mülkiyet iliflkilerinin biçimiyle ilgilenmesi, daha do¤rusu, bu iki niteli¤in birbirine kar›flt›r›lmas›, devrimci politika ad›na bir sefaletin sergilenmesi sonucunu yaratm›flt›r. Devrimci hareketin özellefltirme karfl›tl›¤›, s›n›fa devrimci bir bilinç tafl›mad›¤› gibi, devrimci politikan›n da itibars›zlaflt›r›lmas› sonucunu yaratm›flt›r. Sol hareketin, “özellefltirilmesine izin vermeyece¤iz” dedi¤i hemen her alanda, burjuvazi özellefltirmede ya baflar›l› olmufltur ya da önemli ad›mlar atm›flt›r. En az›ndan devrimci hareketin politik iktidars›zl›¤›n› da f›rsat bilerek, iflçi s›n›f› nezdinde, solu özellefltirme-devletlefltirme ikileminin k›skac›na almay› baflarm›flt›r. Bundan ise, sadece devrimci iktidar perspektifi zarar görmüfltür. “Baflar›”, bugün devrimci hareketin derinliklerine sinmifl yenilgici ruh halinin ortadan kald›r›lmas›n›n panzehiridir. Baflar›, k›smi hedefler temelinde sa¤lanabilece¤i gibi, stratejik hedeflerde kal›c› mevziler kazan›larak da gerçe¤e dönüfltürülebilir. Devrimci hareket baflar›ya susam›flt›r; ama ondan daha önemlisi, baflar›n›n önkoflulu olarak ilkeli politika, yoklu¤u ile devrimci hareketi omurgas›zlaflt›ran, itibars›zlaflt›ran; varl›¤› koflullar›nda ise, ona güç ve yaflam sa¤layacak, moral üstünlü¤ün kazan›lmas›yla sonuçlanacak olmazsa olmaz hareket zemini olacakt›r. Baflar›ya giden yol, kolayc› çözümlerden de¤il, ilkeli politikadan geçmektedir. ‹lkeli politikada ›srarl›, kararl› olmay› baflaramayanlar, meflruiyet ad›na egemen de¤erlere boyun e¤enler, batakl›kta debelenmekten kurutulamazlar. Özellefltirme sald›r›s› karfl›s›nda izlenen ilkesiz politika, devrimci hareketin, s›n›f›n ayr›cal›kl› kesimleriyle birleflmesine yetmemifltir; ama s›n›f›n genifl y›¤›nlar›n›n, devrimci dinamik kesimlerinin ilgi ve deste¤inden uzaklaflmas›na yetmifltir. S›n›f›n sendikas›z, sosyal güvenceden yoksun, iflsiz kesimleri nezdinde, tüm kesimleriyle sol, s›n›f›n bütünsel ç›karlar›n› ve tarihsel hedeflerini savunan, canl› tutan bir politik özne de¤il, do¤rudan özellefltirme ma¤duru s›n›f kesimlerinin ç›kar›n› savunan, bunda da baflar›l› olmayan sendikalist bir hareket durumuna düflmüfltür. Bu konumuyla da, devrimci harekete dönük s›n›f›n genifl y›¤›nlar›nda oluflan güven bunal›m›n› derinlefltirici bir rol oynam›flt›r.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.