Y›l: 1 Say›: 6
Kas›m 2001
750.000 TL. (KDV Dahil)
TAR‹HSEL SORUMLULU⁄UN M‹HENK TAfiI:
SAVAfiA KARfiI SINIF SAVAfiI MI, L‹BERAL KAYNAfiMADA ISRAR MI? Eylül sald›r›s›n›n arkas›ndan oluflan atmosfer, emperyalist merkezlerde flaflk›nl›k, ezilen ve sömürülenler cephesinde ise pasif bir sevinçten olufluyordu. Emperyalist merkezler, özellikle de emperyalist sistemin hiyerarflisinde en tepede yeralan ABD, ilk flaflk›nl›¤› atar atmaz, ortaya ç›kan durumdan yararlanarak, egemenli¤ini pekifltirmek için giriflimlere bafllad›. Önce, bir savafl tan›m› yap›ld› ve bunun taraflar›n› ilan edi ld i: ABD’ni n ç›karl ar› ve ABD’nin düflmanlar›. ABD böyle istedi diye, gerçekler ortadan kalkacak de¤ildi. Ne emperyalist sistemi tek bafl›na ABD temsil ediyordu, ne de ABD kendi ç›karlar›na ters gelen baflka bir emperyalist gücü ortadan kald›racak durumdayd›. ABD, bu yaklafl›m›yla, hem tüm dünyan›n ezilen ve sömürülenlerini, hem de gelecekte do¤rudan karfl› karfl›ya gelme potansiyeli olan emperyalist metropolleri tehdit ediyordu. K›sacas›, emperyalist rekabet ve yeniden paylafl›m›n k›z›flt›¤›n›n da ilan›yd›, ABD’nin tutumu. ABD’nin bu tepkisi karfl›s›nda, di¤er emperyalist merkezlerin tutumu, hem ABD ile do¤rudan karfl› karfl›ya gelmeme, ama öte yandan da, ezilen ve sömürülen
11
ç›km›fl olsa da) inanmaktad›rlar. y›¤›nlara karfl› savafl ilan›na aç›kBu sald›r›lar, Afganistan halk› için tan destek vermek olarak flekilteknolojinin en yeni ürünü olan lendi. Çünkü, ABD’ye dönük salbombalar olarak gündeme gelird›r›, tüm ezilen ve sömürülenlerin ken, Türkiye gibi ülkelerde, burjutepkisinin bir d›flavurumuydu ve vazinin ekonomik bunal›m›n›n bu durum, tüm egemenleri koryükünü iflçi ve emekçi kitlelere kutmufltu. Ancak ABD d›fl›ndaki y›kmada pervas›zlaflma, emperdi¤er emperyalist güçler, ABD’yi yalist metropollerde ise, y›llard›r do¤rudan karfl›lar›na almasalar ezilen ve sömürülen y›¤›nlar›n kada, onlar da durumdan yararlanzan›m› mücadelesiyle kazan›lan mak için yo¤un bir çaba içine girhaklar›n tek tek t›rpanlanarak, diler. Temel olarak ise, ABD’nin burjuva egemenli¤ini tam bir potek bafl›na dünya egemenli¤ini lis devletine dönüfltürme olarak sa¤lamaya dönük çabalar›n› de¤igündeme gelmektedir. Gerçekte flik yöntemlerle sabote etmeye ortada taraflar› belirginleflmifl bir çal›flmaktad›rlar. savafl olmasa da, tüm dünya burTek tarafl› savafl ilan›, en bejuvazisi, 11 Eylül’le ortaya ç›kan lirgin sonucunu dünyan›n ezilen durumu savafl düzenine geçmek ve sömürülen kitlelerine dönük için de¤erlendirmekte gecikmesald›r› olarak göstermifltir. Çünkü, tüm emperEK‹M DEVR‹M‹ 84. YILINDA... yalist merkezler, ezilen ve sömüSAVAfiA SON VEREB‹LECEK TEK YOL! rülen kitelelerin, B‹RL‹K VE BÖLÜNME PRAT‹⁄‹YLE DEVR‹MC‹ HAREKET -IVkendi ba¤›ms›z Ertan GÖKSU ç›karlar› temeSINIFIN AYRICALIKLI KES‹MLER‹NE SALDIRI ... linde örgütlü duG. ULAfi rumda olmad›¤›TAR‹HSEL DÖNEMEÇ: EK‹M DEVR‹M‹ n› bi lmekte, P›nar AZAD kontrol d›fl› haEMPERYAL‹ST SAVAfiA KARfiI TUTUMLAR reketleri ise, önSeydi AKCAN leyece¤ine (her ÖNEMS‹Z B‹R VES‹LEYLE ÖNEML‹ HATIRLATMALAR ne kadar, burjuMehmet REF‹K vazinin bu inanGER‹C‹L‹K DÖNEM‹N‹N DEVR‹MC‹ HAREKETE ETK‹LER‹ c› 11 Eylül salBahtiyar D‹CLE d› r›s›nda bofla
perspektif mifltir. Bu sald›r›lar burjuvazinin ideolojik silahlar› eflli¤inde uygulanmaya kondu¤u ve ezilenler ve sömürülenler kendi ba¤›ms›z ç›karlar› temelinde hareket edecek bilinç ve örgütlülükten yoksun oldu¤u için, genellikle genifl y›¤›nlar›n r›zas›n› alarak uygulanmaya konmaktad›r. Bu r›zada, 11 Eylül sald›r›s› ile, emperyalist metropollerdeki ayr›cal›kl› yaflam koflullar›na sahip olanlar›n konforlar›n›n darbe yemesi ve ›rkç›-milliyetçi önyarg›lar temel rol oynamaktad›r. Nesnel koflullar› olsa da, yak›n görünürde, tüm emperyalist merkezleri içine alan bir emperyalist savafl gündemde de¤ildir. Ancak, böyle bir savafl gerçe¤i, giderek tüm emperyalist odaklar›n gündeminde öne ç›kmaktad›r. Bu savafl daha çok bölgesel anlaflmazl›klar ve çat›flmalar fleklinde kendini ortaya koymakta ve bu durum önümüzdeki dönemde daha da fliddetlenme e¤ilimi göstermektedir. Türkiye Burjuvazisi Gerici Savafl›n Taraf› Gündemde genel bir emperyalist savafl yak›n bir olas›l›k de¤ildir; ama böyle bir savafla evrilme e¤ilimi tafl›yan bir süreç yaflanmaktad›r. Türkiye burjuvazisi ise, içinde bulundu¤u ekonomik ve politik koflullardan, jeostratejik konumu bak›m›ndan, her durumda böyle bir savafl›n taraf› olmakla yüzyüzedir. Türkiye burjuvazisi, geçen say›m›zda da belirtti¤imiz gibi, giderek belirginleflen emperyalist rekabette, taraf›n› ve tutumunu ortaya koymada bir tercih yapmaya zorlanmaktad›r. 11 Eylül’den sonra oluflan atmosferde, Türkiye burjuvazisi tercihini ABD’nin yan›nda belirleyen bir görüntü çizse de, baz› bak›mlardan tam bir angajmana girdi¤ini söylemek de olanakl› de¤il. Her fleyden önce, Türkiye burjuvazisi, Afganistan’a dönük savafl›n do¤rudan bir taraf› olmada temkinli davranmakta, bugünkü koflullarda dolayl› ve k›smi katk›larla yetinmektedir. ‹kincisi, Türkiye burjuvazisi, savafl›n
Ortado¤u’ya da s›çrama olas›l›¤› karfl›s›nda temkinli ve böyle bir savafl›n gündeme gelmesini ç›karlar›na uygun bulmamaktad›r. Irak merkezli bir savafl›n, bir Kürt devleti yaratma potasiyelinden ciddi bir tedirginlik duymaktad›r. Ayr›ca Afganistan’a müdahale ile ortaya ç›kacak yeni güç dengeleri de, Türkiye’nin bu bölgeye dönük planlar›n› (örne¤in boru hatlar› projesini) ciddi bir biçimde etkileyecektir. Temelde bu faktörler, Türkiye burjuvazisinin ABD’nin yan›nda yeralma tercihinde tam bir karara varamad›¤› n› göstermektedir. Türkiye burjuvazisinin tercihini belirginlefltirmede di¤er temel odak ise, AB ile iliflkileridir. AB aç›ktan ifade etmese de, Türkiye’nin ABD’nin denetiminde bir politika izlemesinden rahats›zd›r ve elindeki kozlar› kullanarak, Türkiye’yi kendi yan›nda bir tercihe zorlamakta, en az› ndan ABD’nin etkisini s›n›rlamaya çal›flmaktad›r. Ancak bunlar bugün için böyledir ve hiçbir flekilde Türkiye burjuvazisinin emperyalist güç merkezlerinden ba¤›ms›z bir tutum gelifltirmeye, ne ekonomik ve politik konumu, ne de, tarihsel iliflki ve ç›karlar› elvermektedir. ABD kendi ç›karlar› do¤rultusunda, savafl› Ortado¤u’ya yayma karar›n› yaflama geçirdi¤inde, Türkiye’nin bu konumunu sürdürmesi olanakl› de¤ildir. Kald› ki, flimdiden Afganistan’a sembolik asker gönderme karar› bile h›zla Türkiye’yi bilinmeyen maceralara sürükleme potansiyelini tafl›maktad›r. Ya ABD’nin kontrolünde, aç›ktan bir savafl›n taraftar› olacakt›r, ya da bundan bugün kaç›nsa da, AB’nin gereksinimleri do¤rultusunda yeni maceralara girflmek zorunda kalacakt›r. Türkiye burjuvazisi için bir istikrar ufukta görünmemektedir. Nereden bak›l›rsa bak›ls›n, genel bir dünya savafl› gündemde de¤ilse de, Türkiye’yi içine alacak bir savafl gündemdedir, bu topraklar›n devrimci ve komünist güçlerinin de, bu durumu hesaba katan bir politik ve örgütsel konumlan›fl 2
içinde bulunmas› tarihsel bir sorumluluktur. Devrimci Hareketin Yan›lsamalar› ve Tarihsel Sorumsuzlu¤u Her zaman oldu¤u gibi, bu sorunda da Türkiye devrimci hareketi, ideolojik ve politik ufuksuzlu¤unun ürünü olarak kendili¤indenci bir tutum sergilemektedir. Önce görüntüye bak›larak, nesnel olarak gündemde olan emperyalist yeniden paylafl›m gerçe¤ine gözleri kapatarak, emperyalist kutuplaflman›n gerileyece¤i tespitinde bulundular. Sonra bunun gerçe¤i ifade etmedi¤ini farkederek, yeniden bir emperyalist rekabetten sözettiler. Tüm bu eksensiz politik tutum larla birlikte de, bir savafl atmosferinden sözederek, bar›fl ça¤r›lar› ve eylemlerine dald›lar. S›n›rl› bir kitleye ulaflan gazete sayfalar›nda, iflçi ve emekçilerin, savafl karfl›tlar›na perspektifler sunma yar›fl›na girifltiler. Bunlar› yaparken, yine her zaman yapt›klar› gibi, liberal parti ve güçlerle “bar›fl koalisyonu” kurmada gecikmediler. Önce, devrimci hareket gerçe¤ini kavramak için, baz› saptamalarda bulunarak tabloyu resmetmeye çal›flal›m. Birincisi, bugün farkl› niyet ve kayg›larla yap›lsa da, emperyalist merkezlerin, 11 Eylül sald›r›s›n›n arkas›ndan terörizme karfl› savafl ça¤r›lar› ile, savafla karfl› genel bir bar›fl ça¤r›lar›, ayn› ideolojik yaklafl›m›n iki yüzünü oluflturmaktad›r. Bu ça¤r›lar, ezilen ve sömürülen kitlelerin silahs›zland›r›lmas›na, egemenlerin silahl› egemenli¤inin de meflrulaflmas›na hizmet etmektedir. Çünkü, bugün her ne kadar, y›¤›nsal bar›fl hareketleri demokratik bir öz tafl›yorlarsa da, politik olarak, emperyalist savafl politikas›n›n önüne set olmaktan uzakt›r, ama bu bar›fl hareketleri “terörün her biçimine” karfl› olduklar›n› ortaya koyduklar› oranda, zaten güçsüz ve silahs›z olan ezilen ve sömürülenlerin daha fazla silahs›zlanmas›na hizmet etmekte, kendi ç›karlar› temelinde silahlanma iradelerinin flekillenmesini engellemektedir.
perspektif ‹kincisi, emperyalist merkezlerin körükledi¤i savafl politikas›na karfl› kendili¤inden bir y›¤›n muhalefetinin, sistemi zorlayan bir hareketin parças› olmas› ayr› bir fleydir, sisteme karfl› iktidar savafl› verdi¤i iddias›nda olanlar›n, kendilerini pratikte bar›fl taraftarlar› ile özdefllefltirmesi ayr› fleydir. Birincisi devrimci iktidar perspektifi için bir olanakken, ikincisi, mevcut devrimci özneleri de sistem içine hapsetme sonucunu yaratan bir risktir. Bugün devrimci politika, ortalamac› bak›fllarla kötürüm haline getirilmektedir. Üçüncüsü, demokratik içerikli bir bar›fl hareketinin savafl›n kayna¤› olan sermaye egemenli¤ine karfl› bir olanak olmas›n›n koflulu, bu olana¤› de¤erlendirecek bir devrimci önderli¤in varl›¤›d›r. Böyle bir önderli¤in olmad›¤› koflullarda, bar›fl hareketleri, hiçbir devrimci sonuç yaratamazlar. Bugünün gerçe¤i ise, yaflad›¤›m›z topraklarda da, dünya çap›nda da devrimci bir önderlik eksikli¤idir. Dördüncüsü, böyle bir devrimci önderlik yoksa da, hem dünya çap›nda, özellikle de yaflad›¤›m›z topraklarda devrimci önderli¤in kuvvetlerini oluflturacak ciddi bir potansiyel mevcuttur. Bu potansiyelin, maddi bir güce dönüflmesinin koflulu ise, potansiyel kuvvetlerin kendilerini her türden düzeniçi hareketten, kesin çizgileri ile ay›racak bir ideolojik ve örgütsel konumlanma içine girmeleridir. Böyle bir önderlik eksikli¤i gerçe¤i ortada dururken, kendisinin bir ufka sahip olmad›¤›n› flimdiye kadar defalarca kan›tlam›fl mevcut öznelerin, y›¤›nlara önderlik perspektifi sunmas› olanakl› de¤ildir. Bu durum gerçeklere gözlerini kapatmay› ifade etti¤i ölçüde, ileri ç›kma potansiyeli olan güçlerin devrimci harekete güvensizli¤ini derinlefltirici bir etki yapmaktad›r. Kendilerinin savafl karfl›s›nda iktidar perspektifini temsil ettiklerini, genel bir bar›fl hareketinin, y›¤›nlar› sistem karfl›s›nda silahs›zland›rd›¤›n› düflünen ve bunu gazete köflelerinde ifade edenlerin, pratikte liberal solla, genel bar›fl
hareketi zemininde kolkola davranmalar› tam bir çeliflki ve ciddiyetsizli¤i anlatmaktad›r. Emperyalist savafl karfl›s›nda s›n›f savafl› perspektifini savunanlar, e¤er böyle bir savafl›n liberal hareketin etkinli¤inde (tersini kimse iddia edememektedir) liberal-devrimci kaynaflmas› ile sürdürülece¤ini düflünmüyorlarsa, yapmalar› gereken, kesin bir flekilde kendilerini liberal hareketten yal›tmak ve ba¤›ms›z bir devrimci önderli¤in sorunlar›na kafa yormakt›r. Devrimci önderlik sorunu gündemi ise, her türlü uzlaflmac›l›¤›n reddi, yenilenme ve ileriye ç›kma cüretini yaflamsal hale getirmektedir. Bolfleviklerin savafl karfl›s›nda, liberalmerkezci ak›mlara karfl› tutumu bu bak›mdan ö¤reticidir. Beflincisi, bugün gerek emperyalist metropollerde, gerekse bu topraklarda emperyalist savafla karfl›, c›l›z da olsa, ortaya ç›kan bar›fl hareketlerinin, seslerini duyurabilmeleri, henüz kesin bir savafl düzenine girilmemesiyle ilgilidir. K›l›çlar çekilip savafl düzenine girildi¤inde, bu hareketler h›zla geriye çekilebilece¤i gibi, etkin bir flovenizm eflli¤inde sürdürülecek bir savafl›n, en az›ndan ilk bafllar›nda, kendi burjuvalar›n›n destekçisi olacaklar›ndan da flüphe duyulmamal›d›r. Kesin ve net olarak devrimciler, tarihsel deneyimler eflli¤inde flu gerçe¤i bilinçlerine kaz›mal›d›r. Liberal sol hareket savafl ve genel gericilik koflullar›nda, kendi burjuvazisinin destekçisi olacakt›r. Çünkü, ola¤an koflullarda sürdürdükleri varl›k zeminleri ortadan kalkacak, burjuvazinin mi, ezilen ve sömürülen y›¤›nlar›n m› yan›nda yeralacaklar› konusunda kesin tercih yapmak durumunda kalacaklard›r. Böyle bir tercihle karfl› karfl›ya kald›klar›nda, varl›k zeminleri burjuva legalitesi olan güçlerin, nas›l bir tercih yapacaklar› s›r olmamal›. E¤er bunlar do¤ruysa, bugün devrimci kayg›larla da olsa bar›fl hareketiyle kolkola yürüyenler, mevcut konumlar›yla y›¤›n hareketine önderlik edece¤ini düflünenler, sadece devrimci bir önderlik eksikli¤i gerçe¤ine gözlerine kapam›yor3
lar, yar›n liberallerin burjuvazinin saf›na geçmeleri karfl›s›nda, ortaya ç›kacak hayal k›r›kl›klar›n›n sorumlulu¤unu da tafl›m›fl oluyorlar. Türkiye burjuvazisinin savafl maceras›na girmesinin ciddi bir olas›l›k oldu¤u içinde bulundu¤umuz koflullarda, devrimci hareketin ufuksuzlu¤u ve iktidar perspektifinden yoksunlu¤u, bir savaflla ortaya ç›kacak devrimci olanaklar›n da heba edilmesi riskini tafl›maktad›r. Ancak, ço¤u kez san›ld›¤› gibi, savafl›n hemen devrimci olanak yarataca¤› da düflünülmemelidir. Savafl ortam›, devrimci bir önderli¤in olmad›¤› koflullarda, ilk bafllarda b›rakal›m olanak yaratmay›, genifl y›¤›nlar›n yaflam›nda y›k›m, burjuvazinin flovenizm eflli¤inde genifl y›¤›nlar› pefline takmas›, devrimci güçlerin fliddetli sald›r›lar alt›nda kalmas›na neden olacakt›r. Söz konusu olanak, savafl›n belli bir noktaya geldi¤i, y›¤›nlar›n kendi deneyimleri sonucu bu savafl›n kendi ç›karlar›na hizmet etmedi¤ini gördü¤ü ve yönetenlere dönük güvensizli¤inin had safhaya vard›¤› koflullarda ortaya ç›kacakt›r. Bu koflullarda ortaya ç›kacak olana¤› ise, önceden ciddi bir donan›mdan ve haz›rl› ktan geçen, en olumsuz koflullarda kendini yenileme iradesi göstermifl güçlerin önderlik kapasitesine sahip bir öncü de¤erlendirebilir. As›l risk böyle bir öncünün yarat›lmamas›nda somutlaflmaktad›r. Mevcut devrimci öznelerin gerçekli¤inin bilincinde olanlar›n, bu riski ortadan kald›rmak gibi bir tarihsel sorumlulukla yüzyüze oldu¤u, her vesileyle ortaya ç›kmaktad›r. fiimdi, geç kalma ve zay›fl›klar karfl›s›nda ah vah etme zaman› de¤il, tarihe ve s›n›fa karfl› sorumlulu¤u yerine getirme zaman›d›r. Bu sorumluluk, geliflmeler karfl›s›nda sa¤lam bir ideolojik ve örgütsel konumlanmay›, bu temelde h›zla ileriye ç›kmay› zorlamaktad›r. S›n›fa, komünizm davas›na karfl› tarihsel sorumluluk da, sorumsuzluk da, tam bu noktada somutlaflmaktad›r.
haber - yorum
ARTAN SALDIRILAR, B‹R‹KEN PATLAMA D‹NAM‹KLER‹ VE
AC‹LLEfiEN GÖREVLER Böyle bir dönemde, devrimci hareket ise, ba¤›ms›z eylem yetene¤ini oldu¤u gibi, ufkunu da giderek yitirmifl, toplumsal muhalefetin bir bilefleni olma rolünü giderek benimsemifl görünmektedir. Kendisini, “demokratik kitle örgütleri”nin eylemlerinin destekçisi, hatta onlar›n icazetine muhtaç konumuna al›flt›ran, mevcut hareketlenmeleri “ileri tafl›mak” d›fl›nda bir perspektife sahip olmayan bir devrimci hareketin, istedi¤i kadar devrimci bir ajitasyon yaps›n, bu harekete devrimci bir içeri k kazand›rmas› bir yana, buradan beslenmesi de mümkün de¤ildir. ermaye diktatörlü¤ü, kriz bahanesiyle yo¤unlaflt›rd›¤› sald›r›lar›n›, flimdi de savafl olas›l›¤›n› gerekçe yaparak art›r›yor. Bugün iflçi s›n›f›n›n genifl kesimleri, ayr›cal›kl› kesimleri de dahil olmak üzere, sistemin krizinin faturas›n› ödemek durumunda b›rak›l›yor. Sadece son kriz döneminde, iflten at›lanlar›n say›s› resmi verilere göre bir milyonu afl›yor. Sald›r›lar›n sonuçlar› günlük yaflam›n her alan›nda kendisini somut olarak hissettiriyor. ‹flçi s›n›f›, da¤›n›k, örgütsüz ve önderlikten yoksun oldu¤u bugünkü koflullarda, do¤rudan karfl›laflt›¤› sald›r›lar karfl›s›nda ancak k›smi direnifller gösterebiliyor. Yayg›n beklentinin tersine, birbirinden kopuk ve da¤›n›k olan bu direnifllerin birlefltirilmesi ve merkezi bir hal almas› da sald›r›lar› gö¤üslemeye yeterli olmayacak. Ancak bugünkü durumda, ço¤u devrimci kesimin ufku bile, k›smi, yerel direnifllerin s›n›rlar›na daralm›flt›r. Bundan önemlisi ise, merkezi ve toplam bir hareketin ancak protesto eylemi s›n›rlar›nda düflünülebilmesi, bunun ötesine geçememesidir. Sermaye düzeninin sald›r›lar›, sadece y›¤›nlar›n çal›flma ve yaflam koflullar›n› a¤›rlaflt›ran ekonomik sald›r›lardan ibaret de¤il. Biriken sorunlar›n, a¤›rlaflan koflullar›n, bugün televizyonlara bi-
S
le yans›t›lmak zorunda kal›nan tek göstergesi, uzayan halk ekmek kuyruklar› de¤il. Bugün ayn› zamanda, d arbe dönem lerini aratmayacak bir bask› ve sindirmenin yafla nd ›¤ ›n› s öyl emek abart›l› de¤ildir. Son dönemde, yeniden infazlar, karakolda öldürme, ev, dernek ve büro bask›nlar›, devrimci örgütlere dönük operasyonlar yo¤unl aflt›r›ld›. Devrimcilere dönük sald›r›lar›n yan›s›ra, burjuvazi, her türlü kitlesel hareketlilikten, bunlar en geri içerikte olsa bile korkuyor, bunlar› yasaklama, engelleme, engelleyemediklerine ise, sald›rma yoluna gidiyor. “Sokaktaki vatandafl”›n nabz›, düzene öfke ve tepki birikimini yans›tan görüntülerin art›k ola¤an hale geldi¤ini yans›t›yor. Y›¤›nlar›n biriken öfke ve tepkisi bugün için her ne kadar, hakim bilinç hala “devlet baba”dan beklentileri yans›t›yor ve öfke bu temelde gelifliyor olsa bile, bugün herhangi bir otobüste, trende, bir semt kahvesinde, devrimci ajitatörleri aratmayacak ölçüde, düzene öfke ve tepki ya¤d›ran, düzen teflhiri yapan do¤al ajitatörlere rastlamak mümkün. Düne kadar, her türlü “muhalif” sese kuflkuyla bakan kitleler, art›k muhalif olmamay› tuhaf görür durumdalar. Bunun anlam›, sistem karfl›t› bir propagandan›n 4
meflrulaflt›¤› bir ortam, ezilen ve sömürülen kesimlerin düzene duydu¤u tepkinin akacak kanal aramas›d›r. Bu biriken tepki ve öfke, ne deprem dönemindeki duygusall›¤a ve ezilmiflli¤e benziyor, ne de herhangi bir mazereti “anlay›flla” karfl›layacak, herhangi bir vaade inanacak bir ruh halini yans›t›yor. Burjuva muhalefet partilerinin bile, y›¤›nlarla yüzyüze gelmekten ürktü¤ü bir dönem yaflan›yor. Burjuva diktatörlük, biriken patlama dinamiklerini, hoflnutsuzluk ve öfkeyi, bunun yol açabilece¤i sonuçlar› görmekten uzak de¤il. Bu nedenle, b›rakal›m muhalefeti, hükümet partileri bile, “vatandafl”›n durumun a “gö zya flla r› döküy or”, dünkü gibi düze ç›kma vaatlerinde bile bulunam›yor. Kimi devrimcilere, y›¤›nlar›n eyleme dönüflmeyen tepkisi, bir hareketsizli¤i ve “çürüme”yi düflündürse de, asl›nda bu gerçekleri yans›tm›yor. Y›¤›nlar›n bugünkü hareketsizli¤i alttan alta biriken dinamikleri gizleyemez. Biriken tepkinin eylemle d›flavurmamas›, düzenin y›¤›nlar üzerindeki etkisi ve kontrolünü göstermiyor. Umutsuzlu¤u, çaresizli¤i, beklentisizli¤i, gücüne güvensizli¤i elbette ki yans›t›yor. Ama tarih, y›¤›nlar›n, öncüsüyle birleflti¤i durumda, umutsuzluk içinden umudu, en yorgun düflülen dönemlerden devrimci at›l›mlara do¤ru s›çramay›, bar›flç›l gösterilerden düzenle difledifl savafl›mla r›n yafland›¤›n› her zaman göstermifltir. Y›¤›nlar›n bugünkü durumunu böyle görmek gerekiyor. Olanaklar Ka¤›t Üzerinde De¤il Bu sald›r›lar sürüp giderken, kendisine toplumsal muhalefet ad›n› veren kesimlerden ise, burjuva politikac›lar›n› bile aratan c›-
haber - yorum l›z seslerin d›fl›nda herhangi bir tepki görülmüyor. Gerçekte, c›l›z ya da gürültülü, bu kesimlerin bir inand›r›c›l›¤› da kalmad›¤› gibi, y›¤›nlar› inand›rmak gibi bir dertlerinin hiçbir dönem olmad›¤› da ayr› bir gerçektir. Bugünkü ortam, düzene karfl› ya da onun yan›nda olman›n d›fl›nda hiç bir seçene¤e imkan tan›mad›¤› için, “toplumsal muhalefet”in bugünkü c›l›zl›¤› da bu durumun bir yans›mas›ndan ibarettir. Böyle bir dönemde, devrimci hareket ise, ba¤›ms›z eylem yetene¤ini oldu¤u gibi, ufkunu da giderek yitirmifl, toplumsal muhalefetin bir bilefleni olma rolünü giderek benimsemifl görünmektedir. Kendisini, “demokratik kitle örgütleri”nin eylemlerinin destekçisi, hatta onlar›n icazetine muh ta ç kon umun a al›fl t›r a n, mevcut hareketlenmeleri “ileri tafl›mak” d›fl›nda bir perspektife sahip olmayan bir devrimci hareketin, istedi¤i kadar devrimci bir ajitasyon yaps›n, bu harekete devrimci bir içerik kazand›rmas› bir yana, buradan beslenmesi de mümkün de¤ildir. Ancak bu gerçe¤e karfl›n, devrimci hareket büyük bir çabayla, en küçük bir eylem olana¤›na da dörtelle sar›lmaya çal›flmaktad›r. Devrimci olanaklar› de¤erlen dirme noktas›nda, dünü aflan, t›kan›kl›klar› giderme yönünde bir perspektif olmasa bile, en az›ndan devrimci bir çaba gösterilmektedir. Bu dönem, bu çaban›n kendisi anlams›z olmasa bile, her seferinde büyük imkanlarla “yüklenme” hedefiyle kat›l›nan eylemlerden yeni hayal k›r›kl›klar›yla ayr›lmak, gerçek durumu gören, yaflayan, ç›k›fl bulamayan devrimci militan tabanda umutsuzluk ve karamsarl›k yaratmaktad›r. Nesnel koflullar bak›m›ndan ortam bu derece elveriflli oldu¤u halde, bu birikimi harekete geçirmede düne oranla daha büyük güçlükler sözkonusu. Çünkü her ne kadar düzene öfke ve tepki içinde olsalar da, y›¤›nlar devrim-
ci harekete karfl› da giderek derinleflen bir güvensizlik içinde bulunuyorlar. Toplumda, olumlu bulunan, güven duyulan her türlü beklenti, sola yatk›n ve bu topraklardaki devrimci-muhalif birikimin varl›¤›n› gösteriyor. Ancak, bu birikim bugün hiçbir devrimci grup taraf›ndan tek bafl›na harekete geçirilemiyor. Bu söylenenler, genel geçer bir ajitasyonu de¤il, y›¤›nlar›n durumunu yans›t›yor. Bu durum, kendili¤inden patlamalar›n da zeminini ortaya koyuyor. Bu imkanlar›n, üzerindeki ölü topra¤›n› silkelemek için bir vesile olmas› gerekiyor. Nesnel koflullar›n bu elverifllili¤i karfl›s›nda, bilinçli, devrimci bir müdahale yapman›n yolu, olas› bir patlamay› beklemek ve bunun içinde “olabildi¤i kadar›yla” yer al›p, oyalanmak de¤ildir. Devrimci hareket buna mahkum de¤ildir. Y›¤›nlar›n ihtiyaç ve özlemlerini görmek için sadece onlarla içiçe olmak yetmiyor. Ayn› zamanda öncü bir perspektife ve bugünkü nesnel koflullar›n, genel olarak de¤il, somut olarak, bugünkü durumda sundu¤u devrimci olanaklar› görmeyi sa¤layacak bir iktidar bilincine sahip olmak gerekiyor. Devrimci hareket, y›¤›nlar›n gerili¤inden, onlara olan güvensizlikten beslenen çizgi ve politikas›yla kuyrukçuluk yaparken, asl›nda y›¤›nlardan onlar›n talep, ihtiyaç ve özlemlerinden de g iderek kopmaktad›r. Demokratik talepler, hak ve özgürlükler çizgisi, her ne kadar bu talepleri yans›t›yor görünse bile, ne bu talepler düzenin karfl›s›na cepheden dikilecek bir hareketi yaratacak bir içeri¤e sahiptir, ne de y›¤›nlar nezdindeki güven sorunu çözülmeden, herhangi bir devrimci rol oynamas› mümkündür. Y›¤›nlar›n muhalif, düzeniçi görünen kitlesel eylemlerinin h›zla düzen karfl›t› tepkilere, patlamalara dönüflme olas›l›¤› ayr›d›r, devrimcilerin y›¤›nlarla birleflmek ad›na kendilerini s›n›rlamalar› ayr›. Bugün kitlelerin ihtiyac›, radi5
kaldir, düzend›fl›d›r. Bunu görmek, anlamak gerekiyor. Bu radikal ihtiyaçlara yan›t vermek içinse, düzend›fl› bir odaklaflmay› sa¤lamak gerekiyor. Bu odaklaflmay› sa¤layacak bilinçli, dönüfltürücü ad›mlar at›lmad›¤›, gerçekleri gören, buradan hareket eden bir plan izlenmedi¤i koflullarda, kendili¤inden hareketten beslenmek de, buna yön vermek de mümkün olmayacak. Bunu, bugün itibariyle hiçbir öznenin tek bafl›na yapamayaca¤› bir gerçek. Ama bunun çözümü, öznelerin bugünkü durumlar›yla yanyana gelmesi de de¤ildir. Amaçs›z, günü kurtaran yanyana gelifllerin bugün bir geçerlili¤i de, inand›r›c›l›¤› da kalmam›flt›r. Kendini devrimci patlamalara, y›¤›nlar› iktidara haz›rlayan bir bak›fl› kazanmak, bunu somut olarak canland›rmak için önce devrimcilerin de¤iflmesi, yepyeni bir ufuk kazanmas› gerekiyor. Herkes, gazete ve dergilerinde, bu olanaklar› gösterip, baflkalar›na ajitasyon yapmak yerine, sözkonusu olan aklar ›n, kendisine dönük görevlere iflaret etti¤ini görmek, buna göre hareket etmek durumundad›r. Bu olanaklar, rüyalar›m›z› süslemek için, militanlar› ayakta tutmak için, gazete sayfalar›nda yer almak için de¤il, devrim için birikiyor. Böyle dönemler de¤erlendirildi¤inde, militanlar›n ayakta tutulmas› için özel bir çabaya zaten gerek kalmaz, y›¤›nlar›n içinden yepyeni binlerce güç, devrimin mi lit an › olu r. Bu g ün ön em li olan, bu olanaklar› de¤erlendirecek bir ufku kazanmak, buna göre hareket etmek için önce silkelenmektir. Bunun aksi yönde hareket etmek ise, biriken güvensizli¤i pekifltirmeye hizmet edebilece¤i gibi, düzene de kendini yenilemesi için zaman kazand›rmak anlam›na gelir.
haber - yorum
TC’N‹N SAVAfiA SÜRÜKLEN‹fi SERÜVEN‹ S
özde tüm dünya devletlerini kapsad›¤› iddia edilen “anti-terör koalisyonu”nun sadece bir görüntü oldu¤unun ortaya ç›kmas› için fazla beklemeye gerek kalmad›. “Anti-terör koalisyon”dan geriye, ABD’nin arkas›nda duran ‹ngiltere, ‹srail, TC, Pakistan d›fl›nda adeta kimse kalmad›. ABD ve ‹ngiltere’nin, operasyonu 60 ülkenin destekledi¤ini söylemeleri bir propaganda malzemesi olman›n ötesine geçmiyor. NATO anlaflmas›n›n 5. maddesinin yürürlü¤e konulmas›, arkas›ndan da hükümete, d›flar›ya ordu gönderme, içeride yabanc› askeri güç konumland›rma yetkisinin verilmesi, TC’nin de önümüzdeki dönemde yaflanacak s›cak çat›flmalarda yer alaca¤› beklentisini güçlendirdi. Hükümete yetki verilmesiyle birlikte, ABD’ye “irtibat amaçl›” oldu¤u söylenen askerler gönderildi, flimdi de, 90 kiflilik bir özel birlik gönderilmesinden sözediliyor. ‹ngiltere ve ‹srail’in hangi hesaplarla ABD’nin arkas›nda-yan›nda durdu¤u ve onlar›n ABD ile iliflkisinin TC’ninkinden farkl› oldu¤u düflünüldü¤ünde, kaba¤›n TC’nin bafl›na patlad›¤›n› söylemek hiç de abart› olmayacakt›r. Sanki onca savafl nutuklar›, “bizim” burjuvaziyi bu duruma getirmek için at›lm›fl gibi bir izlenim uyand›r›yor. Elinde “laik-müslüman ülke”, “tek Bat›l› müslüman ülke”, “terörle mücadelede lider” vb. övgüleri ve savafl senaryolar›nda oynayaca¤› rolün tarifinden baflka bir fley olmayan TC, büyük bir hevesle kendisine verilecek rolün ezberini yapmaya çal›fl›yor. Tüm burjuva siyasetçilerini seferber etmifl, rolüne uygun olarak diplomatik-siyasi ataklara kalk›yor, AB’ye “ders” veriyor, “Türki cumhuriyetleri”ne ziyaretlerde bulunuyor. Burjuvazi bir yandan kendi iç çat›flmalar›n› sürdürürken, di¤er yandan da kendisine ABD-‹ngiltere taraf›ndan biçilen misyonu yerine getirmek için, görülmedik bir diplomatik-politik pazarl›k ve hareketlilik içindedir. Hem Avrupa ülkeleri, hem de ABD taraf›ndan sürekli olarak öv-
gülerle karfl›lanmas›, laik-Müslüman ülke modeli, “terörle mücadelede lider ülke” gibi payelerin verilmesi, bir rastlant› de¤il, ona verilen rolün yans›malar›d›r. Bu tabloya bak›ld›¤›nda, 11 Ey lül sa ld› r›s› v e ard› nda n ABD’nin Afganistan’a dönük sald›r›s›yla birlikte, TC’nin önünün aç›ld›¤›n› söylemek mümkün. Tekelci sermayenin kimi temsilcilerinin de belirgin bir ifltahla ellerini ovuflturmalar›, “e¤er ak›ll› davran›l›rsa kazan›mla ç›k›laca¤›” yönündeki vurgular› da bunu gösteriyor. Ancak bir baflka aç›dan bak›ld›¤›nda, ayn› fleyi söylemek mümkün de¤il. 11 Eylül’le birlikte, Türkiye burjuvazisine nas›l bir rol düflece¤i konusu tart›fl›lmaya bafllanm›flt›. ABD’ye dönük sald›r›n›n hemen arkas›ndan Ecevit yapt›¤› aç›klamada, “komflulara bile yönelse”, “ABD’nin terörle mücadelesinde üzerimize düfleni yapaca¤›z” diyerek kararl›l›¤›n› aç›klam›flt›. Bu aç›klama bafltan yap›lm›fl olsa bile, özellikle ordu, asker gönderme konusunda ayn› kararl›l›¤a sahip de¤il. Afganistan üzerinden gösterilerek verilen asker gönderme yetkisi ve bunun bugün daha çok da Irak üzerinden gündeme gelmesi, burjuvazinin de¤iflik kesimlerini birbirine düflürdü. ‹lk günlerde Afganistan’›n uzak oluflundan dolay›, olas› bir savafl bu topraklardan uzak görülüyor olsa bile, somut olarak savafl planlar› yap›lmaya baflland›¤› ölçüde, Afganistan’a dönük ABD sald›r›s›n›n da Türkiye’den çok uzak olmad›¤› görülmeye baflland›. Bafllang›çta, Afganistan’a asker göndermeyece¤ini söyleyenler, bugün gönderme haz›rl›¤›nd alar. Liberaller, “kan sat›fl›” üzerinden “bordo bereliler”in yas›n› tutmaya bafllad›lar bile. Ancak s›ra Irak’a geldi¤inde, bugünkü gibi göstermelik “e¤itim”, “lider ülke TC” k›l›flar›n›n bir inand›r›c›l›¤› da kalmayacak. Türkiye’nin, flu ya da bu flekilde emperyalist paylafl›m savafl›nda bir taraf olarak yer alaca¤›, daha do¤rusu buna sürüklenece¤i 6
aç›kl›k kazand›. Sürüklenece¤i kesin olsa bile, ABD’nin somut talepleri ortaya ç›kmaya bafllad›¤› ölçüde, özellikle de sald›r›n›n Irak’› da hedeflemesi durumunda, karfl› karfl›ya bulundu¤u risklerin, burjuvazinin karars›zl›¤a düflmesine, titrekleflmesine de yol açmad›¤› söylenemez. Egemenlerin pani¤indeki temel etken, sald›r›n›n Irak’a yönelmesiyle birlikte, Güney Kürdistan’da bir Kürt devletinin kurulmas› olas›l›¤›n›n verdi¤i rahats›zl›kt›r. Bu da, her ne kadar diplomatik ifadesini “Irak’›n toprak bütünlü¤üne sayg›” olarak bulsa da, as›l sorun Kürdistan sorunudur ve Güney Kürdistan’da kurulacak bir devletin TC’nin kendi s›n›rlar› içinde yapaca¤› etkinin sonuçlar›d›r. Ancak öte yandan, ABD’nin yan›nda yer alma zorunlulu¤u, sadece güçlü bir devlete boyun e¤me de¤il, ayn› zamanda kendi altemperyalist amaçlar› aç›s›ndan da cazip gelen bir seçenek olarak görül mekte, yabana at›lmak istenmemektedir. T›pk› gerici reformlar sorununda oldu¤u gibi, burada da Türkiye burjuvazisi bir açmaz›n içindedir. Hem ad›m atmaya ihtiyaç duymakta, hem de bu ad›mlar›n risklerini göze almaktan çekinmektedir. Ayn› flekilde ad›m atmamak gibi bir seçene¤i de yoktur. Türkiye burjuvazisi, 11 Eylül sald›r›s›n›n ard›ndan, dünyada oluflan atmosferden azami ölçüde yararlanmaya çal›flmaktad›r. Bafllang›çtan itibaren, “terörle mücadele konusunda biz hakl› ç›kt›k” serzeniflleriyle bafllayan, ard›ndan “f›rsatlar”› de¤erlendirip krizini atlatma hesaplar›yla süren bu çabalar, burjuvazi aç›s›ndan olanaklar› da riskleri de birarada bar›nd›r›yor. Bir yandan bölgede ABD’nin tafleronu olma konusunda önüne ç›kan görevi yerine getirme “f›rsat”›, ama di¤er yandan bunun riskleri sözkonusu. Sonuç olarak TC, nas›l sonuçlanaca¤› belli olmayan bir serüvenin efli¤indedir. Görünen o ki, bu eflikten ad›m atmaktan baflka bir seçene¤i de yoktur.
haber - yorum
TABANDA B‹R‹KEN D‹NAM‹⁄‹ GÖRMEK
11
Eylül sald›r›s›n›n ard›ndan, dünyan›n tüm ezilen kesimleri aras›nda bir sevinç dalgas› yaratm›flt›. Benzer bir tepki devrimcilerle liberalleri de birbirinden ay›rdetmiflti. Ancak bu sevinç dalgas› k›sa sürdü. Bunun yerini, ABD ve di¤er emperyalist metropollerin “anti terör koalisyonu” ad› alt›nda, dünyan›n ezilenlerine dönük savafl 盤›rtkanl›¤› ve olas› bir üçüncü dünya savafl› karfl›s›nda duyulan panik ald›. Bugün tüm muhalif kesimler ve devrimciler, savafl olas›l›¤›n› ve bunun önüne geçmeyi öne alm›fl durumdalar. Oysa, 11 Eylül sald›r›s›, savafl senaryolar›n› ve sald›r› tehditlerini yayg›nlaflt›rma ifllevinin d›fl›nda ezilenler aç›s›ndan farkl› bir ufku a盤a ç›karma ifllevi de görebilir. Devrimci öncülük iddias›nda bulunanlar›n, üzerine ölü topra¤› serpilmifl ufkunu yeniden canland›rmak için, burjuva gündem çerçevesinde dönen savafl senaryolar›ndansa, dikkatleri bir kez daha dünya çap›nda biriken ve burjuvazinin ürküntüye kap›lmas›na neden olan, devrimcilere görevlerini yeniden hat›rlatmas› gereken patlama dinamiklerine yöneltmek gerekiyor. Her ne kadar 11 Eylül’deki sald›r›, ABD taraf›ndan bir sald›r› vesilesi olarak de¤erlendirilse de, gerçekte 11 Eylül’le a盤a ç›kan veri, sistemden zarar görenlerin san›ld›¤›ndan çok daha genifl bir kesimi oluflturdu¤u, bu kesimlerin sisteme ve onun egemeni ABD’ye dönük nefretlerinin ald›¤› y›k›c› boyuttur. Bu aç›dan devrimcilerin sadece ABD sald›rganl›¤›n› görmeleri, bundan ürküntüye kap›lmalar› tek yanl› bir bak›fl› yans›t›yor. Sisteme dönük tepkilerin birikmesi, ancak bugün için dünya çap›nda süren devrimci önderlik bofllu¤undan kaynakl› olarak da, düzend›fl› radikal ‹slam gibi ak›mlar arac›l›¤›yla kendini ifade etmesi, liberaller için umutsuzluk ve karamsarl›¤›n vesilesi olabilirken, devrimciler için görevlere ve biriken devrimci dinamiklere iflaret etmelidir. 11 Eylül sald›r›s›yla birlikte, dünyan›n bir savafl atmosferine dün oldu¤undan daha yak›n oldu¤u do¤rudur.Yeni bir dünya savafl›n›n da ezilen insanl›¤a, y›k›m, açl›k, felaket getirece¤i, milyonlarca insan›n ölü-
müne yol açaca¤› da do¤rudur. Ancak, dünya savafl›ndan önce, dünyan›n de¤iflik bölgelerinde savafllar›n olmad›¤› ve bu savafllarda olsun, dize getirmek için uygulanan ambargolarda olsun ölen insanlar›n say›s› hiç de daha az de¤ildir. Dolay›s›yla her ne kadar 11 Eylül’den sonra savafl olas›l›¤› düne göre daha yak›n görünse de, bu biriken patlama dinamiklerinin üzerini örtmemelidir. Tersine, e¤er savafltan sosyolojik olarak bahsedilmiyorsa, insani, ahlaki vb. kayg›larla de¤il de devrimci olanaklar aç›s›ndan de¤erlendiriliyorsa, as›l biriken patlama dinamiklerine dikkat çekmek gerekiyor. Burjuva medyada yer alan karikatürlerde bile, ABD’nin att›¤› her bomban›n, topraktan yeni Bin Ladin’leri üretti¤i resmediliyor. Burjuva medya, bununla ABD’ye ak›l verme, uyar› yapma derdinde olsa bile, bir gerçe¤i de dile getirmifl oluyor. ABD’nin 11 Eylül’den sonraki tutumu, artan sald›rganl›¤› dünyan›n ezilen kesimleri içinde amans›z bir nefret ve öfkeyi biriktiriyor. ABD karfl›tl›¤› çok daha genifl bir kesime yayg›nlafl›yor. Asl›nda 11 Eylül sald›r›s› da, bir yan›yla bunun bir göstergesiydi. Bu öfke ve tepkinin bugünkü koflullarda radikal ‹slam kanal›na akmas›, kimseyi yan›ltmamal›d›r. Devrimci bir önderli¤in eksikli¤i koflullar›nda, hoflnutsuzluklar›n bu kanallara yönelmesinde anlafl›lmayacak bir fley yoktur. Kald› ki, liberallerin de döne döne söyledi¤i gibi, gerici ak›mlar ve Bin Ladin’in kendisi de ABD’nin destekledi¤i ak›mlard›r. Bu gerçek, liberallerin elinde, burjuvaziye ak›l hocal›¤› yapmak ve sözde gericili¤e karfl› olma safsatas› için k›l›f olarak kullan›lmakla birlikte, gerçekte sistemin açmazlar›ndan birine iflaret ediyor. ABD bölgede söz sahibi olmak ad›na, kulland›¤› güçlerin bile kontrol d›fl›na ç›kmas›n›n önüne geçemiyor. “Dünya hakimi” ABD’nin bir yandan cüretli ifllere kalk›flt›¤› do¤ru olsa bile, kendi at koflturdu¤u alanlarda bile bu açmazla yüzyüze kalmaktan kurtulam›yor. 11 Eylül sald›r›s›, sistemin çeliflkilerinin çözümünde topyekün bir savafl›n egemenler aç›s›ndan riskle-
7
rini de, ayn› zamanda topyekün bir savafl ihtiyac›n› da daha güçlü bir tarzda a盤a ç›karm›flt›r. Yaflanan flokun as›l önemli yönü de buras›d›r. Bu ise, propaganda amac›yla sürekli yinelendi¤i için anlam›n› kaybeden “sistemin krizi”nin ve açmaz›n›n ta kendisidir. Liberaller radikal ‹slama karfl› mücadeleyi öne alarak burjuvaziye ak›l hocal›¤› ve uflakl›¤›n› bir arada yapma görevini önlerine koymaktad›rlar. Çünkü onlar, sistemin istikrars›zl›¤›n›n, kendi zeminlerini boflaltaca¤›n› bilmenin korkusu içindedirler. Ancak devrimcilerin ayn› olgulardan hareketle, sistemi altüst edecek dinamikleri görmesi gerekiyor. ‹flte, iflin bu boyutu da, bir topyekün savafl olas›l›¤› durumunda, uluslararas› burjuvazinin çekindi¤i potansiyel bir tehditi oluflturmaktad›r. Devrimciler aç›s›ndan sorun, her dönem oldu¤u gibi savafltan da devrimci olanaklar için yararlanmakt›r. Bu aç›dan bak›ld›¤› zaman, savafl tart›flmalar›n›n sistemin t›kan›kl›klar›n› ve dinamiklerini kavramak bak›m›ndan ufuk aç›c› bir ifllev tafl›d›¤› bir gerçek olmakla birlikte, dünyay› altüst edip, s›n›fs›z topluma ulaflacak yolu açman›n dinamikleri olas› bir dünya savafl›ndan önce de daha az de¤ildir. Sorun bu dinamik leri hedefe yöneltecek bir niteli¤i yaratma sorunudur. Soruna insani, ahlaki, s›n›flarüstü bir bak›flla bakmak yerine, proleter s›n›f perspektifinden bak›ld›¤› ölçüde, bugünkü savafl 盤l›klar›n›n yaratt›¤› atmosferin pani¤ine kap›lmak yerine, hem bugün hem de olas› bir savafla, devrimin imkanlar›n› yayg›nlaflt›racak bir olanak olarak bakmak da mümkün hale gelir. Patlayacak bir bomba fleklinde resmedilen dünyay›, resimlerden gerçe¤e dönüfltürmek için, kendisine öncü misyonu biçen her kesimin 11 Eylül’de iflin bu taraf›n› görmesi gerekiyor. Bunu görmenin, bu dinamikleri harekete geçirmenin yolunu er ya da geç bulmak, bunun vazgeçilmez arac› olan enternasyonalist-devrimci önderli¤i yaratmak için, gereken enerji ve cüreti kazand›rmamas› mümkün de¤ildir.
haber - yorum
D‹SK YÜRÜYÜfiÜ VE ABARTILI BEKLENT‹LER
U
zun zamand›r hareketsiz duran D‹SK, sermaye örgütlerinin son dönemde hükümete karfl› hareketlenmesine paralel olarak k›p›rdanmaya bafllad›. A¤ustos ay›ndan beri gündemde olan Ankara mitingi için, 9 Kas›m tarihi belirlendi. 5 de¤iflik ilden bafllat›l›p, Ankara’daki mitingle bitecek olan yürüyüflün kat›l›mc›lar› ise sendika ve meslek odalar›n›n temsilcilerinden olufluyor. Yani sembolik bir yürüyüfl. Ankara’daki mitingi ise dört konfederasyon birlikte düzenliyor. Yürüyüflün gündeme gelmesiyle birlikte KESK’in önerisinin kabul edilmesi sonucu, yürüyüflü D‹SK ve KESK birlikte yapacaklar. D‹SK’in yürüyüfl ve mitingi, bafllang›çta, “iflsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk” karfl›s›nda, “küresel eflitlik, adalet” temas›n› tafl›yordu. Bu ayn› zamanda ICFTU (Uluslararas› Hür Sendikalar Konfederasyonu)’nun 9 Kas›m için ilan etti¤i “küresel eylem günü”nün de içeri¤ini oluflturuyor. ICFTU, 9 Kas›m’da Katar’da yap›lacak olan Dünya Ticaret Örgütü toplant›s›n› protesto amac›yla ve “adaletli, iflçiden yana bir küreselleflme” talebiyle bu “eylem günü”nü ilan etti. Küreselleflme karfl›t› eylemlerin, en son ‹talya’da ortaya ç›kan durumdan sonra, merkezi toparlanmadan çok, dünyan›n her yerine yayg›nlaflt›r›lmas›n›n benimsendi¤i belirtiliyor. ICFTU da, sermayenin sald›rganlaflmas› karfl›s›nda, onu rahatlatmak üzere böyle bir hizmette bulunmaya çal›fl›yor. Böylece en az›ndan kendi denetimindeki kesimleri “zararl› ifller”den uzak tutmufl olacak. 9 Kas›m mitinginin küreselleflme karfl›t› hareketin 9 Kas›m eylem günüyle paralelli¤i sözkonusu. Bafllang›çta, “adalet ve eflitlik” üzerinden gündeme gelse de, savafl gündeminin de ortaya ç›kmas›yla birlikte, yürüyüflün içeri¤ine “bar›fl”›n eklenmesi de ihmal edilmedi. Herkesin tahmin edebilece¤i gibi, yürüyüfl için söylenmese bile, ayn› zamanda “terör” de lanetleniyor. D‹SK yöneticileri, yürüyüfl haz›rl›¤› için gittikleri iflyerlerinde, yapt›klar› bas›n aç›klamalar›nda, hararetli bir flekilde 11 Eylül sald›r›s›n› k›nad›lar. Ama elbette Irak’ta, Filistin’de öldürülen çocuklar› da gündeme getirerek, ad›nda
yeralan “D”nin “hakk›n› verme” pozlar›n› da ihmal etmediler. D‹SK’in KESK’le birlikte düzenledi¤i yürüyüflün, yoksullukla birlikte, ifl sizli¤i de özel olarak öne ç›kard›¤› görülüyor. Röportajlarda, bas›n aç›klamalar›nda bu yönde vurgular yap›l›yor. Sadece iflçilerin de¤il, tüm toplum kesimlerinin sorunlar›n›n dile getirilece¤i belirtiliyor. Bu teman›n ise, sendikal alanda son dönemlerde gündeme gelen baz› giriflimlerden afl›rma oldu¤u gizlenemiyor. ‹flsizlik sorununun gündeme al›nmas›ndan hareketle, devrimciler de yürüyüfl güzergah›n›n semtlerden geçirilmesi yönünde etkide bulu nmaya ç al›fl ›yorlar. D‹SK’in sözde bile olsa, iflsizlik ve sendikas›zl›k vurgular›n› gündeme getirmesi, yürüyüflün içeri¤inde bunlara yer verece¤ini belirtmesi, sendikal alandaki devrimcilerde oldu¤u kadar, kimi devrimci gruplarda da oldukça abart›l› beklentiler yaratt›. Sadece 320 kifliden oluflacak yürüyüflün bir kitle seferberli¤ine dönüflmesi beklentisini ifade eden gruplar mevcut. Yürüyüfl güzergah›n› semtlerden geçirmekten, kahvelerde, semtlerde yürüyüfle destek ça¤r›s› yapmaya, bu yönde semtlerde komiteler, platformlar oluflturmaya varan önerilerde bulunuluyor. ‹flçi s›n›f› cephesinde ise, yürüyüfl karar›, devrimciler taraf›ndan tafl›nd›¤› ölçüde, belli bir beklenti yarat›lsa bile, s›n›f›n öncü kesimleri, sonuçsuz eylemlerden dolay› belli bir yorgunluk gösteriyorlar. Beklentilerini de sonuç al›c› eylem ihtiyac› olarak dile getiriyorlar. Oysa Ankara mitinginden, bu sorunlar bak›m›ndan al›nacak bir sonuç yoktur. Çünkü hem yürüyüfl hem de miting, genel bir protesto hedefiyle yap›l›yor. ‹flçi s›n›f›n›n de¤il, sermayenin ç›karlar›n›n kollay›c›s› olan sendika bürokratlar› aç›s›ndan, ald›klar› iflaret gere¤i, hükümet karfl›t› bir içerik tafl›mas›, “hükümet istifa” hedefinin öne ç›kar›lmas› da mümkün. Ancak, iflçilerin bekledi¤i sonuç al›c›l›k bu de¤ildir. Devrimcilerin, eyleme dönük bu tür beklentilerin yayg›nlaflt›rmalar›n›n ise, D‹SK’ten öte, yine kendilerine dönük bir güvensizli¤i getirece¤ini görmeleri gerekiyor. Sonuç al›c› eylemlerin, protesto eylemleri olmad›¤›n› anlamaya önce devrimcile-
8
rin ihtiyac› bulunuyor. Ancak bu, Ankara mitinginin önemsenmemesi gerekti¤i anlam›na gelmiyor. Ankara’da yap›lacak miting, e¤er engellenmezse, yaz aylar›ndan bu yana ilk kez merkezi bir eylemlilik olacak. Bu bak›mdan mücadelenin nabz›n› göstermek bak›m›ndan veriler a盤a ç›karacak, ayn› zamanda bir soluk alma imkan› da sa¤layacakt›r. Sendikac›lar›n etkinli¤i, burjuvazi aç›s›ndan da benzer bir nab›z yoklamas›n›n verisi olacakt›r. Bu bak›mdan ve sendikac›lar›n kontrol etmekteki kararl›l›klar› nedeniyle, mitingin engellenmemesi, ancak s›k› denetim alt›na al›nmas› da mümkündür. Devrimcilerin bu mitingi de¤erlendirmesi ise, bu yönde ortak bir haz›rl›k yapmalar›na, mitingde ortaklafla olarak devrimci tutum gelifltirmelerine, devrimci gündemleri birlikte tafl›malar›na ba¤l›d›r. Aksi halde, genel bir muhalif dalgan›n içinde moral bozuklu¤uyla ayr›lmak iflten bile de¤ildir. Devrimci hareket mümkün oldu¤unca, devrimci bir solu¤u tafl›mak üzere ortak hareket etmeyi zorlamal›, bunun olanaklar›n› yaratmaya çal›flmal›d›r. Bunu yapmay›p, mitinge olsun yürüyüfle olsun, olmad›k anlamlar atfetmek, yeni hayal k›r›kl›klar›n›n yolunu döflemenin garantisidir. D‹SK’in miting karar› almas›, devrimciler taraf›ndan taban›n bask›s› olarak de¤erlendiriliyor, buradan hareketle de beklentilere giriliyor. Kuflkusuz ki, birikmifl tepki ve öfkeyi so¤urma hedefi tafl›maktad›r. Ancak, bundan öte görülmesi gerekenler var. Sermaye, sendikalara bir görev vermifltir. 28 fiubat’ta oynad›klar› rolü bu defa “ulusal ç›karlar” üzerinden oynamalar› gündemdedir. Miting engellenmezse de bu yönde bir hareket yaratman›n olanaklar›n› de¤erlendirmek için engellenmeyecektir. Bu nedenle de, yaflanan tüm prati¤i unutup, konfederasyonlar›n, en dibe vurulan bir dönemde, taban bas›nc›yla ileri zorlanaca¤› yan›lsamas›na kap›lmak, bile bile lades anlam›na gelir. Art›k buna körlük demek bile mümkün de¤ildir. Bunlar› görmek, ayn› zamanda devrimcilerin mitingde ortak tutum almalar›n›n, devrimci fliarlar› birlikte yükseltmelerinin anlam›n› da ortaya ç›kar›r.
haber - yorum
SEND‹KA BÜROKRAS‹S‹ VE ‹DEOLOJ‹K GÖZBA⁄LARI
fi
ubat’ta patlak veren krizin ard›ndan, burjuvazinin sendikac› uflaklar› belli ölçüde hareketlenmifl olmakla birlikte, 1 May›s’a do¤ru yapt›klar› 14 Nisan mitinginin ard›ndan geri çekilmifllerdi. Çünkü onlar›n da kendileri aç›s›ndan hesaplar› vard›. Gösterilecek en ufak bir tepkinin, en küçük bir eylemin bile, kontrolleri d›fl›na ç›kmas›ndan, en az efendileri kadar ürküyorlard›. Bundan kaynakl› olarak da asl›nda bir s›k›flm›fll›¤› yafl›yorlard›. S›k›flm›fll›k o hale geldi ki, att›klar› her ad›mda kendilerini burjuvaziye bir ad›m daha yaklafl›rken, hatta onunla içiçe geçerken buldular. Sivil inisiyatif türü oluflumlarda, sermayenin derdine çare aramak için yar›fla ç›kt›lar. Sendika a¤alar›n›n bu daralan alan›, konfederasyonlar›n oluflturduklar› platformlara da yans›m›fl, büyük iddialarla “Emek Program›”n› ilan eden “Emek Platformu”, bu ilan›n d›fl›nda herhangi bir ad›m da atmam›flt›. Savafl gündeminin aç›lmas›yla birlikte, sendika a¤alar› tekrar hareketlenmeye bafllad›lar. Sermayenin irili ufakl› tüm örgütlenmelerinin hükümete dönük tepkileri karfl›s›nda, onlar da iflareti alm›fl olacaklar ki, yeniden efelenmeye bafllad›lar. Bayram Meral’in son dönemlerdeki “genel grev” tekerlemesi, Emek Platformu’nun “uyar›”lar› bu anlama geliyor. Burjuvazi, biriken tepki ve hoflnutsuzlu¤un bafl›bofl kalmas›ndan tedirgin oluyor. Çünkü bu türden tepkilerin zarar verebilece¤ini düflünüyor. Toplumun denetlenebilir olmas›n›, bu denetimin araçlar› olarak da sendikalar›, sistemin istikrar›n›n sa¤lanmas›nda vazgeçilmez dayanak olarak görüyor. Sendika a¤alar›n›n da, bunun fark›nda olarak, “devlet adam›” edalar›yla hükümetle, bakanlarla görüflmeler yapmalar›, “ülke sorunlar›” hakk›nda görüfl bildirirken tak›nd›klar› tutumlar da bunu yans›t›yor. Sendika bürokratlar›n›n, düzenle bu içli d›fll›l›¤› ve düzenin dayana¤› olufllar›, düne kadar, devrimcilerin abart›l› yorumlar› olarak gösterile-
bilecek bir yan tafl›yorken, bugün burjuvazinin “güvenlik” raporlar›na bile yans›yacak kadar aleni hale gelmifl durumdad›r. Burjuvazi, toplumsal patlama olas›l›¤›n› bertaraf etmek için, arad›¤› deste¤i bu kesimlerde bulmakta, ancak bunun yeterli olmayaca¤›n› da bilmektedir. Sermayenin koltuk de¤nekli¤ini yapan sendika bürokratlar›na, kriz döneminin bafl›ndan beri verilen misyon bellidir: “Ulusal ç›karlar›n korunmas›”. Kriz tart›flmalarn›da bunu “üretim, istihdam, yat›r›m” diyerek, cafcafl› sözlerle, liberal ayd›nlar eflli¤inde parlatmaya çal›flt›klar› Emek Program› üzerinden yapmaya çal›flt›lar. Baflta gelen yard›mc›lar› ise, EMEP olmufltu. Bu misyonlar›n› yerine getirmek için etkili bir muhatap bulam›fllard›, ama almalar› gereken yeri iyi farkettiler ve sermayeyle birlikte, “sivil inisiyatif”ler oluflturdular. Sermayenin krizine, iflsizlik fonu ad› alt›nda, kaynak aramaya kadar gittiler. Sendika a¤alar›n›n bu tutumlar›, savafl 盤l›klar›yla birlikte daha da pekiflti. Bu dönem, “ulusal ç›karlar” üzerinden oynamaya çal›flt›klar› rolü daha da pekifltirmeleri gerekiyor. Türk-‹fl, savafl gündeminde hükümetin arkas›nda yer alm›flt›. fiimdi somut bir savafl olas›l›¤› ve Afganistan’a asker göndermeye,herkesi gibi o da tepki gösteriyor. Devrimcilerin savafl karfl›t› cephelerine dahil bir güç izlenimi veriyor. Ama bu o kadar yan›lt›c›, o kadar gelip geçici ve o kadar görüntüden ibaret ki... Herkesin bilmesi gereken gerçek, yar›n Irak’a dönük bir sald›r› gündeme geldi¤i zaman, bunlar›n oynayaca¤› rol, “ülkeyi böldürmemek” üzerinden, azg›n bir sald›rganl›¤› desteklemek, sermayenin yeniden paylafl›m kavgas›nda onun bafl yard›mc›s› görevini üstlenmek olacak. “Ulusal ç›karlar”›n, savafl döneminde alaca¤› biçim bu olacak. olas› bir Kürt devleti kurulmas› “tehlikesi”ni öne sürerek, Irak’a dönük bir müdahaleyi meflrulaflt›rma misyonunu yerine getirmeye 9
çal›flacaklar. Savafl karfl›tl›¤› üzerinden, her hareketin kuyru¤una tak›lmaya haz›r olan devrimci hareketin bu tuzaklar› görmesi gerekiyor. Tuzaklar o kadar aç›kt›r ki, bunun için fazla bir çabaya bile gerek yoktur. Ancak, yaflananlardan ders al›nmad›¤› zaman, ideolojik gözba¤lar›, körleflmeyi de beraberinde getiriyor. Bir yandan sendika a¤alar› teflhir edilirken, öte yandan da “do¤ru yola” gelmeleri umut ediliyor. Sendika bürokratlar›, geçmiflte de 28 fiubat döneminde bir misyonla ortaya ç›km›fllard›. Bugünkü sivil insiyifatin temeli o zaman at›lm›flt›. 28 fiubat döneminde, sözde gericilik karfl›tl›¤› üzerinden, ordunun arkas›nda saf tutan bir hareketlili¤in bafl›n› çekmekti. Bu rolü yerine getirmek için çaba harcasalar da, etkisiz bas›n aç›klamalar› d›fl›nda bir fley yapamam›fllard›. Devrimci hareket, bu tuzaklara iflaret etse bile, y›¤›nlarla devrimci siyaset temelinde iliflki kurman›n, onlara önderlik etmenin koflullar› yarat›lmad›¤› ölçüde, bu çizgiden kendini sadece gazete sayfalar›nda ay›rdedebiliyordu. Bugün sendika bürokratlar›n›n sadece iflçilere de¤il, tüm topluma tafl›ma misyonuna soyunduklar› flovenist zehiri etkisizlefltirmenin yolu, onlar› teflhir etmek de¤il, ba¤›ms›z bir s›n›f perspektifini savafl konusunda da ortaya koyabilmekten geçiyor. Kuflkusuz ki bunu yapmak temel önemde. Ancak, flunu da bilmek gerekir ki, sendika bürokratlar› istedikleri kadar bu misyonlara haz›rlans›nlar, baflarma flanslar› bulunmuyor. Onlar ancak ayr›cal›klar›n› korumak için düzene daha fazla yanafl›r ve her dönem, nasiplenecek nimetler bulurlar. Bu topraklarda, giderek keskinleflen s›n›f sal çeliflkiler, liberallere oldu¤u gibi, sendika bürokratlar›na da flans tan›m›yor. Bu bir teselli de¤ildir, aksine y›¤›nlar›n ihtiyaç duydu¤u radikal bir siyaset için kalk›fl noktas› buras› olacakt›r.
haber - yorum
FAfi‹ST BAKAN ZEEV‹ FHKC TARAFINDAN CEZALANDIRILDI
‹SRA‹L, ‹fiGAL‹ PERVASIZCA HIZLANDIRIYOR!
17
Ekim’de Filistin Halk Kurtulufl Cephesi’nin (FHKC) silahl› kanad› “fiehit Ebu Ali Mustafa Tugay›”, ‹srail Turizm Bakan› Revaham Zeevi’yi öldürdü. Zeevi, ›rkç›-siyonist Ulusal Birlik Partisi Genel Baflkan› olarak ‹srail’in Filistin’de iflgal etti¤i belirli yerlerden çekilmesi üzerine bakanl›ktan istifa etmeye karar vermiflti. Daha önce ‹srail iflgalini aç›ktan savunan tutumlar› nedeniyle defalarca sald›r›ya u¤ram›flt› ve faflist koruyucular› ile birlikte silahla iflgal edilen bölgelerde geziyordu. A¤ustos ay›nda FHKC lideri Ebu Ali Mustafa’n›n ‹srail ordusu taraf›ndan silahl› sald›r› ile öldürülmesine misilleme olarak gerçekleflen FHKC eyleminin ard›ndan, ‹srail Filistin’deki iflgalini perv as›zlaflt›r makla kal mad›, FHKC’ye ve daha birçok direnifl yanl›s› örgüte sald›r›lar›n› sürdürdü. Kirli bar›fl›n bekçisi, iflgalci ‹srail yönetiminin gözüne girmek için elinden geleni esirgemeyen Arafat’›n Filistin Yönetimi de, FHKC’nin silahl› militanlar›n› yasad›fl› ilan etmekte gecikmedi. ‹srail, Filistin yönetiminin aceleci uzlaflma elinin hiçbir geçerlili¤i olmad›¤›n›, militanlar› kendisine teslim etmesi “emrini” verdi.
KASIM’DAN KASIM’A 2001 - 2002 TAKV‹M‹ ÇIKTI...
Ama iflgalci ‹srail’in bildi¤ini Filistin yönetimi de biliyor ki, militanlar› ‹srail’e teslim etmeye yanaflamad›. Bir y›l önce artan ‹srail sald›r›lar› ile yeniden canlanan intifada, sokakta militanca dövüflen silahlanan Filistinlilerin kanlar› pahas›na sürüyor. ‹srail, helikopterler, tanklar, yeni yerleflim bölgelerine yerlefltirdi¤i keskin niflanc›larla, bombalamalara, suikastlere, y›k›mlara yönelse de, intifada sürüyor. Arafat , F ilis ti n h alk ›n› n gö zle ri önünde herhangi bir militan› ‹srail’e teslim etmeyi göze alam›yor. Ama FHKC’nin ‹srail’e yönelik giriflti¤i sald›r›lar, FKÖ’nin silahl› kanad› El-Fetih üyelerine yönelik günden güne artan silahl› suikastler, Filistinli örgütler ile Yaser Arafat yönetimi aras›ndaki mesafeyi günden güne aç›yor. 11 Eylül sald›r›s› ard›ndan ABD’nin propagandas› ve Afga nistan halk›n› bombalamas› ile birlikte, gündemde üstü örtülmesine karfl›l›k, ‹srail burjuva diktatörlü¤ü, Filistin halk›na karfl› iflgal politikas›n› uzun zamand›r görülmemifl azg›nl›kta sürdürüyor. Art›k rutinleflen helikopter ile roket f›rlatma, keskin niflanc› suikastleri bir yana, ‹srail tanklar› ve y›k›m ekipleri Filistin yerleflim bölgelerini, mahalleleri, köyleri kuflat›p, Filistinli direniflçileri yafll›-çocuk demeden kurfluna diziyor. ‹flçilerin Dünyas› gazetesi, Filistin yönetiminden bir sa¤l›k görevlisinin kendi yazd›¤› mektubundan, böyle bir kuflatma sonras›nda sokakta kalan onlarca ölünün, yaral›lar›n soka¤a ç›kma yasa¤› nedeniyle saatlerce ölüme nas›l terkedildi¤ini a nl a t› y or. (Wo rk er s Wo rl d News, 1 Kas›m 2001) ‹srail sürekli yeni yerleflim yerleri kurarak, seçilmifl faflistleri buralara yerlefltiriyor; tanklar, dozerlerle 10
direniflçi Filistinlilerin evlerini y›k›yor, direnifl eylemleri s›ras›nda kurflunlarla karfl›l›k veriyor, sa¤l›k yard›mlar›n›n bölgeye girmesini engelliyor. Israil, 11 Eylül sald›r›s›n›n ard›ndan pervas›zl›¤›na k›l›f buluyor. 11 Eylül sald›r›lar› ile terörizme karfl› mücadele ad›yla ‹srail’in Filistinlilere yönelik sald›r›lar› daha da h›zland›rmas›, ABD taraf›ndan diplomatik olarak desteklenmedi. Diplomatik olarak verilen bu görüntünün arkas›nda ABD elalt›ndan ‹srail’e olan yard›mlar›n› ve deste¤ini sürdürüyor. ABD senatosu, henüz yak›nlarda ‹srail’e yap›lacak olan askeri yard›m› onaylad›. “Yasa tasar›s›nda, ‹srail’e 2.04 milyar dolarl›k askeri, 720 milyon dolarl›k ekonomik yard›m, M›s›r’a ise 1.3 milyarl›k askeri ve 655 milyon dolarl›k ekonomik yard›m verilmesi öngörülüyor.” (Evrensel, 26-10-2001) ABD’nin ‹srail’e örtülü deste¤inin yan›nda, aç›ktan Filistin devletini yine dillendirmesinin, yerleflim bölgelerinden ‹srail’in geri çekilmesi uyar›s›nda bulunmas›n›n temel bir nedeni var. ABD’nin stratejik propagandas›, Müslüman ve Arap kimli¤ini bütün olarak karfl›s›na al›p daha fazla rüzgar ekmemek, f›rt›nayla karfl› karfl›ya kalmamak biçiminde ilerliyor. Afgan sald›r›s›n›n H›ristiyan-Müslüman savafl› biçiminde görülmemesi gerekti¤ini sürekli propaganda etmeye çal›flan bu emperyalist güç, Müslüman halklar aras›nda geliflen ABD karfl›t› tepkilerin daha fazla artmas›n› istemiyor. Kendi emperyalist ç›karlar› için emperyalist paylafl›m bölgelerine müdahaleyi, di¤er emperyalist güçleri de kullanarak yapmas›, terörizme karfl› ortak cephe görüntüsü yar atma s› n› n n ede ni bu dur. ABD, Afganistan’a yönelik sald›r›lar›ndan k›sa sürede sonuç ala-
haber - yorum mayaca¤›n› anlad›¤›, dahas› uzayan sald›r›lar ile birlikte Afgan halk›n›n üzerine ya¤an bombalar›n y›k›m›n›n kamuoyuna daha fazla yans›d›¤› (bunu emperyalist ç›karlar› farkl› olan ülkeler ve onlar›n medyalar› da giderek daha fazla dillendiriyorlar) oranda geliflebilecek tepkileri, tek bafl›na karfl›lamamak için di¤er devletleri, Bar›fl Gücünü, BM, NATO gibi uluslararas› örgütleri kullanmay› düflünüyor. Propagandas›n›, “Müslüman-ABD çat›flmas› de¤il, terörizme karfl› savafl” ekseninde yap›yor. Avrasya’ya yönelik sald› r›lar›na devam ederken, ‹srail’in bu tutumu zedeleyecek ve Ortado¤u’da gündemi ABD kontrolü d›fl›nda de¤ifltirebilecek müdahalelerini dizginlemeye çal›fl›yor, Ortado¤u kurtlar sofras›ndaki di¤er ülkelere yönelik diplomatik ve askeri müdahaleleri gözetiyor. Bunun ise, Afganistan’da giriflti¤i bombalamalardan sonra s›ras›n›n gelmesini bekliyor. Bu ABD’nin, ‹srail’in artt›rd›¤› iflgalin fliddetinden rahats›z oldu¤u anlam›na gelmiyor, tam aksine Filistin’deki ulusal devrimci ve iflgal karfl›t› güçlerin imha edilmesi ve ezilmesi, eskisi kadar “tarihsel anlam›” olan yeni bir yüz bulunamad›¤› sürece, Arafat’in ehlilefltirilmifl bir bar›fl süreci “lideri” olarak korunmas› gibi ‹srail taktikleri, asl›nda ABD taktikleriyle tümüyle uyum içindedir. Avrasya kazan› kaynarken, Ortado¤u’da iflgal uzun zamand›r görülmedi¤i kadar fliddetleniyor. Burjuva rotatiflerin, teknolojik uçak ve bombalar›n›n sesleri ard›nda duyulmuyor. Ama patlama dinamikleri, onlar› bo¤maya çal›flan kirli bar›fl örtülerine, ony›llard›r savafl›n, yoksullu¤un içinde bürünülen dini k›l›klara karfl› kaynayan bölgenin barutu olarak hala varl›klar›n› koruyorlar. Bu dinamikler, her gün üzerlerine ya¤an kurflun, bomba, y›k›lan bar›naklar›, artan sefaletleri ile bölgede önlerine geçebilecek bir devrimci önderli¤i bekliyorlar.
11 EYLÜL’LE HIZ KAZANAN ‘TERÖR‹ZM KARfiITLI⁄INDA’
ABD’N‹N KANATLARI ALTINDA TÖVBE EDENLER Eylül sald›r›lar›n›n hemen ard›ndan Yaser Arafat, kendisine yönelecek sopay› gördü¤ünden sald›r›y› terörizm olarak k›namada ve Filistin ile ilgisi olmad›¤›n› belirtmede hiç zaman kaybetmemiflti. Hatta kirli bar›fl›n lideri olarak ABD dalkavuklu¤unu ilerletip, ABD’ye yönelik sald›r›larda yaralananlar için kan verme kampanyas›na bile fiili olarak öncülük etti. Aradan geçen aylar içinde ‹srail iflgalini art›r›rken, Filistinliler, iflgale, suikastlere karfl› kanlar›n› dökerek intifadadan geri ad›m atmazken, Arafat gerçek öncülü¤ünü, ABD için kan›n› dökmekle ve paketleyip göndermekle gösterdi. ABD’nin kendi emperyalist ç›karlar› için, terörizm sopas›n› sallayarak giriflti¤i sald›rganl›k, di¤er emperyalist güçlerin de kendi bölgelerindeki düzend›fl› güçlere daha fliddetle sald›rmas›n› da sa¤lad›. Kirli bar›fl›n ya da iflgalcilerle uzlaflman›n, Arafat benzeri liderler ve hareketler de, bu terörizm sopas› karfl›s›nda geri ad›m atmakta duraklamad›lar. IRA da kirli bar›fla yönelik bir ad›m daha att› ve silah b›rakaca¤›n› aç›klad›. 11 Eylül’ün ard›ndan zaman kaybetmeyen IRA’n›n siyasi kanad› Sinn Fein’in lideri Gerry Adams, terörizm sopas›n›n bas›nc› ile uzlaflmaya yönelik ad›m›n arabulucusu oldu. IRA’ya silahlar›n› teslim etmeye bafllayarak kirli bar›fl sürecini h›zland›rmas› ça¤r›s› yapt›. Henüz 22 Ekim’de ‹rlandal›lara yönelik sald›r›lara bir yenisi eklenmifl, Belfast’›n kuzeyinde bafllayan çat›flmalarda iki küçük çocuk silahl› protestanlarca yaralanm›flt›. IRA’n›n yan›nda yeralm›fl katolik ‹rlandal›lar, protestanlar taraf›ndan sald›r›ya u¤ramaya devam ederken, katoliklerin gitti¤i ilkokullar bas›l›rken, iflgal yanl›s› silahland›r›lm›fl protestanlar›n irlandal› çocuklara yönelik bombal› sald›r›lar› artarken, IRA kirli bar›fl sürecinde bir ad›m daha att›. Irlanda ulusuna yönelik, iflgalin ve ulusal bask›n›n taraftar› protestanlar›n, sald›r›lar› kesilmek bir yana artt›. Ama IRA, “bu çevrelerin bar›fl› tehlikeye düflürmesini engellemek için silahlar›n› teslim etmeye bafllama karar›” ald›¤›n› aç›klad›. IRA bu sürece uzun bir süredir girmifl ve bu nedenle bölünme de yaflam›flt›. Gerçek IRA olarak adland›r›lan örgüt, s›n›rl› yap›s›na karfl›l›k silah b›rakmay› reddetmiflti ve IRA için de kirli bar›fl›n önünde bir tehdit oluflturmufltu. En son olarak Kolombiya’da FARC militanlar›n› e¤iten ve yakalanan ‹rlandal›lar›n eski IRA militan olmas› iddias› ile birlikte kirli bar›fl sürecine yönelen IRA, uzlaflmay› h›zland›rd›. Ne Arafat’›n ne de IRA’n›n uzun zamand›r kirli bar›fl sürecinin farkl› topraklardaki lider ya da taraflar› olmalar›, Filistin’de ya da ‹rlanda’da ulusal bask›ya karfl› duran dinamiklerin tükendi¤i anlam›na gelmemektedir. Filistin’de süren intifada, her gün Arafat’›n uzlaflmac›l›¤›n› daha da gün›fl›¤›na ç›kar›yor. ‹rlanda’da ‹ngiliz ulusunun iflgalini savunanlar›n, ‹rlandal›lara yönelik sald›r›lar› “bar›fl” kutlamalar›na karfl›l›k kesilmedi. ABD’nin terör sopas›na karfl›l›k Kolombiya’da devrimci güçler, düzend›fl› konumlar›n› koruyorlar. FARC’› da “Usame Bin Ladin ile efl düzeyde” tutarak, y›llard›r sürdürdü¤ü kontrgerilla sald›r›lar›n› daha da art›ran ABD, Kolombiya’da yoksul köylülere ve FARC’›n etkinli¤inin bulundu¤u bölgelere sald›r›lar›n› h›zland›r›yor, köylüleri öldürüyor. Bugün devrimci hareketin parçal› ve uluslararas› devrimci bir önderli¤in yoklu¤u koflullar›nda, düflman›m›z›n gücü bir k›s›m, yorgun ve zaafl› haraketleri teslimyete sürüklese de, alttan alta bu sistemi yerlebir edecek bir devrimci damar›n filizlenmesi engellenemeyecektir. Yeter ki, bunun fark›nda olanlar, sorumluluklar›n›n hakk›n› versin.
11
11
haber - yorum
KESK’TE ‘B‹TEN’ VE BAfiLAMASI GEREKEN...
K
amu iflçilerinin sendikal haklar›n› elde etmek için yürüttükleri 11 y›ll›k mücadele, son birkaç y›ld›r, devletin “memurlara sendika hakk›” ad›yla pazarlamaya çal›flt›¤›, devrimci kamu iflçilerini “sahte sendika yasas›” dedikleri sald›r› yasalar›n›n yürürlü¤e girmesiyle birlikte, farkl› bir efli¤e gelmifl bulunuyor. Yasan›n getirdi¤i zorunlu düzenlemeler kapsam›nda, Eylül ay› ortalar› ve Ekim ay›nda, KESK’e ba¤l› sendikalar tüzük kurultaylar›n› yapt›lar, ard›ndan da KESK ola¤anüstü kurultayla, yeni yasaya göre “zorunlu” olan düzenlemeleri yapt›. Tüzük de¤iflikli¤i s›ras›nda yaflananlarsa, tüm devrimci bas›na yans›d›¤› için burada yeniden tekrarlamak gerekmiyor. Burjuva politikac›lar›na tafl ç›kartan oy pazarl›klar›, atlatmak üzere haz›rlanan önergeler vb. Bunun karfl›s›nda, devrimci kayg›lar› olan kamu iflçileri, KESK yönetiminin “yasal zorunluluk” ad› alt›nda, tüzü¤ü diledi¤ince de¤ifltirmesinin önüne geçmek üzere baz› giriflimlerde bulundular. Bunun üzerine, “zorunlu” maddeler de¤ifltirildi, geri kalanlar›n de¤ifltirilmesi kongreye b›rak›ld›. Devrimci kayg›lar› olan kamu iflçilerinin bu yapt›klar› anlaml› bir gayret olsa bile, sorun delege, oy say›s›, ya da hilelere karfl› uzlaflma yollar› bulunarak çözülecek bir sorun olmaktan uzakt›r. Devletin kamu iflçilerinin fiili mücadele yoluyla elde ettikleri kazan›mlara bir sald›r› olan, devrimci kamu iflçilerinin hakl› olarak “sahte sendika yasas›” ad›n› verdikleri yasa, 11 y›ld›r süren zorlu mücadelenin geldi¤i bir aflamay› ifade ediyor. Yasan›n geçmesi ve tüzük kurultay›nda buna göre düzenlemeler yap›lmas›yla birlikte, bir hayal k›r›kl›¤› ve yenilgi atmosferi, devrimci kamu iflçilerini sarm›fl durumda. Art›k, mevcut KESK’le, en az›ndan baz› eylemlere kat›lmak, kendilerini ifade etmek, olabildi¤ince tabandan bir zorlamada bulunman›n d›fl›nda bir beklenti kal mam ›fl gö rünüy or. S onund a KESK de, di¤er sendika konfederasyonlar›na eflitlenmifl görünüyor. KESK’te yaflanan tüzük de¤ifliklikleriyle birlikte, devletin yöneltti¤i
sald›r›n›n, y›llard›r devrimci kamu iflçilerinin hedefi olan “grevli toplusözleflmeli sendika” hakk›na dönük bir sald›r› oldu¤u öne ç›kar›l›yor. Ancak, sald›r›n›n as›l önemli yönü, bürokratik bir yap›lanmay› esas alan, flube oluflturmak ve temsilci seçmek için getirilen say›lar yoluyla örgütlenmeyi ve taban›n harekete geçirilmesini s›n›rlayan, yani mücadele, örgütlenme ve eylem kapasitesinin önüne engeller diken boyutudur. Yeni getirilen yasa, her ne kadar toplusözleflme hakk› tan›may›p, “toplu görüflme” ad›n› verdi¤i ve hiçbir anlam› bulunmayan bir göstermelik iflleyifl getirse bile, gerçekte toplusözleflmeyi de grev hakk›n› da yasaklayan bir içerik tafl›m›yor. As›l önemli engel örgütlenmenin önüne dikilendir. Bunun anlam›, y›llard›r süren grevli toplusözleflmeli sendika yolundaki mücadelenin, bofla gitmeyiflidir. Ancak kuru gürültü içinde, iflin bu boyutunun üzeri bilinçli olarak örtülerek, devrimci kamu iflçilerinin umutsuzluk içinde teslim olmas› amaçlanmaktad›r. Ancak devrimci kamu iflçileri bunun fark›ndad›rlar. Di¤er bir boyutu ise, yap›lan iflkolu tan›mlar› üzerinden, kimi sendi kalar›n fiilen bölünmesi ya da kapat›lmas›. Dikkati çeken nokta ise, yasan›n hedefi olan sendikalar›n flu ya da bu flekilde, devletle karfl› karfl› gelmifl olmalar›. Bunlar›n bafl›nda Enerji Yap›-Yol Sen geliyor. Enerji Yap›-Yol Sen, bugüne kadar, devletin yapay ayr›mlar›n› tan›may›p, iflçimemur-tafleron ayr›m›na uymayan, bu kesimleri birlikte örgütleyen bir sendika. Bu sendika, yasayla birlikte, tan›mlanan iflkollar› üzerinden ikiye bölünmüfl oluyor. Enerji ve Yap› olmak üzere iki ayr› iflkolu üzerinden iki yeni sendika kuruldu bile. Yasaya göre, Enerji Yap›-Yol Sen art›k yok say›lacak. Ancak sendika, devlet taraf›ndan kapat›l›ncaya kadar, yasaya uyum için herhangi bir düzenleme yapmay› kabul etmeyip, bugüne kadar oldu¤u gibi, bundan sonra da fiili-meflru mücadele çizgisini sürdürece¤ini belirtiyor. Tüm Yarg›-Sen’in de yeni yasayla kapat›lmas› gündeme geliyor. Yeni yasa, E¤itim-Sen’in ise alan›n› geniflletiyor. Sermayenin sahte sendika yasa-
12
s›n› geçirmesi, KESK yönetimi taraf›ndan da devrimci dinamiklerin tasfiyesi ve düzeni rahats›z etmeyecek bir yap›ya geçilmesi için bir f›rsat olarak de¤erlendiriliyor. KESK yönetimi, bu yasan›n kabul edilmesini bile, mücadelenin bir kazan›m› olarak göstermeye çal›fl›yor. Yenilgi, T›kan›kl›k ve Olanaklar Tüzük kurultay›n›n yap›lmas›yla birlikte, ço¤u kesim aç›s›ndan yenilgi tescil edilmifl, tüzükle birlikte çok fley de¤iflmifl görünüyor. Bundan sonra, art›k bu KESK’le devam edilmesinin, olabildi¤i kadar eylemlere kat›lmay› zorlaman›n d›fl›nda bir perspektif görülmüyor. Halbuki bu bak›fl aç›s›n›n, KESK yönetiminin bak›fl›ndan temelde bir fark› yoktur. Kuflkusuz ki, yasan›n geçmesiyle birlikte de¤iflen fleylerin oldu¤u kesindir. Ancak as›l de¤ifliklik yasayla gerçekleflmemifl, devrimci kamu iflçilerinin dinamizmini devrimci bir s›n›f perspektifiyle birlefltirip ileri tafl›yacak bir hat gelifltirilemedi¤i ölçüde, mevcut t›kan›kl›k afl›lamad›¤› için bir gerileme yaflanm›flt›r. Sald›r› yasas›n›n geçebilmesi de bunun göstergesidir. Demek ki, KESK yönetiminin reformizmi bir gerçek olsa bile, sorunlar› böyle tarif etmenin, kamu iflçilerinin as›l sürükleyici gücü olan devrimci kamu iflçilerinin t›kan›kl›klar›n›n üzerini örtme ifllevi görece¤i aç›kt›r. Devrimci kamu iflçilerinin, “memur” denilen kesimler içindeki çal›flmas›, sürekli olarak sendika yönetimlerine muhalefet çizgisi izlemifltir. Bu çizgi, kendini politik-sendikal perspektifler noktas›nda çok kaba hatlar› d›fl›nda, reformist sendikal anlay›fltan ay›rdedememekte, temelde ayn› perspektiften beslenmektedir. Devrimci kamu iflçilerinin muhalif çizgisi, sendika yönetimini eyleme zorlama, varolan eylemleri daha radikallefltirme çabas›n›n ötesinde yaflam bulamam›flt›r. T›kan›kl›k bu noktadad›r. Tüzük de¤iflikli¤i ise, mücadelenin geldi¤i noktay› yans›tmakla birlikte, bir sonu ifade etmemektedir. Kald› ki, bir baflka aç›dan ve daha top lam olarak bak›ld›¤›nda, KESK’te bitenlerin yan›s›ra, müca-
haber - yorum deleyi daha güçlü bir flekilde sürdürmenin olanaklar›n da varl›¤› görülmelidir. Sermayenin, iflçi s›n›f›na dönük sald›r›lar›, bir yandan yaflam ve çal›flma koflullar›n› a¤›rlaflt›r›rken, di¤er yandan s›n›f›n genelinin mücadele içinde birleflme olanaklar›n› da güçlendirmektedir. S›n›f›n ayr›cal›kl› kesimlerine dönük sald›r›larda oldu¤u gibi, “memur” denilen kamu iflçi lerine dönük sald›r›larda da bu görü lüyor. Devletin, yeniden yap›land›rma çerçevesinde bürokratik ayg›t› düzenlemek, devletin kap›kulu olan bir memur kitlesini ayr›cal›klarla donat›p, daha genifl olan kamu iflçileri kitlesinden yal›tmak gibi bir hedefi oldu¤u bilinmektedir. Kemal Dervifl’in, memurlar›n çal›flma saatleri ve ücretlerinin, herkesin performans›na göre düzenlenece¤i yönündeki son aç›klamalar› bunu gösteriyor. Burjuvazi sald›r›lar›yla, art›k “memur” denilen kesimleri de iflçi s›n›f›n›n genifl kesimleriyle eflit yaflam ve çal›flma koflullar›na mahkum etmeye giriflmifltir. Böylece, bilinçlerde k›r›lamayan iflçi-memur ayr›m›n›n, fiilen ortadan kald›r›lmas› ve devletin kap›kulu olanlarla, iflçi s›n›f›n›n bir kesimini oluflturanlar›n art›k ayr›flmas› gündeme gelecektir. Kamu iflçileri aras›nda toplu iflten at›lmalar›n gündeme gelece¤i kimse
için bir s›r de¤il. 2002 y›l›nda 150 bin kamu iflçisinin bir dizi yöntemle toplu tensikata u¤rayaca¤›n›, bunun IMF’nin koflulu oldu¤unu Kemal Dervifl aç›klad›. Bu ise, sadece iflten at›lmalar karfl›s›nda bir direninifli de¤il, ayn› zamanda ifl güvencesi için ortak mücadelenin olana¤› için bir zemin olarak da de¤erlendirilebilir. Kemal Dervifl’in yukar›da sözü edilen aç›klamas›, ayn› zamanda esnek çal›flman›n sinyallerini de veriyor. Bu ise, 8 saatlik iflgününün gaspedilmesi konusunda, bugüne kadar özellikle sa¤l›k alan›nda bafllat›lmaya çal›flan uygulamalar›n yayg›nlaflt›r›laca¤›n› göstermektedir. Bu koflullarda, ifl saatlerinin k›salt›lmas› do¤rultusunda bir mücadele, “memur”lar için çok daha somut bir mücadele konusu haline gelebilir. Sermayenin sald›r›lar› sonucunda, iflçi-memur ayr›m›n› fiili olarak ortadan kald›rman›n ve kamu iflçilerinin s›n›f›n genel kitlesiyle ortak bir mücadele ve örgütlenmesi için koflullar›n düne göre daha elveriflli hale gelece¤i bir dönem yaflanacakt›r. Kuflkusuz ki bunlar yeni ortaya ç›kan perspektifler de¤ildir. Komünist devrimciler, y›llard›r hem kamu iflçilerinin “memur” ya da “küçük burjuva” olarak adland›r›lmas›na karfl› ç›karak, s›n›f›n bütünlü¤ündeki yerlerini ortak örgütlenme ve müca-
dele perspektifini savunmufllard›r. ‹deolojik gözba¤lar› nedeniyle, bir yandan kamu iflçilerinin devrimci dinamizmine gözünü kapatmayan, ancak öte yandan da, bu kesimleri iflçi s›n›f›ndan ay›ran kesimlerin de bu gerçekleri görmesi aç›s›ndan, sald›r›lar›n ortaya ç›kard›¤› durum, düne göre daha elveriflli bir zemin sunuyor. Bugün KESK’teki devrimci kamu iflçilerinin önündeki görev, geçti¤imiz mücadele sürecinden, kendi eksikliklerine iliflkin ders ç›karmak, mücadeleyi bu derslerle daha ileri tafl›yabilmektir. Bu ise, yukar›daki bak›fl aç›s›ndan geçer. Bunlar yap›lmad ›¤› durumda ise, refo rmist KESK yönetiminin cenderesine s›k›fl›p kalmaya mahkum olunacakt›r. KESK yönetimi hem yasal zorunluluk bahanesiyle devrimci dinamikleri tasfiye etmeye çal›flacak, ayn› zamanda da sözde Kamu-Sen’e yetkiyi kapt›rmamak ad›na, giderek daha liberal ve devlet güdümünde bir çizgiyi yaflama geçirmeye çal›flacakt›r. Bunun karfl›s›nda, üyelik kampanyalar›yla yetki kapt›rmama yar›fl›na girmek ve sorunlar›n çözümünde dünkü perspektifi sürdürmek, niyetler ne olursa olsun, bugüne kadarki gelen süreci, bu defa yeni gündemlerle yeniden tekrarlamak anlam›na gelecektir.
DÜZEN B‹LE PARLAMENTER ALDATMACAYA YEN‹ YÜZ BULAMAZKEN
KESK BÜROKRAS‹S‹ ‘YEN‹L‹⁄E’ YÜZÜNÜ DÖNDÜ! bürokrasisi, Kamu-Sen’i AKP’ye flikayet etti. KESK Genel Baflkan› Sami Evren, burjuvazinin kamu iflçilerinin sendikal mücadelesinin kuruluflundan bugüne gelen mücadeleci, dinamik ve devrimci etkiye aç›k yan›n› k›rmak için kurdurdu¤u sar› sendika Kamu-Sen’i Tayyip Erdo¤an’a flikayet etti. Sa¤l›k Bakanl›¤› ile Tar›m Bakanl›¤›’nda KESK ile Türkiye Kamu-Sen yöneticileri aras›nda izin ayr›mc›l›¤› yap›ld›¤›n› belirten, KESK bürokrasisi, Anayasa de¤iflikliklerinde kamu emekçilerinin grevli, toplusözleflmeli sendikal hakk›n›n anayasal güvenceye al›nmad›¤›n› belirttiler. Sendika bürokrasisi, iflçi s›n›f›n›n di¤er kesimleriyle dayan›flmayla, kendi gücüne güvenen eylemlerle bugünlere gelen kamu iflçilerinin sendika mücadelesini, devlet masalar›nda diplomatik görüflmelerle bo¤may› beceriyor. Üstelik, Tayyip Erdo¤an’a Kamu-Sen’i flikayet ediyor. Devletin kendi kurdurdu¤u ve destekledi¤i Kamu-Sen’in örgütlenmesine yard›m etti¤ini söylüyor. Sendika bürokrasisinin hain, uzlaflmac› vb. s›fatlar ile adland›r›lmas›n›n yanl›fl oldu¤unu tekrar tekrar söylüyor, mesle¤e ad›n› koymak gerekti¤ini, s›n›f siyasetini kamu iflçilerinin içinde örgütlememiz gerekti¤ini belirti-
yoruz. Sendika bürokrasisi, iflçi aristokrasisinden güç al›r, nas›l KESK bürokrasisi, kamu iflçilerini memura indirger ve iflçi s›n›f›n›n bir kesimi olmas› özelli¤ini karart›r, s›n›f› bölerse, sendika bürokrasisi de s›n›f›n bir kesiminin sözcülü¤ünü yapar. Kamu iflçilerinin memurlar ile s›n›rlanmas›na, ayn› iflkolunda çal›flan tafleronlar ile birleflmemesine, hatta iflçi s›n›f›n›n di¤er kesimleri ile ortak konfederasyon etraf›nda buluflmamas›na çal›fl›r. Fiili mücadeleye de¤il, yasal çerçeveye göre kendini hep s›n›rlar, çünkü burjuvazinin iflçi s›n›f› içindeki ajan› olarak onu uzlaflt›rmaya çal›fl›r. Tüm bunlar, bir mesle¤i tan›mlar ve bu meslek, iflçi s›n›f›n›n kesimsel ç›karlar› üzerinde hayat bulur. Sendika bürokratlar›ndan A ya da B “baflkan›n” de¤iflmesi ile sendika bürokrasisinin zemini ortadan kalkmaz. Sendika bürokratlar›n›n teflhir edilmesi, bu zemini ortadan kald›rm›yor, s›n›f›n kesimsel ç›karlar›n› savunduklar› teflhir edilecekse -ki bu yap›lmas› gereken bir yön budur- mutlaka s›n›f›n bütünsel ç›karlar›n› savunmak gerekiyor. Öyle ise s›n›f›n kesimsel de¤il bütünsel ç›karlar›n› savunmak, “devletin memuru” derecesine indirilmek, kap› kulu yap›lmak istenen kamu iflçilerinin mücadelesi için de tek ç›kar yoldur.
KESK
13
haber - yorum
Emperyalist Metropollerin Huzuru Kaçt›, Fatura ‹flçi S›n›f›na Ç›k›yor : Eylül’de kapitalist ticaretin önemli merkezlerinden biri ile ABD askeri karargah›na düzenlenen sald›r›n›n ard›ndan, Amerikan burjuvazisinin emperyalist karlar ile semirmifl huzuru kaçt›. Ülke içinde ›rkç›l›k ve çal›flan s›n›fa bask›y› art›rmaya yönelik önlemler de h›z kazand›. Sald›r› sonras›nda sadece A me rik a’ da ki M üslüm an ve Arap kökenli insanlara yöneltilen sald›r›lar artmakla kalmad›, havayollar›n›n yan›s›ra de¤iflik sektörlerden on binlerce iflçi iflsiz kald›. ABD’de de 12 milyondan fazla iflçi kay›ts›z ve sigortas›z, her türlü sosyal haktan yoksun ç al› fl› y or . (Wo rke rs Wo rl d News.1 Kas›m 2001) ‹flçi say›s›n› geçenlerde yine burjuvazinin kendi sesinden bir gazete dile getirdi. Otel ve Restoran Çal›flanlar› Sendikas›’n›n verdi¤i bilgilere göre, ülke çap›nda sendikaya üye 100 bin iflçi sald›r›dan sonra iflsiz kald›lar. Havayollar›ndaki iflten ç›karmalardan sonra, huzuru kaçan ABD’de, e¤lence yerleri, oteller ve restoranlar faturay› iflçilerin omuzlar›na yüklüyorlar. Ayn› sendika, bu rakam›n sendikas›z ve kay›ts›z iflçilerin de kat›lmas›yla çok daha fazla büyüyebilece¤ini belirtiyor. (Los Angeles Times, 21 Ekim 2001) ABD’de göçmen iflçiler, genelde vas›fs›z iflçi olarak en a¤›r ifllerde çal›flt›r›l›yorlar. Otel ve restoranlarda da göçmen iflçilerin çal›flma oran› çok yüksek. Bunun için göçmen iflçilerin iflsizli¤inin önemli nedenlerinden biri, sald›r› sonras›nda burjuvazinin körükledi¤i ›rkç›l›k ve flovenizm. Daha önce a¤›r ifllerde ucuza çal›flt›rd›¤› iflçilere olan talep nedeniyle Göçmenlik Yasas›’nda reforma yönelen Amerikan d evleti, sald›r›dan sonra ucuz sömürü reformunu geciktiriyor ve ›rkç›l›¤› körüklüyor. ‹flsiz-
11
GÖÇMEN ‹fiÇ‹LER‹N ‹fiTEN ATILMASI, KÖRÜKLENEN IRKÇILIK li¤in ve her türlü sosyal güvenceden, iflgüvencesinden yoksun geçici ifllerde çal›flman›n yükünü en fazla göçmen iflçiler çekiyordu, bu yük sald›r› ile birlikte daha fazla artt›. Artan ›rkç›l›k ve flovenizm de, çal›flan s›n›f›n saflar›na yönelik bask› ve bölme sald›r›s›na dönüfltü. Iflçi s›n›f›n›n her türlü haktan yoksun kesimi, iflsizlik karfl›s›nda katmerli bir y›k›ma u¤rar. Bir
yandan geçimini karfl›layacak ücret alamazken, di¤er yandan hiç bir güvencesi olmadan yaflamaya terkedilir. Burjuva rüyalarda f›rsatlar ülkesi olarak sunulan ABD’de, bu gerçek yeni bir durum de¤il, on y›llard›r varolan, ama burjuva yalanlar›n›n, cilalar›n›n arkas›na gizlenebilmifl bir gerçek. Ama art›k gerçekler yalanla s›vanamayacak kadar su yüzüne ç›kmaya bafllad›.
EMPERYAL‹STLER ‹Ç‹N, EMPERYAL‹ST PAYLAfiIM HERfiEYDEN ÖNDED‹R “Terörizme Karfl› Emperyalist Blok” yalan› günden güne parçalan›yor. ‹ngiltere, Irak’a sald›rma planlar› karfl›s›nda “en yak›n müttefik”inin yan›nda yeralmad›. Ilk zamanlarda oluflan sözde blo¤un arkas›na hevesle dizilen Japonya murad›n› a盤a vurdu. Japonya Ekim ay›n›n son haftalar›nda d›flar›ya asker gönderme yönündeki yasa tasla¤›n› onaylad›. Böylece Japonya, do¤rudan askeri müdahaleyi kapsamasa da, askeri e¤itim, askeri yard›m, “insani müdahale amaçl›” d›flar›ya asker göndermeleri art›k yasal k›l›yor. Bu Japon burjuvazisinin emperyalist ç›karlar› için, ileride iflgal ve ilhak amac›yla d›flar›ya asker göndermesinin de yolunu açm›flt›r. II. Emperyalist paylafl›m savafl›ndan bu döneme, Japonya’da yasal olmayan asker gönderme yasal hale getirildi. Japonya, terörizme karfl› savafl bahanesiyle emperyalist sald›r› yollar›n›n önündeki kendi engelini de kald›rd›. 11 Eylül sald›r›s›n›n ard›ndan ço¤u devrimci grubu bile içine alan düflüncenin, emperyalistlerin tek bir blokta birleflmesinin, emperyalist paylafl›m ve rekabet ortam›ndan uzaklaflt›¤›n›n, nas›l da büyük bir yan›lg› oldu¤u ortadad›r. Emperyalist güçler birlik görüntülerinden bile, bir baflka emperyalist gücün alt›n› oymak için yararlanmaktad›rlar.
EN KÖKLÜ BURJUVALAR EN HIZLI SAVAfi KARfiITI OLDU ‹ngiltere’de baz› eski ve yeni milletvekilleri savafl karfl›t› oldular. “Ülke çap›nda sendikalar, kitle örgütleri ve siyasi partilerin içinde yer ald›¤› Savafl Karfl›t› Koalisyon’a girme karar›” ald›lar. ASLEF sendikas› Genel Baflkan› Mick Rix, savafla karfl› sendikalar›n aya¤a kalkmas› gerekti¤ini söyledi. Bu sendika bürokrat›na göre, “Savafl ne Afgan, ne ‹ngiliz, ne de baflka bir halka yarar getirecektir. Birilerinin ç›kar› için savaflmam›z aptall›k” (Evrensel, 27-10-2001) En köklü emperyalist burjuvalar›n birden bire h›zl› savafl karfl›t› kesilmelerinin ard›nda insanseverlikleri ya da pasifistlikleri (bar›flç›l›k) yatm›yor. Ne zamanki, sermayelerini ve ç›karlar›n› kopmazcas›na ba¤lad›klar› Britanya’n›n, ABD yan›nda savafla girmesi, kara harekat›na bafllamas›, hele de Irak’a sald›rmas›, Britanya’n›n emperyalist ç›karlar›na ters düflüyor, bu köklü burjuvalar›n savafl karfl›t› damarlar› kabar›yor. Buna sendikalar›, kitle örgütlerini de alet etmekten kaç›nm›yorlar. 14
haber - yorum
PETROL, EMPERYAL‹ST PAYLAfiIM VE AFGAN‹STAN
K
apitalizm tüm dünyaya egemen olup, dünya s›n›rs›zca çok uluslu flirketlerin ve onlar›n siyasal ve ekonomik kurmay› olan devletlerin paylafl›m›na aç›ld›¤›ndan bu yana, yani emperyalizm ça¤›n›n aç›lmas›ndan bu yana, dünya üzerindeki her çat›flman›n, karmaflan›n alt›ndan petrol ç›kt›. Dünya üzerinde, ad› petrolle an›lan tüm bölgeler, emperyalist paylafl›m›n en çetin alanlar› oldu, hala da öyledir. Örne¤in Ortado¤u’nun emperyalistler için k›ymete binmesinin, savafl arifesinde su gibi petrol tüketen savafl gemilerinin ve uçaklar›n›n yap›lmaya bafllanmas›yla ilgisi tesadüfi de¤ildir. O günlerden bu yana, borularla, varillerle akacak petrolün, akan insan kan›ndan daha k›ymetli oldu¤u günler bafllam›flt›r. fiimdi de, Afganistan üzerine çöken kan ve barut kokusuna, petrolün genizleri yakan kokusu kar›flm›fl olmasayd›, flafl›rt›c› olurdu. ABD’de Aral›k 2000 tarihinde haz›rlanan Afganistan Enerji Enformasyon belgesinde flunlar yaz›yor: “Afganistan’›n enerji bak›m›ndan önemi, Orta Asya’dan Arap Denizi’ne petrol ve do¤algaz ihracat› için potansiyel geçifl rotas› olmas›ndan kaynaklan›r. Afganistan üzerinden geçecek milyarlarca dolarl›k petrol ve gaz ihraç hatlar› bulunmaktad›r.” Hazar Bölgesi, Bat› Sibirya ve Basra Körfezi’nin ard›ndan dünyan›n en zengin üçüncü petrol rezervlerini bar›nd›r›yor. Bu petrol rezervinin flu anda belirlenen zenginli¤i 200 milyar varil kadar, bunun bugünkü de¤eri 4 trilyon dolar olara hesaplan›yor, gelecek 15-20 y›l içerisinde bu rezervin Körfez petrolünü geride b›rakabilece¤i söyleniyor. Bölgedeki tek enerji deposu Hazar’daki petr ol ve do¤al gaz de¤il.
Türkmenistan’›n Karakum Çölü dünyan›n en büyük üçüncü büyük do¤algaz rezervine ve 6 milyar varillik petrol rezervine sahip. Bölgenin enerji kaynaklar› flu anda esas olarak Avrupa pazar›na ak›yor. Bölgedeki çok uluslu flirketlerin esas ifltah›n› kabartan pazar ise, rekabetin fliddetli oldu¤u Avrupa pazar›ndan çok daha tatl› karlar vaadeden Asya pazar›. Hazar petrolünü Asya’ya tafl›yacak Orta Asya boru hatt›n› infla etmek için, bir süre önce Unocal adl› bir konsorsiyum kurulmufl. Bu konsorsiyumun planlad›¤› boru hatlar›ndan birisi, Afganistan üzerinden Arap Denizi’ne uzan›yor ve geniflleyen ve gelecek vaadeden Asya pazar›na ulaflmak için en uygun hat buras›. Unocal’›n en büyük s›k›nt›s›, Afganistan’da uluslararas› kabul görmüfl bir hükümetin olmay›fl›yd›. Bu hatt›n inflas› için öncelikle bu gerekiyor. ‹steyenler emperyalist paylafl›m›n sadece ekonomik rekabetle, savafllar olmadan gerçekleflebilece¤ine, devletlerin müdahalesinin olmad›¤› bir dünya kapitalizmine inanmaya devam edebilir. Veya sald›rgan devlet politikalar› olmasa, asl›nda kapitalizmin ne de güzel bir sistem olaca¤›n› düflünenler olabilir. Ancak tüm devletler gibi, ABD ve ordusu da “emir”leri dünyay› kuflatm›fl çok uluslu flirketlerden almaktad›r. Kapitalizmin ›fl›lt›l› medeniyetinin, “teröre karfl› özgürlük ve demokrasi mücadelesi”nin ard›nda, emperyalist paylafl›m›n kana ve petrole bulanm›fl yüzü s›r›tmaktad›r. 15
TUZLA ‹fiÇ‹LER‹NE PATRON VE POL‹S BASKISI ARTTI Düzenin sahipleri ile bekçileri, Tuzla iflçilerinin eylemlerine kendi s›n›f cephelerinden yan›t› vermek için harekete geçtiler. Patronlar, tersanelerdeki iflçilerin kimliklerini toplayarak, sendikal mücadeleye kat›lan ya da eyleme kat›lanlara gözda¤› vermeye girifltiler. Düzenin sahipleri patronlar›n niyeti sadece gözda¤› vermek de¤il, kimliklerin al›nmas›n›n ard›ndan baz› iflçiler iflten at›ld›. Son olarak RMK Tersanesi’nde çal›flan Limter-‹fl Genel Yönetim Kurulu üyesi Hakk› Demiral’› da düzenin bekçisi polis talimat›yla iflten att›. Limter-‹fl Genel Baflkan› Kaz›m Bak›fl polisin Tuzla Tersanesi’ni terörize etmeye çal›flt›¤›n› belirterek, iflçileri dayan›flmaya ça¤›rd›. Düzenin sahipleri olan sermaye patronlar› ve bekçileri polisler, atacak geri ad›m› kalmayan iflçilerin öfkesi ile devrimci kuvvetlerin her nas›l olursa olsun buluflmamas› için tüm sald›r›lar› planl›yor. Biliyorlar ki, devrimci hareketin farkl› güçlerinin siyasal ufuklar›; muhalif konumu, sendikal mücadele s›n›rlar›n› ve s›n›f›n kesimsel ç›karlar›n› aflamasa da, ayaklar›n› bast›klar› devrimci zemin, direnme noktas›ndaki iflçilerle buluflursa ortaya sermaye için hiç hesapta olmayan dinamikler ç›kabilir ve bundan korkuyorlar. Bu korkular›, mücadeleci iflçilerin, s›n›f›n bütünsel ç›karlar›n› ön plana alan ve s›n›f›n farkl› kesimlerini biraraya getiren devrimci s›n›f perspektifiyle buluflmaya bafllamas›yla ete kemi¤e bürünüp, bekçilerin ve patronlar›n karfl›s›na dikilecektir.
Kas›m 2001
6
AKADEM‹K MÜCADELE VE KOMÜN‹ST S‹YASET
Ö
¤renci gençlik, özelde de üniversiteli gençlik hareketi içerisinde, HaziranTemmuz aylar›nda bir “geçmifl dönem” de¤erlendirmesi, EkimKas›m aylar›nda ise bir “yeni dönem” tarifi yapmak adettendir. Kapanan bir dönemin ard›ndan geçmifl süreçte eksik kalanlar› ve kazan›mlar› belirlemek, yaz dönemini bu de¤erlendirmeleri gözeten bir haz›rl›kla geçirmek ve okullar›n aç›lmas›yla birlikte yeni beklentiler ve görevler temelinde yeniden ifle koyulmak bak›m›ndan, böylesi de¤erlendirmelerin bir ihtiyaç oldu¤u tart›fl›lmazd›r. Ancak, asl›na bak›l›rsa böyle bir ihtiyaç okullarla ve e¤itimle o veya bu flekilde iliflki içerisinde olan herkesin sorunudur ve bundan ibaret de¤erlendirmeler okul idareleri, Milli E¤itim Bakanl›¤›, YÖK gibi kurumlar taraf›ndan da yap›lagelmektedir. Bu alanlarda politik bir çal›flma yürüten bir devrimci öznenin ihtiyaçlar› ise elbette ki bu kadar de¤ildir ve de¤erlendirmeleri de bundan ibaret kalamaz. Pratik bir tak›m ihtiyaçlar› karfl›laman›n ötesine geçmek, geçen sürecin siyasal sonuçlar›n› a盤a ç›karmak ve bu sonuçlar üzerinden eksikleri tespit edip kendini her aç›dan yenileyerek bafllamak, devrimci bir öznenin de¤erlendirmelerinin temelini oluflturmal›d›r. Ö¤renci gençlik alan›nda, devrimci siy aset bak›m›ndan uzunca bir dönemdir yaflanmakta olan k›s›rl›k bugün böylesi köklü de¤erlendirmeleri daha da gerekli k›lmaktad›r ve ancak bu yap›ld›¤›nda yeni bir dönemden bahsetmek mümkün olacakt›r. Oysa genellikle gerçekleflmeyen de budur ve bu durumda tarif edilen her yeni dönem eskinin bir devam› olarak kalmakta, bafl-
tan bafllayan bir akademik takvimin d›fl›nda bir yenilikten bahset mek mümkün olmamaktad›r. Devrimci öznelerde yeniden ifle koyulmaktan ileri gelen bir heyecan ve motivasyon, alternatif aç›l›fllarla bafllay›p 6 Kas›m’a kadar devam eden süreçte bir canl›l›k yaratsa da, sonras›nda yine eski rutin çal›flmaya dönülmektedir. Gerek okullar›n kapand›¤› aylarda, gerek bugünlerde, devrimci hareketin üniversite gençlik hareketine dair yapt›¤› de¤erlendirmelerde ve bunlardan ç›kan sonuçlarda ortaya ç›kan, yine ay n› k›s›rl›k olmufltur. Bu de¤erlendirmeler karfl›s›nda bizim söyleyeceklerimiz ise, hiç kuflkusuz “d›flar›dan” yap›lm›fl de¤erlendirmeler olacakt›r. Ancak bu “d›flar›dan” olma durumunun, güçle ve alanla kurulan iliflkilerin düzeyiyle ilgisi yoktur. Komünist hareket, pratikte ne ölçüde temsil edebildi¤inden ba¤›ms›z, devrimci s›n›f›n siyasal temsilcisi olma iddias›ndad›r ve ö¤renci hareketi dahil tüm toplumsal muhalefet hareketleri karfl›s›nda, bu hareketlerin bir parças› olarak de¤il, devrimci bir s›n›f siyasetinin tafl›y›c›s› olarak konumlanmal›d›r. Devrimci hareketin bir kesimi nin “ö¤renci hareketini s›n›f hareketine ba¤lamak” fleklinde bir yaklafl›mla, benzer bir vurguyu yapt›¤› bir gerçektir. Ancak bunun yetmedi¤i, bu alandaki pratiklerin ö¤renci hareketinin bir parças› olmaktan kurtulamad›¤›, kalk›fl noktas›n›n silikleflip bir ö¤renci hareketi yaratma hedefinin öne ç›kt›¤› da ortadad›r. Bunun pratik bir sonucu olarak, muhalif ö¤renciler gibi davranan devrimci kadrolar ve ö¤renci hareketinin kendili¤inden demokratik talepleri olabilecek hedeflerle kendisini s›n›rlayan bir devrimci çal›flma or16
taya ç›kabilmektedir. Ba¤›ms›z bir ö¤renci hareketinin kendi dinamikleri üzerinden geliflmedi¤i böylesi dönemlerde, bu daha aç›k hale gelmektedir. Bu durum, her farkl› alanda farkl› bir içeri¤e bürünen (kad›n hareketi karfl›s›nda feminizmden etkilenen, kitle örgütleri içerisinde çal›fl›rken “demokrat”l›¤a soyunan vb.) parçal› bir siyasetin sonucudur. Kökeni ise s›n›f›n devrimci program›n›n eksikli¤inden ve s›n›f siyasetinin kavran›fl›ndan, alanlarda yaflanan pratik bas›nçlara karfl› koyabilecek bir siyaset anlay›fl›n›n eksikli¤ine kadar bir dizi alandaki zay›fl›klarla aç›klanabilir. Devrimci s›n›f siyaseti aç›s›ndan ö¤renci hareketine bak›fl›n ölçüleri ne olmal›d›r sorusu, bu bak›mdan da önem tafl›maktad›r. Böyle bir bak›fl›n ilk gere¤i, ö¤renci hareketinin kendi akademik-demokratik geliflimini temel almamak ve dikkati, hareketin içerisinde düzeni ve burjuva iktidar› karfl›s›na almak anlam›nda devrimci dinamiklere çevirmektir. Bunun karfl›s›nda, bu ikisinin birbirinden kopar›lamayaca¤›, akademik-demokratik hareketin gelifliminin devrimci dinamiklerin güçlenmesi için zemin haz›rlayaca¤› söylenebilir. Ö¤rencilerin öncelikle akademik mücadeleye kazan›l›p, burada devrimcileflece¤i veya akademik-demokratik mücadelenin geliflm esinin bir aflamas›nda siyasallaflaca¤› fleklinde bildik itirazlar yükselebilir. Bu itirazlar›n dayana¤›, akademik-demokratik mücadelenin, bugüne kadar hep devrimci hareketle içiçe geliflmifl olmas›d›r. Ancak bu durum, akademik-demokratik hareketin kendi do¤as›nda tafl›d›¤› bir nitelikten de¤il, bu mücadelenin bafl›n› bugüne kadar bizzat devrimcilerin çekmifl
6 olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Öncelikle, bu itirazlar› veri alarak, akademik-demokratik mücadelenin her zaman için “ilerici” ve devrimci mücadeleye kanal açan bir karakter tafl›d›¤› fleklindeki önyarg›y› y›kal›m. Akademik-demokratik temelde bir hareket, al›fl›lagelenin d›fl›nda, pekala burjuva iktidar›n›n güçlenmesine hizmet edebilir, gerici reformlar temelinde bir yeniden yap›lanman›n kitle deste¤inin yarat›lmas›na hizmet edebilir. Bugün YÖK’e karfl› olan siyasal kesimlerin çeflitlili¤ini düflünelim. ANAP’tan MHP’ye, islamc› kesimlerden burjuva liberallere kadar genifl bir yelpaze YÖK’ün kald›r›lmas›n› istemektedir. YÖK bugün 28 fiubat’›n radikal islam› sindirmekle ilgili aya¤›n›n üniversitelerdeki dayana¤› olarak, burjuvazinin belirleyici kesimleri için bir anlam tafl›maktad›r ve bu ifllev tamamland›¤›nda burjuvazinin sayd›¤›m›z kesimlerinin bugünkü titrek muhalifli¤i, YÖK’e karfl› “demokrasi ad›na” verilen bir savafla dönüflecektir. YÖK karfl›tl›¤› zeminindeki akademikdemokratik bir hareketin nesnel olarak nas›l burjuva gericili¤ine hizmet edebilece¤i o zaman aç›kça görülecektir. Burjuvazi böyle bir savafla giriflti¤inde, bugünün üniversite ö¤rencisi profili içerisinden hat›r› say›l›r bir kitle deste¤i almas› da flafl›rt›c› olmaz. Böyle bir hareketin nesnel olarak devrimci siyaset için zemin yaratmas› ise beklenmemelidir, 28 fiubat solun içerisinde kimlere alan açt›ysa, bu durum da yine ayn› reformistlerin elini güçlendirecektir. YÖK karfl›t› bir hareketin burjuvazinin kuyru¤una tak›laca¤›n›, devrimci hareketin ise mevcut politik zay›fl›¤› ve pratik yetersizli¤iyle bu nesnel zemini tersine çevirmesinin mümkün olmad›¤›n›, dahas› kendisini buradan ay›rmakta son derece büyük bir güçlük çekece¤ini tahmin etmek zor de¤ildir. Devrimci hareket bu güçlü¤ü sadece YÖK karfl›tl›¤›nda de¤il, bugünkü “özerk
üniversite” talebini burjuvazinin YÖK’ün karfl›s›na koyaca¤› akademik özerklikten ay›rmakta da çekecektir. Bahsetti¤imiz politik zay›fl›k, neye karfl› ve ne için mücadele edildi¤i konusundaki bu türden bulafl›kl›klard›r, pratik yetersizliklerin ne oldu¤unu ise ö¤renci hareketiyle az çok iliflki içerisindeki tüm devrimciler bilmektedir. ”Bir akademik hareketin siyasal hareketi itibardan düflürdü¤ü, ya da onu parçalad›¤›, kendisinden uzaklaflt›rd›¤› durumlar›n bulunmas› mümkündür. Böyle bir durumda sosyal-demokrat (komünist-MAYA) ö¤renci gruplar› do¤al olarak ajitasyonlar›n› böyle bir harekete karfl› yo¤unlaflt›rmak yükümlülü¤ündedir.” (“Ö¤renci Hareketi ve Bugünkü Siyasal Durum”, Lenin-1908) Peki, böyle olmayan bir durumda komünistler ne yapmal›d›r? Yap›lmas› gereken akademik hareketin bir parças› olmak m›d›r? Aksine, biraz önce, akademik hareketle özdeflleflip onun parças› olanlar›n, gerekti¤i zaman onun karfl›s›nda olmakta zay›f kalaca¤›n› gösterdik. Komünistlerin akademik hareket karfl›s›nda hiçbir koflulda taviz vermeyecekleri tutum, her zaman için bu hareketin s›n›rl›l›¤›n› göstermek, ö¤renci hareketini iktidara karfl› siyasal eyleme k›flk›rtmak, düzenin etrafl› ve bütünlüklü bir teflhirini gerçeklefltirmektir. “D›flar›da” olmak ve hareketin bütününe de¤il hareketin içerisinde böyle bir ajitasyondan etkilenecek devrimci dinamiklere dikkatleri yo¤unlaflt›rmak, iflte tutumun gere¤idir. Akademik hareketin bir bütün olarak devrimcileflebilece¤ini düflünmek ve bütününe seslenmek kayg›s›yla devrimci ajitasyondan geri durmak hareketin içerisindeki devrimci ö¤eleri de siliklefltirecek, hatta akademikdemokratik mücadele içerisinde bo¤mak sonucunu yaratacakt›r. Ö¤renci hareketinin içerisinde birbirinden kesin olarak çok köklü ayr›mlarla farkl›laflan siyasal 17
Kas›m 2001 ak›mlar vard›r, reformistler, ulusal solcular, anarflistler, Kemalistler, siyasete hiç bulaflmay›p akademik zeminde kal›nmas›n› öngören burjuva siyaseti ve nihayet devrimciler... Tüm bu ak›mlar, köklü ayr›mlar›na ra¤men, akademik-demokratik mücadele içerisinde ayn› taleplerle ayn› zeminde buluflabilmektedir. Siyasal ayr›mlar ise, bu siyasal öznelerin akademik zeminin tamamen d›fl›nda yürüyen siyasal çal›flmas›nda kendini göstermektedir. Ö¤renci sorunlar›n›n veya polis copunun bir ö¤renciyi devrimci yapmaya yetmeyece¤i düflünülürse, hareketin içindeki devrimcileflmeye aç›k unsurlar›n devrimci mücadeleyle buluflmas›, üniversitelerde akademik mücadelenin tamamen d›fl›nda yürüyen devrimci çal›flmalara veya bu unsurlar›n devrimci militanlarla kuracaklar› tesadüfi iliflkilere kalmaktad›r. “Ö¤renci hareketinin devrimcileflmesi, ö¤renci gençli¤in kendi içinde siyasal bir ayr›flma yaflamas›n› gerektirir.” (Ö¤renciye ‹fl, Çal›flana Ö¤renim Hakk›Maya Broflürleri 6) Ö¤renci gençli¤in içerisinde, devrimci hareketin böyle bir ayr›flmadan çekinmesini haks›z ç›karacak denli güçlü devrimci dinamikler bulunmaktad›r. Bunlar› a盤a ç›karmak ise, akademik hareketin bütünü karfl›s›nda devrimci kimli¤i siliklefltirerek de¤il, akademik ve siyasal mücadele içerisinde bu dinamikleri hedefleyen bir çal›flmayla mümkündür. Bu bak›flla geçen y›l üniversitelerdeki akademik hareketin temel gündemlerinden birisi olan formasyon hakk› için yürütülen mücadeleye dair flöyle bir de¤erlendirme yapabiliriz. Formasyon hakk› için geliflen tepkilerin özünde, üniversiteye meslek ve ifl sahibi olmak beklentisiyle gelen ö¤rencilerin, iflsizli¤in so¤uk yüzüyle okulu bitirmeden karfl› karfl›ya kalmas›n›n yaratt›¤› hayal k›r›kl›¤› vard›r. Böyle bir hareket, kendinden öte bir iflsizli¤i görmeyen, ifl güvencesini bir üniversite mezunu
Kas›m 2001 olarak kendisinin sahip oldu¤u bir ayr›cal›k olarak de¤erlendiren ö¤rencinin bak›fl› veri al›nd›¤›nda, bu ayr›cal›¤› korumay› hedefleyen bir hareket olarak de¤erlendirilebilir. Nitekim bu hareketin bafl›n› çeken reformistlerin de bundan öte bir yaklafl›m› yoktu ve olmas› da beklenemezdi. Devrimcilerin önemli bir kesimi, tam hücre karfl›t› kampanyalar›n yükseldi¤i dönemlere denk gelen bu gündeme ilgi göstermezken, s›n›rl› bir kesim de bu eylemlerde reformistlerle ayn› politik içerikte buluflmufltu. Bu, görüntüde reformistlerle devrimcilerin ayr›flmas› gibi bir tabloyu ortaya ç›karm›fl olsa da, asl›nda devrimci hareketin yukar›da bahsetti¤imiz politik zay›fl›¤›n› ve pratik yetersizli¤ini gizleyen bir durum yaratm›flt›. Oysa formasyon eylemlerine kat›lan ö¤rencilerin tümüne seslenme kayg›s›n› bir kenara b›rak›p, içerisindeki devrimcileflebilecek güçlere seslenmeyi öne alan, iflsizli¤in kapitalizmle ba¤›n› kurup tek bafl›na kurtuluflun olmad›¤›n› anlatan, hareket içerisinde mevcut iktidara karfl› bir ajitasyonu gerçeklefltiren devrimci bir çaba mümkündü ve bu çaba formasyon eylemlerindeki baz› unsurlar› rahats›z edecek olsa da, hücre karfl›t› mücadeleyi bölmek bir yana, devlete karfl› bir duruflta devrimciler ad›na aç›lan ikinci bir cepheden bu mücadeleye kan tafl›mak sonucunu bile ya-
6 ratabilirdi. Devrimci hareketin, akademik mücadele içerisine benimsedi¤i çizginin reformist bulafl›kl›klar tafl›d›¤›n›, bu koflullarda üniversitelerde ayr›m›n› sadece akademik zeminin d›fl›nda yürüyen bir devrimci politik çal›flma içerisinde ortaya koyabildi¤ini söylemifltik. Geçen y›l boyunca hücre sald›r›s›na karfl› devrimci tutsaklar› destekleyen çal›flmalar bunun bir örne¤i oldu. Bu alanda yürüyen mücadelenin geçen dönemin en anlaml› çabas› oldu¤unu kaydetmek gerekiyor. Ankara’da hücrelere karfl› oluflan üniversiteleraras› platform baflta hiç beklenmeyen bir canl›l›k yaratt›, ‹stanbul’da ve baflka illerde 19 Aral›k sald›r›s›n›n ard›ndan geliflen eylem liliklerin esas gücü üniversite ö¤rencilerine dayand›. Devrimci tutsaklar› desteklemenin devrimci kimli¤i ayr›flt›ran içeri¤i düflünüldü¤ünde, bu noktada akademik mücadele içerisinde tafl›nan “ö¤renci” kimli¤iyle, devrimci kimlik aras›ndaki ikilik net bir biçimde ortaya ç›kt›. “F tipi zindanlardaki devrimciler, bizim paras›z e¤itim hakk›m›z için de ölüm oruçlar›na yat›yorlar” fleklindeki kaba yaklafl›mlarla, bu çeliflkinin afl›lmas› mümkün olmad›. Bu süreç, devrimci siyasetin, üniversitelerde genifllik aç›s›ndan flimdilik s›n›rl› da olsa, son derece güçlü ve dinamik bir zemine sahip olabilece¤ini bir kez daha göstermifltir. Devrimci siyaset aç›s›ndan bu dinamikleri genel bir ö¤renci kitlesinden ayr›flt›rman›n nesnel zorunlulu¤u, ayn› zamanda ayr›flt›r›c› bir müdahalenin yolunu da göstermektedir. “... ö¤renci gençlik homojen bir topluluk de¤ildir, geçici bir toplumsal kategori oldu¤u kadar, ö¤renciler de geldikleri s›n›f konumuna uygun reflekslerle ayr›flabilmektedir.... Ancak, özellikle üniversite gençli¤inin hemen tümünü kesen ortak payda ise sistem içinde ayr›cal›kl› bir yer edinmeye dönük bir beklenti içinde 18
olmas›d›r. “... Tüm bu nedenlerle, sistemi toptan karfl›s›na alarak yeni bir düze n içi n m ü cade l e edenlerin, toptan bir ö¤renci hareketi gelifltirmek gibi bir amaçlar› olamaz. S›n›fsal bir bak›fl temelinde ö¤renci gençlik h are ke t in i ay r› flt ›r mak , i fl çi gençlikle, iflçi s›n›f› saflar›nda yeralma tercihi yapm›fl ö¤rencileri, ayn› programatik-politik bak›flla e¤itmek, komünistlerin bafll›ca amaçlar›n› oluflturur.” (Ö¤renciye ‹fl, Çal›flana Ö¤renim Hakk›-Maya Broflürleri 6) Kapitalizmi ve kapitalist e¤itimi cepheden karfl›s›na alan, ö¤retim sorununu sadece dar anlamda ö¤rencilerin sorunu olarak de¤il, genç iflçilerin sorunu olarak ele alan, bu temelde ö¤renci kitlesi içerisindeki devrimcileflmeye aç›k ö¤eleri iflçi s›n›f›ndan yana siyasal bir tercihe ça¤›ran bir mücadele, komünistlerin üniversitelerdeki varolufl nedenidir. Üniversite gençli¤i içerisinde, bu ça¤r›ya yan›t verecek devrimci dinamikler mevcuttur. Geçen dönem boyunca idari soruflturmalar›n, gözalt›lar›n, operasyonlar›n, polisin istihbarat faaliyetinin yo¤unlaflmas›n›n gösterdi¤i kadar›yla, düflman da bunun fazlas›yla fark›ndad›r. Yeni dönem artan bask›larla bafllam›flt›r, ancak flu bir gerçektir ki; bu bask›lar›n hiçbiri, ö¤renci gençlik aras›nda bir ucu toplumun ba¤r›ndaki çeliflkilere dayanan bu devrimci dinamikleri, bu bedeli gö¤üslemekten al›koymayacak, sindirmeye yetmeyecektir. Üniversitelerdeki genç komünistler, kapitalist düzeni cepheden karfl›s›na alan bir s›n›f perspektifiyle, bu devrimci dinamikleri etkilemeyi hedefleyen militan bir ç›k›fl› gerçeklefltirme göreviyle karfl› karfl›yad›rlar. Yolumuz iflçi s›n›f›n›n devrimci yoludur.
6
Kas›m 2001
SINIFIN AYRICALIKLI KES‹MLER‹NE VE KAZANILMIfi HAKLARA YÖNELEN SALDIRI...
TAR‹HSEL B‹R DE⁄ERLEND‹RME G. ULAfi
SCB’nin çözülmesi, komünizm t ehlikesi v e ortak düflman› karfl›s›nda kendi aralar›ndaki hegemonya, pazar ve pay kavgalar›n› ikinci plana atmak zorunda kalan emperyalistkapitalist güçlerin, büyük ve birlefltirici bir düflmandan yoksun kalmas› anlam›na gelmektedir. Dahas›, çözülüflle birlikte bir bütün olarak emperyalist sistem, kendisine alternatif bir sistemin denetleyici, kendi sistemini ›slah etme (reform) anlam›nda düzeltici bas›nc›ndan da kurtulmufltur. fiimdi, bütün sorun ve çeliflkileriyle, insanl›k d›fl› özüyle ç›r›lç›plak ortadad›r.” (S. 23) Kapitalizmin pervas›z sald›rganl›¤› sadece bombalar ya¤d›rmas›yla sürmüyor, ayn› zamanda uzun zamand›r yürürlükte bulunan tarihsel bir sald›r› ile de devam ediyor. ‹flçi s›n›f›n›n Ekim Devrimi ile birlikte ilerleyen ve geniflleyen mücadele mevzileri, s›n›f›n tüm kesimlerinin savafl›m› ile kazan›lm›fl haklar› geri al›n›yor. Bu, iflçi s›n›f›n›n, düne kadar ayr›cal›kl› kesimlerinin de art›k artan bir h›z ve kitlesellikle s›n›f›n ayr›cal›ks›z, sigortas›z, her türlü ifl ve sosyal güvenceden yoksun kesimlerinin aras›na itilmesi demektir. Bu süreç, kapitalizmin tarihsel bir sald›r›s›d›r, kesinlikle yerel, bölgesel ya da k›smi bir sald›r›s› de¤ildir, dünya çap›nda gerçekleflmektedir. Bu sald›r›n›n dünyan›n farkl› bölgelerinde farkl› h›zlarda gerçekleflmesinin tek nedeni, iflçilerin kendili¤inden tepkilerinin kontrol alt›na al›nmas›d›r, yoksa sald›r›
“S
dünya çap›ndad›r. Tereddütsüz görülmesi, tekrar hat›rlanmas› gereken sald›r› budur: ‹flçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› kesimlerine de geniflleyen sald›r›. ‹flçi s›n›f›n›n geçmiflteki mücadeleleri ile kazan›lm›fl bugün ise s›n›f›n bir kesiminin ayr›cal›¤› haline getirilmifl haklara yönelik sald›r›. Bu sald›r› emperyalist-kapitalist sistem için zorunludur. Kapitalist sistem, iflçi s›n›f›n›n devrimci yükseliflini engellemek için s›n›f›n bütünün kazan›m›n› onun bir kesimine ayr›cal›k olarak vermek ve onu sat›n almak isterken, bugün buna ihtiyaç duymamakta, bu kesimleri s›n›f›n örgütsüz ve güvencesiz kesimleri aras›na katmakta hiçbir sak›nca görmemektedir. Bu kapitalist aç›s›ndan azami kar›n, azami sömürünün zorunlu bir sonucudur ve sistem için kaç›n›lmazd ›r; ama bir o kadar da y›k›c›d›r. Ama ayn› kaç›n›lmazl›k sistemin mezar kaz›c›s›n›n gücünü art›rmaktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n farkl› kesimleri aras›nda birleflmenin ola naklar› daha fazla artmaktad›r. ‹flte böyle bir tarihsel dönemde, iflçi s›n›f›na yönelik bu s›n›f savafl›n›n, geçmiflini, tarihsel anlam›n› ve derslerini ç›karmak, iflçi s›n›f›n›n kesimsel ç›karlar› yerine bütünsel ç›karlar›n› savunmak, iflçi s›n›f› devrimini savunan komünistler için önemlidir. SSCB’nin çökmesi bu sald›r› için bir dönemeç olmufltur. Böy lece, “emperyalist sistem, kendisine alternatif bir sistemin denetleyici, kendi sistemini ›slah etme (reform) anlam›nda düzelti19
ci bas›nc›ndan da kurtulmufltur.” Bu bas›nçtan kurtulmas›yla birlikte, kapitalist sistem geçmiflte zorunlu olarak tan›d›¤› birçok haktan kurtulmak için, tüm gücüyle sald›r›ya geçmifltir. ‹flgüvencesi, sigorta, emeklilik haklar›, sosyal güvence gibi birçok hak, bugün özel sigorta, bireysel emeklilik, sosyal güvencelerin k›s›tlanmas›, kamu harcamalar›n›n kesilmesi ad›na dünya çap›nda geri al›nmaktad›r. Burjuvazinin ‘ 8 0’l eri n so n un dan i t iba ren “devletin küçülmesi, kamu harcamalar›n›n k›s›lmas›” sloganlar›n›n ard›nda iflçi s›n›f›na karfl› aç›lm›fl bu s›n›f savafl› 盤l›klar› vard›r. Peki s›n›f›n bu kazan›mlar› nas›l elde edildi? Bunlar nas›l iflçi s›n›f›n›n bir kesimi için ayr›cal›k haline geldi? ‹flte bu sorular, iflçi s›n›f›na yönelik bu sald›r›ya yan›t vermek için yaflamsal önemdedir. Burjuva s›n›f›n bu tarihsel sald›r›s› karfl›s›nda iflçi s›n›f›n›n bir s›n›f olarak yekvücut dikilebilmesi için, devrimci önderli¤in zorunlu olarak ç›karmas› gereken dersleri içermektedir. Ayn› zamanda hesaplafl›lmas› gereken bir tarihsel dönemi de bar›nd›rmaktad›r bu tarih. Kapitalist sistemin geçmiflte birçok hakk›, zorunluluk olarak tan›mas›, bu haklar›n iflçi s›n›f›n›n bütünsel mücadelesi ile kazan›ld›¤› gerçe¤ini karartmaz. Ama bu haklar›n arkas›nda örgütlü olarak duran, hele de bu haklar› alman›n ötesinde, örgütlü s›n›f mücadelesini burjuva egemenli¤ine yönelten bir iflçi s›n›f› ön-
Kas›m 2001 derli¤inin bulunmas› durumunda, burjuvazi için geriye do¤ru bir ad›m olan bu haklar, sistemin y›k›lmadan önceki çaresiz suspaylar› olurlar. Ama Ekim Devrimi’nden sonra yaflananlar böyle olmad›¤›n› gösterdi. Bu haklar›n arkas›nda örgütlü olarak duran iflçi s›n›f›, mücadelesini devrimle taçland›ramad›¤› müddetçe, kazan›lm›fl haklar›n arkas›nda s›n›f›n genelinin durmas› beklenemezdi. Burjuvazi ile proletarya aras›ndaki s›n›f savafl›nda güçlerin kal›c› olarak dengede olmas› beklenemez. Aksine, iflçi s›n›f› aç›s›ndan kazan›mlar›n süreklili¤i sa¤lanmad ›kça, burjuvazi bu mevzilerin arkas›n› boflaltarak, bu kazan›mlar› iflçi s›n›f›n›n dar bir kesiminin hakk›na indirger. Böylece s›n›f›n genifl kesimi yine sigortas›z, sendikas›z, güvencesiz olarak a¤›r sömürüye tabi tutulabilir, art›-de¤er sömürüsü yine dizginsizce vahflileflebilir. ‹flçi s›n›f› bölünmüfl, bir kesimine suspay› verilerek genifl kesimlerin birleflmesinin önüne geçilmifl olur. ‹flçi s›n›f›n›n kazan›lm›fl haklar›n arkas›nda durmakla kalmay›p, mücadeleyi devrime tafl›yan bir örgütlülükle durmas›n›n koflulu, devrimci bir önderli¤in süreklili¤idir ve on y›llard›r eksik olan budur. ‹fl saatlerinin k›salt›lmas›, 8 saatlik iflgünü, sigorta ve emeklilik hakk› gibi birçok kazan›m, Ekim Devrimi’nden sonra dünya üzerine yay›lan ve güçlü merkezi bir önderli¤e, yani Komünist Enternasyonal’e kavuflan iflçi s›n›f›n›n mücadelesi ile kazan›lm›fl ya da güvencelenmifltir. Bu devrimci önderlik sayesindedir ki, dünya üzerindeki herhangi bir kapitalist ülke, kendi iflçi s›n›f›na vermek zorunda kald›¤› haklar karfl›l›¤›nda sömürgelerindeki iflçileri daha fazla sömür meye cüret edememifltir. Komünist Enternasyonal de, iflçi s›n›f›n›n farkl› ülkelerdeki mücadelesini ortak merkezde birlefltirmifl, s›n›f›n bütünsel ç›karlar›n› savunmaya yö-
6 nelmifltir. Üçüncü Dünya Kongresi’nde Taktik Üzerine Tezler’de s›n›f›n kesimsel de¤il, bütünsel ç›karlar›n› savunman›n zorunlulu¤unun vurgulanmas›, iflsizlerin, s›n›f›n örgütsüz, sendikas›z ve güvencesiz kesimlerinin örgütlenmesine yönelinmesi gerekti¤inin aç›k seçik vurgulanmas› bunu kan›tlar. ‹flçi s›n›f›n›n devrim mücadelesini ve bütünsel ç›karlar›n› siyasal ve ekonomik alanda birbirinden kopmaz olarak ba¤layan ve savunan Komünist Enternasyonal olmufltur. Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresinden sonra, dünya komünist hareketinin örgütsel merkezinin program anlay›fl›ndaki gerilemeler, birleflik iflçi cephesinin birleflik halk cephesi, faflizme karfl› birleflik cephe gibi s›n›f uzlaflmac› bir programa evrilmesi, ulusal komünist partilerin s›n›f uzlaflmac› tutumlar›na yans›m›fl, dünya iflçi s›n›f›n›n bütünsel ç›karlar›, SSCB’nin korunmas›, “tek ülkede sosyalizm”in yaflat›lmas› ad›na unutulmufltur. SSCB’nin korunmas›, diplomatik manevralara dönüfltürülmüfl, giderek de farkl› ülkelerdeki devrimci ç›k›fllar›n önüne engel olmufltur. 4. Kongre’den sonra proleter devrimlerin ve kurulmufl, kurulacak olan proletarya diktatörlüklerinin tek güvencesi olan Ko münist Enternas yon al d e, SSCB’nin diplomatik arac›na indirgenmifl, Sovyet devletinin kendi politikas› ile ba¤›ms›z komünist devrimci bir dünya partisi olan Komünist Enternasyonal’in strateji ve takti¤i birbiriyle özdeflleflmifltir. Proletaryan›n uluslararas› mücadelesinde, bütünsel ç›karlar›n› savunabilecek ve merkezi olarak mücadeleyi örgütleyebilecek tek araç, nesnel koflullar daha da yak›c›lafl›rken diplomatik bir araca çevrilmifl, giderek de ihtiyac›n ortadan kalkt›¤› gerekçesiyle kapat›lm›fl, uluslararas› komünist örgütlenme ulusal partilerin haberleflmesine indirgenmifltir. Geçmiflte tan›nan haklar, bugün iflçi s›n›f›n›n genelinin de¤il, 20
bir kesiminin hakk› haline geldi¤i müddetçe, bu kesime tan›nm›fl bir ayr›cal›k olmufltur. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci önderli¤inin dolay›s›yla devrimci siyasetinin s›n›f savafl› alan›nda olmad›¤› koflullarda palazlanan sendikal bürokrasi, iflçi s›n›f›na tan›nan ayr›cal›k haline gelmifl bu haklar› sadece bu kesimlerin ç›karlar› için savunan, s›n›f›n kesimsel ç›karlar› üzerinden var olan bir asalak haline gelmifltir. Oysa ki, “kazan›lm›fl haklar›n” tarihini ve nas›l kazan›ld›klar›n› bilmek sorunun devrimci çözümünü de aç›k yüreklilikle ortaya koymay› gerektirir: bu haklar geçmiflte iflçi s›n›f›n›n kesimsel de¤il genel ç›karlar›n›n mücadelesi ile kazan›lm›flt›r, öylece söke söke burjuvaziden kopar›lm›flt›r. Bugün ise bu haklardan iflçi s›n›f›n›n genelinin kullanabildi¤i haklar de¤illerdir. Aksine bunlar› kullanabilmek ayr›cal›k haline gelmifltir. Bu gerçe¤in gözüne cesaretle bakmayanlar ya safdillerdir ya da sendika bürokratlar› gibi genifl y›¤›nlar› aldatmak peflindedirler. Öyle ise “kazan›lm›fl haklar›” gerçekten koruman›n tek yolu, iflçi s›n›f›n›n genifl kesimleri ile mücadeleye giriflmektedir. Bugün iflçi s›n›f›n›n dar bir kesimi için kullan›labilen haklar haline gelmifl kazan›lm›fl haklar›n geçmifl s›n›f mücadelelerinin talebi oldu¤unu bilince ç›kartman›n, onlar› savunman›n tek koflulu, iflçi s›n›f›n›n sendikas›z sigortas›z, her tür sosyal hak ve güvenceden yoksun kesimlerinin aras›nda örgütlenmek, onlar›n taleplerini di¤er kesimlerle birlefltirmekten geçer. Bugün burjuvazinin tarihsel sald›r›lar› ile iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› kesimlerinin de artan h›z ve kitlesellikle haklardan yoksun kesimlerin aras›na kat›lmas›, burjuvazinin iflçi s›n›f mücadelesine att›rd›¤› bir geri ad›md›r. Ama bu geri ad›m› ileriye s›çraman›n koflulu yapabilmenin zeminini de haz›rlamaktad›r.
Kas›m 2001
“Ben buraya kadar anlatt›klar›m› samimiyetle inand›¤›m Marksist-Leninist düflünce u¤runa yapt›m. Ve sonuçtan asla piflman de¤ilim. ”(Sorgu, ‹. Kaypakkaya)
B‹RL‹K VE BÖLÜNME PRAT‹⁄‹YLE DEVR‹MC‹ HAREKET -IV-
71 DEVR‹MC‹ HAREKET‹N‹N ‹LER‹YE ÇIKMADA EN GEL‹fiK‹N HALKASI: TKP(M-L) Ertan GÖKSU
TKP(M-L)’nin Öncülü Olarak PDA TKP(M-L), 71 devrimci hareketi içinde zaman olarak geç, ama Marksizm’den etkilenmesi ve devrimci örgüt formu bak›m›ndan en ileri konumdayd›. Bunda ayn› zamanda geç kalman›n avantaj›n› de¤erlendirme de denilebilir. Ne var ki, TKP(M-L)’nin bu konumu, sadece geç ortaya ç›kmas›yla iliflkili de¤ildi. TKP(M-L) 1969 sonunda gerçekleflen MDD içindeki bölünmede PDA kesiminin içinden gelen kadrolarca oluflturuldu. PDA ideolojik olarak MDD’den köklü kopufl anlam›na gelmese de, ayr›l›ktan k›sa süre sonra MDD’nin ulusalc› çizgisinden bir ölçüde uzaklaflarak, uluslararas› ak›mlarla iliflkiye geçme ve ona ba¤lanma tercihinde bulunmas›, Marksizm ve devrimci örgüt formu konusunda temel bir referansa sahip olmas›n› sa¤l›yordu. Öte yandan, PDA-ASD ayr›flmas›n›n temel motiflerinden biri ise, kitleler ve öncü savafl› konusunda bir farkl›lafl man›n ortaya ç›kmas›yd›. ASD, daha sonra THKP-C’yi, THKO’yu oluflturan kadrolar reformizmden kopuflu, öncü savafl› anlay›fl› temelinde yaflam›fllard› ve onlar›n damgas›n› tafl›yordu. Oysa PDA, politik olarak sa¤ bir konumu, temel bir Marksist argümanla rahatl›kla kamufle ederek, devrimin kitlelerin eseri olaca¤› temas›n› iflliyor ve iflçi ve emekçi kitlelerine yönelifli savunuyordu. Bu, PDA’n›n genel niteli¤i içinde, devrimci varolufltan uzaklaflma, devrimcilerle ayr›m çizgilerini çekme gibi bir anlama sahip olsa da, içinde bar›nd›rd›¤› emekçi kökenli ve bir k›s›m ö¤renci kadrolarda, içtenlikli bir flekilde iflçi ve köylülerle birleflme çabas›n› gelifltirmek olarak somutlan›yordu. Bu aç›dan PDA’y› Ankara ve ‹stanbul merkezi olarak kendi içinde ayr›flt›rmak bile olanakl›. Ankara grubu, hareketin merkezini oluflturan kadrolardan olufluyordu. Ki, bu kadrolar genellikle burjuva aile çevresinden gelen ve meslek sahibi ayd›nlardan olufluyordu. Bu kadrolar›n hemen hepsi, üniversitelerde asistanl›k görevlerinde bulunuyordu. Oysa ‹stanbul grubu, genellikle ö¤renci gençlik çevresinden olufluyor ve bunlar, emekçi ve ezilen ulusa men-
sup olma kökenleri nedeniyle hem devrimi, hem de devrimcili¤i ciddiye alarak, tüm dikkatlerini iflçi ve köylü kitleleriyle birleflmeye ay›r›yordu. MDD’nin 1969 sonunda PDA (Proleter Devrimci Ayd›nl›k) ve ASD (Ayd›nl›k Sosyalist Dergi) olarak bölünmesi, MDD’nin tabandan gelen devrimci bask› karfl›s›nda konumunu koruyamamas› ile ilgilidir. ‹flçi ve ö¤renci hareketinde geliflen radikalizm, MDD’nin, hareketi düzen içinde tutarak T‹P’e alternatif bir politik oluflum yaratma ve düzend›fl› muhalefeti sol bir cuntan›n deste¤i haline getirme plan›n›n da giderek bozulmas›n› getirdi. PDA ve ASD ayr›flmas›, asl›nda MDD hareketinin aktif iki önderinin, Mihri Belli ve Do¤u Perinçek’in tabandaki radikalizmle kendi aras›na ayr›m çizgisi çizme kayg›s›n›n sonucudur. Özellikle de, ö¤renci hareketinin ba¤›ms›z bir dinamik olarak düzeni rahats›z eden eylemleri, ordu içinde ciddi bir hoflnutsuzluk yarat›yor, askeri darbe planlar›n› sekteye u¤rat›yordu. Düzeni ve onun bir parças› olarak orduyu rahats›z eden tek tek eylemlerden çok, ö¤renci ve iflçi hareketinin kontrolsüz geliflimi idi. Yoksa, tek tek eylemler hareketin kontrolü ellerinde oldu¤u ölçüde, darbe planlar›n› kolaylaflt›r›c› bir etki de yap›yordu. Ayr›l›k öncesinde, Ayd›nl›k’da “macerac›l›k” elefltirisine yer veren yaz›lar ç›kmas›, daha sonra THKO ve THKP-C’yi oluflturan kadrolarda rahats›zl›k yarat›yordu. Zaten bu yaz›lar›n amac› da, ö¤renci hareketi içindeki radikalizmi kontrol alt›nda tutma ve ba¤›ms›z bir devrimci dinami¤in flekillenm esini engellemekti. Bu yaz›lar MDD’nin bir numaral› önderi olan M. Belli’nin onay›yla yay›nlan›yordu. Ancak MDD önderli¤ine yönelik tepkiler art›nca, MDD içinde bölünme de kaç›n›lmaz hale geldi. Hareketin iki önderinin bölünmeyi izah›, bu bölünmenin hangi zeminde ortaya ç›kt›¤›n› da aç›kl›yordu. Sonuçta bölünme kesinleflti, M. Belli’nin birli¤i korumaya dönük çabalar› sonuç vermeyince, M. Belli, cuntac› amaçlar› için radikal gençlik önderleriyle birlikte davranmak durumunda kald›. Bu nedenle de, ASD, PDA’n›n “il-
Kas›m 2001
6
kesiz birlik cephesi” nitelemesiyle karfl› karfl›ya geldi. Daha sonra TKP(M-L)’nin kurucular› olacak kadrolar, en baflta da ‹brahim Kaypakkaya, T‹P-MDD bölünmesinde, en baflta T‹P saflar›nda yeralsalar da, tabandaki radikalizm, onlar›n da MDD saflar›nda yerini almas›n› sa¤lad›. ‹brahim Kaypakkaya 23-24 Mart 1968 günü Toplanan FKF ikinci kurultay›nda, Çapa Yüksek Ö¤retmen Okulu ö¤renci temsilcisi olarak delegedir. Kongre’de, FKF’nin ‹stanbul fiubesi’nde T‹P’in etkinli¤i nedeniyle Do¤u Perinçek’in baflkan olmas› için oy kullanan ‹brahim Kaypakkaya, 8 Temmuz 1968’de, FKF stratejisine ayk›r› hareket etti¤i için, Do¤u Perinçek’in baflkanl›ktan düflmesi için oy kullan›r. Okuldan yak›n arkadafl› olan Ali Taflyapan’a: “Dün gece Aksak Timur’un defterini dürdük” der. Ancak bu uzun sürmez. MDD-T‹P ayr›flmas›n›n belirginleflmesi ve MDD’nin güç kazanmas›, ‹brahim Kaypakkaya’y› da etkiler ve 1968 sonbahar›nda MDD görüflüne ikna olur ve Arslan K›l›ç’a: “Yahu ben yan›lm›fl›m. Sosyalist devrim görüflü Türkiye için hatal›d›r. Art›k ben de MDD görüflünü savunuyorum. Lenin’in bu konudaki kitaplar›n› da okudum” der ve kitaplardan örnekler verir. ‹brahim Kaypakkaya henüz MDD’ci olmadan, Deniz ve arkadafllar›, ‹brahim Kaypakkaya’y› MDD’ye ikna etmek için kafa yormaktad›r ve bu amaçla bir piknik düzenlerler. Tüm bu geliflmelerin ürünü olarak, ‹brahim Kaypakkaya, art›k MDD’nin aktif bir savunucusudur. 2 Ekim 1969 ‹stanbul YÖOÖ (Yüksek Ö¤retmen Okulu Ö¤rencileri) Fikir Kulübü üçüncü kurultay›nda -ki, henüz PDAASD saflaflmas› resmiyet kazanmasa da belirginleflmifltir‹brahim Kaypakkaya bir konuflma yapar: “Ö¤renci hareketleri küçük burjuva hareketlerdir. Bunlarla art›k u¤raflmaya gerek yoktur. Ö¤renci kitlesinden kopuyorsunuz. Bu çizgi sizi bir avuç silahl› düellocu haline getirir. Köylülerin içinde çal›flmak gereklidir.” Bu konuflma, ayn› zamanda, daha sonra THKO ve THKP-C’nin kurucular› olan gençlik önderleri ile de yollar›n ayr›lmas› ve devrimci kavgan›n baflka bir mecrada sürdürülmesi anlam›na gelmektedir. Tüm bu geliflmeler ›fl›¤›nda, ‹brahim Kaypakkaya’n›n PDA saflar›nda yeralmas›nda üç temel faktör vard›r. Birincisi, PDA-ASD ayr›l›¤›nda, PDA daha fazla Marksist argümanlara yer vermektedir. ‹brahim Kaypakkaya ise, daha MDD-T‹P ayr›flmas›nda saf›n›, Lenin’in kitaplar›n› okuyarakbelirlemifl, karar›n› vermifltir.(1) ‹kincisi, PDA Marksist argümanlara sahip olmas›n›n da bir sonucu olarak, kendi varl›k zemini ve ideolojik konumunu uluslararas› hareketle iliflkilendirmektedir. Bu iliflki, daha fazla ÇKP’nin saf›nda yer almayla sonuçlanm›flt›r. Bu durumu flöyle anlatmak da olanakl›, genel devrimci atmosfer içinde, devrimci gençlik önderleri, devrimci ç›k›fllar›n› kafalar›na yatk›n bir modelle çözmede son derece atak bir davran›fl göstermektedirler; ba¤›ms›z bir Marksist formasyon kazanmaya ne vakitleri vard›r, ne de olanaklar›. ‹brahim de bu koflullarda, kendini Çin modeline yatk›n görmekte ve bu vesileyle PDA saflar›nda yerini almaktad›r. Bu durum, MDD teorisiyle Çin Devrimi aras›nda daha do¤rudan iliflki kurmay› kolaylaflt›rmaktad›r. Örne¤in, ASD saflar›nda yeralan ö¤renci önderlerinin kendi devrimci çizgilerini Küba ve Güney Amerika üzerinden oluflturmalar›, ‹brahim Kaypakkaya’n›n Marksist formasyonuyla pek üstüste düflme-
mektedir. Üçüncü etken ise, Türk Solu çal›flmalar› içinde, sonradan PDA saflar›nda yeralan kadrolarla gelifltirdi¤i yak›n iliflkidir. Bu yak›n iliflki, PDA-ASD ayr›flmas›nda politik tercihte önemli bir yer iflgal etmektedir. Ö¤renci hareketiyle ilgili vard›¤› sonuç ve öncü savafl› konusunda ulaflt›¤› kavray›fl›n sonucu olarak, FKF kongresinden sonra, ‹brahim Kaypakkaya, çal›flmalar›n›n a¤›rl›¤›n› iflçi ve köylü mücadelesine verir. Trakya’daki bir k›s›m köylü eylemlerine kat›l›rlar ve bunlarla ilgili Türk Solu dergisine haberler yazar. ‹brahim Kaypakkaya ve arkadafllar› için, iflçi ve köylü kitleleriyle iliflki, hem benimsedikleri Mao’cu çizginin, hem de devrimci bir varoluflun gere¤idir. TKP(M-L)’nin Oluflum Süreci ‹brahim Kaypakkaya’n›n içinde bulundu¤u PDA, Maoculu¤u resmi çizgi olarak benimsemesine ra¤men, temelde MDD’cili¤i sürdürmektedir. “Sol” bir cuntaya bel ba¤lama, ikinci ulusal kurtuluflçuluk ve cephecilik, PDA’n›n da temel argümanlar›d›r. M. Belli onlar için geçici olarak ayr› düfltükleri temel referans kayna¤› olmaya devam etmektedir. “‹lkesiz birlik cephesi” olarak niteledikleri ASD’ye karfl› kavgalar›n›n as›l nedeni, M. Belli ile devrimci ö¤renci önderleri aras›ndaki ayr›l›klar›n derinlefltirilmesidir. ‹brahim Kaypakkaya için ise, Maoculuk ilk dönemler benimsenen bir çizgi olsa da, onun için Leninizm ile Mao’culuk aras›ndaki ayr›m belirgin de¤ildir. Bir yandan Maoculu¤u benimserken, öte yandan Lenin’in “Ne Yapmal›?” eserinden hareketle, s›n›f hareketi karfl›s›nda devrimci duruflu netlefltirmeye çal›flmaktad›r. “‹flçi-Köylü Hareketleri ve Proleter Devrimci Politika” bafll›kl› yaz›, Lenin’in “Ne Yapmal›?” eseri referans al›narak haz›rlanm›fl bir yaz›d›r. Uluslararas› düzlemde Çin’deki “Kültür Devrimi”, ulusal ölçekte ise, 15-16 Haziran Ayaklanmas›, TKP(ML)’nin oluflum sürecinde bir dönüm noktas› niteli¤indedir. Çin’deki iktidar›n kendi içindeki klik savafl›, dünyaya “sosyalist inflada kültür devrimi” olarak sunulmaktad›r. Bu durum, devrimci bir ç›k›fl aray›fl›nda olanaklar ve SBKP eksenli sosyalizmi, devrimci görmeyenler nezdinde, bütün dünyada oldu¤u gibi, Türkiye’de de yeni bir soluk olarak görülmektedir. Öte yandan ulusal ölçekte de önemli geliflmeler olmaktad›r. Tüm ülkeyi saran iflçi ve köylü eylemleri, tüm bunun üzerine gelen 15-16 Haziran Ayaklanmas›, düzen karfl›s›nda devrimci durufla zorlamakta, devrimci aray›fl içinde olanalara yeni bir ufuk sunmaktad›r. Tüm sol hareket, bu atmosferde sürekli sola kaymaktad›r. (2) Geliflen iflçi ve köylü hareketleri konusunda keskin ajitasyona ra¤men, PDA örgütlenmesi, legal dergi çevreleri olarak örgütlenmenin ötesine geçmemektedir. Bu durum, 15-16 Haziran Ayaklanmas›’n›n arkas›ndan ilan edilen s›k›yönetimle tümüyle su yüzüne ç›km›fl, sözde “halk savafl›”na haz›rl›k yapt›¤›n› iddia eden PDA’n›n örgütlenmesinin i¤retili¤ini ortaya koymufltur. Yaflananlardan ders ç›karmak yerine, tüm bunlar›n üzerine bir de, legal bir partileflmeyi hedefleyen “Sosyalist Kurultay” ça¤r›s›n›n yap›lmas› ise, devrimci kadrolar›n aç›k bir tepkisiyle karfl›laflm›flt›r. Do¤u Perinçek, “Sosyalist Kurultay” ça¤r›s› ve ‹brahim Kaypakkaya da dahil bir k›s›m kadrolar›n buna karfl› tutumu konusunda flunlar› anlatmaktad›r: “Bizim çeflitli dernek ve kurulufllar içinde açt›¤›m›z Sosyalist Kurultay kampanyas› da baflar›l› bir yönde gelifl-
6
Kas›m 2001
medi. Kendi içimizde, Sosyalist Kurultay fikrinin do¤ru diyerek onlar› suçlam›fllard›r. Bu toplant› öncesinde ‹bbir çözüm yolu oldu¤una ittifakla inanm›fl de¤ildik. Ayr›rahim’in kaleme ald›¤› bir yaz› (Mart 1971), daha sonra ca, legal ve illegallik konular›nda da tereddüt vard›. temellendirdi¤i yaz›lar›n ilk ana tasla¤›n› da ortaya koy“Garbis Alt›no¤lu ile ‹brahim Kaypakkaya, 1970 sonmaktad›r. (Bak, ‹. Kaypakkaya, SY, C. 1, s. 13) (4) lar›nda, Ankara’ya geldi. Hukuk Fakültesi’ndeki odamda Ancak bu görüflleri dillendirenler de kendi içinde Erdo¤an Güçbilmez, Oral Çal›fllar, ‹brahim Kaypakkaya, birlik olmaktan uzakt›r. Bu farkl›l›k örgütiçi savafl›m koGarbis Alt›no¤lu ve ben, baz› konularda konufltuk, tart›flnusunda da farkl› yöntemler izlenmesini beraberinde t›k. getirmektedir. Garbis Alt›no¤lu ve arkadafllar›, hemen “Sosyalist Kurultaya kat›lmas›n› istedi¤imiz Hikmet ayr›larak gerilla savafl›n› bafllatmay› savunurken, ‹braK›v›lc›ml› için ‘revizyonistlerin babas›’ diyerek karfl› ç›k›him Kaypakkaya ve arkadafllar›, ayr›l›¤›n henüz erken yorlard›.. Tart›flmam›z›n sonlar›na do¤ru, oldu¤unu, örgütiçi savafl›m›n sürdürülmesi gerekti¤ini ‘Peki ne istiyorsunuz?’ dedim. savunmaktad›r. Sonuçta, May›s 1971’de PDA taraf›n‘Bugün yap›lacak fley derhal da¤a ç›k›p silahl› mücadan “I. Tasfiyeciler”, “Troçkist grup” (daha sonra ayn› deleyi bafllatmal›y›z.. E¤er bafllatmazsak bölünürüz’....” suçlamalar “2. Tasfiyeciler” olarak ‹brahim ve arkadafl(Akt: T. Feyizo¤lu, ‹BO, s. 154-155) lar›na da yap›lacakt›r) olarak adland›r›lan G. Alt›no¤lu Muzaffer Oruço¤lu da bu konuda flunlar› söylemektedir: ve arkadafllar› T‹‹KP’den ayr›l›r. ‹brahim Kaypakkaya ve “T›kan›kl›¤›, krizi Sosyalist Kurultay’la aflamayaca¤›arkadafllar›na da ayr›lma teklifinde bulunurlar. Ancak, m›za inan›yorduk. Bu kurultaydan devrime öncülük ede‹brahim Kaypakkaya tat›flma s›ras›nda Adil Ovalo¤cek bir partinin ç›kmas›n› hayal etmenin gülünç oldu¤unu lu’na, “Programatik bir ayr›l›¤›n temellerini koyam›yorsöylüyorduk. Bu konuya önem verenler, ön görüflmeler, sun. Ayr›l›k flimdi zamans›zd›r. Mücadeleye flimdilik T‹küçük toplant›lar yapt›lar. Ama Sosyalist Kurultay’› ger‹KP’de birlikte devam edelim” yan›t›n› verir. Ancak ikna çeklefltiremediler”. (Agk, s. 156) çabalar› sonuç vermez ve ayr›l›k kesinleflir. Do¤u PerinDevrimci kadrolar›n muhalefetinden tedirgin olan çek ayr›lan grupla ilgili bir yaz› haz›rlar ve ‹brahim KayPDA yönetimi, kadrolar› oyalamaya hizmet edecek bir k›pakkaya’ya okumas› için verir. ‹brahim Kaypakkaya, s›m atraksiyonlara giriflmek durumunda kald›. yaz›da baz› görüfllere kat›lmad›¤›n› bildirir. Bu atraksiyonlardan biri, daha MDD’den ayr›l›¤›n olBu ayr›l›k ayn› zamanda, s›k›yönetim taraf›ndan lemad›¤›, ama ayr›flman›n kaç›n›lmaz oldu¤unun anlafl›ld›¤› gal dergilerin kapand›¤›, T‹‹KP’in halk savafl› ve illegal koflullarda, 21 May›s 1969’da Ankara Güven Park’da örgütlenmeden daha fazla söz etmeye bafllad›¤›, illegal sözde oluflturulan T‹‹KP ad›nda illegal çekirde¤i, yeni olarak fiafak dergisini yay›nlad›¤› döneme denk gelmekkadrolarla takviye ederek T‹‹KP Merkez Komitesi’nin oluflturulmas›d›r. ‹brahim TKP(M-L) ve ULUSAL SORUN Kaypakkaya, 1970 Ocak Marksist Leninist Hareket, bugün Türk hakim s›n›flar›n Kürt milletine ve az›nl›k milliyetlere uygulad›¤› milli ay›nda toplanan toplant›da bask›lar›n en amans›z ve en kararl› düflman›d›r; milli bask›lara, di¤er diller üzerindeki bask›lara, milli imtiyazlaMK yedek üyesi olmufltur. ra karfl› en önde mücadele eder. (3) MK alt›nda bir k›s›m böl- Marksist-Leninist hareket, Türk burjuva ve toprak a¤alar› taraf›ndan ezilen Kürt milletine kendi kaderini tayin ge komiteleri ve teknik ko- hakk›n›, yani ayr›lma ve ba¤›ms›z bir devlet meydana getirme hakk›n› her dönemde ve kay›ts›z flarts›z tan›r ve savunur. Marksist-Leninist hareket, devlet kurma hakk› konusunda da imtiyaza karfl›d›r. Halk demokrasisinin miteler oluflturulur. en temel ilkeleri bunu zorunlu k›lmaktad›r. Ayn› zamanda Türk burjuva ve toprak a¤alar›n›n Türkiye’deki Bu atraksiyon devrimci az›nl›k milliyetlere uygulad›¤› flimdiye dek görülmedik milli bask›lar da bunu zorunlu k›l›yor. Bu ayn› zamanda kadrolar› bir süre oyalasa bizzat Türk iflçilerinin ve emekçilerinin özgürlük mücadelesi taraf›ndan zorunlu k›l›nmaktad›r, çünkü onlar, da, devrimci muhalefet, bir Türk milliyetçili¤ini y›kmazlarsa onlar için kurtulufl imkans›z olacakt›r. yandan iflçi ve köylü eylem- Uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›, belli bir ulusun ayr›lmas›n›n gereklili¤i ile asla kar›flt›r›lmamal›d›r. Marksist-Leninist hareket ayr›lma sorununu her özel meselede somut olarak ele al›r, “bir bütün olarak sosyal geliflleri içinde aktif olarak yera- menin ve sosyalizm için, proletaryan›n s›n›f mücadelesinin menfeatleri aç›s›ndan yarg›lar ve tayin eder”. l›rken, bir yandan da yöne- Marksist-Leninis hareket tasvip etmedi¤i bir ayr›lma karar›nda da zor kullanmay›, engeller ve güçlük ç›karmalifllerini netlefltirmeye çal›fl›r. y› kesinilikle reddeder. S›n›rlar, milletin kendi iradesiyle tespit edilmelidir. Bu, çeflitli milliyetlere mensup iflçi ‹brahim Kaypakkaya’n›n ve emekçi y›¤›nlar›n karfl›l›kl› güvene, sa¤lam dostlu¤u ve gönüllü birli¤i için zorunludur. Marksist-Leninist hareket, genel olarak ezilen milliyetlerin ve özel olarak Kürt milletinin milli bask›lara, zulme PDA yönetim i ne dönük ve imtiyazlara karfl› yönelmifl mücadelesini kesinlikle destekler; ezilen milletin milli hareketindeki genel deikinci aç›k tutum almas›, 12 mokratik muhtevay› kesinlikle destekler. Mart darbesinin arkas›ndan, Marksist-Leninist hareket, Kürt milli hareketinin bafl›n› çeken burjuva ve küçük toprak a¤alar›na karfl› da Kürt tüm T‹‹KP ileri kadrolar›n›n proletaryas›n›n ve emekçilerinin s›n›f mücadelesini yürütür ve yönetir.... Marksist-Leninist hareket, milli bask›lara karfl› mücadeleyi topraka¤alar›n›n, fleyhlerin, mollar›n vb. durumu10-12 Nisan 1971’de An- nun güçlenmesiyle ba¤daflt›rma çabas›nda olanlara karfl› mücadele eder. kara Hukuk Fakültesi’nde Marksist-Leninist hareket, Türk hakim s›n›flar›yla iflbirli¤i yapan Kürt büyük feodal beylerinin, din adamalar›yap›lan toplant›da gündeme n›n, büyük burjuvalar›n›n, iflçileri ve emekçileri bölme çabalar›n›, el alt›ndan Türk burjuva ve toprak a¤alar›ygelir. Toplant›da aralar›nda la, bütün milliyetlerin emekçi halklar›n›n aleyhine dalavereler yürüterek iflçileri ve emeçilerini uyutma çabalar›n›, ço¤u zaman milliyetçi sloganlarla örtbas etmeye çal›flt›klar›n bilmektedir ve bunlara karfl› mücadele eder. ‹brahim Kaypakkaya’n›n da Marksist-Leninist hareket, Lenin yoldafl›n da iflaret etti¤i gibi, bütün ülkeleri ve hele ezilen ülkelerin genifl bulundu¤u, bir grup kadro, emekçi y›¤›nlar› önünde b›kmadan, usanmadan siyasi bak›mdan ba¤›ms›z devletler kurma maskesi alt›nda T‹‹KP yönetimine sert eleflti- gerçekte iktisadi, mali ve askeri alanlarda kendilerine tamamen tabi devletler yaratan emperyalist devletlerin rilerde bulunarak, yay›n ek- sistemli biçimde uygulad›klar› aldatmacay› aç›klar ve suçlar. hareket, iflçi s›n›f›n›n ve di¤er emekçilerin belli bir devlette birleflik örgütlerde, siyasi sendisenli çal›flmadan vazgeçilme- Marksist-Leninist kal, kooperatif, e¤itsel vb örgütlerde kaynaflt›r›lmas›n› savunur. ‹flçileri ve emekçileri milliyetlerine göre ayr› sini istemifl ve yöneticilere örgütlerde toplama e¤ilimleriyle mücadele eder... “silahl› mücadeleyi verme- Marksist-Leninist hareket, ülkemizde her milliyetten burjuva ve küçük burjuva oportünist partiler ve ak›mlar mek için ayak geriyorsunuz” taraf›ndan genellikle benimsenen “kültürel-milli özerklik” plan›n› kesinlikle redder...(‹BRAH‹M KAYPAKKAYA, Bütün Eser, C. 2, s. 231-233)
Kas›m 2001
6
tedir. ‹brahim Kaypakkaya ve arkadafllar› taraf›ndan sürdür ül en m uh alefet , Do¤u Anadolu Böl ge Kom ite si (DABK)’›n oluflturulmas›yla yeni bir evreye ulafl›r. DABK, ‹brahim Kaypakkaya, Oral Çal›fllar ve Muzaffer Oruço¤lu’ndan oluflmaktad›r. ‹brahim Kaypakkaya, bunu Halk Savafl›’n›n haz›rl›¤› bak›m›ndan önemli bir f›rsat olarak görür ve bölgedeki çal›flmaya h›z verir. Oral Çal›fllar komitenin sorumlusudur. ‹brahim Kaypakkaya, Tunceli ve Malatya bölgesindeki çal›flmadan, M. Oruço¤lu ise, Diyarbak›r, Urfa ve Ad›yaman’daki çal›flmadan sorumludur. Köylüler aras›nda, eylem lerinden etkilenerek, THKO’ya sempatinin geliflmesi, ‹brahim Kaypakkaya’da silahl› mücadele fikrini iyice belirginlefltirir. DABK üyesi Oral Çal›fllar’a: “Bütün köylüler, THKO saflar›na geçerek silahl› mücadeleye kat›l›yor. Pasifli¤imiz nedeniyle silahl› mücadeleye bafllamada iyice geç kald›k. Onun için hata yap›yoruz” der. Bir süre sonra, Oral Çal›fllar yakalan›r ve komitenin sorumlulu¤u, ‹brahim Kaypakkaya ve M. Oruço¤lu’na kal›r. ‹brahim Kaypakkaya, bildi¤i ve güvendi¤i kadrolar›n DABK’a ba¤l› çal›flmalara kat›lmas› için çaba sarfeder ve bu yönde önemli mesafe kaydeder. Çapa’dan birlikte çal›flt›¤› Ali Taflyapan, Ali Mercan Malatya’da çal›flmaya bafllam›flt›r. (5) Bu arada bir k›s›m kadrolar operasyonlarla yakalan›rken, önderlik kadrolar› da s›k›yönetim taraf›ndan aran›r duruma düflmüfltür. ‹brahim Kaypakkaya ve arkadafllar›yla T‹‹KP yönetimi aras›ndaki farkl›laflmada bir baflka dönüm noktas›, 1971 Eylül ay›nda yap›lan MK toplant›s›d›r. ‹brahim Kaypakkaya, üyesi oldu¤u halde bu toplant›ya kat›lmaz ve görüfllerini 29 A¤ustos 1971 tarihli mektupla yaz›l› olarak iletmeye karar verir. Kat›lmama gerekçesi olarak da, bir k›s›m acil pratik düzenlemeleri ve toplant›da anlaml› tart›flmalar›n yap›lmayaca¤›n› gösterir. Özellikle ikinci gerekçe önemlidir ve do¤rudan D. Perinçek’i hedeflemektedir. Bu konuda flunlar söylenmektedir: “‹kinci sebebi ise, oraya gelmenin herhangi bir fayda sa¤lamayaca¤›n›, aksine tart›flmalar› normal seyrinden ç›kart›p belki de zararl› bir yola sokaca¤› konusunda, bende uyanan kanaattir. Bu kanaat de fluradan vard›: Bugüne kadar, ne zaman hareketimizin hatalar›na karfl› bir elefltiri yöneltmiflsem, her seferinde bir arkadafl›m›z›n bütün yoldafll›k s›n›rlar›n› aflan düflmanca sald›r›lar›yla karfl›laflt›m. Geçen gün saflar›m›zda ortaya ç›kan ‘sol’ oportünizmin elefltirisiyle ilgili metni tat›fl›rken yine ayn› fley oldu. Sosyalist Kurultay ve legal parti kurma karar›› elefltirmem üzerine, arkadafl bana büyük bir hiddetle ‘oportünist’ ve ‘sabotör’ itham›n› yap›flt›rd›. Bunu da gözönüne alarak yaz›l› bir metin göndermeyi daha uygun buldum.” Mektup, TKP(M-L)’nin do¤ufl gerekçelerini de özetleyen bir içerik tafl›maktad›r. ‹brahim Kaypakkaya bu mektubunda, T‹‹KP’in legalizmini, “burjuvazinin demokrasi aflk›na güvenme”sini, Mao’ya sözde sahip ç›k›ld›¤›n›, ama onun halk savafl› anlay›fl›na uygun davranmayarak teori ve pratikte bir uyumsuzlu¤un ortaya ç›kt›¤›n›, D. Perinçek’in elefltiriler karfl›s›nda tahammülsüzlü¤ünü elefltirir. Bu mektupta ayr›ca, kadrolar›n burjuva kökenine vurgu yap›l›r; (6) Kemalizm konusunda da farkl›l›k dile getirilir. Tüm bunlar›n arkas›ndan ise, köklü bir özelefltiri yap›la-
rak, pratik olarak halk savafl›n›n›n haz›rl›klar›na giriflilmesi ça¤r›s›n› yap›l›r. Bunu bir alarm iflareti sayan T‹‹KP yönetimi, en güvenilir kiflilerinden biri olan Bora Gözen’i DABK sekreteri olarak atar. Bu arada hem bölgedeki çal›flmalar sürdürülmekte, bir yandan da Filistin’e yurtiçi ve yurtd›fl›ndan e¤itim için insanlar gönderilmektedir. Yurtiçinden gidifller ise, M. Oruço¤lu taraf›ndan örgütlenmektedir. Bu arada yaklafl›k k›rk kifli Filistin’e gönderilir. Bölgede çal›flmalar, adeta özerk bir flekilde sürmektedir. Hatta bu çal›flmalarda, T‹‹KP imzas› yerine, “T‹KKF” (Türkiye ‹flçi Köylü Kurtulufl Fedaileri) imzas› kullan›lmakta, bundan haberdar olan merkez ise, bölgedeki çal›flanlar› “hizipçilik”le, “Çerkes Ethemcilik”le suçlamaktad›r. Sonralar›, T‹KKF, T‹KKO haline gelecektir. Ayr›l›¤›n kaç›n›lmaz oldu¤u fikrini tafl›yan ‹brahim Kaypakkaya, bunu tüm örgüt platformuna tafl›mak için çaba sarfeder. Bu amaçla, 1971 sonunda MK üyesi Nuri Çolako¤lu’na bir mektup yazarak kongre teklifinde bulunur. Tarih olarak ise, 1-15 Ocak 1972 tarihini önerir. Bu öneriyle birlikte, ‹brahim Kaypakkaya görüfllerini yaz›l› hale getirme haz›rl›klar› yapar. Bu yaz›lar, T‹‹KP’in belgelerinin elefltirisinden oluflmaktad›r. ‹lk olarak Aral›k 1971 tarihli “Türkiye’de Milli Mesele”yaz›s›n› kaleme al›r. Bu yaz›, “T‹‹KP Program Tasla¤›”, “12 Mart’tan Sonra Dünyada ve Türkiye’de Siyasal Durum” ve “Toprak Devrimi Program›” bafll›kl› yaz›lar›n elefltirisidir. Ocak 1972 tarihinde ise, “ T‹‹KP Program Tasla¤›’n›n Elefltirisi”, “Baflkan Mao’nun K›z›l Siyasi ‹ktidar Ö¤retisini Do¤ru Kavrayal›m”, “fiafak Revizyonizminin Kemalist Hareket, Kemalist ‹ktidar Dönemi, ‹kinci Düya Savafl› Y›llar›, Savafl Sonras› ve 27 May›s Hakk›ndaki Tezleri” bafll›kl› yaz›lar› kaleme al›r. Bu yaz›lar bölgede çal›flma sürdüren kadrolarla görüflme, tart›flma yap›ld›ktan sonra kaleme al›nm›flt›r. Tam bu dönemde DABK Toplant›s› yap›l›r. Toplant›ya Bora Gözen hasta oldu¤u için kat›lmam›flt›r. ‹brahim Kaypakkaya kaleme ald›¤› DABK Kararlar› bafll›kl› yaz›y› toplant›da M. Oruço¤lu’na verir, okuyarak tart›fl›rlar ve yay›nlan›r hale getirilir. Sonra da yaz›lar Bora Gözen’e verilir. Bora Gözen’in onaylamad›¤› karar metni, bölgedeki kadrolara da¤›t›larak okunmas› sa¤lan›r. Ali Taflyapan ve Ali Mercan kararlar› onaylar. DABK karar›n›n yay›nlanmas›, T‹‹KP yönetimini telaflland›r›r ve art›k, herkes kesinleflmifl olan ayr›l›kta son kozlar›n› oynamaya bafllam›flt›r. ‹brahim Kaypakkaya, kongre önerisinden vazgeçmifl ve ayr›l›¤› kesin görmektedir. Çünkü ona göre, kongreye yönetimin belirledi¤i delegeler gelecektir ve dolay›s›yla bununla oyalanmamak gerekir. T‹‹KP yönetimi ise, art›k ‹brahim Kaypakkaya’y› tecrit etmek üzere taktikler gelifltirmektedir. ‹brahim Kaypakkaya ve M. Oruço¤lu, D. Perinçek’le görüflmek için Söke’ye davet edilir. ‹brahim Kaypakkaya, bu öneriye kat›lmak istemez, çünkü bunlar› zaman kayb› olarak görmektedir. Ne var ki, M. Oruço¤lu, Kongreyi beklemek ve örgütiçi savafl›m› orada sürdürmek istemektedir. Sonuçta ‹brahim Kaypakkaya, M. Oruço¤lu’nu ikna edemez, onun yaln›z görüflmesini de istememektedir. Görüflmeye birlikte gitme karar› verirler. Ancak, bu arada T‹‹KP yönetimi, sadece görüflme yapmaya ça¤›rmamakta, gerekti¤inde ‹brahim
6 Kaypakkaya’n›n hapsedilmesi, öldürülmesi de dahil bir komplo planlamaktad›r. ‹brahim Kaypakkaya’y› etkisizlefltirecek grubun içinde, Çapa’dan tan›d›¤› ‹rfan Çelik’de vard›r. Bu durumun farkedilmesi ile plan baflar›s›zl›¤a u¤rar. ‹brahim Kaypakkaya ve M. Oruço¤lu, görüflmeye gider, D. Perinçek’le sert tart›flmalar olur. ‹brahim Kaypakkaya, bu görüflmede örgütten ayr›ld›¤›n› aç›klar, ama M. Oruço¤lu, ayr›lmay› do¤ru bulmad›¤›n› bildirir. Sonuçta da, ikisi birlikte ayr›l›rlar. M. Oruço¤lu, bir süre sonra ikna olur ve o da ayr›l›k karar›na kat›l›r. Art›k, ayr›l›k kesinleflmifltir ve bütün gayretler, geliflmeden kadrolar›n haberdar edilmesi ve kazan›lmas› üzerinde yo¤unlafl›r. Ayr›l›k karar›n›n kesinleflmesi ile, daha önceden karar verilen ‹brahim Kaypakkaya, Ali Taflyapan ve Ali Mercan’dan oluflan Koordinasyon Komitesi’ne M. Oruço¤lu da al›n›r. ‹brahim Kaypakkaya bir yandan görüfllerine son halini vermek için çaba göstermektedir, bir yandan da, ‹stanbul, Malatya, Tunceli aras›nda sürekli mekik dokuyarak yeni kadrolar›n kazan›lmas› için u¤raflmaktad›r. Bu çabada, yine Çapa’dan arkadafl› olan ve ‹stanbul gençlik örgütünün sorumlusu Arslan K›l›ç’›n kazan›lmas› temel önemdedir. Zaten Koordinasyon Komitesi, kazan›ld›¤› durumda Arslan K›l›ç’›n da KK’ya al›nmas› konusunda ‹brahim Kaypakkaya’ya yetki vermifltir. Sonuçta Arslan K›l›ç’a ulafl›l›r, yaz›lar verilir, karfl›l›kl› tart›fl›l›r, Kemalizm konusunda, bir k›s›m elefltiriler d›fl›nda Arslan K›l›ç da ortaya konulan görüfllere kat›lmaktad›r. ‹brahim Kaypakkaya, Arslan K›l›ç’›n elefltirilerini anlaml› bulur ve Kemalizm konusundaki görüfllerini derinlefltirmek gerekti¤ine kat›l›r. Art›k Arslan K›l›ç’›n da kazan›lmas› ile ‹stanbul cephesi tamamlanm›flt›r. Bir dizi yeni kadro da bu vesileyle kazan›lm›flt›r. Di¤er bir önemli alan ise, Filistin’de bulunan kadrolard›r. K›sa sürede, onlara da ayr›l›k haberleri ulafl›r ve yaz›lar da ulaflt›r›l›r. Bir dizi tart›flman›n arkas›ndan, orada da ayr›flma olur, T‹‹KP yönetiminin pasifizmine tepki duyan ezici ço¤unluk ayr›l›k karar›n› benimser. Ayr›l›¤›n gerekçesi flu flekilde formüle edilir: “1- fiafak hareketinin önderli¤i revizyonisttir. Faaliyetlerinin esas muhtevas› yay›nc›l›kt›r (fiafak’›n bas›m›, da¤›t›m› ve haber toplanmas›) ve e¤itim çal›flmalar›d›r. Önderlerinin hepsi burjuva ayd›nlar›d›r.... 2- 1970’ten beri hareketin içinde önderli¤e muhalefet eden ‹brahim Kaypakkaya ve Muzaffer Oruço¤lu, hareketin içindeki proleter devrimci kanad› temsil etmektedirler....” Ancak, bu karar›n arkas›ndan ülkeye dönme konusu sözkonusu oldu¤unda yeni bir ayr›flma daha olur. Bir k›s›m kadrolar, ülkeye döner. Bunlar›n aras›ndan, önce Almanya’l› Kadir olarak bilinen kifli, bir süre sonra da Cem Somel, ‹brahim Kaypakkaya taraf›ndan KK’ya önerilir ve kabul edilir. Art›k KK yedi kifli olmufl, ‹stanbul, Tunceli ve MalatyaElbistan bölgesinde temel örgütler oluflturulmufltur. (7) Önderlik örgütünün ad›n›n KK olarak konulmas› önderli¤in geçicili¤ini ifade etmektedir ve bir süre sonra kongre toplanarak hem resmen parti ilan› yap›lacak, hem de MK seçilecektir. (8) Öte yandan, partinin ad› uzun süredir T‹‹KP yönetimi ile yap›lan tart›flmalar için de netleflmifltir. Hem komünist hareketin gelene¤ine uyularak, hem de kurulufl sürecinden k›sa süre sonras›nda revizyonist olarak nitelenen TKP’den ay›rdetmek için partinin ad› TKP(M-L) olacakt›r. Partinin askeri kanad› T‹KKO (Türki-
Kas›m 2001
ye ‹flçi Köylü Kurtulufl Ordusu) ve gençlik kanad› TMLGB (Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birli¤i)’nin ise, flimdilik isim olarak mevcut oldu¤u, kadrolar ço¤ald›¤› taktirde bunlar›n da kurulaca¤› düflünülmektedir. Ancak bu son durum, May›s 1973’te M. Oruço¤lu’nun ‹stanbul’a gelmesiyle de¤iflir ve T‹KKO eksenli bir örgüt oluflturulur. Bu arada bir yandan kongre haz›rl›klar› yap›lmakta, bir yandan da, Halk Savafl› plan›na uygun haz›rl›klar yap›lmaktad›r. Bu haz›rl›k bir yandan k›rsal alanda köylülerle iliflki gelifltirmek, bir k›s›m yerel düzeyde eylemler koyarak kadrolar motive edilmek istenmektedir. TKP(ML)’nin bu dönemde dikkate de¤er en önemli askeri eylemi, Sinan Cemgil’lerin katledilmesini neden olan ihbarc› Kürecik muhtar› Mustafa Mordeniz’in öldürülmesidir. Ancak, hem köylülerle iliflki son derece s›n›rl›d›r, hem de teknik donan›m son derece ilkeldir. Örgütün elindeki silahlar birkaç ateflli silah›n ve bir k›s›m patlay›c›lar›n ötesine geçmemektedir. Tunceli’de köylülerden tedarik edilen k›rma tüfekle karakol bask›n›n›n planlanmas›, bu teknik donan›m›n ilkelli¤ini yeterince anlatmaktad›r. Bu arada, ‹brahim Kaypakkaya ise, bir yandan KK üyeleri aras›nda koordinasyonu sa¤larken, bir yandan da görüfllere son halini vermek üzere ‹stanbul’a gelmifltir. (9) Ancak ‹stanbul’da içine girilen maddi güçlükleri aflmak için bir k›s›m baflar›s›z ve küçük çapl› soygun eylemlerine kat›lmaktan da geri durmaz. ‹brahim, 1972 y›l› sonunda yaz›lar üzerindeki çal›flmalar› yaparak, çal›flma bölgesine döner. Tunceli’de yerleflmeyi, bir yandan kongre haz›rl›klar›na yo¤unlaflmay›, öte yandan da hareketin Merkez Yay›n Organ›’n› ç›karmay› planlamaktad›r. Ancak, 24 Ocak 1973’de toplant› halindeyken bask›na u¤ran›l›r ve Ali Haydar Y›ld›z öldürülür, ‹brahim ise yaral› olarak kaçmay› baflar›r. Ancak günlerce d›flarda kalmay› baflarsa da, ihbar sonucu 29 Ocak’ta yakalan›r ve Diyarbak›r’a gönderilir. Burada aylarca sorguda kal›r ve düflman karfl›s›nda örnek bir tutum sergiler. Düflman bu direnifl karfl›s›nda onu öldürmeyi tek çare olarak görür ve 18 May›s 1973’te katledilir. TKP(M-L)’nin ‹deolojik Evrimi TKP(M-L)’nin ideolojik evrimi ile ‹brahim Kaypakkaya’n›n ideolojik evrimi üstüste düflmektedir. Her ne kadar, karfl›l›kl› bir etkileflim yaflanm›fl ve ayr›l›k sürecindeki belgeler karfl›l›kl› bir tart›flman›n ürünü olmuflsa da, yaz›lar› kaleme alan da, olgunlaflt›rma sürecinde belirleyici olan da ‹brahim Kaypakkaya’n›n kendisidir. (10) ‹brahim Kaypakkaya’n›n ideolojik evrimini, bafll›ca olarak üç döneme ayr›mak olanakl›d›r. Birincisi, PDA’n›n ortaya ç›kt›¤› döneme kadar, genelde Marksist bir bak›fl aç›s› kazanmak üzere bir e¤itim ve eylemlilik içinde kendini gelifltirme, okulda örgütlenme dönemidir. Bu dönemde, çevrilmifl tüm Marksist eserleri okumakta ve propaganda etmektedir. MDD’nin ilk oluflum döneminde de belirgin bir ideolojik tercihi bulunmamaktad›r. Bir ideolojik ak›m olarak MDD’cili¤i benimsemekle PDA saflar›nda yeralmak üstüste düflmektedir. Bu dönemde ‹brahim Kaypakkaya’n›n Marksizm kavray›fl›, döneme egemen olan Marksizm anlay›fl›n›n kendisidir. Marks’dan Mao’ya kadar Marksizm’i bir bütünsel süreç olarak ele almakta ve bunlar›n eklektik bir bileflenini Marksizm-Leninizm olarak alg›lanmaktad›r. Ama daha çok bu dönemde, Lenin’den ve Stalin’den esinlendi¤ini
Kas›m 2001
6
söylemek olanakl›. Bu dönemin sonunda ‹brahim Kaypakkaya’n›n görüfllerini en iyi yans›tan belge, May›s 1970’de PDA’da yay›nlanan “‹flçi-Köylü Hareketleri ve Proleter Devrimci Politika” bafll›kl› yaz›d›r. ‹kinci dönem ise, PDA saflar›nda bulundu¤u, genel olarak MDD görüflünün Mao’cu prizmadan sol bir yorumla savunuldu¤u dönemdir. (11) Belirgin esin kayna¤› Mao Zedung ve Çin Devrimi’dir. Hindistan Komünist Partisi(M-L)’nin önderi Çaru Mazlumdar da güncel olarak esinlenilen bir pratiktir. Egemen olan Marksizm anlay›fl›na uygun olarak, devrimci bir kimli¤in savunusu, dünyada varolan flablonlardan birini savunmakta somutlanmaktad›r. Bu flablonlar içinde ise, üç tanesi belirgindir. Kapitalizmin egemen oldu¤u ülkelerde Ekim Devrimi modeli, yar›-sömürge, yar›-feodal ülkelerde ise, Çin Devrimi modeli ve feodalizmin etkisinden ba¤›ms›z olarak k›rsal alan› ve gerilla savafl›n› temel alan Küba modeli. ‹brahim Kaypakkaya PDA’n›n görüfl sistemati¤ine uygun olarak, Türkiye’yi yar›-sömürge ve yar›-feodal olarak de¤erlendirdi¤i için Çin modelini esas alarak, k›rlardan kentlere halk savafl› stratejisini esas almaktad›r. (12) Üçüncü dönem ise, TKP(M-L)’nin oluflumuna damga vuran yaklafl›md›r. Bu dönem Mao’cu çizgi art›k bir sistemati¤e kavuflmufl, MDD’den PDA’ya miras kalma düzeniçi ideolojik konumdan uzaklafl›lm›flt›r. Bu uzaklaflma o derece belirgindir ki, o döneme kadar, tüm sol harekete, hatta 71 devrimci hareketinin iki temel ak›m› THKO ve THKP-C’ye de egemen olan ideolojik çizgiden dört temel noktada belirgin bir farkl›l›k içermektedir. Bu dört temel nokta, Kürt ulusal hareketine bak›fl, Kemalizm’in cepheden elefltirisi, TKP gelene¤ini, belirgin bir ayr›flt›rmaya tabi tutarak, TKP’nin M. Suphi döneminin sahiplenilmesi ve devrimci örgüt formu konusunda duyarl›l›k. Kürtlerin bir ulus olup olmad›¤›n›n tart›fl›ld›¤›, ulus olsa bile mutlaka, Türk ulusuyla birlikte bir kurtulufl çizgisinin savunuldu¤u dönemde, Kürtlerin bir ulus oldu¤u, kendi kaderini tayin hakk›n›n ikircimsiz savunusu ve bunun ayr› bir devlet kurma hakk› anlam›na geldi¤i net olarak ortaya konmufltur. Öte yandan, herkesin Kemalizmi ulusal kurtuluflçuluk çizgisi olarak gördü¤ü, gelinen noktada gerekli olan›n ikinci kurtulufl savafl› oldu¤u görüflünün savunuldu¤u koflullarda, Kemalizmin “komprador burjuva” hareketi oldu¤u, sahiplenilecek ilerici-devrimci bir yan›n›n olmad›¤› da net olarak ortaya konmufltur. TKP konusu da önemlidir. Çünkü, TKP kurulufl ilkeleriyle devrimci hareket içinde ya bilinmemektedir, ya da üzerinde durulmayacak önemsiz bir durum olarak görülmektedir. TKP dendi¤inde, tarihi olgu olarak fiefik Hüsnü dönemi, güncel olarak ise, Mihri Belli ve Hikmet K›v›lc›ml›’n›n görüflleri anlafl›lmaktad›r. Yurtd›fl› mülteci grubu olan mevcut TKP ise, ad›ndan sözedilmeyecek kadar önemsiz say›lmaktad›r. Bu koflullarda, ciddi referanslara sahip olunmasa da (bu, daha çok TKP’nin kurulufl çizgisi aç›s›ndan geçerlidir), M. Suphi ve fi. Hüsnü dönemi aras›nda ayr›m yap›larak, birincisinin komünist gelene¤in parças›, ikincisinin ise, revizyonizmin-oportünizmin egemenli¤i dönemi olarak tan›mlanmas› önemlidir. M. Suphi’nin neden komünist gelene¤i temsil etti¤i konusunda somut bir gerekçe gösterilmese de, fi. Hüsnü döneminin Kürt ulusal hareke -
tine ve Kemalizme karfl› tutum (s›n›f iflbirli¤i) bak›m›ndan oportünizm olarak mahkum edilmesi, Türkiye solunda o dönem için önemli bir farkl›l›¤› anlatmaktad›r. 71 devrimci hareketi içinde TKP(M-L)’yi ay›rteden di¤er bir önemli nokta ise, örgüt sorununa yaklafl›md›r. THKO ve THKP-C devrimci örgüt formu ve prati¤i konusunda geriye ciddi bir gelenek b›rakmazken, TKP (ML) kurucular› hem T‹‹KP içinde, hem de TKP(M-L) kuruluflunda örgüt sorununu ciddiye alan bir pratik sergilediler. Üyelik sorunun benimsenen kriterler, organlaflmaya verilen önem, illegalite ve polise karfl› savafl›ma verilen özel önem, farkl›laflan örgüt formunu da ortaya koyuyordu. (13) Bu durum, asl›nda TKP(M-L)’nin do¤uflundaki gecikmeyi de aç›klayan önemli bir faktördür. THKO ve THKP-C ba¤›ms›z bir hareket olarak ortaya ç›karken, ne bir örgütiçi savafl›m sorunu, ne de biçimsel olarak da olsa, baz› kurallara ba¤l› olma gibi bir yükümlülü¤e sahipti. Oysa ‹brahim Kaypakkaya ve arkadafllar› yaklafl›k olarak, ayn› tarihlerde MDD ve T‹P konusunda benzer yaklafl›mlara sahip olmalar›na ra¤men, gerek farkl›l›klar› olgunlaflt›ran bir savafl›m, gerekse örgüt içinde bir tart›flma açmaya dönük çabalar nedeniyle kopufl gecikmifltir. TKP(M-L)’yi di¤erlerinden ay›ran bir di¤er önemli fark ise, THKO ve THKP-C kurucular›n›n faaliyet alanlar›yla bir ö¤renci hareketi içinden gelmelerine ra¤men, ‹brahim Kaypakkaya ve arkadafllar›n›n, ö¤renci kökenli olmalar›na ra¤men, 1969’dan sonra ö¤renci hareketiyle iliflkilerini kopararak, profesyonel devrimci olarak, iflçi ve köylü kitleleri içinde çal›flmay› temel almalar›d›r. Elbette bu devrimci s›n›f bak›fl› temelinde bir kitle çal›flmas› de¤ildi, ama kampüslerden uzaklaflarak, iflçi ve köylü kitleleri do¤rudan içinde bir devrimci çal›flma deneyimi, hareketin sonraki evrimi bak›m›ndan önem tafl›maktad›r. Kuflkusuz, THKO ve THKP-C kadrolar› da iflçi ve köylü kitleleriyle iliflkiliydi, ancak bu iliflki yine de d›flsal bir özellik tafl›yordu. Ö¤renci kampüslerinden günlük iflçi ve köylü eylemlerine destek olmak olarak flekilleniyordu. Oysa daha sonra TKP(M-L)’yi oluflturacak kadrolar, iflçi ve köylü eylemlerine profesyonel devrimci olarak ilgi gösteriyordu. Örne¤in, PDA’n›n kitle yay›n› olan ‹flçi-Köylü’nün komisyonlar›ndan en önde gelen ilk ikisi iflçi ve köylü komisyonlar›yd›. ‹flçi Komisyonu’nun bafl›nda ‹brahim Kaypakkaya, Köylü Komisyonu’nun bafl›nda ise Muzaffer Oruço¤lu bulunuyordu. Bunlar›n ikisi daha sonra TKP(M-L)’nin iki asli kurucusu olacakt›. ‹brahim Kaypakkaya ve M. Oruço¤lu, kat›ld›klar› eylemlerle ilgili yay›na sürekli haber, yorum ve de¤erlendirmeler yaz›yorlard›. Böyle bir özelli¤i, ne THKO, ne de THKP-C kurucu kadrolar›nda görüyoruz.(14) Bunun ötesinde, TKP(M-L)’nin ideolojik ve pratik konumu, 71 devrimci hareketinden pek bir farkl›l›k tafl›mamakta, MDD’cili¤in soldan, devrimci-demokrat bir içerikle savunulmas›ndan öteye geçmemektedir. Maoculuk üzerinden var›lan her ideolojik ve politik sonuç, hareketin devrimci-demokrat kimli¤inin bir göstergesi olurken, özgün olarak üretilen hemen her yaklafl›mda Bolflevizm’e (TKP, Kemalizm, ulusal sorun, örgüt sorunu, polise karfl› tutum) yaklaflm›flt›r. Devrimci s›n›f bak›fl›ndan yoksunluk ve eylem çizgisi bak›m›ndan ise, 71 hareketinin di¤er devrimci ak›mlar›ndan pek bir farkl›l›k tafl›mamaktad›r. Deneyimden Sonuçlar
6 TKP(M-L), di¤er 71 devrimci hareketinin bileflenleri gibi, geçifl döneminin hareketiydi, ama önemli özgünlükleri nedeniyle de, devrimci-demokratizmden kopufl için en olgun hareket konumundayd›, bunun önemli halkalar› (Kemalizm, TKP, ulusal sorun) yakalanm›flt›. TKP(M-L)’nin 71 devrimci hareketinden di¤er bir önemli fark› ise, bir anlamda savafl› bafllatmadan yenilgiyi yaflam›fl olmas›d›r. Bilindi¤i gibi, gerek THKP-C, gerekse THKO, kurulufllar›n› bilinçli olarak planlad›klar› sansasyo nel eylemlerle kamuoyuna duyurdular. Oysa TKP(M-L) kamuoyuna ne resmen kuruldu¤unu ve stratejisinde temel yer iflgal eden halk savafl›n› bafllatt›¤›n› ilan etti, ne de sansasyonel eylemlere yöneldi. En önemli eylem olarak, biri baflar›l›, di¤eri baflar›s›z iki eylemden sözedilebilir, bunlar da, sansasyonel amaçlarla de¤il, hareketin somut gereksinimini karfl›lamak üzere giriflilmifl eylemlerdir. Baflar›l› olan eylem, Kürecik’te Sinan Cemgil’leri ihbar eden muhtar›n öldürülmesidir. Ki etkisi, yerel çapta bir etkiden ve örgüt içinde motivasyon sa¤laman›n ötesine geçmemifltir. Di¤eri ise, 1972 Ekim sonunda, Müteahhit Yunus Ekfli’nin o¤lunu kaç›rarak fidye almak, bu olmazsa evi soymak üzere giriflilen eylemdir. Eylem baflar›s›zl›kla sonuçlanm›flt›r. Eylem fikrini ateflleyen ise, örgütün maddi olanaks›zl›¤›d›r, hatta dönem, ‹stanbul’da olan ‹brahim’in çal›flma bölgesine gitmek için yol paras› olmayacak kadar, örgütün maddi zorluk çekti¤i bir dönemdir. Bu eylem ve küçük bir iki soygun giriflimi, maddi gereksinim leri karfl›lamaya dönüktür. Bunun önemi fluradad›r: Do¤ru veya yanl›fl, ama örgüt eylem çizgisini yaflama geçirmek için, belirledi¤i haz›rl›klar› yerine getirme olana¤›n› bulamadan karfl›-devrimin sald›r›lar› ile çökertilmifltir. Her fley bir yana, ‹brahim Kaypakkaya, partinin ilan› için, bir kongre toplamay› temel önemde görmekte ve partinin ad›n›n hiçbir eylemde kullan›lmamas› gerekti¤i görüflündedir. Partinin ‹brahim’den sonra ikinci derecede kurucusu olan Muzaffer Oruço¤lu, ‹brahim’in 1972 A¤ustos’unda yapt›¤› bir konuflmaya atfen, partinin kuruluflu için iki y›l haz›rl›k öngördü¤ünü, bu sürede partinin program ve tüzü¤ünün haz›rlanaca¤›n› aktarmaktad›r. (Akt, T. Feyizo¤lu, agk, s. 264) Partinin kuruluflu ve ilan› için bu haz›rl›klar düflünülürken, halk savafl›n› bafllatmak için ise, çok daha önemli haz›rl›klar gündemdedir. TKP(M-L)’ye göre, silahl› mücadelenin bafllamas› için koflullar “esas olarak” vard›r, yap›lmas› gerekenler ise flunlard›r: “Seçece¤imiz köylük bölgelerde k›sa süreli bir propaganda-ajitasyon ve örgütsel haz›rl›ktan hemen sonra (mesela, partinin o bölgede yönetici organ›n› örgütlemek, bunlar vas›tas›yla gerilla çekirdeklerini teflkil etmek ve silahl› mücadele ve parti politikas› hakk›nda k›sa süreli bir ajitasyon ve propaganda yürütmek) derhal silahl› mücadeleye giriflebiliriz ve giriflmeliyiz” (Baflkan Mao’nun K›z›l Siyasi ‹ktidar Ö¤retisini Do¤ru Kavrayal›m, SY-2, s. 30) Bu haz›rl›¤›n pratik boyutlar› ise, 1972 Aral›¤›nda, ‹brahim’in “Bir Köylük Bölgedeki Yönetici Yoldafllara Mektup”ta anlat›lmaktad›r. (15) TKP(M-L) sözkonusu oldu¤unda üzerinde durulmas› gereken bir di¤er temel nokta ise, düflman karfl›s›nda devrimci tutumdur. ‹brahim Kaypakkaya’n›n örnek tutumundan hareketle bu sorun devrimciler aras›nda bilinmekle birlikte, bunun bir kifliye has bir tutum olmad›¤›n›, daha T‹‹KP içinde bu sorunun temel önemde bir sorun olarak ele al›nd›¤›n›
Kas›m 2001
bilmek gerekiyor. Kuflkusuz, teorik olarak benimsenenle prati¤in ayn› fley olmad›¤›, T‹‹KP önderlerinin polis karfl›s›nda tam bir teslimiyet göstermesiyle, ancak devrimci ilkesel tutumlar›n devrimci kimli¤i özümsemifl militanlar ve örgütler arac›l›¤›yla yaflama geçirilebilece¤i ortaya ç›km›flt›r. (16) Ancak, bu sorun TKP(M-L)’nin kuruluflundan sonra da temel ilkesel bir sorun olarak al›nm›fl ve ona uygun bir e¤itim yap›lm›fl ve olumsuz örneklere ra¤men, TKP(M-L) kadrolar› düflman karfl›s›nda olumlu bir s›nav vermifltir. Bu gelenek, mahkeme s›ras›nda da bir baflka yönüyle yaflat›lm›flt›r. Yeniden toparlanman›n gündemde oldu¤u koflullarda, eski KK üyeleri, k›smi olumsuz tutumlar› nedeniyle, kadrolar›n düflman karfl›s›nda tutumlar›n› sorgulamak için kendileri d›fl›nda bir komite kurulmas›n› benimsemifller ve düflman karfl›s›ndaki tutumlar›na göre kadrolar tasnif edilmifltir. Bu da düflman karfl›s›nda tumun bireysel bir sorun olmad›¤›n›, bunun ilkesel bir politik ve örgütsel durufl ve e¤itim sorunu oldu¤unu göstermektedir. Ne yaz›k ki, 71 devrimci hareketinin di¤er bileflenlerinde oldu¤u gibi, TKP(M-L) flahs›nda da, daha sonras›nda takipçilik iddias›nda olanlar taraf›ndan, bu deneyimler ve derslerden, devrimci bir önderli¤in yarat›lmas›nda yararlan›lmam›flt›r. Onu dondurmak, devrimci önderleri azizeler düzeyine ç›kararak ona tapmak, ama onlar›n amaçlar›n› gerçe¤e dönüfltürmek için, onlardan son derece farkl› ve uygun ortamlara ra¤men, onlar›n eksiklikleri afl›lmak yerne, daha kötü biçimde taklit edilmifltir. Bunlar›n hepsi ise, ne yaz›k ki, onlar ad›na yap›lm›flt›r.
D‹PNOTLAR 1- ‹brahim’in Türk Solu’ndaki ilk yaz›s› olan “T‹P’in Taksim Mitingi Oportünizmin ‹hanet Belgesidir” (14 Ekim 1969) bafll›kl› yaz›s›nda, T‹P’le farkl›l›k noktalar› olarak ortaya koydu¤u görüfller, o dönem için ‹brahim’in MDD-T‹P ayr›flmas›n› nas›l kavrad›¤›n› da ayd›nlatmaktad›r. “Taksim mitingi konuflmalar›n› aktar›rken de görülece¤i gibi oportünizmle proleter sosyalizmi çeliflmesi bafll›ca flu noktalarda kendini göstermektedir.(...) a) Sosyalizmin bilimi konusunda ideolojik çat›flma, b) Devrimci strateji konusunda, c) Örgütlenme ve eylem alan›nda, d) uluslararas› meselelerde, e) Türkiye’de demokratik mücadele karfl›s›ndaki tutum....” (Akt: s. 40 Ethem Direhflan, F›rt›nal› Y›llarda ‹brahim Kaypakkaya. Belge yay.) 2- O dönem önde gelen T‹‹KP kadrolar›ndan Gün Zileli’nin y›llar sonra o dönemin atmosferini anlat›rken söyledi¤i flu sözler, solun genel olarak sola kay›fl›n› anlatt›¤› gibi, ‹brahim ve arkadafllar›n›n T‹‹KP içindeki konumunu da ayd›nlatmaktad›r: “hep birlikte sola kay›yorduk, o (‹brahim Kaypakkaya-EG) daha çok sola kay›yordu.” (Akt: E. Direhflan, agk, s.19) 3- Bu bilgi, T. Feyizo¤lu’nun kitab›nda yeralmaktad›r. “F›rt›nal› Y›llarda ‹brahim Kaypakkaya”n›n derlemecisi, E. Direhflan ise, yazd›¤› sunuflta, Halil Berktay’›n polis ifadesine dayanarak ‹brahim’in MK yedek üyesi olarak al›nma tarihinin 1971 yaz›nda, T‹‹KP operasyonun arkas›ndan oldu¤unu belirtmektedir. (agk, s. 23) 4- ‹brahim, daha sonra ayr›l›¤›n gerekçelerini yazarken bir anlamda bu yaz›ya da at›fta bulunarak, flunlar› belirtmektedir. “Marksist-Leninistler burjuva önderli¤in iflah olmayaca¤›na s›k›yönetimden birkaç ay önce kanaat getirmifllerdi. Fakat burjuva önderli¤i tecrit etmek, militan kadrolar› Marksist-Leninist ilkeler etraf›nda toplamak için henüz yeterli mücadele verilmemiflti.” (SY, C. 2, s. 276) 5- THKO için ODTÜ, THKP-C için Ankara SBF, kadro kayna¤› bak›m›ndanne anlam ifade ediyorsa, hatta onlardan daha fazla Çapa Yüksek Ö¤retmen Okulu da TKP(M-L) kurucular› için o anlam› ifade etmektedir. Daha sonra TKP(M-L)’yi oluflturan kadrolar için Çapa ilk çekirdek örgütlenme merkezidir. TKP(M-L)’nin çekirdek kurucu kadrosu ço¤unlukla Çapa kökenlidir. Ancak, THKO ve THKP-C’den farkl› olarak, bunlar için ö¤rencilik çerçevesinde devrimcilik, 1969 bafllar›nda
Kas›m 2001
6
sona ermifl, profesyonel devrimci çal›flma dönemi bafllam›flt›r. 6- T‹‹KP içindeki ayr›l›klarda, özellikle T‹‹KP yönetimini oluflturan kadrolarla, tabanda çal›flan kadrolar›n sosyal statü farklar› da önemli bir rol oynar. Bu durum kimi yaz›l› belgelerde ayr›l›¤›n nedenlerinden bir olarak da yeral›r. Çünkü, T‹‹KP yöneticileri, hemen tümüyle Ankara’da yerleflik bir meslek sahibidir ve genellikle burjuva ailelerden gelmektedir. Tabandaki kadrolar ise. do¤al olarak daha çok emekçi kökenlidir. Bu, do¤al olarak düzen karfl›s›ndaki konumlar›n› da belirlemekte ve politik farkl›laflma yaratmaktad›r. Mihri Belli’de, An›lar›’nda ASD-PDAayr›l›¤›nda bunun önemli bir rol oynad›¤›n› söyler. 7- Bu dönemdeki örgütün bileflimi, 7 kiflilik KK, 15 kadro ve 20’ye yak›n sempatizandan oluflmaktad›r. (E. Direhflan, agk, s. 29) 8- “‹brahim’in, ‘TKP(M-L) ilk kogresiyle gerçek anlamda bir komünist partisi kimli¤ine hak kazan›r, kuruluflunu gururla Türkiye ve dünya proletaryas›na duyurur’ sözleri bu bak›mdan çok anlaml›d›r. TKP(M-L) varl›¤›n›n resmi duyurumunu kongre öncesinde yapmay› düflünmüyordu. Çünkü ‹brahim’e göre ilkesel aç›dan örgütün parti kimli¤inde noksanl›klar vard›.” (Ali Taflyapan, s. 607) 9- “‹brahim Kaypakkaya Kas›m ‘72’de, örgütün yaz›l› hale büründürülmüfl teorik görüflleriyle Kürecik bölgesine geldi¤i zaman, bir bak›ma TKP(M-L)’in ilk oluflum süreci teorik ve pratik boyutuyla tamamlanm›flt›. Örgütün program›na temel teflkil eden siyasal tezler, ‹brahim’in kalemiyle son fleklini alm›flt›. Böylece örgütün düflün boyutunda gözle görülür bir berrakl›k ortaya ç›km›flt›. Hareketin örgütsel boyutunda da ilk oluflum itibar›yla önemli ad›mlar at›lm›flt›. Koordinasyon Komitesi’nin üye adedi yediye ç›kar›lm›fl, örgütün bu en yetkili organ› güçlendirilmiflti.” s. 606 10- “TKP(M-L)’nin teorik görüfllerinin ilk tasla¤›n›, ‹brahim, ekseriye k›r ve bay›rda bir tafl›n üzerine oturarak dizlerinin üstünde yazm›flt›r. ‹lk taslak haliyle TKP(M-L)’nin teorik hatt›, böylesine ilginç bir yaz›m öykü süne sahiptir: Yazan kiflinin sandalyesi taflt›, yaz› masas› kendi diziydi.” (Ali Taflyapan, Kaypakkaya ‹le Birlikte, s. 558. Belge Yay.) 11- ‹brahim Kaypakkaya bu dönem tipik MDD’ci görüflleri savunmaktad›r ve MDD’yi millici güçlerin devrimi olarak niteler. Bu de¤erlendirmeler orduyla ilgili de¤erlendirmelere de (“Ordu Mustafa Kemal’in ordusudur”) yans›r. Örne¤in De¤irmenköy köylülerin toprak iflgali ile ilgili yaz›lan haberde flunlar yaz›lmaktad›r: “Yine gençler, Mehmetçikle köylüyü karfl› karfl›ya getirmeye çal›flan, millici güçleri birbirine k›rd›rmak isteyen iflbirlikçi iktidar›n oyuna gelmediler; köylülerle askerlerin dövüflmesini ancak emperyalizmin, toprak a¤alar›n›n, iflbirlikçi ifladamlar››n ifline yarayaca¤›n›, askerlerin düflman›m›z olmad›¤›n›, hatta milli kurtulufl mücadelemizde yan›m›zda olacaklar›n› köylülere anlatt›lar.” (De¤irmenköylülerin Mücadelesine Omuz verelim, Türk Solu, 18 Kas›m 1969. Akt, T. Feyizo¤lu, ‹BO s. 100) 12- Mao’culuk ve Çin prati¤i ile o derece kendilerini özdefllefltirmifllerdir ki, bir ara arkadafl sohbeti içinde M. Oruço¤lu, “Arkadafllar, biz Mao’nun yapt›¤› gibi yapsak ve köylülere, ‘devrim bafllad›, Ankara’ya yürüyelim’ desek, köylünün hepsi bize kat›l›r” diyerek duygular›n› anlat›r. Bu sadece bir duygunun d›fla vurumundan ziyade, samimiyetle inan›lan bir inançt›r da. 3 Mart 1970 tarihli Türk solu dergisinde Trakya’da köylü eylemleri ile ilgili, ‹brahim Kaypakkaya ve M. Oruço¤lu’nun yazd›¤› bir yaz›da flunlar söylenmektedir: “...Ücretler düflüktür, çiftlik beyleri ile köylüler aras›ndaki çeliflki keskindir. Bu yap›s› dolay›s›yla Trakya her an patlamaya haz›r bir kazan gibidir. Küçük bir patlama, peflinden di¤er yeni patlamalara sebep olacakt›r. Bir köylü yürüyüflü peflinden birçok köyün yürüyüflüne sebep olacakt›r. Bunu bildi¤i için iflbirlikçi iktidar, De¤irmenköylülerin yürüyüflüne engel olmufltur.” (Akt: T. Feyizo¤lu) 13- “‹brahim Kaypakkaya örgüt flemas›n› Lenin’in ‘Örgütsel Görevlerimiz Üzerine Bir Yoldafla Mektup’ bafll›kl› yaz›s›nda çizdi¤i teflkilat flemas›n› ilk önce ‹stanbul’da uygulamak iste¤indedir. ...
“‹brahim Kaypakkaya, Lenin’in flemas›na profesyonel gerilla hücreleri ekler. Bir de fabrika k›z›l muhaf›zlar› olacakt›r. Bunlar, Fabrika Komitesi’inin genç iflçilerini silahland›rarak teflkilatland›r›lmas›yla kurulacak ve grevlerde, yürüyüfllerde vazife göreceklerdir.” (‹BO, T. Feyizo¤lu. s. 272) Burada sadece de¤inerek geçece¤imiz, bir avantaj olan örgüt sorunundaki bu ileri ad›m, daha sonra devrimci bir içerikle gelifltirilemedi¤i için, TKP(M-L) kökenli ak›mlar için bir dezavantaja dönüflmüfl ve afl›r› bölünme pratiklerinde temel bir rol oynam›flt›r. 14- Bu noktada 71 devrimci hareketini oluflturan ak›mlar›n, birbiriyle ilgili de¤erlendirmeleri de ilgi çekicidir. ASD-PDA ayr›flmas› döneminde ASD’lilerin ‹brahim Kaypakkaya ve arkadafllar› için de¤erlendirmeleri yaklafl›k olarak flöyle ifade ediliyordu: “Okulda, flehirde sert geçen mücadele var. Bunlar, bundan kaçmak için iflçi-köylü mücadelesi deyip mücadele alanlar›n› terkediyorlar. Bu mücadele kaçk›nlar›na güvenilmez” ‹brahim Kaypakkaya’n›n Deniz Gezmifl ve Mahir Çayan’la ilgili görüflü ise flöyleydi: “Fokocu bir hat’ta yürüyor. Sosyalizmin esaslar›n› ve sorunlar›n› bilmiyor ama sosyalizme derinden, içtenlikle inan›yor. Son dönemde ö¤renci kitlesinden koptu, iflçi köylü hareketleriyle kaynaflma e¤ilimi göstermiyor. Da¤a ç›kma haz›rl›¤› içinde.” Mahir Çayan, “‹yi bir polemikçi. Politikada h›rs flartt›r. Ama bu, haddinden fazla h›rsl›. Büyük Proleter kültür ihtilaline bizim gibi yaklafl›yor. Modern revizyonizmi elefltiriyor. Deniz’den ileri.” 15- O dönem içinde bulunulan koflullar› ise, Ali Taflyapan flu sözlerle anlatmaktad›r: “Ufak tefek eylemlerle gerilla savafl›na yönelen örgütün silah techizat›, açl›k ve so¤u¤a karfl› donan›m› zaten oldukça yetersizdi. Turnceli’nde k›rmayla karakol basma eylemine yeltenilmifl. Bir gerilla mücadelesi için örgüt ne techizat ve donanma, ne yeterli kadroya ne de kitle temeline sahipti. Yeni do¤an embriyon halinde bir örgüttü.” (Kaypakkaya ‹le Birlikte, An›lar C. 1, s. 594) 16- T‹‹KP içindeyken polise karfl› tutum konusunda bir genelgenin yay›nland›¤› bilinmektedir. Bu genelgenin d›fl›nda eski TKP’lilerin yaflad›klar› deneyimleri aktaran, Maksim Gorki’nin ‘Casus’, Viktor Serge’nin ‘Militana Notlar’, Hans Magnus Enzensberger’in ‘Havana Duruflmas›’ gibi kitaplar ile dergilerde ç›kan yaz›lar, parti üyeleri için e¤itici araçlar olmufltur. ‹brahim’in soruna yaklafl›m› konusunda ise, o dönemin tan›kl›klar› flunlar› anlatmaktad›r: Hikmet fienses: “Ba¤c›lar’da bir örgüt evimiz vard›. Farzedelim ki polise düflmüflüz diye deneme yapar, ‘nas›l davranaca¤›z’, derdik. Falakaya yatar ve tabanlar›m›za flakac›ktan vururduk. Buna ra¤men tabanlar›m›z gerçekten çok yanard›. Ben, dayanam›yacak ve arkadafllar› eleverecek durumda kalsam intihar etmeyi ye¤leyen bir bak›fl aç›s›na sahiptim. “‹brahim, flunu söylerdi: ‘Konuflmamak laz›m. ‹nsan kararl› olursa konuflmaz. Bunun örnekleri Vietnam’da, Çin Devriminde var. Gericilerden korkmayal›m. Çünkü, onlar zavall›d›r ve birfley yapamaz. Devrimciler ise güçlüdür.’ Kabil Kocatürk: “Yakalan›rsak ne yapar›z diye hep konuflurduk. Bu konuda ‹brahim’in söylediklerini çok iyi hat›rl›yorum. ‹brahim, ‘Konuflmamak için herfley yap›labilir. Partiyle ilgili ifade vermek anlay›fla ihanettir. Çözülende partide kalamaz. Rusya’da Çarl›k döneminde Okhrana polisine ifade vermemek için devrimciler, dillerini ›s›rarak kopar›rlarm›fl. Davaya inanm›fl bir parti üyesi bu nedenle intihar bile edebilir’,dedi. ‘Hiçbirfley bulamayaca¤›n hücrede, nas›l intihar edeceksin’, diye sordum. ‹brahim’de, ‘Direnemiyorsan, çözülece¤ini zannediyorsan e¤er davaya inanm›fl biriysen ve kald›¤›n hücrede hiçbir fley yoksa uçarak hücrenin duvar›na kafan› vurursun’,dedi”. (Akt, T. Feyizo¤lu, agk, s. 309-310)
‹brahim Kaypakkaya’n›n Arkadafllar›na Son Mektubu
“...Arkadafllar, sizden isteyece¤im di¤er fleyler flunlard›r. Birincisi: siyasi polise karfl› tedbirlerinizi çok çok sa¤lamlaflt›r›n. bugünlerde polis özellikle bizim üzerimizde duruyor. ‹kincisi: kadrolar›n›z› en k›sa zamanda ve en iyi flekilde silahland›r›n.Buna acilen ihtiyac›m›z var. Devrimci kitlelerden de bu yönde elefltiriler geliyor. Üçüncüsü: ki, birincisiyle ilgili, poliste çözülenleri saflar›n›zdan at›n.Dördüncüsü: Bölgenizdeki irtibat› yeniden düzene koyun ve sa¤lam esaslara ba¤lay›n. Beflincisi: Hareketimiz her alanda ve bu arada mücadelede bafl›bofllu¤u, gevflekli¤e, korkakl›¤a, adam sendecili¤e aman vermeyin. Böylelerini ac›madan saflar›n›zdan temizleyin. Az olsak bile sa¤lam ve kararl› olal›m. Alt›nc›s›: Son kay›plar›m›z üzerine saflarda moral bozuklu¤u ve inançs›zl›k yaymaya kalkanlar olursa, onlar›n bu bozgunculu¤una müsaade etmeyin. Elbette gerilemeler ve kay›plar olacak. Devrim, Nevski’nin dümdüz bulvar›na benzemez ki (son kayb›m›z tamamen bir kiflinin nöbet görevini ihmal etmesinden do¤mufltur. Bizim hatam›zda fludur: Kald›¤›m›z yer çok kifli taraf›ndan bilindi¤i halde orada kalmaya devam ettik.) Yedincisi: Silahl› mücadele asla durdurulmamal›d›r. Bizi gelifltirip güçlendirecek olan budur. Sekizincisi: Yay›n organ›n›n durumu. Siz yeniden içinde bulundu¤unuz durumu inceleyerek kararlaflt›r›n. Dokuzuncusu: Diyarbak›r içinde adamlar bularak benimle sözlü ve yaz›l› (elle) irtibat yolla r›n› bulmaya çal›fl›n. Onuncusu: Beni kaç›rma yollar› aray›n ve kaç›rmaya çal›fl›n. ‹dam›n veya en az›ndan müebbetim muhakkak. Selam eder, gözlerinizden hararetle öperim. Daha s›k›, daha sa¤lam, daha kararl› bir savafl dilerim. Hoflçakal›n. Arkadafl›n›z. (23 fiubat 1973. Akt, T. Feyizo¤lu, s. 315-16
6
Kas›m 2001
DABK fiUBAT KARARLARI
TKP(M-L)’nin TKP Hakk›nda Görüflü
1-Genel olarak dünyada ve özel olarak Türkiye’de objektif flartlar devrime son derece elverifllidir. Emperyalizm ve gericiler, bütün dünyada buhrandan buhrana sürüklenmekte, bunun sonucu olarak, iflçi s›n›f› ve bütün devrimci halklara karfl› azg›nca sald›r›lara giriflmekte, iflçi s›n›f› ve devrimci halklar ise, Türkiye halklar› da dahil, her geçen gün daha büyük kitleler halinde h›fl›mla aya¤a kalkmakta, gerici fliddete devrimci fliddetle karfl› koymaktad›r. Asya’n›n, Afrika’n›n, Latin Amerika’n›n birçok ezilen halklar› iflçi s›n›f› önderli¤inde silahl› mücadele yürütmektedir. 2-Ülkemizde de iflçilerin, yoksul köylülerin ve di¤er devrimci s›n›f ve tabakalar›n mücadelesi son y›llarda h›zla büyümüfl, gittikçe fliddetlenmifl ve yer yer silahl› çat›flmalara kadar varm›flt›r. fiimdi iflçi s›n›f›m›z›n ve yoksul köylülerimizin büyük ço¤unlu¤u, kurtulufllar›n›n ancak silahl› mücadeleyle olaca¤›n› kavram›fl durumdad›r. Bugün k›rl›k bölgelerde köylü kitlelerin bafl›na geçip silahl› mücadeleyi örgütlemeyen ve kararl›, tutarl›, azimli bir flekilde yürütmeyen bir komünist hareket, komünist s›fat›na lay›k olamaz ve devrimci kitlelerden tecrit olur.... 3-Bu flartlarda, hareketimiz, kararl› ve cesur bir flekilde köylü kitlelerinin bafl›na geçip onlar› silahl› gerilla mücadelesi için seferber edece¤i yerde, eskiden beri tafl›d›¤› sa¤ hatalar›, bunlara yeni flartlara uygun yeni bir biçim vererek, devam ettirmektedir. Dergideki legal e¤itim çal›flmalar›n›n yerini, bu imkan ortadan kalkt›¤› için, bu sefer gizli ve yar› gizli yürütülen e¤itim faaliyeti almakta ve bu, gittikçe sistemleflme göstermektedir. Silahl› mücadelenin ise, eskiden oldu¤u gibi, yine sadece sözü edilmektedir. G‹zli okuma faaliyeti, silahl› mücadeleye hizmet eden onu gelifltiren, güçlendiren bir faaliyet olarak de¤il, onu gerileten, köstekleyen, sekteye u¤ratan, o yoldaki giriflimleri engelleyen bir faaliyet olarak geliflmektedir.... 4-Öte yandan bu sa¤ hata, silahl› mücadeleyi belirsiz bir gelece¤e erteleme hatas›, yeni kan›tlarla desteklenmekte ve güçlendirilmektedir. Silahl› mücadeleyi bafllatmak için, “ülke çap›nda örgütlenmek gerekti¤i”, “önce bütün bozk›r› kurutmak, ondan sonra tutuflturmak” gerekti¤i, bu cinsten gerici kan›tlard›r.... Kitleler içinde kök salm›fl, demir disiplinli, subjektivizimden, revizyonizmden ve oportünizmden ar›nm›fl, özelefltiriyi uygulayan çelik gibi bir parti, silahl› savafl içinde geliflecek güçlenecektir. Böylece bayat› at›p tazeyi alacak ve burjuva unsurlardan ar›nacakt›r. Halk›n en ileri unsurlar›n›, komünist önderleri ve militanlar› böylece ba¤r›nda toplayacakt›r.... 5-Bar›flç› e¤itim çal›flmas› ve okumak için örgütlenme, kadro politikas› konusunda da kendisini gösteriyor. Militan mahalli kadrolar›n her türlü gerici ba¤lar›n› kopar›p bunlar› profesyonel mücadeleye çekmek yerine, onlar›n gerici ba¤lar›yla uzlafl›l›yor. Bu gibi kadrolar köreltiliyor, enerjileri söndürülüyor. “Hele bekle”, “flu kitab›da oku”, “bilmem kimle iliflki kur” ve buna benzer tavsiyelerle, s›n›f mücadelesinden kopuk laf ebeleri yetifltirilmeye çal›fl›l›yor. Oysa, son s›k›yönetim bu gibi kadrolar›n yüzde doksan›n› ›skartaya ç›kard›. Sonuç olarak, ne bu kadrolar yeterince gelifliyor, ne de hareketimizin kadro ihtiyac› karfl›lanabiliyor. 6-”Halk›n birleflik cephesi” konusunda da eski sa¤c›, teslimiyetçi anlay›fl hala devam etmektedir. Halk›n birleflik cephesi, proleterya önderli¤indeki iflçi köylü temel ittifak› üzerine ve bir veya birkaç bölgede k›z›l siyasi iktidar kurulmadan gerçekleflemez. Aksini savunmak, ”kendi kuvvetlerine dayanmak, ba¤›ms›zl›¤› korumak ve insiyatifi elde bulundurmak” yerine , burjuvaziye bel ba¤lamak, ba¤›ms›zl›¤› kaybetmek ve insiyatifi gericilere b›rakmakt›r... 7- ...Saflar›m›zda, hiç baflar›s›zl›¤a u¤ramadan, burnumuz dahi kanamadan zafere ulaflmak anlay›fl› öteden beri mevcuttur ve hala da etkisini sürdürmektedir. “Önce ülke çap›nda örgütlenelim, sonra silahl› mücadeleye giriflelim”, yoksa baflar›s›zl›¤a u¤rar›z; “önce bozk›r› kurutal›m sonra tutufltural›m”, yoksa baflar›s›zl›¤a u¤rar›z, yolundaki görüfllerin bir sebebide bu anlay›flt›r. Bu anlay›fl hareketimizi durmadan sa¤a çekmekte, pasifli¤in, hareketsizli¤in, durgunlu¤un, sürekli olarak bar›flç› mücadele metodlar›n›n ön plana ç›kar›lmas›n›n ideolojik kayna¤›n› teflkil etmektedir.... 8-Devrim kitlelerin eseri olacakt›r. Bu do¤ru,”bütün kitleler yan›m›zda yer almadan silahl› mücadeleye bafllanamaz” fleklindeki sa¤c› görüflü hakl› ç›karmad›¤› ve ç›karmayaca¤› gibi, devrimci mücadeleye kat›lan her ferdin devrimin anlam›n›, önemini ve bütün sonuçlar›n› tümüyle kavram›fl olmas› ve “muhtemel bütün sonuçlar›n› göze almas›” anlam›na da gelmez.... 9-Acil görevlerimiz flunlardan ibaret olmal›d›r: Kuvvetli bir kitle temeline, kendine yeterli ekonomik kaynaklara ve askeri harekata elveriflli bir araziye sahip önemli k›rl›k bölgeler seçilmeli, en de¤erli profesyonel kadrolar, bunlar›n en ço¤u bu bölgelerde seferber edilmelidir. Bu bölgelerde örgütlenmede kavranacak halka ta bafl›ndan silahl› mücadele örgütlerinin, yani gerilla birimlerinin teflkili olmal›d›r. E¤er gerekliyse çok k›sa bir propaganda ve ajitasyon faaliyetinden sonra derhal gerilla eylemlerine giriflilmelidir.... 10-Bu toplant›, özetledi¤imiz sa¤ hatalara, bütün partili yoldafllar›n ve Merkez Komitesinin dikkatini çeker. DABK’›n alt›ndaki komiteler ve di¤er yoldafllar, faaliyetlerini bu toplant›n›n kararlar› ›fl›¤›nda gözden geçirmeli, hatalara karfl› amans›z bir savafl açmal›, onlar› yenmeli, do¤ru yolda kararl›, cesur, inatç› ve uygun ad›mlarla ilerlemelidir. Halk›m›z bizden bunu bekliyor. Daha önce belirtti¤imiz gibi, fiafak revizyonistleri yukar›daki elefltirilerin önemli bir k›sm›n›, bu karara cevap teflkil eden genelgede kabullenmifl göründüler. Öte yandan da bu genelge ile çeliflen bütün yay›nlar›n do¤ru oldu¤unu iddia ediyorlar. “Bizim ideolojik ve politik çizgimizi, fiafak gazeteleri. fiafak yay›nlar›, Parti genelgeleri ve di¤er makaleler temsil etmektedir” diyorlar. O halde, biz de fiafak revizyonizmini elefltirirken bütün yay›nlar› dayanmak hakk›na sahibiz. (7-8 fiubat 1972)
TKP hakk›nda, flahsi görüfllerim flunlard›r: TKP, Mustafa Suphi yoldafl›n önderli¤i alt›ndayken Leninist bir partiydi. M. Suphi yoldafl›n Kemalistler taraf›ndan hunharca katledilmesinden sonra, partinin önderli¤i revizyonistlerin eline geçmifltir. fiefik Hüsnü, otuz y›ll›k önderli¤i boyunca revizyonist bir çizgi izlemifltir. fiefik Hüsnü’nün önderli¤indeki TKP, bir müddet, Türkiye’de devrimin “sosyalist devrim” olarak tespit etmifl ve bunu da Kemalist iktidardan beklemifltir. Daha sonra “sosyalist devrim” fliar›ndan vazgeçmifl, fakat bu kez de aynen Menfleviklerin mant›¤›yla, Kemalist iktidar›n demokratik devrimin görevlerini tamamlamas›n› ve sosyalist devrim için yolu düzlemesini beklemeye koyulmufltur. TKP, köylülerin devrimci rolünü reddetmifltir. ‹flçi s›n›f› önderli¤inde, köylülere dayanarak demokratik halk devrimini baflarmay› ve durmadan sosyalizme geçmeyi, yani Marksist-Leninist kesintisiz ve aflamal› devrim teorisini reddetmifltir. Ülkemizin somut gerçe¤i ile Marksizm-Leninizm teorisini birlefltirememifltir. ‹flçi-köylü ittifak› yerine, sürekli olarak burjuvazi ile ittifak› ön plana ç›karm›flt›r. Silahl› mücadele yolunu reddetmifltir. Kemalist iktidara kölece bir ba¤l›l›k göstermifltir. Refik Saydam hükümetini destekleyecek kadar Marksizm-Leninizm’den uzaklaflm›flt›r. Kemalist iktidar›n, bütün az›nl›k milliyetlere, özellikle Kürt milletine uygulad›¤› amans›z milli bask›y›, hatta kitle katliamlar›n› tasviple karfl›lam›flt›r. Mustafa Suphi yoldafl›n ölümünden sonraki otuz y›ll›k dönemde TKP, bir reform partisi olmaktan ileri gidememifltir. fiefik Hüsnü’nün yaz›lar›, Marksizm-Leninizm’in alfabesi say›labilecek en ilkel gerçekleri bile çi¤nemektedir. (...) TKP’nin çökertilmesi, revizyonist çizginin kaç›n›lmaz sonucudur. Yakup Demir, Mihri Belli, Hikmet K›v›lc›ml› gibi kaflarlaflm›fl revizyonistlerle Mustafa Suphi yoldafl›n ölümünden sonra TKP’nin izledi¤i çizgi aras›nda hiçbir fark yoktur. Gerek ideoloji ve politikas› iti bar›y la, gerekse örgütsel ol arak TKP, Y. Demir, M. Belli, H. K›v›lc›ml› revizyonistlerinde devam etmektedir. Yakup Demir kli¤i, Mustafa Suphi yoldafl›n önderli¤indeki TKP’nin çizgisine g e r çe k te n i h an e t e t m i flt i r, a m a TKP’nin daha sonraki çizgisini oldu¤u gibi devam ettirmektedir. TKP mirasc›l›¤› havada bir iddiad›r. Bir komünist hareket, M. Suphi yoldafl›n önderli¤indeki TKP’nin mirasc›s› olur, TKP saflar›ndaki militan iflçi-köylü-ayd›n üyelerin kafalar›nda ve yüreklerinde tafly›d›klar› komünizm davas›na derin inanc›n mirasç›s› olur ama, TKP önd er li ¤i nin rev iz yoni st çi zgisi ni n mirasc›s› olamaz. (‹brahim Kaypakkaya, SE, C. 2. s. 70-71)
Kas›m 2001
6
EVRENSEL ÖZELL‹KLER‹ AfiILAMAYAN TAR‹HSEL DÖNEMEÇ:
EK‹M DEVR‹M‹ P›nar AZAD “1917 Ekiminde, hiç dikkate de¤meyen bir tunem belki de hiç olmad›¤› kadar popülerdir. Ekim hafl›k gibi bak›yorlard› cumhuriyetimize: fiubatta, Devrimi’ne bir tuhafl›k olarak bakanlar›n say›s›, bir hesaba kat›lmas›na gerek olmayan bir sosyalist deürküntünün d›flavurumu ve bir an önce bu tuhafl›¤a ney olarak görüyorlard›.” (Lenin, Kas›m 1918) son verme iste¤iyle birlikte, dünyan›n tüm burjuvaYukar›daki cümlenin ikinci bölümü tersine çevlar›nda, liberallerinde, bunlar›n Rusya’daki uzant›larildi ve Ekim Devrimi, sadece gerçekleflti¤i zaman r›nda kendini ortaya koyuyordu. diliminde de¤il, bugün içinde bulundu¤umuz döAncak, Ekim Devrimi’ne “tuhafl›k” olarak bak›lnemde bile tüm yaratt›klar›yla ve temel özellikleriyle mas›, s›n›f düflman›m›z ve onun uzant›lar› içinde dehem dünya çap›nda “hesaba kat›lmak” durumunda ¤il, tüm dünyada daha yayg›n bir e¤ilimdir. Bir dükal›nd›¤› gibi, üzerinden geçen 84 y›la karfl›n, dünflünelim, dünyan›n her yerinde, savafl›n vaadetti¤i yay› etkilemeye devam ediyor. Bu, yaln›zca, halklar y›k›m ve dehflet, bunun karfl›s›nda ezilenlerin biriiçin esin ve umut kayna¤› olmas›, eski SSCB topken ac›lar›, mahkum edildi¤i insanl›k d›fl› koflullar alraklar›nda, genifl kesimlerin Ekim Devrimi’nin y›ldöt›nda, tüm dünyada ABD’den ezilenler için merhanümünde Lenin posterleriyle yürüyüfl yap›lmas›, met dileniyor, bar›fl ve adalet talep ediliyor. Afgahalklar›n devrim özlemi vb. gibi “soyut”, “manevi” nistan’da bombalarla, açl›k, yoksulluk ve hastal›ktan anlamda bir etkiyle s›n›rl› de¤ilölen insanlar için burjuvazinin dir. Ekim Devrimi’nin somut tüm insani duyarl›l›k dilencileri “Bugün art›k önemli bir olarak dünya tarihinin ak›fl›na harekete geçiyor, merhamet isyapt›¤› etkiler anlam›nda anlauluslararas› deneyime sahip tiyor, ABD gökyüzünden bomfl›lmal›d›r. Bugün yaflad›¤›m›z bulunmaktay›z; bu deneyim, bize balarla ayn› renkleri tafl›yan yidönem, Ekim Devrimi’yle ilk yecek paketleriyle “merhamet” meyvesini veren, “emperya- aç›kça göstermektedir ki, bizim da¤›t›yor. Dünyan›n tüm ezilenlizm ve proleter devrimler” çadevrimimizin baz› temel lerine, savafl› da, bar›fl› da, ada¤›d›r. Her ne kadar, içinden çizgilerinin, yerel de¤il, özellikle leti de merhameti de kendisinin geçilen dönemde, ça¤›n “emverebilece¤ini büyük bir küstahperyalizm” özelli¤i öne ç›k›yor ulusal de¤il, yaln›zca Rusya’ya l›kla ilan etmeye çal›fl›yor. Bu fl›olsa bile, tam da bu özelli¤in özgü de¤il, uluslararas› nitelikte mar›k, bu lanet olas› cüret karfl›kendisi, proleter devrimlerins›nda, Afganistan’daki ezilenlebir önemi vard›r.” den baflka ç›k›fl yolunun bulunrin, onlar›n dünyan›n dört bir mad›¤›n› da her geçen gün yeyan›ndaki s›n›f kardefllerine benniden do¤rulamaktad›r. zeyen insanlar›n, onlara çok benzeyen, onlar›n yaEmperyalist yeniden paylafl›m kavgas›n›n fliddetflad›¤› koflullar› çok daha a¤›r yaflayan, ezilmifl, yorlendi¤i, bir dünya savafl›na evrilme olas›l›¤›n›n her gun, aç insanlar›n, tüm dünyan›n gözüne baflka türgeçen gün artt›¤› bugün, savafl›n fliddeti ve y›k›m›n› lü göründü¤ü bir “tuhafl›k”t›r Ekim Devrimi. O güvaadeden emperyalizmin karfl›s›na, inand›r›c› ve ne kadar ma¤dur olmufl ve ezilmifllerin, okuma yazgüçlü, ayn› zamanda gerçek bir seçenek olarak ç›ma bilmeyen, dini etkiler alt›nda uyuflturulmufl, “uykart›labilecek tek yol, Ekim Devrimi’nin yoludur. Bir garl›k”tan haberi olmayan milyonlarca insan›n, Rusyandan dünyay› altüst edecek patlama dinamikleri ya iflçileri flahs›nda aya¤a kalkt›¤›, emperyalizmin birikirken, dünyan›n her taraf›nda sistem karfl›t› patsonunu, y›k›l›fl›n› ilan etti¤i, bu cahil insanlar›n bülamalar kendini gösterirken ve bu ortaya ç›kanlar, yük bir hünerle yepyeni bir dünyan›n kuruculu¤una önümüzdeki dönem yaflanacaklar›n sadece küçük girifltikleri bir büyük tuhafl›kt›r. Bugün, Afganishabercileriyken, tüm bu olanaklar›n hala bir dünya tan’da ya da baflka yerlerde, sistemin y›k›m›n› yafladevrimine tafl›namam›fl olmas› da, Ekim Devriyan bu “zavall›” insanlara, bu gözle bakmay› baflarami’nin yolunun tek yol oldu¤unu tersinden vurgulamad›kça, Ekim Devrimi bir tuhafl›k olarak kalmaya yan olgulard›r sadece. devam edecektir. Lenin’den aktard›¤›m›z al›nt›, sözü edilen Ekim Ekim Devrimi’yle iflçi s›n›f›n›n, fabrikalarda, “en Devrimi’ni tuhafl›k olarak görme e¤ilimi ise, bu döyüce de¤er” olan eme¤iyle ve disiplin içinde kapita30
6
Kas›m 2001
lizmi her gün yeniden üreten sömürülen s›n›f›n, fabzaferine dönüfltü.” (Dördüncü Y›l Konuflmas›’ndan, rikalardan ç›kt›¤›; insanl›¤›n, “zavall›” insanl›¤›n kurEkim Devrimi Üzerine, Teori Yay›nlar›, s. 108) tulufl bayra¤›n› yükseltti¤i bir tuhafl›kt›r. Burjuvazi, Nas›l oluyor da, 84 y›l öncesinden bugüne bu fabrika disiplini içinde, üreten, ezilen, sömürülen, kadar canl›, üstelik de yok edilmesine dönük onca bafl›n› e¤mifl, kabullenmifl iflçi s›n›f›n›, gerçek rolüyçabaya ra¤men bu kadar dimdik durabiliyor bu sözle, sistemin y›k›lmas›na önderlik eden eylemiyle ler? Nas›l oluyor da, 84 y›l öncesinde gerçekleflen gördü¤ünde tan›yamam›fl, dehflete kap›lm›flt›r. Ekim bir “olay”, bugün binlerce bilinçli komünist ve devDevrimi, bu yüzden burjuvaziye bir tuhafl›k olarak rimcinin yaflam, enerji ve esin kayna¤› olmaya degörünmüfltü. Ama Afganistan’da sadece y›k›m›, sevam edebiliyor? faleti, ac›y› görenlerin de, Ekim Devrimi’ni tuhafl›k Burjuvazi bu sorunun yan›t›n› bilmiyor. Devrimci olarak görecekleri kesindir. ve komünistlerin ise, bildikleri, yaflad›klar› bu gerçeNe zamanki, sistemin çarklar› alt›nda ezilen mil¤i, a盤a ç›karmaya, anlamaya ve çürümüfl dünyayarlarca insana, ma¤durlar olarak bakmaktan kurtun›n surat›na çarpmaya ihtiyaçlar› bulunuyor. lunursa, iflte o zaman dünya proletaryas›n›n ayn› Ekim Devrimi Komünistler ‹çin rolü yeniden oynamas› mümkün olacak. ‹nsanlar›n Nas›l Bir Referanst›r? çekti¤i eziyet, u¤rad›¤› yoksulluk ve y›k›m için duyuYukar›daki benzeri övgü dolu sözler, bugüne kalan ac›, bunlara bir an önce son verme iste¤i, bu isdar hem Ekim Devrimi’nin bundan önceki 83 tane te¤in bir devrimci program ve örgüt halindeki karfl›y›ldönümünde, genel propaganda-ajitasyonda, binl›¤›n› üretmedikçe, Ekim Devrimi bir tuhafl›k olarak lerce bildiride, hem de programatik metinde ifade kalmaya devam edecek. Ekim Devrimi’nin 84. y›ledildi. Bugün kimsenin böyle sözlere fazla da ihtiyadönümü, hepimiz için, bu gerçe¤i bilince ç›karma c› da yok do¤rusu. Art›k, de¤ifltirmeyen, dönüfltürvesilesi olmal›d›r. Afganistan’da, Filistin’de, Irak’da meyen, hiç bir söze ihtiyaç duyulmuyor ve yak›c› ihkatledilen çocuklar›n, merhametten çok böyle bir tiyaç, devrimci eylem ihtiyac›d›r. Devrimci eylemönderli¤in yarat›lmas›na ihtiyaçlar› var. 84. y›ldönüdense dönüfltürücü eylemi anlamak gerekiyor. münde Ekim Devrimi, tüm teEkim Devrimi bu anlamdaki mel sorunlara ›fl›k tutmaya de- “Tarih, bugün kazanabilecek (ve dönüfltürücü eylemin ta kendivam etti¤i gibi, savafllara son sidir. Gerçekleflirken, hem Rusvermenin tek gerçek yolunu da bugün kesin olarak kazanacak) ya’n›n halk›na, hem de y›llar›n olan ama yar›n çok fleyi, her fleyi devrimci-komünistlerine sundugöstermeye devam ediyor: “Bu sorun (savafl-PA) aç›s›n¤u derslerle, ö¤rettikleriyle, yitirme tehlikesinde olan dan da Ekim Devrimimiz dünya dünya tarihinde oldu¤u kadar, devrimcilerin oyalanmas›n›, bilinçlerde de bir deprem yarattarihinde yeni bir ça¤ açm›flt›r. Burjuvazinin köpekleri ve bunla - gecikmesini ba¤›fllamayacakt›r.” m›fl, dönüfltürücü olmufltur. Ayr›n sosyal-devrimciler ve menflen› flekilde, baflka hiçbir devrim, vikler fleklindeki, bütün dünyan›n sözde ‘sosyalist’ genel olarak katk›lar›, güç dengelerine olan etkileri, küçük-burjuva demokrasisi fleklindeki uzant›s› ‘emezilenlerin yaflam koflullar›na getirdi¤i de¤iflikliklerle peryalist savafl›n iç savafla dönüfltürülmesi’ slogan›yyapt›klar› bir yana, Ekim Devrimi’nin yapt›klar›n› la alay ettiler. Fakat gerçek tek slogan›n bu oldu¤u yapamam›flt›r. Gerçekleflmesi ve baflard›klar›yla esin kuflkusuz hofl olmayan, kaba, ç›plak, insafs›z fakat kayna¤›; yaratt›¤› eserin yozlaflmas›, kazan›mlar›n›n gene de gerçek- görüldü. ...Ve, dünkü savafl›n ve yitip gitmesiyle devasa bir boflluk oluflturmufl; döneyaklaflan savafl›n nedenleri üzerine kafa yoran milmine oldu¤u kadar sonras›na da silinmez izler b›rakyonlarca ama milyonlarca insan›n önünde daha m›flt›r. Dolay›s›yla Ekim Devrimi’ni temel almadan, aç›k, daha belirgin, daha su götürmez bir flekilde flu onun baflar›s›yla, zaferi ve yenilgisiyle derslerini ç›ac› gerçek ayd›nlan›yor: bolflevik mücadele olmakarmadan, ne devrimci miras›n› devralmak mümdan, bolflevik devrim olmadan emperyalist savafltan kündür, ne de sonras›nda gerçekleflen, baflar›l› ya ve bunu kaç›n›lmaz bir flekilde yaratan emperyalist da baflar›s›z devrimci giriflimleri yerli yerine oturtdünyadan ... bu cehennemden kurtulunamaz. (...) mak. Referans kayna¤› olmas› komünistler için bu “Yüzlerce, binlerce y›ld›r ilk kez bu slogan ananlama gelir. lams›z ve zavall› bir slogan olmaktan ç›k›p aç›k bir Ekim Devrimi, komünizmin sürekli devrimcilikflekilde ortaya konan politik bir program halini ald›, ten baflka bir yolunun bulunmad›¤›n› çarp›c› biçimproletaryan›n öncülü¤ünde ezilen milyonlarca insade sunmufltur. Burada kas›t, somut bir “devrimi ken›n etkili bir mücadelesine, proletaryan›n ilk zaferisintisiz k›lmak” anlam›ndaki sürekli devrimcilik dene, savafllar›n yok edilmesi yolundaki ilk zafere flu ¤il, devrimin öznesi olan komünistlerin kendi devbar›fl imzalay›p sermaye kölelerinin zarar›na, ücretli rimciliklerini sürekli k›lmalar›d›r. Bolflevik Parti’den iflçilerin zarar›na, köylülerin zarar›na, emekçilerin ayr› düflünülmesi mümkün olmayan Ekim Devrimi, zarar›na savafl yapan çeflitli ülkelerin burjuvazisinin e¤er Bolflevikler bu yenilenmeyi, devrimcili¤in süittifak›na karfl› bütün ülkelerin iflçilerinin ittifak›n›n rekli k›l›nmas› koflulunu gerçeklefltirmemifl olsalard›, 31
Kas›m 2001
6
bugün sadece bir kalk›flma, baflar›s›z bir giriflim ola“‹ktidar›n al›nmas›, ayaklanman›n ifli olacakt›r: rak an›lacakt›. Bu, kesinlikle skolastik bir tart›flma onun siyasal hedefi daha sonra kesin olarak belirede¤il, olgulardan ç›kan berrak bir gerçektir, belki de cektir. (...) Ekim Devrimi’nin bugün en çok öne ç›kar›lmas› ge“Eylemde duraklama ölüm demektir.” (24 Ekim reken yan›d›r. Çünkü bugün insanl›k, yak›c› bir bi(6 Kas›m) 1917)( MK üyelerine mektup, Nisan Tezçimde devrimci bir önderli¤in “oluflmas›na” ihtiyaç leri ve Ekim Devrimi s. 210) duyuyor, bunun tek koflulu ise devrimci öznelerin, Yukar›daki al›nt›n›n tarihine bakmak, her türlü devrimcili¤i sürekli k›larak bunun gere¤ini yerine sözü gereksiz, anlams›z hale getiriyor. Bu mektubu getirmesidir. Devrimin kaderiyle, Bolflevik Parti’nin yazd›ktan hemen sonra, Lenin Petrograd’a geliyor kaderinin içiçe geçti¤i bu tarihsel “an”daki mücadeve devrim “bafll›yor”. le, iktidar›n al›nmas›n›n bir gün öncesinde, devrimin Tarihteki olaylar, yaflanm›fl olduklar› için, her önderli¤inin, Bolflevik Parti’nin kendini bir kez daha zaman, somut bir s›nama arac› olarak ifllev görür ve yeniden “kurmas›”ndan baflka bir fley de¤ildi. yaflanm›fll›klar›ndan dolay› tart›fl›lmaz bir otoriteye Ekim Devrimi’nde Bolflevikler, devrimci-öncü sahip olurlar. Ekim Devrimi’nin de böyle bir otoritekonumun kal›c› olmad›¤›n›, her an yenilenmesi gesi oldu¤u kesindir. Ancak yukar›daki mektubun tarirekti¤ini kavram›fl ve tarihsel bir perspektif ›fl›¤›nda, hi 24 Ekim olmasayd›, daha do¤rusu 24 Ekim, devan›n ihtiyaçlar›na (gerçekten “an”›n ihtiyaçlar›) yan›t rimin bir gün öncesi olmasayd›, bu mektupta söyleüretebilmifllerdir. Devrimcili¤in sürekli k›l›nmas›nnenlere itiraz edecek devrimcilerin say›s›, o zamanki dan bunu anlamak gerekiyor. Ve zaten, amaçlar›na duraklayan Bolfleviklerin say›s›ndan az olmazd›. Hetutkuyla ba¤lanabilen bir devrimcilik, kendi duruflu le de, bugün yenilmifl, yok olmufl bir Ekim Devrimi ve mücadelesiyle an›n ihtiyaçlar›n›n ba¤›n› kurmakla “an›”s› karfl›s›nda. yeflerebilir, baflka hiçbir yoldan de¤il. Ayaklanma Ekim Devrimi’nin bugünkü devrimciler aç›s›ndan ça¤r›s› için Merkez Komite’yi ikna etmeye çal›flan otorite olarak kalan yan›, gerçekleflmifl olmas›d›r. Lenin’in sesi, bu tutkuyu nas›l da yans›t›yor: Bu otorite nedeniyle, o dönem söylenen her sözün “Yoldafllar› bütün güayr› bir a¤›rl›¤›, anlam› bulucümle inand›rma çabas›nnuyor. Çünkü hiçbiri sözden “Çünkü savafl›n ve yaklaflan savafl›n day›m ki, flu anda, her fley nedenleri üzerine kafa yoran milyonlarca ibaret de¤il. Devrim prati¤i kopma noktas›na varm›fl ama milyonlarca insan›n önünde daha içinde, her söz, somut bibulunmaktad›r ve öyle so- aç›k, daha belirgin, daha su götürmez bir çimde yaflamdaki karfl›l›¤›n› runlar gündeme girmifltir üretiyordu. Soyut olan hiçflekilde flu ac› gerçek ayd›nlan›yor: ki, bunlar›, ne konferansbir fley kalm›yor, b›çak s›rt› bolflevik mücadele olmadan, bolflevik lar, ne de kongreler (sovyet bir keskinlik, s›n›flar› ve bundevrim olmadan emperyalist savafltan ve kongreleri olsa bile) çözülar›n tutumlar›n› net olarak bunu kaç›n›lmaz bir flekilde yaratan me ba¤layamaz, bu sorunbirbirinden ayr›flt›r›yordu. emperyalist dünyadan ... bu lar› ancak halklar, y›¤›nlar, Hiç bir ara konum bulunmucehennemden kurtulunamaz.* silahlanm›fl y›¤›nlar›n savayordu. Ekim Devrimi, gerfl›m› çözümleyebilir. çekleflmifl olman›n verdi¤i “... Her ne pahas›na olursa olsun, bu akflam, bu otoriteye sahip oldu¤u için, devrimciler aç›s›ndan gece, junkerleri (askeri ö¤rencileri) vb. silahtan tecde¤er verildi¤i kuflkusuz olan bir deneyim; ancak rit ettikten sonra (e¤er direnirlerse tepeledikten son“devrimlerden bir devrim” durumuna düfleli az zara) hükümeti tutuklamak gerekir. man olmad›. “Art›k beklemek mümkün de¤ildir. Bu, her fleyi Oysa komünistler aç›s›ndan Ekim Devrimi’nin yitirmek tehlikesini göze almak olur. (...) referans kayna¤› oluflunun nedeni, O’nun baflar›ya “‹ktidar› kim almal›d›r? ulaflm›fl bir devrim olmas›nda yatm›yor. Sorun böy“Bu o kadar önemli de¤il: iktidar› isterse Askeri le görüldü¤ü ölçüde, evrensel olan boyutunun üstü Devrimci Komite ya da, ancak halk›n ç›karlar›n›n, örtülmüfl olaca¤› gibi, komünizmin ilkelerine getirdiordunun ç›karlar›n›n (derhal bar›fl önerisi), köylüle¤i aç›kl›klar da ihmal edilmifl olur. Elbette Ekim rin ç›karlar›n›n (toprak hemen al›nmal› ve özel mülDevrimi afl›labilir ve afl›lacakt›r da. Ve, bugün ilkelekiyet kald›r›lmal›d›r), açlar›n ç›karlar›n›n gerçek temrinden çok, Ekim Devrimi’nin b›rakt›¤› miras, bir silcilerine iktidar› devretmek istedi¤ini aç›klayan daha geri al›nmas› mümkün olmayan taraf›, yani ‘baflka bir kurulufl’ als›n. (...) gerçekleflmifl olmas›d›r. Bugünkü gericilik ortam› ve “Tarih, bugün kazanabilecek (ve bugün kesin önderlik bofllu¤u koflullar›nda, en çok da bu yönü olarak kazanacak) olan ama yar›n çok fleyi, her fleyi öne ç›kar›labilmektedir. Çünkü y›¤›nlara, bu ilkeler yitirme tehlikesinde olan devrimcilerin oyalanmas›temelinde önderlik edilemedi¤i, çünkü böyle bir önn›, gecikmesini ba¤›fllamayacakt›r. derli¤i temsil eden bir parti niteli¤i bulunamad›¤› “Bugün iktidar› ele geçirmekle, onu, sovyetlere için, gerçekleflmifl olmas› d›fl›nda, Ekim Devrimi’nin karfl› de¤il, sovyet için alm›fl oluyoruz. ilkesel boyutlar›, ne yaz›k ki “söz” durumuna düfl32
6 müfl ve y›¤›nlar nezdinde kan›ta ihtiyaç duyar hale gelmifltir. Ancak y›¤›nlar bir yana devrimciler için de bunu söylemek hiç de haks›zl›k de¤ildir. Bunun en somut kan›t› ise, bugünkü dünya durumunda, devrimci bir kalk›flmay› örgütleyecek, küçük çapta da olsa bir önderlik niteli¤inin hala yarat›lamam›fl olmas›d›r. Bu gerçe¤in kendisi yenilginin bir sonucu oldu¤u kadar, afl›lmad›¤› sürece de, yenilgiyi süreklilefltiren, çürümenin yolunu döfleyen bir ifllev görmektedir. Afla¤›daki aktaraca¤›m›z sözler, Ekim Devrimi’nin tart›fl›lmaz otoritesiyle, y›llard›r tekrarlan›p durdu, adeta ezbere bilinir hale geldi. Kuflkusuz bu otoritenin, e¤er sorun anlafl›lacaksa bir yarar› bulunuyor, ancak ço¤u durumda tersi bir ifllev de görüyor. “Rusya’da proletaryan›n iktidar› ele geçirmesini izleyen ilk aylarda (25 Ekim (7 Kas›m) 1917), bu geri ülke ile Bat› Avrupa’n›n ilerlemifl ülkeleri aras›nda ki çok büyük farklardan dolay›, Bat› Avrupa ülkelerinde proleter devrimi, bizimkine pek az benzeyecek gibi görünüyordu. Bugün art›k önemli bir uluslararas› deneyime sahip bulunmaktay›z; bu deneyim, bize aç›kça göstermektedir ki, bizim devrimimizin baz› temel çizgilerinin, yerel de¤il, özellikle ulusal de¤il, yaln›zca Rusya’ya özgü de¤il, uluslararas› nitelikte bir önemi vard›r. Ve ben burada, sözcü¤ün genifl anlam›yla uluslararas› öneminden sözetmiyorum: bütün ülkeleri etkilemesi anlam›nda uluslararas› önemi olan, devrimimizin yaln›zca baz› özellikleri de¤il, bütün temel özellikleri ve üstelik birçok ikincil özellikleridir. Uluslararas› önemini, ülkemizde olup bitenlerin uluslararas› bir ölçekte, uluslararas› geçerli¤i ya da bir yinelenmesinin tarihsel kaç›n›lmazl›¤› anlam›nda alarak, sözcü¤ün en dar anlam›yla bundan sözediyorum. Devrimimizin baz› temel özelliklerinin bu önemi tafl›d›¤›n› kabul etmek gerekir.” (“Sol” Komünizm..., s. 8.) Lenin, “Rus Devriminin Uluslararas› Öneminden Hangi Anlamda Sözedilebilir?” bafll›kl› bu yaz›s›nda, sadece bir tek konuyu ifllemektedir: “Uluslararas›” sözcü¤üyle neyi kastetti¤ini. Sözcü¤ün Lenin’in deyimiyle “genifl” anlam›n› kabul etmeyen
Kas›m 2001
kimse yoktur, zaten bunun bir anlam› da olmaz. Çünkü burjuva tarihçileri bile Ekim Devrimi’nin ça¤ açan önemini kabul etmektedirler. Ancak, ço¤unlukla “uluslararas›” sözcü¤ünün ikinci anlam›nda kullan›ld›¤›, Rus Devrimi’nin bu anlamdaki önemi hakk›nda söylenilenler gerçek yerine oturmuyor. Oysa belirtti¤imiz gibi, Lenin bu yaz›da sadece “uluslararas›” sözcü¤ünün anlam› üzerinde duruyor. Bunun ard›ndan ise, Kautsky’nin “bir dönek de¤il de, henüz bir marksist oldu¤u o çok gerilerde kalan zamanlarda” yazd›¤› “Slavlar ve Devrim” bafll›kl› yaz›s›ndan uzunca bir bölüm aktar›yor. Herhangi bir genel geçer övgü, ajitasyon için söylenmifl olmayan bu cümlelerin anlam› üzerine daha fazla düflünmek gerekiyor. Lenin’in olgular›n somut tekrar› anlam›nda bir önem atfetmedi¤i kesin. Anlat›lmak istenen, sovyetlerin, Bolflevik teori ve ilkelerinin evrenselli¤idir. Bu ilkeler ise, tek bafl›na flu ya da bu “an”da söylenenlerden, sözlerden ibaret de¤il, bir siyasal ak›m olarak 1903’ten itibaren flekillenen Bolflevizm’in prati¤inden süzülen bir bütünselli¤i ifade ediyor. Olgular›n yinelenmesi anlam›nda Bolfleviklerin Ekim Devrimi’ndeki tutumlar›na, Lenin’in önderlik niteli¤ine dizilen hakl› övgüler, Marksizm’in kesintiye u¤rat›lm›fl gelene¤iyle yeniden buluflan, onu bütünselli¤e kavuflturan bir gelene¤in ulaflt›¤› doruk noktas›n›, bu aflamadaki yenilenmeyi karartmamal›d›r. Bu ise, eski kal›plarla hareket eden bir bak›fl aç›s›yla mümkün de¤ildir. Ekim Devrimi prati¤i, her türlü kal›b› parçalayarak, emperyalizm ça¤›nda devrimin, sovyetlere dayanan proletarya iktidar›ndan baflka bir yolunun olmad›¤›n› ortaya koymufltur. Lenin Ekim Devrimi’yle gerçekleflenin bir daha geri al›namayaca¤›n› söylemiflti. Ekim Devrimi’nin kazan›mlar› geri al›nabilmiflse de, gerçekleflen devrimin evrensel ilkeleri komünistlere ›fl›k tutmaya devam ediyor.
33
Kas›m 2001
6
Emperyalist Savafla Karfl› Tutumda Sol Yelpazede Belirginleflen Politik Anlay›fllar Seydi AKCAN
ri 2. Enternasyonal’e dayan›r. Ama daha önemlisi, bugün somut bir tehlike olarak karfl›m›za ç›kmayan pasifizm ve soyut bar›fl propagandas›, emperyalist savafl›n kan ve barut kokusu tüm dünyay› etkisi alt›na ald›¤›nda, gerçek s›n›fsal tutumunu a盤a ç›karm›fl olacak. Ve t›pk› dayand›klar› 2. Enternasyonal partilerininkinden farkl› da olmayacak: Anavatan savunusu alt›nda savaflta kendi burjuvalar›n›n yan›nda yer almak. Pasifizm ve soyut bar›fl seslenifllerinin proleter katmanlar için nas›l bir zehir tafl›d›¤›n› ve kaygan politik zemine sahip oldu¤unu Lenin, RSD‹P Yurtd›fl› fiubelerinin 4 Mart 1915 tarihli konferans kararlar›nda ortaya koyuyor. Lenin’e kulak verelim: “‹flçi s›n›f›n›n akl›n› kar›flt›rma biçimlerinden biri de pasifizm ve soyut bar›fl propagandas›d›r. Kapitalist rejim alt›nda özellikle de emperyalizm aflamas›nda savafllar kaç›n›lmazd›r. Üstelik öte yandan, sosyal demokratlar devrimci savafllar›n, yani emperyalist olmayan savafllar›n olumlu de¤erini inkar etmezler... Bugün, kitleleri devrimci eyleme ça¤›ran bir propagandayla birlikte yürütülmeyen bir bar›fl propagandas›, yaln›zca yan›lsama yayar, burjuvazinin insaniyetçi düflüncesine güven afl›layarak proletaryay› yozlaflt›r›r ve onu savaflan ülkelerin gizli diplomasisinin elinde bir oyuncak haline getirir. “Kesin olarak söylemek gerekirse, bir dizi devrim olmaks›z›n güya demokratik bir bar›fla ulafl›labilece¤i fikri tamamen yanl›flt›r.” Düzen içi solcular›m›z›, sonucu flimdiden belli olan zorlu s›navlar›yla bafl bafla b›rakal›m. ‹deolojik-siyasal ufuk bak›m›ndan, yolunu liberal solcularla ay›rmakta güçlük çeken proleter devrimci iddias›yla hareket eden devrimci hareketin emperyalist savafla karfl› tutumlar›n› ele alal›m. Proleter Devrimci ‹ddias›nda Olan Yap›lar›n Savafla Karfl› tutumlar› Bafltan belirtmekte fayda var ki, temel politik tutumlarda ve bu öne ç›kar›lan fliarlarda, devrimci hareket ve liberal hareket aras›nda ayr›mlar›n› belirginlefltiren bir fark olmamakla birlikte, söz konusu ufkun s›n›f vurgusuyla birlikte kitlelere tafl›nmas› hedefi öne ç›kan bir farkl›l›k olarak ele al›nabilir. Sözü uzatmadan yay›nlar›n sesine b›rakal›m. K›z›l Bayrak, 20 Ekim 2001 tarihli yay›n›nda dünyadaki savafl karfl›t› kitle hareketini do¤ru olarak daha çok pasifist nitelikte oldu¤unu vurgulay›p, bu hareketin s›n›rl›l›klar›na de¤indikten (bunlar› üreten
11 Eylül’de Amerika’da gerçekleflen sald›r›yla birlikte emperyalist politikalar sonucu ony›llard›r sömürüye, sefalete ve ezilmeye itilmifl Do¤u, dünya burjuva gündeminde bafl s›raya oturdu. Emperyalist güçler ve bölgedeki burjuva devletlerin gündemi tekti: Yo¤un sömürü, talan, stratejik bölgelerde egemenlik kurma ve güce göre paylafl›m›n nas›l gerçekleflece¤i. Afgan proleter y›¤›nlar ve di¤er ezilen katmanlar ve tüm bölgedeki proleter kesimler için de gündem tekti: Savafl›n y›k›m›n› en derinden yaflamak, yo¤un bir sömürü ve bask›y› iliklerine kadar hissetmek, açl›k ve sefalete itilme. Amerika’n›n emperyalist politikalarla h›z verdi¤i Afganistan’a yönelik bombalamalarla bafllayan operasyonuna, emperyalist metropollerde onbinlere varan savafl karfl›t› protesto gösterileri efllik etti. Küreselleflme karfl›tlar›, savafl karfl›tlar›, fliddet karfl›tlar›, sol sendikalar, anarflist gruplar, çevreci gruplar, devrimci gruplar ve sol liberal partilerin kat›l›m›yla gerçekleflen protesto gösterilerinde savafl ve fliddet karfl›tl›¤›, Anti- Amerikanc›l›k, silik de olsa daha çok dev rimci gruplar›n benimsedi¤i anti-emperyalizm öne ç›kan anlay›fllard›. Siyasal durufl itibariyle bu gösterilerin niteli¤i pasifizm ve soyut bar›fl seslenifllerinin s›n›r lar›n› ifade ediyordu. Dayand›¤› ideolojik temel küçük-burjuva bir temeldir ve küçük burjuvazinin ufkunun ötesinde de¤ildir. Ama bu eylemler ve güçler ideolojik ve örgütsel olarak kendi s›n›rl›l›klar›n› aflacak bir ufka ve s›n›fsal dinami¤e sahip olamasa da, enternasyonalist devrimci bir önderli¤in ve devrimci bir s›n›f hareketinin siyasal geliflmelere a¤›rl›¤›n› koydu¤u bir süreçte, harekete geçirelebilecek potansiyel bir toplumsal gücü ba¤r›nda tafl›mas› bak›m›ndan de¤er kazan›yor. Yaflad›¤›m›z topraklar ise, düzen içi sol partilerin bafl›n› çekti¤i, fliddet ve savafl karfl›t› gruplar›n da kat›l d›¤› anti-Amerikanc›, anti-emperyalist vurgulu, savafl karfl›t› protesto gösterileriyle, uluslararas› protestolara eklemlenen silik bir halka olarak yerini ald›. “Emperyalist savafla hay›r” fliar›n›n öne ç›kt›¤› ve Afgan halk›yla dayan›flma mesajlar›n›n da iletildi¤i protesto gösterilerine damga vuran siyaset, niceli¤ini ayr› tutarsak, emperyalist metropollerdeki gösterilerdekinden farkl› de¤ildi. Düzeniçi solcular›m›z›n ideolojik ufku ve örgütsel konumlan›fl› pasfizm ve soyut bar›fl seslenifllerinin s›n›rlar›n› aflam›yor. Aflamaz da. Dayan›lan ideolojik temel küçük-burjuva bir temeldir. Ve tarihsel kökle34
6 sisteme karfl› bir mücadele perspektifine ve program›na oturmamas›) sonra konunun kilit halkas›na iflaret ediyor. Söz K›z›l Bayrak’ta: “Bu tür bir perspektif ve programdan yoksunluk, halihaz›rdaki savafl karfl›t› kitle hareketinin en temel zay›fl›¤›d›r. Fakat bu zay›fl›k dünya ölçüsünde devrimci s›n›f hareketinin, onun örgütlü öncü kesimi olarak komünist hareketin zay›fl›¤›ndan ayr› da düflünülemez. Zira bu tür hareketlere do¤ru bir yön ancak öncü devrimci partiler taraf›ndan verilebilir. Eksikli¤i duyulan perspektifsizlik ve programs›zl›k ancak onlar taraf›ndan giderilebilir. Halihaz›rda olmayan da gerçekte budur.” Yaflad›¤›m›z topraklarda halihaz›rda yarat›ld›¤›n› iddia eden öncü devrimci partilerin, ayn› yaz›n›n devam›nda da belirtildi¤i üzere, örne¤in neden güçlü bir savafl karfl›t› kitle hareketinin koyulamad›¤› sorusunun yan›t›n›n en az›ndan kendi taraftar kitlesi ve güveninin kazanmaya çal›flt›¤› güçlere de aç›kca verilmesi gerekir. Üstelik yine yaz›da belirtildi¤i üzere, iflçi s›n›f› ve gençlik saflar›nda büyük bir savafl karfl›t› potansiyel varken. Yukar›daki cümlelerden mant›ksal bir ç›karsama yaparsak, cevaplanmas› gereken bir çeliflki a盤a ç›k›yor. ‹flçi s›n›f› ve gençlik saflar›nda büyük bir savafl karfl›t› potansiyel var, onlara yön verecek öncü devrimci parti de var; ama K›z›l Bayrak’›n tespitiyle aktar›rsak, “Türkiye’de savafl karfl›t› hareket halihaz›rda son derece c›l›zd›r”. Bu çeliflki gerçekte, ancak köklü bir muhasebeyle devrimci sonuçlar›na ulaflt›r›labilir. Ama önemli bir baflka konu da yaz›da, uluslararas› savafl karfl›t› hareketin politik önemi üzerine yap›lan vurgudur. Önce K›z›l Bayrak’da öne sürülen düflünceyi aktaral›m: “Bu temel zaaf›n bilincinde olmak (uluslararas› savafl karfl›t› hareketin perspektifsizli¤i ve programs›zl›¤›- SA) ilkesel önem tafl›makla birlikte, bu hiçbir biçimde bugünkü hareketin politik önemini azaltmamaktad›r. Tam tersine, güncel durumda savafl›n emperyalist niteli¤inin fark›nda olan ve emperyalist sald›rganl›¤a karfl› mazlum halklarla dayan›flmay› ifade eden bu hareket, büyük bir politik önem tafl›maktad›r. Geliflmeler, emperyalist ülkelerde bile daha genifl kesimlerin emperyalist politikalar›n aleti olmay› reddetmekle kalmay›p, buna karfl› mücadelenin yolunu tuttuklar›n› göstermektedir.” fiimdi de At›l›m’›n sesine kulak verelim: “Dünyam›z fiilen ikiye bölünmüfl durumda. Bir tarafta haydut ABD’nin bafl›n› çekti¤i emperyalist savafl cephesi, di¤er tarafta çeflitli uluslara, din ve mezheplere, politik parti ve örgütlere, kitle örgütlerine mensup emperyalist savafl karfl›t› ezilenler cephesi. Antiemperyalist güçler, ezilen müslüman halklar, küreselleflme karfl›tlar›, savafl karfl›tl›¤› ekseninde yan yana geliyor. “Savafl karfl›t› gösterilerin politik içeri¤ine bakt›¤m›zda antiemperyalist ö¤enin az›msanmayacak düzeyde ve geliflme e¤ilimi içerisinde bulundu¤u görülüyor.” (20 Ekim 2001, Gündem Köflesi) At›l›m’›n emperyalist savafl karfl›s›ndaki politik tu-
Kas›m 2001
tumu: Anti-emperyalist perspektifli emperyalist savafl karfl›t› birleflik bir cephe hatt›n›n örülmesi. Ve son olarak da, Al›nteri’den bir al›nt›yla belirginleflen politik tutumlar› birlefltirelim. “Emperyalist füzelerin atefllenmeye bafllad›¤› flu anda emperyalist savafla karfl› gösteriler acil ve her ç›k›fl de¤erli olacakt›r. Fakat sonsuz ‘zay›f halka’n›n, birikmifl talep, ihtiyaç ve özlemleriyle birlefltirilerek, sab›rla ve inatla genifl kitlelerin atefllenmesi çok daha de¤erli olacakt›r.” (Al›nteri, 10 Ekim 2001, Ufuk Çizgisi) Bulafl›k Siyaset ve Kal›n Çizgilerle Belirginlefltirilemeyen Proleter Devrimci Çizgi “Emperyalist savafla hay›r!” fliar›nda ifadesini bulan, anti-emperyalist ufuklu bir emperyalist savafl karfl›tl›¤›, hem liberal hareketi, hem de devrimci hareketi ortak bir paydada birlefltiren bir siyaset olarak öne ç›k›yor. ‹kinci bir nokta olarak da, ezilen Afgan halk›yla dayan›flmay› temel alan bir siyaset de, yine liberal hareketle devrimci hareketin siyasette bulufltu¤u ortak bir paydad›r. Savafl karfl›t› platformlarda buluflan kitle gösterileri ise, bu bulafl›k siyasetlerin eylem hatt›n› oluflturuyor. Kitlelere vurgusu, tüm siyasetlerde önemli bir yer tutarken, devrimci hareketin kitleler içindeki s›n›fa yönelik vurgusu bir ayr›m noktas›na iflaret ediyor. Görünen o ki, devrimci hareketin ufku emperyalist savafla karfl› bir muhalif kitle hareketinin yarat›lmas›n›n ötesine aflamamaktad›r. Emperyalist savafl› protesto ve ezilen do¤u halklar›yla dayan›flmak ad›na, emperyalist savafl karfl›t› bir muhalefet hareketi proleter devrimcilik ad›na savunulabiliyor. Gerçekte bu yitip giden Bolflevik ufka da iflaret ediyor. Ya da Bolflevizm ad›na hangi miras›n devral›nd›¤›na. ‹kinci alt› çizilmesi gereken nokta da, pasifist ve soyut bar›fl ça¤r›lar› içeren uluslararas› kitle eylemlerinin anti-emperyalist bir içerikle nitelenme e¤ilimidir. Özellikle bu K›z›l Bayrak ve At›l›m’da çok daha belirgindir. Pasifist ve soyut bar›fl ça¤r›lar› içeren eylemlilikler, anti-emperyalist bir de¤erlendirmeyle ele al›nabiliyor olabilmesi, ya güçsüzlük psikolojisinin etkilerine ya da ideolojik daralman›n ve k›s›rl›¤›n devrimci hareketi ne denli bir noktaya sürükledi¤ini gösteren bir ifllev görüyor. Hat›rlanaca¤› üzere, Küreselleflme Karfl›t› gösterilerde de anti-emperyalist bir içerik keflfedilmifl ve hatta enternasyonalist bir ruh ve bilince yönelik vurgular devrimci hareketin yay›nlar›nda o dönem önemli bir yer tutmufltu. Asl›nda bu durum, bir yan›yla güçsüzlük ve yenilgi psikolojisinin k›flk›rtt›¤› bir ruh haliyle söz konusu olan eylemliliklere zorlama siyasal nitelemelerde bulunmak ve hatta mevcut eylemlilikleri ajtasyon diliyle birlikte yans›t›lmas›na bak›l›rsa, moral motivasyon kazanma ve kazand›rma hedefinin amaç edinildi¤ini söylemek yanl›fl olmaz. Asl›nda bu durum bir yan›yla da, özellikle proleter devrimcilik iddias›ndaki hareketlerin ideolojik daralma ve k›s›rl›¤›n mevcut hareketi sürükledi¤i bir aflamaya da iflaret ediyor. Pasifist ve soyut bar›fl propagandas›n› içeren eylemliliklerde anti-emperyalist 35
Kas›m 2001
6
bir nitelik aranmas›, ya da küreselleflme karfl›t› gösteriler de anti-emperyalist ve enternasyonalist bilince vurgular yap›lmas› her iki durumun da, devrimci hareketi etkisi alt›na al›yor olmas›n›n göstergeleridir. Oysa emperyalist savafla karfl› tutumla, anti-emperyalizmle ve de Do¤u Halklar›yla dayan›flman›n ideolojik-siyasal ve örgütsel zeminiyle de ilgili Bolflevizm’in zengin deneyimlerinde, Komintern’in ilke ve kararlar›nda ve somut politik tutumlar›nda, proleter devrimcili¤in ay›rtedici niteli¤ini bulmak olanakl›. Elbette ki Bolflevizm’in gerçek temellerini k›lavuz edinenler için. Bolflevizm’in ‹deolojik-Örgütsel Ufku: Komintern Gibi Enternasyonal Bir Önderlik Proleter devrimcili¤in ay›rtedici niteli¤ini Bolflevizm’in miras›ndan hareketle bugün proleter devrimcilik ad›na söylenenlerle Bolflevizm aras›ndaki aç› fark›n› irdeleyerek devam edelim. Daha do¤rusu bu mirasdan ne kadar da uzaklafl›ld›¤›n› belirterek. Emperyalizm, hiyerarflik olarak örgütlenen uluslararas› tekellerin dünyaya hakim olma savafl›m›d›r ve bu savafl kaç›n›lmaz olarak emperyalist güç merkezlerinin ulusal devletler üzerinden birbirleriyle çat›flmas›n› dayat›r. Emperyalizme karfl› savafl›m, ulusalc› sol iddialar›n›n aksine, s›n›rlar ötesi bir güce karfl› de¤il, öncelikle ulusal planda sermayenin bekçisi olan ulusal devletlere karfl› bir iktidar savafl›m›d›r. Emperyalizm, aç›ktan ilhak edilmifl uluslar›n emperyalizme karfl› savafl›m›n› fliddetlendirmekle kalmaz, emperyalizme her türden ba¤›ml›l›k iliflkisi içinde olan uluslar›n emperyalizme karfl› öfkesini de körükler. Devrimci bir program ve stratejiye sahip partilerin görevi, bu kendili¤inden öfke ve tepkiyi bir strateji düzeyine yükseltmek de¤il, proleter devrim stratejisi temelinde bu tepkileri, proletaryan›n iktidar savafl›na ba¤lamakt›r. Proletaryan›n iktidar savafl›nda, sözkonusu ülkenin kapitalizm aç›s›ndan geliflm ifl ya da azgeliflmifl olmas› devrim stratejisini de¤ifltirmez. ‹ktidar savafl›n›, proleter devrimin yol ve yöntemleriyle dünyan›n neresinde olursa olsun, sovyet cumhuriyetleri temelinde örgütleme hedefiyle, bu amaca ulaflmak için önderlik etmekle sorumludur ad›n› hak etmifl Komünist Partileri. Bu, Komünist Enternasyonal’de flu flekilde ifadesini bulmaktad›r: “Sovyetlerde örgütlenme fikri basittir ve yaln›z proleter iliflkilere de¤il, feodal ve yar› feodal köylü liflkillerine de uygulanabilir. Bu alanda henüz fazla bir deneyimiz yok. Fakat sömürge ülkelerden gelen bir çok temsilcilerin kat›ld›¤› komisyondaki tart›flmalar, Komünist Enternasyonal’in tezlerinde flu noktan›n belirtilmesi gerekti¤ini inand›r›c› bir biçimde ortaya koydu: köylü sovyetleri, sömürülenlerin sovyetleri sadece kapitalist ülkelerde de¤il, kapitalizm öncesi iliflkilerin egemen oldu¤u ülkelerde de ifle yarar bir silaht›r ve komünist partileriyle komünist partileri kurmaya haz›r unsurlar›n mutlak görevleri, geri kalm›fl ve sömürge ülkeleri de kapsamak üzere her yerde köylü sovyetler ya da emekçi halk sovyetleri lehinde propaganda
yapmak, nerede koflullar elveriyorsa derhal emekçi halk sovyetleri kurmaya çal›flmakt›r. (...) Bunun için gerekli yollar önceden gösterilemez. Pratik deneyle var›lacakt›r bu yollara. Ne var ki sovyetler fikrinin en k›y› bucak uluslar›n emekçi haklar›nca bile anlafl›ld›¤›, sovyetlerin kapitalizm öncesi bir sosyal sistemin koflullar›na uydurulmas›n›n flart oldu¤u ve komünist par tilerin dünyan›n her yan›nda bu çal›flmaya derhal bafllamalar› gerekti¤i kesinlikle belli olmufltur.” (Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal, Maya Kitaplar› 2, S. 207-208) Elbette ki bu kararlar devrim stratejilerini ülkelerin iktisadi geliflmiflli¤ine göre, aflamac› tarzda belirleyenlerin, sovyet örgütlenmesinin proleter devrimin özsel biçimi oldu¤unu anlamayanlar›n kabul edebilece¤i kararlar de¤ildir. Ayn› flekilde tutarl› bir anti-emperyalizmin anti-kapitalizm oldu¤u kavray›fl›na sahip olmayanlar da, Komintern’in kararlar›n› do¤ru flekilde anlayamayacakt›r. Ama egemen bu anlay›fllarla köklü bir hesaplaflma gerçeklefltirmeden, ne dünyay› yerli yerine oturtturmak, ne de onu proleter devrimlerle ve sovyet cumhuriyetleriyle de¤ifltirmek ve birlefltirmek sözkonusu olamaz. Emperyalist savafla karfl›, kendi sömürücülerine karfl› s›n›f mücadelesini yükseltme ça¤r›lar› ve bunungerektirdi¤i politik-örgütsel görevlerin hakk›n› vermek yerine, savafl karfl›t› platformlarda emperyalistsavafla karfl› muhalif bir kitle hareketini yükseltme ça¤r›lar› yapman›n ya da uluslararas› eylemlilikleri ant-emperyalist nitelemelerle ajitasyon arac›na dönüfltürmenin Bolflevik gelene¤imizle k›yaslad›¤›m›zda proleter devrimcilikten ideolojik ve örgütsel olarak ne denli geriye düflüldü¤ünün göstergeleri olabilirler ancak. Savafla karfl› s›n›f savafl›n› yükseltme ça¤r›lar›yla bu ça¤r›n›n arkas›nda proleter kesimlerle birlikte örgütlü olarak durabilmek aras›ndak aç› fark› bugün komünist hareketin gerçekli¤ini gözler önüne sermektedir. “Savafla Karfl› Direnifl”, “Emperyalist Savafla Hay›r” gibi fliarlarla de¤il, “Emperyalist savafla karfl› s›n›f savafl›” fliar›n›n havada kalmamas› için, bu ça¤r›n›n bugün neden havada kald›¤›n›n ve nas›l somutlanabilece¤inin devrimci bir temelde muhasebesini gerçeklefltirip ileriye ç›kmakt›r en devrimci tutum. Afganistan halk›yla dayan›flma amac› anlaml› bir amaç olmakla birlikte, bunun temel kalk›fl noktas› öncelikle kendi sömürücülerine karfl› yükseltilecek s›n›f savafl›n›n önderli¤ini hak etmek ve proleter dayan›flma eylemleri sergilemek; ama daha somut bir politik tutum olaraksa Bolflevizm’in zengin deneyimlerinin önemli bir halkas› olarak Do¤u Halklar› Kurultay› gibi bir giriflimin öncüleri olmay› baflarabilmek gerekir. Bu, komünistlerin Bolflevizm’in miras›ndan devrald›¤› ideolojik ve örgütsel bir miras›n sahiplenilmesi ve Do¤u’daki proleter devrimin örgütleniflinde ufkumuzun kalk›fl noktas›n› oluflturmaktad›r. 36
6
Kas›m 2001
ÖNEMS‹Z B‹R VES‹LEYLE ÖNEML‹ HATIRLATMALAR Mehmet REF‹K
yor mu?” Biraz yak›ndan tan›yanlar, Köz’ün kendisini, devrimci bir partiyi yaratmak için komünistlerin birli¤ini sa¤lamak görevi üzerinden tan›mlad›¤›n› bilirler. Görev böyle konuldu¤unda, “devrimcilerin bir sosyal patlamaya önderlik edebilecek siyasal ve örgütsel haz›rl›¤›ndan” bahsederken kastedilen fleyin, devrimci bir önderli¤in inflas› hedefine ba¤l› bir haz›rl›k olmas› gerekti¤i düflünülecektir. Peki bu haz›rl›¤›n ve bu yönde at›lan ad›mlar›n ölçüsü ne olabilir? Parti inflas›n› kendili¤inden bir süreç olarak de¤il, bafltan tarif edilmifl haz›rl›k görevlerinin bilinçli ve planl› bir süreç içerisinde yerine getirilmesi olarak kavrayanlar için, bunun ölçüleri aç›kt›r. Örne¤in iflçi s›n›f›n›n devrimci özlemlerine yön gösterecek bir bayrak olan devrimci bir program› yaratma çabas› bir ölçü olabilir. Mücadelenin ihtiyaçlar›na yan›t verecek taktikler ortaya koymak, iflçi s›n›f›na gerçek devrimci sloganlar kazand›rmak, bunun somut bir ölçüsü olarak görülebilir. Süreklili¤ini sa¤layacak özgür bir örgütsel varoluflun yarat›lmas›, güçlenmesi ve mücadele içerisinde çelikleflmesi bu haz›rl›¤›n tart›fl›lmaz önemdeki bir baflka somut ölçütüdür. Veya devrimci bir s›n›f siyasetini tafl›mak üzere iflçi s›n›f›n›n içerisinde kurulmufl köklü ba¤lar›n ne ölçüde geliflti¤i, iflçi s›n›f› içerisindeki öncülerin politik ve örgütsel olarak ne ölçüde kazan›ld›¤›, “bir sosyal patlamaya önderlik edebilecek siyasal ve ör gütsel haz›rl›¤›n” ne kadar gerçeklefltirildi¤inin göstergesi olarak de¤erlendirilebilir. Devrimci bir partinin haz›rl›¤›n› temel bir görev olarak koyanlar›n ölçüleri bunlar olmal›d›r. Köz’ün, ölçüleri henüz flafl›rmad›¤›n› umuyoruz. O halde, “sosyal patlamaya önderlik edebilecek siyasal ve örgütsel haz›rl›klar” için, 95’te Gazi’deki gibi bir etkinli¤i veya gericilik döneminde faaliyetini aksatmayan bir demokratik kitle örgütünün varl›¤›n› birer ölçü olarak tarif etmek ne anlama geliyor? ‹steyenler bir dil sürçmesi olarak görebilir, “teflbihte hata olmaz, hatas›z teflbih olmaz” deyip geçebilir. Biz, birincisinin, haz›rl›¤›n bir ölçüsünü tarif etmek için de¤il, devrimci hareketin gerçekli¤ine ayna tutmak maksad›yla söylenmifl bir söz oldu¤unu varsayal›m. Di¤erini, yani demokratik kitle örgütünün süreklili¤inin sa¤lanmas›yla ilgili olan› ise izah etmek daha güç olacakt›r. Bunun arkas›ndan ne ç›kaca¤›n› bekleyerek iz sürmeye devam edelim. Ayn› say›da, “Bizim Yan›t›m›z Ne Olmal›?” bafll›kl› yaz›, ad›ndan beklenece¤i gibi bizi hemencecik Köz’ün yan›t›na ulaflt›rmasa da, bir ad›m daha atmam›za imkan veriyor. “Bir patlaman›n devrimcilerin denetiminde gerçekleflmesinin önkoflullar›ndan biri devrimci bir
üzenin krizi a¤›rlafl›yor, düzenin bekçileri mevzilerini tahkim ediyorlar, reformistler reformistli¤e, oportünistler oportünistli¤e, lafazanlar lafazanl›¤a devam ediyor. Herkes siyaset sahnesinde üzerine düflen görevi yap›yor. Devrimcilerin sorumluluklar› art›yor, günahlar› büyüyor. Halk ekmek kuyruklar› daha da kalabal›klafl›yor...” Bunlar, Köz dergisinin, A¤ustos-Eylül 2001 say›s›nda yoksulluk ve sosyal patlamaya iliflkin yapt›¤› bir de¤erlendirmenin son sözleri. Bu sözler, sosyal patlama dinamiklerinin birikmesi karfl›s›nda, bundan beklentiler içerisindeki devrimci hareketin böyle bir patlama olas›l›¤›na haz›rl›ks›zl›¤›ndan ve bunun yükledi¤i sorumlulu¤u yerine getirmekten uzak oluflundan ileri gelen bir yak›nmay› ifade ediyor. Böyle bir yak›nma haks›z de¤ildir. Bir sosyal patlama olas›l›¤›ndan fazlas›yla bahseden burjuvazi, bir yandan düzenin devam› ve istikrar› bak›m›ndan bir kayg› tafl›yorsa da, devrimci bir önderli¤in olmay›fl›n›n rahatl›¤›n› da hissetmektedir. Bu koflullarda böyle bir sosyal patlama olas›l›¤›n›n varl›¤›, devrimci hareketin içini rahatlatacak bir etken olmaktan çok, yak›c›laflan sorumluluklar› ve bunlar› yerine getirmenin yeni olanaklar›n› gösteriyor. Sorumluluk genifl kitlelerin düzene karfl› tepkilerine devrimci bir içerik ve siyasal hedef kazand›racak, mücadele içerisinde güven verecek devrimci bir s›n›f önderli¤inin yarat›lmas›d›r. Devrimci hareketin, k›smi eksikleri saptaman›n ötesine geçmeyen kendinden memnun ve mevcut durumuyla yetinen varoluflunun, görülmesini engelledi¤i fley de budur. Bunu görenler için ise, görevlerine ciddiyetle sar›lmak, en baflta devrimci samimiyetin ölçüsüdür. Devrimci bir partinin yarat›lmas›, herkesten önce böyle bir önderlik bofllu¤unun fark›nda olanlar›n, bu yönde bir infla faaliyetini önüne koymufl olanlar›n sorumlulu¤udur. Böyle bir iddiaya sahip olanlar, elbette ki devrimci hareketin bu sorumluluk karfl›s›ndaki eksikli¤inden yak›nmakla yetinmeyeceklerdir. Köz dergisindeki yaz›n›n bu yak›nmalar›n ard›ndan kesiliyor olmas›, bu aç›dan ak›llara “peki Köz ne diyor?” sorusunu getiriyor. Bu sorunun bir yan›t› var ancak buna ulaflmak için derginin sayfalar›nda biraz iz sürmek gerekiyor. “Yoksulluk ve Sosyal Patlama” bafll›kl› yaz›daki flu sorulardan bafllayabiliriz: “Artan yoksulluk bir sosyal patlamayla sonuçlansa bile devrimcilerin bu sosyal patlamaya önderlik edebilecek siyasal ve örgütsel haz›rl›klar› var m› mesela? Mahallelerde 1995’te Gazi’de olduklar› gibi etkin bir devrimci yap› var m›? Ya da gericilik dönemi koflullar› alt›nda faaliyetini aksatmadan sürdüren herhangi bir demokratik kitle örgütü bulunu-
“D
37
Kas›m 2001
6 söz yok. Bolfleviklerin, özellikle de 1907-1911 aras›nda, gericilik döneminde böylesi araçlar› çok etkin bir biçimde kulland›¤›n› biliyoruz. Takip edenler bilirler, birkaç y›l önce Bolfleviklerin aflevlerindeki çal›flmalar›n› aktaran “Bolflevikler ‹flsizleri Nas›l Örgütledi?” adl› broflürü çevirip yay›nlam›flt›k. Aflevlerine Köz’ün hiç de yabanc› olmad›¤› düflünülürse, belki de hat›rlatmaya buradan bafllamak daha uygun olacakt›r. 1905 devriminin yenilgisi ard›ndan iflçi s›n›f›na karfl› kapitalistlerin giriflti¤i lokavt sald›r›s›, binlerce iflçinin, özellikle de ayaklanma döneminde en önde olup patronlar›n kara listesine al›nanlar›n iflsiz kalmas›yla sonuçlanm›flt›. Devrimin ard›ndan hala ayakta olan Petersburg Sovyeti, bu dönemde iflsizler için özel bir çal›flma bafllatt› ve aflevleri de bu çal›flman›n bir parças› oldu. Bu çal›flma, bafllang›çta Sovyet üyesi iflçilerin ücretlerinden yap›lan gönüllü kesintilere dayanarak, daha sonra ise yap›lan bas›nc›n sonucunda Duma’n›n deste¤ini alarak yürütüldü. Bu deste¤e ra¤men, bu çal›flma baflar›l› olmad› ve Sovyet’in iflsizlere dönük çal›flmas› canl›l›¤›n› yitirmeye, aflevleri birer birer kapanmaya bafllad›. Bu durumda Bolflevikler bu çal›flman›n sorumlulu¤unu tek bafllar›na üstlendiler ve Sovyet’ten ayr› bir ‹flsizler Konseyi oluflturarak, aflevlerini örgütlemeye devam ettiler. Bu andan itibaren, aflevleri iflsizler için devrimci bir toparlanma merkezi oldu. Bolflevikler, iflçi s›n›f›n›n en dinamik kesimleriyle olan ba¤lar›n› devrimin yeniden yükselece¤i dönemlere kadar koruyabilmifl olmay›, bir ölçüde bu ‹flsizler Konseyi’ndeki çal›flmalar›na borçludurlar. fiimdi buradan, “bu kadar ifllevliyse, hemencecik bir aflevi örgütlemeye giriflmek laz›m” sonucunu ç›karabilirsiniz. Nitekim geçmiflte böyle yapanlar olmufltu. Köz’ün, kooperatiflerin geçmiflte nas›l ifllevli oldu¤unu anlatmaya, bugünkü ihtiyaçlarla ba¤›n› kurmaktan daha fazla a¤›rl›k vermesi, kooperatif projesinin ard›nda da benzer bir yaklafl›m oldu¤unu düflündürüyor ister istemez. Oysa devrimci bir örgüt için, s›n›f mücadelesi içerisinde her dönemde ve her koflulda kap› açan sihirli bir anahtar yoktur. Bir anahtara kap›y› açmak için de¤il de, elinde sallay›p s›k›nt›s›n› da¤›tmak için ihtiyaç duyanlara diyecek bir fleyimiz yok. Amaç s›n›f mücadelesinin gerçek ihtiyaçlar›n› karfl›lamak de¤il de kendi dar ihtiyaçlar›n› gidermek oldu¤u sürece, biraz kendilerini oyalamak için, biraz da orijinallik aray›fl›yla, s›n›f mücadelesi tarihinden ak›llar›nda kalan araç ve yöntemleri durduk yerde bugüne tafl›maya niyetlenenler her zaman olacakt›r. Baflka koflullarda s›n›f mücadelesinin gelifliminde önemli ifllevler üstlenebilecek araçlar›, bugün en fazlas›yla önemli hat›rlatmalara önemsiz bir vesile olarak gündeme sokan da budur. Aflevleri üzerinden hat›rlatacaklar›m›z, bu bak›mdan da genel bir ders niteli¤i tafl›maktad›r. Bolflevikler aflevlerini örgütledikleri dönemde s›n›f›n öncüsünü kazanm›fl bir politik güç durumundayd›lar. Bu niteli¤in arkas›nda ise, önceki dönemde bir çekirde¤in yarat›lmas› için yürütülen sab›rl› bir mücadele ve Lenin’in 1905’in devrimci günlerinde partinin kap›lar›n› devrimci iflçilere açmak için gösterdi¤i çaba yatmaktayd›. Buna, Bolfleviklerin 1905 devriminde önderli¤i eline almakta yetersiz kald›¤› söylenerek itiraz edilebilir. Bu yanl›fl de¤ildir, ancak bu bir nitelik eksikli¤ini de¤il, yetersiz bir haz›rl›-
önderli¤in inflas› olsa da bugün infla edilmesi gereken tek örgütlenme s›n›f›n devrimci partisi de¤ildir. Emekçilerin dayan›flmas›n›n ve örgütlü mücadelesinin önünü açacak emekçi kitle örgütleri de bir ihtiyaçt›r. Sözü edilen kitle örgütleri içinde çal›flmadan öncü iflçilerin devrim mücadelesine kazan›lmas›, sosyalist örgütlerin devrimci kanatlar›yla s›nanm›fl bir güven iliflkisinin yarat›lmas› mümkün de¤ildir. Bunlar yarat›lmad›¤› müddetçe devrimci önderlik sorununu aflmak da mümkün olmayacakt›r.” Hangi sosyalist örgütlerin, hangi devrimci kanatlar›ndan bahsedildi¤i bir tarafa, Köz’ün bu türden emekçi kitle örgütlerine temel bir önem atfetti¤i ortada. Yarat›lmad›¤› müddetçe devrimci önderlik sorununu aflman›n mümkün olmad›¤› kitle örgütlerinin ne oldu¤unu anlad›¤›m›zda, biz de arad›¤›m›z sorunun yan›t›n› bulmufl olaca¤›z. Art›k sonuna geldik. Birkaç sayfa ileride, “Kooperatiflerin Ortaya Ç›k›fl Süreci Hakk›nda K›sa Bir Hat›rlatma” bafll›kl› yaz›da, Köz, önce Marx’a dayanarak meselenin temellerini döflüyor, ard›ndan Lenin’in a¤z›ndan tart›flmaya yer b›rakmayan kesinlikte bir destek sa¤l›yor. Ve nihayet, meram›n› ortaya seriyor: En baflta halk ekmek kuyruklar›ndan bahsetmesindeki hikmet de buradaym›fl demek, Köz tüketici kooperatiflerini ortaya at›yor. Sözü bu kadar dolaflt›rmas›, kendi söyleyemedi¤ini ustalara söyletme ihtiyac›n› bu kadar hissetmesi Köz’ün utangaçl›¤›ndan olsa gerek; ki bu utangaçl›¤› hissetmekte de hakk› yok de¤il. Sosyal patlamaya önderlik edecek bir haz›rl›ktan, devrimcilerin artan sorumlulu¤u ve büyüyen günahlar›ndan, siyaset sahnesindeki oportünistler, reformistler ve lafazanlar karfl›s›nda devrimcilerin görevlerinden bahsedip büyük sözler söyledikten sonra, kendi üzerine düflenin de tüketici kooperatifleri kurmak oldu¤unu bir ç›rp›da söyleyebilmek, gerçekten de biraz utanmazl›k olurdu. Elbette ki ahlak dersi verecek de¤iliz. Hatta daha bafltan söyleyelim, kimseye ak›l ö¤retmek, kimsenin tekerine çomak sokmak gibi bir niyetimiz de yok burada. Devrimci partiye haz›rl›ktan bafllay›p, derginin sayfalar› aras›nda iz sürerek geldi¤imiz tüketici kooperatifleri, asl›nda Köz’ün ç›k›fl›ndan bu yana geçirdi¤i sürecin yeni bir kona¤›n› ifade ediyor. Bafllang›çta devrimci parti nin inflas› görevlerinin bütünlü¤ünden uzaklaflmak, ideolojik-örgütsel görevleri bir kenara itip kendinden menkul bir kitle çal›flmas›na özel bir önem atfetmek, bunun araçlar›n› mutlaklaflt›rmak, devrimci bir önderli¤in yarat›lmas› görevinden kopar›lan bu araçlar›n giderek bir çevreyi bir arada tutmaktan öteye gitmeyen bir iflleve bürünmesi, bu yüzden bu araçlardan bir türlü vazgeçememek, biri tüketilince bir baflkas›na soyunmak ve nihayet tüketici kooperatifleri... Niyetimizi söylüyorduk; bütün derdimiz, etraf›ndakilere ucuz tüketim maddesi sa¤lamak gibi iyi niyetli bir çabay› gösterirken, bunu yaparak parti davas›na hizmet etti¤ini samimiyetle düflünenler varsa, onlara baz› fleyleri hat›rlatma kayg›s›ndan ibarettir. Bafltan söyleyelim de yanl›fl anlafl›lmas›n; devrimci bir partinin kitlelerle canl› ba¤lar kurmakta ve gelifltirmekte tüketici birlikleri, kooperatifler, hatta aflevleri benzeri araçlar› kullanmas›na karfl› söyleyece¤imiz bir
38
6
Kas›m 2001
k›c› durumda oldu¤u yerlerdir. (...) ‹flçi s›n›f›n›n en çok sömürülen kesimlerine ekmekten sudan fazla muhtaç olduklar› devrimci önderlik ihtiyac›n› göstermek için nereye gitmek gerekiyorsa, s›n›f dayan›flmas›n› örmeye en çok ihtiyaç oradad›r.” Bu ne anlama gelir? ‹flçi s›n›f›n›n en çok sömürülen kesimlerinin devrimci bir partiye ihtiyac› vard›r. Bu kesimler ayn› zamanda yoksuldurlar ve dayan›flmaya da ihtiyaçlar› vard›r. Köz’ün, kapitalizm koflullar›nda, tüketici birlikleri benzeri dayan›flma örgütlerinin yoksullu¤a çare olabilece¤ini düflünmedi¤ini, hatta iflçi s›n›f›n›n böylesi yan›lsamalar›na karfl› mücadele etmeyi görev bildi¤ini varsayarsak, ortaya flöyle bir sonuç ç›kar. Köz bu kesimlerin yoksulluklar›na çare götürür gibi yap›p, onlara devrimci bir parti ihtiyac›n› göstermeye niyetlenmifltir. Böyle bir fley mümkün de¤ildir ve bizim karfl› oldu¤umuz fley iliflkinin bu tarifidir. ‹flçi s›n›f›n›n en çok sömürülen kesimlerinin devrimci bir partiye ihtiyac› vard›r. Bir baflka ihtiyaçlar› da, kendi geçim flartlar›n› iyilefltirmek amac›n› da kapsayan bir mücadelenin örgütlerine duyduklar› ihtiyaçt›r. Devrimci bir partiyi yaratmay› hedefleyenlerin, popülist bir dayan›flman›n de¤il, ancak böyle bir mücadelenin içerisinden öne ç›kabilecek iflçilerle buluflmaya, onlar› devrimci bir örgüt etraf›nda toparlamaya ihtiyac› vard›r. Devrimci bir önderlik yaratma hedefiyle, politik kitle çal›flmas›n›n ba¤› ancak bu temelde kurulabilir. ‹flçi s›n›f›na devrimci bir parti ihtiyac›n› göstermek, s›n›f›n›n dinamik kesimlerinin öncülerini a盤a ç›kar›p onlarla buluflmak, ancak mücadele içerisinde ve buna uygun araçlarla mümkün olabilir. Bir kooperatifin genifl kitlelerle ba¤ kurmakta, günlük yaflam›n sorunlar› üzerinden bu kitlelerle bir dayan›flma örgütlemekte ifllevli bir araç olabilece¤i do¤rudur. (Ne kadar ifllevli olabilece¤inin, bunun örgütleyicilerinin kitlelerin içindeki öncüsünü ne ölçüde kazanm›fl oldu¤una ba¤l› oldu¤unu yine hat›rlatal›m) Ancak “çay› nereden ucuza al›r›z, bu iflin hesab›n› kitab›n› nas›l tutar›z” zemininde kurulmufl iliflkilerin, iflçiler aras›nda en mücadeleci olanlar› de¤il, kafas› ticarete en iyi çal›flanlar› öne ç›karaca¤› da kesindir. Kitle çal›flmas›n›n hangi araçlarla, hangi görevlere ba¤l› ve hangi amaçla yürütüldü¤ü, bu noktada niyetleri a盤a ç›karan bir rol oynamaktad›r. Benzer araçlar› gündemine alan reformistlerle ve popülist devrimcilerle, partiye haz›rl›k dönemini yaflayan komünistlerin aras›ndaki fark da, burada a盤a ç›kmaktad›r. Köz, bu araçlardan uzak duruldu¤unda meydan›n reformistlere terk edilece¤ini söylüyor. “Bugün iflçilerin, emekçilerin gündelik sorunlar›yla ilgilenmeyen, onlar›n bu sorunlar›n› çözmek için örgütlenmesine ön ayak olmayan devrimciler kendilerini iflçi y›¤›nlar›ndan soyutlayacak, daha da kötüsü iflçi s›n›f›n› reformistlerin kuca¤›na iteceklerdir.” Bu bir ölçüde do¤rudur. Ancak yukar›da vurgulad›¤›m›z ayr›m silikleflti¤inde ortaya ç›kan durum, iflçi s›n›f›na reformist siyasetin tescilli reformistler taraf›ndan de¤il, komünist bir s›n›f siyaseti yürütme iddias›ndakiler taraf›ndan tafl›nmas› olacakt›r. Kitle örgütlerinde bulunman›n amac› “emekçilerin gündelik sorunlar›yla ilgilenmek” olarak konuldu¤unda, reformistlerle ayr›m çekilmifl olmaz. Komünistleri reformistlerden ay›ran fley, devrimci bir kitle çal›flmas›n›n, o günün devrimci görevleriyle ba¤›n› bütün aç›kl›¤›yla ortaya koymalar›d›r.
¤› anlatmaktad›r. Bolfleviklerin, 1905 ayaklanmas› boyunca devrimci iflçilerle nas›l bütünleflmifl oldu¤unu en iyi anlatan, o dönemi anlatan belge niteli¤indeki romanlard›r. Moskova ayaklanmas›n› ve bolflevik Bauman’› anlatan “Devrim Y›llar›” roman› ve Sverdlov biyografisinin 1905 y›llar›nda güney bölgelerindeki harekete dair anlatt›klar› örnek olabilir. Lenin de, 1907 konferans›n›n haz›rl›klar› kapsam›nda devrim ve karfl› devrim güçlerinin durumu için bir de¤erlendirme yaparken bunu kaydediyor; “proletaryan›n, otokrasinin ve sermayenin sald›r›lar›n› en derin biçimde hissetti¤ini, ancak baflka s›n›flara k›yasla, devrimin onu kaynaflt›rd›¤› s›n›f partisine karfl› en büyük birlik ve ba¤l›l›k içerisinde oldu¤u”nu sapt›yor. Bol fleviklerin, aflevleri ve o dönemde kulland›klar› tüketici birlikleri benzeri araçlar›n baflar›s›n›n ard›nda, iflçi s›n›f›yla s›n›f partisi aras›ndaki bu bir birlik ve ba¤l›l›k yatmaktad›r. Hat›rlanmas› gereken ikinci nokta ise, Bolfleviklerin bu çal›flma içerisindeki tutumlar›d›r. Bu araçlar Bolfleviklerin dar çevresiyle s›n›rl› kalmam›fl, genifl iflçi y›¤›nlar›n› kucaklam›flt›r. Ve Bolflevik iflçileri bu araçlar içerisinde di¤erlerinden ay›ran fley, onlar›n bu araçlar› dar anlamda birer dayan›flma örgütü olman›n ötesine tafl›y›p, bir mücadele oda¤› olmaya zorlamalar›d›r. Bolfleviklerin buralardaki varl›k sebebi iflçiler aras›nda bir dayan›flma örerek onlar›n günlük sorunlar›n›n çözümünü kolaylaflt›rmak de¤il, mevcut iktidara ve kapitalist sömürüye karfl› bir ajitasyon ve örgütlenme çal›flmas› olmufltur. Yay›nlad›¤›m›z broflür bu aç›dan da ö¤reticiydi. ‹flsizler Konseyi’nin bafl›ndaki Bolflevik iflçi, Konseyin ilk toplant›s›nda Bolfleviklerin bu tutumunu ortaya koymufl, bu yöndeki çabalar›n sonucunda, aflevleri etraf›nda örgütlenen ‹flsizler Konseyi, Duma’y› istihdam› art›rmaya zorlayan, belediye ifllerinin örgütlenmesini üzerine al›p iflsizler için ifl olana¤› yaratan ve bu sayede iflçi s›n›f›na “yönetme” ve iktidar deneyimi kazand›ran bir öz örgütlülük niteli¤i kazanabilmifltir. Bu dersler daha da art›r›labilir. Ancak burada önemli olan s›n›f mücadelesinin geçmifl deneyimlerine nas›l bak›laca¤› konusundaki yaklafl›m› netlefltirmektir. Yafland›¤› an›n koflullar›ndan kopar›larak devral›nan, bugünün gerçek ihtiyaçlar›na yan›t verip vermedi¤i (bizce bugünün gerçek ihtiyac› devrimci bir partinin yarat›lmas›d›r) belirsiz b›rak›lm›fl her araç, bugün bir oyunca¤a dönüflecektir. Böyle söyleyince, “dört bafl› mamur bir parti yarat›lmadan bu araçlardan uzak durmak gerekir” mi demifl oluruz? Hay›r, aksine fluras› kesindir ki, parti öncesi bir örgüt böylesi araçlar› kendi geliflim aflamalar›na ve bunun belirledi¤i ihtiyaçlara göre kullanacakt›r, hatta yaratacakt›r da. Esas mesele tüm bu ihtiyaçlar›n, partileflme görevleri zeminine ba¤l› kalarak tarif edilmifl olmas›d›r. Köz’ün bundan hiç bahsetmedi¤ini söylersek haks›zl›k etmifl oluruz. Köz, parti ihtiyac›yla böyle örgütlerin iliflkisini flöyle tarif etmektedir: “‹flçi s›n›f›n› egemen s›n›f haline getirecek bir proleter devrim için ise devrimci parti gerekir; kooperatif, sendika, dernek vb. kurumlar onun yerini tutmaz. Ama devrimci partinin yarat›lmas› için gidilmesi gereken yerler ayn› zamanda kooperatif türü dayan›flma örgütlerine ihtiyac›n en ya-
39
Kas›m 2001
6
“Yaln›z bunu yaparken, sosyal demokratlar›n bu tür kongrelere (Kooperatif vb. örgütlerin kongreleri-MR) sadece, alçakgönüllü de olsa bu olanaktan, iflçiler aras›nda sosyal demokrat ajitasyon için yararlanmak amac›yla gittiklerinin bilincinde olunmas› gerekir.” (Bolfleviklerin Merkez Organ› Sosyal Demokrat’tan) Birinci ayr›m çizgisi buradad›r. Bu sat›rlar›n yaz›ld›¤› dönemin devrimci görevi, s›n›f›n öncü partisinin, yenilgiye u¤rayan bir devrimin ard›ndan kitleleri yeniden mücadeleye haz›rlama göreviydi. Bugünün görevi ise devrimci bir önderli¤i yaratmakt›r ve kitle örgütlerinden yararlanmak bak›m›ndan komünistleri reformistlerden ay›ran ikinci nokta, burada temel bir önem kazanmaktad›r: Komünistler, kitle örgütlerindeki çal›flmalar›n› her durumda devrimci bir örgüte dayanarak yürütürler. Bu iki temel ayr›m› yine Bolfleviklere dönerek somutlayal›m; bu arada Köz’ün kooperatiflerine Lenin’den yapt›¤› dayana¤› da ele alm›fl olal›m. “Hofl laflar› bir kenara b›rak›p, basit bir biçimde flunu söylemeli: Sosyal Demokratlar her türden iflçi kurumlar›n›n örgütlenmesine kat›lmal›d›rlar.” (Lenin’den aktaran Köz) Bu sözler Köz’ün söyledi¤i, gibi ne oldu¤u belirsiz “entelektüel lafazanlara” de¤il, siyasetin araçlar›n› sadece örgütün dar illegal kurumlar›yla s›n›rlayan, legal araçlar› ve aç›k kitle örgütlerini reddeden otzovistlere karfl› söylenmiflti. Bu sözlerin söylendi¤i günlerde, öte yanda da legal araçlarda ve kitle örgütlerinde yer almak ad›na devrimci örgütü tasfiye etmeye kalk›flanlar vard› ki, Bolflevikler, otzovistlere karfl› yürüttüklerinden çok daha çetin bir mücadeleyi bunlara karfl› vermiflti. “Bunlar (tasfiyeciler -MR) parti’yi terkettiklerinde faaliyetlerini tamamen çeflitli legal örgütlere (kooperatiflere, sendikalara, e¤itim kurumlar›na, Duma fraksiyonunda komisyonlara) kayd›rd›lar.” (Bolfleviklerin Parti Görevleri, Proletari Gazetesi Geniflletilmifl Yaz› Kurulu -dönemin Bolflevik Merkez organ›d›r.MR- Konferans›n›n Kararlar›) Bugünün temel görevinin devrimci bir örgütün yarat›lmas› oldu¤unu düflünenler, devrimci örgütün önemini küçümseyen tasfiyecilere karfl› verilen bu çetin mücadeleden ö¤renecekleri fleylerin, bugünün ihtiyaçlar› bak›m›ndan çok daha güncel ve yak›c› oldu¤unu bilmelidir. Elbette ki bu dersler, devrimci bir örgütün de¤erinin fark›nda olanlar›n öncelikli ihtiyac›d›r. “Her türden iflçi kurumlar›n›n örgütlenmesine kat›lmak...” Lenin’in bu ça¤r›s›, bu dersleri kuflananlara, öncelikle, kitleler içinde eriyip gitmeksizin, kuyrukçulu¤a düflmeksizin her türlü arac› devrimci bir kitle çal›flmas›n›n olana¤› haline getirebilecek bir devrimci örgüt yaratma görevinin yak›c›l›¤›n› hat›rlatacakt›r. Köz’ün, Lenin’den aktarmay› unuttu¤u vurgu da, tam bu yöndedir. “Her hücre ve iflçilerden oluflan her parti komitesi, ‘kitleler aras›nda ajitasyon, propaganda ve pratikörgütsel çal›flman›n bir üssü’ haline gelmek zorundad›r, yani mutlaka kitlenin gitti¤i yere gitmek ve ad›m bafl›nda, onun bilincinde sosyalizme do¤ru yön vermeye, tek tek her sorunu proletaryan›n genel görevleriyle ba¤›nt›land›rmaya, her örgütsel bafllang›c› bir s›n›fsal birlik meselesine dönüfltürmeye, kendi enerjisiyle, kendi ideolojik etkisiyle (ama do¤al olarak ünvan ve makama dayanarak de¤il) bütün legal proleter örgütlerde yönetici rolü kazanmaya çabalamak zorundad›r. Vars›n bu
hücre ve komiteler bazen say›sal olarak bir hayli zay›f olsun, buna karfl›l›k, aralar›nda parti gelene¤i ve parti örgütü ba¤› olacak ve belirli bir s›n›f program› bulunacakt›r; böylece Parti’ye sad›k iki-üç sosyal-demokrat, flekilsiz bir legal örgüt içinde eriyip gitme tehlikesine düflmeyecek, tersine her koflul alt›nda, iliflkiler nas›l flekillenirse flekillensin ve düflünülebilecek her durumda kendi parti çizgisini izleyecekler, çevrelerine partinin bütününün iste¤i do¤rultusunda etkide bulunacak ve çevreye yenik düflmeyeceklerdir.” (Do¤ru Yolda, OCAK 1909 -vurgular bizim,MR) “fiekilsiz bir legal örgüt içinde eriyip gitmek”, “çevreye yenik düflmek”... Bizim k›sa geçmiflimizin mütevaz› deneyimleri de, Bolflevik tarihin a盤a ç›kard›¤› flu sonucu do¤rulam›flt›r: Burada bahsedilenler, devrimci bir örgüt yaratma derdi olanlara dikkate al›nmas› gereken riskler olarak görünürken, baz›lar›n›n hevesle üzerine at›ld›klar› tercihler olabilmektedir. Köz’ün sorunu ise, hangi gözle bakaca¤› konusundaki tercihini netlefltirmektir. Bu riskleri dikkate almak, bir parti yarat›lmadan devrimci bir kitle çal›flmas›ndan kaç›nmak anlam›na gelmez. Komünist siyasetin, komünist örgütçülü¤ün her ad›m›nda bir risk vard›r. Kat› bir disiplin ve merkeziyetçilik bir bürokrasi yaratma riski bar›nd›r›r, örgüt içi demokrasi eylem gücünde bir zay›fl›k yaratabilir. Ancak en büyük riskin, risklerden kaç›nmak ad›na, amaçlar›na do¤ru ilerleme çabalar›na köstek olan bir temkinlili¤in boy göstermesi oldu¤u da, bir baflka gerçektir. Esas mesele amaçlara s›k› bir ba¤l›l›k, günün devrimci görevlerinin net bir tarifi, at›lacak her ad›m›n bu görevlerle ba¤›n› aç›kça kavram›fl bir örgütlü iradenin varl›¤›ndad›r. Riskler karfl›s›ndaki güvence buradad›r ve Lenin’in vurgulad›¤› parti niteli¤i böyle bir güvencenin en ileri düzeyini ifade etmektedir. Tekrar vurgulayal›m ve özetleyelim; bugünün devrimci görevi böyle bir partinin yarat›lmas›d›r. Politik bir kitle çal›flmas›n›n yürütülmesi, bunun araçlar›n›n yarat›lmas›, bu göreve s›k› s›k›ya ba¤lanmad›¤› ve bu bilinçle ele al›nmad›¤› sürece, “flekilsiz bir legal örgüt içinde eriyip gitmek tehlikesi”nin kap›ya dayanmas› anlam›na gelir. Bu baz›lar› için bilinçli bir tercihtir, ancak niyetinden ba¤›ms›z bu risklere karfl› güvence olacak devrimci örgütün yarat›lmas›n› görmezden gelenlerin sonu da, onlardan farkl› olmayacakt›r. Devrimci bir partiyi yaratma görevinin bütünlü¤ü parçaland›¤›nda, bir program› yaratma hedefindeki ideolojik çal›flma ayd›nca bir faaliyet olarak gösterilip küçümsendi¤inde, sözde d›fla aç›k bir faaliyet ad›na örgütsel görevler önemsenmedi¤inde ise, ne politik kitle çal›flmas›n›n partileflmeye hizmet etmesi, ne de bu ak›betten kurtulmak mümkün olacakt›r.
40
6
Kas›m 2001
GER‹C‹L‹K DÖNEM‹N‹N DEVR‹MC‹ HAREKETE GER‹LET‹C‹ ETK‹LER‹ Bahtiyar D‹CLE Devrimci hareketin do¤uflundan buyana, en sanc›l› ve en zor dönemini yaflad›¤› s›kca söyledi¤imiz bir gerçek. Baflka bir ifadeyle devrimci ve komünist olman›n ‘çok zor’ olundu¤u bir dönemi yafl›yoruz. Bunun baflka tarihsel dönem ve ideolojik sorunlar›yla ele al›nmas› daha genifl bir yaz›n›n konusudar. Ancak sonuç itibariyle, gericilik dönemi olarak tan›mlad›¤›m›z, dönemin özelliklerine ve devrimci harektteki ‘ilginç’ yans›malar›na de¤inmek gerekiyor. Bizim söylemimizde ‘gericilik dönemi’ esas yenilgi dönemini izah etmektedir. Bu ise, Komintern’in ilk dört kongresindeki amaç ve ilkelerden hem örgütsel, hem de savafl›m hedefleri bak›m›ndan uzaklafl›lmas›, enternasyonal anlamda, bunun b›rakt›¤› enkaz ve bununla ba¤lant›l› olarak, esas programatik g›das›n› bu y›k›nt› üzerine kuran Türkiye devrimci hareketinin ideolojik açmaz› ve yetersizli¤ini ifade etmektedir. Di¤er yandan bu tan›m, güç, olanaklar ve politik dengeyi kapsamaktad›r. Ama as›l olarak, komünist ve devrimci hareketin, yaflad›¤› da¤›n›kl›k, siyasal, kültürel, ideolojik ve örgütsel bak›mdan burjuvazi taraf›ndan kuflat›lm›fll›¤›n› tan›mlamaktad›r. 1905 Rus Devrimi’nin yenilgisiyle bafllayan Rusya’daki gericilik dönemi, o dönem, iflçi s›n›fyla bütün ba¤lant›lar› kopan ve örgütsel da¤›n›kl›¤› yaflayan Rus devrimci hareketi üzerinde de çöküntü yaratm›flt›r. Öyle ki, ayaklanma öncesi devrimi hisseden, yaflayan ve yaflam›n› bu inanca ba¤layan kadrolar ve militanlar, Çarl›¤›n despotizmi ve ayaklanman›n kanl› yenilgisiyle, moralsizli¤e, hatta intiharlara sürüklenmifllerdir. Rusya’da gercilik dönemi bir ayaklanman›n yenilgisiyle geldi (1905). Ancak bu yenilgiden Lenin ve yoldafllar›n›n bilinçli ve planl› çabalar›yla, Bolflevik partinin temellerini sa¤lamlaflt›r›lmas›yla ç›kt›lar. Ancak bunun o kadar da kolay olmad›¤›, o dönem, Rus devrim tarihinin en zor tarihsel aflamas›n› yaflad›¤› bir gerçekti. Bolflevik Partinin ise henüz temelleri at›lmakta olundu¤u bir dönemdi. Lenin’in hem hayat, hem de mücadele yoldafl› o dönemi an›lar›nda flöyle yazmakta: “Gericilik y›llar›nda göçmenlik h›zla art›yor, göçmenlerin saflar› sürekli, Çarl›k hükümetinin insafs›z takibinden yurtd›fl›na kaçan insanlarla, sagl›klar›n› yitirmifl, sinirleri tamamen buzolmufl, befl paras›z, yaflamlar›n› sürdürme olana¤› bulma ya da Rusya’dan herhangi bir maddi destek alma umudu olmayan çok say›da insanla doluyordu. Bütün bunlar mücadeleye son derece çetin bir karakter kazand›rd›. Çekiflmeler ve entrikalarda istemedi¤iniz kadar çoktu” (N.
KRUPSKAYA, Lenin’den An›lar) Ayn› kitab›n baflka bir yerinde ise; “Bu y›llar, Sosyal-Demokrasi (komünizm B.D) saflar›nda büyük ideolojik çözülme y›llar› oldu. Markisizmin temellerini revizyona tabi tutma denemeleri yap›l›yor,... Gerçeklik karanl›k ve ac›yd›... “Zor bir dönemdi. Rusya’da ki örgütler da¤›l›yordu. Provakatörlerin gammazlad›¤› en iyi Parti fonksiyonerleri polisin eline düflüyordu. Büyük toplant›lar ya da konferanslar yapmak olanaks›zd›... Y›¤›nlar kabuklar›na çekildiler. Olup bitmifli kavramak, özüne varmak istiyorlard›, hiç kimseyi tatmin etmeyen genel karakterli ajitasyondan g›na getirmifllerdi...” Rusya’daki bu deneyimlere gözatarken, içinden geçti¤imiz dönemin kitle ve örgütlerin ruh hali ve psikolojilerini gözden geçirmek gerekiyor. Baz›lar›n›n ‘ama bizim örgüt, parti’ der gibi içinden savunma psikolojisini harekete geçirdiklerini duyar gibiyiz. Al›nt›lar o dönemin flartlar›n› ve koflullar›n› anlamak için. Yoksa Rusya tarihiyle, flimdiki devrimci hareketin tarihini birebir özdefllefltirmek de¤il amac›m›z. Kuflkusuz özgün farkl›l›klar vard›r, olacakt›r da. Örne¤in, Rusya’da bir kitle ayaklanmas›n›n yenilgisiyle bafllayan bu dönem, flimdi ise kazan›lan mevzilerin tek tek kaybedilmesi ve devrimci içeri¤inin boflalt›lmas›n›n yan›s›ra, burjuvazinin sinsi ve zamana yayarak ad›m ad›m sald›r› plan›n› uygulamas› fleklinde yaflanmaktad›r. Ama s› n›f ve öncüleri aç›s›ndan hemen hemen ayn› denecek bir tablo yaflanmakta. Bu konuya örnek verirken di¤er yandan da, dönemin tabosunu ç›karm›fl oluruz. a) Ayd›nlar›n ve küçük-burjuvalar›n mücadeleyi terketmesi, b) Oportünizm ve tasviyecili¤in had safhaya uluflmas›, c) Devrimci örgütlerde bölünme ve parçalanmalar›n son s›n›r›na kadar gelmesi, d) Toptan devrimci hareketin kitle hareketiyle temas›n›n kesilmesi, (kimse yerel ve k›smi iliflkilerini kitle mücadelesi iliflkisinin yerine koymas›n) e) Tüm bunalarla iligili olarak, kitlelerde ve kadrolarda yaflanan güven bunal›m›... f) Mültecili¤in bir seçenek gibi görünmesi ve zorunluluk haline gelmesi. Rusya’da bu tablo içinden Bolflevik Parti’nin omurgas› ç›kt›. ‹çinden geçti¤imiz gericilik döneminden, böyle bir önderli¤i yaratarak ç›kmak ise, yaflad›¤›m›z dönemin komünist ve devrimcilerin bu sorumlulu¤u ne kadar hissedip ve bu sorumlulu¤un alt›na ne derece girip-girmeyecekleriyle ilgilidir. Bu yenilgi ve 41
Kas›m 2001
6 litizm de burada yatmaktad›r. Birincisi, tüm bu örgütsel ve siyasal sorunlar›n bu denli k›s›r ve kiflisel tarzda ele al›nmas›, devrimci hareketin kendi statükolar›n›n esiri olmas› ve s›n›f mücadelesinde önderlik krizi ve güven bunal›m›n› yaflamas›yla ilgilidir. fiu ya da bu flekilde, nerede olursa olsun, dönemin devrimci hareket üzerinde a¤›r bir etkisi vard›r. Mevcut anlay›fl ve örgütlenmeyle bunu aflamayan devrimci hareket ise, kendi yaflad›¤› sorunlar›, gerekse dönemin siyasal sorunlar›n› basit nedenlerle geçifltirip, çözümsüzlük bata¤›na saplanmaktad›r. Bu yaklafl›m ise hem, bir türlü dönemin ihtiyaç›na cevap vermemeyi hem de bunun sonucuu olarak, de¤irmen tafl› misali kendi kendisini ö¤ütmesini getirmektedir. Gericilik döneminin devrimci hareket üzerindeki olumsuz dönemsel yans›malar›ndan biri de, devrimci örgütlerin ideolojik-programatik düzelemde birbirine sözü olamaz hale gelmesidir. ‹ki yorum yapabiliriz; ya herkes kendi halinden memnundur, ‘ifller’ yolunda gitmekte, ya da asl›nda kimsenin kimseye laf› yoktur. ‹kinci yorum, devrimci hareketin bugünkü gerek prati¤i, gerekse teorik düzlemdeki konumunu net biçimde yans›tmaktad›r. Teorik tart›flma ad›na, düzeysiz sataflmalar›n ve muhataplar›n olumsuz anlamdaki kiflisel özelliklerini ortaya koymas› ise, gerici oldu¤u kadar iflin apolitik yan›n› ortaya koymaktad›r. Bu tür ‘katk›lar›n’ Marksizm-Leninizm’e ve bu iddiay› tafl›yanlara bir faydas›n›n oldu¤u, bu güne kadarki devrimci tarihimizde rastlanmad›. Düflman›n ise, devrimcilere karfl› günlük politikas›n›n bu yöntemden olufltu¤u bilinen bir gerçek. Gericilik dönemi, saniyeleri say›lan saat misali, devrimci-komünist hareketin aleyhine ifllemekte. Bu devrimle karfl›-devrimin çarp›flmas›d›r. Gerek dünyada devrimci-komünist hareketinin, gerekse buna ba¤l› olarak bu co¤rafyada devrimci ve komünist hareketin, devrimci bir önderli¤i yarat›p ve siyasal iktidar› hedefleyen ç›k›fl› yapmas›na kadar da, bu çarp›flma devam edecektir. Bu yan›yla, devrimci hareket halen iflleyen bir dönemin efli¤indedir. Bu eflikten ötesi hareketin bo¤ulmas›, bo¤azlanmas›n› getirecektir. Ya da, devrimci bir program ve buna uygun bir örgütlenme yarat›larak devrimci bir saflaflma ile ileri ç›kacakt›r. Tüm bu apolitik ve siyasal t›kan›kl›¤› yaflayan devrimci harekette ise, en kötüsü, sanki bu sorunlar uzayda yaflan›yormuflças›na, hiç kimsenin kendi üzerine al›nmamas›d›r. Oysa sorunlar› yaflayan da, bundan kaynakl› olarak güç kaybeden ve da¤›n›kl›¤› yaflayan da somut olarak, kendini s›n›f›n örgütleyicisi ve öncüsü sayanlard›r. Art›k örnek vermekten de çekinmeyece¤immiz bir durum haline gelen, bir y›ldan beri F tipi direnifli bunun en aç›k örne¤idir. Devrimci bir ç›k›fl yap›lamad›¤›ndan dolay›d›r ki, ‘içerideki’ direnifl bir k›s›m örgütler için politika üretme merkezi olurken, bir k›sm›n›n ise ‘gündemine’ girememekte. Dönem burjuvazinin ac›mas›zl›¤›, manevralar›, insan haklar› ihlali ya da içerde bir türlü teslim al›namayan devrimci irade ile aç›klanmaktad›r. Devrimci hareket aç›s›ndan bir statüko biçimini
gericilik dönemi, kendi halinde sürdü¤ü müdettce devrimci hareketin zaten bitiflini getirecektir. Ancak bu döneme bilinçli ve planl› bir müdahele oldu¤u nokta da, tersten yükselen devrimci bir dönemle birlikte, devrim ve iktidar›n da çekip al›nacak kadar yak›nda oldu¤u görülecektir. Rusya’ya ki gericilik dönemine Bolfleviklerin bu tarzda müdahelesiyle, Ekim Devrimi yarat›ld›. fiimdi Bolflevik devrimin deneyleri de dahil, gericilik dönemi, kazan›lm›fl mevzilerin teker teker kaybedilmesiyle sürmekte. Bu gericilik döneminin ak› betini Rusya’dakine benzetmek ,Türkiye ve dünya komünist hareketinin ç›k›fl aray›fllar›n›, hangi halkadan yakalayacaklar›yla ilgilidir. Yani bu y›k›nt› içinden, Bolflevik tarzda hem Enternasyonal bir Dünya Parti’sinin, hem de buna ba¤l› olarak ulusal bir önderli¤in yarat›l›p yarat›lamayaca¤›na ba¤l›d›r. Gericilik Döneminde Devrimci Hareketimizin Tablosu Bu dönemin devrimci harekete pratik etkisinin bafl›nda ise, basit apolitik gerekçelerle devrimci saflardan kaç›fl gelmektedir. Ayn› koronun içinde olan ve a¤z› laf yapanlarsa, devrimci örgütlere tepeden bakarak, devrimcilerin zaaflar›n› da bahane göstererek, mücadele kaçk›nl›¤› yaparak ‘abi, abla’ rolüne soyunmaktalar. Yine bu gericilik döneminin devrimci harekete etkisinin bafl s›ralar›nda, devrimci örgütlerin içinde ‘bölgecilik’, ‘mezhepcilik’ ve ahbap çavufl iliflkilerini öne geçmesi yeralmaktad›r. Bu örne¤in daha rahat yeflerdi¤i ortam ise, Avrupa’daki tablodur. Bunun en baflta gelen sebebi ise, Bolflevik tarzda devrimci örgüt ve kültürünün toptan devrimci hareketten uzak olufludur. Arka planda bu tür ‘küçük’ sorunlar›n yatt›¤› bir tabloda elbette, kendini örgütlemekten aciz kadro tipleri türeyecek ve devrimci militanlar›n omuzunda dönemin a¤›r siyasal sorunlar› yük haline gelecektir. Y›lg›nl›k ve inançs›zl›k ise, burada bafllamaktad›r. Bugün devrimci yelpazenin flu ya da, bu flekilde içinde bulunanlar, çevresindeki bu apolitik atmosferi hissetmekte ve bir flekilde etkilenmektedir. Bir yandan devrim olanaklar› ve potansiyeli içinde, di¤er yandan gericilik döneminin etkisiyle, a¤›r ideolojik ve örgütsel sorunlar içinde bo¤uflan devrimci hareketimizde ‘ilginç’ bir kültürün oluflmas›na tan›k oluyoruz. Öyle ki, parti programlar› haz›rlan›yor, partiler kuruluyor, genel grev ça¤r›lar› yap›l›yor veya stratejik dönemler tespit ediliyor... Ancak ne hikmetse sonuç, ‘evdeki hesap çarfl›ya uymad›’ deyimindeki gibi olmakta. Di¤er yandan, güç birlikleri, eylem ve örgüt birlikleri yap›l›r. Ancak, bu süreç sonlar›nda da oluflan olumsuz sonuç, ya kadrolar ve militanlar üzerinden, ya da dönemin politik gel-gitleri üzerinden tart›fl›lmaktad›r. Veya örgütsel yürüyüfllerde yaflanan ayr›l›klar sonras›nda görüyoruz ki, dünkü dostlar, yoldafllar birdenbire düflman saf›nda görülüp, ya da devrimci literatürde bulunmayan kelimelerle ifade edilip tan›mlanmaktad›r. Bu da¤›n›kl›¤›n örgütsel yorumlar› ise, örgütsel ayr›l›¤›n bafl›n› çeken devrimciler hakk›nda kiflisel yorumlara s›rt verip, ne kadar olumsuzluk varsa ortaya serilmesiyle ‘aç›klanmak’ olmaktad›r. As›l apo42
6 alan bu tür yaklafl›mlar›n kafalarda y›k›lmas› ise, ilk önce Bolflevik tarzda bir devrimci önderli¤in, s›n›f mücadelesi içerisinde s›n›f›n ve tüm ezilenlerin güvenini kazanacak bir prati¤i yakalamas›yla oluflacakt›r. ‹ster dönemden, ister hareketin kendi zaaflar›ndan kaynakl› olsun, birbirinden ba¤›ms›z da¤›n›k durumundaki örgüt ve çevrelerin, kafa yormalar› gereken yer bu da¤›n›k çevre ve örgütlerin devrimci bir program ve örgüt zemininde nas›l saflaflt›r›l›p, birlefltirilece¤i üzerine olmal›d›r. Bunun için de, grup ç›karlar›n›n yerine devrimci bir önderli¤in ve devrimin ç›kar›n›n öne ç›kart›lmas› gerekiyor. Ancak bundan da önce, herkesin kendi statükolar›na savafl açmas› ve buzlar›n k›r›lmas› ilk ad›m olacakt›r. Komünist devrimcilerin, Maya arac›l›¤›yla gericilik döneminin ideolojik-örgütsel etkilerine, di¤er yandan devrimci hareketin kendi zaaflar›n›n yan›s›ra, devrimin olanaklar›na ve potansiyeline vurgu yapmaktad›r. Burada amac›m›z her fleyi devrimci hareketin zaaflar›yla aç›klamak ve bunun üzerine siyaset kurmak de¤ildir. Esas gericilik döneminin, nedenlerini, bu dönemdeki burjuvazinin konumunu ve aleyhine iflleyen bir dönemi, leyhe çevirmenin teorik örgütsel yans›malr›n iflaret etmeye çal›fl›yoruz. Yani devrimci ör-
Kas›m 2001
gütlerin yaflad›¤› sorunlar, tek tek örgütsel pratik sorunlar de¤ildir. Dar anlamda bak›ld›¤›nda belki böyle görünebilir; yani, kadro sorunu, herhangi bir genel gündem ve örgütlerin birli¤i-parçalanm›fll›¤› vb. gibi sorunlar olarak kafl›m›za ç›ksa da, herkesin görmesi gereken ve Devrimci Parti Güçleri’nin tüm devrimci kadro ve militanlar›n›n gündemine sokmak istedi¤ nokta, bu dönemde, a) dünyadaki devrimci komünist hareketin teorik ideolojik-örgütsel konumu ve bunun teorik, pratik etkileri, b) bununla ba¤lant›l› olarak, Türkiye devrimci hareketinin bu tablodan etkilenmesi, di¤er yandan ç›k›fl olanaklar› üzerine ortaya somut politika ve seçene¤in konmas›d›r. Devrimci Parti Güçleri stratejisi ve bu politik kimlik alt›nda ortaya konulan dönemel programatik tezler de, bu gericilik döneminin afl›lmas›na yönelik bir ç›k›fl iddias›d›r. ‹kinci ger çek ise, gerçekten dönemin bu gerici özelli¤ini gören ve ç›k›fl aray›fl›nda olan örgüt, çevre ve kadrolar›n, Devrimci Parti Güçleri’nin bu pro¤gramatik ve örgütsel perspektiflerle hesaplaflmakdan kaç›namayacaklard›r. Bu bir iddia oldu¤u kadar, mütevazi bir saflaflma ayr›flma davetiyesidir de..
TÜS‹AD, EMEK PLATFORMU’YLA B‹RL‹KTE ‘MÜCADELE ETMEK’ ‹STE⁄‹NDE uygulanamamas›ndan flikayetçidir. Savafl›n ve ekonomik krizin burjuva cephede s›n›fa yönelik sald›r›lar› art›rmak ve uluslararas› alanda burjuvazinin ç›karlar›n› etkileyecek ad›mlar atmak noktas›nda, burjuva devleti h›zl› davranmaya zorlamas› bir yandad›r; di¤er yanda ise giderek yoksullaflan, s›n›fa sald›r›n›n y›k›m› alt›ndaki kitlelerde “sosyal patlama tehlikesi” vard›r. TÜS‹AD tam da böyle bir ortamda, sendika bürokrasisinin ulusal program›ndan da yararlanarak, sendikal bürokrasiyi hükümete karfl› ve yeni bir yüz yaratmak için patron-iflçi ulusal ittifak›na ça¤›rmaktad›r. Konfederasyonlar taraf›ndan bu önerinin reddedilmesi, emekçi s›n›f saflar›nda sendika bürokratlar›n›n “emekten yana” oldu¤u aldatmacas›n› besleyecektir. Burjuvazinin iflçi s›n›f› içindeki ajanlar› olan sendika bürokratlar›n›n ulusal program›, patronla iflçinin böyle bir ulusal cephesine hiç de uzak de¤ildir. Ama günlük hayat›n içinde her gün üretilen patron ile iflçi ç›karlar›n›n en aç›ktaki çat›flmas› bile sendika bürokratlar›n›n tabanlar›n› denetleyebilmek için bu apaç›k uzlaflma ittifak›na girmesinin önündeki engeldir. Sendikal bürokrasi, ad› üstünde burjuvazinin iflçi s›n›f›n›n içindeki gizli ajan› olmak ifllevini kolayca bir yana b›rak›p, aç›ktan burjuva unsuru olmaya yönelmez, böylece iflçi hareketi üzerindeki içeriden uzlaflt›rmac› etkinli¤ini kaybetmek istemez. Ama tekelci sermayenin s›n›fa artan sald›r›lar nedeniyle yoksullu¤un bu kadar artt›¤› bir dönemde, EP ile iliflkiye geçmesi, burjuva devletin yönetiminde yeniden yap›lanmay› zorlamak yönünde burjuva cephede önemli bir ad›md›r. Üstelik tekelci sermaye tekelleflemeyen burjuvalar›n, esnaf gibi küçük burjuvalar›n da hükümete karfl› tepkilerini kullanarak, adeta “kötü yönetime karfl› ulusal cephe”ye iflçi s›n›f›n› da dahil etmek istemektedir.
Kas›m ay›n›n bafl›nda tekelci sermayenin temsilcisi TÜS‹AD Baflkan› Tuncay Özilhan, Türk-‹fl Genel Baflkan› Bayram Meral ve Hak-‹fl Genel Baflkan› Salim Uslu’yla görüflerek, Emek Platformu ile “birlikte mücadele etmek” istediklerini söyledi. Burjuva gazetelerin aktard›klar›na göre, TÜS‹AD ile Meral ve Uslu’nun görüflmesinde, iflgüvencesi yasa tasla¤› ve sendikalaflman›n önündeki örgütlenme engellerinin kald›r›lmas›na TÜS‹AD “olumlu” bakarken, Meral ile Uslu da siyasi partiler yasas› ile seçim yasas›n›n de¤ifltirilmesi konusundaki TÜS‹AD önerisine “olumlu” bakt›klar›n› dile getirmifller. Hatta “TÜS‹AD Baflkan› Tuncay Özilhan, Türk-‹fl Baflkan› Bayram Meral ile yapt›¤› görüflmede, ifl güvencesi ile ilgili geliflmelerin kendilerine ‘farkl›’ yans›t›ld›¤›n› söylemifl, ayr›ca iflçi sendikalar›na ortak milletvekili adaylar› ç›kararak birlikte hareket etmeyi önermifl” (Milliyet, 03 Kas›m 2001) Tekelci sermayenin patronlar›n›n, Türk-‹fl ve Hak-‹fl ile görüflerek, siyasal partiler ve seçim yasas› gibi sermayenin genifl kesiminin üzerinde birleflti¤i istemleri konuflsa dahi, iflgüvencesi yasas›na göz k›rpmas›, toplusözleflmeler öncesi T‹SK’i k›zd›rd›. Ki, T‹SK Baflkan› Refik Baydur ile TÜS‹AD Baflkan› at›flt›lar. Ama tekelci sermayenin patronlar›n›n bu at›flmay› da göze alarak konfederasyon baflkanlar› ile görüflüp, Emek Platformu ile birlikte seçim ve siyasi partiler yasas› için “birlikte mücadele etmeyi” önermesi, genifl y›¤›nlar›n hükümetten hoflnutsuzlu¤unu arkas›na almaya çal›flan patronlar›n, s›n›fa sald›r› öncesi sendikal bürokrasiyle ulusal cephe kurma çabas›n›n bir ad›m›n› oluflturuyor. Tekelci burjuvazi, kitleler nezdinde güçsüzleflen, üstelik k›smi de¤ifliklikler istese de ‹MF gibi kendisinin de uygulamaya konulmas›n› istedi¤i sald›r› program›n›n, hükümet taraf›ndan etkin bir biçimde
43
eylem - etkinlik
PAR‹S GENÇL‹KEV‹’NDE ‘KÜRESELLEfiME’ KONULU SÖYLEfi‹ 30 Eylül günü Paris Gençlikevi’nin düzenlemifl oldu¤u “Küreselleflme ve Sonuçlar›” konulu panel düzenlendi. Paneli stler Garbis Alt›no¤lu ve Emine fiahin idi. Güncelli¤i bak›m›ndan 11 Eylül Dünya Ticaret Merkezi’ne yap›lan sald›r› da ek gündem olarak belirlendi. Panelin genelinde küreselleflmenin anlam› ve uluslararas› sonuçlar› üzerinde durulurken, istatistik vurgularla bu yan› zenginlefltirildi. Gerek Garbis Alt›no¤lu, gerekse Emine fiahin küreselleflmenin ne kadar kötü birfley oldu¤una ve iflçi s›n›f› için daha fazla iflsizlik ve y›k›m getirece¤ine iliflkin aç›klamalar yapt›lar. Küreselleflmenin sonuçlar› olarak burjuvazinin dünya üzerindeki hakimiyetini sa¤lamlaflt›rmas› ise, tüm konuflmalardan var›lan ortak vurgu haline geldi. Ancak, küreselleflmeye karfl› nas›l ve ne tarzda mücadele edilece¤ine iliflkin, somut çözüm önerisine kimse yaklaflmak istemiyordu. Daha do¤rusu kimsenin kafas›nda bu noktada net bir öneri yoktu. Dolay›s›yla bu tür etkinlikler, genelde burjuvazinin ‘marifetlerinin’ anlat›m›yla fliflirilip, teorik aç›dan belli kal›plarla çerçevesi oluflturulmaktad›r. Panelin ilerleyen süresinde özellikle devrimcilerin ve komünistlerin bu süreci nas›l aflaca¤›na iliflkin sorulara, bu aç›dan da somut cevaplar ç›kmad›. Özellikle söz alan yoldafl›n,
küreselleflmeye karfl› mücadelede devrimci enternasyonal bir önderli¤in yarat›lmas› ve bunun yol ve yöntemine iliflkin, panelistlerin ne düflündü¤ü sorusu da bu aç›dan cevaps›z kald›. Oysa kapitalist-emperyalist sistem rakipsiz flekilde ifllemekte, bunun ise sonuçlar›n› dünya halklar› ve proletaryas› her geçen gün daha a¤›r yaflamakta. Devrimci komünistlerin ise, bu sistemi nas›l ve ne flekilde y›kacaklar›n›n somut çözümünü ortaya koymalar› gerekmektedir. Di¤er yandan ‘küreselleflme’ yaygaras›, özellikle Sovyetler Birli¤i’nin y›k›lmas›ndan sonra, burjuvazinin dünya komünist hareketine ideolojik sald›r›s›n›n k›l›f› biçiminde ifade edilip, liberal sald›r›n›n teorik merkezi durumuna gelmifltir. Di¤er yandan 11 Eylül operasyonuyla ilgili de¤erlendirmelerde, küreselleflmeye karfl› nas›l mücadele edilece¤ine iliflkin ortaya ç›kan çözümsüzlük, bu güncel konu aç›s›ndan da de¤erlendirme ve yaklafl›mda kendini göstermekteydi. Emperyalizmin ne kadar katliamc› oldu¤u örnekleriyle s›raland›. Afganistan’›nda bu aç›dan akibeti ortaya kondu. Ancak, bu parçalar›n bir bütün olarak ele al›n›p devrimci politikada neye denk düfltü¤ü ortaya konmad›. Bu da, kendi içinde çarp›k de¤erlendirmeleri ortaya ç›kartmakta. Oysa emperyalistler, dünyay› kendi aralar›nda paylaflman›n hesab› iç-
BROfiÜRLER‹ J KAP‹TAL‹ST BARBARLI⁄IN YÜZYIL SONU DANSI -HAB‹TAT II400.000 TL J EK‹M DERSLER‹ BOLfiEV‹ZME SADIK KALINMADAN Ö⁄REN‹LEMEZ 500.000 TL JKADININ KURTULUfiU ‹NSANLI⁄IN KURTULUfiUDUR 500.000 TL J DEVR‹MC‹ PART‹ GÜÇLER‹ NED‹R, NE DE⁄‹LD‹R? 500.000 TL J TAM ÜCRETL‹ 6 SAATL‹K ‹fi GÜNÜ 4 VARD‹YA SERBEST HAFTASONU 500.000 TL J Ö⁄RENC‹YE ‹fi ÇALIfiANA Ö⁄REN‹M HAKKI 750.000 TL
indeler ve bu yönüyle de kriz bölgelerine çeki-düzen vermek çabas›ndalar. Emperyalist politika bu bütünlük içinde anlafl›lmad›¤› zaman, emperyalist sistem karfl›t› bir seçenek yaratmak da olanakl› olmamaktad›r. Devrimci Parti Güçleri - Paris 44
ÖLÜM ORUCU EYLEM‹N‹N YILDÖNÜMÜNDE
‹.Ü.’DE EYLEM lüm orucu eylemi bir y›l›n› doldurdu ve (...) devrimciler taraf›ndan ayn› kararl›l›kla sürdürülmekte. 23 Ekim günü ‹stanbul Üniversitesi Merkez Kampüs’te ölüm oruçlar›n›n 1. y›ldönümü nedeniyle bir forum ve eylem düzenlendi. Bu eylem reformistlerle devrimcilerin ayr›flmas› ve F tipine karfl› mücadelenin gerçek muhataplar› taraf›ndan sahiplenilmesi bak›m›ndan oldukça anlaml›yd›. Eyleme yaln›zca devrimci siyasetler ve yurtsever ö¤renciler kat›ld›. Genelde oldu¤u gibi meflru yollardan Merkez Kampüs’e girilmeye çal›fl›ld›¤›ndan di¤er fakülte ve üniversitelerden gelen devrimciler eyleme giriflte “kimlik” probleminden kaynaklanan güçlükler yaflad›lar. Ancak bunlar kampüsün içindeki devrimcilerin dayan›flmas›yla afl›ld›. Eylem Hukuk Fakültesi’nin koridorunda alk›fllarla bafllad›. ”Yasafl›n Ölüm Orucu Direnifli” yaz›l› pankart›n arkas›nda toplan›ld›ktan sonra, yürüyüfl Merkez Kampüsün bahçesinden girifl kap›s›na do¤ru devam etti. Eylemde “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “Yaflas›n Ölüm Orucu Direnifli”, “Hücre tipi yaflama hay›r”, “Devrim flehitleri ölümsüzdür”, “fiehit namirin”, “Içerde d›flarda hücreleri parçala” sloganlar›n›n yan›s›ra, “Devrim için düflenler kavgam›zda yafl›yor”, “Devrimci tutsaklar teslim al›namaz”, “Zindanlar y›k›ls›n tutsaklara özgürlük” sloganlar› at›ld›. Eylem, geleneksel biçimde Merkez Kampüsün kap›s›nda yap›lan bas›n aç›klamas›yla devam etti. Bundan sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi önünde pankart›n aç›lmas›, marfllar›n ve sloganlar›n ard›ndan yap›lan bir konuflmayla eylem sona erdi. Eylemin sonunda yap›lan konuflmadaki “bugün okulday›z, ama bir aya¤›m›z da d›flarda, sokaklarda ve her zaman da öyle
Ö
eylem - etkinlik olacak” vurgusu oldukça anlaml›yd› ve ilerde yap›lacak eylemliklerin içeri¤i hakk›ndaki ipuçlar›n› da veriyordu. Ayr›ca kolluk kuvvetlerinin tüm bask›lar›na, korkutma politikalar›na, TEM’den getirtilmifl sivillerin, kampüsün içine kadar sokulmufl çevik kuvvetin ve girifl kap›s›n›n burçlar›na dikilmifl özel timin vermeye çal›flt›¤› gözda¤›na karfl›n herhangi bir tedirginlik yasanmad›¤› gibi, düflman›n karfl›s›nda sa¤lam bir durufl sergilenerek, “katil polis üniversiteden defol” slogan› at›ld›. Hatta eylem komitesinin önceden alm›fl oldu¤u karar gere¤i, kap›n›n önüne yaln›zca bas›n aç›iklamas› için ç›k›l›p geri dönülmesi çok daha ileri ç›k›fllar yapabilecek olan kitlede belirli bir tatminsizlik yaratt›. Ancak yine de eylem, devrimci duruflun hakim olmas› ve reformistlerle ayr›flma baki›m›ndan ileri bir durufl sergiliyordu. Her ne kadar reformistlerle yaflanm›fl olan bu ayr›flma, eylem komitesinin bilinçli olarak ald›¤› bir karar sonucunda ortaya ç›km›fl olmasa da (ö¤renci koordinasyonunun önce kat›laca¤›n› bildirip sonras›nda çekilme karar› almas›ndan sonra, eyleme kat›l›m sunacak olan kalan kesimin devrimci siyasetlerden ve yurtseverlerden oluflmas› üzerine ortaya ç›kan bir ayr›flma olmas› bak›m›ndan), bu “tesadüfi” durum devrimcilerin liberallerden s›yr›lm›fl olarak çok daha güçlü ve tok bir durufla sahip olaca¤›n› bir kez daha kan›tlad›. Devrimci Parti Güçleri olarak önümüzdeki dönemde ölüm orucundaki devrimcilerin sergilemifl olduklar› iradeyi bilinçlerimize kaz›yarak, devrimci partiyi kurmak ve onlara sözümüz olan devrimi gerçeklefltirmek için, tüm görev ve sorumluluklar›m›zla kavgay› sürdürece¤iz. DEVR‹M ‹Ç‹N DÜfiENLER KAVGAMIZDA YAfiIYOR! DEVR‹MC‹ TUTSAKLAR TESL‹M ALINAMAZ! TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK SAVAfiAN ‹fiÇ‹LERLE GELECEK! ‹stanbul Üniversitesi’nden Devrimci Parti Güçleri
‹.Ü.’DE EYLEML‹ B‹R ‘fiENL‹K’ niversitelerin aç›lmas› ile birlikte, yeni gelen ö¤rencilere o kullar›n ›n “tan ›t› m›n›” yap ma amac›n› güden aç›l›fl flenlikleri bafllad›. Ö¤rencilerin üniversiteye bafllarken; görecekleri e¤itimin “bilimselli¤ini”, girdikleri bölümü kendi emekleri ile derslerine çok çal›flarak veya üstün zekalar› sayesinde hakettikleri safsatalar›n› beyinlerine kaz›mak burjuvazinin üniversite “e¤itiminde” ilk dersiydi. Böylece devlet verilen e¤itimin finans›n›n sömürülen isçiler üzerinden sa¤land›¤› ve e¤itim görmeye as›l “hakk›” olan üretenlerin asla bu anfilerde bulunamayacaklar› gerçe¤ini son derece do¤al karfl›layan bir uflak s›n›f› yetifltirmenin ilk ad›m›n› at›yor. Bu flenliklerden biri olan ‹stanbul Üniversitesi’nin geleneksel aç›l›fl flenli¤i, 6 Ekim Cumartesi günü Merkez Kampüste emperyalist savafla karfl› eylem ça¤r›s›yla birlikte yap›ld›. Saat 13.00’de baslayan flenli¤e Hilmi Yaray›c›, Fuat Saka, Haluk Levent ve ‹stanbul Üniversitesi müzik toplulu¤u kat›l›m sundu. “fienlik” üniversitede burjuvazi taraf›ndan yok edilmeye çal›fls›lan fakat becerilemeyen bir politik atmosfer içinde gerçekleflti. Devrimciler taraf›ndan yo¤un bir ilgiyle karfl›lanan flenlik devrimci hareketlerin gençlik örgütlerinin veya b iz zat k endi ler in in kat› l› m›y la gerçekleflti. Biz de kendi imkanlar›m›z dahilinde aktif propagandam›z› yapmak ve parti güçleri muhataplar›yla buluflmak amac›yla, brosürlerimiz, kitaplar›m›z ve Maya dergisi Ekim say›s›n›n oldu¤u bir stand açarak kat›ld›k. Stand›m›zdaki materyal k›s›tl›l›¤›n› ivedi bir biçimde yaratt›¤›m›z olanaklarla ortadan kald›rmaya çal›flt›k. Stand›n düzenlenmesinin ard›ndan, “Ögrenciye ifl çal›flana ö¤renim hakk›” ve “Paral› paras›z burjuva egitime hay›r” yaz›l› dövizlerimizi ast›k. Gen el olara k d evrimcil eri n standlar›n›n konumlan›fl› ortak bir alandan çok flenlik alan›n›n çeflitli yerlerine da¤›lm›flt›. Fiziki konum-
Ü
45
lan›fltaki böylesi bir da¤›n›kl›¤›n da etkisiyle devrimcilerin ortak bir tutum gelifltirmesi mümkün olmad›. Bizim, özellikle di¤er devrimcilerle ortak bir alanda durmak gibi bir çabam›z vard› ve bunu da olanaklar elverdigi ölçüde gerçeklefltirdik. Stand›m›zda, devrimci siyasetlerle yapt›¤›m›z sohbetlerde burjuva e¤itimin amac›n› ve içeri¤ini teflhir eden bir forum yapma önerisinde bulunuldu. Öneri anlaml› bulunmas›na ra¤men, gecikmifl olmas› ve devrimcilerin da¤›n›k duruflu nedeniyle gerçeklefltirilemedi.. Genel olarak yeni gelen ö¤rencilerin devrimci siyasetlere olan yaklafl ›m lar ›n daki “tem kinl il ik” seçmeli terörün gözlemlenebilen etkisiydi. Di¤er bir gerçeklik de, liberal-solun flenli¤e oldukça “renkli” bir kat›l›m sunmufl olmas›yd›. Bu devrimci harekette belirgin bir rahats›zl›k yaratm›fl olsa bile, bu duruma devrimci bir alternatifle müdahale edilemedi¤inden varolan bu bofllu¤u reformizm; tüm gerici varl›¤›, araçlar› ve yapt›¤› aktif propagandayla doldurmaya çal›flt›. Ana gündem olan emperyalist savafla karfl›; savafl›n s›n›fsal kimli¤inden ba¤›ms›z “s›n›flarüstü” bar›fl kavram›n›n reformistler taraf›ndan vurgulanmas› ve devrimcilerin politikalar›n›n da genelde s›n›fsal bir perspektiften yoksun olu flu, flenlikte yap›lan eylemin genel havas›na bu içeri¤in damga vurmas›na neden oldu. Uz un bir d ön emden so nra Devrimci Parti Güçleri olarak ‹stanbul Üniversitesi’nde görece kalabal›k bir kitleyle ve propaganda araçlar›m›zla bulunmam›z, burjuvazinin e¤itim anlay›fl›na karfl› komünist perspektiflerimizi -her alanda oldu¤u gibi- üniversiteye de tafl›mam›z muhataplar›yla buluflturmam›z bak›m›ndan anla ml› bir bafllang›çt›. Burjuvazinin ideolojik kalelerini de dinamitleyecek güç ve irade, sa¤lam ve emin ad›mlarla mayalan›yor. PARALI PARASIZ BURJUVA E⁄‹T‹ME HAYIR! BOLfiEV‹ZM KAZANACAK! ‹stanbul Üniversitesi’nden Devrimci Parti Güçleri
eylem - etkinlik
ZAFERE MAHKUM OLANLAR ÖLÜMÜ DE KÜÇÜLTÜRLER! tipi cezaevlerine karfl› bafllat›lan Ölüm Oruçlar› birinci y›l›n› geride b›rakarak devam ediyor. ‹çerde 7. ekip ölüm orucuna bafllarken, d›flarda da Alibeyköy’de direnifl evi oluflturuldu. Alibeyköy direnifl evinde, tahliye sald›r›s›yla b›rak›lan direniflçi tutsaklar ile d›flardan destek veren devrimciler ölüm orucu direnifline devam ediyor. Yeni tahliyelerle birlikte hergün artan direniflçi say›s› enson alt›ya yükselmiflti. F tipine karfl› mücadelede bir t›kan›kl›¤a girildi¤i ortadad›r. Gelinen noktada yeni ölümlerin devlete geri ad›m att›rmaya yetmedi¤i, art›k herkes taraf›ndan görülmektedir. Bu mücadelede temel role sahip iflçi s›n›f› ise açl›k ve yoksulluk baflta olmak üzere iflten at›lmalar, hak gasplar›, k›sacas› yaflam›n hücrelefltirilmesi gibi gündemlerle bo¤uflmaktad›r. Yeni ölümler belli bir duyarl›l›k yaratsa bile, bu harekete geçirici olmamaktad›r. Tüm bu olumsuzluklara ra¤men, inançlar› u¤runa ölümü küçülten devrimcilerin iradesi düflman sald›r›lar›na boyun e¤memektedir. Devrimcilerin iradesi, en kötü koflullardaki hücrelere ra¤men ç›ld›rmak bir yana öfkeyi bilemifl, devrimci yarat›c›l›kla birleflerek hücre duvarlar›n› zorlamaktad›r. Oysa ki sürecin bafl›nda kamuoyu olufltarmak ad›na devrimci hareketin propaganda etti¤i gibi yaln›zl›ktan ç›ld›racaklar› vb. söylemler gerçe¤i yans›tmaktan uzak ve tutsaklar›n iradesini k›ran bir etkene dönüflmüfltür. Bu irade, herbirimizin kuflanmas› gereken çelik iradedir. Bu iradeden ö¤renmek ve direniflçilerle dayan›flmak amac›yla uzun süredir gitmeyi hedefledi¤imiz Alibeyköy direnifl evini ziyaret etmeye karar verdik. Giderken ço¤umuzun ilk direnifl ziyareti olmas› nedeniyle de hepimiz heyecanl›yd›k. Yolda karanfil ve fleker alarak direnifl evine gitti¤imizde çok s›cak karfl›land›k. Bizim d›fl›m›zda bahçede oturan ziyaretçi kalabal›¤›n› görmek de hepimizi sevindirdi. Bu kalabal›k direnifle olan deste¤in de göstergesiydi çünkü. Ard›ndan yan›m›za direniflçilerden Murat fiahin’le tan›flt›k ve Maya’dan geldi¤imizi söyledik. ‘Sizi daha önce bekliyorduk, ziyaret etmekte geç kald›n›z’ diyerek bizleri utand›rd›¤›n› itiraf etmeliyiz. Bunu telafi etmeye çal›flaca¤›m›z› söyleyerek direnifl üzerine sohbet ettik. Ölüm orucunun geldi¤i noktay› birlikte de¤erlendirdik. Bizler de Ölüm orucuna bak›fl›m›z› ortaya koyarak, fiilen içinde yeralmasak da süreçle ilgili bütün cenaze eylem ve etkinliklere kat›lmaya çaba gösterdi¤imizi, ziyaretimizin de bu çerçevede dayan›flma amaçl› oldu¤unu söyledik. Direnifl evin
koridoru ve odalar›n duvarlar› mücadelede ve ‘96 Ölüm orucunda düflenlerin ve devrimci önderlerin foto¤raflar›yla, devrimci de¤erleri yans›tan dövizlerle süslenmiflti. Özellikle ‹brahim Kaypakkaya’n›n bez afifli oldukça etkileyiciydi. Ard›ndan içerde zorla müdahale edilen ve tahliye edildikten sonra d›flarda devam eden Tekin Y›ld›z’› odas›nda ziyaret ettik. Durumu daha a¤›r olmas›na ra¤men bizleri ›fl›ldayan gözlerle karfl›lad›. Cezaevindeyken Maya’y› düzenli okuyabildi¤ini, ‘96 Ölüm orucundaki fiili direnifli savunan tutumlar›m›z› hat›rlad›¤›n› ve önemli olan›n bu farkl›l›klara ra¤men, devrimci dayan›flma içinde düflmana ortak vurmak oldu¤unu söyledi. Bu görüflleri bugün de benimsedi¤imizi ve hücrede bile olsa devrimci iradenin teslim al›namayaca¤›n› söyledik. Bununla ilgili olarak, hepimiz için anlaml› olan flu sözleri söyledi: “Devrimci irade hiç bir koflulda teslim al›namaz. Hücrede yaln›z da kalsa ç›ld›rmayacak, kendini yeniden üretecek ve bilinçleri betonlaflt›rma sald›r›s›n› bofla ç›karacakt›r. Ancak bu betonlaflt›rma sald›r›s› sadece devrimcileri de¤il, tüm toplumu, halk›m›z› hedeflemektedir. Mücadelemizin as›l amac›, bu toplam sald›r›y› geri püskürtmektir.” Kendisini daha fazla yormadan onunla vedalaflarak ç›kt›k. Di¤er direniflçilerle de tan›flt›ktan sonra, tekrar gelmeye söz vererek ayr›ld›k. Dönüflte birbirimize en çok etkilendi¤imiz yönleri, büyük bir coflkuyla anlat›yorduk. Tekin Y›ld›z’›n haf›zam›za kaz›nacak konuflmas›n›, direnifl evindeki foto¤raflar›, direniflçilerin ›fl›ldayan gözlerini, kararl›l›klar›n›... Ama ençok t›pk› duvara as›lan ‘Zafere mahkum olanlar ölümü de küçültürler’ sözünde oldu¤u gibi, direniflçilerde gördü¤ümüz devrimci iradeyi... Bir sonraki hafta foto¤raf çekmek ve dergimizi vermek amac›yla tekrar ziyaret ettik. Direniflin bafl›nda cezaevindeki bant takma töreninin filmi gösteriliyordu. Onu bizler de izledikten sonra direnifl evinin ve direniflçilerin foto¤raflar›n› çektik ve son geliflmeleri sorduk. Mahallenin ablukaya al›nd›¤›n›, direnifl evini ziyarete gelen yaklafl›k yirmi kiflinin gözalt›na al›nd›¤›n› ve polis bask›s›n›n devam etti¤ini ö¤rendik. Ayr›ca yeni tahliye edilen tutsaklardan durumu oldukça a¤›r olan Hüseyin Y›ld›z’›n da direnifl evinde eylemine devam etti¤ini ve kimseyle görüfltürülmedi¤ini ö¤rendik. Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist Devrimciler
F
Sahibi ve Sorumlu Yaz›iflleri Md.: Aylin ARSLAN • Tohum Yay›nc›l›k Rasim Pafla Mah. Uzun Haf›z Sk. No: 94/4 Kad›köy/‹st. Tel: (0216) 346 40 94 Bas›ld›¤› Yer: Özy›lmaz Matbaas› Hesap No:1061 30000 364541 T. ‹fl Bankas› Yelde¤irmeni fiub., Posta Çeki: 1652043-Mecidiyeköy
elektronik posta adresimiz: maya_gazetesi@yahoo.com 46
5
Kas›m 2001
Bafltaraf› Arka Kapakta
gerçek yolunu da gösteriyordu: Emperyalist savaflta “kendi” hükümetinin yenilgisini istemek, gerici savafl karfl›s›nda iç savafl ça¤r›s›n› yükseltmek. Ekim Devrimi’nin hem I. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’na son verip, hem de bu savafltan devrim için yararlanarak baflar›ya ulaflmas›, tam da böyle bir gücün varl›¤› sayesinde olmufltur, kendili¤inden de¤il. Böyle bir perspektif ise, ne kendinden menkul emperyalizm teflhirleriyle, ne savafl karfl›t› protesto hareketlerinin yayg›nlaflmas›, hükümetler üzerinde bask› yaparak savafla son verme beklentisiyle somutlanmam›flt›r. Savafla son vermenin kesin yolunun, iflçi s›n›f›n›n sovyetlerde cisimlenen iktidar organlar›n›n gerçek birer savafl gücü haline dönüflmesi için verilen bir mücadele sayesinde somutlanm›flt›r. Bundan daha önemli olan ise, Ekim Devrimi’nin öncüsünün tüm burjuva ve küçük-burjuva ak›mlarla hesaplaflma içinde infla edilmifl olmas›d›r. Bu perspektif, bir yandan mücadelenin nab›z at›fllar›n›, y›¤›nlar›n bilinç ve özlemlerini büyük bir titizlikle dikkate alan, onu yok saymayan, ancak öte yandan da bu özlemlerin yan›t›n› onlara gösteren, zorlu ve sab›rl› bir mücadele sonucu baflar›ya ulaflm›flt›r. Bolflevizm’i referans alan her özne, al›nmas› gereken tutumun, emperyalist paylafl›m savafl›n› devrimci iç savafla dönüfltürmek oldu¤unu bilir. Bu bak›mdan, sorun, nas›l bir tutum al›nmas› gerekti¤ini bilip bilmeme sorunu de¤il, bu tutumlar› yaflama geçirmenin koflullar›n› yaratma sorunudur. E¤er önderlik bofllu¤u koflullar›nda, bu tutumu alman›n olana¤›n›n olmad›¤› düflünülüyorsa, sorunu çözmenin yolu, ilkelerin günlük ç›karlar ad›na feda edilmesi de¤il, bu ilkeleri yaflama geçirmenin koflullar›n› oluflturmakt›r. ‹lkeler, sadece “uygun koflullar”da de¤il, her zaman için geçerlidirler. Devrimci hareketin içinde bulundu¤u bu durum, her temel politik sorunda oldu¤u gibi, savafl olas›l›¤› karfl›s›nda da kendini gösteriyor. Günümüzde devrimci hareket, savafl olas›l›¤› karfl›s›nda devrimci bir kanal açabilmek, bu olas›l›¤› iktidar hedefiyle de¤erlendirmek yerine, ortaya ç›kan savafl karfl›t› hareketlilikten beslenmeyi birinci plana al›yor. Hedef bu oldu¤u ölçüde ise, kitabi olarak bilinen “savafltan devrim için yararlanma” perspektifi giderek soyutlafl›p, anlams›z hale geliyor. Savafltan devrim için yararlanma perspektifi, soyut ve genel bir devrim ça¤r›s› anlam›na gelmez. Bu perspektifin anlam›, somut bir emperyalist paylafl›m savafl›nda, öncelikle kendi burjuvazisinin yenilgiye u¤ramas›n› benimsemeyi, oluflan savafl atmosferinden devrimci iç savafl› körüklemek üzere yararlanmay› gerektirir. Bu perspektif, burjuva hukukundan, “komflu devletlerin içifllerine kar›flmama” mant›¤›ndan, uluslararas› hukuk kurallar›ndan beslenen genel bir savafl karfl›tl›¤›ndan kendini ay›ran, devrimci bir bak›fl aç›s›n› yans›t›r. Savafla son vermenin somut ve gerçekçi olan tek yolunu gösterir. Bu tutumun d›fl›nda, savafl› önlemenin bir yolu bulunmuyor. Ne kitlesel protesto eylemleri, ne bu eylemlerin dünya çap›nda yayg›nlaflmas›, ne bunlar›n bar›flç›l olmayan bir nitelik kazanmas›, savafl›n bitirilmesi için yeterli de¤ildir. Emperyalist savafl›, devrim için bir olana¤a dönüfltürmek, kitlelerde savafl›n katmerlefltirdi¤i bask›, eflitsizlik, yoksulluk ve y›k›ma karfl› biriken öfkeyi, devrimci kanallara ak›tabilmek için, muhalif protestocu hareketler de¤il, iktidar bilincine, bu bilinci yans›tan devrimci bir programa ihtiyaç vard›r. Bolflevik Parti, “devrimler gerici savafllar› önler” önermesini böyle bir program ve iktidar bilinci sayesinde gerçe¤e dönüfltürmüfltür. Y›¤›nlara, gerici savafla son vermenin tek somut ve gerçekçi yolunu göstermifl, bu program›n yaflam bulmas›n› sa¤lam›flt›r. Bolflevikler, pasifizmle, anavatan savunuculu¤uyla oldu¤u kadar, “devrimci afl›r›c›l›k”la da mücadele ederek, emperyalist sistem gerçe¤i içinde, savafllara son vermenin tek yolunu tüm ezilenlere gösterdiler. Bar›fl dilencili¤i ve pasifist hayaller yayanlarla amans›zca mücadele ederek, savafllar üretmekten baflka ç›k›fl yolu olmayan emperyalist sistemin çeliflkilerine köklü bir çözüm için gerici savafllar› iç savafla dönüfltürme ça¤r›s› yapt›lar. Bunun içindir ki, ezilenlerin içinde bulundu¤u, savafl›n yaratt›¤› y›k›m ve yorgunluk koflullar› alt›nda, sistemi altüst edecek y›k›c› hamleyi yapacak enerjiyi a盤a ç›karmay› baflard›lar. E¤er devrimci perspektifler için “uygun koflullar›” beklemek gerekseydi, bugün Ekim Devrimi, baflar›s›z bir kalk›flma olarak hat›rlanacakt›. Oysa Ekim Devrimi, Bolflevik parti sayesinde, insanl›¤›n kurtulufl yoluna ›fl›k tutmaya devam ediyor. Bugün bir savafl olas›l›¤› karfl›s›nda da, bu perspektifi canland›rmak, bunu yaflama geçirmenin koflullar›na yo¤unlaflmak, içinde bulunulan bunal›ml› durumdan ç›k›fl›n da geçerli olan tek yoludur. 47
Say›: 6 P
P Kas›m 2001
GER‹C‹ SAVAfiA SON VEREB‹LECEK TEK YOLU EK‹M DEVR‹M‹ GÖSTER‹YOR
ABD
’ye dönük 11 Eylül sald›r›s› ve ard›ndan ABD’nin Afganistan’a dönük bombard›man›n bafllamas›, devrimci çevrelerde savafl-devrim tart›flmalar›n› da güncellefltirdi. Kimse somut olarak, nas›l bir savafl ve savafla karfl› somut devrimci çözüm sorununu ortaya koymasa da, bu vesileyle savafl-devrim sorununun güncelleflmesi, temel gerçeklerin bir kez daha vurgulanmas› için uygun bir zemin oluflturmaktad›r. Savafl-devrim iliflkisinin tart›fl›ld›¤› bugünler, Ekim Devrimi’nin 84. y›ldönüne rastlad›. Hem bu rastlant›, hem de daha önceki emperyalist paylafl›m savafllar› deneyimi ise, kendili¤inden bir tarzda, savafl›n devrime yol açaca¤› beklentisini a盤a ç›kar›yor. Bu beklentinin bugünkü karfl›l›¤› ise, Afganistan’a dönük sald›r›yla birlikte, büyük bir öfke ve tepkiyi a盤a ç›karan, bugün radikal ‹slami ak›m›n etkisinde bulunan “Do¤u halklar›”n›n, ABD’ye ders verece¤i, haddini bildirece¤i beklentisidir. Bu beklentinin kendisi, bir yandan ezilmiflli¤i, kendini genel olarak ezilenlerle özdefllefltirmeyi ifade ediyor. Di¤er yandan da, savafllar›n devrimlere yol açaca¤› hakk›ndaki önermeyi nesnel bir geliflme düzeyine indiriyor. Bu nedenle de, Ekim Devrimi’nin yan›s›ra, II. Emperyalist Paylafl›m Savafl›, Vietnam savafl› gibi örneklere de at›fta bulunuluyor. Bir dünya savafl›n›n, ya da emperyalist bir sald›r›n›n, ezilen kesimlerde tepki ve öfke yarataca¤›, bu öfke ve tepkinin, egemenlere karfl› devrimci kanallara akaca¤›, sald›r›lar› geriletme olas›l›¤› bir gerçektir, bunlar yaflanarak da görülüyor. Ancak, kendisine öncü s›fat›n› yak›flt›ranlar›n, bu kendili¤inden tepkinin, savafl›n devrime yol açmas›ndan fark›n› bilince ç›karmalar› gerekiyor. Aç›kça söylemek gerekirse, bugünkü önderlik bofllu¤u koflullar› de¤iflmedi¤i, ortaya ç›kan olanaklardan bu bofllu¤u yararlanmak için dolduran öznel bir at›l›m gerçekleflmedi¤i koflullarda, bir emperyalist paylafl›m savafl›n› engellemek de, böyle bir savafl›n bafllad›¤› durumda, buna devrimle son vermek de mümkün olmayacak. Bu, böyle bir savafl durumunda, devrimci geliflmelerin ve kalk›flmalar›n olmayaca¤›n›, bunlar›n anlams›zl›¤›n› ifade etmiyor. Sadece, ezilenlerin öfke ve tepkilerini iktidara yönlendirecek bir perspektife ve bu perspektifi yaflama geçirecek bir öncü partiye duyulan ihtiyac› vurguluyor. Ekim Devrimi’ni, savafl›n nesnel bir sonucu olarak de¤erlendirmek, Bolflevik Parti’ye ne kadar övgü yap›l›rsa yap›ls›n, gerçekte onun rolünü inkar etmek olur. Ekim Devrimi’nin gerçekleflti¤i dönemde, nesnel koflullar bak›m›ndan tüm dünya birbirine yak›nlaflm›flt›. Ancak, savafl sadece Rusya’da devrimle sonuçland›. E¤er Ekim Devrimi, savafl›n yaratt›¤› nesnel koflullar›n bir arma¤an› olmufl olsayd›, tüm dünyada da devrimlerin yaflanmas› gerekirdi. Halbuki dünyan›n baflka yerlerinde de ayn› dönemde devrimci kalk›flmalar yaflanm›fl olsa da, bunlar devrimle sonuçlanmam›fl, sonuçlanamam›flt›. Demek ki, kendisine sözde de¤il de, gerçekten devrimci öncü misyonu biçenlerin, savafl-devrim iliflkisini sürekli yinelemeye de¤il, savafltan önce de, daha az olmayan dünya devrimine önderlik etmenin koflullar›n› yaratmaya dikkatlerini yöneltmeleri gerekir. Buradan bak›ld›¤›nda, II. Enternasyonal’in çöküflüyle birlikte, Lenin’in neden hemen yeni bir enternasyonal ça¤r›s› yapt›¤› da ayr› bir anlam kazan›r. Savafl›n devrimle, dünya devrimiyle olan iliflkisi, ancak enternasyonalist-devrimci bir önderlik sayesinde kurulabilir. Bunun bilincinde olan Lenin, partisini yeni bir enternasyonal için Ekim Devrimi’nin ard›ndan de¤il de, daha önce ikna etmifl olsayd›, I. Emperyalist paylafl›m savafl›, iflte o zaman bir dünya devrimine yol açabilecekti. Devrim’den sonra enternasyonalist olmak kolayd›, halbuki önemli olan devrimden önce bunu baflarabilmek, enternasyonalist bir tutumun gereklerini yerine getirmekti. Ekim Devrimi’nin öznesi Bolflevik Parti’nin emperyalist savafl karfl›s›ndaki tutumu, savafla son vermenin