z19_sonra

Page 1

YIL: 2 SAYI: 19

Mart 2004

K

apitalizm, varl›¤›yla insanl›¤›n yaflam›n› ve gelece¤ini tehdit ediyor, sürdürülmesinin ak›l d›fl› ve insanl›k d›fl› özü her geçen gün tüm ç›plakl›¤›yla yeniden kendini gösteriyor. Ama, düzenin sahipleri, kapitalist efendiler, sistemin sürmesi için insanl›¤›n y›k›m›n› göze alm›fl, sadece bunun kendilerine dönük sonuçlar›ndan kurtulmak için “güvenlik önlemleri” almaya haz›rlan›yorlar. Büyük bir ço¤unlu¤un y›k›m› pahas›na ancak kendini sürdürebilen kapitalizm, meflruiyetini kaybetti¤i için, insanl›¤› karfl›s›na almak zorunda. Hiçbir biçimde, insanl›¤a verebilece¤i bir fley olmad›¤›n› bildi¤i için, kendisini tüm insanl›ktan yal›tmak zorunda kal›yor. Art›k, insanlar›n yaflam›n› sürdürmesi bile, kapitalizm için güvenlik sorunu oluflturuyor. Öyle ya, yaflam›n› sürdürmek için beslenmek, su içmek, belli bir ›s› derecesinde yaflamak zorunda olan insanlar, bu koflullar› istedikleri zaman, sistemin iflleyifli için tehdit oluflturabilecektir. Burjuvazi de bu gerçe¤in fark›nda ve bunu gizli raporlar›n konusu yap›yor.

ce bu nedenle bile, raporu inand›r›c› bulmak kolay de¤il. Gerçekten insanlar›n hayatta kalmak, su içebilmek, beslenebilmek için birbiriyle savaflmas› olas›l›¤› düflük müdür? Ya da, dünyan›n, insan›n bugünkü fizyolojik yap›s›yla yaflamas›n›n, soluk almas›n›n imkans›z hale gelmesi, abart›l› bir kapitalizm düflmanl›¤›n›n yapt›¤› çarp›tmadan m› ibaret? Böyle görenler, gerçekte bugünkü dünyay› da görmekten uzak

500.000 TL. (KDV Dahil)

Kapitalizm ‹nsanl›¤› Tehdit Ediyor!

ya da gerçeklere bilinçli olarak gözlerini kapatanlar olabilir. Dünyan›n birçok köflesinde, insanlar da¤›t›lan bir g›da yard›m›n› alabilmek için birbirlerinin üzerine bas›yorlar, her gün binlerce çocuk, temiz içme suyu bulamad›¤› için ölüyor. Bunlar, BM, WHO ve UNICEF’in raporlar›nda, birer rakam olarak yerini de al›yor. ‹klimler bugünden zaten de¤ifliyor, dünya yaflanmaz hale geliyor. Soludu¤umuz havadan, yediklerimize, üzerimize giydiklerimizden, günlük yaflamda kulland›¤›m›z eflyalara kadar, yaflam›n her alan›nda kapita-

Kurtulufl Yolunu Proletarya Açacak! ABD’de Pentagon, küresel ›s›nman›n bugünkü gidifliyle sürmesi durumunda, önümüzdeki on y›l içinde yaflanabilecek “do¤al felaketler”in dökümünü yapan, uyar›larda bulunan bir rapor haz›rlatm›fl. Rapora göre, “küresel ›s›nma”n›n sonuçlar› olarak, iklim de¤ifliklikleri ve çevre sorunlar›, insanl›¤› felaketlerle yüzyüze getirecek. ‹klimler de¤iflecek, hava s›cakl›klar› düflecek, f›rt›na ve deniz taflmas› sonucu kimi ülkeler yok olacak; Avrupa, kutuplardaki gibi buz kütleleriyle kaplan›p yaflanmaz hale gelecek, insanlar yaflamak için bulunduklar› yerlerden kitlesel halde göç etmek zorunda kalacaklar. ABD’nin egemenlik sembollerinden olan Pentagon, böyle bir raporu, insanl›¤›n sorunlar›na çok duyarl› oldu¤u için haz›rlamad› elbette. Zaten raporda da, bu sorun, “ABD’nin güvenli¤i için terörden daha tehlikeli bir tehdit”, olarak tan›mlan›yor. Raporun sonunda ise, bu felaketli dönemin ard›ndan, geride sadece yeryüzünün do¤al kaynaklar›n›n besleyebilece¤i say›da insan›n kalaca¤› söyleniyor. Sadece hayatta kalmak ve üreyebilmek için birbirini bo¤azlayan insan toplulu¤unu resmeden rapor, insanl›¤›n “ilkel” ça¤›n›, “barbarl›k” dönemlerini ça¤r›flt›r›yor. Sade-

l ‘Büyük Ortado¤u Projesi l Mart-May›s Süreci, ‹leri Ç›kma Ça¤r›s›d›r

s. 6 s. 8

lizm zehir bulaflt›r›yor. ‹nsanl›¤›n bugününü ve gelece¤ini karart›yor, yaflamam›za izin vermiyor. Tüm bunlar, kanserin çaresinin bulundu¤u, gelifltirilen doku aktar›m› tekni¤iyle biyoloji ve t›pta devrimin gerçekleflti¤i, ölümsüz insan›n art›k mümkün oldu¤u propagandalar›n›n yap›ld›¤› bir dönemde yaflan›yor. Teknik geliflmenin, “t›pta devrim”in bedeli, insanl›¤›n büyük ço¤unlu¤unun insanl›ktan ç›kar›ld›¤› bir “yaflam”dan baflka bir fley de¤il. Sa¤l›k sektörüne yap›lan yat›r›mlardan elde edilen afl›r› karlar›n bedeli, insanl›¤›n sa¤l›¤›n› bozan yaflam, çal›flma ve çevre koflullar›yla sa¤l›ks›z yeni nesillerin yetifltirilmesi oluyor. G›da sektöründe tekeller palazlan›rken, milyonlarca insan açl›ktan ölüyor, do¤an›n sundu¤u kaynaklar ac›mas›zca tüketilerek, tüm insanl›¤›n açl›¤a mahkum edildi¤i bir geleceksizlik haz›rlan› yor. Kendini sürdürmek için att›¤› her ad›m-

Yerel Seçimlerde de, Kitlelere Güven Verip Seçenek Sunmak ‹çin:

POL‹T‹K C‹DD‹YET ve SORUMLULUK B‹L‹NC‹! Á

Yaz›s› 3. Sayfada

la, insanl›¤a yeni yeni hastal›klar, yeni yeni sorunlar arma¤an eden kapitalizm, elbette s›n›rl› bir kesim için “ölümsüzlük iksiri”ni de bulabilecektir. Öyleyse, haz›rlanan bu raporda söylenenlere flafl›rmamak gerekiyor. Bu rapor, bugün yaflad›¤›m›z dünyan›n, gidifli tersine çevrilerek alt-üst edilmedi¤i koflullar›, tabloyu resmediyor. Kapitalizm y›k›lmad›¤› sürece, insanl›¤› barbarl›ktan baflka bir gelecek beklemiyor. Rapor bu yüzden kimseyi flafl›rtmamal›. Bunun karfl›s›nda, daha adil ve insani bir “küreselleflme” istemek, “küresel ›s›nma”ya karfl› “bilimsel çal›flmalar” yapmak, yaflanabilir bir kapitalizm dilemek, bugünü kavramam›fl olmakt›r. Kapitalizmin kendisi için de alarm çanlar› duyuluyor art›k. Haz›rlanan rapor bunu gösteriyor. Sorunun kayna¤›n› “küresel ›s›nma” olarak gösteren rapor, gerçekte kapitalizmin sonunu gösteriyor. Milyarlarca insan›n sömürüsü ve y›k›m› üzerine kurulu bir düzen, art›k varl›¤›n› sürdürmek için, insanl›¤› ve insana ait olan her fleyi yok edecek hale geldi. Bu yüzden de, insanl›¤› kendisi için “güvenlik tehdidi” olarak görüyor. Sömürü düzeni, sadece, insanlar›n “bir k›sm›”n› sömürmekle kalm›yor, ücretli kölelerinden çok daha genifl, yeryüzünün en büyük ço¤unlu¤unu oluflturan y›¤›nlar› da tehdit ediyor. Sömürü düzeninin sürmesi, sadece iflçi s›n›f› için de¤il, canl›l›k için, çevre ve yaflam için de bir tehdit anlam›na geliyor. Kapitalizmin sonu gelmifltir art›k. Dünya üzerinde, tüm insanl›¤›n bolluk ve refah içinde yaflamas›na yetecek kadar kaynak varken, bunlar›n bir avuç az›nl›¤›n kar›na dayal› olarak kullan›lmas›, kapitalizmin aç maz›, tükeniflidir. ‹nsanl›¤›n büyük ço¤unlu¤unun ç›kar›, dünyada insanca yaflayabilmek için, s›n›flar›n ve s›n›rlar›n ortadan kald›r›lmas›n› gerektiriyor. Kapitalist barbarl›k, insanl›k için komünizmden baflka bir seçenek b›rakm›yor, baflka bir gelecek tasavurru üretemiyor. Bu nedenle insanl›¤›n kurtuluflu komünizmdedir. Bu bizim dile¤imiz, özlemimiz de¤il, dünyan›n bugünkü koflullar›n›n dayatt›¤› bir zorunluluktur. ‹nsanl›¤›, mahkum edildi¤i bu geleceksizlikten kurtaracak tek güç, bugün, bu rapordaki koflullar› her gün daha fazla yaflayan ve hisseden, insanl›ktan ç›kar›l›p kölece

yaflamaya mahkum edilen proletaryadan baflkas› de¤il. Sadece proletarya, özel mülkiyete, ücretli köleli¤e dayal› olan bu düzeni y›kabilecektir. Çünkü onun, kara dayal› bu sistemi sürdürmek bir yana, kendi koflullar›n› de¤ifltirmek için onu y›kmaya ihtiyac› vard›r. Bu koflullar› de¤ifltirmek için, bu koflullar›n kayna¤›na yönelecek, tüm pisliklerin, adaletsizli¤in, yozlaflman›n, geleceksizli¤in kayna¤› olan ücretli kölelik düzenine son verebilecek tek güçtür. Kendine dayat›lan koflullar› de¤ifltirmek için baflkald›rmaktan baflka bir yolu olmayan, baflkald›rd›¤›nda kendisiyle birlikte tüm insanl›¤› kurtaracak olan, insanl›¤›n gelece¤ini temsil eden s›n›ft›r.

maya’n›n prizmas›

Burjuva Gündeme Teslim Olmak ya da Kaybedilen ‹ktidar Perspektifi

çinden geçti¤imiz dönemde politik gündemin üç ana konusu oldu¤u söylenebilir. K›br›s, yerel seçimler ve yönetim reformu yasas›. ‹lk ikisi, burjuva gündemin ana konusuyken, üçüncüsü, s›n›f hareketi ve solun konumu bak›m›ndan önemli bir gündem durumunda. Ne var ki, bu üç gündem de, toplam olarak burjuvazinin ve düzen d›fl› dinamiklerin yöneliflleri bak›m›ndan çok ciddi sonuçlar yaratacak sorunlar. K›br›s konusu, bir yandan yeniden paylafl›m savafl›nda, ABD-AB iliflkileri bak›m›ndan, bir yandan ABD’nin “Büyük Ortado¤u” plan› bak›m›ndan, öte yandan da Türkiye burjuvazisinin kendi iç konumlanmas› ve ABD, AB ile iliflkileri bak›m›ndan temel bir yere sahip. K›br›s, ABD planlar› bak›m›ndan, bölgenin kendi ç›karlar› temelinde yap›lanmas›nda yeni bir sorun, kriz dinami¤i ile karfl›laflmamak için çözülmesi gereken bir sorun. Son dönemde “Büyük Ortado¤u” ad›yla güncellefltirilen emperyalist plan, Akdeniz’i de içine alan ve Çin s›n›rlar›na kadar uzanan çok genifl bir bölgeyi kaps›yor. Bölgeye sözde “demokrasi” getirme amaçl› bu plan, emperyalist yeniden paylafl›mda ABD’nin konum ve hedeflerini ortaya koyuyor. ‹flte bu plan›n da bir parças› olarak, ABD, Türkiye-YuÁ

Devam› 15. Sayfada


2

maya’ya gelenler

Daha yolun bafl›nday›m ve bu yoldan ilerleyece¤im!

B

en onsekiz yafl›nda bir konfeksiyon iflçisiyim. On yafl›mdan beri çal›fl›yorum ve sömürülerek, hakk›m› almadan. Zaten emekçilerin hepsi böyle ve susmaya devam edersek bu böyle gidecek. Ben bunun daha yeni yeni fark›na vard›m. Asl›nda bunun bilincindeydim, sessiz kal›yordum, içimdekileri kusam›yordum. Ama kendi kendime bir karar ald›m. Art›k susmayaca¤›m ve susmayal›m. Niye bizi sömürsünler ki, niye oniki saat yerine alt› saat çal›flmayal›m ki? Niye burjuvalara elbiseler üretelim, sebzeler üretelim, evler yapal›m ki? Onlar da bizim gibi çal›fls›nlar. Benim böyle düflünmemi bir yoldafl sa¤lad›. O yoldaflla konufltu¤um da bizler iflin neleri göze ald›¤›n› ve onun gözlerinin iflindeki ›fl›¤› gördüm, bütün yoldafllar ayn› de¤il mi? Art›k karfl›mdaki insanlar› dinliyorum ve onlar›n konuflmalar›ndan bir pay ç›kart›yorum. Anneme bile farkl› bak›yorum, daha baflka seviyorum. ‹nan›n ki çok farkl› bir duygu, o kadar güzel ki aflktan bile güzel ama daha yolun bafl›nday›m ve bu yoldan ilerleyece¤ime inan›yorum. Bizler iflin çaba sarfeden insanlara niye destek ç›kmayal›m ki? Onlar herfleyi bizler iflin yapm›yorlar m›? Art›k vakit ay›rd›¤›m fleylerden vazgeçtim. Art›k bütün vaktimi sohbetlere ve kitap, dergi okumaya ve faaliyetlere, eylemlere kat›larak geçirmek istiyorum. Çünkü biz emekçilerin bütün vaktinin buna gitmesi gerekmiyor mu? Evet, düflüncelerim bunlar ve hep böyle kalacak inan›yorum çünkü. Ve art›k devrime inan›yorum, komünistlere inan›yorum. Ve böyle düflünmemin sebebi Devrimci Parti Güçleri. Komünist Bir Dünya Kuraca¤›z! Özgürlük Savaflan ‹flçilerle Gelecek! Bütün Ülkelerin ‹flçileri Birleflin! Tam ücretli, Alt› Saatlik ‹flgünü, 4 Vardiya, Serbest Haftasonu! ‹stanbul’dan bir konfeksiyon iflflisi

K‹TAPLARI Komünistler Ne ‹çin Nas›l Mücadele Etmeli? .......... 3.500.000 Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal -Belgeler 1 ...... 4.000.000 Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal -Belgeler 2 ...... 8.000.000 Komünist Parti Manifestosu .... 1.500.000 Bir Bolflevi¤in An›lar› ............... 4.000.000 Bolflevikler ‹flsizleri Nas›l Örgütledi? ...................... 1.500.000 Komünistler Hangi Gelene¤e Sahip Ç›kmal›? ....................... 7.000.000 Üstü Örtülen Gelene¤imiz: Komintern Üyesi TKP ............. 3.500.000

yak›nda kitapç›larda...

Say›: 19 P Mart ‘04

Emekçi Semtlerin Komünist Siyasete ‹htiyac› Var

A

nkara’da iflçi s›n›f›n›n yo¤un olarak bulundu¤u ve devrimci hareketin dönemsel olarak yükselifle geçmifl oldu¤u bir mahallede, sürekli olan dergi sat›fl›nda iki hafta boyunca ben de yoldafllarla beraber bulundum. Daha önce böyle bir tecrübeye sahip olmad›¤›m için, genel propaganda faaliyeti ve bölgenin niteli¤i üzerine yoldafllar›n tecrübelerini dikkatle dinleyerek genel bir fikir edinmeye çal›flt›m. ‹lk hafta, mahallede iki ayr› grup olarak sat›fl yapt›k. ‹lk birkaç kap›y› çald›¤›m›zda kap›y› açanlar -ço¤unlukla ev kad›nlar›- ilgilenmedikleri cevab›n› verdiler. Mahallenin bilinen o devrimci tavr›n›n k›r›lmaya bafllad›¤›n› düflündük. Daha sonra ise bu düflüncemiz, iflten ç›kar›lm›fl bir iflçinin bizi gülümseyerek kap›da karfl›lamas›yla ve gitti¤imiz di¤er evlerde ço¤unlukla genç iflçilerin bizi ilgiyle dinlemesi ile silindi. ‹ki saat boyunca, belirledi¤imiz evlerin ancak yar›s›n› gezebildik ve ikinci hafta da hem daha önce u¤rad›¤›m›z yerleri ziyaret ettik, hem de geri kalan evlere dergi sat›fl› yapt›k. Daha çok mobilya atölyelerinde ve tamirhanelerde çal›flan iflçilerin dile getirdikleri sorunlar›n bafl›nda iflçilerin, bulunduklar› iflyerlerinde, belli bafll› kayg›lardan dolay› en basit haklar› bile talep etmek için patronlara karfl› birlik olmamalar› vard›. Sanayinin yedek ordusunun büyümesinden kaynakl› olarak iflçiler aras›nda bir rekabetin mevcut oldu¤undan bahsettiler. Biz de mümkün oldu¤unca, iflçi s›n›f›n›n dolays›z bir ihtiyac› olan devrimci parti ihtiyac›ndan ve ekonomik hedeflerin siyasal hedeflerle birlefltirilmesi gerekti¤inden söz ettik.

Güncel sorunlardan biri olan seçim gündeminden hareketle devam eden sohbetlerimizde, zaten iflçilerin beklentilerinin burjuva partilerinde olmad›¤›n› ve genel olarak s›n›fsal ç›karlar›n› koruyacak ve s›n›f›n devrimci yö nelimlerini -her ne kadar parçal› ve da¤›n›k olursa olsun- tek bir mücadele ekseninde toparlayacak bir oluflumun ihtiyac› içerisinde bulunduklar›n› tekrardan gördük. Ancak dönemin ve devrimci hareketin ç›kmazlar› n›n sebep oldu¤u kaderci ve taleplerini “allaha havale et”mifl bir anlay›fl›n insanlar›n üzerine sinmeye bafllad› ¤›n› fark ettik. Bu iki hafta boyunca, çal›flmalar›n süreklili¤inin sa¤lanmas› ve bu mahallelerdeki dinamik güçlerle kurulan iliflkilerin daha ileriye s›çrat›lmas› gerekti¤ini gördüm. Ayn› zamanda, somut olarak siyasal bilincin güncel ihtiyaçlar üzerinden nas›l yükselebilece¤ini ve devrimci hareketin k›s›r, ekonomist siyasetinin iflçinin sorunlar›n› karfl›lamaktan ne kadar uzak oldu¤unu bizzat iflçilerden ö¤rendim. Bu mahallelerdeki çal›flmalar›m›z› dergi sat›fl› ve genel propaganda üzerinden geniflletip daha farkl› ve ileri bir noktaya tafl›yabiliriz. Bugün için genel bir yenilgi havas› devrimci harekete ve iflçi s›n›f›na hakim olsa da, Bolflevik iflçi partisinde örgütlü s›n›f›n flehirleri kuflataca¤› ve kendi iktidar›n› iflçi mahallelerinden yükseltece ¤i günler çok da uzak de¤il. Yeter ki biz komünistler kendi gücümüze ve hedeflerimize güvenelim. Ankara’dan bir komünist

Fransa’da; Göçmen Emekçilere Laiklik Sald›r›s›!

S

on zamanlarda Fransa’da bildik bir konu gündeme getirildi ve bu planl› flekilde göçmen emekçilere sald›r›ya dönüflmekte. Türkiye’de bu konu özellikle burjuva medyada sabah akflam tart›fl›ld›¤› için iyice kan›ksand›. Ya da Kemalistlerle (birtak›m liberal sol da dahil) fleriatç›lar›n a¤›z dalafl› durumuna gelen konu hakk›nda, asl›nda iflçi s›n›f› ve tüm emekçilerin beyinleri aptallaflt›r›lmak isteniyor, burjuvazi bu konuda da baya¤› yol katetmifl durumda. fiimdi de Frans›z burjuvazisi, Fransa’da bulunan özellikle ‹slam kökenli göçmen emekçiler üzerinde bask›y› artt›rmak ve sindirmek için yeni laiklik yasalar› ç›karmaya bafllad›. Tart›flmalar ve tepkiler her ne kadar türban ve laiklik üzerinden olsa da iflin özü baflka; emperyalistlerin 11 Eylül sonras› dünya proletaryas›na çeflitli yol ve yöntemle sald›r›lar› devam ediyor. Birçok ülke sözde “terör” bahanesiyle tüm toplumu daha fazla denetlemek ve kontrolü alt›nda tutmak, düzend›fl› dinamikleri sistem içine çekmek için, yeni yasalar ve kanunlar ç›kartt›lar, hala da bu süreç devam etmekte. Paris’te Müslüman Araplar›n yo¤unlukta kald›¤› bir semtteki yüzme havuzunda, haremlik selaml›k uygulamadan dolay› ve eflini muayene odas›nda doktarla bafl-

BROfiÜRLER‹ Ekim Dersleri Bolflevizme Sad›k Kal›nmadan Ö¤renilemez ....... 1.000.000 Devrimci Parti Güçleri Nedir Ne De¤ildir? .................. 1.000.000 Tam Ücretli 6 Saatlik ‹flgünü Dört Vardiya .............................1.000.000 Ö¤renciye ‹fl, Çal›flana Ö¤renim Hakk›! ....... 1.000.000

PART‹ YOLUNDA 1-2 Teorik-politik ‹nceleme ve Elefltiri Dizisi ........................... 2.500.000

bafla b›rakmak istemeyen Arap kökenli birisinin davran›fl› gerekçesiyle(!), Fransa’n›n gündemine birdenbir e laiklik geldi oturdu. Cumhurbaflkan› Jaqu ees Chirac hemen bir komisyon kurdurup, yasaklarla dolu bir yasa haz›rlatt›. Fakat bu yasaklar Yahudi ya da Hristiyan dininden olanlar› de¤il, daha çok, Fransa’ya göçedip gelmifl yabanc›la-

r›n dini ile ilgili yasaklar› kapsamakta. Okul ve resmi dairelerde dini motif ve simgeler yasaklan›yor, ama Hristiyan ve Yahudilikle ilgili simgeleri bunun d›fl›nda b›rak›l›yor. ‹lginçtir bu yasay› haz›rlayan komisyon daha önce de; göçmenlerin s›n›rd›fl› edilmesini, polise daha fazla yetki verilmesini talep eden ve “yabanc›lar›n” aleyhine birçok rapor haz›rlayan komisyondur. ‹flin do¤rusu; Fransa’ya göç daha çok Arap ve ‹slam kökenli ülkelerden gerçekleflmekte. Bu ise özellikle Paris’in banliyölerinde ve Fransa’n›n belli bölgelerinde kendi kurallar›na göre yaflayan düzen d›fl› bir kitleyi oluflturmakta. Bunlar›n sistem içine çekilmesi ve düzene yedeklenmesi ise esas meseleyi oluflturmakta. Göçmen emekçilerin ço¤unlu¤unun ‹slam kökenli olmas›, laikli¤i bunlar için bir kontrol arac› haline getirmekte. Ve burjuvalar laiklik dersi vermekteler. Ama biz biliyoruz ki, sözde kendileri için tehlikeli duruma gelen ‹slam ve fleriatç› örgütlerin hemen hemen hepsi mevcut düzenden beslenmekte veya yönlendirilmektedir. Bugün dünyan›n baflka baflka bölgelerinde fleriat temelinde geliflen, Taliban, Hizbullah ve birçok islamc› örgüt, herhangi bir Avrupa ve baflka ülkeler taraf›ndan desteklenmekte ve emperyalist politikalar›n piyonu durumundad›r. Dünyada laiklik kavram› gerçek anlam›n› yine Fransa’da Paris Komünü ile bulmufltu. Öyleki; tüm din bezirganlar›, burjuvazinin sar›kl› uflaklar›n›n ve ruhban tak›m›n›n elinde yoksul emekçileri uyutmak, dünyadaki ulusal ve toplumsal kurtulufl için de¤il de, öbür dünyaya yat›r›m yapmalar› yönünde kand›r›lmaktayd›. Ama, “Frans›z cumhuriyeti’nin ilkelerinin bafl›nda özgürlü¤ün geldi¤ini; inanç özgürlü¤ünün baflta gelen özgürlük oldu¤unu; vergi yoluyla yurttafllara kendi inançlar›n› zorla kabul ettirmek anlam›na gelen dini bütçenin inanç özgürlü¤ü ilkesine ayk›r› oldu¤unu; nihayet ruhbanlar›n monarflinin özgürlü¤e karfl› iflledi¤i suçlar›n suç orta¤› oldu¤unu düflünen Paris Komünü flu yasalar› ilan eder: 1-Kilise devletten ayr›lm›flt›r. 2- Dini bütçe kald›r›lm›flt›r, 3- Dini topluluklara ayr›lm›fl menkul ve gayri menkul kamu mallar›, ulusun mülkiyetine geçirilmifltir.” der ve laiklik kavram›n› s›n›fsal anlam›na kavuflturur. Devrimciler ve komünistler türban› takmak isteyenler ya da bunu yasaklayan sermaye s›n›f› aras›nda tercih yapma gibi bir görevleri yoktur. Kifli hak ve özgürlüklerini s›n›fsal temelde savunmak ve bunu gerçe¤e dönüfltürmek devrimci ve komünistlerin varl›k nedenidir. Ama bu burjuvazinin minderinde özgürlük, adalet, istemekle de¤il, kendi ba¤›ms›z s›n›f gündemi ekseninde örgütlü bir mücadele ile mümkündür. Devrimci Parti Güçleri -Paris


3

Say›: 19 P Mart ‘04

Yerel Seçimlerde de Kitlelere Güven Verip Seçenek Sunmak ‹çin:

POL‹T‹K C‹DD‹YET ve SORUMLULUK B‹L‹NC‹! T

ürkiye burjuvazisinin uluslararas› sistemle uyumlu hale gelmenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda devleti yeniden yap›land›rma ad›mlar›n›n, yer yer iç gerilimlere tak›larak da olsa sürdürüldü¤ü bir dönemde, yerel seçimler de, burjuvazi aç›s›ndan bu kavgan›n bir arenas› oluyor. Bu, beklenebilece¤i gibi politik bir mücadele ve kavga de¤il, aç›k bir ç›kar ve rant paylafl›m› kavgas›d›r. Bu o kadar belirgin ki, en büyük gerilimler ayn› partinin adaylar› aras›nda yafland›. Burjuvazi tüm temel stratejik konular üzerinden fliddetli bir gerilim yaflasa bile, bunlar politik sonuçlar›n› üretmiyor. Çünkü Türkiye burjuvazisi s›k›flm›fl bir durumdad›r ve herhangi bir konuda, en ufak farkl› bir sese tahammül edebilecek bir durumda de¤ildir. Önündeki ihtiyaçlar ve düzenlemeler, bir bütün olarak burjuvazi aç›s›ndan net ve belirlenmifltir. Böyle bir ortamda, yaklaflan yerel seçimlerin bir yandan ciddi gerilim konula r›nda yeni unsurlar ortaya ç›karacak olmas› aç›s›ndan genel seçim özelli¤i tafl›d›¤›, hemen herkesin ortak bir gözlemi durumunda. Bir di¤er ortak özellik de, yerel seçimlerin, rant kavgas› olma niteli¤inin çok aç›k biçimde ortada olmas›d›r. Ancak bunlar›, genel ve kaba teflhirden kurtar›p, somut karfl›l›klar›na bak›ld›¤› zaman, solda yap›lan bu türden benzer tespitlerin, politik sonuçlar›n›n ç›kar›lmad›¤›n› görmemek mümkün de¤il. Örne¤in, yerel seçimlerin burjuvazinin de¤iflik kesimleri aras›ndaki rant kavgas›n›n bir arenas› oluflu, kendisini nas›l gösteriyor? Bu, klasik bir yolsuzluk edebiyat› ve al›fl›lagelmifl bir yerel seçim kavgas› olman›n ötesinde, önümüzdeki dönemde, yap›lacak düzenlemlerle iliflkisi kurularak anlafl›labilecektir. Yerel Seçimlerle Ne Seçilecek? Burjuvazinin, bugünkü ortamda, devletin yeniden yap›land›r›lmas›na dair ad›mlar›ndan önemli biri ve baflka düzenlemelerle tamamlanmas› düflünülen kamu yönetimi temel kanunu; sermayenin yerel seçimlere dönük beklentilerinin anlafl›lmas› bak›m›ndan temel bir önem tafl›yor. Kimi engellerle, yer yer ayak sürçmelerle de¤iflikliklere u¤rasa bile, yap›lmas› düflünülen düzenlemelerle bir likte, burjuvazinin yönetim ayg›t›nda yerel yönetimlerin etkinli¤i ve pay› art›r›la ca¤› için, birçok burjuva parti, daha önce bakanl›k yapm›fl olan unsurlar›n›, mevcut milletvekillerini büyükflehir belediye baflkanl›klar›na aday gösteriyor. Çünkü önümüzdeki dönemde, yerel yönetimlerdeki düzenlemelerle birlikte, be lediyeler, il özel idareleri, önemli bir dizi alanda, bugüne kadarkiyle k›yaslanamayacak bir kar kap›s› haline gelecek, bunda söz sahibi olan kiflilerin de, “iflinin ehli” olmas› elbette beklenecektir. Resmi verilere göre, y›lda 36 bin ihale yap›l›yor ve bunun parasal karfl›l›¤› milyarlarca dolar› buluyor. fiu anki yasalara göre, sadece belediyeler 2700 ihale yap›yor. Yaklaflan yerel seçimler, yeniden yap›land›rma sald›r›s›n›n hayata geçirilmesinde etkin rol almak isteyen burjuva kesimlerin, bu ifli yürütecek unsurlar›n› seçmeye dönüktür. Genel ve soyut olmaktan kurtar›ld›¤›nda, yerel seçimlerde seçilecek olan, burjuva yeniden yap›land›rma program›n› uygulamaya talip belediye baflkanlar›, il meclis üyeleri vb.dir. Kimlerin “baflkan”, “meclis üyesi” olaca¤› de¤il, bu kurumlar›n nas›l bir ol oyna -

yaca¤› önemlidir. 28 Mart seçimlerine az bir zaman kalm›flken, burjuvazinin devleti yeniden yap›land›rma sald›r›s›na dönük düzenlemelerinin engellenebilece¤ine dair (kendi iç gerilimlerinin yaratt›¤› h›z kay›plar›n›n d›fl›nda) bir veri yokken, iflin bu boyutunu görmemek ya da politik tutum gelifltirirken, temel bir veri olarak almamak, ne denilirse denilsin gerçekte apolitizmdir. Oysa, bir yandan da, baflta KESK olmak üzere ve bunlar›n gündemine göre siyaset yapan sol kesimler olmak üzere son dönemin en önemli gündem maddesinin de bu düzenlemeler oldu¤u bir gerçektir. E¤er yap›lan teflhirlere inan›l›yorsa, devrim ad›na hareket eden hiç kimsenin, burjuvazinin bu sald›r›lar›n›n yürütücülü¤üne talip olma anlam›na gelecek bir tutumu akl›ndan bile geçirmemesi gerekir. Oysa bu konuda bir aç›kl›k sa¤lanmadan, mevcut kurumlar›n iflleyifli hedefe konulmadan, seçimlere aday olmak, genel sosyalizm söylemleriyle teflhirlerle yetinmek, bafltan böyle bir duruma düflmek anlam›na geliyor. Do¤rusu, seçimler konusunda böyle bir yaklafl›m, tüm ciddiyetiyle SHP-DEHAP eksenli “Güçbirli¤i” taraf›ndan sergilenmektedir. Evet, “güçbirli¤i”, bu program›n uygulanmas›na adayd›r. Güçbirli¤i, samimiyetle, bu düzenlemeler sonucunda oluflacak “yerel demokrasi”ler üzerinden, y›¤›nlara “hizmet” götürmenin propagandas›n› yapmakta, bu konuda DEHAP’l› belediyelerin ve SHP’nin deneyimlerinden de yararlanmaktad›r. Bunun d›fl›nda, solun tutumlar›nda, bugünkü tabloyu, politik atmosferi veri alan de¤il, durumu görmezden gelen bir yaklafl›m vard›r. Evet, tek tek öznelerin niyetlerinden, hesaplar›ndan ba¤›ms›z olarak, bugünkü yerel seçim tablosunda, seçilecek olan budur. Y›¤›nlar›n, seçimden anlad›¤› da budur. Seçimlerde y›¤›nlar›n önüne sunulan seçenek tektir ve burjuvazinin zeminindedir; ve dikkate al›n›r bir güç olan tüm özneler de, bu program›n uygulay›c›l›¤›na talip olmaktad›r. Yerel seçimlere iliflkin ortal›kta, bur-

juva program ve buna yedeklenen bir politik tutumdan baflka hiçbir farkl› tutum öne ç›k›p, a¤›rl›k kazanm›fl de¤ildir. “De¤iflik” renkleri ve özneleriyle, y›¤›nlar›n karfl›s›na gerçekte çok seçenekli görüntüsü verilen tek seçenek sunulmaktad›r. Bu, kendini farkl›laflt›rmaya çal›flan devrimci öznelerin varl›¤›na ve niyetlerine karfl›n böyledir. Çünkü, devrimci hareket, y›¤›nlar›n karfl›s›na, dikkate al›n›r bir politik güç olarak ç›kan, devrimci bir seçenek sunan bir alternatifi üretememifltir. Dolay›s›yla seçim tablosunda, devrimci bir seçenek de mevcut de¤ildir. Böyle bir tablo ve güçler dengesi içinde, seçim konusunda bir “taktik” belirlemifl olmak, acaba bir maharet say›labilir mi? Yoksa, bu flu ya da bu yoldan burjuva gündemin peflinden sürüklenmek midir? Do¤rusu, devrimci hareketin bugünkü durumu içinde, yerel seçimler burjuva gündeme kap›lmak anlam›n› tafl›yor. B›rakal›m yerel seçimlerle elde edilmesi düflünülen beklentileri, kendi en yak›c› gündeminde bile, en ufak bir kazan›m›n elde edilemedi¤i bir dönemde, karfl›s›na ç›kan bir gündemde söz söyleme ihtiyac› ve bas›nc›, bu bas›nç üzerinden tutum gelifltirmek, tam da burjuva gündemin peflinde sürüklenmektir. Devrimci hareketin, bugün her devrimci militan›n yak›c› biçimde yaflad›¤›, hissetti¤i gerçekli¤i içinde, b›rakal›m mevzi kazanmay›, dibe vurdu¤u bir dönemde, “devrim ve sosyalizm bayra¤›n› yükseltmek” gibi büyük laflarla seçimlere girmek, ha yalcilik ve körlük de¤ilse e¤er, kendini ve baflkalar›n› aldatmakt›r. Bu, seçimlere kat›lman›n genel-ilkesel olarak do¤ru ya da yanl›fl olmas›ndan de¤il, devrimci hareketimizin bugünkü durumundan kaynaklan›yor. Bugünkü durumda, ana temas› burjuva kurumlara, flu ya da bu devrimci niyetle aday olmak olan bir gündemde, hangi baflar› ve kazan›m beklenebilir ki? Baflar›y› b›rakal›m, baflar› ihtimalinden dahi, y›¤›nlara dönük devrimci bir mesaj›n ve bilincin yay›lmas› olas›l›¤› yoktur bugün. Baflar› ve baflar›s›zl›¤›n ölçüsü ise, üç befl yeni insanla

Böyle bir tablo ve güçler

dengesi içinde, seçim konusunda bir “taktik” belirlemifl olmak,

acaba bir maharet say›labilir mi? Yoksa, bu flu ya da bu yoldan burjuva gündemin peflinden sürüklenmek midir? ba¤ kurmak de¤il, devrimci hareketin önderlik bofllu¤unu gidermesine dönük, politik bak›mdan devrimci bir anlam tafl›yan ad›mlar› atmakt›r. Tablo ne kadar can s›k›c› olsa bile, siyasetin, devrimcili¤in bir oyun olmad›¤›n›n bilinmesi, devrimci misyonun bilince ç›kar›lmas› gerekiyor. Her devrimci bilmelidir ki, kendisinin ne kadar ciddiyetinin fark›nda olup olmad›¤›ndan ba¤›ms›z olarak, devrimcilik ad›na önerilen tutumlar›n, y›¤›nlar nezdinde bir karfl›l›¤›, anlam›, toplam devrimci hareket bak›m›ndan bir etkisi vard›r. Bu ciddiyetin bilincinde olanlar›n, bugünkü dar grupsal beklentileri, devrimci siyaset diye sunmalar› ise, kabul edilebilecek bir durum de¤ildir. Kendi önerilerini ciddiye alan her devrimcinin, dönüp, bu önerilerin y›¤›nlarda nas›l bir yank› yarataca¤›n› hesap etmesi gerekir. Kimsenin, kendi grupsal “kazan›mlar›”n›, devrim ve sosyalizmin kazan›m› gibi sunma hakk› yoktur. Üç befl yeni insan kazanmak içinse, devrimci bilinci buland›rmaya gerek yoktur. Bu yüzden, bugün tabloyu tersine çevirmenin yolunu gösteren bir seçenek üretilmedi¤i durumda seçimlere kat›lmak, devrimci hareketin y›¤›nlara güven vermesi de¤il, güvensizli¤i pekifltirmesi, s›radanlaflmas› anlam›na geliyor. Bu seçene¤in üretilememesinde, devrimci hareketin tümü gibi, bizler de sorumluluk tafl›yoruz. Bu sorunu, kendi d›fl›m›zda görmüyoruz. Ama, bugün militanlar›n ve devrimcilerden öncülük bekleyen öncü-devrimci iflçilerin önüne, kerameti kendinden menkul, günübirlik hayaller sunmuyor, onlar› devrimci görevlere davet ediyoruz.

Muhtarl›k Seçimi Kimin Seçimi? eçimler yaklafl›yor. Devrimci ve di¤er sol yay›nlarda seçimlerle ilgili haberler a¤›rl›k kazanmaya bafllad›. Yaklaflan seçimlerde tart›flmalar›n ve tutum farkl›l›klar›n›n yo¤unlaflt›¤› temel gündem belediye baflkanl›¤› seçimleri. Yönteminin do¤rulu¤u yanl›fll›¤› bir yana, belediye baflkanl›¤› seçimlerine nas›l yaklafl›lmas› gerekti¤i konusunda birçok yaz› yay›nlan›yor, tart›flmalar yap›l›yor. Önümüzdeki yerel seçimlerde gündemde olan bir baflka konu ise muhtarl›k seçimleri. Muhtarl›k seçimleri söz konusu olunca ise, sol yay›nlarda muhtarl›¤a iliflkin tutumlar›, daha do¤rusu bu kurumun devlet örgütlenmesindeki yerini yeterince ciddiye almayan yaklafl›mlar›n egemen oldu¤unu görüyoruz. Yayg›n kan›ya göre muhtarlar, seçimle bafla gelenler aras›nda en temiz, en masum olanlar›. Bu nedenle de, özel ola-

S

rak düzeni teflhir politikas› belirlemenin de bir gere¤i yoktu. Devrimcilerin ç›kard›¤› ba¤›ms›z muhtar adaylar› da, muhtarl›k kurumunu sosyalist bir tarzda nas›l kullanacaklar›n›n propagandas›n› yapmaya bafllad›lar. Muhtar›n yapaca¤› ifllere aktif olarak halk›n kat›l›m›n› sa¤lamak, daha demokratik bir yönetim tarz›, ezilenlerin sorunlar›n› gündemin bafl s›ras›na almak gibi bafll›klar› propa ganda etmeye bafllad›lar. Genel seçimler söz konusu olunca keskin söylemlerle devrimcileri elefltiren gruplar dahi, muhtarl›k seçimleri denilince yelkenleri suya indirmeye bafllad›lar. Kimi yerlerde devrimcilere yard›mc› olacak “demokrat” adaylar desteklenebiliyor, kimi yerlerde bir devrimcinin yak›n akrabas›. K›sacas›, muhtarl›k seçimleri, ciddiye al›n›p da ona uygun politikalar belirlenmiyor. Peki muhtarl›k gerçekten de bu ka-

dar masum bir kurum mu? Komünistler muhtarl›k seçimlerine nas›l yaklaflacaklar? Bu soruya yan›t vermeye devletin nas›l iflledi¤ine cevap arayarak bafllayabiliriz. Burjuvazinin arac› olan günümüzdeki devlet, diktatörlü¤ünü belirli bir hiyerarfli içinde bulunan kurumlar› arac›l›¤›yla yürütür. Burjuvazi, kifliler de¤iflse bile devletin bekas›n› güvence alt›nda tutan merkezi bürokrasinin d›fl›nda baz› kurumlara da ihtiyaç duyar. Y›¤›nlar›n gözünde meflruiyet kazanmak için baz› kurumlar›n yöneticileri halk›n oy kulland›¤› seçimlerle ifl bafl›na gelir. Adaylar, seçilmeden önce ve seçildikten sonra, burjuvazinin ç›karlar›n›n ve y›llara dayal› tahakküm deneyiminin ifadesi olan yasalarla tam bir k›skaç içine al›n›r. Muhtarl›k da d›flar›dan her ne kadar masum, zarars›z, basit memurluk gibi görünse de, as›l olarak burjuva devletin Á

Devam› 14. Sayfada


4

Say›: 19 P Mart ‘04

Komintern’in Tezleri, Seçimlerde Nas›l Bir Tutum Öneriyor? eçimlere kat›l›m›n devrimci hareket içinde bu derece yayg›nl›k kazanmas›n›n, hem hareketin genel gerileyifliyle, hem de bununla da iliflkili olarak, yerel seçimlerin yanl›fl de¤erlendirilmesiyle iliflki var. Seçimlerde al›nmas› gereken do¤ru tutumun ne oldu¤unu netlefltirebilmek için, öncelikle iki temel kriteri gözönüne almak gerekiyor. Birincisi, bu konudaki ilkesel hareket noktalar›n›n ne oldu¤unun bilince ç›kar›lmas›d›r. ‹kinci nokta da bununla ba¤lant›l› olsa bile, ayr›ca vurgulan mas› anlaml›d›r: S›n›f hareketinin genel durumu, devrimci politik güçlerin durumu, siyasal atmosfer, s›n›f düflman›n›n yönelimleri, komünistlerin güç ve olanaklar› hesaba kat›lmadan, do¤ru ve isabetli, s›n›f mücadelesini ilerletebilecek bir taktik belirlemek mümkün de¤ildir. Yani, bu bak›mdan, sadece do¤ru ilkesel kalk›fl noktalar›na sahip olmak, kimsenin peflin peflin devrimci tutum alabilece¤inin bir garantisi de¤ildir. (Bu son noktan›n bir örne¤ini görmek için, Köz dergisinin seçimler konusundaki tutumuna özel olarak dikkat çekmek istiyoruz. Baflka gruplar bir yana, ama Köz’ün, bizimle ayn› ilkesel kalk›fl noktalar›n› paylaflt›¤›na dair iddialar›, bildi¤imiz kadar›yla ortadan kalkm›fl de¤il. Ama Köz, bugün bu ilkeleri bilmenin yetmedi¤ini göstermifl, onlar› yok sayan, apolitik bir tutum benimsemifltir. Köz, se çimlerde, kendisi aday ç›karmasa bile, mevcut adaylar› kimi kriterlere göre destekleyece¤ini aç›klam›flt›r. Bu iki kriter, “adaylar›n toplumsal kimli¤i” ve “elbetteki yerel yönetimlere dair önerileri” olarak say›l›yor. Belki gözden kaç›r›lm›flt›r diye, küçük bir uyar› yap›p geçelim. Bu iki kriter, adaylar› politik kimliklerinden soyutlayarak, “adaylar›n toplumsal kimli¤i” ve “elbetteki yerel yönetimlere dair önerileri” olarak s›ralan›yor. Örne¤in, HAKPAR baflkan› Abdülmelik F›rat -ki aday olup olmad›¤›n› bilmiyoruz-, Köz’ün sayd›¤› kriter örneklerinden “fieyh Sait’in torunlar›ndan biri olma”ya uygun, üstelik fieyh Sait’in torunu olarak bilinen en ünlü isimlerden biri. Ama yaz›m›z›n konusu bu de¤il, belki önümüzdeki dönem, daha bütünlüklü bir de¤erlendirme yapma imkan› bulabiliriz.) Komünistlerin ‹lkesel Kalk›fl Noktalar› Asl›nda, “noktalar›” diyerek ço¤ul kullanmak bile gerekmiyor. Çünkü komünistlerin bu konudaki ilkesi tektir ve di¤er önemli noktalar, bu ilkeden hareket edilerek gelifltirilmifltir. Bu hareket noktas›, komünistlerin parlamentodan, di¤er burjuva yönetim kurumlar›ndan, bu kurumlara dönük seçimlerden “yararlanmas›”n›n, tek bir amaçla yap›labilece¤ine dayan›yor. Bu amaç, burjuva iktidar›n›n y›k›lmas›d›r. Komünistler, burjuva kurumlar›na, bu kurumlar›n organik bir parças› olup, bunlar›n iflleyifline katk›da bulunmak amac›yla girmezler. Tek amaçlar› vard›r, burjuva kurumlar› y›kmak için yürütülen mücadelede, bu kürsüleri etkin bir biçimde kullanmak, bunu yaparken kurumlar›n iflleyifline çomak sokmak. Komünistler bunu ezbere ve genel bir propaganda yoluyla yapabileceklerini düflünecek kadar saf ve deneyimsiz de de¤ildiler elbette. Bu amaca hizmet etmek için, her f›rsatta, her günlük geliflmede, sistemin çürümüfllü¤ünün onlarca örne¤i ni, bu kurumlar›n kürsülerinden teflhir etmek, y›¤›nlar›n istem ve ihtiyaçlar›n› mevcut sistemin karfl›lamayaca¤›n› gösteren öneriler gelifltirerek, bir devrim ve devrimci iktidar seçene¤inin y›¤›nlar›n bilincinde canlanmas›n› sa¤lamak amac›yla buralarda bulunurlar. Bu, basitçe bir propagandayla, söy-

S

lemle baflar›labilecek bir ifl de¤ildir. Birincisi, bu kurumlara dönük seçimlerden önce, s›n›f mücadelesinde dikkate al›n›r bir güç olmay›, y›¤›nlar›n aktif politizasyonunu gerektirir. ‹kincisi, bu güce dayanarak ve düzeni y›kmay› hedefledi¤ini belirten bir propagandayla seçimlere kat›lmay›; üçüncüsü, her an y›¤›nlar› alternatif bir devrimci eyleme ça¤›rmaya haz›r olmay› gerektirir. Böyle bir güce sahip olundu¤u durumda ise, somut tutumun boykot mu, yoksa seçimlere kat›l›m m› oldu¤u tamamen, politik duruma ve güçler dengesine göre belirlenebilecektir. ‹flte, tutumun esas› da buradad›r. Komünistler, seçimleri, s›n›f mücadelesinin a¤›rl›k merkezi olarak ele almaz, mücadelenin bütününden koparmazlar. Onlar için, bütünsel bir iktidar mücadelesi, bu yoldaki devrimci kitle eylemi, bunun nabz› temel belirleyicidir. Bun dan ba¤›ms›z bir tutum gelifltiremezler. Y›¤›nlar›n karfl›s›na devrimci bir seçenek ç›karmak, parlamentoda ve yerel yönetimlerden, bu kurumlar› y›kmak için yararlanmak; hiç bir biçimde bu kurumlar›n iflleyiflinden beklenti yaratacak biçimde “projeler” üretmekle olabilecek bir fley de¤ildir. Komünistlerin, seçimler ve kurumlarla ilgili “olanak” olarak gördü¤ü fley, örne¤in bu kurumlar› iflleterek, parklar, bahçeler, oyun alanlar›, belediye otobüs seferleri sa¤lamak gibi s›ralanabilecek ve yerel yönetimlerin bütçesinin halk›n yara r›na kullan›lmas› anlam›na gelecek olanaklar de¤ildir. Olanaktan anlafl›lmas› ge reken, y›¤›nlar›n henüz meflru gördükleri kurumlardan, onlara devrim ve iktidar hedefi do¤rultusunda seslenebilmek için propaganda olanaklar›ndan baflka bir fley de¤ildir. Buradan hareket edilirse, örne¤in, “kapitalist kentin karfl›s›na sosyalist kent”i ç›kard›¤›n› söyleyip, sonra da gecekondu bölgelerine “hizmet” götürece¤ini söylemek, ama bunun burjuva partilerden fark›n› da, “vaat de¤il, birlikte çözüm” olarak koymaya çal›flmak, niyet devrimci olsa da, devrimci amaçlar için yerel yönetimlerden yararlanmak anlam›na gelmez. Yerel yönetimlerde önemli olan, kurumlar›n burjuva niteli¤idir. Yani, burjuvaziye, burjuva egemenli¤e hizmet etmesidir. Bunu gölgeleyecek hiç bir tutum al›namaz. E¤er iflçi s›n›f›, örgütlü ve güçlü de¤ilse, en devrimci belediye baflkan› bile, ucuz ulafl›m› sa¤layamaz. Belediyenin bunun için sundu¤u hiç bir özel olanak yoktur. Bunun istisnas›, sermaye çevrelerinden destek almakt›r. Devrimcilerinse böyle bir seçene¤inin olmad›¤› ortadad›r. Bunun d›fl›nda ise, iflçi s›n›f› güçlü ve örgütlüyse, sadece ulafl›m de¤il, sa¤l›k, g›da, e¤itim gibi tüm temel yaflamsal sorunlar›nda haklar, k›smi iyilefltirmeler elde edebilecektir. Bunun içinse seçimlere özel bir ihtiyaç yoktur. Görüldü¤ü gibi, s›n›f mücadelesine önderlik etmenin kolay bir yolu bulunmuyor. ‹flçi s›n›f› örgütsüz, önderlikten yoksun bir durumdayken, kimse muhtarl›k ya da belediye yönetimine gelmeyi, s›n›f ad›na bir kazan›m olarak sunup, yan›lsama yaymamal›d›r. “Hizmet”ten öte, yerel yönetimlerin sundu¤u olanaklardan, hem maddi, hem de propaganda imkanlar› için, yani gerçekten devrimci amaçlar için yararlanmak için Komünist Enternasyonal bize, bugünkü belediye baflkan adaylar›ndan bambaflka öneriler sunuyor. Belki biz söyledi¤imizde sadece bizim “yorumumuz” san›labilece¤inden, Komintern’den aktarmak daha uygun olacak: Komünist Enternasyonal’in II. Kongresi’nde, parlamenter kurumlarla ilgili flunlar söyleniyordu: “4. Genel olarak burjuva devleti de burjuvazinin yönetim mekanizmas›n›n

bafll›ca ayg›tlar›ndan biri olan burjuva parlamentosu da, proletarya taraf›ndan ele geçirilemez. Proletaryan›n görevi, burjuvazinin yönetim mekanizmas›n› havaya uçurmak yok etmektir; buna ister cumhuriyet, ister anayasal monarfli alt›na kurulu olsun parlamenter kurumlar da dahildir. 5. Burjuvazinin yerel yönetim ve belediye örgütlenmeleri için de ayn› fley geçerlidir. Bunlar› devlet organlar›n›n karfl›s›na koymak teorik bir yanl›flt›r. Gerçekte bunlar da burjuvazinin yönetim mekanizmas›n›n parçalar›d›r; devrimci proletarya taraf›ndan yok edilmeli ve yerlerine iflçi vekilleri sovyetleri geçirilmelidir.” (Komünist Enternasyonal II. Kongresi’nin Komünist Partisi ve Parlamentarizm Hakk›ndaki Tezleri, Maya Kitaplar› 2, s. 232) Yerel yönetimlerin burjuva iktidar›ndan ayr› olarak ele al›namayaca¤› vurgusundan sonra, yerel yönetimlerde -ki sözkonusu olan burjuva düzendeki yönetimlerdir- nas›l çal›flma yürütülece¤i de flöyle özetleniyor: “13. Komünistler yerel yönetimlerde ço¤unlu¤u elde ettiklerinde flunlar› yapmal›d›r: a. Burjuvazinin merkezi iktidar›na karfl› bir devrimci muhalefet oluflturmak. b. Halk›n en yoksul kesimine hizmet etmek için her türlü imkanlardan yararlanmaya çal›flmak (ekonomik tedbirler, silahl› bir iflçi milisinin yarat›lmas› ya da yarat›lmaya çal›fl›lmas›) c. Her türlü radikal reform karfl›s›na burjuva devletinin dikti¤i engelleri her f›rsatta teflhir etmek. d. Bu temelde burjuva iktidar›yla çat›flmaya girmekten çekinmeden enerjik bir devrimci propaganda gelifltirmek. e. Baz› durumlarda yerel yönetimlerin yerine iflçi vekilleri soyvetlerini geçirmek. Demek ki komünistlerin yerel yönetimlerdeki her faaliyeti, kapitalist sistemin parçalanmas› do¤rultusundaki genel çal›flmayla bütünleflmelidir.” (Agk., s. 234) Yukar›daki tezlerin mant›¤›n› do¤ru kavramak gerekiyor. Örne¤in, ilk bak›flta, kimi projeler gelifltirmekten söz edildi¤i bir gerçektir. Ama bunlar›n tümü de, mevcut sistemin mant›¤›n›n d›fl›ndaki önerilerdir. Örne¤in, hangi belediye baflkan›n›n mevcut belediye meclisine ve bürokratik mekanizmaya “silahl› iflçi milisleri kurma” önerisini götürece¤i düflünülebilir ki? Besbelli ki bu durum, komünistlerin bu kurum d›fl›ndaki örgütlülü¤üyle, gücüyle, iflçi s›n›f›n›n durumu ve ihtiyaçlar›yla iliflkilidir. ‹kincisi, elbette ki iflçi s›n›f›n›n yarar›na radikal istemler gelifltireceklerdir, ama komünistler bu düzen hakk›nda bilgi sahibi olmayan, iyi niyetli cahiller, saf insanlar de¤ildir, iflçiler de böyle de¤ildir. Bu nedenle de gelifltirecekleri radikal önerilerin, sermaye taraf›ndan her türlü yolla engellenece¤ini bilirler. Yine bu durum da, asl›nda yerel yönetim veya genel parlamen ter kurumlar›n kendinden menkul olanaklar›yla de¤il, komünistlerin ve iflçi s›n›f›n›n gücüyle, örgütlülü¤üyle iliflkilidir. Üçüncüsü, yukar›daki al›nt›da, “komünistler yerel yönetimlerde ço¤unlu¤u elde ettiklerinde” vurgusu yap›l›yor. Yani, bu “bir komünistin” yapabilece¤i bir fley de¤il. Bugün söz konusu olansa, ço¤unlu¤u ele geçirmifl bir komünist grup de¤il, sadece “bir komünist”tir. Peki böyle bir durumda yine de seçime kat›lmak benimsenecekse, bu “bir komünist”in propagandas›, “sosyalist kent” projeleri sunmak, “asgari ücreti aflmayan bir ücret alaca¤›n›” söylemek ya da tek bafl›na, sunaca¤› önerilerle “k›smi de olsa ezilenlerin yarar›na talepler gelifltirece¤ini” söylemek mi olmal›d›r? Yoksa, bugün komünistlerin yerel yönetimlere seçilmeleri durumunda, y›¤›nlar yarar›na bir fley elde edecek bir

güçte olmad›klar› gerçe¤i mi söylenmelidir? Y›¤›nlara gerçekler söylenmeden onlara güven verilebilir mi? Y›¤›nlar yerel yönetimler konusunda vaaz dinlemek de¤il, gerçekten ihtiyaçlar›n› nas›l giderebileceklerini bilmek istiyorlar. Baflkan adaylar›n›n, seçimler üzerinden onlara söyleyece¤i bir fley var m›? Seçimlere genel de¤il somut propagandayla, somut önerilerle kat›labilmek için, somut istemleri söylemek elbette ge rekiyor. Ama bugün, bunlar›n “bedel ödeyerek” de olsa, yerel yönetimlerin “olanaklar›” üzerinden gerçekleflebilece¤i yan›lsamas›n› yaymaktan kaç›n›lmal›d›r. Bugün istenildi¤i kadar bedel ödensin, hareketin bugünkü niteli¤iyle bunlar elde edilemez. Bir baflka örne¤i muhtarl›klar üzerinden de vermek mümkün. Burjuva egemenli¤in toplumun dokular›na tafl›nmas›n› sa¤layan k›lcal damarlar olan muhtarl›ktan, devrimci amaçlar için yararlanmak nas›l olabilir? Muhtar›n “meflruiyeti”ni kullan›p “halkla ba¤ kurmak” m›d›r bu olanak? Ya da, “bize yak›n”, “devrimci demokrat” muhtar adaylar›n›n, ikametgah, kay›t vb. konular›nda gösterece¤i kolayl›klar m›d›r? S›n›f mücadelesini ilerletmek ad›na, bunlar› bekleyebilmek en hafifinden ay›p say›lmal›d›r. Devrimci amaçlar için seçime kat›lan bir muhtar›n ilk yapmas› gereken fley, bu kuruma düzenin biçti¤i görevlerin teflhiri ve bunlar› reddetmektir. ‹hbarc›l›k yapmayaca¤›n›, mahallede güvenlik tedbirleri için halka dayal› bir örgütlenme kuraca¤› n›, bunun için kaynak isteyece¤ini söyleyebilmelidir. Ama, böyle bir propaganda yapt›¤›nda, belki seçime girmeden engellenebilece¤ini, ya da bunlar› yapmaya uy gun bir örgütlü gücü arkas›na almad›¤› durumda, seçildi¤inde muhtarl›¤› yapamayaca¤›n›, görevden al›naca¤›n› söylemelidir. Bu yap›labildi¤inde, evet muhtarl›k seçimi, y›¤›nlarla devrimci temelde ba¤ kurmak için bir olanak sunmufl olacakt›r. Mahallede varolan, ister devlete ister özel sektöre ait sa¤l›k kurumlar›ndan ücretsiz yararlan›lmas›n› sa¤layacak bir muhtarl›k “olana¤›” var m›d›r? Devrimci bir muhtar aday›, bunun ancak zorla olabilece¤ini bi len, y›¤›nlara bunu söyleyen bir propaganda yaparsa, belki seçimi de¤il, ama y›¤›nlar›n güvenini kazanabilir. Kald› ki, bu güveni kazanarak geldi¤inde ise, atmak istedi¤i ad›mlar engellendi¤i durumda, kitleyle düzenin karfl› karfl›ya gelece¤i devrimci bir atmosfer yaflanabilecektir. Ama, böyle bir fleyi elde etmek için tek ihtiyaç seçimlere kat›lmak de¤il, çal›flan-sömürülen y›¤›nlar›n devrimci bir s›n›f perspektifine sahip bir önderlikle buluflmas› gerekir. Böyle bir önderlik yoksa, hiçbir muhtar aday›, “komite kurmak”, “sorunlar› halkla birlikte çözmek” gibi söylemlerle, y›¤›nlarda hayal yaratmamal›d›r. Bugün, bu içerikte, yani devrimci bir içerikte “plan-proje” sunan bir muhtar aday› var m›d›r? Görüldü¤ü gibi, s›n›f mücadelesini ilerletmek, devrim ve sosyalizm bayra¤›n› yükseltmek, iktidar perspektifine sahip olmak, y›¤›nlar› devrime tafl›mak, bofl söz kal›plar› de¤ildir. Bunlar kolay yap›labilecek fleyler de¤ildir. Ama s›n›f mücadelesi nin kolay geliflebilece¤ini de kimse beklememelidir.


5

Say›: 19 P Mart ‘04

Devrimci Hareket ‹çin Alarm Sinyali:

Ufuksuzluk, S›radanlaflma, ‹ktidars›zl›k

Y

erel seçimlerde devrimci hareketin tablosu, hareketin düne göre daha da geriledi¤ini gösteren verileri ortaya ç›kard›. Hemen herkes, seçimlere kat›lma tutumunu benimsemifl durumdad›r. Kat›l›m›n düne göre artmas› ve yayg›n hale gelmesinde, tek tek gruplar›n, ba¤›ms›z aday ç›karma ya da bloku destekleme tutumu al›p almamalar›ndan ba¤›ms›z olarak, yerel seçimlere düzenin iflleyifli bak›m›ndan genel seçimlerden daha ayr› bir anlam yüklenmesinin özel bir rolü vard›r. Yerel yönetimler, devletin yönetim ayg›t›n›n d›fl›nda, halkla iç içe olunacak ve yerel sorunlar üzerinden kitleyle ba¤ kurulacak alanlar olarak görülmekte, düzenin bir parças› oldu¤u gerçekli¤i gözard› edilmektedir. Bunun bir yans›mas› da, devrimcilerin özellikle ilçe ve belediyeleri ve muhtarl›klara dönük gösterdi¤i ilginin yo¤un olufludur. Ki bunlar›n önemli bir k›sm›, da¤›n›k bilgiler aras›nda kaybolmakta, ne derece a¤›rl›kl› oldu¤u fark edilmemektedir. Bu durum, ne derece, devrimci anlamlar yüklenmeye çal›fl›l›rsa çal›fl›ls›n, devrimci hareketin parlamentarist hayallerle bilincinin kuflat›ld›¤›n›n bir göstergesidir. Bunun, özel olarak da, düne kadar ve en son 3 Kas›m seçimle rinde boykot tutumunu benimseyenler için daha fazla geçerli oldu¤unu da söy lemek gerekiyor. Örne¤in Kald›raç, Devrimci Demokrasi, ‹flçi Köylü gibi, en az›ndan 3 Kas›m’da boykot tutumunu benimsedi¤i bilinen gruplar için bu durum özellikle geçerlidir. Bir defa, bu seçimlerde, s›n›rl› politik etkiye sahip bir iki grubun d›fl›nda, boy kot tutumunu savunan bir gücün bulunmamas›, ilkeli siyaset ad›na olmasa bile, devrimci ufkun yitimi bak›m›ndan çarp›c› bir veridir. Boykot tutumunun bugünün devrimci hareket gerçe¤inde isabetli bir tutum olup olmad›¤› bir yana, etkisiz bile olsa bu tutumun savunulmas›, en az›ndan devrimci bir tatminsizli¤i, hakim parlamentarizm tablosundan ayr› bir aray›fl› yans›tmas› bak›m›ndan devrimci bir anlam ifade ediyordu. Bugün, 3 Kas›m seçimlerine göre, siyasal tabloda da devrimci hareketin öznel durumunda da dikkate al›n›r bir de¤iflme/geliflmenin yaflanmam›fl olmas›na ra¤men, bir dizi grubun, boykot tutumunu de¤il de, bloku destekleme, ya da politik etkisi bafltan s›n›rl› ve sorunlu ba¤›ms›z adaylarla seçime kat›lma tutumu, düne göre bir gerilemeyi ifade etmekte, kendileri için, izaha muhtaç bir durum yaratmaktad›r. Burada sorun, seçime kat›lman›n genel olarak do¤ru olup olmamas›nda de¤il, yerel seçim söz konusu oldu¤unda bunun genel seçimden daha ayr› ele al›nmas›ndad›r. Yerel seçimlerde baraj›n olmamas› ve bundan kaynakl› da, kimi yerelliklerde, örne¤in bir muhtarl›kta seçimi kazanma olas›l›¤›n›n belirmesi karfl›s›nda yelkenleri suya indirmek, parlamentarizmin bir etkisidir. Bu durum, seçimlere kat›l›m›n devrimci bir içerikle ele al›nmad›¤›n› gösteriyor. Çünkü devrimciler, komünistler, seçimlerde kazanma olas›l›¤›n› elbette gözard› etmezler, ama bu olas›l›k ortaya ç›kt›¤›nda da amaçlar›, düzenin kurumlar›n› iyi ifller hale getirmek olmaz. Çünkü böyle bir durum, bunu yapanlar devrimciler bile olsa devrime de¤il, düzenin düzeltilme-

sine hizmet eden, reformist bir tutumdur. Devrimcilerin tüm ad›mlar›, y›¤›nlarda bu düzenin y›k›lmas› gerekti¤i bilincini vermeye hizmet etmek durumundad›r. Yerel seçimlere kat›lanlar›n, devrimci bir tutum ve içerikle yaklaflt›klar›n›n göstergesi, ne kadar halka yak›n olacaklar›n›, yerel sorunlar›, “komiteler kurarak”, “halkla birlikte çözüm üreterek”, “vaatlerde bulunmay›p, birlikte çal›flma y› önererek” çözeceklerini söylemek de¤ildir. Bu durum, kendisi yönetime gelince, ya da yöneticiler de¤iflince düzenin yaratt›¤› sorunlar›n da çözülebilece¤i hayalini yaymakta, devrimcilerin niyetlerinden ba¤›ms›z bu sonucu ç›karmaktad›r. Dolay›s›yla, yerel seçimlere kat›l›m›n bu derece yo¤un olmas› ve ortaya konulan gerekçeler, parlamentarist hayallerin devrimciler üzerindeki etkisinin bir göstergesidir. Ayn› zamanda da, dün boykot tutumu alanlar›n, bunu devrimci bir perspektifle de¤il, sadece kazanma olas›l›¤›n›n olmamas›ndan hareketle yapt›klar›n› gösteren bir veridir. Devrimci Hareket Blok’un Peflinde Seçimlere dönük, yukar›dakiyle ba¤lant›l› bir baflka veri ise, devrimci hareketin önemli bir kesiminin, farkl› niyetlerle de olsa, tutumlar›n› Blok’a göre flekillendirmesidir. Blok’un ideolojik-siyasal teflhirini özel bir görev olarak tan›mlayan, K›z›l Bayrak hariç, hiçbir grup yoktur. Blok’u desteklemek gibi özel bir tutum belirlemeyen, ya da ba¤›ms›z aday ç›karsa bile yer yer baz› Blok adaylar›n› da desteklemeyi benimseyen tüm gruplar›n ortak noktas›, Blok’u karfl›s›na almamak, Blok karfl›s›nda bir suskunluk sergilemektir. Seçimlere kat›l›mdan öte, tutumlar›n önemli bir k›sm›, “burjuva partilere oy yok” ekseninde ifade edilen, ama pratikte “kimi yerelliklerde” denilerek aç›k kap› b›rak›lan, Blok’un adaylar›n›n desteklenmesi biçiminde flekillendi. Burada da, yine yerel yönetimlere gelecek ilerici insanlar› destekleme, y›¤›nlar nezdinde “oylar› bölüyor” görüntüsünden kaç›nma gibi parlamentarist gerekçelerin öne sürüldü¤ü görülüyor. Devrimci harekette önemli bir kesimin, Bloka karfl› suskunlukla bafllay›p, kimi yerelliklerde iflbirli¤ine uzanan tutum alan kesimleri, Blok’tan ayr› olufllar›na hala hay›flanmaktad›rlar. Bu nedenle, Blok’a yönelttikleri elefltiriler, iflin özüne iliflkin de¤il, biçimsel elefltiriler, daha çok da hayal k›r›kl›¤› ve öfkenin ifadesidir. Blokun ‹fllevi Basit Bir ‹lerici Muhalefet De¤il, Burjuvaziyle ‹flbirli¤idir 6 partinin oluflturdu¤u ve DEHAPSHP eksenli olarak flekillenen Blok’un bugün oynad›¤› rol, basit bir muhalefet çizgisi de¤il, burjuva program›n› uygulamaya aday, dolay›s›yla y›¤›nlar› düzene ba¤lamaya gönüllü bir düzenle iflbirli¤i çizgisidir. Blok, düzen ad›na hareket etmektedir ve düzen içi hayallerin yayg›nlaflmas›n›n aktif bir öznesi durumundad›r. Blok’un içinde yer alan, “emek”, “sosyalizm”, “iflçi s›n›f›” gibi vurgulara sahip, kimliklerinde bu etiketleri tafl›yan özneler, Blok’un “çat› partisi” de¤il de, “yerelliklerde iflbirli¤i” oldu¤undan hareketle, hala devrimci hareketi ve emekçi taban› yan›ltmaya çal›fl›yorlar. Böyle-

ce, kendi parti kimlikleriyle seçime girecekleri bir iki yer d›fl›nda, tümünde SHP adaylar›n› destekleyecekleri gerçe¤inin üzerini kapatmaya çal›fl›yorlar. Burada sorun, “çat›”n›n kim oldu¤unda de¤il, Blok’un yayd›¤› hayallerde, oluflturdu¤u programdad›r. Tek bir parti kurmufl olmasalar da, e¤er varsa EMEP adaylar› da, ÖDP’liler de, SDP’den kat›lanlar da, bir iki yer d›fl›nda SHP adaylar› olarak boy gösterecektir. Kald› ki aday ç›karacaklar› yer s›n›rl› olsa ya da kendileri SHP olarak girmeseler bile, tutumlar› SHP’nin desteklenmesidir. Ayr›ca, Blok’un tutumu bununla da s›n›rl› de¤ildir. Blok ayn› zamanda DSP ve CHP ile de dirsek temas› içindedir. “Sol’un bölünmemesi” ad›na, DSP ve CHP’ye, “alan boflaltma” denilen bir yöntem, Blok ad›na önerilmifltir. Buna göre, örne¤in CHP’nin kazanma olas›l›¤›n›n yüksek oldu¤u yerlerde, Blok aday ç›karmamay›, böylece de “solu bölmemeyi” önermifltir. Bu durum, Blok’tan hala “ilerici ad›mlar” beklentisi içinde olanlar›n, nas›l bir körlük içinde olduklar›n› gösteriyor. Elbette, kendi yönelimlerini “y›¤›nlara ulaflma” olarak benimseyenler, bunda bir tuhafl›k de¤il tutarl›l›k göreceklerdir, gerçekten de burada bir tutarl›l›k sözkonusudur. Ayr›ca Blok üzerinden, Kürt devrimci dinami¤inin düzene yedeklenmesi de, yine bilinçli bir politika olarak önem tafl›maktad›r. Tüm bunlar ortadayken, devrimci hareketin bu seçimlerde Blok’a kat›lmayan, ya da onu tümüyle de¤il de kimi yerelliklerde desteklemeyi benimseyen kesimleri, Blok’a dönük özel bir teflhir yapmamaktan bafllayan, yerelliklerde desteklemeye kadar varan tutumlar›n› sürdürürken, bir yandan Blok’u öfkeli elefltirilerin konusu yapmaktad›r. Öfkeli elefltirilerin içeri¤i, SHP’nin kimli¤inden hareketle, DEHAP’a ve di¤er sol partilere sitem etmektir. SHP ile iflbirli¤inin s›n›f mücadelesinin önünü açmayaca¤›, halklar›n birli¤ine hizmet etmeyece¤i söylenerek, DEHAP, bilinçsizce tuza¤a düflen bir özne gibi görülmekte, masumlaflt›r›lmaktad›r. Halbuki, bu blok içinde SHP kadar bilinçli ve etkin olan DEHAP, bu siyaseti kendi hedefleri aç›s›ndan, bilinçli ve gönüllü olarak benimsemektedir. Gerçekte, SHP’nin öyle dikkate al›n›r bir taban› ve oy potansiyeli yoktur. Dolay›s›yla DEHAP’›n SHP ile blok kurmadaki belirle yici hedefi daha çok oy getirmesi de¤il, düzen nezdinde kendisini aklamak, burjuva düzenle bar›flma iste¤inin bir göstergesidir. DEHAP, burjuva siyaset arenas›nda, düzenle bar›fl›k ve meflru görülen bir güç olmak için bu bloka özel bir önem veriyor. Bir yandan Blok’u, daha do¤rusu blok içindeki “sosyalist” partileri, SHP çat›s› alt›nda olmay› kabul ettikleri için k›yas›ya elefltiren tüm devrimciler, bunu yaparken, Blok’un program›na, yayd›¤› ideolojik bombard›mana, liberal hülyalara dair tek bir söz söylemiyorlar. Onlar›n itiraz›, programa ve liberal hülyalara de¤il, çat›n›n SHP olmas›na dönüktür. Ekmek ve Adalet’ten At›l›m’a kadar, Blok’a elefltiri yönelten, kendini ondan ay›rd›¤› iddias›nda olan tüm gruplar›n durumu da budur. Dolay›s›yla, sorun böyle tan›mland›¤› ölçüde, asl›nda bu programda bir sorun görmeyenlerin,

Bir yandan Blok’u, daha do¤rusu blok içindeki “sosyalist” partileri, SHP çat›s› alt›nda olmay› kabul ettikleri için k›yas›ya elefltiren tüm devrimciler, bunu yaparken, Blok’un program›na, yayd›¤› ideolojik bombard›mana, liberal hülyalara dair tek bir söz söylemiyorlar. Onlar›n itiraz›, programa ve liberal hülyalara de¤il, çat›n›n SHP olmas›na dönüktür. seçimlerde ba¤›ms›z aday ç›karmalar›n›n da bir anlam› kalm›yor. Bunu fluradan da biliyoruz ki, ayn› Blok, SHP de¤il de DEHAP kimli¤iyle seçime kat›lsayd›, bir dizi grup, sadece desteklemek de¤il, e¤er DEHAP kabul ederse Blok’un bilefleni olmakta da bir sak›nca görmeyecekti. Yap›lan elefltirilerin içeri¤i bunu gösteriyor. Buradaki sorun, içinde burjuva partilerin de yer ald›¤› bir seçim platformunda bulunup bulunmama, liberallerle seçim iflbirli¤i yap›p yapmama de¤ildir. Belirleyici sorun, iflçi s›n›f› ad›na böyle bir platforma kat›lanlar›n, s›n›f›n devrimci siyasetini ve bu siyasetin ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤layacak bir niteli¤e sahip olmalar›d›r. Bu tablo içinde, kimi özgünlükler de elbette var. Örne¤in, boykot tutumunu hala savunan, ya da K›z›l Bayrak gibi ba¤›ms›z aday ç›kar›p, Blok’u teflhir etmeyi benimseyen gruplar›n tutumu, bu tablo içinde ayr› bir yer tutuyor. Bunlar içinde, K›z›l Bayrak’›n, “belediye sosya lizmi”ni elefltirmesi, liberal Blok’un teflhirini özel bir görev olarak tan›mlamas› anlaml›d›r. Ancak, kendisinin yapt›¤› teflhirlerde olsun, mevcut tutumunu, devrimci hareketin t›kan›kl›¤›n› aflmaktan çok, kendi grupsal kayg›lar›ndan hareketle ve dar bir kapsamda ele almas›yla olsun, mevcut tablodan kendini tam anlam›yla ayr›flt›rmad›¤›, üstelik de seçimlere kat›lma konusunda, yerel seçimlerin özgünlükleri hakk›ndaki yan›lsamalardan muaf olmad›¤› da görülüyor. Ancak K›z›l Bayrak’›n tutumunda, örne¤in, seçimlerde komünist tutumun ilk koflulu olan, adaylar›n mevcut yasalara uymayaca¤›n› aç›ktan ajitasyonpropaganda konusu olarak öne ç›kar›lm›yor, genel bir devrim, sosyalizm ajitasyonu ile yetiniliyor. Blok’un teflhirine bu derece önem vermesinin, örne¤in 3 Kas›m seçimlerine göre, bir ileri do¤ru ç›k›fl oldu¤una dair veri yoktur. 3 Kas›m seçimlerinde, devrimci hareketin önemli bir kesimi gibi K›z›l Bayrak da, Blok’u karfl›s›na almamay› benimsemiflti. Buradaki hareket noktas›, blok taban›ndaki emekçi, sol kimlikli insanlar›n kazan›lmas›yd›. fiimdi bu tabandaki insanlar›n bilinci de, K›z›l Bayrak’›n bunlar› etkileme kapasitesi de de¤iflmedi¤i halde, bugün Blok’un teflhirine özel bir anlam verilmesinin, olumlu olsa bile, günübirlik bir tutum oldu¤u görülüyor. Sonuç olarak yerel seçimler tablosu, devrim ve sosyalizm seçene¤inin, y›¤›n lar›n karfl›s›na ç›kar›labildi¤i, ya da devrimci hareketin kazan›mlar elde edebilece¤i bir durumdan çok, ak›nt›ya kap›lan bir görüntü vermektedir. Bu durum, kimi beklenti sahibi olan gruplar›n, günübirlik baz› küçük kazan›mlar elde etmesini sa¤lamaya yetse bile, ne s›n›f mücadelesi için, ne devrimci hareket için olumlu bir sonuç getirmeyecektir.


6

Say›: 19 P Mart ‘04

Emperyalist Paylafl›mda ABD’den Yeni Hamle

‘BÜYÜK ORTADO⁄U’ “M

edeniyetler Çat›flmas›”, “Avrasya Projesi”, “Önleyici Vurufl”... Bilgisayar oyunlar›n›n veya aksiyon filmlerinin ad› olabilecek bu gösteriflli kavramlar, ABD’nin dünyay› fetih stratejilerini, bunlara dayanak olan teorileri anlat›yorlar. fiimdi bu stratejilere, “Büyük Ortado¤u Projesi” ad›yla bir yenisi daha eklendi. ABD’nin ve onun tekelci medyadaki yardakç›lar›n›n a¤z›ndan, bu strateji flöyle anlat›l›yor: “Bat›da Fas’tan, do¤uda Afganistan’a uzanan, en güneyde Kuzey Afrika boynuzunu, kuzeyde ise yaflad›¤›m›z topraklar› ve Hazar havzas›n› kapsayan bölge, yani ‘Büyük Ortado¤u’, yatakl›k etti¤i terörist gruplar ya da haydut devletlerle, bugün Bat› dünyas› için en büyük tehdit durumundad›r. Bat›y› bu tehditten kurtaracak strateji, tüm bu bölgeyi demokratik bir çizgide dönüfltürmek, terörizmin kökündeki nedenleri ortadan kald›rmakt›r. Bunun için, bölge ekonomik alanda gerilikten, siyasal alanda bask›c› ve bat› düflman› rejimlerden kurtar›lmal›d›r. Demokratiklefltirme, liberallefltirme ve modernlefltirme, bu stratejinin ana ö¤eleridir. Bölge, islamiyetin egemen oldu¤u bir kufla¤› oluflturmaktad›r; bu yüzden demokratikleflme,

¤i’nin çözülmesiyle birlikte ABD’nin birbiri ard›na piyasaya sürdü¤ü önceki projeler gibi, temel olarak bu bölgeyi esas al›yor ve bu bak›mdan da, bu “yeni” stratejide yeni bir fley yok. Yine önceden bildi¤imiz bir baflka fley de flu: ABD için “‹slami terör” kavram›, hem bahsetti¤imiz hedeflerine ulaflmak amac›yla giriflece¤i sald›rgan politikalar› uygulaman›n bir vesilesi durumundad›r; hem de, dünya üzerindeki Amerikan mezaliminin, yoksul kitlelerde bugün dinsel bir kisveye bürünmüfl olarak uyand›rd›¤› öfkenin do¤urdu¤u gerçek bir tehdittir. 11 Eylül sonras›nda ABD her uluslararas› ad›m›n› “‹slami terör” diyerek atm›flt›r ve bu bak›mdan da bu “yeni” strateji yeni de¤ildir. Tüm bunlar›n yan›s›ra, ABD için bir “stratejik kavram” olarak “Büyük Ortado¤u”nun kullan›lmas› da yeni de¤ildir, 1995’ten bu yana özellikle strateji dergilerinde ara ara dillendirildi¤i olmufltur. Ancak bunlara ra¤men, bu proje etraf›nda bir süredir epeyce gürültü kopa r›l›yor; bu topraklar söz konusu oldu¤unda ise, baflta medyadaki ‹slamc› ve liberal Amerikan yardakç›s› yazarlar ve onlar›n ulusalc› ve ‹slamc› karfl›tlar› taraf›ndan olmak üzere, bu projeyi gündem-

islamiyetin demokratiklefltirilmesi ve bat› düflman› gerici biçimlerinin (örne¤in vahabilik) tasfiye edilmesi anlam›na gelmektedir. Demokratik, piyasaya dayal› bir ekonomik rejimin sürdü¤ü, müslüman Türkiye, bölgedeki di¤er devletler için dönüfltürücü bir model olabilir. Ayr›ca Türkiye, sözkonusu tehlikeli bölge ile istikrarl› Avrupa aras›ndaki fay k›r›¤› üzerindedir ve bu bak›mdan da bu stratejinin önemli bir köfle tafl›d›r. Hatta denilebilir ki, Türkiye’nin rolü, so¤uk savafl dönemindeki Bat› Almanya’n›n rolüne denk düflmektedir. Öte yandan NATO, ‘Büyük Ortado¤u’da güvenlik ve istikrar sa¤lama görevine haz›rlanmal›d›r.” Eski sömürgecilik zamanlar›ndan bu yana, dünyay› talana giden emperyalist devletlerin, cephanelerinde mermi, k›l›ç ve bombalar›n yan›nda böyle süslü sözleri de bulundurduklar›n› biliyoruz. Uygarl›k, demokrasi, ça¤dafll›k vs. götürmekten bahsettiklerinde, bunlar›n dünyan›n ezilen halklar› için ne anlama gel di¤ini de. Bu “yeni” stratejide, bu bak›mdan yeni bir fley yoktur. fiimdinin en büyük emperyalist süper gücü ABD’nin, en zengin enerji kaynaklar›n› denetimi alt›na alarak dünya haritas›n› ve güç dengelerini kendi ç›karlar› do¤rultusunda yeniden flekillendirip, dünya üzerinde zay›flamakta olan hegemonyas›n› pekifltirmek istedi¤ini de biliyoruz. Bu aç›dan dünyan›n en kritik bölgesi, Avrasya diye bilinen Ortado¤uKafkaslar-Orta Asya hatt›d›r. “Büyük Ortado¤u Projesi”, t›pk› Sovyetler Birli-

de tutmak üzere özel bir çaba sarf ediliyor. Tayyip Erdo¤an’›n ABD’de yapt›¤› görüflmelerin ana bafll›¤›, “Büyük Ortado¤u’da ‹flbirli¤i” idi. NATO’nun flubat bafl›nda toplad›¤› Güvenlik Politikas› Konferans›’nda bu konufluldu. Gelecek NATO zirvesinin ve G-8 toplant›lar›n›n temel gündemlerinden birisi, “Büyük Ortado¤u Projesi” olacak. Bu toplant›lar›n haz›rl›¤› için, uluslararas› strateji kurulufllar›n›n flimdiden kapsaml› raporlar haz›rlamaya giriflti¤i söyleniyor. Gazetelerde, ABD D›fliflleri Bakan yard›mc›s›n›n projeyi anlatmak üzere bölgedeki 22 ülkenin büyük bir bölümünü kapsayan bir gezi planland›¤› bildiriliyor. Onca Gürültüyü Neye Yormak Gerekiyor? Asl›nda bunun yan›t›, bu projelerin emperyalist süper güçler için oynad›¤› gerçek ifllevde gizli. Birbiri ard›na pompalanan bu projelerin gerçek ifllevinin, emperyalist güçler için atacaklar› her ad›m› belirleyen bir rota tayin etmek oldu¤unu sanmamak gerekiyor. ABD dahil hiçbir emperyalist süper güç, kendi aralar›ndaki çat›flmalarla ve esas önemlisi -flimdilerde belirleyici bir etken olmasa da- iflçi s›n›f› ve ezilenlerin müdahalesiyle raydan ç›kmayacak uzun vadeli bir proje tasarlay›p uygulama flans›na sahip de¤ildir. Sistemin ve kendi varl›klar›n›n do¤as› gere¤i, bunlar›n tek hedefi dünya üzerindeki nüfuz alanlar›n› geniflletmek, paylar›n› büyütmektir. Bugün savaflç›,

ABD dahil hiçbir emperyalist süper güç, kendi aralar›ndaki çat›flmalarla ve esas önemlisi -flimdilerde belirleyici bir etken olmasa da- iflçi s›n›f› ve ezilenlerin müdahalesiyle raydan ç›kmayacak uzun vadeli bir proje tasarlay›p uygulama flans›na sahip de¤ildir. yar›n bar›flç› biçimlerde, bugün flu, yar›n bu ittifakla yürüyecekleri tek rota budur. Bu projelerin gerçek ifllevi de -bunlar› üretenlerin niyeti ne olursa olsun-, bu rotada hemen önlerinde duran ad›m›n önünü açmaya dönük bir ideolojik-politik rol oynamak olmufltur. fiimdiye kadar ortaya at›lan her yeni proje, öne ç›kar›lan özgün ve farkl› yönleriyle, belirledi¤i has›m ve ittifak tarifleriyle birlikte ABD’nin o anki ihtiyaçlar›yla ve gündemiyle çak›flan, di¤er ülkeleri de bu ç›karlara ba¤l› olarak tutum almaya zorlayan bir etki yaratm›flt›r. Vurgu farklar› d›fl›nda özde birbirinin ayn› olan bu projelerin, birbiri ard›na ortaya at›lmas›n›n hikmeti de buradad›r. Örne¤in “imparatorluk” tart›flmalar› bu projelerle birlikte gündeme gelmiflti. Bütün bu tart›flmalarla ABD’nin dünya üzerindeki tek belirleyici güç oldu¤u fikri daha da yayg›nlaflt›; öne sürülen her fikir “ABD imparatorlu¤u”nu ve onun tart›fl›lmaz hakimiyetini veri alan bir içerikte geçti. Bu güce biat edenin de, kar fl› ç›kan›n da bilincini, bu projelerle yay›lan ideolojik etki belirlemifl oldu. Oynad›¤› bu ideolojik ifllevin ötesinde, ABD’nin gündeme soktu¤u her yeni strateji, di¤er emperyalist metropoller baflta olmak üzere, bölgede etkin olmak isteyen tüm ülkeleri h›zla tutum belirlemek durumunda b›rakt›. Bu stratejilerin ne kadar uyguland›¤›ndan ba¤›ms›z olarak, gündeme gelmesi bile, tek tek ülkeleri taraf belirlemeye zorlad›, kimi ittifaklar pekiflti, kimileri sars›ld›. fiimdi bir yanda, bu tart›flmalardan muhtemelen hiç haberi olmayan Arap direniflçileri, evdeki projenin çarfl›ya uy mad›¤›n› göstermeye devam ederken; öte yanda ABD, politik ihtiyaçlar›na ba¤l› olarak, kah yenilerini üreterek kah eskileri raftan indirerek, bir bombard›man halinde yeni projelerini gündeme sokmay› sürdürüyor. Ortaya at›lan projeler, ABD için uzun vadeli bir stratejinin ötesinde, bugünkü ihtiyaçlara denk düflen bir ifllev görüyorsa, “Büyük Ortado¤u Projesi”nden hareketle, bugüne iliflkin ipuçlar› elde etmek mümkündür. Bunun için, özde geçmifltekilerle ayn› temele sahip olsa da, bu projenin di¤erlerinden farkl› ve özgün yönlerine bakmak gerekiyor. Birincisi, projenin tarif etti¤i co¤rafi alanla ilgilidir. “Büyük Ortado¤u Projesi” genel hatlar›yla Avrasya diye bilinen bölgeyi temel al›yor olsa da, hem Kuzey Afrika’y› da kapsayan bir flekilde, hem de, Ortado¤u ülkelerini merkeze konularak tarif edilmifltir. ‹kincisi; “Büyük Ortado¤u Projesi”nde, do¤rudan askeri müdahalenin, “önleyici vurufl”un sözü pek edilmemekte, her ülkenin kendi iç dinamiklerini harekete geçirecek müdahalelere dayanan bir demokratikleflme tarif edilmektedir. “Büyük Ortado¤u”yu demokratiklefltirecek müdahalelere model olarak gösterilen örnek, Irak’›n iflgali de¤il, Gürcistan’daki “kadife darbe”dir. Üçüncüsü, bu projenin tarifinde,

Türk devletinin konumu geçmifle göre parlat›larak sunulmaktad›r. Dördüncüsü, NATO benzeri iflbirli¤i örgütlerine bölgede güvenli¤i sa¤lamak bak›m›ndan özel bir önem verilmektedir. fiimdi bunlar›n ne anlama geldi¤ine bakal›m: Bu çerçevede dikkat çeken bir olgu, 2000 y›l› NATO raporunda ayaklanma odaklar›ndan biri olan Kuzeybat› Afrika’n›n da yeni projenin içine al›nmas›d›r. Kuzey Afrika bugün büyük ölçüde Avrupa’n›n arka bahçesi durumundad›r. Nitekim, projede bu bölgenin de an›lmas› Avrupa’y› rahats›z eden bir faktör olmufltur. ABD, NATO üzerinden iflbirli¤iyle, bir yandan kendisinin de bölgede müdahil olabilmesinin zeminini yaratmaya çal›flmakta, bir yandan da bu iflbirli¤iyle AB’yi kendi planlar› do¤rultusunda sürükleme çabas›n› göstermektedir. Bu stratejilerin tart›fl›lmaya bafllama s›n›n bile, emperyalist güçleri birbirine karfl› tutum gelifltirmeye zorlad›¤›n› söy lemifltik. AB bu tart›flmalar içerisinde, Savunma ve D›fl Politika sözcüsünün a¤z›ndan, Amerikan plan›n›n bu haliyle bölgeye yeni istikrars›zl›klar getirece¤ini, Irak ve Filistin dahil tüm bölgede gü venli¤in NATO’ya b›rak›lmas›n›n gerekti¤ini söyledi. Alt› maddelik bir planla, ABD’nin projesini karfl›s›na almayan, ama ABD’nin belirleyicili¤ini s›n›rlayan bir içerikte, kendi “Büyük Ortado¤u” plan›n› resmi olmayan bir biçimde ilan etti. Son olarak da, Akdeniz k›y›s›ndaki ülkeleri kapsayan bir serbest ticaret böl gesi anlaflmas› önerisini gelifltirdi. Projenin co¤rafi tarifinde dikkat çeken di¤er noktan›n, Ortado¤u ülkeleri merkezli oluflu oldu¤unu belirtmifltik. fiu kesindir ki, “Büyük Ortado¤u”nun, ABD için bugün esas gündemde olan ve dü¤üm noktas›n› oluflturan bölgesi, bildi¤imiz Ortado¤u’dur. Ortado¤u, dünya üzerindeki egemenli¤ini gelifltirmek isteyen bir güç için tafl›d›¤› stratejik önemi koruman›n ötesinde, bugün dünya dengelerini belirleyecek daha da kritik bir önem kazanm›flt›r. ABD’nin Irak’tan bafllayarak Ortado¤u’yu kendi ç›karlar› do¤rultusunda yap›land›rma hedefi bekledi¤inden daha zorlu ç›km›flt›r. Burada ad›m atamad›¤› ölçüde, dünyan›n geri kalan›nda hedefledi¤i ad›mlar› atmas›n›n, ABD için hem zor hem yetersiz olaca¤› ortadad›r. Ortado¤u’da ise, k›sa vadede ABD’nin ç›karlar›na uygun bir istikrar›n sa¤lanmas› mümkün görünmemektedir. Bu durum, bölgeyi sadece stratejik olarak de¤il, güncel olarak da emperyalist paylafl›m›n dü¤ümlendi¤i nokta haline getirmifltir. Buradaki t›kanma, ABD’yi yukar›da bahsetti¤imiz gibi Avrupa’y› da devreye sokarak faturay› paylaflmaya zorlamaktad›r. Ayn› zamanda, ABD için Irak sonras›nda planlad›¤› ad›mlar› geciktiren bir etken olmufltur. “Önleyici vurufl”lar› erteleyen bir politikan›n öne ç›kmas›nda belirleyici olan da budur. Yine bölgedeki sorunlar›n ABD aç›s›ndan flimdiki çözümsüzlü¤ü, ABD’yi Türk devletine yeniden ön planda bir rol biçmeye zorlamaktad›r. Uygulad›¤› bask›yla, ABD Türk devletini Güney Kürdistan ve genel olarak bölge üzerindeki kendi hassasiyetlerinden geri ad›m atmaya zorlam›fl; bu noktada önemli baflar›lar da kazanm›flt›r. fiimdi s›ra, Türkiye burjuvazisinin ABD’nin do¤rudan ç›karlar› için yönlendirilmesine gelmifltir. Türk devletinin Ortado¤u’da ABD ad›na istikrar sa¤layacak etkin bir role soyunmaya, düne göre daha haz›r bir durumda oldu¤u da söylenebilir. Hükümet ve ordu, ABD’nin “Büyük Ortado¤u Pla-


7

Say›: 19 P Mart ‘04 n›”na ilgisiz olmad›klar›n› gösteren aç›klamalar yapmaktad›r. Ne var ki, bu projenin AB’yi daha do¤rusu AlmanyaFransa eksenini de hedefledi¤ini gözeterek, onlar› gözard› etmemeye özen göstermekte, bu projeye AB’nin de deste¤inin al›nmas› gerekti¤ini dile getirmektedir. Daha aç›k bir ifadeyle, Türk burjuvazisi uluslararas› odaklar karfl›s›nda kesin bir tercih yapmadan yol almaya çal›flmaktad›r. ABD taraf›ndan Türk devletine biçilen etkin rol, Türkiye’nin bir ‹slam ülkesi olarak demokrasisiyle, ekonomik geliflmiflli¤iyle bölgedeki di¤er ülkeler için bir model olmas› fleklinde tarif edilmektedir. Bunun bir mankenlik rolü

mü olaca¤›, yoksa Türk burjuvazinin bölgede etkin rol oynamas›n›n önünü mü açaca¤› ise, önümüzdeki dönemde ortaya ç›kacakt›r. Ancak gözard› edilmemesi gereken bir nokta da, AB’nin de Türkiye’ye böyle bir rol vermek istedi¤i, bu aç›dan Türk burjuvazisine ABD’den daha muhtaç oldu¤u gerçe¤idir. AB baflkentlerinden son dönemde s›cak aç›klamalar yap›lmas› bununla da ilgilidir. fiimdilik ABD’nin Türkiye’ye biçti¤i rol, bu bölgede ABD’nin ekonomik, politik ve askeri tafleronu olmak, bölgede bu sayede etkinli¤ini art›rmak ve di¤er bölge ülkelerini ABD politikalar›na uygun bir konuma, ekonomik, politik ve askeri yöntemlerle zorlamakt›r. Müslü-

K›br›s’ta ‘Çözüm’ Yeni Gerilimlerle Geliyor

Verse de Kurtulamayacak!

B

urjuvazinin son aylardaki en baflta gelen gerilim konular›ndan bi ri olan K›br›s sorunu, fiubat ay›nda Newyork’ta yap›lan görüflmelerle, “çözüm” yoluna girmifl görünüyor. Bir dönem Arafat ve fiimon Peres’i ABD’de bir çiftli¤e kapat›p, anlaflmaya zorlad›klar› gibi, bugün de Denktafl ve Papadopulos da, BM genel merkezine hapsedilerek, kendilerine “bar›fl görüflmesi” yapt›r›ld›. Görüflmeler s›ras›nda oynad›¤› uzlaflmac› rol sayesinde, y›llar›n ulusalc›s› Denktafl, y›llar›n ABD’ci a¤›zlar›ndan flimdiye kadar duyulmad›k övgüler ald›. Tayyip Erdo¤an ve Abdullah Gül, K›br›s sorununun çözümünde rol oynayarak, Türkiye’nin tarihsel davas›nda, AB’ye yaklaflt›ran çözümü sa¤lad›klar› için bafltac› edildiler. Newyork görüflmelerinin bafllamas› ve sonuçlanmas› süresince, tüm burjuva medya, tarihsel bir dönemin yafland›¤›n› vurgulay›p, en ulusalc› tonda ko nuflmay› ihmal etmedi. Oluflturulan bu yapay atmosfer, gerçekte yalan makinas›n›n nas›l da iflbafl›nda oldu¤unu gösteriyordu. Diplomatik atak, AB yolunda ad›m olarak parlat›lan bu geliflmeler, asl›nda Türkiye’nin y›llard›r savundu¤u resmi politikalardan geri ad›m att›¤›n› gizlemeye yarayan bir perde ifllevi gördü. Newyork’taki K›br›s görüflmelerinin gerçekleflmesi ve ortaya ç›kan sonuç, Türkiye aç›s›ndan, bugüne kadar direndi¤i bir noktadan geri ad›m› anlam›na geliyor. Bugüne kadar, Denktafl üzerinden Annan Plan›’n›n görüflülmesinin kabul edilmemesine dayanan ayak sürçme, Newyork’taki görüflmelerde ortadan kald›r›lm›fl oldu. Buna göre, art›k K›br›s sorunu, kesin olarak Annan Plan› temelinde ilerletilecek. Bunun anlam› ise, Türkiye’nin K›br›s’tan askeri gücünü çekmesinin kabul edilmifl olmas›, iflgalin son bulmas›n›n kabulüdür. Politik bak›mdan ortaya böyle bir tablo ç›km›fl olsa bile, gerçekte görüflmelerin böyle sonuçlanmas› ile, bunun yaflama geçirilmesi aras›ndaki mesafe, bir kaç kelimeyle özetlenebilecek basit bir süreç de¤ildir. fiimdi gerilim yeni bir zeminde daha da fliddetlenme potanisyeli tafl›maktad›r. K›br›s sorununun, burjuva zeminde kal›narak, bugünkünden baflka bir biçimde ilerletilmesi, bugünkü güçler dengesi içinde mümkün görünmüyor. Zaten bu yüzden, AKP Hükümeti, Denktafl› görüflmelere kat›lmaya ve plan› kabul etmeye zorlayabildi. Ordunun rahats›zl›¤›na ra¤men AKP’nin bu-

nu yapabilmesi, asl›nda ordunun da nesnel olarak baflka bir yolun olmad›¤›n› bilmesinden kaynaklan›yor. Sorunun gerici burjuva çözümü ba k›m›ndan politik irade oluflturulmufl ve ortaya konulmufl olsa da, K›br›s sorunu hem iç politikada bugünkü gibi bir gerilim unsuru olmaya devam edecek, hatta yar›n daha da fliddetli bir gerilim unsuru olarak yeniden ›s›t›lacakt›r; hem de uluslararas› güç dengelerindeki duruma göre, bugün kabul edilen politik çözümün gerçekleflmesi karfl›s›ndaki ayak sürçmeler devam edecektir. Bu aç›dan da, bugünkü “çözüm” tablosuyla, bunun gerçekleflmesi aras›nda, önemli bir mesafe vard›r. Ancak her durumda, Türkiye burjuvazisi, hem ABD hem de AB taraf›ndan K›br›s ko nusunda k›skaca al›nd›¤› için, bu konuda baflka bir ad›m› da, ancak bu odaklar aras›ndaki iliflkilerde yeni bir durumun ortaya ç›kmas› üzerinden düflünebilecektir. AB’yle yak›nlaflmak için bir sorundan kurtulma misyonunu üstlenen AKP Hükümeti, tekelci burjuvazi ad›na, kendi gelece¤ini de riske atan “çö züm” giriflimine öncülük yapt›. Bu, bugün kendi aç›s›ndan k›sa dönemli bir olumlu puan getirmifl olsa bile, bu y›l›n sonuna kadar uluslararas› iliflkilerde yaflanacak ve netleflecek sorunlar sonras›nda, tam tersine, AKP’nin bafl›na örülen bir çorap anlam›na da gelebilecektir. Ne var ki, burjuvazi de, bu arada AKP üzerinden kendisi için ayakba¤› gördü¤ü sorunlar› çözmüfl olacakt›r. Bugün AKP, bu riskin de fark›ndad›r. Bu nedenle de, görüflmelerdeki tutumun bir devlet tavr› oldu¤unu, devletin tüm kurumlar›n›n mutabakat içinde oldu¤unu aç›klamaya özel bir önem veriyor. Bunun yan›s›ra da, AB’nin K›br›s sorunundaki ad›mlardan dolay› müzakere tarihi verdi¤ini ya da “KKTC”yi tan›ma e¤iliminde oldu¤unu yaymaya çal›flarak, böyle bir siyasi riskten kurtulmaya çal›fl›yor. Halbuki, K›br›s’a iliflkin bu tutuma ra¤men, AB’nin müzakere tarihi verse bile, Türkiye’yi bugünkü haliyle içine almayaca¤› art›k herkesin gördü¤ü, bildi¤i bir gerçektir de. Bu durumda, gerçekten uluslararas› dengelerde yeni geliflmeler ortaya ç›kmad›kça, “K›br›s’ta çözüm üretme” üzerinden övgüler alan AKP, yar›n ayn› konu üzerinden “milli davay› satm›fl olmak”la suçlan›p, üzerine gidilebilecektir. Yani “vermifl” olmak, burjuvaziyi rahatlatsa da, AKP’nin “kurtul”mas›n› sa¤lam›fl olmuyor.

man bir ülke olmas› ise, Türkiye’nin, radikal ‹slam cephesinden gelen ABD karfl›t› dirence karfl› savaflta bir Truva at› olmas› anlam›na gelecektir. Projede atfedilen önem ne olursa olsun, Türk devletinin böyle bir role henüz tümüyle haz›r oldu¤unu söylemek ise mümkün de¤ildir. Bu rolü oynayabilmek için, Türk devletinin en baflta güneydeki oluflum halindeki Kürt devletiyle iyi geçinmesi gerekmektedir. Bu rol için haz›r olman›n bir di¤er gere¤i, burjuva istikrar› bozacak esas unsur olarak s›n›fsal tehditleri ve ‹slamc› radikalizmi ezecek flekilde, merkezi ve güçlü bir devlet yap›s›n›n yarat›lmas›d›r. Ve son olarak, bu rol için burjuvazinin kendi iç gerilimlerinin dindirilmesi, ABD yanl›s› e¤ilimlerin iç politikada tam bir belirleyen hale gelmesi gerekmektedir. Öte yandan, bu projeyle, ›l›ml› ‹slam›n AKP üzerinden Türkiye’ye yerleflik bir burjuva yönetim biçimi olarak dayat›laca¤› dile getirilerek, fleriatç›l›k konusunda duyarl› burjuva kesimlerin konum gelifltirmeye çal›flmas›, tersinden içte de gerilimi art›ran bir rol oynayabilecektir. Ancak Türk devletinin istikrar de¤il, ABD ç›karlar› için tehdit ö¤esi olma ihtimali de gündemden düflmüfl de¤ildir; özellikle de AB ile iliflkiler kendisi aras›n-

da kesin bir tercihe yönelmede karars›zl›¤› nedeniyle böyledir. Bu durumda, ABD planlar›na ba¤l› bir flekilde bu iflin öznesi olamazsa, nesnesi olmas› olas›l›k dahilindedir. Bütün bu tablo, emperyalist güçler cephesinden ortaya at›lan projelerin, bu arada “Büyük Ortado¤u Projesi”nin de, k›sa vadede de ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya yetmedi¤ini gösteriyor. Karfl›l›kl› olarak att›klar› her yeni ad›m, geçici bar›flç› görüntüler, ittifaklar yarat›yor gibi görünse de, hem emperyalist güç merkezleri ba k›m›ndan, hem de iflçi s›n›f› ve halklar bak›m›ndan bölgede çat›flma dinamikleri her geçen gün birikiyor. Paylafl›m›n k›z›flt›¤› bir atmosferde, dengeleri netlefltirmek için gösterdikleri her çaba yeni belirsizlikler yarat›yor. Bu kördü¤ümü çözmek için sermayenin bildi¤i tek yöntemin, paylafl›m savafl›n› k›z›flt›rmak oldu¤unu emperyalizmin kirli tarihi daha önce göstermiflti. ‹flçi s›n›f› ve ezilenlerin ise, bu dü¤ümü bir k›l›ç darbesiyle kesip atmak için, bu it dalafl›n›n ortas›nda onlara ba¤›ms›z bir devrimci yol gösterecek önderli¤e ihtiyaçlar› var.

Devlet Sald›rmaya Devam Ediyor, Devrimci ‹rade Y›lm›yor!

evrimcilere karfl› seçmeli terör uygulayan devlet son zamanlarda yine sald›r›lar›n› yo¤unlaflt›rd›. “Hapisanelerde 107 insan öldü duydunuz mu?” yaz›l› afifl, kufl ve pullardan her yere yayg›n bir flekilde yaparak, devletin cezaevlerinde uygulad›¤› katliam› teflhir eden TAYAD’l› aileler devletin seçmeli terörünün hedefi oldu. Son iki haftada, 190 kifli gözalt›na al›n›rken, 16 kifli tutukland›, 6 ayr› yer bas›ld›, dört kifli kaç›r›ld› ve tehdit edildi. Katliamc› yüzünün her yerde teflhir edilmesinden korkan devlet, büyük bir h›rsla, bask›nlar yaparak materyallere el koyuyor, devrimcileri gözalt› ve tutuklamalarla teslim almaya çal›fl›yor. Oysa devlet de, ölümü bile korkmadan göze alan devrimci iradenin bu kadar kolay teslim al›namayaca¤›n› biliyor. Devlet terörü yaln›zca TAYAD’a de¤il, di¤er devrimci gruplara da yöneliyor. Diyarbak›r’da yap›lan “Kamu Yönetimi Temel Kanunu” mitinginde gözalt›na al›nan 35 ESP’liden 18’i tutukland›. 12 ESP’li daha sonra serbest b›rak›l›rken, alt›s›n›n tutuklulu¤u hala devam ediyor. Geçti¤imiz günlerde, 1 May›s Mahallesi’nde, fiiflecam grevine destek vermek için yürüyüfl yapan ESP’lilere sald›ran polis, sekiz kifliyi yaralayarak gözalt›na alm›fl ve daha

D

sonra mahhalledeki devrimciler buna ortak bir flekilde tepki gösteririp, polisle çat›flm›fllard›. Devletin seçmeli terö ründen Mücadele Birli¤i okurlar› da nasibini ald›. Ocak ay›nda, ‹kitelli’de “zindanlar y›k›ls›n, tutsaklara özgürlük” yaz›l› afiflleri yapan devrimcilere polis atefl açt›. Bunun üzerine yap›lan bas›n aç›klamas›ndan sonra tutuklanan Mücadele Birli¤i dergisi yaz› iflleri müdürü ve Ay›fl›¤› Kültür Merkezi çal›flanlar›ndan iki kifli geçti¤imiz günlerde serbest b›rak›ld›. Bir yandan da soruflturma karfl›t› mücadele veren devrimci ö¤renciler üzerinde sald›r›lar›n› yo¤unlaflt›ran devlet, kendisine yönelen, düzend›fl› tüm dinamikler üzerinde bask›s›n› artt›rmaya devam ediyor. Bask›, fliddet, y›ld›rma ve sindirme politikas› karfl›s›nda bugün devrimci dayan›flmay› daha da güçlendirerek, burjuva devletin bu politikalar›n› bofla ç›karmak gerekiyor. Mart-May›s aylar›ndaki yo¤un gündemlerle birlikte devrimcilerin etkinli¤inin artmas›yla, devletin bu sald›r›lar›n› da artt›raca¤› flimdiden görülüyor. Bu sald›r›lar› bofla ç›karman›n yolu, güçlü bir ileri ç›k›fl› gerçeklefltirmekten, devrimci dayan›flmay› yükseltmekten geçiyor.


8

Say›: 19 P Mart ‘04

Mart-May›s Süreci, ‹leri

95

öncesinde devrimci hareketin gündeminde olmayan, Gazi Ayaklanmas›’ndan sonra ise, devrimcilerin dilinde yer edinen “Mart-May›s süreci” söylemi, yerini takvim gündemlerine dönüflüp s›radanlaflan bir al›flkanl›¤a b›rakm›fl görünüyor. “Mart-May›s” söyleminin devrimci militanlar›n dilinde hala mevcut olmas›, al›flkanl›kla da olsa “Mart-May›s süreci”nin eylemli olarak karfl›lanmaya çal›fl›lmas›, gelecekteki bir ileri ç›k›fl için yetersiz ama önemli bir dinami¤i hala ifade ediyor. Peki durum neden böyledir, bunu de¤ifltirmenin koflullar› tümüyle ortadan kalkt› m›? Bu soruyu cesaretle sormak, kendi eksiklik ve zaaflar›m›zla yüzleflmek gerekiyor. Bu yap›lmad›¤› durumda, iç rahatlatmaktan ve yeni hayal k›-

r›kl›klar›na yol açmaktan baflka bir sonuç beklemek mümkün de¤il. Bunun için, “Mart-May›s süreci”nin ve ona hayat veren dinami¤in anlam›n› bilin ce ç›karmak gerekiyor. “Mart-May›s” süreci olarak an›lan dönemeç, Gazi Ayaklanmas›’n›n, militan devrimci gelene¤imize bir arma¤an› olarak bilinçlerde yer etmiflti. Bu sürecin özelli¤i, Gazi Ayaklanmas›’yla aç›lan dönemin özgürlefltirici, devrimcilefltirici rüzgar›n›n hareketi getirdi¤i bir dönemeç olufluydu. 8 Mart’la bafllay›p, Gazi Ayaklanmas›’n›n y›ldönümü, 16 Mart, 21 Mart, 30 Mart günlerinin ard›ndan 1 May›s’a uzanan, mücadelenin ivme kazand›¤› eylemli bir süreci ifade ediyordu. 12 Mart Gazi Ayaklanmas›’n›n y›ldönümünün haricinde, yukar›da say›lan di¤er tüm günler, 95 öncesinde de bir biçimde gündem yap›l›yor, ortak lafla ya da gruplar›n verdi¤i öneme göre mutlaka politik etkinlik konusu ediliyordu. Ancak 95’den sonra, bunlar›n tümü, 1 May›s’a uzanan bir bütün içinde yeni ve ileriye dönük bir anlam kazanm›flt›. Gazi Ayaklanmas›, yafland›¤› dönemde bilince ç›kar›lamayan, ama etkisi 96’ya kadar süren bir ileri ç›k›fl dönemini açm›flt›. Y›¤›nlar ve devrimciler üzer-

lerindeki ölü topra¤›n› silkeleyip, hiç beklemedikleri bir anda, baflkald›r›n›n özgürlefltirici atmosferini yaflam›fl, kendi güçlerini görmüfl ve güven kazanm›flt›. Gazi’de oluflan atmosfer, zaten ayaklanman›n içinde önemli bir dinami¤i oluflturan Kürt devrimci dinami¤inin kendisini yans›tt›¤› Newrozlara, üniversitlerde iflgal ve boykotlar›n yafland›¤› bir devrimcileflmeye, iflçi semtlerindeki dinami¤in eylemlere tafl›nmas›na yol açm›fl, her eylem birbirine eklemlenerek, düzenin s›n›rlar›n›n zorlan›p parçaland›¤› eylemlere yans›m›flt›. Her eylem düzenle karfl› karfl›ya gelinen, s›n›rlar› zor layan, kitlesel dinami¤in kendini ortaya koydu¤u ve düzene korku salan bir atmosferde yaflanm›flt›. Bunun sonraki sürece yans›malar›, 95 1 May›s’›nda, üst aratma dayatmas›n›n karfl›s›nda düflman›n barikatlar›n›n afl›lmas›, 1 May›s’›n sendika bürokratlar›n›n vesayetinden kurtar›l›p özgürlefltirilmesi olmufltu. 96 1 May›s’›na kadar, hareketin yükselen bir grafik çizdi¤i bir dönem yafland›. Bu, ileri ç›k›fl›n nesnel ve öznel olanaklar›n›n varl›¤›n› korudu¤u anlam›na geliyordu. Ancak bu süreç, bir yandan ileri ç›k›fl için her türlü nesnel olana¤› ve avantaj› sunarken, öznel aç›dansa tersi yönde bir süreç de buna paralel olarak iflliyordu. Bir yandan, devrimci dinamiklere yaslanmaya, onlarla buluflmaya çal›flan devrimci hareket, bu dinamiklerin etkisiyle, devrimci bir rüzgar›n etkisiyle sürükleniyor, ileri ç›kmaya zor -

Kürt Devrimci Dinami¤inin ‹ki Parolas›:

Newroz ve Serhildan! ’l› y›llarda Türkiye burjuvazisi aç›s›ndan “dert ay›” olan, “güvenlik birimleri”nin alarma geçti¤i, tüm toplumda da gerilimle ve ilgiyle beklenen Mart ay›, Kürt devrimci dinami¤inin kendisini hem Kürdistan hem de Türkiye metropollerinde, kitlesel öfke patlamalar›yla ortaya koydu¤u Newroz’la, daha genifl toplumsal bir anlam kazan›yordu. Newroz’un yaklaflt›¤› günlerde, sokaklarda ayr› bir gerilim ve çat›flma atmosferi hissediliyor, karfl›l›kl› düflman güçler birbi rinin nabz›n› tutuyor ve haz›rl›k yap›yordu. Mahalleler, ara sokaklar, devrimci bir eylem atmosferine günlerce haz›rlan›yor, sokaklar Newroz ateflleriyle, devrimci sloganlarla ayd›nlan›yor, iflçi semtlerinde Newroz ateflinin yak›lmad›¤› tek bir sokak bile kalm›yordu. Bu, 90’l› y›llar›n ola¤an bir atmosferi haline gelmifl, Newroz iflçi semtlerinde sadece “Kürtlerin günü” olarak de¤il, öncü iflçilerin, devrimcilerin, Kürtlerin ortak devrimci bir gündemi ve birlefltirici bir eylem olarak yaflan›yordu. Serhildan kavram› da bu devrimci atmosferin içinden ç›km›flt›. Komünistler de, bu durumu fliarlaflt›rm›fllard›: “Bij› Serhildan, Özgür Kürdistan!” O günün atmosferi içinde hiç bir Kürt, hiç bir devrimci, Kürtlerin “Türkiyelileflmesi”nden de bahsetmiyordu, ulusal mücadelenin “meflruiyeti” gibi bir sorun tan›mlanmas›na da rastlanm›yordu. Kürt devrimci dinami¤i içindeki emekçi karakter, kendisini her eylemde gösteriyor, Türk iflçi ve devrimcileriyle devrimci eylemde buluflabiliyordu. Kimse Kürtlere, “neden ulusals›n, s›n›fsal de¤ilsin?” diye sormuyor, sorma ihtiyac› hissetmiyordu. Bir de bugünkü tabloya bakal›m. Bir yandan, Kürtler Newroz için, Türkiye’nin önde gelen popüler sanatç›lar›n›n da deste¤iyle Diyarbak›r’da kendilerine sunulmufl stadyumlarda Newroz flenlikleri düzenliyorlar, Türkiye metropollerinde, Newroz için resmi baflvurular yap›l›yor, herkes alanlara ç›k›p Newroz bayram›n› kutluyor, serhildan kavram› Türk burjuva diktatörlü¤ü ile uyumlulaflman›n arac› olarak kullan› l›yor. Bugünkü atmosferi düne göre daha ileri görenlerin akl›nda, Newroz baflvurular›nda “W” harfinin sorun edilmesi “küçük bir sorun” oluflturuyorsa da, demokrasi mücadelesinin gücüyle bunu da aflacaklar›na inan›yorlar. Bugün daha genifl bir kesim, “Kürtler” ve “Türkler” bu-

90

luflmufl, biraraya gelmifl görünüyor. Ama bu buluflman›n zemini, Kürtlerin özgürleflmesi, iflçi s›n›f›n›n enternasyonal bir li¤i de¤il, devrimci dinamiklerin söndürülmesi üzerinden düzenin koltuk deyne¤i olmakt›r. Bugün Kürtlerle kardeflli¤in propagandas›n› yapanlar, dün bu dinamikten korkup kaç›yorlar, hem eylemde hem seçimlerde onlardan ayr› durmakla kalm›yor, ayr› durufllar›n› özel bir vurguyla anlatmaya çabal›yorlard›. Ayn› liberaller, bugün Kürtlerle “kardefllik” ad›na blok olufltururken, dünün özelefltirisini vermekte de¤iller, aksine dün baflkald›rd›klar› için Kürtlerden özür bekliyorlar, onlar ad›na da DEHAP özürünü, o dönemin savafl hükümetinin baflbakan yard›mc›s›n›n partisiyle birlik yaparak vermifl oluyor. Liberal partiler ise, isyanc› Kürtleri ehlilefltirerek Türklerle birlik yapmaya zorlad›klar› ve bunu baflard›klar› için, burjuvaziden aferin bekliyorlar. Burjuvazi bu aferini verir mi bilinmez ama; kesin olan bir fley var ki, bu günün konjonktürü ne olursa olsun, ne Kürdistan’daki devrimci dinamikler ortadan kalkt›, ne de Türkiye burjuvazinin Kürtler üzerinden s›n›r korkusu. Kanla yaz›lan tarihin üstü örtülebilir; ama bu tarihi yaflayanlar›n bilincine derinli¤ine yer etmifl gerçekler ortadan kald›r›lamaz, akacak kanal buldu¤unda daha gür bir flekilde akmas› kaç›n›lmazd›r. Bu kanal, halklar› özgürlefltirecek, proletaryan›n s›n›rs›z ve s›n›fs›z bir dünya yarataca¤› komünizmin yoludur; bu kanal› açacak dünya yang›n›n› üzerinde yaflad›¤›m›z topraklardan tutuflturacak devrimci-enternasyonalist bir partidir. Komünistlerin misyonu ve varl›k koflulu böyle bir önderli¤i yaratmakt›r.

lan›yordu. Bu sürüklenme, kitlesel devrimci dinamiklerle birlikte oldu¤u ölçüde, devrimci bir anlam ifade etse bile, bunun süreklili¤i, ancak bilinçli bir yöneliflle sa¤lanabilirdi. Kald› ki, bilinçli bir yönelifl, sadece bir süreklilik de¤il, ileri ç›k›fl bak›m›ndan da acil ihtiyaçt›. Halbuki bu yap›lmad›¤› ölçüde, devrimci militan dinamikler de, kendili¤inden bir biçimde bu süreklili¤i sa¤lamak bir yana, devrimci harekete güvensizleflmeye, ondan yüz çevirmeye bafllad›. Devrimcilerden önderlik bekleyen, buna ihtiyaç duyan militan devrimci kesimler, giderek geri çekilmeye bafllad›. Bu bak›mdan, 96 1 May›s›, ayn› zamanda bu yükseliflin k›r›lmaya bafllad›¤› bir dönemi açt›. Bu dinami¤in ve devrimci reflekslerin alanlara en son yans›mas›, hala özgür 1 May›s’›n gerçekleflebilece¤i beklentisiyle c›l›z da olsa yöneldi¤i 98 1 May›s› olmufltu. Devrimci hareket de, dönemden ve görevlerden ba¤›ms›z zorlama bir iradeyle, kendisi devrimci eylem taraf›nda, bilinci resmi 1 May›s alanlar›nda kalan bir bulan›kl›k içersindeydi. Bir bak›ma, 95-98 süreci, Gazi rüzgar›n›n yaratt›¤› atmosferle kendili¤inden bir sürüklenifl dönemi olarak yafland›. Hareket canl›l›¤›n› ve dinami¤ini korurken, bilinç ise eylemin çok gerisinde kald›. Devrimci refleksler, Gazi’nin tekrar›n› sa¤lama yönünde kendisini gösterdi, ama ileri ç›k›fl için bu yeterli de¤ildi. 98’e kadar devrimci hareketin gerçeklefltirmeye çal›flt›¤› ve bilincinde taze kalan “özgür 1 May›s” söylemi, bu refleksin bir ifadesiydi. Pratik olarak böyle yaflan›rken, bilinçlerde ise, burjuvazinin sald›r›lar›n›n sonucu oluflan bir ideolojik etki içten içe ifllemeye devam ediyordu. Devrimci eylemin meflruiyetinin yaratt›¤› atmosferde Gazi Ayaklanmas›’n›n önderli¤ini yapt›¤› iddias›n› kimseye b›rakmayanlar, konjonktür de¤iflip, kitle hareketinin sü reklili¤i sa¤lanamad›¤› ölçüde, meflruiyeti kitleselleflmede, toplum nezdinde kabul edilebilir olmak için ma¤dur edebiyat›nda aramaya bafllad›. ‹çinde hareket etti¤i s›n›f dinamiklerini görmek yerine, gözünü sendikac›lar›n ve liberallerin damgas›n› tafl›yan resmi eylem alan lar›na dikti. Kendisi resmi alanlar›n, törensel eylemlerin d›fl›nda olmaya zorlan›rken ve böyle konumlan›rken, gözü hep bu alanlarda kald›. Bu yüzdendir ki, Gazi Ayaklanmas›’n›n ard›ndan, resmi törenlerle buluflmay› ifade eden, içi böyle doldurulan “s›n›f yönelimi” söylemi tekrar a¤›rl›k kazand›. Bu, Gazi’deki s›n›f dinamiklerini görmeyen, iflçi s›n›f›n› sendikal› büyük fabrikalardaki iflçilerle s›n›rlayan bir bak›fl aç›s›n›n, hareketi geriletici yöndeki etkisini gösteriyordu. Kendisiyle omuz omuza dövüflen, düzenin otoritesini parçalayan, her eylemde kendini sak›nmadan düzenle karfl› karfl›ya gelen militan s›n›f dinamiklerine güvenmek, onlardan beslenerek ileri ç›kmak yerine, devrimci hareket iflçi semtlerindeki dinamiklerin küçümsendi¤i, “vandal” diye afla¤›land›¤› bir dönemin etkisiyle, resmi eylemlere gözünü dikti. ‹flte, bugün devrimci hareketin kendi kimli¤ini, amaçlar›n›, rengini yans›tamad›¤›, giderek karnavallar›n “k›z›l” süsü haline geldi¤i dönemlere böyle gelindi. Bugün, Gazi ayaklanmas›n›n üzerinden geçen 9 y›l›n ard›ndan, dillere bir slogan olarak yerleflen Mart-May›s süreci, zaman zaman “bahar” olarak an›l›r hale gelirken, devrimci militanlar›n bilin-


9

Say›: 19 P Mart ‘04

Ç›kma Ça¤r›s›d›r! cinde ve yüre¤inde, devrimci bir atmosferin, mücadelenin yükseldi¤i günlerin özlemi olarak yerli yerinde duruyor. Ama art›k, bir ucu, “bahar”a uzan›yor, “k›z›l 1 May›s”a de¤il! 8 Martlar, “kad›nerkek” kavgas›na büründürülen, liberal bir karnavala dönüfltü. Gazi’nin y›ldönümü, düflenlerin an›ld›¤› bir “yas günü” haline geldi. Mart-May›s sürecinin en kritik günlerinden olan Newroz, Kürt dinami¤inin düzenle bar›flt›r›lmas› için yap›lan stadyum flölenlerine çevrildi. MartMay›s süreci, devrimci anlam ve içeri¤ini, militanlar›n bilincinde korusa bile, yaflanan dönemdeki karfl›l›¤›n› üretmekten uzaklaflt›. Düflmanla gö¤üs gö¤üse çat›flmada hiçbir zaman geri durmayan, militan bir

gelene¤e sahip devrimci hareketimiz, bunun ötesinde, gerekli dersleri ç›karmak, kendi eksikliklerini gidermek, Gazi gibi patlamalar›n yafland›¤› ve yaflanaca¤› dönemin gerekleri karfl›s›nda kendini donatmak yoluna gitmedi. Bunun yerine, kendini avutup, bu rüzgar›n devam etmesini bekledi. Oysa gidece¤i yönü çizmeyenlere hiçbir rüzgar›n yard›m etmeyece¤i söylenmifltir ve bu do¤rudur da. Gazi, sundu¤u derslerle bir ileri ç›k›fl ça¤r›s›yd›, gerekleri yerine getirildi¤inde Mart-May›slar› yaratmakla kalmayacak, iktidar yürüyüflü için bir dönemeç haline gelecekti. Gere¤i yap›lmad›¤› için, bu dönemeç ileri do¤ru de¤il, geriye do¤ru dönülmüfl oldu. Halbuki, ne Gazi Ayaklanmas›’n›n

yafland›¤› dönemde, düzene olan öfke ve kinini, proleter araç ve yöntemlerle d›fla vuran devrimci dinamikler ortadan kalkt›, ne de devrimci amaç ve özlemler için mücadele etme iste¤i duyan devrimci militan birikim yok oldu. Bugün, devrimcilere güvensizleflmifl, düzenin yarat t›¤› ideolojik etkinin belirleyicili¤i alt›nda gericili¤in dayanaklar› halinde yozlaflt›r›lmaya çal›fl›lan, ya da Kürt devrimci dinami¤inde oldu¤u gibi, liberal yönelimlerin pefline tak›larak etkisizlefltirilmeye mahkum edilen patlama dinamikleri, birikmeye devam ediyor. Ne düzen, ne de düzeniçi yönelimleri devrimci dinamikleri ehlilefltirme amac›yla pazarlayan liberaller, bu dinamikleri ortadan kald›rmay› baflarabilecek. Ama, yar›nki yeni yükse lifl dönemlerinde, bu defa dönemeci ileri do¤ru dönmek için gereken haz›rl›¤› yapacak devrimciler buna yo¤unlaflmad›¤› sürece, Mart-May›s süreçleri, yüzünü ileri dönemeyecek, takvimlere hapsolmaktan kurtulamayacak!

GAZ‹ AYAKLANMASI GÜNCELD‹R! 12

Mart 1995 gecesi Gazi Mahallesi’nde üç kahvehane ve bir pastanenin taranmas› ve bir Alevi dedesinin öldürülmesi Gazi Mahallesi halk›nda y›llard›r düzene karfl› biriken öfkenin sokaklara taflmas› için bir k›v›lc›m olmaya yetmiflti. Yaln›zca Gazi’de de¤il, baflka emekçi semtlerinde de patlak veren bu öfkeyle birlikte yaflanan ayaklanma, dosta da düflmana da emekçi mahallelerinde biriken öfkenin gücünü göstermifl, düzen güçleri ayaklanma karfl›s›nda savunma durumunda kal›rken, devrimciler de y›llard›r üzerlerinde biriken ölü topra¤›n› atm›fl ve Gazi, 96 1 May›s›yla doru¤a ulaflan bir dönemin bafllang›c› olmufltu. Y›llard›r biriken öfkeyle, verdi¤i kay›plara karfl› düzen güçleriyle çat›flmaktan bir an geri durmayan, bir barikat y›k›l›rken bir baflkas›n› kuran binlerce emekçinin yaratt›¤› Gazi Ayaklanmas›, 12 Eylül döneminden beri iflçi hareketinin ve devrimci hareketin üzerindeki ölü topra¤›n› atmas›, ayaklanan emekçilerin kendi güçlerini görmeleri, s›n›f savafl›m›n›n bir mücadele yöntemi olarak kitlesel ayaklanma ve barikat savafl›n›n yaflanmas› gibi yönleriyle, iflçi hareketi ve devrimci hareket aç›s›ndan hala afl›lamam›fl bir miladd›r. Gazi Ayaklanmas› hala günceldir, çünkü binlerce insan› soka¤a döken öfkenin kayna¤› olan çürümüfl düzen, bugün emekçi semtlerinde kendisine karfl› öfke biriktirmeye devam ediyor ve devletin zor yoluyla oldu¤u kadar, uyuflturucu, fuhufl gibi yollarla gönüllü olarak da bas t›rmaya, sindirmeye çal›flt›¤› bu öfke, her ne kadar bugün kendini güçlü biçimde gösteremese de, Gazi’de oldu¤u gibi küçük bir k›v›lc›m›n bu öfkeyi alevlendirmesi, uzak ihtimal de¤ildir. Bu öfkenin do¤ru kanallara ak›t›lmas›, s›n›f mücadelesi aç›s›ndan bir kazan›m olabilmesi için ç›kar›lacak dersler aç›s›ndan Gazi, zengin bir deneyim sunuyor. Gazi Ayaklanmas›, tafl›d›¤› bütün eksikliklere ra¤men, büyük oranda, ayaklanma s›ras›nda uyumlu bir durufl gösteren devrimcilerin yönlendirmeleri sonucunda baflar›l› olmufl, günler süren kitlesel bir barikat savafl› yaflanmas›na ra¤men çok fazla kay›p verilmeden sonlanm›fl ve bir kazan›ma dönüflmüfltü. Gazi Ayaklanmas›’n›n güçlü etkisi Gazi’yle s›n›rl› kalmam›fl, 95 Mart’›ndan, 96 1 May›s’›na kadar giderek güçlenen devrimci bir atmosfer yaratm›flt›. Gazi Ayaklanmas›’n›n etkisiyle, 80 darbesinden sonra

devrimciler ilk kez 95 1 May›s’›nda alanlara polislere üstlerini aratmadan girmifl, son 15 y›lda birkaç bin kifliyi aflmayan sönük 1 May›s’lar›n cans›z ruhu, 96 y›l›nda Kad›köy’de toplanan onbinlerin devrimci öfkesi ve cüretiyle yerle bir olmufltu. Böyle bir dönemin ilk k›v›lc›m›n› çakan ve devrimci hareketin tarihine bir daha silinmemek üzere kaz›nan Gazi Ayaklanmas›’n›n süreklili¤i neden sa¤lanamad›? Bir zamanlar polislerin, ülkücü faflistlerin giremedi¤i Gazi Mahallesi’nde neden flimdi devlet güçleri ellerini kollar›n› sallayarak geziyor, ülkü oca¤› aç›l›yor, yol boyu birahaneler diziliyor, gençler fuhufl ve uyuflturucuyla düzene ba¤lan›yor? Binlerce insan›n soka¤a döküldü¤ü, devlet güçlerinin kaçacak delik arad›¤›, iflçi ve emekçilerin öfkelerini bütün düzene yönlendirdikleri ve Gazi d›fl›nda baflka emekçi semtlerine de taflan bu öfkenin nedenleri hala o günkü kadar, hatta ondan da güçlüyken, Gazi flimdi neden kaybedilmifl bir mevzi durumunda? Gazi Ayaklanmas›’n›n süreklili¤inin sa¤lanamamas› ve bugüne tafl›nacak daha büyük kazan›mlar›n elde edilememifl olmas›n›n en temel iki nedeni var. Birin cisi, ayaklanmay› yönlendiren devrimcilerin, do¤ru bir s›n›fsal perspektife sahip olmay›fl›d›r. ‹flçi s›n›f›n› y›llard›r fabrikalarda çal›flan, sendikal›, sigortal›, sosyal güvenceli kesimlerle s›n›rlayan, uluslararas› ve ulusal çapta s›n›f›n yap›s›nda gerçekleflen dönüflümlerle, art›k giderek say›lar› artan, sendikas›z, sigortas›z, kay›td›fl› çal›flan iflçileri iflçi s›n›f›n›n içinde görmekte zorlanan devrimci hareketin, Gazi’de iflçi s›n›f›n›n yerine “antifaflist halk”› görmesi bu nedenledir. Oysa, kapitalist üretim sürecinde meydana gelen dönüflümlerle, fabrikada çal›flan, ifl güvencesi ve sosyal haklar› olan, sendikal› iflçilerin say›s› h›zla azal›rken, kay›td›fl› üretimin art›k kapitalist ekonominin can damar› olmas›yla, bütün haklardan yoksun olarak, küçük ve orta ölçekli iflletmelerde örgütsüz flekilde çal›flan iflçilerin say›s› da h›zla art›yor. Giderek kalabal›klaflan, düzenle her düzeyde yo¤un çeliflkiler yaflayan, kaybedecek hiçbir fleyi olmayan ve öfkesini d›fla vurmak için Gazi’deki gibi bir k›v›lc›m bekleyen iflçi s›n›f›n›n bu kesimi do¤al olarak, flehrin göbe¤indeki lüks semtlerde de¤il, iflçi ve emekçi semtleri olan varofllarda yafl›yor. Alevi emekçilerin yan›s›ra, Bulgar ve Yugoslav göçmen iflçilerin de nüfusun

önemli bir k›sm›n› oluflturdu¤u Gazi Mahallesi’nde barikatlardan taflan öfke, iflçi s›n›f›n›n en da¤›n›k, örgütsüz ve s›n›fsal çeliflkilerin yan›s›ra düzenin körükledi¤i di¤er çeliflkileri de derinden yaflayan, s›n›f›n düzend›fl› bir konuma en çok yatk›n olan bu kesimin öfkesidir. Mart 95’te Gazi Mahallesi’nde yaflananlar çok aç›k bir biçimde küçük çapl›, ama etkisi yafland›¤› s›n›rlar› aflan bir iflçi-emekçi ayaklanmas›d›r. Gazi’de ayaklananlar› popülist bir mant›kla yaln›zca mahalle halk› olarak nitelemek, ayaklananlar›n tereddütsüz biçimde iflçi s›n›f› oldu¤unu görememek, iflçi s›n›f›n›n iktidar› hedefi aç›s›ndan bugünün de¤iflen koflullar›nda bizi oldu¤umuz yerden bir ad›m öteye götüremez. Gazi Ayaklanmas›’n›n süreklili¤inin kaybedilmesinin bir di¤er nedeni, devrimci hareketin iflçi s›n›f›n›n yap›s›yla ilgili yan›lsamalar›n›n da bir sonucu olarak, do¤ru bir s›n›fsal perspektifle birleflen bir iktidar perspektifine sahip olmamas›d›r. Gazi sokaklar›nda, barikatlarda öfkesini ve gücünü gösteren iflçi ve emekçilerin siyasal iktidar hedefine yönlendirilememesi bütün bunlar›n bir sonucudur. Gazi’de her ne kadar barikatlar kurmak gibi radikal ve düzeni karfl›s›na alan devrimci bir eylem tarz› kullan›lm›fl olsa da, bunlar geri ve savunmac› bir bilinçle yap›ld›¤› için, örne¤in, Gazi’de ayaklananlara yerel iktidar kurumlar› hedef gösterilemedi. Oysa, ne kadar sürebilece¤inden ba¤›ms›z olarak, Gazi Mahallesi’nde yönetimi ele alacak bir meclisin yahut komitenin oluflturulmas› Gazi Ayaklanmas›’ndan çok daha büyük kazan›mlarla ç›k›lmas›n› sa¤layabilirdi. Böylesine uygun bir durumda, mahalle yerelinde de olsa, iflçi ve emekçilerin kendi yönetim kurumlar›n› oluflturmalar› düflüncesini ortaya atmak ve bu perspektifle hareket etmek, bu kurumlar arac›l›¤›yla polisin, jandarman›n mahalleyi terketmesini talep etmek, iflçilerin ve mahallenin sorunlar›na dair bu kurumlarda kararlar almak, bu kurumlar, üç befl gün de ayakta kalsa, bir özyönetim deneyimi yaflanma s› aç›s›ndan oldukça önemliydi. Ama devrimci hareketin hem bu ayaklanma içinde iflçilerin varl›¤›n› görmekten uzak olmas›, hem de iktidar perspektifinden yoksun olmas›ndan dolay› Gazi, böyle bir deneyimi yaflayamad›. ‹ktidar perspektifinden yoksun olan devrimciler, iflçi s›n›f›n›n mücadele taleplerinin önüne antifaflist talepleri koydular. Oysa iflçi s›n›f›-

n›n iktidar mücadelesi aç›s›ndan, antifaflist taleplerin, iflçi s›n›f›n›n iktidar mücadelesine ba¤lanmas› gerekirdi, tersinin yap›lmas› de¤il. Gazi Ayaklanmas›’n›n, Gazi’nin kazan›mlar›n›n bugüne tafl›namamas›n›n, en belirleyici ve nihai nedeni ise, iflçi s›n›f›n›n iktidar› için mücadeleyi öne koyacak ve bunun süreklili¤ini sa¤layacak devrimci bir önderli¤in eksikli¤iydi. Bu eksiklik kendini, en yak›c› biçimde Gazi’den sonra yükselen devrimci hareketlili¤in süreklili¤inin sa¤lanamamas›nda ortaya koydu. Bugün, varofllar›n o günkünden daha az bir patlama dinami¤i tafl›mad›¤› düflünüldü¤ünde, böyle bir ayaklanma durumunda ne olaca¤› sorusunun cevab› hala belirsizdir. Bu belirsizlik, önder devrimci partinin hala yarat›lamam›fl olmas›yla derinleflse de, aç›k olan, herhangi bir ayaklanma s›ras›nda eylem an›nda biraraya gelen devrimci gruplar›n, ortak bir duruflu bile daha önceden yaratamad›klar› koflullarda, karfl›lar›nda tam bir örgütlülük içinde olan düzen güçleri karfl›s›ndaki kazan›mlar›n›n s›n›rl› olaca¤›d›r. Kahramanca savaflan ve büyük kay›plar verilmeden ayaklanman›n bitmesini sa¤layan devrimcilerin, baflka yerlere yay›lmas›na ve daha büyük kaza n›mlar elde edilmesine önderlik edemedikleri Gazi Ayaklanmas› da, olay›n yak›c›l›¤›yla devrimcilerin oluflturduklar› birlikteliklerin, önceden haz›rl›kl›, net bir duruflu olan devrimci bir önderli¤in yerine ikame edilemeyece¤ini çok net biçimde gösteriyor. Bugün devletin, birahaneleriyle, uyuflturucusuyla, fuhufluyla Gazi’ye girmeye ve oradaki öfkeyi buralara ak›tma ya çal›flmas›, Gazi ruhunun tekrar dirilmesinden korktu¤unun da bir göstergesidir. Biz devrimcilere de burjuva devletin korkular›n› bofla ç›karmak ve Gazi’nin ruhuyla bu topraklar›n her yerinde kurulacak barikatlarla, bu düzenin y›k›laca¤› günü yak›nlaflt›rmak düflüyor. Bunu baflarman›n tek yolu, Gazi’ye iflçi ve emekçileri zehirleyen, öfkelerini boflaltan pisliklerini sokmaya cesaret eden, bu gücü kendinde gören devletin karfl›s›na, ezilen kitlelerin gücüne ve öfkesine güvenle, iflçi s›n›f›n›n iktidar› hedefiyle ondan daha örgütlü ve haz›rl›kl› flekilde ç›kmakt›r. ‹flte o zaman, afl›lmay› bekleyen milad afl›lacak, askeriyle, polisiyle kaçacak delik arayan katil devletin korktu¤u bafl›na gelecek, Gazi ruhu binlerce barikatta ço¤alarak yaflayacak.


10

Say›: 19 P Mart ‘04

Kad›n Eme¤inin Çifte Sömürüsü Sadece Kad›n ‹flçiyi De¤il S›n›f›n Tümünü Vuruyor!

K

apitalist sistemin iflçi ve emekçiler üzerinde giderek yo¤unlaflt›rd›¤› sömürüsü, uluslararas› iflçi s›n›f›n›n yaflam koflullar›n› sefalet derecesine düflürürken, son y›llarda kapitalist üretim sürecinde meydana gelen dönüflümlerin de etkisiyle, say›lar› giderek artan kad›n iflçiler, iflçi s›n›f›n›n bu sömürüden en fazla pay alan kesimini oluflturuyorlar. Kad›n›n erkek karfl›s›nda yüzy›llard›r süren ezilmiflli¤i, s›n›fsal sömürüyle de birleflince, kad›n iflçilerin yaflamlar› geleneksel köleli¤in geçerli oldu¤u zamanlar› arat›r hale geliyor. Kad›n›n ikinci cins olarak görülmesi, s›n›fl› toplumlar ortaya ç›kmadan da baz› toplumlarda görülen bir olgu olsa da, s›n›flar›n ortaya ç›k›fl› kad›n›n bu konumunu pekifltiren bir rol oynad›. Bütün s›n›fl› toplumlarda, evde, tarlada ücretsiz iflçilik yapmaya mahkum edilen kad›nlar, kapitalizmin ortaya ç›kmas›yla, “kad›n›n özgürleflmesi”, “ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas›” yalanlar›yla birlikte evin d›fl›na ç›karak, sanayiye dönük üretimde kitlesel biçimde yer ald›lar. Özellikle kapitalizmin ilk ortaya ç›kt¤› dönemde, kad›nlar›n ücretlerinin erkeklerin ald›¤› ücretin ço¤u zaman yar› s›ndan da az olmas›, kapitalistleri vas›f gerektirmeyen ifllerde, erkeklerin yerine kad›nlar› çal›flt›rmaya yöneltti. Kapitalizmin geliflmesiyle birlikte say›lar› sürekli ar tan kad›n iflçilerin ücretli bir iflte çal›flmas›, kad›nlar›n eve ba¤›ml› hayattan biraz olsun s›yr›lmas›, erkekle birlikte üretime kat›lmas›, ekonomik olarak erke¤e olan ba¤›ml›l›¤›n›n k›smen azalmas› gibi olumlu yönler tafl›sa da, kad›na biçilen geleneksel ev kad›n› ve anne rolünün de¤iflmeden kalmas›, hem evde hem de d›flarda çal›flan kad›n›n yükünü iki kez artt›rm›fl oluyor. Kapitalistlerin ucuz iflgücüne duyduklar› ihtiyaç, onlar› erkek iflgücüne göre daha ucuz ve itaatkar olan kad›n eme¤ine her geçen gün daha fazla yöneltirken, kapitalizmde, kad›nlar›n erkeklerle birlikte eflit koflullarda ifl yaflam›na kat›ld›¤›, kapitalizmin kad›nlar› özgürlefltirdi¤i yalan›, milyonlarca kad›n iflçinin yaflam koflullar›n›n gerçekli¤i alt›nda yerle bir oluyor. Sistemin körükledi¤i cinsiyete dayal› iflbölümünde, erkekler, asli geliri getiren aile reisi olarak görülürken, kad›n›n asli ifli, ev içi ifller olarak görülüyor. Kad›n›n ücretli bir iflte çal›flmas› da, aile reisinin gelirinin yan›na ek bir gelir getirme amaçl› say›l›yor. Böylece kad›n, iflten geriye kalan vaktini de ev içindeki ifllerle harcarken, yapt›¤› ifl kocas›n›n as›l geliri yan›nda, eve katk›da bulunacak bir para getirmek ve zaten görevi olan ev ifllerini, çocuk bak›m›n› yerine getirmek olarak görülüyor. Bu durum, kad›nlar›n ücretlerinin erkeklere göre daha düflük olmas›n›, bir yerden iflçi ç›kar›ld›¤›nda ilk ç›kar›lanlar›n kad›n olmas›n›, kad›nlar hamile kal›nca “verimleri düfltü¤ü için” rahatça iflten at›lmalar›n› da meflrulaflt›rmak için gerekli zemini oluflturuyor. Patron-iflçi iliflkisi içinde iflçi olduklar› için ezilen iflçi kad›nlar, bir kez de kad›n olduklar› için eziliyorlar. ‹flyerlerinde yaflanan her türlü tacize, afla¤›lamaya, daha kötü koflullarda çal›fl›p, daha az ücret almaya kadar herfleye maruz kalan kad›nlar, erkek patronlar taraf›ndan oldu¤u kadar, kad›n patronlar ve erkek ifl arkadafllar› taraf›ndan da eziliyorlar. Kad›n iflçilerin örgütlülü¤e erkek iflçilere göre daha uzak durmas›, patronlar›n bask›lar›na daha çabuk boyun e¤meleri, sigortas›z ve ifl güvencesiz, esnek üretime uygun olarak çal›flt›r›lmalar›n›n daha kolay olmas›, ücretlerinin erkek iflçilere göre düflük olmas›, kapitalist üretim sürecinin de¤iflen koflullar›nda kad›n eme¤i kullanmay› kapitalistler için oldukça cazip hale getiriyor. Son y›llarda esnek üretimin yayg›nlaflmas›yla, ifl güvencesi ve sosyal haklar› olan iflçilerin say›s› azalt›l›rken, sözleflmeli, geçici, k›smi zamanl› ve tafleron firmalara ba¤l› iflçilerin say›s›n›n artmas› gibi de¤iflimleri, yapt›klar› ifl “ek gelir getirme” olan kad›n iflçiler daha çabuk kabulleniyorlar. Ço¤unlukla küçük ve orta ölçekli iflletmelerde, atölyelerde çal›flan kad›n iflçilerin yan›s›ra, kapitalist üretimde ücretli köleli¤in giderek yayg›nlaflan bir biçimi olan evde çal›flma uygulamas›yla da, milyonlarca kad›n, geleneksel mekanlar›na, evlerine, bu sefer ücretli köleler olarak gönderiliyorlar. Kad›n iflçiler aras›nda bütün güvencelerden yoksun, inan›lmaz düflük ücretlerle çal›flan ve en örgütsüz kesim olan evde çal›flan kad›n iflçilerin yaflamlar›, kapita-

lizmde özellikle kad›n eme¤inin sömürüsünün ulaflt›¤› en üst noktay› gösteriyor. Ücretli Köleli¤in Baflka Bir Biçimi: Ev ‹flçili¤i Nerdeyse tamam›n› kad›n iflçilerin oluflturdu¤u ev iflçili¤i dünyan›n her yerinde giderek yayg›nlafl›yor. Bugün tüm dünyada yaklafl›k 250 milyon evde çal›flan iflçi oldu¤u tahmin ediliyor. Esnek üretimin yayg›n bir biçimi olan, “ev eksenli çal›flma” diye de bilinen eve ifl verme uygulamas›yla, milyonlarca kad›n, fabrikalarda, atölyelerde erkeklerin çal›flt›¤› ücretlerin çok alt›nda ücretlerle, hiç bir ifl güvenceleri olmadan, bafl› sonu belli olmayan saatler boyu parça monte etmekten, iplik temizlemeye, ünlü markalara kazak örmekten, etiket yap›flt›rmaya kadar yüzlerce farkl› ifl yap›yorlar. Eve ifl vermenin bu kadar yayg›nlaflm›fl olmas›, özellikle son 30 y›lda kapitalist üretim sürecinde yaflanan uluslararas› dönüflümlerle yak›ndan ilgili. 70’lerde kapitalist sistemde yaflanan krizin etkisiyle, kapitalistler, uluslararas› piyasada rekabet edebilmek için, ihracata yönelik ekonomiye geçilmesiyle, üretimin maliyetini düflürmeye ihtiyaç duydular. Üretimin maliyetini düflürmenin ilk koflulu iflçilerin ücretlerini azaltmak ve ifl saatlerini artt›rmakt›. Bunun yap›labilmesi için, sosyal devlet politikalar› yavafl yavafl ortadan kalkarken, iflçi s›n›f›n›n büyük mücadeleler sonucu kazand›¤› haklar› elinden al›nmaya baflland›. Uluslararas› piyasada rekabetin gün geçtikçe fliddetlenmesi, ucuz iflgücünü rekabet edebilmenin ilk koflulu haline getirdi. Uluslararas› iflbölümünde “geliflmifl” ülkelerde iflgücünün de¤erinin “geliflmemifl” ülkelerden kat kat fazla olmas›, üretimin emek-yo¤un bölümlerinin az geliflmifl ülkelere kayd›r›lmas›n› beraberinde getirdi. Böylece dünya çap›nda üretim yapan birçok büyük firma, üretimlerinin neredeyse tamam›n› iflgücünün daha ucuz oldu¤u bu ülkelere tafl›d›lar. ‹flgücü maliyetinin düflürülmesi için, fabrikalarda yap›lan üretimin altsözleflmelerle fason firmalara verilmesiyle, üretim, kay›td›fl› çal›flan, iflçilerin hiçbir hak ve güvencelerinin olmad›¤› küçük ve orta ölçekli atölyelere tafl›nmaya bafllad›. Üretim maliyetini düflürmek için oluflturulan bu zincirin son halkas›, üretimin önemli bir k›sm›n› özellikle fason atölyeler arac›l›¤›yla evlere tafl›mak oldu. Böylece örne¤in, oyuncak parçalar› monte eden bir iflçi, bu ifli fabrikada yapan bir iflçiye göre çok daha ucuza çal›flt›r›labilir hale geldi. Bugün, tüm dünyada say›lar› yüzmilyonlarla ifade edilen ev iflçilerinin yaklafl›k %95’i kad›n. Genel olarak ücretlerin düflmesi ve iflsizli¤in artmas›yla birlikte, ailede bir kiflinin çal›flmas›n›n geçinmek için yetersiz hale gelmesi, kad›nlar›, ücretleri ne kadar düflük olsa da, eve ifl almaya ve ücretsiz yap›lan ev iflleriyle birlikte, çal›flma saatlerinin s›n›r› olmayan ücretli iflleri yapmaya mecbur ediyor. Art›k tek düflüncesi hayatta kalmak olan, açl›k s›n›r›nda yaflayan milyonlarca ailede, özellikle kad›nlar ve çocuklar, ekmek paralar›n› ç›karabilmek için yak›ndaki bir fabrikadan ya da atölyeden, monte edilecek parçalar ya da temizlenecek giysiler alabilmek için birbiriyle yar›fl›yor. ‹nan›lmaz derecede düflük olan ücretlere itiraz edecek olan olursa, milyonlarca iflsiz onlar›n yerine kar›n toklu¤una çal›flmak için bekliyor. Türkiye’de de evde çal›flan kad›n iflçilerin say›s› giderek art›yor. Özellikle, son y›llarda, Kürdistan’dan gelen yo¤un göçün etkisiyle kalabal›klaflan ve iflsizli¤in, yoksullu¤un had safhada yafland›¤› varofllar, büyük firmalar›n fason ifl vermek için binlerce, milyonlarca iflçiyi bir anda bulabilece¤i zengin bir kaynak sunuyor. Bu zengin kaynak sayesinde saatlerce süren ve oldukça yo¤un emek gerektiren ifller, yaln›zca birkaç milyona yapt›r›labiliyor. Örne¤in, bin tane elekrik prizinin tüm vidalar›n› ç›kararak bozuk olup olmad›¤›n› kontrol etmenin karfl›l›¤›nda en fazla dört milyon kazan›labiliyor. Bugün varofllarda yaflayan milyonlarca kad›n, ço¤u zaman ad›n› bile duymad›klar› ünlü markalara dikifl yap›yor, örgü örüyor, parçalar› monte ediyor, temizliyor vs. Örne¤in, Avrupa sosyetesine özel tasar›mlar›yla ad›n› duyuran Dice Kayek adl› markan›n giysilerine özelli¤ini veren bütün ifllemeler, boncuklu parçalar, Yenisahra’da bir mahallede yaklafl›k 30-40 kad›n taraf›n-

dan yap › l › y o r. F i rm a dan bir yetkili onlara modelleri ve malzemeleri getirip b›rak›yor, kad›nlar, gündüzleri birbirlerinin evinde toplanarak bütün gün iflleme yap›yor ve akflamlar› da evlerinde çal›flmaya devam ediyorlar. Yapt›klar› ifllerin karfl›l›¤›nda, binlerce dolara sat›lan bu elbiselerin en çok emek isteyen k›sm›n› yapan kad›nlar, evlerinin mutfak masraf›n›n bir k›sm›n› karfl›layacak kadar paray› ancak kazan›yorlar. ‹fl yapt›klar› markan›n ad›n› bile duymam›fl olan kad›nlar, saatlerce, günlerce süren emeklerinin sonucunda ortaya ç›kan giysileri, kimlerin, hangi balolarda, davetlerde giyip, göz kamaflt›rd›¤›ndan habersiz, bir gün daha ekmek paras›n› kazanabilmenin kayg›s›yla, hayatlar›n› geçiriyorlar. Bütün renklerin kardeflli¤inden bahseden reklamlar›yla tan›nan ‹talyan markas› Benetton’un, yaln›zca ayr›cal›kl› ma¤azalarda sat›lan kazaklar›n›n büyük bir k›sm›n› Kayserili kad›nlar örüyor. Geliflmifl bir bilgisayar a¤›yla, sat›lan bütün mallar›n kayd› yap›l›p, neredeyse her iki haftada bir de¤iflik ürünler tasarlan›rken, bütün bunlardan haberi bile olmayan Kayserili kad›nlara da “eve ek gelir getirmek için” kendilerine getirilen yeni modellerde kazaklar› örmek düflüyor. Hindistan’da, fiili’de, Bolivya’da, Meksika’da milyonlarca kad›n iflçi, almay› hayal bile edemeyecekleri markalara en pahal›, el yap›m› ürünler üretirken, bunlar›n sat›ld›¤› ma¤azalar›n oldu¤u caddeleri bile hayat lar›nda belki de birkaç kez görüyorlar. Burjuva kad›nlar›n, onlar›n yapt›¤› bir elbiseye verdi¤i paray› kazanmak için, onlar bazen günlerce, hatta aylarca çal›flmak zorunda kal›yorlar. Eve ifl vermenin kapitalistlere sa¤lad›¤› en önemli avantajlardan biri olan iflçilerin da¤›n›kl›¤› ve örgütsüzlü¤ü, kad›n iflçilerin yaflam koflullar›n› daha da kötülefltiriyor. Birbirinden haberdar olmadan, evlerinde çal›flan milyonlarca kad›n asl›nda fark›nda olmad›klar› büyük bir güce sahipler. Ama ev iflçilerinin örgütlenmesi nerdeyse imkans›z görülüyor. Oysa dünyada, ne kadar yetersiz olsa da ev iflçilerinin örgütlenmesini sa¤layan örgütlerin olmas› bunun imkans›z olmad›¤›n› gösteriyor. Bu örgütlerin en bilineni, Hindistan’da, evde çal›flan kad›nlar›n örgütlendikleri SEWA {Serbest Çal›flan Kad›nlar Örgütü). 1972’de kurulan ve evde çal›flan kad›nlar›n iflçi oldu¤unu kabul ettirmek için yedi y›l boyunca mücadele veren bu sendikan›n flu anda, 300 binden fazla kad›n üyesi var. Evde çal›flan kad›n iflçilerin yan›s›ra, sokak sat›c›s› kad›nlardan, tar›m iflçisi kad›nlara kadar, da¤›n›k ve örgütsüz olan genifl bir kesimi örgütleyen sendika, kad›nlar›n, gelir, g›da, ifl güvencesi ve sosyal güvenceden yararlanmalar› için mücadele ediyor. Sendika, kendisinin haz›rlad›¤› bir sosyal güvenlik program›yla, kad›n iflçilerin, hamilelik, bebek bak›m› gibi sorunlar›yla ilgili de çözümler yaratmaya çal›fl›yor. Birbirinden haberdar olmadan, tek bafllar›na evlerinde, ya da baflka yerlerde çal›flan kad›n iflçilerin örgütlenebilece¤inin örnekleri, Filipinler’den, Avusturya’ya, ‹ngiltere’den, ‹spanya’ya kadar baflka ülkelerde de görülüyor. Kapitalizmin daha fazla kar h›rs›yla, ev içi ücretsiz köleli¤in yan›nda, ücretli köleli¤e mahkum etti¤i kad›n iflçiler için de, bütün iflçiler gibi bu sömürü düzenine karfl› savaflman›n tek yolu örgütlenmekten ve kendi gücünü görmekten geçiyor. Kapitalist sistemin her geçen gün daha fazla körükledi¤i kad›n iflçilerin hem kad›n, hem iflçi olarak iki kere ezilmesi, emekçi kad›nlar›n herfleyi yaratan ellerinin ona dayat›lan de¤erlere, biçilen rollere, lay›k görüldü¤ü yaflam koflullar›na isyan edip mücadeleye kat›lmas›yla son bulma y› bekliyor.


11

Say›: 19 P Mart ‘04

TEKELC‹ SERMAYE KEND‹ ÇOCUKLARINI Y‹YOR! sonras›, özellikle Özal döneminde ald›klar› yard›m›n etkisiyle iyice palazlanan Uzanlar’a karfl› yaz aylar›nda bafllat›lan operasyon, grubun 219 flirketine el konulmas›yla en üst noktaya ulaflt›. Star TV çal›flanlar›n›n, maafllar›n› alamad›klar› için hükümet karfl›t› propaganda yaparak açl›k grevine girmesi, Star televizyonu ve gazetesinin yaklaflan seçimler öncesi bol bol yapt›klar› Cem Uzan propagandas›n›n etkili olmas›, Genç Parti’nin AKP’nin yapt›rd›¤› kamuoyu yoklamalar›nda bile AKP’den sonra ikinci parti olarak görünmesi, burjuvazinin egemen kesimlerinin pek ifline gelmedi. Baflbakan’›n Amerika gezisinden sonra yaflanan operasyon, uluslararas› sermayeyle ortakl›¤› olmayan Uzanlar’a yabanc› sermaye taraf›ndan da bir gözda¤› oldu. IMF’nin de destek verdi¤i bu operasyonla, devletin önce ‹mar Bankas›’na, daha sonra Uzanlar’›n bütün flirketlerine el koymas›yla içinde Motorola ve Nokia’n›n da alaca¤› oldu¤u milyarlarca dolar yükün alt›na girmesine bile raz› olundu. Uzanlar›n fabrikalar›n›n elektri¤inin kesilip, üretimin durdurulmas›yla bafllayan süreçte en son bütün flirketlerine el konmas› ve evlerinin bas›lmas›na tekelci burjuvazi ses ç›karmak bir yana, bu operasyonu destekledi. Star televizyonundan, bu ülkenin sermayedarlar›na seslenen Can Atakl›, nas›l olur da, hükümetin fabrikalar›n elektri¤ini kesip üretimi durdurabildi¤ine ve kimsenin buna ses ç›karmamas›na hayretler edip, sonra da cevab› kendisi veriyordu, herhalde buralarda gözü olanlar, bunlardan pay kapmak isteyenler vard› ki, kimse sesini ç›karm›yordu. Asl›nda yaflananlar, en aç›k biçimiyle bulundu¤umuz bölgedeki yeniden paylafl›m kavgas›nda pay›n› art›rmak isteyen Türkiye burjuvazisinin kendi içinde yaflad›¤› it dalafl›n›n do¤rudan yans›mas› oldu. Burjuvazinin egemen kesimlerinin Uzanlar’a karfl› bafllatt›¤› bu operasyonun bafllang›c› aslinda aylar öncesine kadar uzan›yor. Yaz›n bafl›nda Uzan-

80

lar’›n en karl› flirketleri olan ÇEAfi ve Kepez Elektrik’e el konulmas›yla bafllademagojileriyle iflçileri it dalafl›na alet ediyorlar... yan operasyonun bafll›ca motivasyonu, Uzanlar’›n medya gücünü de arkas›na alarak 3 Kalayan bir baflka temel gerçek, uluslararas› sermaye s›m seçimlerinde ald›¤› %7 oyla yeni kurulmufl bir ile bütünleflmeyen hiçbir sermaye grubunun geleceparti için oldukça iyi bir baflar› yakalamas› da gözö¤inin olmayaca¤›d›r.” Devletin el koydu¤u flirketleri nünde bulundurularak, çizmeyi aflmas›n›n engellenucuza kapat›p bu sermaye grubundan da beslenmemesi ve kendisinden büyük sermaye gruplar›n›n ç›yi akl›na koyan di¤er sermaye gruplar›, lefl kargas› karlar›na zarar verecek kadar büyümemesiydi. ÇEkonumuna düflmemek için flimdilik pek talipli gibi Afi ve Kepez’e el konulmas›yla bafllayan süreç, görünmeseler de, yak›n zamanda flirketlerin sat›fl›medyada çarp›t›larak yans›t›lmaya çal›fl›ld›¤› gibi, ne hükümetin yolsuzluklara karfl› mücadelesinden ne de n›n gündeme gelmesiyle burjuvalar›n lefl kargal›¤› yaln›zca AKP’nin Cem Uzan’›n seçimlerdeki baflabütün ç›plakl›¤›yla ortaya ç›kacak. r›s›n› çekememesinden ileri geliyordu. Uzanlar’›n Burjuvalar›n it dalafl› yaln›zca kendi aralar›nda politik ve ekonomik olarak elde ettikleri gücün burkalmad›, burjuvalar›n uflaklar› bütün 盤›rtkanl›klar›yjuvazinin egemen kesimleri aç›s›ndan tehlikeli boyutla, televizyonlardan, gazetelerden sürekli kendi serlara varmas›yla, bu yeni yetme sermaye grubu bamaye gruplar›n›n propagandas›n› yaparak halk› fl›n›n ezilmesini haketmiflti. ÇEAfi ve Kepez’in Çuaç›kça burjuvazinin bir kesiminin taraf›n› tutmaya kurova bölgesinde enerji tekeli konumunda olmas›, ça¤›rd›lar. Devlet paras›na el koydu¤u için çal›flanlaPETK‹M ihalesini kazanan Uzanlar’›n petro-kimya r›n paras›n› ödeyemedi¤inden yak›nan Uzan’›n alan›nda tekelleflme e¤ilimi için bir zeminin oluflmauflaklar›, bütün Star çal›flanlar›n› mutsuz yüzlerle ka s› ve özellefltirmelerde ele geçirilen çimento fabrika lar›yla bu alanda da gücünü artt›rmas› Uzanlar’›n armeran›n önüne geçirip, patronlar›n›n yan›nda yer tan ekonomik gücünün ve niyetlerinin göstergeleriyalarak, çal›flanlar› böyle aç b›rakan devlete atefl püsdi. ÇEAfi ve Kepez Elektrik’e el konmas› da tam da kürdüler ve maafllar›n› istediler. Erdo¤an’›n Uzan Uzanlar’›n PETK‹M ihalesini kazanmas›n›n ard›ndan için “çal›flanlar›n› kullan›yor, maafllar›n› gitsinler gelmiflti. Son bir ayda yaflananlar da, Uzanlar› art›k Uzan’dan istesinler” aç›klamas›na karfl› Uzan’›n bafl bellerini do¤rultamayacak düzeye getirmek aç›s›nuflaklar›ndan Can Atakl› mazlumlu¤un verdi¤i h›rç›ndan burjuvazinin egemen kesimleri için flart olmufll›kla “kimse hazineden para istemiyor, adam›n al›ntu. Operasyonun tamamlanmas›yla, ÇEAfi ve Keteriyle biriktirdi¤i paras› var, üstünde oturdun, ödet pez’e el konulmas›n›n ard›ndan Maya’n›n Temmuz miyorsun” diye devletin zalimli¤ini yüzüne vuruyorsay›s›nda yapt›¤›miz de¤erlendirme bütünüyle do¤du. ruland›: “Devleti arkas›na almayan, onun gücünü kullanmayan hiçbir sermaye s›n›f›n›n gelecegi yokStar çal›flanlar›n›n Uzan’›n gönüllü uflakl›¤›n› tur. Uzanlar, Özal döneminden bafllamak üzere devyapmas› bir yere kadar anlafl›l›r olsa da, elektrik pa letle kurduklar› yak›n iliflki sayesinde k›sa sürede paralar›n›n ödenmedi¤i gerekçesiyle elektrikleri kesilen lazlanm›fl, ama yine di¤er tekellerin deste¤inde devve üretimi duran alüminyum ve çimento fabrikalalet gazab›na u¤rayarak rezil edilmifltir. Bunu tamamr›ndaki iflçilerin bilinçlerinin çarp›t›larak, burjuvalar›n aras›ndaki it dalafl›na dahil edilmesi, üstelik, Gebze Standart Alüminyum fabrikas›nda çal›flan iflçilerin Uzan’› destekleyerek açl›k grevine girmesi, burjuvalar›n demogajilerinin nelere kadir oldu¤unu bir kez daha kendini gösterdi. Arkalar›nda as›l› Türk bayraerkek kavram›na de¤il, kad›n› ve erke¤iyle bütün ¤›n›n önünde, “yabanc› sermayeyle hiç ortakl›k içiburjuvalara çevireceklerdir. Bu yüzden, iflçi kad›nlar, ne girmemifl, hep Türkiye’ye yat›r›m yapan mazlum alanlara yaln›zca kad›n olarak de¤il, en baflta iflçi patron”lar›na arka ç›karak açl›k grevine giren ve ücolarak ve kad›n sorunun çözümü için birlikte mücaretlerini isteyen iflçilerin çarp›t›lm›fl s›n›f bilinciyle içidele edece¤i, bu sorunun çözümü için mücadelede ne girdikleri bu durum, iflçileri suçlaman›n bir vesilesamimi olan iflçi erkeklerle birlikte gidecektir. ‹flte bu durumun hayali bile burjuva kad›nlar›n tüylerini disi de¤il, burjuva ideolojisine bu kadar aç›k olan iflçi ken diken etmeye yetiyor! s›n›f›na, onu gerçek kurtulufla götürecek ideolojiyi Kad›n ve erkek devrimcilerin birlikte kat›larak 8 tafl›yamayan bizlerin ders ç›karmas› için bir vesile olMart’›n mücadele günü oldu¤unu hayk›rd›klar› alansun. ‹liklerine kadar sömürdü¤ü iflçisini arkas›na alalarda, bu günü mücadele ruhundan soyutlayarak, bir rak, onu da ac›nd›rma malzemesi olarak it dalafl›na flenlik havas›na büründürerek, kad›n sorununu diledahil eden Uzanlar’› palazland›ran›n da, onu böyle di¤i giysiyi giyip, özgürce makyaj yapmak ve istedibirdenbire yerin dibine sokan›n da, burjuvalar›n ken¤i saatte sokakta dolaflmak olarak gören baz› femidi aralar›ndaki kavga oldu¤unu, iflçilerin haklar›n›, nistler, erkeksiz bir dünya isteklerini bu günde gerödenmeyen ücretlerini patronlar›n birinin yan›nda çeklefltirmeye çal›flarak erkeklerin alana girmesini yer alarak di¤erine karfl› savaflmas›yla de¤il, bütün elefltiriyorlar. Tabii ki, bütün düzen taraftarlar› da patronlar› karfl›m›za alarak sermaye düzenine karfl› alana erkeklerin girmesinden flikayet halindeler, savaflarak alabileceklerini gösteremedi¤imiz sürece, çünkü alana gelen erkekler, kad›n sorununun çözüböyle olaylar›n yaflanmas› flafl›rt›c› olmayacak. münün kad›n ve erkeklerin birlikte mücadelesiyle çözülece¤ini bilen devrimcilerdir. Adeta bir karnaval Uzanlar’a karfl› bafllat›lan operasyon flimdilik son havas›nda, sakin sakin e¤lenilen bu günde, tabii ki, bulmufl gibi görünse de, bundan sonra neler olacaliberaller, devrimcilerin bu alana kad›n-erkek bera¤›, burjuvalar›n pay kapma yar›fl›n›n gelecek günlerber gelip, bu günün kavga günü oldu¤unu hat›rlatde kimin pisli¤ini ortaya ç›karaca¤› bilinemezse de, malar›n› istemeyecekler. bu düzen y›k›lmadan, kavgan›n sürüp gidece¤i keAma kad›n devrimciler, erkek yoldafllar›m›zla birsin. Bizim hiçbir flekilde bir taraf olmayaca¤›m›z bu likte 8 Mart’›n kavga günü günü oldu¤unu gösterkavgan›n burjuvazinin kendi içinde yaratt›¤› güçsüzmek ve bu günü karnavala çeviren liberallere bu alalüklere müdahil olamad›¤›m›z, bu güçsüzlükleri y›k›n› dar etmek için alanlarda olmaya devam edece¤iz. ma dönüfltüremedi¤imiz ve iflçi s›n›f› için güven ve8 Mart’›n kavga ruhu her ne kadar bugün unutulren bir seçenek olmad›¤›m›z sürece, kitleler sermamuflsa da, çok uzakta de¤il, dünyay› yaratan emekyenin kendi içindeki savafl›m›nda tak›m tutar gibi taçi kad›n elleri, bu güne haketti¤i anlam› geri verecek raf olmaya ve burjuva s›n›f hakk›nda hayaller besleve liberaller kendilerine daha güvenli yerler bulmak meye devam edecek. için bizim alanlar›m›z› terkedecekler

8 MART KAVGA GÜNÜDÜR! Mart, yaklafl›k bir as›rd›r, s›n›fl› toplum yap›s›n›n körükleyerek ço¤altt›¤› ezilmiflliklerine karfl›, kad›nlar›n kendi seslerini alanlarda, eylemlerde duyurabildikleri bir gün oldu. 8 Mart’›n hangi vesileyle Dünya Kad›nlar Günü olarak ilan edildi¤ine dair birçok anlat›m olsa da, bunlar›n ortak noktas› 8 Mart’a iflçi kad›nlar›n ekonomik ve siyasi haklar› için mücadelesinin vesile olmas›d›r. Bu güne anlam›n› veren, New York’lu dokuma iflçisi kad›nlar›n m›, Manhattanl› iplik iflçisi kad›nlar›n m›, yoksa baflka kad›nlar›n mücadelesinin mi bir sonucu oldu¤u de¤il, dünyan›n herhangi bir yerinde kad›nlar›n verdi¤i mücadelenin etkisiyle 1910 y›l›nda, II. Enternasyonal taraf›ndan “Dünya Kad›nlar Günü” olarak ilan edilen 8 Mart’›n bir kavga günü olmas›d›r. Burjuvazi, her türlü arac›yla, bu günü bir kutlamaya çevirmeye çal›fl›rken bugün ›srarla hat›rlanmas› ve hat›rlat›lmas› gereken bu gerçektir. Emekçi kad›nlar›n burjuvaziden mücadeleyle söküp ald›klar› 8 Mart, kad›nlar›n mücadelesiyle özdeflleflen bu tarihine ra¤men, bugün yaln›zca “kad›n kad›na” alanlarda biraraya gelinip, all›-morlu giysilerle kutlanacak bir gün haline getiriliyor. Oysa, bu gün, dünya emekçi kad›nlar›n›n yaln›zca cinsel bask›ya de¤il, bundan ayr›lamayacak olan s›n›fsal ve ulusal bask›ya karfl› da seslerini yükseltecekleri, bugünün iflçi kad›nlar›n mücadelesiyle kazan›ld›¤›n›, 8 Mart’› sahiplenmeye çal›flan burjuvaziye hat›rlatmalar› gereken bir gündür. Burjuva da olsa, cinsel olarak ezildikleri bir gerçek olan burjuva kad›nlar›n sorunlar›yla çok farkl› sorunlar› olan iflçi kad›nlar›n, liberal ve burjuva kad›nlarla birlikte kutlayacak birfleyleri yoktur, aksine, cinsel bask›ya karfl› mücadeleyi s›n›fsal mücadeleyle birlefltirip, öfkelerini genel bir

8


12

Mücadele Tarihimizden

B

Say›: 19 P Mart ‘04

Mart 1965 - Kozlu Madenci Grevi

u topraklarda, iflçi s›n›f› içinde ortak bir mücadele gelene¤ini tafl›makla birlikte, baz› yönleriyle farkl›l›klar tafl›r maden iflçileri. Yeryüzünde ayakta kalabilmek pahas›na, yeralt›n›n damarlar›nda, yüzy›llar sonra bile en ilkel koflullarda yo¤un emek gücüyle çal›fl›r. Dönemin özelliklerine göre, k›sa süren 8 saatlik çal›flmayla daha fazla gün yüzü görmüfl olsa da, ço¤unlukla 12-16 saat çal›flm›fllard›r. Burjuvazinin bafl›na dert olan Mart ay›n›n dönemeçlerinde, maden iflçileri de yerlerini alm›fllard›r. Kozlu, biri 9 Mart 1965 kitlesel greviyle birlikte, yak›n bir tarih olan 3 Mart 1992 grizu patlamas› sonucu yaflanan katliamla gündeme gelmifltir. 1940 y›l›, öteden beri zor koflullarda çal›flan ve yaflayan madencilerin öfkelerinin daha fazla birik ti¤i ve yo¤unlaflt›¤› y›llar›n bafllang›c›d›r. Karartma geceleriyle, karneleriyle anlat›lan k›tl›k ve savafl y›llar›d›r. Savafla aktif olarak girmeyen Türk burjuvazisi, bunun yükünü hem iflçi s›n›f›na y›kmak hem de “iktisadi hamle”lerini h›zland›rmak için, bu koflullar› de¤erlendirerek Milli Koruma Kanunu’nu haz›rlay›p onaylam›flt›r. Sanayi, ticaret ve tar›m›n s›k›ca düzenlendi¤i bu kanunda, 9. madde ile çal›flanlar›n koflullar› a¤›rlaflt›r›lm›flt›r. “Sanayi ve maadin (maden) müesseselerinde ... vatandafllara ücretli ifl mükellefiyeti getirilmifltir...”le bafllayan bu madde yo¤un bir flekilde uygulanm›flt›r, özellikle de maden alan›nda. Madenciler “madenkefllik” olarak tan›mlad›klar› bu dönemde, olabilecek en kötü koflullarda çal›fl›rlar. Çal›flma saatleri (en az 11) 16’ya ç›karken, çocuklar da çal›flm›flt›r. Hatta De¤irmisaz’da hükümlülerin çal›flt›r›ld›¤› cezaevinde, hükümlülerin say›s› artt›r›larak zorunlu çal›flma kapsam›na al›nm›flt›r. 1947’de, bu dönem sona erse de maden iflçileri üzerinde b›rakt›¤› izlerle kalm›flt›r. 1963’te grev ve toplu sözleflme kanununun ç›kmas›yla, birçok yerde grevler bafllar. Kozlu’da grev 9 Mart 1965’te bafllar. Nedeni iflçilerin zam talebinin reddedilmesi ve “mükellefiyet” bitse de, bitmeyen fazla mesailer için ücret ödenmemesidir. Kozlu grevi, 1960’tan itibaren yap›lan en kitlesel grevdir. Sadece kitleselli¤iyle de¤il, Kordon, Kilimli ve di¤er ocaklara da s›çramas› ve askeri birliklerle gerçekleflen çat›flmalar›yla farkl› bir niteliktedir. 2 iflçi kavga alan›nda düfler, 10 yaral› vard›r. Öyle ki çat›flma yerinde 2000 mermi kovan› bulunmufltur. Askeri ve jandarma birliklerinin yan› s›ra, askeri uçaklar taraf›ndan desteklenen bu sald›r›lara ra¤men, grev di¤er bölgelere de s›çram›flt›r. Geçmiflten beri resmi sendika Türk-‹fl’le aras› iyi olmayan maden iflçileri, sendikan›n grevi desteklememesine öfkelenmekle birlikte, sald›r›lar› meflrulaflt›rmak amac›yla, “komünistlerin k›flk›rtt›¤› bir iflçi hareketi” diye aç›klama yapan ‹çiflleri Bakan›na da sert tepki gösterirler. Ki, Türk-‹fl, 1963’te antikomünist kervana kat›lmakta kusur etmeyerek, Ankara’da iflverenlerin de destekledi¤i büyük bir “anti komünist miting” yapar. Bütün hummal› çal›flmalara ra¤men kat›lan iflçi say›s› 2-3 bindir. Türk-‹fl’in maden iflçileri üzerinde etki olma çabalar› baflar›s›zl›kla sonuçlanmaya mahkum olmufltur. Türk-‹fl’le yollar› ayr›lan iflçilere destek üniversitedeki devrimcilerden gelir. Ankara’da yasaklanmas›na ra¤men, devrimci ö¤renciler 17 Mart’ta Kozlu grevini destekleyen bir miting yaparlar. Devletin yürüttü¤ü komünizm karfl›t› kampanyaya karfl›, anti-emperyalist bir özle desteklerini ortaya koyarlar. Bunun sonras›nda devrimcilerin, özellikle üniversitede yeni gelen devrimci kufla¤›n, iflçi s›n›f›yla daha fazla yan yana geldi¤i, maden iflçilerinin sorunlar›n›n daha fazla güncelleflti¤i, grevlerin artt›¤› bir dönem bafllar. Zonguldak’› kapsayan bu hareketlenme ileriki y›llarda da dönemsel duraklamalara ra¤men devam edecektir. Bu dönem birçok eksiklikleri, amatörlükleri tafl›sa da, devrimci

hareketin ve iflçilerin birlikte savafl›mlar›n›n deneyimleriyle dolu olmufltur. Maden iflçilerinin çal›flma ve yaflam koflullar›n›n zorluklar›, Türk-‹fl’e, devlete ve iflletmecilere karfl› kendili¤inden geliflen bir güvensizlik oluflturmaktayd›. 3 Mart 1992, grizu patlamas›nda 263 maden iflçisinin yaflam›n› kaybetti¤i bir gün olarak iflçilerin öfkelerinin artt›¤› bir dönemeç oldu. Ancak bugün yine “mükellefiyet” dönemlerini aratmayacak koflullar hüküm sürmekte. 16’ya varan çal›flma saatleri ve al›nmayan güvenlik önlemleri sonucu ha yat›n› kaybeden iflçilerin say›s›n›n üstü örtülmeye çal›fl›l›yor. Özellefltirme ile birlikte tafleron flirketlerin geneli bu flekilde çal›fl›yor. Parçalanarak küçülen bu flirketlerde tüm olumsuzluklar bir tarafa, iflçi ücretlerini ödememek için de baz› yöntemlere baflvuruluyor. Bunlardan biri de flirketin ilk yapt›¤› ön kaz› çal›flmalar›nda, henüz kömür ç›kmad›¤›

için kar elde edilemedi¤i, bu yüzden maafllar›n bir süre verilemeyece¤i üzerine kuruluyor. Tabi kömür ç›kmaya bafllay›nca bu sürede çal›flan iflçiler ücretleri ödenmeden iflten at›l›yor ve yerine yenileri al›n›yor. Daha birçok olumsuzluklar› yaflayan maden iflçileri dünden daha fazla biriktiriyor öfkesini. Ayn› zamanda dünden daha fazla ihtiyac› var örgütlenmeye. Birçok sektörde iflçilerin ortak mücadelesinin önüne engel olarak ç›kan tafleronlaflmaya karfl› savaflmak için, tüm iflçilerin iflsizlerin taleplerinin ortaklaflt›racak ba¤›ms›z bir örgütlenme ve talepler etraf›nda birleflmek zorunlu. Daha önemlisi, bunun öncüsü olacak olan devrimcilerin de, ba¤›ms›z bir s›n›f siyaseti temelinde birlefltirilmesidir. Bu, dün Kozlu’da devrimcilerin eksiklikleriyken, bugün bizler için yaflamlar›n› çat›flmada ve patlamalarda yitiren iflçileri anarken ç›karmam›z gereken bir derstir.

Varofllarda Yoksullukla Birlikte Öfke de Birikiyor! zenlerinin devam› için, ucuz, sosyal güvencesiz ve eçti¤imiz aylarda, D‹E’nin aç›klad›¤› rakamlarla, Gekonominin örgütsüz emekgücüne her gün daha fazla ihtiyaç dudüzeldi¤ine, yoksullar›n art›k milli

gelirden daha fazla pay ald›¤›na dair haberler ortal›kta dolafl›p duruyordu. Herhalde sonradan burjuva medya bu yalanlar›n iyice ayyuka ç›kmas›ndan utan›r oldu, bu haberlerin ard› arkas› kesildi. Yoksullu¤un azald›¤›na, ekonominin yoksullar›n lehine düzeldi¤ine dair ortal›kta dolaflanlar, yine kendilerinin yapt›¤› bir araflt›rmayla yoksullu¤un ne boyuta ulaflt›¤›n› gösterdiler. ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi APK Daire Baflkanl›¤› taraf›ndan 27 varoflta “Alt Sosyo-Ekonomik Gruplar” ad› alt›nda yap›lan araflt›rman›n “çarp›c›” sonuçlar› medyan›n hafif flaflk›nl›k nidalar›yla herkese duyuruldu. Kapitalizmin her geçen gün yoksullu¤u artt›rd›¤›, servet-sefalet kutuplaflmas›n›n böylesine derinleflti¤i bir dönemde, yap›lan araflt›rmadan ç›kan sonuçlar, bu gerçe¤i yaflayanlar ve bunlar› bilenler aç›s›ndan hiç de flafl›rt›c› de¤ildi. Araflt›rman›n sonuçlar›na göre varofllarda yaflayan ailelerin %92’sinin toplam gelirleri 500 milyonun alt›nda ve her befl kifliden dördü açl›k s›n›r›n›n alt›nda yafl›yor. “Kendinizi hangi gelir grubundan hissediyorsunuz?” sorusuna anket yap›lanlar›n %69.6’s› yoksul, yüzde 16.5’i açl›k s›n›r›nda cevab›n› vermifl. Zengin olmak için ne kadar gelire sahip olmak laz›m sorusuna verilen cevaplardan ise, cevap verenlerin %16.8’inin yoksulluk hatta açl›k s›n›r›n› bile zenginlik olarak alg›lad›¤› ortaya ç›km›fl. Varofllarda yaflayanlar›n neredeyse yar›s› e¤itim ve sa¤l›¤a tek kurufl para harcam›yormufl. Ne kadar da flafl›rt›c›, ‹stanbul’un varofllar›nda insanlar çorba ve makarnayla besleniyormufl, et yiyemiyormufl! Bütün bu sonuçlar›, burjuva medya, sanki baflka türlü bir sonuç beklemek mümkünmüfl gibi biraz flafl›rarak, yoksulluk foto¤raflar› ve görüntüleri eflli¤inde bizlere sundu, kitleler kendi yaflad›klar› sefaleti biraz daha do¤allaflt›rd›lar, sonra bütün bunlar, di¤er araflt›rmalar, istatistikler, görüntüler gibi k›sa sürede ekranlardan, gazetelerden silindi. Burjuvalar, varofllarda araflt›rmalar yapmay›, gerçekleri rakamlara gömüp, yaflananlar› kitlelerin gözünde iyice do¤allaflt›rmay› çok iyi beceriyorlar. Milyonlarca iflçinin yaflad›¤› varofllarda, neden her befl kifliden dördünün açl›k s›n›r›nda yaflad›¤›ndan, patronlar, iflçilerin bir ayl›k ücretiyle bir akflam yeme¤i yerken, iflçilerin neden aylarca et yiyemedi¤inden ise hiç bahsetmiyorlar. Bahsetmiyorlar, çünkü bütün bunlar, burjuvalar›n çürümüfl düzenlerinin sonuçlar›d›r. Bitmek tükenmek bilmeyen kar h›rs›yla, her geçen gün ücretlerin düflmesiyle, iflsizli¤in artmas› ve sömürünün yo¤unlaflt›r›lmas›yla ayakta duran kapitalist sistem, bugün milyarlarca iflçi ve emekçiyi sefalete sürüklüyor. Dünyan›n her yerinde, flehrin vitrinlik semtlerinin d›fl›na itilen milyarlarca insan›n yaflad›¤› varofllar, kaybedecek hiçbir fleyleri kalmam›fl iflçilerin sefalet içindeki yaflamlar›na ev sahipli¤i yap›yor. Dü-

yan burjuvalar için varofllar, yedek emek gücü deposu iflsizleriyle, bütün haklardan yoksun flekilde, kay›td›fl› çal›flt›rabilecekleri ve onlar›n sayesinde uluslararas› piyasada rekabet edebilecekleri iflçilerle dolu. Özellikle 1970’lerden beri, kapitalist sistemde meydana gelen uluslararas› çaptaki dönüflümler, varofllarda biriken, s›n›f›n en örgütsüz, en ayr›cal›ks›z kesimlerinin giderek say›ca ço¤almas›n› beraberinde getiriyor. Kapitalist flirketlerin, uluslararas› alanda rekabet edebilmeleri için ucuz iflgücüne duyduklar› ihtiyaç, iflgücünün de¤erinin görece fazla oldu¤u ülkelerdeki flirketlerin bu ülkelerdeki fabrikalar›n› kapatarak, üretimi iflgücünün daha ucuz oldu¤u ülkelere kayd›rmalar›na neden oluyor. Fabrikada çal›flt›rd›¤› kay›tl› iflçinin, sendika, sigorta, 8 saatlik iflgünü gibi haklar›ndan dolay› karlar›n›n azalmas›n› istemeyen kapitalistler çözümü, üretimin büyük k›sm›n› varofllarda yo¤unlaflm›fl olan, kay›td›fl› çal›flan, iflçilerin uzun saatler boyu, hiçbir hakka sahip olmadan düflük ücretlerle çal›flt›r›ld›¤› küçük ver orta ölçekli iflletmelere kayd›rmakta buluyorlar. Kapitalistlerin daha çok kar edebilmesi için, gününün yar›s›n› ancak kar n›n› doyurabilecek kadar bir ücret için karanl›k atölyelerde geçiren iflçilerin yaflam koflullar› bu yüzden giderek kötülefliyor, varofllarda her an patlamaya haz›r bir öfke gün geçtikçe derinden derine kabar›yor. ‹flte burjuvalar›n, patlamas›ndan korktuklar› bu öfkenin kayna¤›n›, bu çürük düzenin nas›l iflledi¤ini, yaflanan dönüflümleri do¤ru anlamak ve sindirilmeye çal›fl›lan bu öfkeyi do¤ru kanallara ak›tmak, bugün üzerinden atlanamayacak bir sorumluluk olarak omuzlar›m›zda duruyor. Milyonlarca proleterin yaflad›¤› varofllarda yaflananlar, gelecekte s›n›f çat›flmalar›n›n buralarda yo¤unlaflaca¤›n› ve bugünden, iflçi s›n›f›n›n bu kesimleri için do¤ru örgütlenme pratiklerini gelifltirmenin gereklili¤ini art›k gözlerimizin içine sokarak gösteriyor. Bütün dünya çap›nda, servet-sefalet kutuplaflmas›n›n had safhaya vard›¤›, günde 25 bin insan›n açl›ktan öldü¤ü, iflsizli¤in kapitalizmin tarihinde en yüksek rakamlara ulaflt›¤› bu günlerde, dedi¤imiz gibi, kapitalistlerin ba¤›rarak yayd›klar› sefalet rakamlar›, görüntüleri bizi hiç de flafl›rtm›yor. Bizim için üzerinde düflünülmesi gerekli olan, milyarlarca insan için y›k›m anlam›na gelen bu düzenin, hala nas›l olup da ayakta durabildi¤i, herfleyi yaratan, üreten, ama hiçbirfleyden yararlanamayan öfkeli ellerin, bu kölelik düzenini nas›l olup da y›kamad›¤›d›r. Bugünden sonra, bu düzenin yaratt›¤› y›k›m› görmek için, art›k daha fazla istatisti¤e, daha fazla sefalet görüntüsüne ve bunlar› görüp de flafl›rmaya ihtiyac›m›z yok, ihtiyac›m›z olan varofllarda biriken öfkeyi bu düzeni y›kacak flekilde örgütleyerek burjuvalar› flafl›rtmak, bu öfkenin gücünü göstermektir.


13

Say›: 19 P Mart ‘04

Bolivya’da Yeni Bir Ayaklanma Kap›da, Mesa’n›n “Vakti Doldu” Bolivya’da geçen y›l›n Ekim ay›nda yaflanan ayaklanman›n ard›ndan Lozada hükümeti devrilmifl, muhalif bakan Mesa’n›n yeni bir hükümet kurmas›yla ayaklanma bir süreli¤ine dinmiflti. Ayaklanan iflçilerin ve yoksul köylülerin örgütleri, Mesa hükümetine taleplerini bildirmifl ve hükümete bu yönde ad›mlar atmas› için üç ayl›k bir süre vermifllerdi. Geçen süre içerisinde elbette ki köklü bir de¤iflim olmad›. Gidenin yerine gelen yeni burjuva hükümet, ufak tefek düzeltmelerle ayn› politikay› izlemeyi sürdürdü. Ocak ay› sonunda yapt›¤› ulusal toplant›da, Bolivya ‹flçileri Birli¤i (COB) hükümetin üzerindeki bask›y› art›ran kararlar ald›. Bu kararlara göre iflçiler, ücret art›fl› ve ayaklanman›n di¤er taleplerinin yan›s›ra, Bolivya Madencilik fiirketinin ve Bolivya Petrol ‹flletmesi’nin iflletilmesinin iflçi denetimi alt›nda yeniden yap›land›r›lmas›n› talep ediyorlar. Esas önemlisi, toplant›da, hükümetin bu talepler yönünde ad›m atmamas› durumunda, iki hafta içerisinde hükümete karfl› yeni bir seferberli¤e giriflilip bir politik mücadele cephesinin oluflturulmas›, süresiz grev ilan edilmesi, sokaklara ç›k›p yol kesme eylemlerinin gerçeklefltirilmesi karar alt›na al›nd› ve eylemlerin bu sefer parlamentoyu kapat›p iktidar› ele geçirmeye yönelece¤i ilan edildi. Maden iflçilerinin ço¤unlukta oldu¤u COB, Ekim ayaklanmas›n›n örgütlenmesinde belirleyici olmufl, ayn› zamanda Bolivya’n›n s›n›f mücadelesi tarihinde köklü yere sahip bir örgüt. COB ile birlikte, yoksul köylülerin örgütlerinden Yerli ‹flçiler Birli¤i’de, bu toplant›da ç›kan kararlar do¤rultusunda taleplerin ilerletilmesinden ve gerekirse yeni bir ayaklanmaya giriflilmesinden yana. Ekim’deki ayaklanman›n örgütleyicilerinden Sosyalizme Do¤ru Hareket (MAS) ise, böyle bir ayaklanma girifliminin ve parlamentonun kapat›lmas›n›n darbeye davetiye ç›karmak anlam›na gelece¤ini, bunun da ABD’nin ifline yarayaca¤›n› söyleyerek flimdiki hükümete deste¤ini sürdürece¤ini ilan etti. MAS, koka üreticisi yoksul köylülerin örgütü ve genifl bir kitle deste¤ine sahip. MAS’›n lideri Evo Morales, önceki seçimlerde bütün muhalefetin deste¤iyle önemli bir oy alm›fl, Lozada’n›n en büyük rakibi olmufltu. Ayaklanmada da öne ç›kan MAS flimdi ülkede istikrar›n sa¤lanmas› için Mesa’n›n kalmas› gerekti¤ini düflünüyor. Bu, ayaklanman›n ard›ndaki güçlerin düne göre daha parçal› hale gelmesi anlam›na geliyor ve bir bak›ma beklenmeyen bir durum da de¤il. Bolivya’da

22 fiubat Mitingi

Muhalifli¤i Aflamayan Eylem Çizgisi Öfkeyi de Eritti

emel olarak, KESK, D‹SK, Türk-‹fl ve TMMOB’un ça¤r›s›yla, kamu yönetimi temel kanununa karfl›, Adana, Samsun, Diyarbak›r, Antalya ve ‹stanbul’da 21 ve 22 fiubat’ta bölge mitingleri düzenlendi. Biz de, 22 fiubat’ta Ça¤layan’da yap›lan mitinge, PTT iflçileriyle birlikte, Enerji Yap› Yol-Sen pankart›n›n arkas›nda, “kahrolsun ücretli kölelik düzeni”, “tam ücretli 6 saatlik iflgünü, 4 vardiya”, “özgürlük savaflan iflçilerle gelecek” ve “tek bir iflyeri sendikas›z, tek bir iflçi örgütsüz kalmas›n” yaz›l› dövizlerimizle kat›ld›k. Biz de, bu yasan›n devletin yeniden yap›lanmas›n›n bir parças› oldu¤unu ve buna karfl› müccadelenin ayr›cal›klar için de¤il, iflçi s›n›f›n›n ortak ç›karlar› için olmas› gerekti¤ini vurgulad›¤›m›z özel say›m›z›n yayg›n biçimde da¤›t›m›n› yapt›k. Bir iki grup d›fl›nda, özel say› ya da bildiri da¤›tan kimsenin olmamas›n›n da etkisiyle, özel say›m›z ilgi gördü. Çeflitli fliarlar›m›z›n yaz›l› oldu¤u

T

burjuvazinin uygulad›¤› IMF ç›k›fll› politikalarla y›k›ma u¤rayan köylülü¤ün düzen karfl›tl›¤›, küçük burjuva önderliklerin ard›nda sallant›l› ve karars›z bir karakter tafl›yor. Bu tereddütlerin ortadan kalkmas› ise, sadece yeni hükümetin göz boyay›c› önlemlerinin maskesinin düflmesiyle de¤il, bundan daha fazla, ayaklanmaya bir siyasal iktidar perspektifi kazand›racak bir devrimci önderli¤in, genifl iflçi ve yoksul köylü kitlelerini iktidar için haz›rlamas›yla olacak. Bolivya’da ayaklanma içerisinde oluflan meclis türü örgütler somutunda böyle bir haz›rl›¤›n nesnel altyap›s› olsa da, devrimci bir politik s›n›f örgütünün yoklu¤u hala belirleyici faktör. Son olarak bu geliflmelerin ard›ndan, Devlet Baflkan› Carlos Mesa yeni bir “ekonomik istikrar” program› ilan etti. Programda petrol flirketlerine ve mali piyasa ifllemlerine konulacak yeni vergiler, kongre üyelerinin maafllar›n›n azalt›lmas›n› kapsayan tasarruf önlemleri var. Ayr›ca, IMF’nin talep etti¤i benzin zamlar› ve do¤algaz fiyatlar›n›n “serbest piyasaya b›rak›lmas›” fleklindeki önlemler de programda yer alm›yor. Petrol ve do¤algazda özellefltirmenin yolunu açan yasalar›n kald›r›lmas›ndan söz ediliyor. Bunun yan›nda kamu harcamalar›nda da yüzde 5’lik kesintiye gidilecek. Bütününe bak›ld›¤›nda, bu program›, iflçilerin bask›s› karfl›s›nda hükümetin att›¤› bir geri ad›m olarak anlamak mümkün. Ancak bu program›n küçük burjuva ulusalc› ö¤eleri daha da karars›zlaflt›r›p düzene ba¤lamak yönündeki ifllevini görmezden gelip, bunun kal›c› bir kazan›m oldu¤unu düflünmek, büyük bir yan›lg› olacakt›r. Nihayetinde Güney Amerika yenilgiye veya kesintiye u¤rayan, yeniden yükselen ayaklanmalarla kaynayan bir kazan olmaya devam ediyor. Burjuvalar kendi cephelerinden çürümüfl düzenlerini ayakta tutmak için seferber olmufl durumdalar. Hem bir tak›m reformcu politikalarla y›¤›nlar›n tepkilerini yumuflat›p amac›ndan sapt›rmaya çal›fl›yorlar. Hem de, en son Brezilya, Arjantin ve fiili genelkurmaylar›n›n, k›tada istikrar›n sa¤lanmas› için müdahale edecek bölgesel bir gücün oluflturulmas›n› tart›flt›klar› üçlü toplant›da oldu¤u gibi, k›tada patlayacak bir devrimi bo¤acak askeri haz›rl›klar› planlamaktan geri kalm›yorlar. Tüm k›tada iflçi s›n›f› ve devrim cephesi aç›s›ndan devrim için haz›rl›¤›n en temel unsurunu ise, devrimci bir s›n›f önderli¤inin yarat›lmas› oluflturmaya devam ediyor.

kufllamalar›m›z› da alan›n her tarf›na yapt›k. Kat›l›m›n birkaç bini geçmedi¤i mitingdeki cans›z hava, devletin yeniden yap›lanma yasas›na karfl› tepkilerin nas›l c›l›z kald›¤›n› ve muhaliflik s›n›rlar›n›n ötesine geçmeyen bu tarz eylem ve mitinglerle tepkilerin nas›l eritildi¤ini gösterdi. 6 Mart’ta Ankara’da düzenlenecek olan merkezi mitingin de, say›ca fazla olmak d›fl›nda, bölge mitinglerinden içerik olarak pek farkl› olmayaca¤›n› tahmin etmek zor de¤il. ‹stanbul mitinginin de bir kez daha gösterdi¤i gibi, sermayenin sald›r›lar›na muhalifli¤i aflamayan, iflçi s›n›f›n›n tepkilerini eriten sendikalar yan›t oluflturam›yor, sald›r›lar› geri püskürtmek için iflçi s›n›f›n›n ortak ç›kar ve talepleri etraf›nda örgütlenen eylemli bir mücadele çizgisine ihtiyaç var. Burjuvazinin kendini yeniden üretmesinin karfl›s›nda ancak böyle bir mücadeleyle, iflçi s›n›f› kaybetmekten kurtulup kazanmaya bafllayacak.

dünya sömürüye ve zulme vura vura dönüyor ‹spanya’da Tersane ‹flçisi Eylemde ‹spanya’da ülkenin en büyük gemicilik flirketi olan devlete ait Izar flirketinde iflçiler bir ayd›r grevde. Ücret art›fl› talebiyle bafllayan grevde hükümet zam talebini kabul etmedi¤i gibi, önümüzdeki 4 y›l içerisinde flirketin bir çok tesisini kapatmay› planlad›¤›n› aç›klam›fl, hükümetin bu tavr› üzerine iflçiler flirkete ait bir tesisi iflgal etmiflti. Bunun yan›nda, geçen y›ldan bu yana di¤er tersanelere yay›lm›fl durumdaki hareketlilik de, bir kaç günlük grevlerle, k›smi ifl b›rakmalarla ve sokak eylemleriyle yükselmeye defvam ediyor. Geçen ay, önce bir hafta içerisinde iki gün boyunca eylemli ifl b›rakmalar gerçekleflti. Sevilla ve Cadiz kentlerinde yolu ve köprüleri barikatlarla kesen iflçilere polisin sald›rmas›yla uzun süren çat›flmalar ç›kt›. Polisin püskürtüldü¤ü çat›flmalarda, 50’ye yak›n yaral› oldu¤u aç›kland›. Sonraki günlerde ise, polisin Izar iflçilerinin grev s›ras›nda iflgal etti¤i tesise sald›rmas›yla yeni bir hareketlilik yafland›. Bu sald›r› iflçilerin fliddetli direnifliyle karfl›land›. ‹flçiler kendi yapt›klar› küçük roketleri ateflleyerek, polise tafl ve civata atarak karfl›l›k verdi. Direnifli desteklemek için greve ç›kan di¤er iflçiler ile birlikte, baflka bölgelerdeki grevci Izar iflçileri de, Sevilla yak›nlar›nda bir karayolunda, bir minibüsü yak›p yolu keserek eylem yapt›lar. Cadiz kentinde de yol kesme eylemleri yap›ld›. UGT konfederasyonuna ba¤l› metal iflçileri sendikas›, son eylemlerde 40 iflçinin yaraland›¤›n› bildirdi. Eylemlerde 12 de polis yaralanm›fl. Eylemlerin ard›nda ülkenin kuzeyinde La Coruna kentinde toplanan binlerce tersane iflçisi protesto yürüyüflü gerçeklefltirdi.

‹stanbul’da Cesur Çuval ‹flçilerinin Direnifli Sürüyor! Geçti¤imiz ay, ‹stanbul Yakac›k’ta bulunan Cesur Çuval fabrikas›nda çal›flan 250 iflçiden 170’i D‹SK/Tekstil sendikas›na üye olunca, patron iflçilere geri ad›m att›rmak için 50 iflçiyi iflten atm›flt›. Bunun üzerine direnifle geçen iflçilerin, fabrikaya sendika sokma mücadelesi hala devam ediyor. ABD, ‹srail, ‹ngiltere gibi ülkelere ihraç mal› üreten fabrikada, uzun ifl saatleri boyunca, sigortas›z çal›flan iflçiler, patronun bask›lar›yla 25 kifli sendikadan istifa etse de, sendikay› fabrikaya sokmaya kararl› görünüyorlar.

Adana’da BOSSA Tekstilde Eylem! Sabanc›’ya ba¤l› Adana BOSSA Tekstil fabrikas›nda çal›flan iflçiler, patronun 400 iflçiyi iflten atma karar›n› protesto etmek için bir süredir eylemlerini devam ettiriyorlar. Geçti¤imiz ay, D‹SK/Tekstil sendikas›nda örgütlenen tafleron iflçiler, iflten atmalara karfl›, Akbank’›n içinde eylem yaparak Sabanc›’y› protesto ettiler. Sendika iflten ç›karmalara izin vermeyeceklerini söylese de, mücadelenin zay›fl›¤›, patronun iflçi ç›karmaya bafllamas›n› engelleyemedi. ‹flçiler ve sendika, iflten atma sald›r›s›na güçlü bir cevap veremedikleri durumda, patronun yavafl yavafl bütün iflçileri iflten ataca¤› görülüyor. Bu sald›r›ya karfl› savaflman›n yolu, BOSSA iflçileri için de, tafleron ve kadrolu iflçilerin ortak mücadelesinden geçiyor.

fiiflecam ‹flçileri Fiili Grev ‹stiyor! Kristal-‹fl’e üye 5000 iflçinin 9 Aral›k’ta yapmay› planlad›klar› greve erteleme karar› veren hükümet, mahkemenin bu karar› bozmas›n›n ard›ndan 30 Ocak’ta bafllayan grevin ikinci haftas›nda, bu sefer de “genel sa¤l›¤› ve milli güvenli¤i bozucu nitelikte” odu¤u gerekçesiyle, ikinci kez grevi erteledi. Bunu›n üzerine ifllerine geri dönen iflçiler, üretimi yaklafl›k yar›yar›ya düflürdüler. Grevin ertelenme karar›na oldukça tepkili olan iflçiler, fiili grev yap›las›n› istiyor. ‹flçilerin örgütlü oldu¤u Kristal-‹fl ise, iflçilerin bu talebine yan›t vermek yerine, çözümü yine Dan›fltay’a dava açarak, yasal yollardan mücadeleyi sürdürmekte buldu.


14 Á

Say›: 19 P Mart ‘03

Bafltaraf› 3. Sayfada

Muhtarl›k Seçimi Kimin Seçimi? yereldeki en küçük denetim ayg›t›d›r. Devletin en yak›n›m›zdaki koludur. fiimdi bunu daha yak›ndan inceleyebiliriz. Asl›na bak›l›rsa köy muhtarlar› ile flehir ve kasaba muhtarlar› farkl› sorumluluklara ve yetkilere sahip. Ancak, bugün sol hareketin gündeminde olan flehir ve kasaba muhtarlar› ile ilgili seçimler oldu¤u için, temel olarak bunun üzerinde duraca¤›z. Muhtarlar›n temel sorumluluklar›ndan bafllayal›m “Madde 31) Nüfus kanunu hükümlerine göre muhtar ve ihtiyar heyetinin görece¤i ifl ler flunlard›r: a- Kendilerini nüfus sicillerine kay›t ettirmemifl olanlara b- Hüviyet cüzdan›n› kaybedenlere c- Do¤um vakalar›n› nüfus idarelerine bildirmekle mükellef olanlara d- Ölüm vakalar› için nüfus dairelerine e- Yer de¤ifltirmelerin kütüklere kayd› için alakadara... ‹lmuhaber vermek.” (fiehir ve kasabalarda mahalle muhtar ve ihtiyar heyetleri teflkiline iliflkin kanun, Kanun no: 1541) Görüldü¤ü gibi herkesin devletle ifllerinde s›k s›k ihtiyaç duydu¤u ifllemlerden, devlet muhtar› yetkili k›l›yor. Devlet örgütlenmesinin yereldeki en küçük biriminin onay› olmadan devlet kurumlar›nda hiçbir ifllem gerçekleflmiyor. Asl›nda bu yetkiler muhtarlar›n yetkilerinin en çok bilinen k›sm›n› oluflturuyor. ‹flin kötü taraf› ise muhtarlar›n sorumluluklar›n›n bununla s›n›rl› oldu¤unun zannedilmesinde. 1980 öncesi s›k s›k ve sonras›nda ara s›ra duyulan devrimcilerin “muhbir muhtar cezaland›rma” eylemlerini bilmeyen yoktur. Yaln›z burada devrimcilerin muhtarlar› fazladan bir muhbirlik yapt›klar› için de¤il, muhtarl›k sorumluluklar›n› tam olarak yerine getirdikleri için cezaland›rd›klar›n› hat›rlamakta yarar var. Devlet muhtarl›k birimini, her anlam›yla istediklerini yerine getiren bir kurum haline getirerek yerelde yetkili k›l›yor. Bir örnek verecek olursak: “13- Mahalleye girdi¤ini haber ald›¤› hüviyeti meçhul ve flüpheli flah›slar hakk›nda zab›taya haber vermek.” Görüldü¤ü gibi, bu yasa ile muhtarlar yerel güvenlik birimi olarak çal›flmaktad›r. Muhtar›n görevi bundan ibaret de¤il. Burjuvazinin “namus borcu” olarak da adland›rd›¤› “vatan borcu”, di¤er bir ifadeyle askeri tutsakl›k, söz konusu oldu¤unda da muhtarlara epey görev düflüyor. Sorumlusu bulunduklar› bölgede askerlik ça¤›na gelmifl gençlerden muhtarlar sorumlular. ‹flte muhtarlar›n bu konudaki sorumluluklar›: “2- 1111 numaral› Askerlik Kanunu hükümlerine tevfikan: a- Askerlik yoklama memurlar› taraf›ndan istenen malumat› vermek b- Askerlik flubelerine davet pusulalar›n› imza mukabilinde alarak sahiplerine tebli¤ etmek ve davetlilerle beraber muayyen günde askerlik meclisine gitmek ve davete icabet etmemifl olanlar hakk›nda malumat vermek c- Alakadarlara bildirilmek üzere gönderilen askere sevk cetvellerini, haz›r olan sahiplerine tebli¤ ederek kendilerini ve haz›r bulunmayanlar hakk›nda icabeden meflruhat› kaydederek, cetveli o mahallin zab›ta amirine teslim etmekle beraber kendisi de toplama yerinde

haz›r bulunarak istenilecek malumat› vermek d- Askere sevk tarihinden itibaren akibeti meçhul kalanlar hakk›nda flahadetname vermek” Devlet yetkililerinin istedi¤i “en ufak malumat›” vermekle yükümlü olan muhtarlar, bunu yapmad›klar›nda gayet kolay bir flekilde “yetkisiz” yaflamlar›na gönderiliyorlar. Devletin herhangi bir kurumunun herhangi birileri hakk›nda istedi¤i bilgileri vermek zorundalar. Bu, hukuki olarak flöyle ifade ediliyor: “Mahalle muhtar ve ihtiyar heyetleri vazifelerini ifada ihmal ve terahi gösterdikleri takdirde vali veya kaymakamlar kendilerine yaz›l› ihtarda bulunurlar. Bu ihtara ra¤men temerrüt edenlerin iflten eli çektirilir ve idare heyeti karariyle va zifelerine nihayet verilir.” Örnekler, al›nt›lar ço¤alt›labilir kuflkusuz; ama san›r›z yukar›daki al›nt›lar bile yeterlidir muhtarl›k kurumunun düzen aç›s›ndan nerde durdu¤unu anlamam›z için. fiimdi muhtarl›k seçimleri konusuna tak›n›lan tutumlara bakabiliriz. Komünistlerin propaganda amaçl› olarak, gerekli gördükleri durumda, her olana¤› de¤erlendirmesi gerekti¤i gerçe¤ini hemen her f›rsatta vurguluyoruz. Bu yüzden bir propaganda çal›flmas›na hizmet edecekse muhtarl›k seçimlerinde aday göstermeye de karfl› de¤iliz. Ancak gösterilen tutumlarla kendi aram›za kesin bir çizgi çekmek, hem komünist politikay› netlefltirmek, hem de devrimci hareketin “masum” gerekçelerle reformizme kan tafl›d›klar›n› göstermek önemli. Muhtarl›kla ilgili bir çal›flmada komünistlerin temel olarak tak›naca¤› tutum, propaganda çal›flmas›nda muhtarl›k kurumunun bu sömürücü düzen içinde nas›l bir yere oturdu¤unu net bir biçimde anlatmak olmal›d›r. Bunu kaba bir biçimde ilke tekrar› olarak anlamamak gerekir. Bu düzenin tüm eziyetlerini çeken kesimlerle etkileflimimizde düzenin teflhirine odaklanabilmeli, muhtarl›¤›n da bu düzenin bir çark› oldu¤unu ezilen ve sömürülenlerin de¤il ezen ve sömürenlerin bir kurumu oldu¤unu kafalar›nda canland›rabilmeliyiz. Muhatab›m›z olan kitlenin kafas›nda muhtarl›k seçimleriyle ilgili en ufak bir beklentinin oluflmas›n› engelleyebilmeli, düzene ve tüm kurumlar›na karfl› mücadelenin bir arac› haline getirebilmeliyiz. Muhtar aday› ç›karmak söz konusu oldu¤unda kazan›ld›¤› durumda, devletin örgütlenmesinde belirlenmifl olan muhtarl›k yetkilerini kullanmayaca¤›m›z›, hiç bir flekilde her hangi bir devlet kurumuna bilgi vermeyece¤imizi, k›sacas› mevcut yasalar› tan›mayaca¤›m›z hiçbir tereddüt yaratmayacak flekilde ortaya koymal›y›z. Ayn› flekilde, böyle bir perspektifle seçimlere kat›ld›¤›m›z durumda zaten bafltan engellenece¤imizi, engelenmeyip seçildi¤imiz durumda da görevden al›naca¤›m›z net bir flekilde ortaya koymal›y›z. Bugünkü gibi muhtarl›k kurumunu halk›n yarar›na kullanma eksenli bir propaganda ise, niyetler ne kadar devrimci olursa olsun düzen kurumlar› konusunda hayaller yayarak reformizme kan verir. Kendimizi bu perspektiften ay›rmak iflte bunun için önemlidir.

Mustafa Suphiler ve TKP Paneli

Gelene¤imizin Gücüyle Gelece¤i Kuraca¤›z!

Y

aflad›¤›m›z topraklarda ve dünyada, iflçi s›n›f›n›n devrimci önderli¤inin eksikli¤i temel belirleyici bir bunal›m faktörü olarak varl›¤›n› sürdüyor. Bu sorun, güncel etkenlerle de katmerleflip etkisini art›rsa bile, hiçbir biçimde sadece güncelden kaynaklanan bir sorun da de¤il, tarihi kökenlere sahip. Bu kökenlerin içinde en belirleyici olan› ise, bu topraklarda yarat›lan ilk komünist partisi olan Mustafa Suphi TKP’sinin, kuruluflundan k›sa bir süre sonra, önderlerinin katledilerek k›r›lmaya u¤ramas›d›r. 28 Ocak tarihi bu yüzden, komünistlerin, devrimcilerin, Naz›m’›n da dedi¤i gibi, “hiç unutmamas›” gereken bir tarihtir. 28 Ocak’›n unutuldu¤unu söylemek, de¤iflik etkinliklerle ya da gazete-dergi yaz›lar›yla bu tarihi her y›ldönümünde hat›rlatanlara haks›zl›k olur. Ancak bu ak›lda tutufl, hiçbir biçimde ideolojik-programatik bir miras›n k›r›lmas›yla ele al›nan, bu miras› sahiplenip sürdürmeyi önüne koyan bir etkinli¤e denk düflmüyor. 28 Ocak, sadece önderlerimizin aram›zdan ayr›ld›¤› anma günleri olarak ele al›n›yor. 28 Ocak, önderlerimizin katledilifline duydu¤umuz öfkenin dile getirilmesiyle yetinece¤imiz bir gün de¤il, hareketimizin tarihindeki k›r›lmay› anlatan temel bir dönemeçtir. Yitirilen, bu önderlerin mücadeleye katk›s› de¤il, bu mücadelenin örgütleyicisi, önderi olan devrimci parti niteli¤i oldu. Bugüne gelen süreç de, bu kayb›n telafi edilmesinin baflar›lamamas›yla belirlendi. Bizler, 28 Ocak’a bu bilinçle yaklaflan komünistler olarak, sorunlar›m›z›n günübirlik, kolay yollarla çözülemeyece¤ini biliyoruz. 28 Ocak’ta önderlerinin katledilmesiyle birlikte yoksun kald›¤›m›z TKP program› ve örgütsel niteli¤inin ise, devrimci önderlik bofllu¤unu dolduracak bir niteli¤i komünistlerin birli¤i temelinde yaratmak için, hala afl›lamam›fl, gerisine düfleme-yece¤imiz kalk›fl noktas› oldu¤unu düflünüyoruz. Bu düflünce ve öneriyi de, komünist birikimi kendimizle s›n›rl› görmedi¤imiz için, komünist iddias›nda olan tüm kesimlere tafl›maya, onlarla bu temelde etkileflime girerek gelifltirmeye çal›fl›yoruz. 31 Ocak 2004’te gerçeklefltirdi¤imiz 28 Ocak konulu paneli de, bu etkinli¤imizin bir parças› olarak yapt›k. Panel, baflka bir temelde bu sorunlar› tart›flt›¤›m›z kesimlerle ortak bir etkinlik olarak düflünüldü. Komünistlerin sorunlar›n›, birbirini tan›ma, etkileflim, ortakl›k ve ayr›m noktalar›n›, ortak bir etkinlik içinde a盤a ç›karma, netleflme yönündeki ihtiyac›n bir parças› da, bu tür tart›flmalardan geçiyor. Bunlar yap›lmad›¤› sürece, benzer söylemlere ve iddialara sahip görünen, ama birbirinden ba¤›ms›z hareket edenlerin, ortakl›klar›n›n ve farkl›l›klar›n›n netlefltirilmesi, birbirini etkilemekten uzak ve da¤›n›k bir tablodan kurtulunmas› mümkün de¤il. Bu tür etkinlikler bunun tek yolu olmasa bile, bafllang›ç için, büyük iddialarla ortaya at›lan kof birlik görüntülerinden daha anlaml› oldu¤u da kesindir. Aksi halde, kimin iddialar›na ne kadar sahip ç›kt›¤›n›, benzer söylemlerle kimin neyi kastetti¤ini anlamak da, ayr›flt›rmak da mümkün de¤ildir. Yapt›¤›m›z etkinli¤e iliflkin ilk söylenmesi gereken de, bu etkinli¤in yukar›da belirtilen amaca uygun bir ifllev gördü¤ü olmal›d›r. Benzer söylemlerle hareket eden, panel öncesinde dinleyicilere okunan ortak metinde de belirtildi¤i gibi, TKP gelene¤ini bir hareket noktas› olarak alan de¤iflik özneler ad›na yap›lan de¤erlendirmeler, sadece söylemlerde ortaklaflman›n yeterli olmad›¤›n›n, herkesin bunlardan farkl› sonuçlar ç›karabilece¤inin de bir göstergesi oldu. Esasta, böyle bir paneli yaparken bu türden farkl›l›klar›n olmayaca¤›n› zaten düflünmüyorduk. Ertan Göksu, S›rr› Öztürk ve Sedat fien’in konuflmac› olarak kat›ld›¤›, herkesin durdu¤u yerden kendi görüfllerini aktard›¤› “Gelene¤imizin Gücüyle Gelece¤i Kuraca¤›z!” fliarl› panel, Aksaray’da Tüm-Bel-Sen genel merkezinde yap›ld›. Etkinlik devrim için düflenler ad›na sayg› durufluyla bafllad›. Sayg› duruflundan hemen sonra topluca Enternasyonal söylendi, ard›ndan da dia gösterisine geçildi. As›l konusu TKP, Mustafa Suphi ve yoldafllar› olan dialar aras›nda Ekim devrimi, Marx, Engels ve Ocak ay›nda yitirdi¤imiz önderlerimizden Lenin, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in oldu¤u kareler de vard›. Dia gösterisi’nden sonra önceden haz›rlanm›fl olan ortak metin okundu ve panel bafllad›. Panelistlerin arkas›nda Mustafa Suphi’nin foto¤raf›n›n da bulundu¤u, “Gelene¤imizin Gücüyle Gelece¤i Kuraca¤›z!” yazan bir pankart as›l› kald›. Panel için ayarlanan yer dar ve havas›z olmas›na ra¤men panele kat›l›m yüksekti. Birçok kifli de paneli ayakta izlemek zorunda kald›. Panel’de olumlu olan bir baflka yan, panele farkl› devrimci gruplardan birçok kiflinin de ilgi göstermesi ve önemli bir bölümünün tart›flmalara kat›lmas›yd›. Etkinlik boyunca kimi zaman ilginin da¤›lmas›na neden olabilecek uzun konuflmalar olmas›na ra¤men, erken ç›kanlar oldukça az oldu. Panelistlerin konuflmalar›ndan sonraki soru bölümünde sorulan sorular, konuflmalar›n ilgiyle dinlendi¤inin göstergeleriydi. Panelistler ilk tur konuflmalar›nda kendi durduklar› yerden 28 Ocak ve TKP’ye bak›fllar›n› anlatt›lar. ‹lk panelist olan S›rr› Öztürk’ün konuflma yapmak yerine uzunca bir metin okumas›, ortam› biraz a¤›rlaflt›rm›fl olsa bile, ikinci konuflmac› olarak Ertan Göksu’nun konuflmas›, oldukça canl› bir ilgiyle dinlendi. S›rr› Öztürk, Mustafa Suphi TKP’sine vurgu yaparak bafllasa bile, bir tarih anlat›m› yapt›. Ertan Göksu, Mustafa Suphi TKP’sinin, üzeri örtülen bir gelenek olarak hafife al›nd›¤›n›, elefltirilerin de sahiplenmelerin de, bu gelene¤in a¤›rl›¤›n›n, öneminin bilincinde olmayan yaklafl›mlar oldu¤unu vurgulad›. Bu, TKP’ye dair bütünsel bir de¤erlendirme olma iddias›ndan çok, sorunun kapsam›n› ve önemini do¤ru tan›mlamaya dönük bir vurguydu. Yoksa, TKP’nin kurulufluyla, program›yla, örgütsel niteli¤i ve Mustafa Suphiler sonras› dönemiyle bütünlüklü bir de¤erlendirmesi, s›n›rl› bir zaman içinde yap›lan bir panelin s›n›rlar›n› çok fazla aflar. Konuflmada, Mustafa Suphi TKP’sine dönük genelde paylafl›lan belirgin kimi de¤erlendirmelere de de¤indi. Bunlardan birisi de, TKP’nin devrimci dönemiyle, Suphiler sonras› dönemi aras›ndaki fark› siliklefltirerek, TKP’nin ulusal soruna iliflkin yanl›fl yaklafl›ma sahip oldu¤u yönünde yap›lan de¤erlendirmelerdi. Ertan Göksu, özellikle bu konuya aç›kl›k getirmeye çal›flt›. ‹ki temel noktay› vurgulad›. Birincisi, Mustafa Suphilerin TKP’yi oluflturdu¤u dönemde, henüz burjuva iktidar›n da kurulufl aflamas›nda oldu¤u, devletin ve s›n›rlar›n netleflmedi¤i bir dönem olufluydu. Oysa fiefik Hüsnü döneminde ise, s›n›rlar› belirgin bir diktatörlü¤ün egemenli¤ini pekifltirdi¤i bir dönemdi. Bu aç›dan Kemal hareketine yaklafl›mda, bu iki dönem aras›nda böyle bir nitelik fark›n›n oldu¤unun bilince ç›kar›lmas›, TKP’yi do¤ru de¤erlendirmek bak›m›ndan temeldir. ‹kin ci vurgu ise, Suphiler döneminde, Kürtlerin özgürlü¤ü ad›na varolan bir siyasal hareketin bulunmay›fl›yd›. Ulusal hareketten ba¤›ms›z ulusal sorun tan›mlanamayaca¤› için de, TKP’nin kurulufl döneminde, Kürt sorununa program›nda yer ver menin, ilkesel kalk›fl noktalar›n›n ortaya konmas›n›n ötesinde nas›l bir iliflki gelifltirece¤ine, bu konuda elefltiri yönelten kimse, somut bir öneri getirememektedir. Ertan Göksu, bu iki noktaya, TKP’nin, sonraki süreçteki tutumlar›ndaki farkl›l›¤› vurgulamak için dikkate al›nmas› gereken veriler olarak ortaya koydu. Üçüncü konuflmac› Sedat fien ise, kendince özgün yaklafl›mlarda bulunarak, TKP’nin “trajedisi”nin, Komintern’in sömürgeler politikas›ndaki iflas›n›n bir göstergesi oldu¤unu vurgulad›. Ayr›ca da, TKP’nin mücadele etti¤i topraklar›n özgünlüklerini yakalay›p üretemedi¤ini vurgulad›. Kendi içinde tutars›zl›k ve çeliflkilerin sergilendi¤i bu konuflma, TKP’nin, ulusal bir mücadelenin oldu¤u bir dönemde, mücadeleye önderlik etmek için geldi¤ini, ama bunu yaparken ulusal sorunu da dikkate almamazl›k etmedi¤ini, hatta bugün birçoklar› taraf›ndan bu özgünlü¤ünün avantaj görülmek bir yana, zaaf say›ld›¤› bir dönemde, “ne türden bir özgünlük?” sorusunu sordurtuyordu. Nitekim, panelin ard›ndan, dinleyicilerin soru sordu¤u bölümde, bu yönde Sedat fien’e anlaml› sorular da yöneltildi. Sonuçta, belirlenmifl ortak bir metin ve bu metinden hareketle tan›mlanan noktalar› öne ç›karma kayg›s›yla yap›lan panelde, panelistlerden birisi olan Sedat fien, asl›nda bu ortak noktalardan herkesin farkl› anlad›¤›n› gösteren bir yaklafl›m sergilemifl oldu. Elbette ki, görüflleri böyleyse, bunlar› gizlemesi kendisinden beklenemezdi. Bu da, birbirini tan›ma, sorunlar› söylem düzeyinde benzer tan›mlamayla yetinmeme gere¤ini bir kez daha vurgulayan bir veri oldu. Tart›flmalar, panele kat›lanlar nezdinde TKP gelene¤inin hiç de geçmiflte kalm›fl sorunlar›n deflilmesi olmad›¤›n›, tersine bugün de köklü ayr›m noktalar›n› sunan, canl› ve üzerinde ciddiyetle durulmas› gereken bir sorun oldu¤u bilincini yaratmaya hizmet etmifl oldu. Panelistlerin konuflmas›n›n ard›ndan, dinleyicilere soru sorma ve görüfl aç›klamalar› için söz verildi. Sorulan sorular ve aç›klanan görüfller de, konunun önemi ve üzerinde durulmas› ihtiyac›n› bir kez daha gösterdi. Ancak, kimi durumlarda bunu istismar eden, adeta panelistler kadar uzun süre konuflma hakk›n› kullananlar da olmad› de¤il. Ya da, panele zaman›nda gelip dinleme zahmetinde bulunmad›¤› halde, dinlemeyip “yan›ndakine sorarak ö¤rendi¤i” görüfller üzerinden, sonras›nda, yay›n›nda sayfalarca Ertan Göksu’nun yaklafl›mlar› hakk›nda ders veren Köz okurlar› gibi ciddiyetsiz yaklafl›mlar da sergilendi. Sonuçta, yapt›¤›m›z panel, her aç›dan amaçlar›m›za hizmet eden, ifllevli bir etkinlik olmufltur. Küçücük bir mekana, havas›z ortam›n bas›nc›na ra¤men, 80 kiflilik bir topluluk, kendi tarihine gösterdi¤i ilgiyi, yetersiz ama canl› tart›flmalarla göstermifltir. Ayr›ca, panelin örgütlenmesi sürecinde ve panelistlerin yaklafl›m farklar›na bak›ld›¤›nda, komünistlerin muhataplar›n› ancak somut ifller üzerinden gerçek anlamda tan›mas› bak›m›ndan da ifllevli olmufltur. Bu ortaya ç›kan ve somut tan›man›n arac› olan farkl›l›klar bile, ö¤retici olmufl, sorunun ciddiyet ve önemini bir kez daha vurgulam›flt›r. Biz, gerçeklefltirdi¤imiz bu etkinli¤in dersleriyle, görüfllerimizin yank› bulabilece¤i her türlü platformu de¤erlendirmeyi sürdürece¤iz. Devrimci Parti Güçleri/‹stanbul


15

Say›: 19 P Mart ‘04 Á

Bafltaraf› 1. Sayfada

maya’n›n prizmas›

Burjuva Gündeme Teslim Olmak ya da Kaybedilen ‹ktidar Perspektifi ye-Yunanistan aras›nda yeni bir kriz potansiyeli tafl›yan K›br›s sorunundan kurtulmak için “çözüm” istemektedir. AB, K›br›s’›n AB üyesi olmas› konumundan hareketle bölünmüfl bir K›br›s’›n yarataca¤› sorunlar›, özellikle de Türkiye ile yeni bir kriz dinami¤i olmas›n› istemedi¤i için sorunun “çözüm”ünü istemekte. Türk burjuvazisi ise, ABile iliflkilerinde ve bölgede etkin güç olmas›na ayak ba¤› olan bir sorundan kurtulmak için “çözüm” istemektedir. Tüm bu faktörlerin bir araya gelmesi, K›br›s sorununda “çözüm”ü dayatmakta; New York’taki görüflmelerde de bu otomatik bir takvime ba¤lanm›fl durumda. Bu durumu engelleyecek bir sürpriz ise, en son aflama olan referandum ve TBMM’deki oylamada ortaya ç›kabilir. K›br›s konusu, Türk burjuvazisinin kendi iç çat›flmas› bak›m›ndan önemli bir kriz dinami¤i konumunu koruyor. Bu, burjuvazinin bir kesimi “çözüm”den yana olmad›¤› için de¤il (Denktafl New York’ta var›lan anlaflman›n, Cumhurbaflkan› ve Genelkurmay’›n onay› ile oldu¤unu aç›klam›flt›), bu konuyu iç politika malzemesi olarak kullanarak içteki iktidar kavgas›n› t›rmand›rmak bak›m›ndan önem tafl›yor. Çünkü, burjuvazinin bütün kesimleri, uluslararas› ve bölgesel dengeler bak›m›ndan “çözüm”e karfl› ç›kman›n rüzgara karfl› savaflmak anlam›na geldi¤inin, dolay›s›yla göze al›nmayaca¤›n›n fark›nda. Öyleyse bunlar için, özellikle ordu için, sorunun “çözüm”üne karfl› durulamad›¤›na göre, iç politika malzemesi olarak kullanmak, bu temelde iktidar savafl›n› t›rmand›rmak kendi ç›karlar› bak›m›ndan daha uygun görülmektedir. Bir önceki say›m›zda da iflaret etti¤imiz gibi, Türk burjuvazisi K›br›s sorununda inisiyatifi tümüyle ABD’ye b›rakm›fl ve kaderine raz› bir görünümdedir. K›br›s’ta farkl› “çözüm”leri düflünenler bile, mevcut güç dengeleri içinde fazla bir fley yapamayacaklar›n›n fark›ndad›r. Ne var ki, K›br›s konusunun bu tarzda “çözüm”ü, içteki iktidar savafl›n› k›z›flt›racak bir dinamik konumunda. K›br›s sorununun bu tarzda “çözüm”ü, iç politik dengelerde AKP’ye ordu ve geleneksel bürokrasi karfl›s›nda bir avantaj sa¤layacak, yerel seçim baflar›s›yla da birleflti¤inde yeni ad›mlar›n da habercisi olacakt›r. Ordunun bafl›n› çekti¤i kesim ise, bu konuyu “milli ç›kar”lara ihanet olarak sunman›n haz›rl›klar›n› yapmaktad›r. Baflka boyutlar› bir yana, yerel seçimler, sonuçlar›yla burjuvazinin kendi iç gerilimini fliddetlendirecek, bu gerilimden, ba¤›ms›z bir politik konumlanmayla politik cepheye müdahale etmedi¤i sürece, iflçi s›n›f› baflta olmak üzere tüm sömürülen ve ezilen kitleler do¤rudan etkilenecektir. Burjuvazinin kendi iç çat›flmas›nda, AKP Hükümeti’nin temsil etti¤i burjuva kesimlerle, gelenek sel askeri ve sivil bürokrasi aras›ndaki çat›flma temel bir rol oynuyor. AKP Hükümeti, genel olarak tekelci burjuvazinin gereksinimini karfl›layan ad›mlar att›¤› ölçüde bu güç kavgas›nda avantajl› bir konumunda. fiu an için tekelci burjuvazi AKP Hükümeti’nin arkas›nda durmaktad›r. Bunda hükümetin elinde bulundurdu¤u yetkilerin hedefi olma korkusu da bulunmaktad›r. Bu yetkinin nas›l sonuçlar do¤uraca¤› konusunda, Uzanlar operasyonu, bu kesimlerin kabusu olmaktad›r. Ne var ki, AKP’nin tek bafl›na bir güç merkezi olarak sivrilmesi, onun karfl›s›nda konumlanan güçlerin de beklenmedik hamleler yapmas›na yol açacakt›r. Olaylar›n geliflme seyri, egemen burjuva kesimlerin hükümeti frenlemekte zorlanaca¤›n› gösteriyor. Bu durum, toplam olarak politik istikrar sorununda burjuvazinin beklenmedik s›k›nt›larla yüzyüze kalmas›na yol açaca¤› için, genel olarak tekelci burjuvaziyi de rahats›z etmektedir. Tekelci burjuvazi, ordunun güncel politik olaylar›n d›fl›nda kalmas›n› istemekte, ama onu h›rç›nlaflt›racak, elindeki son kozlar› harekete geçirmesini sa¤layacak tutumlardan da kaç›n›lmas›n› istemektedir. Ordu ve geleneksel sivil bürokrasinin konumlar›n› ortaya koyan aç›klamalar, 28 fiubat benzeri ciddi gerilimlere gebe olundu¤unu ortaya koymaktad›r. Bu kesimlerin, laiklik-fleriat, K›br›s ve AB ile iliflkiler konusunda sistematik bir karfl› propagandaya ve bunun üzerinden AKP Hükümeti’ni zorlamaya h›z vereceklerini göstermektedir. CHP de, bunu bildi¤i ve ba¤›ms›z bir politik konum gelifltiremedi¤i için, AKP’ye karfl› muhalefetini bu tepkileri veri alarak yürütmektedir. Burjuvazinin kendi iç gerilimlerinden öte, gündemdeki seçimler toplam politik atmosferin ne yöne evrildi¤i konusunda da ö¤retici veriler sunmaktad›r. Önümüzdeki yerel seçimler, bir dizi boyutuyla burjuvazinin konumu bak›m›ndan da, genel olarak liberal ve devrimci demokrat sol bak›m›ndan da çok önemli veriler ortaya koyuyor. Önce seçimlerle ilgili birkaç noktan›n alt›n› çizmek gerekiyor: • Yerel seçimler, Türkiye’deki seçimler içinde en apolitik ortamda yap›lan seçimlerden birisidir. Partiler, adaylar›n› seçimlere 40 gün kala ancak belirlediler ve hiçbir parti politik olarak, di¤er partinin aday› karfl›s›nda ayr›m noktas› koyamamaktad›r. Konulmamas› konusunda da adeta bir centilmenlik anlaflmas› var. Genifl y›¤›nlar›n ise en ilgisiz oldu¤u bir seçim dönemi yaflan›yor. • Seçim döneminin apolitizminde belirleyici unsur, tüm partilerin, buna Sol Blok da dahil, arala r›nda ciddi bir politik farkl›l›¤›n bulunmamas›d›r; ancak, mevcut apolitizmde sonuçlar›n önceden belli olmas› da önemli bir yere sahip. Tüm tahminler AKP’nin % 50’yi aflan bir oy oran›na ulaflaca¤›, belediye baflkanl›klar›nda da % 70-80’i bulaca¤› yönünde. Böyle bir sonucun genelde kabul gördü¤ü ortamda, genifl y›¤›nlar›n politize olmas› olanakl› de¤il. • Yerel seçimler, adeta burjuva muhalefetin olmad›¤› bir konumda yap›l›yor. CHP, hükümet partisi ile temel ayr›m çizgilerini çekememekte, çeker göründü¤ü konumda ise, orduya yaslanarak politika yapt›¤› oranda genifl y›¤›nlar› etkileyememektedir. Sermaye s›n›f›n›n muhalefet bofllu¤unu doldurmak için, seçimler arkas›ndan yeni oluflumlara kap› aralayaca¤›n› tahmin etmek zor de¤il. Sol Blok ilk kez, burjuva muhalefeti temsil edecek bir konum kazanmakta ve bu durum, reformistlerin a¤z›n›n suyunu ak›tmaktad›r. Bu liberal-reformist solun düzenle kaynaflm›fll›¤›n›, burjuva düzenin yedek lasti¤i konumunda oldu¤unu bir kez daha sergiliyor. Sol Blok’ta yer almayarak kendisinin di¤erlerinden fark›n› ortaya koymak isteyen S‹P-TKP de, seçimlerde di¤er reformist partiler den farkl› bir çizgiyi savunmamas› nedeniyle, yaflanacak hezimeti hesaba katarak, dikkatini seçimler d›fl›nda konulara (örne¤in, NATO aleyhtar› kampanyaya) yönlendirerek durumu idare etmeye çal›flmaktad›r. • Seçimlerdeki apolitizm, burjuvazinin kendi iç gerilimi bak›m›ndan rahatlat›c› olsa bile, genifl y›¤›nlar› düzene ba¤lama mekanizmas›n›n bofla ç›kmas› anlam›nda da, burjuvazi için bir alarm iflaretidir. Genifl y›¤›nlar›n apolitizmi, düzene yabanc›laflmay› anlat›yor ve gerçek devrimci bir s›n›f çizgisinin hareket zemininin de geniflli¤ini ortaya koyuyor. • Devrimci çevreler bak›m›ndan bu seçim bir ilke flahit oluyor. Geçmiflte de s›n›rl› bir çevreyi kapsasa da, flimdi ‹lk kez, kimsenin boykot çizgisini izlemedi¤i, dolayl› ve dolays›z bir flekilde par-

www.mayagazetesi.com iletiflim için: maya@mayagazetesi.com maya_gazetesi@yahoo.com

lamentarist platformun parças› haline gelindi¤ini ortaya koyuyor. Bu haliyle, devrimci hareket ba¤›ms›z bir konum tutturamad›¤› gibi, reformist kesimlerde bask› unsuru olma konumundan bile uzaklaflm›flt›r. Tüm bu gerçekler, burjuvazinin kendi iç seçeneksizli¤ini derinlefltiriyor; ama kendi bafl›na devrimci bir seçene¤in oluflmas›n› da sa¤lam›yor. Bunda flafl›lacak bir durum da yoktur, çünkü devrimci bir seçenek kendili¤indenli¤in, burjuvazinin çaresizli¤inin otomatik bir sonucu de¤il, bilinçli, planl›, iradi bir müdahalenin ürünü olarak yarat›l›r. Böyle bir devrimci seçenek ise, ne derece devrimci, sosyalist, komünist s›fatlar kullan›l›rsa kullan›ls›n, düzene muhalefetle de¤il, düzeni tüm bir sistem olarak, bütün kurumlar›yla karfl›ya almay› gerektirir. Parlamentarizm ve bunun en etkin arac› olarak seçimler, düzenin meflruiyet kanallar› içinde en etkin kurumu anlat›r. Burjuvazi, birkaç y›lda bir seçim sand›klar›n› ortaya koyar ve ortadaki seçeneklerden birisini tercih etmeye zorlar. Bu zorlama kaba bir zorlama ile de¤il, ideolojik ve politik araçlar› devreye sokarak ideolojik hegomanyas› arac›l›¤›yla gerçekleflir. Tüm medya kanallar› kullan›larak, burjuvazi bir seçene¤i öne ç›kart›p birkaç seçenek üzerinden y›¤›nlar›n bilincini koflulland›r›r, sonra da bunlardan birinin tercih edilmesini ister. Böyle bir koflullanmada en önemli faktör ise, genifl y›¤›nlarda seçimlerin, parlamentonun ya da yerel devlet birimleri üzerinden seçimin ne kadar da önemli oldu¤u bilincini yaratmas›d›r. Bu sayededir ki, genifl y›¤›nlar seçimlerde oy kullanman›n, ülkenin kaderi konusunda önemli bir karar oldu¤u yan›lsamas›n› gerçek bir bilinç olarak alg›lar. Devrimci bir s›n›f çizgisinin mihenk tafllar› da bu noktada flekillenmek durumundad›r. Komünistler ilke olarak seçimlere kat›lmay› reddetmezler; ancak bu reddetmeme durumu, her koflulda seçimlere kat›lacaklar›, parlamentarizmin özünü teflhir etmekten geri duracaklar› anlam›na gelmez. Gün demdeki seçimler söz konusu oldu¤unda, öncelikle seçim oyununun teflhir edilmesi gerekir. Gerek genel parlamento, gerekse de yerel iktidar organlar›, yöneticilerin kiflili¤ine ve politik tercihlerine ba¤l› olarak iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›n›n karfl›l›¤› olamaz. Yöneticiler kim olursa olsun, kurumlar yerinde kald›¤›, kurumlara ba¤›ms›z devrimci bir iktidar perspektifi ile müdahale edilmedi¤i sürece, her eylem burjuva düzene kan tafl›r ve kurumlar bafl›ndaki kiflilikleri kendine uygun hale getirir. Bu kurumlar yöneticileri de¤ifltirilerek iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›na uygun iflletilemez. ‹flçi s›n›f›n›n ç›kar› bu kurumlar›n da¤›t›lmas› ve kendi s›n›fsal konumlar›na uygun yeni kurumlar› oluflturmay›, k›sacas› tüm kurumlar›yla sermaye egemenli¤inin tasfiyesini gerektirir. Bugün sol, sosyalizm ad›na ortaya ç›kan adaylar ise, kendileri bafla geçti¤inde bu kurumlar›n iyi iflletilece¤ini propaganda ederek seçimlere kat›lmaktad›r; tam da bu nedenle bu politik durufllar, hitap etti¤i insanlarda burjuva düzen lehine hayaller yaymakta oldu¤u için devrimci de¤ildir; reformizme kan tafl›maktad›r. Her önemli politik geliflme karfl›s›nda, sol ve devrimcilik ad›na ortaya konulan tutumlar, ideolojik bak›mdan sefalet, politik olarak ise tam bir sol muhaliflik, kuyrukçuluk olarak kendini ortaya koymaktad›r. Bu durum, meclisin gündeminde olan ve ad›na “kamu yönetim reformu” denilen, gerçekte sermaye s›n›f›n›n ezilen ve sömürülen y›¤›nlar üzerinde diktatörlü¤ünden baflka bir fley olmayan devletin yeniden yap›lanmas› yasas›na karfl› tak›n›lan tutumlarda da kendini ortaya koyuyor. ‹ktidar perspektifinden uzaklaflan sosyalist çevreler, her konuda oldu¤u gibi bu konuda da kendini muhaliflikle s›n›rlamaktad›r. Bu nedenle de, politik olarak devrimci konumunu kaybetmemifl olanlarla, reformistler ayn› ideolojik perspektifte birleflmektedir. “Yasa geri çekilsin”de somutlaflan bir muhaliflik, yasa karfl›s›nda savafl›m biçimi olarak, yasan›n do¤rudan muhatab› olan ve y›llard›r “memur” olarak tan›mlanan iflçilerin eylemlili¤ini gündeme getirmektedir. Yasayla yap›lacak düzenlemenin tüm iflçi s›n›f›na dönük bir sald›r› oldu¤u görülmedi¤i için, yasaya karfl› savafl›m› da, bu kesimlerin eylemlil¤inden ibaret olarak görmekte, iflçi s›n›f›n›n bütünsel ç›karlar›n› ifade eden bir programatik bak›fltan ve eylem çizgisiniden bihaber görünmektedir. Her olay, kendini reformizmden ve oportünizmden kal›n bir s›n›r çizgisi ile ay›ran devrimci bir programa, bunu besleyen politik eylem çizgisine, devrimci örgütsel durufla, k›sacas› devrimci iktidar perspektifine duyulan gereksinimi, her geçen gün daha bir acil hale getirmektedir. Bunun içinden geçti¤imiz dönemdeki en önemli karfl›l›¤› ise, ba¤›ms›z gündem ve konumda ›srar, liberallerden kesin bir ayr›flmad›r.

Sahibi ve Yaz›iflleri Md.: Reyhan SON

Maya Yay›nlar› (0212) 633 48 10

‹nebey M. Valide Cami S. No: 61/6 Aksaray / ‹st. Tel: Bas›ld›¤› Yer: Kayhan Matbaac›l›k

Banka Hesab›:Reyhan Son, T. ‹fl Bankas› 1002 1172531 (TL), T. ‹fl Bankas› 30100 1126029 (Euro) T. ‹fl Bankas› 1002 30100 1126034 (Sterlin) Posta Çeki Hesab›: 1600196 Yurtd›fl› Fiyatlar›: 2 £ (Sterlin), 3 ∈ (Euro) karfl›l›¤›


Say›: 19 P

P Mart 2004

KOMÜN DAVASI ÖLÜMSÜZDÜR! “Baflkent (Paris) proleterleri, yönetici s›n›flar›n tükenmifllik ve ihanetleri karfl›s›nda kamu ifllerinin yönetimini ellerine alarak iflleri yoluna koymak zamanlar›n›n geldi¤ini anlad›. Proletarya kaderini kendi eline alman›n ve iktidar› fethederek gelece¤inin zaferini sa¤laman›n, kendi kaç›n›lmaz görevi oldu¤unu anlad›.” 18 Mart 1871 sabah›, Paris proletaryas›, kendi kaderini ellerine al›yor ve “Yaflas›n Komün” 盤l›klar› aras›nda, ilk proletarya diktatörlü¤ü olan Komün’ü iflte böyle ilan ediyordu. 1789 Frans›z devrimiyle bafllayan, 1830 ve 1848 devrimleriyle devam eden bir süreçte, keskinli¤ini hiç kaybetmeyen s›n›f savafl›m›, 1871 Paris Komünü’yle doru¤una ulafl›yor ve burjuvaziye silahlar›n› teslim etmeyen Paris iflçilerinin ayaklanmas›yla iç savafl bafll›yordu. 1870 y›l›nda, Napoleon’un Prusya’ya düzenledi¤i sald›r›da esir düflmesi üzerine, Prusya ordusu Paris kap›lar›na dayanm›flt›. Ordunun silahlar›n› b›rakmas›na karfl›l›k, ulusal savafl alt›nda yürütülenin, iki ülkenin burjuvazisi aras›ndaki ç›kar çat›flmas› oldu¤u ortaya ç›km›flt›. ‹flçi s›n›f›na karfl›, farkl› uluslardan da olsa burjuvazinin birlikte hareket edece¤inin fark›nda oyan Parisli iflçilerden oluflan Ulusal Muhaf›z silahlar›n› b›rakmad›. Bu silahlanm›fl bir proletarya anlam›na geliyordu. Silahlanm›fl Paris proletaryas›, burjuva hükümetin egemenli¤ine karfl› aç›ktan bir tehditti. Burjuva hükümet, 18 Mart’ta Ulusal Muhaf›z’›n silahlar›na el koyma karar›n›n karfl›s›nda, ayaklanan iflçilerin oluflturdu¤u Paris Komünü’nü buldu. “Paris Komünü devrimin yönetimini kendi ellerine ald›¤› zaman; basit iflçiler ilk kez olarak ‘do¤al üstlerinin’ hükümet ayr›cal›klar›na dokunma cüreti gösterip, efli görülmemifl bir güçlük içinde, yapacaklar›n› gösteriflsiz, bilinçli ve etkili bir biçimde yapt›klar› zaman eski dünya, belediye saray› üzerinde dalgalanan emek cumhuriyetinin simgesi k›z›l bayrak karfl›s›nda, öfke sars›nt›lar› içinde iki büklüm oldu.” Proletaryan›n, flehrin yönetimini ele geçirmesiyle deliye dönen hükümet, bir yandan Paris’i bombalamaya bafllarken, bir yandan da “ulusal düflman” Prusya’dan Komün’ü ezmek için esir düflen Frans›z birliklerini geri istiyordu. Frans›z burjuva hükümetin s›n›f kardefli olan Prusya burjuvazisi, yan› bafl›nda kurulmaya bafllanan bu proleter devletin bafl›n› ezmek için Frans›z hükümetinin yard›m›na koflmakta gecikmedi. 72 gün boyunca, burjuvazinin sald›r›lar›na karfl› kahramanca mücadele veren komünarlar, Frans›z birliklerinin Prusya’dan dönmesi ve kendi hatalar›n›n bir sonucu olarak 30 May›s’ta yenik düfltüler. Bu ilk iflçi devletini, iyice güçlenmeden ve baflka yerlere s›çramadan bo¤an burjuvazi, binlerce komünar› katletti, Paris Komünü’nün an›s›n› olabildi¤ince çabuk yok etmeye çal›flt›. Paris Komünü yaln›zca 72 gün sürdü; ama bu 72 günde bir iflçi devletinin nas›l bir fley olaca¤›n› gösterdi. Devletten devletsizli¤e geçiflin tek biçimi olarak proletarya diktatörlü¤ünün ilk örne¤i olan Komün, bu k›sa sürede yaflama geçirdi¤i uygulamalarla, bir iflçi devletinin, burjuva bir devletten ne kadar farkl› oldu¤unu da gösteriyordu. ‹lk önce burjuva devletlerin varl›k koflulu olan düzenli orduyu ve polisi kald›ran Komün, bunlar›n yerine halk›n silahland›r›lmas›yla oluflturu lan Ulusal Muhaf›z’› koydu. Bütün görevlilerin seçimle iflbafl›na gelip, istendi¤inde rahatça geri al›nabilmeleri kural›n› getirdi. Yine burjuva devletlerde ayr›cal›kl› bir s›n›f haline getirilen devlet memurlu¤unu kald›rd› ve bütün görevlilerin ücretlerini ortalama bir iflçinin ücretine eflitledi. Fabrikalarda üretimin iflçilerin yönetiminde olmas› kararlaflt›r›l›rken, iflçi s›n›f› ideolojisiyle içeri¤i de¤ifltirilen e¤itim, paras›z ve herkese aç›k hale geldi. Komün bir ilke daha imza at›yor, ulusal ç›karlar ad›na de¤iflik ülkelerin burjuvalar› birbirini yerken, de¤iflik uluslardan proletarayan›n temsilcileri Komün’e yönetici seçiliyordu. Komün, bütün bu uygulamalar›yla, burjuva devletin kurumlar› arac›l›¤›yla ezdi¤i iflçi s›n›f›n›n sermaye düzeninden özgürleflmesini sa¤larken, bütün bu kurumlar›n üzerine oturdu¤u temelleri sarst›, onlar›n iç yüzünü gösterdi ve bu kadar› uluslararas› burjuvazinin Komün’ü yerle bir etmek için bütün öfkeleriyle ona sald›rmalar›na yetti. Komün’ün, komünizm mücadelesine kazand›rd›¤› en önemli fleylerden biri de, “iflçi s›n›f›n›n, devlet makinesini oldu¤u gibi almak ve onu kendi hesab›na iflletmekle yetinemeyece¤ini”, onun mutlaka en küçük birimine kadar da¤›t›lmas›, “devlet”in yeni temellerde kurulmas› gerekti¤ini kan›tlamak oldu. Paris Komünü baflard›¤› pek çok fleye karfl›l›k, yine kendi hatalar›n›n sonucu olarak y›k›ld›. Bu yönüyle de proletaryaya ders ç›karmas› için zengin bir hazine b›rakt›. ‹flçilerin, iktidar› ellerine ald›klar›nda burjuva hükümetin merkezi Versailles’i basmamalar›, Frans›z merkez bankas›n› ele geçirmemeleri, merkeziyetçi bir yap›n›n eksikli¤i, Paris kap›lar›n›n burjuva düzenden yana olanlara aç›k b›rak›lmas› gibi yanl›fllar ve eksiklikler, henüz komünist bir önderli¤in tarih sahnesine ç›kmamas›yla birleflince, Komün’ün sonu haz›rlanm›fl oldu. Komün’de neredeyse sembolik düzeyde bulunan Marksistler, bu deneyimden ç›kard›klar› derslerle, Ekim Devrimi’nin yolunu açarken, temel gücü oluflturan Blankistler ve Proudhoncular için Komün, bu ideolojilerin gömüldü¤ü bir mezar oldu. S›n›fs›z, s›n›rs›z ve özgür bir dünya kurma yolunda gelece¤e at›lm›fl bir tohum olan Paris Komünü’nü, bu deneyimden do¤ru dersleri ç›kar›p, önder komünist partiyi kuran ve Ekim Devrimi’yle onu da aflan bir proletarya diktatörlü¤ünü yaratan Bolfleviklerin önderi Lenin flöyle an›yordu: “(...) Ama tüm yan›lg›lar›na karfl› Komün, 19. Yüzy›l›n en yüce proleter hareketinin en ulu örne¤iydi. (...) Komün, Avrupa’daki sosyalist hareketi derinden derine canland›rd›, iç savafl›n gücünü ortaya koydu; yurtseverce yan›lsamalar› da¤›tt› ve burjuvazinin ulusal özlemlerine karfl› duyulan saf yürekli inanc› ortadan kald›rd›. Komün, Avrupa proletaryas›na, sosyalist devrim sorunlar›n› somut olarak ortaya koymas›n› ö¤retti...” Evet, Komün yenildi, ama o ne basit bir ç›lg›nl›k ne de s›radan bir deneyimdi. Onu bir ç›lg›nl›k sanan Rus Menflevik lider Plehanov, “silaha sar›l›nmamal›yd›” demiflti. Ona karfl› ç›kan Bolflevikler ise, silaha sar›lmakla proletaryaya eflsiz bir hazine b›rakt›lar, Rus proletaryas› onlardan ö¤renerek onlar› aflacak demifllerdi. Hakl› ç›kan Bolflevikler oldu. ‘SEN‹N H‹KAYEN, BURJUVAZ‹, BU DUVARDA YAZILIDIR...’

Komün’ün düfltü¤ü May›s ay›nda, yirmi bin Komünar bu duvar›n önünde kurfluna dizildi.

Paris Komün’ü, komünizm yolunda at›lm›fl tarihsel bir ad›md› ve burjuvazinin öfkeyle ezdi¤i bu tohumun an›s›n›n canlanmas› bile hala burjuvalar› korkudan titretmeye yetecek. Ekim Devrimi’yle dersleri ç›kar›larak afl›lan bu deneyim, komünist bir dünya kurma mücadelesinde hep yolumuzu ayd›nlatacakt›r. Proletarya bu deneyimlerden ö¤renerek, onu aflarak, onlar›n çok daha ilerisine geçen bir tarihsel dönemin de yarat›c›s› olacakt›r. Burjuvalar›n baflkenti Paris’i, iflçilerin Paris’i yapan binlerce komünar›n yeflertti¤i bu tohum, onu yeniden yeflertecek ve dünyan›n her köflesinde komünizm ateflini tutuflturacak devrimci bir önderli¤in, bir enternasyonalin yarat›lmas›yla birleflerek burjuva dünyan›n bütün pisliklerini bo¤acak binlerce çiçek verecek.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.