Gemeinschaft. Community. Communauté. İslam Toplumu Millî Görüş » www.igmg.org
12 Nisan 2019 | 7 Şaban 1440 — Sayı 147
HASENE AFRIKA’DA SUYA ULAŞAMAYAN ÇOCUKLAR IÇIN KOŞTULAR s. 20
AİLE
Tıbb-ı Nebevî yöntemi: Hacamat s.13
Nİ E 10. Yıllara İRŞAD PANELİ
KÜLTÜR VE SANAT Töre budur ki, kişi, konuk gelende, konuğuna aş ve yatak, atına da ot vere! s. 22
s.25-28
KADINLAR TEŞKİLATI
“Mezhep imamlarını “Kültür Elçileri” göreve tanımaya çok ihtiyacımız var.” hazır IGMG İrşad Başkanlığı’nın sekiz yıldan beri düzenlediği İrşad Panelleri bu yıl “İmam Ahmed bin Hanbel ve Habelî Mezhebi” başlığı ile 6 Nisan’da yapıldı.
IGMG Kadınlar Teşkilatı ve Almanya Katolik Kadınlar Derneği tarafından yürütülen ortak proje sonunda Hristiyan ve Müslüman kadınlar “Kültür elçileri” sertifikalarını aldılar.
İrşad Başkanlığı’nın Bergheim’da düzenlediği İrşad Paneli’nde Ehl-i sünnete mensup mezheplerden Hanbelîlik, Hanbelîliğin günümüze bir çeşit yansıması olarak Selefîlik hareketi ve mezhebin kurucu imamı olarak kabul edilen Ahmed bin Hanbel hakkında açıklamalarda bulunuldu. Bölge Başkanları ile birlikte Bölge İrşad Başkanları, imam-hatip, eğitimci, ilahiyatçı ve üniversite öğrencilerinin izlediği panel, 30. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması Birincisi Talha Yeter’in Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile başladı. Moderatörlüğünü Camia Yayın Kurulu Üyesi ve IGMG Din İstişare Kurulu Sekreteri İlhan Bilgü’nün yaptığı panelde ilk konuşmacı olarak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ali Yargı “İmam Ahmed b. Hanbel’in Hayatı ve Günümüzde Hanbelîlik” konulu sunumuyla yer aldı. Yargı’dan sonra sırasıyla, “Hanbelî Mezhebinin Teşekkülü ve Mihne Olayı” başlıklı tebliği ile İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ramazan Yıldırım, “Hanbelî Mezhebinin Yayılış ve Gelişim Süreci” başlıklı tebliği ile de Gaziantep
IGMG Kadınlar Teşkilatı ve Katholische Frauengemeinschaft Deutschlands (KFD/Almanya Katolik Kadınlar Derneği) tarafından “Sınırları aşmak - birlikte öğrenmek - birbirini şekillendirmek” (Grenzen überwinden – Gemeinsam lernen – Miteinander gestalten) sloganı altında yapılan ortak bir çalışmada, Hristiyan ve Müslüman kadınlar 2017 yılı eylül ayından beri dindarlar arası projeleri güçlendirmek amacıyla Almanya’daki kültür elçileri olarak eğitildi.
HOLLANDA
6
s.
Amsterdam İslam Fakültesi’nin tanıtımı yapıldı Yaklaşık bir yıl önce açılmasına karar verilen öğretime başlayan Amsterdam İslam Fakültesi’nin tanıtım toplantısında yapıldı.
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Muhyettin İğde yer aldı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Mehmet Zeki İşcan da “Hanbelîlik ve Modern Selefîlik Bağlamında Bilinmesi Gereken Esaslar” konulu tebliğini sundu. IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç panel öncesinde bir selamlama konuşması yaptı. “2012 yılında ‘Fe eyne tezhebûn’ (Nereye gidiyorsunuz?) ayetinden hareketle Kur’an’ı anlamaya çalıştığımız ilk panelimizden sonra bugün Hanbelîlik mezhebini anlamaya, kavramaya çalışacağımız bu panele ulaştık.” diyen Yalınkılıç özetle şunları söyledi: “Ehl-i sünnet ve’l-cemaat’in ana omurgasını oluşturan mezhep imamlarını doğru tanımaya her birimizin çok ama çok ihtiyacı var. İnşallah önümüzdeki yıllarda bu panellerimizi daha özel olarak Avrupa’daki Müslümanların meselelerine odaklı konuları tercih etmek suretiyle yine icra etmeye çalışacağız. Avrupa’da Müslümanların çok farklı sıkıntıları var, dolayısıyla bunları da çözüme kavuşturmak adına bu panellerimizi devam ettireceğiz.”. s. 6
HANNOVER
15
s.
“Hospis hizmeti Müslümanların da acil bir ihtiyacıdır.” Hasene Deutschland Hospis Mentörleri Hannover’de bilgilendirme semineri düzenledi.
Ülke çapında yapılan projenin kapanış programı 30 Mart’ta Köln Maternushaus’ta yapıldı. 60 kişinin katıldığı programda toplamda 22 Hristiyan ve Müslüman kadına “kültür elçileri” sertifikaları verildi. Proje kapsamında eğitim gören katılımcılar bulundukları yerlerde lokal düzeyde Müslümanlar ve Hristiyanlar arasındaki sevgi, saygı ve hoşgörünün gelişmesi ve böylece daha yaşanabilir bir toplum oluşturulmasına hizmet edecek projelerde yer alacak, projeler geliştirecek. s. 10
Hayatın içinden • Fıkıh Köşesi : Berat Gecesi s.11 • Hadis Günlüğü : İnsanları yüzlerine karşı övmek s.12
RHEIN-NECKAR-SAAR
15
s.
RHEIN-NECKAR-SAAR
s.
19
“Irkçı bakış açısı yok edilmelidir.”
Lampertheim’da Peygamber sevdalıları buluştu
Frankenthal Cemiyeti, Frankenthal Uyum Meclisi’nin “İslam karşıtlığı” konulu seminerine katılım sağladı.
RNS Bölgesi Âlemlere Rahmet Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’i Anma ve Anlama programı gerçekleştirdi.
UMRE 2019 UMRE
ŞUBAT/MART/NİSAN UMRESİ EMEKLİLER UMRESİ MAYIS/HAZİRAN/RAMAZAN UMRESİ SONBAHAR UMRESİ ŞUBAT/MART/NİSAN ARALIK (YILBAŞI) UMRESİ UMRESİ EMEKLİLER UMRESİ
MAYIS/HAZİRAN/RAMAZAN UMRESİ
2019
SONBAHAR UMRESİ ARALIK (YILBAŞI) UMRESİ
TECRÜBELİ EĞİTMENLER EŞLİĞİNDE ÇOCUK KULÜBÜ HİZMETLERİ
Efendimizi ziyarete gidiyoruz!
ÜNİVERSİTELİLERE VE 25 YAŞ ALTI GENÇLERE ÖZEL FİYATLAR BELİRLİ TARİHLERDE EMEKLİLERE ÖZEL KAFİLE VE FİYATLAR KANDİLLERDE 8 GÜNLÜK ÖZEL PROGRAMLAR TECRÜBELİ EĞİTMENLER EŞLİĞİNDE ÇOCUK KULÜBÜ HİZMETLERİ KUDÜS ZİYARETLİ UMRE PAKETLERİ ÜNİVERSİTELİLERE VE 25 YAŞ ALTI GENÇLERE ÖZEL FİYATLAR ALMANCA, ARAPÇA VE İNGİLİZCE DİLLERİNDE BELİRLİ TARİHLERDE EMEKLİLERE ÖZEL KAFİLE VE FİYATLAR ÖZEL KAFİLELER VE REHBERLİK KANDİLLERDE 8 GÜNLÜK ÖZEL PROGRAMLAR
İSLAM TOPLUMU EfendimiziMİLLÎ ziyareteGÖRÜŞ gidiyoruz!
YARIM ASIRLIK HAC VE UMRE TECRÜBESİ
KUDÜS ZİYARETLİ UMRE PAKETLERİ
ALMANCA, ARAPÇA VE İNGİLİZCE DİLLERİNDE Türkiye Temsilciliği|Hennes ÖZEL KAFİLELERTour VE T +90 332 3515055 (Konya) T +90 212 6355593 (İstanbul) T +90 312 3113130 (Ankara) T +90 224 2254225 (Bursa) info@hennestour.com Türkiye Temsilciliği|Hennes Tour T +90 332 3515055 (Konya) T +90 212 6355593 (İstanbul) T +90 312 3113130 (Ankara) T +90 224 2254225 (Bursa) info@hennestour.com
Hizmette öncü kuruluş
İSLAM TOPLUMU MİLLÎ GÖRÜŞ Hizmette öncü kuruluş
REHBERLİK
YARIM ASIRLIK HACIslamische VE UMREGemeinschaft TECRÜBESİ Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH Colonia-Allee 3 D-51067 Köln
T +49 221 942240-470 F +49 221 942240-480
www.igmgreisen.com igmgreisen
Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH Colonia-Allee 3 D-51067 Köln
T +49 221 942240-470 F +49 221 942240-480
www.igmgreisen.com igmgreisen
camia | 12 Nisan 2019
Değerli Kardeşlerim
İçindekiler Ramazan ayı neredeyse geldi gelecek. Şurada sanki bir kaç gün kaldı gibi. Fakat ramazan ayı öncesinde bu aya hazırlanmak da önemlidir. Bunu derken, yılın diğer zamanlarını önemsemediğimiz akla gelmesin. Lakin, ramazan ayının hem manevî atmosferi hem de oruç ve teravih namazı gibi çok önemli ibadetleri barındırması, Peygamber Efendimizin bu ayda çokça Kur’an okuyup, ibadet etmesi, itikafa girmesi gibi hakikatlerden hareketle İslam ümmeti ramazan ayına verdiği önemi ortaya koymak üzere recep ve şaban aylarından hazırlık yapmaya başlamıştır. Bu meyanda olmak üzere şaban ayında oruç tutmak, çokça tevbe etmek hakikaten çok güzel bir geleneğimiz hâline gelmiştir. Öyle ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Receb ve ramazan ayları arasında şu şaban ayında insanlar gafildir. Bu öyle bir aydır ki, ameller, Âlemlerin Rabbine bu ayda yükseltilir. Ben oruçlu iken amellerimin yükseltilmesini severim.” şeklinde buyurduğu rivayet edilmiştir. Bu vesile ile Berat Gecenizi de tebrik ediyoruz. İrşad Başkanlığımızın paneller serisinden sekizincisi olan İmam Ahmed bin Hanbel ve Hanbelîlik Mezhebi panelimizi başarıyla icra etmiş olduk. Katılımcı hocalarımızı yaptıkları izahatlardan dolayı tebrik ediyoruz. Böylece, tarihî süreçte İslam dininin temel kaynaklarının anlaşılmasında çok büyük rolleri bulunan ana yollar yani mezhepler hakkındaki panellerimizi de tamamlamış olduk. Çok tabiîdir ki bu mezhepler haricinde de gerek fıkhı gerekse kelamî mezhepler mevcuttur. Fakat, biz şimdi bu panellerimizi, belki de bir sempozyum şekline dönüştürerek doğrudan Avrupa’daki Müslümanların karşılaştıkları sorunlara odaklanmak istiyoruz. Bu konudaki hazırlıklarımız sonrasında sizlere hem konuyu ilan edeceğiz hem de panel mi, sempozyum mu, ya da başka bir formatta mı yapılacağını duyuracağız. Geçtiğimiz haftalarda Ulm’deki bir camimize yapılan saldırının failleri ile ilgili bir mahkeme kararı verildi. Suçlular mahkûm edildi. Bu olayda suçlular mahkûm edilmesine rağmen İslam, cami ve Müslümanlara yapılan saldırılara karşı yeterli önlemler alınmıyor olmasını üzüntü ile karşılıyoruz. Dinî mekanlara yapılan saldırıların mutlaka önlenmesi ve bu saldırıların tekrarlanmaması için toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Zira camilere veya herhangi bir kutsal mekâna saldırılar insani değerlerle bağdaşmaz. Kadınlar Gençlik Teşkilatımızda 10. yılını 30 Mart’ta yaptığı İdareciler Günü ile kutladı. Kendilerini tebrik ediyor, Mevla’dan daha nice başarılı hizmetler sunmayı nasip etmesini diliyorum. Selam ve dua ile Kemal Ergün
Annecy’de Kur’an Yarışması heyecanı
Gündemden
İstiklal Marşı için yarıştılar
Ulm Camii saldırganlarına hapis cezası
“Evrensel bir din olan İslam, yerel kimliklere indirgenemez!”
s. 4
“Helal kesim yasağı” Avrupa Adalat Divanı’nda
s. 6
Amsterdam İslam Fakültesi’nin tanıtımı yapıldı
s. 6
“Almanya’da yabancı olmak problem değil, aksine avantajdır”
Lampertheim’da Peygamber sevdalıları buluştu
Üniversitede suya dikkat çeken aksiyon
s. 9
Kültür ve Sanat
s. 10
Hayatın İçinden
s. 22
Fotoğraflarla Faaliyetler
s. 24
s. 11
İnsanları yüzlerine karşı övmek
s. 12
Gençlik s. 13
“Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez.” KGT’de görev almış İdarecilerin İDA’ya dair hatıra ve düşünceleri
Bölgelerimizden “Hospis hizmeti Müslümanların da acil bir ihtiyacıdır.” “Irkçı bakış açısı yok edilmelidir.” Canlı yayınla eğitime destek
s. 16
“Cenaze ile ilgilenmek bir görevdir.” Hessen hacıları buluştu
s. 15
s. 15
Mainz’de yetişen genç imamlar staj yapıyor!
s. 16
s. 17
s. 17
Impressum | Künye Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Generalsekretariat Genel Sekreterlik Bekir Altaş (V. i. S. d. P.) Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-244 • F 49 221 942240-201 • www.igmg.org • camia@igmg.org Postanschrift | Adres camia • Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln • T +49 221 942240-244 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Redaktion | Redaksiyon İlknur Küçük, Aişe Akova, İlhan Bilgü, Mehmet Kandemir, Ebru Kutlucan, Burak Budak camia@igmg.org • T +49 221942 240-243
s. 20
s. 6
Töre budur ki...
Hacamat
s. 20
Afrika’da suya ulaşamayan çocuklar için koştular
Kur’an yolundaki hizmeti yarışmalar ile süslüyoruz
Aile
s.19
Hasene
Genel Merkezimizden
Berat Gecesi
s.18
s.18
Yeni Zelanda katliamından sonra Müslümanlara yapılan saldırılar arttı s. 5
Hüsn-i Hat kursu yoğun ilgi gördü
s.18
Yönetici Gelişim Programı başarıyla tamamlandı
s. 4
Din İstişare Kurulu yeni kararlarını açıkladı
s. 18
Anzeigen | İlanlar camia@igmg.org • T +49 221 942240-315 Werbung | Reklam camia@igmg.org • T +49 221 942240-315 Distribution | Dağıtım camia@igmg.org • T +49 221 942240-244 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı PLURAL Publications GmbH Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln • T +49 221 942240-244 Auflage | Tiraj 30.000 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. | İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch PLURAL Publications GmbH erstellt. IGMG adına, PLURAL Publications GmbH tarafından hazırlanmıştır.
s. 26-27
s. 25
4 |
Gündemden
camia | 12 Nisan 2019
ALMANYA
Ulm Camii saldırganlarına hapis cezası IGMG Ulm Camii’ne molotofkokteylli saldırı düzenleyen saldırganlara öldürmeye ve kundaklamaya teşebbüş suçlarından hapis cezazı verildi. IGMG Ulm Camii’ne yönelik molotofkokteylli saldırı düzenleyen üç sanık hakkında öldürmeye teşebbüs ve kundaklamaya teşebbüş suçlarından Ulm Eyalet Mahkemesi tarafından hapis cezasına hükmedildi. Sanıklara üç yıl, üç yıl dokuz ay ve beş yıl altı ay hapis cezası verildi.
Mahkeme saldırının haince düzenlendiğine karar verdi. Ulm Eyalet Mahkemesi Başkanı Wolfgang Tresenreiter konuyla alakalı olarak “Kürt kökenli Suriye vatandaşı olan sanıklar saldırıyı Suriye’nin kuzey batısında bulunan Afrin’e yönelik Türk hükûmetinin operasyonlarına tepki olarak yapıyor.” derken, olayda can kaybı yaşanması konusunda olası kastlarının saptandığını açıkladı. Mahkeme Başkanı saldırının gece düzenlenmiş olması ve polisin zamanında müdahalede bulunamaması hâlinde bina sakinlerinin alevlerle uyanacağı ihtimalini gözönüne alarak saldırının haince düzenlendiğine karar verdi.
Sanıklardan ikisine altı ay ve bir yıl altı ay hapis cezası verildi.
Atılan molotofkokteyli ile Ulu Camii’de yangın çıkmıştı.
Davada yargılanan toplam altı sanıktan yaşları 18 ile 27 olan ikisine altı ay ve bir yıl altı ay hapis cezası verildi. Söz konusu sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. Davanın diğer bir sanığı hakkında ise saldırıya dolaylı yoldan yardımcı olduğu gerekçesiyle para cezasına hükmedildi. 5 Nisan Cuma günü açıklanan mahkeme kararı henüz kesinleşmemişken sanıklar karara karşı bir hafta süre içinde temyize başvurabilecek. Konuyla ilgili konuşan IGMG Genel Sekreteri Bekir Altaş kararı kabul edilebilir, yerinde bir karar olarak niteledi. “Kimsenin başka yerlerdeki çatışmaları Almanya sokaklarına taşımaya ve çatışma ile ilgisi olmayan masum insanları tehlikeye atma hakkı yoktur. Gerekçesi ne olursa olsun camilere saldırılar hiçbir şekilde kabul edilemez.” dedi.
Bir binanın zemin katında bulunan Ulm Camii’sine 19 Mart 2018 tarihinde gece saat 3 sularında molotofkokteyli atılmıştı. Saldırıdan sonra çıkan yangın civar sakinlerinin itfaiyeyi haberdar etmesiyle büyümeden söndürülmüş fakat ibadethanenin duvarında hasar oluşmuştu. Olay sırasında caminin bulunduğu binada 8 kişi bulunuyordu. Bunun akabinde Bekir Altaş bir açıklama yapmış yetkililerin camilerin güvenliğinin nasıl sağlanabileceği konusunda tatmin edici konseptler sunmak durumunda olduklarını ifade etmişti. Öte yandan Almanya İçişleri Bakanı Yeni Zelanda’daki cami saldırılarının ardından konuşurken “Almanya’daki camiler de teröristlerin hedefleri arasında yer alabililir.” diyerek konuya dikkat çekmişti. Bakan Seehofer böylece ilk kez camilerle ilgili güvenlik riskinin arttığını kabul eden Alman İçişleri Bakanı olmuş ve bu durumun güvenlik politikalarına yansıyacağını bildirmişti.
ALMANYA İSLAM KONSEYİ
“Evrensel bir din olan İslam, yerel kimliklere indirgenemez!” Almanya İslam Konseyi, İslam konseyini oluşturan üye cemaatler ve eyalet dernekleriyle, 4. Alman İslam Konferansı açılış etkinliği üzerine yaptığı istişarede olumlu yönlere dikkat çektiği gibi bazı eleştirilere de yer verdi. Almanya İslam Konseyi’nin yaptığı istişareler sonucunda üye dernekler Alman İslam Konferansı’na eleştiri de getirdi. Bu eleştirileri arasında, Almanya’da İslam düşmanı ırkçılığın yükselmesine rağmen konferansın gündemine getirilmemiş olması da yer aldı. “Alman İslam Konferansı kapsamında ele alınmayan konular arasında Müslüman karşıtı ırkçılık da yer almaktadır. İslam Konseyi, aşağıdaki rakamlar göz önüne alındığında Federal İç İşleri Bakanlığı’nın Almanya’da yaşayan Müslümanların güvenliğine hiç değinmemiş olmasını büyük bir hayal kırıklığı olarak değerlendirmektedir.” denilen Almanya İslam Konseyi açıklamasında resmî rakamlara göre 2018 yılı Ocak ve Eylül ayları arasında Almanya’da 600 “İslam karşıtı motifli suç” işlendiğine dikkat çekildi. Bu suçlar kapsamında 40 kişi yaralanmış fakat sadece iki kişi tutuklanmıştı.
İslam düşmanı ırkçılığa karşı tedbir alınmalı! Almanya İslam Konseyi bu tür İslam ve Müslüman karşıtı suçların aydınlatılma oranının oldukça düşündürücü olduğunu ifade ettiği açıklamasında, Almanya İçişleri Bakanlığı’nı, Alman İslam Konferansı’ndan bağımsız olarak Müslüman karşıtı ırkçılık konusunu ciddiye almaya ve uygun önlemleri uygulamaya alması çağrısı yaptı. Konsey, bazı önlemleri şu şekilde sıraladı: • Müslüman karşıtı ırkçılığa karşı federal bir görevlinin atanması • “İslam karşıtı motifli suçlara” yönelik oldukça düşük soruşturma başarısının incelenmesi • Yasal başörtüsü yasaklarının veya bu yönde yasaklamalar getirilmesine yönelik taleplerin Müslüman karşıtı ırkçılığı ve Müslümanlara yönelik ayrımcılığı teşvik edip etmediğine ilişkin nitel ve nicel araştır-
malar yapılması • Ayrımcılık deneyimlerinin Müslümanlar üzerindeki etkilerinin nitel ve nicel araştırmasının yapılması • İslam ve Müslümanlar hakkındaki genel olumsuz haberlerin ne gibi etkileri olduğu konusunda nitel ve nicel araştırma yapılması • Politikacıların ifadelerinin halk arasında İslam karşıtı bir tutumu güçlendirip güçlendirmediğinin nitel ve nicel olarak araştırılması
İslam ve Müslümanların “Güvenlik” tartışmasına dahil edilmemesi sevindirici İslam Konseyi, Bakanlığın Alman İslam Konferansı’nın dördüncü aşamasında önceden sürekli tekrarlanan güvenlik tartışmasına yer vermemesini ise memnuniyetle karşıladı. Bu tartışmaların geçmişte İslam’ın ve Almanya’daki Müslümanların genel bir şüphe altına girmesine ve bir tehdit olarak algılanmasına yol açtığını hatırlatan İslam Konseyi, aslında bu algının Almanya’da var olan yaşam gerçeği ile örtüşmediğini de belirtti. Açıklamada, genel bir şüphe oluşturan bu algı sonuçlarının Müslümanlar açısından oldukça kötü sonuçlar ürettiğine vurgu yapıldı: “Gittikçe artan Müslüman karşıtı ırkçılık, Müslümanlara ve kurumlarına yönelik siyasi motifli suçların sayısında artış ve iş piyasasında, konut piyasasında ve hatta devlet eğitim kurumlarında ayrımcılık.”
Evrensel bir din etnik kimliklere indirgenemez Alman İslam Konferansı’nın “Almanya’daki Müslümanlar – Alman Müslümanlar” şeklindeki aslında yıllardır mevcut olan sloganının da konferans öncesinde tered-
dütlere yol açtığını bildiren Almanya İslam Konseyi, bu anlamda meselenin “Alman İslam’ı” veya “Alman Müslümanları” kavramlarının üstün bir kimlik kategorisi olarak öne çıkarılmasının İslam dini gibi bir dünya dininin Türk, Arap veya Boşnak gibi ulusal kimliklerle bağdaştırılması için tasarlandığını düşünüyor. Almanya’daki göçmen asıllı Müslümanları “Bunlar ancak kökleri memleketlerinde olan ve farklı kültürlere ve geleneklere sahip olan insanlardır.” şeklinde tanımlayan İslam Konseyi, Müslümanların kendilerini ulusal bir bağlam kullanmadan veya Türk, Arap, Boşnak veya Alman Müslüman olarak tanımlamalarının tamamen onların kişisel kararı olması gerektiğini, bakanlığın “Alman olmak” özelliğini sloganı ile favorileştirmesine rağmen üst unvan olarak lanse edilen “Alman Müslüman” tanımının Konferans katılımcılarının çoğunluğu tarafından kabul edilmemesine şaşmamak gerektiğini söyledi.
IGMG Anayasayı Koruma Raporlarından çıkarılmalıdır. İslam Konseyi, Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer’ın açılış konuşmasında “Münferit alt yapılar sebebiyle anayasanın korunmasına ilişkin endişelerin çatı örgütlerle giderilebileceği” yönündeki açıklamasını memnuniyetle karşıladı. Fakat yine de Federal Anayasayı Koruma Raporu’nda ve bazı eyaletlerin raporunda İslam Konseyi’nin en büyük üyesi olan İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) isminin geçmesinin, yardımlaşma, katılım veya dinler arası etkileşim alanında çok sayıda projenin ve iş birliğinin başlatılamamasına sebep olduğuna vurgu yapıldı. Bu şekilde raporlarda yer alması sebebiyle IGMG’nin kimi derneklerine gerekli izinlerin verilmediği, devlete ait mülklerin
kiralanmadığı ve hayır projelerinde teşvikler verilmediği gündeme getirildi. Bunun için Almanya İslam Konseyi, gelecekteki zorluklar göz önüne alındığında, Avrupa çapında faaliyet gösteren, on binlerce üyesi ve sadece Almanya’da 400’ün üzerinde camisi bulunan İslami bir cemaat olan IGMG’nin anayasayı koruma raporlarında anılmasına son verilmesini istedi.
Katılımcıların genişletilmesi Almanya İslam Konseyi istişaresinde, Alman İslam Konferansı’na katılanların genişletilmesi konusu da ele alındı. İstişarede, Alman İslam Konferansı’na katılacak olan kişi ya da kuruluşların tespitinde problem olduğu gündeme getirildi. Bunun için bazı kişi ya da derneklerin konferansa dahil edilmesi istenirken özellikle “İslam eleştirmeni” olarak sahneye çıkan ve genellikle İslam karşıtı ifadelerde bulunan kişilerin katılımının geçmişte Alman İslam Konferansı’na artı bir değer katmadığının görüldüğü hatırlatıldı. Bu kişi ve çevrelerin yıllardan beri Müslüman karşıtı ırkçılığın ve Müslümanlara karşı ön yargıların artmasına katkıda bulunduğu, Müslümanların inançları ile alay ettikleri ve hatta kısmen din özgürlüklerini inkâr ettiklerine dikkat çeken İslam Konseyi, bu kişilerle bireysel ve kooperatif din özgürlüğü hakkında tartışmak zorunda bırakılmayı Müslümanlara yönelik bir hakaret olarak değerlendirdi. Buna karşılık, her gün yüzlerce Müslümana hizmet veren İslami cemiyet ve cemaatlerin Konferansa dahil edilmesini isteyen İslam Konseyi, ayrıca yeni katılımcılar arasında, mesela yardımlaşma gibi belli alanlarda uzmanlaşmış olan ve uzun yıllardır başarıyla hizmet veren yerel Müslüman inisiyatiflerin de bulunmasını istedi.
Gündemden
camia | 12 Nisan 2019
İSLAMOFOBI
Yeni Zelanda katliamından sonra Müslümanlara yapılan saldırılar arttı Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde düzenlenen terör saldırılarından sonra İngiltere’de Müslümanlara yönelik saldırılar 6 kat oranında artış gösterirken Avrupa’nın diğer yerlerinde de Müslümanlar yine İslam karşıtlığı saldırıların hedefi oldu. “Müslümanlara veya doğrudan camilere saldırıyorlar.” İngiltere merkezli Müslümanlara karşı saldırıları araştırmak için kurulan Tell Mama isimli kuruluş İngiltere’de son zamanlarda Müslümanlara yönelik saldırıların arttığını gösteren bir rapor hazırlarken, Tell Mama yöneticisi Feyyaz Muğal raporla alakalı şu açıklamada bulundu: “Saldırılar öncelikle sosyal medya ortamlarında yapılan tehditlerle başladı, daha sonra bu tehditler sokaklarda eyleme dönüştü. Geçtiğimiz aylarda Londra’da başörtülü bir Suudi kadına yönelik gerçekleştirilen saldırı da bu tür bir saldırıdır. Saldırganlar artık ‘Sizden nefret ediyoruz.’ ya da ‘Müslümanlardan nefret ediyoruz.’ demiyorlar, bunun yerine sokaklarda Müslümanlara veya doğrudan camilere saldırıyorlar.” Yeni Zelanda katliamından sonra İngiltere’de Müslümanlara yönelik saldırılar 6 kat oranında arttı. İki camiye yapılan saldırıdan sonraki yaklaşık bir haftalık dönemde Yeni Zelanda katliamı referans gösterilerek Müslümanlara yönelik tam 95 saldırı gerçekleştirilirken, Kuzey Londra, Oxford, Southampton ve Colindale’deki Müslümanlara yönelik silahlı saldırılar düzenlendi. Londra’da ise “Müslümanlar ölmeli, hak ettiniz, hepiniz vurulmalısınız!” gibi ırkçı söylemler artarken, Colindale’de bir anne kızıyla birlikte yürürken dört silahlı genç tarafından tehdit edildi.
Almanya’da başkent Berlin’de birçok saldırı gerçekleştirildi. Almanya’nın başkenti Berlin’de birçok ırkçı ve İslamofobik saldırı meydana geldi. Berlin polisinin verdiği bilgilere göre 48 yaşında bir adam üçü genç, biri bayan olmak üzere 5 kişiye ırkçı hakaretlerde bulundu. Yine 81 yaşında yaşlı bir adam bir kadına ırkçı hakaretlerde bulunup vurduktan sonra, üzerine tükürdü. Başka bir olayda ise bir kadın 42 yaşındaki bir adamın arabasının tekerini değiştirdiği esnada hakaret edip yüzüne vurdu.
33 yaşındaki kadın bu da yetmezmiş gibi arabaya bir de şişe fırlattı. Almanya’nın Dortmund şehrinde de Müslüman bir kadına ırkçı bir saldırı gerçekleştirildi. Alman polisinin verdiği bilgiye göre saat 19.18 sularında 37 yaşındaki bir adam çocukları ve bir kız arkadaşıyla yürümekte olan 26 yaşındaki başörtlü kadına önce hakaret etti, sonra da tepikler savurdu. Hakaret ve fiziksel saldırıya uğrayan genç kadın olayda yaralandı. Saldırıya şahitlik eden tanıklar ise saldırganı polis gelene kadar olay yerinde tuttu.
Belçika’da da başörtülü bir kadına bıçaklı saldırı Belçika Anderlecht’te 3 çocuğunu okula götüren 32 yaşındaki başörtülü kadın bıçaklı saldırıya uğradı. Yerel saatle 07.30 sularında gerçekleşen saldırı sonucu karnından yaralanan kadın, hastaneye kaldırıldı. Hastaneden alınan bilgilerde kadının hayati tehlikesinin devam ettiği, çocukların ise hastanede psikolojik tedavi gördüğü belirtildi. Saldırgan henüz bulunamazken, polis araştırmalarını sürdürüyor.
“Başörtülü ediyorum.”
kadınlardan
nefret
Belçika’nın güneyindeki Uccle şehrinde meydana gelen başka bir olayda ise başörtülü iki kadın ırkçı bir saldırıya maruz kaldı. Çocuklarını okuldan almaya gider-
|
5
ken uğradıkları saldırıyla alakalı konuşan mağdurlardan Nabilla isimli bayan şunları aktardı: “Kız kardeşim ile birlikte okul çıkışında çocuklarımızı almaya gidiyorduk. Yaya geçidinden geçtiğimiz esnada bir şoförün ırkçı saldırısına maruz kaldık. Şöför ‘Ben ırkçıyım, başörtülü kadınlardan nefret ediyorum!’ diye bağırdı. Daha sonra ise adam bilerek aracı kardeşimin üzerine sürerek yere düşürdü.” Olayın ardından 70’li yaşlardaki şoför kasıtlı saldırı ve İslamofobik hakaret suçlamalarıyla Brüksel Savcılığı’nda ifade verirken suçlamaları reddetti ve serbest bırakıldı. Savcılık ise soruşturmanın sürdüğünü açıkladı.
FAIR: “2018 yılında yaklaşık 90 camiye saldırı düzenlendi.” Almanya’da bulunan ayrımcılıkla mücadele derneği FAIR de cami saldırılarıyla alakalı bir basın açıklaması yayınladı. FAIR’in 2018 yılında Almanya’da yaklaşık 90 cami saldırısının gerçekleştirildiğini kaydettiği basın açıklamasında şu sözler yer aldı: “Yaptığımız araştırmalara göre Almanya’da camilere yaklaşık 90 saldırıda bulunuldu. Bu rakam, 2017 yılına kıyasla yüzde 20’lik bir artışı gösteriyor. Yeni Zelanda’daki iki camiye yapılan terör saldırıları bu problemin ciddiye alınması ve resmî makamların konuya el atması gerektiğinin aşikârlığını gösteriyor.”
Mağdurlara 139 ülkeden 9 milyon doları aşkın bağış yapıldı. Öte yandan, Yeni Zelanda’daki saldırılardan sonra hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralananlar için Yeni Zelanda Mağdurlara Destek Grupları Konseyi tarafından Christchurch Saldırısı Mağdurları Fonu ismi altında açılan hesaba yatırılan bağışlar 9 milyon doları aştı. 139 farklı ülkeden 95.419 kişi tarafından yapılan bağışların 9 milyon 356 bin 601 dolara ulaştığı bildirildi.
26 MART I AMERİKA
27 MART I BATI AFRİKA
28 MART I İSVİÇRE
31 MART I ALMANYA
Müslüman, Hristiyan ve Yahudi toplumundan göstericiler Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde iki camiye düzenlenen terör saldırılarını proteso etmek amacıyla New Yok’un Times Meydanı’nda İslamofobi’ye karşı birlik mesajı verdi. Kur’ân-ı Kerîm’in de okunduğu gösteride Rahip Robert Johnson bir açıklamada bulunurken özetle şunları söyledi: “Yeni Zelanda’da yaşanan saldırıdan büyük üzüntü duyuyorum. Bugün Müslüman kardeşlerimizle dayanışma için buradayız. Hangi dinî gruba olursa olsun, şiddetin her türlüsü yanlış ve şeytanidir.” Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) Eş Başkanı Halil Mutlu ise saldırıyla alakalı şunları söyledi: “Türk-Amerikan toplumu bu çirkin saldırıyı en güçlü şekilde kınıyor. Bu terör saldırısı sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığa karşı işlenmiştir. Dünyada milyonlarca kişi Müslümanların acısını paylaşıyor.”
Mali’nin, kabileler arası etnik çatışmaların yaşandığı orta kesimlerinde yer alan Egossagou köyüne yönelik Dogon grubu tarafından düzenlenen silahlı saldırıda Fulani topluluğuna mensup 160 Müslüman şehit oldu. Öldürülenler arasında hamile kadın ve çocuklar da bulunuyordu. Fulanilerin bazıları yerleşik hayata geçse de büyük bir kısmı halen yoğun şekilde hayvancılıkla göçebe hayatını devam ettiriyor. Hayvanlarına otlak ve sulak alanlar bulmak için uzun mesafeler kateden Fulaniler, bu yolculuklarında yerleşik çiftçiler ve kabilelerle karşı karşıya geliyor. Fulani toplulukları ile yerleşik çiftçiler arasındaki şiddet olayları olağan bir durum olarak kabul ediliyor. Afrika’da “çoban-çiftçi çatışması” olarak adlandırılan bu şiddet olayları 2014’te dünyadaki en fazla ölüme yol açan dördüncü şiddet olayı oldu.
İsviçre’nin Basel şehrinde 7 yaşındaki Kosovalı Mergim okuldan tek başına evine dönerken sokak ortasında 75 yaşındaki Angela N. isimli bir kadın tarafından bıçaklı saldırıya uğradı. Küçük çocuk sırtından bıçaklandıktan sonra öğretmeninin kendisini kanlar içinde bulup sağlık ekiplerine haber vermesiyle hastaneye kaldırıldı. Yapılan müdahelelerle hayatta tutulmaya çalışan küçük Mirgim hastanede dünyaya gözlerini yumdu. Cinayet, olaydan birkaç gün önce rahatsızlandığı için hastanede tedavi altına alınan annesi Fatma’dan ise bir süre saklanırken ilk başta küçük Mergim’in trafik kazası geçirdiği söylendi fakat daha sonra cinayet acılı anne ile paylaşıldı. Acılı kadın üzüntüsünü şu sözlerle ifade etti: “Oğlumu en son 2 gün önce hastanede ziyarete gelince gördüm. Başımıza gelenlere inanamıyorum. Oğlum artık hiç olmayacak. Saldırganı tanımıyorum hiçbir zaman da görmedim. Hayatımızı mahvetti.”
Almanya’da Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) Federal Meclis Grup Başkan Vekili Carsten Linneman, ülke genelinde 14 yaşın altındaki kızlar için başörtü yasağı getirilmesi gerektiğini söyledi. Linneman yaptığı açıklamada, “Federal politika olarak, 14 yaşından küçük kızlara başörtü yasağını düzenlememiz gerekiyor. Parti yetkilileriyle iletişim hâlindeyim, kızların da erkekler gibi özgür ve kaygısız bir şekilde büyümeye hakları var.” IGMG Genel Sekreter Yardımcısı ve Almanya İslam Konseyi (ISLAMRAT) Genel Sekreteri Murat Gümüş ise Linneman’ın bu sözlerine tepki gösterdi. Gümüş yasağın hem öğrencilerin hem de velilerin anayasal haklarının ihlali olacağını savunurken “Siyasetçiler çocuklar üzerinden din politikası üretmeyi bırakıp kendi işlerine bakmalı ve Almanya’nın önemli meseleleriyle ilgilenmeli. Bu tarz polemiklerden uzaklaşmamız gerekir.” ifadelerini kullandı.
6 |
Gündemden
camia | 12 Nisan 2019
BELÇİKA
“Helal kesim yasağı” Avrupa Adalet Divanı’nda Belçika Anayasa Mahkemesi geçen yıl kabul edilen ve 1 Ocak itibarıyla yürürlüğe giren hayvanların şoklanmadan kesilmesini yasaklayan kararı Avrupa Adalet Divanı’na sevketti. rarını görüştü. Anayasa Mahkemesi’nde yapılan duruşmanın açıklanan kararında, mahkeme davayı Avrupa Adalet Divanı’na sevk etti. Mahkemeden yapılan açıklamada, “Avrupa Adalet Divanı dosya hakkında görüş belirtinceye kadar yasaların olduğu gibi uygulanmaya devam edeceği.” aktarıldı.
Yasakla alakalı sorular
Belçika’da Anayasa Mahkemesi, Flaman Parlamentosu’nun geçen yıl kabul ettiği ve 1 Ocak itibarıyla küçükbaş hayvanlar için yürürlüğe giren hayvanların şoklanmadan kesilmesini yasaklayan ka-
Anayasa Mahkemesi’nden Flaman bölgesi ile ilgili Avrupa Adalet Divanı’na gönderilen dosyada dikkat çeken şu sorular yer aldı: “Yasal düzenlemenin sunduğu ‘daha ileri bir koruma’ imkânı, ‘bir üye devletin elektroşoksuz kesimi her alanda yasaklayabileceği’ şeklinde yorumlanabilir mi? Eğer ki birinci sorunun cevabı evet ise, böyle bir uygulama Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi’ndeki din hürriyeti ile uyumlu mu? 1099/2209 sayılı düzenleme dinî kesimlerde elektroşoksuz kesimi yasaklama imkînı sunarken, hayvanların av, balık tutma, sportif ve kültürel faali-
yetler çerçevesinde elektroşoksuz bir şekilde öldürülebilmesine müsaade edilmesi bir ayrımcılık içermiyor mu?”
Walon Bölgesi davası düştü Öte yandan yüksek mahkeme, Walon Bölgesi’ndeki elektroşoksuz hayvan kesim yasağı ile ilgili ise karar veremeyeceğine hükmetti. Anayasa Mahkemesi, gerekçe olarak Walon bölgesinde 1 Eylül 2019’da yürürlüğe girecek olan “hayvan refahı” kanununu gösterdi. Anayasa Mahkemesi’nin incelemeye alması için başvurulan yasanın yürürlükten kalktığı hatırlatıldı. Böylece Anayasa Mahkemesi’nin incelemesi gereken bir yasanın kalmadığı bildirildi.
Protesto Flaman Bölgesinde helal kesim yasağının yıl başında yürürlüğe girmesinin ardından başkent Brüksel’de AB kurumlarının bulunduğu Schuman Meydanı’nda toplanan yaklaşık 200 kişi yasak kararını protesto etti. Protesto kapsamında oku-
nan bildiride, söz konusu yasalarla hem Belçikalı Müslümanların hem de Yahudilerin dinî özgürlüklerinin ihlali ile karşı karşıya kaldıkları vurgulandı. Müslüman ve Musevi toplumlar ayrıca hayvanların şoklanmadan ve uyutulmadan kesilmesini yasaklayan kararın, iki toplumun dinî özgürlüklerini kısıtladığını ve uygulamanın bu iki topluma saygısızlık olduğunu savundu.
Helal kesim yasağı nedir? Müslümanların “helal” Musevilerin ise “koşer” olarak adlandırdığı kesime göre hayvanların kesilmeden önce sağlığı ve bilincinin yerinde olması, yani şoklanmadan kesilmeleri gerekiyor. Buna karşın bu yasakla birlikte Müslüman ve Musevi toplumların tükettiği helal ve koşer ürünleri elde etmeleri engellenmiş oluyor. Aşırı sağcı kesimler ve hayvan hakları savunucularından oluşan yasak taraftarları şoklanmadan kesilen hayvanın acı çektiğini ve haklarının ihlal edildiğini öne sürüyor.
HOLLANDA
Amsterdam İslam Fakültesi’nin tanıtımı yapıldı Yaklaşık bir yıl önce açılmasına karar verilen ve geçen eylül ayından beri öğretime başlayan Amsterdam İslam Fakültesi’nin tanıtım toplantısında, fakültenin bağlı olarak çalışacağı International University of Applied Sciences in Amsterdam Rektörü Bahaeddin Budak fakülte hakkında bilgilendirmede bulundu. Adnan Şahin
Amsterdam Rhoneweg’de bulunan bir salonda gerçekleşen toplantıda Amsterdam İslam Fakültesi hakkında geniş çaplı bilgilendirme yapıldı. IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim Başkanı Abdulhalim İnam fakültenin kurulma aşamasını anlatırken geçmişten örnekler verdi. Hollanda’nın Avrupa ülkeleri arasında ilkleri gerçekleştiren bir ülke ve bu ilklerden birinin İslam okullarının açılması olduğunu hatırlatan Abdulhalim İnam kısa bir süre zarfında 50’nin üzerinde İslam okulu açıldığını söyledi ve şimdi de geçen sene faaliyete başlayan İslam Fakültesi ve üniversitenin kuruluşunu gerçekleştireceklerini söyledi. “İslam Toplumu Millî Görüş okulları ile, cami, kültür ve eğitim merkezleri ile yerli ve göçmen toplum arasında çok ileri düzeyde kaynaşma ve buluşma gerçekleşmiştir. Camiler, eğitim merkezleri, okullar bu toplumun yapısını şekillendiren büyük görevler üstlenmişlerdir.” diyen İnam, çok büyük bir ihtiyaç olan üniversitenin de akreditasyon işlemlerinin tamamlanmasından sonra faaliyete geçeceğini bildirdi. İnam şöyle dedi: “Hem Genel Merkezimiz hem de Hollanda bölgelerimizdeki kardeşlerimizle yaptığımız istişareler sonrasında 2016 yılında Uluslararası Amsterdam Üniversitesi’ni kurmaya karar verdik. Elhamdülillah geçen yılın eylül
ayının 8. günü itibariyle de bu düşüncemiz İlahiyat Fakültesi ile fiiliyata geçmiş oldu. Şu anda rektörlüğünü Bahaeddin Budak hocamızın yürüttüğü bu üniversite çalışmaları devam ediyor.” İslam dininin temel esaslarını çok iyi anlayan ve algılayan topluma öncülük edecek Müslümanlara ihtiyaç bulunduğunu söyleyen Bahaeddin Budak, konuşmasına şöyle devam etti: “İşte bu insanların yetişebilmesi için üniversite düzeyinde bir eğitime ihtiyaç vardır. Bundan dolayı geçen sene nisan ayında Millî Görüş teşkilatının önderliğinde International University of Applied Sciences adı altında Amsterdam’da bu üniversiteyi kurduk. Kurulma aşamasında Hollanda’da bir kurumun üniversite adını kullanabilmesi için bir süreç vardır. Bizim hedefimiz lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde okumaya yön verecek bir eğitim kurumunu oluşturmaktır. İlk etapta şu an imam, manevi rehber ve din dersi öğretmeni yetiştirme hedefimiz var. Lakin gelecek yıllarda Allah’ın izniyle aynı zamanda Türk Dili ve Edebiyatı, Arap Dili ve Edebiyatı, Osmanlıca gibi dilleri üzerinde yüksek lisans ve doktora yapabilecek bir imkân oluşturacağız. Aynı zamanda ‘Sosyal Maatschappelijk’ dediğimiz eğitim bölümünü de açmış olacağız. Hollanda ve
Belçika’da üniversite olarak akreditasyon alabilmek için gerekli olan süreçleri tamamlayacağız. İnşallah biz bu akreditasyonu aldıktan sonra Avrupa’nın diğer ülkelerinde de şubeler açmayı planlıyoruz. Daha 60 yıl önce Protestan dört-beş rahip tarafından kurulan Vrije University Amsterdam (VUA) bizim için iyi bir örnektir. Bizim üniversitemiz de en fazla 15- 20 yıl içinde köklü bir eğitim kurumu olacaktır.” Geçtiğimiz eylül ayında başlayan eğitime hem lisans hem de ön lisans olarak talebelerin devam ettiğini de söyleyen Budak, fakülteye hangi şartlarda kabul olunabileceği ve nasıl bir eğitim verileceği konusunda da bilgilendirmelerde bulundu. Hollanda eğitim sistemi kriterleri çerçevesinde kurul Amsterdam İslam Fakültesi’nin denetleme ve yönetim kurulları da tanıtıldı. Verilen bilgiye göre, Denetleme Kurulunda Yusuf Altuntaş başkan, Abdulhalim İnan sekreter, Oktay Dalmaz muhasip, Mehmet Erdoğan, Ekrem Şeker ve Muhammed Akbaş üye olarak bulunuyor. Fakültenin daha sonra bağlanacağı ve akreditasyon sürecinde olan Uluslararası Amsterdam Üniversitesi’nin idaresi ise şöyle: Rektör: Bahaeddin Budak. Bahaeddin Budak, Hooge School Inholland’da 12 yıllık imam eğitimi bölümü sorumlusu
olarak çalıştı ve o bölümün iki kez akreditasyon almasını sağladı. Managment/ Sekreter Rozianna Maria, Prof. Dr. Ina ter Avest, Drs. Lia Bijkerk, Dr. Hasan Yar ve Abdellah Hasb’dan oluşuyor. Tanıtım toplantısında daha önce Vrije University Amsterdam’da görev yapan Prof. Dr. Ina ter Avest de bir konuşma yaptı. Ter Avest konuşmasında şunları kaydetti. “Bugün burada olmak benim için şereftir. Ayrıca İslam Fakültesi’nde ders vermenin benim için ne anlama geldiğini anlatmak için burada olmaktan mutluluk duymaktayım. Öncelikle şunu belirteyim ki, iki konuda sizinle bir ortak bağımın olduğunu hissetmekteyim. Birincisi benim ailem de sizinkiler gibi 70 yıl önce Hollanda’nın kuzeyinden doğusuna taşınarak orada bir tekstil fabrikasında ‘misafir işçi’ olarak çalışmaya başlamış. Yani Hollanda’nın ilk misafir işçileri olmuşlar. ‘Gast arbeiter’ olmuşlar. Yani ben de bir misafir işçinin kızıyım. İkinci bağ nedeni ise ben VU’de ders verdim. Ve bir üniversitede gençlere dinî temele dayalı olarak ders vermenin ne kadar önemli olduğunu fark ettim ve gördüm.” Fakülte kadrosunda yer alan Abdellah Hasb da kısaca kendisini tanıttı. Arapça ve kıraat konusunda ders veren Abdellah Hasb Mısır kökenli. Okul hayatını ve aldığı dersleri anlatan Abdellah hafız ve aynı zamanda icazetli kari. Yarı Malezyalı yarı Hollandalı olduğunu söyleyen Fakülte Sekreteri Rozianna Maria bu fakültenin bir üyesi olduğu için müteşekkir olduğunu belirtti ve “Şimdilik bu kurumda muhasebe ve öğrencilerin giriş kayıtlarını yapmaktayım. İnşallah onlara diplomalarını vermek de nasip olur.” şeklinde duygularını dile getirdi. Fakültede eğitim alan talebeler de fakültede edindikleri intibalarını dile getirdiler.
Genel Merkezimizden
camia | 12 Nisan 2019
|
7
İRŞAD PANELİ
“Dinin anlaşılmasında muhit, kültür ve sosyal endişeler rol oynar.” İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) İrşad Başkanlığı’nın geleneksel olarak düzenlediği panellerinin sekizincisi olan “İmam Ahmed bin Hanbel ve Hanbelî Mezhebi” paneli Bergheim şehrinde yapıldı. İlhan Bilgü
IGMG İrşad Panellerinin 2019 yılı konusu İmam Ahmed bin Hanbel ve Hanbelî Mezhebi idi. Bergheim şehrinde 6 Nisan tarihinde gerçekleştirilen panelde moderatör İlhan Bilgü’nun panel hakkındaki ön bilgilendirmesinden sonra Çanakkale 18 Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ali Yargı tebliğini yaptı. Yargı konuşmasında Ahmed bin Hanbel’in yaşadığı dönemin tarihî ve fikrî özellikleri, hayatı, şahsiyeti, eserleri, Hanbelî mezhebinin özellikleri ve günümüzdeki Hanbelîlik hakkında bilgilere yer verdi. Ahmed bin Hanbel’e gelene kadar İslam ilim dünyasında çok çeşitli gelişmeler yaşandığını, Ahmed bin Hanbel’den önce Ebû Hanîfe, İmam Şâfiî ve İmam Malik gibi mezhep imamlarının kitaplarının yayımlandığını, aynı zamanda İslam toplumunun farklı kültür ve inanç gruplarının bir arada yaşama tecrübesini edindiğini hatırlatan Mehmet Ali Yargı özetle şu açıklamalarda bulundu: “Ahmed İbn Hanbel, mütevazı bir kişiliğe sahipti. Fakirliği zenginliğe tercih eder, hiçbir şeyi fakirliğe denk görmez, evinde bir şey olmadığı için şikâyet etmek şöyle dursun, mutlu olurdu. Muhaliflerini affetmiştir. Müsned isimli hacimli bir hadis külliyatı vardır. Allah, Peygamberimiz, ashap ve tâbiin devrinde verilmemiş fetva hükümlerin haricinde bir görüş belirtmez, Kur’an’ı bazen manasının aksi yönüyle anlamaya yönelirdi. Mesela cuma namazı esnasında alışverişin ayet mucibince yasak olduğunu belirtir, ancak o vakitte sözleşme yapmayı caiz görürdü. Çünkü ayette buna bir işaret yoktur.
Mezhebin Özellikleri “Selefî” bir anlayışa sahiptir: Ahmed b. Hanbel, Hz. Peygamber’den, sahabe ve tâbiînden (yani “seleften”) nakledilenlere olduğu gibi uyma (ittiba), özellikle itikadi gördükleri hususlarda tevilden kaçınma, bidatçi gördüğü görüşler ile mücadele etme ve bidatçilerden uzak durma şeklinde bir anlayış geliştirmiş ve bu anlayışı etrafına da yaymaya çalışmıştır. Haber-i vâhidlere uyma konusunda farklı bir bakış açısına sahiptir: Ahmed b. Hanbel ve Ehl-i hadîs, sahih bir isnad ile rivayet edilen haber-i vâhidin delil oluşturduğunu kabul eder, inkâr edenleri tekfir eder.
Sahabe ve tâbiûn fetvalarına uyma konusunda farklı olduğunu iddia eder: Hanbelîlik rivayet ağırlıklı bir mezheptir. Bu rivayetlere sadece Hz. Peygamber’e atfedilen değil, sahabe ve tâbiûna atfedilen rivayetler de dâhildir. Allah ve Resulü’nün yasaklarına uyma şekilleri daha katıdır: Yasaklanan şeyin kendisiyle doğrudan ilgili değil de başka bir anlamdan dolayı bir yasak söz konusuysa yasaklanan şeyi yapmayı şer’an geçersiz sayarlar. Mesela, başkasının bıçağını izinsiz alıp onunla kesilen kurban batıldır, yeniden kesmek gerekir. Nispeten kıyasa az başvurur: Teorik olarak şeri kıyasın meşru olduğunun söylendiği hem de bazı meselelerde onu kullandıkları görülmekle birlikte bir nas, sahabe fetvası, mürsel veya zayıf hadis bulunmazsa kıyasa ancak zaruret hâlinde başvurulduğu belirtilmiştir. Kıyastan çok istishabı kullanır: Hanbelîler kıyası huccet olarak kabul etseler de yukarıda ele alındığı üzere ona mümkün olduğunca başvurmama eğiliminde olduklarından karşılaştıkları yeni meselelerin hükümlerini istishab ile çözmeyi daha çok tercih etmişlerdir. Farazi fıkıhtan uzak durur: Ahmed b. Hanbel henüz meydana gelmemiş olaylara dair fetva vermekten kaçınmıştır. Ehl-i hadîsin genel tavrı da bu yöndedir. Toplumsal hayata aşırı müdahalecidir: Hanbelîlerin topluma aşırı müdahalelerini daha ilk dönemden itibaren görmek mümkündür. Ahmed b. Hanbel’in talebesi İbn Hânî, Abdullah’ın (muhtemelen Ahmed b. Hanbel’in oğlu) ashabının sokakları dolaşarak çocukların oynadıkları defleri dahi parçaladıklarının nakledildiği söylenmiştir. Miladi 900’lü yıllarda Hanbelîler dalalet, bidat ve münkerât saydıkları hususları engellemek için toplumsal birçok müdahalede bulunmuşlardır. Ahmed b. Hanbel’den başlayarak sonraki dönemlerde mezhep mensuplarının Allah’ın sıfatları, tevil, tecsim ve bidat gibi bazı itikadi konularda Ehl-i sünnet içinde ifrat denilebilecek görüşleri savunmuşlar, kendileri gibi inanmayanları tekfir veya dalalet ile itham etmişlerdir.
Günümüzde Hanbelîlik: Hanbelî mezhebi mensuplarının en fazla olduğu ülke günümüzde Suudi Arabistan’dır. Bu ülkede, resmî uygulamalarda da genel olarak Hanbelî mezhebini benimsenmiş, eğitim ve yargıda da Hanbelîlik öne çıkarılmıştır. Ancak bu ülkede Hanbelîlik mezhep olarak geçmemektedir. İkinci panelist olan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Yıldırım “Hanbelî Mezhebinin Teşekkülü ve Mihne Olayı” başlıklı tebliği ile mihne denilen süreci anlattı. Bu sürecin Hanbelîliliğin mezhepleşmesine etkilerini inceleyen Yıldırım, “Hanbelîlik fıkhî bir ekolden çok itikadi bir ekoldür. Bir de dinin zamana, mekâna ve içtihada bağlı değişkenleri vardır. İşte bu değişkenlerden oluşan yapıya dindarlık diyoruz. Onun için din bir tanedir, dindarlıklar bin tane olabilir.” dedi. Yıldırım özetle şu görüşleri ortaya koydu: Kur’an’ın mahluk olup olmadığı tartışması ve mihne olayı: Başlangıcı itibarıyla kelamî bir tartışmanın konusu olan zat-sıfat ilişkisi, sıfatların zat ile birlikte kadim olup olmadıkları, ilahî sıfatların tevili meselesi gibi konular zamanla birer ihtilaflı soruna dönüşmüştür. Mutezile ekolü kelam, irade gibi bazı sıfatların ezelî olmayıp sonradan yaratıldığı görüşünü benimsediklerinden dolayı kelam sıfatıyla ilişkili olarak Kur’an’ın mahluk olduğunu ileri sürmüşlerdir. Abbâsî halifelerinden Me’mûn, halku’l-Kur’ân konusunu ilk defa devletin resmî bir politikası hâline getirmiş ve mihne sürecini başlatmış, bu düşünceyi benimsemeyenlerin cezalandırılmasını istemiştir. Ahmed bin Hanbel de ceza alanlardan birisidir ve Kur’an’ın mahluk olduğunu kabullenmez. Halife Mütevvekkil ise 847 yılında iktidara gelir gelmez halku’l-Kur’ân ve ru’yetullah konularındaki kelamî tartışmalardan uzak durulmasını sağlamış, halk üzerinde etkili nüfuzları olan fakih ve muhaddislerin desteğini almanın yollarını aramıştır. Böylece Hanbelîlik ve Ehl-i hadîs daha geniş bir şekilde yayılma imkânı bulmuştur. Hasan b. Ali b. Halef el-Berbehârî (ö. 329), Hanbelîliğin radikal eğilimini temsil etmiş, verdiği ateşli vaazlarıyla Ehl-i hadîs dışındaki diğer tüm
ekollerle mücadele etmiş, Bağdat’ta bazı dükkânların yağmalandığı, çeşitli müzik aletlerinin kırıldığı ve ‘Hanbelî fitnesi’ olarak bilinen olayların çıkmasına sebep olmuştur.”
“
Ahmed İbn Hanbel, mütevazı bir kişiliğe sahipti. Fakirliği zenginliğe tercih eder, hiçbir şeyi fakirliğe denk görmez, evinde bir şey olmadığı için şikâyet etmek şöyle dursun, mutlu olurdu. Muhaliflerini affetmiştir. Müsned isimli hacimli bir hadis külliyatı vardır.
Bir diğer panelist olan Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Muhyettin İğde idi. Hanbelî mezhebinin yayılış sürecine değinirken “Esasen, Me’mûn’un başlattığı mihne politikalarının iki kaybedeni bir de kazananı olmuştur. Kaybedenler Mutezile ve Ehl-i hadîs; kazanan ise Ahmed b. Hanbeldir.” diyen İğde’nin tebliği özetle şöyleydi:
İlk Hanbelîlik içinde 3 ekol meydana gelmiştir: Zühd ekolü: Bunlar sadece ibadetle meşgul olurlar. Abdulkadir Geylanî bu gruptandır. İlim ekolü (Hadis yazıp fıkıh öğrenen ekol): Bunlar hadis yazıp, fıkıh öğrenir. Bu grubu Ebû Bekir Hallâl ve öğrencileri temsil eder. Hallâl, Ahmed b. Hanbel’in fikrî yönünü takip etmiş ve mezhebin fikrî geleneğinin devamını sağlamıştır. Emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ‘ani’l-münkeri tesis etmeye çalışan ‘aktivist’ ekol: Bu grubu ise Berbehârî ve taraftarları temsil eder. Berbehârî daha çok sokak hayatıyla ilgilenmiş, mezhep doktrinlerinin kamu/halk hayatına tatbik edilmesi hususunda çaba harcamıştır.
Modern Selefî akımlar ve din anlayışları: Selefîliğin tarihsel olarak dayandığı
8 |
Genel Merkezimizden
Ashâbu’l-hadîs şeklinde de isimlendirilebilecek hadis ve eser taraftarlarının en belirgin vasfı, geçmiş sünenleri kutsallaştırarak onları din olarak kabul etme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Selefiyye’ye göre, hakikat geçmişte belirlenmiştir. Şimdinin ve geleceğin belirleyeceği bir hakikat yoktur. Selefî zihniyete asıl şeklini veren “mutlak hakikat” inancı nedeniyle insan hiçbir şekilde nesneler hakkında hüküm verebilecek bir unsur değildir. Hakikat geçmişte belirlenmiş, insana iletilmiştir. İnsana düşen sadece bunlara uymaktır. Selefî düşünce biçimi hem akla hem de onun yorumlama yetkisine karşı çıkmış, böylece İslam’ı yerel kültür unsurları içerisine sıkıştırmıştır. Selefiyye’nin akıl karşıtı olması, benimsediği yaklaşımın bir sonucudur. Son panelist ise Atatürk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İşcan oldu. Prof. Dr. İşcan İslam düşünce tarihinde dinin anlaşılma biçimi ile ilgili olarak çok farklı tutumlar ortaya çıktığını söyledikten sonra, bu farklılaşmanın
camia | 12 Nisan 2019
arka planında belirleyici rol oynayan ve “toplumların manevi cephesi” denebilecek, her toplumun yaşadığı muhit, kültür ve çeşitli sosyal endişelerin ürünü olarak ortaya çıkan “örtük referans sistemi”nin incelenmesi gerektiği üzerinde durdu. Çağdaş Selefîliğin, Müslüman toplumların din geleneğinden uzak durduğunu, bu yüzden İslam tarihinde ortaya çıkan düşünce merkezlerinden ve dini zihniyetlerden, muhafazakâr din anlayışından bağımsız olarak değerlendirildiğini ifade eden İşcan, çağdaş Selefîlik hakkındaki yaygın kanaatin, onu gelenekten ve kültürden kopuşun bir ürünü olarak görmek ve değerlendirmek olduğuna işaret etti ve tebliğinde özetle şunları belirtti: Ehl-i hadîs ve Ehl-i rey iki ayrı dünyadır: “Aslında Selefîlik başka, gelenek başkadır. Ama geldiğimiz nokta, Selefiliğin, geleneğimizde mevcut olan bir damarla, dinî bir zihniyetle paylaştığı yapısal unsurların gözden kaçırılmamasını zorunlu kılmaktadır. Müslüman kimliğini onar-
mak, teyit ve inşa etmek işlevine sahip bu zihniyetlerden biri Ehli rey (rey taraftarlığı), diğeri Ehli hadîstir (haber taraftarlığı). Başka bir ifade ile İslam düşüncesinin tarihsel şemasını oluşturmak, bir düşünce tarihi dizgesinden bahsedebilmek, ilk olarak birbirine muhalif iki ekolden söz etmekle mümkündür. Bunlar Ehl-i hadîs ve Ehl-i reydir. Ehl-i hadisi, problemin çözümünü, din olarak addedilen rivayet ve nassa dayandırma, geçmişte oluşmuş ve yine din olarak bilinen ‘hakikati’ esas alma, hep dine atıfta bulunma olarak tarif edebiliriz. Ehli hadîs, geleceği, sonlanmış bir geçmişe indirgemektedir. Bunu, değişimin geri çekilmesi olarak yorumlamak mümkündür. Bu görüş aynı zamanda dinin yerelleşmesi, belli bir örfün içinde erimesi anlamına gelmektedir. Hadis toplama faaliyetinin siyasi bir erk olarak kendini göstermesi bu durumun sonucudur. Selef asrında İslam ümmetinin ihtiyaçlarına dayanan en faydalı meseleler çözülmüştür. Bütün beşerî ihtiyaçlar temin edilmiş, bizim çözmemize bağlı hiçbir mesele bırakılmamıştır.
Ehl-i hadis: Rey, tefsir, tevil gibi anlama biçimlerine dayalı aklîliğin düşünce alanında rol almasıyla beliren ‘insanların ihdas ettiği görüşler’ karşısında, geçmiş uluların öğretilerinin sosyal hayattaki tayin ediciliğine bağlı kalmak şeklinde belirmeye başlamıştır. Ehl-i reyin temsilcisi Ebû Hanîfe, ilk dönem Mekke ve Medine topluluklarından çok farklı toplumlarda İslam’ın nasıl yaşanacağını ve nasıl yaşatılacağını gösterme çabası içerisindedir. Ehl-i hadîs geleneği ve günümüz Selefîliği: Günümüz Selefîliğini modernitenin ürünü olarak görmek ne kadar yanlışsa, İslam kültürünün tabii sonuçlarından biri olarak görmek de yanlıştır. Ama, günümüz radikal Selefîliğinin tarihsel damarları Ehl-i hadîs, Hanbelîlik, İbn Teymiyye ve Vahhâbî hareketinde bulunabilir. Selefî dil, geçmişten günümüze bir tarzdan ziyade bir tepki hareketi ve bir mağlubiyet söylemidir.”
İrşad Paneli Kitapları Serisi
Yayınlarımızı ayrıca
üzerinden de temin edebilirsiniz
Kitap PLURAL yayınevinin internet sitesinden veya Kitap Kulübü’nden temin edilebilir:
Online sipariş için: www.pluralverlag.eu www.kitap-kulubu.de
Telefonla sipariş için: +49 221 73904 41
Genel Merkezimizden
camia | 12 Nisan 2019
|
9
İRŞAD BAŞKANLIĞI
Din İstişare Kurulu yeni kararlarını açıkladı
İslam Toplumu Millî Görüş Din İstişare Kurulu 29 Mart 2019 tarihindeki oturumunda daha önce müzakere ettiği çeşitli konulara dair kararlarını açıkladı. İlhan Bilgü İslam Toplumu Millî Görüş Din İstişare Kurulu (DİK) bu yıl yaptığı ikinci toplantısında da daha önce müzakere ettiği konulara ilişkin kararlarını açıkladı. Toplantının bir bölümüne Genel Başkan Kemal Ergün de katıldı ve kurulun çalışmalarının hayırlara vesile olmasını diledi. “Bir şeye evet veya hayır demek çok kolaydır. Ama zor olanı ve en önemlisi ise çözüm üretmek, Müslümanlara yol göstermektir.” diyen Ergün IGMG Din İstişare Kurulu’nun çalışmalarının yol gösterici olduğunu söyledi. IGMG İrşad Başkan Yardımcısı ve Fetva Hizmetleri Sorumlusu M. Hulusi Ünye geçen oturumda müzakere edilen ancak yeni bazı soruların da olduğu engelliler ile ilgili hükümler konusunda bu sorulara cevaplar takdim etti. Hulusi Ünye’nin cevapladığı konular arasında; her hangi bir hastalık ya da engellilik durumunda evlatların ana-babalarına, ana-babaların evlatlarına ve eşlerin de birbirlerine bakma zarureti ve bu bakım esnasında mahrem alanların, bakımı, temizlenmesi ve tedavisi gibi hususlar yer aldı. Ünye “Hastalık durumunda aile fertleri birbirine bakmak durumunda mıdır?” sorusuna özetle şöyle cevap verdi: “Ana ve babaya itaat, onlara hürmet ve hizmet etmek şarttır. Hizmet ve hürmetin sınırı, evladın dinine zarar vermeyecek şekilde olmasıdır. Yani evlat, ana ve babasına hizmet ederken kendi dinî yaşantısına halel getirecek bir duruma düşmeyecektir. Anne ve babalarından bütün çocukla-
Sağlığı bozulan eşlerden birisinin en büyük destekçisi yine eşlerin kendileridir. rı sorumludurlar. Fakat öncelikle bakma durumunda olan evlat, maddi durumu müsait olan erkek çocuklardır. Eğer onlar bakmayacak olurlarsa ana ve babaya bakma zorunluluğu kız evlatlara yönelir. Yani onlar bakmakla mükellef olurlar. Bütün bu anlatılanlardan sonra lüzumunda evlatlar ana ve babalarının zati ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Bunu yapmak aynı zamanda evlatların görevidir. Ebeveynlerin zorunlu hâllerinde etek tıraşlarını, koltuk altı temizliklerini, sakal, bıyık ve saç bakımlarını
evlatlar yapmalıdırlar. Ana ve babaların çocuklarına bakmalarının lazım olduğu zamanlar vardır. Bu çağ çocukların akıl baliğ olduğu veya reşid olma çağından önceki dönemdir. Bu dönemde ebeveynler çocuklarının bütün gereksinimlerini; yeme, içme, giyim, kuşam, tahsil, terbiye ve meslek sahibi olmaları gibi bütün ihtiyaçlarını karşılayacaklardır. Ulema, ayrıca çocukların evlenmelerinde ve kendilerine ait bir barınaklarının olmasında ana ve babaların onlara sahip çıkmaları ve rehberlik etmelerinin de önemine dikkat çekmişlerdir. Çocukların engelli durumda olmaları hâlinde ise, durum farklıdır. Böyle olan çocukların bakımları ayrıca aile fertlerine de aittir. Yemeleri, içmeleri ve bütün zati ihtiyaçları aile tarafından yerine getirilir. Ayet ve hadislerde aile hayatının önemine vurgu yapılmaktadır. Karı-kocadan her biri diğerinin tamamlayıcı birer unsurudur. Ailede biri dahi olmasa noksanlıklar baş gösterir; aile hayatı düzensiz bir hâl alır. Dolayısıyla aile düzeninin korunması gerekir. Bu durum ister iyi hâllerde olsun isterse anormal hâllerde olsun, değişmez. Sağlığı bozulan eşlerden birisinin en büyük destekçisi yine eşlerin kendileridir. Özellikle aralarında bütün mahremiyetlerin sona erdiği iki insan sadece karı ve kocadır. En galiz avret mahallerinin görülmesi -ister şehvetle isterse şehvetsiz olsun- eşlerin kendi aralarında helaldir. Karı ve kocadan birisi engelli hâle gelirse birinin diğerine bakması gerekir. İnsana verilmiş olan bir hastalık veya engellilik, birer imtihan vesilesi olarak verilmiştir. Kişi sabreder ve duruma razı olursa, bunun karşılığını Cenâb-ı Hak’tan elbette alacaktır. Bu durum hasta ve engelli yakınları için de geçerlidir. Ancak bazı hastalıklar ve engelli hâller, ya hastalığın bulaşıcı bir hastalık olması ya da engelliye aile içinde bakmanın mümkün olamaması hâlinde aile fertleri devlet yardımı alarak, uzak durabilirler.”
kişilerin özel durumları dikkate alınmadan cuma namazının vakti öğle namazının vaktidir. Arafat ve Müzdelife haricinde namazlar cem edilemez. Ancak sorulan soru ve karşılaşılan problemler bu duruma işaret etmediği, kişilerin farklı konumlarını gündeme getirdiği için, sadece o özel durumlara has olmak üzere cuma namazını öğle vaktinden önce kılmak ve vakit namazlarından akşam ile yatsı namazını, öğle ile ikindi namazını, namazın terkedilmesi tehlikesi olan zamanlarda cem etmek caizdir. Yaz aylarında günlerin çok uzun olması, kış aylarında günlerin kısa olması, okul, üniversite ve işyerleri gibi sosyal ortamlarda namazların kılınamama tehlikesine karşı cem edilmesi caizdir. Aynı şekilde, bir ameliyatta bulunan bir doktor, ameliyatın uzun sürmesi durumunda namazlarını cem edebilir.
Mirasa taalluk eden meseleler Din İstişare Kurulu mirasa taalluk eden meseleler üzerine de kararlarını açıkladı. Bu konuda bir gayrimüslim ile Müslüman’ın mirasçı olma durumu ve kadın erkek mirasının eşit dağılımı mevzusu öne çıktı. DİK bu konuda özetle şu kararları aldı: İslamî hükümlerin uygulandığı bir ortamda Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında mirasçılık cereyan etmez. Avrupa ve Amerika gibi Müslümanların azınlıkta bulunduğu ülkelerde bu ülke kanunları çerçevesinde gayrimüslimler öldüğünde Müslümanlara kanuni olarak miras hakkı tanınmaktadır. Söz konusu ortamda Müslümanların bunu almasında dinen bir sakınca yoktur. Bunun iki temel gerekçesini şu şekilde ifade etmek mümkündür:
Cuma’nın öğle vaktinden önce kılınması ve namazların cem edilmesi
a) Söz konusu malî hak miras hükümleri çerçevesinde değil kanunun tanıdığı hak ve yetki çerçevesinde elde edilmiş bir hak olarak kabul edilebilir. Nitekim Müslümanlar, İslam ülkesi (daru’l-İslam) dışındaki bir yerde gayrimüslimlerin kendi istekleriyle bağışladıkları malları alıp kullanabilirler, bunda dinen bir sakınca yoktur. Dahası bunu alması gereklidir.
IGMG Din İstişare Kurulu, özellikle Avrupa ülkelerinde sıkça sorulardan ve sıkça karşılaşılan meselelerden birsisi olan namazların cem edilmesi ve öğle vaktinden önce cuma namazının kılınması meselesinde de çeşitli kararlar aldı. Buna göre,
b) Böyle bir malın alınmaması Müslüman’ın gayrimüslimler karşısında dezavantajlı bir duruma düşmesine yol açacaktır. Zira söz konusu ülkelerde bir Müslüman öldüğünde onun gayrimüslim yakınları kanunen mirasçı kılınmakta-
dır. Bir gayrimüslim, Müslüman’a kanun çerçevesinde zorla mirasçı olabildiği hâlde gayrimüslimin ölmesi hâlinde Müslüman’ın ondan kalan terekede hak sahibi olmamasına hükmetmek Müslüman’ı gayrimüslim karşısında daha düşük konuma yerleştirmek anlamını taşır. Oysa Müslüman olmak hak kaybettirici bir durumda olmayı gerektirmez. c) Söz konusu ülkelerde, Müslüman olan şahısların gayrimüslim yakınlarının terekelerinden herhangi bir şey alamayacaklarına hükmedilmesi hâlinde bu durum, Müslüman olmayı düşünen ancak böyle bir durumda miras alamayacağını öğrenen kimselerin İslam’dan uzaklaşmasına yol açabilecektir. İslam miras hukukunda erkekler ve kadınların miras payları hakkındaki genel yaygın yanlış bir kanaat vardır. Zira mirasçıları kadın ve erkek olmaklığı bakımından üç ayrı durum söz konusudur: 1) Bazı durumlarda kadınlar, erkeklerden daha fazla mirastan pay alır. 2) Bazı durumlarda kadınlar, mirastan erkeklerle eşit pay alır. 3) Bazı durumlarda erkekler mirastan kadınlardan daha fazla mirastan pay alır. Bu üçüncü madde aynı zamanda İslam hukukundaki haklar ve yükümlülükler (ödevler) ile de alakalıdır. Ancak, şöyle bir soru daha vardır ki bu soru: Mirasçılar aralarında anlaşıp hepsi eşit pay alsa durum ne olur? şeklindedir. Böyle durum söz konusu olduğunda burada şu konulara dikkat etmek gerekmektedir: a) Mirasçıların tümünün yapılan taksim üzerinde ittifak etmesi gerekir. Herhangi bir mirasçı, rıza yoluyla yapılan taksimdeki payına razı olmazsa ona âyet ve hadislerde [nasslarda] belirtilen miktar ödenir. Kalan mirasçılar kendi aralarında razı olduğu şekilde taksim yapabilirler. b) Mirasçıların tümünün akıl bâliğ ve reşid olması gerekir. Eğer mirasçılar içinde küçük, akıl hastası veya sefih (mali tasarrufları kısıtlama altında olan kişi) var ise rızaî taksim yapılırken bu şahsın payı, nasslarda belirtilenden daha az olamaz. c) Rızanın tamamen hür iradeye dayalı olması gerekir. Rıza herhangi bir baskı, tehdit yahut başkasından utanarak kabullenme gibi unsurlara dayanmamalı, bütün mirasçılar kendi hür iradeleriyle yapılacak taksimi kabul etmelidir.
10 |
Genel Merkezimizden
camia | 12 Nisan 2019
KADINLAR TEŞKILATI
“Diyalogda kadınlar etkin olmalı.” İslam Toplumu Millî Görüş Kadınlar Teşkilatı ve Katholische Frauengemeinschaft Deutschlands (Almanya Katolik Kadınlar Derneği) tarafından yürütülen ortak proje sonunda 22 Hristiyan ve Müslüman kadın “Kültür elçileri” oldu. İlknur Küçük, Fotoğraflar: Marlène Meyer-Dunker
IGMG Kadınlar Teşkilatı ve Katholische Frauengemeinschaft Deutschlands (KFD) tarafından “Sınırları aşmak - birlikte öğrenmek - birbirini şekillendirme” (Grenzen überwinden – Gemeinsam lernen – Miteinander gestalten) sloganı ile yapılan ortak bir çalışma kapsamında Hristiyan ve Müslüman kadınlar 2017 yılı eylül ayından beri dindarlar arası projeleri güçlendirmek amacıyla Almanya’daki kültür elçileri olarak eğitildi. Bu proje ile amaç katılımcı Müslüman ve Hristiyanların birbirini daha yakından tanımasına imkân sağlayarak toplumda sevgi, saygı ve hoşgörüyü yaymak, böylece kadınları “kültür elçileri” olarak yetiştirmek idi. Bu kapsamda Müslüman ve Katolik kadınlar düzenlenen programlarda bir araya gelerek, karşılıklı olarak inançlarını anlattı, birlikte İncil ve Kur’an metinlerini okudu, camiyi ve kiliseyi ziyaret etti. Katılımcılar kendi kişisel durumları, istekleri ve görüşleri hakkında
konuşma fırsatı buldu. Her iki tarafında birbirlerine açıkça kafalarını meşgul eden soruları sorabilecekleri bir ortam oluştu. Ülke çapında yapılan projenin kapanış programı 30 Mart’ta Köln Maternushaus’ta yapıldı. 60’tan fazla kişinin katıldığı programda toplamda 22 Hristiyan ve Müslüman kadına “Kültür elçileri” sertifikaları verildi. KFD Başkanı ve aynı zamanda 2009’dan beri CDU (Hristiyan Demokrat Birliği) milletvekili olan Mechthild Heil kapanış programındaki konuşmasına 450 bin üye ve 4 bin kadın grubu ile Almanya’nın en büyük kadın derneği olduklarını hatırlatarak başladı. KFD’nin çalışmalarını kilise ile bağlantılı olarak yürüttüklerini belirten Heil, hangi dinden olursa olsun kadınların bibirinden çok farklı olmadığını söyledi. “Biz kadınlar toplumun güçlü bir partneriyiz.” diyen Heil, “Proje kapsamında katılımcılar birbirleriyle düşüncelerini, inançlarını paylaştılar.
ARLBERG
İki fuar bir arada
Hüseyin Ayhan Avusturya İslam Federasyonu (AİF) tarafından organize edilen Avusturya Kültür ve Kitap Fuarı & Türk Girişimcileri Fuarı 26.04. - 05.05.2019 tarihleri arasında Avusturya’nın Vorarlberg Eyaletinde bulunan Dornbirn şehrinde gerçekleştirilecek. Bu yıl bir yenilik var: Aynı mekânda, ayrı bir holde 26 – 28 Nisan 2019 tarihleri arasında Prof. Dr. Fuat Sezgin Eğitim ve Üniversiteliler Fuarı organize edilecek. Birçok fuara ev sahipliği yapan Dornbirn şehri Almanya’ya 20 km, İsviçre’ye 10 km ve Liechtens-
tein’e 30 km mesafe uzaklıkta. Avusturya Kültür ve Kitap Fuarı, Türk Girişimcileri Fuarı, Prof. Dr. Fuat Sezgin Eğitim ve Üniversiteler Fuarı özenle hazırlanmış, zengin içerikli bir aile programıdır. Sanat, kültür, eğitim ve birçok eğlence programları ile 7’den 70’e tüm aile fertlerine hitap eden on günlük bir çalışmadır. Özellikle Avusturya’da (Avrupa’da) doğup büyümüş vatandaşlarımıza bu çalışma ile kültürümüzü ve inancımızı, yani kısacası kimliğimizi aktarmak AİF’in hedefleri arasında yer almaktadır.
Herkes dinini özgürce yaşamakta ve dinini ‘görünür’ bir biçimde yaşamakta serbesttir. Sizler gerçek barış bulucularınız ve bu toplumun size ihtiyacı var.” şeklinde konuştu. Heil basın açıklamasında ise diyaloğun önemine değindi: “Diyalog, farklı kültürlerden ve dinlerden insanların bir arada yaşaması için vazgeçilmez bir unsurdur. Özellikle de inancımı dikkate alır, inancımın kökünü tanır, kilisem ve dinimin pratikteki uygulamasını inceleyip yan yana koyarsam bu böyledir.” Programda konuşan IGMG Kadınlar Teşkilatı (KT) Başkanı Handan Yazıcı ise 2016 yılında ortak bir proje için Müslüman bir ortak arayan Katolik Kadınlar Birliği’nin talebine açıkça yaklaştıklarını belirtti. “Projenin planlanıp uygulanmasından sonra bugün bu çalışmayı neden daha önce yapmadığımızı kendimize soruyoruz.” diyen Yazıcı, IGMG ve Kadınlar Teşkilatı’nı tanıttı. Yazıcı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Caminin ve cemaat hayatının tam da içinde olmak kendimiz için koyduğumuz görevlerdendir. Son 40 yılda açılan camiler ve cami cemiyetleri Müslüman kadınlarının katılımı ve desteği olmadan, bugün bizim bildiğimiz camiler olamazdı. Tabii ki hâlâ daha çok fazla geliştirilebilecek hususlar var, ancak bu da oldukça doğaldır. Burada ilginç olan diğer bir husus ise Katolik kadınlardan gelen benzer ifadelerdir. Yine kadınların katılımı olmadan kiliselerin hayal dahi edilemeyeceği söylendi. Kadının toplumumuzdaki rolü asla küçümsenmemelidir. Bununla birlikte diyaloğun hâlâ büyük çoğunlukla erkekler tarafından yönetilmesi şaşırtıcıdır. Diyalog konusundaki konuşmalara, el kitaplarına
veya diğer yazılı matbuata baktığımızda, bunun sosyal etkileşim için gerekli olduğu ve teşvik edilmesi gerektiği vurgulanır. Hemfikir olduğumuz şekilde kadınların çalışmaları kendi toplumlarımız için bu kadar önemliyse, toplumumuz hakkında konuşmak için nadiren bir araya gelmemiz de şaşırtıcıdır. Kadınlar arasındaki diyalog bu açıdan çok önemlidir. Bu anlamda, bu ilk ortak projeyi daha fazla iş birliği için iyi bir başlangıç olarak görüyorum.” Yazıcı “Kadınlar her zaman topluma şekil veren kesim olmuştur. Özellikle sağcı popülistlerin nefret ve korkuyu körüklediği zamanlarda, bu projeler ile barışçıl bir beraberlik için sorumluluk üstlenmeli ve bunun için çalışmalıyız.” diyerek toplumun durumunun devamlı değiştiğini ve topluma yön vermenin insanlara saygı çerçevesinde kendi görevleri olduğunu dile getirdi. Kapanış programında bazı katılımcıların yer aldığı podyum oturumu da yapıldı. Katılımcılar burada kursun kendilerine neler kattığını anlattı. Örneğin bir katılımcı camilerde kadınların yer aldığını bu kurs sayesinde öğrendiğini söyledi. Her camide kadınlar teşkilatı bulunmasının kendisini oldukça şaşırttığını ifade etti. Kapanış programında katılımcıların yerel boyutta yer aldıkları diyalog projeleri de sergilendi. Projede başından beri yer alan Dunya Elemenler, KT Teftiş Başkanı Hatice Çevik ve teolojik soruları cevaplayan KT İrşad Başkan Yardımcısı Sultan Ergün’e teşekkür edildi. Kültür Elçileri Kursu İçişleri Bakanlığı’ndan gelen fonlarla Almanya’daki Hristiyan Kiliseler Birliği (ACK) tarafından “Kim olduğumu biliyor musun?” projesi kapsamında desteklendi.
Hayatın İçinden
camia | 12 Nisan 2019
FIKIH KÖŞESI
B E R AT G E C E S I Şaban ayının 15. gecesini Berat Kandili diye idrak ediyoruz. “Bu gecede 2 rekât namaz kılıp dua eden kimsenin tüm günahları bağışlanır. Bir yıllık rızkı da yazılır.” deniliyor. Halbuki, Kadir Gecesi’nin daha önemli bir gece olduğuna dair ayet var. Biz o gece beratımızı nasıl alabiliriz? Kadir Gecesi’nin çok önemli bir gece olduğu bizzat Rabbimiz tarafından Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilmiş ve şöyle buyurulmuştur: “Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrâil) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”1 Kadir Gecesi’nin ramazan ayının son on gün içerisindeki bir gece olduğu Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından bildirilirken, o gecenin hangi gece olduğu ise kesin olarak bilinmemektedir. Ashab ve büyük alimlerin ifadelerine göre bu gece ramazan ayının 27. gecesidir. Şaban ayının 15. gecesi ile ramazan ayının ilk cuma gecesinin veya Miraç Gecesi’nin Kadir Gecesi gibi değerlendirilmesi gereken bir gece olup olmadığında ise ittifak yoktur. Ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu gecelerdeki ibadet hâllerine bakılarak, daha sonraki Müslüman nesil bu gecelere büyük önem atfetmiş ve bu geceleri ibadet ile geçirmeyi, Kur’an okumayı ve “Mevlid” gibi Peygamberimizi methedici ilahilerin okunmasını bir gelenek hâline getirmiştir. Berat Gecesi gibi gecelerin bidat olduğunu
söyleyenler olduğu gibi, bu gecelerin ibadetle geçirilmesinin bir mahsuru olmadığını söyleyenler de vardır. Fakat, bu gecelere mahsus özel bir namaz veya ibadet olmadığında ittifak vardır.
vesile yapmak, başka zamanlarda tevbe edilmesine gerek kalmadığı manasına da gelmez. Ancak Berat Gecesi’n-
Berat Gecesi’nde beratların alınmasına gelince. Bu konudaki rivayetler Peygamber Efendimiz (a.s.)’a dayandırılmaktadır. Dolayısıyla Efendimizin bize bildirdiği her şey mutlaka doğrudur. Fakat, bu rivayetleri doğru anlamak da lazım gelmektedir. Allah Teâlâ bazı geceleri, bazı, günleri, bazı ayları ve bazı anları diğerlerine üstün kılmıştır. Fakat, bu gibi zamanların üstünlüğünden ve faziletinden yararlanabilmenin tek yolu, o günler haricindeki günlerde de Allah’ın istediği, Peygamberlerinin ve Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın tebliğ ettiği İslam’a göre bir inanca ve amele sahip olmaktır. Dolayısıyla Berat Gecesi’nde beratı hak etmek gerekmektedir. Ayrıca, sadece Berat Gecesi değil her zaman tevbe yapmak gerekmektedir. Hz. Âişe (r.a.) validemizin bildirdiğine göre Peygamber Efendimiz (a.s.) Berat Gecesi’nin özelliğini şöyle anlatmıştır: “Bu gece şaban ayının yarısı olan gecedir. Allah Teâlâ bu gece kullarının durumuna bakar. Bağışlanma dileyenleri bağışlar, merhamet isteyenlere merhamet eder. Kin ve haset sahibi olanları da o şekilde bırakır.”2 Efendimiz (a.s.)’ın bu ifadesinde Rabbimizin kullarına merhametini, kulların başka zamanlarda unutsa bile hiç değilse bu gecelerde tevbe etmesini beklediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla asıl mesele, hulus-i kalp ile tevbe edip bir daha günah işlememe ve hatalardan dönme meselesidir. Berat Gecesi’ni bunun için bir
de beratımızı alabilmek için, sadece o gecede Rabbimize yalvarmak yetmez. Yılın her günü ve her gecesi bizim için bir Berat Gecesi olmalıdır. Öte yandan, bu gecede beratımızı almayı umabilmek için o beratı hak etmemiz gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ilahî bir denetim altında olduğu hâlde, insanların imâni açıdan en üstünü, Allah’tan en fazla korkanı olduğu hâlde, Rabbimize kulluğunda hiçbir ihmalkârlık yapmamıştır. Dolayısıyla bizler, sadece bu gece geldi diye, bu gecede beratımızı isteyecek bir yüze sahip olmadan, bu gecenin faziletinden asla nasiplenemeyiz. Kısacası, Rabbimizin huzurunda istiğfarımızı, rahmeti ve bereketi isteyecek durumda olmalıyız. Rabbimizin yap dediklerini yapmıyor, bundan kaçınıyorsak; buna karşın Rabbimizin yapma dediklerini yapıyor, bundan kaçınmıyorsak; helal haram nedir bilmiyorsak, kul hakkı, komşu hakkı, ana-baba, evlat hakkı nedir bilmiyorsak, beratımızı isteme hakkımız nasıl doğacaktır? 1. Kadir suresi, 97:1-5 2. Şuabu’l İman, 5/361, H. No: 3554
Helal Kesim Sağlıklı Besin Herkes Yesin
| 11
12 |
Hayatın İçinden
camia | 12 Nisan 2019
HADIS GÜNLÜĞÜ
İNSANLARI YÜZLERİNE KARŞI ÖVMEK EBÛ ZERR EL-GIFÂRÎ (R.A.) ANLATIYOR: RASÛLULLAH’A (S.A.V.), “ADAM HAYIRLI IŞ YAPIYOR VE BUNDAN DOLAYI DA HALK ONU ÖVERSE (SEVERSE) NE BUYURURSUN?” DIYE SUÂL SORULDU. BUNUN ÜZERINE RESÛLULLAH (S.A.V.) ŞÖYLE BUYURDU:
“BU, MÜMİNE DÜNYADA VERİLEN MÜJDEDİR.”1
İ
nsanların hayatını kolaylaştıran herhangi bir hizmet ve faaliyetinden dolayı bir insan için övgü, iltifat, tebrik ve takdir ifadeleri sarf edilebilir. “Bu, mümine dünyada verilen müjdedir.” ifadesi, Allah’ın o kuluna değer verdiğini gösteren güzel bir işaret, hayra alâmet bir gelişme ve peşinen verilen bir mükâfat olarak anlaşılmalıdır. Bu durumun, Allah’ın o kuldan razı olduğu, onu sevdiği ve onu kullarına sevdirdiği şeklinde yorumlanması da mümkündür. Gerçekten de, gerek teorik gerekse pratik nitelikli ilmî, siyasi ve sosyal çalışmasından ötürü övgü dolu duygu ve düşüncelere muhatap olan bir insan, bundan son derece mutlu olacak ve “marifet iltifata tâbidir” sözü gereğince çalışmasına ivme kazandıracaktır. Ne var ki, yüzüne karşı doğrudan veya dolaylı olarak övülen insanın, kibir ve gurura kapılacak bir karakterde olup olmadığına dikkat edilmelidir. Çünkü övgüden dolayı “Estağfurullah” diyerek tevazu göstererek daha da büyüyen, güçlenen ve olgunlaşan fıtratlar oluğu gibi, kibir ve gurura kapılarak daha da küçülen, zayıflayan ve kendine yazık eden tipler de vardır. Kuşkusuz bu tip insanların övülmesi câiz olmadığından onları beklentilerinden mahrum etmek gerekir. Aksi halde, İslam eğitiminin hedeflediği dengeli insan tasavvuru berhava edilmiş olur.
Nitekim Resûl-i Ekrem’in, “Yüze karşı aşırı derecede öven meddahları gördüğünüzde onların yüzlerine toprak saçınız.”2 hadisi veya Hz. Ömer’in “Medih boğazlamak/ boğazlanmak demektir.” (el-Medhu huve ez-zebhu)3 bu noktaya açıklık getirir. Yine Hz. Ömer, bir adamın bir adamı övdüğünü işitir. Sual-cevap tarzında aralarında geçen konuşma sonunda Hz. Ömer adama nasihat eder: -Onunla yolculuk yaptın mı? -Hayır! -Alım satım yaparak onunla yakın bir muamelede bulundun mu? -Hayır! -Peki sabah-akşam ona komşu oldun mu?
Prof. Dr. Zekeriya Güler -Hayır! -Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki, senin onu tanıdığın kanaatinde değilim!4 Süfyân b. Uyeyne (v. 198/813) “Medih, kendini bilen ve tanıyan kimseye zarar vermez.” der. Bu sözü ondan nakleden İmam Gazzâlî (v. 505/1111)5 , yalan, riyakârlık, büyüklenme, kendini beğenme gibi olumsuz gelişmelerin yaşanma ihtimali ve tehlikesi karşısında, dilin âfetlerinden birisi olarak methin yasaklandığını ifade eder. O, Hasan Basrî’den (v. 110/728) “Kim bir zalimin ömrünün uzun olması ve bekasının sürmesi için dua ederse, muhakkak ki o kimse yeryüzünde Allah Teâlâ’ya isyan edilmesini istemiş olur.” sözünü naklettikten sonra da, “Fâsık-zâlim kimse, üzülmesi için yerilmeli, sevinip şımarmaması için de övülmemelidir.” tembihinde bulunur. Sahâbeden Mikdâd b. Esved’in, hadis metnindeki “yüzlerine toprak saçınız” ifadesini hakikî-lafzî manada anlayarak aşırı derecede öven birini gördüğünde yerden toprak alıp yüzüne savurduğu bilinir.6 Ancak söz konusu ifadenin, mecâzî manada kullanıldığı açıktır. Nitekim İbn Kuteybe (v. 276/889), şahsına yönelik bir medih esnasında Hz. Ebû Bekir’in, “Allahım, onların bilmedikleri şeyler hususunda beni affeyle ve beni onların zannettiklerinden daha hayırlı kıl!” (Allâhümme’ğfir lî mâ lâ ya’lemûn ve’calnî hayran mimmâ yezunnûn) dediğini naklettikten sonra şu tespitte bulunur: “Ne Hz. Ebû Bekir’in ne de bir başkasının, methedenin yüzüne toprak saçtığı bize ulaşmıştır.”7 Hadiste geçen “toprak saçma” (hasvü’t-türâb) tabiri, İbn Kuteybe’ye8 göre iki mâna taşır: a) Peygamber (s.a.v.) bu tabirle, meddahların yaptıklarını red sadedinde onlar için ağır bir ifade kullanmak istemiş, bizzat fiili gerçekleştirmeyi kastetmemiştir. Nitekim o, içki içen hakkında “(...) dördüncü defa da içerse artık onu öldürün.” demiştir. Halbuki o, öldürülmesini murat etmemiş lâkin insanların bundan vazgeçmesi için ağır bir dil ve üslup kullanmıştır.
b) Bâtıl ile metihte bulunan kimseye “bi fîke et-türâb (ağzı toprak dolası)” denilmiştir. Sünen-i Ebî Dâvûd şârihi Hattâbî’nin (v. 388/998) 9 açıklamasından, söz konusu hadis metninde geçen meddahlar ile, insanı övmeyi alışkanlık edinerek bunu sermayeye dönüştüren, yani maddi çıkar sağlamak için övgü düzen ve hak etmediğinden ötürü övülenin ahlâkını bozan -âmiyâne tabirle yağcılık yapan- kimselerin kastedildiği anlaşılır. Yine Hattâbî’ye göre, övgüye değer güzel faaliyetinden dolayı bir insanın medhi, emsal insanların çoğalması için teşvik niteliği taşıdığından mümkündür. Böyle bir insanı öven kimse meddah (aşırı öven ve yücelten, dalkavuk, yağcı) değildir. Hadisi, övgüde bulunmakla çıkar peşinde olan kimseleri beklentilerinden mahrum edilmeleri gerektiği şeklinde yorumlayan Nevevî,10 övgü ve takdir sözleriyle, iyiliğe teşvik, süreklilik, örneklik gibi faydalı gelişmelerin meydana gelmesi hâlinde bunun müstehap olduğunu belirtir. O, hadisi “Övüldüğünüz zaman, kendinizin topraktan olduğunu hatırlayın da mütevazı olun ve kendinizi beğenmeyin.” tarzında yapılan yorumun zayıf olduğunu da ifade eder. “Marifet iltifâta tâbidir, Müşterisiz metâ zâyidir”.
1.
Müslim, Birr, 166; Ahmed b. Hanbel, V, 165; İbn Mâce, Zühd, 25. İbn Mâce, “överse” yerine “severse” şeklinde rivâyet eder.
2.
Müslim, Zühd, 69; Ebû Dâvud, Edeb, 9.
3.
İbn Kuteybe, el-Mesâil ve’l-ecvibe, s. 145; İbn Ebi’l-Hadîd, Şerhu Nehci’l-belâğa, XII, 72.
4.
Gazzâlî, İhyâ, III, 226.
5.
Gazzâlî, a.g.e., III, 227- 228.
6.
Müslim, Zühd, 68, 69; Nevevî, Şerhu Sahîh-i Müslim, XVIII, 173.
7.
İbn Kuteybe, a.g.e., s. 147. Krş. Gazzâlî, a.g.e., III, 228.
8.
İbn Kuteybe, a.g.e., s. 148.
9.
Hattâbî, Maâlimü’s-sünen, V, 153.
10. Nevevî, Şerhu Sahîh-i Müslim, XVIII, 170, 173.
Aile
camia | 12 Nisan 2019
Tıbb-ı Nebevî yöntemi
Hacamat Ebru Kutlucan
A
lternatif tıp yöntemlerinden birisi olan ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sünneti olarak bizlere kalan hacamat pek çok rahatsızlığa iyi geliyor. Özellikle ilkbahar ve sonbahar mevsiminde tavsiye edilen hacamat tedavisini ilkbahar sezonu açılmışken, hekime veya doğal tıp uzmanlarına yaptırılmasını tavsiye ederim. Hacamat tedavisi hakkında bilmeniz gereken tüm soruların cevabını sizlere bu metinde aktaracağım.
Hacamat nedir ve nasıl yapılır?
Hastalıktan kurtulma veya sağlığı koruma amacı ile ölü hücre ve atık maddelerin yoğun olarak toplandığı belli noktalardaki tıkanıklık, damarlardan kirli kanı alma işlemine hacamat denir. Günümüzde birçok insan katkılı- yapay yiyecekler, sentetik yağlar ve kimyasal ilaçlar kullandıkları için hacamata ihtiyaç duyar. Hacamat tedavisinin farklı şekilleri ve türleri vardır. Kuru hacamat, kanlı hacamat ve hacamat masajı olmak üzere üçe ayrılır. Kuru hacamatta ensizyon yapmadan vakumlayarak refleks bölgesine kanı bölgeye çekmedir. Kolay uygulanan, çabuk ve etkili olan kuru hacamat, binlerce yıldır uygulanır ve hemen hemen hiç yan etkisi olmayan tedavi şeklidir. Hacamat masajı, kupalar ve vakum yardımıyla bel kısmında gezdirerek, cilt tabakalarındakı yapmışmış olan lifleri böylece birbirinden ayırmaktır. Kanlı hacamat, derinin bir neşter ile çizilip özel vakumlu kupalar ile kan alma yöntemidir. Belli aralıklarla usülüne göre hacamat tedavisi yapılırsa, vücudun dışarıya atamadığı ağır metaller, toksinler, serbest radikaller, kullanılan ilaçların ve hormonlu gıdaların vücutta bıraktığı kalıntılar emilerek bedenimizin normal formuna gelmesi sağlanmış olur.
Hacamatın faydaları ve İslam’daki yeri
Hacamat, metabolizmayı düzenleyerek bağışıklık sistemini güçlendirir, kan üretimini düzenler, kılcal damarlardaki tıkanıkları açar ve kaslardaki ödemi çözer. Bir alternatif tıpın yöntemi olan hacamat, karaciğer ve mide sorunları, eklem ağrıları ve kalp hastalıklarının tedavisinde uygulanır. Kronikleşmiş baş ağrısı olanların ağrılarının gitmesine sebep olur. Bazı baş dönmesi sorunlarının da gitmesinde yardımcıdır. Kan üretimini düzeltir, iç kanamaları durdurur. Dalak- karaciğer hastalıkları ve sinirsel- psikolojik hastalıklar gibi her tür hastalığın tedavisinde yardımcı olur. Hacamat, hekim veya doğal tıp uzmanı kontrolünde ve hijyenik bir ortamda uygulanmalıdır. Steril ortamlarda yapılmayan hacamatta, kesik işlemlerinin olduğu yerlerde enfeksiyon riski yüksektir. Bazen hacamat yerlerinde uzun süre kaşıntı olabilir, iz kalabilir, deri rengi koyulaşabilir. Bu belirtiler sedefe yatkınlık olduğunu gösterir. Sadece kaşıntı varsa, bunun sebebi toksinlerin yoğunluğudur. Bu tedavinin İslam dünyasında önemli bir yeri vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yaptırdığı ve önerdiği hacamat hadisler ile sabittir.
Peygamber Efendimiz’in buyurduğuna göre, “Hacamat olmak aç karnına daha faydalıdır. Hacamat olmak, aklı ve hıfzetme (ezberleme) gücünü artırır. Hafız olanın da hıfzetmek kabiliyetini kuvvetlendirir. Artık kim hacamat olmak isterse Allah’ın ismini zikrederek perşembe günü hacamat olsun.” Resûlullah aleyhissalatu vesselam başından ve iki omuzu arasından hacamat olur ve: “Kim bu kandan akıtırsa, herhangi bir hastalık için, bir başka ilaçla tedavi olmasa da zarar görmez!” buyururdu. Başka bir kaynağa göre, “Resûlullah (s.a.v.), başı ağrıyan kişiye hacamat ol derdi. Ayakları ağrıyan kişiye de ayaklarına kına yak derdi.” denmiştir.
Hacamat tedavi noktaları
Hacamatın özel tedavi noktaları vardır. Genelde sırt bölgesinden uygulama yapılsa da, yaptıran kişinin hastalığına, şikâyetine göre baş bölgesi ve vücudun diğer akupunktur noktalarına da uygulanabilir. Ancak uygulama yapılacak bölge doktor veya doğal tıp uzmanı tarafından belirlenmelidir. Omuz, sırtın orta kısmı ve yanlara kupa kapatmak akciğer, karaciğer, safra kesesi mide ağrıları ve hastalıklarına, yüksek tansiyon, omurgada kireçlenme ve boyun fıtığına çok iyi gelir. Sırtın alt kısmına kupa kapatmak bel ağrısı, yüksek tansiyon, böbrekler ve kadın- erkek hastalıklarını düzenler. Kulak üstü bölgelerden hacamat yapıldığında göz rahatsızlıklarını ve sinüziti tedavi eder. Omuzlardan yapıldığı vakit, akciğer hastalıklarına, yüksek tansiyona, baş ağrısına ve dönmesine, boyun kireçlenmesine iyi gelir. Kürek kemikleri arası: Akciğer, kalp, pankreas ve safra kesesi hastalıklarına şifa olur. Kürek kemikleri altı; bel ağrısı, bel fıtığı, karın ağrısı, mide, dalak ve karaciğer hastalıklarında uygulanır. Baş ağrısı olan kişilerin de kulak altı ve biraz arkasından tedavinin uygulanması tavsiye edilir.
Tedavi öncesi ve sonrası için tavsiyeler
Tedaviden bir gün önce ve bir gün sonrasında hayvansal gıda alınmaması tavsiye edilir. Tansiyon düşmemesi için hacamattan 2-3 saat öncesine kadar hafif şeyler yenilmesi tavsiye edilir. Hacamat bittikten sonra kesiklere dokunmamak gerekir.
Kaynak: Aidin Salih, Gerçek Tıp- Yitik Şifa’nın İzinde http://www.islamiq.de/2019/01/05/schroepfen-hidschama-das-ultimative-heilmittel/ http://www.haber7.com/saglik/haber/2582561-hacamat-nedir-nasil-yapilir-saglik-acisindan-faydalari-nelerdir/?detay=
Ancak kan durduktan ve hacamat yerinde kabuk oluştuktan sonra kuru gazlı bezle bantlamak mümkündür. Ancak enfeksiyona yol açmamak için hacamattan sonraki 24 saat içinde banyo yapılmaz. Hacamat sonrası bal şerbeti içilmesi ve yara izi olan bölgeye kantaron yağı veya zeytin yağı sürülür. Tavsiye niteliğinde olan hususlara riayet edilmemesi hacamat tedavisine engel teşkil etmez ancak maksimum fayda sağlanması için dikkat edilmesi faydalıdır. Egzama, yanık, yara ve benlerin üzerine hacamat yapılmaz.
Hacamat kimlere uygulanmaz?
Hayatında hiç hacamat yaptırmamış yaşlılara, gebelere, hayız döneminde bulunan hanımlara, düşük tansiyon hastalarına, kalbinde yetmezlik olanlara, kandan korkan kişilere ve kanı durmayan kişilere önerilmez. Kalp yetmezliği olan kişilere ve bir yeri kanadığında kanı durmayan kişilere hacamat yapılmaz. Beyin ve göz ameliyatı geçirenlere kafa arkasına, ense çukuru altına ve kulak arkasına özel durumlar hariç, hacamat yapılmaz.
Hacamat günleri
Sünnet olduğu için hacamat tedavisinden faydalanmak isteyenler mevsim olarak ilkbahar ve sonbaharda, ay günleri olarak hicri ayın 14 -28 arası günleri arasındaki tekli günlerde (15, 17, 19, 21, 23, 25 gibi..) yaptırması uygun olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hacamatın günleri hakkında: “Perşembe günü Allah’ın bereketi üzerine hacamat olun. Cuma, cumartesi günleri hacamattan sakının. Pazartesi ve salı hacamat olun. Çünkü bu günler Cenâb-ı Hakk’ın Eyyûb (a.s.)’a beladan afiyet verdiği günlerdir. Çarşambadan da sakının. Zira Eyyûb (a.s.) bugün hastalanmıştır. Cüzzam ve baras çarşamba günü veya gecesi meydana çıkar.” Hacamat pazartesi günü yapılmalıdır. Eğer pazartesi günü mümkün olmazsa, pazar, salı ve perşembe günleri de hacamat yapılabilir. Salı günü ayın, hicri 17’nci gününe gelirse hacamat için çok uygundur. Hacamat çarşamba, cuma ve cumartesi günleri yapılmamalıdır. Bu bilgiler “Cuma, cumartesi, pazar günleri hacamat olmaktan kaçının.” hadisine dayandırılmıştır. Herhangi bir rahatsızlık açısından yaptırmak isteyen kişilerin bu günlere riayet etmeksizin en yakın zamanda yaptırması önerilir.
| 13
14 |
Bölgelerimizden
camia | 12 Nisan 2019
Bölgelerimizden
camia | 12 Nisan 2019
| 15
HANNOVER
“Hospis hizmeti Müslümanların da acil bir ihtiyacıdır.” Hasene Deutschland Derneği’nin Hospis Mentörleri Hannover’de bilgilendirme semineri düzenledi.
Genel Merkez’de Bildungswerk Aachen işbirliği ile gerçekleştirilen Hospis ve Palyatif Bakım Kursu’ndan 2018 Ekim ayında mezun olan mentörlerden Gülcan Harmankaya, Bingüzel Korkmaz ve Gülcan Özdemir Hannover Bölge Binasında hospis ve palyatif bakım hakkında genel bilgi vermek amacıyla bir seminer düzenlediler. Seminerde bu amaçla hospisin ne olduğu, Almanya genelinde ne gibi fahri hospis calışmaların yürütüldüğü ve hospisdeki incelikler ele alındı. Seminere konuşmacı olarak Hospizarbeit Braunschweig Derneği Koordinatörü Ulrich Kreuzberg katılım sağladı. Kreuzberg senelerin tecrübesi ile önemli ve anlamlı noktalara değindi.
Seminere Hasene Deutschland Hospis Sorumlusu Emel Tiryaki de katılarak Hasene Deutschland e.V. katılımı ile yapılan çalışmalar hakkında kısa bilgi verdi ve hospis çalışmasının önemine binaen şunları söyledi: “Almanya’da yıllardır var olan hospis çalışmasının Müslümanlara yönelik de var olması gerektiğini bu çalışmalar bize bir kez daha yakından gösterdi. Bize aktarılan dönüşümler bunu her defasında tasdik etti. Bulunduğumuz, görüştüğümüz, karşılaştığımız kurumlar, dernekler ve insanlar, Müslüman hastaların da kendi kültürel ve dinî hassasiyeti ile onlara yaklaşan kişilere ihtiyacı olduğunu ifade ettiler. Toplumumuza faydalı olmayı insani bir görev olarak ilke edinmiş birey-
Emel Tiryaki
ler olarak bu gibi çalışmaları önemsemeli, anlatmalı ve gerektiğinde bu alanlarda bulunmalıyız.” Bu girişten sonra Kreuzberg, kendini tanıttıktan sonra görevinden bahsetti. Braunschweig ve çevresindeki birçok hospis, hastane ve bakımevi için koordinelik yaptığını anlattı. Hospis hareketinin başlangıcından bahsetti ve önemini dile getirdi. Kreuzberg hospis çalışmasında esas alınan noktalara değindi: “Hospis çalışmasında esas olan, hastanın isteğidir. Bu bazen geçmişi hatırlatan bir yemektir bazen ise başka bir şey, önemli olan onun son arzusunu son isteklerini yaşatmaktır ve onun iyi hissetmesini sağlamaktır. İlk etapta hasta olan kişinin tıbbi bütün bakımını yapmakla bir-
likte acılarını hafifletmektir. Sonraki etapta hastayı yalnız bırakmamak önemlidir. Bundan sonraki süreçte, isteklerini mümkün dairede, gerçekleştirmektir. Hospis çalışmasında bulunan çalışanlar: ‘Biz bu zor süreçte insanlara eşlik ediyoruz.’ düsturu ile işlerini icra ediyorlar.” Kreuzberg hospiste önemli bir hususu da şöyle dile getirdi : “Aileler bu durumda olan yakınlarının yanında iken kendilerini unutabiliyorlar, bazı zamanlar en basit işlerini yapmalarında zorlanabiliyorlar, çünkü yakınlarının son demlerinde yanlarında bulunmak istiyorlar. Fahri görevliler onların da arada mola yapmasını, alışverişe gitmesini veya kısa da olsa dinlenmeleri sağlamış oluyorlar. Bu çok önemli bir unsur. Onlar bir iki saat güvenebildikleri kişiye yakınlarını teslim ettiklerinde rahatlıyorlar böylece sadece hastaya değil aynı zamanda yakınlara da büyük destek sağlanmış oluyor.” Hastaların çoğu zaman kendi kültürlerinden ve dinlerinden olan kişilerle daha iyi anlaştıklarını ifade ettiklerini söyleyen Kreuzberg, bu yüzden bu alanda farklı dinlere mensup elemanların bulunmasının bir kazanç olduğunu da vurguladı. Günümüzde hospis gibi çalışmalar gerekli ve toplumsal bir ihtiyaç teşkil ediyor. Bundan dolayı, kültürel ve din hassasiyetler dikkate alınarak sosyal hizmetler alanında çalışmalar yapılması çok büyük önem arz ediyor. Bu nedenle, Hasene Deutschland e.V. bu ihtiyaçları gözeterek, bu gibi alanlarda topluma faydalı çalışmalar üzerinde duruyor.
RHEIN-NECKAR-SAAR
“Irkçı bakış açısı yok edilmelidir.” Rhein-Neckar-Saar Bölgesi Frankenthal Cemiyeti, Frankenthal Uyum Meclisi’nin “İslam karşıtlığı” konulu seminerine katılım sağladı.
Frankenthal Uyum Meclisi örnek çalışmalarıyla topluma hizmet etmeye devam ediyor. Avrupa’da ve dünyada ırkçılığın ve ayrımcılığın had safhaya ulaştığı bu günlerde Frankenthal Uyum Meclisi geçtiğimiz günlerde “Irkçılıkla Mücadele Haftaları” kapsamında Frankenthal Dathenushaus Salonu’nda “İslam Karşıtlığı” konulu geniş katılımlı bir seminer düzenledi. Programa Rheinland Pfalz Schura Başkanı Akif Ünal, Uyum Meclisi Üyesi ve IGMG RNS Bölgesi Basın Yayın Başkanı Mehmet Çalay, IGMG Frankenthal Hicret Camii Başkanı Nadir İdare, Frankenthal Gençlik Teşkilatı Başkanı Tolga Yaşar, Frankenthal Kurumsal İletişim Başkanı
Hüseyin Kutlu, Uyum Meclisi Üyesi ve İslam Kültür Merkezi İmam Hatibi Yaşar Bezgin, Frankenthal Luther Kilisesi’nden Martin Henninger ve çok sayıda dinleyici katıldılar. Seminere konuşmacı olarak Fair International Derneği’nden sosyolog Yusuf Sarı da katıldı. Programın açılışını yapan Frankenthal Uyum Meclisi Başkanı Aygül Aşkın Gezici katılımcılara teşekkürlerini sundu. Programın sunumunu Uyum Meclisi Üyesi Ina Theobald gerçekleştirdi. Ardından Rheinland Pfalz İslami derneklerinin çatı kuruluşu olan Schura Başkanı Akif Ünal kısaca katılımcıları selamlayarak böyle bir programın düzenlenmesinden dolayı çok
mutlu olduğunu ifade etti ve yapılacak diğer çalışmalarda başarılar diledi. Ünal, önümüzdeki dönemde her türlü konuda oluşabilecek olumsuzluklar hususunda yardıma hazır olduklarını ve kendilerine müracaat edilinebileceğini vurguladı. Ardından Yusuf Sarı Avrupa’da ve Almanya’da ırkçılığın ne boyutlarda olduğunu resmî istatiklere göre açıkladı. Camilere yapılan saldırıların fotoğraflarını yansıtan Sarı, Müslüman olan ve olmayan herkesin yan yana, kendi kimliklerinden ve farklılıklarından ödün vermeden yaşamalarının mümkün olduğunu dile getirdi. Sarı, “Bunun mümkün olması için anayasal ve kanun önünde eşitlik ilkelerine riayet şarttır.
Mehmet Çalay
Bugün Müslümanları farklı oldukları için memleketlerinden kovmak isteyenler, çok kültürlü toplum idealine karşı çıkan, farklılıklara tahammül edemeyen, farklılıklarla bir arada yaşama becerisine sahip olamamış insanlardır. Avrupa’dan toz olması gereken Müslümanlar değilllerdir. Irkçı ve yok edici bakış açısı yok edilmelidir. Müslümanlar olarak bizler, ırkçılıkla mücadele ederken safımızı çok güçlü bir şekilde almalı, çok kültürlü bir toplumda herkesin kendi dinî, kültürel ve dilsel farklılığıyla eşit olarak yer alabileceğini her zamankinden daha gür bir sesle haykırmalıyız.” diyerek sözlerini tamamladı. Program soru cevap etkinliğiyle son buldu.
16 |
Bölgelerimizden
camia | 12 Nisan 2019
GÜNEY HOLLANDA
Canlı yayınla eğitime destek Güney Hollanda Bölgesi’nde satın alınan Eindhoven Mevlana Eğitim Merkezi binasının tadilatı için gerekli 250 bin avroyu tedarik etmek hedefiyle canlı yayın programı düzenlendi. Adnan Şahin
Hollanda’nın Eindhoven şehrinde yeni satın alınan eğitim merkezi binasının içinde gerçekleştirilen sosyal medya platformu facebook üzerinden yapılan canlı yayın programı ses getirdi. İlk gün ilahiyatçı, hatip ve televizyon program yapımcısı Ömer Döngeloğlu hocanın katılımıyla gerçekleştirilen programda günün sonunda 100 bin avronun üzerinde bağış toplandı. Programda daha çok yardımın yapılması adına ve yardımların niçin yapılması gerektiği konusunda açıklamalar yapmak üzere bölge ve şube yöneticileri kısa selamlama konuşmaları yaptılar. Güney Hollanda İrşad Başkanı Hasan İnan,
Güney Hollanda Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak ve Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan konuşma gerçekleştirdiler. “Böyle güzel bir eserin yapılması vesilesi ile bizi bir araya getiren Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun.” diyerek sözlerine başlayan Erdoğan, Eindhoven Şubesi yöneticileri ve cemaatini böyle güzel bir hizmet için yola çıkmaları sebebiyle tebrik etti. “Bizler Hollanda’da azınlık olarak yaşayan Müslümanlarız. İslami çalışmalarımızı Hollanda hukuk sistemi çerçevesinde ve yasalarına uygun bir şekilde yapmaktayız.” diyen Erdoğan, İslam Toplumu Millî Görüş’ün bir yere
sadece ibadet etmek ve namaz kılmak için cami açmadığını, aynı zamanda eğitim, irşad ve yan birimlerinin de çeşitli etkinlikler yapabileceği külliyeler için yatırım yaptığını söyledi. Toplam bin metrekare kullanım alanı ve bahçesiyle birlikte 3 bin metrekare alana sahip bu yerde hayırlı hizmetlerin yapılabileceğinin altını çizen Erdoğan, nesillerin asimile olmaması için bu yerlerin hayati önem taşıdığını vurguladı. Erdoğan çocuğunun geleceğine önem veren herkesi nerede olursa olsun bu gibi eğitim kurumlarına bağışta bulunarak hayra vesile olmaya davet etti.
Canlı yayının birinci gününde gün boyu ekranda kalan Ömer Döngeloğlu zaman zaman gündem ile ilgili konulara özetle değindi. Döngeloğlu Yeni Zelanda’da gerçekleşen saldırıyı hatırlatarak terörün nerede olursa olsun, “ama”sız, “fakat”sız lanetlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Adı ne olursa olsun, din kisvesi altında yapılan cinayetlerin hiçbir zaman bir dine mal edilemeyeceğine vurgu yaptı. Döngeloğlu canlı yayın sırasında sevenleri ile yaptığı telefon bağlantıları aracılığı ile onları bağış yapmaya davet etti ve bağış yapanların geçmişleri için özel dua bulundu.
RUHR-A
Mainz’de yetişen genç imamlar staj yapıyor! Staj çerçevesinde, Mainz İlahiyat Meslek Okulu öğrencileri çeşitli şubelerde namaz kıldırıyor, hutbe okuyor ve vaaz ediyorlar.
Mainz İlahiyat Meslek (BeMuf) Okulu öğrencileri staj rogramları çerçevesinde Bergkamen Dar’ul-Erkam Camii’ne geldiler. Okul Müdürü Abdulhalim Öner nezaretinde Bergkamen’e gelen okul öğrencilerinden 15 yaşındaki Muhammed Yaşar cuma vaazını yaptıktan sonra, cuma hutbesini okudu ve hutbe sonrasında da namaz kıldırdı. 15 yaşında olmasına rağmen, olgun bir hoca efendi gibi kusursuz Türkçesi ile vaaz veren ve cemaata hitap eden geleceğin hoca efendisi Muhammed Yaşar Mainz İlahiyat Meslek okulu ile ilgili bilgi de verdi. “Ben ve arkadaşlarım kendi isteğimizle okulumuza kaydımızı yaptırdık. Saygıdeğer hocalarımızın gay-
retleriyle başarılı öğrenci olma gayretindeyiz. Amacımız birer din adamı olarak mezun olduktan sonra, Avrupa’nın her yerinde kutsal görevlerimizi yerine getirmek olacaktır.” diyen Muhammed Yaşar, okulun süresinin azami dört yıl olduğunu, aynı zamanda hafızlık da yapılabildiğini anlattı. Okulda Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 80 öğrenci bulunduğunu söyleyen Yaşar, şunları söyledi: “Saygıdeğer büyüklerimiz! Sizlerin infakları ile okumaktayız. Allah sizlerden sonsuza kadar razı olsun. Bu okulu açarak bizlerin ilim tahsil etmemize vesile olmaktasınız. Bütün hocalarımızdan Allah razı olsun.” BeMuf Müdürü Abdulhalim Öner de
staj nedeniyle bulunduğu camide, okul hakkında özetle şu bilgileri verdi: “Değerli kardeşlerim, Allah hepinizden sonsuza kadar razı olsun. Sizlerin ihsan ettiği infak ve yardımlarla bu evlatlarımızı yetiştirmeğe çalışmaktayız. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘Hayırda yarışınız ve hayır işlerin devam edebilmesi içinde mallarınızdan infak ediniz.’ buyurmuştu. Allah bizleri umarım mahcup etmez. Öğrencilerimizin öğrenim süresi 4 yıldır. Öğrenci adaylarımız vakit geçirmeksizin kayıtlarını yaptırsınlar. Mayıs ayında öğrenci adaylarımızı mülakata çağıracağız. Alt yapısı olanların kaydını hemen yapabiliriz. Öğrenim yılına başlayabilir. Gayemiz Avrupa’daki var olan
İsmail Çakır
din görevlisi açığını doldurmaktır. 2015 yılı okulumuzun resmî açılış tarihi idi ve şimdi ilk mezunlarını vermeye başladık. Mezun olan ve olacak sevgili öğrencilerimiz Avrupa’nın her yerinde görev alma yetkisine sahip olacaktır. Camilerimizden yoğun bir talep vardır. Öğrenci evlatlarımızı 3 dilde eğitiyoruz, başta Türkçe mecbur olmak kaydıyla. Sizlerin yardımları ile kapasitemizi artırmayı düşünmekteyiz.” dedi. Staj programı çerçevesinde Dortmund bölgesindeki diğer camilerde de görev yapan öğrenciler oldu. Bergkamen Dar’ul-Erkam Camii cemaati namaz sonrasında gönüllerini feth eden geleceğin imam hatbini dualarla Mainz’e uğurladı.
Bölgelerimizden
camia | 12 Nisan 2019
| 17
GÜNEY FRANSA
“Cenaze ile ilgilenmek bir görevdir.” CIMG Güney Fransa Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Cenaze Eğitim Semineri düzenledi.
Hacer Büyükbektaş
Güney Fransa Bölgesi Kadınlar Teşkilatı (KT), cenaze konulu geniş katılımlı bir eğitim semineri gerçekleştirdi. Bölge merkezinde gerçekleşen cenaze seminerine cemiyetlerden gelen bayanların yanı sıra diğer Sivil Toplum Kuruluşlarından da katılanlar oldu. Seminere Güney Fransa Bölgesi KT Başkanı Hacer Büyükbektaş ve hatibe Fazilet Demirbaş da katılım sağladılar. Seminerde katılımcılara hitap eden Bölge KT Başkanı Büyükbektaş, düzenledikleri cenaze eğitimi seminerinin bulundukları toplumda bir ihtiyaç olduğunu ve Müslüman olarak vefat eden din kardeşlerimizin cenaze işlemleri ile gereği gibi ilgilenilmesinin önemli bir görev olduğunu hatırlattı. Büyükbektaş, programa iştirak eden katılımcılara teşekkür ederek eğtimin hayırlara vesile olmasını diledi. Eğitim seminerini gerçekleştiren hatibe
Fazilet Demirbaş ise katılımcılara ölüm anını yaşayan birinin yanında neler yapılması gerektiğini anlattı. Demirbaş ayrıca ölen kişinin tekfin ve defin için hazırlanmasını anlattı ve konuyla alakalı diğer işlemler hususunda uygulamalı bir sunum gerçekleştirdi. Cenaze eğitim seminerine katılan katılımcılar uygulamalı olarak yıkama ve kefenleme konusunda bilgilerin yanı sıra cenaze işlemlerini ilgilendiren dinî hususlar hakkında bilgilendirildiler. Demirbaş, IGMG UKBA Cenaze Fonu Üyeliği ile ilgili bilinmesi gereken konulara dair katılımcılara bilgi vererek sunumunu tamamladı. Yoğun bir ilgi ve dikkatle takip edilen seminere katılan hanımlar, bu tür eğitimlere duydukları ihtiyacı ve aldıkları eğitimin kendilerine önemli katkısı olduğunu belirterek, bu programların devamını eklediklerini ifade ettiler.
HANNOVER
“Çocuk eğitiminde bakış açımız değişmeli.” Hannover Bölgesi Salzgitter-Lebenstedt Şubesi Iqra Eğitim Merkezi “Aile semineri” düzenledi.
Fatma Kösker, Meryem Alptekin
Salzgitter-Lebenstedt Şubesi Iqra Eğitim Merkezi tarafından düzenlenen “Aile semineri” bu tür seminerlerin aranan ismi olan Mehmet Baki Öztürk’ün katılımıyla oldukça verimli geçti. Hannover Bölgesi Eğitim Başkanı Hafız İbrahim Gıdık’ın ve Lebenstedt Şube Başkanı Hüseyin Kesmen’in de hazır bulunduğu seminerde aile içi iletişim konusunu ele alındı. Sunuculuğunu Ebu Bekir İnan’ın üstlendiği seminerde, katılımcılara mutlu evlilik için uyulması gereken kurallar anlatıldı. IGMG Hannover Bölgesi Sosyal Hizmetler Başkanı ve Hac Umre Sorumlusu Mustafa Yavuz, eski IGMG Hannover Bölgesi Başkanı Kadir Sürücü ve Kadınlar Teşkilatı Hannover Bölge Başkanı Sema Çiftçi programın değer-
lendirmesini gerçekleştirdiler. Seminerde teknolojinin ilerlediği bir dönemde ebeveynlerin çocukları ile ve eşlerin kendi aralarındaki olan iletişimin çok mühim olduğunun altı çizildi. Karakter oluşumunun çocukta 3 -6 yaş olduğu vurgulanarak çocuğun küçük yaşlarda eğitilmesi gerektiği belirtildi katılımcılara önemli ipuçları verildi. Seminerin konuşmacısı olan Mehmet Baki Öztürk, değişen dünya ile birlikte çocuk eğitimi konusunda da artık bakış açılarının değişmesi gerektiğini, zira yaşanan her gelişmenin hepimizi etkilediğine işaret etti, bu bağlamda çocuk eğitirken ebeveynin kendisini de değiştirmek zorunda olduğunu söyleyerek katılımcılara yön verdi.
HESSEN
Hessen hacıları buluştu Hessen Kafilesi ile 2018 yılında hacca ve umreye giden hacılar Kelsterbach’ta bir araya geldiler.
IGMG Hessen Bölge Hac Kafilesi ile birlikte geçen sene hacca giden hacılar bir araya geldiler. Bölge tarafından her yıl geleneksel olarak yapılan hacılar buluşmasına çok sayıda hacı katıldı. Hessen bölge hacılar buluşmasını düzenleyen Hessen Hac ve Umre Başkanı Davut Canbaz ile birlikte Kafile Başkanı Bilal Kaçmaz, Grup Hocaları Ahmet Doğan, Erol Erdağ ve Macit Bozkurt
programa katılım sağladılar. Hacılar buluşması programı, Hanau Şubesi’nin İmamı Macit Bozkurt’un Kur’ân-ı Kerîm tilavetinin ardından sinevizyon gösterisi ile devam etti. Kafilede yer alan grup başkanı hocalar sırası ile birer selamlama konuşması yaptılar. Hacılara teşekkür eden hocalar, uyumlu ve çok güzel bir hac dönemi geçirildiğini dile getirdiler.
Ebru Kutlucan
Grup hocalarından Erol Erdağ konuşmasında “Hacda tövbe ederek günahlardan arınmış olduk. Bu arınmışlığı Rabbim ömür boyu tutmayı nasip eylesin.” dedi. Ardından hacılar tarafından duygu dolu ilahi ve şiirler okundu. Daha sonra söz alan Kafile Başkanı Bilal Kaçmaz, kafilede görev yapan grup başkanları hocalara ayrı ayrı teşekkür etti.
“Kâbe’nin sevdası nasıl kalbinizde ise, Avrupa’daki camiler de Kâbe’nin birer şubesidir. Ve bu camilere mutlaka üye olun!” şeklinde çağrıda bulunan Kaçmaz, bu camilerin diri tutulup yaşatılmasının önemine dikkat çekti. Yılbaşında yapılan umrede kafile başkanı olan Cengiz Pekdemir hacıların takva elbisesini giyinmiş olduklarını ve bu elbiseyi çıkarmamaları gerektiğini dile getirdi. Esma-ül Hüsna ilahi grubundan Kemal Dorul ilahi ile programa eşlik etti. Yine yılbaşında yapılan umrede grup başkanı olan Davut Tekdemir de kısa bir konuşma gerçekleştirdi. Hessen Hac ve Umre Başkanı Davut Canbaz hac için kayıt tarihlerini açıkladı. Hacılar ayrıca birbirleriyle tek tek sohbet etme imkânı buldu. Bu buluşmaların sürekli olarak tekrarlanması istendi. Buluşma, hacıların hazırladıkları ikramla son buldu.
18 |
Bölgelerimizden
camia | 12 Nisan 2019
ALPES
HANNOVER
Annecy’de Kur’an Yarışması heyecanı
İstiklal Marşı için yarıştılar
CIMG Alpes Bölgesi Kadınlar Teşkilatı İrşad Başkanı Betül Akcelep öncülüğünde “Altıncı Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması’nı” düzenledi. Ayşe Yılmaz
Hannover Bölgesi Braunschweig Eğitim Merkezi “İstiklal Marşı Güzel Okuma Yarışması” düzenledi. Betül Yılmaz
Annecy Cemiyeti’nin salonunda düzenlenen Kur’ân-ı Kerîm Yarışması, CIMG Alpes Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Başkanı Ayşe Yılmaz’ın katılımı ile gerçekleşti. Yarışma, geçen senenin Bölge Kur’ân-ı Kerîm okuma birincisi Rukiye Kuyucular’ın tilaveti ile başladı. Bölge KT Başkanı Ayşe Yılmaz İsra suresi’nin 107. ayeti ile başladığı konuşmasında “Bizler Rabbimizin göndermiş olduğu Kur’ân-ı Kerîm’i okuyacağız ve öğrenerek kulluk görevimizi yerine getireceğiz. Yarışmamıza katılan kızlarımız inşallah geleceğin Kur’an bülbülleri, hatibeleri, idarecileri olacaklar. Allah yavrularımızı gereği gibi yetiştirmeyi bizlere nasip etsin.” dedi. Jüri
Braunschweig Şubesi öğrencilerin gerek bulundukları ülke olan Almanya’nın tarihi ve kültürünü öğrenmelerini önemserken bir yandan da Türkiye kökenli Müslüman çocukların Türkiye ve İslam kültür ve medeniyetini de öğrenmelerini böylece çift kültürlülüğün güzelliklerini yaşamalarını amaçlıyor. Bu minvalde şube nezdinde 23 Mart tarihinde Temel Eğitim derslerine katılan çocukların İstiklal Marşı’nı öğrenmelerini ve anlamalarını sağlamak ve Mehmet Akif Ersoy’u yakından tanıtmak amacı ile yarışma düzenledi. 24 öğrencinin katıldığı İstiklal Marşı Yarışması’nın sunuculuğunu Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı Bekir Yalçın üstlendi. Yalçın, Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nı yazarken,
üyelerinden Yasemin Yılmaz, katılımcılara Hazreti Âişe (r.a.)’ın hayatından kesitler sundu. Onun örnek alınması gereken davranışlarından bahsederek sunumunu gerçekleştirdi. Yarışma iki kategoride gerçekleştirildi. Sonuçlara göre; büyükler kategorisinde Annemasse Şubesi’nden İman Uçan birinci, Annecy Şubesi’nden Birgül Güven ikinci, Nantua Şubesi’nden Melda Oran üçünçü oldu. Küçükler kategorisinde Nantua Şubesi’nden Sara Aslan birinci, Annecy Şubesi’nden Merve Kuyucular ikinci, Albertville Şubesi’nden Kübra Kanat üçüncü seçildi. Yarışmacılara hediye takdim edilerek program sona erdi.
ALPES
milletinin manevi ve millî duygularını tam olarak yansıtan bir marş kağıda dökebilmek için uykularının bölündüğünü anlattı. Mehmet Akif Ersoy’un tanıtımı yapıldıktan sonra yarışma başladı. Çocuklar sırası ile sahneye çıkarak performanslarını sergilediler. Küçükler kategorisinden Hüzeyfe Erkam Aday birinci, Neriman Göğ ikinci, Ceylin Yorgancı üçüncü oldu. Büyükler kategorisinden İrem Esen birinci, Melike Topak ikinci, Rumeysa Sipahi üçüncü oldu. Eğitim Merkezi Müdürü Muhittin Aykaç yarışmacıların ödüllerini takdim ederken yarışmacıları tebrik etti ve başarıların devamını diledi. Yarışma, topluca söylenen İstiklal Marşı ile sona erdi.
HESSEN
Yönetici Gelişim Programı “Yabancı olmak probbaşarıyla tamamlandı lem değil, avantajdır” Bremen Bölgesi’ne ve bağlı cemiyetlerde görev yapan idarecilerin katılımıyla Yönetici Gelişim Programı gerçekleştirildi. Abdulhamit Irmak
Bremen Bölgesi, Yönetici Gelişim Programı’nın (YÖGEP) altıncısını başarıyla tamamladı. Programı Eğitim Başkanlığı düzenledi. Bölge Eğtim Başkanı Serkan Musluoğlu idarecilerin eğitimine yönelik düzenli olarak yapılan YÖGEP ile Genel Merkez, bölge ve şubeler arası koordinasyonu güçlendirmenin ve faaliyetlere bir standart getirilmesinin hedeflendiğini söyledi. Musluoğlu ayrıca YÖGEP ile idarecilerin kalifiye yeteneklerini artırarak motivasyonlarını yüksek seviyede tutmak amacının güdüldüğünü belirtti. YÖGEP’te çeşitli bilgilendirmelerin yanında mevcut teşkilat birimlerinin sunumları da yapılarak alınan bilgilerin pratikte kullanılması için bir imkân oluşturuluyor.
Bir önceki YÖGEP’te “İnsan Yönetimi”, “Zaman Yönetimi”, “Teşkilat Yönetimi”, “Bilgi Yönetimi” ve “Duygu Yönetimi” konularında çalışmalar yapılmıştı. Altıncı YÖGEP’in genel konusu ise “Marifet Yönetimi” oldu. Programa İstanbul Medeniyet Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Akın katıldı ve “Mesleki Gelişim”, “Stratejik Yönetim” ve “Öğretim Liderliği” derslerini işledi. Akın, bilgi çağı olarak da adlandırılan günümüzde hızın, dolayısıyla da bilgiye çabuk ulaşmanın başarılı çalışmalar yapılabilmesi için şart olduğuna dikkat çekerken, özellikle IGMG gibi sivil toplum kuruluşlarında bu anlamda birimler ve teşkilat içinde hızlı iletişime ihtiyaç olduğunu vurguladı.
IGMG Hessen Güney Bölgesi Kadınlar Teşkilatı temsilcileri Frankfurt Türk Kültür Merkezinde düzenlenmiş olan Hessen Türk Veliler Birliği’nin açılışına katıldı. Melahat Polat
Hessen Güney Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Hessen Türk Veliler Birliği’nin açılışında bulundu. TEB (Türkischer Elternbund) Hessen e.V. tüm velileri, sivil toplum kuruluşu yetkililerini derneği tanıtma amacı ile açılışa davet etmişti. IGMG Hessen Güney Bölgesi bu davete icabet ederek Türk Veliler Birliği’ni tanıma fırsatını elde etti. Derneğin ana hedefleri Türkiye kökenli velilere ve öğrencilere eğitim yolunda her türlü desteği sağlamak, haklarını savunmak ve Türk veliler ve öğretmenler arasında köprü oluşturmak. IGMG Hessen Güney Kadınlar Teşkilatı
kadrosu TEB‘in açılışında Dernek Başkanı Hatice Kızıl ile tanışma imkânını buldu. Kızıl, Hessen’de okuyan herkese görüş ve din ayrımı gözetmeden eğitim yolunda her yönde destek sağlayabileceğine dair vaattlerde bulundu. Bunun yanı sıra Hessen Veli Temsilcilik Başkanı Korhan Ekinci ve Frankfurt Konsolosluğu Eğitim Ateşesi Dr. Bora Başaran gibi önemli isimler de programda bulunup söz aldılar. FÖTED Federal Başkanı Dr. Ali Sak’da TEB’i desteklediklerini bildirip sunumunda günün mesajını iletti: “Almanya’da yabancı olmak problem değil, aksine avantajdır.”
Bölgelerimizden
camia | 12 Nisan 2019
| 19
RHEIN-NECKAR-SAAR
Lampertheim’da Peygamber sevdalıları buluştu İslam Toplumu Millî Görüş Rhein-Neckar-Saar (RNS) Bölgesi Dünya Kur’ân-ı Kerîm Okuma Birincisi Abdurahman Sadien’in katılımı ile Âlemlere Rahmet Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’i Anma ve Anlama programı gerçekleştirdi. Mehmet Çalay
Yaklaşık 1400 kişinin katılımıyla gerçekleşen “Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’i Anma ve Anlama Programı” Lampertheim Can Gala Düğün Salonu’nda gerçekleştirildi. Programa RNS Bölge Başkanı Şerif Aslan ve yönetim kurulu üyeleri, T.C. Mainz Konsolos Yardımcısı Seyit Öztürk, IGMG Genel Merkez İrşad Başkan Yardımcısı Ali Bozkurt, Rheinland-Pfalz Schura Başkanı Akif Ünal ve çok sayıda işverenin yanı sıra çeşitli kurum ve kuruluşların sorumluları katıldılar. Sunumunu Erkan Ergün’ün yaptığı programın açılışında Kur’ân-ı Kerîm tilavetini Mannheim Fatih Camii Hafızlık Kursu Müdürü Mustafa Güler yaptı. Daha sonra Bölge Başkanı Şerif Aslan mikrofona gelerek şöyle konuştu: “Peygamber Efendimizin bu âlemi teşrifi münasebeti ile her yıl düzenlenen ‘Âlemlere Rahmet Hazret-i Muhammed’ etkinliğinde sizlerle birlikte olmaktan dolayı çok mutluyum.
Biz bütün insanlara şefkat ve merhamet eli uzatanlardan olma gayretindeyiz. Elimizden geldiği kadar Peygamberimize yaraşır bir ümmet olmaya çalışıyoruz. Bizler de kendisine bırakılan her emanete gözü gibi bakan, hiç gönül kırmayan, hiç haksızlık yapmayan ve âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin güzel insanlığından nasiplenenlerden olmaya uğraşıyoruz.” Aslan daha sonra bölgede faaliyetler sürdüren ve destek veren iş adamlarına birer plaket takdim ederek teşekkür etti. Programa Türkiye’den misafir olarak katılan Dursun Ali Erzincanlı kendine has şiirleri ile dinleyenleri âdeta büyüledi. Daha sonra mikrofona gelen IGMG Genel Merkez İrşad Başkan Yardımcısı Ali Bozkurt RNS Bölgesi’nin yapmış olduğu çalışmalardan dolayı şükranlarını sunarak, Genel Merkez’in faaliyetleri hakkında katılımcılara bilgi aktardı.
Programda Dünya Kur’ân-ı Kerîm Okuma Birincisi Güney Afrikalı Abdurrahman Sadien’in muhteşem Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile heyecan doruğa çıktı. Katılımcılar huşu içerisinde tilaveti dinlediler. Molanın ardından misafir hatip Ömer Döngeloğlu Peygamber sevgisini verdiği örneklerle etkileyici bir şekilde anlattı. Döngeloğlu, Avrupa’da yaşayan Müslümanların kültürlerine ve dinlerine sahip çıkmalarından dolayı tebriklerini ifade etti. Program, Ludwigshafen İmam Hatibi Hasan Çakmak’ın Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ve dua ile sonlandırıldı. Programda ayrıca Genel Merkez Gençlik Teşkilatı’ndan Ahmet Sertkaya RNS Bölgesi’nde Gençlik Teşkilatı Başkanlığı’na atanan Bekir Kaçan’ı tebrik etti. Sertkaya, bu döneme kadar başarılı bir şekilde Rhein-Neckar-Saar Gençlik Başkanlığı görevini yürütmüş olan İbrahim Köroğlu’na teşekkür etti.
Vefat eden UKBA üyelerimiz İsmi
Vefat tarihi
Bölge ve şubesi
Ahmet Uz
29.03.2019
Rhein-Neckar-Saar / Walldorf
Tahsin Zeybek
30.03.2019
AViyana / W- Anadolu
Fatme Sadikoglou
31.03.2019
Güney Bavyera / Augsburg-Carsi
Bahattin Gürler
31.03.2019
Düsseldorf / Wuppertal
Ismail Karagüzel
01.04.2019
Hessen / Hanau
Muammer Mete
02.04.2019
Avusturya Arlberg / Innsbruck
Duhter Semer
02.04.2019
Kuzey Bavyera / Hof
Şükrü Çetinkaya
02.04.2019
Hamburg / Lübeck
Miftar Redzep
03.04.2019
Württemberg / Wangen
Bebek Aslanpençe
04.04.2019
Württemberg / Waiblingen
Aziz Asadollah
04.04.2019
Avusturya Linz / Linz
Cemali Nur Sarı
05.04.2019
Württemberg / Mössingen
Muazzez Sarıaltın
06.04.2019
Schwaben / Ulm
Atef Abdelateaf
06.04.2019
Viyana / W-Ägyptische Union
Gülfidan Eker
06.04.2019
Düsseldorf / Duisburg Mevlana
Darul-bekâya irtihal eden merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet ve mağfiret, sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz. Ruhlarına El-Fâtiha.
20 |
Hasene
camia | 12 Nisan 2019
HOLLANDA
Üniversitede suya dikkat çeken aksiyon Hasene Hollanda Yardım Vakfı her sene 22 Mart Dünya Su Günü’nde farklı aksiyonlarla suya dikkat çekiyorı.
Hasene Hollanda Yardım Vakfı her sene Dünya Su Günü’nde düzenlediği aksiyonlarla suyun önemine dikkat çekmeyi, dünyada suya muhtaç insanlar olduğunu hatırlatmayı ve su israfını engellemeyi amaçlıyor. Hasene Hollanda bu sene de farklı üniversitelerde bir günlük aksiyon gerçekleştirdi. Aksiyon Hasene Hollanda Vakfı ve IGMG Kuzey Hollanda Kadınlar Gençlik Teşkilatı (KGT) iş birliğinde yapıldı. IGMG Kuzey Hollanda KGT Başkanı Zeynep Sarı aksiyona dair bilgi verdi:
“Aksiyonu 4 farklı şehirde, 4 farklı üniversitede gerçekleştirdik. Kuzey Hollanda KGT’den gençlerimiz stant kurdular ve oradan geçen öğrencilere su dağıttılar. Böylece Dünya Su Günü’nde suya dikkat çekmeye çalıştık. Stantta görev alan kardeşlerimiz üniversitelerdeki öğrencilere sorular yönelttiler; su israfına değindiler, su kullanımında ne kadar bilinçli olunduğuna dair sorular sordular, Afrika’daki su yetesizliği ile ilgili bilgi verdiler ve Hasene Derneği’nin çalışmaları ile ilgili sorula-
Murat Kubat
ra cevap verdiler. Dağıtılan su şişelerinin üzerine her canlının sudan yaratıldığını ifade eden ayetin Hollandaca meali yazıldı. Üniversiteleri gençlere mikrofon uzattık, suyun onlar için ne ifade ettiğini sorduk. Eğitim kurumlarımızda da Dünya Su Günü münasebeti ile farklı çalışmalarımız oldu. Amersfoort Rahman Camii’nde eğitim gören çocuklarımız hafta sonu hayır koşusu yaptılar. Bu koşudan elde edilen gelirlerle Afrika’da su kuyuları açılacak.
Bu tür etkinliklerle çocuklarımıza su kullanımında bilinçli olmalarını; suyu israf etmemeyi, dünyanın farklı coğrafyasında suya ihtiyaç duyan milyonlarca insanın olduğunu hatırlatmayı amaçlıyoruz. Ayrıca 22 Mart tarihinde bir resim yarışması başlattık. ‘Su senin için ne ifade ediyor?’ sorusuna cevap teşkil edecek resimleri beklediğimizi duyurduk. Çalışmalara dair geri dönüşler güzeldi. Müslüman kimliğimiz ile böyle anlamlı bir güne anlamlı katkıda bulunmaktan dolayı mutluyuz.”
HOLLANDA
Afrika’da suya ulaşamayan çocuklar için koştular Hasene Hollanda ve IGMG Hollanda Amersfoort Rahman Cemiyeti 22 Mart Dünya Su Günü vesilesiyle bir koşu tertip etti.
Rahman Camii’nde eğitim gören çocuklar Afrika’da su kuyusu açılması için koştular. 120 çocuğun katıldığı koşuya aileler de destek verdi. Elde edilen gelirlerle Afrika’da 8 su kuyusu açılacak. Anlamlı bir çalışmaya katkı sağlamanın memnuniyetini yaşadıklarını söyleyen IGMG Amersfoort Cemiyet Başkanı Mustafa Hamurcu şunları paylaştı: “Afrika’da suya ulaşamayan insanlar için su kuyuları açılmasına vesile olacak bir koşu tertip ettik. Bununla aynı zamanda çocuklarımıza su bilincini, suyun önemini hatırlatmayı amaçladık. Amersfoort Rahman Camii öğrencileri susuz yüreklere su serpmek için ter döktüler. Yarışmaya Hasene Hollanda destek oldu. Yarışmaya katılan çocuklara
22 Mart Dünya Su Günü aksiyonu için özel hazırlanmış su şişeleri veridi ve üzerinde Dünya Su Günü’nü yansıtan tişörtler hediye edildi. Dünya Su Günü koşusuna 5-12 yaş arası 120 çocuk katıldı. Koşuya başlamadan önce öğrencilere Hasene görevlisi tarafından motivasyon sunumu yapıldı. Suya ulaşamayan çocuklar için koşacakları bilgisi verildi. Koşu alanı için belediyeden izinlerimizi almıştık. Alanda çocuklar için yaş gruplarına göre parkurlar hazırladık ve onlara her tamamladıkları turla Afrika’da suya ulaşamayan çocuklara destek olacaklarını ifade ettik. Koşu sonrası susayan çocuklara Hasene’nin Dünya Su Günü için özel hazırladığı sulardan ikram ettik. Çocuklar bu anlamlı çalışmaya daha
fazla katkı sağlamak için gayret ettiler. Çocuklar kendilerine ailesinden sponsor buldu. Aileler çocukların her tamamlayacağı tur için ufak miktarlar karşılığında sponsor oldu. Ayrıca açtığımız çadırda çocukların anneleri tarafından yapılan yemekler satışa sunuldu ve buradan elde edilen gelirler de su kuyuları için tahsis edildi. Açıkçası bu kadar bir desteğin olabileceğini beklemiyorduk. Çocuklarımızın bu mübarek aylarda ümmet için, insanlık için hayır yapmaları, ortaya bir çaba koymaları ve ailelerinin bunu desteklemesi bizleri sevindirdi. Bu tür yarışmaların devamını getireceğiz. Arzumuz bu koşunun geleneksel hâle gelmesidir.”
Murat Kubat
camia | 12 Nisan 2019
Kültür ve Sanat
| 21
Hasene International e. V.
Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln T +49 221 942240-400 | F +49 221 942240-401 www.hasene.org | zekatfitre@hasene.org | haseneorg — Havale için banka bilgileri | Bankverbindung: Hesap Sahibi | Kontoinhaber: Hasene International e. V. Banka | Bank: Kreissparkasse Köln IBAN: DE80 3705 0299 0149 2890 54 | BIC: COKSDE33XXX Amaç | Verwendungszweck: Adresiniz | Adresse, 0000569
Lass auch du mit deiner Zakat und Fitra einen Schmetterling fliegen
zekatfitre
2019
ZEKÂT ZAKAT
10,-€
*
*Fitre/Fitra
korur artırır temizler bereketlendirir schützt vermehrt reinigt bringt Segen
Kampanya Hasene International e.V., bölgeleri ve bu listede www.hasene.org/partner yer alan kurumlar tarafından ortaklaşa düzenlenmektedir. Die Kampagne wird von Hasene International e. V. und den IGMG Landes- und Regionalverbänden durchgeführt. Weitere Kooperationspartner finden Sie unter dem Link: www.hasene.org/partner. Veri koruması ve haklarınıza dair detaylı bilgiyi şu adresten okuyabilirsiniz: https://www.hasene.org/veri-koruma. Ayrıca veri koruması ile ilgili sorularınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz. Weitere Informationen zum Datenschutz und zu Ihren Rechten erhalten Sie unter https://www.hasene.org/datenschutz. Unseren Datenschutzbeauftragten erreichen Sie ebenfalls unter unserer Anschrift.
22 |
Kültür ve Sanat
camia | 12 Nisan 2019
TÖRE BUDUR KI, KIŞI, KONUK GELENDE, KONUĞUNA AŞ VE YATAK, ATINA DA OT VERE! İlhan Bilgü
Ş
imdilerde bizlere çok tuhaf gelse de, zamanın bir bölümünde, tarihin bir yerinde gelenekler böyle imiş. Bu yazıya başlık olan gelenek de Kazak, Kırgız ve Yakutlar başta olmak üzere Orta Asya Türklerinin uymak zorunda olduğu en önemli kurallardan birisidir. Ve o kural “Töre budur ki, kişi, konuk gelende, konuğuna aş ve yatak, atına da ot vere. Vermeyende, konuk hakkını ala.” şeklindedir.
Bu cümleyi anlamakta zorlananlar olabilir ki, manası şöyle olur: Töreye göre, bir kimseye misafir gelirse, o misafire yemek ve yatacak, misafirin atına da ot vermeye mecburdur. Eğer vermezse, misafir olan kişi, ondan hakkını alır. Hani biz bu töreye yazının başında gelenek dedik ya, siz burada bunu “anayasa” şeklinde anlayın. Eğer ki siz, yok biz anayasa şeklinde anlamayız gelenek şeklinde anlarız derseniz, işte o zaman yanıldığınızı hemen söylemek zorundayım. Hâlâ bunda ısrar ediyorsanız önce gelenek ve töre arasındaki farka bakalım. Gelenek, yeni nesillerin, eski nesillerin hâl, hareket ve tutumlarını sosyal bir kural olarak devam ettirmeleridir. Gelenek bazen terkedilebilir, bir yerden bir başka yere hareket edilince, o yerin geleneğine uyulabilir. Ama töre öyle değildir. Yazılı olmasa bile, yazılı anayasalardan daha güçlü bir şekilde uygulanır. Onun için eski Türklerde töre denildiğinde söz kesilir,
artık söz törenin olur. Töreyi sultan da olsan, padişah da olsan, hakan ya da kağan da olsan ihlal edemezsin. Onun içindir ki, yazımızın konusu olan, konuğa yani misafire ikram, bir gelenek değil bir töredir. Bu töreye göre, konuk olan kişiye önce bir konak (kalacak yer) verilir. Buna yatak da denilir ki, bugünkü bildiğimiz yataktır. Fakat yatak, sadece bizim bildiğimiz şekliyle değil, kalınacak olan yerin tümünün de adıdır. Yatak verildi demek, konak verildi demek olur. Konak, aynı zamanda misafire de denilir. Şaşırmayın! Şöyle izah edelim: Siz yolcu, yani misafirsiniz, o hâlde siz kendinize konak dersiniz. Çünkü orası sizin değil, başkasınındır ve siz oraya konmuşsunuz. Ama misafir olduğunuz kişi size konak demez, o, konuk der. Bu durumda da, ev sahibi sizi oraya kondurmuş demektir. Konukluk bir töre maddesi olduğuna göre töreye göre davranmak icap eder ki, burada serbestlik yoktur. Siz çok iyiliksever birisi olup misafirlerinize ikram edebilirsiniz. Bu sizin çok iyi bir kimse olduğunuzu gösterir. Çünkü siz can-u gönülden bu ikramı yapmaktasınız. Fakat töreye göre konuk ağırlamakta mecburiyet vardır. Öyle ki, konuğuna ve konuğunun yanında bulunan atına (ki, bu, bazen eşek, katır veya öküz gibi taşıma işi yapan başka hayvan da olabilir) ahır ve ot da vermeyen bir kimse, bey ise beyliğinden olur. Diyelim ki, bir ev sahibi konuğuna aş ve yatak, konuğunun atına da ahır ve ot vermedi, o zaman ne olacak? Hani bu bir anayasaydı, ev sahibi o anayasayı ihlal ederse ne olacak, değil mi? İşte o zaman toy (burada beylerin buluştuğu tören) toplanıp ev sahibine tazminat ödemesi kararı çıkar ve tazminat da o şekilde ödenir. Tanzimat, at ve don şeklinde ödenir. Don, elbise, kılık kıyafet demektir. Fakat, tazminat misafire değil, misafirin bağlı bulunduğu beye ödenir. Misafir, kendisine konak ve aş atına, ot ve ahır alamazsa, bunu zoraki alabilir. Gider, hiç çekinmeden konakta yatar, konağın yemeğinden yer, atına da konağın otundan alır ve yedirir. Fakat, kendisi zorla aldığı için, sadece orada bulunduğu sürece ihtiyacı olanı alır. Yanında götürmek için alamaz. İşte o fazlalık, hırsızlık olur. Tahmin ediyorum, ya ev sahibinin evi müsait değilse ne olacak, diye sorabilirsiniz. Töre, her bir obaya, beklenmedik misafirler için konak bulundurmayı da mecbur etmiştir. Obadan da bey sorumlu olduğuna göre, bey beyliğini bile, konuğunu hakkıyla ağırlaya. Bakın burada bir başka mesele daha çıktı. Hakkıyla ağırlamak. Herkes toplumdaki yerine göre ağırlanmak zorundadır. Eğer, bir misafire bir toklu (genç koyun) kesmek gerekli iken, bir oğlak kesilirse, misafir o konağı terk edip, barımta hakkını kullanabilir. Barımta hakkı ne ola ki derseniz, onu bir başka yazımıza bırakalım. Lakin şu malumatı vermeden de geçmeyelim. Barımta hakkına göre misafir, en az, kendisine ikram edilmesi gereken kadar, meselâ bir toklu olmak üzere o obadan hakkını zorla alır. Toy toplanıp, zorla aldığı tokluyu misafirin hakkı olarak kayda geçer. Eğer hakkından fazla aldı ise onu geri iade eder. Zira Barımta hakkında, gerçek haktan biraz daha fazla alma mümkündür. Lakin, toyda o fazlalık geri iade edilir.
Fotoğraflarla Faaliyetler
camia | 12 Nisan 2019
Linz Cihan Öztürk
Rhein -Neckar -Saar Sabahat Çiloğlu
İlkokul öğrencileri Rhein- NeckarSaar Bölgesi’nin Saarbrücken Şubesi’ni ziyaret etti. Cemiyetin İmamı Kur’ân-ı Kerîm okudu ve çocukların sorularını cevapladı. İslam ‘ın şartlarından bahsetti. Cami ziyaretinde hazır bulunan
| 23
bir öğretmen ise İslam dininde zekât verme farziyetinden etkilendi. Gelen ziyaretçilere simit ve içecek ikram edildi. Camiye gelen ziyaretçiler ziyaretten çok memnun kaldılar.ve tekrar gelmek istediklerini söylediler.
Linz Bölgesi Genişletilmiş Şube Başkanları Toplantısı’nı Bölge Merkezi’nde gerçekleştirildi. Linz Bölgesi’ne bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerin şube başkanları, eğitim başkanları, eğitimcileri, hac-umre başkanları ve kurumsal iletişim başkanlarının katıldığı Genişletilmiş Şube Başkanları Toplantısı’nda çalışmalar
değerlendirildi. Yoğun bir katılımla gerçekleştirilen toplantıya ilahiyatçı, yazar Abdulhalik Selman günün hatibi olarak katıldı. Selman, Avrupa’da birikimli eğitimli yönetimcilerin bulunmasının çok büyük bir önem arzettiğini vurguladı. Yöneticilere verilen görevlerin topluma büyük fayda ve etkilerinin olduğunu ekleyerek konuşmasını tamamladı.
Berlin Güler İder
Berlin Sultan Abdulhamid Camii Kadınlar Teşkilatı insanları hayra çağırmak amacıyla sohbetli bir program düzenledi. Camide yapılan programa konuk hatibe olarak Türkan Gül katıldı. Program kapsamında yiyecek ve içecek satışı da yapıldı. Şube Kadınlar Teşkilatı idarecileri programa gösterilen ilgi-
Rhein -Neckar -Saar Mehmet Çalay
Rhein- Neckar- Saar Bölgesi Mannheim Fatih Camii‘nde toplu sabah namazı programı çok sayıda çevre teşkilat ve derneklerin katılımıyla yapıldı. Topluca kılınan sabah namazından sonra Mannheim Şube Başkanı Kurban Sarıgül’ün selamlama konuşmasının ardın-
den dolayı teşekkür ederken “İmanın ilk meyvesi merhamettir. Merhametin en belirgin alâmeti ve en olgun tezâhürü de vermektir, infak etmektir. İnfak ve sadaka malın ve canın Allah’a adanışıdır. ” anlayışıyla düzenledikleri programlara çeşitli vesilelerle devam edeceklerini bildirdiler.
dan Rhein- Neckar- Saar Bölge Başkanı Şerif Aslan topluluğa hitap etti. İslam Toplumu Millî Görüş İrşad Başkan Yardımcısı Ali Bozkurt duygu yüklü bir konuşma gerçekleştirdi. Lokal bölümünde cemaate özel çorba ve çay ikramı yapıldı. Program dua ile sona erdi.
Rhein-Neckar-Saar (RNS) Mehmet Çalay
Ruhr-A Saliha Silme
Dortmund’un Müslüman topluluklarından, cami ve dernek gibi kurumlarından sorumlu olan Başkomiser Olaf Goldhagen, Dortmund Derne İmam-ı Azam Camii’ni 2 Nisan tarihinde ziyaret etti. Cemiyetteki çalışmalar hakkında bilgi alarak, idareci ve cemaatin so-
runlarını dinlemesinin ardından, kendileriyle tanışmaktan memnun kaldığını belirtti. Cemiyetin Başkanı Adem Özen ise şahsı, idareci arkadaşları ve cemaati adına bu ziyaretinden dolayı Başkomiser Olaf Goldhagen’e teşekkürlerini ifade etti.
RNS Bölgesi İrşad Başkanlığı bünyesindeki cemiyetlere sohbet serisi düzenledi. Misafir konuşmacı Avusturya Müftüsü Mustafa Mollaoğlu cemiyetlerdeki ilgi ve alakadan oldukça memnun kalırken, dinleyiciler de bu tür sohbetlerin belli aralıklarla yapılmasını tavsiye etti. Mollaoğlu yaptığı konuşma ile gönülleri fethederken özetle şunları söyledi: “Bizim bütün işlerimiz sağlam ve güçlü bir iman üzerine bina edilir. Eğer her şeyden etkilenir, her olayda sarsılırsak burada bir iman zaafiye-
ti var demektir. Doğru bir İslam anlayışına sahip olmak gerekir. Yeryüzünde 1,6 milyar Müslüman var. Neden iki yakamız bir araya gelmiyor? Peki sorun nerede? Sorun bizde. Sorun Kur’an’ı ve İslam’ı anlamamamızda. Doğru anlayabilsek bu hâlde olur muyduk? Bir Müslüman camiden ne kadar uzaklaşırsa o kadar günaha yakınlaşır, kim de camiye yakınlaşırsa günahlardan o kadar uzaklaşır!” Programlar konuşma ve sohbetlerden sonra cemiyetlerin ikramlarıyla son buldu.
24 |
Bulmaca
camia | 12 Nisan 2019
Bahreyn başkenti
Klan
Liste başı
Terörist
Saray
Engel
Yıpratıp, eskitmek Orta oyununda kayıkçı tipi
Gümüş simgesi
Yenilgi Büyük delikli kalbur
Yumuşak deri
Çalgı türü
İri bir tür geyik
Sınırsız hayal Parasal
Sahip Sarp ve ormanlık sıradağ Esnek
Toprak parçası
Dokunaklı
Kanal
Avrupa Birliği kısaca
Çalıp, söylenilen uygunsuz eylence yeri
Terslik olsun diye
Bitkisel
Düz geniş arazi
Çözümlemeli
Kuram
İtalya plakası
Gelin başı süsü
Kısaca kiloton
Ayrıntılarla ilgili
Bütünleme
Örgütün ele başı
Dolambaçlı
Fikir
Göşterişsiz Tanrı tanımaz Birbirinden gittikçe uzaklaşan ışın
Suyla çevrili kara Şaşırma sözü
hasancamii Dünyanın en uzun minareli camisi – Hasan Camisi
Çok büyük
Beyaz
Berilyum simgesi
Göz erimi
Açılma Kaba saba, inceliksiz
Hile, desise
Yılan
Yolcu azığı
Oy birliği
Uyku sersemliği
Kelimesi kelimesine
Kuvvetli esen rüzgar Edirne ilçesi
Yığma
Ayakkabıya geçirilen ince şerit
Söz verme
Kırmızı mavi karışımı renk
Savunma
Yabancı
Mesafe
Bilgin
Baskı
Futbolda sayı
Boru sesi
Helen
Canlandırma
Saygı belirtme sözü
Güzel kokulu
Klavyeli bir çalgı
Tırpana balığı
Trabzon ilçesi
Mağara
Sodyum simgesi
Avusturya plakası
Kısaca numara Elmasın yontulmuş yüzü
Psikolojide saplantı Fiyat yükseltmek
N A A T E R İ Gümüş balığı
N A F S A Z Z E T İ Y A İ A L
D İ S A D A Sürekli olarak
L M İ İnce ve uzun metal çubuk
A K Y Koyu olan ve birbiri üstüne sağılmış olan koyun sütü (Resim) Bosna Hersek eski Cumhurbaşkanı (.. ..) Begoviç
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1 2 3
Uluslararası Eğitimciler Birliği
Kutlu
E L A Bir göz rengi
L B Fotoğraf makinesi lens çeşidi
N E R İ Mozambik internet kodu
B O R
Vietnam dilinde ülke anlamında
N İ
Yolcu gemisi
L
Koyun gütmek
Şuur
İ M A
Rusçada evet
D A Stronsiyum simgesi
H E Duacı
İ
İ
N Ç
Bir bağlaç
S A L Vietnam krallık hanedanı Bir element
T
İtalyan Radyo Televizyonun adı
H A S N A
Bir bağlaç
O F A N S
İ
F
Yemin etme
Eski deniz taşıtı
Silisyum simgesi
Futbolda orta saha oyuncu İyi kadın
Nikel simgesi
T
Helyum simgesi
İhanet eden
A Lüksemburg'un Plaka İşareti
K İ O T A N T Gerçek olan
T U N A R R E Ç E L
A L Y A N iftira
A A K
I
R K
E V R E Dren
C
Samaryum simgesi
KARE BULMACA
Kül içinde pişirilen ekmek
Bir sayı
T P O S A Olabilir
N A Meyveleri şekerle kaynatarak hazırlanan tatlı
Türkiye Türkçesi ağızda Onur
Cıvataları çıkarıp takmaya yarayan alet
Anadolu Ajansı kısaca Gösteriş Avusturya plakası Her türlü yiyecek maddesinin artığı
D Ö R A Tahlil
T L Marangoz rendesi
V A İ L
Sodyum simgesi
Merhale
A T Zihin
Bir sayı
B
İ
N
Santrançta bir taş (..) Stefánsdóttir İzlandalı futbolcu
Türk Lirası kısaca
A Yabancı
A R T E R Ödünç alma Sancak
M E G A L O M A N
İ
Aktarımı yapan kişi
Y A
Atardamar
Bir hitap
Büyüklük hastalığı
K A R A B A Ğ
Küçük kene
D U A Rabbe yalvarış
Y E İ L A Z K Suriye kökenli şark tipi bir tütün türü
B R D
Brezilya'nın plakası
Romen rakamında bin
Bir edebi tür
A U T Viyola simgesi
G Sürüm
K Asya'da bir bölge
Yüklü olmayan bir atom
Vapur ortaklığı
H Dişçi kerpeteni
A K S Uyma
H
İ
K A Y E
Kripton simgesi
Dingil
N A M Ö Şarkı, türkü
L U Türk Deprem Araştırma Dergisi kısaca
Aliya İzzet Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Demirin iki Küçük ispirto ucundaki ocağı tırnakların en Baryum Dağlık (..) uç kısmı
U S
Dış
Şan
R E İ Namaza çağrı
L
T
i Ceylan
Kısa çizgi
Fırça gibi dik kesilmiş saç Uranyum' un Simgesi
Lutesyum simgesi
A T A R
Ş T E İ E R N A N E M O L L A Akıl
Bir tür hamurlu çorba İşten kaçınan, üşengeç
Tatlı yiyeceklerin genel adı
A B A K Ü S N A D
İ
R
Haber ulaştırıcı
İ
Yedi yaşından büyük erkek boz deve
S E Bedenin dış yüzü
Mitolojide ateş tanrısı Sayı boncuğu
Dilek şart eki
U S Akıl
Bulaşma
K
E Ş E K Merkep
T E T
İ T Çemberle bağlanmış ticaret eşyası
Az bulunan
T E B E R R U
Kırmızı
İstem dışı hareket
İ M İ L Z A V
İ
Y E
Brezilya' da bir akarsu
Ödeme
Bir şirket türü
Açı
Bağış
Kur’ân-ı (..) Kutsal kitabımız
B Arnavut yemini
K Alışverişte durgunluk
E Ten
Birbirinden hiç ayrılmayan sıkı arkadaşlar
E Yafta
O Kemik ucu
U Yüce
F Mahalli
Canlılık
C
Eski bir uygarlık
Uzaklık anlatır
Bir kimseyi kötüleme
1
Sinek
İnce keskin ses Bir bağlaç
Geçen sayımızdaki çengel bulmacanın çözümü
Ayrılık sözleri
Adale Satrançta bir taş
İlk insan
Bolu'da bir göl
İç içe geçen sehpa İşin bir bölümünü yapan
V
Bir nota Müşkülpesent
Küçük gemi
Kuzu sesi
Nefes (.. ..) Bir film
Kirpton simgesi
Mevcudat, alemler
Bir harfin okunuşu
Bir besin maddesi
Yasaklama
Logo
(..) Gelin Bir çorba
Özerk
Kalsiyum simgesi
Yardım parası
İstemeyerek yapılan
Direksiyon ile tekerlekler arasındaki bağlantıyı sağlayan demir
Sırça
Türkiye plakası
Alt alta yazılı şeyler
Orası
Yan bakış, göz süzme
Tiyatroda en üst balkon
(Resim) Dünyanın en uzun minareli camisi (..) Cami
Öküz gözü bitkisi
Kayak Nota yanlışlığı
Potasyum simgesi
Canlılık
Cehennem
Voltamper kısaca
Bankamatik
Düzeyini gösteren resim, yazı, plan.
Dokunaçlı mürekkep balığı
Kandaki alkol miktarı birimi
Taslak Familya
4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
OSMAN BEY
SOLDAN SAĞA 1) Bir meyve - Kripton simgesi 2) Arka, geri - Işın. 3) Bir oyunda kişilerin kendilerinin konuşmaları Lantan simgesi. 4) Gösterge çizelgesi - Umut. 5) İnce metal - Uzaklık anlatır. 6) Ümitsizlik - Yasaların bilimi. 7)Harami - Dört büyük halifeden 8)İstanbul'da semt - Belirti. 9) Evren pulu -Dört tarafı su ile çevrili kara. 10) Birim - Ana. 11) Bir çoğul eki - Sivri olana uçlarından biri çengelli olan ağaç araç. 12) İlgi - Tatlı olmayan. 13) Yarma işini yapan.14) Altın Kökü - İlim ile ilgili. 15) Kırmızı. 16)Merâsim, usûl.17) Har n okunuşu -Cennette bir makam. 18) İyi, güzel. 19) Armut kurusu - Arjantin plakası. 20) (..) Bey. Resimdeki Osmanlı padişahı.
YUKARIDAN AŞAĞI 1) Yağmurdan korunmak için taşınır eşya Denk, aynı derecede - Kuran'da sure. 2) Eski bir silah - Atın bir tür hızlı yürüyüşü - AşamaAnonim Ortaklığı (kısaca) 3) Bağımlı - İmalı söz söyleyen - Dingil. 4) Geniş ağızlı balık ağı - Geniş yol - Elma, armut kurusu - Atın ayağına takılır. 5) Bir kumaş türü - Bir hitap Jupiter'in bir uydusu - Kabın ağırlığı. 6) Tayin - Neşeli - Gök tanrısı. 7) İnsanın yararlı şeyler üretmek için ziksel ve düşünsel yetilerinin tümü - Yönetici. 8) G. Afrika plakası Zihin - Deride çıkan kıllar. 9) Nitelikli - Ağu , zehir. 10) Ced - İzleyen kişi.
gençcamia | 25
genç
camia | 12 Nisan 2019
Başkanımızdan mesaj var
KGT İdarecilerimizin İDA’ya dair düşünceleri s. 26-27
KGT
“Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez.” Kadınlar Gençlik Teşkilatı kuruluşunun 10. yılı münasebetiyle İdareciler Günü 2019 programını “Rüzgâr bizden, yükselmek sizden” sloganı ile Bielefeld’de gerçekleştirdi. Seyhan Şahin
Değerli Genç Kardeşlerim, Kadınlar Gençlik Teşkilatımızın 10. yılına girmiş olması münasebetiyle 30 Mart 2019 tarihinde İdareciler Günü 2019 programımızı gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Bundan yaklaşık 50 sene önceye dayanan göç geçmişimizden bugüne kadar nice yol kat ettik. Birkaç üniversiteli öncü abilerimizin vesilesiyle kurulan teşkilatımız, gün geçtikçe İdareciler Günü 2019 programımızın sembolü olan karahindiba çiçeği gibi açmış, etrafına tohumlarını saçmış ve büyümüştür. Dünyanın her bir tarafına Hak’tan gelen rüzgârla dağılan tohumların, açan çiçeklerinin Bielefeld Stadthalle’de buluşmasını büyük bir sevinçle yaşadık. Birlik ve beraberliğimizin vurgulandığı programdaki çoşkuyu ve heyecanı görünce, öncülük eden abilerimizden ve ablalarımızdan Allah razı olsun dedik. Bu vesileyle, ahirete göç etmiş dava kardeşlerimize gani gani rahmet diliyoruz. Rabbim bu uğurda emeği geçen herkesten razı olsun. Bizler Müslüman hanımefendi kimliğini taşıyan, değerlerine, kadim kültürümüze, Ehl-i sünnet ve’l cemaat anlayışına sahip çıkacak ve nesiller boyu devam ettirecek genç hanımlarız. Dedelerimizin, babalarımızın, annelerimizin bize öğrettikleri ve emanet ettikleri bu kutsal vazifeyi başımız üzerinde taşıyacak, birlik ve beraberlik eşliğinde, yarınlarımızı birlikte şekillendireceğiz. Önce inanacağız, inandığımız davamıza hizmet etmeyi yük olarak değil, Rabbimizin bize ihsan ettiği bir lütuf olarak benimseyeceğiz. İnanacağız, ümitvar olacağız ve Allah’ın izniyle bu inancımız bizi yarınlara taşıyacak. Bizden önceki nesiller inandılar, inşa ettiler. Bugün bizlere düşen görev, Müslüman genç hanımlar olarak rol modellerimiz Hz. Âişe’nin zekâsını ve iffetini, Nesibe hatunun cesaretini, Hz. Sümeyye’nin imanını her şeye rağmen haykırmasını örnek alıp, günümüzün Âişeleri, Nesibeleri, Haticeleri, Sümeyyeleri olmaktır. Mücahide kimliğimiz ile çevremize ışık saçan, karahindiba çiçeği gibi renklendiren, kaliteli Müslümanlar olmak öncelikli görevlerimizdendir. Unutmayalım ki, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Ey Allah’ın kulları kardeş olun. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.” Bizim kardeşliğimiz kan bağı ile değil, iman bağı ile sabittir. Birliğimiz ve beraberliğimiz daim olmalı, dünyanın dört bir yanında edebi, ahlakı, maneviyatı ve tevazusu ile örnek gösterilen kaliteli ve takvalı topluluklar olmaya özen göstermeliyiz. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Selam ve dua ile… Meryem Saral KGT Başkanı
Avustralya’dan Kanada’ya dünyanın farklı bölgelerinden, Avrupa’nın dört bir yanından 3 bine yakın genç idareci Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın (KGT) kuruluşunun 10. yılı münasebetiyle Bielefeld’deki Stadthalle’de (kent salonunda) bir araya geldi. Program, Kadınlar Teşkilatı 15. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması birincisi Ayşenur Şaplak’ın Kur’an tilaveti ile başladı. Ardından KGT Başkanı Meryem Saral KGT Bölge Başkanlarıyla salona giriş yaptı. 2011 yılında ilki gerçekleştirilen İdareciler Günü’nün klibi sunuldu. KGT Teşkilatlanma Başkanı Zehra Karataş’ın “Bizim kardeşliğimiz iman bağı ile dava kardeşliği ile sabitlenmiştir.” diyerek Müslüman kardeşliğine vurgu yaptığı konuşma ve yoklama ile program devam etti. Genel Başkan Kemal Ergün tüm gençleri selamladığı konuşmasında KGT’nin kuruluşundan beri öncü olmuş, ahlakıyla, zanaatıyla, sanatıyla örnek olmuş gençler yetiştirdiğine işaret etti. “İman bir belgedir, duruş kıyama kalkıştır.” diyen Ergün, “Yaptığımız imanımızın tezahürü ve gereksinimidir.” diyerek konuşmasına devam etti. Motivasyon kaynağının gençler olduğunu ve misyon taşıyan medeniyetlerin, gençliğin omuzunda yükseldiğini anlatarak gençlerin itici gücünü aktardı. Gençlerin bunu nasıl yapacağını ve nelere dikkat edeceğini anlatan Ergün hemşehricilik ve ırkçılık yapmadan, hikmetle, ikna ederek, usandırmadan, nefret ettirmeden, kucaklayarak, sevdirerek, değerlerimizi anlayıp anlatarak insanlığa hizmet etmeyi öğütledi. Ergün, günümüzde yaşanan problemlere değinerek, IGMG kimliğini önder yapmak için rol model yetiştirilmesi gerektiğini belirtti “Cemaatten ayrı olan tek kanatlı kuş gibidir.” diyerek cemaat olmanın önemine dikkat çekti. “Gün Allah’ın bana lütfettiği gündür. Gün hayatım iman ve cihattır diyenin günüdür.” diyerek konuşmasını tamamladı. KGT Başkanı Meryal Saral ise konuşmasına “Bugün KGT’nin günüdür. Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez.” diyerek başladı. Bu kocaman ailenin oluşumunun rastgele bir oluşum olmadığını,
takvasını Hz. Meryem’den, ilmini Hz. Âişe’den, cesaretini Hz. Hatice’den aldığını söyledi. “Bugün bu imanın şükrünü ifa ediyoruz. Bu ortam bana vefa, azim gösteriyor. Bu kitle geleceği vadediyor.” dedi. Saral KGT bünyesindeki “kardeşlerimize” abla olmanın önemini vurguladı. “Yüzyıllardır bir rüzgâr esiyor, adı İslam olan. Nasıl bir başkasının rüzgârı bize vesile olduysa, sizin rüzgârınız da başkasına vesile olsun.” diyen Saral toplumun inşasının ahlakın imarıyla olacağını anlattı. Bugün imanlı, takvalı bir genç yetişiyorsa burada IGMG’nin rolünün büyük olduğunu söyleyerek konuşmasını sona erdirdi. Ardından IGMG KGT ilk başkanı olan Nurcan Demiryürek ve ikinci başkan olan Fatma Gencal sahneye davet edilerek kendilerine plaket takdim edilip teşekkür edildi. Programın konuşmacı olarak katılan, II. Abdülhamid Han’ın 5. kuşak torunu Nilhan Osmanoğlu da KGT idarecilerine Osmanlı dönemindeki öncü kadınları, aile hayatını ve topluma kattıkları değeri anlattı. Kadın ve erkeğin eşit değil birbirinin tamamlayıcısı olduğunu ve görevlerinin topluma hayırlı fertler yetiştirmek olduğunu vurgulayan Osmanoğlu, “Ne oldu da bize kadın haklarının İslam’da olmadığına, kadının erkeğin kölesi olduğuna inandırıldık? Bizdeki örneklerle hiçbir ‘medeni’ toplumda karşılaşılmamıştır.” diyerek tarihten somut örnekler verdi. Osmanoğlu “İslam kimliğini korumak en büyük ci-
hattır.” diyerek konuşmasını tamamladı. IGMG KT Başkanı Handan Yazıcı da mikrofona gelerek bu davanın ilk sahiplerinin gençler olduğunu söyledi ve Peygamber Efendimizin “Bana gençliğin yardımı lütfedildi.” sözünü hatırlattı. Avrupalı gençlerin sahabenin yaptığı gibi İslam’ın doğru anlaşılması ve yaşanması için büyük bir misyon yüklendiklerinin altını çizdi. Programda KGT’nin kuruluşunun öncesi ve sonrasında görev alan idarecilerin röportajlarından oluşan “Geçmişten geleceğe” adlı video gösterildi. Ayrıca yeni bestelenen IGMG ezgisi ilk defa bu programda dinleyicisi ile buluştu. Yapılan çekilişte ise katılan tüm idareciler arasından birinciye umre, ikinciye Endülüs ve üçüncüye Bosna Gezisi hediye edildi. KGT İdareciler Günü’ne özel yapılan “İlme araç ol” Sosyal Sorumluluk Projesi ise bugünkü buluşmanın şükrü, birlik ve dirliğin sadakası, hayır çalışmalarının kıyamete kadar sürmesi ve bu önemli amaca araç olmak niyeti ile gerçekleştirildi. 3 haftalık proje kapsamında toplanan toplam 3.475 paket sayısı da programda ilan edildi. Son olarak KGT bölge başkanları ve geçmiş yıllarda KGT bölge başkanlığı yapmış isimler sahneye davet edilerek hepsine plaket takdim edildi. Fotoğraf çekiminden sonra program Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile sona erdi.
26 | gençcamia
camia | 12 Nisan 2019
KGT’de görev almış idarecilerin İDA’ya dair hatıra ve düşünceleri Hayrunnisa Asalıoğlu, RNS KGT Başkanı
Rümeysa Evlice, Hannover KGT eski Başkanı
KGT IDA’19
Uzun zamandır beklenen o günde sadece KGT’nin 10. yılını kutlamadık. O gün 10 sene önce çocuk olan, belki de büyük ablaların sohbetlere gelirken yanlarında getirdikleri küçük kardeşleri olan kızların ne güzel yetişmiş gençler olduklarına da şahit olduk, ümitle dolduk. Müthiş bir coşkunun yaşandığı bir gün oldu. KGT ailesinin bir parçası olmaktan mutluluk duydum, bir kere daha.
KGT IDA’19
Aynı davaya gönül veren, genç yüreklerin buluştuğu yerdi İDA. Muhteşem, manevi ve coşku dolu bir ortam, çok emek verilmiş, başarılı bir programdı. Kardeşliğin âdeta zirvesini yaşadığımız ve hissettiğimiz, uzak yakın, dünyanın her tarafından gelen davadaşlarımız ve kardeşlerimizle aynı ortamda bulunmak ve aynı heyecanı yaşamak ayrı bir güzeldi. Hepimiz büyük bir motivasyonla bölgelerimize geri döndük. Rabbim bütün emeği geçenlerden razı olsun. Rüzgâr sizden, yükselmek bizden.
Nuray Köse, Kanada KGT Başkanı
KGT IDA’19
İDA programında o kadar güzel şeyler hissettim ki bunları kelimelerle ifade etmek çok zor benim için. Her şeyden önce çok samimi bir ortamdı. Bu ortamda ayrıca heyecan, coşku ve gözyaşı vardı. Her şey büyük bir incelik ve titizlikle hazırlanmış. Programa gelen her kesime ayrı ayrı hitap eden çok özel bir gündü. Rabbime şükürler ettim çünkü oradaki gençlerin coşkularını seyretmek, şahit olmakla ne kadar doğru yolda olduğumuzun bir daha farkına vardım ve bizlere daha çok güven verdi. Tabii ki bunun yanı sıra bizim başkanlar olarak daha çok çalışmamız gerektiğini, yükümüzün ağırlığını da ben şahsen çok hissettim. Gençlik önce Allah’a sonra bize emanet. Bizler onlar için umuduz, onlar da bizim için birer umut.
Hilal Vural, Viyana Bölgesi KGT eski Başkanı
KGT IDA’19
Bu müthiş program için GM KGT başkanımıza ve ekibine teşekkür ediyorum. 2011’deki ilk KGT İDA’nın heyecanını tekrar yaşattı bizlere. İDA’lara katılım mesafe uzun olsa da çok önemli. Bir şube idarecisi için, kendileri gibi yüzlerce şube, binlerce idareci olduğunu müşahede etmek ve farklı kıtalarda aynı çalışmalar yapıldığını görmek müthiş bir duygu. Herkesi orada buluşturan nokta aynı: Dava. Amaç: Allah rızasını kazanmak.
Hacer Özdemir, Güney Bavyera KGT eski Başkanı Makbule Kaya, Norveç KGT Başkanı
KGT IDA’19
Dünyanın dört bir yanından aynı aşk, heyecan ve niyetle kilometrelerce yol kat edip gelen gençlerimizi tebrik ediyorum. Bu davaya gönül vermiş gençlerimizin muhabbetine ve coşkusuna şahit olmak tarifsiz bir duyguydu. Eminim ki gençlerimiz “Rüzgâr bizden, yükselmek sizden” düsturu ile gerçekleştirilen bu programda sergiledikleri kardeşlik ve dayanışma ruhunu, aldıkları heyecan ve motivasyonu bölgelerimizde ve şubelerimizde ümmet kardeşliğini pekiştirmeye, imanlı ve inançlı gençler yetiştirme gayretlerine motor eyleyecekler. Bu duygu ve düşünceler ile Rabbimden 10. yılımızın ümmet için hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.
KGT IDA’19
Kulluk insana Allah tarafından verilen büyük bir şereftir. Bu şerefin bilincine insanın hayatının en verimli olan gençlik yıllarında varması, bu doğrultuda İslam’a sahip çıkması ve bu yolda ben de varım diyebilmesi ne büyük bir kazançtır! İşte böyle gençlerin var olduğuna şahit olduğum bir günü yaşadım ben 30 Mart İdareciler Günü’nde… Dünyanın dört bir yanından aynı davaya sevdalı, Rabbine verdiği sözü unutmayan ayakları yere sağlam basan, geleceğe emin adımlarla yürüyen ümmetin umudu olan bir gençlik. Âdeta asrı saadetten kopup gelen Sümeyyeler, Zeynepler gördüm. Ve o gün, Efendimizin bu davanın yükselmesinde neden gençleri seçtiğini çok daha iyi anladım. Çünkü Rabbine kul olmayı bilen bir gencin önünde hiçbir engel duramaz. Bu davaya hizmet etmenin gururunu bir kez daha hissettiğim bir günü bana yaşattığı için teşekkürler KGT.
Nagihan Akbaba, Schwaben KGT Başkanı
KGT IDA’19
Hoş bir seda bıraktı yüreklere. Uzun yollardan kıtalar aşılarak gelinen bir noktada buluşturana sonsuz hamd edildi. Sanki her bir yüzü bilir gibi, her bir yürekten geçmiş gibi buluştuk ve sarıldık dostça, kardeşçe. KGT’mizin 10. yılını kutlamak için geldik sanmıştık ama biz bir daha gördük ki, biz yürekleri aynı aşk için çarpan çok büyük bir aileyiz. Bugün biz heyecanımıza heyecan kattık. “Kalite Güven Takva” ile estirdiğimiz rüzgâr bizlerin iman ateşini, dava aşkını iyice körükledi. Estirdiğimiz rüzgârın hiç ama hiç sönmemesi duası ile. Bugün burada olmayana kelimeler ile anlatması zor olan bir program oldu.
gençcamia | 27
camia | 12 Nisan 2019
Nefise Kini, Berlin KGT Ortaöğretim Komisyon Üyesi
Cennet Şener, Norveç Oslo Şubesi KGT Başkanı
KGT IDA’19
KGT IDA’19
Anlatılmaz, yaşanması gereken bir atmosfer. Gelmeden anlaması gerçekten zor. Bu kadar muhteşem bir kardeşliği ve samimiyeti başka bir yerde bulmak zor. Dünyanın dört bir yanında kardeşlerim varmış gerçekten. Neden bu işi yaptığımı tekrar idrak ettim.
Eda Mahmutoğulları, Kuzey Hollanda Amersfoort Tuğra Şubesi KGT KİB
Beyza-Nur Türker, Hessen Wetzlar Şubesi KGT Sosyal Hizmetler Başkanı
KGT IDA’19
İdareciler Günü benim için çok güzel bir hatırlatma oldu. Nerenin üyesiyim? Ne için görev yapıyorum? Kimlerle bir davayı paylaşıyorum? gibi sorularıma cevap veren bir program oldu. 2011’deki İDA’ya ablamla katılmıştım. Ben 12 yaşındaydım, ablam 20 yaşındaydı. Bugün ablam 28 yaşında ben ise 20 yaşındayım. Yanımda da 13 yaşındaki kardeşimi getirdim. 3 kız kardeş buradayız. İdareciler Günü’nde sadece öz ablamla, öz kardeşimle değil, tüm dava kardeşlerimle aynı duyguları paylaşıyorsun. Bana abla ve kardeş olduğumu ve bu yolda koskocaman bir aileyle yürüdüğümü hatırlattı İDA’19.
İDA motivasyon açısından çok güzel ve keyifliydi. Özellikle yoklamada heyecanlıydık. Piyano gösterisi ve musiki çok güzeldi. Aynı dert ve davayı paylaştığımız kardeşlerimiz ile bir gün geçirmek çok keyifliydi. Rabbim emeği geçenlerden razı olsun!
KGT IDA’19
Aleyna Sümbül, Belçika Anvers-Zuid Şubesi KGT Sosyal Hizmetler Başkanı
Sümeyye Sarıkaya, Hamburg Veddel Şubesi KGT Başkanı
KGT IDA’19
Yıllar sonra KGT’mizin hazırladığı heyecan dolu, muhabbet dolu, sevgi dolu bir programa katılmak nasip oldu. Birliğimizin, dirliğimizin, iman dolu kardeşliğimizin simgesi olan bu programda emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Meryem Saral başkanımızın dediği gibi rüzgâr da bizden, yükselmek de bizden.
KGT IDA’19
KGT IDA’19
Bu program benim için bir ilk oldu. Kendimi burada Allah tarafından seçilmiş bir kişi olarak hissettim. Ve tefekkür etmemi sağladı. Ailemin vesilesi ile bu davada yürüdüğüm için çok şanslıyım. Bu İDA günü sayesinde dünyanın dört bir yanında kız kardeşlerimin olduğunu gördüm ve çok duygulandım. Aynı görüş ve düşünceleri taşımamız beni çok güçlendirdi. Hepimizin bir olduğunu ve yıkılmayan bir duvar olduğumuzu, bunu herkese gösterdiğimizi düşünüyorum. Bizleri bir araya toplayan ve aynı davada mücadele ettiren Rabbime hamd olsun. Bizler bir duvarın tuğlaları gibiyiz.
Müberra Erdoğan, Doğu Fransa İmam hatip öğrencisi ve İslami İlimler Öğrencisi
Kezban Akbaba, Schwaben, Kempten Şubesi KGT Başkanı
Tanımadığım, belki de ilk kez gördüğüm binlerce insan; buna rağmen ortak noktamız samimiyet, dava ve iman! Yâ Allah! Bu ne muazzam bir ortam oldu kardeşlerim?
İDA! Bugünün adı kulaklarımda hâlâ yankılanmakta. Ne olduğunu, ne anlama geldiğini bilmemekle birlikte heyecanlı ve hummalı bir hazırlık başlamıştı Berlin Bölgesi’nin KGT’sinde. Otobüsler ayarlanmış, sloganlar dillere dolanmış, grubun simgesi olan şallarımız büyük bir itinayla dikilmişti. Heyecanımız dorukta, beklentimiz çok yükseklerdeydi. “Acaba bu yola değecek mi? Program beklentilerimizi karşılayacak mı?” derken o gün geldi çattı. İDA bizi kalbimizin ortasından vurdu, heyecanımıza heyecan kattı. Eksik olan bilgilerimizi tamamlamaya, tanımadığımız ama aslında kalben birbirine bağlı olduğumuz kardeşlerimizle tanışmaya gelmiştik meğer. Ve uyanmaya. Derin uykulardan, gafletten uyanmaya gelmiştik. Sahiden, bu yola niçin girmiştik? sorusuna cevap aramaya, aranılan cevapları bulmaya gelmiştik...
Biz Müslümanlar olarak hep birbirimize destek ve örnek olmalıyız. Dünyanın her yerinden böyle toplantılara katılarak birbirimize destek olup kardeşliğimizi korumuş oluyoruz.
KGT IDA’19