NASA’da Astronot Olarak Eğitilecek Başörtülü İlk Kadın Seçildi
“Zekât Fitre Kampanyası ile 140 projeyi destekliyoruz” S. 14
SIKI TOPUZ SAÇ DÖKÜLMESİNİ TETİKLİYOR
S. 26
S. 11
30 Nisan 2021 | 18 Ramazan 1442 — Sayı 189
Kovid-19 Aşısı ve Testi Orucu Bozar Mı? S. 23 www.camiahaber.com |
camia ile habersiz kalmayın!
camiahaber
İngiltere'de Aşının Orucu Bozacağını Düşünenlere Hizmet Veren Merkezler Kuruldu
Almanya'da
GİZLİ BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI Almanya'da, devlet memurlarına ülke çapında başörtüsü yasağı getirebilecek yasal düzenleme 22 Nisan tarihinde Meclis’ten geçti. Memurların dış görünümü ile ilgili düzenlemeleri ele alan yasayla, ilk aşamada vücudunda dövme işlemi bulunan memurlar kastedilse de, uzmanlara göre yasa başörtüsü yasağını da kapsıyor.
Berlin’de bir polis memurunun vücuduna boğazına kadar Nazi sembol ve yazılarını dövme yaptırması üzerine başlayan gelişmeler neticesinde kamu hizmeti kanunu için planlanan revizyona göre, memurların görevlerini yerine getirirken çalıştıkları kuruma duyulan güveni göz önünde bulundurarak görünümlerine de dikkat etmeleri gerekiyor. Yasa uyarınca, memurların özellikle vücutlarının görünen kısımlarında yer alan belirli giysi, takı, sembol ve dövmelere, ayrıca saç ve sakal şekillerine çalıştıkları kurum tarafından kısıtlama ve yasaklama getirilebilir. Bunlara ek olarak yasada, “Dinî veya ide-
→S.6
olojik bir çağrışım içeren görünüm özellikleri, memurun tarafsız bir şekilde görev yapmasına olan güveni nesnel olarak zedelediği takdirde kısıtlanabilir veya yasaklanabilir.” ifadelerine yer veriliyor. Yasa metninde başörtüsü yasağı açıkça ifade edilmese de, uzmanlar, tasarıda “gizli bir başörtüsü düzenlemesi” bulunduğunu kaydediyor. Uygulama, Federal eyaletlerdeki “memurların görünüşünü düzenleyen ve diğer hizmet yönetmeliklerini değiştiren” yasada uyarlanacağı için, tüm eyaletlerde doğrudan geçerli olacağına dikkat çekiliyor.→S. 4
Başörtüsü Yasağından İbadet ve Okul Yasağına Fransa’daki “Ayrılıkçılık” Yasası Fransa Senatosu'nun, özgürlük adına, İslam düşmanlığına yasal zemin oluşturacak nitelikteki "ayrılıkçılık" yasa tasarısında asıl hedef başörtülü Müslü-
CIMG Başkanı Fatih Sarıkır Ölüm Tehdidi Aldığını Açıkladı
Hollanda’da Rekor Sayıda “Irkçılık ve Ayrımcılık” Başvurusu
→S. 8
→S. 10
Avrupalı Müslümanlar Ramazanda İhtiyaç Sahiplerinin Yanında
man kadınlarla camiler oldu. Yasa, "yasak, kapatılacak, engellenecek, izin verilmeyecek" ifadeleri ile Müslümanlara "yasak kataloğu" ile →S.16 dolu. →S. 5
→S. 15
Murat Gümüş
Hrıstiyan Demokratlar (CDU)’dan Müslüman Karşıtı 2 Hamle (I)
İlhan Bilgü
S. 10
Alman Hristiyan Demokratlar Aşırı Sağa Kayar mı?
Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın
S. 17
Oruç Tutan Özne Olmak
S. 21
HAC
HADSCH 2021
Avrupa’nın birçok şehrinden uçuşlar. Tüm Avrupa’dan 2, 3 ve 4 haftalık kafileler
Reiseantritt aus zahlreichen Städten Europas mit zwei-, drei-, und vierwöchigen Aufenthaltsmöglichkeiten
İSLAM TOPLUMU MİLLÎ GÖRÜŞ FARKI VE YARIM ASIRLIK HAC-UMRE TECRÜBESİ
MEHR ALS EIN HALBES JAHRHUNDERT ERFAHRUNG IM BEREICH DER HADSCH- UND UMRA-REISEN
Türkiye Temsilciliği|Hennes Tour T +90 332 3515055 (Konya) T +90 212 6355593 (İstanbul) T +90 312 3113130 (Ankara) T +90 224 2254225 (Bursa) info@hennestour.com
Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH Colonia-Allee 3 D-51067 Köln
T +49 221 942240-470 F +49 221 942240-480
www.igmgreisen.com igmgreisen
GÜNDEM
BAŞYAZI Kemal Ergün
Uyum ve huzur karşılıklı kabul ve hoşgörüden geçer Avrupa’da Müslümanlarla alakalı tartışmalar gündemden düşmüyor. Son dönemlerde bu tartışmaların önemli bir kısmı başörtülü kadınlar üzerinden yürütülüyor. Fransa daha önce de zaman zaman başörtülü kadınlara ve Müslümanlara karşı ayrımcılık olarak addedilen uygulamalara imza atmıştı. Fransa son olarak uygulamaya koymayı planladığı “ayrılıkçılık yasası” ile bu uygulamaları yasalaştırma yolunda ilerliyor. Zira söz konusu yasa tasarısı incelendiğinde asıl hedefin başörtülü Müslüman kadınlar ve camiler olduğunu aşikâr. Tasarı çerçevesinde Senato’da yapılan tartışmaların merkezinde de başörtüsünün yer alması dikkati çekici. Yasa tasarısı Müslümanları âdeta hizaya sokma gayesinde. Fransa’nın 2022’deki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bu adımları atması aslında alışkın olduğumuz bir durum. Hollanda’dan, Avusturya’ya kadar Avrupa’daki birçok ülkede Müslümanlar seçimler öncesi sıkça “seçim malzemesi” olarak görülüyor. Medyanın da “büyük katkısı” ile oluşturulan ve âdeta bulunulan ülkelere birer tehdit unsuru, “Avrupa’nın değerlerine karşı” imajının da bundaki etkisini göz ardı etmemek gerek. Ancak daha da üzücü ve düşündürücü olanı maalesef seçmenlerin buna itibar etmesi. Almanya’da da tabiri caizse “gizli” bir başörtüsü yasağı gündemde öyleki devlet memurlarına ülke genelinde başörtüsü yasağı getirebilecek yeni bir yasa meclisten geçti. Alman yetkililerin başörtüsünün inancın bir gereği olduğu, dövme,kolye veya bir aksesuar gibi çıkarılıp atılamayacağını da kısa zamanda idrak etmesini umut ediyorum. Öte yandan, Fransa’nın Yvelines ilinde bir karakolda yaşanan bıçaklı saldırıda 1 polis yaşamını yitirdi. Tunuslu bir saldırganın insanların güvenliği sağlamak için hizmet eden polis memuruna yaptığı bu saldırıyı şiddetle kınıyorum. Psikolojik sorunları olan insanların gerçekleştirdiği saldırılar İslam ve Müslümanlarla asla bağdaştırılamaz.
30 Nisan 2021
3
Almanya’da Başbakan Adayları Belli Oldu Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak genel seçimlerde Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı Armin Laschet oldu.
A
lmanya'da 26 Eylül'de yapılacak genel seçimlere girecek partilerin başbakan adayları belli oldu.
İktidardaki Hristiyan Birlik Partilerinin başbakan adayı Hristiyan Demokrat Birlik Partisi CDU Genel Başkanı Armin Laschet oldu. Başbakan Merkel'in partisi Hristiyan Demokratik Birlik yönetim kurulu, genel başkanları Laschet'in adaylığını destekledi.
CSU Genel Başkanı Markus Söder da CDU yönetiminin Armin Laschet’i başbakan adayı gösterme kararına saygı duyduğunu belirterek, Münih’te CDU genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında, kendisinin adaylığını geri çektiğini duyurdu. Söder, “Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) başbakan adayı Armin Laschet’tir.” dedi. Marcus Söder, telefonla arayıp Armin Laschet’i tebrik ettiğini belirtirken, “Kendisine başarı-
lar diledim.” açıklamasında bulundu. YEŞILLER PARTISININ BAŞBAKAN ADAYI ANNALENA BAERBOCK Yeşiller Partisinin başbakan adayının da Eş Genel Başkan Annalena Baerbock olacağı bildirildi. Yeşiller Partisinin diğer Eş Genel Başkanı Robert Habeck ile Baerbock, partinin yönetim kurulunun üzerin-
de anlaştığı başbakan adayını açıklamak için Berlin'de toplantı düzenledi. Habeck, burada yaptığı açıklamada, bugünün önemli bir gün olduğunu belirterek, "Yeşillerin ilk başbakan adayı Annalena Baerbock olacak. Baerbock, ne istediğini biliyor ve bu seçim kampanyasında bize liderlik edecek." ifadesini kullandı. Çok çetin bir seçim kampanyasının yaşanacağına işaret eden Habeck, bu
kampanyada Baerbock'u destekleyeceğini kaydetti. Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti ise başbakan adayı olarak kabinedeki Maliye Bakanı Olaf Scholz'u aylar önce açıklamıştı. Son yapılan anketlerde, yeşiller, yüzde 29 oranına sahip CDU-CSU'nın ardından yüzde 22 ile ikinci sırada yer alıyor. Koalisyon ortağı SPD’nin oy oranı ise yüzde 15.
Avrupa’da 3 Yılda 18 Binden Fazla Refakatsiz Göçmen Çocuk Kayıp
Ramazan Aksiyonları Devam Ediyor IGMG teşkilatlarının bulunduğu tüm ülke ve bölgelerde ramazanın da gelmesiyle yeniden toplumsal dayanışma çalışmalarına hız verildi. Müslüman olsun olmasın yardıma ihtiyacı olan insanlara gıda temini, alışveriş ihtiyaçlarının giderilmesi, talep hâlinde aşı merkezlerine getirilmesi gibi hizmetler yapılıyor. Evsizlere ve mülteci yurtlarına yiyecek ikramları yapılıyor. Gerek başörtülü kadınlar gerekse diğer Müslümanlar bu çalışmalarda azami gayreti gösteriyor. Buradan hepsine teşekkür ederken bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Müslümanlar artık buranın asli unsurları olduklarını buraları vatan kabul ettiklerini bu gibi çalışmalarla ve pek çok kalıcı hizmetlerle gösteriyor. Müslüman olsun olmasın toplumun tüm bireylerinin huzur ve refahı için projeler geliştiriyor. İşte bu noktada yetkililerin de kendilerine tekrar şu soruyu sormalarını diliyorum. Müslümanlar buraları kendi vatanı kabul ediyor, peki ya yetkililer gerçekten Müslümanları bu ülkelerin asli unsurları, herkesle aynı haklara sahip olması gereken vatandaşı olarak görüyor mu? Müslümanların sürekli güvenlik ve uyum konularında hedefe koyanlar bilmelidir ki, uyum ve huzur karşılıklı kabul, saygı ve hoşgörüden geçer.
Avrupa'ya gelen çocuk yaştaki 18 bin 292 kişiden haber alınamıyor. Çocukların organize suç örgütleri tarafından kullanılmış olabileceği veya zorla çalıştırıldıkları tahmin ediliyor.
B
elçika gazeteleri De Standaard ve Knack’in Lost in Europe adlı araştırmacı gazetecilik kuruluşuyla yaptığı çalışmaya göre, 2018 itibaren yanlarında yakınları olmadan Avrupa’ya gelen çocuk yaştaki 18 bin 292 kişiden haber alınamıyor. Bu çocukların organize suç örgütleri tarafından kullanılmış veya zorla çalıştırıldıkları tahmin ediliyor.
BAZI ÜLKELERDE KAYIP ÇOCUK SAYISI KAYIT ALTINA ALINMIYOR Çocukların çoğunun Fas, Cezayir, Eritre, Gine ve Afganistan’dan geldiği belirtildi. Romanya ve Fransa gibi bazı ülkelerde bu tür kayıp vakalarının kayıt altına alınmadığı için sayının aslında çok daha fazla
olabileceği kaydedildi. Son bir yılda Kovid-19 salgını nedeniyle göçün azaldığı, bu nedenle kaybolan çocuk sayısının da önceki yıllara göre düştüğü ifade edildi. Araştırmaya göre, Avrupa ülkelerinin kayıtlarda kullandığı yöntemler birbirleriyle uyumlu değil. Bu nedenle verilerin çok sağlıklı olmadığı belirtildi. Bazı du-
rumlarda çocukların yetişkin, bazı yetişkinlerin de çocuk olarak kaydedildiği ortaya çıktı. Bazı çocukların Avrupa içinde ülke değiştirdiği, gittikleri ülkede de ortadan kaybolduğu ve böylece birkaç kez kayıp olarak kaydedildikleri bildirildi. Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun içişlerinden
sorumlu üyesi Ylva Johansson’un çocukların ortadan kaybolması nedeniyle “büyük endişe” içinde olduklarını söylediği ancak AB Komisyonunun sorumluluğu üye ülkelere yüklediği aktarıldı. Avrupa polis teşkilatı Europol, 2016’da en az 10 bin göçmen çocuğun kayıp olduğunu bildirmişti.
GÜNDEM
30 Nisan 2021
4
Almanya’da Devlet Memurlarına Başörtüsü Yasağı Almanya, kamu hizmeti yasasını güncelleme planı çerçevesinde yeni bir yasa hazırladı. Yasa ile devlet memurlarına başörtüsü yasağı getirilmesinin de önü açılmış oldu.
A
lman hükûmeti, devlet memurlarına ülke genelinde başörtüsü yasağı getirmenin yolunu açacak yeni bir yasayı 22 Nisan Perşembe günü meclisten geçirdi. Memurların dış görünümlerinin düzenlenmesini ele alan yasada, memurların özellikle vücutlarının görünen kısımlarında yer alan belirli giysi, takı, sembol ve dövmelere, ayrıca saç ve sakal şekillerine çalıştıkları kurum tarafından kısıtlama ve yasaklama getirilebilecek. “GİZLİ BİR BAŞÖRTÜSÜ DÜZENLEMESİ” Yasada ayrıca “Dinî veya ideolojik bir çağrışım içeren görünüm özellikleri, memurun tarafsız bir şekilde görev yapmasına olan güveni nesnel olarak zedelediği takdirde kısıtlanabilir veya yasaklanabilir.” ifadeleri yer alıyor. Yasa metninde başörtüsü yasağı açıkça ifade edilmese de, uzmanlar, tasarıda “gizli bir başörtüsü düzenlemesi” bulunduğunu kaydediyor.
“TÜM EYALETLERDE DOĞRUDAN GEÇERLİ OLACAK” Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Bonn Üniversitesi’nden hukuk uzmanları Profesör Ferdinand Gärditz ve Maryam Kamil Abdulsalam, yasanın sadece dövme ve uzun saça değil, giysilere de yasak koyma imkânı tanıdığına dikkat çekti. Uygulamanın, “federal eyaletlerdeki memurların statü hakkını düzenleyen yasa” da uyarlanacağı için, tüm eyaletlerde doğrudan geçerli olacağının da altını çizdi. BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI “MÜSLÜMANLARI İSTEMİYORUZ” SİNYALİDİR 20 Nisan’da söz konusu yasa tasarısına ilişkin bir açıklama yapan İslam Toplumu Millî Görüş
(IGMG) Kadınlar Teşkilatı Başkanı Aynur Handan Yazıcı, federal hükûmetin, memurların dış görünümlerini düzenlemeye yönelik hazırladığı yasa tasarısının sonucu itibari ile bütün memurları etkileyecek bir başörtüsü yasağı olduğunu söyledi. Handan Yazıcı “İslam düşmanı bir yasa tasarısı” diye tanımladığı tasarı ile ilgili olarak “Mevcut yasa tasarısı çok büyük bir gerileme ve başörtülü Müslümanlar için derin bir hayal kırıklığı anlamına geliyor. Söz konusu yasa tasarısı ile hem eyaletlere hem de bütün devlet dairelerine, memurun dış görünümünden dolayı görevini objektif şekilde yerine getirebileceğine dair güvenin sarsılabileceği dur u m l a rd a
başörtüsünü yasaklama imkânı sunuluyor.” dedi. Yasa tasarısına öncülük eden Federal İçişleri Bakanlığı memurların objektiflik güvenini kaybettiklerinin ne zaman söz konusu olacağı kısmını açık bırakmasını da “Çaresiz kalmış olan Müslüman kadınlara kendi mesleklerini yapabilmek için mahkemelerde haklarını arama yolu gözüküyor.” şeklinde değerlendiren Handan Yazıcı ilgili komisyonlardaki bütün siyasilere bu duruma karşı çıkmaları çağrısında bulundu. Yazıcı tasarıyı, “Sezdirmeden yürürlüğe koyulmak istenen bir başörtüsü yasağı” olarak nitelendirdikten sonra yasanın çıkması durumunda kafa karışıklığını tetikleyeceğini, belirsizliklere ve başörtüsünün keyfî biçimde yasaklanmasına sebep olacağını bildirdi. IGMG Kadınlar Teşkilatı Başkanı Aynur Handan Yazıcı konuya ilişin açıklamasında şunları söyledi: “Bu yasa ile milyonlarca Müslüman ka-
dına Almanya’da istenmedikleri sinyali verilecek, karar verme yetkileri ellerinden alınacak. Oysa onların tek istediği fırsat eşitliği. Ancak Federal Hükûmet bunu sağlamak yerine bu yasa tasarısıyla birlikte önlerine daha fazla engel çıkarıyor. Bir kesime daha fazla ne kadar zarar verilebilir, düşünemiyoruz. Bu yasa tasarısı hâlihazırda meslek veya üniversite eğitimi gören çok sayıda genç Müslüman’ın motivasyonunu yerle bir edecek, memuriyet planlarından feragat etmelerine sebebiyet verecek. Bununla aynı zamanda özel sektöre de başörtüsü yasaklarının normal olduğu sinyali veriliyor. Netice itibarıyla başörtülü kadınların iş dünyasında kendilerine yer bulma şansı çok ciddi bir şekilde azalacak, dolayısıyla da toplumsal hayatın dışına itilmiş olacaklar. Böylelikle de en temel haklardan biri olan ‘kendi kaderini tayin etme hakkı’ pratikte ellerinden alınmış olacak.”
Impressum | Künye Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Abteilung für Verbandskommunikation / Kurumsal İletişim Başkanlığı Osman Yusuf (V. i. S. d. P.) Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 • F 49 221 942240-201 www.igmg.org • redaksiyon@camiahaber.com Postanschrift | Adres camia • Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Nachrichtenkoordinator | Haber Koordinatörü Ferhan Köseoğlu Redaktion | Redaksiyon İlhan Bilgü, Burak Budak, Mehmet Kandemir, Fatma Yılkın redaksiyon@camiahaber.com T +49 221942 240-229 Werbung | Reklam camia@igmg.org T +49 221 942240-230 Distribution | Dağıtım redaksiyon@camiahaber.com T +49 221 942240-230 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı PLURAL Publications GmbH Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-260 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch PLURAL Publications GmbH erstellt. IGMG adına, PLURAL Publications GmbH tarafından hazırlanmıştır.
Hollanda’nın Yeni Göç Politikasına “Ayrımcılık” Suçlaması Hollanda Göç ve Vatandaşlık Dairesinin göçmenlerin müracaatlarını istediği gibi uzatması ve aile birleşimi dahil hiçbir istisnaya yer vermemesi eleştirildi.
H
ollanda’nın yeni göç politikası eleştiriliyor. Hollanda’da Radboud Üniversitesinden 8 uzmanın yaptığı araştırmada, hükûmetin göç ve iltica başvurularında kuralları katı şekilde uyguladığı ve hiçbir istisnaya yer vermediği belirtildi. Göçmenlerin aile birleşimlerinde de ilgili dairelerin istediği kadar bekletme ve erteleme
yaptıkları, aile birleşimi başvurularının sistematik bir şekilde reddedildiği ortaya konulan raporda, Hollanda Göç ve Vatandaşlık Dairesi IND’ye başvuruları “süresinde sonuçlandırmadığı” gerekçesiyle dava açılmasına imkân veren kanunun parlamento tarafından değiştirilmesi de eleştirdi. Radboud Üniversitesi Hukuk ve Göç Sosyo-
lojisi Profesörü Karen Geertsema, iltica başvurusunda bulunanların özel durumlarının dikkate alınmadığını ve bu durumun göçmenlerin aleyhine olduğunu bildirdi. Buna örnek olarak, Hollanda’da geçici oturum sahibi olmak için yeterli gelir düzeyinin 1 Euro bile altında olan kişilerin başvurularının reddedilmesi gösterildi.
GÜNDEM
30 Nisan 2021
5
Başörtüsü Yasağından İbadet ve Okul Yasağına Fransa’daki “Ayrılıkçılık” Yasası Fransa Senatosu'nun, özgürlük adına, İslam düşmanlığına yasal zemin oluşturacak nitelikteki "ayrılıkçılık" yasa tasarısında asıl hedef başörtülü Müslüman kadınlarla camiler oldu. Yasa, "yasak, kapatılacak, engellenecek, izin verilmeyecek" ifadeleri ile Müslümanlara "yasak kataloğu" ile dolu.
F
ransa Senatosu’nda yeni yasak maddeleri eklenerek kabul edilen ve adına “ayrılıkçılık yasası” denilen kanun tasarısı ülkede eleştirilerin odağı oldu. Fransa’da sosyoloji alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Science Po Aix-en-Provence Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Raphael Liogier, konuya ilişkin “Ayrılıkçı yasa tasarısı, Fransız devletinin cumhuriyet prensiplerinden ayrışmasıdır. Bu tasarı, bizi cumhuriyetten uzaklaştırıyor.” değerlendirmesinde bulundu. Tasarıyla dinlerin ve özellikle İslam’ın “Fransa Cumhuriyeti’yle” sorunu olmadığını göstermesi gerektiğini belirten Liogier, Senato’da kabul edilen maddelere tepki göstererek şunları söyledi: OTORİTER VE CUMHURİYETTEN UZAK BİR TASARI “Yasa tasarısı, toplumları hedef alan ve otoriter bir tasarıdır. Devlet demokrasiden çıktı. Demokrasi sadece çoğunluk olmak anlamına gelmiyor aynı zamanda azınlıklara zulmetmemektir. Keyfi bir şekilde alınan kurallara göre davranmayanlara zulmediliyor. Havuza sebebi ne olursa olsun istediği mayo ile gelmesini yasaklamak keyfi karardır. Genç kızların sokaklarda ve kamuya açık alanlarda başörtüsünü takmasını yasaklamak skandaldır. Bu, cumhuriyetin prensiplerine, anayasaya ve kamusal özgürlüklere aykırıdır.” “BU MADDELER AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN İÇTİHATLARINA AYKIRI” Üniversitelerin koridorlarında ibadetin yasaklanmaması gerektiğini ifade eden Liogier, “Bu maddeler Ulusal Meclis’te kabul edilmese bile Senato’nun bu maddeleri onaylaması çılgınlık. Bu maddeler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve bu mahkemenin içtihatlarına aykırıdır.” dedi. Bu maddelerin kabul edilmesinin
popülizmin güçlendiğini gösterdiğini kaydeden Liogier, ülkede siyasetçilerin Fransız kimliğinin zarar gördüğü düşüncesine kapıldıklarını ve Müslümanların bunun mağduru olduğunu söyledi. “FAZLA OY ALMAK İSTİYORSANIZ ÖZELLİKLE MÜSLÜMANLARA AYRIMCILIK UYGULARSINIZ’ Liogier, bunların 2022’deki cumhurbaşkanı seçimine yönelik atılan adımlar olmasını şaşırtıcı bulmadığını belirterek, “Benim için şaşırtıcı olan, bu tür eylemlerin oy getirmesi ve siyasetçilerin bunu anlamış olmasıdır. Bu, kamuoyunun görüşünün ne olduğunun işaretidir.” dedi. Liogier, siyasetçilerin Fransız toplumunun oyunu alabilmek için bu tür adımları attığını vurguladı. “Fransa’da daha fazla oy almak istiyorsanız azınlıklara ve özellikle Müslümanlara ayrımcılık uygularsınız. Fransız seçmenlerin durumu endişe verici. Fransız kamuoyu (bu maddelerden) yana.” diyen Liogier, bu durumun endişe yarattığını belirtti. Liogier, şunları söyledi: “Bu maddeler (Ulusal Meclis’te) kabul edilirse benim için Fransa artık (Alman filozof Jürgen) Habermas’ın tanımladığı demokrasi değil. Herkesten maske takmasının istediğimiz bir dönemde havuzda istediğimiz mayoyu giyememek, sokakta ve kamuya açık alanda başörtüsü takamamak saçmalık olur. Üşüdüğü için şal takan birisine hiçbir şey denilmeyecek ama Müslüman başörtüsü takarsa durdurulma olasılığı var. Bu inanılmaz şey. Bu ülkede bunu yaşayabileceğimi inanmazdım.” TASARI NE İÇERİYOR? 51 maddeden oluşan tasarı ile ele alınan başlıca konular arasında da, kamu hizmetinde tarafsızlık ve cumhuriyet değerleri ile prensiplerine uygunluk, çok eşlilik ve zorla evlendirme, uzaktan eğitimin kısıtlanması, özel okulların durumunun gözden geçirilmesi, derneklerin
hem faaliyet hem finansal anlamda denetlenebilir olması yer alıyor. Tasarı herhangi bir kişiye karşı şiddete teşvik eden veya cinsiyeti nedeniyle ayrımcılık yapan dinî derneklerin kapatılmasını mümkün kılıyor. Kamu görevlilerine dinî gerekçeyle tehdit, şiddet ve hakaret edenlerin 5 yıl hapis ve 75 bin avro ile cezalandırılmasına, bu eylemi gerçekleştiren yabancının ise süreli veya süresiz sınır dışı edilmesine imkân veren tasarı, Müslüman dahil dinî derneklere yurt dışından 10 bin avro üzerinde bağış yapılması hâlinde bunun kaynağının açıklanmasını, bu kurala uyulmaması hâlinde 3 bin 750 avro ceza uygulanmasını öngörüyor. Tasarıda, derneklerin denetiminin artacağı, bu denetimin idari, mali ve faaliyet içeriği alanında olacağı belirtiliyor. Tasarı, 3-16 yaş arası çocuklara örgün eğitimi zorunlu kılıyor ancak sağlık veya istisnai durumlar söz konusu olduğunda devletin izniyle evde eğitim seçeneğini serbest bırakıyor. Sosyal medyada bir kişinin hayatını riske atacak şekilde aile, özel ve iş hayatına ilişkin bilgilerini paylaşana 3 yıl hapis ve 45 bin avro ceza öngören tasarıda, hayatı tehlikeye atılan kişinin memur, 18 yaşından küçük ve seçilmiş ise söz konusu hapis cezasının 5 yıla çıkacağı belirtiliyor. Tasarı, çok eşlilik, zorla evlendirme ve bekaret raporunun tıbbi zorunluluk hâlleri dışında yasaklanmasını öngörüyor. Bir kişiye karşı kin veya nefretin teşvik edildiği cami ve ibadethanenin 2 ay süreliğine kapatılacağı ifade edilen tasarıya göre ayrımcılık, nefret, şiddet veya terör eylemlerine teşvik ettiği gerekçesiyle ceza alan kişilerin ibadet yerlerinde bulunması yasaklanabilecek. Tasarı, Fransız yasalarına göre kurulan her derneğin Fransa’nın ilke
ve değerlerine, özellikle insan onuruna saygı, kadın ve erkek eşitliği ilkesi, nefretin reddi ve toplum düzenine saygılı olacağını beyan etmek zorunda olduğu, bunu beyan etmeyen ve “ayrılıkçı” faaliyetlerde bulunan derneklerin devletten hibe alamayacağını ifade ediyor. AYKIRI UNSUR! Ülkede kurulan özel okullarda aykırı unsur tespit edilmesi hâlinde kapanabileceği, belirtilen eksiklerin giderilmemesi hâlinde okulun yetkilisine bir yıl hapis ve 15 bin avro para cezası verileceği ifade edilen tasarıya göre, dinî derneklerin 5 yılda bir devlet tarafından “dinî niteliğe haiz olduklarının” onaylanması gerekiyor. Bu durumda birçok dernek, yurt dışından düzenli finansman aldığı ve kişiler çalıştırdığı için “kamu düzenine” aykırı olduğu gerekçesiyle onay alamayabilir. Tasarıya dinî dernekler bünyesinde siyasi toplantı yasaklarına siyasi propaganda yapılması ve afişler asılması yasağı eklendi. Ayrıca dinî derneklere ait binalarda herhangi bir ülkenin seçimleri için oy kullanılmasının yasaklanmasını öngören tasarıya göre dinî olmayan derneklerin halka açık yerlerde ibadet yapabilmesi için tüzüğe ilgili ibadetin eklenmesi gerekiyor, aksi hâlde dernek ceza alacak. Örneğin, dinî olmayan bir dernek bayram namazı kıldırırsa ve bu tüzüğünde yoksa veya tüzüğüne bayramlarda halka açık namazı eklemiş ancak yanında Kur’an kursu da verirse ceza alacak. Tasarıda, terör suçundan hüküm giyen kişilerin 10 yıl süreyle dinî derneklerde yönetici olmasının engelleneceği belirtiliyor. “SİYASAL İSLAM” VE “İSLAMCI AYRILIKÇILIKLA” MÜCADELE KİSVESİ İslam karşıtı uygulamalarla sık sık gündeme gelen Fransa, bu kez çerçeveyi daha geniş tutarak “siyasal
İslam” ve “İslamcı ayrılıkçılıkla” mücadele kisvesi altında ülkedeki Müslümanları daha da baskı altında tutacağı gerekçesiyle eleştirilirken, merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisinin (LR) çoğunlukta olduğu Senato’daki oylamada tasarıya Müslümanlara ve özellikle başörtülü kadınlara yönelik daha da “kısıtlayıcı” maddeler eklendi. Tasarı çerçevesinde Senato’da yapılan tartışmaların merkezinde başörtüsünün yer alması dikkati çekti. Senato’da tasarıya, okul gezilerinde öğrencilere refakat eden annelerin ve 18 yaşından küçük kız çocuklarının kamuya açık alanlarda başörtüsü takmalarını, havuzlarda tesettür mayo giyilmesini yasaklayan maddelerin eklenmesine karar verildi. ÜLKE BAYRAKLARI YASAKLANDI Belediye başkanlarına belediyedeki nikâh merasimlerinde Fransa ile Avrupa Birliği (AB) bayrağı dışındaki yabancı ülkelerin bayraklarını bulundurmayı yasaklama yetkisi verilmesi, resmî spor müsabakalarında başörtüsünün yasaklanması, ülkede yaşayan ve “Cumhuriyet’in ilkelerine açık şekilde karşı çıkan” yabancılara oturum belgesi verilmemesi veya mevcutların yenilenmemesi ile üniversite koridorlarında ibadetin yasaklanması Senato’da tasarıya eklenmesine karar verilen diğer maddeler oldu. Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’in Strasbourg Belediyesinin kentte Fransa İslam Toplumu Millî Görüşe (CIMG) bağlı Eyüp Sultan Camisi’nin inşaatı için para yardımı kararına ve CIMG’nin Albertville özel okul açmasına karşı çıkmasının ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un isteğiyle tasarıya Senato’da iki madde eklendi. Bu iki madde, belediyelere ibadethanelere yapılacak maddi yardımların valilere 3 ay önceden bildirilmesi zorunluluğu getiriyor ve valilere Fransa’ya “düşman” yabancı ülkelerin desteklediği özel okulların açılmasını engelleme yetkisi veriyor.
GÜNDEM
30 Nisan 2021
6
Aşının Orucu Bozacağını Düşünenlere Hizmet Veren Merkezler Kuruldu İngiltere'de, aşı olmanın orucu bozacağını düşünenler için ramazan ayında akşam saatlerinde hizmet veren geçici yeni tip koronavirüs aşı merkezleri kuruldu.
İ
ngiltere’nin başkenti Londra’nın güneyindeki Sutton bölgesinde Ulusal Sağlık Hizmetleri’nin (NHS) katkısıyla aşı merkezi oluşturuldu. 16 Nisan’da ilk kez hizmet veren merkez, 30 Nisan’da bir kez daha aşı olmanın orucu bozacağını düşünenler için iftar saatinden sonra kapılarını açacak. Sadece Sutton’da değil, Müslümanların yoğun yaşadığı diğer kentler ve bölgelerde de belirli günlerde aşı merkezleri kuruldu.
“KİMSENİN KALMASINI RUZ”
GERİDE İSTEMİYO-
Britanya Müslüman Konseyi ve Britanya İslami Tabipler Birliği, kampanya düzenleyerek oruçlarının aşı nedeniyle zarar göreceği endişesi taşıyanları aşı olmaya çağırdı. Merkezin sorumluluğunu üstlenen Doktor Kaşif Aziz, İslam âlimlerinin çoğunun, aşının orucunuzu bozmayacağını söylediğini anımsatarak
“Çünkü vücudunuza herhangi bir gıda girmiyor ancak biliyorsunuz, İslam’da görüşler geniş bir yelpazeye yayılmış durumda. Farklı düşünceye sahip Müslümanlar var.” dedi. Aşının orucu bozacağına inananlara uyum sağlamak için merkezi kurduklarını anlatan Aziz, “Çünkü insanların sırf oruçlarını bozmaktan endişe ettikleri için geride kalmasını istemiyoruz. Bu yüzden kliniği kurduk. Endişesi olanlar,
ramazanın bitmesini beklemek isteyenler var ama sorun şu ki, kovid-19 hala burada ve ramazanda gitmeyecek, hala burada olacak. Bu yüzden hastalarımızın geride kalmasını istemiyoruz.” diye konuştu. Aziz, 21.00-23.30 saatlerinde hizmet verdiklerini ve 100 kişinin kayıt olduğunu, ancak gelmeyeceklerin yerine de 1015 kişiyi aşılayabileceklerini ifade etti.
İtalya, Kovid-19 Tedbirlerini Nisan Sonu İtibariyle Gevşetecek İtalya koronavirüs önlemlerini 26 Nisan'dan itibaren kademeli olarak gevşetiyor.
İ
talya Başbakanı Mario Draghi, Roma’da Başbakanlık ek binada Sağlık Bakanı Roberto Speranza’yla düzenlediği basın toplantısında, ülkede bir süredir tartışma konusu olan tedbirlerin ne zaman gevşetileceğine açıklık getirdi. Kovid-19’e karşı sıkı tedbirleri kademeli şekilde hafifleteceklerini belirten Draghi, tedbirlerin daha esnek uygulandığı “sarı bölge” uygulamasının 26 Nisan’da devreye gireceğini duyurdu. Başbakan, “Öncelik açık hava etkinliklerine verilecek. Restoranlar, sadece açık alanda olmak üzere öğle ve akşam yemeklerinde açılacak. Kırmızı (çok yüksek riskli) bölgeler haricinde tüm kategorilerde her düzeyde yüz yüze eğitime geçilecek.” diye konuştu. “VATANDAŞLARIN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMAYA YÖNELİK KARARLAR ALDIK” Mario Draghi, vatandaşların beklentilerini karşılamaya yönelik kararlar al-
“BU BİR ÖLÜM KALIM MESELESİ” Aşı olanlardan Abdüllatif Osman, tanıdığı kişilerin hepsinin, aşı olmanın orucunuzu bozmadığını bildiğini ancak iyi bir İslami eğitim almayan kişilerin aksini düşünebildiğini ifade etti. Huma Seyd de aşı olmanın çok önemli olduğunu belirterek “Bu bir ölüm kalım meselesi. Zaten annemi, çok yakın
bir zamanda, birkaç ay önce, Kovid-19 nedeniyle kaybettik aşıyı kaçırdı. Aile olarak bizim için aşı çok önemli. Endişeleri olanların endişelerini gözden geçirmeleri gerektiğini düşünüyorum çünkü bu gerçekten önemli ve sadece ben değil, birini kaybeden birçok insan var. Bunu yapmanın (aşı olmanın) sizin için veya çevrenizdekiler için gerçekten ne kadar önemli olduğunu birini kaybedene kadar anlamayabilirsiniz.” diye konuştu.
Ev Doktorları Artık Aşıları Kendisi Seçebilecek
A
lmanya’da nisan ayı sonu itibariyle ev doktorları, hastalara hangi aşıyı vuracağını kendisi seçebilecek. Seçenecek olarak AstraZeneca ve Biontech bulunacak. Buna göre doktorlar, reçetelere istediği aşıyı ve miktarı yazabilecek. Yeni uygulamanın ilk etapta 26 Nisan – 2 Mayıs tarihleri arasında geçerli olacağı açıklandı. Doktor başına sipariş sınırı ise Biontech aşıları için 18-30 doz, AstraZeneca aşıları için ise 10-50 doz olarak belirlendi.
dıklarını ifade ederken maske, sosyal mesafe gibi kurallara ilişkin denetimlerin süreceğini açıkladı. Vatandaşlar ve işletmeler için dün 40 milyar avroluk yeni destek paketini onayladıklarını hatırlatan Draghi, yeniden açılmanın ekonomileri ve sosyal yaşantıları için olağanüstü bir fırsatı temsil ettiğini belirtti. Başbakan Draghi, 26 Nisan’dan itibaren bölgeler arası seyahate de izin verileceğini ancak farklı renk kategoride yer alan bölgelere seyahat edilirken geçiş belgesi taşıma zorunluluğu olacağı bilgisini verdi. Draghi, bu kararları almalarının arkalarında aşı kampanyasındaki iyiye giden gidişatın da etkili olduğunu kaydetti. “SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI BİR SÜRE DAHA DEVAM EDECEK” Sağlık Bakanı Speranza da bu süreçte açık hava düzenlenen etkinliklere öncelik vereceklerini söyleyerek açık yüzme havuzlarının 15 Mayıs, spor salonlarının 1 Haziran’da açılacağını,
fuar etkinliklerinin ise 1 Temmuz’dan itibaren yapılabileceğini bildirdi. Bakan Speranza ayrıca, 22.00-05.00 saatlerinde uygulanan gece sokağa çıkma yasağının bir süre daha devam edeceğini ve hükûmetin bunu haftalık olarak değerlendireceğini belirtti. Draghi, AstraZeneca aşısına dair İtalyan kamuoyunda bir güven kaybının söz konusu olmadığını dile getirdi. Speranza da “Bizde de güven kaybına ilişkin bir veri yok, daha çok bilgi almak maksatlı bu aşı bize soruluyor.” dedi. Salgında 116 binden fazla can kaybı yaşayan İtalya’da, vaka artışına karşı 4 Kasım 2020’den beri bölgeler, düşük riskli (beyaz), orta riskli (sarı), yüksek riskli (turuncu) ve çok yüksek riskli (kırmızı) olmak üzere 4 farklı renk kategorisine ayırılıyor. Ülkede geçen aylarda vakaların artması sebebiyle 15 Mart’ta 21 bölge risklerine göre sadece “turuncu” ya da “kırmızı” kategoriye alınmıştı.
ALMAN ECZACILAR BİRLİĞİ: ATILAN ADIMI OLUMLU KARŞILIYORUZ Alman Eczacılar Birliği’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada da atılan adımın olumlu karşılandığı belirtilirken, Birlik Başkanı Thomas Preis, “Böylelikle aşıların muayenehanelerde buzdolaplarında heba olmaları engellenebilecek.” ifadelerini kullandı. Ayrıca doktorlara mümkün mertebe iki aşıdan da almalarını tavsiye edeceklerini sözlerine ekledi. “JOHNSON & JOHNSON AŞISI TEKRARDAN KULLANILABİLİR” Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri’nde, Johnson & Johnson aşısının tekrardan kullanılabileceği açıklandı. Amerikalı Salgın Uzmanı Anthony Fauci, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Johnson & Johnson aşısı yakın zamanda tekrardan kullanılabilir.” diye kaydetti. KAN PIHTILAŞMASINA SEBEBİYET VERDİĞİ GEREKÇESİYLE DURDURULMUŞTU Johnson & Johnson aşısı kan pıhtılaşmasına sebebiyet verdiği gerekçesiyle resmî makamlar tarafından durdurulmuştu. Buna göre aşının Avrupa Birliği ülkelerine gönderimi de iptal edilmişti. Almanya da Johnson & Johnson aşısından 10 milyon adet sipariş etmişti.
GÜNDEM
30 Nisan 2021
7
Hollanda’da Camiye Sözde “Paskalya Hediyesi”: Hakaret Mektubu
Almanya’da Koronavirüs Salgınında Yaşamını Yitirenler İçin Anma Töreni Düzenlendi Kuzey Hollanda Millî Görüş Camii’ne bağlı Deventer Abdülhamid Camii’ne İslam’a ve Peygamber Efendimiz’e hakaret içeren bir mektup geldi. Hakaret mektubunun sözde “Paskalya Hediyesi” olduğu ifade edildi.
A
vrupa’nın çeşitli yerlerindeki camiler sık sık hakaret ve tehditlerin hedefinde oluyor. Kuzey Hollanda Millî Görüş Camii’ne bağlı Deventer Abdülhamid Camii de geçtiğimiz günlerde bir hakaret mektubu aldı. Zarfın içinden üzerinde “Bizim toplumda ağlayanlar için yumurta bayramı hediyesi” yazan bir bebek bezi içinde İslam’a hayır ifadeleri olan kağıtlar, Peygamberimiz’e hakaret karikatürü ve Kur’an ayetlerinin yazılarak yırtıldığı kağıt parçaları çıktı. Benzer içerikteki mektupların başka camilere de gönderildiği öğrenildi.
manlara, Kur’an’a ve Peygamberimize hakaret ifadelerinin olduğu bir mektup çıktı. Mektubun içeriği tabii ki hoş değildi. Bizler de bu durumu kamuoyu ile paylaştık. Bunun yanı sıra durumu semt polisine bildirdik. Sosyal medyada paylaşmamızın ardından belediye başkanımız arayarak geçmiş olsun temennisinde bulundu ve başka şehirlerde de benzer mektuplar olmasından dolayı ülke çapında polis teşkilatının devreye girdiğini belirtti. Bu gibi girişimlere bir son verilmesini, bunu yapanların da mutlaka cezalandırılmasını temenni ediyorum.”
Konuyla iligli olarak Camia’ya konuşan Deventer Abdülhamid Camii Başkanı Şükrü Ekici şunları söyledi: “3 Nisan 2021 tarihinde paskalya hediyesi olduğu ifade edilen bir mektup aldık. Zarfın içinden çocuk bezi ve onun da içersinde Müslü-
Şükrü Ekici paylaşımlarının ardından kendilerini arayan Deventer Belediye Başkanı Ron König’e, T.C.Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel-Modrak’a ve diğer sivil toplum kuruluşları başkanlarına “yanımızda duruşlarından ve bize ma-
nevî destek oluşlarından dolayı” teşekkürlerini de ifade etti. KİLİSEDEN DAYANIŞMA MEKTUBU Hollanda Deventer Protestan Kilisesi, İslam’a ve Peygamber Efendimiz’e hakaret içeren sözde “paskalya hediyesi” olarak gönderilen mektubun ardından Deventer Abdülhamid Camii’ne desteklerini bildiren bir mektup gönderdi. Deventer Protestan Kilisesi mektubunda “paskalya hediyesi” adı altında gönderilen mektuptan dolayı üzüntüsünü ifade etti. Kilise Papazı Saar Hoogendijk imzalı mektupta bu olaydan dolayı cami cemaatinin kendini daha az güvende hissedebileceği belirtilirken, herkesin bu ülkede (Hollanda) bir yeri olduğunu kaydedildi. Zarfta gönderilenlerin ise paskalya ile hiçbir alakası olmadığı belirtildi.
Almanya’da koronavirüs salgınında yaşamını yitiren yaklaşık 80 bin kişi için başkent Berlin’de anma töreni düzenlendi.
Y
eni tip koronavirüs salgınında geride bırakılan bir yılın ardından Almanya’nın başkenti Berlin’de yaşamını yitiren yaklaşık 80 bin kişi için anma töreni düzenlendi. Sıkı önlemler ve hijyen kuralları altında gerçekleştirilen törene, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Başbakan Angela Merkel, Federal Meclis Başkanı Wolfgang Schaeuble, Eyaletler Meclisi Başkanı Reiner Haseloff ve Federal Anayasa Mahkemesi Başkanı Stephan Harbarth ile koronadan yaşamını yitiren 5 kişinin yakınları ve farklı dinî inanç gruplarının temsilcileri katıldı. STEİNMEİER ANMA TÖRENİNDE KONUŞTU Törende konuşan Cumhurbaşkanı Steinmeier, “Salgında bir yılı aşkın süreyi geride bıraktık. Salgın sade-
ce Almanya’da değil tüm dünyada derin yaralar açtı. Ve biliyoruz ki hâlâ geçmedi. Sosyal hayatımızı mesafelerle kısıtlayan salgının toplumumuzda da mesafeler oluşturmasına izin vermeyelim. Bugün burada, yaşamını yitirenleri anmak için toplandık. Geride kalan ailelere, yalnız değilsiniz, üzüntünüzü paylaşıyoruz demek için toplandık.” dedi. Dünya genelinde 3 milyondan fazla insanın yaşamını yitirdiğini belirten Steinmeier, siyasetin de bu felaketten dersler çıkardığını ifade etti. Steinmeier, “Siyaset büyük felaketleri önlemek için zor ve bazen de acı kararlar almak zorunda kaldı. Bazı kararlar hatalı veya eksik olabilir. Hataları ve eksikleri düzeltmeliyiz. Ama bugün değil. Bugün acı, ızdırap ve öfke hakkında konuşalım. Birbirimizi suçlamadan ve geriye bakmadan. Pandemiden kurtulmak için güçlerimizi birleştirelim.” dedi.
EN HÜZÜNLÜ GÜNÜNÜZDE YANINIZDAYIZ IN SCHWEREN STUNDEN SIND WIR BEI IHNEN
BELGE URKUNDE
DOKTOR, HASTANE, BELEDİYE, KONSOLOSLUK
REFAKATÇİ İLE TRANSFER
ARZT, KRANKENHAUS, RATHAUS, KONSULAT
TRANSFER MIT BEGLEITUNG
RESMÎ İŞLEMLER BEHÖRDENGÄNGE
CENAZE YIKAMA VE KEFENLEME KURSLARI ISLAMISCHE BESTATTUNGSKURSE
MEZARLIK ZİYARETLERİ VE TEMİZLİĞİ FRIEDHOFSBESUCHE UND GRABPFELGE
NAKİL ÜBERFÜHRUNG
YIKAMA, KEFENLEME, TABUTLAMA, NAMAZ
DEFİN ADRESİ
RITUELLE WASCHUNG, WICKLUNG DER LEICHE, ENTSARGUNG, BETEN
DİNÎ VECİBELER RELIGIÖSE VORSCHRIFTEN
BEERDIGUNGS ORT
TESLİM ÜBERGABE
UKBA Cenaze Yardımlaşma Derneği UKBA Bestattungshilfeverein e. V. | Bestattungskostenunterstützungsgemeinschaft (BKUG) Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln | T + 49 221 942240-430 | F + 49 221 942240-429 Amtsgericht Köln VR 17561 | cenaze@ukba.eu | www.ukba.eu | ukba.eu
HOSPİS VE PALYATİF DESTEK VE REHBERLİK HİZMETLERİ HOSPIZ- UND PALLIATIVBEGLEITUNG
MANEVİ DESTEK HATTI TRAUERHOTLINE
GÜNDEM
30 Nisan 2021
8
CIMG, Strazburg Belediyesi’nden Cami İnşaatı İçin Yardım Talebini Geri Çekti
Millî Görüş Fransa İslam Konfederasyonu, Strazburg Belediyesi'nin kabul ettiği 2.5 milyonluk maddi destek başvurusundan geri çekildi.
M
illî Görüş Fransa İslam Konfederasyonu’na (CIMG) bağlı Eyüp Sultan Camii, Strazburg Belediyesi’nin kabul ettiği 2.5 Milyonluk maddi destek başvurusun’dan geri çekildiğini açıkladı. Belediye Başkanı Jeanne Barseghian’nın yaptığı yazılı açıklamada, proje destek başvurusunda bulunan
CIMG’nin geri çekildiğini belirti. Alsace bölgesinin yönetmeliğinine uygun olarak kültürel faaliyet gösteren tüm derneklerin finans hakkına sahip olmasına rağmen, İçişleri Bakanı Gérald Darmanin’in Eyüp Sultan Camii’ne yapılan yardımı hedef alan söylemleri dikkat çekmişti. Bakan’ın CIMG’ye yönelik tepkileri sonrası
Kurumdan yapılan basın açıklamasında ise Darmanin’in bulunduğu kamu görevinin gerekliliklerinden oldukça uzak ve sorumsuzca bir tutumla CIMG’yi hedef gösterdiği ifade edilmişti. Yaşanan tartışma sonrası CIMG Belediye’nin kabul etmesine rağmen yardım başvurusundan çekilme kararı aldı.
STRAZBURG’DA DİĞER DERNEKLER NE KADAR YARDIM ALIYOR? Bugün 22 milyon Euro'dan fazla maddi yardım temin eden Strazburg Belediyesi, bunun 8.6 milyonunu Protestan ibadethanelerine, 7.7 milyonunu Katoliklerin ibadethaneleri-
ne 3.7 milyonu camilere ve 1 milyonu da sinagog inşaatlarına temin etti. Strazburg Belediye Başkanı Jeanne Barseghia da daha önce yaptığı açıklamada yüzde 10’luk yardımın bölgesel bir hak olduğunu belirterek, senelerdir bu kuralın tüm dinî mabetlerin inşaası için uygulandığını açıklamıştı.
CIMG Başkanı Fatih Sarıkır Ölüm Tehdidi Aldığını Açıkladı Millî Görüş Fransa İslam Konfederasyonu Başkanı Sarıkır, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, ölüm tehdidi içeren mektup aldığını ve buna ilişkin suç duyurusunda bulunduğunu belirtti.
F
ransa’da Müslümanların tepkisini çeken “Fransa İslamı Prensipler Tüzüğü’ne” imza atmadığı gerekçesiyle hükûmetin hedef tahtasına koyduğu Millî Görüş Fransa İslam Konfederasyonu’na (CIMG) yönelik eleştiriler İslamofobik tehditlere dönüştü. Son olarak Strazburg Belediyesi’nin şehirde inşaa edilen diğer ibadethanelere yaptığı gibi CIMG’ye bağlı Eyüp Sultan Camii’nin inşaasına da maddi destek sağlayacağını
açıklaması sonrası ülke gündemine yerleşen tartışmalar çığrından çıktı. CIMG Başkanı Fatih Sarıkır ölüm tehdidi aldığını açıkladı. SARIKIR: ÖLÜM TEHDİTİ İÇEREN MEKTUP ALDIM Sarıkır, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, ölüm tehdidi içeren mektup aldığını ve buna ilişkin suç duyurusunda bulunduğunu belirtti. “Son zamanlarda Müslüman topluma yönelik saldırıların artmasından
duyduğum büyük kızgınlığımı ve korkumu belirtiyorum” ifadesini kullanan Sarıkır, cami duvarlarına İslam karşıtı yazılar yazılmasının, camileri kundaklama girişimlerinin, Müslümanlara karşı tehdit ve hakaretlerin arttığını kaydetti. Sarıkır, bu zarar veren durum karşısında kolektif farkındalık çağrısı yaptığını aktardı. Fatih Sarıkır, ölümle tehdit edildiği mektubunun fotoğrafını paylaştı. Mektupta ölüm tehdidin yanı sıra "Fransa’da bulunan veya
yurt dışında operasyonda olan" bir grup askerin, "vatanını" ve "Fransız kimliğini’"korumak istediği belirtilerek, “Çok geç olmadan eyleme geçecekler. Böylece maruz kaldığımız korkunç her şey bitecek.” ifadesine yer verildi. CIMG, içerisinde Müslümanları ötekileştiren ifadeler yer alan "Fransa İslamı Prensipler Tüzüğünü" imzalamayı reddetmesi nedeniyle son dönemde hükûmetin yoğun eleştirilerine maruz kalıyor.
GÜNDEM
30 Nisan 2021
9
İngiliz Parlamentosu: Çin, Uygur Türklerine Soykırım Uyguluyor İngiltere Parlamentosu, Çin'in Uygur Türklerine yönelik baskı ve uygulamalarını soykırım olarak tanıyarak, hükûmeti Pekin'e yönelik baskıyı artırmaya çağırdı.
İ
ngiliz Parlamentosu’nda Avam Kamarasındaki oturumun ardından milletvekilleri, “Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde kitlesel insan hakları ihlalleri ve insanlığa karşı suçları” kınayan bir karar aldı. Kararda, Çin’in yaptıkları soykırım olarak tanınırken, hükûmete, Uygur Türklerini hedef alan eylemlerin durdurulması için harekete geçme ve Pekin’e yönelik baskıyı artırma çağrısı yapıldı. İktidardaki Muhafazakar Parti’den Nusrat Ghani tarafından sunulan önergenin bağlayıcılığı bulunmuyor. Çin’e karşı adım atma konusunda hükûmet, kendi kararlarını almaya devam edebilecek. “SINCAN BÖLGESINDEKI IHLALLERIN BÜYÜKLÜĞÜNÜ KIMSE INKAR EDEMEZ” Karara ilişkin değerlendirmede bulunan Milletvekili Yasmin Qureshi, “Bugünkü oylama, bir dönüm noktası olmalı. Sincan bölgesindeki ihlallerin
büyüklüğünü kimse inkar edemez.” dedi. İngiltere’nin Asya’dan Sorumlu Devlet Bakanı Nigel Adams, parlamentoda yaptığı konuşmada, hükümetin, Sincan’daki insan hakları ihlallerini soykırım olarak tanıyacak herhangi bir kararın “yetkili” mahkemelerce alınması gerektiği yönündeki tutumunu yineledi. “SOYKIRIMLA MÜCADELE YOLUMUZ, ÇIN TARAFINDAN KONTROL EDILEMEZ” Önergenin sahibi Ghani ise şunları kaydetti: “Soykırım terimini asla kötüye kullanmamalıyız ancak gerçekleştirildiğinde ise kullanmaktan kaçınmamalıyız. Hükümetler, soykırım kararının yalnızca yetkili mahkemelerce verilebileceğinde ısrar ediyor. Ancak mahkemeye giden her yol, Çin tarafından kapatıldı. Hükümetimizin elleri kelepçeli, Birleşmiş Milletler tarafından felç edildi. Kontrolü
geri almalıyız. Soykırımla mücadele yolumuz, Çin tarafından kontrol edilemez.” İngiltere’de hükümet, Çin’in Uygur Türklerine karşı “endüstriyel ölçekte” insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiğini belirtse de yaşananları soykırım olarak tanımaktan kaçınıyor. İngiliz hükümeti, daha önce bazı Çinli yetkililere yaptırım uygulayıp, Uygur Türklerinin zorla çalıştırılmasıyla elde edilen ürünlerin ticaretini durdurmuştu. İngiltere’den önce ABD Dışişleri Bakanlığı, Belçika, Kanada ve Hollanda Parlamentoları da Çin’in Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını soykırım olarak tanımıştı.
lama yaptı. Açıklamada “Avam Kamarası üyelerinin, seçmenlerinin çağrılarına kulak verdiklerini ve Çin’in Uygurlara ve Doğu Türkistan’daki diğer Türk Müslümanlara yönelik muamelesini bir soykırım olarak kabul ettiklerini görmekten memnuniyet duyuyoruz. Çin devletinin eylemlerinin bir soykırıma dönüştüğünü kabul etmesiyle, Birleşik Krallık hükûmetinin 1948 Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi ve Uygur halkına karşı işlenen korkunç insan hakları ihlallerine karşı daha sağlam tedbirler almaya teşvik edilmesi umulmaktadır.” denildi.
MCB: “KARARDAN MEMNUNIYET DUYUYORUZ”
MCB, Çin Devleti’nden hesap sorulabilmesi ve bu soykırıma son verilmesi için; hükümeti bu oylamanın yarattığı ivmeyi geliştirme, ilgili siyasi kanalları kullanma, uygun ekonomik yaptırımları uygulama ve uluslararası hukuka göre mevcut çözümleri takip etme çağrısında bulundu.
“Stop Uyghur Genocide” kampanyasına destek veren Muslim Council of Britain (MCB-Britanya Müslüman Konseyi) parlamentonun soykırımı tanıyan kararının ardından bir açık-
Çin’de son yıllarda Uygur Türklerinin kimlik ve kültürlerine yönelik ihlaller uluslararası kamuoyunca eleştiriliyor. Pekin’in “mesleki eğitim merkezleri” olarak adlandırdığı, uluslararası kamuoyunun ise “yeniden eğitim kampları” diye tanımladığı yerlerde, Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre en az 1 milyon Uygur Türkü kendi rızası dışında tutuluyor. Pekin yönetimi, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde kaç kamp bulunduğuna, buralarda kaç kişinin olduğuna ve söz konusu kişilerden ne kadarının sosyal hayata döndüğüne ilişkin bilgi vermiyor. BM ve diğer uluslararası örgütler, kampların incelemeye açılması çağrılarını yinelerken Çin, kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin verdi. Çin makamları, BM yetkililerinin doğrudan bilgi almak amacıyla bölgede serbestçe inceleme yapma talebini ise geri çeviriyor.
Almanya’da Sokağa Çıkma Kısıtlaması Sonrası IGMG’den Teravih Namazı Açıklaması İslam Toplumu Millî Görüş, yenilenen Enfeksiyon Koruma Yasası’nın yürürlüğe girmesi sonrası sokağa çıkma kısıtlamasının getirileceği bölgelerdeki camilerde ibadetin devam edip etmeyeceği konusuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
A
lmanya’da koronavirüs önlemleri kapsamında geçtiğimiz günlerde Federal Meclis ve Eyaletler Meclisi tarafından onaylandıktan sonra yenilenen Enfeksiyon Koruma Yasası’nın yürürlüğe girmesi sonrası sokağa çıkma kısıtlamasının getirileceği bölgelerdeki camilerde ibadetin devam edip etmeyeceği büyük merak konusu iken, konuyla ilgili İslam Toplumu Milli Görüş’ten (IGMG) açıklama yapıldı. Açıklamada, camilerde sokağa çıkma kısıtlamalarına rağmen ibadetin mümkün olabileceği ve teravih namazının kılınması kararının bölgelere bırakıldığı belirtildi.
“PRENSIP ITIBARIYLE CAMILERIMIZ AÇIK TUTULABILIR” Yenilenen yasanın ibadet için ibadethaneye giden kişileri kapmasadığının belirtildiği açıklamada, “7 günlük vaka endeks sayısının 100’ü geçtiği şehirlerde sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen, camilerimizdeki salgın tedbir uygulamaları dikkate alınarak prensip itibariyle camilerimiz açık tutulabilir ve camide ibadet edilebilir. Bu hususta takdir ve sorumluluk bölgelerimize aittir.” ifadeleri yer aldı.
Sokağa çıkma yasağı bulunan saatlerde camiye giden veya camiden gelen kişilerin bu durumlarını belgeleyen, cami yönetimi tarafından hazırlanmış bir belgenin oluşturulması gerektiğinin de altı çizildi. Almanya’da son olarak yenilenen yasaya göre her 100 bin kişi başına 7 günlük vaka sayısına göre farklı acil önlemler yürürlüğe koyulacak. 7 günlük vaka sayısı endeksinin 100’ü geçtiği şehirlerde ve bölgelerde saat 22:00 ve ertesi gün saat 05:00 arası sokağa çıkma kısıtlaması ile birlikte, sosyal temas kurallarıyla ilgili sıkı önlemler devreye girecek.
GÜNDEM
GÜNDEME DAİR Murat Gümüş mgumus@camiahaber.com
Hrıstiyan Demokratlar (CDU)’dan Müslüman Karşıtı 2 Hamle (I) Almanya’da genel seçimler yaklaşıyor. Eylül 2021’de Almanya’da yeni Federal Meclis milletvekilleri seçilecek ve bunun sonucunda yeni hükûmet kurulacak. Başbakanlık için tekrar aday olmayacağını açıklayan Şansölye Angela Merkel, 16 yıl sonra yerini başbakanlığa adaylığı kesinleşen Armin Laschet’e bırakacak. Laschet ise yabancılara, göçmen kökenlilere ve Müslümanlara ılımlı yaklaşımı ile tanınıyor. Seçimlerden sonra CDU kurulacak hükûmetin ortağı olursa, Merkel’in bu konudaki çizgisinden büyük bir sapma yaşanmayacağı intibası oluşuyor. CDU’nun bu çizgisi göçmen kökenliler, özellikle Türkiye kökenli ve Müslümanlar tarafından son yıllarda destekleniyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar, geleneksel olarak ve çoğunlukla SPD’ye oy veren Müslümanların ve Türkiye kökenlilerin oylarında CDU’ya hissedilir kayma olduğunu gösteriyor. Fakat son 1 hafta içinde yaşanan ve CDU’nun başını çektiği 2 gelişme, Müslümanlara hayal kırıklığı yaşatacak nitelikte. Bunlardan ilki, başta başörtülü Müslüman bayanları hedef alır nitelikte. CDU/CSU’nun başında olduğu Federal İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan bir yasa tasarısı, Almanya’nın genelinde devlet memurlarının dış görünümlerine ve bununla birlikte başörtüsüne müdahale hakkını beraberinde getiriyor. Yasa tasarısına göre memur, temsil ettiği makama olan güveni zedeleyici bir dış görünüme sahip ise, ilgili makamın o dış görünüme dair kısıtlayıcı adımlar atabilmesine yetki alanı sunuyor. Yasa tasarısında makama güveni zedeleyici muhtemel giysiler arasında başörtüsü açıkça zikredilmekte. Almanya’da şimdiye kadar başörtüsü tartışmaları ve mahkeme süreçleri genelde belli devlet organları ile sınırlıydı: okulda başörtüsü, mahkeme salonunda başörtüsü, devlet dairesinde başörtüsü. CDU/CSU ve SPD koalisyon hükûmetinin ortak yasa tasarısı ise bu konuyu belli makamlarla ve devlet organları ile sınırlı tutmak yerine yasa değişikliğini “Memurlar Yasası”nda yaparak, başörtüsüne dair getirilebilecek muhtemel kısıtlamayı/yasağı bütün devlet makam ve dairelerine yayma imkânını sağlamış oluyor. Her ne kadar bunun doğrudan bir başörtüsü yasağı olmadığı, anayasa mahkemesinin başörtüsü yasaklarını ortadan kaldıran kararının dikkate alınacağı ve anayasal din özgürlüğünü koruyucu yasal unsurların olduğu iddia edilse de, pratikteki uygulamaya bakıldığında söz konusu yasa tasarısının genel bir başörtüsü yasağına kapı araladığı açık. İslam’a dair olumsuz algının zirve yaptığı, başörtüsünün sıklıkla “ilkel”, “kadınları aşağılayıcı” olarak yansıtıldığı, özellikle görsel basında korona pandemisi gibi olumsuz gelişmelerde ne hikmetse başörtüsü fotoğraflarının yansıtıldığı ve bu şekilde başörtüsüne dair güvensizliğin beslendiği bir atmosferde böyle bir yasanın mağduriyet doğurmaması bir mucize olur.
30 Nisan 2021
10
Hollanda’da Rekor Sayıda “Irkçılık ve Ayrımcılık” Başvurusu Hollanda İnsan Hakları Enstitüsü 2020'de rekor sayıda "ırkçılık ve ayrımcılık" başvurusu yapıldığını açıkladı.
H
ollanda İnsan Hakları Enstitüsü, kurulduğundan bu yana en yüksek sayıda “ırkçılık ve ayrımcılık” başvurusunu 2020’de aldığını bildirdi. Enstitüsü, yayımladığı 2020 ayrımcılık raporuna ilişkin yaptığı açıklamada, 2020’de kamu görevlileri tarafından 638 olayda ayrımcılık yapıldığı şüphesiyle enstitüye başvurulduğu belirtildi. 2019’A KIYASLA BAŞVURULARDA KATLANARAK ARTIŞ Açıklamada, bu sayının 2019’da 535 olduğu, geçen yılki başvuruların 144’ünün ırkçılık nede-
niyle yapıldığı ifade edildi. 2020’de enstitüye ayrımcılıkla ilgili 3 bin 581 soru gönderildiği aktarılan açıklamada, bunların 535’inin ırkçılıkla ilgili, 468’inin ise yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecindeki tedbirlerin uygulanmasındaki ayrımcılıklara ilişkin olduğu bildirildi. ARTIŞ KURUMSAL IRKÇILIĞA MI İŞARET? Açıklamada, ırkçılık suçlamasıyla şikayet edilen kurumlarının yüzde 80’inin muhataplarından özür dilediği ya da tazminat ödediği belirtildi.
Enstitü Başkanı Adriana van Dooijeweert, basına yaptığı açıklamada, rapordaki vakalar arasında ülkedeki “çocuk bakım yardımı skandalı” sebebiyle ayrımcılığa uğrayanların da yer aldığını söyledi. Van Dooijeweert, elde ettikleri bulguların kendilerini ülkede “kurumsal ırkçılığın” kapsamını araştırmaya yönelttiğini ifade ederek “Toplumda bir sorun ortaya çıktığında bunu rakamlarda görebiliyoruz.” dedi. Hollanda‘da ayrımcılık ve insan hakları ihlaline uğrayanlar, 2012’de bağımsız idari kurum olarak kurulan Hollanda İnsan Hakları Enstitüsüne başvurabiliyor.
Danimarka Suriyeli Göçmenlerin Oturma Statüsünü Yenilemiyor Danimarka, Suriyeli mültecilerin oturma izinlerini kaldırıyor. Danimarka hükûmetine göre artık eve dönmeleri güvenli.
D
animarka hükûmeti, yaklaşık 189 Suriyelinin geçici oturma statüsünün yenilenmesini reddetti. Bu kararla ülke, Suriyeli mültecilerin oturma izinlerini iptal eden ilk Avrupa ülkesi oldu. Danimarka’da Mülteci Temyiz Kurulu, Suriye’nin başkenti Şam ve kırsalındaki bölgelerin güvenli olduğu yönünde görüş bildirdi.
Ülkenin Göçmen Bakanı Mattias Tesfaye, “Hükûmetin politikası işliyor ve geri adım atmayacağım. Suriyeli mültecilere ikamet izinlerinin geçici olduğunu ve korunma ihtiyacı ortadan kalktığında bu iznin iptal edilebileceğini açıkladık”. dedi.
penhag’da Christiansborg Sarayı Meydanı’nda toplanan göstericiler, hükûmetin Suriyeli mültecileri geri gönderme kararını protesto etti. Gösteride konuşmacılar arasında oturma izinleri iptal edilen Suriyeli mülteciler de yer aldı.
Hükûmetin bu kararına yönelik tepkiler de sürüyor. Başkent Ko-
Kopenhag, Şam ile diplomatik ilişkilere sahip olmadığı için in-
sanları doğrudan Suriye'ye sınır dışı edemiyor. Başvuruları reddedilenlerin bir kısmı, bir gözaltı merkezine yerleştirilirken, merkezin modern bir hapishaneden farksız olduğu belirtiliyor. Danimarka, 500 bin'i göçmen ve 35 bin'i Suriyeli olmak üzere 5,8 milyon kişiye ev sahipliği yapıyor.
DÜNYA
30 Nisan 2021
11
NASA’da Astronot Olarak Eğitilecek Başörtülü İlk Kadın Seçildi NASA’da eğitilecek ilk başörtülü kadın olan Nora Al Matruşi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) uzay programında çalışıyor. Matruşi ile birlikte Muhammed Al Mulla da eğitime katılacak.
B
irleşik Arap Emirlikleri (BAE), ilk kadın Arap astronotun seçildiğini ve ABD’nin NASA uzay üssünde eğitime başlayacağını duyurdu. BAE Başkan Yardımcısı, Başbakanı ve Dubai Emiri Şeyhi Muhammed bin Raşid
Al Maktum, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, daha önce duyurulan astronot yetiştirme programına BAE’li 4 bin kişinin başvuru yaptığını ifade etti. Başvurular arasında 2 kişinin seçildiğini belirten Al Maktum, “İlk Arap (kadın) astronot Nora Al Matruşi
ve Muhammed Al Mulla, BAE’nin yeni astronotları oldu” dedi. Al Maktum, iki yeni adayın yakın bir sürede, ABD’nin NASA Astronot Programı’nda eğitim almaya başlayacaklarını söyledi. Yerel medyaya göre, ilk kadın Arap astronot olacak Al Matruşi 27 yaşında
ve BAE Üniversitesi Mekanik Mühendisliği bölümü mezunu. BAE’NİN UZAY FAALİYETLERİ BAE, 2018’de astronotluk eğitimi almaları için Hazza Al
Mansuri ve Sultan Al Neyadi adındaki iki BAE vatandaşını Rusya’ya göndermişti. Al Mansuri, Rusya’daki 1 yıllık eğitimin ardından 8 günlük uzay yolculuğu görevini başarıyla tamamlamıştı. Merkezi Dubai’de yer alan Muhammed bin Raşid Uzay Merkezi
ile NASA, 2020’de BAE’li astronotların eğitilmesi için ortak bir anlaşma imzalamıştı. BAE, Şubat 2021’de Mars’a gönderdiği “Hope (Umut)” adı verilen uydu aracı başarıyla Mars yörüngesine yerleşmesiyle, bunu yapabilen ilk Arap ülkesi olmuştu.
Helal Kesim n i s e B ı l k ı l ğ a S n i s e Y s e k er H
Selam Food GmbH | Heinrich-Lübke-Str. 1 | 50374 Erftstadt | T. +49 2235 986 40 |
/ selamfood
DÜNYA
30 Nisan 2021
12
“Myanmar’da İlan Edilen ‘Sivil Hükûmet’i Bazı Ülkeler Tanıyacak” Myanmar'da askeri darbeyi tanımayan muhâlif milletvekillerinin kurduğu Ulusal Meclisi Temsil Komitesi tarafından ilan edilen "sivil hükûmet"i, bazı ülkelerin meşru olarak tanımaya hazırlandığı belirtildi.
M
yanmar’da askeri darbeyi tanımayan muhâlif milletvekillerinin kurduğu Ulusal Meclisi Temsil Komitesi tarafından ilan edilen “sivil hükûmet”i, bazı ülkelerin meşru olarak tanımaya hazırlandığı belirtildi. Cunta yönetimine karşı kurulan Ulusal Birlik Hükûmetinin kabine üyelerinden Lwin Ko Latt, düzenlediği basın toplantısında, kurdukları hükûmete ilişkin bilgi verdi. Bazı
ülkelerin Ulusal Birlik Hükûmetini, Myanmar’ın meşru hükûmeti olarak tanımaya hazırlandığını belirten Latt, “Bazı Batı ülkeleri ve Orta Doğu’da Arap Devrimi’ni tecrübe etmiş bazı ülkelerden olumlu cevaplar aldık.” dedi. ULUSAL MECLİSİ TEMSİL KOMİTESİ “SİVİL HÜKÛMET” KURDUKLARINI DUYURMUŞTU Ulusal Meclisi Temsil Komi-
tesi (CRPH), dünkü yazılı açıklamasında, Myanmar’daki askeri hükûmeti meşru görmediklerini belirtip halkın oylarıyla seçilmiş isimlerden oluşan “sivil hükûmet” kurduklarını duyurmuştu. Sivil hükûmetin kabinesinde, 1 Şubat darbesinden önce gözaltına alınan eski Myanmar Devlet Başkanı Win Myint, “devlet başkanı” olarak yer alırken ülkenin gözaltındaki eski fiili lideri Aung San Suu Çii de “Devlet Danışmanı”
olarak görevlendirilmişti. Askeri darbeden sonra seçilmiş milletvekillerince kurulan CRPH, 1 Nisan’da Myanmar ordusunun 2008’de yaptığı yürürlükteki anayasayı tanımadıklarını duyurmuştu. ÖLÜ SAYISI 728’E YÜKSELDİ
protesto gösterilerinde, güvenlik güçlerinin silahlı müdahalesi sonucu ölenlerin sayısı 728’e yükseldi. Siyasi Tutuklulara Yardım Kuruluşunun (AAPP) yayımladığı raporda, toplam can kaybı 728 olarak güncellenirken 3 bin 141 kişinin gözaltında tutulduğu kaydedildi.
Öte yandan Myanmar’da askeri darbe ve seçilmiş hükûmet üyelerinin gözaltına alınmasına karşı yapılan
Myanmar ordusu, 8 Kasım 2020 seçimlerinde hile yapıldığı iddialarının ortaya atılması ve ülkede siyasi
gerilimin yükselmesinin ardından 1 Şubat’ta yönetime el koymuştu. Ordu, ülkenin fiili lideri ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Çii başta olmak üzere, pek çok yetkiliyi ve iktidar partisi yöneticisini gözaltına almış ve bir yıllığına olağanüstü hal ilan etmişti. Ülkede geniş katılımlı gösteriler sürerken gözaltındaki üst düzey hükûmet yetkililerinin askeri mahkemede yargılanmalarına devam ediliyor.
Almanya’da Camiden Afrika’daki Müslümanlara İftar Yemeği
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Opladen Merkez Camii, Afrika’nın batısında bulunan Burkina Faso’da iftar verdi.
A
lmanya’da İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Opladen Merkez Camii, her yıl gelenek hâline getirdiği iftar programlarını bu yıl pandemi sebebiyle gerçekleştiremezken,
farklı bir projeye imza attı. Merkez Camii, Afrika’nın batısında bulunan Burkina Faso’da yardıma muhtaç Müslümanlara iftara yemeği verdi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan IGMG Opladen
Merkez Camii Başkanı Mehmet Ali Süleyman şunları söyledi: “Uluslararası yardım kuruluşu Hasene ile kurban dağıtımı için gittiğimiz Burkina Faso’da ihtiyaç sahibi çok Müslüman görmüştüm.
“İFTARİYELİKLERİMİZİ BURKİNA FASOYA GÖNDERDİK” Yerel partner kuruluşlar ile irtibata geçip, ramazan ayında iftariyeliklerimizin bir bölümünü Burkina
Faso’ya gönderdik.” İftar ücretini veren cami cemaatinin de uygulamadan memnun olduğunu belirten Başkan Süleyman, Almanya’da da evsizlere yemek dağıtımı yaptıklarını belirtti.
DÜNYA
30 Nisan 2021
13
“Çin, Müslüman Türklere Sistematik Zulüm Yapıyor” İnsan Hakları İzleme Örgütü, Çin'in insanlığa karşı suç işlediğini raporladı: “Çin yönetimi, yaygın ve sistematik kitlesel gözaltı, işkence ve kültürel zulümden sorumlu.” Çin ise iddiaları reddetti.
İ
nsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde insanlığa karşı suç işlediğini belirtti. Çin’in uygur politikasını bir rapor hâline getiren HRW, 53 sayfalık yeni raporunda Çin liderliğini, “yaygın ve sistematik kitlesel gözaltı, işkence ve kültürel zulümden” sorumlu tuttu. HRW Çin Direktörü Sophie Richardson ise “Çinli yetkililer Müslüman Türklere sistematik bir şekilde zulmediyor.” değerlendirmesinde bulundu. Richardson, Çin’in “mesleki eğitim” sağladığını ve radikalleşmeyi önlediğini iddia ettiğini ancak bu söyleminin insanlığa karşı işlenen suçları gizleyemediğini ifade etti. Uygurlara ve diğer Müslüman Türk azınlıklara karşı, belli bir nüfusu doğrudan hedef alan, “kitlesel
keyfi alıkoyma, işkence, kitlesel takip ve gözetim, kültürel ve dini terkin, ailelerin dağıtılması, Çin’e zorla geri gönderilme, zorla çalıştırılma ve cinsel şiddet” gibi insan hakları ihlalleri tespit edildiğine dikkat çekilen raporda, Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde insanlığa karşı suç işlemekle suçlandı. Çin’in işlediği “insanlık suçlarının” uluslararası hukukta en ağır hak ihlalleri arasında yer aldığına dikkat çekilen raporda, Uygur Türklerine karşı zulmün son yıllarda eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığı belirtildi. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’ne, Çin’in “insanlığa karşı suç” iddialarını araştırmak, sorumluları belirlemek ve cezalan-
dırmak için bir komisyon kurması çağrısı yapan HRW, ilgili hükûmetlere ise bu suçları işleyenlere yaptırım, vize ve seyahat yasağı uygulaması çağrısında bulundu. HRW, Çin’in Uygurlara yönelik bu tutumunu tersine çevirmenin uluslararası toplumun birlikte harekete geçmesiyle mümkün olduğunu vurguladı. ÇİN İDDİALARI REDDETTİ Çin, İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW), Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki azınlıklara “insanlığa karşı suç” niteliğinde hak ihlalleri yapıldığına dair iddialarını reddetti. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Vang Vınbin, Pekin’de düzenlediği olağan basın toplantısında, Müslüman Uy-
gur Türklerine yönelik keyfi gözaltı ve zorla çalıştırıldığına ilişkin haberleri, “Çin karşıtı güçlerce uydurulan yalan ve yanlış bilgiler” diye savundu. Sözcü Vang, iddiaların “Sincan’ın istikrar ve güvenliğini bozmayı, Çin’in kalkınmasını engellemeyi amaçladığını” öne sürdü.
nımladığı yerlerde, çok sayıda Uygur Türkü kendi rızası dışında tutuluyor. Pekin yönetimi, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde kaç kamp bulunduğuna, buralarda kaç kişinin olduğuna ve söz konusu kişilerden ne kadarının sosyal hayata döndüğüne ilişkin bilgi vermiyor.
ÇİN’İN SİNCAN UYGUR ÖZERK BÖLGESİ’NDEKİ UYGULAMALARI
BM ve diğer uluslararası örgütler, kampların incelemeye açılması çağrılarını yinelerken Çin, şu ana kadar kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin verdi. Çin makamları, BM yetkililerinin doğrudan bilgi almak amacıyla bölgede serbestçe inceleme yapma talebini ise geri çeviriyor.
Çin’de son yıllarda Uygur Türklerinin kimlik ve kültürlerine yönelik ihlaller uluslararası kamuoyu tarafından eleştiriliyor. Pekin’in “mesleki eğitim merkezleri” olarak adlandırdığı, uluslararası kamuoyunun ise “yeniden eğitim kampları” diye ta-
Kâbe ve Mescid-i Nebevî’de Kadın Polisler Görevde Suudi Arabistan, umre ve hac döneminde Kâbe ile birlikte Mescid-i Nebevî’de kadınları denetleyecek ve güvenliklerini sağlayacak olan kadın polisleri görevlendirdi.
U
mre ve hacda görev yapacak olan kadın emniyet görevlileri iş başı yaptı. Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada kadın polislerin, hac ve umre ziyaretlerindeki güvenlik görevlisi olarak çalışacağını duyurdu. İlk görevliler Ramazan ayı dolayısıyla Kâbe’ye gelen umrecilerin emniyetini sağlamak üzere göreve başladı. Kadın polisler umre veya hac yapan kadınların denetim ve güvenliğini sağlayacak. Bu arada Medine’deki Mescid-i Nebevî’de de kadın polisler göreve başladı. Medine’de yaklaşık 100 kadın emniyet görevlisi işbaşı yaptı.
TOPLUM
30 Nisan 2021
14
“Zekât Fitre Kampanyası ile 140 Projeyi Destekliyoruz” Hasene International Derneği ramazan ayı öncesinde başlayan ve tamamlanan kumanya kampanyasının ardından zekat fitre kampanyası ile çalışmalarını yürütüyor. MURAT KUBAT
H
asene International Derneği Başkanı Mesud Gülbahar ile kumanya kampanyasını ve zekât fitre çalışmalarını konuştuk. KUMANYA KAMPANYASI NASIL GEÇTI? Ramazan ayı öncesi mazlum ve mağdurların sofralarına katkı yapmayı amaçlayan kumanya kampanyamızı başarılı bir şekilde tamamladık. Destek veren tüm bağışçılarımıza teşekkür ediyorum. Topladığımız kumanya yardımlarını 66 ülkede yüz binlerce ihtiyaç sahibine ulaştırdık. Kampanyada hedeflerimizi geçince, 58 olarak planladığımız ülke sayısını da 66’ya çıkardık. Tabii kampanya ile yalnızca kumanya dağıtmadık. Yıl boyu desteklediğimiz kimi çalışmaları da bu kampanya aracılığı ile destekliyoruz. Türkiye’de ve Bosna Hersek’teki aşevlerimiz ramazan ayında olduğu gibi, yılın diğer ay ve günlerinde ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek dağıtmaya devam ediyor. Şanlıurfa Akçakale’de bulunan mobil fırınımızda günlük çıkan 7 bin ekmeği muhtaç-
lara dağıtıyoruz. Öğrencilere gıda desteği şeklinde katkı sağlanmış oluyor. Avrupa’da birçok camimizde mültecilere dönük hazır iftar paketi dağıtımı yapılıyor ve Afrika’da yetimhanelerimizin olduğu yerlerde iftar sofraları kuruluyor. Neslimizin mazlum ve mağdur coğrafyalardaki mağduriyeti anlayıp, desteklerinin devam etmesi için yine bu kampanya ile eğitime katkı payı şeklinde desteklerimiz oluyor. ZEKÂT FITRE ÇALIŞMALARI NOKTASINDA ŞU AN NELER YAPIYORSUNUZ? Bazı ülkere kumanya kampanyasına gönderdiğimiz gözlemcilerimizle birlikte zekât müşahidi olarak görev yapan gözlemcilerimiz gitti. Bir tarafta kumanya dağıtımları yapılırken, diğer tarafta zekât çalışmaları noktasında bize gelen müracatların takibi yapıldı. Bu ülkeler; Bosna Hersek, Kamerun, Ürdün, Lübnan ve Mali. Bangladeş ve Pakistan’a önümüzdeki günlerde yine zekât müşahitlerimizi göndereceğiz. Bangladeş’te 33 proje, Bosna Hersek’te 4 proje, Kamerun’da 9 proje, Ürdün’de 21-22 proje, Lübnan’da 28 proje, Mali’de 10 proje ve Pakistan’da 34 proje olmak üzere toplam 140 proje
ilk aşamada Zekât kampanyası ile desteklenmiş olacak ve projeler daha da artacak. 140 projenin birçoğu başlatıldı, ramazan ayının sonunda gidecek zekât müşahitlerimiz tamamlandığını ve yardımların yerine ulaştığını denetleyecekler. Ayrıca burslarla öğrencileri destekliyoruz. Eğitim kurumlarımızın varlıklarını sürdürmesi için desteklerimiz oluyor. ZEKÂT ÇALIŞMALARI KAPSAMINDA BAHSETTIĞINIZ ÜLKELERDE NE TÜR ÇALIŞMALAR YAPILDI/YAPILIYOR? Bazı ülkelerde ameliyatlar gerçekleştireceğiz. İnsan sağlıklı değilse çalışamaz. Çalışamadığı sürece kendi iaşesini temin edemez. Bangladeş ve Bosna Hersek’te ameliyatlar gerçekleştireceğiz. Bangladeş’te yine bakkal malzemesi desteği verilecek. Ve bu insanlar ticaret yaparak geçimlerini sağlayacak. Bazı ülkelerde ihtiyaç sahiplerinin geçimlerini sağlayabilmesi için bakkal, giyim mağazası ve atölye açılmasına katkı sağlıyoruz. Bir başka ülkede tekne vererek insanların balık tutmak suretiyle geçimliklerini sağlamasına katkı sağlamış olacağız. Dikiş makinesi dağıtımı, ev onarımı, ilaç desteği, etinden ve sütünden istifade edilecek hayvanların dağıtımı,
mesleki yönden desteğe ihtiyacı olanlara destek vermiş olcağız. Bunlar gibi, bize partner kurumlarımızdan gelen ihtiyaçlar doğrultusunda zekât çalışmalarımızla destek sağlıyoruz. İlerde zekât destekleri ile büyük meyve tarları oluşturarak, ihtiyaç sahiplerinin tarımla geçimlerini sağlayacağız. ZEKÂT FITRE ÇALIŞMALARI ILE NEYI AMAÇLIYORSUNUZ? Kumanya kampanyası ile gıda ulaştırıyoruz, zekât çalışması ile ihtiyaç sahiplerinin kendi ayakları üzerinde durması için destekliyoruz. Zekât vermek suretiyle verdiğimiz kişiyi ayağa kaldırabiliyorsak, istihdam oluşturabiliyorsak, kendisi kendi geçimini sağlar hâle gelebiliyorsa zekât amacına ulaşmış demektir. Zekât ile daha kalıcı etki oluşturmaya çalışıyoruz. Bu katkı ile evine ekmek götüren babanın, ev bütçesine katkı sağlayan annenin dualarını almış oluyoruz ki bu bizim için çok önemli. Zekât fitre kampanyasına www.hasene.org sayfası üzerinden yardımlar ulaştırılabilir. Zekât ve fitrelerinizi www.hasene.org/zekat -hesaplamasi/ adresinden hesaplayabilirsiniz.
“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Enbiyâ suresi, 21:35)
CIMG France | Cenaze Fonu CIMG France - Confédération Islamique Millî Görüş | İslam Toplumu Millî Görüş 64 rue du Faubourg Saint-Denis | 75010 Paris | T 01 45 23 41 55 | F 01 47 70 34 96 info@cenazefonu.fr | www.cenazefonu.fr
TOPLUM
30 Nisan 2021
15
Avrupalı Müslümanlar Ramazanda İhtiyaç Sahiplerinin Yanında Zorlu pandemi şartları Avrupa’da yaşayan Müslümanları ihtiyaç sahiplerine yardımlarda bulunmaktan alıkoymadı. Ramazan ayında camilerde özellikle mültecilere, yaşlılara ve ihtiyaç sahiplerine yardımlar sürüyor. Avrupa’nın farklı bölgelerinde hazırlanan ve dağıtılan iftariyelikler âdeta Ensar-Muhacir kardeşliğini anımsattı.
A
lmanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki Finnentrop şehrinde bulunan İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Camii’nde “İftar To Go” projesi sürüyor. Başta mülteciler olmak üzere ihtiyaç sahiplerine yönelik organize edilen proje kapsamında, iftar paketleri ramazan ayı boyunca Pazartesi-Cuma günleri arası haftada dört gün dağıtılıyor. HAMBURG’DA RAMAZAN AŞEVİ Kuzey Almanya’nın Hamburg kentinde bulunan Wilhelmsburg Yeni Ayasofya Camii’nin açtığı Ramazan Aşevi hizmetini sürdürüyor. “Sefer Tası” organizasyonu ile iftarlıklar, özellikle hastalara, yaşlılara, pandemiden dolayı dışarı çıkamayan ailelere hijyen kurallarına uygun olarak hazırlanarak evlerine kadar götürülüyor. İsteyen herkesin kendi tencere ve tabaklarını beraberinde getirerek iftar yemeğini alabildiği
aş evinde, sıfır atık prensibiyle, hem atık miktarını azaltmak hem de israfı önlemek amaçlanıyor. GEÇİCİ BARINMA EVLERİNE İFTARİYELİKLER ULAŞTIRILIYOR Almanya’nın Bremen şehrinde bulunan Dr. Zeynel Abidin Camii’nde toplanan yardımlarla iki mülteci ailenin 30 günlük iftar masrafı karşılanıyor. IGMG Bremen Blumenthal Şubesi’nde her gün iki kişi tarafından iftar menüsü hazırlanıyor. İftariyelikler geçici barınma evlerinde kalan iki mülteci aileye ve 7 mülteci gence ulaştırılıyor. İTALYA’DA MÜLTECİLERE DESTEK Milano’nun Monluè ilçesindeki kilisenin yurtlarında kalan 24 mülteciye ulaştırılan yardımlar, CISMG Başkanı Osman Duran başkanlığındaki bir heyet tarafından teslim edildi. CISMG Başkanı Osman Duran
Monluè kilisesi ile yakın ilişkileri bulunduğunu ve kilisenin yurtlarında kalan mültecilerden 18’inin Müslüman olduğunu söyledi ve “Ramazan ayında mültecilerin yanında bulunduğumuzu ve desteğimizin süreceğini bildirdik.” dedi. MÜSLÜMAN KADINLARDAN İLAHİYAT ÖĞRENCİLERİNE İFTAR DAVETİ IGMG Rhein Neckar-Saar bölgesinde İlahiyat Meslek Okulu (Bemuf) öğrencilerine iftar verildi. Worms Kadınlar Teşkilatı’nın 70 öğrenciye verdiği iftar yemeğine dair açıklamada bulunan Worms Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nesibe Zennure Ölmez, “Öğrencilerin ev yemeklerini özlemiş olabileceklerini düşündük. Ailelerinden uzaktalar, onları sevindirmek istedik.” dedi. KENT MEYDANINDA SICAK YEMEK DAĞITIMI IGMG Köln Bölgesine bağlı
Opladen Merkez Camii’nin Kadınlar Teşkilatı, yerel yardım kuruluşları iş birliği ile Leverkusen kent meydanına stant kurarak sıcak yemek dağıttı. Yaklaşık 60 evsize yemek dağıttıklarını belirten Opladen Merkez Cami Kadınlar Teşkilatı Kurumsal iletişim Başkanı Sultan Can, “İnanç ayrımı yapmaksızın ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek dağıttık. Bayramda da yerel kuruluşlar ile daha geniş çalışmalarımız olacak. Bu etkinlik kentte yaşayan Müslümanların çok dinli ve çok kültürlü toplum ile uyum içerisinde olduğunu bir kez daha gösterdi.” ifadelerini kullandı. “RAMAZANDA YANINIZDA” IGMG Rhein Neckar Saar bölgesinin Walldorf şubesi “Ramazanda Yanınızda” sloganıyla başta ihtiyaç sahiplerine ve mültecilere verilmek üzere gıda paketleri hazırlayarak Tafel Walldorf e.V. adlı yerel
bir yardım derneğine teslim etti. Dernek yöneticisi Hans Klemm, çok sayıda mültecinin özellikle Kovid-19 salgınından etkilendiğini ve yardıma muhtaç olduğunu belirtti.
Pandemiden önce camide iftar imkânı sunan cemiyet, bu yıl ihtiyaç sahiplerinin kolaylıkla yemek yapabileceği kumanyaların dağıtımını gerçekleştiriyor.
“ÜYELERE RAMAZAN PAKETİ”
STRAZBURG EYYÛB SULTAN CAMİİ HERGÜN İFTARLIK DAĞITIYOR
Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki Herne Wanne-Eickel şehrinde bulunan İslam Toplumu Herne 2 (IGH) Camii‘nde “Üyelere Ramazan Paketi” adı altında ramazan ayı boyunca cemaate hediye paketleri dağıtılıyor. Cemiyet yöneticileri bu vesileyle cemaati görüp, hasbihal etmenin mutluluğunu yaşıyor. HOLLANDA’DA CAMİDE KUMANYA HAZIRLIĞI Schiedam Yıldız İslam Merkezi ramazan ayı boyunca Schiedam ve Rotterdam'da bulunan ihtiyaç sahiplerine iftariyelik paket dağıtıyor.
Fransa İslam Toplumu Millî Görüş Federasyonu (CIMG) Strazburg Eyyûb Sultan Camii, Ramazan ayı boyunca ihtiyaç sahibi kişiler için iftarlık dağıtıyor. Günlük 200’ün üzerinde iftarlık dağıtan Eyyûb Sultan Camii iftarlıkları akşama doğru sıcak olarak ulaştırıyor. Sıcak yemek dağıtımı evsizlerle, mültecilere, geçim sıkıntısı çeken ailelere ve öğrencilere yapılıyor. Ramazan iftarlıkları CIMG Doğu Fransa Bölge Üniversiteliler Başkanlığı ve Eyyüb Sultan Camii’nin müşterek olarak organizesiyle gerçekleşiyor.
Müslüman Kadınlar Evsizlere Sıcak Çorba Dağıttı İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Salzgitter Lebenstedt şubesinin Kadınlar Teşkilatı, ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek ikramında bulundu.
İ
slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Hannover bölgesine bağlı Salzgitter Lebenstedt şubesinin Kadınlar Teşkilatında görev yapan Müslüman kadınlar, 29 Mart’ta yerel bir yardım kuruluşu ile iş birliğinde evsizlere ve ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek dağıttı. IGMG Salzgitter Lebenstedt şubesinin cemiyet başkanı Hüseyin Kesmen, “Salzgitter kentinde belediye, polis ve diğer kurum ve kuruluşlar ile sürekli iletişim hâlindeyiz. Yönetim olarak da iletişimimizin iyi olmasını önemsiyoruz. Kadınlar Teşkilatımızdan böyle bir talep gelince, biz de memnuniyetle karşıladık ve destekledik.” dedi.
Şube Kadınlar Teşkilatı Kurumsal İletişim Başkanı (KİB) Nurgül Kesmen yapılan faaliyet ile alakalı şunları kaydetti: “Pandemiden önce yaklaşık 3 bin kişinin bir araya geldiği kermesler düzenliyorduk. Ramazan ayında ise yine büyük programlara ev sahipliği yapıyorduk. Bu yıl koronavirüs salgını nedeniyle program yapamadık. Pandemi birçok insanı mağdur etti. Bu faaliyet ile bir taraftan üzüntü diğer taraftan da yardım ediyor olmanın mutluluğunu yaşadık.” Yapılan yemek dağıtımı kapsamında yaklaşık 50 kişiye sıcak yemek ikram edildi.
TOPLUM
30 Nisan 2021
Eğitim Şurası’nın 6’ncısı 25 Nisan’da Başladı
16
İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatı'nın (IGMG) organize ettiği Eğitim Şurası’nın 6’ncısı 26 Nisan’da başladı.
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Eğitim Başkanlığı, pandemi sürecinde de çalışmalarını sürdürüyor. Geçen yıl pandemi nedeniyle ertelenen Eğitim Şurası’nın 6’ncısı 25 Nisan’da yapılan ilk oturumla başladı. Şura çalışması, yaşanan salgın nedeniyle online olarak gerçekleştirildi. 26 yıl önce ilki gerçekleştirilen Eğitim Şurası’nda bu yıl, ana sınıfı eğitimi ve yetişkinlerle engelliler eğitimi, aile eğitimi çalışmaları, müfredat ve materyal çalışmaları, gençlik ve üniversiteliler gibi 17 başlık yer alıyor. 17 KONU, 350 KATILIMCI İlki, 26 yıl önce gerçekleştirilen Eğitim Şurası’nda bu yıl 17 konu 17 grupta müzakere edilecek. Şuraya eğitim alanında uzmanlarla IGMG eğitim hizmetlerini yerinde yürüten eğitimciler ve velilerden oluşan 350 kişi katılıyor. 6. EĞİTİM ŞURASI SÜRECİ İlk oturumda katılımcılar gruplarda bir araya geldiler. Her bir gruptaki katılımcılar grup başkanı ve yardımcıları ile tanıştı. Daha sonra da, her bir grubun konuları verildi. Bu toplantıda, ilgili konu hakkındaki görüşlerini yazmak üzere dijital dosyalar verildi. Grup çalışmalarına katılanlar kendilerine verilen dosya ve sorularla ilgili düşüncelerini 10 gün içerisinde yazılı olarak grup başkanına gönderecek. Grup başkanları gelen bütün dosyaları bir araya getirdikten sonra, müzakere için grup katılımcılarına gönderecek. Gruplar 9 Mayıs’ta yeniden toplanarak müzakerelerini tamamlayacaklar ve toplantıda ortak görüşleri bir araya getirecekler ve grup kararı olarak rapor edecekler. 28 Mayıs’ta ise, grup başkanları ile yardımcıları ile bir ön toplantı yapılacak. 29 Mayıs’ta ise grupların hazırladıkları raporlar takdim edilecek. “EĞİTİMİN ŞURASI, EĞİTİM YOL HARİTAMIZ” IGMG Eğitim Başkanı Dr. Abdulhalim İnam, Eğitim Şurası ile ilgili verdiği bilgide şurayı “eğitimin yol haritası” olarak nitelendirdi.
“Eğitim Şurası, teşkilatımızın eğitim hizmetlerini geliştirmek, kalitesini yükseltmek için bizim yol haritamızı oluşturmaktadır.” diyen İnam, eğitim ve aile eğitim merkezleri ile okulların ve ana sınıflarının geçen dönemlerdeki şura kararları doğrultusunda kurulduğunu söyledi. Camia’ya konuşan Dr. Abdulhalim İnam, Eğitim Şurası ve IGMG Eğitim Başkanlığı’nın çalışmalarıyla alakalı şunları kaydetti: “Pandemi sürecinde geçen mart ayından itibaren çalışmalarımız aksamadan, güzel bir şekilde devam ediyor. Pandemi sürecine girildiğinde, teşkilatımızın eğitim çalışmalarına 22 Mart itibarıyla yüzde 50 ile başlamıştık, nisan başı itibarıyla da yüzde 80’nin üzerinde eğitim çalışmalarımız online devam etti ve o tarihten bugüne kadar aksamadan, eğitimcilerimizin, idarecilerimizin, velilerimizin ve öğrencilerimizin çok büyük gayretleriyle çok güzel şekilde devam ediyor.” İnam Eğitim Şurası’nın geçmişine dair şunları aktardı: “İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları (IGMG) her noktada çok güzel hizmetler yapmaya devam ediyor.
Bu bağlamda bu sene 6’ncısını gerçekleştireceğimiz Eğitim Şuramız ilk 1996 yılında başladı, sonrasında 2001 yılında, 2005 yılında, 2010 ve en son 2015 yılında gerçekleştirilmiş oldu. Bu şuraları eğitim alanında uzman ve bu çalışmaları yerinde yürüten eğitimcilerimizden, velilerimizden, aynı zamanda uzman kişilerden görüşler almak suretiyle 25 yıldır devam ettiriyoruz.” “Eğitim şuralarında, eğitim alanında uzman kişilerden görüşler alınıyor. Özellikle İslam geleneğindeki istişare ve meşveret geleneğinin eğitim alanına yansıması, Eğitim Şurası ile gerçekleşiyor.” diyen Eğitim Başkanı Eğitim Şura’sının öneminden bahsetti. Şuraların, eğitim çalışmalarını geliştirmek, aynı zamanda niteliğini yükseltmek, eğitimle ilgili konuların tetkik edilmesi için yapılmış ve bu bağlantıda yol haritalarının belirlendiği gelecek 5 yılın şekillendirildiği, eğitim ve öğretimle ilgili yeni çalışmaların göz önüne alındı-
ğı, meşveret toplantıları olduğunu aktardı. İnam, “Geçen yıl yapmış olduğumuz toplantılarımızda almış olduğumuz kararlar eğitim çalışmalarımıza yansıdı. Bu yansıma neticesinde eğitim merkezlerimiz, aile eğitim danışmanlık merkezleri, okullar kuruldu, ana sınıflarındaki kalite daha iyi noktaya geldi, son zamanlarda yapmış olduğumuz İslami ilimler kurslarımızdaki kalite daha iyi bir şekilde arttı.” dedi. “ŞURAYLA TARİHE GÜZEL BİR NOT DÜŞÜLMÜŞ OLACAK” 25 Nisan’da yapılan ve eğitim yol haritası olan şuraya destek veren katılımcılara grup başkanları ve yardımcılarına teşekkür eden İnam, 21. yüzyılın Müslüman toplumunun geleceğini şekillendirmede çok büyük rol oynayacak olan şuranın hayırlara vesile olmasını temenni etti. İnam şöyle devam etti: “Şurayla beraber tarihe güzel bir not düşülmüş olacak ve geleceği şekilendirmede temel noktalar tespit edilmiş olacak. Ayrıca gelecek neslin 21. yüzyılda nasıl bir vizyon ve misyonla yetiştirileceğine ışık tutacaktır. 6’ıncı şuramız artık vatan kabul ettiğimiz bu topraklarda gelecek neslin yetişerek topluma birikim katmasına vesile olacak bir şura olacaktır.”
“Türkiye Kökenliler Almanya’yı Evi Gibi Görüyor” Yapılan bir araştırmaya göre, Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaletinde yaşayan Türkiye kökenliler Almanya’yı evleri gibi hissederken, buna karşılık Türkiye ile duygusal bağları bulunuyor.
T
ürkiye kökenlilerin giderek Almanya’yı daha fazla evi gibi hissettikleri tespit edildi. Migazin.de’nin haberine göre, Kuzey Ren Vestfalya Uyum Bakanlığı tarafından yaptırılan bir araştırma, eyaletteki Türkiye kökenlilerin yüzde 90’ının kendisini evinde hissettiğini ortaya koydu. Bakanlık adına araştırmayı yapan Türkiye
ve Uyum Araştırmaları Merkezi’nin tespit ettiği sonuçlara göre, eyaletteki Türkiye kökenlilerin yüzde 63’ü Almanya’yı tamamen evi gibi hissederken, yüzde 27’si de kısmen evi gibi hissediyor. Araştırmayı açıklayan Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hacı-Hâlil Uslucan, Türkiye kökenlilerin Türkiye ile yakın bir duygusal bağa da sahip olduklarını bildirdi.
Araştırmaya göre Türkiye kökenlilerin Türkiye iç siyasetine olan ilgisi giderek artarken, Almanya siyasetine olan ilgisi azalıyor. Bu arada, Almanya vatandaşlığına geçişlerinde ise azalma oldu. 2000 yılında 31.000 Türkiye kökenli Alman vatandaşlığına geçerken 2018 yılında bu sayı 4.700’e kadar düştü. Bu düşüşte, Türk vatandaşlığını terketme mecburiyeti etkili oldu.
TOPLUM
30 Nisan 2021
17
Camiler Hediye Paketi Dağıttı BAKIŞ AÇISI İlhan Bilgü ibilgu@camiahaber.com
Alman Hristiyan Demokratlar Aşırı Sağa Kayar mı?
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG)'e bağlı bazı camiler cemaatine ramazan öncesi hediye paketi dağıttı.
Y
eni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını tedbirleri kapsamında camilerden uzak kalan cemaate yönelik çeşitli ramazan aksiyonları düzenleyen İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG)’e bağlı bazı camiler, bu aksiyonlara bir yenisini daha ekledi ve cemaate yönelik hediye paketi dağıttı.
IGMG Bremen bölgesine bağlı Bremen Fatih Camii yöneticileri, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) önlemlerinden veya sağlık sebeplerinden dolayı camiden uzak kalan yaşlılara ve cami cemaatine ramazan ayı öncesinde hediye paketleri dağıttı. Cemiyet Başkanı Sanver Çoban,
Kovid-19 nedeniyle sıkıntılı bir dönemde olunduğuna işaret ederek, alışılageldiği şekliyle camilerde toplu ibadetlerin yapılamadığını ve bundan dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
mek ve hasbihâl etmek hepimize iyi geldi.” dedi. 3 günde 470 hanenin ve 600 kişinin ziyaret edildiğini belirten Çoban, uzakta oturan cemaate hediyelerini posta yoluyla ulaştırdıklarını ifade etti.
“CEMAATİMİZE MORAL VERMEK AMACIYLA HEDİYE PAKETLERİNİ ULAŞTIRALIM İSTEDİK”
IGMG Hannover bölgesinde de benzer bir aksiyon yapıldı. Hannover bölgesine bağlı Stadthagen şubesinde cemaate içerisinde koku, tebrik mesajı ve çikolata bulunan paketler dağıtıldı.
Çoban, “Cemaatimizi göremediğimiz bu zorlu süreçte onlara moral vermek amacıyla ramazan hediyelerini ulaştıralım istedik. Amacımız birlik ve beraberliğimizi göstermekti. Ayaküstü de olsa birbirimizi gör-
İsim
Vefat tarihi
Bölge ve şubesi
Erzhan Demirov Hâlim Şen Süleyman Tan Saban Çiftci Sevim Yılmaz Kassim Kouroutzi Gülten Ekmen Mehmet Ceri Güldane Kılıç Mevlüde Maksudova Mehmet Yıldırım Rahmi Ağsarlıoğlu Reswan Islamov Murat Gücer Mihail Muthafov Dursun Cankatar Reyhan Öz Esmani Şahin Süleyman Başbayundur Riza Yılmaz Fadul Awad Ibis Gözlügöl Hayrettin Deli Hayrettin Şahin Faden Yılmaz Güllü Doğan Achmet Akmurzaev
G. Bavyera/ Ausburg-Çağrı 07.04.2021 Hannover/ Braunschweig 08.04.2021 Ruhr-A/ Do - Anadolu 08.04.2021 Berlin/ Kreuzberg-Fa 08.04.2021 R.N.Saar/ Mainz 09.04.2021 Hannover/ Hannover 08.04.2021 K. Bavyera/ Schweinfurt 09.04.2021 Berlin/ Kolej 09.04.2021 Düsseldorf/ Du-Hochfeld 10.04.2021 G. Bavyera/ Rosenheim 10.04.2021 Bremen/ B-Fatih 11.04.2021 Berlin/ Kreuzberg-Me 11.04.2021 Hamburg/ Hh - Harburg 11.04.2021 Düsseldorf/ Düsseldorf 12.04.2021 Bremen/ B-Blumenthal 12.04.2021 K. Ruhr/ Lohne 14.04.2021 Hamburg/ Neumünster 15.04.2021 Hessen/ Rüsselsheim 15.04.2021 K. Ruhr/ Bielefeld 15.04.2021 Bremen/ B-Blumenthal 15.04.2021 16.04.2021 Hamburg/ Hamburg Merkez G. Bavyera/ Ausburg-Çağrı 12.04.2021 Köln/ Stolberg 17.04.2021 K. Ruhr/ Osnabrück 14.04.2021 Köln/ K-Nippes 17.04.2021 Köln/ Bonn 17.04.2021 Köln/ K-Weidenpesch 18.04.2021
Schwaben bölgesi Ulm şubesi de hediye paketiyle ramazan öncesi cemaatini sevindirdi. Seccade, kalem, ajanda ve çocuklar için balonların bulunduğu paket 70 kişiye ulaştırıldı.
Ulm şubesinin Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nebahat Karadeniz, cemaatin sevindiğini ifade etti. Norveç’te ISMG Oslo şubesinin öncülük ettiği hediye dağıtımı tüm şubelerin katılımıyla canlılık kazandı. Kovid-19 tedbirlerinden dolayı cemaat önceden belirlenen vakitte camiye gelerek içerisinde imsakiye, hurma ve dezenfektan gibi ürünlerin bulunduğu hediye paketlerini teslim aldı. Yaklaşık 120 kişiye dağıtılan hediye paketleri, cemaatin ve şube yöneticilerinin yüzünde bir tebessüm oluşmasına vesile oldu.
İsim
Vefat tarihi
Bölge ve şubesi
Cengiz Sağlamer Fatma Keçeçi Osman Osman Necdet Vural Emrullah Sevim Ekrem Sayar Hasan Türkmen Ramazan Turan Güzel Demir Sabahattin Şeker Memokoh Soulemane Adile Tanriverdi Bebek Yiğitbilek Bebek Yılmaz Dursun Özdemir Emine Yıldız Ferdane Battar Fikriye Ercin Güllüsan Erdoğan İbrahim Bünül İbrahim Ballıkaya İkbal Öğütücü İlknur Odabaşı Mariam Zazai Mina Jabari Saliha Süleyman Jusuf
18.04.2021 19.04.2021 19.04.2021 19.04.2021 18.04.2021 19.04.2021 20.04.2021 20.04.2021 20.04.2021 21.04.2021 21.04.2021 21.04.2021 15.04.2021 13.04.2021 19.04.2021 14.04.2021 09.04.2021 15.04.2021 20.04.2021 15.04.2021 16.04.2021 17.04.2021 09.04.2021 11.04.2021 17.04.2021 21.04.2021
R.N.Saar/ Lu-Alem`Iislam Württemberg/ Schw. Gmünd Köln/ Brühl R.N.Saar/ Worms Hessen/ Darmstadt Hamburg/ Hamburg Merkez Hessen/ Felsberg Ruhr-A/ Bochum Linz/ Salzburg Linz/ Salzburg G. Bavyera/ Fürstenfeldbruck Berlin/ Kreuzberg-Me Viyana/ W-Ridvan İsviçre/ Wetzikon G. Bavyera/ Garmisch Viyana/ W-Eyüp Sultan Berlin/ Kreuzberg-Me Hessen/ Lollar Hamburg/ Hamburg Merkez Bremen/ B-Hemelingen Hamburg/ Hamburg Merkez Köln/ Baesweiler Württemberg/ Pleidelsheim Hamburg/ Hamburg Merkez Viyana/ St. Pölten Schwaben/ Ulm
Darul-bekâya irtihal eden merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet ve mağfiret, sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz. Ruhlarına El-Fâtiha.
Bu yazımda aslında Almanya’daki Hristiyan demokratların başbakan adayı Armin Laschet’i bekleyen siyasal ve sosyal problemlerden bahsedecektim. Ama, maalesef kafayı “İslam” ve “Müslüman”lara takanlar artık hiçbir yerde eksik olmuyor. Bu yüzden de ilk bakışta doğrudan bütün Alman toplumunu ilgilendirmiyor gibi görünse de, derinlemesine incelendiğinde tüm toplumu şekillendirecek olan bir “siyasal İslam” tanımlamasından bahsetmek istiyorum. Maalesef bu tanımlama, Armin Laschet’in Genel Başkanlığını yaptığı CDU tarafından hazırlanan ve partinin genel bakış açısı ve konumunu ortaya koyan “Siyasal İslamcılıkla Mücadele” belgesinde geçiyor. İlgili belge CDU/CSU Federal Meclis Grubu tarafından hazırlanıp kabul edildi. Dolayısıyla Armin Laschet kucağında şimdi bu tanımlama ile birlikte dolaşmak zorunda. Almanya’da Hristiyan demokratlar, Müslümanların helâl ve harâmlara riayet etmesini “siyasal İslamcılık” olarak tanımladı.
Herkes siyasal İslam’dan bahsediyor bunda ne var diyebilirsiniz. İlgili belgeyi okuduğunuzda, “siyasal İslam’ın Fransa’da öğretmenin boğazını kestiğini, her yerde Müslümanların savaş çığırtkanlığı ve Yahudi düşmanlığı yaptığını, siyasal İslamcılığın bununla sınırlı olmadığını” da dehşetle okursunuz. Bu tamam, ancak, CDU/CSU’nun aşağıda nakledeceğimiz “siyasal İslam” tarifine bakınca, Almanya’da da Hristiyan demokratların neredeyse artık aşırı sağa kaydığını ifade edebilirsiniz. Belgede diyor ki: “Dinin bu siyasallaştırılması, Müslümanların helâl ve harâm algısına göre kapsamlı bir şekilde düzenlenen yaşam tarzında tezahür ediyor. Her bir şahıs İslam’ın emir ve yasaklarına ne kadar uyup uymadığına göre değerlendiriliyor.” Tam da Çin Komünist Partisi Doğu Türkistan’da bu suçlamalarla “Müslümanları” Almanların toplama kampı benzeri kaplara tıkıyor. Mahkumlara, “haram” olan domuz eti ve “haram olan içki” zorla içiriliyor. Ve yine demeyin ki Almanya Fransa ya da Avusturya gibi olmaz diye. Hollanda ve Danimarka bile sosyal ve Hristiyan demokrat iken aşırı sağcı ve İslam düşmanı politikalar uygularken Almanya’nın da bu yanlışlığa düşmesi mümkün. Nasıl ki, bir zamanlar Avusturya ve Fransa’nın İslam düşmanlığına öncülük edecekleri tasavvur edilemezdi, olmaz olmaz demeyelim. Mevcut hükümetin adını koymadan başörtüsü yasağı planlamasından sonra, Hristiyan Demokrat Birliği CDU’nun aşırı sağa kaymayan kanadını temsil eden Armin Laschet, tam da başbakanlık için adaylığını onaylattırma mücadelesinde olduğu sırada hazırlanan bu belgeyi ne kadar kabullenir bilemiyoruz. Ama artık ok yaydan çıktığına göre, işi gerçekten de zor.
TOPLUM
30 Nisan 2021
18
“Cami Mimarisinde Yeni Bir Bakış Açısı Gerekiyor” Avrupa Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği (EMUG), Avrupa’da Müslümanların artan ihtiyaçlarına uygun yeni cami mimarisi standartı oluşturmak amacıyla Fikir Atölyesi düzenliyor. Atölyeye mimarların yanı sıra cemiyet başkanları da katılacak.
A
vrupa Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği (EMUG) cami mimarisinde yeni bir bakış açısı getirmek istiyor. EMUG bu amaçla bir Fikir Atölyesi kurdu. Çok sayıda mimarın katılımı ile Almanya’da oluşturulan ve bir yıldan beri süren Fikir Atölyesi’ne şimdi cemiyet başkanları ile konuya ilgi duyanların katılımı mümkün olacak. Bir yıldan beri Almanca olarak yürütülen EMUG Fikir Atölyesi’ne 7 Mayıs 2021 tarihinde yapılacak olan çalışma ile Almanya haricinde,
Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya, Avustralya ve Türkiye’den de mimarlar ve cemiyet başkanları katılacak. Fikir Atölyesi bundan sonra Türkçe ve her ayın ilk cuma günü akşam saat 20:00’de online olarak düzenlenecek. CAMİ MİMARİSİ EL KİTABI HAZIRLANACAK Yapılan oturumların sonucunda cami mimarisi ile ilgili olarak bir el kitabı hazırlayacaklarını söyleyen
Avrupa Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği (EMUG) Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü İbrahim Yazıcı, en azından Avrupa’da cami inşa ve mimarisinde belirli standartların yerleşmesini hedeflediklerini bildirdi. “Özellikle Avrupa’da cami mimarisinin, cami kompleksinin yenileştirilmesi, çağa ve Müslümanların ihtiyaçlarına göre yeniden şekillenmesi gerektiğine inanıyoruz.” diyen Yazıcı, bu çalışmalarda İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim
üyesi Dr. Ahmet Gün ile de ortak çalışmalar yürütüldüğünü söyledi. KAPSAMLI BİR KONSEPT EMUG Fikir Atölyesi, sadece malzeme seçimi ve mimarî özelliklerde nasıl yenileme yapılabileceği üzerinde durmuyor. Buna ilaveten, cami ve cami komplekslerinin bulunması gereken konum ile, cemaatin ihtiyaçları için mimarî yenileme ve değişiklikleri de öngörüyor. Meselâ namaz kılma alanının (mescid)
sadece namaz için değil aynı zamanda çok amacı kullanımının mimarî olarak yeniden tasarımlanabileceği üzerinde de duruluyor. Çevre faktörü, çevre kontrolü ve toplumun merkezinde bir cami kompleksinin nasıl inşa edilmesi gerektiği, bu yeni konseptte tartışılan konular arasında. Ayrıca, geleneksel İslamî veya dinî sembollere ilaveten yeni sembol oluşturulması gerekip gerekmediği, gerekiyorsa bu sembollerin nasıl oluşturulacağı da Fikir Atölyesi’nde müzakere ediliyor.
Amsterdam Ayasofya Camii’nde İlk Resmî Nikah Kıyıldı Hollanda’nın Amsterdam kentindeki Ayasofya Camii’nde ilk resmî nikah kıyıldı. Nikahı kıyılan ilk çift Zeynep Sarı ile Hüseyin Karataş oldu.
N
ikah kıydırma mekânı olma müracaatı yapan Amsterdam Ayasofya Camii’nde ilk resmî nikah kıyıldı. Nikahı kıyılan ilk çift Zeynep Sarı ile Hüseyin Karataş oldu. Amsterdam’da Westermoskee diye bilinen Ayasofya Camii Başkanı Gazi Cırık, camide nikah kıydırmak isteyenlerin, belediye evlendirme dairesine ön müracaat yapması gerektiğini bildirdi. Amsterdam Ayasofya Camii’nde nikah kıydırabilmek için izlenmesi gereken süreci anlatan Gazi Cırık, camide nikahların kıyılabilmesi için belediye nikah dairesine kayıt yaptırmış olmak gerektiğini ve nikah, yani, evlilik belgelerinin de camiye gelen evlendirme memurları tarafından verildiğini bildirdi. Amsterdam Camii yönetimi, nikah kıyma izni için belediyeye müracaat etmiş, belediye de Ayasofya Camii’ne ilk etapta 5 yıllığına nikah kıyma yetkisi vermişti.
GENÇLIK
30 Nisan 2021
19
Almanya’daki Genç Nesil Kendini Yalnız Hissediyor Gelecek korkusu, yalnızlık, psikolojik sorunlar: Özellikle gençler, korona salgınının neden olduğu kısıtlamalardan çok zarar gördüler. Onların psikolojik durumları ve endişeleri de siyasi kararlarda nadiren rol oynuyor.
MERFUA ŞEKER
A
lmanya’da yapılan güncel bir araştırma, ergenlik çağındaki gençlerin korona krizinden ne kadar ciddi şekilde etkilendiğini gösteriyor, bu sayılar ise gittikçe yükseliyor. “Almanya’daki gençler korona salgını nedeniyle ağır bir yük hissediyorlar”. Bu veriler Bertelsmann Vakfı tarafından yapılan güncel bir çalışmanın sonuçlarıyla tespit edildi. GENÇLERİN YÜZDE 61’İ YALNIZ HİSSEDİYOR Salgının gençler üzerindeki etkisini araştırmak için “Gençlik ve Korona” adı altında Hildesheim ve Frankfurt / Main Üniversiteleri tarafından yürütülen anket çalışması Bertelsmann Vakfı işbirliği ile değenlendirildi. İlk ankete 2020 nisan ortasından mayısa kadar 15 yaş ve üstü 5520 genç, ikinci tura ise 7000'den fazla genç katıldı. Buna göre, ankete katılan gençlerin yüzde 61'i kendilerini kısmen veya kalıcı olarak yalnız hissettiğini söyledi. 23 Mart 2021 tarihinde yayınlanan araştırmaya göre, gençlerin yüzde 64'ü kısmen veya tamamen psikolojik olarak stresli olmayı kabul ediyor. Yüzde 69’u, kısmen de olsa, gelecekle ilgili kor-
kularla boğuşuyor. Ayrıca gençlerin üçte biri (yüzde 34) maddi kaygılarının olduğunu belirtiyor; Korona'dan önce bu kaygı yüzde 25 civarındaydı. Özetle, Almanya'da gençlerin salgın karşısında giderek daha fazla yalnız hissettiği, akranlarını özledikleri, aile ve arkadaşları için korktukları söylenebilir. Bir yandan günün olağan akışı ritim dışında kalırken, diğer yandan genç nesil gelecekleri için endişeli. Anket sonuçlarına göre Almanya'daki gençler ilgi ve desteği özlüyor. Kasım 2020'deki ikinci karantina esnasında , ankete katılan gençlerin yüzde 65'i endişelerinin büyük olasılıkla duyulmadığını veya hiç duyulmadığını söyledi. İlkbaharda sadece yüzde 45'i bu izlenimi dile getirmişti. “GENÇLERİN ENDİŞELERİNİ CİDDİYE ALMALIYIZ” Bertelsmann Vakfı CEO'su Jörg Dräger, çalışmanın sonuçları hakkında “Gençlerin endişelerini ciddiye almak ve bunları ele almak artık acilen gerekli.” dedi. “Pandemi, çocuk ve gençlik politikasındaki açıkları ortaya koyuyor. Korona, birçok gencin sorunlarını ağırlaştırdı.” diye ekledi. Hildesheim Üniversitesinden Tanja Rusack, gençlerin kendilerini etkileyen tüm
alanlarda geniş ve sürekli katılım fırsatlarına ihtiyaç duyduklarını vurguladı.
KARANTİNADA GENÇLERİN GELİŞİMLERİNDEKİ AÇIKLIK DAHA BÜYÜK
aramaktır. Ve bu kesinlikle şu anda mümkün olmayan şey.” diye sözlerine devam etti.
Diğer gençlik ve eğitim araştırmacıları, geçtiğimiz haftalarda defalarca bunun için çağrıda bulundular. Potsdam eğitim araştırmacısı Wilfried Schubarth Tagesspiegel'de yer alan haberde “Demokratik karar alma süreçleri, şeffaflık ve gerçek tartışmalar, hala sorunların üstesinden gelmenin ve krizlerden daha güçlü çıkmanın en iyi yoludur.” dedi. Korunmasız çocuk ve ergen gruplarına da koçluk ve okul sosyal hizmet uzmanları aracılığıyla destek verilmesi gerektiğini belirtti. Çalışmanın sonucu; gençlerin korona döneminde okul çocuğu, stajyer veya öğrenci rollerine indirilmek istemediklerini gösteriyor. Gençlerin görüşüne göre, akranlarıyla temastan vazgeçmeleri, organize edilen boş zaman etkinlikleri ve kişisel gelişim fırsatları ne tartışılıyor ne de tanınıyor.
Uzun vadeli karantinanın etkilerine yönelik, eğitim ve gençlik araştırmacıları defalarca gençler arasındaki gelişim açıkları (Entwicklungsdefizite) konusunda uyardılar. Berlin Freie Üniversitesinde okul ve öğretim araştırması profesörü Bettina Hannover, Tagesspiegel’e çocukların ve gençlerin okul materyallerine ek olarak gelişim görevleriyle de baş etmek zorunda olduklarını söyledi.
Aynı zamanda birçok genç, ebeveynlerinin aşırı stresli olduğunu deneyimledi. Birçoğu, özellikle okuldan mezun olmak üzereyken, gelecek ile ilgili plan yapma yeteneğinden de yoksun.
Bertelsmann Vakfı, 2019 yılında, “Children’s Worlds +” çalışmasında, gençlerin büyük bir kısmının “ciddiye alınmadıklarını” ve “yeterince dahil olmadıklarını” hissettiğini gösterdi. Dräger, “Federal Aile İşleri Bakanlığı'nın gençlik duruşması veya hâlihazırda talep edilen bir çocuk zirvesi, siyasetin doğru sinyalleridir.” dedi.
GENÇLER SOSYAL İLİŞKİLER KURAMIYORLAR
Akranlarıyla fikir alışverişinde bulunmanın özellikle ergenlik döneminde önemli olduğunun altını çizdi. “Diğerlerinin de değiştiğini ve benzer sorunlarla mücadele ettiğini görmek önemli. Düşük bir ruh hâlinden çıkmak için çocuklar ve ergenler, benzer korkuları ve endişeleri olan akranlarına ihtiyaç duyarlar.” dedi.
Berlin Humboldt Üniversitesinden psikolog ve bilim insanı Julia Asbrand, “İnsanlar sosyal varlıklardır ve yalnızca çekirdek ailede işlev görmezler.” dedi. Gençlerin görevi ve amacı, kendilerini ayırmak, yani aile dışında da sosyal bağlantılar
“ÇOCUKLAR TEMELDE ÇOK UYUMLU VE ONARICI YAPIYA SAHİPLER” Würzburg Üniversite Hastanesi Çocuk Ve Ergen Psikiyatrisi Akıl Sağlığı Merkezi Direktöü Marcel Romanos, 10 ile 18 yaş arasındaki yaş aralığının, yaşamın özellikle savunmasız bir aşaması olduğunu açıklıyor. “Bu yaş aralığında çok şey gelişiyor: fiziksel, hormonal, zihinsel olarak. Ergenlik döneminde, depresyon, duygusal bozukluklar ve kendine zarar verme davranışı gibi bazı psikolojik hastalıkların riski artar.” diyen gençlik psikiyatristi, kayıp bir “Corona neslinden” bahsetmenin ise abartılı olduğunu düşünüyor. Romano, “Çocuklar temelde çok uyumlu ve onarıcı yapıya sahipler.” diye açıklıyor. Örneğin şu anda sosyal medya veya video oyunları aracılığıyla arkadaşlarla fikir alışverişi yapmak mümkün ve tek başına açık havada da spor yapmak mümkün.
GENÇLIK
30 Nisan 2021
20
Köln ve Rhein-Neckar-Saar Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması Birincileri Belirlendi IGMG Köln Bölgesi İrşad Başkanlığı tarafından düzenlenen Kur'ân-ı Kerîm yarışmasında bölge birincileri belli oldu. Mannheim Fatih Camii’nde de Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması düzenlendi.
İ
slam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları (IGMG) Köln Bölgesi İrşad Başkanlığı tarafından düzenlenen Kur’ân-ı Kerîm yarışmasında bölge birincileri belli oldu. Büyükler ve küçükler kategorisinde gerçekleşen yarışma IGMG Köln Fatih Camii’nde yapıldı. Kovid-19 tedbirlerine titizlikle uyan cami yönetimi, yarışmacıların aynı anda camide bulunmamalarına dikkat etti ve yarışmayı sosyal medya hesabından canlı yayınladı. IGMG Köln Fatih Camii İmam Hatibi Bahattin Arsoy’un yönetimiyle yapılan şubeler arası yarışmaya toplam 21 çocuk iştirak etti. Jüri başkanlığını Düsseldorf Bölgesi Oberhausen Akşem-
seddin Camii İmam Hatibi Hasan Yeşilırmak’ın üstlendiği yarışmada, Kur’an tilavet yarışması Türkiye birincisi Hasan Sadıki ve Hessen Bölgesi Heiger Şubesi Camii İmam Hatibi Şaban Uluç değerlendirmede hazır bulundu. IGMG Köln Weidenpesch şubesinden Yakup Uysal Kur’ân-ı Kerîm tilavetiyle büyükler kategorisinde birinci olurken, Stolberg şubesinden Muhammed Ekice 248 puanla ikinci, Finnetrop şubesinden Tamer Nemr ise 238 puanla üçüncü oldu. Kur’an yarışmasının küçükler kategorisinde yarışan Finnetrop’tan Abdülaziz Nemr birinci, Siegen’den M.
Emin Türkkan ikinci, Stolberg’den Sait Akbay ise üçüncülüğü kazandı.
yet başkanlarına katılımlarından dolayı teşekkür etti.
Umut Tülüş birinci, Enes Malik ikinci, Sami Yusuf Aslan üçüncü oldu.
BÖLGE BİRİNCİLERİ MAYIS’TA BÖLGELER ARASI ELEMELERDE YARIŞACAK
RHEİN-NECKAR-SAAR
“ÇOCUKLARIMIZIN HEPSİ BİZİM GÖNLÜMÜZDE BİRİNCİDİR”
Her iki kategoride de birinci olan yarışmacılar, 23 Mayıs 2021 tarihinde Düsseldorf Bölgesinde yapılacak bölgeler arası elemelerde Ruhr A, Düsseldorf, Belçika, K. Hollanda, G. Hollanda, İngiltere, Güney Batı Fransa ve Paris bölge birincileri ile yarışacaklar. IGMG Köln Bölge İrşad Başkanı Fevzi Bayrak yarışma sonunda katılımcılara, ailelerine, hocalarına ve cemi-
İslam Toplumu Millî Görüş RheinNeckar-Saar (RNS) Bölgesi Mannheim Fatih Camii’nde Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması düzenlendi. Pandemi sebebiyle sıkı önlemler çerçevesinde düzenlenen yarışma, büyükler ve küçükler olmak üzere iki kategoride gerçekleştirildi. İlginin büyük oldugu yarışmada büyükler kategorisinde Muhammed Furkan Özsağlam birinci, M. Emin Tazeoglu ikinci, Enes Uslu üçüncü oldu. Küçükler kategorisinde ise
Yarışmanın ardından açıklamalarda bulunan RNS Bölge Başkanı Şerif Aslan, “Burada yarışan çocuklarımızın hepsi bizim gönlümüzde birincidir. Avrupa gibi bir yerde kendi kültür ve dinimize sahip çıkabiliyorsak ne mutlu.” ifadelerini kullandı. Çocukların anne babalarına, yetişmelerinde emeği geçen tüm hocalarına teşekkürlerini iletti.
AILE
30 Nisan 2021
Çocuklara Sorumluluk Bilinci Kazandırmanın Yolları Her anne babanın ideali çocuklarını kendine güvenen, sorumluluklarını bilen bir birey olarak yetiştirmektir. Sorumluluk bilinci ise çocukların büyüdüğünde kazanabileceği, öğrenebileceği bir beceri değildir. Yaşama dair diğer değerler gibi sorumluluk bilinci de çocuğun öncelikle anne babasından öğrendiği ve geliştirdiği beceridir. GÜLÜMSER ARSLAN
T
oplumun hiçbir ferdi için kolay değil yaşadığımız hayat. Bedenlerimizin doyup rahata kavuştuğu ancak ruhlarımızın açlıktan kavrulduğu ahir zamanda toplumdaki rolü ne olursa olsun fark etmez, kimsenin işi kolay değil. Ahir zamanın şartlarına rağmen üzerine düşen sorumluluğu özenle yerine getirmeye çalışan Müslüman anne babaların aklında, “Çocuğumu nasıl Müslümanca yetiştirebilirim, geliştirebilirim, terbiye edebilirim?” “Çocuğuma sorumluluk bilincini nasıl kazandırabilirim?” gibi sorular var. Bu gibi sorulara verilebilecek genel geçer cevaplar vardır, fakat öncesinde hatırlatmamız gereken önemli hususlar var. İNSAN YETİŞTİRMENİN MATEMATİĞİ Yemek yapmanın, bir binayı inşa etmenin ya da herhangi bir ürünü meydana getirmenin bir matematiği var da, insanı yetiştirmenin bir matematiği yoktur. Bu yüzdendir ki birçok anne baba “her şeyi denedim, her söyleneni yaptım ama olmuyor!” diye isyan edebiliyor. Babası Peygamber olan bir çocuk hiçbir şekilde iman etmeyebiliyor. Küfrün içine doğan bir başka çocuk ise Rabbini bulup ona secdede melekleri kıskandırabiliyor. Yani mevzu bahis insan olunca iki artı iki dört etmiyor her zaman. İnsan tabiatta kendi türü içinde bir diğerinden farklı özelliklere ve yaradılışa sahip olan tek canlıdır. Parmak izleri bile birbirine benzemeyen insanların, zihinleri, düşünceleri, duyguları, bilinçaltındaki gizli arzuları, mizacı ve karakteri de bir diğerinden farklıdır. Hâliyle her yöntem her çocukta aynı etkiyi yaratmıyor. Hatta bazen ters bile tepebiliyor. Bir diğer mesele ise; çocuk bizim çocuğumuz olsa da aslında o bir kul. Allah’ın kulu. Dünyaya kulluk için gönderilmiş her insan imtihanda ve tabi şeytanın markajında. Biz aileler olarak her şeyi en iyi şekilde yapmış dahi olsak, sonuç bizim istediğimiz gibi olmayabilir. Veya çocuğumuzda görmek istediğimiz meziyetleri hemen değil de, belki yıllar sonra görebileceğiz. Sonuç olarak herkes yalnızca üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekle mükellef. Sonuç ise Allah’ın takdiri.
Çocuğa görevlerini yerine getirmeye veya davranışının sonucunu yaşamaya fırsat tanımak, sorunlarını kendisinin çözmesini sağlamak ona “sen bir bireysin” mesajı verirken onun olgunlaşma sürecine katkı sağlar. SORUMLULUK BİLİNCİNİ AŞILAMAK ÇOCUĞU TANIMAKTAN GEÇER Çocuğuna sorumluluk bilinci aşılamak isteyen anne babaların yapması gereken en önemli ve ilk adım çocuğunu tanımaya çalışmaktır. Eğer çocuk iyi tanınırsa, ona hangi dilin ve yöntemin etki edeceğini tespit etmek mümkün olur. Çocukla doğru iletişim ancak bu yolla kurulabilir. Unutmayalım ki, çocuklar sevdikleri ve hayran oldukları kişileri taklit ederler. Çocuklarımızın söylemlerimizi ve eylemlerimizi dikkate almaları onlarla kurduğumuz duygusal bağın kalitesine bağlıdır. Ebeveyn çocuk ilişkisinde karşılıklı sevgi bu yüzden çok önemlidir. Çünkü sevgi insanı şekillendirir ve birçok kötülükten alıkoyar. SORUMLULUK BİLİNCİNDE ANNE-BABANIN ROLÜ Anne babalar her konuda olduğu gibi sorumluluk kazandırma sürecinde de çocuğa en iyi örnektir. Sorumluluk bilinci yüksek anne babalar bu konuda çocuklarını daha kolay ikna edebilirler. Çocuğa evde
seçim ve söz hakkı tanımak hem ona kendini değerli hissettirir hem de sorun oluştuğunda onu çözmeye yönelik motivasyonunu geliştirir. Bir evde sosyal yaşam düzeni varsa sorumlulukları yerine getirmek kolaylaşır. Gün içinde yemek, ders çalışma, oyun oynama, odayı toparlama gibi vakitler oluşturulursa çocuk neyi ne zaman yapması gerektiğini daha kolay kavrar. ÇOCUĞA DAVRANIŞININ SONUCUNU YAŞAMASINA FIRSAT VERMEK
Anne babalar genellikle çocuklarına ait görevleri üstlenme ve onların sorunlarını çözme konusunda çok aceleci davranırlar. Bu da çocukları sorumluluk almaktan kaçar hâle getirebilir. Ayrıca bu davranışıyla anne babalar çocuklarının kendisini güçsüz hissetmesine de sebep olmuş olurlar. Çocuğa görevlerini yerine getirmeye veya davranışının sonucunu yaşamaya fırsat tanımak, sorunlarını kendisinin çözmesini sağlamak ona “sen bir bireysin” mesajı verirken onun olgunlaşma sürecine katkı sağlar. Çocuk olgunlaştıkça da sorumluluktan kaçmaz. Bu, sorumluluğun olgunluk getirdiği, olgunluğun da daha çok sorumluluk kazandırdığı bir döngüdür. Bu döngüye anne babanın katkısı, öfkelenmek, gürlemek veya çocuğun görevlerini üstlenmekle şeklinde değil; hatırlatmak, desteklemek ve beklemek şeklinde sağlanır.
21
Pusula FIKIH KÖŞESİ Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın egitim@camiahaber.com
Oruç Tutan Özne Olmak Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki, “Oruç, kalkandır.” (Müslim, Sıyam, 162) Evet, oruç bütün kötülüklere, çirkinliklere, alçaklıklara karşı kalkandır. Ancak, bu hadisteki veciz benzetmeyi, iyi analiz edip doğru anlamalıyız. Kalkan, eskiden savaşlarda vücudu korumak için kullanılan bir alettir. Türkçe’de “Kendine kalkan yapmak” deyimi, kendine zarar gelmemesi için bir şeyden veya bir kimseden yararlanmak anlamına gelmektedir. Görüldüğü gibi kalkan, bizzat koruma eyleminin öznesi değil, nesnesidir, araçtır. Asıl özne, kalkanı kullanan insandır. İnsan, kalkanı kullanma bilgi ve becerisinin yeterliliği nispetinde kalkandan yararlanabilir. Kullanmayı bilmeyen ve beceremeyen kimse için kalkan, fazla bir anlam ifade etmez; hatta başına sorun açabilir. Haliyle kalkan, insanın onu değerlendirmesi oranında etkili ve değerli olabilir. Son tahlilde insan, kalkanı kullanarak kendini koruyabilir. Koruma eyleminin beşerî düzlemde öznesi, bizzat insanın kendisi olmaktadır. İnsanın “özne”liği, Allah’ın yaratmasıyla olduğu için elbette, mutlak “özne”lik Allah’a aittir. Orucun kalkan oluşu da böyle olsa gerek. Oruç Allah’ın bize lütfettiği armağanıdır. Ancak, onun fiilen gerçek armağana dönüşmesi, insanın ona yaklaşım biçimine, onu değerlendirme düzeyine bağlıdır. Yoksa, “Oruç tut beni” demekle, oruç insanı tutmaz. Bireyin orucu kaliteli/etkili tutarak kendini tutması/koruması gerekir. İnsan edilgen nesne konumunda değil, özne konumunda olarak bunu başarabilir. O, bütün kötülüklerden kendini koruma potansiyeline fıtraten sahip olduğu için bununla yükümlü kılınmıştır.
"Gerçekte oruç beni tutmaz, ben oruç tutarak kendimi tutabilme gücünü, erdemini kazanırım. " Ayrıca, şayet oruç insanı tutsaydı, oruçlu insanların tamamının aynı şekilde korunup arınmaları gerçekleşirdi. Oysa, ramazanın sonunda herkes, aynı kazanımlarla bayrama ulaşmaz. Belki kimileri, Ramazan öncesinde ne idiyse sonrasında da aynı olabilir, hatta daha kötüleşebilir. Demek ki, gerçekte oruç beni tutmaz, ben oruç tutarak kendimi tutabilme gücünü, erdemini kazanırım. Kalkan gibi orucu da herkes, aynı nitelikte tutamaz. Her birey, kendi gelişmişlik düzeyince oruca anlam yükler, oruca ona göre yaklaşır. Biri, zoraki oruç tutarken, diğeri kendini insanlaştırmanın, dolayısıyla Allah’ın hoşnutluğunu kazanmanın iksiri sayarak zevkle tutar. Haliyle her birey, orucu kendi yetkinliği ve performansı kadarıyla değerlendirebilir. Nitekim her organına oruç tutturan, kendini geliştirip kötülüklerden korunabilirken, diğeri pek kazançlı çakamayabiliyor: “Oruç tutan nice kimse vardır ki oruçtan nasibi sadece aç ve susuz kalmaktır.” (İbn Mace, Sıyam, 21)
AILE
30 Nisan 2021
22
Öze Saygı Duymak İnsanın kendisini geliştirmeye devam ettiği süreçte karşılaştığı temel ihtiyaçların ilk sırasında kendi benliğini tanımak ve verimli bir şekilde varlığından istifade etmek gelmektedir. İnsan açısından önemli olan öz saygı, insan oluşun ayırt edici anlamı, tevazu, değer bilinci ve sorumlulukla gerçeklik kazanır.
FEYZA YILDIZ AKIN Değer bilinci ve öz saygı gibi konular birçok farklı açıdan ele alınabilir, fakat en çok kulak aşinalığı olan “kişisel gelişim” dediğimiz başlık olsa gerek. Kişisel gelişim sürecinde öncelikli hususlardan biridir de öz saygı. Öz saygı olmadan insan aynen şerbeti dökülmemiş baklava veya benzin deposu boş bir araç gibi kendi varlığını kullanamaz hâldedir. Öz saygı dediğimiz konu aslında insanın kendi benliğine saygı duymasından önce kendi varoluşunu kabul etmesidir. Var olduğunu, yaşayan ve etkileşim gücüne sahip olan bir mekanizma olduğunu görerek ve bilerek kendisini kabul etmesidir. Yaşıyor olmanın farkındalığı insanın kendisine saygı duyabilmesinin temel dürtüsüdür. YARADILIŞIMIZDAKI POTANSİYELE ULAŞMAK İnsan olarak her birey kendisine ait olan potansiyeli ile var olur. Bu potansiyel dünyaya geldiğimiz andan itibaren yıllar geçtikçe bireyin kendisini geliştirmesiyle birlikte kademe kademe artarak ortaya çıkar. Kendi içimizde, yaradılışımızda var olan potansiyelimize ulaşmak için tabii ki çalışmak gerekir. Ulaşmak için uğraşlar, çabalar, alın teri, zihin teri gerekir. İnanç, güven, çaba, azim, hedef ve daha da arttırılabilecek birçok gereksinimler vardır. Öz saygı ise potansiyelimize gerçek manada ulaşabilmemiz için ihtiyacımız olan temel duygudur. ÖZ SAYGI EKSİKLİĞİ Hayatta elde ettiğimiz maddi veya manevi kazancımız ne olursa olsun, kendimize olan saygımızda eksiklik olduğunda, içe dönük huzurumuzda boşluklar oluşur. Özümüzde olan saygı ihtiyacımızı karşılamadığımız takdirde öz benliğimizde doyum eksikliği olur. Bu eksiklik ise hayatı nasıl yaşarsak yaşayalım, içe ve/veya dışa dönük burukluk ve tatminsizlik ya-
şatır. Ruhumuzda kavramakta ve tanımlamakta zorlandığımız boş bir yankı gibi. Boşluk ve yankılar kendimizle birlikte öz çevremizi de içine alarak yaşam kalitemizi düşürür. İnsan; güler, eğlenir, gezer, duygusallaşır, ağlar, kazanır, kaybeder, çoğalır, keşfeder, biriktirir, harcar, her ne olursa olsun, her ne yaşarsa yaşasın, kendisine, kendi varlığına saygısı olmadığı sürece, kendi benliğinden tatmin olamaz. Öz saygı içsel bir faktördür. Hayat şeker tadında yaşansa bile öz saygı eksikliğinin yaşattığı boşluk ağız tadını bozar. ÖZ SAYGIYI ARTTIRMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR? İnanç, daima her konunun içinde temel bir direktir. Öz saygı ile inancın bağdaştığı nokta maneviyatımızla ilgilidir. İnsanın öncelikle kendine saygı duymayı “hak ettiğine inanması” gerekir. Yapısal olarak hak etme duygusu en kuvvetli güç ve motivasyon kaynağıdır. Aslına bakarsanız, felsefi açıdan derinleşirsek, insanın kendisine duymayı başardığı saygı Allah tarafından bir lütuftur. Dünyadaki her insan özüne saygıyı duyması gereken konumdadır. Yaratılanlardan en üstün varlık olma şerefine nail olmanın karşılığı özümüze saygı duyduğumuz bir hayat sürdürerek Allah’a daima şükranlarımızı iletmektir. •
Kendi kendimize saygı duymayı hak ettiğimize inanmamız, kendimize o saygıyı yakıştırmış olmak anlamına gelir. Bunun kendimizde yaratacağı etki çevremizdeki insanlarda da gün geçtikçe hissedilir ve artık adım adım öz saygımızı hem kendimiz hem de toplumda var oluşumuz adına güçlendirmeye başlarız. Öz saygıya sahip olmanın getirilerinin farkında olmak (gerekirse yokluğundaki olumsuzlukları fark ederek) kendimizi bu konuda geliştirmemizde yardımcı olur ve bize farkındalık kazandırır.
•
Bugün hangi konumda oluğumuzu bilmek de farkındalıktır. Bugünden faydalanabilmek için, geçmişte öz saygımız ile neler yaşadıysak bunları bir öğrenim olarak algılayarak kabul edip, değiştiremeyeceğimiz geçmişimize takılmamıza engel olabiliriz. Bugün tüm deneyimlerimiz, bilgilerimiz ve analiz ettiğimiz ihtiyaçlarımıza baktığımızda “öz saygım ne durumda?” sorusu bize asıl farkındalığı ve anda kalmamızı sağlar. Yapılabilecek başka bir şey ise kaçmamaktır. Bazen hafife almak bir şeyin sorumluluğundan aslında kaçma tekniğidir. Veya bilirsiniz, şuna benzer
tabirler vardır “bunlar hep boş iş” gibi. Böyle bir tutum faydası noksan olan bir tercihtir. Bir ihtiyacın olmasını kabul etmek erdemliktir. Nefsimize ağır gelen konularla yüzleşmek yalnızca bireyin sorumluluğundadır. Öze saygıyı güçlendirmek için gerekeni yapmaktan kaçmamak ve yetişkin gereksinimiyle sorumluluk alabilmek gerekir. Koçluk bireye müdahale etmeden, kendisini fark etmesini, tanımasını ve devamında ihtiyaç duyduğu değişim ve/veya gelişim için ilerlemesini sağlayan teknikler içeren bir destek yöntemidir. Öz saygıya sahip olmak kapılar
açar. Huzur, mutluluk, saadet gibi dileklere ulaştırır. Gerçek manada edinilen öz saygı hayatta başarılara ulaştırır. Var olmanın ve kendimizden razı olmanın doyumuna ulaştırır. Bu ramazanda kendimize yapabileceğimiz hayır ve ibadet olarak öz saygımız üzerinde çalışarak ibadet etmeye niyet edelim. Bu dünyaya gelip, var edilmenin hakkını verenlerden ve şükründe olarak Allah'ın rızasını kazananlardan olalım. * Feyza Yıldız Akın, profesyonel koçluk yapmaktadır. E-mail: feyza.y.a@hotmail.com, LinkedIn: Feyza Yıldız Akın, İnstagram: @feyzayildizakin
Aşağıdaki sorular konuyu ve kendimizi kale alarak cevapladığımız takdirde fayda gösterir: •
“Kendime saygı duymak” dediğimde aklıma neler geliyor? Hissettiğim duygu ve düşünceler neler?
•
Kendime saygıyı hak ettiğime inandıracak elimde ve hayatımda neler var?
•
Yarınlarımda özüme saygımda nelerin farklı olmasını istiyorum?
•
Öz saygısını kazanmış bir ben nasıl biridir?
•
Bunlara ulaşabilmem için hayatımda neler yapmam, neleri değiştirmem, neleri düzeltmem gerekiyor?
•
Bunları gerçekleştirmem için ihtiyacım olan sorumluluk bilincini nasıl elde edeceğim?
•
Şimdi, şu an ne yapmam faydalı olur? İlk adımım ne olacak?
•
Kendime olan öz saygımı hangi anlarda neler yaparak daima hatırlarım?
HAYAT
30 Nisan 2021
Kovid-19 Aşısı Ve Testi Orucu Bozar Mı?
Tefsir Köşesi Prof. Dr. Saffet Köse tefsir@camiahaber.org
Kur’ân-ı Kerîm’in Özellikleri (2) Kur’ân-ı Kerîm’in kendisini tanımladığı öğüt, şifa, rahmet ve hidayet (10/57; 17/82) kavramları üzerinden konuyu değerlendireceğiz.
Ramazan ayının gelmesiyle birlikte aşı ve korona testi konusunda yeni bir problem ortaya çıktı. O da oruç tutan bir Müslüman’ın oruçlu iken aşı yaptırması veya testten geçmesi hâlinde orucu bozulur mu, bozulmaz mı meselesidir. M. HULUSI ÜNYE Dünyayı âdeta esir alan Kovid-19 virüsünün sebep olduğu ölümcül salgının tedavisi için dünya çapında sağlık alanında çalışma ve araştırmalar yapanlar büyük bir gayret ortaya koymaktalar, birbirlerine ilmi ve tecrübi anlamda destek vermekteler. Bu cümleden olarak koruyucu ve insan vücudunun bağışıklığını güçlendirecek aşı bulma çalışmaları yapıldı, yapılıyor. İnsanlığın hizmetine sunulan bu aşılar hakkında lehte ve aleyhte birçok spekülasyon senaryolar ortaya atıldı. Ancak gerek Dünya Sağlık Örgütü gerekse devletlerin yetkili sağlık merkezleri bu spekülasyonlara aldırmadı ve mevcut aşıların insanlara ulaştırılmasının önemine dikkat çektiler. Şu anda milyonlarca insan aşılamaya tabi tutuldu. ORUÇLUNUN DURUMU Ramazan ayının gelmesiyle birlikte aşı ve korona testi konusunda gündeme gelen konulardan biri de oruç tutan bir Müslüman’ın oruçlu iken aşı yaptırması veya testten geçmesi hâlinde orucun geçerli olup olmayacağı konusu oldu. Bu sorunun cevabı mahiyetinde başta İslam Toplumu Millî Görüş Din İstişare Kurulu olmak üzere birçok resmî ve özel fetva kurulları fetvalar yayınladılar. Konunun önemine binaen bu yazımızda oruç ibadetinin tarifi, müddeti, orucu bozan şeyler nelerdir, dolayısıyla Kovid-19 aşısı ve testi orucu bozar mı sorularına bir daha cevap vereceğiz. Oruç, İslam’ın beş temel ibadetinden birisidir. Farziyyeti Kur’an, sünnet ve icma ile sabittir, muhkem ve kadim bir ibadettir. Oruç ibadeti, ramazan ayında ve günün gündüz vakitlerinde eda edilir. Her günün fecr-i sâdık dediğimiz tan yerinin beyazlığından başlar, güneşin batmasına kadar devam eder. Kur’an¹ ve hadîs-i şerifteki² tarife göre oruç; yemek, içmek, cinsel ilişki ve bunların kapsamına giren şeyler sebebiyle bozulur. Yeme ve içme anlamında değerlendirilecek bazı şeylerin de orucu bozacağı ifade edilmiştir. Bir örnek Efendimiz (a.s.)’ın şu hadîs-i şerifidir. “Oruçlu kimse kendisine hâkim olamayarak kusarsa ona kaza gerekmez. Her kim de kendi isteği ile kusarsa orucunu kaza etsin.”³ Kendi isteği ile kusmanın anlamı, mideye elle veya başka bir şeyle müdahale ederek kusmayı sağlamaktır. O da orucu bozar.
Sahabe ve Tabiin döneminde orucu nelerin bozmayacağına dair çok sayıda örnekler vardır. Örneğin İbn Abbâs (r.a.), yutmaksızın küçük bir yiyeceği çiğnemenin orucu bozmayacağını bildirmiş, İbn Mes’ûd (r.a.) oruçlunun güne başlarken saçını yağlayıp taramasını tavsiye etmiş ve Enes (r.a.) oruçluyken küvet benzeri bir yerde su içinde serinlediğini haber vermiştir. Tâbiîn’den Hasan el-Basrî (r.a.) harareti gidermek için ağzı su ile çalkalamanın orucu bozmayacağını söylemiştir. Yine Tâbiîn’den İbn Sîrîn (r.a.) oruçluyken yaş misvak kullanılabileceğini söylemiş, tadını hissetmenin orucu bozup bozmayacağını soran bir kişiye de “abdestte ağza su verirken de suyun tadını hissedersin (ama oruç bozulmaz)” cevabını vermiştir.⁵ Müçtehit âlimlerimiz ise, naslarda ve sahabe uygulamalarında orucu bozan veya bozmayan hususlar hakkında verilen bilgilere kıyaslar yaparak ya da “sıyâm” kelimesindeki “imsak” anlamından hareketle hükme varmaya çalışmışlardır. Buna göre, gerek doğal yollardan gerekse sonradan açılan bir yoldan herhangi bir maddeyi mideye ulaştırmanın orucu bozacağı konusunda İslam âlimleri arasında ittifak vardır. VÜCUDA GİREN ŞEYLERİN ORUCU BOZMASI Ancak tabii yollar dışında vücuda giren şeylerin orucu bozup bozmayacağı konusunda görüş ayrılıkları vardır. Yani vücutta açılan bir menfez yoluyla içeriye girdirilen bir madde ağız ve burundan alınan bir madde gibi mi kabul edilir? Yoksa farklı mıdır? Müçtehitlerin bir kısmına göre, menfez farkı gözetilmez, vücuda giren bir şey kasıktan boğaza kadar olan karın boşluğuna ve oradaki organlara (cevf’e) ulaşıyorsa veya kafatası boşluğuna (dimağa) ulaşırsa oruç bozulur. Diğer bir kısım müçtehitlere göre ise, vücuda sadece tabii menfezlerden giren maddeler orucu bozar, tabii olmayan menfezlerden vücuda girenler ise orucu bozmaz. İmam Ebû Hanîfe (r.h.m.)’a göre, vücudun herhangi bir yerinde oluşan yara veya açılan bir menfez yoluyla vücuda girerek “cevf”e ya da “dimağ”a ulaşan maddeler orucu bozar.⁶
ORUCU BOZMA KASTI VE BİLİNCİ
İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre tabii olmayan menfezlerden vücuda giren maddeler orucu bozmaz. Ancak tabii olmayan yollardan vücuda bir şey girmişse ve cevf’e ya da dimağ’a ulaşmamışsa, İmam Ebû Hanîfe’ye göre de oruç bozulmaz.⁷
Kur’an ve hadîs-i şeriflere orucu bozan şeylerden cinsel ilişki dışındaki yiyecek ve içeceklerin temel karakterleri; besleyici, keyif verici, güçlendirici, uyarıcı olmalarıdır. Ayrıca orucu bozma kastı ve bilinci de olmalıdır. Çünkü “Unutarak bir şey yiyip içmek, yıkanmak, ağza su almak, misvak kullanmak, sürme çekmek, eşini öpmek, ihtilam olmak, yağlanmak, koku sürünmek”⁴ gibi pek çok hususun orucu bozmayacağı bildirilmiştir.
Şâfiî mezhebine göre, vücuda doğal yollardan alınmayan bir şey, aynıyla cevf’e ulaşmıyorsa, alınan şeyin kokusunun, sıcaklığının veya soğukluğunun hissedilmesine itibar edilmiyor. Cevf’den maksat ise, dimağ, karın boşluğu, bağırsak ve mesane (idrar torbası)dir. Bu yerlere aynıyla ulaşan maddeler orucu bozar. Ama cevf’e ulaşmayan ve adalelerde kalan ilaç veya başka maddeler orucu bozmaz. Ayrıca cevf’e
giren maddenin gıda olması da gerekir. İçeri giren şey gıda değilse oruç yine bozulmaz. Bundan dolayıdır ki, kulağa damlatılan ilaç dimağa ulaşsa da gıda olmadığı için orucu bozmaz.⁸ Mâlikî mezhebine göre, ağız, burun, göz ve kulaktan giren maddeler boğaza ulaşıyorsa oruç bozulur. Ulaşmıyorsa oruç bozulmaz. Vücudun alt kısmından verilen şeyler ise, mideye ulaşıyorsa oruç bozulur, aksi takdirde oruç bozulmaz.9 Fitil kullanmak, karında açılan delikten verilen sıvı veya katı maddeler mideye ulaşmadıkça oruç bozulmaz. Hanbelilere göre ise, dışarıdan giren madde mideye veya mideye yolu olan dimağ ve boğaz gibi bölgelere ulaşırsa oruç bozulur. Mide veya mideye yolu olan bölgelere ulaşmazsa oruç bozulmaz.10 Ömer Nasuhi Bilmen, Osmanlı devleti zamanında Fetvahane tarafından bu konudaki verilen fetvayı naklederek şöyle diyor: “İmam-ı Azam’a göre, cevf’e ve dimağa ulaşan şeyler orucu bozar. İmameyne göre, iğne orucu bozmaz. Doğal bir menfezden içeriye girmeyen maddeler, orucu bozmaz. Yaraya konulup vücudun içine giren ilacın, deri üzerinden açılan bir menfezden içeriye girerek kaybolan demir ve kurşun parçası orucu bozmaz. Dolayısıyla iğne de orucu bozmaz.”11 Bütün bu veriler ışığında baktığımız zaman, salgın hastalıklar için yapılan aşılar, ağrıyı dindiren iğneler, besleyici içeriğe sahip olmayan sırf tedavi maksatlı iğneler, lokal anestezide kullanılan vücudun belli bir yerini uyuşturmak için vurulan iğneler, hastaya herhangi bir sıvı maddesi verilmeden hemodiyaliz yaptırmak, anjiyo ve biyopsi yaptırmak, vücuda merhem sürmek, vücuda ilaçlı bant yapıştırmak orucu bozmaz. Test yapılan çubuk ise, ne ilaçtır, ne gıdadır, ne de boğazdan aşağı inen bir madde taşımamaktadır ve orucu bozmaz. Burada bütün ihtilaflardan kurtulmak için tavsiyemiz, mümkünse bu işlemler iftarla sahur arasında yapılmalıdır. 1. 2. 3. 4. 5. 6.
7. 8. 9.
10. 11.
23
Bakara suresi, 2: 187 Müslim, Sıyam, 30, 1151., Ebû Dâvûd, Savm, 32; Tirmizî, Savm, 25. Buhârî, Savm, 24, 26, 27; Müslim, Sıyam, 12; Tirmizî, Savm, 24, 29, 31, 76; İbn Mâce, Sıyam, 17. Buhârî, Savm, 25. es-Serahsî, el-Mebsût, III, 68; el-Kâsânî, Bedâî‘, II, 93; Kâdîhân, Fetâvâ, s. 102; el-Merğînânî, el-Hidâye, I, 123; Abdurrahmân Şeyhzâde, Mecmau’l-Enhur, I, 241; Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli, İstanbul 1985, s. 292-293. Aynî, el-Binâye, IV, 65-66. Şirbînî, Muğnî, II, 155; Heytemî, Tuhfe, III, 400-402. İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müçtehid, II, 52; Kâdî Abdülvehhab, el-Me‘ûne, s. 466; İbn Cüzey, el-Kavanînü’l-Fıkhiyye, s. 80; Hattâb, Mevâhibü’l-Celil, II, 424; Desûkî, Hâşiyetu’d-Desûkî, I, 524; Ebu’l-Hasan el-Lahmî, et-Tabsıra, II, 743; Kâdî Abdülvehhab, el-Me‘ûne, s. 466 İbn Kudâme, el-Muğnî, III, 121; el-Kâfî, I, 440. Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli, İstanbul 1985, s. 292-293.
Birincisi Kur’ân-ı Kerîm, bir öğüt kitabıdır. Allah, onunla öğütte bulunur (4/58; 16/90; 24/17), öğütleri müminlere fayda verir (51/55), insanlara da onunla nasihat etmek gerekir (10/157). Esasen onun iniş sebebi insanlara öğüt vermektir (2/231). Bunu şu şekilde izah etmek mümkündür. Bir cihazın verimli ve istenilen şekilde çalıştırılabilmesi için onu imal edenin hazırlamış olduğu el kitabına uygun hareket etmek gerekir. Bunun gibi insanın iki cihan saadetini elde edebilmesi de kendisini yaratan Rabbinin verdiği kitaptaki öğütlerine uygun hareket etmesi ile mümkün olabilir. Bunun pratiğini Hz. Peygamber göstermiştir. Kur’ân-ı Kerîm, bireysel ve toplumsal olmak üzere inanç, ahlâk, cehalet ve fikri her türlü hastalığın ilacıdır.
İkincisi, Kur’ân-ı Kerîm, bireysel ve toplumsal olmak üzere inanç, ahlâk, cehalet ve fikri her türlü hastalığın ilacıdır (9/14; 10/57; 17/82; 41/44). Bu bağlamda karakter bozukluğu, nefsin arzularından kaynaklanan sapkınlıklar, inanç ve ahlaki zaaflar dolayısıyla nifak, tereddüt ve fâsıklık gibi manevi hastalıkların tedavi aracı Kur’ân’dır. Önemli olan hastalığın teşhisi, hastanın hastalığını kabulü ve belirlenen reçeteye uygun davranmasıdır. Onun sunduğu reçetede nefsin etkisinde bulunmayanlar için acı ilaç yoktur. Dolayısıyla insan aradığı kalıcı mutluluğa onun gösterdiği helal alternatifler ile ulaşabilir. Buna göre iç huzuru için onun hakikatleri, ışığı ve delilleri en etkili ilaçtır. Önemli olan ona gönlü açmak ve samimi şekilde bağlanmaktır (4/174; 6/104). KUR’AN HİDAYET KILAVUZUDUR Üçüncüsü Kur’an, şirke karşı iman ve tevhidi gösteren bir hidayet kılavuzudur. Ataların dinine körü körüne bağlılığa, gaflete, şeytanın vesvesesi ve tahriklerine karşı Kur’an insan için bir hayat rehberidir. Bir insan için imandan daha değerli bir sermaye ve hazine yoktur. Onun sandığı Kur’an’dır. Onu bulamayan hiçbir şeyi bulmuş sayılmaz. Dördüncüsü, Kur’an insanın yaratılış gerçekliğine (fıtrat) uygun sosyal, siyasi, ahlaki, hukuki, ekonomik, psikolojik yasaları bünyesinde barındıran bir rahmet kitabıdır. “Biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık” (6/38) ayetinde ifade edildiği gibi Kur’ân-ı Kerîm, insanlığın ihtiyaç duyduğu her şeyi ihtiva etmektedir. Önemli olan onun kapısından usulüne uygun şekilde girip ihtiyaçları giderecek yasaları almaktır. Doğrusunu en iyi Allah bilir.
30 Nisan 2021
HAYAT
24
w
BIR AYET
“Şüphesiz ki bu Kur’an, en doğru yola iletir. İyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükafat olduğunu müjdeler.”
BIR HADIS
(İsra suresi, 17: 9 Ayet)
Yorgun Yüreklere Ramazan Rahmeti
M. Hulusi Ünye
m.unye@igmg.org
Tefsirler Ve Mealler
Allah kelamı olan Kur’an’ın kattığı zenginlikler de göz önüne alınırsa, Kur’ân-ı Kerîm’in taşıdığı anlamların, birden çok olduğu anlaşılmış olur.
Bazı âlimler, tefsir ile te’vîlin aynı manaya geldiğini ifade etmiş olsalar da bunlar aynı şey değildir ve tefsir kelimesi te’vil kelimesinden daha geneldir. Tercüme ise, dinî terim olarak, bir kelamın manasını diğer bir lisanda dengi bir tabir ile aynen ifade etmektir. Kısaca tarifleri verdikten sonra neden çok sayıda tefsir var ve mealler neden farklı sorusunun cevabına bakalım. Kur’an ilimlerinden olan tefsir usulünde tefsir çeşitlerine yer verilir. Üç çeşit tefsirden bahsedilir. Rivayet tefsiri, dirayet tefsiri ve işari tefsir. Rivayet tefsiri, Kur’ân-ı Kerîm'in ayetlerini yine Kur'an'ın başka ayetleriyle, Peygamberimizin hadisleriyle ve sahabenin sözleriyle açıklayan tefsirlerdir. Örneğin Taberî Tefsiri bunlardan biridir. Dirayet tefsiri, sadece Peygamberimiz ve ashabından gelen rivayetlerle yetinmeyip bunlarla birlikte dil, edebiyat ve çeşitli bilgilere dayanılarak yapılan tefsirlere denir. Kadı Beydâvî bunlardan biridir. İşari tefsirler ki, bunlara tasavvufi tefsirler de denir. Bazı tefsirlerde rivayet ve dirayet tefsiri verilerinin yanında bir de tasavvuf ilminin verilerine göre işaretlere yer verilir ki, bu tefsirlerin en çarpıcı örneği İsmail Hakkı Bursevi’nin Ruhu’l Beyan tefsiridir. Ayrıca son iki yüz yıl içerisinde yazılmış çağdaş bilimlerin verileri ile Kur’an anlaşılmaya çalışılmış, bilimsel tefsirler de yapılmıştır. Meallerin birbirini tutmayışı sorusunun cevabı ise yukardaki tarifin içinde mevcuttur. Şöyle ki, Kur’an dili olan Arap lisanı çok zengin manalar içerir. Ayrıca Allah kelamı olan Kur’an’ın kattığı zenginlikler de göz önüne alınırsa, Kur’ân-ı Kerîm’in taşıdığı anlamların, birden çok olduğu anlaşılmış olur. Kur’an’dan anlaşılan birçok manadan kendisine uygun olanı kitaplaştıran tefsir ve tercüme sahiplerinin bu tercihleri sebebiyledir ki, meallerin tamamı aynı metni taşımaz, ufak tefek farklılıklar da bundan dolayı oluşur. Allah her şeyin en iyisini bilir. 1.
Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü: 213214. 2. Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü: 214.
(Târîhu Bağdâd, VIII, 239; Kenzü‘l-ummâl, 2258; Mevsûa, I, 221)
Fıkıh Köşesi
Kur'an tefsirleri niye bu kadar çok? Mealler niye birbirini tutmuyor? şeklinde çok sorular yöneltiliyor. Bugün bu konuya değineceğiz. Tefsir, kelimesi Arapça bir kelimedir. Sözlükte beyan etmek, keşfetmek, aydınlatmak ve üzeri kapalı bir şeyi açığa çıkarmak demektir. Dinimizde ise, Kur’ân-ı Kerîm’in manalarını keşfetmek, ondaki müşkil ve garîb lafızlardan kastedilen şeyi beyan etmek, demektir.1 Te’vil kelimesi de açıklamak ve beyan etmek anlamını ifade eder. Dinî ıstılahta ise, Kur’anî ifadelerden görünürde birbiriyle uyumlu iki ihtimalden birine manayı yöneltmek, ayete muhtemel manalardan birini vermektir.²
“Rabbıyla konuşmak isteyen Kur‘an okusun.”
Beklendik misafirler vardır hayatımızda. Gelişlerini özlem ve hasretle bekleriz. Bir de beklenmedik misafirler vardır. Çat kapı gelirler. Ya da biz öyle sanırız. “Ansızın geliverdi” deriz. HABIP YAZICI
B
eklendik misafirler vardır hayatımızda. Gelişlerini özlem ve hasretle bekleriz. Ya da korku ve çaresizlikle. “Ah bir gelse”, “az kaldı az”, “bugün yarın gelir” ya da “şafak saymaya başladık”, “bekliyoruz...”, “eyvah eyvah...” gibi ifadelerle dökeriz duygularımızı kelimelere. Bir de beklenmedik misafirler vardır. Çat kapı gelirler. Ya da biz öyle sanırız. “Ansızın geliverdi”, “hiç hesapta yoktu” ya da “ne olduğunu anlamadık” gibi anlamsız reflekslerle karşılarız misafiri. Bir şok etkisi yaratırlar bizde. En şok edici “ölüm”dür. Ya da çok büyük heyecan. “Nereden çıktı bu böyle”, “gözlerime inanmıyorum” gibi cümleler dökülür dillerimizden. İşte böylesi bir misafiri karşıladık bu yılda. Geleceği belli ama belli ki unutulmuş. Geleceği biliniyor ama belli ki hasreti gönüllere düşmemiş. Ya da geleceği belli ve sevdalıları yollarda, gözleri ufuklarda, kulakları ulaklarda... Ramazandan bahsediyorum. Ramazan-ı şeriften. RAMAZAN TAM ANLAMIYLA BİR “TANRI MİSAFİRİ” Beylik cümleler edip itibar katmaya çalışmak değil niyetim. Buna ne benim ne de kelimelerin gücü yeter. Misafirimizin itibarı kendinden menkul. Ya da daha doğru ifade ile “Sahibi’nden”. O tam anlamıyla bir “Tanrı misafiri!” Rabbimizin her yıl yenilemek için ruhlarımıza ve bedenlerimize üfürdüğü “ruh”. Bir yıl boyunca alışkanlıkların baskısı altında kalıp kendisi olmaya yabancılaşan, sıratı müstakim üzere yol tutmuşken patinaj yapan, yoldan sapan ve belki de kaza yapan ruhlarımızın ihtiyaç duyduğu ilahi bir nefha!
İtibarı sahibine nisbetle alî bir iklim. İçerisinde hiçbir çelişki ve şüphe barındırmayan mübarek, kerim ve mübin Kur’an’ın nazil olduğu rahmet ayı.
tutarken kendimizi tutarız. Sadece ağzımızı ve midemizi değil gözümüzü, kulağımızı ve nefsimizi de tutar, sınırlar ve disipline ederiz.
Kadri Kur’an’la tespit edilmiş, içe- AKŞAM İFTAR EDEBİLECErisinde sayısız salih amel imkânı ĞİNİ BİLMEK ŞÜKÜR SEBEbarındıran bin aydan daha hayırlı BİDİR “Kadir Gecesi” ile taçlandırılmış bir arınma vesilesi. Sabah nama- Akşam iftar vakti olunca sofrası zıyla başlayan ve gece namazıyla yiyeceklere dolacak bizim için, mühürlenen iftar edebilevakit şuuruceğini bilmek nun teravih Oruç tutarken kendi başına ile kulluk ve kendimizi tutaşükrü eda taatin ikrarıedilemeyecek na dönüşmüş rız. Sadece ağzıbir nimet demüstesna ğil midir? Ya mızı ve midemizi iftar edemehâli. Yiyedeğil gözümüzü, yenler! Her namazda cek bir şeyi okunan Fa- kulağımızı ve olmadığı için tiha ve sureüç gündür lere eklenen nefsimizi de tuoruç tutan Yasinler, hayaşlı bir teytar, sınırlar ve timler, muzenin kendik a b e l e l e r. . . disipline ederiz. sini ziyarete Kur’an’la gelen yardım olan hayati gönüllüsüne ilişkimizi yeniden fark edip oku- “üç gündür oruç tutuyorum. Yimalarımızı artırıp, tecvid ve ter- yecek hiçbir şeyim yok. Dün gece tile riayet ettiğimiz; ezberlerimize Rabbime şikâyette bulundum. Şaen azından bir ayet ya da bir sure yet yarın bana birşeyler göndereklediğimiz azık toplama günleri. mezsen bir daha senin için oruç tutmayacağım dedim.” yakarışınORUÇ TUTARKEN KENDİ- da gizli “açlığın” sırrı. MİZİ TUTARIZ BİZİM İÇİN SUSUZ KALRamazan olurda Peygamber ol- MAK NE KADAR TERBİYE maz mı? Yunus’ça ifade ile “Mu- EDİCİ OLABİLİR? hammed dünyaya dindir imandır.” Bize ramazandan haber Sahi bizim onlardan neyimiz fazveren, bize kulluğu öğreten, bize la? Ya da onların bizden neleri Allah’ı dinini ve gaybı bildiren eksik? Temiz suya musluğunu Peygamberimiz olmadan nasıl açarak ulaşabilen ve suyu yaldızramazan olur. Teravihlerde mü- lı cam bardaklardan içen bizim kemmel bir uyum içerisinde bir için susuz kalmak ne kadar terbestekâr titizliğinde hep bir ağız- biye edici olabilir ki? Sahi nedir dan getirdiğimiz salavatı şerife- susuzluk? Bizim tanımadığımız lerle minnetimizi arz ederiz yüce bir duygu daha. Susuzluğu kiloResule. Namazları onun kıldığı metrelerce yolu su getirmek için gibi kılar, orucu onun tuttuğu gibi giden ve bir su birikintisinden tutarız. Ya sadece açlıksa oruçtan kabını dolduran kardeşlerimiz payımıza düşen? Bu duygu ile bilirler. En uç örneği ise açlık ve sarılırız onun tavsiyelerine. Oruç susuzluktan takati kalmamış, yü-
züne konan sinekleri kovmaktan aciz, az ötesinde ölmesini bekleyen akbabanın varlığını bile tehdit olarak fark etmeyen Afrikalı çocuğun fotoğrafında belirginleşir yüreklerimizde. Kan içimize akarken göz yaşı olur düşer gözlerimizden. Ramazanda iftar sofraları kurulur. “Samanyolunda”! Efendimizin duasıdır: “Sofralarınızda oruçlular iftar etsin!” Dolar sofralar oruçlularla. Dualar, dualar. Aminler karışır dualara ve mühürler her bir duayı yüreklere, zihinlere ve Rabbin merhametine! PANDEMİ ORUÇLUYA İFTAR ETTİRMEYE ENGEL DEĞİL Pandemi dönemi oruçluya iftar ettirmenin önünde bir engel değil. Annemize, babamıza, oğlumuza, kızımıza açalım sofralarımızı. Onlar da oruçlu. İkramlarımızda aşırıya kaçmayıp ölçülü olalım. “Bazen iftar edecek hurma da bulamazdık” itirafı, sahabe ikliminde iftar sofrasının tek katığının su ve hurma olduğunu anlatmaya yeter de artar bile. Sofralarımıza bir tabak da iftar edemeyen kardeşlerimiz için koyalım. Onlar için ramazan ayı boyunca tasarruf edip Kadir Gecesi’nde ya da bayram öncesinde infak edelim. Kârlı yatırım yapmak isteyen bir tüccar gibi. Ramazan her hasenenin 2,5,7,100 kat daha fazla karşılanacağı bir bereket ayıdır. Bu şuurla kendimizi ramazan rahmet nehrinin 30 günlük kayıtlı akıntısına bırakalım. Akıntıya karşı yüzmeyelim. Bırakalım başı rahmet ortası mağfiret olan bu rahmet nehri bizim cehennemden azad olup cennete varmamıza vesile olsun. “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere girin cennete.” Ramazanı şerifiniz mübarek olsun!
30 Nisan 2021
KÜLTÜR & SANAT
25
Dindarlığın Hayattaki Tezahürü Olarak
Ramazan Gelenekleri Eskiden ramazan hakikaten sultanlık şanına yakışır bir şekilde geçirilirdi. Bu ayda oruç, teravih, fitre gibi dinî vazifelerin yanı sıra pek çok gelenek oldu. Bu gelenekler arasında oruç vermek, oruç satmak, diş kirası, ramazaniye ve ramazaniyelik, ramazan nükteleri ve ramazan manisi gibi gelenekler önemli bir yer tutardı.
İLHAN BILGÜ
A
hh şu eski zamanlarda şu şöyleydi bu böyleydi diye sitayiş ve hayıflanmak yok mu, beni hep kahreder. Madem ki bu kadar övgüyü hak ediyor, kendimizin yapamayışına da üzülüyoruz, o zaman geçmişin hikâyesini niye anlatıyoruz ki? Bu soruyu hep sorarım. Kendi kendime verdiğim cevaba bazen kendim de ikna olmazsam da, cevabın bizzat kendi kayıtsızlığımızdan kaynaklandığını düşünürüm. Meselâ, şu ramazan geleneklerimiz. Belki bazen çocukluğumuzda bizler de aynı geleneklerin bir kısmına şahit olduk. Buna rağmen bugün o geleneklerimizi yaşatamıyorsak, suç geçmişin değildir elbette. Ama suçlu aramaya da gerek yok diye düşünüyorum. Hadi gel, asıl söylemek istediğin nedir, diyecek olursanız, geleyim… Eskiden ramazan ayı bütün ayların sultanıydı. Hakikaten sultanlık şanına yakışır bir şekilde geçirilirdi. İnsanların hayatında dopdolu bir yeri vardı. Oruç, teravih, fitre gibi dinî vazifelerin yanı sıra bu vazifelerin toplumda tezahürünü ortaya koyan gelenekler de yaşatılırdı. Burada bir iki örneği vermekle yetineceğiz. Meselâ bir “oruç vermek”, “oruç satmak” geleneği vardır. “Diş kirası” geleneği vardır. “Ramazaniye” ve “Ramazaniyelik”, “Ramazan Nükteleri ve Ramazan Manisi” geleneği vardır ki, iftariyelikleri de hatırlamadan olmaz. ALINIP SATILAN ORUÇ İftariyelikten ve ramazaniyeliklerden başlamak isterdim amma, önce, ailelerin oruçla mükellef olmayan küçük çocukları oruca alıştırmak gayesiyle uyguladığı geleneklere bakmayı tercih ettim. Hani oruç vermek, oruç satmak diye geleneklerimiz var(mış) dedik ya, orucun verilişi, satışı olur mu ki, demeyin. Var, olmuş ve güzel de olmuş(tu). Şöyle ki: Evimizde, ailemizde ve belki de komşumuzda mutlaka küçücük sabiler vardır. Ve bu sabiler oruç tutmak için çırpınıp dururlar. Uyumaları gereken geceleri, sahura kalmak
için can atarlar. Onlar da büyükleri gibi yemek ve içmekten uzak durmaya çalışırlar. Lakin büyükleri bu miniklerin çabasını boşa çıkarmazlar. Ağabey, abla, dede, amca, dayı, tey-
Meselâ bir “oruç vermek”, “oruç satmak” geleneği vardır. “Diş kirası” geleneği vardır. “Ramazaniye” ve “Ramazaniyelik”, “Ramazan Nükteleri ve Ramazan Manisi” geleneği vardır ki, iftariyelikleri de hatırlamadan olmaz.
ze, hala, hatta, komşu amca ve teyzeler onlara tuttuğu her oruç karşılığında para dahil hediye verirdi. O minikler bazen “Tutmayacağım işte. Ohhh, su içtim işte” diye caka satsalar ve inat etseler de yine de büyüklerinden oruç siparişi alırlardı. İşte bu minikleri oruca alıştırmak için yapılan bu gayrete “oruç vermek” denilirdi. Merasimin asıl boyutu, oruç tutulduktan sonra iftar vaktinde olurdu. Orucunu tutan minikler, kim adına oruç tuttuysa iftarını o kimsenin yanında yapar, büyüklerin elini öperek hediyesini de alırdı. Bu gelenek küçükleri oruca alıştırmak için güzel bir gelenekti. Amma o minikler bir başka hile yoluna daha baş vururlardı ki, ilk tuttukları orucu büyüklerine satarlardı. Öyle ki, bazen açık artırma usulü, bu ilk oruçlarının bedelini yükseltirler, ya da, birkaç kişiye birden satarlardı. İşte bu geleneğe de oruç satmak geleneği denilirdi. Çocuklar, böylece oruca, açlığa ve susuzluğa mecbur olmadıkları hâlde alışır ve ramazan ayının kadrini bilirlerdi. DİŞ KİRASI İftariyelik ve ramazaniyeliklere geçmeden önce “diş kirası” geleneğine değinmek yerinde ola-
caktır. Bu ramazan geleneğine göre, zengin olan kimseler, evlerine davet ettiği fakir ve garibanlara teşekkür etmek ve onların duasını almak için altın ya da para verirlerdi. “Hoş geldiniz, ikramımı kabul ettiniz, dişleriniz yoruldu.” dercesine misafirlerine diş kirası öderlerdi. Bir zamanlar bu gelenek zengin misafirlere hediye verilmek gayesiyle sürdürülmüş, amma, Sultan 2. Abdülhamid devrinde bu gelenek sadece yoksul ve garibanlara uygulanmış. Gelelim iftariyelik ile ramazaniyeliklere. İftariyelik, iftar açmak için, hurma, peynir, zeytin ve reçellerle pidelerden oluşur. Ramazaniyelik de, ramazan ayında yenilmek üzere alınan yiyeceklerdir. Diyeceksiniz ki, o zaman, ramazan dışında alınan yiyeceklere de meselâ, recep ayında alınan yiyeceklere de recebiyelik denilir. Hayır öyle değil işte. Çünkü, ramazaniyelik ve duruma göre iftariyelikler genel olarak, bu ayın bereketinden istifade etmek niyetiyle, yoksulların, garibanların ve misafirlerin düşünülerek alındığı yiyeceklerdir. Ramazaniyeliklerin çok büyük bir bölümü yoksullar ve garibanlar içindir. Hasene’nin Ramazan Kumanya Kumanyası işte bu geleneğin bugün de devam ettirilmesi bakımından çok güzel bir çalışma örnekliği ortaya koymaktadır. Ramazan kültürü bir de ramazan nükteleri diye gelenek oluşturmuştur. Bir nevi bugün fıkra dediğimiz şey bu. Buna bir misal vererek konumuzu noktalayalım: Birkaç memur, bir ramazan günü, amirlerinin canını sıkmak gayesiyle, iftara yakın bir saatte aniden amirlerinin evinde iftar yapmaya karar vermişler. “Amirim, Allah’ın izniyle iftara sendeyiz, inşaallah!” demişler. Amir şaşırmış, amma “Yarın gelin!” de diyememiş. Evde sadece kendisi ile hanımına yemek varmış. Hemen eve koşup ne yapacağız diye sormak için "Hanım, bu iftara misafir baskını var" demiş. Hanım ise gayet sakin bir şekilde: "Üzülme efendi. Sen de top patlayınca: ‘Evvela namaz kılalım.’ de. Birinci rekâtta Yasin, ikincisinde Fetih suresini oku. Sen şu kapıyı açık bırak, pilavın yağını koyunca sesinden anlar, namazı bitirir, misafirleri buyur edersin" demiş. Ve böylece, memurlar amirlerinin canını sıkamadıkları gibi, müteşekkir ve dua ederek ayrılmışlar.
SAĞLIK
30 Nisan 2021
SIKI TOPUZ SAÇ DÖKÜLMESİNİ TETİKLİYOR
Saç dökülmesi genellikle erkek bireylerde görülür, fakat kadınlarda da yüksek oranda görülmektedir. Çoğu insana göre saç dökülmesi ya da saçların incelmesi ve güçsüzleşmesi büyük sorundur. Saç dökülmesiyle ilgili uzman görüşlerini sizler için derledik.
26
geri gelmiyor. Vücut, 'bu bölgede saç istenmiyor' şeklinde algılıyor. Burada yedek saç folikülü yok. Bacak kılının yedek folikülü var ancak burada yedek kıl folikülü olmadığı için çok fazla küsüyor ve yeniden kıl şeklinde gelmiyor." ifadelerini kullandı. KRONİK STRES SAÇ DÖKÜLMESİNE SEBEP OLUYOR Yapılan bir araştırmada kronik stres sırasında saç folikülü kök hücrelerinin dinlenmeye geçtiğini, böylelikle dejenerasyona uğrayan saçın döküldüğü kaydedildi. Araştırma ekibinin lideri Ya-Chieh Hsu, "Bu çalışma ile stresin aslında kök hücre aktivasyonunu geciktirdiğini ve saç folikülü kök hücrelerinin, dokuları canlandırma sıklığını temelden değiştirdiğini gördük." ifadelerini kullandı. KOVİD-19’U ATLATANLARIN DÖRTTE BİRİNDE SAÇ DÖKÜLMESİ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatice Uce Özkol ise, Kovid-19 salgınıyla birlikte maske kullanımının artması, hijyen alışkanlıklarının değişmesi, sedanter yaşam ve güneş görmemenin artması, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, stres gibi etkenler, cilt hastalıkların artmasına neden olduğunu belirtti. Prof. Dr. Özkol, Kovid-19'un ardından saç dökülmesi şikâyetiyle merkezlerine gelen kişilerin sayısında önemli bir artışın olduğunu ifade etti.
T
ürk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Sema Karaoğlu, saç dökülmesinin son dönemlerde daha çok erkeklerle gündeme geldiğini ancak kadınlarda da saç dökülmesinin erkeklerle benzer olduğunu söyledi. "Erkek tipi" saç dökülmesinin kadınlarda da görüldüğünü anlatan Karaoğlu, "Erkeklerde bunu hastalık olarak kabul etmiyoruz, bu daha çok genetik ve yapısal özellikleriyle ilgili. Ancak kadınlarda erkek tipi saç dökülmesi olduğunda mutlaka tedavi yoluna gidiyoruz." dedi. Saç dökülmesinin değişik sebepleri olduğuna dikkati çeken Karaoğlu, saç kılı ve saçlı derideki hastalıkların yanı sıra birtakım davranışsal nedenlerin de dökülmeyi etkilediğini dile getirdi. "SAÇ TOPLAMA STİLLERİ SAÇ DÖKÜLMESİNDE ETKİLİ OLUYOR" Karaoğlu, saç toplama stillerinin de saç dökülmesinde etkili olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: "Hasta saç dökülmesi şikâyetiyle geldiğinde biz öncelikle saç ne zaman ve nasıl dökülüyor, taramayla mı dökülüyor bunları öğreniyoruz. Çünkü günde yaklaşık 80-110 tel saç dökülmesini normal kabul ediyoruz. Bunun fazlasında dökülme
varsa mutlaka hastanın tetkik edilmesi gerekiyor. Kansızlık, D vitamini ve B12 vitamini eksikliği, demir eksikliği, biotin eksikliği, tiroit hastalığı, hormonal bozukluğu var mı bunlara bakıyoruz. Muayene mutlaka bize az çok fikir veriyor. Çünkü bazen para şeklinde dökülmeler geliyor, yuvarlak kel alanlar. Bunlar halk arasında saç kıran diye bilinen hastalık. Bazen hastanın farkında olmadan eliyle saçıyla oynayarak kopara kopara meydana getirdiği dökülmeler var. Yanlış saç toplama stilleri nedeniyle saçların yanlarında seyrelme görüyoruz. Hatta bazen saçların gerdirilmesinden dolayı burada ciddi bir kellik görebiliyoruz." SAÇ STİLİNE BAĞLI DÖKÜLMELER ARTIYOR Karaoğlu, son yıllarda “Traksiyon alopesisi” olarak bilinen saçların aşırı çekilmesiyle yapılan saç bağlama modellerinden kaynaklanan saç dökülmesinin çok görüldüğünü aktardı. "Tepeden sıkı topuz yapmak bu tarz dökülmeyi tetikliyor." diyen Karaoğlu, şunları kaydetti: "Bu topuz evde genellikle açılmıyor. 2-3 gün bu topuzun bozulmadığı oluyor. Yanlardan saçın çekilmesi saçın terbiye edilmesi gibi algılanıyor. Saç zamanla çekilen yerlerden kopuyor ve kopanlar yeniden çıkmıyor. Saç sü-
Saç ve kaş kılının bir özelliği var, bunlar dökülürse yerine yenisi gelmiyor. Halk arasında buna küsme deniliyor.
rekli yarım santimetre, 1-2 santimetre geriye gidiyor. Öyle saçlar var ki 4-5 santimetre açılmış, kellik gelişmiş. Saç ve kaş kılının bir özelliği var, bunlar dökülürse yerine yenisi gelmiyor. Halk arasında buna küsme deniliyor. Traksiyon alopesisi dediğimiz türdeki dökülmede saçlar maalesef tekrar yerine gelmiyor." Karaoğlu, saçların gerdirilmeden ve sıkılmadan topuz yapılması gerektiğine değinerek, "Saçları kopmayacak kadar çekerek bağlama yapılmalı. Saçlar çekilerek, gözler çekik gösterilmek isteniyor ancak o kopan teller birkaç kopmadan sonra
Salgın sürecince insanlarda saç dökülmelerin arttığını belirten Özkol, şöyle devam etti: "Yapılan çalışmalarda Kovid-19'u atlatanların yaklaşık dörtte birinde saç dökülmeleri olduğu görülmüştür. Özellikle Kovid-19'u atlattıktan 2-3 ay sonra başlayan ve 3-4 ay süren şiddetli saç dökülmeleriyle karşı karşıyayız. Salgın sonrası görülen saç dökülmelerinde kişinin panik yapmaması gerekiyor. Uzmanlar olarak daha önce ateşli hastalıklar ve enfeksiyon sonralarında bu tarz saç dökülmelerine rastlıyorduk. Ancak Kovid-19'a bağlı gelişen saç dökülmeleri biraz daha şiddetli olmaktadır. Bu şikayetle bize başvuran hastalarımıza öncelikle bazı testler yapıyoruz. Eğer vitamin ve mineral eksiklikleri varsa bunlar için takviye ilaç öneriyoruz. Yine saçları dışardan desteklemek için vitaminli saç bakım karışımları yazarak saçların daha iyi bir zeminde hızlı büyümesini sağlayabiliyoruz."
BULMACA Başını sudan kaldıran davar
Plan geçerli uçuş planı
Güç, güçlük
Fotoğraf
27
30 Nisan 2021
Bay
Korku, tehlike
Sezgi
Sesin yükselip alçalması
Asker
Temel
Yeteneksiz
Nazlı
Üç parmaklı bir hayvan
Alaca karanlık Değme, dokunma
İtici neden, güdü
Namzet
Bir besin
Sene
Ayak diremi
Kansızlık
Yıldırım
Genişlik
İman
Ağaçlıklı yol
Olaylar Üzerinde Rastgele, Tahmin
Çocuk doğurtan
Nûh kavmi zamanında tapınılan put
Kızılcahamam ilçesinde bir içmece
Ayla
İzmir'in Bir İlçesi
Kokulu Şeyler Sürünme
Namuslu, iffetli kadın
Favori
Talih
İdrak
Çekinmek
Yer mantarı, Bir ağırlık karakeme ölçü birimi
Uzay gemisi
Boyutlar
Yeryüzü parçası
İçitim
Gizlemek için üstüne bir şey koymak
İçeriden dışarıya varmak, gitmek
Ödenti
Sahip Zokolara bağlanan ve ucunda iğne bulunan köstek
Kutlama
Dahil Bir gün
Alaca yılan
Almanya'da Bir Ölçü Birimi
Bir tür hafıza kartı
Alacalı, benekli (şey)
Hava durumu
Üye
Süslü çardak
Yetersiz
Ceylan derisi
Rütbesiz asker
Dikenli Ağaç
Kemik ucu
Yarma, yarılma Bir nota
İsveç plakası
İmitasyon
Göklerin en yüksek katı
Takım kısaca
Soy
Ced
İshak Paşa Sarayı
Bütün
Bir Haber Ajansı kısaca
Mercimekler Dingil
Elma kurusu
Nam
Lenf
Temiz
Açlık
Boğazına hizmet eden adi insan
Edebiyat kısaca
Siyah Nazi Hücum Kıtası
Karargah kısaca
Akşam Vakti, Akşam Namazı
Fosforun simgesi
Tersi
Üye
Evcil Geyik
Eski Sümer Su Tanrısı
(.. …) Sarayı. Resimdeki Saray
Göz pınarı
Beyaz
Adalet, Sızlanma,
Bir yerde ikamet eylemek
Çok az kalmak
İlave
En uzak
Haber Ajansı (Kısa)
İsveç plakası
İsviçre'de ırmak
Eli kesik
Bir cetvel
Mağara Kemiği olmayan
İlgeç
Verme, ödeme
Ekmek
Kesintisiz
Son Sayının Cevap Anahtarları KARE BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Savaş zehri olarak kullanılan nörotoksik gazı
Y A S A
Japonya' da bir kent
Kanun
10
11
12
13
14
15
16
Baht
F
Yasa dışı engel
Esen Fiyat artırım
Y
Rahat, dinçlik
Küçük ispirto ocağı Gabon'un Plakası
2 3
Kesilen hayvanın iç organları
Sık sık hata yapan
G Anlayışlılık
T
Mısr başkenti Üflemeli bir çalgı
N
Kötülemek
K
Bir nota
M Şedid
4
Olumsuz ek
N A
Tek, bir
T
Aç olmayan
Bir enerji terimi
Tamamlama
Birisini işinden alıkoymak
Bir parazit Suudi Arabistan plakası
A M İ P
İ K M A L
İ H S A R
6
Beyaz E.D. Akıl
7 8
A K
Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü
U S (..) Cami. Resimdeki tarihi Cami
Erkek geyik
Geniş ağaçlık
Letonyanın başkenti
Amerikyum simgesi
Beyaz
İngiliz alfabesinin Babacan, yirmi tavırlı beşinci harfi
Bir renk Gözde
Yalnızca Kısa mızrak
Kırmızı
T O K Uzun pozlama için kullanılan örtücü ayarı
R
Ud yeri Karışık renkli
Komşu ülke
Beyaz
A
Beyin akım grafiği
E L A
Argoda bir hitap
İtriyum atomunun simgesi
Bir hitap
Y
A Y A S O F Y A
9
Iramak işi İlave
Bir bitki
A M
E.D. Yüz sayısı
S
Bir baş korumalığı
Aşık, tutkun, Sevgili
Ehli
Kırmızı
Engeli geçmek
A L
İ
Arapçada kalın bir harf
Tahıl
Yürekli, cesur Cömert
Yay
İlkel bir silah İtikat
E T
İ
Dengesiz ve saf olduğu anlaşılan kimse
Eskiden tahıl ölçeği
Göz Düzenli olan
Mana Yemek emir kipi
A
A Y N
Orhan Veli (..) Şair İsyankar Bir mobilya çeşidi
K
M İ E
Meyleden Büyük baston
Avogadro Sayısı
A T I
M İ S
J
Japonya plakası
M İ K A
Bir meyve
O K
E R
L
Geminin orta bölümü
Bir vitamin
Koca
Çare
Fahrenhayt işareti
P
F
Emre Hazır
Yardım dileme
A
E M
E L M A
Baskı
B E L
Ün
A D
O N E
O Nedir anlamında söz
M
S A L
Bir nota
Sodyum simgesi
K E M A N A K İ K A
AYASOfYA CAMİ
KARE BULMACA 1
10
1
11
2 3
12
SOLDAN SAĞA 1) Yasa dışı yollarla elde edilen para - Geyikgillerden av hayvanı 2) İşle ilgili - Bir sayı - Amerikan devesi - Step iklim kuşağı simgesi 3) Dilsiz - İnce örtü - Koyun Kilise 4) Benzenden türeyen bir amin - İnsanın doğal yapısı - Bir bilişim terimi 5) Aç olmayan - Terazi - (..) Diallo (Futbolcu) 6) Yemek - Boğa güreşi - Rey - Bir nota 7) Dadı - En güvenilir - Amerikyum simgesi 8) Samanla karışık tahıl - Ad - Yosun yiyici bir balık türü 9) Ser - Kış - Amca, Ağabey 10) Kapital - Baryum simgesi 11) Adam - İşci 12) Yapmak. İşlemek. İhdas eylemek - Tantal elementinin simgesi - Mamur.
YUKARIDAN AŞAĞI 1) Tekne ziftleme - Kalıcı 2) Yardım dileme - Sibirya'da kahinlere ve sihirbazlara verilen ad 3) Meşe palamudu - Sağ olmak 4) Kırmızı - Yerel - Hayvanların yediği ağaç diplerinde yetişen ot 5) Risk - Ondalık 6) Lahza - Kum falı 7) Kolay olmayan - Sıva balçığı - Su E.D. 8) Başka bir yere dikilmek için hazırlanmış körpe çiçek - Kaba kumaş 9) Kurallara uygun - Fasıla 10) Tohumların ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl - Bir peygamber Avrupa Birliği Kısaca 11) Adama alışmış davar - Nikaragua plakası - Birmanya'nın Plakası 12) Eski dilde yıl - Azerbaycan para birimi 13) Kazmak - Avuç içi 14) Ad, nam - Milattan Sonra kısaca 15) Bağlardaki Evlek 16) Duman kiri - Resimdeki Saray. (..) Sultan Sarayı.
4 5 6 7 8 9 10 11 12
S İ L L E A K C A M İ
2
3
4
5
E L Ç U R A S A İ M T A K A R A B A D A A R I A E A L T A H A R B A S E K E R
6
7
8
K L U M A L M A N E L U N S A K T K R A K E A B E Ş A A T
9
I R A İ A A D A
10
A K İ F K A P A K L I
11
12
S K O C G A A M U S A T M A İ F N A E
13
T
A S İ
A T L A M A K Harika kokulu
İdeal, örnek, misal
E M A N
L A N İslam dininde, çocuğun doğumunda kesilen kurban
Evren pulu
E M R E Atom grubu
S
Yalınlık
K A R D E L E N
Soy temizliği
R İ G A
İspanya plaka kodu
I
P E K E R
A N C A K
A L
A G A
Gözü pek
E
A V R E T İsoiçin simge
Ben
Pörsüme
A N E B A N
M E R A K E T M E
O B
5
B
K A H İ R E
S A K A R
F E R A S E T Hint okyanusunda denizaltı dağı
Şehvet Dört köşe döşeme taşı
K A M İ N E T O Uyarım
Kaygı etme
S
O S A K A
S A L İ M
Z A M
1
Ad
S
14
E R N E N N E R K A A M A
15
İ
16
A A K R A U N Z A K S
Koca Mustafa Paşa Camii
Hasene International e. V. Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln T +49 221 942240-400 | F +49 221 942240-401 haseneorg www.hasene.org | zekat@hasene.org | — Havale için banka bilgileri | Bankverbindung: Hesap Sahibi | Kontoinhaber: Hasene International e. V. Banka | Bank: Kreissparkasse Köln IBAN: DE80 3705 0299 0149 2890 54 | BIC: COKSDE33XXX Amaç | Verwendungszweck: Adresiniz | Adresse, 0020198
ZEKAT FİTRE İLE SERVETİMİZ TEMİZLENSİN 12/04/2021 - 12/05/2021