Camia 161

Page 1

ÖRNEK BAŞARI: Hem Hafız Oldu Hem Tıbbı Kazandı

TÜRKİYE

Yurt dışı Emeklilikte Maaşlar Daha Düşük Olacak! S. 13

S. 17

KALP SAĞLIĞIYLA İLGİLİ BİLMENİZ GEREKENLER

S. 26

Almanya’da Sosyal Yardımlar S. 11 camia ile habersiz kalmayın!

10 Ocak 2020 | 15 Cemâziyelevvel 1441 — Sayı 161

HASENE

Müslümanlar

Arnavutluk’taki Depremzedelere Yardım Eli

Endişeli

Arnavutluk’ta meydana gelen depremler sonrası Hasene International depremzedelere yardım eli uzattı.

Arnavutluk’ta eylül ve kasım aylarında meydana gelen depremler sonrası Hasene International derneği, depremzedelere yardım eli uzattı. Depremden etkilenenlere yüzlerce kişiye; yatak, yastık, battaniye ve gıda yardımı yapıldı. →S. 8 ALMANYA

Ev Alacaklara Teşvik: Çocuk Başına 12 Bin →S. 11 Avro Ödenecek AVRUPA

Çocuk başına her yıl 1000 avro ödenmesini öngören yardım, 2021’e kadar devam edecek.

FRANSA

A’dan Z’ye Fransa’da (Çifte) Vatandaşlık

Dünya yeni bir yıla merhaba derken, 2019 yılı birçok ırkçı, İslamofobik saldırı ve artan aşırı sağ eylemler ile hatırlanacağa benziyor. Birçok ülkede giderek artan aşırı sağ tehdidi, Müslümanları 2020 yılında endişelendiren durumlar arasında. ALMANYA

S. 4

“İslam Düşmanlığı Motivasyonuyla İşlenen Suçlar Daha Ciddi Ele Alınmalı”

Irkçılıkta İki Yılda İki Kat Artış

“En Az 12 Bin Şiddet Yanlısı Aşırı Sağcı Mevcut”

Fransa’da çifte vatandaş olmak için hangi şartlara sahip olmak gerekir? Fransa’da çifte vatandaşlık düzenlemelerinin ve genel tartışmanın kısa bir özetini derledik.

→S. 12

Gençler Yeni Yıla Umrede Girdi

Kemal Ergün

Yeni bir başlangıç

S. 3

Dünya 2019 yılında yine ırkçı saldırılar, artan İslamofobi ve birçok ülkede aşırı sağın kazandığı zaferlere sahne oldu. Camilere yönelik saldırılar, başörtülü kadınları hedef alan eylemlerin yanı sıra Almanya’da yaşanan Halle saldırısı ve Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke cinayeti gibi aşırı sağ terörünün de giderek daha çok hissedildiği bir yıl olarak dikkat çekti. Avrupa’da yaşanan gelişmeleri Camia’ya değerlendiren İslami kuruluşların temsilcileri ise oluşan atmosferin Müslümanları endişelendirdiğine dikkat çekti. GÜNDEM →S. 5

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Hac Umre ve Seyahat Başkanlığı tarafından düzenlenen 2019 Aralık Umresi kapsamında, bu yılın son umrecileri de mübarek beldelerle buluştu. 21 Aralık’ta başlayan Aralık Umresi’nde kafileler 4-5 Ocak’ta geri döndü. Aralık Umresi’nde de umreciler için yoğun bir program hazırlandı. Medine ve Mekke’de ibadetlerin huşu içerisinde yerine getirilmesinin yanı sıra çeşitli irşad, gezi ve tanıtım programları yapıldı. Mekke’de Kâbe ve çevresi ile Medine’de Mescid-i Nebevî, Kubâ Mescidi, Uhud Şehitliği ve Medine hurma bahçelerinin tanıtımı yapıldı. →S. 15

Prof. Dr. Saffet Köse

Namazı emret!

S. 23

“Evlilikler Borç Batağı ile Kurulmasın” IGMG Berlin Bölge Başkanlığı, çeşitli sebeplerden ötürü temelleri sarsılan ailenin önemine vurgu yapmak ve alanda duyarlılık oluşturmak için bir konferans düzenledi. →S. 14 Meryem Özmen-Yaylak

“Eşim beni dinlemiyor.”

S. 20



GÜNDEM

10 Ocak 2020

3

BAŞYAZI Kemal Ergün

Yeni bir başlangıç Bir yılı daha geride bıraktık. 2020 Camia için de birtakım yenilikleri beraberinde getirecek. 7 yıldır iki haftada bir camilerimizde sizlerle buluşan Camia, 2020 itibarıyla Avrupa’daki Müslümanlar açısından gündemi daha yakından takip eden, zenginleşen konu ve uzman yazar kadrosu ile daha kaliteli bir yayın mahiyetinde yayın hayatına devam edecek. Geçen zaman, her geçen yıl siyasi, ekonomik, sosyal ve toplumsal pek çok olayı barındırırken tüm bu yaşananlar bizlere birer “tecrübe” olarak geri dönüyor. Geçen yıllar bu anlamda bizler için aslında bir muhasebe fırsatı da oluşturuyor. Yaşanan pek çok olay karşısında “Benim duruşum ne oldu?” sorusunu kendimize sormamız gerekiyor. 2019’a bir de bu açıdan bakmamız gerekiyor. Yeni Zelanda’da 15 Mart’ta yaşanan elim cami saldırısı hepimizi derinden üzdü, ancak yaşananların akabinde başta ülkenin Başbakanı Jacinda Ardern olmak üzere ülkede Müslümanlarla gösterilen dayanışma bizleri bir o kadar da umutlandırdı. Yaramıza merhem oldu. İnanca tahammülsüzlüğü gösteren sadece bu olay değildi, Sri Lanka’da kiliselere yapılan saldırı, Almanya’nın Halle şehrindeki sinagog saldırısi da “kendi gibi olmayana yaşama hakkını bile tanımayan” bir hastalıklı zihniyetin ürünü olarak zihinlerimize kazındı.

Din Görevlilerine Almanca Şartı Yürürlüğe Giriyor ALMANYA

Almanya’da daha önce Bakanlar Kurulu’nda kabul edilen, ülkede görev yapacak yabancı kökenli din görevlilerine Almanca bilme zorunluluğu getiren düzenleme Eyalet Temsilcileri Meclisi’nde de kabul edildi.

Almanya’da görev yapacak yabancı din görevlilerine temel seviyede Almanca bilme zorunluluğu getiriliyor. İlgili yönetmelikte yapılan değişiklik Bakanlar Kurulu’nun ardından aralık ayının son haftasında Eyalet Temsilcileri Meclisi’nde de kabul edildi. Yeni düzenlemeyle ülkede görev yapacak din görevlilerinin temel seviyede Almanca bilmesi zorunlu olacak. Ayrıca imam, rahip, haham gibi din görevlilerinin oturum izni alabilmesi için de en az A2 seviyesinde Almanca bildiklerini ispatlamaları gerekecek. İSLAMİ KURULUŞLARDAN TEPKİ: “POPÜLİST BİR YAKLAŞIM”

Değişikliğe Almanya’daki İslami kuruluşlar ise tepki gösteriyor. Konuya ilişkin daha önce açıklamalarda bulunan İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş,

“Alman hükûmetinin planlarının imamlara indirgenerek ve odaklanılarak yansıtılması yanlış bir resmin ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor. Basında konuya dair çıkan haberler sanki Almanya’daki imamların tek kelime Almanca konuşamadığı izlenimini veriyor. Bu yanlıştır ve Almanya’daki yaşam gerçeklerimizle örtüşmemektedir.” ifadelerini kullanmıştı. Altaş, imamların Almanca bilmeleri, ülke ve toplum hakkında bilgi sahibi olmalarının cami cemiyetleri için birçok açıdan arzu edilen bir durum olduğuna da dikkat çekerek, hem IGMG hem de diğer dinî cemaatlerin yıllar öncesinden, hatta uyum tartışmaları başlamadan çok daha önce din görevlilerinin Almanca bilmesi ile ilgili gerekli adımları attığını hatırlattı. Ancak Alman hükûmetinin 2019 yılında ileri sürdüğü din görevlilerine Almanca şartının yine popülist bir yaklaşım mahiyetinde olduğunun altını çizdi.

Almanya’da din görevlilerine Almanca şartı Eyalet Temsilcileri Meclisi’nde de kabul edildi.

“16 YILDAN BERİ OLAĞAN BİR DURUM”

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Sekreteri Abdurrahman Atasoy da hükûmetin tutumunu eleştirdi. “Din görevlilerinin Alman dilini öğrenmesi bizim için 16 yıldan beri olağan bir durum.” ifadelerini kullanan Atasoy, bu düzenlemeyle imamların dil anlamındaki yetersizliklerinin giderileceği iddiasını onaylamadığını, çünkü zaten Almanya’da görev alan İmamların Almanca dil bilgilerinin iyi olduğunu ifade etti. İmamların Almanya’ya gelmeden önce, Almanca dil kursları gördüklerini aktardı. Öte yandan Almanya’daki din görevlilerine yönelik şartı aşırı sağ parti Almanya için Alternatif (AfD) partisi ise yeterli bulmadı. Aşırı sağ parti, istenilen Almanca düzeyinin daha da artırılmasını istiyor.

İslam toplumunun beklenti ve ihtiyaçlarına cevap olmayacak hiçbir girişimin toplumda karşılığı olmaz.

Yeni Zelanda’da nasıl ki Müslümanlarla dayanışma gösterildi ise bizler de diğer din mensuplarına karşı yapılan saldırılarin karşısında durduk, dayanışma gösterdik. Bunu yaparken de amacımız, zulme sessiz kalmamak, kimden gelirse gelsin haksızlıkların karşısında durmaktı. Hakeza Yemen’deki çatışma atmosferinin mağdur ettiği masum sivil halk kadar Myanmar’da evlerinden yurtlarından edilen binlerce insan, Doğu Türkistan’da hâlâ “eğitim kampı” adı altında yaşanan zulüm her daim gündemimizde oldu, olmaya da devam edecek. Avrupa’ya baktığımızda ise başörtüsü tartışmaları öyle ciddi boyutlara taşındı ki, bazı eyalet ve ülkelerde yasak olarak karşımıza çıktı. Almanya’da Müslümanlar için en temel meselelerden biri olan imamların eğitimi mevzusu da son dönemlerin en çok tartışılan konularından biri oldu. Bulunduğu ülkelerin diline, kültürüne hâkim imamlarımızın hizmet sunması herkesten çok biz Müslümanları memnun eder ancak bu konuda imamların nasıl yetişeceği, hangi eğitimden geçeceği konusu da yine İslami cemaatlerin mutlaka dâhil edilmesi gereken bir husustur. İslam toplumunun beklenti ve ihtiyaçlarına cevap olmayacak hiçbir girişim toplumsal düzlemde kabul görmeyecektir.

Temyiz Mahkemesi:

Başörtüsü Yasağı Meşrudur Belçika’da Anvers Temyiz Mahkemesi okullarda başörtüsü yasağının meşru olduğuna karar verdi.

BELÇİKA

Belçika’da Temyiz Mahkemesi, Maasmechelen bölgesindeki Flaman okullarında başörtüsü yasağını kaldıran Tongeren Birinci Asliye Mahkemesi’nin kararını iptal ederek başörtüsü yasağının meşru olduğuna karar verdi.

Tongeren Birinci Asliye Mahkemesi’nin 11 öğrencinin okullarında başörtüsü takmasının önünü açan kararını yerinde bulmayan Anvers Temyiz Mahkemesi, başörtüsü yasağının geçerli olduğuna hükmetti. ASLIYE MAHKEMESI YASAĞI DIN ÖZGÜRLÜĞÜNE AYKIRI BULMUŞTU

Tongeren Birinci Asliye Mahkemesi, “Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hükümlerini göz önünde bulundurarak, Avrupa ülkelerinin vatandaşlarına dinlerini yaşamalarına hak tanımaları gerektiğine hükmetmiştir. Okulun öğrencilere yönelik yasağı dinî özgürlüklere aykırıdır.” açıklamasında

Belçika’daki Flaman Toplumu Eğitim Konseyi (GO), Flaman okullarındaki başörtüsü yasağına karşı 11 öğrencinin velisini, açtıkları davada haklı bulan mahkeme kararını temyiz etti.

bulunmuştu. GO, 2014’te ülkenin Flaman kesiminde ve kendi bünyesindeki tüm resmî okullarda başörtüsünü yasaklama kararı aldığını açıklamıştı. DANIŞTAY YASAĞI MEŞRU BULMAMIŞTI

Devlet okullarındaki başörtüsü yasağını destekleyici bir karar Belçika’da ilk defa verildi. Bundan önce başörtüsü yasağını da kapsayan dinî sembol yasağının iptaline yönelik Danıştay’a defaatle başvurulmuş ve Danıştay Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki din hürriyeti ilkesinden yola çıkarak başörtüsü yasağının meşru olmadığına, davacı öğrencilerin başörtüsünü örtebileceğine karar vermişti.


GÜNDEM

10 Ocak 2020

“İSLAM DÜŞMANLIĞI MOTİVASYONUYLA İŞLENEN SUÇLAR DAHA CİDDİ ELE ALINMALI”

“En Az 12 Bin Şiddet Yanlısı Aşırı Mevcut” ALMANYA

Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer başkanlığında aşırı sağa karşı mücadelenin durumu ve güvenlik makamlarının yeniden yapılandırılmasını gözden geçirmek üzere gerçekleştirilen toplantıda, ülkede şiddet yanlısı en az 12 bin aşırı sağcının bulunduğu açıklandı.

A

lmanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, aşırı sağa karşı mücadelenin durumu ve güvenlik makamlarının yeniden yapılandırılması konusunda düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Seehofer, ülkede siyasi motivasyonla gerçekleştirilen adam yaralama vakalarının yarısının aşırı sağcılar tarafından yapıldığını vurgulayarak, “Değerlendirmelerimize göre Almanya’da

en az 12 bin şiddet yanlısı venlik makamlarının yeniden yapılandırılarak aşırı aşırı sağcı mevcut.” dedi. sağa karşı daha iyi mücadele sürdürüleceğine dikkati çe600 YENİ GÜVENLİK kerek, bu amaçla sağcı aşırıPERSONELİ İSTİHDAM lık yanlısı faaliyetleri açıklıEDİLECEK ğa kavuşturmak için özel bir BfV ve BKA’nın personel ola- birimin de planlandığını anrak daha da güçlendirilece- lattı. ğinin altını çizen Seehofer, ilk etapta aşırı sağa karşı SEEHOFER’DEN AŞIRI mücadele için iki kuruma SAĞ İTİRAFI 600 yeni güvenlik personeli istihdam edileceğini belirtti. Seehofer ekim ayında Halle İçişleri Bakanı Seehofer, gü- kentinde gerçekleşen Sina-

Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya Anayasayı Koruma Dairesi (BfV) Başkanı Thomas Haldenwang ve Federal Kriminal Dairesi Başkanı (BKA) Holger Münch de katıldı.

gog saldırısının ardından kente yaptığı ziyarette bir gencin kendisine “Siz bizi koruyamıyorsunuz.” dediğini ve o sözün kendisine dokunduğunu ifade ederek, toplumun güven içinde yaşamasının önemini vurguladı. Alman Bakan, bugüne kadar aşırı sağa karşı mücadelenin neden ciddiye alınmadığı sorusuna karşılık, “Evet, siyaset olarak bunun daha erken ciddiye alınıp önlemler alınması gerekirdi.

Böyle bir gerçek mevcut.” dedi. BKA Başkanı Holger Münch ise Almanya’da propaganda ve şiddetin arttığına dikkati çekerek, “Yabancıların yanında siyasi rakipler ya da mülteciler için çalışanlar özellikle aşırı sağcıların ilgi alanında. Aşırı sağcıların internet üzerinden tehditler ve korku iklimi oluşturma çabaları da görülüyor.” ifadelerini kullandı.

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş daha önce yaptığı açıklamada, İslam düşmanlığı motivasyonuyla işlenen suçların daha ciddi ele alınması gerektiğini belirterek, İçişleri Bakanları Konferansı’nın bunun için önemli bir fırsat olduğunu aktarmıştı. Altaş yazılı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı: “Bu yıl içerisinde bağımsız gözlem kuruluşları camilere yönelik 87 saldırı kaydetti. Bu da her hafta iki saldırı anlamına geliyor. Müslümanlar hem kendi güvenliklerinden hem de camilerinin güvenliğinden endişe duyuyorlar. İnsanlardaki bu endişeleri bertaraf etmek ve gerekli kalıcı adımları atmak içişleri bakanlarının görevidir. İçişleri bakanlarının aşırı sağ ile mücadeleyi ajandalarına almalarını ve alınacak önlemleri ilan etmelerini memnuniyetle karşıladık. Özellikle antisemitizm ile mücadele bağlamındaki gayretleri de önemsiyoruz. Ancak bu iki alanda da daha kat edilmesi gereken çok yolun olduğu açıktır. Almanya’da giderek daha güçlü hâle gelen İslam düşmanlığına karşı çok daha kararlı bir t av ı r bekliy o ruz.

Impressum | Künye Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Abteilung für Verbandskommunikation / Kurumsal İletişim Başkanlığı Osman Yusuf (V. i. S. d. P.) Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-244 • F 49 221 942240-201 www.igmg.org • redaksiyon@camiahaber.com Postanschrift | Adres camia • Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-244 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Redaktion | Redaksiyon Ferhan Köseoğlu, İlhan Bilgü, Burak Budak, Mehmet Kandemir, Ebru Kutlucan redaksiyon@camiahaber.com T +49 221942 240-243 Werbung | Reklam camia@igmg.org T +49 221 942240-315 Distribution | Dağıtım redaksiyon@camiahaber.com T +49 221 942240-244 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı PLURAL Publications GmbH Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-244 Auflage | Tiraj 31.000 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch PLURAL Publications GmbH erstellt. IGMG adına, PLURAL Publications GmbH tarafından hazırlanmıştır.

Irkçılıkta İki Yılda İki Kat Artış ALMANYA

Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi, Almanya’da meydana gelen ırkçılık vakalarının iki yılda 2 kat arttığını duyurdu.

A

lmanya Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi, Almanya’da göçmenlere ve yabancılara yönelik son üç senede yaşanan ayrımcılıklarla alakalı bir rapor yayınladı. Buna göre 2016’da 2 bin 181, 2018’de 4 bin 216, 2019’da ise 3 bin 533 ırkçı vakanın meydana geldiği duyuruldu. Bunların büyük çoğunluğunun ise insanların kökeni ve ten renginden dolayı olduğu kaydedildi. Açıklanan rakam-

lara göre 2018’de yaşı nedeniyle ayrımcılığa uğrayanların sayısı 485’e ulaştı. Ayrıca 2019’un ilk 10 ayında 855 kişinin cinsiyet ayrımcılığına uğradığı belirtildi. “AYRIMCILIKLA MÜCADELE DAIRESI’NIN GÜÇLENDIRILMESI GEREK.”

Almanya’da ırkçılığın iki kat artmasına

karşın Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi’nde çalışanların sayısında çok fazla bir artış olmaması eleştirilere neden oldu. 10 yıl önce 24 kişinin çalıştığı Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi’nde şu anda 32 kişi çalışırken, bu durumu eleştiren muhalefetteki Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkan Yardımcısı Katja Suding, “Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi’nin güçlendirilmesi gerek.” ifadelerini kullandı.

4


GÜNDEM

10 Ocak 2020

5

Müslümanlar Endişeli:

Aşırı Sağ Tehditler Artıyor

AVRUPA

Dünya yeni bir yıla merhaba derken, 2019 yılı birçok ırkçı, İslamofobik saldırı ve artan aşırı sağ eylemler ile hatırlanacağa benziyor. Avrupa’da yaşanan gelişmeleri Camia’ya değerlendiren İslami kuruluşların temsilcileri oluşan atmosferin Müslümanları endişelendirdiğine dikkat çekti. FERHAN KÖSEOĞLU

Almanya

A

lmanya İslam Konseyi (Islamrat) Başkanı Burhan Kesici, 2019 yılında İslamofobik eylemlerin ülkede çok yoğun hissedildiğini vurguladı. Bunun yanı sıra merkezdeki partilerin söylemlerinin giderek aşırı sağ Almanya için Alternatif (AfD) partisine benzemesinin de endişeleri artırdığını aktardı. Almanya’da 2019’un en çok kazanan partisinin AfD olduğunu hatırlatan Kesici, “Eskiden aşırı sağ partinin dışlandığı bir siyasi atmosfer vardı. Ancak ‘Artık onlarla da görüşmek, konuşmak gerekiyor.’ tarzı söylemler AfD’nin görüşlerinin toplum içinde yayılmasına neden oldu.” dedi.

Ülkede Müslümanlar açısından olumsuzlukların geçen yıl arttığına değinen Kesici, 2020’de de bu durumu iyiye götürecek bir işaret göremediğini söyledi. İyiye gidiş noktasında hem Müslümanlara hem de Alman hükûmetine görevler düştüğüne vurgu yapan Islamrat Başka-

nı, devletin Müslümanlara sahip çıkarak onların toplumun bir parçası olduğunu ve onlara karşı yapılan ayrımcılığın kötü olacağını anlatması gerektiğini bildirdi. Kesici Müslümanların da toplumun çoğunluğuyla beraber bir çalışmasının olmadığını belirterek, “Topluma açılmayı daha profesyonel yapmamız gerekir.” diye konuştu.

yazılan antidemokratik ve Müslüman ritüellerini yasaklayan kararların uygulanamamasını bekliyoruz. İslamofobik çalışmaların sona ermesini ve Belçika’da ortak yaşamın daha huzurlu, daha barışçıl ortama getirilmesinin amaçlanmasını umuyoruz.” diye konuştu. Geçen yıl ülkede Müslümanlar adına sevindirici gelişmeler yaşandığına da dikkat çeken Üstün, “Hükûmetten talep ettiğimiz vaizeler konusunda 18 kadro aldık. Yine bu yıl imam eğitimi ile ilgili başlattığımız proje finale yaklaştı. 2020’de imam eğitimine Belçika’da başlıyoruz.” müjdesini de paylaştı.

Fransa

Belçika Belçika’da 2019 yılı ise Müslümanların hukuk mücadeleleri ile geçti. Helal kesim yasağı ile ilgili başlayan hukuki süreç son olarak aralık ayında okullarda başörtüsü yasağına yeşil ışık yakan Anvers Temyiz Mahkemesi’nin kararı ile devam etti. Belçika’da Müslümanları temsil eden ve hükûmetle toplum adına ilişkileri yürüten İslam Temsil Kurulu Başkanı Mehmet Üstün, 2019’un mayıs ayında yapılan seçimler sonrası oluşan siyasi tablonun ülkede yaşayan Müslümanların endişelerini artırdığını aktardı.

Flaman bölgesindeki koalisyonun aşırı sağ ortaklığında kurulduğunu hatırlatan Üstün, “2020’de hükûmet protokollerine

Birkaç yıl önce yaşanan terör saldırıları sonrası İslamofobik eylemlerin büyük oranda arttığı Fransa’da ise 2019 yılında başörtüsü, ülke gündeminde uzun süre önemli yer teşkil etti. Kasım ayında yapılan seçimlerde Grand Alpes Bölgesi Müslümanlar Konseyi Başkanı olarak seçilen Cengiz Kalaycı, Fransa’da başörtüsü fobisi olduğuna dikkat çekti. Fransa’da geçen yıl Müslümanların, özellikle de başörtülü kadınların siyasete alet edildiğini söyleyen Kalaycı, bu yıl düzenlenecek yerel seçimleri hatırlattı. Bu durumun giderek artmasından endişe ettiğini belirten Kalaycı, “Müslümanlar Fransa’da kolay hedef. Siyasiler ülkedeki artan milliyetçiliği de dikkate alarak Müslümanları hedef tahtasına koyup oradan oy kazanmaya çalışıyor.” ifadelerini kullandı. Müslümanları ilgilendiren meselelerde medyada sürekli İslam düşmanı kişilerin yer bulduğuna da dikkat çeken Cengiz Kalaycı, ülkede Müslümanların kendilerini anlatacak yeterli alan bulamadıklarını vurguladı.

Avusturya Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) arasında kurulan hükûmetin 2019’un mayıs ayında düştüğü Avusturya’da ise eylül ayında düzenlenen erken seçimler Müslümanların endişelerini gidermeye yetmedi. Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) Başkanı Ümit Vural, erken seçimlere ve öncesindeki seçim kampanyasına bu kinciliği körükleyen sistematik Müslüman karşıtı ve ırkçı kampanyaların damgasını vurduğunu söyledi. Vural, “Müslümanlara yönelik politik ajitasyonun 2019 yılında da azalmadığını gözlemledik. Sadece dinî inançları sebebiyle insanlara karşı nefret, haset ve öfke hislerinin kızıştırılması artık nadir rastlanan uç bir siyasi fenomen olmaktan çıkmış, politikanın merkezi hâline gelmiştir. Yüksek siyasi işlevleri olan ve ciddi siyasi güç sahibi kişilerin Müslümanlara karşı kinci tutumların oluşturulmasında rol oynadığını gittikçe daha sık görmekteyiz.” ifadelerini kullandı. Yeşiller Partisi ile ÖVP arasında kurulan yeni hükûmetten de bu anlamda bir iyileşme beklemediklerini söyleyen Ümit Vural, “Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, hükûmet programını sözde ‘politik İslam’la’ mücadele üzerine kurmuştur. Bu ifade, kendisi tarafından bir kez bile açıklanmamış ve İslam'ı İslamcılıkla harmanlayan ve böylece tüm Müslümanları toptan potansiyel suçlu olarak gösteren bir ifadedir. Tarihte ilk kez resmî görevi ‘paralel toplumlarla ve politik İslam’la mücadelede istikrarlı tutumu sürdürmek’ olan münferit bir entegrasyon bakanlığı faaliyete başlayacaktır.” diye kaydetti. Ülkedeki ırkçı atmosfer nedeniyle Müslüman kadınların gittikçe daha sık bir şekilde saldırılara uğradığını hatırlanan IGGÖ Başkanı, “Avusturya'da yaşayan birçok Müslüman için Müslüman karşıtı ırkçılık ve İslam düşmanlığı, sokakta, toplu taşıma araçlarında, internette, okullarda, resmî makamlarda, iş veya konut piyasasında karşılaşılan günlük bir durum hâline gelmiştir. İslam Düşmanlığı ve Müslüman Karşıtı Irkçılık Dokümantasyon ve Danışmanlık Merkezi, geçtiğimiz yıl Müslümanlar karşıtı vakalarda ciddi bir artış tespit etmiştir. Bu vakalara ilişkin rakam neredeyse yüzde 74 artmıştır.” dedi. ÜMIT VURAL


GÜNDEM

GÜNDEME DAİR Murat Gümüş mgumus@camiahaber.com

Avrupa’nın sıcak gündemi Camia gazetemiz yenilenerek sizlerle buluşuyor. Camia’mız bundan böyle yeni ve zenginleştirilmiş içerikleriyle gündemde olan gelişmeleri okurlarının ilgisine sunacak. Kanaatimce Camia işte tam da bu yeni hizmetiyle büyük bir açığı dolduracak ve bir ihtiyaca cevap verecektir. Zira gündemimiz olumlu olumsuz olaylarla, günlük yaşantımızı yakından ilgilendiren veya ilgilendirebilecek gelişmelerle dolu. Mesela Almanya’da en çok Müslüman’ın yaşadığı eyalet olan Kuzey Ren-Vestfalya son aylarda bir tarafta okullarda İslam Din Dersi ile ilgili yeni yasal düzenleme ile Müslüman cemaatlerin anayasal katılım haklarının daraltılmasına sahne oluyor. Diğer tarafta ise kız çocuklarına okullarda başörtüsü yasağı talepleri en azından şimdilik rafa kaldırıldı. Aynı taleplerin ise Avusturya’da hayata geçirildiğini görüyoruz. Yine aynı eyalette mahkemelerde adli görevlilere dinî sembol içeren giyim-kuşam veya takı yasağını içeren bir yasa tasarısı tartışılmakta. Benzer bir yasa tasarısı Aşağı Saksonya eyaletinde de gündemde. Her ne kadar genel olarak “dinî sembollere” yönelik olduğu iddia edilse de böyle bir yasağın aslında başörtülü Müslümanları etkileyeceği çok açık. Bu gelişmeler sadece Almanya’da veya Avusturya’da yaşanmıyor. Fransa’da bir okul gezisi kapsamında çocuğu ile mecliste bulunan başörtülü bir annenin bir milletvekili tarafından Gündemi takip dışarı çıkaetmek, bugün rılması taher zamankinden lebine üzülerek şahit daha önemli. olduk. Dinî cemaatler ve siyaset arası diyaloğun Almanya’da en uzun ömürlüsü olan Almanya İslam Konferansı (AİK) ise düzenli bir şekilde takip edilecek olan platformlardan biri konumunda. Geçmişte olumlu olumsuz manşetlere konu olan AİK dördüncü turunda özellikle imam eğitimini ele alıyor. Bu konuda son haftalarda şaşırtıcı bir gelişme de yaşandı: Haberlere göre gelecek haftalarda veya aylarda imam eğitimi sunmak için bir eğitim müessesi kurulması planlanıyor. Aşağı Saksonya Bilim Bakanı’nın parlamentoda yaptığı bir konuşmada bu müessese fikri kendi bakanlığı, Osnabrück Üniversitesi İlahiyat Enstitüsü ve Federal İçişleri Bakanlığı arasında yürüyen müzakereler esnasında oluşmuş. Şaşırtan taraf tam da burası, zira imam eğitimi gibi tamamen dinî cemaatlerin kendi yetkinlik alanına giren bir konuda siyasi kurumların inisiyatif alması hukukçular tarafından son derece problemli olarak görülmekte. İmamlar meselesi uzun zamandır Fransa, Avusturya ve Hollanda’nın da gündeminde. Özellikle Fransa’da son aylarda imamların eğitimi ile ilgili siyasetin beklentileri sıklıkla gündem olmuştu. Anlaşılan, bu konu da yakın zamanda sıcaklığını kaybetmeyecek. Hiç kuşkusuz bu gelişmelere daha nicelerini ekleyebiliriz. Fakat çıkacak mesajımız aynı olacaktır: Gündemi takip etmek, olumsuz gelişmelerde olduğu kadar olumlulara da yer vermek, hepsine uygun tepkiyi göstermek bu gündem yoğunluğunda belki de her zamankinden daha önemli gibi duruyor.

10 Ocak 2020

Yeni Koalisyonun İlk Vaadi Başörtüsü Yasağı

6

Avusturya’da seçimlerden 100 gün sonra merkez sağ Halk Partisi (ÖVP) ile Yeşiller arasında “turkuvaz-yeşil” koalisyonu kuruldu.

AVUSTURYA SEBASTIAN KURZ

Avusturya’da merkez sağ Halk Partisi (ÖVP) ile Yeşiller arasında koalisyon kuruldu. Koalisyonun ilk vaatleri arasında ise başörtüsü yasağı yer alıyor.

A

vusturya’da seçimlerden yaklaşık 3 ay sonra merkez sağ Halk Partisi (ÖVP) ile Yeşiller arasında “turkuvaz-yeşil” koalisyonu kurulurken, koalisyon programı kamuoyuna açıklandı. ÖVP lideri Sebastian Kurz ile Yeşiller lideri Werner Kogler’in yaptığı

açıklamada atılacak adımlarla ilgili bilgi verildi. BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI VAADİ

Sebastian Kurz, yaptığı açıklamada hedeflerinin Avusturya’nın dünyada daha güçlü bir konuma gelmesi

olduğunu dile getirirken, iki partinin de seçimlerden önceki vaatlerini programa yansıttığını belirtti. Kurz, koalisyon programından bazı maddelere ise özellikle vurgu yaptı. Bu maddeler arasında başörtüsü yasağı ve mültecilere güvenlik hapsi gibi özellikle Müslümanları ilgilendiren konular yer alıyor. Kurz yaptığı açıklamada ayrıca yeni programa göre aşırı dinci hareketlere karşı yasaların sertleşeceğini ve düzensiz göçe karşı sınırların daha fazla koruma altına alınacağını dile getirdi.

VERGİ İNDİRİMİ GELİYOR

Kurz’un vurgu yaptığı diğer maddeler ise bakım sigortası ve vergi indirimi ile alakalı oldu. Buna göre koalisyon ortakları yaşlılara bakımda yeni reforma gidecek. Bakım sigortası getirilecek ve aile içi bakım teşvik edilecek. Vergiyle alakalı ise koalisyonun hedefi vergi oranını yüzde 40’a kadar düşürmek. İklimi koruma amaçlı CO2 vergisi gelecek iki yıl içinde planlanmıyor. İki yıl sonra CO2 ücretlendirmesi planlanacak.

Leipzig ve Luzern Üniversitesi’nden Ortak Araştırma:

Dinî İnanç Sosyal Kimlikleri Belirlemede Önemli Bir Etken ALMANYA/İSVİÇRE

Almanya ve İsviçre’de yapılan bir araştırma dinin sosyal kimlikler için belirleyici ve şekillendirici bir olgu olduğunu ortaya koyuyor.

L

eipzig ve Luzern Üniversiteleri tarafından ortaklaşa yapılan bir kamuoyu araştırması Almanya ve İsviçre’de dinî inancın sosyal kimliklerin şekillenmesinde önemli bir rol oynadığını ortaya koydu. Araştırma ile din olgusunun bireysel kimlikler için ne derece önem taşıdığının ve insanlar için birleştirici mi ayrıştırıcı mı olduğunun tespit edilmesi hedefleniyordu.

Araştırmadan elde edilen sonuca göre Almanların büyük çoğunluğu ve İsviçrelilerin ise yarısı dinî kimliklerini önemli buluyor. Dolayısıyla dinî kimlikler toplumsal ve sosyo-politik açıdan büyük önem arz ediyor. DİNÎ KİMLİK TOPLUMSAL BİRLİĞİ KUVVETLENDİRİYOR

“Bireysel ve kolektif dinî kimliklerin konfigürasyonu ve sivil toplum potansiyelle-

ri” başlıklı (Alm. Konfigurationen individueller und kollektiver religiöser Identitäten und ihre zivilgesellschaftlichen Potenziale”) kısa adı KONID olan projeyi Leipzig Üniversitesi’nden din sosyoloğu Prof. Dr. Gert Pickel ve Luzern Üniversitesi’nden siyaset bilimci Prof. Dr. Antonius Liedhegener yürütüyor. Pickel, “Güçlü bir dinî kimlik bir yandan dogmatik dinî topluluklar arasında sınırlandırma ve sorun yaratma potansiyeli taşırken, diğer yandan ise toplumsal birlik ve beraberliği kuvvetlendiriyor.” dedi. KONID projesinin ilk sonuçları “Din bizi nasıl birleştiriyor ve ayrıştırıyor” başlığını taşıyan bir araştırma raporuyla açıklandı. Araştırmayı

Leipzig ve Luzern Üniversiteleri tarafından ortaklaşa yapılan araştırmada içinde dinî kimliğin de bulunduğu 21 farklı sosyal kimlik mercek altına aldı.

yapan bilim adamları içinde dinî kimliğin de bulunduğu 21 farklı sosyal kimliği mercek altına aldı. Buna göre Almanların yüzde 57’si, İsviçrelilerin ise yüzde 50’si kendileri için dinî aidiyetlerinin önemli olduğunu belirtiyor. Aynı zamanda belirgin bir dinî kimlik sergileyen Almanların yüzde 66’sı ve aynı durumdaki İsviçrelilerin yüzde 60’ı dinler arası bir diyaloğa sıcak bakıyor. Sorulara verilen cevapların çoğu Almanya ve İsviçre’de genel hatlarıyla benzeşiyor. DİNDARLIK VE TOPLUMSAL KATILIM BİRBİRİNİ BESLİYOR

Serbest Kilise mensubu Hristiyanların yanı sıra Müslümanlar için de din

büyük bir öneme sahip. Bu iki grup aynı zamanda en çok ayrımcılığa uğradıklarını ifade eden toplum kesimini oluşturuyor. Bu iki grup ile ilgili dikkat çeken bir diğer sonuç ise Almanya’daki serbest kilise mensuplarının yüzde 30’u, Müslümanların ise yüzde 25’i ihtilaflı durumlarda dinî prensipleri anayasaya tercih edeceklerini ifade ediyor. Araştırmacılar ayrıca dindarlık ve toplumsal katılımın karşılıklı olarak birbirini beslediğini belirtiyor. “Dinî kimliğini önemli bulan kişiler yüzde 59 oranla, kimliklerinin bu parçası kendisine bir şey ifade etmeyen kişilere göre (%48) toplumda daha katılımcı bir tutum sergiliyor.


GÜNDEM

10 Ocak 2020

7

FRANSA

Fransa’da 2019’a Grev ve Protestolar Damga Vurdu GÜLSEVIM YILMAZ PARIS

F

ransa’da 2019 yılı birçok protestoya, sosyal harekete ve greve sahne oldu. Fransa için sokak eylemlerinin zirve yaptığı bir yıl olarak hatırlanacak 2019 aynı zamanda birçok göstericinin yaralandığı hatta hayatını kaybettiği bir yıl oldu. SARI YELEKLİLER

Akaryakıt zamlarını protesto etmek için 17 Kasım 2018’de başlayan ve zamanla hayat pahalılığına ve yüksek vergilere tepki olarak büyüyen “Sarı Yelekliler” eylemleri 2019 yılına damgasını vuran protestolardan oldu. Hayat pahalılığı ve ekonomik eşitsizliğe karşı bir toplumsal harekete dönüşen Sarı Yelekliler eylemleri; Paris, Bordeaux, Lyon ve Nantes kentleri başta olmak üzere tüm ülkeye yayıldı. Ülkenin en uzun süren protestosu hâlini alan gösterilerde Fransız polisinin sert müdahaleleri eleştirilere hedef oldu. Eylemlerde İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 11 kişi hayatını kaybetti, 4 bin 250’den fazla kişi yaralandı, 12 bin 300’den fazla

kişi gözaltına alındı ve 3 bin 163 kişiye hapis cezası verildi. Eylemlerden olumsuz etkilenen bir diğer sektör de turizm oldu. Aralıkta Paris’e yapılan uluslararası uçuşlarda bir önceki yıla göre yüzde 5 ile 10 arasında düşüş yaşandı. MEMURLARIN GREVİ

9 Mayıs 2019’da daha önce de grev düzenleyen memurlar yine seslerini duyurmaya çalıştı. Fransa genelinde 108 bin ila 200 bin arasında eylemcinin gösteri yaptığı belirtildi. 2022’ye kadar 120 bin memur kadrosunun kaldırılmasına ilişkin reformu protesto eden eylemciler, dokuz sendikayı bir araya getirdi. ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN EYLEMİ

Fransa’da maddi sıkıntı yaşadığını söyleyen ve bu durumdan Cumhurbaşkanı Macron, aşırı sağcı lider Marine Le Pen ve Avrupa Birliği’ni sorumlu tutan 22 yaşındaki Anas K. adlı öğrencinin Lyon Üniversitesi’nin restoranında kendini yakması üzeri-

ne ülkedeki öğrenciler 13 Kasım’da sokaklara çıktı. Ülke genelinde yaklaşık 40 kentte üniversite öğrencileri eylem düzenlerken, #laprécaritétue (güvencesizlik öldürür) etiketi sosyal medyada gündem oldu. SAĞLIK ÇALIŞANLARININ GÖSTERİLERİ

14 Kasım 2019’da çalışma koşulları ve hastanelerdeki imkânların yetersizliklerine tepki göstermek için Paris’te toplanan hastane çalışanı eylemciler, Dışişleri Bakanlığı’nın yanındaki İnvalides Meydanı’na kadar yürüyüş gerçekleştirdi. EMEKLİLİK REFORMU GREVİ

Fransa’da yılın en büyük grevi olduğu belirtilen ve birçok alandan eylemcileri birleştiren grev 5 Aralık 2019 tarihinde başlayıp haftalarca sürdü. Macron, Fransa’nın yaşlanan nüfusu nedeniyle reform yapmanın kaçınılmaz olduğunu iddia ediyor. Emeklilik sisteminin tek bir düzene getirileceğini, çeşitli sektörlere tanınan ayrıcalık-

Fransa’da 2018 yılında sarı yeleklilerin eylemleri ile başlayan gösteriler 2019’da da devam etti.

Fransa’da geçen yıl başlayan sarı yeleklilerin eylemleri devam ederken, bu yıl da emeklilik reformuna karşı yüz binler sokağa indi. Camia, Fransa’da 2019 yılında gerçekleşen en önemli grev ve gösterileri derledi.

ların ve 42 emeklilik türünün peyderpey kaldırılacağı belirtildi. Hükûmetin emeklilik reformu, kariyerleri boyunca çalışanlar için 1000 avro minimum aylık emeklilik maaşı, en az 62 yaşında emeklilik ve daha uzun süre çalışmaya özendirmek için bonus sistemini içeriyor. 1975 yılından önce doğanların reformlardan etkilenmeyeceği belirtilirken, reformların istihdam piyasasına 2022 yılından sonra girenler için geçerli olacağı kaydedildi.

İSLAMOFOBİ KARŞITI EYLEM Fransa’da son dönemde Müslümanları hedef alan ırkçı saldırı ve söylemler sonrası 10 Kasım’da İslamofobi’ye karşı büyük bir gösteri düzenlendi. Gösteriye destek veren bildiriye 50’den fazla sendika ve siyasi parti temsilcisi imza attı. Yayınlanan bildiride Müslümanları hedef alan eylemlerin son yıllarda yoğunlaştığına dikkat çekildi. Bu eylemlerin ayrımcılık, başörtülü kadınlara fiziksel saldırılar, camilere saldırı ve imamlara yönelik cinayete teşebbüse kadar giden saldırılar olduğu aktarıldı.

“İsveç’in Kahramanı” Suriye Asıllı Israa Hemşire Oldu İSVEÇ

“İsveç’in dünyadaki kahramanı” ödülüne Suriye’deki savaş mağduru insanlara yaptığı yardımlardan dolayı 28 yaşındaki Israa Abdali layık görüldü.

Israa Abdali

“İsveç’in Dünyadaki Kahramanı” ödülüne Suriye asıllı hemşire 28 yaşındaki Israa Abdali layık görüldü. Abdali, Aftonbladet gazetesi ve TV3 televizyonu tarafından düzenlenen yarışmada Suriye’deki savaş mağduru insanlara yaptığı yardımlardan dolayı en fazla oyu alan aday oldu. Başkent Stockholm’de siyaset, sanat ve spor dünyasından davetlilerin katıldığı “2019 İsveçli Kahramanlar” ödül töreni düzenlendi. Törene katılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Micael Byden ve Millî Takım Teknik Direktörü Janne Andersson, “İsveç’in Dünyadaki Kahramanı” dalında birinci seçilen Israa Abdali’yi tebrik etti. Suriye’deki savaşta yaşanan insan trajedilerine kayıtsız kalmamasından dolayı ödülü kazanan Abdali, yardım kuruluşu kurduğunu ve sosyal

medya aracılığıyla topladığı yardımları Suriye’ye konteynırlarla götürdüğünü vurguladı. “AÇLIK HAD SAFHADA” Suriye’deki kamplarda kalan sığınmacıların hâlinin içler acısı olduğunu aktaran Abdali, “Suriye’deki binlerce aile su baskını ve iklim şartları ile mücadele ediyor. Durum bilinenden daha kötü. Çadırlarını su basan aileler ve soğuktan ölen yüzlerce çocuk var.” ifadelerini kullandı. İki yıldır kendi kurduğu yardım kuruluşu aracılığıyla olmak üzere 4 yıldır gönüllü hizmet verdiğini söyleyen Abdali, “Bu süre içinde 7 kere Suriye’ye gittim. İnsanlar hâlâ cehennemde yaşarken ümit yok. Evleri ve okulları inşa etme şansı yok, açlık had safhada.” ifadelerini kullandı.


GÜNDEM

10 Ocak 2020

8

Arnavutluk’ta meydana gelen depremler sonrası Hasene, depremzedelere yardım eli uzattı.

Arnavutluk’taki Depremzedelere Yardım Eli HASENE

Arnavutluk’ta eylül ve kasım aylarında meydana gelen depremler sonrası Hasene International Derneği, depremzedelere yardım eli uzattı. Depremden etkilenenlere yüzlerce kişiye; yatak, yastık, battaniye ve gıda yardımı yapıldı. MURAT KUBAT

KÖLN

A

rnavutluk’ta meydana gelen deprem sonrası Hasene International Derneği, depremzedelere yardım eli uzattı. Hasene, depremden etkilenen ailelere toplam 300 yatak, 300 yastık, 300 kumanya ve 1.200 battaniye dağıtımı gerçekleştirdi. Dağıtımlar 5 farklı bölgede gerçekleştirildi. Vora Belediyesi’ne bağlı Bërxullë ve Domje köylerinde 50 yatak, 200 battaniye, 50 yastık ve 50 kumanya; Ndroq Belediyesi’ne bağlı Vaqarr, Pezë, Shesh ve Mënik köylerinde 50 yatak, 200 battaniye, 50 yastık ve 50 kumanya; Shijak Bele-

diyesi’nde yetimlere ve Boşnak köylerde 40 yatak, 160 battaniye, 40 yastık ve 40 kumanya; Thumanë Belediyesi’nde depremden etkilenen 50 yetim ailesine ve dep-

remden etkilenen 30 aileye, 80 yatak, 320 battaniye, 50 yastık ve 50 kumanya yardımı yapıldı. Ayrıca 80 yatak, 320 battaniye, 80 yastık ve 80 kumanya da Tiran Belediyesi’ndeki depremzedelere ulaştırılmak üzere belediyeye teslim edildi. “DEPREMZEDELERIN DURUMU GERÇEKTEN ÇOK KÖTÜ”

Yardım çalışmalarına katılan İslam Toplumu Millî Görüş Balkanlar Bölge Başkanı Edin Salkoviç yardımlarla ilgili yaptığı açıklamada, “Depremin hasarı büyük. 16 bin aile zarar gördü. Deniz kenarlarında evleri zarar gören insanları sağlam kalan otellere yerleştirdiler. Biz daha çok gidilmeyen köylere gittik. Sancak Şube Başkanımız Edis Uykanovic ile birlikte depremzedelere yardımları ulaştırdık. Depremde zarar gören bölgelerde incelemelerde bulunduk. Yardımları dağıttık. Kimsenin gitmediği, uğramadığı köylere uğradık. Yıkım hasar tespitinin dahi yapılmadığı yerlere ulaştık.” dedi. Salkoviç, “Geceleri hava çok soğuktu. Bazı yerlere arabalar çıkamadı; yardımları sırtımızda taşıyarak

mağdur kardeşlerimize ulaştırdık. Depremin vurduğu bölgeler zaten fakir bölgeler. Kerpiçten evler az bir sallama ile yıkılmış. Oturulacak hâlde değiller. AFAD ve Kızılay çadır dağıtmış. Birçok insan hâlen çadırlarda yatıyorlar. Her bir aileye 3-4 battaniye verdik. Depremzedelerin durumu gerçekten kötü. Köy yerlerine yardım noktasındaki ilgi istenildiği gibi değil. İnsanlar da toplu kamplarda kalmak istemiyorlar.” diye kaydetti. MAĞDURIYET DEVAM EDIYOR

2 günlük program boyunca deprem bölgelerini dolaşarak yardımları ulaştırdıklarını söyleyen Edin Salkoviç sözlerini şöyle sürdürdü: “Hasene International yardım derneğimizden ve bağışçılarından Allah razı olsun. Mağdurlar yapılan yardımlardan dolayı teşekkür ettiler, dua ettiler. Buradaki mağdur aileleri, çocukları bir nebze de olsa sevindirmek, onların acısına ortak olmak, onlara yardım eli uzatmak anlamlıydı.”

Arnavutluk'ta 21 Eylül'de 5,8 büyüklüğünde deprem meydana gelmiş, bu depremde 132 kişi yaralanmış, 600'den fazla yapıda hasar oluşmuştu. 26 Kasım'da 6,3 büyüklüğündeki ikinci depremde ise 51 kişi hayatını kaybetmiş, 900'den fazla kişi yaralanmıştı.

EN HÜZÜNLÜ IN SCHWEREN GÜNÜNÜZDE STUNDEN SIND YANINIZDAYIZ WIR BEI IHNEN HERKES ÖLECEK YAŞTADIR BELGE URKUNDE

DOKTOR, HASTANE, BELEDİYE, KONSOLOSLUK ARZT, KRANKENHAUS, RATHAUS, KONSULAT

RESMÎ İŞLEMLER BEHÖRDENGÄNGE

YIKAMA, KEFENLEME, TABUTLAMA, NAMAZ RITUELLE WASCHUNG, WICKLUNG DER LEICHE, ENTSARGUNG, BETEN

DİNÎ VECİBELER

RELIGIÖSE VORSCHRIFTEN

REFAKATÇİ İLE TRANSFER

DEFİN ADRESİ

TRANSFER MIT BEGLEITUNG

BEERDIGUNGS ORT

NAKİL

ÜBERFÜHRUNG

UKBA Cenaze Yardımlaşma Derneği | Cenaze Hizmetleri UKBA Bestattungshilfeverein e. V. | Bestattungskostenunterstützungsgemeinschaft (BKUG) Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln | T + 49 221 942240-430 | F + 49 221 942240-429 | cenaze@ukba.eu | www.ukba.eu Amtsgericht Köln VR 17651 | Kreissparkasse Köln | IBAN: DE37 3705 0299 0149 2829 41 | BIC / SWIFT: COKSDE33

TESLİM

ÜBERGABE

DER TOD KENNT KEIN ALTER


GÜNDEM

10 Ocak 2020

Avrupa Parlamentosu’ndan Çin’e mesaj:

“Kampları Kapatın”

Çin’de Uygur Türklerinin kimlik ve kültürlerine yönelik ihlaller, uluslararası kamuoyu tarafından eleştiriliyor.

AVRUPA

Avrupa Parlamentosu, yüz binlerce Uygur Türkü’nü “eğitim kampları”nda toplaması nedeniyle Çin’i kınadı.

Ç

in’de Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde “eğitim merkezi” adı altında son yıllarda faaliyet gösteren kamplar ile Uygur Türklerinin kimlik ve kültürlerine yönelik ihlaller, uluslararası kamuoyu tarafından eleştiriliyor. Son olarak da Fransa’nın Strazburg kentinde toplanan AP Genel Kurulu’nda el kaldırma yöntemiyle kabul edilen kararda, yüz binlerce Uygur Türkü’nün söz konusu kamplarda toplandığı gerekçesiyle Çin kınandı. Kararda, bu kampların kapatılması konusunda Çin’e çağrıda bulunuldu.

“TÜM TUTUKLULARI HEMEN SERBEST BIRAKIN” Kınama kararında, Çin’e keyfi tutuklamalara derhâl son verme ve 2014’ten beri Çin’de hapis tutulan Uygur ekonomist ve aktivist İlham Tohti dâhil tüm tutukluları şartsız ve hemen serbest bırakma çağrısında bulunuldu. Kararda Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygurların ve Müslüman diğer etnik azınlıkların keyfî tutuklamalara, işkenceye, dini yaşama konusunda kısıtlamalara ve yaygın dijital gözetlemelere maruz kaldığını gösteren bazı bilgilerin mevcut olduğu da belirtildi.

“ÇIN’DE İNSAN HAKLARI KÖTÜLEŞIYOR” Çin’de son yıllarda insan haklarının kötüleştiğine de işaret edilen kararda ayrıca, Çin’in uluslararası gözlemcilerin ve bağımsız gazetecilerin sahada olanları incelemeleri için söz konusu kamplara giriş izni vermesi gerektiği kaydedildi. Avrupa Birliği’nin Çin’deki insan haklarına ilişkin durumu gündeme getirmesi gerektiği de belirtilen kararda, Avrupa Konseyi’nden Çin’e yaptırım uygulanması ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde temel hakların ihlalinden sorumlu Çinli yetkilileri-

Jetzz Card ile Türk Hava Yolları’ndan yıl sonuna kadar alacağınız tüm online uçak biletlerinize vade farksız 6 taksit imkânı, üstelik hiçbir ek ücret yok. Başvuru için: www.jetzz-card.de veya KT Bank şubelerini ziyaret edin.

nin mal varlıklarının dondurulması istendi. BM ÜYELERI KITLESEL GÖZALTILARIN DURDURULMASINI İSTEMIŞTI

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’ne üye 22 ülke, 11 Temmuz’da, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlıklara yönelik muamelesini eleştiren ve kitlesel gözaltıların durdurulması çağrısında bulunan mektubu imzalamıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) raporunda, son 2 yılda Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çok sayıda kişinin “önleyici polisiye tedbiri” adı altında suçsuz yere alıkonulduğu ve siyasi bakımdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın toplama kamplarına gönderildiği belirtilmişti.

Çin İnceleme Yapılmasına Müsaade Etmiyor BM ve diğer uluslararası örgütler kampların incelemeye açılması çağrılarını yinelerken, Çin ise şu ana kadar kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin verdi. Çin makamları, BM yetkililerinin doğrudan bilgi almak amacıyla bölgede serbestçe inceleme yapma talebini ise geri çeviriyor.

9

PES 2020’den Mesut Özil’e Sansür!

M

esut Özil sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşım nedeniyle, PES 2020’nin Çin sürümünden kaldırıldı. PES 2020’nin yanı sıra Çin’de Mesut Özil nedeniyle Arsenal’in bazı maçları oynatılmıyor. Dünyanın en iyi futbolcuları arasında gösterilen Mesut Özil, geçtiğimiz günlerde Doğu Türkistan’da Müslümanlara karşı yapılanlara tepki göstermişti. Müslüman ülkelerdeki basın kuruluşlarının olaylara sessiz kalması nedeniyle bir açıklama paylaşmıştı. Bu olayın üzerine Mesut Özil’in Çin’deki sosyal medya hesabı kapatıldı ve Arsenal’in maçlarına yayın yasağı getirildi. Son olarak, Çin, Premier Lig’deki Arsenal-Manchester City maçını yayınlamadı. Çin’deki arama motorlarından bile çıkarılan Mesut Özil, sevilen futbol oyunu PES 2020’den de çıkarıldı. Japonya merkezli oyun firması olan Konami tarafından yapılan PES 2020’nin Çin piyasasında Mesut Özil oyunda yer almıyor.


DÜNYA

10 Ocak 2020

Hindistan’da Müslümanlar Geleceklerinden Endişeli HİNDİSTAN

Hindistan’da son dönemde Müslümanlar aleyhine alınan kararlar ve yapılan değişiklikler, ülkedeki Müslümanları endişelendiriyor.

H

indistan’da yaklaşık 1 milyar 400 milyonluk nüfusun 200 milyondan fazlasını oluşturan Müslümanlar ötekileştiriliyor. 2014 seçimlerinde Hindistan Halk Partisi (BJP), Narendra Modi liderliğinde tek başına iktidara gelmiş ve geçen mayıs ayındaki genel seçimlerde vekil sayısını daha da artırmıştı. Mayıs ayından bu yana geçen 7 aylık dönemde ise BJP hükûmetinin attığı adımlar, Müslümanlar arasında geleceklerine yönelik endişelere yol açıyor. VATANDAŞLIK YASASI DEĞIŞIKLIĞI

Komşu ülkelerden gelen 6 dinî gruba vatandaşlık yolunu açan ve aynı konumdaki Müslüman göçmenleri dışarıda bırakan “Vatandaşlık yasasında değişiklik öngören tasarı” geçtiğimiz

ay kanunlaşmıştı. Kanun kapsamında ülkeye yasa dışı yollardan giren göçmenlerin vatandaş olmasını engelleyen 64 yıllık Vatandaşlık Yasası değişikliğine göre; özellikle Pakistan, Bangladeş ve Afganistan’da dinî baskıdan kaçan Budist, Sih, Jain, Parsi, Hindu ve Hristiyanlar, kimliklerini ve Hindistan’da 6 yıldan uzun süredir yaşadıklarını kanıtlamaları hâlinde vatandaşlık elde edebilecek. Aynı pozisyondaki Müslümanlar ise yasanın dışında tutuluyor. DEĞIŞIKLIK MÜSLÜMAN GÖÇMENLERI DIŞARIDA BIRAKTI

Vatandaşlık Yasası’nda yapılan değişiklikle Hindistan’a Pakistan, Bangladeş ve Afganistan’dan gelen 6 farklı dinî grubun vatandaşlık elde edebilmesinin önü açıldı. Ancak Müslüman göçmenler, bu değişikliğin dışında tutuldu. Hint hükûmeti; Hindu, Sih, Jain, Budist, Parsi ve Hristiyanların devlet dinine sahip Pakistan, Bangladeş ve Afganistan’da dinî azınlık olduğunu, bu sebeple adı geçen üç ülkede dinî baskıdan kaçan azınlık gruplara vatandaşlık verildiğini savundu.

vatansız bırakmak için attığı bir adım olarak görülen kanun, Müslümanların sınır dışı edileceği veya hapse atılacağı gerekçesiyle yoğun eleştirilere maruz kaldı. “YASANIN AYRIMCI OLDUĞUNDAN ENDIŞE DUYUYORUZ”

Tüm Hindistan Müslüman Meclisi Birliği (AIMIM) Başkanı ve Haydarabad Milletvekili Asaduddin Uveysi ise tasarının Hindistan anayasasının temel yapısını ihlal ettiği değerlendirmesinde bulunmuştu. Uveysi, tasarının anayasaya aykırı olduğunu ifade ederek, “Milleti bölme girişimidir. Tasarı, Müslümanları devletsiz hâle getirdiği için yeni bir bölünme

Dünyada en çok Müslüman nüfusa sahip ikinci ülke Hindistan’ın, 200 milyon Müslüman’ı ikinci sınıf vatandaş hâline getirmek ve birçoğunu

Yemen’de devam eden savaşta hayatını kaybedenlerin sayısının 15 bini aştığı, yaralananların ise 23 bin civarı olduğu duyuruldu.

Y

emen İnsan Hakları İhlallerini İzleme Birliği, internet sitesinde “10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü” dolayısıyla yayınladığı raporda, Yemen’in Husilerin yaptığı darbeden bu yana beş yıldır süren savaşın bir sonucu olarak, insan hakları açısından trajik durumlara sahne olduğunu belirtti. 15 BİN 420 ÖLÜ, 22 BİN 916 YARALI

Raporda, Husilerin başkent Sana ve bazı bölgelerde denetimi sağladığı Eylül 2014’ten, Ekim 2019’a kadar geçen sürede 15 bin 420 sivilin hayatını kaybettiği, 22 bin 916 kişinin yaralandığı aktarıldı. Ülkede 4 bin 272 sivilin kaçırıldığına da işaret edilen raporda, 6 bin 352 çocuğun da silah altına alındığı kaydedildi.

Hindistan’da 6 farklı dinî grubun vatandaşlık elde edebilmesinin önü açılırken,, Müslüman göçmenlerin bu değişikliğin dışında tutulmasına yönelik tepkiler sürüyor.

(Hindistan’ın bölünmesi) getirebilir.” diye konuşmuştu.

uygulamayı göz önünde bulundurması gerektiğini” vurgulamıştı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) Sözcüsü Jeremy Laurence, BM Cenevre Ofisi’nde düzenlenen basın toplantısında, “Hindistan’ın 2019 Yeni Vatandaşlık (Değişiklik) Yasası’nın doğası gereği temelde ayrımcı olduğundan endişe duyuyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.

Öte yandan Hindistan’da Yüksek Mahkeme, federal hükûmetten, Vatandaşlık Yasası’nın iptal edilmesiyle ilgili yapılan yaklaşık 60 başvuruya cevap vermesini isteyerek, anayasaya aykırılık iddiasıyla açılan iptal davalarının 22 Ocak’ta görülmek üzere ertelendiğini duyurdu. İptal davası açan taraflar, göçmenlere vatandaşlık verilmesinde dinin kriter olamayacağını ve bunun Hindistan Anayasası’nın laiklik ilkesine aykırı olduğunu iddia ediyor. Dava açanlar arasında muhalefetteki Hindistan Ulusal Kongresi Partisi de bulunuyor.

ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu (USCIRF) da yaptığı açıklamada, tartışmalı değişikliğin yasalaşması durumunda ABD hükûmetinin “Hindistan İçişleri Bakanı Amit Şah ve diğer liderlere yaptırım

Hindistan’da yaklaşık 1 milyar 400 milyonluk nüfusun 200 milyondan fazlasını oluşturan Müslümanlar ötekileştiriliyor.

Yemen’de 5 Yıldır Süren Savaşta 15 Bini Aşkın Sivil Hayatını Kaybetti YEMEN

10

Afganistan’da Her Gün 9 Çocuk Ölüyor

YEMEN’DE NE OLUYOR? Uzun süredir siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü Yemen’de İran destekli Husiler, Eylül 2014’ten bu yana başkent Sana ve bazı bölgelerin denetimini elinde bulunduruyor. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri ise Mart 2015’ten bu yana Husilere karşı Yemen hükûmetine destek veriyor.

AFGANİSTAN

Afganistan, çocuklar açısından dünyanın en tehlikeli ülkelerinden biri olmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) raporunda, Afganistan’da 2019’un 9 ayında şiddet nedeniyle her gün ortalama 9 çocuğun hayatını kaybettiği ya da sakat kaldığı belirtildi. GEÇEN YILA GÖRE YÜZDE 11 ARTTI

Ocak-Eylül 2019 döneminde ölen

ya da sakat kalan çocukların sayısının geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 11 arttığı kaydedilen raporda, çocuk ölümü ve yaralanmalarının en fazla Kabil, Nangarhar, Paktiya, Helmand ve Kandahar vilayetlerinde görüldüğü vurgulandı. Raporda, Afganistan’da 2 milyon çocuğun yetersiz ve sağlıksız beslenme nedeniyle çeşitli rahatsızlıklarla mücadele ettiği, ülkedeki şiddet olaylarının etkilediği çok sayıda çocuğun psikolojik hastalıklarla boğuştuğu ifade edildi.


TOPLUM

10 Ocak 2020

Hangi Sosyal Yardımlardan Kimler Faydalanabiliyor? ALMANYA

Almanya’da 2019 verilerine göre 4 milyon kişi Sosyal yardım (Alm: Sozialhilfe, Hartz IV) alıyor. Peki, sosyal yardım nedir ve kimler bu haktan faydalanabiliyor? ALIHAN ALICI

BERLIN

A

lmanya’da “sosyal yardım” olarak adlandırılan ve halk arasında “Hartz IV” olarak da bilinen yardım, kişilere verilen bir maddi destek. Bu destek, kişinin kendisinin veya yakınlarının yardımı ile geçimini sağlayamaması durumunda verilir. Ancak çalışabilir durumda olanlar ve yakınları sosyal yardım talebinde bulunamazlar. Bu kişiler, SGB II’ye göre, temel güvence (Alm: Grundsicherung) kapsamındaki hizmetlerden faydalanabilirler. Sosyal yardımın görevi, yardımdan faydalananlara, “insan onuruna layık” bir yaşam sürme olanağı sağlamaktır. Elde edilen

Almanya’da 4 milyon kişi sosyal yardım (Hartz IV) alıyor.

11

4 Kişilik Aileye Bin 955 Avroya Kadar Yardım Maddi destek kapsamı 6 ihtiyaç sınıfı ile belirlenmiş. Yalnız başına kalanlar veya yalnız başına çocuk yetiştirenlere 424 avro maddi destek verilirken, reşit ve evli olanlara kişi başı 382 avro verilmekte. Reşit olan ve ailesi ile kalmakta olanlara, 25. yaşlarını doldurana kadar 339 avro verilmekte. 14. yaşından 18. yaşını doldurana kadar, her bir genç için 322 avro verilirken, 7. yaşından 14. yaşını dolduran her bir çocuk için 302 avro maddi destek verilmekte. 6. yaşını doldurana kadar, her bir çocuk için 245 avro verilmekte. Bu tabloya bakıldığı zaman, iki çocuklu (4 ve 12 yaş) bir aileye 1.311 avro maddi destek verilmekte. Buna ek olarak ev masrafı olarak (kira parası, su, sıcak su ve ısınma parası) ayrıca 644 avro verilmekte. Yani, bu örnek olarak verdiğimiz aile için toplamda 1.955 avro sosyal yardım parası verilmekte.

gelirin yetmemesi durumunda ise, sosyal yardım kapsamında ailenin geçim düzeyine göre maddi yardım yapılır. Engellilik durumu, bakım ihtiyacı veyahut özel zorluk durumlarından oluşan diğer yükler de sosyal yardım sayesinde dengelenmeye çalışılır. Bunun için gerekli yardım malzemeleri ihtiyaç sahiplerine iletilirken, asıl güdülen amaç ise bu kişilerin mümkün mertebe önlerinde bir engel olmadan toplumsal yaşama katılabilmeleridir. Sosyal yardımın bir diğer amacı ise, insanların sosyal yardım olmadan da yaşayabilmelerini sağlamaktır. Bu doğrultuda yardımdan faydalananlara, güçleri yettiğince çalışmaları ifade edilir.

Sosyal Yardımla İlgili Genel Kurallar Verilen hizmetler kişinin ihtiyacına göre verilirken, kişinin günlük yaşamı, talepleri ve de kabiliyetleri göz önünde bulundurulur.

Sosyal yardım için başvuru zorunlu değildir. Yetkililer, kişinin yardım için gerekli koşulları sağladığını öğrenir öğrenmez yardım başlar.

Sosyal yardım öncelikli bir yardım olmamakla birlikte, tüm olanaklar tükendikten sonra ve de kişinin mal varlığı ve geliri yetmeyecek durumda olduğunda sağlanır.

Yardımın Kapsamı Daha çok maddi yardım olarak sağlanıyor. Aylık olarak ödenen yardımın belirlenmesinde, evde yalnız yaşayıp yaşamadığına, medeni hâline göre ve çocukluk veya reşitlik durumuna bakılıyor. Yardım ısınma giderleri, su ve elektrik giderleri, kira giderleri ve de özel sağlık sigortalarını da kapsar.

ALMANYA

Yüksek Kira Şehir Dışına Göçü Artırdı

Ev Alacaklara Teşvik: Çocuk Başına 12 Bin Avro Ödenecek Çocuk başına her yıl 1000 avro ödenmesini öngören yardım, 2021’e kadar devam edecek.

A

lmanya’da büyük şehirlerde yaşayan aileler yüksek kiralar nedeniyle yaşadıkları kentleri terk ediyor. Almanya Araştırması adlı kuruluşun yaptığı çalışmaya göre; Münih, Freiburg, Frankfurt ve Stuttgart gibi büyük şehirlere göç edenlerin sayısı değişmezken, kiraların daha ucuz olduğu çevre şehirlere taşınan ailelerin sayısında büyük artış yaşandı. GELIRIN YÜZDE 43’Ü KIRAYA GIDIYOR Araştırmaya göre Münih’te yaşayan aileler ortalama olarak gelirlerinin yüzde 43’ünü oturduğu evin kirasına harcamak durumunda kalıyor. Bu oran Freiburg şehrinde yüzde 42, Frankfurt şehrinde ise yüzde 39 olarak ölçüldü. Bu oranın en düşük olduğu yerin ise Bavyera eyaletinde bulunan Oberfranken bölgesinin doğusundaki Landkreis Wunsiedel im Fichtelgebirge ilçesi olduğu araştırmada gözlemlendi. Burada yaşayanların kira gideri gelirlerinin yüzde 16’sına tekabül ediyor.

ALMANYA

Almanya’da inşaat sektörünü canlandırmak ve aileleri konut almaya teşvik etmek amacıyla başlatılan ev satın alacaklara 10 yıl süreyle çocuk başına her yıl 1000 avro ödenmesini öngören yardım, 2021’e kadar devam edecek.

ALIHAN ALICI

BERLIN

A

lmanya’da hükûmetin 2018 yılında inşaat sektörünü canlandırmak ve ailelerin konut almasını kolaylaştırmak amacıyla başlattığı Konut Teşvik Primi sürüyor. Camia’nın derlediği bilgilere göre geçen yıl koalisyon üyelerinin mutabık kaldığı teşvik priminde konut satın alacak olan ailelere çocuk başına 1000 avro ödeme yapılıyor. 10 yıl boyunca yapılacak bu ödemede tek çocuklu aileye toplam 12 bin avro, 2 çocuklu aileye 24 bin avro ve 3 çocuklu bir aileye ise 36 bin avroya kadar ödeme yapılabiliyor. Ödemeler her bir yıl için tek seferde gerçekleştiriliyor. KONUT TEŞVİK PRİMİ HER KONUT İÇİN GEÇERLİ

Teşvik 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren geriye dönük olarak ödenirken, 31 Aralık

2020 tarihine kadar satın alınacak konutlar için geçerli olacak. Yardımı almak için konut büyüklüğünün ise önemi yok. TEŞVİKDEN YARARLANMAK İÇİN GELİR SINIRI NE KADAR?

Konut Teşvik Primi’nden faydalanabilmek için gelirin ise belirlenen miktarın altında olması gerekiyor. Hükûmetin belirlediği şartlara göre çocuğu olmayan çiftlerin yıllık gelirinin 75 bin avroyu geçmemesi gerekiyor. Bu sınır, çocukların 18 yaş altı olması ve aile ile beraber yaşıyor olması durumunda her bir çocuk için 15 bin avro artış gösterebiliyor. Böylelikle teşviki elde etmek için tek çocuklu bir ailenin yıllık gelirinin 90 bin avro, iki çocuklu bir ailenin 105 bin avro ve üç çocuklu bir ailenin yıllık gelirinin ise 120 bin avronun altında olması gerekiyor.


TOPLUM

10 Ocak 2020

12

A’dan Z’ye Fransa’da (Çifte) Vatandaşlık FRANSA

Fransa’da çifte vatandaş olmak için hangi şartlara sahip olmak gerekir? Fransa’da çifte vatandaşlık düzenlemelerinin ve genel tartışmanın kısa bir özetini derledik. CENGIZ DOĞAN

dan birisidir. Ayrıca adli sicilin temiz

PARIS

olması şartı bulunmaktadır. FRANSA erspektif dergisinde yayınlanan VATANDAŞLIĞINA “Çifte Vatandaşlık” dosyasınGEÇİŞ İÇİN ŞARTLAR VATANDAŞLIĞA GEÇİŞTE İKİNCİ da, Fransa’da çifte vatandaşYOL: UYUM YOLUYLA ELDE Fransız hukuku yabancıların Franlık için gereken şartlar ele alındı. EDİLEN VATANDAŞLIK sız vatandaşlığına geçmesi için iki Fransız hukuku, çifte vatandaşlığa ayrı seçenek sunuyor. Bunlardan ilki, Yine bu durumda da bazı şartlar izin veriyor ve Fransız olan bir yabir Fransız vatandaşıyla evlenerek söz konusudur: Kişinin başvurudan bancının önceki vatandaşlığından vatandaş olunabilmesi, ikincisi ise önceki 5 yıl boyunca Fransa’da yaşavazgeçmesini şart koşmuyor. Bu Fransız toplumuna uyum sağlandımış olmasının yanı sıra Fransa’ya ve nedenle, yabancı bir ülke vatandaşlığı ispatlanarak vatandaşlık Fransız toplumuna uyum sağladığını ğına sahip olan bir göçmenin Fransız haklarının elde edilmesi.

P

vatandaşlığını başka bir vatandaşlıkla birleştirmesi mümkün. Ayrıca bir Fransız vatandaşı, yabancı bir uyruk seçerken vatandaşlığını koruyabilir.

Normal zamanlarda, çifte vatandaşlık kamu otoriteleri ve Fransız toplumu için sorun teşkil etmiyor. Ancak bazı siyasi çevreler, özellikle de aşırı sağcılar, “milliyet” terimini en dar anlamıyla tanımlamayı seçerek çifte vatandaşlık karşıtı bir politika benimsemiş olsalar da, çifte vatandaşlık Fransa’da toplumun geneli tarafından kabul görüyor. Bu durum tüm Avrupa ülkelerinde aynı değil. Fransa’da yaşayan göçmenlerin yüzde 40’ından fazlasının Fransız vatandaşlığına sahip olduğu ve Fransa’da doğmuş olan göçmenlerin yüzde 95’inin de Fransız olduğu biliniyor. Ancak ikili vatandaşlık durumları hakkında çok az şey biliniyor. Zira bu veriler nüfus sayımında kaydedilmiyor ve yalnızca çoğu zaman yaklaşık olarak konsolosluk kaynakları tarafından bilinebiliyor. ÇİFTE VATANDAŞLIĞA DAİR TEMEL VERİLER

Fransa Ulusal Nüfus Araştırmaları Enstitüsü’nün (INED) verilerine göre çifte vatandaşlar, 18 ile 50 yaş arasındaki nüfusun yüzde 5’ini teşkil ediyorlar; bunların yüzde 90’ı göçmen veya göçmen kökenli. Fransız vatandaşlığını kazanmış olan göçmenlerin neredeyse yarısı köken ülke vatandaşlıklarını koruyor. Çifte vatandaşlık Güneydoğu Asya kökenli göçmenler arasında çok nadir görülürken (yüzde 10’dan az), Kuzey Afrikalı göçmenlerin üçte ikisinden fazlası, Türkiye’den gelen göçmenlerin yüzde 55’i ve Portekizlilerin yüzde 43’ü hem Fransız hem de köken ülke vatandaşı.

Öte yandan Fransa’ya seneler önce gelen göçmenlerin torunlarının da ayrıca dedelerinin uyruğuna bağlı kaldığı gözlemleniyor. Her iki ebeveyni de göçmen kökenli ailelerden gelen torunların yaklaşık üçte biri çifte vatandaşlığa sahip. Bu oran sadece bir ebeveyni göçmen kökenli olanlar arasında yüzde 12’ye düşüyor. Ebeveynleri tarafından nakledilen milliyete en fazla bağlı olanların Türk kökenli oldukları görülürken, Cezayirli, Faslı ve Tunusluların da üçte biri bu durumda. FRANSIZ VATANDAŞLIĞINA GEÇİŞTE İLK YOL: FRANSIZ VATANDAŞI OLAN BİR EŞ

Bu durumda belli şartlar söz konusu. Bir Fransız vatandaşı ile en az 4 yıl evli kalınması durumunda yabancılar Fransız vatandaşlığına başvurabilirler. Fakat bu durumda kişi evlendiğinden beri kesintisiz 3 yıl boyunca Fransa’da yasal olarak ikamet ettiğini kanıtlayamazsa, vatandaşlığa başvurmak için 5 yıl beklemesi gerekir. Fransa’da ikametin yasal olması ve kişinin eşiyle kesintisiz olarak birlikte yaşadığını kanıtlaması da şarttır. Yeterli seviyede Fransızca bilgisine sahip olmak vatandaşlığa geçmek için en önemli şartlar-

kanıtlaması gerekir. Başvuru şartları genel olarak Fransa’da yasal ve kesintisiz ikamet etmeyi, Fransız toplumuna uyum sağlamayı ve adli sicilin temiz olmasını gerektirir. Ancak yabancıların Fransız vatandaşlığına geçmesi Fransa idare hukuku tarafından bir hak olarak görülmemektedir. Yani tüm şartlar yerine getirilse bile başvuru reddedilebilir. Eşi ve çocukları Fransa dışında olan birinin başvurusu reddedilebilir. Başvuranın oturma iznine sahip olması gerekir. Hakkında sınır dışı kararı çıkmış ya da Fransa’ya girme yasağı olan kişilerin başvuruları kabul edilmez. Başvuran kişi mesleki anlamda Fransa’ya entegre olmuş olmalıdır. Fransa’da bulunan tüm süre boyunca kazanılan mesleki kariyer değerlendirilir. Kişinin sabit ve düzenli bir gelire sahip olması yeterlidir. Başvuran kişinin yeterli derecede Fransızca bilmesi şarttır. Yapılacak mülakatlarda kişilerin dil bilgisi seviyeleri de değerlendirilir. Başvuru sahibi Fransa Cumhuriyeti değerlerine ve toplumuna uyum sağladığını kanıtlamalıdır. Yapılacak mülakatlarda kişilere Fransa ile ilgili genel kültür soruları sorulabilir. Yine kişinin Fransız devletine olan sorumluluklarını yerine getirmesi ve Fransız yasalarına uyması gerekir. Vergilerini düzenli ödemeyenler, Fransız devletinin menfaatlerine aykırı bir davranıştan ya da bir terör eyleminden dolayı aleyhinde mahkeme kararı olanlar ya da herhangi bir sebepten dolayı 6 ay hapse mahkûm edilenler Fransız vatandaşı olamaz. Valilik ve emniyet görevlilerine verdiğiniz bilgi ve belgelerin doğruluğunu, evliliğinizin gerçek olup olmadığını araştırmasının ardından dosyanız İçişleri Bakanlığı’na gönderilir. Bakanlık en fazla bir yıl içerisinde cevap vermelidir.

Çocukların Fransız Vatandaşlığına Geçmesi Göçmen ailelerin Fransa’da doğan çocukları otomatik olarak Fransız vatandaşlığına sahip olamamaktadır. Ancak yaşlarına ve Fransa’da yaşadıkları süreye göre kendilerine farklı kolaylıklar sağlanmaktadır. 13-16 yaş arasındaki çocuklar: Anne babası Fransız vatandaşı olmayan, ancak kendisi Fransa’da doğan ve 8 yaşından beri Fransa’da yaşayan 13-16

yaş aralığındaki çocuklar Fransız vatandaşlığına başvurulabilir. 16-18 yaş arasındaki çocuklar: Göçmen anne-babaların Fransa’da doğmuş çocukları 16 yaşına geldiklerinde Fransa’da yaşıyorlarsa ve 11 yaşından beri kesintili ya da kesintisiz olarak en az 5 yıl Fransa’da ikamet etmişlerse Fransız vatandaşlığına başvurabilirler.

Evlilik Yoluyla Fransız Vatandaşlığına Başvuruda İstenen Belgeler: • Fransız vatandaşlığına başvuracak kişinin oturum kartı ve pasaportu. • Fransız vatandaşı olan eşin nüfus cüzdanı, doğum kayıt belgesi, evlilik cüzdanının aslı ve fotokopisi. • Fransa dışında gerçekleşen evlilikler için Fransız Konsolosluğu’na yapılan evlilik bildirisi. • Çocukların doğum kayıt belgeleri, ortak vergi beyannamesi, tapu, kira kontratı, kira makbuzu, banka hesabı gibi evliliği ve birlikte yaşandığını kanıtlayan belgeler. • Başvuran kişinin Fransızca seviyesinin yeterli düzeyde olduğunu kanıtlayan belge. • 10 yıldan az süredir Fransa’da yaşıyorsanız, Türk

makamları tarafından verilmiş son 10 yılı kapsayan sabıka kaydının aslı ve Fransızca tercümesi. • Daha önce evlendiyseniz, boşandığınızı ya da dul kaldığınızı kanıtlayan resmî belge. • Oturum kartı, başvuru alındı belgesi (récéppisse), iş sözleşmesi, maaş bordrosu, elektrik faturası gibi başvuran kişinin Fransa’da aralıksız ve düzenli olarak en az 3 yıldır yaşadığını kanıtlayan belgeler. • Fransa’da ikametinizin bulunduğu valilikten, Fransa dışında ise bulunduğunuz yerdeki Fransız Konsolosluğu’ndan alacağınız başvuru formuna yukarıda sayılan belgeleri ekleyerek başvurunuzu yapabilirsiniz.

Uyum Yoluyla Fransız Vatandaşlığına Başvuruda İstenen Belgeler: • Valilikten alınıp doldurulacak iki adet başvuru formu. • Geçerli oturum kartı ile pasaportun fotokopisi. • Doğum kayıt örneği (Formül A), evli ya da dul iseniz evlenme kayıt örneği (Formül B).

• Başvuru sahibinin anne ve babasının, Türkiye’den ya da Türk Konsolosluğu’ndan alınacak vukuatlı nüfus kayıt örnekleri, evlenme kayıt örnekleri (Formül B). • Çocuklarınız var ise her çocuğun doğum kaydı ve öğrenci belgeleri. • Ev sahibi iseniz tapu; kiracı iseniz kira kontratı, kira makbuzları, son 3 aya ait elektrik faturaları. • Birlikte başvurmuyorsanız, eşinizin oturum kartının fotokopisi, eşinizin neden sizinle birlikte başvurmadığını açıklayan bir mektup, bakmakla yükümlü olduğunuz kişiler varsa

onların oturum kartları. • Askerlik durumunuzu açıklayan askerlik belgesi. • 10 yıldan az süredir Fransa’da yaşıyorsanız, Türk makamları tarafından verilmiş son 10 yılı kapsayan sabıka kaydının aslı ve Fransızca tercümesi. • Son vergi beyannamesi ve son 3 yıla ait tüm vergi borçlarınızı ve ödemelerinizi belirten, vergi dairesinden alınan P.237 vergi bordrosu. • Çalışıyorsanız son 3 yıla ait iş sertifikaları, maaşınızı, görevinizi ve işe başlangıç tarihinizi belirten geçerli iş sözleşmesi, son 3 aya ait maaş bordroları. • İş arıyorsanız iş bulma kurumuna kayıtlı olduğunuza dair belge. Son 3 yıl boyunca çalıştığınız yerlere ait belgeler. • Tüccar ya da esnafsanız bağlı bulunduğunuz meslek odasına kayıtlı olduğunuza dair belge (K-Bis).


TOPLUM

10 Ocak 2020

13

Yurt dışı Emeklilikte Maaşlar BAKIŞ AÇISI İlhan Bilgü ibilgu@camiahaber.com

Câhiliye ve dâhilik böyle bir şey mi acaba? Arapça ve Türkçede kullanılan birbirine zıt iki kelime var. Bunlardan birisi cahillik diğeri de dâhilik. Birbirine zıt gibi görünen bu kelimeler dil bilimine göre incelendiğinde bazen bir diğerinin manasında da kullanılır. Buna göre cahil, bir şeyi bilmeyen manasına gelmemektedir. Dâhi de her şeyi akıllıca bilen demek değildir. Cahil, “bildiği hâlde bilmiyor”, dâhi de “bilmediği hâlde biliyor” numarasına yatan kişidir. Bu yüzdendir ki câhiliye dönemi denildiğinde, sadece cehaletin hüküm sürdüğü bir dönemden değil, bildiği hâlde, bilgisizliğin gereğine göre amel eden toplumdan bahsedilir. Peygamber Efendimiz’in sözlerinde yerini bulan bir câhiliye çağrısı vardır. O da hakikati bildikleri hâlde, hâlâ hakikat öncesi (İslam öncesi) zamana göre amel edenleri tanımlar. Malumdur ki, câhiliye çağrısı, kendisi haksız olduğu hâlde “Yetişin Eeey filan oğulları” diyerek yanına kabilesini çeken ve savaştıran davet ve çığlıktır. Cahil, bir şeyi bilmeyen manasına gelmemektedir. Dâhi de her şeyi akıllıca bilen demek değildir. Cahil, “bildiği hâlde bilmiyor”, dâhi de “bilmediği hâlde biliyor” numarasına yatan kişidir.

Aralık ayı sonunda İstanbul Araştırma ve Eğitim Vakfı İSAR’a bağlı Tıp ve Ahlak Çalışma Grubu “Tıbbi Konularda Fetva Verme Metodolojisi ve Zorluklar” sempozyumu diye bir sempozyum düzenledi. Konu başlıklarından birisi ise “Genetik Mühendislik ve Teknolojinin Sorgulanması” başlığını taşıyor. İşte bunun üzerine Türk Tabipleri Birliği, “Aklın özgür ve bağımsız düşünebilmesinin, sorgulamasının önüne ket vuran inanca dayalı bilgi üretme süreçleri toplumların gericileşmesinin en temel göstergelerindendir... Türk Tabipleri Birliği olarak toplumun sağlık hakkını ve demokratik hukuk sistemini yok sayan, gericileşmeyi körükleyen yaklaşımlar ve uygulamalara karşı uyarma sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz...” diyerek sempozyumun tıbba karşı yapıldığını iddia edecek kadar ileri gidiyor. Sempozyumun bu şekilde karalanmasının izahını yaptığımız dâhilik ve câhiliye ile alakasını siz kurmaya çalışın. Aynı mantık ve aynı fikrî çürümenin dinî hassasiyeti üst düzeyde olan Müslümanlara da yansıması karşısında susmak, aslında onları buna teşvik etmek anlamına gelecektir. Burada dikkatleri, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün “Noel tebriği”ne çekmek istiyorum. “Tüm Hristiyanların Noel’ini tebrik ediyor, herkese sağlıklı ve başarılı bir yeni yıl diliyoruz.” diyen Ergün’ün bu minval üzere giden tebriğine ağza ve dile gelmeyecek hezeyanlar sergileyen Müslümanların içine düştükleri durumu düşünüyorum da... “Tıbbi Konularda Fetva Verme Metodolojisi ve Zorluklar” sempozyumuna tepki veren tabipler arasında bir fark bulamıyorum. Câhiliye ve dâhilik böyle bir şey mi acaba?

Daha Düşük Olacak! İlhan Bilgü

TÜRKİYE

2019 yılında yurt dışı emeklilikte yapılan değişiklikle borçlanma miktarı artarken, alınacak emekli maaşı tutarı ise azaldı.

Yurt dışında yaşayanların Türkiye’deki Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan emekli olabilmeleri için şartlar 2019’da değişti. Yeni yasaya göre emeklilik sistemin nasıl olacağını araştırdık.

T

emmuz ayında çıkarılan bir yasa ile yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları ile mavi kart sahibi eski Türk vatandaşlarının emekli olmalarında bazı değişikliklere gidildi. Değişikliğe göre, aynı şartlarda Türkiye’den emekli olacaklar ile yurt dışında yaşayanlar arasında iki ana noktada farklılık oluştu.

YURT DIŞINDA YAŞAYANLAR DAHA FAZLA ÖDEYECEKLER

Bu farklardan ilki, günlük ödenecek olan sigorta priminin yüksek oluşu. Yasaya göre, günlük gelirin en az yüzde 32’sinin sigorta primi olarak ödenmesi gerekiyor. Ancak yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları ile mavi kart sahipleri günlük gelirlerinin en az yüzde 45’ini ödemek zorundalar. Dolayısıyla yurt dışında yaşayanlar yüzde 13 oranında daha fazla ödeme yapacaklar. İkinci farklılık ise, yurt dışında yaşayanlar sadece 4B denilen ve Bağ-Kur diye bilinen sigortadan emekli olabilecekler. Bağ-Kur emeklilerinin maaşları ise aynı şartlarda yapılan prim ödemelerine rağmen SSK diye bilinen Sosyal Sigorta Kurumu emeklilerinden daha az olu-

1

Ağustos 2019 tarihinden sonra emeklilik için müracaat edecekler için ödeme süresi şöyle olacak: Kadınlar en az 7200 gün, erkekler de en az 9000 gün ödeme yapacaklar. Daha önce kadınlar 5400 gün ödeme yaparlarken erkekler de 7200 gün ödeme ile emekli olabiliyorlardı.

yor. Bu fark, aylık bazda 1000-1200 TL arasında değişiyor. Bu durumda, Bağ-Kur emeklileri ayda 1000-1200 TL daha az maaş almış olacak. 1 AĞUSTOS’TAN ÖNCE BAŞVURANLARI ETKILEMEYECEK

1 Ağustos 2019 tarihinden önce müracaat ettiği hâlde kendilerine henüz ödeme emri gelmeyenler ve ödemeye devam edenler ise, eski kanuna göre ödeme yapacaklar. Alacakları maaş da eski kanuna göre olacak.

T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Mehmet Selim Bağlı bu konuya ilişkin yaptığı bir açıklamada, yurt dışındaki Türklerin primlerinin artırılma gerekçesi olarak kurum maliyetlerinin yüksekliğini göstermişti. Başkan Mehmet Selim Bağlı’ya göre, yeni uygulama ile 1 milyar 200 milyon TL tasarruf sağlanma imkânı olacak. Ancak bu tasarruf hesabı, 1 Ağustos 2019 tarihine kadar yapılan yıllık ortalama 36 bin müracaatın aynıyla devam etmesi durumunda söz konusu olacak. Hâlbuki, 1 Ağustos 2019 tarihinden sonra müracaatlar neredeyse durma noktasına gelmiş bulunuyor.


TOPLUM

10 Ocak 2020

“Ahde Vefa, Sadece Vefat Edenleri Değil, Yaşayanları da Unutmamaktır”

14

Alpes’deki Emektarlar Programına IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün de katıldı.

ALPES / RUHR-A

Almanya ve Fransa’da İslam Toplumu Milli Görüş’e bağlı cami ve cemiyetlerde hizmetleri geçenleri takdir etmek için Ahde Vefa ve Emektarlar programları düzenledi. İLYAS KILIÇ

HAGEN

MUSTAFA YAYLAGÜL ALPES

A

lmanya’da İslam Toplumu Millî Görüş’e (IGMG) bağlı Ruhr-A Bölgesi Hagen Şubesi Ulu Camii, Rhein-Neckar-Saar Bölgesi Alem-i İslam Camii ve Millî Görüş Fransa İslam Konfederasyonu (CIMG) Alpes Bölgesi’nde bölge, cami ve cemiyetlerde hizmetleri geçenleri anan programlar düzenlendi.

Alpes Bölgesi’ndeki programda 55 yaş üzerindeki 370 kişi CIMG Alpes Bölge Merkezi’nde ağırlandı. Toplantıya katılan IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, “Teşkilat olarak, vefat eden öncüleri andığımız gibi, hâlen yaşamakta olan büyüklerimizi de anmak ve onları hatırlamak vazifemizdir.” dedi. Alpes Bölge Başkanı Yusuf Çakır da birinci nesil olarak kabul edilen öncülerin o kısıtlı imkânlarla çok büyük işler başardığını, onların tecrübelerine hâlâ ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

HAGEN’DE AHDE VEFA GECESI

Hagen’deki Ahde Vefa programında ise 2000 yılından 2019 yılına kadar Hagen Ulu Camii’ndeki 20 yıllık hizmeti anlatan bir video gösterisi yapıldı. Hagen Ulu Camii’nde cemaat olup vefat edenlerin rahmetle anıldığı gecede, kuruluşundan günümüze kadar şubede emeği olan, başkanlık veya idarecilik yapan,

imam-hatip olarak görevli bulunan, camide farklı alanlarda hizmet verenlere teşekkür plaketi verildi.

Plaketler, Hagen Cemiyeti’nin bağlı bulunduğu IGMG Ruhr-A Bölgesi’nde Bölge Başkanlığı yapanlar da olmak üzere toplam 85 kişiye verildi.

“Yaşayanlara Hizmet Kadar Vefat Edenlere de Borcumuz Var!”

MUHAMMED EMIN YILDIRIM

ALMANYA

CENGIZ KADIRGAN KÖLN

U

KBA Cenaze Yardımlaşma Derneği’nin hizmet ve çalışmalarının değerlendirildiği yıllık toplantı, Almanya’nın Köln şehrinde bulunan IGMG Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya katılan IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, Avrupa’da kurumsal çalışmaların önemine vurgu yaptı. Müslümanlara yaşarken yapılan hizmetler kadar, vefat durumunda da İslami usul ve esaslara göre yapılacak hizmetler bulunduğuna dikkat çeken Yalınkılıç, “Vefat eden bir Müslüman’ın cenazesine icabet etmek ve o Müslüman’ın cenazesini kaldırmak diğer Müslümanların üzerine bir vazifedir. Ayrıca, bir cenaze durumunda sadece mevtaya değil aynı zamanda aile yakınlarına karşı da yerine getirilmesi gereken taziye, teselli ve destek gibi sorumluluklar vardır. Bunun için UKBA hizmetlerinin mevcut sayıdan daha fazla insanımıza ulaştırılması için gayret sarf etmeliyiz.” İfadelerini kullandı. “İSLAM TOPLUMUNA GÜZİDE HİZMETLER SUNDUĞUMUZ BİR YIL OLDU”

UKBA Başkanı Dr. Mustafa Uyanık da 2019 yılı hizmetlerini değerlendirdikten sonra 2020 yılında yapılacak hizmetler ile ilgili bilgilendirmede bulundu. 2019 yılının UKBA hizmetleri için bereketli bir yıl olduğunu ifade eden Uyanık, “UKBA ailesine bu yıl katılan binlerce yeni üyenin yanı sıra düzenlediğimiz cenaze yıkama-kefenleme ve hospis-palyatif bakım, manevi rehberlik kursları, mezarlık ve taziye ziyaretleri ile de İslam toplumuna güzide hizmetler sunduğumuz bir yıl olmuştur.” dedi.

“Evlilikler Borç Batağı ile Kurulmasın” BERLİN

IGMG Berlin Bölge Başkanlığı, çeşitli sebeplerden ötürü temelleri sarsılan ailenin önemine vurgu yapmak ve alanda duyarlılık oluşturmak için bir konferans düzenledi. HAZIM DAMGACI

B

BERLIN

erlin’de “Dünyadaki Cennet: Aile” başlığı ile düzenlenen konferansa konuşmacı olarak Siyer Vakfı Başkanı Muhammed Emin Yıldırım katıldı. Günümüzde ailenin öneminin giderek azalmaya başladığına dikkat çeken Yıldırım, sanki bir program hâlinde “Ailenin Kuşatılması”nın söz konusu olduğunu anlattı. Aile aleyhine yapılan bu kuşatma hareketlerine karşı özellikle gençlerin duyarlılık göstermesi gerektiğini ve ailenin bu dünyayı bir cennete dönüştürebilecek kurumların başında

geldiğini söyledi. Yıldırım, “Aile cennetin havasını tattırması gerekirken, artık evlenmeyi ve idare etmeyi bazı şeylerin hatırına katlanılabilecek bir şey olarak anlıyoruz.” dedi. “DÜNYA’DAKI CENNET: AILE”

Borçlanarak kurulan ailelerin daha evlenir evlenmez pek çok sorunla karşı kaşıya kaldıklarına ve bunun da evliliği yıprattığına vurguda bulunan Yıldırım, evliliği geciktiren, evliliklerin borç batağı üzerine kurulmasına neden olan her türlü geleneğin ayaklar altına alınması

gerektiğini belirtti. Ailede vahdetin yolunun sağlanması için sofra, sayfa (okuma), sevgi, seyahat ve seccade vahdetinin sağlanması gerektiğini de vurguladı. Haluk İslamoğlu’nun sunuculuğu ile yapılan konferansta Berlin Bölge İrşad Başkanı Ömer Gündoğdu selamlama ve bilgilendirme konuşmasından sonra ise IGMG Berlin Bölge Başkanı Said Jurnal “Dünyadaki Cennet: Aile” isimli çalışmanın niçin yapıldığını anlattı. Said Jurnal bu çalışmaların devamının geleceğini belirterek, yoğun ilgi gösteren katılımcılara teşekkür etti.


TOPLUM

10 Ocak 2020

15

2019 Yılının Son Umrecileri Mübarek Beldelerde UMRE

IGMG Hac Umre ve Seyahat Başkanlığı organizasyonu ile umre ibadetini yapmak üzere kutsal topraklarda bulunan umreciler kendileri için düzenlenen geziler ve çeşitli irşad programlarıyla dolu dolu bir umre gerçekleştirirken, Aralık Umresi kafilesinin çoğunluğu gençlerden oluştu. ABDULLAH YILDIRIM İLKNUR KÜÇÜK

İ

slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Hac Umre ve Seyahat Başkanlığı tarafından düzenlenen 2019 Aralık Umresi kapsamında, bu yılın son umrecileri de mübarek beldelerle buluştu. 21 Aralık’ta başlayan Aralık Umresi’nde kafileler 4-5 Ocak’ta geri döndü. Aralık Umresi’nde de umreciler için yoğun bir program uygulandı. Medine ve Mekke’de ibadetlerin huşu içerisinde yerine getirilmesinin yanı sıra çeşitli irşad, gezi ve tanıtım programları yapıldı. Mekke’de Kâbe ve çevresi ile Medine’de Mescid-i Nebevî, Kubâ Mescidi, Uhud Şehitliği ve Medine hurma bahçelerinin tanıtımı yapıldı. Medine’de ayrıca Osmanlı Tren Garı ve Amberiye Mescidi de ziyaret edildi.

Aralık Umresi’ni Camia’ya değerlendiren IGMG Hac Umre ve Seyahat Birim Başkanı Tahir Köksoy “Özellikle gençlerimizin ağırlıkta olduğu çok dolu bir organizasyon oldu. Avustralya’dan Norveç’e kadar birçok ülkeden umrecimiz vardı. Ömer Döngeloğlu ve Genel Merkez hatiplerimizin katıldığı Mekke ve Medine’deki irşad programlarımız, yılbaşı gecesinde organize ettiğimiz

Muhasebe ve Tefekkür Gecesi ayrı bir güzeldi. Elhamdülillah, binlerce umrecimizle birlikte yaptığımız toplu tavaflar, çocuk umrecilerimizin hazırlayıp sundukları etkinlikler, sosyal medya ve canlı yayın hizmetleri, Hac Bakanlığı ve diğer resmî makamlarla ziyaretler, karşılama ve uğurlama törenleri, gençlik buluşmaları ve gençlik sohbetleri, Avrupa’da hafızlık yapan Mainz İlahiyat talebelerinin alanda yetiştirilmek üzere programa dâhil edilmesi, deneyimli uzman hocalar eşliğinde gezi ve yerinde bilgilendirme programları, Kur’ân-ı Kerîm dersleri, sağlık hizmetleri ve daha pek çok hizmeti başarıyla sunduk. Mekke ve Medine sevdası gönüllerine düşmüş tüm kardeşlerimizi aileleri ile beraber ağırlamaktan ve onlara her alanda güzel ve kaliteli hizmet sunmaktan mutluyuz. Bir ekip çalışması içinde 24 saat umrecilerimizin ve hacılarımızın yanında oluyoruz. Allah’ın rızasını gözeterek misafir ettiğimiz umrecilerimize her yaş grubuna göre program icra ediyoruz. 50. yılın tecrübe ve deneyimi ile IGMG hac ve umre organizasyonunun farkını tekrar ortaya koymuş olduk. Bu vesile ile tüm emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ederim.” dedi

lerine anlam ve önem kattılar. Gün boyu Mescid-i Nebevî’de ibadet ve Ravza ziyaretlerinde bulunan umreciler, Medine İrşad Geceleri kapsamında Medine’nin hurma bahçelerindeki sohbet programlarına katıldılar. Gerçekleştirilen sohbet programının konukları IGMG Hac Umre ve Seyahat İşleri Başkanı Tahir Köksoy, İlahiyatçı Ömer Döngeloğlu ve seslendirdiği şiirler ile dinleyenlerin gönlünde taht kuran Dursun Ali Erzincanlı oldu.

Mekke-i Mükerreme’de 25 Aralık’ta düzenlenen Gençlik Gecesi, muhteşem anlatım ve sunumu ile Ömer Döngeloğlu ve sanatçı Dursun Ali Erzincanlı’yı konuk etti. İslam Toplumu Millî Görüş Gençlik Teşkilatı ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın birlikte organize ettikleri programda buluşan umreciler, Ömer Döngeloğlu’nun sunumunda gözyaşları içinde gökteki yıldızlar diye nitelendirilen örnek şahsiyetlerin ve asr-ı saâdet döneminin manevi iklimine bir yolculuk yaptılar. Umreciler “En Sevgiliye” başlıklı sunum ve anlatımı ile gönüllerde taht kuran Dursun Ali Erzincanlı’yı dinleyerek geceyi ihya ettiler. Programa T.C. Cidde Basın Ataşesi Bahattin Akyön de katıldı.

TOPLU TAVAF Programda umrecilere seslenen Tahir Köksoy “Resûlullah’ın yanı başında, salihlerin beldesi olan bu topraklarda sizlerle birlikte olmanın bahtiyarlığını yaşıyorum.” dedi. Köksoy “İşte saadet asrı, işte kâinatın iftihar tablosu Peygamber Efendimiz. Bugün kâinatın efendisinden daha öğrenecek ne kadar çok şeyimiz olduğunu daha iyi anlıyor ve bu mukaddes yolculuğumuzun ehemmiyetini ruhumuza kadar bir kez daha hissediyoruz.” dedi. İrşad programları kapsamında cuma günleri hariç her gün öğle namazı sonrasında sohbetler düzenlenirken, Kur’an okumayı henüz öğrenememiş umreciler için de Elif-Ba Kursları yapıldı. Bu seneki umre organizasyonunda yer alan irşad programlarının ana teması “Emanet bilinci ve emin olmak” şeklinde oldu.

İRŞAD PROGRAMLARI IGMG Hac Umre ve Seyahat Birim Başkanlığı’nın Mekke ve Medine’de yaptığı faaliyetler gönüllere hitap etti. Umreciler kaldıkları süre boyunca tüm ibadetleri usulüne uygun ifa ederek organizasyon kapsamında sunulan irşad programları ile ibadet-

IGMG Çocuk Kulübü de umrecilerin hizmetindeydi. 3-10 yaş arası çocuklara yönelik eğitsel çalışmalarda bulunan Çocuk Kulübü bir hayli katılımın olduğu piknik programı gerçekleştirdi. Aileler ile birlikte yapılan toplu tavaf ile Kâbe’nin tavaf alanı çocukların

GENÇLİK GECESİ

ağızlarından çıkan dua ve tesbihler ile dolup taştı. İki hafta boyunca kesintisiz hizmet veren Çocuk Kulübü hem ailelere rahat ibadet etme fırsatı sağladı hem de çocukların gelişimlerini destekleyici hizmetleri ile çocuklar günlerini daha verimli bir şekilde

Umreciler toplu tavaf için Kâbe’ye âdeta akın ettiler. Yılbaşı gecesi “Tefekkür ve Muhasebe” konulu sohbet için bir araya gelen umreciler sohbetten sonra toplu tavaf gerçekleştirmek üzere toplandılar. Otel lobisinde Mehmet Efe hoca efendinin yapmış olduğu dua ve niyet ile yola revan olan umreciler Kâbe’yi tavaf etti, ümmeti Muhammed için birlikte gözyaşı dökerek dua etti. Kafile başkanlarının söylediği dualara eşlik eden umreciler hep bir yürekten amin nidaları ile duaya iştirak ettiler. Umreciler tavaf sonunda âdeta bir ödül mahiyetinde olan zemzem suları ile serinlediler.

KUDÜS KAFİLESİ Kudüs bağlantılı umre organizasyonuna dâhil olan umrecilerimiz de önce Kudüs’e giderek dört gün boyunca, kafile uzman rehberler eşliğinde Mescid-i Aksâ, El-Halil, Eriha, Zeytin Dağı, Kadim ve Ya f a

değerlendirmesine destek oldu. Umrenin son günlerinde ise hem ailelere hem de tüm umrecilere hitaben bir kapanış programı düzenlendi. Çocuklar söyledikleri ilahi ve ezgiler, yapmış oldukları resim ve el becerisi örnekleri ile aileleri tarafından göz yaşları ile izlendi.

şehirlerindeki ziyaretlerini gerçekleştirdiler.

IGMG BİRİMLERİ UMRECİLERİ YALNIZ BIRAKMADI IGMG Hac Umre Başkanlığı 2019 Aralık Umresi’nde teşkilat bütünlüğünün önemli parçası olan IGMG üyeliği standı ile umrecilere hizmet sundu. UKBA Cenaze Yardım Derneği bilgilendirme çalışmaları yaptı. Umre organizasyonu boyunca, IGMG İrşad ve Eğitim Başkanlığı ile UKBA ve Hasene International gibi kuruluşlar da tanıtım stantları ile hizmetlerde bulundu. IGMG Kadınlar Teşkilatı hanım umrecilere yönelik hizmet verirken otelin mescidinde irşad programları ve her gün (cuma günü hariç) öğle namazını müteakip sohbetler düzenlendi. Her bölge kafilesi kendi grubu içerisinde Kur’an okumasını bilmeyenlere yönelik Elif-Ba dersleri düzenledi. Kadınlar Gençlik Teşkilatı da hazırladıkları stantta hizmet verirken, her gün öğle namazını müteakip gençlik sohbetleri gerçekleştirdi. Gençlik ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın ortaklaşa yaptığı Genç İftar programında umreciler Peygamberimizin evinin önünde birlikte iftar ettiler.


TOPLUM

10 Ocak 2020

16

Babalar ve Çoçuklardan Ortak Proje: HUKUK KÖŞESİ Veysel Pountso

“Peygamberlerin İzindeyiz”

hukuk@camiahaber.com

Başörtülü hâkimler ve memurlar

Almanya’da başörtülü Müslümanları ilgilendiren birçok başörtüsü hükümlerine ek olarak, yeni bir karar daha eklendi. Bavyera Hâkimleri ve Savcılar Yasası’nın 11. maddesinin 2. paragrafı şu şekilde değiştirilmişti: “Hâkimler ve savcılar, davalarda veya bağımsızlıkları, tarafsızlıkları veya yasa ve düzene münhasır bağlanması konusunda şüpheler doğurabilecek tüm resmî eylemlerde görünür herhangi bir dinî veya ideolojik sembol veya kıyafet giyemez.” Bunun üzerine İslami bir cemaatin Müslüman kadınların ayrımcılığa uğrayacağı gerekçesi ile yaptığı başvuru üzerine Bavyera Anayasa Mahkemesi, Bavyera Hâkimler ve Savcılar Yasası’ndaki değişikliğin anayasa ihlali sayılamayacağına karar verdi. Bavyera Anayasa Mahkemesi 14 Mart 2019 tarihinde verdiği söz konusu kararla, “hâkim ve savcılar için mahkemelerde dinî veya ideolojik sembollerin veya giysilerin yasaklanmasının Bavyera Anayasası ile uyumlu olduğuna” hükmetti. Eyalet Anayasa Mahkemesi aldığı kararı, devletin ve kurumlarının tarafsızlık yükümlülüğünün yanı sıra müdahillerin negatif inanç ve din özgürlüğüne, yani “hiçbir inanca sahip olmama hakkı”na sahip olması ile gerekçelendirdi. Bu kararın ancak FedeYüksek Mahkeme’nin ral Anayasa içtihatları rağmen başörtülülere çıkış veren Mahkemebazı eyaletler bulunsi’nin aynı maktadır. doğrultuda karar vermesi durumunda yön verici olabilecek. Bu durumda davacının Federal Anayasa Mahkemesi’ne gitmesi durumunda, davayı kazanma ihtimali olabilir. Daha önceki kararlarda görüldüğü gibi Federal Anayasa Mahkemesi daha özgürlükçü davranarak başörtüsü yanlısı kararlar verebiliyor. Bu arada, Yüksek Mahkeme, duvardaki bir haç ile başörtüsü takan kişinin karşılaştırılamayacağına ilişkin bir dava hakkında daha önce bir yorum yapmıştı. O karara göre haçın asıldığı duvar temel hakların sahibi değilken, başörtüsü takan kadın temel hakların sahibidir. Haç belirli durumlarda kaldırılabilir veya kaldırılmalıdır, ancak başörtüsü kalabilir. Yüksek Mahkeme’nin kararına rağmen Bavyera Anayasa Mahkemesi bu içtihadı dikkate almamış görünüyor. Zira, mahkeme salonlarındaki haçlara izin vermeye devam edip, hâkim ve savcılara dini sembolleri yasaklayan yasayı anayasaya aykırı görmüyor. Bavyera Anayasa Mahkemesi’ne göre haç, başörtüsünün aksine bağımsızlık ve tarafsızlık hakkında şüphe uyandırmıyor. Devlet dairelerinde başörtüsü ile çalışan sayısız başka örnekler de bulunuyor. Öğretmenlerin yanı sıra, gençlik, finans veya şehir idarelerinde çok sayıda çalışan bulunmakta. Yüksek Mahkeme’nin içtihatları neredeyse her zaman kadınların lehine olarak alınıyor. Buna rağmen başörtülülere çıkış veren bazı eyaletler bulunmaktadır. Aslında, sonuç olarak, bu gibi sebeplerden dolayı çıkış verebilmek için yüksek standartlar belirlenmelidir. Dolayısıyla, hâkimler ve savcılar hakkında verilecek bir karar yönlendirici olacaktır. Almanya’daki Yüksek Mahkeme’nin bu konu hakkında yapacağı yorumu ise merakla bekliyoruz.

ALMANYA

İslam Toplumu Millî Görüş Ruhr-A Bölgesi Bergkamen ve Hamm-Hövel Şubelerinde çocuklara peygamberler hakkında kalıcı bilgi verilmesi ve çocukların babalarıyla ortak çalışma yaparak hoşça vakit geçirmesi amacıyla babalar ve çocuklar için projeler düzenlendi. Hamm-Hövel Camii Ana Sınıfı öğrencileri babalarıyla Mescid-i Nebevî maketi yaptı.

SONGÜL YAVUZ SONGÜL GÜVERCIN

I

GMG Ruhr-A Bölgesi Bergkamen Şubesi Ana Sınıfı’nın, Baba-Çocuk Projesi kapsamında düzenlediği “Peygamberlerin izindeyiz” konulu proje, minik öğrenciler ve aileleri tarafından yoğun ilgi gördü. Dar’ul Erkam Bergkamen Şubesi’nde düzenlenen Baba-Çocuk Projesi kapsamında, Cennet Tırtılları, Cennet Kelebekleri ve Cennet Kuşları Ana Sınıfı öğrencileri, babaları ile birlikte yaptıkları 10 haftalık çalışmanın ardından proje sunumunu gerçekleştirdi.

“Peygamberlerin izindeyiz” adlı projede her öğrenci bir peygamberin tanıtımını farklı metotlarla (sulu boya, şiir, tiyatro vs.) hazırladı. Projenin hedefi ise peygamberlerin hayatlarını öğrencilerin pedagojik ve psikolojik seviyelerine uygun şekilde öğrenmelerini sağlamaktı. Çalışmalar katılımcılar tarafından büyük bir beğeniyle izlendi. Sunumların ardından projeye katılım sağlayan babalara teşekkür belgesi ve hediye takdim edildi. Öğrencilere de ayrıca hediye takdiminde bulunuldu. Yarışmadaki her ürün jürinin beğenisini kazandı.

BABALAR VE ÇOCUKLAR MEDINE PROJESI’NDE YARIŞTI

Ana sınıfı öğrencileri babalarıyla yarıştı. Hamm-Hövel Eğitim Başkanlığı’nın düzenlediği Medine Projesi ismi verilen yarışma kapsamında her bir baba Mescid-i Nebevî’nin maketini yapma görevi aldı. Ancak, babalar maketi sadece kendisi değil çocuğuyla birlikte yaptılar. Maket yapma çalışmaları evde sürdürüldü. Çalışma esnasında ayrıca, çeşitli etkinlik ve formatlarda Peygamberimiz,

Mekke’den Medine’ye Hicret ve Mescid-i Nebevî hakkında bilgilendirmelerde bulunuldu. Evlerde yapılan Mescid-i Nebevî maketleri daha sonra yarışmada sergilenmek üzere camiye getirildi. Camiye getirilen maketler cuma namazında sergilendi. Sergi sonrasında yarışmaya katılan çocuklar ve babaları ödüllendirildi.

Vefat eden UKBA üyelerimiz İsmi

Vefat tarihi

Bölge ve şubesi

İzzet Cekiç Mohammed Osman Fazel Bebek Demir Nidjarija Gasi Nazmiye Kaçmaz Ali Erkol Bedir Özkan Ömer Çubuk Safiye Özüduru Şerife Saliji Yılmaz Gümüş Hüseyin Deniz Baki Bilgili Sabiha Gençaslan Nimet Okul Mehmet Adar Ümmü Yontar Muhammet Burak Ercan Yaşar İldeniz Galip Cavdar Emine Yılmaz Shafigua Rahim Ramazan Yayın Hatice Yılmaz İbrahim Şahingöz Gülten Raifoğlu Mürvet Cömert Ahmet Akkaya Mahire Kızılkaya Mehmet Çakır Gülcan Asit

15.12.2019 16.12.2019 17.12.2019 15.12.2019 16.12.2019 17.12.2019 18.12.2019 18.12.2019 19.12.2019 20.12.2019 21.12.2019 23.12.2019 23.12.2019 22.12.2019 24.12.2019 24.12.2019 24.12.2019 24.12.2019 23.12.2019 24.12.2019 20.12.2019 26.12.2019 23.12.2019 26.12.2019 27.12.2019 27.12.2019 28.12.2019 28.12.2019 31.12.2019 31.12.2019 15.12.2019

Arlberg/Reutte Hamburg/Hamburg Merkez Arlberg/Dornbirn G. Bavyera/Eggenfelden Hessen/Rüsselsheim Hessen/Wisbaden Berlin/Wedding-H.B Düsseldorf/Mg- Rheydt Hannover/Hannover İsviçre/Wetzikon Düsseldorf/Solingen Ruhr-A/Recklinghausen Hessen/Hanau Württemberg/Ludwigsburg Köln/Bergneustadt Düsseldorf/Neuss Hamburg/Hamburg Merkez Hamburg/Rensburg Düsseldorf/Willich Württemberg/Pforzheim G. Bavyera/Erding Bremen/Huchting Bremen/Hemelingen Ruhr A/Stadtlohn Ruhr A/Neuenrade G. Bavyera/München-Merkez R.N.Saar/Walldorf Köln/ Nippes Hamburg/Lübeck Köln/K-Mülheim Ruhr-A/Dortmund- Derne

Darul-bekâya irtihal eden merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet ve mağfiret, sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz. Ruhlarına El-Fâtiha.


GENÇLIK

10 Ocak 2020

Türk Gencinden

Örnek Başarı:

Hem Hafız Oldu Hem Tıbbı Kazandı ALMANYA

Almanya’da aynı süreçte hem hafızlık eğitimini tamamlayan hem de tıp fakültesi giriş sınavını kazanan Furkan Toprak ve hocası Talip Toplu ile bir söyleşi gerçekleştirdik. BURAK BUDAK

A

lmanya’nın Duisburg kentindeki İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Duisburg Mevlana Camii’nde bulunan ve 2016 yılında 12 öğrenciyle başlayan hafızlık kurumunda an itibarıyla beş sınıfta 83 öğrenci yaklaşık 10 eğitimci tarafından eğitim görüyor. Bu kapsamda bu sene itibarıyla icazetini almış 4 hafızdan biri olan ve aynı zamanda tıp fakültesini kazanan Furkan Toprak ile Camia olarak bir söyleşi gerçekleştirdik.

Furkan, bize kendinden bahseder misin? İsmin Furkan Toprak, 19 yaşındayım, Köln’de doğdum, büyüdüm. 2018 senesinde lise eğitimimi tamamladım. Lisede son sınavlarım döneminde sık sık Kur’an dinlemeye başladım. Çok hoşuma gitti. Sınav için hazırlık yaparken biraz kafam doldu, kafamı boşaltmak için Kur’an’ı açtım ve Kâf suresinin birinci sayfasını ezberledim bir oturuşta. Bana inanılmaz bir enerji verdi. Zaten ondan sonra da hafızlığıma başladım.

Hafızlık süreci nasıl geçti? Hafızlığımı yaklaşık 14 ay içerisinde tamamladım. Ayrıca tıp fakültesi sınavına girdim. Yani hem ezberlerimi yaptım hem tıp sınavı için çalıştım.

Hem hafızlık hem de tıp sınavları için için çalışmak zor olmadı mı?

Öğrencilere ne önerirsin? Nasıl daha başarılı olabilirler?

Kur’an dersinde başta zorlanırsın da Kur’an dersinden sonra diğer ders o kadar kolay geliyor ki. Ben tıp sınavına 6,5 hafta içinde hazırlandım. Çok şükür başarılı oldum. Bir ezber dersi vardı tıp sınavında, orada Almanya birincisi oldum.

Hafızlık, çalışmalara bereket katıyor. Misal bir arkadaşım var, hem Kur’an yarışması birincisi hem okul birincisi oldu. Yaklaşık tüm gününü Kur’an dersine ayırıyor ama yine de okulda başarılı oluyor ve hiç bir sıkıntı çekmiyor. Yani hafızlığı zaman kaybı olarak göremeyiz.

“HAFIZLIK DERSE ENGEL OLMAZ, TAM AKSİNE DESTEK VERİR”

“ALLAH HİÇBİR ZAMAN SALİH KULLARINI MAHCUP ETMEZ”

Hafızlık kesinlikle derse engel olamaz, alıkoymaz, tam aksine destek verir, çünkü hafızlık zihni açıyor, bunu ben bizzat yaşadım. Tıp aslında çok zor bir bölüm biliyorsunuz ama benim hiç korkum yok, çünkü altyapımı hafızlık sürecinde kazandım ve bana özgüven verdi.

Kendilerine hem din dersi hem de okul dersi için zaman ayırsınlar. Dengeyi bulabilirlerse en başarılı duruma o zaman gelirler. Sonuçta Allah rızası için bu çalışmalara başlıyoruz. Allah da hiçbir zaman salih kullarını mahcup etmez.

Bir Başarı Örneği: Öğrencilerimizden bir tanesinin babası yanımıza geldi, dedi ki: “Hocam benim oğlumun dersleri zayıftı, devamlı şikâyet geliyordu ve öğretmeni devamlı beni çağırıyordu. Bir gün yine çağırdı beni. Ben yine sıkıntı var düşüncesiyle gittim. Gittiğimde ise öğretmenin bana sempatik yaklaşımı, benimle ilgilenmesi hoşuma gitti ve oturduk. “Seni tebrik ederim.” dedi, ben dalga geçiyor zannettim. Hafızlığa başladı, herhâlde dersleri daha kötüye gitti diye düşündüm ama

öğretmen bana “Çocuğunuza ne yaptınız da böyle birden yüzde 100 değişti?” diye sorunca ben de şaşırdım. Ama çocuğuma ben okul dersi konusunda hiçbir değişiklik yapmadım, sadece hafızlığa başladı. Okuldan geldikten sonra boş duruyordu, ama hafızlığa başladıktan sonra okul dersleri de düzen içerisine girdi. Bazı yaptığı hataların farkına vardı ve notlarının düzeldiğini ve ahlakındaki düzelmenin öğretmenlerin hoşuna gittiğini belirtti.

Furkan Toprak’ın hafızlık hocası Talip Toplu:

“CAMİ MERKEZLİ BİR HAYAT SÜRDÜRMEK ZORUNDAYIZ” Ben Türkiye’den Almanya’ya normal bir cami hocası olarak geldim. Allah (c.c.) bize Avrupa’nın göbeğinde Kur’ân-ı Kerîm’e hizmet etmeyi nasip eyledi. Bana da sorsalardı “Avrupa’da hafızlık olur mu?” diye, olumsuz bakardım, ama gerçekten buradaki teşkilatın bir kurum hâline gelmesi ve özellikle de buradaki insanların sahip çıkmasının bizlere yüklediği sorumluluktan dolayı cami merkezli bir hayatı sürdürmek zorundayız.

“ZEKÂ ÇALIŞTIRDIKÇA AÇILIYOR” Avrupa’da hafızlık yapmak okulların ihmal edilmesi anlamına gelmiyor. Bütün öğrencilerimizde bunu yaşayarak, okullardan gelen tepkilerde de bunu görüyoruz, aşağı yukarı bütün öğrencilerimiz Avrupa’daki okulların en zeki öğrencileri. Zekâ çalıştırdıkça açılıyor. Kur’an’ı harf harf beynine nakşediyorsun. Beyin çalıştıkça ister istemez açılıyor artık. Normalde misal bir öğrenciye Türkçe metin verdiğin zaman ezberleyemiyor. Ama bizim hafızlık yapan öğrencimize verdiğin zaman 1-2 defa bakması yetiyor. Çünkü artık beyin onu tanıyor tabir-i caizse. Gençlerimiz teşvik edilmeli. Hafızlık bir engel değil okuldaki başarı için.

“ÖĞRENCİLERİMİZ OKULLARININ DA BİRİNCİSİ” Öğrencilerimiz okulu en güzel şekilde, en başarılı şekilde yürütüyorlar, çünkü bunların ders notlarını da istiyoruz, bakıyoruz. Okullarının da birincisi, ahlak olarak da en iyi öğrencileri ve aynı zamanda hafızlıklarını da en güzel şekilde yapan öğrenciler. Ben burada özellikle öğrencilerin velilerini tebrik ediyorum, çünkü bu bir fedakârlık işidir, bu bir cesaret işidir, bu beyinde bazı olumsuz tavırların kırılma işidir. Ben hepsine buradan teşekkür ediyorum. Rabbime hamd olsun. Bundan sonraki hedefimiz ise hafız profesör doktor. Furkan’la öyle anlaştık.

17


GENÇLIK

10 Ocak 2020

Binlerce Genç Sabah Namazlarında Buluştu ALMANYA

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik Teşkilatı’nın düzenlemiş olduğu Sabah Namazı programlarında binlerce genç bir araya geldi. FATIH KARTAL ENES ÇEVIK SEFA AKHOY

İ

slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik Teşkilatı pek çok camide Avrupa’daki gençlerin sabah namazlarında buluştuğu Sabah Namazı programları düzenledi. Çeşitli bölgelerde sabah namazı programları için binlerce genç camilerde buluştu. Sabah namazı programlarına gençlerin yanı sıra cemaat de büyük ilgi gösterdi. Almanya’nın Bremen bölgesinde, IGMG Bremen Bölge Gençlik Teşkilatı’nın, Fatih Cami’nin ev

sahipliğinde gerçekleştirmiş olduğu sabah namazı buluşmasına ilgi yoğundu. IGMG Gençlik Teşkilatı Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Sertkaya ile kılınan sabah namazının akabinde Bremen Bölgesi’nin dört bir tarafından akın eden 350 genç ile birlikte maneviyat dolu bir program icra edildi. Programda Kur’an tilaveti, zikir ve sohbet ile manevi hazzın doruklara ulaştığı anlar yaşandı. IGMG Rhein-Neckar-Saar Bölgesi’nde de çeşitli camilerde toplu sabah namazları programları gerçekleştirildi. Dannstadt, Mainz, Saarbrücken, Walldorf ve Ludwigshafen şehirlerindeki IGMG camilerinde yoğun katılımla gerçekleştirilen sa-

bah namazı programlarında çeşitli seminerler de verildi. Bu camilerde de kılınan sabah namazının ardından zikir ve dualar yapıldı. UZAK-YAKIN DEMEDEN CAMİLERE AKIN ETTİLER

Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin Essen Katernberg şehrinde ise Ruhr-A Bölgesi Gençlik Teşkilatı, uzak-yakın demeden programa katılan 600 genci, Essen Katernberg Ayasofya Camii’nde bir araya getirdi. Namazın cemaatle eda edilmesinden sonra Ruhr-A Bölge Başkanı Abdullah Kodaman bir selamlama konuşması yaptı ve Avrupa

18

AVUSTURYA’DA 600 GENÇLE SABAH NAMAZI

Avusturya’da da sabah namazı programı münasebetiyle 600 genç Viyana Mescid-i Aksa Camii’nde buluştu. Programda hazır bulunan Avrupa İslam Federasyonu (IFW) Gençlik Başkanı Enes Pek, gençlere nasihatlerde bulunurken, “Haftasonları 22 şubemizde sabah namazı programlarımız devam ediyor, bu prorgamlara aynı heyecan ile katılım sağlamanmalı.” ifadelerini kullandı. Yoğun katılım ile gerçekleşen program, Mescid-i Aksa İmam Hatibi Yusuf Kalemli’nin mazlum ve mağdurlar için yapmış olduğu dua ile sonlandı.

Müslüman gençlerin bir arada bulunabilmesinin önemine değindi ve gençlerin toplumsal katılımına dikkat çekti. Kodaman “Biz, söz sahibi olmazsak, başkaları bizim adımıza konuşur ve karar verir.” dedi. Programda ayrıca İstanbul Fatih Camii İmam Hatibi Bünyamin Topçuoğlu gençlere nasihatlerde bulundu. Schwaben Bölgesi Gençlik Teşkilatı’nın düzenlediği programa ise 100 genç katılım sağladı. IGMG Gençlik Teşkilatı Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Sertkaya ve İrşad Başkanı İrfan Bakşiş’in de iştirak ettiği programda namazın ardından gençlere nasihatlerde bulunuldu.

Genç Kızlar “İsrafa Hayır” Dedi ALMANYA

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Düsseldorf Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı “Minimalist Müslüman” başlıklı bir eğitim programı ile toplumda gittikçe artan israfa dikkat çekti. ÜMMÜ GÜLSÜM BUYRUKÇU

I

GMG Düsseldorf Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı, “Minimalist Müslüman” konulu bir eğitim çalışması gerçekleştirdi. İki gün süren ve amacı israfın had safhada olduğu bu dönemde katılımcıları bilinçlendirmek olan programda genç kızlara bir yaşam biçimi olan minimalizm tanıtıldı.

IGMG Düsseldorf Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın düzenlemiş olduğu programda gençler, israf ile erteleme duygusunun nasıl önüne geçilebileceği hakkında bilgi edindi.

CIMG Mescid-i Aksi Camii Gençlik Teşkilatı üyesi 75 genç, aldıkları atkı, bere, çorap gibi giysileri sokaklarda yaşayan insanlara dağıttı.

FRANSA

“DÜNYADA KIYAFET ÜRETİMİ DURDURULSA, KİŞİ BAŞINA 14 PARÇA DÜŞER”

Birinci seminerde, Hima Umweltschutzverein’da (çevre koruma derneği) görevli olan İlhaam Al-Qaseem, minimalizm hakkında genel bir bilgilendirmede bulundu. “Bugün dünyada kıyafet üretimi durdurulsa, kişi başına 14 parça kıyafet düşer.” diyen Qaseem, özellikle Müslüman gençlerin israftan kaçınmaları gerektiğini vurguladı.

Evsizlere Yardım Eli

TEMBELLİĞİN NEDENLERİNDEN BİRİ: TEKNOLOJİ

tembellik ve konsantrasyon eksiği gibi konulara değinen Ay, tembelliğin bir nedenini gelişen teknolojiye bağlarken, “Telefonumuzda mesaj yazarken telefon bize kelimeyi veriyor. Biz tek tek harfleri tuşlamıyoruz. Bunun gibi farklı kolaylıklardan dolayı beynin ön kısmındaki kan dolaşımı yavaşlıyor ve beyin tembelleşiyor, konsantrasyon bozukluğu oluşuyor.” ifadelerini kullandı.

İkinci seminer ise IGMG Mönchengladbach-Rheydt Camisi Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nda görevli olan Saliha Ay tarafından verildi. Çağın hastalıklarından olan erteleme,

Program sonunda katılımcılar, bilinçli tüketici, sağ duyulu Müslüman ve Allah’a kullukta devamlılık konularında bilgi tazeledi.

Fransa’da İslam Toplumu Millî Görüş’e (CIMG) bağlı Mescid-i Aksa Camii Gençlik Teşkilatı, Lyon’da evsizlere kışlık giysi yardımında buludu. BURAK BUDAK

F

ransa’nın doğusundaki Ambereiu şehrinde bulunan İslam Toplumu Millî Görüş’e (CIMG) bağlı Mescid-i Aksa Camii Gençlik Teşkilatı, Lyon’da tren garı çevresinde yaşayan evsizlere yönelik bir sokak aksiyonu gerçek-

leştirdi. Buna göre gençler, cami cemaatinin yardımları ile aldıkları atkı, bere, çorap gibi giysileri sokaklarda yaşayan insanlara dağıttı. 75 gencin katıldığı aksiyonda, evsizlere ayrıca sıcak içecek de ikram edildi. “SOKAKTA YARDIMA MUHTAÇ ÇOK SAYIDA İNSAN VAR.”

Konu ile ilgili konuşan Mescid-i Aksa Camii Gençlik Teşkilatı üyesi Mikail Onsoy ve Melih Şahin, yardım kampanyasıyla, kış ile birlikte başlayan soğuklar nedeniyle sokakta yaşayan insanlara yardım etmek istediklerini söyledi. Şahin ayrıca, sokaklarda yardıma muhtaç çok sayıda insanın yaşadığını kaydetti. Fransa’da 2018 yılında sokakta yaşayan 612 kişinin hayatını kaybettiği kaydedilirken, vefat oranının 2017’ye göre yüze 15 arttığı bildirildi.


GENÇLIK

10 Ocak 2020

Geleceğin hatip ve müezzinleri yarıştı

19

“Gençlere Sahip Çıkmak Büyük Önem Arzetmektedir”

İlahiyatçı Ömer Döngeloğlu seminerde 250 gence hitap etti. İlahiyatçı Ömer Döngeloğlu seminerde 250 gence hitap etti.

ALMANYA ALMANYA

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Bremen Bölgesi’nin düzenlediği Hutbe ve Müezzinlik Yarışması Neustadt Şubesi’nde gerçekleştirildi. ABDULHAMIT IRMAK

İ

GMG Bremen Bölgesi Irşad Başkanlığı nezdinde her yıl geleneksel olarak düzenli bir şekilde yapılan Hutbe ve Müezzinlik Yarışması, Bremen Bölgesi Neustadt Hicret Camii’nde icra edildi. Çesitli şubelerden yarışmacıların kıyasıya mücadele ettiği yarışmada, dereceye girebilmek için mücadele eden yarışmacılar kadar, velilerin de heyecanları yüzlerinden okunuyordu. GENÇLER JÜRIYI ZORLADI

Öğle namazına müteakip başlayan yarışmanın jüri üyeleri arasında

IGMG Bremen Bölge Irşad Başkanı Nuh Gürbüz’ün yanı sıra, İbrahim Durak, Mehmet Ağırbaş ve Şaban Çakmak Hoca bulundu. Birbirinden yetenekli ve istikbal vaat eden genç yarışmacıların ortaya koyduğu performans jüriyi karar vermekte zorladı. BIRINCILER BREMERHAVEN VE NEUE VAHR ŞUBESI’NDEN

Takriben üç saat süren yarışmanın sonunda Juri Başkanı Nuh Gürbüz, dereceye girenleri açıkladı. Müezzinlik Yarışması’nda Bremerhaven Şubesi’nden Ekrem Yavuz birinci, Blumenthal Şubesi’nden Musab Aşçı ikinci, Huchtig Şubesi’nden

Amir Salihi ise üçüncü oldu. Hutbe Yarışması’nda ise Tenever Şubesi’nden Emre Kaya birinci, Neue Vahr Şubesi’nden Abdullah Akbaş ikinci ve Fatih Şubesi’nden Emirhan Çelik üçüncü oldu. “İBADETHANELER NUH (A.S.)’IN GEMISI GIBIDIR.”

Tüm yarışmacılara çeşitli ödül ve hediyelerin takdim edildiği yarışmada son olarak Nuh Gürbüz, ibadethaneleri Nuh (a.s.)’ın tufandan kurtaran gemisine benzetirken, “Bu çocukları yetiştiren anne-babalarına, hocalarına ve bu mekânların oluşmasında emeği geçen herkese teşekkür ve tebriklerimi iletiyorum.” ifadelerini kullandı.

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Ruhr-A Bölgesi Gençlik Teşkilatı’nın her ay farklı konu ve uzmanlarla gerçekleştirdiği Gençlik İlim Semineri’nin aralık ayındaki konuğu İlahiyatçı Ömer Döngeloğlu oldu. SEFA AKHOY

IGMG Ruhr-A Bölgesi Gençlik Teşkilatı’nın her ay düzenli olarak organize ettiği Gençlik İlim Semineri’nin aralık ayındaki konuğu İlahiyatçı Ömer Döngeloğlu oldu. Program, IGMG Gençlik Teşkilatı’nın düzenlemiş olduğu 10. Yıldız Hitabet Yarışması’nda birincilik elde eden Talha Albayram’ın sunumuyla başladı. Bunun ardından ise mikrofona Döngeloğlu geldi. “GENÇLERIMIZ İÇIN GÜZEL BIR FIRSAT”

Döngeloğlu, Avrupa’da yaşayan Müslüman gençlerin gençlik çalışmalarına dâhil olmaları ve diğer gençlere sahip çıkmalarının önemine değindi. Bu gibi programların gençlere ilmi çalışmalara ve İslami faaliyetlere katılmaları için güzel bir fırsat sunduğunu belirtti. IGMG Ruhr-A Bölge Başkanı Abdullah Kodaman ise katılan gençlere teşekkür edip, kısaca gençlik faaliyetlerinin Avrupa’daki önemine değindi.

Helal Kesim Sağlıklı Besin Helal Kesim Herkes Yesin Sağlıklı Besin Herkes Yesin

www.selamfood.eu


AILE

10 Ocak 2020

20

Oyunların Faydası Sizden Gelenler

Oyun, çocukların kişisel gelişimi açısından önemli bir yere sahiptir. Çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimini destekler.

Meryem Özmen-Yaylak aile@camiahaber.com

Eşim beni dinlemiyor! Sevgili Camia okurları bundan böyle her sayıda bu köşede sizlerle birlikte olacağım. Aileye, çocuklara, aile içi ilişkilere dair sorularınıza cevap vermeye çalışacağım. Sizler de sorularınızı yöneltebilirsiniz. Zaman zaman eşimin beni dinlemediği hissine kapılıyorum. Aramızdaki iletişimi güçlendirmek için ne yapabiliriz?

Yapılan araştırmalara göre bir insan karşısındakini dinlemiyorsa niyetinden emin olmadığındandır. Örneğin karı-koca konuşuyorlar. Kadın bir şeyler söylüyor, erkek dinliyor ve kafasını sallıyor, tek tepkisi bu. Veya eşini dinlerken aşırı tepki vererek sağına, soluna bakıyor. Bunlara iletişimde savunma mekanizmaları diyoruz. Yani, dinleyen karşı tarafın niyetinden emin olmadığından savunma mekanizmalarını aktif hâle getiriyor, karşısındakini dinlemekten ziyade nedenini düşünmeye başlıyor. İlişki düzeyine göre ise savunma mekanizmaları artabilir veya azalabilir. Şu örneği hepimiz biliriz; ben anlatıyorum dinlemiyor ama başkası anlattığında hemen kabul ediyor. Neden? Çünkü o kişiye karşı savunma mekanizmalarını aktif hâle getirmemiştir. Buna rağmen iletişimimizi nasıl güçlendirebiliriz? Karşı tarafın ilgisini ve dikkatini çekmek için güvenilir bir iletişim kanalı oluşturmamız gerekir. Beğenilen ve imkân dâhilinde tartışmaya sebep vermeyecek ortak konular seçebiliriz. Mesela; “Kış olmasına rağmen havanın güzelliğini ve ferahlığını sen de fark ettin mi?” Konunuza girmek için ortak bir duygu bulmalısınız. Böylece karşı tarafın savunma mekanizmasını hafifletebilirsiniz. Bu şekilde sohbet akışını sağlayıp arzuladığınız konuya daha rahat geçebilirsiniz. Karşı tarafın ihtiyaçlarını gözeterek konuşmanıza devam edebilirsiniz. Karşı tarafın ilgisini ve dikkatini bize vermesi için bir güvenilir iletişim kanalı oluşturmamız gerekir.

Pratik Tavsiyeler: • Özellikle günün belli vakitlerinde insanların dikkat ve konsantre olma güçlerinin düşük olduğunu, yorgunluklarını veya farklı duygusal durumlarını dikkate alabilirsiniz. • Sofra başında ciddi müzakere konularını görüşmemeye gayret gösterin. • Yatmadan önce tartışmaya veya farklı fikirlere yol açabilecek konuları görüşmemeye gayret gösterin. • Sizin için önemli olan konuları görüşmek için uygun bir mekân ve zaman ayarlaması yapın. • Sorularınızı açık şekilde sorun. Niçin ve neden soruları yerine eşinizin hislerini ve duygularını anlayabileceğiniz “ne” ve “nasıl” sorularını yöneltin.

TUBA ÇAPKIN*

Y

ılbaşı tatili bitti, okulların ilk yarıyıl dönemi de bitmek üzere, ardından ikinci yarıyıl dönemi başlayacak. Çoğu zaman yeni başlangıçlar yeni kararları da beraberinde getiriyor. Tatil öncesi, karne günü “Artık şu oyuna bir sınır getirmenin zamanı geldi.” diyerek, yeni dönemde bu durumu kontrol altına almak isteyen birçok velinin olduğunu tahmin edebiliyorum. 11 - 17 yaş arası çocuk ve

gençlerin %6,8’i günde iki saatten fazla bilgisayar veya konsol oyunları ile vakit geçiriyorlar. Geçirilen bu zamana ek olarak yaşlarına uygun olmayan, şiddet içerikli oyunlar oynamaları ve olumsuz etkilenen kişisel gelişimleri düşünürsek, anne ve babaların oyun süresini sınırlandırmak istemelerinde haksız değiller. “Peki kaç saat oynamalı?” sorusuna, çocuğun yaş ve gelişimine göre cevap vermek ve çocuk/ genç ile birlikte belirlemek gerekir. Birlikte ortak karar

alabilmek işin en zor kısmıdır. Ebeveyninin oyunlara karşı taşıdığı ön yargıyı hisseden çocuk veya genç, gereğinden fazla savunmaya geçmekte ve oyuna karşı yapılan eleştirileri üzerine alınarak oyunun değersizleştirildiğini zannetmektedir. Oysa ebeveyn çocuğuna verdiği değer ve gelişimine gösterdiği özen sebebiyle çocuğunu her türlü zarardan koruma içgüdüsü ile hareket eder. Bu durumda ebeveynler olarak “Bu oyunlarda ne buluyorlar?” diye sorduklarını tahmin edebiliyorum.

EKİP RUHU BAŞARI DUYGUSU Aile içinde ebeveynlerin, okulda öğretmenlerin, camide ise hocaların çocuklardan ve gençlerden belirli beklentileri oluyor. Çocuklar veya gençler bu beklentileri her dönem karşılayamayabiliyorlar. Oysa insan beyni başarı duygusuna ihtiyaç duyuyor. Konsol oyunlarında oyuncunun üstlenmesi gereken birçok görev ve hedef belirleniyor. Oyun oynarken çocuklarda oluşan başarma duygusu bir daha oynaması için bir motivasyon kaynağı oluyor. Zira çocuk, oyunda elde ettiği başarı sayesinde kendisini başarılı görüyor ve kendisine olan saygısı artıyor.

Çocukların oyun oynamasının bir diğer sebebi de sosyalleşme isteği olabilir. Yetişkinler için tezat bir eylem gibi görünen bu sebep, son yıllarda daha yaygın hâle gelmiştir. Oyunların birçoğu çevrim içi (online) oynanıyor. Oyun esnasında çocuk/ genç ekip ruhunu hissederek başarmanın, dâhil olmanın, statü kazanmanın zevkini yaşıyor. Her üç unsur da kişinin kendisini geliştirmesi için ihtiyaç duyduğu motivasyon kaynaklarındandır.

* 2010 yılından beri kadar anaokulu öğretmenliği yapan pedagog Tuba Çapkın 2018’den beri sistemik aile terapistliği yapmaktadır. Çapkın terapilerini hayvan destekli gerçekleştirmektedir.

Çocuk oyunda elde ettiği başarı sayesinde kendisini başarılı görüyor ve kendisine olan saygısı artıyor.

ADRENALİN DUYGUSU 11-17 yaş grubu çocuk ve gençlerin vücut ve beyni adrenalin hormonundan kaynaklanan duyguları daha yüksek yaşamak ister. Bu durum hormonel bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç sağlıklı bir şekilde tatmin edilmediği takdirde, cesaret gerektiren denemelerle veya konsol oyunları esnasında salgılanan heyecan duygusu ile tatmin ediliyor. Başarı duygusu, ekip ruhu ve adrenalin özellikle söz konusu yaş grubunun temel ihtiyaçlarındandır. Aile olarak bunlara cevap vermek, çocuk ve gençlerin konsol oyunlarını bir ihtiyaç değil, oyun olarak oynamasını sağlayacaktır. Bir çocuğu en iyi tanıyan kişi anne-babasıdır ve bu kişiler çocuklarını hangi aktivitelere yönlendireceğini bilir. Önemli olan bazı aktiviteleri birlikte gerçekleştirmektir, bu şekilde ailecek ekip ruhunu tadabilir, çocuğunuzun başarısına şahit olabilirsiniz. Birlikte yaşanan/paylaşılan adrenalin kaynaklı duygular ise aile bağını güçlendirir.


AILE

10 Ocak 2020

21

Ergenliğin

Manifestosu

PUSULA FIKIH KÖŞESİ Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın egitim@camiahaber.com

Yazmak

Her mevsimin kendine özgü özellikleri olduğu gibi ergenlik dönemi de çocukluktan yetişkinliğe bir köprü görevini üstlenir. GÜLÜMSER ARSLAN*

Y

üce Rabbimiz hiçbir şeyi gelişi güzel ve keyfî yaratmamıştır. Onun yarattığı her şeyde bir denge, uyum ve güzellik vardır. Allah her yarattığını bir anlam ve amaca, bir sebep ve hikmete bağlı olarak var etmiş, bunun da ötesinde kurduğu düzen içerisine değişmez ve bozulmaz kanunlar koymuştur. Örneğin tabiatın bir mevsim kanunu vardır. Bu mevsimlerin bir ucu kış diğer ucu yazdır. Biri üşüten diğeri terleten birbirine zıt bu iki mevsim arasında yumuşak geçiş yapmamızı sağlayan ilk ve son bahar vardır. Her bir mevsimin insanoğluna getirdiği zorluklar ve güzellikler birbirinden farklıdır. Bununla birlikte her yeni mevsim yepyeni ihtiyaçları da beraberinde getirir. İnsanoğlu bu ihtiyaçları zamanla öğrenmiştir. Yazın sıcağından kışın soğuğundan korunacak önlemleri önceden alır ve gelecek mevsimin şartlarına hazırlık yapar. Başka türlüsü Yaşadığımız zamanın şart- düşünülemez. Mevsim larına göre çocuğun içinde şartları ne kadar ağır olursa bulunduğu dönemin ihtiyaç- olsun şikâyet etmenin hiçbir larını görüp, anlayıp onları faydası olmaz. Bu hakikat vaktinde gidermek gerekir. gereğince insan tabiatın “mevsim kanununa” teslim olur ve üzerine düşen sorumluluğu gereğince yerine getirmeye çabalar. Ayrıca mevsimlerin birkaç ayla sınırlı olması insanın sabır ve sebatını da kolaylaştırır. Tıpkı tabiat gibi insanoğlunun da birden fazla yaradılış gerçeği ve kanunu vardır. Bunların en başında geçirdiği gelişim dönemleri gelir. İnsanoğlu doğduğu andan itibaren çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinden geçer. Her dönemin duygu, düşünce ve davranış biçimi birbirinden farklıdır. Ve yine her dönem farklı sıkıntı ve kendine has güzellikleri beraberinde getirirken yepyeni ihtiyaçları da meydana çıkarır. Anne babaların en çok şikâyet ettikleri dönem çocuğun ergenlik dönemidir. Ancak gözden kaçırdıkları gerçek ise bu dönemin çocuk için de zor bir süreç olduğudur.

GRUP AİDİYETİ Ergenlik dönemi çocuğun psikolojik, zihinsel, sosyal ve fizyolojik açıdan birçok değişimi yaşadığı bir süreçtir. Kızlarda 11-12, erkeklerde 12-14 yaşlarında başlar ve 24 yaşına kadar sürer. Bu dönemde çocuğun benlik algısı değişmeye başlarken aynı zamanda bir kimlik arayışı içerisine girer. Bağımsız olma arzusu onları isyankâr, otoriteye karşı direnen, başına buyruk davranışlar sergilemeye iter. Bunların sonucunda aile içi çatışmalar artar. Gençler aileleri tarafından anlaşılmadıklarını düşünüp arkadaşlarıyla daha çok vakit geçirmek isterler. Böylelikle aileden uzaklaşıp kendilerini arkadaşlarına beğendirme çabaları veya bir gruba koşulsuz ait olma ihtiyaçları

daha da artar. Bu noktadan sonra her türlü sorun ve tehlike kapısı aralanmış olur. Hâlbuki hiçbir çocuk sırf ailesini üzmek, onlarla ilişkisini bozmak için kasıtlı olarak böyle davranmaz. Çocuk tamamen içinde bulunduğu değişimin ve gelişimin esaretinde, ergenliğin kanunu ve doğası gereği bu şekilde davranmaktan kendini alıkoyamaz. Bu durumda çocuğa isyan etmenin ve sürekli şikâyet üretmenin aileye hiçbir faydası yoktur.

ÇOCUKLA BEBEKLİKTEN İTİBAREN GÜÇLÜ İLİŞKİ KURULMALI Yapılan araştırmalar çocuklarıyla başından beri güven ve sevgiye dayalı, sınırların var olduğu bir ilişki geliştirmiş ailelerin ergenlik sorunlarıyla çok daha az karşılaştıklarını gösteriyor. Bu demektir ki anne babaların ergenlik dönemine bebeklikten itibaren yatırım yapmaları ve bu döneme önceden hazırlanmaları gerekiyor. Çocuğun gelişim dönemleri hakkında bilgi edinmek ve onlarla empati kurmak çok önemlidir. Aynı zamanda anne babalar çocuklarıyla ilişkilerinin kalitesini arttıracak faaliyetler oluşturmalı ve özellikle ergenlik döneminde onlarla iletişimi yoğunlaştırıp arttırmalıdır. Daha huzurlu bir aile hayatı için anne babaların bu konuda bilinçlenmesi elzemdir. Yaşadığımız zamanın şartlarına göre çocuğun içinde bulunduğu dönemin ihtiyaçlarını görüp, anlayıp onları vaktinde gidermek gerekir. Bu anne baba sorumluluğunun bir gereğidir. Çünkü vaktinde gereğince giderilmemiş ihtiyaçlar çocuğun kendisinde ve çocukla olan ilişkide geri dönüşü olmayan sorunlar ortaya çıkarır. Ne yazık ki bu sorunlar bir sonraki gelişim dönemine sarkar ve problemler artarak devam eder. Unutulmaması gereken şudur: Tabiatta mevsimler tekerrür eder bu yüzden yapılan hatalar veya eksiklikler bir sonraki yıl telafi edilebilirler. Ancak insan yaşadığı dönemi bir daha geri dönüp yaşayamaz. Her bir dönem eksiklikleriyle fazlalıklarıyla tek seferlik yaşanır. Bilhassa çocukluk ve ergenlik dönemlerinde insanın kişilik, karakter ve ahlak temelleri atıldığı için anne babaların sorumluluğu bu anlamda büyüktür. Ergenlik dönemindeki çocuğa anne baba sabırla yaklaşmalı, gayrette sebat etmeli ve örnek teşkil ettiği için çocuğa vermek istediği değerleri önce kendisi yaşamalıdır. Bu işler elbette kolay değildir. Zordur çünkü ucunda cennet vardır ve orası pahalı bir yerdir. * Gülümser Arslan evli ve 3 çocuk annesi , sosyal pedagog ve aile danışmanıdır. “Starke Eltern - Starke Kinder” adlı eğitim programının eğitmenidir. Annelere “Anne Destek Atölyesi” (ADA) ismiyle Türkçe olarak İslami değerler çerçevesinde sertifikalı olarak eğitim vermektedir.

İnşallah bundan böyle bu sütunda görüşlerimi Camia okurlarıyla paylaşacağım. Yazmamın, başlıca işlevlerinden biri, düşüncelerimi başkalarına açmak, onlarla paylaşmaktır. Fikirlerimi okurlarımla “paylaşmak”tan söz ediyorum; dikte etme, empoze etme, dayatma gibi bir çabadan değil. Bu yaklaşımım, kendi çocuklarım ve öğrencilerim için de geçerlidir. Fikirlerimi dikte etmeye kalkışırsam, onların mutlak doğru olduğunu, asla hataya ihtimalleri olmadığını iddia etmiş olurum. Böyle bir iddiada bulunmak, hiç kimsenin hakkı değildir, tam bir haddi aşmaktır; üstelik kendime ve muhataplarıma kötülüktür. İslami gelenekte âlimler, yazılarının ve dersin sonunda mutlaka şu tür ifadelere yer verirler: “Allah en bilendir.”, “Allah, kendi muradının ne olduğunu en bilendir.” … Onlar, bununla muhataplarına şu mesajı vermiş oluyorlar: Ben doğru olduğunu düşündüğüm görüşlerimi sundum; ama bunların mutlak doğru olduğunu iddia etmiyorum. Yanılmam da muhtemeldir. Onun için sen bu görüşlerimi, sorgulayarak anlam(landırm)aya çalışmadan kabullenmeye kalkışma! Vahiymiş gibi telakki etme! “Allah, kendi muradının ne olduğunu en bilendir.”

Tabii ki, yazılarımda doğru olduğunu düşündüğüm görüşlerimi paylaşıyorum. Ama görüşlerimin doğru olduklarını düşünmem, onların gerçekte doğru oldukları anlamına gelmez; yanılıyor da olabilirim. Yanlış olma ihtimali bulunan görüşlerimi, hangi hakla, muhataplarımın eleştirel sorgulamaya tabi tutmadan kabullenmelerini isterim! Yazarak düşüncelerimi okurlarımın eleştirel değerlendirmelerine sunmuş oluyorum. Okurlarım, onları sorgulayarak anlamaya, anlamlandırmaya çalışır; kabul edilmeye değer bulurlarsa alıp benimserler. Kabul edilmeye değer bulmazlarsa, kanaatlerini bana iletmelerini beklerim. Çünkü, yanılmışsam, onların eleştirileri sayesinde yanlışımın farkına varıp onu düzeltme imkânına kavuşacağım. Böylece onlar bana büyük bir lütufta bulunmuş olacaklar. Öte yandan, onlar yanılıyor olabilirler. Bu durumda ben onların eleştirilerini değerlendirerek hatalarını fark etmelerine yardımcı olmaya çalışırım. Hâliyle, yazılarım sayesinde okurlarımla tam bir iletişim (karşılıklı iletim) sağlamış olacağız. Bu karşılıklı bilgi paylaşımı sayesinde hepimiz birbirimizden farklı şeyler öğreneceğiz. Esasen, insan ve iman kardeşliği hukukumuz, “el-emr bi’l-ma’ruf ve’n-nehy ani’l-munker” sorumluluğumuz, aramızda böyle bir iletişimi gerektirir. Böylesi iş birliğimiz, “Haydi, hayırlı işlere koşup yarışınız.” (Bakara suresi, 2:148) ayetine uygun eylemde bulunmamıza ve Kur’an’da, “Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlardı.” (Enbiya suresi, 21:90) şeklinde övülen soylu müminlerden olmamıza yol açabilir. İslam’ın öngördüğü “bilgiyi paylaşma” sorumluluğumuzun gereği yazdığım yazılar, düşüncelerimi yeniden oluşturup yapılandırmama yol açmaktadır. Bu yoğun düşünsel çaba, okurlarla iletişimle kendi varlığımı inşa etme sürecine eşsiz katkı sağlayacaktır. Yazılarımın, öncelikle bu işlevlere sahip olmasını umuyorum.


HAYAT

HADİS GÜNLÜĞÜ Prof. Dr. Zekeriya Güler hadis@camiahaber.com

Gülme komşuna gelir başına Vâsile b. el-Eska (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu söylemektedir: “Kardeşinin başına gelen bela ve musibete sevinme. Aksi hâlde, Allah ona merhamet ediverir, seni de bela ve musibete uğratıverir.” Bu hadisin çağrıştırdığı diğer bir hadis şudur: “Kim, kardeşini bir suç ve günah sebebiyle ayıplarsa, onu işlemeden ölmez.” Tâbiînden Hasan Basrî’nin (v. 110/728), şâhid olarak zikredilen şu sözü, rivayeti açıklayıcı mahiyettedir: “Derlerdi ki, kim tevbe ettiği bir günahı kardeşine isnat ederse, Allah onu o günaha müptela/ musallat etmedikçe ölmez.” (Münâvî, Feydu’l-Kadîr, VI, 183) Her iki rivayet de “Gülme komşuna gelir başına” atasözünü hatırlatır. “Eğer size bir iyilik dokunursa bu onları üzer, başınıza bir kötülük gelirse onlar buna çok sevinirler.” (Âl-i İmrân suresi, 3:120) ayetinin işaret ettiği üzere, Müslüman kardeşinin başına gelen üzücü hadiseden dolayı sevinen kimse, karşı cephede yer alan düşman kuvvetlerinin durumuna düşmüş/benzemiş olacağından büyük bir günah işlemiş olur. Ayet metninde geçen ferah kelimesi, hadis metnindeki şemâte ile aynı manaya gelir. Aslında içine düşülen bu vahim durum ile haset illeti arasında sıkı bir münasebet (mülâzemet ilkesi) vardır. Şüphesiz, emir bi’l-ma’ruf ve nehiy ani’l-münker sorumluluğu gereği, yanlış yapan bir Müslüman uyarılır, uyarılmalıdır. Ancak bu yapılırken, onun tepkisini çekecek bir üslup yerine, onun akıl ve gönül dünyasını okşayacak yumuşak ses tonu ve daha ziyade dolaylı anlatım yolu tercih edilmelidir. Ona yaklaşım tarzı, “Ben kardeşimin hatasına ve günahına düşmanım!” hâlet-i rûhiyesi ile olmalıdır. Ona yaklaşım tarzı, “Ben kardeşimin hatasına ve günahına düşmanım!” hâlet-i rûhiyesi ile olmalıdır.

Muâviye b. Hakem’in (r.a.) Resûl-i Ekrem ile yaşadığı şu hatıra, bu noktanın önemini gösterir: Muâviye b. Hakem (r.a.), namaz esnasında aksıran birisine “yerhamükellâh” dedikten sonra, bakışlarıyla kendisine tepki gösteren cemaate kendisinin, “Ne oluyor da bana bakıyorsunuz?” diyerek onlara karşılık verdiğini, onların üstelemeleri üzerine sustuğunu ve namazdan sonra Hz. Peygamber’in “Namazda hiçbir şekilde insan sözü uygun olmaz. Ancak namaz tespih, tekbir ve Kur’an okumaktan ibarettir.” buyurduğunu anlatır. Câhiliyyeden yeni kurtulmuş birisi olarak Hz. Peygamber’e sualler soran Muâviye b. Hakem, onun kendisini kesinlikle aşağılamadığını, hiçbir zaman ondan daha güzel öğreten bir muallim ve mürebbi görmediğini ifade eder . Özellikle işlediği suç ve günahtan pişmanlık duyarak özür dileyen, tevbe ederek Allah’a iltica eden bir insanın, geçmişte yaptıklarının teşhir edilerek mahçup duruma düşürülmesi, “fitne peşinde olmak” gibi kalp hastalığının bir işareti, kibir ve gurura kapılarak kendini ön plana çıkarmak gibi patalojik bir durumun tezahürü olduğundan büyük günahlar arasında sayılır.

10 Ocak 2020

22

Müslüman ve İbadet Şuuru İbadetler bir davranış biçimi r. değil, bir anlayıştı

İ

badetin ibadet, kulluğun da kulluk olabilmesinin ilk şartı, sadece Allah’a, O’nun istediği şekilde ibadet ve hayatı bu şuur üzerine inşa etmektir. İbadet namaz, oruç gibi bilinen şekillerdedir. Ama asıl ibadet ve kulluk, işte bu birtakım davranışlarda bulunmayı değil; üstün bir şuur hâlini, güçlü bir bilinci ifade eder. Bu bilinç, sadece ve sadece Allah Teâlâ’ya kul olup, diğer bütün kulluklardan azade olma hâlini anlatır. En’âm suresindeki şu ayetler kılınan namazların ve yapılan tüm diğer ibadetlerin yalnızca Allah’ın emri ve yalnızca O’nun rızası için yapılması gerektiğini ortaya koyar: “(Şöyle) de: Şüphesiz be­nim namazım, nüsüküm (ibâdî eylemlerim), hayatım, ölümüm hep, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun ilahlığında hiç kimse pay sahibi değildir. Ben bununla emrolundum ve ben benliklerini Allah’a teslim edenlerin (daima) öncüsü olacağım.” “ (Şöyle) de: Şüphesiz be­nim namazım, nüsüküm (ibâdî eylemlerim), hayatım, ölümüm hep, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”

İşte bu ayetlerle, ibadetin gerçekte nasıl ve niçin yapılacağı ortaya konulmuştur. Burada açık bir ibadet tarifi vardır. O da ibadetlerin bir davranış biçimi değil, bir anlayış olduğudur ve o anlayışın da hayata aktarılması gerekir. Kısacası, namaz ve oruç gibi ibadî davranışlarımız hep, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. Biz hayatı bu bilinçle yaşar ve ölümü de bu bilinçle karşılarız. Biz, başından sonuna kadar bütün bir hayatı yalnızca Allah için yaşama bilinci ile idrak etmekle ve O’na teslim olmakla emrolunmuşuzdur. Zaten insanların ve cinlerin yaratılış gayesi Allah’a ibadet olduğuna ve ömür akıp geçtiğine göre ve pek çoklarımızın bir daha böylesi bir fırsatı yakalama imkânı olmadığına göre acilen ibadet dolayısıyla kulluk şuuruna ermeliyiz. İbadetin ne olduğunu iyice idrak etme gayretinde olursak şu hakikate ulaşırız: İbadet, birkaç basit şekilden ya da dua ve ayetten ibaret değildir. Her ne kadar bu şekilleri ihtiva etse de onun asıl anlamı, dinin emirlerini yerine getirmek üzere, yerinde, zamanında, gerektiği gibi, gayeye uygun,

Allah, “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Rabbiniz’e ibadet edin.” buyurmaktadır.

dünyada hem de öbür dünyada vereceğinin garantisini de vermektedir. Nitekim yüce Rabbimiz bir taraftan, “Rabbin Allah, “Ey insanlar! Sizi ve sizden kendisinden başkasına ibadet öncekileri yaratmış olan Rabetmemenize hükmetti.” diye biniz’e ibadet edin.” buyurbuyururken, diğer taraftan maktadır. Rabbin kendida, “...Artık her kim Rabbi’ne Allah burada yaratılmış ol- sinden başkasına kavuşmayı umuyorsa, iyi iş mamıza, hem kendimizin ibadet etmemenize yapsın ve Rabbi’ne ibadette hem de bizden öncekilerin hiçbir şeyi ortak koşmasın.” hükmetti.” yaratılmış olmasına vurgu buyurmaktadır. yapmaktadır. Sırf, bu yaraDemek ki, ibadet hep devam tılmışlık bile başlı başına kul edecek ve ibadette Allah’a hiçbir olmayı, hayatı ibadet ile geçirmeyi şey ortak koşulmayacaktır. Zaten Müsgerektirir. lüman olmak demek, Allah’a teslim olmuş, Ne mutlu bizlere ki Allah, sadece kendisine putlara ve şeytana sırtını dönerek sırât-ı kulluk isterken, bunun karşılığını hem bu müstakîme girmiş kimse demektir. bilinçli ve istikamet üzere yapılan ameller ve taatlerdir.

“ ”

CIMG France | Cenaze Fonu ∙ CIMG France - Confédération Islamique Milli Görüş | Islam Toplumu Milli Görüş 64 rue du Faubourg Saint-Denis | 75010 Paris | T 01 45 23 41 55 | F 01 47 70 34 96 | info@cenazefonu.fr | www.cenazefonu.fr


HAYAT

10 Ocak 2020

23

Hadise Giriş kitabının müellifi Prof. Dr. Ahmet Yücel:

TEFSİR KÖŞESİ Prof. Dr. Saffet Köse tefsir@camiahaber.com

Namazı emret! “Aile fertlerine namazı emret. Sen de ona sabırla devam et, herhangi bir rızık endişesi taşımanı istemiyoruz, senin de, onların da rızkını biz üstleniyoruz. Güzel sonuç, Allah’ın emir ve yasaklarına saygı ile gönülden bağlananlarındır (takva)” (Tâhâ suresi, 20:132). Bu ayetten anlaşılanlar: 1- Ayette hitap Hz. Peygamber ve dolayısıyla ümmetedir. Bu ayet geldikten sonra Hz. Peygamber altı veya dokuz ay kızı Fâtıma ve damadı Hz. Ali’yi sabah namazına kaldırmıştır. 2- Aile reisleri çocuklarına ve aile fertlerine namaz bilinci kazandırmakla yükümlüdürler. Namaz, bütün ibadetlerden kesitler taşıdığı için burada anlatılmak istenen sadece namaz değil bir bütün hâlinde İslami bilinçtir. 3- Aile reisi dinî değerlerin yaşanmasında örnek olmalıdır. Çünkü çocuklarda öğrenme taklit iledir. Söyleyenin söylediğini yapmaması inandırıcılığını kaybetmesine sebep olur. İletişimin dörtte üçü “sözsüz olan”dır. Bu açıdan Kur’ân-ı Kerîm söz-eylem bütünlüğüne özel önem vermektedir: “İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz yoksa?” (Bakara suresi, 2:44) “Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Böyle yapmanız Allah katında çok sevimsiz bir davranıştır.” (Saf suresi, 61:2-3) 4- Namaz ve dinî değerlerin yaşanmasında zorluklarla karşılaşılması hâlinde sabır göstererek taviz vermemek gerekir. “Engellemekte olanı gördün mü, namaz kıldığı zaman bir kulu?” (Alak suresi, 96:9-10) ayetinde ifade edildiği üzere Hz. Peygamber bu zorluğa maruz kalmış ama o hem sabır göstermiş hem de usulüne uygun biçimde mücadelesini sürdürmüştür. 5- Allah bütün yaratıkların rızkını üzerine almıştır. Dolayısıyla bir mümin geçimliği ile dinî görevleri arasında tercihte bulunmak zorunda kalırsa rızık endişesine kapılmadan Allah’ın rızasını tercih etmelidir. 6- Aile reisi çocuklarının geleceğini planlarken rızkından ziyade dinî duyarlılıklarını esas almalıdır. Çünkü Hz. Peygamber’in hadis-i şerifinde beyan buyurduğu üzere: “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha değerli bir sermaye bağışlamamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33) 7- En sonunda kazananlar sorumluluk bilinci ile hareket edenler olacaktır. 8- Bir davranışın kazanılması ve sürekliliği etkili iletişim ile sağlandığına göre aile reisi muhataplarıyla sonuç alıcı iletişimin yollarını bulmalıdır. Bir görevin hükmü ne ise onun tamamlayan unsurlar da onun hükmünü alır. En doğrusunu Allah bilir.

“PEYGAMBER BIZIM İÇIN DINDE DELILDIR”

Son yıllarda hadis, hadis dolayısıyla da sünnetin önemini reddeden anlayışlar yeni sorular oluşmasına yol açtı. Soruların daha iyi anlaşılabilmesi için, tam olarak hadisin ne olduğu, güvenilirliğinin tespiti için nelerin yapıldığı ve hadislerin önemi üzerine İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yücel ile konuştuk. olabilecektir. Allah’ın “Elbette ki, Resûlullah’ta sizin için güzel örnek vardır.” buyurması da bu durumu belirtmektedir.

ILHAN BILGÜ

Ahmet hocam, hadis denilince “Peygamberimiz şöyle buyurmuştur, şunu demiştir.” diye anlıyoruz. Sorumuzu “Hadis nedir? Hadis deyince neyi anlamamız gerekiyor?” diye sorarsak, bunu nasıl cevaplandırırsınız?

“Hadisler dinde delil olmaz.” diyenlerin dayanakları sağlam değil mi diyorsunuz?

“Hadis nedir?” sorusuna, “Peygamberimizin sözleridir.” deriz. Ancak, eksiktir. Zira hadis sadece Hz. Peygamber’in sözlerinden ibaret değildir. Hadisin anlamı çok daha geniştir. Hadis kısaca, Peygamberimize nispet edilen her türlü bilgidir. Hatta, Peygamber ile ilişkisi olmasa bile, Peygamberimizle ilişkilendirilen her nakil hadis olmaktadır. Hz. Peygamber’in peygamberlik öncesi hayatı hakkında nakledilen bilgiler de hadistir. Onun görünüşü, kılığı-kıyafeti, davranışı, oturması ve kalkması, ashabı ile ilişkilerine dair her ne haber varsa bütün bunlara hadis diyoruz.

Hadisler dinde delil olmaz diyenlerin ileri sürdükleri iki temel delil bulunmaktadır. Bunlardan biri “Peygamber’in tek görevi tebliğ yani aldığı vahiyleri insanlara iletmekten ibarettir.” mealindeki ayetlerdir. Buna göre Hz. Peygamber aldığı vahiyleri insanlara iletecek, insanlar da Kur’an’dan anladıklarıyla dini yaşayacaklardır. Ancak bu mealdeki ayetler indikleri ortam dikkate alınarak incelendiğinde iddia edildiği gibi bunların Hz. Peygamber’in görevini bildirmek amacıyla nazil olmadığı görülür.

Buna göre, hadisin manası bildiğimizden daha geniş o zaman! Hadisin manası genel olarak bilinenden daha geniştir. Peygamberimizin yaptığı ama bizim yapmak zorunda olmadığımız bilgiler de hadistir. Mesela, Peygamberimiz haccını tamamlayıp Medine’ye dönerken Ebtah’ta konaklamıştır. Sahâbeden Abdullah b. Ömer (r.a.) Peygamberimiz orada konakladı diye Ebtah’ta konaklamaktaydı. Bu olayda Abdullah b. Ömer’in hac dönüşünde Hz. Peygamber’in Ebtah’ta konakladığına dair verdiği bilgi hadistir. Ancak Hz. Âişe’nin açıkladığı üzere Müslümanların hac dönüşünde Ebtah’ta konaklamaları dinen yapılması gereken bir fiil değildir. Dolayısıyla hadis olarak nitelendirilen bilgilerin hepsi dinen yapılması gereken fiiller olarak değerlendirilmez.

Hz. Peygamber’e nispet edilen her haberi hadis diye ele alırsak, o zaman o haberin güvenilirliğini nasıl bileceğiz? Hadis ilminin ilk görevi Hz. Peygamber’e nispet edilen her bilgiyi kayda geçirmektir. İkinci görevi ise Hz. Peygamber’e nispet edilen bu bilgilerin gerçekten de ona ait olup olmadığını araştırmaktır. Araştırma sonucunda nispet edilen bilginin ona ait olduğu tespit edilirse “Sahih Hadis” veya “Hasen Hadis” diye isimlendirilir. Dolayısıyla “Sahih Hadis” veya “Hasen Hadis” araştırma sonucunda Hz. Peygamber’e ait olduğu tespit edilen hadis demektir. Kesin bir kanaate varamıyorsak, nakledilen bilginin Hz. Peygamber’e ait olma ve olmama ihtimali birbirine yakın veya eşitse “Zayıf Hadis” olarak isimlendirilir. Hz. Peygamber’e nispet edilen bilginin ona ait olmadığı tespit edilirse “Mevzû Hadis” veya “Uydurma Hadis” diye adlandırılır. Hz. Peygamber’e nispet edilen bir bilginin ona ait olup olmadığını tespitte ilk ve en önemli ölçü bilgiyi her nesilde nakledenlerin yalan söylemediklerinin ve nakilde hata yapmadıklarının tespit edilmesidir. Bunun için de Hz. Peygamber’den itibaren her nesilde bilgiyi nakledenlerin bilinmesi gerekir. Teknik tabiriyle isnadının muttasıl olması şartı aranır. Böylece bilginin güvenilir ve ehil insanlar vasıtasıyla nakledilmesi durumunda Hz. Peygamber’e ait olduğuna karar verilir. Ancak güvenilir ve ehil insanların da yanılabileceği dikkate

İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi ve PLRAL Yayınlarının “Hadise Giriş” kitabının müellifi Prof. Dr. Ahmet Yücel.

alınır. Nakledilen bilginin sahih kabul edilen hadisler ve temel prensiplerle çelişmemesi de önemli bir ölçü olarak kabul edilir. Kısaca nakledilen bir bilginin Hz. Peygamber’e ait olup olmadığı söz konusu şartlar çerçevesinde belirlenir.

Hocam, hadis dediğimiz bir haberin Müslümanlar açısından önemi nedir? Bu konuda Müslümanların kafalarında sorular oluşturulmaya başlandı. Hadisler bir Müslüman için iki açıdan önemlidir. Öncelikle hadis Allah’ın son peygamber olarak seçtiği, kendisinden “Hiç şüphesiz ki sen elbette ki en büyük ahlak üzeresin.” buyurarak övgüyle bahsettiği bir kimseyle ilgilidir. Kısaca Hz. Peygamber, herhangi bir insan değil, vahiy alan ve Allah’ın övgüsüne layık olan bir şahsiyettir. İkincisi ise onun sadece vahyi alıp insanlara nakletmekle yetinmemesi, aynı zamanda Kur’an’ı bizzat yaşayıp tatbik etmesidir. O (s.a.v.) söz ve uygulamalarıyla Kur’an’ı ilk ve en doğru anlayan ve açıklayanıdır. Hz. Âişe’nin ifadesiyle “Onun ahlakı Kur’an’dı.” Başka bir ifade ile o, “Yaşayan Kur’an’dı.” Kısaca ifade etmek gerekirse İslam’ın en doğru şekilde hayata geçirilmesi ancak Hz. Peygamber’i doğru tanımakla mümkün

Hz. Peygamber Mekke döneminde yaklaşık 13 sene insanları Allah’ın birliğine, nübüvvete ve ahiretin varlığına inanmaya davet etti. Ancak Mekkelilerin büyük çoğunluğu taştan yaptıkları putlara tapmayı terk etmediler. Kehf ve Şuarâ surelerinde yer alan “Onlar inanmıyorlar diye sen kendini helak mı edeceksin?” mealindeki ayetlerde ifade edildiği üzere Hz. Peygamber bu duruma son derece üzülmeye başlayınca “(İnanmayanlara karşı) Senin tek görevin onlara ayetlerimizi iletmektir.” mealindeki ayetler onu teselli etmek amacıyla nazil olmuştur. Dolayısıyla tebliğle ilgili sözü edilen ayetler görev belirleme değil teselli amaçlı nazil olmuş ayetlerdir. Görüldüğü gibi kendilerine delil olarak zikrettikleri ayetler bağlamlarından koparılmış ve Allah’ın kastetmediği anlamlar yüklenmiştir. Hadisler dinde delil olmaz diyenlerin ileri sürdükleri ikinci delil ise hadislerin bize güvenilir yolla gelmediği ve içerisinde uydurma rivayetlerin bulunduğudur. Daha önce ifade edildiği üzere hadis ilmiyle meşgul olanlar Hz. Peygamber’e nispet edilen “sahih”, “zayıf” ve “uydurma” hadislerin tamamını toplamışlardır. Daha sonra da bunlardan uydurma olanlar ile sahihlerini birbirinden ayırmışlardır. Sahih hadisleri bir araya getiren kitaplar bulunduğu gibi mevzû/uydurma hadisleri toplayan müstakil kitaplar da telif etmişlerdir. Başka bir ifadeyle sahih hadisler yanında mevzû hadisler de günümüze gelmiştir ve önemli ölçüde bunlar birbirinden ayrılmıştır. Dolayısıyla günümüze gelen hadislerin tamamen uydurma olduğu ve sahih olanlarının ayrılmadığı iddiası tarihî gerçeklerle örtüşmemektedir.

“Hadisler dinde delil olmaz.” diyenler kendilerine delil olarak zikrettikleri ayetleri bağlamından koparmış ve bunlara Allah’ın kastetmediği anlamlar yüklemişlerdir. Günümüze gelen hadislerin tamamen uydurma olduğu ve sahih olanlarının ayrılmadığı iddiası tarihî gerçeklerle örtüşmemektedir.


HAYAT BIR AYET

10 Ocak 2020

“Bir işi bitirdiğinde hemen bir başka işe başla. Sadece Rabbine yönel ve sadece Ona yalvar.” (İNŞIRÂH SURESI, 94:7-8)

BIR HADIS

Ebû Hureyre, Allah Resûlü’nün (s.a.v.) şöyle dua ettiğini bildirmiştir: “Allah’ım! Bozgunculuktan, münafıklıktan ve kötü ahlaktan sana sığınırım.” (NESÂÎ, İSTIÂZE, 21. H. NO: 5473)

MİLADİ YENİ YIL

ve YILBAŞINDA MÜSLÜMANLAR

Y

ılbaşı ve onunla ilgili kutlamalar hâkim algıya göre noel kutlamalarıyla karıştırılıyor. Hâlbuki bazı Hristiyan mezheplerine göre Îsâ (a.s.)’ın doğum günü 25 Aralık veya ocak ayının ilk haftasıdır. Noel Baba ise, bir Hristiyan azizidir ve ilk defa 17. asırda Almanya’da Noel Yortusu’na karıştırılmış; oradan da Hristiyan dünyasına yayılmıştır. Dolayısıyla 1 Ocak tarihinin Noel Yortusuyla pek bir bağlantısı yoktur. Müslümanlar, tarih başlangıcı olarak Peygamber Efendimiz (a.s.)’in hicret tarihini esas alan Hicri Takvimi kullanırlar. Ne var ki, bazı İslam ülkeleri de 1 Ocak tarihini resmî yılbaşı ilan etmişlerdir. Yılbaşlarında yapılan -ve birçok Hıristiyan’ın da tasvip etmediği- uygulamalar İslam ve Müslümanları bağlamaz. Bu uygulamaların kabul edilerek İslami kültürün bir parçası sayılması mümkün değildir.

Sınırsız eğlence ve israf Yılbaşı vesilesiyle sergilenen uygulamalara, başta Allah ve Resulü razı olmaz. Zira diğer gecelerden hiçbir farkı olmayan bu gecede; içki ve kumar gibi haramlar alabildiğine işlenirken, sınırsız tüketim ve eğlence israf sınırlarını çoktan aşmaktadır. Böyle bir portrenin sergilenmesine İslam dini müsaade etmez; Müslümanlar da alet olamaz. Zira temeli Kur’an ve sünnete dayanmayan ve yine bu iki temel kaynağımıza ters düşen inanç, amel, ahlaki uygulama vs. ne var ise bunlardan Müslümanların uzak olması gerekir.

24

Dinî kültürel değerlere saygı duyulmalı Biz Avrupa’da yaşayan Müslümanlar farklı kültürel kökenlere sahip toplumlarda yaşıyoruz, ki bunlardan biri de Hristiyan kültürüdür. Dolayısıyla birlikte yaşadığımız insanların dinî ve kültürel değerlerine saygı duyulması gerekir. Bu onların -dinî olsun ya da olmasın- bayramlarını tebrik ve iyi temennilerde bulunulması konusu için de geçerlidir. Zira iyi komşuluk hakları ve sosyal hayatta beraber yaşama şartları dahilinde, komşu, iş ve okul arkadaşlarımızın sevinçlerini paylaşmak, onları tebrik etmek, nişan, düğün ve cenazelerine katılarak onlara saadet, mutluluk ve başsağlığı dilemek gerekir. Nitekim Efendimiz (a.s.), önünden geçen gayrimüslim cenazesi için ayağa kalkmış, Yahudi bir aileye mensup hasta bir genci ziyaret etmiştir. Yine içinde Müslüman, müşrik, Yahudi ve putperestlerin bulunduğu bir topluluktan geçerken onlara selam vermiştir. Buradan hareketle adımıza ulaşan yılbaşı tebriklerini bize verilen selam gibi kabul ederek, mesaj gönderen Müslüman ise, gelecek 365 gününün hayırla geçirilmesine, gayrimüslim ise, gelecek günlerin onun için hayırlara vesile olması niyetiyle tebrik etmede bir sakınca olmamalıdır. Müslümanlar olarak dikkatli ve duyarlı davranmaz da bilinçsizce yılbaşı kutlamaya kalkışırsak inanç, ibadet, ahlak, kültür, sosyal ve iktisadî olarak birçok hata yapmış oluruz. Sırf bu geceye mahsus lüks ve israf yarışı bizi iktisaden zarara uğratır. Müslümanların kendilerine has kimlik ve şahsiyeti vardır. İslam’ın prensipleriyle bağdaşmayan kültür, örf, adetlere yönelmek Müslümanları bu duruşlarından uzaklaştırır ve yozlaştırır. Kadın ve erkek ilişkilerinde İslam’dan uzaklaşmak ve bilhassa bu gecelerde sergilenen gayri İslami oyun, eğlence ve ihtilat uygulamaları İslami aile binasını sarsar. İşte böyle zamanlarda Müslümanlar, ortamın fitne ve fesat ateşinden bilhassa gençliği uzak tutmalı, onlar için alternatif programlar yapmalıdır. Büyükler olarak bu programlara iştirak etmeli, bütün aile fertleriyle bilinçli olmalıyız.

Noel Baba bir Hristiyan azizidir ve ilk defa 17. asırda Almanya’da Noel Yortusu’na karıştırılmış; oradan da Hristiyan dünyasına yayılmıştır.

FIKIH KÖŞESİ KÖŞESİ FIKIH M. Hulusi Ünye

fikih@camiahaber.com

Çocukların Namazı Çocukların namaz kılması hususunda 7 ve 10 yaşına vurgu yapılıyor. Bu yaşlardaki çocuklar henüz sureleri ezberlemiş değiller, akil bâliğ olmayan çocuklar kılmadıkları namaz için sorumlu olurlar mı? Namaza başlama hususunda çocukların alıştırılması önemlidir. Peygamber Efendimiz (a.s.)’dan bizlere gelen rivayetlerde 7 yaşından itibaren çocukların namaz kılmaları hususunda uyarılmaları, 10 yaşına geldiklerinde de namazı kılmıyorlarsa biraz daha sert bir şekilde uyarılmaları tavsiye edilmektedir. Aslında 7 yaşından sonraki dönem, çocukların artık iyiyi kötüden, az çok hayırı şerden ayırt edebildikleri çağdır. Biz bu çağa temyiz çağı, yani çocuğun söylenenleri eksiksiz anlama ve cevap verme kabiliyetini kazanma çağı diyoruz. Bu çağa ulaşan çocuklara en aşağı seviyede de olsa ilmihal bilgilerini vermek gerekir. Bu cümleden olarak, iman esasları, namazla ilgili sure, dua, farz, vacip ve sünnet gibi bilgiler çocuğa öğretilmelidir. İslam’da ibadetlerden sorumlu (mükellef) olma çağı büluğa erme çağıdır. Büluğ çağına ermemiş olan çocuklar ibadetleri yerine getirmekle mükellef olmazlar. Ama erken yaşlarda ibadete başlatılırsa mükellef olma çağına hazırlık yapılmış olur. Büluğ çağı erkek ve kız çocuklarına göre farklılık arzeder. Erkek çocuklarda büluğ çağı, iklim farklılıkları da göz önüne alındığında 12-15 yaş arası; kız çocuklarında 9-12 yaş arasıdır. Büluğa ermenin emareleri ise, erkek çocuklarda ihtilam olma ve inzal vaki olmasıdır. Kız çocuklarında ise, yine ihtilam olma veya hayız görmeleridir. Şayet bu emareler oluşmazsa İslam âlimlerinin genel kanaati hem erkek hem de kız çocuklarının 15 yaşını tamamlamış olması onların büluğa erme çağıdır.

Büluğa ermemiş çocukların ibadeti geçerli midir?

Büluğ çağına ermemiş mümeyyiz olan çocukların yapmış oldukları ibadetleri sahihtir ve geçerlidir. Ancak ibadetleri yerine getirme noktasında onları zorlayıcı bir baskı olamaz. Namaz ve benzeri ibadetleri yapmaları noktasındaki talepler ise onları İslami hayata alıştırmak ve bir nevi terbiye ve edeplendirme anlamına gelir. Örneğin kılamadağı namazlar uhdesinde borç olarak kalmaz. Başlayıp ta bitiremediği bir namazı iade etmesi veya başladığı namazı sonuna kadar götürmesi gerekmez. Halbuki mükellef olan birisi başladığı ibadeti hitama erdirmek veya kılamadığı namazlarını kaza etmek zorundadır. Dolayısıyla çocuklar 7 yaşından itibaren namaza alıştırılmalı, bundan önce bazı kısa sureler, namaz dua ve tespihleri onlara öğretilmeli; böylece Müslümanca bir hayat yaşamaya hazır hâle getirilmelidirler. Ama büluğ çağından önce yapamadıkları ibadetlerden bunların sorumlu olmadıkları bilinmeli ve onlara suhuletle yaklaşılmalı; dinden nefret ettirilmemelidir.


KÜLTÜR & SANAT

10 Ocak 2020

25

E N L I Y R İ B ? R U D N U Z U KADAR

V ILHAN BILGÜ

allahi, şimdi işimiz öyle kolay ki, her şeyi anında soracak arama motorlarımızdan başımızı kaldıramıyoruz. Helal olsun, her sorduğumuz soruya bir cevap vermekten de geri durmuyor bu motorlar. Lakin, arama motorlarının verdikleri her bilginin bir de bilinmeyen bilgisi var. Mesela, 2020 yılı ramazanı ne zaman başlıyor, ya da Avrupa’da Paskalya tatili ne zaman diye elinizdeki telefona birkaç soru sorduğunuzda doğru cevabı bulabilirsiniz. Biz şimdi bu bilgiye kolayca ulaşabilirken eski dönemlerde bu bilgilere ulaşmak o kadar kolay olmadığı gibi bu bilgilere sahip olmak da izne bağlıydı. Yani bizim işimiz şimdi çocuk oyuncağından da kolay. Fakat buradan hemen şöyle bir yanlışa düşmeyin: Eski insanlar bir şey bilmiyordu biz şimdi her şeyi biliyoruz gibi.

“Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah’ın dosdoğru kanunudur...”

Yok, bir polemiğe girip eski insanları savunma niyetinde değilim. Ama demek istediğim şey, bugün bizim kendi bilgimiz dediğimiz şeylerin aslında, tarihsel süreçte biriken bilgilerin toplamından ibaret olduğudur. Yani bizim şu andaki bilgimiz neredeyse mirasa konmak gibi bir şey. Nereye gelmek istiyorum? Hani geçen gün yılbaşı diye bir şey oldu ve biz 2019 yılından 2020 yılına geçtik ya. Eski insanlar bugüne ulaşmak için neler çekti neler bir bilseniz!

CİCERO’NUN HİKÂYESİ Mesela, Roma İmparatorluğu’nun ünlü devlet adamı Cicero kaç yıl yaşadı denildiğinde hemen bugün onun 63 yıl yaşadığını söyleyebiliriz. Ama buradaki soru, “Cicero’nun 63 yılı ile bizim 63 yılımız aynı mıydı?” şeklinde olunca oturup kalırız. Çünkü değildi. Gelelim hikâyesine! Eski dönemdeki insanlar bugünün bizleri rahat etsinler diye, zamanı ölçme diye bir usul geliştirmişler. Kimisi demiş ki: Güneş her gün doğuyor ve batıyor. Dolayısı ile bizim için bir ölçü olabilir. Kimisi de demiş ki: Ay da her gün doğuyor ve batıyor, ama bazen görünmüyor. Bu da olur demişler. Kimisi her ikisini de karıştırıp yılın aylarını ve günlerini ölçen bir takvim yapmışlar. Takvimlere uymayan yerlerde de ilaveler veya eksiltmeler yapmışlar ki, dedikleri dediklerini tutsun istemişler. Bunun Cicero’nun yaşıyla ne alakası olabilir gibi bir soru sorarsanız, cevabı şu olur: Cicero’nun ölmeye yakın yıllarında can yoldaşı (sakın dostu gibi anlamayın) Roma İmparatoru Julius Ceasar, hani şu bizim Sezar var ya işte o, takvimde bir sıkıntı olduğunu düşünür.

Hicri takvimde aylar her sene 10-11 gün erken gelirler. Çünkü, gökteki, Arapça kamer denilen cisim olan ay yeryüzünden görünme şekline göre ortalama ancak her bir 29,5 günde aynı şekilde görünür.

“Düzeltin bunu!” der. Zamanın bilginleri otururlar, doğru dürüst bir takvim ortaya çıkması için o zamanlar 355 günlük olan yıl önce 378 güne çıkarılır. Bu da yetmez üzerine ilave bir 67 gün daha eklenir ve o yılın yılı tam 445 gün sürer. Aslında şu bizim Sezar’ın yaptığı iş bu takvim işini elinde bulunduranların geleneğidir. Peygamber Efendimiz’in Veda Hutbesi’ne kadar da Arap dünyasında, takvimlere ilaveler yapmak bir gelenek olmuştu. Sezar’ın yaptığı ile Arap müşriklerinin takvimde yaptığı değişiklikler hemen hemen aynı amacı taşıyordu. Mısırlılarda, Nil sularının taşması, Babilliler ile Hint ve Çinlilerde tarlaların ekildiği dönemlerin takvimlerde aynı mevsime gelmesi isteniyordu. Ancak eldeki takvimler buna uymayınca uyduruluyordu.

HİCRİ TAKVİM Nitekim Araplar arasında, hac mevsiminin her zaman havaların serinlemeye başladığı dönemlerde olmasını isteme arzusu ile ilave aylar koymak yaygındı. Bazen de, arka arkaya gelen haram ayların, yani savaşılması yasak olan ayların uzun bir süre alması sebebiyle araya ilave bir ay daha konulurdu. Böylece, hac mevsimleri aynı mevsime gelir ve haram ayların arası açıldığı için de savaşa geçilebilirdi. Bu uygulamaya nesî uygulaması denilirdi. Ne var ki Allah, Peygamber Efendimiz’e “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah’ın dosdoğru kanunudur...” (Tevbe suresi, 9:36) ayetini indirmesiyle bu uygulamadan vazgeçildi ve ayın hareketlerine göre düzenlenen takvimdeki süreler aynen kaldı. Bunun içindir ki, hicri takvim denilen bu takvimde aylar her sene 10-11 gün erken gelirler. Çünkü, gökteki, Arapça kamer denilen cisim olan ay yeryüzünden görünme şekline göre ortalama ancak her bir 29,5 günde aynı şekilde görünür. İşte bu 0,5 günlük süre dolayısıyla bazı aylar 30 bazı aylar da 29 gün çekerler. Güneşin hareketine göre yapılan ve adına miladi takvim denilen asıl adı güneş takvimi olan takvimde de güneş, aynı yere gelişini ortalama 365 gün 6 saatte tamamlar. Bu ilave 6 saat dört yılda bir, 1 gün yaptığı için de her dört yılda bir şubat ayının son gününe ilave yapılır. Dememiz odur ki, daha geçen gün bir yıl bitti yeni bir yıl başladı diye, rahat rahat konuştuğumuz mesele bu kadar da basit değildir. O eski insanlar olmasaydı belki şimdi biz o meselelerle uğraşıyor olacak, “gugul”umuzun kafası karışacaktı.


SAĞLIK

10 Ocak 2020

Vücudun kompleks organı: kalp

“Kalp iyi çalışmazsa, bünye olumsuz etkilenir”

Almanya’nın en gözde hastanelerinden biri olan Kalp Merkezi Duisburg’da kalp cerrahisi bölümünde başhekim olan Sezai Ak ile kalp ameliyatı ile alâkalı konuştuk. EBRU KUTLUCAN

DUISBURG

Kalp, kompleks bir organdır bu sebeple çeşitli kalp hastalıkları olabiliyor. Kalp iyi çalışmazsa bünye olumsuz etkilenir. Genel olarak kalp hastalıkları konjenital, yani çocuğun doğmasıyla oluşan hastalıklar ve yetişkinlerde olan hastalıklar diye ikiye ayrılıyor. Konjenital rahatsızlıklar çocuğun doğuşuyla birlikte oluşan ve gerektiğinde çocuk yaşında ameliyat yoluyla tedavi edilmesi gereken hastalıklardır. Hastanemizde sırf çocuk ameliyatlarını üstlenen tecrübeli özel bir ekibimiz var.

KARDIYOLOG VE KALP CERRAHI ARASINDAKI FARK NEDIR?

Kardiyolog ilk araştırmayı yapar ve gerektiğinde anjiyo yapar. Kalp damarlarındaki sıkıntı tek bir yerde ise, kardiyolog stent yerleştirerek bu tedaviyi yerinde uygular. Kardiyolog kasıktan veya koldan atardamardan girerek kalp damarlarındaki daralmaları röntgen tekniğiyle görünür hâle getirir. Eğer kardiyolog anjiyo esnasında stent yerleştirerek daralmayı açabilirse, tedaviyi yerinde uygular ve onunla yetinir. Eğer daralmalar sadece bir damarda değil birkaç damarda veya tehlikeli yerlerde ise, o zaman ameliyat için hastayı kalp cerrahına yönlendirir. Bizler de kardiyoloğun yapmış olduğu anjiyo ile birlikte değerlendiririz. Kişinin durumuna göre, hastanın bypass ameliyatına ihtiyacı varsa kalp damar ameliyatına alırız. Hastamıza bir değil birkaç bypass gerekiyorsa ona göre belirler, bypassları yerleştirir, kalbin tekrar yeterince kan almasını sağlarız.

Kalp ameliyatlarında risk nedir? Kalp ameliyatını yapılan hastalarda açık kalp ameliyatı yapıldığından dolayı çeşitli riskleri olabiliyor. Bu yaraların iyi kapanmamasından tutun da, herhangi bir enfeksiyon kapma veya kanama geçirme gibi istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. Ameliyatın ardından çeşitli komplikasyonlar olabiliyor ama bunların olasılığı % 1-1,5 arasındadır. Ameliyat sonrası felç kalma durumu, perifer damar hastalığından dolayı başka organlara kan gitmemesi, çabuk ayağa kalkamama, enfeksiyon geçirme, yaranın kapanmaması gibi çeşitli etkileşimler olabiliyor. Kişi şeker hastası ise yaranın kapanmaması olasılığı normal hastalardan daha yüksektir. Normal hastada enfeksiyon kapma riski %1-1,5 ise, şeker hastasında %3-5 olarak çıkabilir. Şeker hastalarında yaranın mikrop kapması gibi riskler daha yüksektir ama onlar da normal ameliyat olabilir. Hastanın kalbi zayıf ise, ameliyatın açık kalp ameliyatı olması sebebiyle, ölüme yol açabilecek denli birçok risk taşımaktadır. Eğer kalp, kriz hâlinde ise ve son şans olarak ameliyat yapıldıysa, hastanın kurtulamama ve ölümle sonuçlanma tehlikesi de vardır. Açık kalp ameliyatında hastanın ayrıca bir hastalığı var ise, örneğin böbrek, akciğer veya damar hastalığı var ise, bunlar ilaveten riskleri arttırır. Örneğin bir hastanın böbrek yetmezliği varsa, ameliyat esnasında ve sonrasında diyalize bağlanması gerekebilir.

SAYIN AK, KALP AMELIYATI HANGI DURUMLARDA GEREKLIDIR?

Yetişkinlerde, yani ileri yaşta oluşan kalp hastalıkların tedavisinde ise, ameliyat gerekebilir. Bizim mesleğimiz kalp cerrahisi olduğu için ameliyatlara endeksli konuşuyoruz. Cerrahinin haricinde bir de kardiyoloji bölümü vardır. Hastalar cerrahiye gelmeden önce kardiyoloji bölümüne gider ve hangi kalp hastalığının olduğuna teşhis konulur. Bize yönlendirilen hastalar genelde kardiyoloji bölümünden filtrelenmiş ameliyat olması gereken hastalardır. Hastalarımızın çoğunluğu, koroner damar hastalığı ile bypass ameliyatı için bize geliyorlar. Kalp damarlarında daralma olduğunda kalbin beslenmesi için gerekli kan miktarı yeterli olmadığından kalp sıkıntı çeker, buna koroner damar hastalığı denir.

26

KALP DURDURULMADAN KALP AMELIYATLARI YAPILABILIYOR MU?

Yıllardan beri tecrübe edindiğimiz yöntem, kalbi durdurarak kalp ameliyatı yapmaktır. Kalbin durdurulması için de kalbin ve akciğerin, kalp ve akciğer cihazına bağlanması gerekiyor. Kalpteki kanı alıp, kalp ve akciğer cihazında oksijenle besleyerek ameliyattan sonra tekrar vücuda veriyoruz ki, o arada kalbi durdurma imkânımız olsun. Bu süreçte kalbin ve akciğerin yapması gereken şeyi, o cihaz üstlenmiş oluyor. Kalp ve akciğer cihazının kendine göre komplikasyonları olabiliyor. Kalp ve akciğer cihazını kullanmadan evvel kanı inceltmemiz gerekiyor ve akabinde ameliyatın sonuna doğru normal pıhtılaşma fonksiyonunu kazandırmamız gerekiyor. Kanın vücuttan hortumlar üzerinden çıkıp girme durumu olduğu için bünye için sıkıntı yaratabiliyor. Bundan dolayı yeni metotlar geliştirildi ve şu an uygulanmakta olan yöntemlerden bir tanesi akciğer ve kalp cihazını kullanmadan kalbi atar hâlde iken (OPCAB) bypassların yerleştirilmesidir. Bu yöntemi kalbin kaldırabilmesi lazım, bir de kalbi bypass yapacağımız yerlerin sabitleştirilmesi gerekiyor. Kalp atarken açacağınız yeri sakinleştiriyorsunuz o esnada da bypassı yapabiliyorsunuz. Bu yöntemi çoğu hastalarımızda uygulayabiliyoruz. *

KALP AMELIYATINDA HASTANEDE KAÇ GÜN YATILMAKTADIR? NORMAL HAYATA GEÇIŞ NE KADAR ZAMANDA OLUR?

Ameliyatın ardından hastamızı yoğun bakıma alıyoruz. Yoğun bakımda 24 saat kalıyor. Yoğun bakımdan sonra normal servise gönderiyoruz ve bir hafta – 10 güne kadar hastanemizde kalıyor. Ardından geldiği hastaneye yönlendiriyoruz. Son olarak rehabilitasyona gönderiliyor. Normal hayata geçiş süreci 2 ay oluyor. Tabi bu süreç, hastanın yaşı ve diğer hastalıklarıyla bağlantılıdır. REHABILITASYON MERKEZINDE NELER YAPILIYOR?

Rehabilitasyon merkezinde hastanın belirli egzersizler yapması sağlanıyor. Yüzme ve havuz içerisinde belirli egzersizler yapılıyor. Hastanın ilaveten nörolojik veya ortopedik sıkıntıları var ise, ona yönelik egzersizler yapılıyor. Hastanın bir nesneyi tutmada veya elleriyle herhangi farklı sıkıntıları varsa, onlar üzerinde duruluyor.

Sezai Ak, 1972 yılında Kütahya Domaniç’te dünyaya geldi. Evli ve üç cocuk babasıdır. Kalp cerrahı olan Sezai Ak, Klinikum Niederrhein’a bağlı Kalp Merkezi Duisburg’da kalp cerrahisi bölümünün başhekimi. 1979’dan beri Almanya’da yaşayan Ak, IGMG Duisburg Hacı Bayram Veli Camii’nin Şube Başkanlığı görevini de yürütmektedir.

Göğüs kemiğini kesmeden kalp ameliyatları mümkün mü? Bypass ameliyatları ve kapakçık ameliyatlarının çoğunluğu göğüs kemiğini ortadan keserek kalbe ulaşarak yapılır. Bazı istisnalar vardır: Kalbin ön kısmında tek bir damar daralmışsa yan taraftan girerek MİDCAP metoduyla kaburgalar arası tek bir bypassı takma imkânı vardır. Kemiği açmadan Anadolu tâbirinde iman tahtasını açmadan yandan kaburgalar arası girerek o ameliyatı yapma imkânı vardır. Kapakçık ameliyatlarında da istisnai durumlar da vardır. Eğer aortik kapakçık değişecekse, ilaveten bypass gerekmiyorsa, o durumda yine önden açıyoruz ama boydan boya değil, bir kısmını açıyoruz böylelikle orada ufak kesikle kapakçığın değişmesi mümkün oluyor. Eğer mitral kapakçığın tamir edilme durumu varsa, sağ taraftan kaburgaların arasından ufak bir kesikle o kapakçığı tamir etme veya değiştirme durumumuz var. Görüntü olarak 6-7 cm kesiğin olması boydan boya 20-25 cm kesiğin olmasından daha iyidir. Ön taraftan kesiğin olmaması ve belirgin olmaması bazıları için önem teşkil edebiliyor. Diğer faktör ise, yara ne kadar küçük olursa, enfeksiyon kapma olasılığı o kadar düşük oluyor. Yaraların kapanmaması durumu, ksifoit bağı dediğimiz bölgede vuku buluyor. Yanlardan yapılan ameliyatlarda enfeksiyon kapma olasılığı düşük olduğu için daha çok tercih ediliyor.


BULMACA

10 Ocak 2020

Alüvyon

Cennet kadını

Olay

Dingil

Çiçek tozu

İşaret sıfatı

Maun

Avlama düzeneği

Yakanın göğüse doğru inen devrik bölümü

Cet

Kaba baston

Âcizler

Boyanmış renkli yün

Klasik Türk müziğinde bir usul

Dost

Kemik ucu

İlgili

Aza

Bir sayı

Yıl

Suçun karşılığı

Tepkili uçak

Cehennem bekçisi

Kayak

Bir şarkıcı

Sözde sebep

Engel

Edirne ilçesi Soylu En kısa zaman

Kabaca evet

Bir tür kömür

İstenç

İnce yapılı

Melun, lanetlenmiş

Birinci tekil şahıs

Çağrı ezanı

Çayın etkin maddesi

Uzaklaşmak

Kiloamper kısaca

Anlamlı iz

Sezyum simgesi

Yapılmış

Sevgili, yâr

4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20

Menşe

Engel

Mektup

Beyaz Rutubet

Cet

Tavlada iki

Kırmızı

Adın durum eklerinden biri

İyilikte bulunma

Sayı

3 2

4 3

Bir harfin okunuşu

5 4

6 5

7 6

8 7

9 8

10 9

11 10

BRÜKSEL 12 11

SOLDAN SAĞA 12 acımaSOLDAN 1) Çok - Dilbilgisi. SAĞA

2) Bir işte harcanan beden ve kafa gücü - Altın 1) Çok acıma - Dilbilgisi. simgesi - Danslı özel giysili eğlence. 2) Bir işte harcanan beden ve kafa gücü - Altın 3) Altın E.D.- Şifalı bitki satan - Kısaca mililitre. simgesi - Danslı özel giysili eğlence. 4) İki şey arasındaki ilgi - İki ağzı keskin bıçak türü. 3) Altın E.D.- Şifalı bitki satan - Kısaca mililitre. 5) Boş teneke - Çölde esen rüzgar. 4) İki şey arasındaki ilgi - İki ağzı keskin bıçak türü. 6) O yer - Sporda orta yuvarlak. 5) Boş teneke - Çölde esen rüzgar. 7) Tamamlanmamış - Kırmızı. 6) O yer - Sporda orta yuvarlak. 8) Antimon simgesi - Aç gözlülük - Dişi ve yabani eşek. 7) Tamamlanmamış - Kırmızı. 9) Muğla ilçesi - Bayındır, mamur. 8) Antimon simgesi - Aç gözlülük - Dişi ve yabani eşek. 10) Bir patlıcan yemeği. 9) Muğla ilçesi - Bayındır, mamur. 11) Yarış kayığı - Yünden ya da ipekten yapılmış üzeri 10) Bir patlıcan yemeği. işli ince kuşak - Bir haber ajansı kısaca. 11) Yarış kayığı - Yünden ya da ipekten yapılmış üzeri 12) İpek işlemeli kumaş - Ansızın. işli ince kuşak - Bir haber ajansı kısaca. 13) Gümüş simgesi - Dâhil - Tahıl ölçmede kullanılan 12) İpek işlemeli kumaş - Ansızın. ölçek. 13) Gümüş simgesi - Dâhil - Tahıl ölçmede kullanılan 14) Koşul - Soru eki - Demir simgesi. ölçek. 15) Otlak. 14) Koşul - Soru eki - Demir simgesi. 16) Diplomaside uygunluk belgesi. 15) Otlak. 17) Altının simgesi - Amerikyum simgesi. 16) Diplomaside uygunluk belgesi. 18) Ermek işi - Yemek. 17) Altının simgesi - Amerikyum simgesi. 19) Tutulacak yer, tutak, sap. 18) Ermek işi - Yemek. 20) Bir haber ajansı kısaca - Dilek şart eki. 19) Tutulacak yer, tutak, sap. 20) Bir haber ajansı kısaca - Dilek şart eki.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

YUKARIDAN AŞAĞI YUKARIDAN AŞAĞI 1) Akıllı ev, saray - Deniz kazı - Yankı.

11

2) Gündüzleri çalışan işci - İrade yitimi - Su veya 1) Akıllı ev, saray - Deniz kazı - Yankı. başka bir sıvı ile ağzı veya boğazı çalkalama işi. 2) Gündüzleri çalışan işci - İrade yitimi - Su veya 3) Araba vapuru - Mürekkep hokkalarına konulan ham başka bir sıvı ile ağzı veya boğazı çalkalama işi. ipek - Küba'dan Amerika ve Avrupa'ya yayılan bir 3) Araba vapuru - Mürekkep hokkalarına konulan ham dans. ipek - Küba'dan Amerika ve Avrupa'ya yayılan bir 4) İlave - Çoğunlukta tahtadan yapılan oluk - Sona dans. erme - Sıkıntı verme. 4) İlave - Çoğunlukta tahtadan yapılan oluk - Sona 5) Beyaz - Lakin- Yer altı su oluğu - Bağırsaklar. erme - Sıkıntı verme. 6) Yankı - Güney Amerika'da en uzun ırmak - Bulmaya 5) Beyaz - Lakin- Yer altı su oluğu - Bağırsaklar. çalışma. 6) Yankı - Güney Amerika'da en uzun ırmak - Bulmaya 7) Bir hastalık - Üzüm ağacı - Düğme deliği - Tarla çalışma. sınırı - Şiilik. 7) Bir hastalık - Üzüm ağacı - Düğme deliği - Tarla 8) Reçine - Yeni Zelanda dansı - Mağara. sınırı - Şiilik. 9) Bir değiş tokuşta üste verilen şey - Sodyum simgesi 8) Reçine - Yeni Zelanda dansı - Mağara. İnleme. 9) Bir değiş tokuşta üste verilen şey - Sodyum simgesi 10) Fas plakası - Donuk - İsviçre ırmağı - Bir araba İnleme. modeli. 10) Fas plakası - Donuk - İsviçre ırmağı - Bir araba 11) Bir meyve - Gelir - Otomatik pozlama sistemi. modeli. 12) Oyuncunun yaptığı - Bir bitki - Resimdeki Almanya 11) Bir meyve - Gelir - Otomatik pozlama sistemi. şehri. 12) Oyuncunun yaptığı - Bir bitki - Resimdeki Almanya şehri.

12 13 14 15 16 17 18

20

Uzaklık anlatır

Mağara

Kaba baston

19

Bir harfin okunuşu

Yabancı

Resimdeki Belçika başkenti

3

Obelisk

Bir tür cetvel

Oynatma

Nizam

2

Adam E.D.

Sözüne güvenilmeyen

Bir erkek ismi

1

Cüsseli

Bir Hristiyan tarikatı

Egoist, hodbin

Yırtıcı bir kuş

2 1

Gidilen yerde geceyi geçirme

Mecnun

Kansızlık

Ad

Gözyaşı

1

Esasla İlgili

Kuzu sesi

Numara kısaca

Endonezya plakası

Anadolu’da bir büyük nehir

Lifler, teller

Bir tür yaban mersini

Tokat ilçesi

Otlak

Karışma, araya girme

Fransa'da bir kent

Ulaşmış

Berilyum simgesi

Jüpiterin bir uydusu

Pekmez toprağı

Antre

Diğeri

Eşek sesi

Ilımlılık

Yardım parası

Mağara

Açık, ortada

Dişi geyik

Kadir (..) Aktör

İnek sesi

Bir soru eki

Mikroskop camı Cüzamlı

Argoda bit

Kaya hanisi

Antalya ilçesi

İskambilde bir grup

Üst olmayan

Bir çalgı aleti

Süresi dolmuş

Telli bir Azeri çalgısı

Bir renk

Kuramsal

Yetersiz

Naçar

Lisan

Bir sayı

Engel

Bir nota

Gümüş simgesi

Bir sayı

Buyruk

Jeneratör

Küme bulut

Bir oyuncu

Güzel kokulu

Mantık

27

Halle Halle


10 Ocak 2020

HASENE International e. V. T +49 221 942240-431 | F +49 221 942240-401 www.hasene.org | adak@hasene.org | haseneorg — Havale için banka bilgileri: Hesap Sahibi: HASENE International e. V. Banka: Kreissparkasse Köln IBAN: DE29 3705 0299 0149 2900 69 | BIC: COKSDE33XXX Amaç: Adresiniz, Adak: 0000878 | Akika, Şükür: 0000879

ADAK, AKİKA VE ŞÜKÜR KURBANI ŞÜKRÜN VE TEŞEKKÜRÜN İFADESİ OLARAK ...

100€

800 DKK | 1000 SEK | £90 1000 NOK | 120 CHF 150 AUD | 150 CAD

28


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.