Camia 163

Page 1

Grip ve Soğuk Algınlığı Aynı Şey Değil!

TÜRKİYE

Yurt Dışındaki Türkler Türkiye’den Doğum Yardımı Alabiliyor S. 17

S. 26

FÂRÂBÎ ÇAĞDAŞ MÜSLÜMAN İÇİN NE İFADE EDER?

S. 23

S. 18

Almanya Elektrik Fiyatında Avrupa’nın Bir Numarası camia ile habersiz kalmayın!

7 Şubat 2020 | 13 Cemâziyelahir 1441 — Sayı 163

S. 16

ALMANYA

Gündem Yine Gençlik Daireleri

ÇOCUKLARIMIZI Cami Saldırısına Karşı Ortak Duruş

F

innetrop Ayasofya Camii’nin saldırıya uğramasına tepki olarak düzenlenen dayanışma gösterisine, Federal Milletvekili, Kaymakam, Belediye Başkanı ve Katolik Kilisesi Rahibi katılarak, Müslümanlarla dayanışma içinde bulunduklarını bildirdiler. →S. 3

Sözde “Barış Planına” Her Kesimden Sert Tepki:

Kudüs Satılık Değildir →S. 3

TÜRKİYE

GERI

VERIN! ALMANYA

Dört günlük Elçin bebeğe, annesinin bakacak durumda olmadığı öne sürülerek el konulması, Gençlik Daireleriyle ilgili tarışmaları yeniden alevlendirdi. lmanya’da yaşayan birçok Türkiye kökenli ailenin çocuklarının Gençlik Daireleri (Jugendamt) tarafından haksız yere alındığı iddiaları yine gündemde. Göçmen kökenli ailelerinin âdeta bir kâbus olarak gördüğü Gençlik Daireleriyle alakalı son yaşanan olayda ise Elçin Belinay Bilgiç adlı bebek henüz 4 günlükken 60 yaşındaki Hristiyan bir kadına verildi.

Yeterli Sayıda Türk Koruyucu Aile Yok

“Ortada Çok Büyük Bir Tehlike Var” Gençlik Daireleri ile ilgili yaşanan süreci yakından takip eden Türkiye Sevdalıları Wuppertal Derneği Başkanı Murat Güneş 2005 yılında Gençlik Daireleri ile ilgili yasada mahkeme kararını zorunlu kılan maddenin değiştirildiğini bildirdi. Böylece aileye dahi haber vermeden çocuklara el konulmasının önünün açıldığını belirtti. →S. 13

Almanya’da Gençlik Daireleri’nin aldığı çocukların sayısı son yıllarda büyük artış gösterdi. Müslüman çocuklarının gayrimüslim ailelere veriliyor olması eleştirilirken, Camia’ya konuşan uzmanlar Türk kökenli ailelerde koruyucu aile olanların sayısındaki yetersizliğe vurgu yaptı. →S. 14

AVRUPA

Yurt Dışı Emekliliklerle İlgili SGK’dan Açıklama:

700 Bin İptal Söz Konusu Değil →S. 17

Türk Gençlerinde Kumar Alışkanlığı Artıyor Avrupa’da Türk kökenli gençler arasında kumar alışkanlığı gitgide artıyor. Konuyu Camia’ya değerlendiren Sosyolog Dr. Cemil Şahinöz, kumara başlama yaşının 13’e kadar düştüğü uyarısında bulundu..→S. 18

Kemal Ergün

İyi de Kötü de İmtihan Vesilesidir

Veysel Pountso

S. 3

Okulda Başörtüsü

S. 16

Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın

Ön Yargı Tutsaklığı

S. 21



GÜNDEM

7 Şubat 2020

Finnetrop’ta Cami Saldırısına Karşı Dayanışma Gösterisi

BAŞYAZI Kemal Ergün

Dünya Hâli Bu: İyi de Kötü de İmtihan Vesilesidir 11 Ocak’ta Almanya’da bulunan Finnentrop Ayasofya Camimize bir saldırı düzenlenmişti. Olayın video görüntülerinde 4 kişinin ellerinde taşlarla camiye saldırdıklarını gördük. Brandeilig verilerine göre 2019 yılında 114 tane benzer cami saldırısı yaşandı. Bu rakam ise FAİR International derneği tarafından verilerin toplanmaya başladığı 2014 yılından beri en yüksek yıllık rakam. 2020’de de maalesef Finnentrop örneğinde olduğu gibi camilere yönelik fiziki, sözlü saldırılar, tehditler devam ediyor. 24 Ocak Cuma günü Finnentrop’taki cami saldırısına tepki olarak bir dayanışma gösterisi düzenlendi. Federal Milletvekili Nezahat Baradari, Finnentrop Belediye Başkanı Dietmar Heß, Olpe Kaymakamı Frank Beckehoff, Rahip Jochen Andreas Finnentrop halkı ve Müslümanların yanı sıra, itfaiye mensupları ve çok sayıda klise mensubu kişi de gösteriye katıldı. Katılımcılar saldırının din özgürlüğüne karşı yapılan bir saldırı olduğunu bunu hiçbir şekilde kabullenmeyeceklerini ifade ettiler, bu tür saldırıların en kısa zamanda açıklığa kavuşturulması çağrısında bulundular. Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksâ tüm Müslümanların ortak değeridir.

İster cami olsun ister kilise veya herhangi başka bir ibadet mekânı her ibadet mekânına yapılan saldırı bizleri derinden üzmektedir. Ancak Finnentrop’ta olduğu gibi yetkililerin ve toplumun büyük bir kesiminin bizlerle gösterdiği dayanışma üzüntümüzü hafifletmekte, yarına dair umutlarımızı güçlendirmektedir. Bizler biliyoruz ki camileri, başörtülüleri, Müslümanları dışlayan kesim küçük bir azınlıktır ve İslam düşmanı azınlığın köhnemiş zihniyeti artan toplumsal duyarlılıkla rafa kaldırılacaktır. Buradan camilerimize, Müslümanlara karşı yapılan saldırı ve haksızlıklar karşısında duran tüm yetkililere ve halka bir kez daha teşekkür ediyorum. FILISTINLERIN HAKLARINI HIÇ KIMSE INKÂR EDEMEZ

Geçtiğimiz günlerde hepimizi yakından ilgilendiren bir gelişme de Kudüs ve Filistin’e dair yaşandı. Amerika ve İsrail’in adını “Barış planı” olarak koydukları, ancak bölgede barış yerine daimi bir kaosu temin edecek olan planın ne kadar akıl tutulması örneği olduğunu görmek ve bu plana karşı çıkmak için herhangi bir dine mensubiyet değil sağduyu sahip olmak yetiyor. Açıklanan maddelerden anlıyoruz ki bu iki devlet yine sadece tek tarafın çıkarlarına hizmet edecek çabalara girişiyorlar. Uluslararası hukuku hiçe sayarak tüm dünyanın gözü önünde yıllardır gasp ettikleri Filistin halkının haklarını bir kez daha görmezden gelerek dikte ve dayatma anlayışına dayalı çalışmalar bölgeye hiçbir zaman barış getirmeyecektir. Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksâ tüm Müslümanların ortak değeridir.

3

ALMANYA

Finnetrop Ayasofya Camii’nin saldırıya uğramasına tepki olarak düzenlenen dayanışma gösterisine, Federal Millet Vekili, Kaymakam, Belediye Başkanı ve Katolik Kilisesi Rahibi katılarak, Müslümanlarla dayanışma içinde bulunduklarını bildirdiler.

A

lmanya’nın Finnetrop kasabasında bulunan IGMG Ayasofya Camii’ne yapılan saldırıya karşı dayanışma gösterisi yapıldı. Dayanışma gösterisine çok sayıda Finnentroplu ve Müslüman’ın yanı sıra, Olpe Federal Milletvekili SPD’li Nezahat Baradari, Finnentrop Belediye Başkanı Dietmar Heß, Finnentrop kasabasının bağlı bulunduğu Olpe İlçe Kaymakamı Frank Beckehoff, Katolik Kilisesi Rahibi Jochen Andreas katıldı. “CAMİ SALDIRILARINA KARŞI HEP BİRLİKTE”

Misafirler, “Cami Saldırılarına Karşı Hep Birlikte” sloganı ile bir araya gelen dayanışmacılar adına birer konuşma da yaptılar. Camii İmamı Mustafa Aydın’ın Kur’an okumasıyla başlayan dayanışma programının açılış konuşmasını Cami Yönetim Kurulu Üyesi Muhammed Elmas yaptı. Elmas, katılımcılara gösterdiği duyarlılık için teşekkür ederken, Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’ın Musevîlerin Auswitz’den kurtarılışlarının yıldönümünde yaptığı “Failler değişti, ama fiil değişmedi.” sözünü hatırlatarak, nefret söylemlerinin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini söyledi. Elmas ayrıca, taşın belki sadece camı kırdığını ama, bununla birlikte Müslümanların gönüllerini de kırdığına vurgu yaptı.

KEŞKE BU GÖSTERİYİ HİÇ YAPMAMIŞ OLSAYDIK!

Camii Başkanı Ramazan Olmaz da katılımcılara teşekkür etti ve “Keşke bugünkü bu gösteriyi hiç yapmamış olsaydık.” dedi. Olmaz, bu saldırının aslında sadece camiye değil tüm Finnentroplulara yapılmış olduğunu söyledi. Belediye Başkanı Dietmar Heß saldırının din özgürlüğüne karşı yapılan bir saldırı olduğunu bunu hiçbir şekilde kabullenmeyeceklerini bildirirken, “Video görüntüleri saldırının planlı bir şekilde yapıldığını gösteriyor. O geceye kadar Finnentrop’ta böyle bir şeyin olacağını hiç düşünmezdim.” diyerek yaşadığı şaşkınlığı ifade etti. Milletvekili Nezahat Baradari aşırı sağcıların tahrikleri ve nefret söylemleri ile dinî mekânlara saldırılmasına müsaade etmeyeceklerini söyledi.

Hollanda Müslüman Mezarlığı Vakfı’nın başlattığı Avrupa’nın en büyük Müslüman mezarlığının yapılması projesi için yardım kampanyası devam ediyor.

NEFRET SÖYLEMLERİNE KARŞI DURULMALI

Avrupa Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı ve IGMG Merkez Yürütme Kurulu Üyesi İbrahim Yazıcı ise özellikle toplumda yaygınlık kazanan nefret söylemlerine karşı durulmasını istedi. “Her kim, ırkçı, İslam ve Yahudi düşmanı söylemlerle karşı karşıya gelirse hemen orada, buna karşı tepki vermelidir.” diyen Yazıcı, Finnentrop polisi ve idaresinin saldırı karşısındaki hızlı ve aktif davranışını da tebrik etti.

Olpe Kaymakamı Frank Beckehoff, tüm Olpe halkı adına Müslümanlarla dayanışma içinde olduklarını göstermek ve bu tür saldırıların en kısa zamanda açıklığa kavuştu-

Müslümanlar “Ebedi” Kalabilecekleri Mezarlık İçin Yardım Topluyor HOLLANDA

rulması gerektiğinin üzerinde durmak için burada bulunduğunu söyledi.

Hollanda’da Drenthe eyaletinin Zuidlaren belediyesinde Avrupa’nın bin 700 kişilik en büyük Müslüman mezarlığının yapılması için başlatılan çalışmalar sürüyor. Geçtiğimiz aylarda mezarlık için gerekli olan paranın yarısı olan 200 bin avro bağışlarla toplanarak Hollanda Müslüman Mezarlığı Vakfı’nın hesabına yatırıldı. Ancak halen gerekli miktarın toplanamadığı, paranın diğer yarısının ise 5 ay içinde toplanması gerektiği duyuruldu. HOLLANDA “EBEDİ” MEZARLIKLAR 8 BİN AVROYU BULUYOR

Konu ile ilgili konuşan Hollanda Müslüman Mezarlığı Vakfı’nın Başkanı Hamed Amrino, özellikle yeni nesil Müslümanların artık Hollanda’yı anavatanları olarak benimsediklerini, bu sebeple Türkiye veya Fas gibi ülkelerde değil de Hollanda’da gömülmek istediklerini ifade etti.

Hollanda’da daha önce de Az-Raza Cami Vakfı, Müslüman mezarlığı için arsa satın almıştı. Böylelikle söz konusu mezarlığa gömülen Müslümanların mezarlarının zaman içerisinde kaldırılama zorunluluğu da ortadan kaldırılmıştı. Hollanda’da 850.000 civarında Müslümanın yaşadığı tahmin edilmektedir.

Hollanda’da mezarların 10 ila 30 yıllık kiralanabilir olması, ebedi istirahatin söz konusu olduğu mezarların ücretinin ise 8 bin avroyu bulması şimdiye kadar Müslümanların yaklaşık yüzde 80’ininin köken ülkede gömülmeyi tercih etmelerine neden olmuştu. Yaşanan sıkıntılar sonrası Hollanda Müslüman Mezarlığı Vakfı, yaşadıkları ülkede gömülmek isteyen Hollandalı Müslümanların daha uygun bir bütçe ile mezarlıklarının kaldırılmadan ebediyen istirahat edebilecekleri ve İslami usullere uygun gömülebilecekleri bir mezarlık için yer ayrılması için çalışması başlatılmıştı.


GÜNDEM

7 Şubat 2020

4

Müslümanlar Seçimini Yaptı FRANSA

Fransa’da Müslümanların oluşturduğu çatı kuruluş Fransa İslam Konseyi’nin yeni başkanı Fas kökenli Mohammed Moussaoui oldu. CFCM’in Genel Sekreterliğini de Fransa İslam Toplumu Milî Görüş Genel Sekreteri Fatih Sarıkır yürütecek. FERHAN KÖSEOĞLU

F

ransa’da Müslümanların çatı kuruluşu Fransa İslam Konseyi’nin(CFCM) yeni başkanı belli oldu. 19 Ocak’ta yapılan seçimlerde 55 yaşındaki Fransa Müslümanlar Birliği (UMF) Başkanı Mohammed Moussaouii, 87 üyenin bulunduğu yöntem konseyinin 60 üyesinin oyuyla CFCM’in yeni başkanı seçildi. Moussaoui, daha önce başkanlık için adaylığını açıklayan Paris Büyük Cami(GMP) Müftüsü Chems-Eddine Hafiz’ın adaylıktan çekilmesi ile tek aday olarak seçimlere katılmıştı. Moussaoui’nin yardımcılığını da

Chems-Eddine Hafiz ile birlikte DİTİB’in temsil edildiği Fransa Türk Müslümanları Koordinasyon Komitesi’nden (CCMTF) İbrahim Alcı yapacak. Başkan 2 yıllığına seçilirken, Moussaoui sonrası 2022 yılında CFCM Başkanlığını Chems-Eddine Hafiz, 2024 yılında ise İbrahim Alcı devralacak. CFCM’IN GENEL SEKRETERI FATIH SARIKIR OLDU

CFCM’in Genel Sekreterliği görevine ise 10 ila 17 Kasım arasında yapılan CFCM’in delegelerinin belirlendiği seçimlerde önemli bir başarı elde eden Millî Görüş Fransa İslam Konfederasyonu’nun (CIMG) da genel sekreterliği görevini yürüten Fatih Sarıkır seçildi. Konu ile ilgili Camia’ya açıklamalarda bulunan Sarıkır, Genel Sekreterlik görevine 6 yıllığına seçildiğini açıkladı. Sarıkır, yeni dönemde Müslümanların Fransa’da daha iyi temsil edilmesi için çalışacaklarını söyledi.

Impressum | Künye Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Abteilung für Verbandskommunikation / Kurumsal İletişim Başkanlığı

Sarıkır, CFCM’de temsil noktasında da sıkıntılar olduğunu belirterek, daha küçük seviyedeki bazı federasyonların da temsil edilmesini sağlayacaklarını söyledi. Sarıkır, CFCM’in delegelerinin belirlendiği seçimlere 1000 caminin katıldığını da hatırlatarak “Bu sayı güzel ancak tüm camilerin CFCM bünyesine katılması lazım.” dedi. Öte yandan CFCM bünyesinde oluşturulan İmamların Eğitimi Komisyonu’nun başkanlığına da yine CIMG’den Ercan Yıldız’ın getirildiği kaydedildi. Fransa’da temmuz ayında Ahmet Oğraş’ın ayrılması ile CFCM’e geçici olarak Paris Büyük Camii Müftüsü Dalil Boubakeur vekaletname etmişti. Yeni seçimlerde de ismi CFCM başkanlığı için gelen Boubakeur son olarak ocak ayı başında Paris Büyük Camii müftülüğünden de istifa ederek bu göreve talip olmayacağını açıklamıştı.

Türkçe Öğretmenlerinin Almanya’da Yetişmesi Gündemde

Osman Yusuf (V. i. S. d. P.) Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-244 • F 49 221 942240-201 www.igmg.org • redaksiyon@camiahaber.com Postanschrift | Adres camia • Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-244 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Redaktion | Redaksiyon Ferhan Köseoğlu, İlhan Bilgü, Burak Budak, Mehmet Kandemir, Ebru Kutlucan redaksiyon@camiahaber.com T +49 221942 240-243 Werbung | Reklam camia@igmg.org T +49 221 942240-315 Distribution | Dağıtım redaksiyon@camiahaber.com T +49 221 942240-244 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı PLURAL Publications GmbH Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-244 Auflage | Tiraj 32.000 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch PLURAL Publications GmbH erstellt. IGMG adına, PLURAL Publications GmbH tarafından hazırlanmıştır.

Moussaoui sonrası 2022 yılında CFCM Başkanlığını Chems-Eddine Hafiz, 2024 yılında ise İbrahim Alcı devralacak.

ALMANYA

Berlin Senatosu, okullarda Türkçe dersi verecek öğretmenleri kendisi yetiştirmek istiyor. Hedef, Türkiye’den gönderilen öğretmenlerin yerini doldurmak.

B

erlin Eğitim ve Bilim Senatörü Sandra Scheeres, Berlin’de Türkçe öğretmenlerin yetiştirilmesi için girişimlere başladı. Buna göre Berlin Hür Üniversitesi bünyesinde Türkoloji Bölümü’nde Türkçe öğretmen yetiştirilecek. Bölüme yılda kaç öğrencinin alınacağı ise henüz netlik kazanmadı.

“HIZLICA BÖLÜMÜ OLUŞTURMAK İÇİN ÇALIŞACAĞIZ”

Berlin Hür Üniversitesi’nin öğretmen yetiştirmeyi kabul ettiğini belirten Berlin Eğitim ve Bilim Senatörlüğü Müsteşarı Steffen Krach, üniversite yönetiminin yakın zamanda geleceğini ve birlikte hızlıca bölümü oluşturmak için çalışacaklarını dile getirdi. Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde de

bir süredir Türkçe öğretmenleri yetiştiriliyor. İMAMLARDA DA AYNI KARAR ALINMIŞTI

Almanya, camilerde görev yapacak imamların yetiştirilmesi yönünde de bir süre önce karar almıştı. Berlin hükûmeti, Türkiye’den gelecek imamların Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) camilerinde görev yapmasına karşı çıkıyor. Ankara’nın gönderdiği imamların gelmesini engellemek için de ihtiyaç duyulan din adamlarının Almanya’da yetiştirilmesi çözümü bulundu.


GÜNDEM

7 Şubat 2020

5

Yerel Seçimlere Giden Fransa’da Aşırı Sağ Oylarında Büyük Artış Fransa’da halk 15 ve 22 Mart tarihlerinde düzenlenecek yerel seçimlerde sandık başına gidecek.

FRANSA

Fransa 15 ve 22 Mart tarihlerinde 5 yıl boyunca görev yapacak yerel yöneticileri seçmek üzere sandık başına gidecek. Seçimlerde birçok Türk kökenli aday da ter dökecek. GÜLSEVİM YILMAZ

F

ransa’da 15 ve 22 Mart tarihlerinde iki tur oylamayla gerçekleşecek belediye seçimleri, şimdiden Fransa basınının ve siyasetinin gündemine girmeye başladı. Seçimlerde en büyük mücadelenin ise başkent Paris için yaşanması bekleniyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron liderliğindeki Yürüyen Cumhuriyet ( LREM) partisinden adaylığını koyan matematikçi Tedric Villanı, partiden ihraç edilmesine rağmen adaylıktan vazgeçmedi. Macron’un baskısına rağmen adaylığını çekmeyen Villanı, çevrecilere beraber yol almak için yeşil ışık yaktı. İktidar partisi Benjamin Griveaux’yu aday göstererek yoluna devam etti. Tekrar adaylığını koyan Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun sağ cenahtan rakibi Rachida Dati ile zorlu bir mücadelede olduğu söylenebilir. Anketlere göre

Parisliler tarafından aldığı olumsuz yorumlara rağmen, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo yarışı önde götürüyor. “CEMAATÇİ PARTİLER” POLEMİĞİ

Cumhuriyetçiler Partisi (Les Republicains) Senatörü Bruno Retailleu tarafından Senato’ya sunulan yasa tasarısında, toplumun sadece belli bir kesimini temsil eden “cemaatçi partiler”in seçimlere katılmaması teklif edildi. Cumhurbakanı Macron ise, “Cemaatçi listeleri nasıl tanımlayacağız? Kim buna hangi kriterler üzerine karar verecek? Siyasette taraflar değişebilir.” ifadeleriyle söz konusu yasa tasarısına karşı çıktı. Cumhuriyetçiler Partisi Milletvekili Valerie Boyer söz konusu tasarıya destek vereceğini açıklayarak, “Doğrudan Erdoğan’ın partisi olan Eşitlik ve Adalet Partisi’nin Fransa’da seçimlere katılmaması gerekiyor.” dedi. Boyer, Fransız-Türk topluluğunu temsil ettiği gerekçesiyle

Eşitlik ve Adalet Partisi’ni (PEJ) hedef aldı. Çoğunluğu Türk kökenliler tarafından kurulan Eşitlik ve Adalet Partisi ise daha önce bu iddiaları yalanlamıştı. Paris’in Clichy-sous-Bois adaylarından MoDem Partisi’nin adayı Mohamed Dine, Clichy-sous-Bois sakinlerini temsil etmek amacıyla listelerine eklemek adına Türk kökenli kişi arayışında olduğunu belirtmiş, bunun üzerine aşırı sağcı bir adayın tepkisini çekmişti. Cemaatçilik ile suçlanan Dine, Clichy-sous-Bois bölgesinin gereğince temsil edilmesi gerektiğini düşündüğü için böyle bir duyuruda bulunduğunu ifade etti.

Aşırı Sağın Oylarında Büyük Artış Otoca anket şirketinin ocak ayında yaptığı bir çalışmaya göre, Cumhurbaşkanı Macron'un République En Marche (Yürüyen Cumhuriyet) Partisi’ne belediye seçimleri için ulusal düzeyde beklenen destek % 18 olarak açıklandı. Bu, iktidar partisinin 2017 cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına göre yüzde 6 oranında düşmesi anlamına gelirken, seçmenin iktidar partisini cezalandırmak istediklerini belirtti. Yine aynı anket sonuçlarına göre, Sosyalist Parti %11 oy, Boyun Eğmeyen Fransa’nın ise %7 oranında oy alacağını belirtiliyor. Avrupa Ekoloji ve Yeşiller Partisi (EELV) için sürpriz bir şekilde %13,5 oranında oy bekleniyor. Le Pen liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin (RN) ise %14 oranında oy alabileceği açıklandı. Aşırı sağcı parti önceki seçimlere göre 9 puan yükselişte.

1915 Olaylarının Reddi İle İlgili Yeni Bir Tasarı Hazırlanıyor FRANSA

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Ermeni soykırımı iddialarının inkârının cezalandırılması için hukuki çalışma yapıldığını belirtti. Fransa Cumhurbaşkanı Macron Ermeni iddialarının inkârı ile ilgili yeni bir tasarı hazırladıklarını söyledi.

F

ransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa Ermeni Dernekleri Koordinasyon Konseyi'nin (CCAF) düzenlediği yıllık akşam yemeğine katıldı. Burada konuşan Macron, ülkede yaşayan Ermeniler ve Ermenistan'ı her zaman destekleyeceğini belirterek, "CCAF'ın

Ermeni soykırımı iddialarının reddinin cezalandırılmasına yönelik bir talebi olduğunu ve bununla ilgili hukuki bir çalışma yapıldığını." bildirdi. ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL ETMİŞTİ

Fransa Anayasa Mahkemesi, 1915 olaylarına ilişkin sözde Ermeni iddialarını

da kapsayacak şekilde "Bazı suçların reddinin suç sayılmasına" ilişkin yasanın ilgili hükmünü iki yıl önce iptal etmişti. Yasal değişiklikte 1915 olaylarıyla ilgili sözde iddialara yönelik doğrudan herhangi bir ifade bulunmuyordu. Ancak yasanın, 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanımamayı "nefret suçu" kapsamına sokarak, bu konuyla ilgili cezalandır-

manın önünü açacağı belirtiliyordu. Bu yasaya göre, söz konusu suçtan bir kişiye 1 yıl hapis ve 40 bin avro para cezası verilebilecekti. Fransa'da Nicolas Sarkozy'nin cumhurbaşkanlığı döneminde kabul edilen benzer bir yasa da Anayasa Mahkemesi tarafından, "ifade hürriyetini sınırlandırdığı" gerekçesiyle iptal edilmişti.


GÜNDEM

GÜNDEME DAİR Murat Gümüş mgumus@camiahaber.com

Okullarda İslam Din Dersi (OİDD) Tartışmaları (II) 2019 yılında OİDD hakkında Kuzey Ren Vestfalya (KRV), Hessen ve Baden-Württemberg (BW) eyaletlerinde önemli gelişmeler yaşandı. Tartışmaların merkezinde devletin bu derslerin hangi cemaatler ile verebileceği sorusu yatıyor. Bu tartışma ise siyasetin, eyaletlerde ilgili cemaatleri “anayasal şartları haiz dinî cemaatler olarak kabul etme” hususundaki esasen mevzuata aykırı isteksizliğinden kaynaklanıyor. Keza bu kabul devletin ilgili cemaatlerle okullarda din derslerini ortak bir şekilde verebilmesi için ana şarttır. Siyaset, karşısında gerekli şartları yerine getiren cemaatlerin olmadığını iddia ederek kendi görüşlerine uygun ve kontrol edilebilir bir muhatap kurguluyor izlenimi bırakıyor. Mesela KRV’de 2012’den bu yana yürürlükte olan ve cemaatleri ve devleti temsil eden danışma kurulu yerine görünürde sadece cemaatlerden oluşan, bir komisyon tasarlayarak OİDD’yi savunurken önerdiği modelin anayasal şartlara uygun olduğunu iddia ediyor. Bu komisyona girecek olan cemaatler hakkında seçimi bakanlığa bırakarak derslerin içeriğine müdahale imkânını elinde bulunduruyor. BW hükûmeti ise OİDD konusunda birlikte çalışacağı cemaatlerin belirlerken nispeten yapıcı bir tutum sergilese de, cemaatlerin yetki alanına doğrudan müdahale etme hakkına sahip. Zira BW’de OİDD için gerekli içerik çalışmaları bir kamu vakfı tarafından yürütülmektedir. Her ne kadar bu modeli onaylayan cemaatler bu vakfın yönetiminde bulunsalar da, Federal Sayıştay Mahkemesi’nin de saptadığı gibi kamu vakıfları siyasetin etkisine açık.

7 Şubat 2020

Ev Arayan Göçmenler Ayrımcılığa Uğruyor ALMANYA

Almanya’da Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi Başkan Vekili Bernhard Franke, ülkede ev aramalarda göçmenlerin ayrımcılığa uğradığını açıkladı.

A

lman hükûmetinin Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi Başkanlığı’na vekalet eden Bernhard Franke, Berlin’de düzenlediği basın toplantısında, göçmenlerin uğradığı ayrımcılıkla ilgili bilgi verdi. Franke, ev arayan göçmen kökenlilerin ayrımcılığa uğradıklarının tespit edildiğini belirterek, bunun ülke için

ciddiye alınması gereken çok önemli bir konu olduğunu söyledi. Bugüne kadar kendilerine bildirilen bin 400 şikâyet dosyası olduğunu vurgulayan Franke, “Yabancı bir isim ya da aksanlı konuşmalar, ev tanıtımları konusunda davetiye almamanız için yeterli. Maalesef çoğu zaman ırkçı emlak ilanları, günlük olarak görülür hâle geldi.” ifadesini kullandı.

Peki bunlar ne anlama geliyor? Siyaset aslında bu uygulamaların öğrencilerin, velilerin ve cemaatlerin temel haklarına müdahale olduğunun ve açık bir ‘anayasa ihlali’ teşkil ettiğinin farkında. Bundan hareketle sorunun çözülmesi için siyaset ve İslami cemaatler gerekli müzakerelere devam etmelidirler. Bu süreçte bazı cemaatlerin de geçmişte ben merkeziyetçi tavırlarını öz eleştiri ile gözden geçirmesi kaçınılmaz olacaktır. Diğer tarafta bu tartışmalar OİDD ve öğretmenleri hakkında genellemeci yargılara sebebiyet vermemeli. Bu derslere çocuklarını gönderen velilerin derse ilgi göstermeleri, dersler hakkında soruları olduğunda veya sorun gördüklerinde öğretmenlerle ve cemaatlerle irtibata geçmeleri uygun olacaktır.

EV ARAYANLARIN YÜZDE 83'Ü AYRIMCILIĞA UĞRUYOR

Franke, emlak piyasasında ayrımcılığın kanunen yasak olduğunu ve ayrımcılığa uğradığını hisseden kişilerin mutlaka ilgili kurumlara şikâyette bulunması gerektiğini söyledi. Yapılan bir

Avusturya’da 2019’da çıkan yasa ile bozkurt sembolü yasaklanmıştı.

Siyaset aslında bu uygulamaların açık bir ‘anayasa ihlali’ teşkil ettiğinin farkında.

Sadece DİTİB-Hessen eyalet birliğini muhatap alarak anayasal şartları en uygun şekilde yerine getirdiğini savunan Hessen eyaleti özellikle Almanya-Türkiye arasında yaşanan gerilimin sonucunda DİTİB’e mesafe koyma ve DİTİB ile olan ortak çalışmasını tekrar gözden geçirme yoluna gitti. Neticede hükûmet DİTİB’in “Türkiye ile olan bağını ortadan kaldırana kadar” OİDD’ni altıncı sınıflara kadar DİTİB ile verme, yedinci sınıftan itibaren de cemaatsiz çalışma kararı aldı.

6

“Bozkurt” İşareti Yapan Türk Otobüs Şoförleri İşten Çıkarıldı AVUSTURYA

Avusturya’nın başketi Viyana’da belediye 4 çalışanını “Bozkurt” işareti yaparken kaydedilmiş görüntüleri nedeniyle işten çıkardı.

V

iyana Belediyesi’nin şehir hatlarında çalışan 4 Türk otobüs şoförünün işlerine “Bozkurt” işareti yaparken kaydedilmiş görüntüleri nedeniyle son verildi. Viyana Şehir Hatları (Wiener Linien) Sözcüsü Christoph Heshmatpour, basına yaptığı açıklamada, şehir hatlarına ait bir otobüs parkında kaydedildiği tespit edilen görüntülerdeki “Bozkurt” işareti yapan 4 çalışanın işten çıkartıldığını söyledi. Heshmatpour, görüntülerde yer alan ancak Bozkurt işareti yapmayan diğer

şoförlere ilişkin de soruşturmanın sürdüğünü dile getirdi. GÖRÜNTÜLER SOSYAL MEDYADA YER ALMIŞTI.

Geçen hafta, Viyana şehir hatlarında otobüs şoförü olarak çalışan ve Türk kökenli oldukları anlaşılan iş üniformalı birkaç kişinin otobüs parkında bir mutfakta şakalaşırken Bozkurt işareti yaptıklarını gösteren görüntüler sosyal medyada yer almıştı. Avusturya’da

2019’dan

beri Bozkurt Sembolü Yasak Avusturya’da 1 Mart 2019’da “aşırıcılık ve siyasal İslam ile mücadele” gerekçesiyle aralarında Bozkurt sembolünün de bulunduğu, çeşitli gruplara ait işaret ve sembollerin kamuya açık yerlerde kullanımını yasaklayan “Sembol Yasası” yürürlüğe girmişti. Avusturya’da yaşayan Türk ve Müslümanların tepki gösterdiği sembol yasasına aykırı davranılması durumunda 4 bin avroya kadar para veya bir ay hapis cezası öngörülüyor.

ankette ev arayan kişilerin yüzde 83’ünün çeşitli nedenlerle ayrımcılığa uğradığının ortaya çıktığına dikkati çeken Franke, aynı ankette göçmenlerin; toplu taşıma araçlarında yüzde 67, eğlence mekânlarına girişte yüzde 61, okulda yüzde 57 ve iş piyasasında yüzde 52 ayrımcılığa maruz kaldığını ifade etti.

“Yahudilerin Yarısı Almanya’yı Terk Etmek İstiyor.”

ALMANYA

A

lmanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Almanya’da Yahudilere karşı sürdürülen ırkçı saldırgan hareketlerin devam etmesi durumunda, Almanya’da yaşayan Yahudilerin yarısının ülkeyi terk edebileceğini ifade etti. Der Spiegel dergisine Auschwitz toplama kampının kurtarılışının 75. yıl dönümü dolayısıyla bir yazı yazan Maas, sadece Berlin’de son 6 ay içerisinde neredeyse her gün iki saldırı olmak üzere Yahudilere karşı 400 saldırının gerçekleştiğini bildirdi. Maas “Bu rakamlar karşısında Almanya’daki her iki Yahudi’den birisinin ülkeyi terk etmeyi düşünmesi beni şaşırtmadı.” dedi ve Yahudi düşmanlığına karşı daha sert ve etkin önlemler alınması gerektiğini söyledi.

ALMANYA İÇİN UTANÇ VESİLESİ

Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Yahudi inancına sahip insanların artık Almanya’da kendilerini kendi yurtlarında hissetmemelerini Almanya için bir kâbus ve utanç olduğunu yazdı. Bu durumu “Auschwitz’in kurtuluşundan 75 yıl sonra bir utançtır. Artık kelimeler yetmiyor.” şeklinde ifade eden Maas, geçen aylardaki saldırıya da işaret ederek “İnsanların hayatını kurtaran sadece ahşap bir kapı idi.” diyerek de bu konuda acizliklerini dile getirmekten çekinmedi.


GÜNDEM

7 Şubat 2020

7

İmam Eğitim Projesi Bu Yıl Başlıyor

Danıştay’dan İslami Okul Açılması İle İlgili Emsal Karar

HOLLANDA

Hollanda’da Danıştay, Yunus Emre Vakfı’na Naaldwijk kentinde okul açma izni veren Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığının kararına belediyenin yaptığı itirazı reddetti.

H

ollanda Danıştayı’ndan yapılan yazılı açıklamada, OCW’nin yasalara uygun şekilde Westland Belediyesi’ne, Lahey’de 4 okulu bulunan Yunus Emre Vakfı’nın yeni okul açma talebine izin vermesi konusunda ısrarcı olmasında haklı olduğu belirtildi. Açıklamada, alınan kararla Yunus Emre Vakfı’nın, Westland Belediyesinin 2020-2023 okul planına dahil olacağı, okulun devlet tarafından finanse edileceği ifade edildi. İslami okulun açılmasına yönelik daha önce alınan kararlara rağmen belediyenin görev ihmalinde bulunduğu

kaydedilen açıklamada, bu nedenle OCW’nin müdahale etme hakkına sahip olduğunun altı çizildi. İSLAMİ OKULLA İLGİLİ YENİDEN KARAR VERİLMESİNE HÜKMETMİŞTİ

Ülkede bir önceki hükûmetin OCW Müsteşarı Sander Dekker, 2016’da Naaldwijk kentinde okul açmak için başvuran Yunus Emre Vakfı’na, bölgede yeterli sayıda öğrenci bulamayacağı gerekçesiyle izin vermemişti. Yunus Emre Vakfı da bunun üzerine Bakanlığı mahkemeye

HOLLANDA’DA İSLAMİ OKULLAR OCW’ye bağlı İslami okullar, diğer okullar ile aynı müfredatı işliyor. Ülke genelindeki 54 İslami okulda yaklaşık 15 bin öğrenci eğitim görüyor. İslami okullar, İslam kimliği ve kültürüne bağlı olan

AFOR’UN tasarrufunda olacak imam eğitimi projesi bu yıl başlatılacak.

BELÇİKA

vermişti. Danıştay 7 Şubat 2018’de, OCW’nin şartlara uymadığı gerekçesiyle kabul etmediği İslami okulla ilgili yeniden karar verilmesine hükmetmişti. OCW, yeni kararında da okulun açılmasını kabul etmemiş, Danıştay ise Nisan 2019’da aldığı kararda okulun tüm şartlara uyduğunu ve bu nedenle açılması gerektiği kararı almıştı. OCW, geçen yıl temmuzda İslami okulun açılmasını onaylamış fakat Westland Belediyesi bu karara itiraz ederek mahkemeye başvurmuştu.

ve uygulamada bu değerlere önem veren eğitim kurumları olarak biliniyor. Öğrencilere emin ve güvenli bir ortam hazırlayan İslami okullar, aynı zamanda pedagojik literatürde ev, sokak ve okul kültürü olarak bilinen üçlü sac ayağını senkronize eden eğitim sistemini de benimsiyor.

B

elçika’da İslami İlimler Eğitim ve Araştırma Akademisi’ne (AFOR) bağlı dört yıllık İslami ilimler programının bu yıl başlatılması hedefleniyor. Belçika İslam Temsil Kurumu, imam eğitimi ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla basın açıklaması yayımladı. Açıklamada 2019’da kurulan AFOR’un, Belçika’da din görevlisi yetiştirmek maksadıyla “sosyal bilimler” ve “İslami ilimler” olmak üzere iki ayrı alanda eğitim programları hazırlamak üzere yetkilendirildiği belirtildi. Bu eğitim programının sıfırdan dini yüksek öğrenim görmek isteyenler için düşünüldüğü kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “(İslami ilimler programı) Dini yüksek öğrenim görmüş, ilahiyat veya dengi bir yüksek öğrenim programını tamamlayan ve hali hazırda din görevlisi olanları kapsamayacaktır. Bu durumda olanlar için AFOR yeterlik akreditasyonu verebilecektir. Akademinin tanınması için Belçika’nın Fransızca ve Flamanca konuşan iki köklü üniversitesi KULeuven ve UCLouvain (Katolik üniversiteleri) ile sosyal bilimler alanında ihtiyaç duyulan

derslerin verilmesi için bir protokol imzalanmıştır. Bu dersler zaten söz konusu üniversitelerde mevcut olup AFOR ile yapılan protokol sayesinde bu üniversitelerden hizmet alımı şeklinde gerçekleşecektir.” İMAMLARIN EĞİTİMİ AFOR’UN TASARRUFUNDA OLACAK

Açıklamada, İslami ilimler programının tamamen AFOR’un tasarrufunda olduğuna değinilerek, “Buna göre ‘sosyal bilimler’ programından bağımsız olarak ‘İslami ilimler’ programının 4 yıl sürmesi öngörülmektedir. Programın, müfredat ve hocaların tesbit edilmesinin ardından 2020 yılı içerisinde başlatılması hedeflenmektedir.” ifadeleri kullanıldı. Belçika’da imamların eğitimi konusunun devletin kurumları ve üniversitelerin yetkisinde olmadığına dikkat çekilen açıklamada, “Bu husus dini özgürlükler ilkesi çerçevesinde sadece Müslüman toplumunun yetkisindedir. Bu nedenle bu akademi ve imam eğitimi projesi tamamen Belçika’daki Müslüman toplumunun bir projesi ve Müslümanların kurumları arasındaki iş birliğinin ürünüdür.” denildi.

“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Enbiyâ suresi, 21:35)

CIMG France | Cenaze Fonu CIMG France - Confédération Islamique Millî Görüş | İslam Toplumu Millî Görüş 64 rue du Faubourg Saint-Denis | 75010 Paris | T 01 45 23 41 55 | F 01 47 70 34 96 info@cenazefonu.fr | www.cenazefonu.fr


GÜNDEM

7 Şubat 2020

İngiltere 47 Yıl Sonra Avrupa Birliği’nden Ayrıldı BİRLEŞİK KRALLIK

İngiltere Avrupa Birliği üyeliğine 47 yıl sonra veda etti. Brexit yanlılarının sevinç gösterilerine sahne olan ayrılış ile ilgili konuşan Başbakan Boris Johnson yeni bir çağın şafağında olduklarını söyledi.

İ

ngiltere, 1973’te katıldığı AB’den 31 Ocak’ta yerel saatle 23.00’te ayrılarak 47 yıldır devam eden birlikteliği sonlandırdı. “Brexit günü” kapsamında hem devlet kurumları hem de özel kuruluşlar çeşitli kutlamalar yaptı. Bu kapsamda, Başbakanlık binası “10 Numara”ya yansıtılan saatle geriye sayım yapıldı. Bazı hükûmet binaları, İngiliz bayrağı renklerinde ışıklandırdı. İngiliz Merkez Bankası, 50 penilik madeni parayı tedavüle soktu. “31 Ocak 2020” tarihini taşıyan paranın üzerinde “Bütün milletlerle barış, refah ve dostluk” ifadesi yer aldı. Aşırı sağ siyasetçi ve AB karşıtı kampanyanın mimarlarından Nigel Farage’ın liderliğindeki Brexit Partisi, parlamento önünde kutlama partisi düzenledi. Brexit yanlıları, saatler 23.00’ü gösterdiğinde hep beraber sevinç gösterilerinde bulundu.

“YENİ BİR ÇAĞIN ŞAFAĞI”

Başbakan Johnson, İngiliz televizyonlarından ulusa sesleniş konuşmasında, genel olarak Brexit sürecinde kamuoyunda oluşan kutuplaşmayı sona erdirme ve “yaraları sarma” çağrısında bulundu. Hükûmet olarak görevlerinin ulusu bir araya getirme

İngiltere 31 Ocak’ta yerel saatle 23’te AB’den ayrılarak 47 yıllık birlikteliği sonlandırdı.

ve ülkeyi ileriye taşıma olduğunu vurgulayan Johnson, “Bu gece söylenecek en önemli şey, bunun bir son değil, başlangıç olduğudur. Bu, gerçek bir ulusal yenilenme ve değişim zamanı. Bu, yeni bir çağın şafağı.” değerlendirmesinde bulundu. Johnson, artık vatandaşların kaderini ülkenin doğdukları bölgelerinin belirlemeyeceğini belirterek, Brexit’le “bütünleşme ve ilerlemeye başlanılan bir anın yaşandığını” ifade etti. GEÇİS SÜRECİ BAŞLADI

İngiltere’nin AB üyeliğinin bitmesiyle, geçiş süreci dönemi başladı. Bu süre zarfında İngiltere, başta ticaret olmak üzere güvenlik, sağlık, ulaşım gibi alanlarda anlaşmaya varmak için Birlikle müzakereler yürütecek. İngiltere’nin 30 Haziran’a kadar talep etmesi hâlinde geçiş dönemi, 2 yıl daha uzatılabilecek. Ancak Johnson liderliğindeki İngiliz hükûmeti, bu sürenin uzatılmayacağını ilan etmiş bulunuyor. İngiltere, bu süreçte gümrük birliği, ortak pazar ve serbest dolaşım gibi AB üyeliği unsurlarını sürdürecek ve AB kurallarına tabi kalacak. Ancak ülke, AB’nin karar alma mekanizmalarında söz hakkını kaybedecek.

AB Güç Kaybetti Avrupa Birliği'nin, İngiltere'nin ayrılışı ile birlikte ekonomik ve siyasi olarak önemli ölçüde güç kaybetmesi bekleniyor. Brexit'le AB'nin üye sayısında, nüfusunda, millî gelirinde, yüz ölçümünde ciddi azalma yaşanırken söz konusu kayıplar gelecek dönemde AB'yi zayıflatarak, ayrılığın diğer ülkelerin gündemine gelme ihtimalini de artırıyor. Bu bağlamda yaşanan güç kaybıyla AB'nin küresel anlamda siyaseten ve ekonomik olarak önemli rol üstlenememesi, bir-

lik içinde Brexit benzeri ayrılık ihtimallerini güçlendiriyor. Ayrıca AB üyesi 28 üye ülkenin toplam millî geliri, birliğin ikinci büyük ekonomisinin ayrılışıyla azaldı. AB'nin toplam millî geliri 15,9 trilyon avroyu bulurken, İngiltere'nin üyelikten çıkmasıyla 13,5 trilyon avro civarına geriledi. Brexit'le birlikte AB'nin kişi başı millî gelirinde de azalma oldu. AB'nin ortalama geliri 28 ülkeyken 31 bin avroyu buluyordu. Bu rakam Brexit'le birlikte 30 bin avroya düştü.

EN HÜZÜNLÜ IN SCHWEREN GÜNÜNÜZDE STUNDEN SIND YANINIZDAYIZ WIR BEI IHNEN HERKES ÖLECEK YAŞTADIR BELGE URKUNDE

DOKTOR, HASTANE, BELEDİYE, KONSOLOSLUK ARZT, KRANKENHAUS, RATHAUS, KONSULAT

RESMÎ İŞLEMLER BEHÖRDENGÄNGE

YIKAMA, KEFENLEME, TABUTLAMA, NAMAZ RITUELLE WASCHUNG, WICKLUNG DER LEICHE, ENTSARGUNG, BETEN

DİNÎ VECİBELER

RELIGIÖSE VORSCHRIFTEN

8

REFAKATÇİ İLE TRANSFER

DEFİN ADRESİ

TRANSFER MIT BEGLEITUNG

BEERDIGUNGS ORT

NAKİL

ÜBERFÜHRUNG

UKBA Cenaze Yardımlaşma Derneği | Cenaze Hizmetleri UKBA Bestattungshilfeverein e. V. | Bestattungskostenunterstützungsgemeinschaft (BKUG) Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln | T + 49 221 942240-430 | F + 49 221 942240-429 | cenaze@ukba.eu | www.ukba.eu Amtsgericht Köln VR 17651 | Kreissparkasse Köln | IBAN: DE37 3705 0299 0149 2829 41 | BIC / SWIFT: COKSDE33

TESLİM

ÜBERGABE

DER TOD KENNT KEIN ALTER


GÜNDEM

7 Şubat 2020

9

“Türkiye’ye Siyasi Bağlılığını” Gerekçe Gösterip” Vatandaşlık Başvurusunun Reddettiler FRANSA

Fransa, uzun yıllardır ülkede yaşayan Şerife Büyük’ün vatandaşlık talebini, eşi Murat Büyük’ün “Türkiye’ye siyasi bağlılığı” gerekçesiyle reddetti.

F

ransa, uzun yıllardır ülkede yaşayan Şerife Büyük’ün vatandaşlık talebini, eşi Murat Büyük’ün “Türkiye’ye siyasi bağlılığı” gerekçesiyle reddetti. Fransa‘nın güneyindeki Dole semtinde yaşayan Murat Büyük’ten sonra eşi Büyük’ün, Fransız vatandaşlığını alabilmek için yaptığı başvuru da kabul edilmedi. İçişleri Bakanlığınca Büyük’e gönderilen mektupta, “Bilindiği gibi, eşiniz Murat Büyük’ün asıl ülkesine olan siyasi bağlılığı nedeniyle ülke-

Jetzz Card ile Türk Hava Yolları’ndan yıl sonuna kadar alacağınız tüm online uçak biletlerinize vade farksız 6 taksit imkânı, üstelik hiçbir ek ücret yok. Başvuru için: www.jetzz-card.de veya KT Bank şubelerini ziyaret edin.

mize ve kurumlarına sadakati garanti edilmemektedir. Murat Büyük’ün eşi olarak onunla ortak bir yaşam alanınız var, onun dolaylı olarak desteklediğiniz siyasi bağlılığını inkar edemezsiniz. Bu şartlarda talebinizin olumlu karşılanması uygun görülmemektedir.” ifadeleri kullanıldı. Fransa‘da 43 yıldır yaşayan Murat Büyük, yaptığı açıklamada, “Çok büyük bir adaletsizlik. Fransa, eşimin benim hakkımda suç duyurusunda bulunmasını mı bekliyordu? Çok skandal bir karar.”

dedi. Büyük, ülkede ifade özgürlüğünün kısıtlandığını dile getirdi. MURAT BÜYÜK’ÜN BASVURUSUNU DA REDDETTILER

Fransa İçişleri Bakanlığı, geçen hafta Murat Büyük’ün vatandaşlık başvurusunu kabul etmemişti. Bakanlık tarafından Büyük’e gönderilen mektupta, “Fransız vatandaşlığı başvurunuz reddedilmiştir. Asıl ülkenize olan siyasi bağlılığınız açıktır, ülkemize ve kurumlarına sadakatiniz garanti edilmemektedir.” ifadeleri kullanılmıştı.


DÜNYA

7 Şubat 2020

10

Sözde “Barış Planına” Her Kesimden Sert Tepki:

Kudüs Satılık Değildir FİLİSTİN

ABD Başkanı Trump, “Orta Doğu barış planı” kapsamında Kudüs’ün, İsrail’in “bölünmez” başkenti olarak kabul edileceğini açıklaması Müslümanların sert tepkisine neden oldu.

ERGÜN: “BARIŞ ÇABALARI BALTALANMAKTADIR” İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Başkanı Kemal Ergün ta ra f ı n d a n yapılan

Yangın Başkent Bölgesine Sıçradı On Binlerce Hektar Alan Kül Oldu AVUSTRALYA

Avustralya’da şubat ayının başında yeniden acil durum ilan edilen başkent bölgesinin güneyinde etkili olan yangın, 55 bin hektardan fazla alana yayıldı.

Trump sözde anlaşmayı İsrail Başbakanı Netanyahu ile Beyaz Saray’da düzenlediği ortak basın toplantısında açıkladı.

A

BD Başkanı Donald Trump’ın, Kudüs’ü İsrail’in “bölünmez” başkenti olarak ilan ettiği Orta Doğu barış planı Müslümanların sert tepkisine neden oldu.

tumlarının değişmediğini vurgulayan Abbas, “Hiçbir Filistinli Müslüman veya Hristiyan’ın (Trump’ın) bu planını kabul etmesi mümkün değil. ‘Yüzyılın Anlaşması’na bin kere hayır diyoruz.” ifadesini kullandı.

dan başka bir şey getirmeyen bu kararlar karşısında Arap ve Müslüman ülkelerin tamamı, acilen harekete geçmeye, içinde bulundukları sessizlik ve utanç hâlinden çıkmaya çağrıldı.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Trump’ın, Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da düzenlediği ortak basın toplantısında, açıkladığı tek taraflı Orta Doğu barış planına “Kudüs satılık değildir.” diyerek cevap verdi. Washington yönetiminin “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırdığı plan konusundaki tu-

“SONU TARİHİN ÇÖPLÜĞÜ OLACAK“

Anlaşmaya AB’den de tepki geldi. Yapılan yazılı açıklamada Trump’ın sözde barış planının, Filistinlilerin meşru haklarını hiçe saydığı vurgulandı. Bu planın bağlayıcı olmadığı ve İsrail ile Filistin arasında barışın sağlanmasının tek tarafın değil iki tarafın iradesiyle mümkün olduğu belirtildi.

açıklamada da “Bu sözde barış planı ile güçlü olanın hukuku üstün tutulmaya çalışılmakta ve barış çabaları baltalanmaktadır. Bölgede tek taraflı dikteye değil; mantık, basiret ve mutabakat temelli bir siyasete ihtiyaç vardır.” ifadeleri kullanıldı. Ergün sözlerini şöyle sürdürdü: “Trump tarafından açıklanan planın tek taraflı olacağı zaten beklenen bir

Dünya Müslüman Alimler Birliği de ABD Başkanı Donald Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırdığı sözde barış planının sonunun tarihin çöplüğü olacağını vurguladı. Açıklamada, aşağılanma ve yıkım-

durumdu. Plan tek tarafın haklarını gözetmekle birlikte, sadece bir tarafın çıkarlarına hizmet ediyor. Anlaşmazlıkları bu şekilde çözmek mümkün değildir. Bunun mantıklı bir siyaset olmadığı açıktır. Bu siyaset bölgedeki barışa hizmet etmiyor; tam aksine, devletlerarası hukuka aykırı bir duruma dikte yöntemiyle meşruiyet kazandırmayı hedefliyor.

ANLAŞMA NE ÖNERİYOR? Sözde Orta Doğu barış planına göre Trump, Filistin’e, bağımsız bir devlet olabilmesinde gerekli koşulları yerine getirebilmesi amacıyla 4 yıllık bir süre öngörüyor. Kudüs’ü İsrail’in “bölünmez” başkenti olarak tanımlandığı anlaşmada İsrail’e verilen bölgede yer alan Mescid-i Aksâ’nın statüsünün değişmeyeceği, İsrail’in bu bölgenin güvenliğini sağlamaya ve Müslümanların Mescid-i Aksâ’daki ibadetlerini yapmasını temin etmeye devam edeceği ileri sürülüyor.

2003’ten bu yana en büyük yangın tehdidi ile karşı karşıya olan Avustralya Başkent Bölgesi’nde (ACT), başkent Canberra civarındaki bazı bölgelerde ikamet edenlere, bulundukları yerleri terk etmeleri için “çok geç” olduğu ve sığınacak yer aramaya çalışmaları uyarısı yapıldı. Canberra’nın güneyinde etkili olan yangının, hâlâ kontrol altına alınamadığı ve ACT’nin yüzde 20’sinden fazla alana yayıldığı belirtilirken, alevlerin henüz başkentin banliyölerine ulaşmadığı kaydedildi. Canberra Times gazetesinin haberine göre, yetkililer, Orroral Vadisi yangınının şimdiye kadar 55 bin 234 hektar alanı kül ettiğini belirtti. “YANGIN HÂLÂ AKTİF”

ACT Başbakanı Andrew Barr, basına yaptığı açıklamada, “Yangın, hâlâ ak-

tif. Yangınla mücadele için önümüzde günler ve belki haftalar var.” dedi. Canberra’nın güney banliyölerini ve bilhassa kırsaldaki Tharwa köyünü alevlerden korumak için çok çaba sarf edildiğini aktaran Barr, “Yangın, Yeni Güney Galler eyaleti sınırını geçti ve maalesef Bumbalong’da bazı mülk kayıpları meydana geldi.” diye konuştu. Avustralya basınında dün çıkan haberlerde, Namadgi Millî Parkı’nda etkili olan yangının, Canberra’nın güney kırsalında ikamet edenler için tehdit oluşturduğu ve 27 Ocak’ta başlayan yangının, Millî Park’ta 20 bin hektardan fazla alanı kül ettiği bildirilmişti. Canberra’da Ocak 2003’te çayırlık alanlarla başlayan ve başkentin banliyölerine sıçrayan yangınlarda 4 kişi hayatını kaybetmiş, 500 kişi yaralanmış ve 470 ev hasar görmüştü.

Avustralya’da şimdi de başkent Canberra çevresinde başlayan yangın binlerce alanın kül olmasına neden oldu.


DÜNYA

7 Şubat 2020

11

Koronavirüs Avrupa’ya Sıçradı ÇİN

Çin’de koronavirüs salgınında ölenlerin sayısı hızla artarken virüs Avrupa’ya da ulaştı. Fransa’da ve Almanya’da da hastalığa yakalananlar teşhis edildi.

D

ünyanın gözü kulağı koronavirüsü sayesinde Çin’in Vuhan eyaletinde. Koronavirüs ilk olarak orada ortaya çıktı ve önlenemez bir salgına dönüştü. Koronavirüs nedeniyle ölenlerin sayısı 500’e yaklaşırken virüsün bulaştığı kişi sayısı da 10 binleri buldu. Son olarak salgın ile ilgili konuşan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, koronavirüs saldırısının hızlandığını “ciddi bir durumla” karşı karşıya olduklarını söyledi. Salgın Çin sınırlarını da aşarken, Avrupa’da da virüse rastlandı. Fransa’nın başkenti Paris’te üçüncü yeni tip korona-

virüs (2019-nCoV) vakası tespit edildi. Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, hastaların yeni tip koronavirüs teşhisiyle hastanelerde karantinaya alındığı belirtildi. ALMANYA’DA DA GÖRÜLDÜ

Almanya’da da, Çin’in Vuhan şehrinden yayılan yeni tip koronavirüs vakasına rastlandı. Almanya’da ilk olarak Bavyera eyaletinin Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Starnberg bölgesindeki 1 kişiye yeni tip koronavirüsün bulaştığı bildirilmişti.

Eyaletin Sağlık ve Gıda Dairesinde oluşturan “enfeksiyon çalışma grubu”, bu kişinin hastanede iyi durumda olduğu, karantinaya alındığı ve izlendiği bilgisini paylaştı. Son olarak Vuhan’daki vatandaşlarını ülkeye getiren Almanya’da virüsün bulaştığı kişi sayısının da 10’u geçtiği bildirildi.

“Arakanlı Müslümanlar, Karanlık Tünelin Ardından Işığı Gördü”

Savaş, çatışma ve baskı gibi nedenlerle ülkelerini terk etmek zorunda kalan yaklaşık 7 milyon mülteci çocuk, hayatlarını dondurucu soğuklar altında sürdürüyor.

K

SOĞUKLAR SIFIRIN ALTINDA

Hazırlanan rapora göre, 12 farklı ülkedeki kamplarda yaşayan çocuklar sıfır derecenin altına düşen soğuklar-

dan oldukça olumsuz bir şekilde etkileniyor. Dondurucu soğuklara maruz kalan çocukların yaşadıkları çadırlar da soğuklara karşı koruyucu değil. Çadırların bir kısmının sadece birkaç milimetre kalınlıktaki plastiklerden oluşması, durumun vehametini ortaya koyuyor. Daha çok Asya ve Ortadoğu’daki yaşanan çatışmalardan dolayı yerlerinden olan mülteci çocuklar, en fazla Türkiye, Ürdün, Lübnan, Almanya ve İsveç gibi ülkelerde yaşıyor. Bosna Hersek’te yaşamak zorunda kalan yaklaşık 36 bin mülteci de kışın bastırması ile birlikte sıkıntılar yaşamaya başladı. Sıfır derecenin altında çadırlarda, konteynır ve prefabrik ev-

İlk olarak 12 Aralık’ta Vuhan’da tespit edilen yeni tip koronavirüs (2019-nVoC), dolaşım sistemindeki hücreleri hedef alıyor. Bu virüsün insanlara geçişinin Çin’deki bir deniz ürünleri pazarındaki vahşi hayvanlardan kaynaklandığı düşünülüyor. Dolaşım sistemindeki hücreleri hedef alan bu virüs, akciğerden kan dolaşımına yeterince oksijen sağlanamadığında çoklu organ yetmezliğinde ölüme yol açabiliyor.

Virüs, Çin de dahil 25’ten fazla ülke ve bölgede görüldü. Yeni tip koronavirüs, çoğunlukla Çin’den giden kişiler yoluyla Avrupa ülkeleri de dahil birçok ülkeye sıçradı.

Yedi Milyon Mülteci Çocuk Dondurucu Soğuklarda Yaşıyor

ış soğuklarının şiddetini iyice artırdığı şu günlerde dünyada 7 milyon mülteci çocuk hayatlarını dondurucu soğuklar altında geçirme mücadelesi içinde sürdürüyor. Çocukları koruma vakfı Save the Children tarafından hazırlanan bir raporda, dünyanın farklı ülkelerinden savaş, çatışma ve baskı gibi sebeplerden dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalan 7 milyon mülteci çocuğun çetin kış şartları altında yaşadığına dikkat çekildi.

Koronavirüs Nedir?

ARAKAN

Y

AÇLIKLA MÜCADELE

eni Delhi’nin güneydoğusundaki Kalindi Kunj bölgesindeki kampta yaşayan Arakanlı Müslümanlar, Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Ürdün, Lübnan, Suriye ve bazı Avrupa ülkelerinde çadırlarda yaşayan mülteci çocuklar, açlık, barınma ve giyinme gibi temel haklardan da mahrum olarak yaşıyorlar. Çeşitli ülkelerde çadırlarda yaşamakta olan 2,6 milyondan fazla Suriyeli mülteci çocuk ise dondurucu soğuklarda yaşam mücadelesi verirken, temel ihtiyaçların giderilmesi noktasında da sıkıntılar yaşıyor. Dünya üzerinde zorla yerinden edilmiş 70 milyon mültecinin neredeyse yarısını çocuklar oluşturuyor.

Kampta yaşayan Arakanlı Müslümanların gençlik lideri Ali Johar, yaptığı açıklamada, kararın, önemli bir adım olduğunu belirterek, “Bu, tüm topluluğun beklediği bir şeydi.” dedi. Arakanlı Müslümanların, uzun bir karanlık tünelin ardından ışığı gördüğünü belirten Johar, “Uluslararası Adalet Divanı’nın kararı Hindistan’da yaşayan 40 bin Arakanlı Müslüman’a umut oldu.” diye konuştu. Kampta yaşayan ve soyadı açıklanmayan Şakir ise Gambiya’ya kendileri için sesini yükselttiğinden

lerde yaşayan mülteciler, dondurucu soğukların etkisine maruz kalıyor.

ötürü teşekkür ederek, “Umarım bu durum düzelir.” ifadesini kullandı. UAD, GEREKLİ TEDBİRLER ALINSIN DEMİŞTİ

UAD, Gambiya’nın açtığı davada verdiği kararla Myanmar’ın Arakanlı Müslümanlara yönelik soykırımın engellenmesi için gerekli tedbirleri almasına, bununla ilgili raporu da 4 ay içinde sunmasına hükmetmişti. Merkezi Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan UAD, Gambiya’nın İslam İşbirliği Teşkilatı adına, Arakanlı Müslümanlara yapılan soykırım nedeniyle Myanmar’a karşı açtığı ve gerekli tedbirlerin alınmasını talep ettiği davada, Arakanlı Müslümanların “gerçek ve acil tehdit altında olduğuna” karar vermişti.


DÜNYA

7 Şubat 2020

12

Zenginler İle Fakirler Arasındaki Uçurum Çok Fazla LÜBNAN

Hasene International derneği başlattığı Acil Yardım Çağrısı kapsamında Lübnan’daki ihtiyaç sahibi ailelere yardımda bulundu. Üç kişilik gözlemci grubunun nezaretinde gerçekleşen yardım çalışmaları ile yüzlerce ihtiyaç sahibine ulaşıldı. MURAT KUBAT

H

asene International derneği acil yardım çalışmaları Lübnan’da Alkharbau’da İklim

Kampı, Labaueh’de Arsal Kampı, Bekaa’da Tealbaya Kampı (Suriyeli mülteciler kalıyor), Baalbek’de Weyfel Celil Kampı, Beyrut Burc Elberacene Kampı (Filistinli mülteciler kalıyor) olmak üzere 5 bölge ve 5

kampta gerçekleştirildi. Yapılan yardım kalemleri şu şekilde: 300 adet kumanya paketi, 140 hisse adak akika kurbanı, 200 yetim çocuğa elbise, pantolon, pijama, 100 adet battaniye, 50 adet halı, 100 adet yatak, 10 adet soba, 200 adet 20şer kiloluk mazot, 10 adet 5 metrekarelik çadır, 2 lt’lik 100 adet süt. Hasene Württ e m b e r g Temsilcisi ve Lübnan Ülke Sorumlusu Mehmet Atasoy gözlemlerini paylaştı: “İlk günümüzde Arsel Kampı’nda 50 çocu-

Hasene

“KAMPLARDA YAŞAM ÇOK ZOR”

lar, zenginlerin yaşadığı muhitin hemen yanı başında yer alıyor. Zenginler ve fakirler arasında arzuladığımız paylaşımın ve yardımlaşmanın olduğunu söylemek biraz güç gözüküyor. Kamplarda yaşam gerçekten çok zor; insanların durumu içler acısı. Yardımları yaptığımız 4 gün boyunca yağmur yağdı. Çadırları su basmış. Evler sular altında kalmış, altyapı yok. Yaşam burada, bu kamplarda çok zor.

Ülkenin şartları gereği asker, polis ve güvenlik güçlerini her yerde görmeniz mümkün. Gittiğimiz yerleşim yerlerinde ve kamplarda çok sayıda Suriyeli ve Filistinli mülteci bulunuyor. Zengin ailelerin yanında, onların bağ ve bahçelerinde karın tokluğuna çalışıyorlar. Çalıştıkları yerlerde bulunan çadırda yaşamlarını sürdürüyorlar. Yaşam şartları gerçekten çok zor. İhtiyaç sahibi insanların bulunduğu kamp-

Kamplarda Suriyeli ve Filistinli mülteciler yaşıyor. İnsanların kendi evlerini yapmaya da müsaade edilmiyor. Filistin mahallesinde ziyaret ettiğimiz bir ev vardı. Evin çatısı kötü durumdaydı ve su alıyordu. Bilhassa kışın aileler zor durumda kalıyorlar. Birçok ülkeye gittim, Afrika’yı gördüm ama buradaki şartlar daha farklı. İnsanlar her türlü yardıma muhtaç. Dışardan gelen yardımlara ihtiyaç duyuyorlar.”

ğa elbise ve ayakkabı yardımı, 25 ihtiyaç sahibi aileye 50 battaniye, bebekler için 50 adet süt tozu, 20 halı, 2 ısıtıcı ve kömür yardımında bulunduk. Yardımlarımız 4 gün boyunca devam etti. Suriye sınırındaki kamplara da ulaşarak buradaki ailelerin ihtiyacı olan acil yardımları teslim ettik.

IGMG Kadınlar Teşkilatı Hasene International e. V. www.hasene.org | jobs@hasene.org | haseneorg

Tasarımcı arıyoruz

T İ L AV E T YA R I Ş M A S I | M Â İ D E - İ K U R ’Â N

(bay/bayan)

O kitap; onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler için bir yol göstericidir. Bakara suresi, 2:2 Dijital çalışmalar ve basım çalışmaları için tam veya yarı zamanlı istihdam edilmek üzere, genç ekibimize takviye arıyoruz! İletişim ajansında çalışma tecrüben bulunuyorsa, klasik ve interaktif medya için sıra dışı fikirler geliştirme yeteneğin seni farklı kılıyor ve iyi derecedeki Türkçe dil bil-

gin ekip ve müşterilerle akıcı şekilde iletişime geçmeni sağlıyorsa, şirketimize başvurunu gönder.

Seni bekleyen görevler

Senden beklenen profil

• Türkçe hazırlanan çeşitli ürünlerin dizaynı ve metin tasarımı • İlan tasarımı • Resim düzenleme ve rötuşu • Arayüz tasarımı (Interface) • Ürünün planlanan zamana yetişmesi ve yayınların kalite kontrolü bağlamında sorumluluk üstlenmek

• Tasarımcılık alanında tamamlanmış yüksekokul veya meslek eğitimi • Yaygın Adobe Creative Suite grafik programlarının kullanımında deneyim • Kısıtlı zaman sürecinde dahi kreatif, bağımsız ve özenli çalışma • Güvenilirlik ve ekip hâlinde çalışabilme yeteneği

Sana modern bir iş ortamının hâkim olduğu cazip bir iş yeri ve senin desteğini bekleyen, işini seven profesyonel bir ekip sunuyoruz. Lütfen başvuru evraklarını eksiksiz olarak maaş talebin ile birlikte insan kaynakları bölümümüze gönder. E-posta olarak göndermek de mümkün: jobs@hasene.org

Friedrich-Ebert-Halle Ludwigshafen Erzbergerstraße 89 67063 Ludwigshafen am Rhein

Tarih: 15.02.2020 Cumartesi Saat:12.00 - 20.00

www.igmg.org |

igmgkt |

igmgorg


TOPLUM

7 Şubat 2020

13

Gündem Yine Gençlik Daireleri:

Dört Günlük Elçin Bebek

Ailesinden Koparıldı

ALMANYA

Almanya’da dört günlük Elçin bebeğe, annesinin bakacak durumda olmadığı öne sürülerek el konulması, Gençlik Daireleriyle ilgili tarışmaları yeniden alevlendirdi. Elçin bebeğin dedesi, olayı gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar taşıyacağını aktardı. ALİHAN ALICI, BURAK BUDAK

A

lmanya’da yaşayan birçok Türkiye kökenli ailenin çocuklarının Gençlik Daireleri (Jugendamt) tarafından haksız yere alındığı iddiaları yine gündemde. Göçmen kökenli ailelerinin âdeta bir kâbus olarak gördüğü Gençlik Daireleriyle alakalı son yaşanan olayda ise Elçin Belinay Bilgiç adlı bebek henüz 4 günlükken 60 yaşındaki Hristiyan bir kadına verildi. Camia’ya konuşan Elçin bebeğin dedesi Ömer Bilgiç, sezeryanla doğum yapan kızının bir gece bebeği ile ilgilenmediğinin bahane gösterilerek torununun henüz 4 günlükken ateşini ölçeçeğiz denilerek ellerinden alındığını söyledi. Kızının daha önce yaşadığı psikolojik rahatsızlığın da gerekçe gösterildiğini belirten Bilgiç, bebeğin dedesi olarak kendilerine verilmesi yönünde yaptıkları başvurunun da karşılıksız kaldığını aktardı. Başlattıkları mahkeme sürecinin devam ettiğini söyleyen acılı dede, “İki aydır süründürüyorlar bizi. Çocuğu iki haftada bir, bir saat görebiliyoruz.” dedi. Yıllarca sürse de bu işin peşini bırakmayacağını da kaydeden

Bilgiç, gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvuracağını aktardı. “ELÇİN BEBEK BİR SEMBOL OLDU”

Elçin bebeğin bu vakalarla alakalı bir sembol olduğunu da belirten Bilgiç, “Ben istiyorum ki bundan sonra çocukları kolay kolay almasınlar. Burada herkesin üzerine bir görev düşüyor, İslami kuruluşların olsun, derneklerin olsun. Biz kendi çocuklarımıza kendimiz sahip çıkabilelim.” diyerek “55 yıldır toplam 128 bin çocuk ailelerinden alındı nerede bu çocuklar?” sorusunu yöneltti. Gençlik daireleri ile ilgili sıkıntılar sadece göçmen aileleri de ilgilendirmiyor. Michaela Schmitz isimli babanne de 1 yıl önce ellerinen alınan torunu için Solingen Gençlik Dairesi önünde gösteri gerçekleştirdi. “ORTADA ÇOK BÜYÜK BİR TEHLİKE VAR”

Gençlik Daireleri ile ilgili yaşanan süreci yakından takip eden Türkiye Sevdalıları Wuppertal Derneği Başkanı Murat Güneş 2005 yılında Gençlik Daireleri ile ilgili yasada mahkeme kararını zorunlu kılan maddenin

değiştirildiğini bildirdi. Böylece aileye dahi haber vermeden çocuklara el konulmasının önünün açıldığını belirtti. Güneş, “Değişen kanun ile Gençlik Dairelerine çocukları delilsiz alma hakkı verildi. Bunun ardından çocukların alınması yüzde 2 bin civarında çoğaldı. Yıllık ortalama 84 bin çocuk alınıyor. Gerçekten çok büyük

bir tehlike var ortada.” dedi. Tehlikenin sadece Türk ya da göçmen çocuklarını değil Almanya’da yaşayan bütün aileleri kapsadığını da söyledi. Güneş, birkaç gün önce Alman ailenin 12 yaşındaki çocuğunun polislerin baskınıyla direnmesine rağmen zorla kelepçe takılarak ailesinden koparıldığını aktardı.

GENÇLİK DAİRELERİNİN ASIL GÖREVİ NE? Almanya’daki Gençlik Daireleri, çocukların sağlıklı bir aile ortamında yetişebilmesine ve aile müessesesinin korumasına yar-

dımcı oluyor. “Önleyici/ destekleyici” ve de “müdaheleci/zorlayıcı” hizmet alanlarında Gençlik Daireleri, çocuk ve gençlere yönelik faaliyetlerde bulunuyor. Önleyici/destekleyici hizmet alanında, ailenin güçlendirilmesi, bunun için ebeveynlere, çocuklara bilgi vererek danışmanlık hizmeti sunulması ve en nihayetinde sağlıklı

Mahkemenin, vakalarla alakalı psikologlardan rapor istediğini de sözlerine ekleyen Güneş, “Bu raporlar ailenin aleyhindeyse bunu mahkeme yüzde 100 kabul ediyor ama bu rapor ailenin lehineyse, kesinlikle kabul etmiyor. Mahkeme sürecinde de adaletsizlik söz konusu.” diye kaydetti.

bir aile ortamının oluşmasını sağlamak hedefleniyor. Müdahaleci/zorlayıcı hizmet alanında ise, önleyici/destekleyici hizmet alanının yetersiz kaldığı durumlarda Gençlik Daireleri, çocuğun sağlık, refah ve selametinin sağlanmadığını tespit ederse direkt olarak aileye müdahale ederek, çocuğunu ailenin elinden alıyor.


TOPLUM

7 Şubat 2020

14

“Yeterli Sayıda Türk Koruyucu Aile Yok” Koruyucu ailenin göçmen kökenli olması durumunda, Gençlik Daireli bu ailelere yönelik yeteri derecede Almanca bilmemeleri gibi nedenlere dayanarak negatif bakışa sahip olabiliyor.

ALMANYA

Almanya’da Gençlik Daireleri’nin aldığı çocukların sayısı son yıllarda büyük artış gösterdi. Müslüman çocuklarının gayrimüslim ailelere veriliyor olması eleştirilirken, Camia’ya konuşan uzmanlar Türk kökenli ailelerde koruyucu aile olanların sayısındaki yetersizliğe vurgu yaptı. BURAK BUDAK

A

lmanya’da Gençlik Daireleri’nin koruma altına aldığı çocuk sayısının artmasıyla birlikte uzmanlar, İslami kuruluşların, derneklerin ve özellikle Türk kökenli ailelerin bu konu üzerinde daha fazla durması gerektiğiyle alakalı hemfikir. Buna göre T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Aile Ataşesi Raci Mazı, değişik sebeplerle koruma altına alınan Türk kökenli çocuklarla ilgili ellerinde 330 dosyanın bulunduğunu belirtti. Mazı, bu çocukların koruma altına alınmasında haklı ve haksız çeşitli sebeplerin bulunduğunu vurgulayarak, haksız olanları takip ettiklerini ve yardım edip, desteklediklerini şu sözlerle ifade etti: “Bunların 100 küsür tanesini biz, Gençlik Dairesi muhatap olmadan koruduk. Misal ailede bir kavga durumunda biz yol gösteriyoruz. Yüz tanesini

“GENÇLİK DAİRELERİNİN GEREKÇESİ ÇOĞUNLUKLA ‘AİLE İÇİ ŞİDDET” A l m a n ya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin çeşitli şehirlerinde 300 civarı çalışanıyla çocuk ve gençlere yönelik çalışmalar yürüten PLANB Ruhr e.V. Aile Yardım Merkezi Müdiresi Gülseren Çelebi de Camia’ya açıklamalarda bulunurken, Gençlik Daireleri’nin çocuk-

Gençlik Dairesi’nden geri aldık. Diğer 100 çocuk ise Gençlik Dairesi’nde ama hâlâ mahkeme süreci devam ediyor. 30 kadar çocuğun ise mahkeme süreci bitmiş, aileden uzaklaştırılmış durumda.” “2600 CAMİ VARSA, 2600 KORUYUCU AİLEMİZ OLSUN”

Raci Mazı, en önemli sıkıntının yeterli sayıda Türk koruyucu ailelerin olmaması olduğunu ifade ederek, “Her cemiyet, her cami, her derneğin kendisine ait bir koruyucu aile gündemi olsun. 2600 cami varsa, 2600 koruyucu ailemiz olsun, bunu hedefliyoruz.” dedi. Bir Türk çocuğunun haksız da olsa geçici olarak bir yerde kalırken bir Türk ailede kalmasını istediklerini de belirten Razı, “Mahkeme sonuçlandığında çocuk aileye geri dönecek ama o altı aylık süreç kendisine ait bir kültür ortamında geçtiği için çok travmatik olmayacak. Biz, buradaki çocuklarımızın geleceğini düşündüğümüz için yapıcı olmak durumundayız. Asıl mesele çocuğun selameti.” dedi.

ları alırkenki gerekçelerini “aile içi şiddet” olarak ifade etti. Gençlik Daireleri’nin çocukları almak gibi çabasının olmadığını da vurgulayan Çelebi, şöyle devam etti: “İlk etapta aileye destek olmaya çalışıyorlar. Çocuğu yetiştirme yurduna vermeden önce, aile yardım merkezinden yardım sunuluyor aileye. Aile bunu kabul edebilir veya reddedebilir. Eğer çocuğun aileyle kalması sakıncalıysa ama almak için de yeteri kadar sebep yoksa, o zaman Gençlik Dairesi’nin

Son yıllarda Gençlik Dairelerin aldığı çocuk sayısının artması Müslüman koruyucu aile ihtiyacının’da artması neden oluyor.

Aile Mahkemesi’nden karar çıkartması gerekiyor.” Koruyucu ailenin göçmen kökenli olması durumunda, Gençlik Daireli bu ailelere yeteri derecede Almanca bilmemeleri gibi nedenlere dayanarak negatif bakış açısına sahip olabildiğini de söyleyen Çelebi, “Biz bu algıyı kırmak için mücadele ediyoruz. Koruyucu aile Almanca bilmese de, yetiştirdiği iyi derecede Almanca bilen çocukları örnek gösteriyoruz.”

“NEGATIF BIR ALGI SÖZ KONUSU” Almanya’da yaşayan, özellikle Türk ve Müslüman ailelerin çocuklarının Gençlik

Daireleri nezdinde yararını ve haklarını gözetmek için 2008 yılında kurulan Umut Yıldızı Derneği (Hoffnungsstern e.V.) Başkan Yardımcısı İsmail Oral ise “Türk aileleri Gençlik Daireleri’nden korkuyor, genellikle negatif bir algı söz konusu. Her çalıştığımız Gençlik Dairesi negatif yönde hareke1t etmiyor. Elinden geleni yapanlar da var.” ifadelerini kullandı. Koruyucu aile konusunda da çalışmalar yürüttüklerini belirten Oral, göçmen kökenlilerle ilgili ellerinde yaklaşık 50 dosyanın bulunduğunu da sözlerine ekledi.


TOPLUM

7 Şubat 2020

15

Ek Çocuk Parası’nda Tavan Ücret Değişti ALMANYA

Almanya’da “Güçlü Aileler Yasası” kapsamında “ek çocuk parasında” yapılan iyileştirme ile düşük gelirli ailelere destek sağlanacak.

A

lmanya’da düşük gelirli aileleri güçlendirmek amacıyla Ek Çocuk Parası’nda 1 Temmuz 2019 ve son olarak 1 Ocak 2020 tarihinde tavan ücrette değişikliğe gidildi. Yapılan değişikliklere göre daha önce 1500 avro olarak belirlenen tavan ücret kaldırıldı. Böylece daha önce yardım hakkı bulunmayanların da 185 avro’ya kadar ek çocuk parası almasının önü açıldı. Bunun hesaplanmasında ise ailenin aylık geliri, konut giderleri, ailenin büyüklüğü ve çocukların yaşı gibi çeşitli faktörler göz önünde bulunduruluyor.

Almanya’da “Ek Çocuk Parası”nda 1 Ocak 2020 tarihinden geçerli olmak üzere tavan ücret değiştirildi.

Belediye Gençlerin Borçlarını Ödeyecek

Yeni yasaya göre tavan gelir sınırları iptal edilecek ve daha yüksek gelir için çocuk zammı birden iptal edilmeyip, tedricen azaltılarak tamamen kaldırılacak. Böylece ebevynler tüm ihtiyaçları karşılayana dek maddi destek almaya devam edebilecek.

HOLLANDA

DAHA ÖNCE EK ÇOCUK PARASI ALAMAYAN AİLELER İÇİN BİR FIRSAT

Çocuk parası zammında yapılan değişiklerle alakalı Camia’ya konuşan IGMG Hukuk Bürosu çalışanlarından Veysel Pountso, şunları ifade etti: “Çocuk parası zammı zaten her zaman vardı, bundan sonra da var olacak bir durum. Fakat bu kanun değişikliği yeni yürürlüğe girdi. O yüzden daha önce çocuk parası zammı alamayan ailelerin bir çoğu artık bu kanun değişikliği ile bu zammı alabilecek.” Pountso ayrıca ailelerin ancak müracaat ettikleri ay itibariyle bu hakka sahip olabileceklerini söylerken, bu konuda acele etmelerini tavsiye etti.

Belediye başlattığı proje ile gençlerin borç batağından kurtulması hedefleniyor.

“Ek Çocuk Parası” Nedir? Çocuk parası zammı düşük gelirli ailelere yapılan bir destek ödemesi olmakla birlikte çocuk parasına yapılan bir zam gibi işliyor. Geliri tüm ailenin ihtiyacını karşılayamayacak durumda olan ebeveynler çocuk zammından yararlanabiliyor. Çocuk zammı ödemesi ayda çocuk başına 185 avroya kadar çıkabiliyor, her çocuk için ayrı hesaplanıyor ve toplam 6 ay için veriliyor. Birden fazla çocuk söz konusu ise bu meblağlar toplam çocuk zammı olarak toplanıyor.

Dizel Yasağına Uymayan 15 Bin Sürücüye Ceza Yağdı

Amsterdam Belediyesi, genç yetişkinlerin borç batağından çıkarak yüksek eğitimlerini tamamlamalarını ya da kendilerine uygun bir işe girmelerini desteklemek için proje açıkladı. Proje, belediye bağlantılı bir bankanın alacaklılardan gençlerin borçlarını satın almasını öngörüyor. 750 AVRO TEŞVİK VERİLECEK

Şubat ayında yürürlüğe girmesi planlanan proje, belediye bağlantılı bir bankanın genç yetişkinlerin

alacaklılarıyla borçları satın almak için müzakere yürütmesini öngörüyor. Alacaklılara borçları belediye bankasına devretmeleri için 750’şer avro teşvik verilecek. Araştırmalar ABD’de paralı eğitim veren üniversitelerin öğrencilerinin ömür boyu çalışsalar bile ödeyemeyecekleri borç batağına saplandığını, parasız eğitim ağırlıklı Avrupa’da bile gençlerin borca battığını ortaya koyarken, Hollanda’nın başkenti Amsterdam bu soruna çözüm getirmek için kolları sıvadı.

Dünyanın En İnovatif Ülkesi Almanya Oldu Geçen yıl Almanya 2. sırada yer aldı.

ALMANYA ALMANYA

Almanya’nın dört kentinde yaklaşık iki senedir devam eden dizel yasağına uymayan 15 bine sürücüye toplam 1.6 milyon avro para cezası kesildi.

A

lmanya’da başta Hamburg olmak üzere, Darmstad, Berlin ve Stuttgart kentlerinde 2018 yılından itibaren Euro 4 motorlu dizel araçlara kısıtlama getirilmişti. Uygulamanın yürürlüğe girmesinin ardından geçen yaklaşık iki yıllık sürede yasağa yaklaşık 15 bin sürücü uymadı. Devlet, yasağa uymayan sürücelere toplam 1.6 milyon Euro para cezası kesti.

CEZALAR 4 ŞEHIRDE KESILDI

Stuttgart ve Darmstadt’ta yasaklı bölgeye giren dizel motorlu araç sürücülerine 80 avro kural ihlali cezası ile birlikte 28 avro 50 sent (Cent) de işlem cezası kesiliyor. Böylece ihlalin maliyeti sürücü için 108 avro 50 senti buluyor. Berlin ve Hamburg’da para cezasının miktarı aracın tipine göre değişiyor. Berlin’de otomobiller için 20, otobüs-

ler için 25 ve kamyonlar için de 75 avro ceza kesilirken, Hamburg’da aynı kural hatasının bedeli otomobil sürücüleri için 25, kamyon sürücüleri için ise 75 avro olarak uygulanıyor. Euro 4 motorlu dizel araçlarına getirilen yasak, iklim koruması çerçevesinde havadaki nitrik asit oranını düşürme hedefiyle başlatılmıştı.

E

konomik habercilik kuruluşu Bloomberg’in yayımladığı 2020 yılı inovasyon endeksine göre Avrupa ülkeleri en çok yeni icat üreten ülkeler oldu. Geçen yıl ikinciliği alan Almanya ise bu sene birinciliğe yükseldi. Dünya ekonomisine yön veren Çin ise yeni icatlar bakımından 15 sırada yer aldı. Geçen sene 33. sırada yer alan Türkiye bu sene 35. sıraya geriledi. Ancak, Türkiye verimlilik açısından Almanya’yı iki kattan fazla geride bıraktı. İndekse göre Türkiye verimlilik açısından 49 puanda yer alırken Almanya sadece 18’de kaldı.

ALMANYA HÂLÂ ELEŞTİRİLİYOR

Geçen yıl ikinci sırada olduğu hâlde bu sene inovasyon bakımından dünyanın birinci ülkesi olan Almanya’nın buna rağmen verimlilikte geri kalması ekonomi uzmanlarının eleştirisine muhatap oldu. Geçen yıl Almanya 2. sırada yer alırken, Singapur bu sene 3.’lüğe yükseldi. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Türkiye’nin gerisinde kalırken Mısır 60 ülkenin bulunduğu listeye bu sene 58. sıradan girdi. Verimlilik bakımından ise listenin en sonlarında 57. sırada yer alan Vietnam 60 puanla birinci oldu.


TOPLUM

HUKUK KÖŞESİ

7 Şubat 2020

16

Almanya Elektrik Fiyatında Avrupa’nın Bir Numarası

Veysel Pountso hukuk@camiahaber.com

Okulda Başörtüsü Almanya’da öğrencilerin başörtüsü takıp takamayacakları meselesi heyecanlı bir şekilde tartışılıyor. Biz de konuyu iki bölümde ele alacağız. Okul ve Başörtüsü Çocukların dinî eğitimi ve bu konudaki haklarını düzenleyen yasaya göre, bir çocuk 10 yaşından sonra başka bir inanca göre yetiştirilmek istiyorsa çocuğun bu isteği dikkate alınacaktır. Çocuk 12 yaşına gelince, önceki dini ile çocuğun istediği din arasında bir çelişki olursa artık o eski dine göre yetiştirilemez. 14 yaşından itibaren artık çocuğun inanç seçme hakkı vardır. Bu nedenle, 14 yaşın üzerindeki tüm öğ- rencilerin başörtüsü takmakta serbest oldukları söylenebi14 yaşın altındaki çolir. Çünkü, cuklar için başörtüsübu yöndeki nün yasaklanması söz bir yasak, konusu olamaz. anayasanın 4. Maddesine muhalif bir yasak olacaktır. Ama, tartışma veya yasaklama istekleri daha çok 14 yaşın altındaki kızlara yöneliktir. İslam’a göre 14 yaşından küçük bir kızın başörtüsü takması gerekip gerekmediği burada dikkate alınmamıştır. Tartışma sadece hukuk siyaseti üzerinden yürütülmektedir.

ALMANYA

Avrupa’da elektrik fiyatlarının karşılaştırıldığı bir rapor yayınlandı. Buna göre elektriğin en pahalı olduğu ülke Almanya olarak kaydedildi.

A

vrupa’da bulunan ülkelerin elektrik fiyatlarının karşılaştırıldığı bir rapora göre Almanya, 30,88 cent’lik elektrik kilowatt birim fiyatı ile en pahalı ülke oldu. Bununla birlikte son 20 yılda Almanya’daki elektrik fiyatlarının yüzde 100 olarak artış gösterdiği kaydedildi.

BİR SENEDE 1,5 CENT CİVARI ARTIŞ

Almanya’da elektrik fiyatları 2019 yılının başın-

da, elektrik dağıtım şirketlerinin üçte ikisinde yüzde beş oranında artarak 29.42 cente çıkmıştı. Son bir senede ise bu artış yaklaşık 1,5 cent ile katlanarak devam etti. Bununla birlikte artan elektrik fiyatlarının aşırı yükselmesi aile bütçesini olumsuz etkiledi. Ortalama yılda 4 bin kilowatt elektrik tüketen bir aile, yılda 60 avro daha fazla elektrik parası ödemek zorunda kaldı. Elektrik fiyatların artış nedenlerinin başında büyük ölçekte elektrik tedarik eden spekülatörlerin fiyatlarda etkili olmaları gösteriliyor.

ELEKTRİĞİN EN UCUZ OLDUĞU ÜLKE UKRAYNA Elektrik fiyatları listesinin ikincisi sırasında 29,84 cent ile Danimarka, üçüncü sırasında ise 28,39 cent ile Belçika bulunuyor. Avrupa’da elektriğin en ucuz olduğu ülke ise 4,42’lik elektrik kilowatt birim fiyatı ile Ukrayna oldu. Ukraynayı, 11,2 cent ile Macaristan ve 13,43 cent ile Polonya takip etti.

Bu konuda her hangi bir mahkeme kararı söz konusu olmamıştır. Zira, bu konuda bugüne kadar bir durum söz konusu olmamıştır. Ancak, konu ile ilgili yasal durum net değildir. Hukukçular da farklı ifadelerde bulunuyorlar. 2017 yılında, Federal Meclis Bilim Komisyonu yasağın anayasaya uygun olmadığı sonucuna varırken, anayasa hukukçusu Martin Nettesheim bu yasağın anayasaya uygun olduğuna dair bir görüş sundu. Nettesheim aynı zamanda, 14 yaşın altındaki çocuklar için kipa ve haç da dahil olmak üzere tüm dinî sembollerin yasaklanması gerektiğini söyleyen bir hukukçu. Kuzey Ren-Vestfalya eyaleti ilk başta böyle bir yasağı düşünse de, anayasal endişeler ciddi olduğu için vazgeçti. Kısacası mevcut bilgilere göre, 14 yaşın altındaki çocuklar için başörtüsünün yasaklanması söz konusu olamaz. Yüzme Dersleri Ancak yüzme dersleri ile ilgili çeşitli mahkeme kararları var. İlk dönemlerde mahkemeler, Müslüman kızları yüzme derslerinden muaf tutarken şimdi mecburî olduğuna karar verdiler. Fakat, asıl sorun karma yüzme dersleri sorunu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2017 yılında verdiği karara göre, kız öğrencilerin karma yüzme derslerine katılması mecburîdir. Almanya Federal Anayasa Mahkemesi de 2016 yılında aynı şekilde karar vermiştir. Bununla birlikte, birkaç mahkeme, kız öğrencilerinin yüzme derslerine bikini yerine, haşema türü özel yüzme kıyafeti giyebileceğine hükmetmiştir. Bu yüzdendir ki burada karar, her bir okulun kendi takdirine kalmıştır.

İsmi

Vefat tarihi

Bölge ve şubesi

Veli Ünal İsmihan Ceylan Hüseyin Ulu Mustafa Engin Nurseli Bozkurt Akbaş Akbaş Jehangir Feroz Dursun Horoz Minavere Syla Asiye Güney Muhammed Islam Qurashi Kemal Bastürk Rahime Kan Mohamed Omar Oktay Budak Altun Altınışık Nutullah Ayraci Bebek Gezgin Erdoğan Durak Şükriye Kutlay Bebek Baran Coşkun Çömlek Mustafa Kabaağac Halil Gülter Ökkeş Gümüşer Zeliha Akkaya Esengül Şimşek Ümit Ay İbrahim Özkan Bega Buoska Rahime Bulut Emine Kasalak

14.01.2020 16.01.2020 16.01.2020 17.01.2020 17.01.2020 18.01.2020 18.01.2020 19.01.2020 19.01.2020 20.01.2020 20.01.2020 21.01.2020 21.01.2020 22.01.2020 22.01.2020 22.01.2020 23.01.2020 23.01.2020 24.01.2020 25.01.2020 25.01.2020 26.01.2020 26.01.2020 27.01.2020 27.01.2020 27.01.2020 28.01.2020 28.01.2020 29.01.2020 29.01.2020 30.01.2020 30.01.2020

Hessen/Rüsselsheim K. Bavyera/Hof Düsseldorf/Duisburg-Mevlana Württemberg/Heilbronn Arlberg/Innsbruck K. Bavyera/Nürnberg-Merkez Hessen/Hanau Ruhr-A/E- Kupferdreh Köln/Ehrenfeld Ruhr-A/Hamm Herringen Hamburg/Kiel Merkez Düsseldorf/Wuppertal G. Bavyera/Landshut Berlin/Kreuzberg-Merkez Ruhr-A/Witten Bremen/Hemelingen Freiburg-Donau/Blumberg Hessen/Aschaffenburg Hessen/Hanau Berlin/Kreuzberg-Merkez Linz/Steyr Freiburg-Donau/Tutlingen Köln/Mülheim K. Ruhr/Espelkamp Bremen/Bremerhaven K. Bavyera/Schwandorf Schwaben/Thannhausen Bremen/Tenever Württemberg/Sindelfingen Württemberg/Wangen Württemberg/Ludwigsburg Hessen/Hanau

Darul-bekâya irtihal eden merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet ve mağfiret, sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz. Ruhlarına El-Fâtiha.


TOPLUM

7 Şubat 2020

Yurt Dışındaki Türkler Türkiye’den Doğum Yardımı Alabiliyor

BAKIŞ AÇISI İlhan Bilgü ibilgu@camiahaber.com

Mesele Para Değil! Askerlik bedeli yaklaşık 6 bin avrodan 1000 avroya çekilirken ortaya onulan gerekçenin şimdi “para adaletine” dönüşmesi meseleyi izah edemiyor.

TÜRKİYE

Türkiye’deki doğum yardımından yurt dışındaki Türklerin çoğunluğunun haberi yok! Mavi kartlılar da doğum yardımı alabiliyor.

T

ürkiye yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları ile izinle Türk vatandaşlığından çıkıp başka ülke vatandaşlıklarına geçen Mavi Kart sahipleri için de doğum yardımı veriyor. Ancak bu uygulamadan yurt dışında yaşayan çoğu vatandaşın haberi bulunmuyor.

Konuya ilişkin düzenleme Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen bir madde ile gerçekleştirilmişti. Buna göre 15 Mayıs 2015 tarihinden itibaren canlı doğan her çocuk için “Doğum Yardımı” ödemesi yapılıyor. 15 Mayış 2015 tarihinden önce doğan çocuklar

için ödeme yapılmayacak. ÖDEME ÇOCUK SAYISINA GÖRE YAPILIYOR

tarihinden önce 2 çocuğu olan bir anne bu tarihten sonra doğacak olan ilk çocuğuna 3. çocuk şeklinde 600 lira yardım alacak.

Camia’ya açıklamalarda bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yetkilileri, Doğum Yardımı için ödemelerin, canlı doğan birinci çocuk için 300 lira, ikinci çocuk için 400 lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için ise 600 lira tutarında yapıldığını bildirdi. Ödemeler annelere yapılıyor.

Doğum yardımında her çocuk için başvuru süresi 5 yıl. 5 yıl içerisinde başvuru yapılmayınca, yardım parası alma hakkı kalkıyor.

MÜRACAATLAR KONSOLOSLUKLARA YAPILACAK Türkiye’den doğum yardımı alınabilmesi için çocuğun nüfusa kaydedilmesi gerekiyor. T.C. numarası verilen çocuğun kimliği ile birlikte anne, çocuk yardımı için konsolosluklardaki nüfus işlemelerini yapan daireye müracaat etmesi gerekiyor. Ödemeler, Doğum Yardımı alacak olan kişi adına PTT’ye yatırılıyor. Türkiye’de herhangi bir postanede ödeme alınabiliyor. Paranın başvurudan sonra bir yıl alınması gerekiyor. Aksi takdirde yeniden başvuru yapılması gerekiyor.

Çocuk sayısı sırasının belirlenmesi için ise, 15 Mayıs 2015 tarihinden önce doğan çocuklar da dikkate alınıyor. Örneğin: 15 Mayıs 2015

Yurt Dışı Emekliliklerle İlgili SGK’dan Açıklama:

700 Bin İptal Söz Konusu Değil Yurt dışında yaşayan 700 bin kişinin emekliliğinin iptal olacağı ile ilgili söylentiler sonrası SGK’dan yapılan açıklamada, iddialar ve verilen bilgilerin gerçek dışı olduğu duyuruldu.

S

berler gerçek dışıdır.” ifadelerine yer verildi. SGK tarafından yapılan yazılı açıklamada; “Bazı basın yayın organlarında ‘Büyük vurgun! 700 bin kişiyi sahte emekli yaptılar’ şeklinde yer alan haberlere ilişkin aşağıdaki açıklamanın yapılması uygun görülmüştür. Haberde, Almanya’da

“PARAVAN EMEKLILIK ŞIRKETLERINE KARŞI DIKKATLI OLUN” SGK’dan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Sosyal Güvenlik Kurumu’muz tarafından paravan şirketlere yönelik denetimler düzenli periyotlarda yapılmakta ve vatandaşlarımızı mağdur etmeye yönelik

Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının askerlik görevini bedelli olarak yapma imkânının getirilmesi, bu uygulamanın başladığı dönemden beri doğru bir karardı. Her ne kadar uygulamayı ilk çıkaran hükûmetlerin döviz ihtiyacı böyle bir kararın alınmasını kolaylaştırmış ise de gerekçesi ne olursa olsun, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları için kolaylaştırıcı ve makul bir uygulama oldu. Zamanla bu uygulamaya, genç nüfusun çoğalması ve askerlik görevinin gerekli teçhizata göre mahiyet değiştirmesi ile ülkede yaşayanlar da dâhil edildi. Askerlik bedelinin miktarı, ülkenin ihtiyacına göre artırıldı ya da azaltıldı. 2016 yılında ise hükûmetin yurt dışında yaşayan vatandaşların “anavatanla olan bağlarının güçlendirilmesi” yolunda bir adım olmak üzere 1000 avroya indirilen askerlik bedeli şimdi 5 bin 261 avroya yükseltildi. Yükselişin sebebi aslında doğrudan yurt dışında yaşayanlar değil. Çünkü, askerlik bedeli Türkiye’de ikamet edenler için belirlenen miktara bağlandı. Bu da yılda iki kez değerlendirilerek artırılacak. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının bu konudaki itirazına “her şeyi paraya bağlamayın” şeklinde hükûmet tarafından yapılan değerlendirme ilk bakışta doğru gibi görünse de, meselenin aslı “para” değildir. “Para” işin sadece görünen tarafıdır. Yurt dışında yaşayan vatandaşların “anavatanla olan bağlarının güçlendirilmesi” yolunda bir adım olmak üzere 1000 avroya indirilen askerlik bedeli şimdi 5 bin 261 avroya yükseltildi.

TÜRKİYE

osyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK), Avrupa’da yaşayan 700 bin vatandaşın sahte emeklilik şirketlerince emekli yapılarak kurumun 25 milyar dolar zarara uğratıldığı iddiaları sonrası açıklama yayınladı. Yapılan yazılı açıklamada, “Kurumun 25 milyar dolarlık bir zarara uğratıldığı yönündeki ha-

17

Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan yapılan açıklamada 700 bin kişinin emekliliğinin iptalinin söz konusu olmadığı açıklandı

yaşayan 700 bin vatandaşımızın sahte emeklilik şirketleri tarafından dolandırılarak emekli yapıldığı, SGK’nın bu şekilde 25 milyar dolar zarara uğratıldığı ve yurt dışında ikamet eden vatandaşlardan geriye dönük ödeme talep edildiği iddia edilmektedir. Haberde Almanya’da ikamet eden vatandaşlarımıza yönelik yer alan iddialar ve verilen

girişimlere kesinlikle müsamaha gösterilmemektedir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızdan, paravan emeklilik şirketlerine karşı dikkatli olmalarını ve şüphe duydukları durumları ülkemizin çalışma ataşelikleri ve büyükelçiliklerimize bildirmelerini, ayrıca emeklilik iş ve işlemlerini de bu kurumlarımız aracılığıyla gerçekleştirerek resmî kurumlarımız haricindeki kişi ve kurumlara itibar etmemelerini önemle rica ederiz.”

bilgiler gerçek dışıdır.” denildi. SGK’nın, her yıl Sayıştay tarafından denetlenen Türkiye’nin en büyük ve güzide kurumlarından biri olduğuna dikkat çekilirken, “Yapılan her işlemin denetime tabi olduğu kurumumuzun haberde iddia edildiği gibi 25 milyar dolar gibi bir zarara uğratılması mümkün değildir.” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Hâlihazırda haberde belirtilen tarih aralığında toplamda 481 bin 911 vatandaşımız ilgili kanun kapsamında emekli olmuş ve kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Yani haberde iddia edildiği gibi 700 bin kişinin emekliliğinin iptal edildiği ve SGK’nın 10 yıl geriye dönük tüm maaşlar ve emeklilik ikramiyelerini geri istediği şeklindeki bilgi kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır.”

2016 yılında askerlik bedeli yaklaşık 6 bin avrodan 1000 avroya çekilirken ortaya konulan gerekçenin şimdi “para adaletine” dönüşmesi meseleyi izah edemiyor. Parasal açıdan bakıldığında, bir adaletten bahsetmek mümkün. Fakat, devlet hizmeti ya da hizmet ve görevlerdeki “istisna”ların hep sosyal ve manevî yönü bulunur. Yurt dışında yaşayan insanların ülkesi ile olan bağlarını “bedel”lendirmek bu açıdan da doğru olmaz. Öte yandan, gençlerin bu miktarı ödeme güçlükleri sebebiyle hızla Türk vatandaşlığından çıkmaları imkân dahilindedir. Dinlediğiniz hemen hemen her genç bu yönde bir niyet taşımaktadır. Bu yüzdendir ki, 5 bin 200 avro ile hükûmetin yurt dışındaki vatandaşlarını yalnızlığa sevk etmesinin bedeli daha da pahalı olabilir. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı gibi, hizmetlerini bir tarafa bırakın sadece böyle bir hizmet kurumunun ortaya çıkışının bile yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları için ne kadar önemli bir manevî önem taşıdığı bilinirken, bürokratların sırf bir muhasebe verisine göre meseleyi “para”ya dayandırmasının bedelini hesap etmek zor olacak.


GENÇLIK

18

7 Şubat 2020

Türk Gençlerinde Kumar Alışkanlığı Artıyor AVRUPA

Avrupa’da Türk kökenli gençler arasında kumar alışkanlığı gitgide artıyor. Konuyu Camia’ya değerlendiren Sosyolog Dr. Cemil Şahinöz, kumara başlama yaşının 13’e kadar düştüğü uyarısında bulundu. BURAK BUDAK

A

lmanya’da yaşayan genç kumar bağımlılıklarıyla ilgili kitap yazan Sosyolog Dr. Cemil Şahinöz, kumarı, “Almanya’daki Türk toplumu arasında sessizce büyüyen, müdahale edilmeyen, uzman yardımı alınmayan, hastalık olarak görülmeyen bir bela” olarak nitelendiriyor. Bu durum nedeniyle, sadece oynayan kişinin harap olmadığını, ailelerin de bu yüzden yıkıldığını ifade eden Şahinöz, bu konuda kesinlike profesyonel yardım alınması gerektiğinin de altını çiziyor. Buna göre, Türk gençlerinin bir numaralı hastalığının kumar olduğunu söyleyen Dr. Cemil Şahinöz, konuyla alakalı Camia’nın sorularını yanıtladı.

“BAĞIMLILIK ORANI HER SENE DAHA DA YÜKSELİYOR”

sağlık sigortaları, bilgisayar ve telefon oyunlarında kumara benzeyen unsurların kaldırılmasını talep ettiler. Sağlık Bakanlığı’nın ve bazı üniversitelerin yaptığı araştırmalara bakarsak, özellikle Türk, Kürt ve Arap kökenli gençler arasında da kumar bağımlılığı gittikçe yayılıyor. Bağımlılık oranı her sene daha da yükseliyor.

Gençlerin ne Tür Kumar Oyunları İlgisini Çekiyor? Genelde spor bahisleriyle kumar biyografisi başlıyor. Maalesef hem oynayan gençler, hem de aileleri çoğu zaman spor bahislerini kumar olarak dahi görmüyor. Tehlikenin farkında olmadıkları için, ilerleyen senelerde gençler bağımlı hâle geliyor. Bu aşamadan sonra sadece spor bahisleri değil, aynı zamanda oyun salonlarında otomatlar veye internette farklı kumar oyunları oynanmaya başlanıyor.

18 yaşından küçüklerin oynaması yasak. Bir başka tehlike ise, büyük kumar şirketlerinin genç yaşta kumar alışkanlığını bilinçaltına yerleştirebilmek için çocuklara yönelik telefon oyunları yayınlamaları. Çok basit ve tehlikesiz gözüken bu oyunların içerisinde otomatlarda olduğu gibi şans unsurları bulunuyor. Siz çocuğunuzun oyun oynadığını zannediyorsunuz, fakat aslında yavaş yavaş kumara alışıyor veya en azından kumara karşı psikolojik savunma sistemi zayıflıyor. Savunma zayıfladığı için gençlik döneminde de çok kolay bir şekilde kumar oynayabiliyor.

“KIMISI TÜM ARKADAŞ CEVRESI OYNADIĞI IÇIN OYNUYOR” Kumar alışkanlığının arka planında ne yatıyor? Gençleri bu noktaya getiren unsurlar neler?

Gençlerin Kumar AlışkanlıkKumara başlama sebepleri çok farklı olularıyla Alakalı Güncel bir Gençlerde Kumar Alışkanlığı yor. Kimisi sorunlarından kaçmak için Araştırma var Mı? Hangi Yaşlarda Başlıyor? oynuyor, kimisi heyacan ve adrenalin Geçen sene Hamburg Üniversitesi’nde yayınlanan bir araştırma var. Araştırma 12-17 yaş arası gençlerle yapıldı. Bu araştırmaya göre gençlerin %15,4´ü kumar eğilimli. Hatta %3,3´ü kumar bağımlısı olmuş bile. Bu araştırmadan dolayı

Ne yazık ki kumar oynama yaşı da gittikçe düşüyor. Spor bahislerinin çok yaygın olması nedeniyle 13-14 yaşından itibaren küçük oyunlar oynanmaya başlıyor. Genelde ise gençler kumar oyunlarına 17-18 yaşlarında başlıyor. Zaten yasal olarak da

için. Kimisi de tüm arkadaş cevresi oynadığı için oynuyor. Tedavide önemli olan kumara götüren duyguyu keşfetmek ve bu duyguyu başka bir aktivite ile doyurmak. Herkesin fıtratı ve karakteri farklı olduğu için tedavi yöntemleri de farklı oluyor.

CEMIL ŞAHINÖZ

Gençlere Veya Ailelere Bu Konuda Tavsiyeleriniz Neler Olur? Aileler çocuklarına oynattıkları telefon oyunlarına dikkat etsinler, spor bahislerini hafife almasınlar. Zararlarını yeri geldiğinde anlatsınlar. Eğer kumar bağımlılığı söz konusu ise, mutlaka bir terapist ile görüşmelerini tavsiye ederim. Çünkü bağımlılık derecesine ulaştıktan sonra kendi başlarına birdenbire bırakmaları çok zor.

Aileler bunu nasıl önleyebilir? Kumar oynayanların bir çoğu terapilerde genelde babalarının kumar oynadıklarını söylüyorlar. Yani ailelerde kumara karşı bir tepki bulununca, ailede kimse oynamayınca ve hangi oyunların kumar kapsamına girdiği bilinince, kumar oynama riski ciddi oranda düşüyor. Yoksa birisi çocuk yaşta babasının kahvede kumar oynadığını veya spor bahisleri oynadığını görünce, bilinçaltına kumarın normal olduğu kodlanıyor. Bu çocuk, ergenlik çağına geldiği zaman babasında gördüğü alışkanlığı kopyalıyor. Bu nedenle en önemli önleyeci hareket aile içinde herhangi bir kumar oyunu oynamamak.

Z FA

IL KISAKÜR

YENİ Ç

Sipariş T +49 221 7390441 www.pluralverlag.eu www.kitapkulubu.de

Yakın tarihimizde bizlere yol gösteren öncü şahsiyetler.

EK

N EC İP

ÖNDEN GİDENLER SERİSİ

IKTI


GENÇLIK

7 Şubat 2020

19

“Medeniyetler Gençlerin Omuzunda Oluşur”

ALMANYA

Almanya’nın Frankfurt şehrinde İslam Toplumu Millî Görüş Gençlik Teşkilatı (IGMG) Güney Bölgeleri Şube Başkanları Buluşması düzenlendi. Buluşmaya katılan IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, “Genç inanırsa bu iş olur, zira medeniyetler gençlerin omuzunda oluşur.” dedi. AHMET SERTKAYA

İ

slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik Teşkilatı Güney Bölgeleri Şube Başkanları Buluşması Almanya’nın Frankfurt şehrinde 11-12 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirildi. Buluşmada hazır bulunan IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün gençlere hitap ederken, “Tüm çalışmalarımızın bir amacı ve gayesi vardır. Bu da Allah’ın rızasına uygun bir hayat ve ona sevimli kul olabilmek” ifadelerini kullandı. Hz. Âdem (a.s.)’dan itibaren başlayıp bugünümüze kadar gelen bir hak ve batıl mücadelesinin var olduğunu da dile getiren Ergün, “Genç inanırsa bu iş olur, zira medeniyetler gençlerin omuzunda oluşur. Gencin azmi, sabrı ve dinamizmi bir harekete dokunduğu an o hareketin

yerinde durması mümkün değil, mutlaka hedefe ulaşır.” ifadelerini sözlerine ekledi. Ergün son olarak, “İnanacağız, inandığımız değerleri amele dönüştüreceğiz.” derken, gençlere beraberce inandıkları değerleri bu topluma anlatma mücadelesi vermeleri gerektiğini ifade etti. “MÜSLÜMAN’IN EN BÜYÜK MOTİVASYONU KUR’AN VE SÜNNETTİR”

IGMG Gençlik Teşkilatı Başkanı Ünal Ünalan da kısa bir konuşma gerçekleştirirken, “Buradan ayrıldığımızda elde ettiğimiz bilgileri sahaya en güzel şekilde yaymanın gayreti içinde olmalıyız. Bu davayı bizden sonra da devam ettirecek nesillerin yetişmesinde ve şuurlanmasında öncü ve emin bir geleceğin hazırlayıcıları olacağız.” dedi.

bir his olabilir, fakat sonuç olarak kişiyi kesin bir çizgide harekete geçmeye zorlar.” ifadelerini kullanırken, ekip olmanın önemine de değindi. Çalışmalarda ekip ruhunun çok önemli olduğunu söyleyen Abdulaziz Yılmaz, “Motivasyonun buna örnek olarak bal yapan içten başlayabilmesi arıların ekip ruhuna işaret etti. gerekmektedir. Motivas-

Ünalan sözlerinin devamında, yeryüzünün en büyük özgürlüğünün Allah’a kul olabilmek olduğunu söylerken, “Onun içinde Müslüman’ın en büyük motivasyonu ve heyecan kaynağı Kur’an ve sünnettir.” dedi. “ÇALIŞMALARDA EKİP RUHU ÇOK ÖNEMLİ”

yon bir ihtiyaç, bir tutku veya bir his olabilir, fakat Daha sonra, Genel Başkan Daha sonra prograDanışmanı ve Divan Üyesi ma Türkiye’den katılan sonuç olarak kişiyi kesin Muhammed Turhan, Ortabir çizgide harekete Eğitimci-Yazar Abduladoğu’da yaşanan olaylarla geçmeye zorlar.” ziz Yılmaz “Motivasyon ve ilgili bir sunum gerçekleştirEkip Ruhu” başlığında iki sedi. Gençlere Arakan, Tunus ve miner verdi. Yılmaz “MotivasyoMısır gibi ülkelerde yaşanan sosyal nun içten başlayabilmesi gerekmekteve siyasi gelişmeler hakkında bilgilendidir. Motivasyon bir ihtiyaç, bir tutku veya rici bir sunumda bulundu.

Yahya Elmas Adına Su Kuyusu Açıldı

Genç Mentörler Yetişti

ALMANYA

IGMG Hannover Şubesi Gençlik Teşkilatı, 2019 Yıldız Hitabet Yarışması birincisi rahmetli Yahya Elmas adına bir su kuyusu açtırdı. VOLKAN UZUNTAŞ

İ

slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Hannover Şubesi Gençlik Teşkilatı’nın gençleri, Hasene derneği aracılığıyla, geçtiğimiz yıl 22 yaşında geçirdiği beyin kanaması sonucu hayata gözlerini yuman 2019 Yıldız Hitabet Yarışması birincisi rahmetli Yahya Elmas adına orta Afrika ülkesi Çad’da su kuyusu açtırdı. Çad’ın Başkenti N’Djamena’ya 34 km uzaklığında bulunan Walia Barriere köyüne açılan su kuyusunun sertifikası, IGMG Hannover Şube GT Sosyal Hizmetler Başkanı

İlk görevlerini “Uluslararası Irkçılık Ve Ayrımcılık Haftasında” yapacaklar.

Mustafa Yılmaz tarafından Yayha Elmas’ın ailesine takdim edildi. Bu güzel davranış üzerine Yahya Elmas’ın annesi duygulanarak, gençlere hayır dualarında bulundu.

ALMANYA

A

22 yaşında geçirdiği beyin kanaması sonucu hayata gözlerini yuman 2019 Yıldız Hitabet Yarışması birincisi Yahya Elmas adına Çad’da su kuyusu açtırdı.

lmanya’nın Köln kentinde Hasene Deutschland e.V. İslam Toplumu Millî Görüş Gençlik ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı iş birliğinde ortaklaşa uygulanan “Politicken” eğitim serisi beşinci ve son modül ile sona erdi. Irkçılık, ayrımcılık, benlik algısı, iletişim ve mobbing gibi çeşitli konuları rol oyunları ve metot uygulamaları yöntemiyle ele alan eğitim ile yetiştirilen genç mentörlere farklı bakış açıları kazandırılması amaçlandı. Buna göre mentörler hem yaşadığı toplumun yapısı, hem de kültürel hassasiyetler konusunda bilgilendirilirken, Avrupa’da karşılaştıkları sorunlarla alakalı nasıl hareket etmeleri konusunda da farklı yöntemlerle bilinçlendirildi.

İlk görevlerini mart ayında gerçekleşecek olan “Uluslararası Irkçılık ve Ayrımcılık Haftasında” yerine getirecek mentörler, beş gün sürecek aksiyon haftasına kendi oluşturdukları projelerle katkı sağlayacaklar.

POLİTİCKEN NEDİR? “Politicken” çalışması, gençlerin politik ve sosyal konulara karşı hassasiyetlerini arttırmayı ve bu konularda muhakeme yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan, onlara potansiyellerini keşfetme imkânı sunan bir eğitim serisidir.


AILE

7 Şubat 2020

20

Çocuk ve Ölüm Sizden Gelenler Meryem Özmen-Yaylak aile@camiahaber.com

Ölüm hayatımızın kaçınılmaz acı gerçeklerden biridir. Ölen kişi, ailemizden ise bu bizi daha çok üzer ve acısına sabretmek zorlaşır. Yetişkinler bu durumlarda kendi acısını yaşarken çocuklara ölümü nasıl izah edeceği konusunda kafası karışabilir. Peki ölüm konusunu çocuğa anlatmak gerekir mi? Gerekliyse çocuğun anlayacağı şekilde nasıl anlatılır? Bu soruların cevabını sizin için ele aldık.

“Dedeniz Şimdi Toprağın Altında” Büyük babamız bir hastalık sonucu bundan üç ay önce vefat etti. Aile için odaklanma noktası büyük babamız olduğu için çocukların duygularına ve sorularına karşılık veremedik. Nasıl karşılık vereceğimizi de bilemiyoruz. “Dedem şimdi nerede?” sorusuna ancak “toprağın altında” diyebildik. Acaba doğru mu yaptık? Kişinin sevdiği birini kaybetmesi kolay anlatılacak ve kavranacak bir durum değildir. Ölüm ve ona bağlı olarak yas konusunu işlerken çocuğun ölümle nasıl karşılaştığı, geçmiş deneyimleri, ölen kişinin çocuğa yakınlığı ve çocuğun yaşını baz almalıyız. Yaş dönemi özelliklerine göre ölüm kavramı çocuklarda şu şekilde düşünülebilir: Çocuk üç yaşına kadar ölüm kavramanı tam olarak anlamaz. Uzun süreliğine bir veda veya yok oluş olarak görür ve kişinin geri döneceğini zanneder. Dört yaşından sonra çocuk ölümü anlamaya çalışır. Duygularını ifade eder. Ölümün kendisi değil, “insanın var olmaması” onu üzer. Bu dönemde “Allah sevenleri yanına alır” gibi ifadeler kurmamız sıkıntılı olabilir. Çocukta “Eğer Allah sevenleri yanına alıyorsa, beni sevmesin.” gibi olumsuz düşünceler geliştirebilir. Beş yaşından ergenlik dönemine kadar çocuk, ölen kişinin bir daha asla gelmeyeceğini bilir ama yine de ölümü kavram olarak anlayamaz. Bu dönemi iletişimi sıklaştırarak takip etmelidir. Öldü yerine “artık yaşamıyor” gibi açıklayıcı ifadeleri kullanabilirsiniz. “Melek oldu gitti” veya “uzun bir uykuda” gibi doğrudan uzak açıklamalar ölümü özendirebilir veya uykuya karşı bir direnç geliştirebilir. Çocuğun duygularını ifade edebileceği ve özlemini paylaşabileceği ortamları sağlamak gerekir.

Ölüm gibi sarsıcı bir haberin çocuğa daha önceden hiç tanımadığı bir yabancı tarafından verilmesi olayın kabullenişini daha da güçleştirir. Ergenlik döneminde; gençlerle ölüm konusu açık konuşulmalıdır. Ölen kişiyi güzellikle anmak, onunla helalleşebilmeyi sağlamak gerekir. Bu dönemde birlikte konuşarak ve duyguları açıkca ifade edilmedir. “Kızım, dedenin vefatı beni de üzdü. O adil bir insandı.”’ gibi güzel hasletlerle anın. Ölüm haberi çocuğa kendine en yakın hissettiği, en sevdiği kişi tarafından verilmelidir. Ölüm gibi sarsıcı bir haberin çocuğa daha önceden hiç tanımadığı bir yabancı tarafından verilmesi olayın kabullenişini daha da güçleştirir. Ayrıca tanımadığı birinin yanında çocuk gerçek duygularını bastırmak zorunda kalabilir. Ölüm gibi duygu yüklü, etki oluşturan konuları muhakkak sevgi ve güven ortamında paylaşmalısınız. Çocuğun tören ortamlarına dahil edilmesi ölüm konusunda yalnız olmadığını hissettirir. Ebeveynler olarak konuları işlerken çocuklarımızın gözleriyle gözlemlemeyi, gönülleriyle hissetmeyi hedeflemeliyiz.

TUBA ÇAPKIN*

Ç

çocuklardan saklamaya çalışabiliyorlar. “Uyuyor, uyanmayacak, bir yere gitti, artık yanımıza gelemez, çok hastaydı ondan öldü.” gibi açıklamalar yapıldığında, çocuğun yetişkinlere olan güveni sarsılabilir.

ocuklara “İsmet dedeni tanıyor musun?” dediğimizde “Evet, ama o biz doğmadan ölmüş.” cevabını duyabilirsiniz. Tanımadan sevdikleri, vefat etmiş bir insanın, onların algısında ölümün korkulacak bir şey olmaBeş yaşında bir çocuğun dığına dair bir iz bıraktığını bana: “Tavşanım öldü, umuyorum. Ölüm, ne onu gömdük, iyileşip Oysa ölüm kendimize ne de sevgeri gelecek.” dediğinhayatta emin diklerimize yakıştırmade, onu ikna etmenin olduğumuz tek dığımız ama şüphesiz ne kadar zor olduğunu hepimizi bulacak olan gerçek. ve günlerce yaşadığı bir gerçek. Söz konusu hayal ve güven kırıklığıbir hastalık olsaydı, bu nı sanırım asla unutmayayazıyı okurken sevdiklerimize cağım. Çocukların duygularını uğramamasını umar, Allah’tan dile getirebilecekleri bir “liman” tüm hastalara şifa dilerdik. Oysa olabilmenin yolu, onları korku ve ölüm hayatta emin olduğumuz endişelerini ciddiye alıp sorularıtek gerçek. Dini, rengi, kökeni nı cevaplamaktan geçiyor. statüsü ne olursa olsun herkesin ortak gerçeğidir ölüm. Bu gerçeğe çocukları hazırlamak onları bu konuda aydınlatmak, sağlıklı bireyler yetiştirmek ve çocukların yeterli duygusal gelişime sahip olması açısından önemlidir. Peki, durduk yere ölüm konusunu çocuklara neden anlatalım ki? Eğer ölüm hakkında konuşacak cesarete ve duygusal duruma sahip isek, ölen bir hayvan, solan bir çiçek, çocuğun belki hiç tanımadığı ama kaybettiğimiz bir yakınımız bu konuyu konuşmak için birer sebep olabilir.

Ölümün doğmak kadar bir gerçek olduğunu ve hastalık gibi farklı olayların sadece bir sebep olduğunu izah edersek, çocuğun, birinin gitmesinden, hastane ve hastalıklardan korkmasını önlemiş oluruz.

Bazen bir hastalık yavaş yavaş hazırlıyor insanı ölüme, bazen de hiç beklenmedik bir anda yaşanan ani bir kaza veya kalp krizi… Ölüm nasıl vuku bulursa bulsun, yaşlarına ve duygu gelişimlerine uygun bir şekilde çocukların bu gerçeğe dâhil edilmesi onların da hakkıdır. Yetişkinler çocukları üzmemek adına, ölüm gerçeğini

Konuşulmalı Çocuk hakkında değil, çocuk ile birlikte konuşmak. Vefat eden kişi hakkında güzel anılar paylaşmak, ahiret hayatını, Allah’ın sonsuz merhametini, cenneti, Kevser havuzunu, Efendimiz(s.a.v.)’in şefaatini, ebedi hayatı anlatmak gerekir.

Duygular bastırılmamalı Ne biz yetişkinler, ne de çocuk, hiç kimse duygularını, bastırmak ve gizlemek zorunda olmamalı. Çok üzüldü

ğümüzü ve bu acıyı hem ruhen hem de bedenen hissettiğimizi dile getirirsek, onlar da hissettikleri duyguları dile getirebilir ve böylece onların acılarına tercüman olabiliriz. Ayrıca mezarlık ziyaretleri, oraların bakımlı olması ve edilen dualar da çocuğun hayal dünyası için olumlu olacaktır. Allah herbirimize ve sevdiklerimize, sağlıklı, huzurlu bir hayat nasip etsin. İş başa düşmeden düşünmek ve özeleştiri yapmak adına bir hatırlatma olması dileği ile.

*2010 yılına kadar anaokulu öğretmenliği yapan pedagog Tuba Çapkın 2018’den beri sistemik aile terapistliği yapmaktadır. Çapkın, terapilerini hayvan destekli gerçekleştirmektedir.


AILE

7 Şubat 2020

21

Pusula FIKIH KÖŞESİ Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın egitim@camiahaber.com

Mutlu bir evliliğin sırları Mutlu bir evliliğe sahip olmak ve onu sürdürmek herkesin en büyük hayallerinden biridir ancak evliliği yürütmek kolay değildir. Ailenin sağlam bir temel üzerinde sürdürülebilmesi için; saygı, sevgi, sadakat, samimiyet, iffetin korunması, karşılıklı paylaşım ve sorumluluk bilinci oldukça önemlidir. Mutlu evliliğin formülünü detaylarıyla sizler için derledik. NURSEL YANIK

A

llah Teâlâ evlilikte maksadın, sükuna ermek, rahatlamak, dinlenmek, durulmak, kaynaşmak, huzura kavuşmak olduğunu bildirmiştir ve bu bağlamda, eşler arasındaki muhabbete dikkat çekmiştir.

»» MUHABBET

Muhabbet, istemek ve sevmek anlamına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın güzel isimlerinden El Vedud (seven ve sevdiren ) olarak geçmektedir.

“Sevgi, evliliğin sermayesidir. Rabbimizin bizlere en büyük ikramı sevgidir.” Sevgiyi güzel davranışlar ayakta tutar. Karı-koca birbirlerine hürmette bulunmalı, birbirlerinin hata ve kusurlarını örtmeli, sağlıklı iletişim kurmak adına muhabbet etmeli ve birbirlerine karşı merhametli davranmalıdırlar.

sevgi, aileyi bir araya getiren ve bir arada tutan sebeplerdendir. Bireylerin birbirlerinin hak ve hukukuna riayet etmesi, birbirlerini dikkate alması önemsemesi ve değer vermesi gerekir. Ayrıca bireyler sevgi saygı çerçevesinde güzel bir uslüp ile birbirlerine hitap etmelidir.

»» PAYLAŞMAK Paylaşmak, aile hayatında önemli bir değerdir. Eşler birbirleriyle birçok şeyini paylaşır, bunu da birbirlerini dinleyerek yaparlar. Dinlemek sağlıklı iletişimin ilk şartıdır. Evlilerin birbirlerini dinlemesi karşısındakine değer verdiğini gösterir. Dinlenilmek kişinin kendisini ifade etmesini ve böylece rahatlamasını sağlar.

“Kaynaşmanız için size kendi içinizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet meydana getirmesi, onun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rum suresi, 21.ayet)

Kişi sevdiğine değer verir ve sevdiğine yakın olmayı arzu eder. Kainatta canlı cansız herşeyin sevgiye ihtiyacı vardır. Eşler birbirlerine sevgi ve ilgi göstermedikleri takdirde huzursuzluklar başgösterir, yuvanın temelleri sarsılmaya başlar. Bunun sonucu olarak, bireylerde merhamet duygusu körelir ve yıpranırlar.

Sevgi, kişiyi güzelleştirir. Sevgiyle bakılan herşey daha da kıymetlenir ve değerlenir. Huzur ve sukünet ancak sevgi sağlanabilir. Ailenin en temel bağı sevgidir. Bu bağ aile için başlangıç noktasıdır. Sevgi, eşler arasında inanılmaz güç ve güven kaynağı oluşturur ve çiftlerin huzurlu olmalarını sağlar. Kişi sevdiğinde sürekli iyiyi ve güzeli arar ve daima uzlaşma içerisinde olur. Eşler birbirlerinin farkedilmesini isterler. Seven insan, karşısındakini yargılamaz, anlamaya çalışır ve anladıkça sevgisi artar. Evlilikte en kıymetli şey eşler arasında muhabbettir.

»» KARŞILIKLI SAYGI VE SEVGİ Eşlerin birbirine karşı saygı içerisinde olması oldukça önemlidir. Kadının eşine karşı saygı duyması ne kadar önemliyse erkeğin de hanımına sevgisi o kadar önemlidir. Erkeğin hanımına karşı şefkatli olması, merhamet duyması, koruyup kollaması ve hanım için âdeta sığınılacak bir liman olması gerekir. Aile hayatında karşılıklı saygı ve sevgi olduktan sonra aşılamıyacak sorun yoktur. Saygı ve

Sağlıklı iletişim kurmuş olan eşler daima birbirlerine uyum sağlarlar ve birbirlerine güvenirler. Eşler zamanlarını, sevgilerini, şefkatlerini, düşüncelerini, kararlarını, ideallerini, sevinçlerini, üzüntülerini birbirleriyle paylaşırlar. Anne- babalar bütün güzel duygu ve düşüncelerini önce birbirleriyle sonra çocuklarıyla paylaşırlar. Karşılıklı dinleyerek istişare ederler.

»» İFFETİN KORUNMASI İffetin korunması insanı insan yapan değerlerden biridir. Ailede erkek ve kadın bu değerleri koruma konusunda duyarlı davranmalıdır. Aksi takdirde ailenin temeli sarsılmaya başlar.

»» SORUMLULUK BİLİNCİ Ailede sorumluluk bilincine sahip olmak son derece önemlidir. Çiftler birbirlerine karşı sorumluluklarını bildiği zaman, görev dağılımı yapılır ve yük hafifletilmiş olur. Eşler karşılık beklemeden yaparlar, çünkü karşılığını Allah’ın vereceğini bilirler.

»» SADAKAT VE VEFA Eşlerin birbirlerine sadakati ve vefası, ailede gözetilmesi gereken değerlerdendir. Sadakat ve vefa duygusu birbirlerine olan güvenin temel kaynağıdır.

»» SAMİMİYET VE İYİ NİYET Evlenecek kişiler aile kurarken samimi ve iyi niyetle geçinmeyi amaçlar. Bireyler iyi ve kötü günde beraber olma düşüncesiyle yola çıkar ve bu sebeple Ailede kişilerin birbirleriyle geçinmesi kolaylaşır. Ailede esas olan sürekliliktir. Bu nedenle “Hele bir deneyelim olursa olur, olmazsa olmaz” düşüncesi ile evlenmek yanlıştır. Mutlu, huzurlu ve Allah’ın razı olacağı bir yuva ve daim bir evlilik niyetiyle başlayan evlilikler kalıcı olacak en ufak bir rüzgarda dağılıp gitmeyecektir.

Ön Yargı Tutsaklığı Öğrenmelerimizin niteliğine göre zihnimizde bir algı çerçevesi diyebileceğimiz kalıplar/şemalar oluşuyor. Dışarıdan gelen enformasyonlar, zihnimizdeki bu kalıplar aracılığı ile anlamlandırılıyor, tutum ve davranışlar buna göre belirleniyor. Birey, analitik ve eleştirel düşünme ürünü anlamlı öğrenmelerle zihindeki şemayı iyi sistemleştirip geliştirdiği oranda doğru anlama ve davranma yolunda ilerliyor. Verilerin anlamlandırılması, her bireyde farklı zihinsel kalıplarla gerçekleştirildiğinden, aynı şey hakkında farklı anlamlar, hatta karşıt algılar oluşturulabiliyor. Birey, algı çerçevesini (şemayı) geliştiremeyince bu mekanizma bilinçsiz olarak işliyor. Böyle biri, genelde kestirmeden kalıp ön yargılar oluşturup onların esiri olabiliyor. Ön yargılar, bireyin olgu ve olayları anlamasına ket vuran faktörlerdendir. Ön yargıların güdümündeki birey, olay ve olguları tartarak, bilerek rasyonel kararlar veremez. O artık, bir anlamda aklı devre dışı bırakmıştır. Mesela, sözün ne olduğundan ziyade, kime ait olduğuna bakar. Falancı, şucu, bucu, şuralı, buralı… diye kolayca yaftalar oluşturur ve rahat genellemeler yapar. Karşılaştığı fikrin veya davranışın doğruluğunu sorgulayamaz, ön yargılarına göre ilgili-ilgisiz değerlendirmeler yapar.

Ön yargıların güdümündeki birey, olay ve olguları tartarak, bilerek rasyonel kararlar veremez. O artık, bir anlamda aklı devre dışı bırakmıştır. Komünist Rusya’sında hapishanede tutukluluk sebebi sorulan kişinin cevabı şudur: “Bilmiyorum. Ben su tesisatçısıyım. Beni bir resmî dairenin tesisatını tamire götürdüler. Bütün sistem değişmeli, dedim. Buraya tıktılar.” Kompozisyon sınavında hoca, Ziya Paşa’nın, İslam’la ilgili bir beytinin açıklanmasını istemiş. Ziya Gökalp’a olumsuz ön yargıları olan öğrenci, Ziya Paşa’yı, Gökalp zannederek daha ilk satırda “Bu Ziya Gökalp denilen adam var ya, her ne kadar böyle diyorsa da …..” diyerek bir hakaretnâme yazmış.1 Gökalp hakkındaki ön yargıları olumlu olsaydı övgünâme yazardı. Osmanlı tarihi diye övgünâme veya yerginâme yazanlar da aynı. Analitik düşünemeyen, farklı öğrenmelere kapalı olan kişi, zihin kalıplarını kolay değiştiremez, gelişemez. Kur’an’ın deyişiyle, “Aklını kullanmadığı için hep başına dert açar.” (Yûnus suresi, 10: 100). Ön yargılarını kumanda edenler, onu istedikleri gibi yönlendirirler. Onun için, aklı kullanmamak (Bakara suresi, 2:44), tartmadan karar vermek (Hucurât suresi, 49: 6), birilerine körü körüne uymak Müslüman’a yakıştırılmıyor (Mâide suresi, 5: 194. ) . “Sözü dinleyip en güzeline uyan kullarımı müjdele! İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, asıl akıl sahipleridirler.” (Zümer suresi, 39:18) Eleştirel düşünme yeteneğini geliştirmeden, sözü dinleyip en güzelini tercih etmek, ona uymak mümkün mü? 1 Celal Kırca, Bir Nesle Mensubiyetin Hikâyesi, s.282-283.


HAYAT

7 Şubat 2020

22

Nafileler nafile değil,

Hadis Günlüğü Prof. Dr. Zekeriya Güler hadis@camiahaber.com

Şakalaşma İbn Abbâs’tan (r.a) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“(Din) kardeşinle yersiz münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona verdiğin sözden cayma!” 1 Hadisin tercümesinde geçen “yersiz münakaşa” tabiri, orijinal metnindeki “mirâ’, mümârât” kelimesine tekabül eder. Çünkü mirâ kelimesinde, itikâdî, amelî veya ictimâî-ahlâkî bahislerde inat ve ısrarla haksız olarak sürdürülmek istenen münakaşa/ münazara ve çekişme/ niza manası mevcuttur. Hadis metninde geçen mizah ise şakalaşmak, şaka, latife, eğlence manasına gelir. Meydana gelen sosyal ve siyasi gelişmelerin komik ve gülünç taraflarını ortaya koymayı hedefleyen sanat türü de mizah adını alır. Resûl-i Ekrem’in Medine’de Ebû’d-Derdâ ile kardeşlik bağı (muâhât) kurduğu ve Yezîd b. Muâviye kumandasında gerçekleştirilen İstanbul seferine iştirak eden Avf b. Mâlik (v. 73/692), latife yapmayı seven bir sahâbîdir. Bizzat kendisi anlatıyor: Tebük Gazvesi’nde Resûlullah (s.a.v.)’i küçük deri çadırında ziyaret ettim. O’na selam verdim, selamımı aldı ve: -Gir, buyurdu. Ben (çadırın küçük olmasından ötürü): -Bütün vücudumla mı gireyim, yâ Resûlallah? diye sordum: O’da: -Bütün vücudunla gir, buyurdu. Bunun üzerine ben de içeri girdim.2 Latifelerin kıymeti latif olmasıyla ölçülür. Aslı olmayan komik ve yalan sözlerle, vakarı yok eden yüz kızartıcı konuşmalarla veya müstehcen fıkralarla muhatapları dinlendirme veya eğlendirme düşüncesi, İslam ahlakıyla bağdaşamaz. Yaşlı bir kadın Peygamber’in (s.a.v.) yanına gelerek, “Yâ Resûlallâh! Beni cennete koyması için Allah’a dua et.” dedi. Peygamber (s.a.v.) ona “Yaşlı kadın cennete giremez” deyince, (latifeyi fark edemeyen) kadın üzülüp ağladı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), “Ona haber verin, yaşlı olarak cennete girmez. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Şüphesiz biz onları yepyeni bir hayatta tekrar var etmiş olacağız ve onları sevgi dolu, uyumlu bakire eşler olarak yaratacağız.”3 Resûl-i Ekrem’in ve ashâb-ı kirâmın yukarıdaki söz, hareket ve davranışları, meşru ve makul çerçevede yapılan ölçülü şakalaşmaların mümkün olduğunu gösterir. Ne var ki, latifelerin kıymeti latif olmasıyla ölçülür. Aslı olmayan komik ve yalan sözlerle, vakarı yok eden yüz kızartıcı konuşmalarla veya müstehcen fıkralarla muhatapları dinlendirme veya eğlendirme düşüncesi, İslam ahlakıyla bağdaşamaz, bağdaşmamaktadır. Çünkü sınırı aşan ve aşırıya kaçan mizah anlayışı kahkaha ile çok gülmeyi beraberinde getirir. Çok gülmek ise insanın gönül dünyasını zayıflattığı gibi, vakarını da yok eder.

Allah’ın sevdiği ameldir!

P

eygamber Efendimiz(s.a.v.)’in ibadetini tetkik ettiğimiz zaman, onun hem farzlara hem de nafilelere önem verdiğini görürüz. Hz. Peygamber tabii ki farzlara daha çok değer verirdi. Ama nafileleri de yerine getirirdi. Nafilelere değer vermeseydi, mesela namazların evvelinde ve sonrasında sünnet namazlar dediğimiz namazları; bize nafile, kendisine farz olan gece namazını, işrâk namazını, kuşluk namazını, evvâbîn namazını, öğlenin farzından sonraki iki rekâtı, bazen dört rekât olarak kıldığı namazı, abdest namazını, tahiyyetü’l-mescid namazı gibi nafile namazları kılar mıydı? Farz orucun dışında, pazartesi ve perşembe; ayın evvelinde, ortasında ve sonunda; şaban ayının neredeyse tamamını oruçlu geçirir miydi? İnfakta fazla fazla verir miydi? Zikir konusunda en fazla zikreden olur muydu? ALLAH TEÂLÂ’NIN SEVGISINI KAZANMANIN YOLU

Bir hadîs-i kudsîde Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Her kim bir velime düşmanlık ederse, ben de ona harp ilan ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilave olarak işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (sanki) Ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, mutlaka onu korurum.” (Buhârî, Rikâk, 38) Şu da bir kaidedir ki ibadetlerin sevap derecesi, ibadetlerin sıkıntılarına katlanma derecesine, kalplerdeki ihlas ve sünnete uygunluk derecesine göredir.

FARZA ILAVE EDILEN NAFILE

Bu hadise göre farzlar Allah Teâlâ’ya en sevimlidir ve kulu Allah’a en yaklaştırıcı amellerdir. Ama, farzlara ilave olarak yapılan nafile ibadetler yapıldıkça Allah bu nafile için de “Ben onu severim.” buyurur. Bu nafile ilaveleri bütün farzlar için düşünebiliriz. Ayrıca Allah, farza

ilave edilen nafileyi sevdiğini, sevince de kulun bütün organlarında razı olduğu amelleri tecelli ettireceğini; kul ne istese mutlaka vereceğini ve kendisine sığınınca da onu mutlaka koruyacağını ifade buyurmaktadır. Burada vaat edilenler, sadece namazlardaki nafileler değil, bütün ibadetlerdeki nafilelerdir. Şu da bir gerçektir ki, imandan sonra ilk farz olan amel namazdır. Elbette namazların nafileleri de diğer nafilelerden önce gelir. Şu da bir kaidedir ki ibadetlerin sevap derecesi, ibadetlerin sıkıntılarına katlanma derecesine, kalplerdeki ihlas ve sünnete uygunluk derecesine göredir. Kulum bana (farzlara ilave olarak işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (sanki) Ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, mutlaka onu korurum.” (Buhârî, Rikâk, 38)

NAMAZ, ILLE DE NAMAZ! Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, aziz ve celil olan Rabbi: ‘Kulumun nafile namazları var mı, bakınız?’ der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” (Nesâî, Salat, 9) Bu hadîs-i şeriften şunu anlamış oluyoruz: Ahirette, namaz, oruç, zekât ve hac gibi nafile olan ibadetler, farzlar gibi iş görecektir. Nafile olan ibadetlerimiz noksan kalan farz olan ibadetlerin yerine konulacaktır. Öyleyse nafile deyip geçmeyelim. Namazlardaki nafileler ise çok daha önemlidir.

Helal Kesim Sağlıklı Besin Herkes Yesin

(Hadisin açıklamasına gelecek sayımızda devam edeceğiz.) 1.

Tirmizî, Birr, 58. Tirmizî, hadisin isnâdının hasen-garîb (ferd) olduğunu söyler.

2.

Ebû Dâvud, Edeb, 84.

3.

Tirmizî, eş-Şemâil el-Muhammediyye, s. 117-118;

Selam Food GmbH | Heinrich-Lübke-Str. 1 | 50374 Erftstadt | T. +49 2235 986 40 |

/ selamfood


HAYAT

7 Şubat 2020

23

FÂRÂBÎ ÇAĞDAŞ MÜSLÜMAN

İÇİN NE İFADE EDER? Kelamcı da filozof da aynı naslara inanmış ve özümsemiştir. Kelamcı inandığı nasları anarak ve oradan hareket ederek uslamlamaya ve uslanmaya çalışırken, filozof, nasları alır fakat anmadan akletmelerde bulunur. Aralarındaki fark esasta ve dinde değil, yöntemde ve dildedir.

Tefsir Köşesi Prof. Dr. Saffet Köse tefsir@camiahaber.org

İslami Yaşantıda Model Olan Öncüler

ILHAN BILGÜ Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe Ve Din Bilimleri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Aydın ile ünlü İslam filozofu Fârâbî’nin neden okunup anlaşılması gerektiği üzerine konuştuk.

“Öncü kuşak Muhacirler ve Ensar ile güzellikle onların izinden gidenler var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kazançtır.” (Tevbe suresi, 9:100).

Hocam hemen konuya girelim. Önümüzde 500 yıldan fazladır okumaya çalıştığımız bir Fârâbî var. Fârâbî’yi neden okuyup anlamalıyız?

Kur’ân-ı Kerîm, bazı olumsuz kişiliklere işaret ederek onlardan ders çıkarılmasını isterken örnek alınmak üzere Peygamberler ile bazı erdemleri temsil eden sahabe (msl. Âl-i İmrân suresi, 3: 110, 172, 173), bunlar içinde Ensar ve Muhacirler (Tevbe suresi, 9:100) gibi müstesna şahısları, âlimleri (Fâtır suresi, 35:28), ebrar (Mutaffifîn suresi, 83:16-22) olarak tasvir edilen iyi şahısları ve onların izinden gidenleri över (Tevbe suresi, 9:100), onlar gibi hayırda yarışmayı (Bakara suresi, 2:148; Âl-i İmrân suresi, 3:114) hedef gösterir.

Fârâbî’yi okumak bütün insanlık için anlam ifade etmekle birlikte özellikle Avrupa’da ve benzer yerlerde yaşayan Müslümanlar için çok daha fazla önem arz etmektedir. Hele de İslam’ın evrenselliğine inanan, onu savunan ve onun mesajından diğer insanların da haberinin olmasını önemseyen Müslümanların Fârâbî’yi anlamaları onlara çok ciddi imkânlar sağlayacaktır. Zira felsefi düşünüş bir yöntem olarak bir konuyu ve bir iddiayı bütün insanlarla konuşabilme ve tartışabilme imkânı vermektedir. Bütün zaman ve mekânların düşünsel tecrübesini kapsamayan, mantıkî tutarlılığı olmayan, salt öznel ve kendine göre kalan, akıl zemininden hareket etmeyen, düşüncenin farklı anlarındaki parçaları ahenkli bir bütün arz etmeyen ve birbiriyle çelişen konuşmalar ve yazılar, sıkı cemaatlerin grup içi ihtiyaçlarına cevap olsa da, en yakındaki ötekini dahi tatmin etmeyecektir. Felsefi düşünüş bir yöntem olarak bir konuyu ve bir iddiayı bütün insanlarla konuşabilme ve tartışabilme imkânı vermektedir.

Ayrıca Fârâbî’yi okumak özgüven sağlayacak olması nedeniyle Müslümanların özgürleşmesi için de gereklidir. Bu gün Fuat Sezgin’i tanımak Batı’daki bir genç için ne anlam ifade ediyorsa, “Batı Ortaçağ Aydınlanması”nda Fârâbî’nin ne derece büyük bir etkiye sahip olduğunu görmek de gençleri kompleksten kurtaracak vesilelerden birisidir. Var kılınanların, dış duyularla algılananlar ve akılla algılananlar olarak ayırıp birincisinin zararlıları, orta hallileri ve faydalıları olduğu gibi ikincisinin de zararlıları ve faydalıları olduğunu bütün dünya insanlarıyla konuşmak mümkündür. Felsefenin yöntemi ve dili bu imkânı vermektedir. Bu imkân elde edildiğinde şahadet âleminden ve gayb âleminden konuşmanın, hatta gayb âleminin altında melekler âlemi gibi sırf iyi ve hayır olan, şeytanlar gibi salt kötü olan hatta bunların arasında cinler gibi bazen zararlı olabilen varlıkların konuşulmasının bir zemini elde edilmiş olur. Bu durumda, Fârâbî felsefesi bir dindar için ne anlam ifade etmektedir?

Normal bir Müslüman’ın Fârâbî okuması gereksiz hatta zararlıdır, denebilir. Televizyonlardaki felsefi ve kelami içerikli tartışmaların küçük bir kesimin sadrına şifa olan fakat geneli zehirleyen programlar oldukları doğrudur. Fakat bir iddiası ve bir sancısı olan, üniversitede eğitim gören, İslam’ı Avrupa’da konuşmayı isteyen, bu arada bunu ötekinin dinini, inançlarını örselemeden yapmayı önemseyen bir Müslüman’ın, en büyük İslam filozofu olarak Fârâbî’nin yöntemini ve dilini edinmesi

Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe Ve Din Bilimleri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Aydın

sağlam yollardan birisidir. Tanrıya ve bu arada nübüvvete ve ahirete inanmayan ile ancak onun akılsal düzleminden, algılayış biçiminden hareket etmek yani aklının miktarınca konuşmak ve böylece kendini ikna ederek kendi ihtiyarıyla Allah’ın varlığına yükseltmek gerekir. Değilse frekanslar tutmayacak, konuşma diyalogdan monologa dönecektir. Müslüman Müslümanla konuşurken dininin naslarından ve kavramlarından hareket eden bir dil kullanabilir hatta bu gereklidir. Cami cemaatine başka dille de konuşulmaz. Fakat ötekiyle konuşmak hele de ona saygı önemseniyorsa kendi dinini ona dayatmış olan bir yöntemi ve dili kullanmamak gerektiği önem arz edecektir. Peygamberlik, peygamberin ahlaki güzelliklerinden ve mucizelerinden hareketle de anlatılabilir, insani gerçekliğin aşamalı akıl yapısına dayandırılarak da anlatılabilir. Birincisi Müslüman’ın Müslümanla konuşmasında etkili bir yöntem iken ikincisi ötekiyle konuşmada daha etkilidir denilebilir. Din tamamlanmış iken felsefeye ihtiyaç olabilir mi? Veya felsefenin bir Müslüman’a verebileceği şey nedir?

Felsefe yüksek düzeyde bir insani eylem ve beşerî yorumlamadır. İslam ise İlahî kelam olarak Allah tarafından bir indirmedir. Hiçbir tevil ve yorumlama hangi filozoftan ve ekolden gelirse gelsin asla tenzilin/vahyin yerini alamaz ve onu değiştiremez. Bu ikisinin mukayesesi çok yanlış ve farklı bir kıyaslama olacaktır. Felsefi olan dinî olana rakip değildir. Din kendi-

Fârâbî, “Din, ilk başkanın (peygamber) yönlendirdiği ve belirlediği ârâ (akaid), efâl (ibadât/tâat) ve akvâl (ezkâr) ile mevcut cemaatı millet kılar” der. Bunun anlamı, din olmadan millet olmaz, demektir. Millet, dinin peygamber öncülüğünde, felsefi bilgi vasıtasıyla insani kılınması, dinî olana felsefi olan nüfuz etmekle erdemli bir toplumun inşası anlamınadır. Bu anlama ve tanımlamanın, bütün halk kitlelerinde anlam ifade etmeyeceği ve faydalı olmayacağı doğru olsa da bütün zaman ve mekânlarda bütün toplulukların âkil kişilerini besleye-

liğinden insani alana müdahil olmaz, durup dururken konuşmaz. Onun üzerinde ve onun naslarından hareketle konuşacak olanlar insanlardır. Böyle olunca filozofların hepsinin ittifakla ortaya koyacakları bir iddia ve görüş, şer’î olanın bir harfini dahi değiştirmez. Bu aynen en büyük maddî darbenin bile manevî varlığa, örneğin Azrail’e isabet ve tesir etmeyeceği gibi bir şeydir. İlahî olanı ancak Allah’ın kendisi değiştirebilir ve tamamlar. Filozofların yaptıkları bu tam ve mükemmel olan İlahî naslara ilaveler, çıkarmalar ve tamamlamalar yapmak değil, bunları özümsemiş bir gönülle hayatı anlamak, yorumlamak ve anlamlandırmaktır. Kelamcı da filozof da aynı naslara inanmış ve özümsemiştir. Kelamcı inandığı nasları anarak ve oradan hareket ederek uslamlamaya ve uslanmaya çalışırken, filozof, nasları alır fakat anmadan akletmelerde bulunur. Aralarındaki fark esasta ve dinde değil, yöntemde ve dildedir. Bu gün Müslümanların en fazla ihtiyaç duyduğu şey farklı din değil, farklı yöntem ve farklı dildir. Çünkü insanlar, onların anlayışları, kültürleri dinleri çok çeşitlidir ve insanların akıl yapılarına göre konuşmak hikmettendir. Fakat bu gün bu dinî ifade bu hâliyle sadece bu kitaba iman etmiş insanlar için önem arz eder ve çekici gelir. Bunun akılsal temelini teşkil eden “erdem ve mutluluğun ebedilik ilişkisi” her entelektüel ile konuşulabilir. Bu temel olmadan zaten cennet ve içindekilerin bir anlamı olmayacağı gibi fakirler ve yetimler de en fazla taşınması gereken bir yük, namaz ve oruç atılması gereken anlamsız fiiller olarak görülürler.

cek bir düşünsel gıdadır. Örneğin, “ahlakî erdemler insan ruhunu sonsuz mutluluğa erdirir”, felsefi ifadesi, eğer yoksula yardımcı olur, yetimin başını okşar, başkasının malına göz dikmezsen, namazı kılar zekâtı verirsen, altlarından ırmaklar akan; yeşil çayırların, soğuk suların, serin gölgelerin ve içinde her türlü meyvenin, sebzenin, içeceklerin bulunduğu… cennetlere girersin, Hz. Muhammed’in yanında ve yakınında olursun”, şeklinde ifade edilecek olursa daha çok kişi anlayacak ve daha çok olumlu etki bırakacaktır.

Endülüs ulemasından Şâtıbî (ö.790/1388) insanların bağlılıkları ve aidiyetleri konusunda şöyle bir analiz yapar: Şayet toplumda örnek alınması gereken bir kimse var da insanlardan bazısı ona uymuyorlarsa bu mutlaka bir başkasını örnek almalarından dolayıdır.

“İnsanlar arasında saygınlığı bulunan kimselerin davranışlarının örnek alınması insan fıtratına yerleştirilmiş bir sırdır. İnsanların bu gerçeklikten koparılmaları hiçbir şekilde ve hiçbir durumda mümkün değildir. Özellikle alışkanlığa dönüşmesi, sürekli tekrarlanması ve örnek alınan kişiye karşı bir muhabbet ve sempati beslenmesi durumunda bu imkânsızdır. Şayet toplumda örnek alınması gereken bir kimse var da insanlardan bazısı ona uymuyorlarsa bu mutlaka bir başkasını örnek almalarından dolayıdır. Mesela tevhid inancına davet ettiği müşrikler atalarına uyduklarını söyleyip reddettiklerinde, Hz. Peygamber bağlanma olgusunu anormal bulmadı ama bu bağın hatası sebebiyle onları en büyük ataları İbrahim’in yoluna uymaya davet etti.” Bugün İslam toplumuna yön veren ve bu davanın yükünü çeken ulema ve kanaat önderleri dışarıdan birisiymiş gibi linç görüntüsüyle değersizleştirilmek istenmektedir. Buna karşı Müslümanlar, kendi aidiyetlerinden kopup boşluğa düşmekten, sonra da gereksiz tartışma konularıyla meşgul olmaktan kurtulmalı kendi kültürel miraslarının öncülük edenlerin yolunu takip etmelidir. Hz. Peygamber dışındaki insanların masumiyeti yoktur. Ancak hatalar iyi niyetle ve içeriden bir bakışla düzeltilebildiğinde katkı olur. Unutulmamalıdır ki söz, yerinde, zamanında ve kıvamında olursa anlamlıdır.

En doğrusunu Allah bilir.


HAYAT BIR AYET

7 Şubat 2020

(İyi kimseler, yedirdikleri kimselere şöyle derler:) “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.” (İNSAN SÛRESI, 76:9)

FIKIH KÖŞESİ KÖŞESİ FIKIH M. Hulusi Ünye

m.unye@igmg.org

BIR HADIS

“Her kim, kendisine yapılan bir iyilik sebebiyle, bu iyiliği yapana karşı: ‘Allah sana hayırlı mükâfaat versin!’ derse teşekkürün en güzelimi yapmış olur. “ (TIRMIZÎ, BIRR 86, H. NO: 2036)

NAMAZLARDA SESLİ

VE SESSİZ OKUMANIN HİKMETİ

Farklı şekilde namaz kılmanın delilleri nelerdir? Namazın farklı kılınışına dair uygulamalar az da olsa vahyin inmeye devam ettiği dönemde sahabe arasında da vardı. Ebû Said el-Hudrî (r.a.) anlatıyor: “İki kişi bir sefere çıktı. Yanlarında su yoktu. Toprakla teyemmüm yaparak namazı kıldılar. Vakit içerisinde su buldular. Onlardan bir tanesi bu su ile abdest aldı ve namazı iade etti. Diğeri namazını iade etmedi. Sonra Resûlullah (s.a.v.)’e geldiler durumu anlattılar. Namazı iade etmeyene ‘Sen sünnete uygun hareket ettin ve namazın geçerlidir.’ dedi. Diğerine de ‘Senin mükafatın iki kat olmuştur.’ buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Kitabu’t Taharet, 1/92, s. 338) Bir hadîs-i şerif de böyledir: “Hicretin 8. senesinde meydana gelen Zatu’s Selasil Gazası’na gönderilmiş idim. Şiddetli soğuk bir gece idi ve ihtilam oldum. Gusledecek olursam hastalanarak helak olmaktan korktum, teyemmüm aldım ve arkadaşlarıma sabah namazını kıldırdım. Resûlullah (s.a.v.)’e dönünce durumu anlattılar. Resûlullah (s.a.v.): “Ya Amr! Cünüp olduğun hâlde arkadaşlarına namaz mı kıldırdın?” buyurdu. Ben Allah’ın “Birbirinizin canına kıymayın. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.” (Nisâ suresi, 4:29) ayetini hatırladım, teyemmüm aldım ve namazı kıldırdım, dedim. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) kahkahayla güldü, başka da bir şey söylemedi.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, 13/507, H. No: 17739) Farklılıklar temel İslami meselelerde değil, uygulamadaki kimi detaylarda ortaya çıkmıştır. Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın vefatından sonra fıkhî ihtilafların sebebleri nelerdir? İhtilafların temelde üç tane sebebi vardır: 1. Müçtehitlerin aklî yönden farklılıkları. Bunun altında şu hususlar öneçıkmaktadır: Müçtehitlerin nasları anlama ve naslardan muradın ne olduğu, nassın bulunmadığı hususlarda hüküm çıkarmadaki ihtilaflar. Farklı anlamlara gelebilen naslardan tercih edileceklerdeki ihtilaflar ile birlikte usul kaidelerindeki ihtilaflar. 2. Sünen (Hadis) kitaplarındaki rivayetler: Hadisin sübutunda şüphe bulunması veya hadisin müçtehide ulaşmamış veya hadisin unutulmuş olması. 3. Nasların ifade ettiği kelime anlamlarının farklı oluşu: Bir kelimenin birçok ortak manasının olmasının yanı sıra kelimenin hem hakikat hem de mecaz anlamlar arasında dolaşması. Kıraat (okunuş) farklılıklarının olması. Bu farklılıklar temel İslami meselelerde değil, uygulamadaki kimi detaylarda ortaya çıkmıştır.

24

HULUSI ÜNYE

N

amazları kılarken okunan Fâtiha suresi ve devamında okunan Kur’an sure ve ayetlerinin açık veya gizli okunmasının pek çok hikmeti vardır. Hangi namaz ve hangi rekâtta nasıl okunacağı Peygamber Efendimiz (a.s.)’dan öğrenilmiş sahabe de öylece devam etmiştir. İsrâ suresinin 110. ayetinde “Namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma, ikisi ortasında bir yol tut.” buyurulmaktadır. Rivayete göre, Peygamber Efendimiz (a.s.) sahabeye İslam’ın ilk devirlerinde namaz kıldırırken yüksek sesle Kur’an okuyordu. Müşrikler de okunan ayetleri işitiyor ve okunan ayetleri işitmemek veya başkalarının dinlemesine fırsat vermemek için, ıslık çalıyorlar, el çırpıyorlar, yüksek sesle boş lakırdılar yapıyorlardı.

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer örnekliği Hz. Ebû Bekir (r.a.) namazı sessiz kıraatle kılıyor ve kıldırıyordu. Soranlara da “Ben Allah’a münacaat ediyorum (yalvarıyorum) O da benim ihtiyacımı zaten biliyor.” diyordu. Hz. Ömer (r.a.) efendimiz ise yüksek sesle kıraat yaparak namaz kılıyor, soranlara da “Ben şeytanları kovalıyorum, puta tapanları ikaz ediyorum.” diyordu. Bu ayet inince Efendimiz (a.s.), Hz. Ebû Bekir (r.a.)’a “sesini biraz yükselt”; Hz. Ömer (r.a.) da “sen de sesini biraz kıs” buyurdu. Peygamber Efendimiz (a.s.) ise “ikisi ortasında bir yol tut”emrinden hareketle gece namazlarında arkasındaki cemaat işitecek şekilde açıktan okuyor; gündüz namazlarında ise, içinden sessiz bir şekilde okuyarak namazları kıldırıyordu. Medine-i Münevvere’de müşriklerin rahatsızlık vermeleri gibi bir problem olmamasına rağmen Mekke’de kılınan namaz şekli aynı ile muhafaza edildi. Ancak gündüz kılınan cuma ve bayram namazlarında yapılan açık kıraat şekli istisna edildi. Namaz ibadeti, iman ettikten sonra ilk eda edilecek bir farz ve kulluk görevidir. Bu görev günün muhtelif saatlerine serpiştirilmiş ve bir bakıma her vakitte Allah’ın lutfettiği nimetlere şükredilmesi kula tenbih edilmiştir. Gündüz vakitlerinde etrafına bakan insan, bu âlemde her şeyin Allah’ı zikrettiğine ve O’na kullukta yarıştığına şahit olur.

Peygamber Efendimiz (a.s.) da namazları eda etme noktasında kendisine uyulmasını şu sözüyle emretmiştir: “Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öylece kılınız.” (Darimi, Sünen, Salat, 42.) Namazları kılarken okunan Fâtiha suresi ve devamında okunan Kur’an sure ve ayetlerinin açık veya gizli okunmasının pek çok hikmeti vardır.

Rabbimiz (c.c.), “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur;” (İsrâ suresi, 17:44.) buyurur. Bu hâli gören insan kendi kulluğundaki noksanlığı görür ve gündüz vakitlerde kıldığı namazlarında sessiz okur.

Gece Namazları Gece vakti olunca insan düşünür ve herbir şeyin istirahata meyletmiş olduğunu ve herşeyin sessizliğe gömüldüğüne şahit olur. İşte bu sükunet ortamını ibadet neşvesiyle şenlendirmek ve bulunduğu yeri Allah’ı zikretme meclisine dönüştürmek için Kur’an’ı ilk iki rekâtta sesli okumaya başlar. Bu da ortama hakikaten yakışır. Sessiz kıraat yapılan son rekâtlarda ilk iki rekâttaki coşku ve neşve hâli, bu defa yine kul olarak insanın âciz, fakir, muhtaç ve noksan hâlini görmeye evrilir. Artık sesini indirmiş, Allah’ın huzurunda bulunmanın coşkunluğunun yerine aciz bir kul olmanın ezikliğini hisseder olmuştur. Heybet-i İlahî’ye kapılmış; korku ve haşyet kendisini sarmalamıştır. Biz bu gün genel manada bu incelikleri kıldığımız namazlarımızda belki hissedemiyor olabiliriz. Ama ashâb-ı kirâmın, tabiin neslinin ve her zaman var olan salih, ehl-i takva ve ihlas ehli insanların kılmış olduğu namazlarıyla alakalı menkıbelerinde görmekteyiz. Kur’an ayetlerinde bunlara işaret edilerek şöyle buyurulmuştur: “Şüphesiz, gece kalkışı daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir. Çünkü gündüz, seni uzun uzun alıkoyacak işler vardır.” (Müzzemmil suresi, 73:6-7.) İfade etmeye çalıştığımız bu hususlar namazın hikmetlerinden bazılarıdır. Aslında hikmetler yapılan ibadetlerin şart ve sebeplerinden değildir. Çünkü biz bir ibadeti yaparken, o ibadeti bize emreden Allah’a kulluk, tebliğ ve tatbik eden Allah Resulü (a.s.)’ın uyarılarına göre hareket ederiz. Çünkü Rabbimiz (c.c.), “Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Resulullah (Allah’ın Elçisi) en güzel örnektir.” (Ahzâb suresi, 33:21.) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (a.s.) da namazları eda etme noktasında kendisine uyulmasını şu sözüyle emretmiştir: “Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öylece kılınız.” (Darimi, Sünen, Salat, 42.) Allah bütün ibadet ve taatlerimizi noksansız kabul etsin inşaallah.


KÜLTÜR & SANAT

7 Şubat 2020

Ölmeyen Ölüleri Öldürmek yasak!

ILHAN BILGÜ

C

adılardan, vampirlerden, zombilerden ya da gülyabani veya karagonculuslardan korkar mısınız? Sizi bilemem ama ben korkmam. Çünkü böyle bir şey olduğuna ve olacağına inanmam. Lakin, binlerce yıl bu tür şeyler insanları meşgul etmiş, korkutmuş. Konu zaman zaman devlet meselesi hâline gelmiş ve buna göre önlemler de alınmış. Şimdi size bu konuda hem Viyana hem de İstanbul’da resmî yayınlara girmiş iki hikâyeden bahsetmek isterim. Baştan söyleyeyim, iki resmî gazetede yer alsa da bu bana hâlâ inandırıcı gelmiyor. Baştan bilinsin diye söylüyorum, benim kendi inancımı ispat edecek kadar da bilgim yok!

Esrarengiz ölümler

durum doktor raporu ile ispat edilmiştir. Hem de oluşturulan bir heyet olayı incelemiş, mezar açılıp bakılmış ve ölü Petar Plagojević mezarda bile canlı gibi ölü imiş. Bu da ne demeyin, ben bilmiyorum. Hatta saçları ve tırnakları büyümüş ve gözlerinden kan akıyor muş. Fakat, doktor ölmüş olan bu canlı ölü Petar’ın gerçekten ölebilmesi için önce kalbine bir kazık çakmış, sonra da kafasını ve bacakları ile kollarını kesip, tam öldürmüş. O da yetmemiş, bu parçalı ölünün cesedini yakarak tam olarak tekrar öldürmüş. Bu rapor Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun resmî gazetesinde yayınlanınca Batı dünyasını almış bir telaş. Öyle ki, İmparatoriçe Maria Theresa 21 Mart 1755 tarihinde saray doktoru Gerard van Swieten’ın da yardımı ile, mezarlıklardan ölülerin çıkarılarak yeniden öldürülmesini yasaklamak zorunda kalır. Ama ok yaydan çıkmıştır bir kere, artık ölmüş ölüler bayram yapmaktadır.

“...Nikola bu sefer cesetler yakılsın deyince, Şer’an izin verildi ve cesetler hemen oracıkta yakıldı. Böylelikle çok şükür kasabamız cadı belasından kurtulmuş oldu...”

Amma olay şu: Bir köyde, esrarengiz ölümler yaşandığı ileri sürülür. Olayın araştırılması için özel görevliler olay yerine intikal ettirilip araştırılması istenir. Gelecek olan raporlarda, “Böyle bir şey yoktur, insanlar korkularından böyle şeyleri uydurmuşlardır. Gittik, inceledik, gördük. Vaki denilen şekilde bir vukuat olmamıştır.” şeklinde bir bilgi beklenirken o da ne! Tam aksine, olay duyulduğu gibi olmuş diye bir rapor gelir ve bu rapor da resmî gazete yayınlanırsa siz ne yaparsınız? Ben yine iddia ediyorum ki, buna rağmen korkmam! Nitekim, İstanbul’da yayınlanan bu resmî raporlar da pek inandırıcı bulunmamıştır.

Geceleri dirilen ölü Söz konusu raporlardan birisi, bugün hâlâ Wiener Zeitung adıyla yayınlanan ama o günlerde Wienerische Diarium diye bilinen gazetede 21 Temmuz 1725 tarihinde yayınlanır. Habere göre, Sırbistan’ın Kızılova (Kisiljevo) köyünde Petar Plagojević isimli bir ölü, dirilip geceleri köydeki insanların kanını içer, sabah olunca da tekrar mezarına dönermiş. Bu

Pay-i tahtın vampirleri

O da ne! Batı dünyası ölmüş ölülerden kurtulmuşken, İslam dünyası pay-i taht İstanbul’da resmî gazete yayınlanan aynı şekilde bir haberle çalkalanmaya başlar. 21 Cemâziyelevvel 1249 (6 Ekim 1833) tarihli Takvîm-i Vekâyi buna benzer bir olayı aynı şekliyle Tırnova Kadısı Ahmet Şükrü Efendi’nin mektubuyla anlatır. Fakat burada vampirleşen, ya da cadılaşan ölmemiş ölüler Ali Alemdar ve Abdi Alemdar isimli iki eski yeniçeridir. Ölmemiş ölüleri öldürme işi 800 kuruş karşılığında etrafta Cadıcı dilinen Nikola’ya hava edilir. Kadı Efendi olayı nihayetiyle şöyle rapor eder: “Cadıcı Nikola’ya göre, bunların sonsuza kadar ortadan kaldırılmaları için karınlarına birer ağaç kazık saplanması ve yüreklerinin kaynar suya atılarak haşlanması gerekti. Mezarlarından çıkarttığımız ölülerin karınlarına söylendiği gibi birer ağaç saplayıp, yüreklerini dahi yerlerinden sökerek kaynar suya atıp haşladılar. Fakat bunların hiçbirisi kâr etmeyince Nikola bu sefer cesetler yakılsın deyince, Şer’an izin verildi ve cesetler hemen oracıkta yakıldı. Böylelikle çok şükür kasabamız cadı belasından kurtulmuş oldu...” İki resmî gazete bugün böyle bir haber çıkarsa siz ne yapardınız? Ben onu merak ediyorum.

25


SAĞLIK

7 Şubat 2020

26

GRIP VE SOĞUK ALGINLIĞI

AYNI ŞEY DEĞIL!

Havaların soğumasıyla veya mevsim değişikliği ile bir çoğumuzda burun akıntısı, boğaz ağrısı ve hapşırma kendini göstermeye başlar. Genellikle kış aylarında yakalandığımız soğuk algınlığı ve grip, birbirine karıştırılıyor. Oysa grip ve nezle olma hâli birbirinden farklı. Peki, nezle ve gribin arasındaki fark nedir? Bunlara karşı hangi doğal yöntemler kullanılır? Bu soruların cevaplarını sizler için derledik. EBRU KUTLUCAN*

Grip, inflüenza virüsü tarafından meydana gelen, 38 derecenin üzerinde ateş, şiddetli eklem ve kas ağrıları gibi çeşitli belirtilerle ortaya çıkan kış mevsimi hastalığıdır. Grip ani bir şekilde başlar. Ateş sık görülür ve 38 derecenin üstündedir. Öksürük sık görülür ve şiddetlidir. Baş ağrısı belirgindir. Kas ağrıları ve halsizlik sıklıkla görülür ve şiddetlidir. Burun akıntısı, hapşırma ve boğaz ağrısı bazen / nadiren görülür. Grip, bir haftaya kadar sürebilir. Grip hastalığında komplikasyon olarak zatürre oluşabilir. Gribin sonucu olarak ölüm görülebilir ancak bunun nedeni komplikasyonlardır. Nezle ile grip arasındaki en büyük fark gripte burun akıntısı olmamasıdır. Soğuk algınlığı, inflüenza virüsü dışında 200’e yakın virüsün sebep olduğu daha hafif seyirli bir rahatsızlıktır. Soğuk algınlığı yavaş başlar ve ateş nadiren görülür. Öksürük hafif veya orta şiddettedir. Baş ağrısı soğuk algınlığında nadiren ortaya çıkar, olursa da hafif olur. Kas ağrıları ve halsizlik hafif görülebilir. Nezle kendisini burun akıntısı, boğaz ağrısı ve hapşırma ile gösterir.

Virüsün bulaşma riskini azaltmak için ne yapılabilir? Enfeksiyonlara sebep olan virüsler tokalaşma esnasında veya hasta olan bir kişi hapşırdığında, virüs içeren bulaşıcı damlacıklar havaya yayılır ve bu damlacıkları içine alan insanlar arasında yayılır. Çevre ile sürekli temas hâlinde olan ellerimiz çok sayıda virüs ve bakteriyi vücudumuza taşır.

“Ellerin her santimetre karesinde yaklaşık 4000-6000 bakteri bulunur.”

Gribe yakalanmamak için özellikle ellerin hijyenik olması oldukça önemlidir. El yıkarken mümkün olduğunca doğal sabun tercih edilmelidir. Sabunun elin her bölgesine ulaşmasına dikkat etmelidir. Temiz havlu kullanımı önemlidir. Toplu kullanım ortamlarında sıvı sabun ve tek kullanımlık kâğıt havlu tercih edilmelidir. Bu ortamlarda mikropların yayılma olasılığı yüksektir. Gribe veya soğuk algınlığına yakalanmış olanlar diğerleriyle ortak eşya kullanmamalıdır. Hapşırırken veya öksürürken kolun iç yüzeyi ağıza ve buruna tutmalı, mikrobun yayılmasını engellemelidir. Kapalı mekânlar sık sık havalandırılmalıdır.

Bağışıklık sistemini kuvvetlendiren besin:

Zerdeçal & bal karışımı Altın bal olarak da bilinen zerdeçal ve bal karışımı bağışıklık sistemini güçlendirir ve doğal antibiyotik olarak bilinir. Bir yemek kaşığı bala bir yemek kaşığı zerdeçal tozu eklenir ve bu karışım yutulur. Zerdaçalın tadı acımsı olduğu için karışımın arkasından bir bardak su içmenizi tavsiye ederim. Zerdeçal üst solunum yolu enfeksiyonu, astım, bronşit ve sinüzit gibi rahatsızlıklarda oldukça etkilidir.

“Bal ve zerdeçal karışımı Hindistan’ın doğal şifa sistemi olan Ayurveda’da oldukça yaygın bir reçetedir.” Zerdeçal, yüksek kürkümin ve antioksidan maddeler sayesinde iltihapları önler ve çeşitli hastalıklara karşı mücadele eder. Birçok hastalıkların şifa kaynağıdır.

Boğaz iltihabına (farenjit) karşı:

Adaçayı gargarası Adaçayı iki farklı şekilde demlenmektedir. Bunun birincisinde adaçayı 5 dakika ocağın üzerinde suyla kaynatılır. Alternatif kullanma şekli ise, bir bardak kaynar suya bir-iki yaprak adaçayı atılır ve beklenir. Ardından su ılıyınca gargara yapılır ve tükürülür. Adaçayının iltihap önleyici, antiseptik, yani mikrop öldürücü özelliği vardır. Boğaz iltihabına yakalanmış olanların günde 3 kere adaçayı gargarasını kullanması tavsiye edilir. Düşük tansiyona sahip olanlar ve şeker hastaları adaçayını sık sık tüketmemelidir!

Nezleye karşı doğal yöntem:

Aromaterapi

(uçucu yağ) karışımı Malzemeler: • • • • •

Mendil (5 x 5 santimetre) Yarım çay kaşığı (2,5 ml) çay ağacı yağı Yarım çay kaşığı (2,5 ml) adaçayı yağı Yarım çay kaşığı (2,5 ml) okaliptus yağı Bir çay kaşığı (5ml) nane yağı

5 x 5 santimetre büyüklüğünde mendil parçasının ortasına yarım çay kaşığı çay ağacı yağı, yarım çay kaşığı adaçayı bitkisinin yağı, yarım çay kaşığı okaliptus yağı ve bir çay kaşığı nane yağını damlatın. Yağı damlattığınız yeri kapatmak üzere mendili buruşturun. Ardından bu mendili yağın burnun iç kısmına temas etmeyecek şekilde burnunuza yerleştirin. Yukarıdaki ölçüleri lütfen dikkate alınız. Bitkinin özünden elde edilen eterik yağlar keskin kokuludur, hatta duruma göre alerjik reaksiyonada sebep olabilir, bu sebeple dikkatli kullanılmalıdır. (Bir çay kaşığı = 5 mililitre!) Bu yağları önceden denemediyseniz, dikkatli kullanmanızı tavsiye ederim. Astım hastaları bu tarifi denememelidir!

* Ebru Kutlucan, Doğal Tıp Uzmanlığı eğitimi almaktadır.


BULMACA Karbon simgesi

Ötücü bir kuş

Bir vitamin

Musikiyle uğraşan

Arkada, geride anlamında

İddia

Yazma yitimi

Tok olmayan Bir çay türü Denk

Şalgama benzer bir bitki

Lakırdı Lübnan plakası

Eğitim öğretim işleri

Klasik Türk müziğinde kullanılan şet makamı

İtalya'da bir kent

Sığ sularda yaşayan küçük balık

Hasta bakılan yer

Baş

Kök boyası

Tavlada üç

Yüksekokul

Abuhava

Beddua

Sahip, iye

Tanrı tanımaz

Hale, ayla

Kasık

Yinelemek At yavrusu

Düalizm

Senato üyeleri

Verim, ürün

Duygu

Ayırıcı özellik

Beyaz

Kamer

Bucak

(..) Demirkubuz Yönetmen

Bayağı

Valide

En kalın erkek sesi

Mibzer

Rask eden erkek

Ötücü bir kuş

Bir (romen)

Sezgili, bilgili kimse

İkaz

Şirket için (sınırlı)

Hissedar

Galyum simgesi

Sahip çıkanlar

İntikam

Futa

Zulümler

Bir içecek

Adale

27

7 Şubat 2020

Bir nota

Sazın en kalın teli

Mekân Yemin

Kötü, çirkin, tuhaf

Bir ay adı

Uray Biten yazının altına konulan işaret

Lütuf Üye Sermaye

Çayın tavı

Bir kadın adı

Gülme, kıkırdama

Bir nota

Evcil bir memeli türü

Rusça evet Ölümsüz

Tatma organı

Kırmızı

İlkel benlik

(..) Giden avlanır (Atasözü)

Kuzu sesi Anız

Birden

Finale kalan

Avrupa’da bir halk

Şarkı

Sayar, saygılı

Orkestra davulu

Biçim

Bir muz türü

Girdap

Aşk ateşi

İki yüzlü

Ünlü bir yazar

Şaka

Güven

Papua Yeni Gine'nin para birimi

Düğme geçmeye mahsus delik

Canlı

Samanlık

Bir kap dolusu nesne

Üvey ana Egemenlik

Yardım sözü Dört büyük halifeden

Vücut

Bir erkek ismi

Güreşte bir oyun

Bir çoğul eki

Küçük böcek

Hanefî âlimi. Ebû Nasr (..)

Etme

Akmak işi

Bir meyve

Baba E.D.

Galyum simgesi

Zeybek (Resim) Bosna Hersek'te bir kent

Dilsiz

Yapma

Arkadaş

Erler

Srebrenitsa

KARE BULMACA

Son Sayının Cevap Anahtarları

KARE BULMACA

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

Yanılma

Erzurum İlçesi

H

Kıymet Mikroskop camı

B

Nam Taşıma

A

Bir pamuk

Ötelemek işi

A

Bir Japon çizgi filmi Kraliçe

A

P A L A N D Ö K E N

1

Eder Elindeki bir şeyi fırlatmak

P A H A

A T M A K

2

Farklı renkte boya ile kumaş üzerine basma

3 Bir il

4

Biçim

U

Süreğen

E Ş

5

Arka, geri Sayı

M

Büro

A R T Kuran'da bir sure Nota Yanlışlığı

Beyaz Şehir

8

A K

İ L Göğüs Son yardımı yapan

9

İridyum simgesi Kısa ökçeli bağsız ayakkabı

Ahlak Mağara

Açık eflatun rengi

Orası

Bir çeşit açılır kapanır perde Arapça'da ben

İ R

Yünden örülmüş ip

İşaret

L İ L A

Gerçek

R E E L Kabın ağırlığı Şamar

T Ü N

E T İ K

S İ N E

S O N E R

Niteliği düşük

İstenilenin tersine

Kil, balmumu gibi maddeler için yapılacak heykeller

Bulaşıcı Kalsiyum simgesi

Bocalamak işi Bir çeşit tatlı

Benzinin oksijenli türevi Avukatlar birliği

Kahramanca olan yazıların frenkçe ismi

Hektar (Kısa)

H Modüllü Hava araştırma bilimi

A A

Şarkı

I R

Rey

Türk Malı kısaca

T Donuk, şeffaf olmayan

A C U R

Bir devletin sevk ve idare usulü

T A P O N

İlaç, çare

İlgeç

Bilen, bilici Büyük

Perçem

K Pamuk ipliğine sırma katılarak eğrilmiş iplik

Yarım kule şeklindeki kubbenin üst bölümü Kanal

E

Avusturya plakası

K

Mu

K I L

Sayısal

Ekin biçme aleti Başkanlık

Stronsiyum simgesi

O H

P

K İ S T Durmadan geçme

Lantan simgesi

Molibden simgesi

D A N

L A

N Eğik yazı çeşidi Nam

Ansızın, birden bire

V

A R

Haya

Uzun boyunlu, kulpsuz, küçük sürahi

İ

İ S A M

R

Türkiye plakası

Uzaklı sözü

Bir hitap türü

Y A

Biçimsiz

A M O R F

Binek hayvan oturtmalığı Verme

T A

Gece konaklama yeri

Tırpana balığı

A

E Y E R

Hayati sıvı

İ T A L İ K

K Ü T

Sivri ve uzun olmayan

M İ T O Z

Kalın biçilmiş uzun tahta

Menzil

T R A N S İ T Beyaz

E

O R A K Bayağı, sıradan

Örtülü mezar

Resimdeki NSU cinayeti kurbanlarından (..) Şimşek

A K V A R E L

Sulu boya resim

P İ L A K

İçi sıvı dolu patalojik torba

A

T A K K E

M O D Ü L E R Bir yemek türü

R E J İ M Hücre bölünmesi

Akıl

Y A S A M A

Nikel simgesi

B O C A L A M A Rahatlama sözü

A

Serbest bırakma

Bir peygamber adı

F E N O L

S A R İ

A

T O P U Z Kanun koyma

M O D E L A J Gündelikçi (esk.)

Çok beyaz

E P İ K

M İ A T Bir haber ajansı kısaca

D A R A

S T O R Kabakgillerden bir hıyar cinsi

Demiryolunda gece kırmızı ışıkla işaret

S O T E

O

Gece Bir hacim ölçüsü Boru sesi birimi

Y

Süresi dolmuş

E

E L E M A N

M O K A S E N Küçük parçalar halinde doğranan et yemeği

Oksijen siimgesi

N İ S A

O F İ S

7

Luksemburg plakası

K A L

S K O R

6

Yol, yöntem

Öğe

Zorla ele geçirme

T A C İ Z

E M P R İ M E

ENVER ŞİMŞEK Hesaplamak için yapılan tablo

Bir Arap harfi

Tedirgin etme

Bir besin Ucu top biçiminde eski bir silah

Galyum simgesi

N

Sodyum simgesi

N A

N A G E H A N

10 1

11

1 2

12

SOLDAN SAĞA

1) Yasa dışı yollarla elde edilen para - Geyikgillerden av hayvanı 2) İşle ilgili - Bir sayı - Amerikan devesi - Step iklim kuşağı simgesi 3) Dilsiz - İnce örtü - Koyun - Egemenliğini tanıma 4) Benzenden türeyen bir amin İnsanın doğal yapısı - Sequence Read Archive kısaca 5) Aç olmayan - Terazi - Yardım dileme sözü 6) Yemek Boğa güreşi - Rey - Megabayt kısaca 7) Dadı - En güvenilir - Amerikyum simgesi 8) Samanla karışık tahıl - Ad Eski su taşıtı 9) Ser - Kış - Amca, Ağabey 10) Kapital Baryum simgesi 11) Adam - İşci 12) Yapım - Uzaklık anlatır - Mamur.

YUKARIDAN AŞAĞI 1) Tekne ziftleme - Kalıcı 2) Yardım dileme - Sibirya'da kâhinlere ve sihirbazlara verilen ad 3) Meşe palamudu - Sağ olmak 4) Kırmızı - Yerel - Hayvanların yediği ağaç diplerinde yetişen ot 5) Risk - Ondalık 6) Lahza - Kum falı 7) Kolay olmayan - Sıva balçığı - Su E.D. 8) Başka bir yere dikilmek için hazırlanmış körpe çiçek - Kaba kumaş 9) Kurallara uygun - Fasıla 10) Tohumların ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl - Bir peygamber Avrupa Birliği kısaca 11) Adama alışmış davar - Nikaragua plakası - Birmanya'nın plakası 12) Eski dilde yıl - Azerbaycan para birimi 13) Kazmak - Avuç içi 14) Ad, nam - Milattan Sonra kısaca 15) Bağlardaki evlek 16) Resimdeki şehir.

3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

K Ü B İ Z M T A T B İ

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

U R U L E K E N E K R E A T M A C A A S A D A N A B E K A R E İ L E T K İ K K K İ F T B U S A K A T L A C İ L A R A E T A R A K E B E D İ İ H M İ R A R I Y C E M İ N A A S A A R N Ebu Eyyûb el-Ensarî türbesi T R A K N A İ D E A L E S

14

15

A R E T A T A G R R U A M M A R F A L

16

E Y Y Ü P M A A R İ F


7 Şubat 2020

HASENE International e. V. Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln T +49 221 942240-441 | F +49 221 942240-401 haseneorg www.hasene.org | sukuyusu@hasene.org | — Havale için banka bilgileri: Hesap Sahibi: HASENE International e. V. Banka: Kreissparkasse Köln IBAN: DE29 3705 0299 0149 2900 69 | BIC: COKSDE33XX Amaç: Adresiniz, 0000013

KISMİ YARDIM

500€

**

5.000 DKK | 5.500 NOK | 5.000 SEK 600 CHF | 850 AUD 750 CAD | 500 £

SU KUYUSU PROJESİ

Su hayattır, hayat kurtarır... *Not: Su kuyusu projesine 500 € ve üzerinde destek olanlar kuyuya isim verebilirler. **Meblağın %5’i partner kurumların tüzüklerinde öngörülen diğer amaçlar için kullanılacaktır. Proje Hasene International e. V. ve www.hasene.org/partner listesinde yer alan partner kurumlar tarafından ortaklaşa düzenlenmektedir. Veri koruması ve haklarınıza dair detaylı bilgiyi şu adresten okuyabilirsiniz: www.hasene.org/veri-koruma. Ayrıca veri koruması ile ilgili sorularınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

SU KUYUSU PROJESİ

28


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.