Bulgaristan ve Hırvatistan Sınırında Türk Polisi Görev Alacak
Yabancı Plakalı Araçlar Cezayı Ödemeden Sınırdan Çıkamayacak
S. 16
Dünyada Koronavirüs Durdurulamıyor!
S. 16
“SELEFÎLER, YÜZEYSEL BİR ZİHNİYETİ TEMSİL EDİYOR!”
S. 12
S. 23
Almanya’da Trafik Cezaları Ağırlaşıyor camia ile habersiz kalmayın!
S. 14
6 Mart 2020 | 11 Receb 1441 — Sayı 165
Açık Alanlarda Sigara Yasağı Gündemde S. 17
HANAU’NUN ARDINDAN MÜSLÜMANLARDAN ORTAK TEPKİ
Hindistan’da Müslümanlara Saldırı →S. 11 FRANSA
Yurt Dışından Öğretmen ve İmam Gelmesi Yasaklanıyor →S. 9
HASENE
“Kumanyanın Hikmeti Yardımlaşmaktır” →S. 13
ARTIK YETER! ALMANYA
Hanau’da şubat ayında meydana gelen ve 9 kişinin hayatını kaybettiği ırkçı terör saldırısının yankıları sürüyor. Camia’ya konuşan İslami kuruluşların temsilcileri saldırıdan yeterince ders çıkarılmadığı endişesini taşıyor.
A
lmanya’nın Hanau şehrinde 5’i Türk 9 kişinin ırkçı terör saldırısında hayatını kaybetmesi, ülkede yeniden gözlerin giderek artan ırkçı teröristlere çevirilmesine neden oldu. Başta Hanau olmak üzere ülkede birçok şehirde artan ırkçılık ve aşırı sağ karşıtı gösteriler düzenlendi. Konu ile ilgili Camia’ya konuşan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ise devletin yaşanan saldırıdan ders çıkarak daha kesin tedbirler alması gerektiğine dikkat çekti.
Göçmenler Avrupa Yolunda
Kemal Ergün
Christchurch ve Hanau örneklerinde “öteki” düşmanlığı
“NAZİLER SİLAHLANIYOR” İslam Konseyi (islamrat) Başkanı Başkanı Burhan Kesici ve DİTİB Dışilişkiler Müdürü Dr. Zekeriya Altuğ yaşanan süreci Camia’ya değerlendirdi. Kesici uzun zamandan beri Almanya’da Müslümanlara karşı şiddetin arttığı yönünde uyarılarda bulunduklarına dikkat çekti. Kesici, “Naziler silahlanıyor, organize oluyor ve hedefleri belli.” diye konuştu. →S. 5
İdlib’de 34 askerin şehit olmasının ardından Türkiye’nin Avrupa’ya giden sınır kapılarını açması sonrası, yüzbinlerce göçmen sınırkapılarına yöneldi. vrupa’ya geçmek isteyen düzensiz göçmenler, nehir ve kara hattını denemeye devam ediyor. Sınır köylerinden Meriç Nehri’ni botlarla geçen göçmenler Yunanistan’a açılan sınır kapılarında da bekleyişlerini sürdürüyor. Tel çit çekili sınır tellerini makasla kesen ya da üzerinden atlayan düzensiz göçmenler, Yunanistan’a ayak basıyor. Son açıklanan rakamlara göre Edirne’den Yunanistan’a geçen düzensiz göçmenlerin sayısı 100 bini aştı. →S. 10
Muhammet Şevki Aydın
S. 3
Öte yandan Hanu saldırısından sonra da camilere yönelik devam eden saldırılar Müslümanların endişelerinin artmasına neden oluyor. Devletletten artan ırkçılığa karşı daha sert tedbirler alınması isteniyor.
Anlamadan Anlaşılamayız
“Nefretin Bizi Bölmesine İzin Vermemeliyiz” 15 Mart 2019 tarihinde Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrindeki Al-Noor (Nur) Camii ve Linwood İslam Merkezine gerçekleştirilen insanlık dışı saldırı sonucu 51 kişi hayatını kaybetti, 49 kişi ise yaralandı. Saldırının yıl dönümünde Al-Noor Camii İmamı Gamal Fouda Camia’ya konuştu. →S. 6
Önden Gidenler Anılıyor
Müslümanlara çeşitli alanlarda öncülük eden öncü ve Örnek Müslümanlar rahmet ve minnetle anılıyor. →S. 18
Yusuf Kutlucan
S. 21
Çaldığınız Müziğin Bedelini Ödemek Durumunda Kalabilirsiniz
S. 17
GÜNDEM
BAŞYAZI Kemal Ergün
Christchurch ve Hanau örneklerinde “öteki” düşmanlığı 15 Mart, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Al-Noor Camii ve Linwood İslam Merkezi’ne yapılan menfur saldırının ilk yıl dönümü. Gözü dönmüş bir İslam düşmanı geçtiğimiz yıl bu tarihte camiye girerek, kendisine “Hello brother!” diye selam veren bir Müslüman’la başlayıp 51 Müslüman’ı hunharca katletmişti. Bu sayımızdaki yazıda bu konuya değinmeyi planlarken, “öteki”ne karşı olan nefretin ne denli çığırından çıkıp insanlık dışı bir hâl alabileceğini bir kez daha gözler önüne seren Almanya Hanau’daki melun saldırı ile gündemlerimiz alt üst oldu. Ancak tıpkı Christchurch ve Halle saldırılarında olduğu gibi Hanau saldırısından sonra da bu gözü dönmüş ve zihni kin dolmuş insanların toplumda küçük bir azınlık olduğunu gördük. Christchurch saldırısında nasıl ki başbakan başta olmak üzere tüm Yeni Zelanda halkı acımıza ortak olmuşsa, Almanya halkı da başta Sayın Cumhurbaşkanı Steinmeier ve pek çok yetkili olmak üzere Hanau’da yaşananlar karşısında yanımızda oldu, acımızı paylaştı, tek yürek olduk. Bu hususta asla göz ardı edemeyeceğimiz ve takdire şayan bir gerçek de şudur ki, Müslümanlar dünyanın her yerinde her türlü saldırı karşısında sükûnetlerini korumakta büyük bir sabır örneği göstermektedirler. Hanau’da yaşananlar Almanya’nın siyasal, hukuki ve sosyal olarak ırkçılığa ve İslam düşmanlığına karşı çok daha kesin ve çok daha etkili tedbirler alması gerektiğinin âdeta kanıtı olmuştur. Müslümanlar dünyanın her yerinde her türlü saldırı karşısında sükûnetlerini korumakta büyük bir sabır örneği göstermektedirler.
6 Mart 2020
3
Tokalaşmayı Reddeden Kişi Vatandaşlık Belgesini Alamadı Aabenraa Belediye Başkanı Andresen 2018 yılında yürürlüğe giren vatandaşlık için tokalaşma şartına tepki gösterdi.
DANİMARKA
Kopenhag Belediyesinde gerçekleşen Danimarka vatandaşlığı için zorunlu “tokalaşma töreni”nde bir kişinin tokalaşmayı reddettiği ve vatandaşlığa alınmadığı açıklandı.
K
openhag Belediyesi Meclisi Üyesi Pakistan asıllı Badar Shah, yaptığı açıklamada, Kopenhag Belediye Sarayı’nda Danimarka vatandaşlığı hakkı kazananlar için düzenlenen tokalaşma töreninde bir kişinin tokalaşmayı reddettiği için Danimarka vatandaşlığı belgesini alamadığını belirtti. Shah, bahsi geçen kişinin erkek olduğunu ve prensip olarak tokalaşmayı reddettiğini bildirdi. Shah, ismi açıklanmayan kişiyi ikna etmek için çok fazla çaba harcamasına rağmen, söz konusu kişinin tokalaşmadan ve vatandaşlık belgesini almadan salondan ayrıldığını bildirdi. Tokalaşmayı
reddeden kişi, iki yıl içinde fikrini değiştirerek Danimarka vatandaşlığı için zorunlu tokalaşma töreninde yetkililerle tokalaşırsa vatandaşlık belgesini alabilecek. YASA 2018’DE YÜRÜRLÜĞE GİRDİ
Danimarka Parlamentosu, 2018 yılının sonra günlerinde, ülke vatandaşı olabilmek için “tokalaşmayı” zorunlu kılan yasal
düzenlemeyi kabul etmişti. Yasanın kabul edilmesinin ardından, dönemin Danimarka Göç ve Uyum Bakanı İnger Stöjberg tarafından, vatandaşlığa geçmeye hak kazananlar için geçen yıl ocak ayında basının önünde “tokalaşma töreni” düzenlenmişti. Aabenraa Belediye Başkanı Thomas Andresen, tokalaşma törenlerini eleştirerek “Bana Nazizm dönemini hatırlatıyor.” şeklinde açıklamada bulunmuştu.
Tokalaşma Şartına Belediye Başkanından Tepki Danimarka vatandaşları için ülke genelindeki belediyelerde seremoniler düzenlenirken, bazı belediye başkanları tokalaşma seremonilerini, nazi lideri Hitler’in selamına benzetti. Danimarka devlet radyo ve TV yayıncısı DR’ye konuşan Aabenraa Belediye Başkanı Thomas Andresen, tokalaşma törenlerini eleştirerek, “Bana Nazizm dönemini hatırlatıyor. İnsanlar çalışarak ekmeklerini kazanabilmek için belli bir politik ideoloji ve onun fikirlerine selam durmak zorundaydı. Bu kural bence başka insanlar için güç gösterisi uygulamaktan başka bir şey değil ve bana insanlara sağ ellerini kaldırarak selam vermelerini zorlayan güç gösterisini anımsatıyor.” dedi. Liberal Partili Andresen, tokalaşma törenine bu nedenle katılmayacağını bildirdi.
Berlin Eyaletinden Camilerin Korunmasına 10 Milyon Avro
Üç aylar Üç aylar paylaşmanın, sevmenin, sevdirmenin, el tutmanın, Allah’a olan yakınlaşmanın daha da etkin olduğu aylardır. Bu aylarda geçmişteki hatalarımızı ve ibadetlerimizdeki kusur ve eksiklerimizi gözden geçirip, bunları takviye etmeliyiz. Kendimizi yeniden bir muhasebeye çekmeliyiz. Recep ve şaban aylarını öyle güzel değerlendirmeliyiz ki ramazan ayından tertemiz bir kul olarak çıkabilelim. Hasene International derneği 2020 Kumanya Kampanyası’nı başlattı. Bu kampanya ile yeryüzünde binlerce ailenin ramazan kumanyaları temin edilerek ulaştırılıyor. 3 aylar gibi bir feyizli bir dönemde bu güzel ve anlamlı çalışmaya da katkı vererek ramazan ayında muhtaçların yüzünün gülmesine vesile olalım. Hasene, 54 ülkeden ortak çalışmaların yapıldığı partner kuruluşların temsilcilerinin katılımıyla İstanbul’da bir toplantı gerçekleştirerek çalışmaların nasıl daha verimli hâle gelebileceğini istişare edecek. Toplantının hayırlara vesile olmasını dilerim. Maalesef Çin’de ortaya çıkan Koronavirüs dünyanın çeşitli bölgelerine hızla yayıldı. Bundan dolayı Suudi Arabistan, olası bir salgın tehlikesine karşı tedbir amacıyla geçici olarak umre ziyaretlerini durdurdu. Ancak yetkililer bu durumun geçici olduğunu ve çok yakın zamanda umre ibadetinin yeniden başlayacağını bildirdiler.
ALMANYA
Almanya’da Berlin eyaleti, ibadet yerlerinin korunmasına yönelik alınacak önlemler için 2020 ve 2021 yılları bütçesinde toplam 10 milyon avro kaynak ayrıldığını açıkladı.
19 Şubat’taki Hanau saldırısı sonrası Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer, saldırılara hedef olabilecek kuruluşlara yönelik önlemler alınacağını duyurmuştu.
A
lmanya’da son dönemlerde camilerin ırkçı saldırılara hedef olması üzerine harekete geçen Berlin eyaleti, camilerin korunması yönelik önemli kararlar aldı. Eyalet İçişleri Bakanı Andreas Geisel yaptığı açıklamada, Berlin’deki camilerde daha
fazla sivil ve üniformalı polisin görev yapacağını dile getirirken, “Geçen yılki Halle şehrindeki sinagoga yönelik gerçekleştirilen terör saldırısında katliam, bir kapı sayesinde önlenmişti. Bu yüzden camilerin korunmasına yönelik alınacak önlemler için 2020 ile 2021 yılı büt-
çelerinden iki yıl için 10 milyon avro pay ayrıldı.” ifadelerini kullandı. CUMA NAMAZLARINDA ÖNLEMLER ARTACAK
Berlin’de özellikle cuma namazları esnasında önlemlerin daha da artacağı-
nı dile getiren Geisel, “Ancak koruma önlemler camilerle sınırlı kalmayacak. Son dönemlerde Almanya genelinde ırkçıların hedefleri arasında bulunan nargile kafeler ve Müslümanlara ait diğer dernek ve lokalleri de daha sıkı korumayı hedefliyoruz.” diye kaydetti.
GÜNDEM
6 Mart 2020
Camilere Yönelik Meclis Soruşturması Sona Erdi
4
“DİNÎ ÖZGÜRLÜKLER İHLAL Mİ EDİLİYOR?”
Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu panel yaptı.
ALI ANDAL
HOLLANDA
Hollanda Temsilciler Meclisi’nin “özgür olmayan ülkelerden” finansman alan camilere yönelik 10-20 Şubat 2020 tarihleri arasında yürüttüğü meclis soruşturması süreci tamamlandı. Ancak süreç ile ilgili tartışmalar devam ediyor.
H
ollanda Temsilciler Meclisi’nin “özgür olmayan ülkelerden” finansman alan camilere yönelik soruşturması tamamlandı. Soruşturmaya cami temsilcileri ve uzmanlık görüşü vermeleri için araştırmacılar ve kamu kurumlarında çalışan ve konu hakkında bilgi verebilecek bazı memurlar çağrıldı. Dokuz üyeden oluşan komisyon, soruşturmaları sırasıyla üyeler arasında görev dağılımı yaparak yürütürken her soruşturmada iki komisyon üyesi çağrılan kişiye sorularını yöneltti. Soruşturmanın ana konusunu Körfez ülkelerden finansman alan Selefi camiler oluştursa da, soruşturmada Hollanda Türk toplumu, Türk kökenlilerin Türkiye’ye karşı aidiyet duyguları, Türkiye’nin yurt
Impressum | Künye
dışında yaşayan Türk kökenlilere yönelik söylem ve politikaları ve Hollanda Diyanet Vakfı’nın yapılanmasına ilişkin konular da gündeme geldi. Soruşturmada komisyon, yurtdışı finansmanının “problemli davranışlara” yol açıp açmadığı sorusu üzerinde duruldu.
landa hukuk devletine aykırı bir paralel toplum oluşturmayı amaçladığını iddia etti. Camilerde aşırıcı Selefi akımların arttığı ve radikal Selefilerin camideki ılımlı cemaat üzerinde baskı uyguladıkları yönündeki açıklamalar, Al Wasatie Camii temsilcileri tarafından da dile getirilmişti.
HOLLANDA İSTIHBARAT BAŞKANI’NDAN “PARALEL DEVLET” İDDIASI
Terör uzmanı R. Sandee ise Türkiye’nin yurt dışına imam göndermesinin arkasında siyasi ve dinî bir strateji yattığını savunarak, Türkiye’nin Avrupa’daki Türk toplulukları ve diğer Müslümanları kendi hakimiyeti altına almak istediğini ileri sürdü. Sande, Avusturya’da ATİB imamlarının Türkiye hükûmetine muhalif olan Türkleri ispiyonladığı örneğini de öne sürmüş ve Hollanda hükûmetinin fazla iyi niyetli davranmasını eleştirmişti.
Komisyonda görüşü alınan Hollanda İstihbarat Dairesi Başkanı D. Schoof, bazı Selefi camilerin Körfez ülkelerinden finansman aldıklarını iddia ederek ikinci nesil Selefilerin birinci nesle kıyasla daha eğitimli olduklarını ve stratejik davranabildiklerini söyledi. Uzun vadede de bu grubun Hol-
Camilerin finansmanı konusundaki Meclis Soruşturmasını din özgürlüğüne müdahale olarak tanımlayan Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu, konuyu değerlendiren bir panel düzenledi. Panele Hollanda Sosyal Hizmetler Bakanlığından Mark Roscam Abbing, bazı ulusal basın mensupları, değişik üniversitelerden öğretim üyeleri, çeşitli kurum ve vakıf başkanları ile temsilcileri katıldı. Panel Republiek Allochtonië (Göçmen Cumhuriyeti) vakfından yazar Roemer van Oordt’un açılış konuşmasıyla başladı. Van Oordt, meselenin daha çok yasakçı rejimlerden destek alan camiler olduğunu, ancak, Müslüman toplumun camilerini çok farklı şekillerde finanse ettiğini söyledi. “Dinî özgürlükler ihlal mi ediliyor?” başlıklı paneli Cemil Yılmaz yönetti. Panelde, dış finansmanın etkisinin çok fazla abartıldığı, zaten olumsuz olan camilerin imajını daha da olumsuzlaştırdığı, hükûmetin camilere baskı yapmak istediği gündeme getirildi. Ancak bazı camilerdeki şeffaflık eksikliğine de dikkat çekildi.
Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığına Ortak Tepki
Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Abteilung für Verbandskommunikation / Kurumsal İletişim Başkanlığı Osman Yusuf (V. i. S. d. P.) Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 • F 49 221 942240-201 www.igmg.org • redaksiyon@camiahaber.com Postanschrift | Adres camia • Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Redaktion | Redaksiyon Ferhan Köseoğlu, İlhan Bilgü, Burak Budak, Mehmet Kandemir, Ebru Kutlucan redaksiyon@camiahaber.com T +49 221942 240-243 Werbung | Reklam camia@igmg.org T +49 221 942240-230 Distribution | Dağıtım redaksiyon@camiahaber.com T +49 221 942240-243 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı PLURAL Publications GmbH Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-260 Auflage | Tiraj 32.500 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch PLURAL Publications GmbH erstellt. IGMG adına, PLURAL Publications GmbH tarafından hazırlanmıştır.
ALMANYA
Hanau şehrinde yaşanan ırkçı saldırı sonrası ülke genelinde düzenlenen protesto gösterileri ile ırkçılık ve göçmenlere yapılan saldırılar protesto edildi. ABDULHAMIT IRMAK MEHMET ÇALAY
B
remen’de, Bremen İslam Federasyonu ve Bremen İslam Şurası tarafından düzenlenen ırkçılık ve ırkçı saldırılara karşı protesto ve dayanışma gösterisine eyalet idaresi de katıldı. İslam Toplumu Millî Görüş Fatih Camii avlusunda yapılan gösteride Bremen Eyaleti Meclisi Başkanı
Frank Imhoff, Eyalet Başbakanı Andreas Bovenschulte, Bremen Emniyet Müdürü Lutz Müller, eyalet milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları başkan ve temsilcileri de yer altı. Gösteride konuşan Eyalet Başbakanı Andreas Bovenschulte “Toplumumuzda ırkçılık ve İslam düşmanlığına yer yok. Ülkemizin kapıları tüm insanlara açıktır. Söylemler yeterli değil elbette. Bu çir-
kin olaylara karşı birlikte mücadele edeceğiz. Meydanı ırkçılara ve İslam düşmanlarına dar edeceğiz.” diye konuştu. “IRKÇI SÖYLEMLERDEN VAZ GEÇILSIN”
Mannheim kentinde de ırkçılık protesto edildi. Mannheim şehir merkezinde yer alan Marktplatz’da (Pazar Meydanı) yapılan protestoyu “Mannheim gegen Rechts (Irkçı
sağa karşı Mannheim) adlı organizasyon ile IGMG Rhein-Neckar-Saar Bölge Başkanlığı, DİTİB Mannheim ve diğer Türk STK’ları düzenledi. Protesto esnasında ırkçılığı teşvik eden ırkçı söylemlerden vaz geçilmesi istendi. Protesto etkinliği sonrası IGMG Rhein-Neckar-Saar Bölge Başkanı Şerif Aslan Hanau’daki ırkçı terör saldırısında vefat edenler için dua etti.
GÜNDEM
6 Mart 2020
5
Hanau Sonrası Endişeler Sürüyor
Irkçı terör saldırısının gerçekleştirildiği Hanau’da düzenlenen yürüyüşe 10 binden fazla kişi katıldı.
ALMANYA
Hanau’da şubat ayında meydana gelen ve 9 kişinin hayatını kaybettiği ırkçı terör saldırısının yankıları sürüyor. Camia’ya konuşan İslami kuruluşların temsilcileri saldırıdan yeterince ders çıkarılmadığı endişesini taşıyor. FERHAN KÖSEOĞLU BURAK BUDAK
A
lmanya’nın Hanau şehrinde 5’i Türk 9 kişinin ırkçı terör saldırısında hayatını kaybetmesi, ülkede yeniden gözlerin giderek artan ırkçı teröristlere çevirilmesine neden oldu. Başta Hanau olmak üzere ülkede birçok şehirde artan ırkçılık ve aşırı sağ karşıtı gösteriler düzenlendi. Konu ile ilgili Camia’ya konuşan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ise devletin yaşanan saldırıdan ders çıkarak daha kesin tedbirler alması gerektiğine dikkat çekti. İslam Konseyi (islamrat) Başkanı Başkanı Burhan Kesici, uzun zamandan beri Almanya’da Müslümanlara karşı şiddetin arttığı yönünde uyarılarda bulunduklarına dikkat çekti. Hanau’da yaşanan ırkçı terör saldırı-
sının göz göre göre geldiğini belirtti. Kesici, “Son altı ay içerisinde bir çok bakan ve milletvekilini ziyaret ederek, burada bir problemin olduğunu ifade etmiştim. Ayrımcılıkla Mücadele Ofisini de aynı şekilde ziyaret etmiş ve bayanlara karşı yoğun bir şekilde ırkçılığın söz konusu olduğunu dile getirmiştim.” dedi. 9 kişinin hayatını kaybettiği bir ırkçı terör saldırısının yaşandığını hatırlatan Kesici, “Gerçekten kolay bir olay değil. Almanya hükûmeti olsun, emniyet güçleri olsun bu yönde tehlikeleri görmediklerini ve hafife aldıklarını görmekteyiz.” dedi. Camilerin ve ülkede yaşayan Müslümanların tehlike altında olduğunu dile getirdi. “NAZİLER SİLAHLANIYOR”
“Naziler silahlanıyor, organize oluyor ve hedefleri belli.” diyen Burhan Kesici, büyük bir ihtimalle de böyle saldırıların ileride daha da yoğunlaşacağını zannediyoruz. Hükûmetten beklediğimiz, sağ teröre karşı daha ciddi planlar oluşturması ve tedbir alması. Aynı zamanda İslamofobik söy-
lemlerine dikkat etmeli. Müslümanlar burada bir problem teşkil etmiyor ama siyasetçilerin söylemlerine bakacak olursak, sanki bütün problemler Müslümanlardan, yabancılardan oluşuyor gibi bir intiba uyanıyor ve bu da sağcılara zemin hazırlıyor. DİTİB Dışilişkiler Müdürü Dr. Zekeriya Altuğ da “Müslüman cemaatler olarak günler öncesinden, ‘Ciddi bir tehlike var, bunun önlenmesi sadece polisiye tedbirlerle olmaz, toplumsal bir dayanışma, İslam düşmanlığına karşı net bir duruş gerekir.’ dedik.” ifadelerini kullandı. Saldırı sonrası Hanau ile spontane dayanışma gösterilerinin olmasının güzel bir gelişme olduğuna dikkat çeken Altuğ, Maalesef bir hafta sonrasında “İslam düşmanlığıyla ilgili toplumda ciddi bir tartışma, sorunlarınızı farkettik.” gibi bir farkındalık oluşmadı.
Göçmen kökenliler, bu ülkede kendilerinin ve endişelerinin yeterince dikkate alınmadığı hissini yaşamaya devam ediyorlar.” dedi. “POLİSİYE TEDBİRLERLE BU SORUN ÇÖZÜLEMEZ”
Müslümanların son dönemlerde yeterince korunmadıklarına yönelik endişeleri olduğunu dile getiren Zekeriya Altuğ sözlerini şöyle sürdürdü: “Saldırı sonrası daha ciddi bir koruma ihtiyacımız olduğunu da söyledik. Polis, cami önlerinde ve Müslümanlara yönelik mekânların daha iyi korunacağına dair taahhütlerde
bulunuyor, bu en azından olumlu bir gelişme. Ama şunu da görmemiz lazım; koruma hiçbir zaman yüzde yüz sağlanamaz. Bunun bilincinde olarak biz, polisiye tedbirlerle bu sorunun çözülemeyeceğini Müslümanları gerçekten korumak istiyorsak onları hedef olmaktan çıkarmak , hedef gösterenlere karşı ciddi bir duruş sergilemek gerektiğini söylüyoruz. Müslümanları korumak sadece failleri lanetlemekle olmaz. Müslümanları korumak, onları bu toplumun saygın birer vatandaşı, paydaşı ve bu topluma katkı sağlayan, artı değer katan bireyler olarak, olumlu bir şekilde göstermekten geçer.”
“MÜSLÜMANLARIN GÜVEN DUYGUSU YERLE BİR OLDU” İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Hanau İmam Hatibi Macit Bozkurt şehirdeki Müslümanların endişeli olduğunu ifade ederken, “Hanau’da Müslümanlar bir yandan çok üzgün, bir yandan çok kızgın, bir yandan da çok tedirgin. Müslümanlar, ‘Bundan sonra Hanau’da nasıl yaşayacağız?’ diye tedirginlik yaşıyorlar.” diye konuştu. Bozkurt ayrıca saldırıda kasıtlı olarak yoğunlukla Müslümanların çalıştığı ve bulunduğu iki farklı mekânın seçilmiş olmasını, belirli bir İslam düşmanlığının yapıldığını gösterdiğine işaret ederken, “Saldırılar zaten ben geliyorum diyordu. Bundan sonra da yapılmak istenen şey zaten toplumu ayrıştırmak, kutuplaşmaya yol açmak.” dedi.
Hanau’da yaklaşık 10 bin kişiyle teröre ve Müslüman karşıtı ırkçılığa karşı yapılan yürüyüşle alakalı da konuşan Macit Bozkurt, “Yapmış olduğumuz yürüyüş inşallah ders niteliğinde olmuştur. 10 bin kişinin Hanau’ya akın etmesine çok sevindim.” dedi. Cumhurbaşkanı Steinmeier ile de kısa bir görüşme fırsatım bulduğunu dile getiren Bozkurt, kendisiyle ailelerin durumlarıyla alakalı görüştüğünü dile getirirken, “Bize teşekkür etti, ‘Çok büyük işler yapıyorsunuz’ dedi.” ifadelerini sözlerine ekledi. Son olarak siyasilerin, İslam düşmanlığının, ırkçılığın var olduğunu üstüne basa basa söylemeleri gerektiğinin altını çizen Macit Bozkurt, “Bundan sonra sadece sözlü olarak taziyede bulunmak yeterli değil. Siyasilerin oturup İslam düşmanlığına karşı ciddi hamleler yapmaları gerekiyor.” diye kaydetti.
GÜNDEM
6 Mart 2020
Christchurch Sembol İmamı Camia’ya Konuştu
“Nefretin Bizi Bölmesine İzin Vermemeliyiz”
6
Mısır asıllı olan İmam Gamal Fouda 2003 yılından beri Yeni Zelanda’da imamlık yapıyor.
CHRİSTCHURCH
15 Mart 2019 tarihinde Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrindeki Al-Noor (Nur) Camii ve Linwood İslam Merkezine gerçekleştirilen insanlık dışı saldırı sonucu 51 kişi hayatını kaybetti, 49 kişi ise yaralandı. Saldırının yıl dönümünde Al-Noor Camii İmamı Gamal Fouda ile saldırı ve İslamofobi üzerine konuştuk. İLKNUR KÜÇÜK
Sayın Fouda, saldırı sırasında camideydiniz. Ne gördünüz, hissettiniz? Nelere tanık oldunuz? Bize biraz 15 Mart gününü anlatır mısınız? 15 Mart Cuma günü camide cuma namazı için toplanan 200 kişilik cemaate minberde hutbe vermeye başlayalı henüz 5 dakika olmuştu ki, üç el silah sesi duyduk ve cemaatten bazıları birden bire çığlık atmaya ve kaçışmaya başladı. Ben de minberin arkasında yere eğildim. Cemaatimizden Cezayirli biri “Ateş ediliyor!” diye bağırarak camı kırdı ve pencereden dışarı atladı. Çoğu kişi büyük salona doğru koşmaya başladı, sağ tarafta bulunanların bazıları pencereden atladı, bu yüzden sağ tarafta daha az kişi vuruldu. Fakat sol tarafta insanlar vuruldukça birbirlerinin üstüne düşüyorlardı. Saldırgan camide ayakta dikiliyordu ve nereden bir ses gelirse oraya ateş ediyordu. Çok soğukkanlı bir şekilde, sakince, sürekli ateş ediyordu. En sonunda mermileri bitti. O an sessizlik olduğu için camiden ayrılıp ayrılmadığından emin değildik. İlk önce bir yere saklandığını düşündük. Bizim nereye saklandığımızı, nerede olduğumuzu bilmiyordu. Bir süre sonra camiden ayrıldığını anladık ve insanlar saklandıkları yerden çıkmaya başladı. Ama o camiye tekrar geri dönüp tekrar ateş etmeye başladı ve o gün cemaatimizden 43 kişiyi hunharca katletti. “HÂLÂ YAŞADIĞIMA MADIM”
INANA-
Saldırıdan sonra hâlâ hayatta olduğuma inanamadım. Camide her yanı kaplayan dumandan dolayı nefes bile alamıyorduk ve her yerde mermi kovanları vardı. Yaşadıklarımın etkisiyle 2 gün ve 1 gece boyunca uyuyamadım. Sonra uyumaya çalıştım ancak sadece 3 saat uyuyabildim. Caminize korkunç bir saldırı yapıldı ama sizin cevabınız hep sevgiydi. Bu kadar sakin ve sabırlı olmayı nasıl başardınız? Bu duruşun ve anlayışın arkasındaki motivasyon neydi?
Katledilen masum çocuklar, masum erkekler ve kadınların hepsi Al-Noor Camii’nde merhamet edenlerin en merhametlisi olan Allah’a ibadet ediyorlardı. Bu kötü kalpli terörist hepsini birkaç dakika içinde öldürdü. Üstelik bu iğrenç suçu sosyal medyada gururla paylaştı. Hepimiz biliyoruz ki, bu katliamda öldürülenler sadece Müslümanların şehitleri değil, aynı zamanda tüm insanlık için şehitlerdir. Onlar sevgi için, barış için şehit oldular. Bu nedenle ben de sevgiden yana olmalıyım. Bütün dünyada Müslümanlar ile Christchurch’te bir dayanışma vardı. Özellikle Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, Müslümanlara verdiği destekle takdir edildi. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz? Bu konuda başbakanımıza tekrar teşekkür etmek istiyorum. Liderliği için teşekkürler, onun duruşu dünya liderleri için bir ders oldu. Yeni Zelandalı kadınlar dayanışma için eşarp takarak bir aile olarak bizi bir arada tuttu. Şefkat gözyaşları için teşekkür ederim. Bizimle bir olan, birlikte olan herkese teşekkürler. Bu zor zaman boyunca dayanışma için destek olan dünyanın özgür insanlarına teşekkür ederiz. Yeni Zelanda ve Christchurch halkı, kiliseleri Müslüman toplulukla güçlü bir dayanışma sergiledi, bu destek bize ne kadar önemli ve unutulmamış olduğumuzu gösterdi. Oakland’dan bir haham, bize umut ve destek vermek için Christchurch’e geldi. Tüm bu destek Christchurch’teki Müslüman cemaat için çok şey ifade ediyordu. Bu destek bizi birleştirdi ve daha da güçlendirdi. İslam’a ve insanlığa düşman olanların bizi bölemediğini tüm dünyaya gösterdi. Almanya’da, çoğunluğu Müslüman olan 9 masum insanın hayatını kaybetmesine neden olan Hanau saldırısını duydu-
ğunuzda ne düşündünüz ve hissettiniz? Bu saldırı hakkında ne söylemek istersiniz? Bu saldırıları nasıl çözmeliyiz? Bu bağlamda İslamofobi ve ayrımcılıkla mücadelede sorumluluklarımız nelerdir?
“İSLAMOFOBI ÖLDÜRÜR”
“TERÖRISTLERIN HEPSI AYNIDIR”
Hanau’daki saldırıyı yapan kişi bir teröristtir ve teröristler aslında şeytana ibadet ederler. Onlar kötülüğün ve şeytanların arzularını takip ediyorlar. Teröristlerin hepsi aynıdır, bu saldırıları yapan teröristler IŞİD’le aynı saftaki teröristlerdir. Bu teröristler milletleri fraksiyonlara ve gruplara ayırmak, toplumda nefreti yaymak istiyorlar. Fakat biz onların bizi bölmelerine fırsat vermemeliyiz. Yeni Zelanda’yı bölmelerine de Almanya’yı bölmelerine de imkân vermemeliyiz. Bu yüzden 15 Mart’tan sonra Almanya’yı ziyaret ettim. Çünkü aşırı sağcıların Almanya’da güçlendiklerini biliyorum. Biz barışçı Müslümanlar ve gayrimüslimler birlikte sevgi ve refahtan yana duruyoruz. “NEFRETI SEVGIYLE AŞARIZ.”
Nefret sevgiyi yenemez. Her zaman sevgiyi savunuyoruz ve bu ülkelerimizi daha güçlü hâle getirecek, bizler nefretle rekabet edemeyiz. Nefret karşısında sadece sevgiyle rekabet edebiliriz. Tüm mesaj budur ve ben bu sevgi ve barış mesajını vermeye devam edeceğim. Bu saldırı ve saldırıları yapanlar cahildir, kalpleri yoktur. Kalpsizdirler, insanlara düşmandırlar. Almanya’daki çoğunluğu barışçıl olan halkı temsil etmezler. Ayrıca bu terör saldırısında sevdiklerini kaybeden ailelere başsağlığı diliyorum. Nefretin bizi bölmesine izin vermemeliyiz. Bizler, her zaman sevgi mesajı vermeliyiz. Bu insanlar (saldırganlar) “kaybedenlerdir”, Yeni Zelanda’da başarısız oldular ve Almanya’da insanları bölme konusunda başarısız olacaklar.
Saldırılarının yıldönümünden iki gün sonra,17 Mart’ta ABD’nin Minnesota kentinde İslamofobi ile Mücadele Konferansı yapılacak. Bu konferansta siz de açılış konuşmacısı olacaksınız. İslamofobi ile ilgili dünyaya mesajınız ne olacak? Christchurch terör saldırısı sadece Yeni Zelanda’ya ya da Müslümanlara karşı değil, Batı toplumunun ahlaki değerlerine karşı da yapılmış bir saldırı idi. Bu barbarca saldırı, sadece Yeni Zelandalıları değil, tüm dünyada milyonlarca ve milyarlarca insanın yüreğini burktu. Dünyanın dört bir yanındaki dünya liderlerine ve medya kuruluşlarına İslamofobiye karşı durmaları için bir mesaj vermek için orada olacağım. İslamofobi öldürür. Müslümanlar bunun acısını yıllardır hissediyorlar. İnsanları insanlıktan çıkarmaya ve mantıksız bir şekilde Müslümanlardan korkmaya teşvik etmeyi hedefleyen bir kampanyadır. Bizlerin ne giydiğimizden tutun da, yediğimiz yiyeceklerdeki seçimlerimizden, dua etme şeklimizden ve inancımızı uygulama şeklimizden korkmaları için yapılan bir kampanya.
Christchurch’te 51 masum insanın şehit edilmesi ve 42 kişinin yaralanması bir gecede olmadı. Bu bazı siyasi liderlerin, bazı medya ajanslarının ve diğerlerinin İslam ve Müslüman karşıtı söylemlerinin bir sonucuydu. Müslümanlar bunun acısını 11 Eylül’den beri hissediyorlar. Aslında 11 Eylül, Müslümanlara karşı son yirmi yıldır nefret ve ırkçılık tohumlarını ekerek dünyanın yüzünü değiştirdi. Ancak Christchurch katliamı Yeni Zelanda tarihinde ve dünyada bazı siyasi liderler, bazı medya kuruluşları ve diğerlerinin Müslümanlara karşı nefret ve İslamofobi söylemine son vermeleri için bir dönüm noktasıdır. Şimdi özgür dünya liderlerinin ırk, renk ve etnik kökenlerden bağımsız olarak özellikle Müslümanlara ve genel olarak insanlığa karşı nefret söylemi ve ırkçılığa karşı yasalar düzenleyerek akıllıca adımlar atma zamanı gelmiştir. Christchurch ve diğer birçok olay terörizmin rengi, ırkı ve dini olmadığını tüm dünya göstermek için birer kanıt ve delildir. “Beyaz üstünlüğü” ve aşırı sağcılığın yükselişi insanlık için büyük bir küresel tehdittir ve bu şimdi sona ermelidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de veda hutbesinde insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu söylemiştir.
GÜNDEM
6 Mart 2020
7
Camilere Irkçı Saldırılar Durmuyor! ALMANYA
Almanya’da camilere yönelik İslamofobik saldırılar devam ediyor. Son olarak Bremen Fatih Camii’ne şüpheli bir zarf gönderilirken, Darmstadt Merkez Camii’nin de camı kırıldı.
A
lmanya’nın Bremen şehrinde bulunan İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) teşkilatına bağlı Fatih Camii’ne 29 Şubat Cumartesi sabahı saat 09:30 dolaylarında şüpheli bir zarf gönderildi. Zarfı teslim alan cami sekreteri Abdülaziz Kabadayı, zarfı açmasının ardından içinde bulunan beyaz tozu ve ırkçı ifadeler yer alan mektubu gördü. Olayın ardından ofisine dönüp polisi arayan Kabadayı, daha sonra durumu cami yetkililerine bildirdi.
CAMİDE 300 ÇOCUK VARDI
IGMG Bremen Bölgesi Kurumsal İletişim Başkanı Vahit Bilmez, olay esnasında camide okuyan 300 kadar çocuk bulunduğunu açıkladı. Bilmez, “Polisler, çocuklar için bir tehlike olmasın diye tozla temas kurmuş kişilerin odada kalmasını istediler. Çocukları sınıftan çıkarmadık. Arkadaşlar da odaya kapandılar. Mektubu bir torbanın içine koyup, incelemesi için özel ekibe bıraktık. Kontrolden sonra tozun tehlikeli olmadığı anlaşıldı.” ifadelerinde bulundu. Ocak ve şubat aylarında Bremen’de Yeşiller ve Sol Parti’ye de içinde toz bulu-
nan iki şüpheli mektup gönderilmişti. Yapılan araştırma sonucunda herhangi zararlı bir bulguya rastlanmamıştı. CAMİNİN CAMINI KIRDILAR
Hessen eyaletine bağlı Darmstadt’ta da 29 Şubat Cumartesi günü sabah saatlerinde kimliği belirsiz kişi yada kişilerce düzenlenen saldırıda İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) teşkilatına bağlı Merkez Camii’nin camı kırıldı. Caminin Kurumsal İletişim Başkanı Mehmet Gür, konuyla ilgili polisle irtibata geçtiklerini, olayın aydınlatılması için soruşturma başlatıldığını söyledi. NE OLMUŞTU?
“Darmstadt İslam Dinî Cemaati” ya da halk arasındaki kullanımıyla “Merkez Camii” daha önce de benzer bir saldırıya uğramıştı. 16 Mayıs 2017’de Merkez Camii’nin camları kimliği belirsiz, yüzleri maskeli dört saldırgan tarafından kırılmıştı. Darmstadt polisinin, saldırının ertesi günü yaptığı basın açıklamasında söz konusu saldırıyı bir cami saldırısı değil “bir dinî cemaate ait olan özel mülke” yönelik gerçekleştirilen “maddi hasar” olarak tanımlamış, bu durum çeşitli eleştirilere yol açmıştı.
Jetzz Card ile Türk Hava Yolları’ndan yıl sonuna kadar alacağınız tüm online uçak biletlerinize vade farksız 6 taksit imkânı, üstelik hiçbir ek ücret yok. Başvuru için: www.jetzz-card.de veya KT Bank şubelerini ziyaret edin.
Bremen Fatih Camii’ne gönderilen şüpheli zarf paniğe neden oldu.
GÜNDEM
GÜNDEME DAİR
6 Mart 2020
8
Anayasa Mahkemesi Başörtülü Stajyer Avukatın İtirazını Reddetti
Murat Gümüş mgumus@camiahaber.com
Alman Hukuk Sisteminde Başörtüsü Kamusal alanda başörtüsü konusu 2000’li yılların başından bu yana Avrupa’da farklı tartışmaların odağında. Bu konu toplumsal tartışmaların yanında mahkemelerde de yoğun bir şekilde işleniyor. Mesela Almanya’da genel manada “kamusal alanda başörtüsü” konusu yaklaşık 20 yıldır en az 45 kez farklı boyutlarda Alman mahkemelerinde işlendi. Son 20 yıl içinde din özgürlüğü kapsamında ele alınan hiçbir konu bu kadar sık mahkeme önünde tartışılmadı. Kamusal alanda başörtüsünün en çok tartışıldığı yer ise okullar. Başörtülülerin okulda öğretmenlik yapmasının engellenmesi sonucu görülen dava sayısı yaklaşık 25. Federal Anayasa Mahkemesi 2015 yılında her ne kadar başörtülü öğretmenlerin lehine karar verdiyse de, bu kararın Almanya’nın her eyaletinde uygulanmadığı da gerçek. Son yıllarda kamusal alanın farklı bir boyutunda da tartışmalar arttı. Hukuk öğrencileri arasındaki başörtülü bayanların artması farklı bir tartışmayı beraberinde getirdi: Mahkeme salonlarında başörtüsü. Bu gelişmenin bir sonucu olarak geçtiğimiz günlerde Federal Anayasa Mahkemesi çok tartışılan bir karara daha imza attı. Konu: Hessen Eyaleti’nde başörtülü bir hukuk öğrencisinin eğitimini tamamlamak için gerekli olan stajının bir kısmını adli bir makamda yapma talebi. Kişinin bu talebi ilgili adli makam tarafından reddediliyor. Gerekçe ise, devletin “Ortada somut bir anayasal olasorun değil, hirak dinen ve potetik ve potandünya görüsiyel bir tehlike şü açısından senaryosu var.” tarafsız/nötr olması ve mahkeme süreçlerinde devleti temsil eden kişilerin bu tarafsızlık/nötrlük ilkesini sorgulatacak bir izlenim bırakmamalarının gerekliliği. Farklı temyiz süreçlerinden geçen dava nihayetinde Federal Anayasa Mahkemesi’nde karara bağlandı. Kararda hukuk öğrencisinin başörtüsü ile staj yapma talebinin reddedilişinin anayasal ilkeler açısından sorun oluşturmadığı ifade ediliyor. Karara gerekçe olarak ise, mahkeme sürecinde devleti temsil makamında bulunan kişiler arasında başörtülü bir kişi bulunduğunda bu kişinin mahkeme sürecini kendi dinî inancından hareketle etkileyebileceği endişesi yatıyor. Yani ortada somut bir sorun değil, hipotetik ve potansiyel bir tehlike senaryosu var. Böyle bir durum şimdiye kadar zuhur etmediğine göre kararın muhtemel dayanakları arasında toplum içinde oluşmuş olan İslam/Müslüman karşıtı atmosferin Anayasa Mahkemesi hâkimlerince de dikkate alınmış olması kuvvetle muhtemel. Bu durum 2015 kararı ile ivme kazanan olumlu gidişatı yavaşlatır niteliğe sahip. Fakat bu karar muhataplarını karamsarlığa sürüklememeli ve özellikle toplumsal tartışma süreçlerine katılım, kamuoyu kanaati oluşumunda söz sahibi olabilme için bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Her şeyden önce çok dinli bir toplum yapısının muhtemel sorunlarına değil, her gün yaşanan olumlu yanlarına işaret eden çalışmalara önem vermeli.
Anayasa Mahkemesi stajyer avukatın mahkemeyi temsil noktasında başörtülü olamayacağı yasağını haklı buldu
ALMANYA
Almanya Anayasa Mahkemesi, Hessen eyaletindeki bir stajyer avukatın başörtüsü yasağına itirazını reddetti.
A
nayasa Mahkemesi’nden yapılan yazılı açıklamada, stajyer avukatın mahkemeyi temsil noktasında başörtülü olamayacağı yasağını haklı buldu. Yapılan itirazın reddedildiği belirtilen mahkemenin kararında, yasağın, staj kapsa-
mında dünya görüşü ve dinî açıdan tarafsız bir davranış sergilenmesi yükümlülüğüyle ilişkili bulunduğu, bu nedenle söz konusu yasağın meşru olduğu ifade edildi. Buna göre, Fas kökenli stajyer avukat mahkeme salonunda
dinleyici kısmında başörtülü oturabilecek, ancak temsil noktasında görevli olduğunda başörtüsünü çıkarması gerekecek. 16 eyaleti bulunan Almanya’da aynı yasak Kuzey Ren Vestfalya, Baden-Württemberg ve Berlin’de de uygulanıyor.
“Kararla Müslüman Kadınlar Toplumdan İzole Ediliyor” Almanya İslam Konseyi Başkanı (IR) Burhan Kesici, yaptığı açıklamada, kararı eleştirerek, “Başörtüsü yasakları, yanlış sinyaldir ve kadınları toplumdan dışlar. Başınızın üstünde ne olduğu önemli değil, aksine içinde ne olduğu önemlidir.” ifadelerini kullandı. İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Kadınlar Teşkilatı Başkanı Aynur Handan Yazıcı ise kararın “kötü niyetlilerin değirmenine su taşıdığını”
belirtti. Federal Anayasa Mahkemesi’nin kararının Müslümanları izole ettiğini belirten Yazıcı, böylece anayasayla güvence altına alınmış olan meslek eğitimi özgürlüğünün de ortadan kaldırıldığını, bunun yanı sıra kararın başörtü lü Müslümanlara yönelik bir çalışma ya-
sağı anlamına geldiğini ifade etti. Yazıcı açıklamasına şöyle devam etti: “Bu kararı veren yargıçlar, zaten birçok cenahtan ayrımcılığa tabi tutulan Müslüman kadınları daha da fazla toplumdan izole etmişlerdir. Bu kararla sadece başörtülü kadınlar hukuki olarak eşit katılım imkânından mahrum bırakılmamıştır; aynı zamanda bu tür kararlardan, bilhassa Müslümanların inanç özgürlükleri bağlamında olmak üzere topluma olumsuz sinyaller yayıldığı unutulmamalıdır.”
Seçilmiş Müftüye 4 Ay Hapis Cezası Yunanistan’ın seçilmiş müftüsü Ahmet Mete 4 ay hapis cezasına çarptırıldı.
YUNANİSTAN
Yunanistan’da, “makamı gasbetmek”le suçlanan İskeçe seçilmiş müftüsü Ahmet Mete, 4 ay hapis cezasına çarptırıldı.
S
elanik İstinaf Mahkemesi, bir cenaze töreni ile ilgili “resmî makamı gasbetmek ve dinî töreni engellemek” suçlamasıyla yargılanan müftü Mete’yi tecilli olmak üzere 4 ay hapis cezasına mahkûm etti. Mahkeme, Mete ile aynı suçtan yargılanan Gökçepınar İmamı Erkan Azizoğlu’nu ise suçsuz bularak beraatine karar verdi. Mete’ye, 3 yıl içerisinde suç işlemesi durumunda hapis cezası uygulanacak. Müftü Mete, duruşma sonrasında sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında, mahkemenin
kararını bir üst mahkemeye taşıyacağını belirterek, Selanik’e gelerek kendisini destekleyenlere teşekkür etti. Daha önce yargılandıkları alt mahkemede 7’şer ay hapis cezalarına çarptırılan Mete ve Gökçepınar İmamı Azizoğlu, karara itiraz ederek Selanik İstinaf Mahkemesi nezdinde temyiz başvurusunda bulunmuştu. NE OLMUŞTU?
Müftü Ahmet Mete 2016’da, Yunan ordusunda askerlik görevini yaparken kaza sonucu hayatını kaybeden bir soydaş askerin cenaze törenin-
de, atanmış müftünün de bulunduğu ortamda cenaze namazını kaldırmıştı. Savcılık, Mete’yi, devletin atadığı resmî müftünün bulunduğu bir törende cenaze namazını kıldırdığı için “resmî makamı gasbetmek” ve “dinî töreni engellemekle” suçlamıştı. Yunanistan’da, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın dinî liderleri, müftüler ve azınlığa ait vakıfların idare heyetleri devlet tarafından yapılan atama yoluyla belirleniyor. Türk azınlık ise bu uygulamalara karşı çıkarak kendilerinin seçtiği müftülerin görev yapmasını istiyor.
GÜNDEM
6 Mart 2020
9
Yurt Dışından Öğretmen ve İmam Gelmesi Yasaklanıyor FRANSA
Fransa’da yabancı kökenli öğrencilerin ebeveynlerinin geldiği ülke dili ve kültürü eğitimi verilen derslerin, önümüzdeki yeni akademik yılda kaldırılmasına karar verildi. İmamların ise 2024’ten itibaren Türkiye’den istihdam edilmeleri durdurulacak.
F
ransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 18 Şubat 2020 tarihinde Türklerin de yoğun yaşadığı Mulhouse kentinde yaptığı konuşmada, bu eğitimin denetleyemedikleri öğretmenler tarafından verilmesinden ötürü duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Yabancı dil öğretimini laik, özgür ve zorunlu eğitim çerçevesinde “Uluslararası Yabancı Dil Dersleri” (Enseignements Internationaux aux Langues Etrangères - EILE) kontrolünde verilmesini kararlaştırdıklarını açıkladı. “Fransızca bildiklerinden emin olduğumuz bu öğretmenler için kadro açıp finansmanını sağlayacağız. Verdikleri dersler Millî Eğitim Bakanlığı’nın kontrolüne tabi olacak.” ifadelerini kullandı. ÖNGÖRÜLEN ÇÖZÜMLER
Önümüzdeki Eylül ayından itibaren, ELCO derslerinin yerine “Uluslararası Yabancı Dil Dersleri “ (EILE) getirilecek. Bu derslerin Fransa’da yaşayan ve hem Türk hem Fransız dili ve kültürünü bilen eğitimciler tarafından sunulması bekleniyor.
Hasene
Detaylı bilgi henüz hükûmet tarafından paylaşılmış değil. Macron için yeni sistemi reddeden tek ülke Türkiye. Fransız Cumhurbaşkanı, Türkiye’yle anlaşmaya varılmadığı takdirde Türk dili derslerinin tamamen kaldırılacağı uyarısında bulundu. Fransa’nın yabancı dil eğitim konusunda Cezayir, Hırvatistan, İspanya, İtalya, Fas, Portekiz, Sırbistan, Tunus ve Türkiye olmak üzere dokuz ülkeyle işbirliği bulunmaktaydı.
Cumhurbaşkanı Macron, bu yıl öğretmenlerin, 2024’de de imamların yurt dışından gelmesinin yasaklanacağını duyurdu.
ELCO NEDİR? Fransa'da ilkokul üçüncü sınıftan liseye kadar işlenen ELCO (Enseignements de langue et de culture d'origine) dersleri, yabancı kökenli öğretmenler tarafından verilen yabancı dil derslerini kapsıyor. Haftada 1 buçuk ile 3 saat arasında gerçekleşen dersler, çoğunlukla okul saatlerinden sonra, çarşamba günleri ve istisnai olarak cumartesi günleri düzenleniyor. ELCO derslerinin ortaya çıkmasındaki ilk amaç, aile birleşimi dolayısıyla Fransa’ya ge-
len veya Fransa’da doğan göçmen çocukların kendi ülkeleriyle bir bağ kurmalarını ve sonrasında geri dönüşlerini kolaylaştırmayı sağlamaktı. Millî Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquer’in ifadelerine göre “bugün Fransa bu mantıkta değil, entegrasyon mantığındadır.” Türkiye Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre Türk dili ve kültürü eğitimi 192 öğretmen tarafından yaklaşık 12 bin ila 15 bin öğrenciye sunuluyor.
Türkiye, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) Türkçe Eğitim Projesi kapsamında bu derslerin devamlılığını sağlayabilir. YTB 2017 yılında “Yabancılara Türkçe Eğitimi” adında bir yüksek lisans programı açtı. Bu program yalnızca Avrupa Türklerine yönelik olmakla birlikte iki dönem ders ve bir dönem stajdan oluşuyor. Mezunları ise YTB’ye proje sunup maddi destek sağlayıp proje için anlaşma sağladıkları derneklerde Türkçe eğitimi verebiliyorlar.
Hasene International e. V. www.hasene.org | jobs@hasene.org | haseneorg
Tasarımcı arıyoruz (bay/bayan)
2024’TEN İTİBAREN İMAM KABUL EDİLMEYECEK Fransa’da yabancı dil öğretmenleriyle birlikte faaliyetleri sonlanacak bir diğer meslek grubu cami imamları. Türkiye (150), Cezayir (120) ve Fas (30) tarafından Müslüman derneklere bağlı camilerde Fransa'da çalışmak üzere gönderilen ve maaşı ödenen yaklaşık 300 imam bu ülkeler ve Paris’in ikili anlaşmaları sonucunda istihdam ediliyordu.
Dijital çalışmalar ve basım çalışmaları için tam veya yarı zamanlı istihdam edilmek üzere, genç ekibimize takviye arıyoruz! İletişim ajansında çalışma tecrüben bulunuyorsa, klasik ve interaktif medya için sıra dışı fikirler geliştirme yeteneğin seni farklı kılıyor ve iyi derecedeki Türkçe dil bil-
gin ekip ve müşterilerle akıcı şekilde iletişime geçmeni sağlıyorsa, şirketimize başvurunu gönder.
Seni bekleyen görevler
Senden beklenen profil
• Türkçe hazırlanan çeşitli ürünlerin dizaynı ve metin tasarımı • İlan tasarımı • Resim düzenleme ve rötuşu • Arayüz tasarımı (Interface) • Ürünün planlanan zamana yetişmesi ve yayınların kalite kontrolü bağlamında sorumluluk üstlenmek
• Tasarımcılık alanında tamamlanmış yüksekokul veya meslek eğitimi • Yaygın Adobe Creative Suite grafik programlarının kullanımında deneyim • Kısıtlı zaman sürecinde dahi kreatif, bağımsız ve özenli çalışma • Güvenilirlik ve ekip hâlinde çalışabilme yeteneği
Sana modern bir iş ortamının hâkim olduğu cazip bir iş yeri ve senin desteğini bekleyen, işini seven profesyonel bir ekip sunuyoruz. Lütfen başvuru evraklarını eksiksiz olarak maaş talebin ile birlikte insan kaynakları bölümümüze gönder. E-posta olarak göndermek de mümkün: jobs@hasene.org
20 Şubat 2020 tarihinde Fransa İçişleri Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre, 2024’ten itibaren yabancı ülkelerden imam alımı yapılmayacak. Macron, söz konusu konuşmada bu konuya da değinirken, Fransız Müslüman Konseyi'nden (CFCM) "Cumhuriyet yasalarına uygun” şekilde eğitilmiş imam formasyonu konusunda Mart ayı sonuna
kadar "somut öneriler" yapmasını istedi. CFCM’in sunacağı çözüm merak konusu. Fransız Cumhurbaşkanı, önümüzdeki haftalarda şeffaflıklarını garanti etmek için ibadet yerlerinin dış finansmanının daha iyi kontrol edilmesine dair bir yasa tasarısı hazırlığında olduklarını da sözlerine ekledi. Fransa’da halen İmamların eğitimine yönelik Millî Görüş Fransa İslam Konfederasyonu (CIMG) bünyesinde Lyon ve Strazburg şehirlerinde öğrenci kabul eden İmam Eğitim Merkezleri Enstitüsü bu-
lunmakta. CIMG Genel Sekreteri Fatih Sarıkır, Fransa’da teşkilat bünyesinde faaliyet gösteren 70 civarında cami olduğunu kaydederek, buralarda görev yapacak din görevlilerinin bu enstitülerden yetişmesinin planlandığını söyledi. Öte yandan Türkiye tarafından 2006’da yurt dışında yaşayan Türk öğrencilere yönelik başlatılan Uluslararası İlahiyat Programı’ndan da bugüne kadar 127 Fransız kız – erkek öğrenci mezun oldu. İmam olarak istihdam edilmeleri sağlanan erkek öğrenciler, yaşadıkları ülkenin vatandaşı olarak hem ülke diline hem de kültürüne vakıflar.
GÜNDEM
6 Mart 2020
10
İdlib Saldırısının Ardından Türkiye Sınır Kapılarını Açtı:
Göçmenler Avrupa Yolunda
AVRUPA
İdlib’de yaşanan saldırı sonrası 34 askerin şehit düşmesinin ardından Türkiye sınır kapılarını açtı. Yüzbinlerce göçmen nehir ve kara hattından Yunanistan’a geçiş yaptı.
İ
dlib’de 34 askerin şehit olmasının ardından Türkiye’nin Avrupa’ya giden sınır kapılarını açması sonrası, yüzbinlerce göçmen sınırkapılarına yöneldi. vrupa’ya geçmek isteyen düzensiz göçmenler, nehir ve kara hattını denemeye devam ediyor. Sınır köylerinden Meriç Nehri’ni botlarla geçen göçmenler Yunanistan’a açılan sınır kapılarında da bekleyişlerini sürdürüyor. Tel çit çekili sınır tellerini makasla ke-
sen ya da üzerinden atlayan düzensiz göçmenler, Yunanistan’a ayak basıyor. Son açıklanan rakamlara göre Edirne’den Yunanistan’a geçen düzensiz göçmenlerin sayısı 100 bini aştı. SIRTINDAN VURARAK ÖLDÜRDÜ
Yunanistan güvenlik güçleri ise sınırda bekleyen düzensiz göçmenlere göz yaşartıcı bomba ile yoğun
şekilde müdahale etti. Bekleyişlerini sürdüren binlerce göçmen, aniden gelen gaz bombalarının etkisiyle panik hâlde dağıldı. Aralarında çok sayıda bebeğin de olduğu düzensiz göçmenler, gazdan etkilendi. Göçmenlere bölgedeki ambulanslarda müdahale edildi. İpsala bölgesinden Yunanistan’a geçmek isteyen Ahmet Ebu Emed adlı göçmen ise Yunanistan askerleri tarafından sırtından vurularak öldürüldü.
“İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş’da Türkiye-Yunanistan sınırındaki mültecilerin durumuyla alakalı bir basın açıklaması yaptı. Altaş, “Avrupa, Türkiye-Yunanistan sınırındaki insan hakları ihlallerine bir an önce son vermelidir. Sınırda yaşanan olaylar insanlık adına iflas bayrağının çekildiğini göstermektedir.” diye konuştu.
Şehit Piyade Uzman Çavuş Selman Cankara Adana'da toprağa verildi.
İDLİB’DE 34 ASKER ŞEHİT EDİLMİŞTİ İdlib bölgesinde Rusya destekli rejim güçlerinin yaptığı hava saldırılarının sonucu 34 asker şehit düşmüştü. Saldırının hemen ardından Türk Silahlı Kuvvetleri karşılık verirken, başlatılan Bahar Kalkanı Harekatı’nda binlerce rejime ait hedef vuruldu. İdlib’de şehit olan askerler törenlerle son yolculuklarla uğurlandı. Öte yandan İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları’na (IGMG) bağlı camilerde de şehit olan askerler için gıyabi cenaze namazı kılındı.
Fransa Yerel Seçimler İçin Sandık Başına Gidiyor FRANSA
Fransa 15 Mart’da yerel seçimlerin ilk turu için sandık başına gidecek. Seçimlerde birçok göçmen kökenli aday da ter dökecek. Yerel seçimlerin ilk turu 15 ikinci turu da 22 Mart tarihlerinde gerçekleştirilecek.
GÜLSEVIM YILMAZ
C
umhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Paris belediye seçimleri için aday gösterdiği Benjamin Griveaux, özel hayatıyla ilgili videoların sosyal medyaya sızdırılmasının ardından yarıştan çekildiğini açıkladı. Seçimlere günler kala gündem olan Griveaux, ailesini korumak adına bu kararı aldığını belirterek “Sosyal medyada özel hayatıma alçakça bir saldırı düzenlendi. Ailem böyle bir şeyi yaşamayı hak etmiyor” şeklinde konuştu. Griveaux’un yarıştan çekilmesinin ardından iktidar
partisi Yürüyen Cumhuriyet (LREM) görevinden adaylığını koymak için ayrılan Sağlık bakanı Agnès Buzyn ile devam etti. Öte yandan yapılan anket sonuçlarına göre Paris’te yarışı önde götüren adaylar Sosyalist Parti’nin (PS) adayı ve mevcut Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ile merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi’nin (LR) adayı Rachida Dati. YABANCI KÖKENLI ADAYLAR
Yaklaşan seçimlerde yaşanan tartış-
malardan biri de bazı yabancı kökenli adaylar. Bunlardan biri Val d’Oise bölgesindeki Goussainville bağımsız belediye başkan adayı Abdelaziz Hamida. Cemaatçi bir liste sunmakla suclanan Hamida’nın seçim listesi İçişleri Bakanlığının dikkatini üzerine çekmiş durumda. “Radikal İslamcılık”la fişlenen Hamida, söz konusu iddiaları reddederek yabancı kökenli oluşundan dolayı bu tür suçlamalara maruz kaldığını öne sürdü. Dikkatleri üzerine çeken bir başka yabancı kökenli aday ise yine Val d’Oise’da bulunan Garges-lès-Gonesse
belediyesine aday olan Sami Debah. Fransa İslamofobiyle Mücadele Kuruluşu’nun (CCIF) kurucusu olan Sami Debah’ın belediye başkanı olduğu takdirde bölgede siyasal islamcılığın hüküm süreceği iddia ediliyor. Cemaatçilik ve radikallik suçlamalarının cevabını mahkemeye taşıyacağını iddia eden Debbah, 2017 yasama seçimlerinde yüzde 55 oy almıştı. Debah’ın önemli rakipleri ise Sosyalist parti adayı Hussein Mokhtari ve Komunist Parti ve Boyun Eğmeyen Parti ortak adayı Pamela Hocini. Fransa’nın güneyinde yer alan ülke-
nin yedinci büyük şehri Montpellier belediye adaylarından biri ise Suriye kökenli Mohed Altrad. Milyarder iş adamı Altrad, seçim listesinde sağ ve sol görüşlü kişilerin yer aldığını belirtti. Fransa’nın en büyük ikinci kenti olan Lyon’un Saint-Priest bölgesi belediye başkanlığına ise Türk kökenli İzzet Doğanel aday oldu. İzzet Doğanel daha önce Lyon’un Born ilçesi Belediye Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuştu. Doğanel iktidar partisi Yürüyen Cumhuriyet Lyon belediyesi adayı aynı zamanda eski Içişleri Bakanı Gerard Collomb’un desteğini almış durumda.
DÜNYA
6 Mart 2020
11
“Vatandaşlık Yasası” Karşıtı Protestolar Sürüyor
Yeni Vatandaşlık Yasası Nedir?
“Vatandaşlık Yasası”, 200 milyon Müslüman’ı ikinci sınıf vatandaş hâline getirmek ve birçoğunu vatansız bırakmak için atılan bir adım olarak değerlendiriliyor.
HİNDİSTAN
Hindistan’da Müslümanları dışlayan yeni vatandaşlık yasasına karşı düzenlenen protestolar devam ediyor. Hindu grupların Müslümanlara yönelik saldırısında ölü sayısı 37’ye yükseldi.
H
indistan’da, Pakistan, Afganistan ve Bangladeş’ten gelen 6 dinî gruba vatandaşlık yolunu açan, ancak aynı durumdaki Müslüman göçmenleri kapsam dışı bırakacak şekilde değiştirilen “Vatandaşlık Yasası”na karşı protestolarda 37 kişi hayatını kaybetti. Delhi Metro Demiryolu Şirketi’nden yapılan açıklamada, şehrin çeşitli bölgelerindeki 8 metro istasyonuna giriş ve çıkışların kapatıldığı bildirildi.
OLAYLARDA YEDİ KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ Vatandaşlık yasası nedeniyle çıkan olaylar ise dinmek bilmiyor. Buna göre yasa karşıtları ile destekçileri arasında çıkan çatışmalarda yedi kişinin hayatını kaybettiği belirtildi. Sokak ortasında taşlar ve sopalarla birbirine giren insanların yanı sıra aralarında 56 polis memurunun bulunduğu 189 kişinin de yaralandığı kaydedildi. Şiddet olaylarıyla ilgili 1 kişi tutuklanırken, 20 kişinin de gözaltına
alındığı bildirildi. BAŞBAKAN’DAN MESAJ: “ÇOK ENDİŞELİYİM”
Delhi Başbakanı Arvind Kejriwal, Twitter’dan, “Delhi’nin bazı bölgelerindeki yaygın durumdan çok endişeliyim. Hepimiz şehrimizde barışı yeniden tesis etmek için birlikte çaba göstermeliyiz. Herkesi tekrar şiddetten uzak durmaya çağırıyorum.” paylaşımı yaptı. Öte yandan başkent-
Müslümanların evlerine demir çubuk ve bambu sopalarıyla saldırdığını söyledi. Han, evlerin kapılarını zorlayarak içeri giren grupların, insanları dövdüğünü ve eşyalara zarar verdiğini belirtti. Kendi ailesinin de can korkusu endişesiyle yakındaki camiye sığındığını ileri süren Han, evinin akıbetini bilmediğini ve kaçarken “Her şeyi yakın” şeklinde sesler duyduğunu ileri sürdü.
te Hindistan Komünist Partisinin destekçileri tarafından ABD Başkanı Donald Trump karşıtı eylem düzenlenirken, Assam, Batı Bengal ve Telangana eyaletlerinde de Trump’a karşı protesto gösterileri yapıldı. MÜSLÜMANLARIN EVLERİNE SALDIRI
Öte yandan Yeni Delhi’nin kuzey doğusundaki Mustafabad bölgesi sakinlerinden Rauf Han, Hindu grupların “dinî sloganlar” atarak
Yasa, Hindistan Parlamentosu tarafından kabul edilmiş ve 13 Aralık 2019’da Cumhurbaşkanı Ram Nath Kovind’in imzasıyla yürürlüğe girmişti. Yasa, Afganistan, Bangladeş ve Pakistan’dan gelen ve Budist, Sih, Jain, Parsi, Hindu ve Hristiyanlık dinlerine mensup yasa dışı göçmenlere vatandaşlık yolunu açarken, aynı sınıftaki Müslümanları kapsam dışı bırakıyor. Müslümanların yasanın dışında bırakılması tepkiyle karşılanmış, başkent Yeni Delhi başta olmak üzere birçok bölgede protestolar patlak vermişti.
İsrail’den Yahudi yerleşimciler için Batı Şeria’ya 46 bin yeni konut Kırsal İtfaiye Servisi yaklaşık 6 ay süren tüm yangınların, yoğun yağmurların da yardımıyla 14 Şubat’ta kontrol altına alındığını duyurmuştu.
Yangınlar Ormanların Yüzde 21’ini Yok Etti AVUSTRALYA
Avustralya’da yaklaşık 6 ay boyunca süren ve 33 kişinin hayatını kaybettiği yangınlarda, ormanların yüzde 21’inin kül olduğu belirlendi.
A
vustralya’nın Yeni Güney Galler (NSW), Queensland, Victoria ve Güney Avustralya eyaletlerinde yaklaşık 6 ay boyunca süren ve 33 kişinin hayatını kaybettiği yangınlarda, ormanların yüzde 21’inin kül olduğu belirlendi. Western Sydney Üniversitesi Hawkesbury Çevre Enstitüsü, Eylül 2019’da NSW’de başladıktan sonra Queensland, Victoria ve Güney Avustralya eyaletlerinde etkili olan yangıların ormanlara verdiği zararı araştıran raporunu yayımladı. ‘‘DÜNYA ÇAPINDA EŞİ GÖRÜLMEMİŞ YANGIN’’
Aylarca kontrol altına alınamayan yaklaşık 11 milyon hektarlık orman ve çayırlık alanı yok eden yangınla-
rın “Dünya çapında eşi görülmemiş” olarak nitelendirildiği rapor, NWS ve Victoria’da yaklaşık 5,8 milyon hektar geniş yapraklı ormanın yandığını ortaya koydu. Söz konusu raporu hazırlayan araştırmacılardan Western Sydney Üniversitesi’nde Yangın Risk Yönetimi Araştırma Merkezi yöneticisi Doç. Dr. Matthias Boer, şu değerlendirmeyi yaptı: “Tarihsel olarak baktığımızda, Avustralya ve diğer kıtalarda her yıl orman alanlarının yüzde 5’inin yandığı belirlenmişti. Sadece Asya ve Afrika’daki küçük orman
bölgelerinde bu oranın yüzde 8-9’a yükseldiği kaydedilmişti. Ancak Avustralya’nın 20192020 sezonunda, tek bir sezonda yanan orman alanı yüzde 21’e çıktı. Bu son 20 sene içerisinde hiçbir orman biyomunda görülmemiş, küresel olarak eşi benzeri yaşanmayan bir yanma ölçeğidir.” 3 BİNDEN FAZLA EV KÜL OLMUŞTU
Yeni Güney Galler eyaletinde Eylül 2019’da başlayan ve diğer eyaletlerde de etkili olan yangınlarda, toplam 11 milyon hektara yakın alanın ve 3 binden fazla evin kül ve yaklaşık 1,25 milyar hayvanın da telef olduğu açıklanmıştı.
Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.
KUDÜS
İ
İsrail Bayındırlık ve İskan Bakanı Biton, Batı Kudüs’te düzenlenen bir konferansta yaptığı açıklamada, “Bakanlıktaki planlama ekiplerine, Yahuda ve Samara’daki (Talmudik Batı Şeria) Yahudi yerleşim birimlerini genişletmek üzere projeler hazırlama talimatı verdim. Şimdilik 46 bin yeni konut inşa etme planımız hazır.” dedi. ABD Başkanı Donald Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” olarak nitelediği sözde Orta Doğu barış
planına işaret eden Biton, “Yüzyılın Anlaşması planının uygulanmasıyla beraber bu sayı üç katına çıkacaktır.” ifadelerini kullandı. İsrailli bakanın duyurusunun, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun işgal altındaki Doğu Kudüs’ün doğusunda “E1” olarak bilinen bölgede 3 bin 500 yerleşim birimi inşa etme kararını duyurmasıyla eş zamanlı gelmesi dikkat çekti.
DÜNYA
6 Mart 2020
12
Dünyada Koronavirüs Durdurulamıyor! DÜNYA
Aralık ayında Çin’in Vuhan şehrinde başlayan ve çok kısa bir süre sonra küresel bir salgın hâlini alan koronavirüsü, dünyada hızla yayılıyor. BURAK BUDAK
Ç
in’de ortaya çıkan korona virüsü, tüm dünyada hızla yayılıyor. Çin’den giden kişiler yoluyla Fransa, İtalya, İngiltere, Almanya, İsveç, İspanya gibi 30’u aşkın ülkede rastlanan çeşitli vakalar, büyük paniğe neden oluyor. EN AĞIR ETKİYİ İTALYA YAŞIYOR
Koronavirüsün Avrupa’da en ağır etkisini ise İtalya yaşıyor. Karantina altına alınan şehirlerde dışarıda güvenlik güçleri dahil herkes maske takıyor. Ayrıca karantina altındaki bölgelere yapılan tren seferleri durduruldu, giriş çıkışlar ise kontrol altına alınıyor. Yaşanan karantina sürecini Camia’ya değerlendiren İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) İtalya Bölgesi Kurumsal İletişim Başkanı Şüheda Genç, Milano’da, tüm okul, kilise, tiyatro ve sinema salonlarının faaliyetlerinin durdurulduğunu kaydetti. Genç, şehirde korkunç bir alışveriş ve stok furyasının olduğunu da belirtirken “Eve su almak için markete gittiğimde, yumurta, süt ve su gibi uzun ömürlü gıdaların tükenmiş olduğunu gördüm.” ifadelerini kullandı. Ayrıca IGMG Como ve DİTİB Milano Camii’nin, hizmetlerini bir süreliğine durdurduğunu söyleyen Genç, yaklaşık 25 yıldır aralıksız hizmet veren Como Camii’nde ilk defa cuma namazının kılınmadığını sözlerine ekledi. ALMANYA VE FRANSA’DA VAKALARDA ARTIŞ SÖZ KONUSU
Koronavirüsü Almanya ve Fransa’da da hızla yayılmaya devam ediyor. Almanya’da birçok bölgede virüse rastlanırken Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletindeki küçük Heinsberg kasabasında ise hastalık şüphesiyle karantinaya alınan bin kişi normal yaşamına geri döndü. Sayının daha da artmasından endişe ediliyor. Federal Sağlık Bakanlığı, testleri pozitif çıkanların yanı sıra şüpheli vakaların da arttığı virüs nedeniyle ülkede henüz ölüm vakasının olmadığını açıkladı. Mönchengladbach yakınlarındaki Erkelenz beldesinde virüs tespit edilen 47 yaşındaki bir erkek Düsseldorf’taki Üniversite Kliniği’nde tedavi altına alındı. Bu kişinin temasta olduğu yüzlerce insan ise karantina altına alındı. Göp-
pingen’de yaşayan 25 yaşındaki bir kişiye ise İtalya’nın Milan kenti ziyaretinde virüs bulaştığı, yapılan testlerin pozitif çıktığı kaydedildi. Baden-Württemberg Sağlık Bakanlığı, 25 yaşındaki hastanın bir klinikte karantinaya alınarak tedavisine başlandığını bildirdi. Tespit edilenlerin, söz konusu iki eyaletteki ilk vakalar olduğu belirtildi. Köln Belediyesi’nin yaptığı basın açıklamasında ise salgının Köln’e ulaştığı belirtilirken, şehrin virüse karşı iyi hazırlandığı ifade edildi. Fransa’da koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı da hızla artmaya devam ediyor. Fransa Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Jeromes Salomon, düzenlediği basın toplantısında ülkede iki kişide daha koronavirüs tespit edildiğini açıkladı. Hastalardan 55 yaşındaki bir erkeğin Amiens’daki bir hastanede karantina altında tutulduğunu ve durumunun ağır olduğunu ifade eden Salomon, 36 yaşındaki diğer hastanın ise İtalya’nın Lombardiya bölgesinden geldiğini ve Strazburg’daki bir hastanede tedavi gördüğünü belirtti. YUNANİSTAN VE İSVİÇRE’YE DE SIÇRADI
Yunanistan’ın Selanik kentinde, 38 yaşındaki Yunanistan vatandaşı bir kadında koronavirüs tespit edildi. Yunanistan Sağlık Bakanlığı Bulaşıcı Hastalıklar Bölümü Başkanı Sotiris Skodras, Selanik Hastanesi’nde karantina altına alınan kadında virüse rastlandığını, bir süre önce İtalya’yı ziyaret ettiği belirlenen kadınla temasta bulunan aile üyeleri ve yakınlarının da özel birimlerde karantinada tutulduğunu belirtti. İsviçre’de, İtalya sınırında yer alan Ticino kantonunda yaşayan 70’li yaşlardaki bir erkeğin, yapılan testler sonucu koronavirüs taşıdığının ortaya çıktığı belirtildi. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, enfekte olan kişinin Milano yakınlarındaki bir etkinliğe katıldığı ve virüsü bu etkinlikte kaptığı ifade edildi. ilk belirtilerin ise iki gün sonra ortaya çıktığı kaydedildi. Hastanın bir müddet ailesiyle birlikte kaldıktan sonra Ticino’daki bir klinikte karantinaya alındığı öğrenildi.
ÜLKELERE “SORUMLULUK VE
KOORDİNASYON” ÇAĞRISI Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Turizm Örgütü, koronavirüsüne karşı ülkelere “sorumluluk ve koordinasyon” çağrısı yaptı. Yapılan ortak açıklamada, koronavirüse karşı DSÖ’nün “hiçbir seyahat veya ticaret kısıtlaması tavsiyesinde bulunmadığı” vurgulandı. Ayrıca koronavirüs ile bağlantılı ülkelerin aldığı önlemlerin “uluslararası seyahate ve ticarete gereksiz müdahaleleri en aza indirecek düzeyde olması için” ilgili ülkelerle yakın iş birliği içinde çalışıldığı kaydedildi. Tu-
rizm sektörünün her şeyden önce insan sağlığı ve refahını düşündüğü belirtilen açıklamada, koronavirüse karşı alınacak önlemlerde turizm sektörünün etkili bir şekilde katkı sağlayabilmesini garanti etmek için “uluslararası iş birliğinin hayati öneme sahip olduğu” ifade edildi. “Seyahat kısıtlamaları koymak, uluslararası trafiğe gereksiz müdahaleyi teşvik edebilir ve turizm sektörünü olumsuz etkileyebilir.” uyarısında da bulunulan açıklamada ayrıca turizm sektörünün koronavirüse vereceği cevabın, DSÖ’nün tavsiyelerine uyumlu olması gerektiği vurgulandı.
UMRE SEFERLERİ DURDURULDU Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan ve resmi haber ajansı SPA’da yer alan açıklamada, ülkedeki uzman sağlık kurumlarının yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile ilgili gelişmeleri yakından takip ettiği belirtildi. Söz konusu salgının önüne geçilmesi için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) başta olmak üzere uluslararası örgütlerin ve devletlerin sarf ettiği çabaların destekleneceğinin kaydedildiği açıklamada, şunlar kaydedildi: “Sağlık otoritelerinin tavsiyesi ve virüsün yayılmasının önlenmesi amacıyla alınan koruyucu tedbirler kapsamında, umre ya da Mescid-i Nebevi ziyareti için Suudi Arabistan’a girişlerin geçici olarak askıya alınmasına karar verilmiştir.” IGMG Hac Umre ve Seyahat İşleri Başkanı Tahir Köksoy, Suudi Arabistan’ın koronavirüs salgını nedeniyle Umre ziyaretlerini askıya almasına ilişkin bir açıklama yaptı. Köksoy, Suudi Arabistan’ın diğer ülkelerde de görüldüğü üzere tedbir amaçlı böyle bir karar aldığına dikkat çekti. Ancak kısa zamanda umre ziyaretlerinin yeniden açılacağını um-
duklarını aktardı. 2009 yılında yaşanan domuz gribi salgınında da Arabistan’ın aynı önlemleri aldığını hatırlatan Köksoy, ancak kısa süre içerisinde yeniden umre ziyaretlerinin normale döndüğünü ifade etti. Köksoy, 13 Mart’da Suudi Arabistan’ın umre ile ilgili aldığı kararı yeniden gözden geçireceğini duyurdu. Tahir Köksoy, IGMG Hac Umre kayıtlarının devam ettiğini, herhangi bir kesintinin olmadığını da sözlerine ekledi. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada da, ‘’Suudi Arabistan’da bulunan umrecilerimizin ülkemize dönüş tarihleri ile ilgili bir değişiklik söz konusu değildir. Suudi Arabistan’ın aldığı bu karar nedeniyle de geçici olarak yeni umre kaydı alınmayacaktır.” ifadeleri kullanıldı.
Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüsünün dünya genelinde bulaştığı kişi sayısı 81 bini geçti.
DÜNYA
6 Mart 2020
13
“Kumanyanın Hikmeti Yardımlaşmaktır”
HASENE
Hasene International derneği her yıl ramazan ayı öncesi gelenek hâline getirdiği kumanya kampanyasını bu yıl da başlattı. “Kumanyanın hikmeti yardımlaşmaktır” mottosu ile başlatılan kampanyada dünyanın farklı ülkelerindeki yüz binlerce ihtiyaç sahibine ulaşılması hedefleniyor. MURAT KUBAT
H
asene International derneği 20 Şubat itibari ile 2020 Kumanya Kampanyası’nı başlattı. 20 Mart’a kadar sürecek olan kampanya kapsamında Afrika, Asya, Avrupa ve Güney Amerika’da olmak üzere dünyanın 60 ülkesinde on binlerce ihtiyaç sahibi ailenin sofrasına ramazan ayı öncesi kumanya ulaştırılması amaçlanıyor. Her yıl kumanya kampanyasında aldığı bağış sayısını artıran Hasene’nin bu seneki hedefi 80 bin kumanya bağışı toplamak ve yeryüzünün farklı coğrafyalarındaki on binlerce ihtiyaç sahibine ulaşmak. Dünyada her 9 kişiden 1’inin aç olduğunu vurgulan Hasene yetkilileri ku-
raklık, savaşlar, doğal afetler, ekonomik krizler ve adaletsiz paylaşımın bir sonucu olarak açlığın küresel ölçekte insan yaşamını tehdit ettiğini belirtti. Yılda milyonlarca insanın açlığa bağlı nedenlerden dolayı hayatını kaybettiğini, resmî verilere göre dünyada 815 milyon insanın açlıkla karşı karşıya olduğunu belirten yetkililer; Afrika nüfusunun % 72’sinin yoksulluk kapsamı altında değerlendirildiğini hatırlattı. KAMPANYANIN AMACI VE ÖNEMI Kampanya ile ilgili bilgi veren Hasene International Başkanı Mesud Gülbahar “Bir gelenek hâline dönüşen kumanya kampanyası ramazan ayı ön-
Yardımların yerine ulaştığından nasıl haberdar olabilirim? Kumanya kampanyasına katılan herbir bağışçı, yaptıkları yardımların nerelerde, nasıl dağıtıldığı ile ilgili bilgileri an be an Hasene’nin web sayfasında kampanyanın fotoğraf galerisinden ve sosyal medya hesaplarından takip edebilir. Gidilen ülkeler, ülkelerdeki şehirler, kasabalar ve köyler, ihtiyaç sahibi insanlar, yapılan yardımlar, mazlum ve mağdurların durumlarına dair görseller bu alanlardan yayınlanacaktır.
cesi mazlum ve mağdurların, yetim ve öksüzlerin, hülasa ihtiyaç sahiplerinin sofralarına mütevazı bir katkı niteliği taşıyor. Ramazan ayı başlamadan önce kumanyalar ihtiyaç sahiplerinin hanelerine ulaşıyor. Ramazan ayı aynı zamanda diğerkâmlık ayıdır. Tokun açın hâlinden anlamasına vesile olur. Bu kampanya sofraları boş olanları, sahipsiz, kimsesiz ve unutulanları hatırlamak için yürütülen bir kampanyadır. Ramazan ayı manevi duygunun yoğun yaşandığı bir aydır. Ramazanın bereketini ve güzelliğini ihtiyaç sahiplerinn de yaşaması için bu kampanya yürütülüyor.” dedi. Kampanya, varlık içerisinde olanlarla
yeryüzünün kuraklık, kıtlık ve açlık çeken bölgelerindeki insanlar arasında paylaşma ve dayanışmanın güçlenmesini öngören bir çalışma. Ramazan ayı manevi iklimin yoğun olduğu, paylaşma ve dayanışmanın zirvede yaşandığı bir aydır. Bu ayda tutulan oruçla birlikte varlık içerisinde olanlar yokluk çekenlerin hâlinden daha iyi anlar. Kumanya kampanyasının, ramazan ayının hemen öncesinde yapılması bu nedenle önemli. Böylece bağışlanan yardımlar ramazan ayı başlamadan önce ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor ve mazlum ve
Kumanyalar nasıl ulaştırılıyor?
Kampanyaya nasıl katılabilirim?
Hasene International derneği tarafından ülke sorumluluları ve gözlemciler eliyle ulaştırılıyor. Gıda alışverişleri dağıtım yapılacak ülkelerde yapılıyor. Böylece hem ülkelerin ekonomisine katkı yapılıyor, hem de ülkede tüketilen gıda türleri hangileri ise kumanya paketleri ona göre hazırlanmış oluyor. Çalışmaları yerinde şeffaf bir şekilde takip etmek ve gıda yardımlarını bizzat kendi elleriyle ulaştırmak için 60 ülkeye 272 kumanya gözlemcisinin gönderilmesi planlanıyor.
Kumanya kampanyasına katılabilmek ve yardımların yapılabilmesi için www.hasene.org sayfasındaki online bağış bölümü kullanılabilir. Ayrıca (+49) 221 942240-400 numaralı telefondan kampanya hakkında bilgi alınabilir. Bağışçılar, kumanya@ hasene.org mail adresini kullanarak sorularını e-posta aracılığı ile yöneltebilirler.
mağdurların sofraları ramazanda boş kalmıyor. BIR KUMANYA BEDELI 50 € Hasene bir kumanya bedelini 50 € olarak açıkladı. Bu destekle yapılacak yardımlar; ramazan ayı başlamadan önce on binlerce ihtiyaç sahibine kumanya paketi ulaştırılmasının yanı sıra, ramazan ayı içerisinde, Bosna Hersek’te Hasene Aşevi’nde yüzlerce kişiye günlük sıcak yemek ikram edilecek, Hasene Mobil Fırını’ndan çıkacak günlük binlerce ekmek ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak. Ayrıca yetimlere bayramlık hediyeler ve eğitime katkı payı ile talebelere destek verilmesi yardım kalemleri arasında yer alıyor.
Kampanyaya destek olmak için hesap bilgileri Bir kumanya bedeli: 50 € Hesap sahibi: Hasene International e.V. Banka: Kreissparkasse Köln IBAN: DE80 3705 0299 0149 2890 54 BIC: COKSDE33XXX Amaç: Adresiniz, 0000568 İletişim: T +49 221 942240-400 kumanya@hasene.org
“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Enbiyâ suresi, 21:35)
CIMG France | Cenaze Fonu CIMG France - Confédération Islamique Millî Görüş | İslam Toplumu Millî Görüş 64 rue du Faubourg Saint-Denis | 75010 Paris | T 01 45 23 41 55 | F 01 47 70 34 96 info@cenazefonu.fr | www.cenazefonu.fr
TOPLUM
6 Mart 2020
1.3 Milyon Emekliye Ek Gelir
14
Türkçe Dersleri İçin Zamanında Başvuru Yapın! ALMANYA
Türkçe dersleri alabilmek için okul idarelerine, okul kayıt dönemlerinde başvurmak gerekiyor. Federal Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaletindeki okullarda Türkçe dersleri almak isteyen öğrencilerin velilerinin, okul idaresine hemen başvuruda bulunması istendi.
Ek gelir hakkından yararlanacak olan emeklilerin yüzde 70’inin kadınlardan oluşması bekleniyor.
ALMANYA
Almanya’da düşük maaş alan emeklilere ek gelir sağlayacak yasa tasarısı onaylandı. 1 Ocak 2020’de yürürlüğe girmesi beklenen yeni tasarı yaklaşık 1.3 milyon kişiyi kapsayacak.
A
lmanya’da düşük maaş alan emeklilere ek gelir sağlayacak “Temel Emeklilik Yasa Tasarısı”, Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı. Yaklaşık 1.3 milyon kişiyi kapsayacak tasarının 1 Ocak 2021’de yürürlüğe girmesi hedefleniyor. Aylar süren tartışmalardan sonra kabul edilen tasarıyla, en az 33 yıl çalışıp emekli sigortasına prim ödemiş, çocuk eğitimi veya bakım hizmeti vermiş emeklilerin maaşlarında iyileştirme yapılacak. Tasarı meclisten geçip yasalaşırsa, şartları yerine getiren emeklilerin maaşları bin 250
Euro’ya yükseltilecek. Çiftlerde toplam emekli maaşı sınırı tasarıda bin 950 Euro olarak belirlendi. Buna göre karı koca emekliler bin 950 Euro’dan düşük aylık maaş alıyorlarsa, temel emeklilikten faydalanabilecek. YENİ EYALETLERDE YAŞAYANLAR YASADAN DAHA FAZLA YARARLANACAK
Yasanın, yürürlüğe girdikten sonra bütçeye yaklaşık 1.3 milyar Euro yük getirmesi bekleniyor. Bakanlığın hesaplarına göre 35 yıl çalışan bir kişiye
en fazla ödenecek temel emeklilik miktarı 404 Euro 86 Cent. Temel emeklilik hakkından yararlanmak için başvuruya ise gerek yok. Maliye, yıllık vergi denkleştirmesinde kimin hak sahibi olduğunu otomatik olarak belirleyecek. Yapılan araştırmaya göre yasadan, yeni eyaletlerde yaşayanlar eski eyaletlerde yaşayanlara göre daha fazla yararlanacak. Temel emeklilik hakkından yararlanacak kadın sayısı da erkeklere göre daha fazla olacak. Sendikalar tasarının onaylanmasını olumlu karşılarken, yetersiz bulduklarını da açıkladılar.
T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği kayıtların mutlaka okul kayıt döneminde yaptırılması gerektiğine işaret etti. Eğitim Ataşesi Hacer Özdoğan yaptığı açıklamada “Anadilimiz gelecek nesillere bırakacağımız en güzel mirastır. Bu nedenle, Türkçeyi Almanya’da doğup büyüyen çocuklarımıza en iyi şekilde öğretmek büyük önem taşımaktadır. Anadilini iyi bilen çocukların diğer dilleri daha kolay öğrenebildiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Anadil ilk olarak ailede öğrenilir. Ancak bu yeterli değildir. Türkçeyi doğru olarak ve tüm zenginliğiyle konuşabilmek ve okuyupyazabilmek için mutlaka okullarda Türkçe dersi almak gerekmektedir. Çocuklarınıza iyilik yapın ve Türkçe dersine yazdırın ” dedi. Özdoğan, okulunda Türkçe dersi bulunmayan öğrenciler için velilerin Türkçe dersi açılması için taleplerini bir an önce okullarına ve eğitim müdürlüklerine (Schulamt) iletmeleri uyarısında da bulundu.
Kuzey Ren Vestfalya Eyalet okullarında anadil Türkçe dersleri açılabilmesi için ilkokullarda en az 15 velinin, ortaöğretim okullarında ise en az 18 velinin okul yönetimine yazılı olarak başvuruda bulunması gerekmektedir. KAYIT FORMU YA DA BAŞVURU DİLEKÇELERİ İÇİN LİNKLER
Veliler kayıt formlarını okullarından alabilecekleri gibi aşağıdaki bağlantılar üzerinden indirebilir ya da oluşturabilecekler. https://koln.meb.gov.tr/meb_ iys_dosyalar/2020_02/17145332_ Turkce_Dersi_Genel_Kayit_ Formu.pdf Ayrıca kayıt formlarının yanı sıra Türkçe dersi açılması için: https://anadilim.de/ internet sayfasından bilgi alınabilir. MÜNSTER BAŞKONSOLOSLUĞU HEDİYE VERECEK
Bu arada, Türkçe derslerine ilgiyi artırmak amacıyla Münster Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği “Türkçe derslerine katıl, hediyeyi kap” kampanyası başlattı. Başkonsolosluk kampanya ile, Türkçe derslerine düzenli katılıp başarılı olan öğrenciye hediye verecek
Trafik Cezaları Ağırlaşıyor ALMANYA
Almanya’da yürürlüğe giren yeni trafik yasası ile hız sınırı ihlallerinin yanı sıra cadde, yol ve otoyollarda kurtarma veya güvenlik şeridi ihlallerine ağır cezalar getiriliyor. HIZ SINIRI CEZASI ARTIRILDI
Gerek şehir içi gerekse şehir dışı hız sınır ihlalleri için ağız cezalar getirildi. Buna göre, hem şehir içinde hem de şehir dışında hız sınırı yasağını saatte 16 km geçenler için 1 ceza puanı da verilecek. Şehir içinde hız sınırı yasağını saatte 21 km, şehir dışında da saatte 26 km geçenlere bir aylık ehliyete el koyma cezası da geldi.
Almanya’da hız sınırı ve kurtarma şeridi ihlallerinin cezaları iyice artırılıyor.
A
lmanya Federal Konseyi trafik yasasının yeni şeklini onayladı. Buna göre özellikle hız sınırı aşımları ile ilgili cezalar ağırlaştırıldı. Ayrıca, cadde, yol
ve otoyollarda kurtarma veya güvenlik şeridi ihlalleri cezaları da ağırlaştırıldı. Radar bilgisi veren app’ler ile navigasyonların da kullanımı cezalandırılıyor.
Bu sınırlarda eskiden, motorsiklet ve otolar ile kamyonlar arasında bir ayırım yapılırken şimdi bütün araçlar için aynı sınırlar kabul edildi. Ancak, otomobil kulübü ADAC bunun haksız bir değerlendirme olduğunu, zira aynı hızdaki motorsiklet ile kamyonun oluşturduğu tehlikenin çok farklı olduğunu bildirdi. KURTARMA ŞERİDİ İHLALİ
Cadde, yol ve otoyollarda kurtarma şeridi oluşturmayan, oluşan şeridi kullanan, ya da ambulans, polis veya kurtarma araçlarının geçişlerini zorlayan, onları sıkıştıran sürü-
cülere 200 avro ceza verildiği gibi iki ceza puanı ve bir ay ehliyete el koyma cezası geliyor. Kurtarma şeridini kullanan ambulans veya polisi takip eden araçlar ise en az 240 avro para cezasının yanı sıra iki ceza puanı ve bir ay ehliyetine el koyma cezası alacak. RADAR BİLDİRME APP’LERİ DE YASAK
Trafikte radar bilgilendirme app’leri ya da radar bilgilendirme kabiliyeti olan navigasyonların kullanılması yasaklandı. Bu konudaki ihlaller 75 avro ceza ile sonuçlanacak. Ayrıca, bir ceza puanı da verilecek. Yeni yasayla bisiklet sürücüleri ile yayalar ve elektro scooter kullanıcıları da daha belirgin bir şekilde korunacak. Eski yasada bu aletleri kullananları sollarken bırakılması gereken mesafe “yeteri kadar” diye tarif edilirken yeni yasada şehir içinde 1.5 metre, şehir dışında ise 2 metre olarak tanımlanıyor. Yasa, yaya ve bisiklet yoluna park etmeye 55 avro, engellilerin yerine park etmeye de 70 avro ceza ve bir ceza puanı getiriyor.
TOPLUM
6 Mart 2020
15
BAKIŞ AÇISI İlhan Bilgü ibilgu@camiahaber.com
“Irkçılık Zehirdir Ve Bu Zehir Almanya’da da Vardır.” Bu yazının başlığı Almanya Başbakanı Angela Merkel’den. Bu cümle Merkel’in, Hanau’da ırkçı bir “Alman” tarafından 9 “Alman olmayan” insanın öldürülmesi üzerine söylediği bir cümle. Hakikaten ırkçılık bir zehirdir ve sadece Almanya’da değil, istisnasız her ülkede vardır. Almanya 1 Mart’da yürürlüğe girecek yasa ile Avrupa Birliği ülkeleri dışından da işçi alacak.
Almanya Vasıflı İşçi Alacak! ALMANYA
Almanya, 1 Mart 2020 tarihinden itibaren “Nitelikli İş Gücü Göç Yasası” şeklinde tanımladığı bir yasayla, AB dışından gelecek olan işçilere kapılarını açıyor.
A
B ülkeleri dışından istisnaî olarak işçi kabul eden Almanya 1 Mart tarihinden itibaren işçi alımına başlayacak. Ancak, yeni uygulamayla her isteyen işçi olarak Almanya’ya gelemeyecek. Bunun için Almanya’nın kabul ettiği bir “nitelikli” bir diplomaya sahip olmak gerekiyor. 1 Mart’ta yürürlüğe girecek olan Nitelikli İş Gücü Göç Yasası’yla birlikte AB ülkeleri dışından da işçiler Almanya’da çalışabilecekler. İLK ETAPTA DİL ŞARTI YOK
Almanya ülkeye gelecek olan göçmenlerin çok büyük bir bölümüne dil şartı koyarken, yeni yasayla ni-
telikli olarak Almanya’ya çalışmaya gelecek olan işçilere bazı alanlarda bu şartı ilk etapta getirmiyor.
lışma hakkı da veriliyor.
Yeni yasayla, önce altı aylık iş bulma vizesi verilecek ve bunun için de bazı dallarda Almanca bilme şartı olmayacak. Öte yandan nitelikli işçiler için yaş sınırı ve sektör kısıtlaması da bulunmuyor. Yasayla, AB ülkeleri dışından üniversite mezunlarıyla birlikte, mesleki eğitim ve/ya da tecrübesi olanlara Almanya iş piyasası açılıyor. Ancak ilgili üniversite ya da meslek diplomalarının Almanya tarafından kabul edilmiş olması gerekiyor. Almanya’ya ilk geliş için altı ay süreyle iş arama vizesiyle aynı zamanda haftada 10 saate kadar ça-
Denklik alabilmek için adayların diplomalarını ve mesleki yeterliliklerini gösteren belgelerini sorumlu kurumlar aracılığıyla Almanya’ya iletmesi gerekiyor. Yetkililer ise başka ülkelerde edinilen eğitimin ve mesleki deneyimlerin Almanya iş piyasasında karşılığı olup olmadığını inceleyip, denklik kararını veriyor.
AB İŞ GÜCÜ AÇIĞINI KAPATAMIYOR Almanya’da işverenler ihtiyaç duydukları nitelikli işçileri bulmakta zorluk çekiyor. Nitelikli işçilerin AB ülkelerinden temin edilmesi de mümkün görünmüyor. Bunun için AB ülkeleri dışına açılmak isteyen Almanya’daki şirketler işçi
DENLİK NASIL ALINACAK?
Bilişim teknolojileri alanında çalışanlar, diplomaları olmadığı hâlde sadece iş tecrübesine sahipse, diğer alanlara göre daha kolay vize alabilecek. Bu alanda, diğer sektör-
bulamamaktan yakınıyor. ‘Nitelikli İş Gücü Göç Yasası’ ile bu açığın kapatılması umuluyor. İNGİLTERE DE ARTIK NİTELİKSİZ İŞÇİ KABUL ETMEYECEK Avrupa Birliği’ nden ayrılan İngiltere de
lerde 7 yıl olarak istenen tecrübe şartı üç yıla indiriliyor. TÜRKİYE’DEKİLERE ÖNERİLER
Gerek Türkiye’de gerekse Türkiye dışında diploma ya da iş tecrübesi elde edenlerin bunların denkliklerini onaylatmaları gerekiyor. Bunun için https://www.anerkennung-in-deutschland.de/tools/ berater/tr/ sitesinden bilgi alınabiliyor ve işlemler yaptırılabiliyor. Hangi iş kolları ve mesleklerde iş ve çalışma imkânı olduğuna dair ise https://tuerkei.diplo.de/tr-tr/ service/-/2285736 ile https:// www.make-it-in-germany.com/ de/ sitelerinden bilgi almak mümkün.
artık niteliksiz işçi kabul etmeyecek. Gelecek yılın başında yürürlüğe girecek yasa ile ülkeye çalışmak için gelen herkese puan verilecek. Verilecek olan puanlar yüzde 70’den az ise ikamet ve çalışma müsaadesi verilmeyecek. Kuzey İrlanda ise, bazı iş alanlarında puan sisteminde istisna olmasını istiyor.
EN HÜZÜNLÜ IN SCHWEREN EN HÜZÜNLÜ IN SCHWEREN GÜNÜNÜZDE STUNDEN GÜNÜNÜZDE STUNDEN SIND SIND YANINIZDAYIZ WIR BEI IHNEN YANINIZDAYIZ WIR BEI IHNEN HERKESHERKES DER TODDER TOD ÖLECEK YAŞTADIR KENNT KEIN ALTER ÖLECEK YAŞTADIR KENNT KEIN ALTER BELGE URKUNDE
BELGE DOKTOR, HASTANE, DOKTOR, HASTANE, BELEDİYE, KONSOLOSLUK BELEDİYE, KONSOLOSLUK ARZT, KRANKENHAUS, ARZT, KRANKENHAUS, RATHAUS, KONSULAT RATHAUS, KONSULAT URKUNDE
RESMÎ İŞLEMLER RESMÎ İŞLEMLER BEHÖRDENGÄNGE BEHÖRDENGÄNGE
YIKAMA, KEFENLEME, YIKAMA, KEFENLEME, TABUTLAMA, NAMAZ TABUTLAMA, NAMAZ RITUELLE WASCHUNG, RITUELLE WASCHUNG, WICKLUNG DER LEICHE, WICKLUNG DERENTSARGUNG, LEICHE, BETEN ENTSARGUNG, BETEN
DİNÎ VECİBELER DİNÎ VECİBELER RELIGIÖSE VORSCHRIFTEN RELIGIÖSE VORSCHRIFTEN
NAKİL
REFAKATÇİ REFAKATÇİ İLE TRANSFER İLE TRANSFER TRANSFER TRANSFER MIT BEGLEITUNG MIT BEGLEITUNG
NAKİL
ÜBERFÜHRUNG ÜBERFÜHRUNG
TESLİM
ÜBERGABE
UKBA Cenaze Yardımlaşma Derneği | Cenaze Hizmetleri UKBA Cenaze Yardımlaşma Derneği | Cenaze Hizmetleri UKBA Bestattungshilfeverein e. V. | Bestattungskostenunterstützungsgemeinschaft (BKUG) UKBA Bestattungshilfeverein e. V. | Bestattungskostenunterstützungsgemeinschaft (BKUG) Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln | T + 49 221 942240-430 | F + 49 221 942240-429 | cenaze@ukba.eu | www.ukba.eu Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln | T + 49 221 942240-430 | F + 49 221 942240-429 | cenaze@ukba.eu | www.ukba.eu Amtsgericht Köln VR 17651 | Kreissparkasse Köln | IBAN: DE37 3705 0299 0149 2829 41 | BIC / SWIFT: COKSDE33 Amtsgericht Köln VR 17651 | Kreissparkasse Köln | IBAN: DE37 3705 0299 0149 2829 41 | BIC / SWIFT: COKSDE33
DEFİN ADRESİ
DEFİN ADRESİ
BEERDIGUNGS BEERDIGUNGS ORT ORT
TESLİM
ÜBERGABE
Ölümüne nefret etsem de, ırkçılığın kökünün kazınacağına şahsen inanmıyorum. Ama, ırkçılık zehirinin etkilerinin ve yayılmasının önlenebileceğini düşünüyorum. Onun için de her konuda olduğu gibi, ırkçılığın yaygınlaştığı ülkelerle ilgili bir genelleme yapmaktan da uzak duruyorum. Genelleme yapmamak, Almanya başta olmak üzere ırkçılığın son sürat ilerlediğini, sağı, solu, yeşilleri farketmeden her siyasal zeminde yeri olduğunu söylememize de engel değil. Sosyal demokratından, hür demokratlarına, liberalinden muhafazakarına herkesin Avrupa’da ırkçılığın yaygınlaşmasında sorumluluğu var. Son 10 yılda Müslümanların haklarını kısıtlayan yasaları inclediğimizde, gizli açık bir İslam düşmanlığını görürüz. İslam düşmanlığı, ırkçılık değil de nedir ki? Dolayısı ile Avrupa, ırkçlık konusunda yeniden eğitilmek zorundadır. Zira, Avrupa’nın aydınlanma tarihinde öncü filozoflarımızın Avrupa ırkçılığının haklı ve faydalı bir ırkçılık olduğu yolundaki görüşleri ile Hanau katilinin görüşlerinden farklı bir şey olmadığını anlamamız gerekiyor. Sosyal demokratından, hür demokratlarına, liberalinden muhafazakarına herkesin Avrupa’da ırkçılığın yaygınlaşmasında sorumluluğu var.
Şöyle bir geriye baktığımda, ilkokul mu yoksa ortaokul döneminde mi hatırlamıyorum, ders kitaplarından birinde dünyada ırkların, beyaz, sarı, kırmızı ve siyah renklerle ifade edildiğini duyduğumda ne kadar da önemli bir bilgiye ulaştığımı zaman zaman hatırlarım. Ama bu şekildeki renkli ayrımın, beyaz ırkın üstünlüğünü ortaya koymak için, takdir etttiğim filozoflar arasında bulunan Immaunuel Kant’a ait olduğunu öğrenince hayal kırıklığına uğradım. Beni hayal kırıklığına uğratan sadece Kant da olmadı. Liberalliğin özgürlüğün öncülerinden John Lock, David Hume ve Voltaire’in dahi aynı düşünceleri yaydığını öğrenince, özgürlüğün sadece Avrupa’ya ait bir kavram ve anlamının da diğer ülkeler bağlamında farklı olduğunu düşünmeye başladım. Hele bir de Giordano Bruno gibi bir özgürlük kahramanımızın Afrikalılarla, Yahudilerin, aynı zamanda Avrupalıların aynı insan neslinden gelme imkânı olmadığı manasına gelen ifadelerini okuyunca Avrupa’ya yeni bir ırkçılık eğitimi vermek gerektiğini düşünüyorum. Ne alaka mı var? Belki de haklısınız. Ama... Hanau katilinin 24 sayfalık bildirgesini okursanız, belki siz de aynı alakayı kurabilirsiniz.
TOPLUM
6 Mart 2020
16
Bulgaristan ve Hırvatistan Sınırında Türk Polisi Görev Alacak SIRBİSTAN
Sırbistan sınırlarında göreve başlayan Türk polislerinin anlaşma sağlanması durumunda Hırvatistan ve Bulgaristan sınırlarında görev yapması bekleniyor.
T
ürkiye, sınırlardaki geçişleri kolaylaştırmak ve çeşitli suçlara karışmış olan kişilerin tespit edilebilmesi için Hırvatistan ve Bulgaristan ile de görüşmeler yapıyor. Türkiye daha önce bu yöndeki bir anlaşmayı Sırbistan ile başlatmıştı. Bu anlaşma gereği Sırbistan sınır kapılarında Türk polisleri de görev yapıyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığının yürüttüğü görüşmeler tamamlandığında her iki ülkenin sınır kapılarında aynı zamanda Türk polisi de görev yapacak. Türk polisleri bu sınırlardan geçen Türk vatandaşlarının işlemlerini yapacak. Türk polisleri aynı zamanda, özellikle nakliyeciler olmak üzere Türk vatandaşlarının bu sınırlarda karşılaştığı
problemlerin çözümüne de yardımcı olacak. HAMZABEYLİ SINIR KAPISI GENİŞLETİLİYOR
Bu arada Türkiye, Kapıkule’den sonra Bulgaristan’a açılan ikinci önemli kapı olan Hamzabeyli sınır kapısını da genişletiyor. Bulgaristan tarafının da Lesovo sınır kapısını genişlettiği ayrıca veteriner kontrol merkezi açmayı planladığı bildirildi. Bulgaristan Lesovo’ya genişletmek için ana yollara bağlanan 90 kilometrelik yolu da genişletmeyi tasarlıyor. KAPIKULE SINIRI
Bulgaristan, Kapıkule sınırındaki
geçişleri hızlandırmak için taşımacılık yapan araçlara özel bir geçiş yapacak. Bulgaristan’a girişte yapılan dezenfekte ve bu işlemin ücretleri ile ilgili çalışmalar da yapan Bulgaristan sınır kapısındaki sıkışıklığın giderilmesine çalışacak. İPSALA SINIRI
Türkiye, Yunanistan’a açılan İpsala sınır kapısında önemli bir genişletme yaparken, Yunanistan gerektiği kadar hızlı bir çalışma yürütemedi. Öte yandan, sınır kapıları arasında bulunan köprünün de genişletilmesi için bir mutabakat yapılmıştı. Ancak, Yunanistan bu konuda da yavaş davranıyor.
Yabancı Plakalı Araçlar Cezayı Ödemeden Sınırdan Çıkamayacak TÜRKİYE
Mevcut yasaların uygulanamamasından kaynaklanan yabancı plakalı araçların trafik cezaları ve yol kullanım ücretleri, artık sınır kapılarında alınacak.
T
ENÇOK TIR’LAR İHLAL EDİYOR
Aynı şekilde, otoyol, köprü ve tünel kullanım ücretlerini ödemeyen bu yüzden de bu alanları ücretsiz olarak
Yol kullanım ücreti ile trafik hız cezalarındaki uygulamayı en çok yabancı TIR’ların istismar ettiği, yabancı TIR’ların çoğunluğunun bu cezalardan kurtulduğu belirtiliyor. Kesilen trafik cezaları, mevzuatın
ürkiye, yabancı taşıtların trafik cezalarını kontrol noktaları ile gümrüklerde tahsiline başlayacak. Getirilecek olan uygulamaya göre, cezalarını ödemeden her hangi bir yabancı aracın Türkiye dışına çıkışına müsaade edilmeyecek.
kullanan yabancı araçlar artık gümrüklere takılacak.
doğru uygulanamaması sebebiyle tahsil edilmediği gibi, yol, köprü ve tünel geçiş ücretleri de tahsil edilemiyordu. Bu da Türk nakliyecileri aleyhine bir cezalandırmaya dönüşüyordu. YAZIN KESİNLEŞECEK
Yabancı araçların, trafik cezaları, yol, köprü ve tünel geçiş ücretlerini öde-
meden Türkiye dışına çıkmaları ilgili bakanlıkların ortak çalışması ile önlenecek. Bu konudaki otomasyon alt-yapısı yaz aylarına kadar tamamlanacak. Trafik polislerine, (jandarma dahil) trafik ihlal cezasını yerinde tahsil imkânı getirilecek. Çeşitli yerlerde kurulacak olan kontrol noktalarında yabancı araçlar, tra-
fik cezası ve yol kullanım ücreti kontrolünden geçecek. Cezalar bu noktalarda tespit edilemezse en son gümrük kapılarında tahsil edilecek. Cezası bulunan araçların sürücüleri bu cezaları ödemeden araçlar Türkiye dışına çıkamayacak. Böylece gümrük görevlilerine, cezası olan araçları engelleme yetkisi de verilmiş olacak.
TOPLUM
6 Mart 2020
Türk Ürünlerinin Satılacağı Süpermarkete Engel
17
HUKUK KÖŞESİ Yusuf Kutlucan hukuk@camiahaber.com
Çaldığınız Müziğin Bedelini Ödemek Durumunda Kalabilirsiniz
AVUSTURYA
Avusturya’da Türk ürünlerinin satışının yapılacağı süpermarket, yalnızca Türklere hitap edeceği öne sürülerek engellendi.
A
vusturya’nın Yukarı Avusturya eyaletine bağlı Wels kentinde Türk ürünlerinin yanı sıra helal et satışının da yapılacağı Alman-Türk gıda işletmesinin yalnızca Türklere hitap ettiği gerekçesiyle açılmasına izin verilmedi. Aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisinden (FPÖ) Belediye Başkan Yardımcısı Gerhard Kroiss, Oberösterreichische Nachrichten (ÖON) gazetesine yaptığı açıklamada, Freshland süpermar-
ketin Türk toplumuna hitap ettiğini ve Wels haftalık pazarı gibi hassas bir yere yakışmadığını ileri sürdü. Ayrımcılık suçlamalarını kabul etmeyen Kroiss, yalnız bir gruba değil, herkese hitap eden bir market istediklerini söyledi. Kroiss, süpermarketin açılacağı gayrimenkulün sahibi Markus Fehringer ile söz konusu yerin Freshland’a kiralanmaması hususunda uzlaşıya vardıklarını da dile getirdi.
“KROISS GÖREVİNDEN İSTİFA ETMELİDİR”
ve Kroiss görevinden istifa etmelidir.” dedi.
Olaya tepki gösteren Yeşiller Partisi, Wels Belediyesi hakkında “Anti Ayrımcılık Kanunu”na muhalefet nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Yeşiller Milletvekili Thomas Rammerstorfer, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Belediye Başkan Yardımcısı Kroiss’in keyfi bir karar aldığını belirterek, “Bu keyfilik kabul edilmemelidir
İşletmenin yöneticisi Eren Soyulmaz da Der Standard gazetesine yaptığı açıklamada, kira, yapılacak tadilat ve gerekli tüm diğer konularda mal sahibiyle uzlaşıya varılmışken birden ret cevabı geldiğine dikkati çekerek, “Wels’teki gibi siyasetin ekonomiye bu kadar müdahil olduğu başka hiçbir yer görmedim.” şekilde konuştu.
Açık Alanlarda Sigara Yasağı Tartışması
Uzmanlar Aşağı-Saksonya Eyaleti için açık alanda sigara yasağının getirilmesini talep etti. Bazı siyasilerden destek gelse de, eyalet sağlık bakanlığı bu talebi geri çevirdi. Almanya’nın Aşağı-Saksonya Eyaleti’nde sigara yasağının genişletilmesi yönündeki çağrılar artıyor.
A
lmanya’da Bavyera, Kuzey-Ren-Vestfalya ve Saarland eyaletlerinde hâlihazırda gastronomi alanındaki işletmelerde sigara içmek yasak. Ayrıca ülke genelinde kamusal alanda ve toplu ulaşımda sigara yasağı var. Son günlerde ise Schleswig-Holstein Eyaletinden sonra Aşağı-Saksonya Eyaletinde de “açık alanda sigara yasaklansın” şeklinde tartışmalar yürütülüyor.
Aşağı-Saksonya (Niedersachsen) eyaletinde, uzmanlar açık alanda sigara yasağının getirilmesini talep ediyor. Eyalet Sağlık Bakanı Carola Reinmann (SPD) böyle bir uygulamayı hayata geçirmenin an itibariyle çok zor olduğunu ancak kapı önlerinde ve otobüs durakları gibi belli yerlerde bu yasağın mantıklı olabileceğini ifade etti. Reinmann, açık alanda sigara yasağından ziyade çocukların da birçok kez içinde bulunarak ebeveynleriyle yolculuk ettiği arabalar için bir yasağın getirilmesi gerektiğini vurguladı. Ba-
kan, aşağı-saksonya eyaletinin eyaletler meclisinde bu konuyu gündeme taşıdığını belirtirken, Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın (CDU) bu yasağı acilen hayata geçirmesi gerektiğinin altını çizdi. “HERKESİN TEMİZ HAVA SOLUMAYA HAKKI VAR”
Hristiyan Demokrat Birliği (CDU), Yeşiller (Die Grüne), AfD (Almanya için Alternatif Parti) ve Hür Demokrat Parti (FDP) açık alanda sigara yasağı talebini reddediyor.
Bu sizi nasıl etkiler? Şöyle: Halka açık bir etkinlikte, hatta küçük bir büfede açıktan çok kısa da olsa bir müzik çalıyorsanız, çaldığınız bu müziğin kamusal alanda çalındığı gerekçesi ile GEMA’nın takibine takılmak mümkün. Çünkü Almanya Telif Hakları Kanununun 15. maddesinin 2. fıkrasına göre, bir eseri umuma açık şekilde çalma veya oynatma hakkı sadece telif hakkı sahibine aittir. Eğer, telif hakkı sahibi haricinde birisi bunu yaparsa, yasanın 97. maddesinin 2. fıkrasına göre telif sahibine ücret ödemesi gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi de, telif ödenmesi için, canlı müzik yapmakla bir radyo veya bir televizyondan müzik çalması arasında fark görülmemesidir. Hatt a , televizyonda müzik tanımına, bir Canlı müzik yapmakhaber yala bir radyo veya bir yını estelevizyondan müzik nasında çalması arasında fark bir kaç görülmemelidir. saniyelik fon veya bir ara geçiş müziği de giriyor. GEMA pek çok telif hakkı sahibini temsil ettiği için Almanya Federal Mahkemesi “GEMA-tahminini” diye bir tanımlamayı da kabul ediyor. Buna göre, hangi şekilde olursa olsun, müzik çalan kişi, çalınan her hangi bir parçada GEMA’nın temsil ettiği bir telif hakkı olmadığını ispat etmek durumundadır.
ALMANYA
ALIHAN ALICI
Almanya’da pek çok kişi radyo ve televizyon ücreti (GEZ-ücreti) ödediği gibi buna ek olarak bir de GEMA ücreti ödüyor. Hatta, bazıları, GEZ görevlilerinin geldiği gibi GEMA görevlilerine de muhatap oluyor. GEMA bir kamu kurumu değil. Fikir ve sanat eserleri sahiplerinin telif haklarını korumak üzere kurulmuş. Kurum hem kendi üyelerini hem de bir sözleşme ile haklarının korunmasını isteyenleri temsil ediyor. Buna dış ülkelerde yaşayan sanatçılar da dahil.
CDU Partisi diğer partiler gibi, genel anlamda bu yasağı reddetse de, çocuk ve gençlerin pasif sigara içiciliğinden ve yere atılan sigara izmaritlerinden korumak amacıyla uygulanacak bir yasağın kesinlikle yerinde bir karar olduğunu ifade ediyor. Yasakla ilgili tartışmalar sürerken konuyla ilişkin açıklamalarda bulunan Aşağı-Saksonya Tabipler Odası Başkanı ve aynı zamanda akciğer uzmanı Martina Wenker, “Herkesin temiz hava solumaya hakkı var-” şeklinde tepki gösterdi.
Avrupa Adalet Divanı “Kamu/kamualanı” kriteri ile alakalı bir çok karar vermiştir. AB hukukuna göre kamusal alanda çok sayıda kişi olması ama özel bir grup olmaması gerekir. Bir diş doktorunda çalınan müzik için telif hakkı gerekmez. Aynı şekilde, Stuttgart Mahkemesi, sadece üyeler dinlediği için bir cami lokalinde çalınan müziğe telif ödenme zorunluluğu olmadığına hükmetti. Fakat bir lokantada, sadece çalışanlar için değil, aynı zamanda müşteriler için de müzik çalınıyorsa, o müziğin telif ücreti ödenmesi gerekir. Bunun için GEMA ile önceden anlaşmak daha kârlı olur.
TOPLUM
6 Mart 2020
18
Önden Gidenler Anılıyor AVRUPA
Müslümanlara çeşitli alanlarda öncülük eden öncü ve Örnek Müslümanlar rahmet ve minnetle anılıyor.
İ
slam Toplumu Millî Görüş’ün (IGMG) 9 yıldan beri sürdürdüğü Önden Gidenler programları çeşitli bölgelerde gerçekleştirildi. Programlarda, Avrupa’da ve İslam dünyasında Müslümanlara çeşitli alanlarda öncülük ve örneklik eden çok sayıda öncü Müslüman rahmet ve minnetle anıldı.
lecek nesiller tarafından anılmayı hak eden insanların, “Hayra anahtar, şerre kilit” olduklarını dile getirdi. Önden Gidenlerin ayrıca, zalimlerin yanında olmadıkları gibi hakkı ve adaleti savunduklarını da anlatan Ergün, bir başka özelliklerinin de tevekkül sahipleri olduklarını söyledi.
Bu sene, anma programlarına alınan isimler arasında kurucularımız ve IGMG eski başkanlarından Dr. Yusuf Zeynelabidin ile Osman Yumakoğulları ve uzun yıllar İrşad hizmetleri ile meşhur olan Sefer Ahmetoğlu hoca da yer aldı. Ayrıca ilim alanında Müslümanlara yol gösteren alimler arasında yer alan son devir ulemasından Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, İmam Zahid el-Kevseri, Prof. Dr. Muhammed Tayyib Okiç, Celaleddin Ökten, Gönenli Mehmed Efendi de özel olarak anıldı.
Programda, Bölge Başkanı Mustafa Aktalan da, “Onları anmak tek başına bir anlam ifade etmez. Onları anlamak, örnek almak, verdikleri mücadeleyi hayatımızda tatbik etmemiz gerek.” dedi. IGMG Kuzey Hollanda Bölgesi Haarlem Furkan Camii’nde yapılan Önden Gidenler programında da Kur’an Tilaveti, dualar ve sohbetler yapıldı.
IGMG Kuzey Hollanda Önden Gidenler programı Haarlem Furkan Camii’nde gerçekleştirildi.
Programa Genel Merkez IGMG Eğitim Başkanı Dr. Abdulhalim İnam, Bölge Başkanı Oktay Dalmaz, Bölge İrşad Başkanı Ali Kartal, Bölge Yürütme Kurulu Üyeleri, Şube Başkanları, Şube İmam ve Hatipleri ile cemaatin katıldığı programda, önden gidenlerin zor zamanlarda hak dine sahip çıkarak adeta ümmete yeniden yön veren ve yol gösteren insanlar olduğuna vurgu yapıldı. AVUSTURYA Avusturya Linz Bölgesindeki Önden Gidenler programına konuşmacı olarak Geylani Akan ve Bölge Başkanı Resul Koca katıldı. Gelecek nesillere öncü olacak örnek
HOLLANDA IGMG Güney Hollanda Bölgesi’nde düzenlenen Önden Gidenler programında IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün konuşmacı olarak yer aldı. Kemal Ergün, “Önden gidenler, Habil’in tarafında olmayı seçmişlerdir. Hakkın, adaletin, barışın, sevginin yanında olmuşlardır.” dediği konuşmasında, ge-
şahsiyetlerin bugünkü nesillere verdiği önemli mesajlar olduğuna vurgu yapılan programda, ilim, cesaret, özgüven, fedakârlık, umutsuzluğa kapılmamak, ibadet ehli olmak konuları üzerinde durulurken Kur’an ve sünnet kaynaklı bir hayat sürmenin bu gibi örnek şahsiyetlerin özellikleri olduğu gündeme getirildi. Hatip, Geylani Akan da önden gidenlerin örnek ve önder şahsiyetler olduklarını ve bunu hem yaşamları hem de söylemleri ile ortaya koyduklarını söyledi. ALMANYA IGMG Freiburg-Donau Bölgesinde yapılan Önde Gidenler programına IGMG Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Mehmet Ateş, Hessen Bölgesinden Mehmet Ergün ve Bölge Başkanı Ahmet Arslan katıldı. Büyük bir camia olarak IGMG’nin Müslümanlar için çok değerli hizmetler verdiğine işaret eden Mehmet Ateş, önden gidenlerin yaptığı gibi, önemli olan meselenin hayır ve iyiliklere çığır açma olduğuna dikkat çekti. Bu anma programlarının bir vefa gösterisi olduğuna dikkat çekilen programda, asıl
vefanın gelecek nesillere yol gösterecek hizmetler olduğuna vurgu yapıldı. IGMG Güney Bavyera Bölgesi de düzenlediği Önden Gidenler programı ile Müslüman öncüleri andı. Moosach camiinde yapılan programda, önden gidenlerin özellikleri ve bizlere bıraktıkları miras anlatıldı. Programda IGMG Tanıtma Başkanı Murat İleri ve Güney Bavyera Bölge Başkanı M. Tayyip Sayan konuşmacı olarak bulundu. FRANSA Mulhouse’da gerçekleştirilen Önden Gidenler Programında ise eğitimci Mehmet Baki Öztürk ile, IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç yer aldı. Lyon’da IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün konuşmacı olarak katıldığı Önden Gidenler Programı düzenledi. Ergün, büyük bir minnetle anılan ve Müslümanlara öncülük yapan Müslümanların özelliklerinden birisinin Allah’a tevvekkül etmeleri olduğunu söyledi. İbrahim Odabaş, Ali Atik, Ali Andal, Zeynel Abidin Kılıç, Adnan Şahin, Aydın Erdem
Aile Danışmanları Göreve Hazır ALMANYA
Müslüman ailelere soru ve sorunlarında yardımcı olmak amacı ile düzenlenen Sistemik Aile Danışmanlık Kursu tamamlanarak 21 danışman adayı yaşadıkları şehirlerde hizmet vermek üzere sertifikalarını aldılar. İLKNUR KÜÇÜK
K
öln’de İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Kadınlar Teşkilatı, IGMG Eğitim Başkanlığı ve Fudul derneği iş birliği ile düzenlenen Sistemik Aile Danışmanlık Kursu son modül olan 8. modülün 22-23 Şubat tarihlerinde yapılmasıyla tamamlandı. IGMG Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen son modülle birlikte katılımcılar için sertifika töreni de yapıldı.
Sistemik Aile Danışmanlık Kursu tamamlayan 21 danışman adayı sertifikalarını aldı.
Son modülde IGMG Kadınlar Teşkilatı (KT) Başkanı Handan Yazıcı katılımcılara örnek vakaları drama yöntemiyle uygulatarak pratik çalışmalar yaptırdı. Yazıcı, sosyal hayatın karmaşasında ailevi sorunların ciddi oranda artmış olduğunun gözlemlendiğine işaret etti. SOSYAL HAYATTAKI SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ KUR’AN’DA Son modülün konuğu olan Pedagog Ayfer Candan “Avrupa’da Müslüman ailelerin sorunları ve çözüm
yolları” başlıklı bir ders işledi. Kur’an’da sosyal hayatın içerisindeki her türlü probleme çözüm olduğunu belirten Candan “Bizler Müslüman danışmanlar olarak kendi yapımızın içerisinde bize ihtiyacı olan insanlara farklı bir güven veriyoruz.” dedi. İlahiyatçı Hulusi Ünye; aile danışmanlığının fıkhi boyutunu ele alarak, gerek danışmanlık hizmeti esnasında gerekse problemlere çözüm bulma sürecinde veya hizmet alan şahıs bakımın-
dan uyulması gereken fıkhi hükümlere değindi. Danışmanlık adaylarının sorularına İslam hukukuna göre cevap veren Ünye aile hukukunun İslam’da çok farklı ve özel bir yerinin olduğunu vurguladı. IGMG Eğitim Başkan Yardımcısı Hakan Aydın, son modülde danışmanlara, görevleriyle alakalı idari bilgilendirme yaptı. Yapılan çalışmaların amacına ulaşabilmesi için mutlaka raporlama sistemini kullanmaları gerektiği ha-
tırlatıldı. Fudul Başkanı Meryem Özmen Yaylak da mikrofona gelerek kursun paydaşı olarak sosyal çalışmalara kursun katkısı ve önemini anlattı, Fudul çalışma alanları hakkında bilgi verdi. Derslerin tamamlanmasının ardından yapıla2n törenle 21 sistematik aile danışmanına sertifikaları takdim edildi. IGMG Eğitim Başkanlığı bundan sonraki süreçte danışmanların görev yerlerini belirleyerek, bölgelerinde aktif rol almalarını sağlayacak.
GENÇLIK
6 Mart 2020
Avrupa Karate
Şampiyonu Oldu Muhammed Özdemir, Şili’de düzenlenen Dünya Karate Şampiyonası’nda da Alman millî takımı adına madalya kazanan tek sporcu olmuştu.
ALMANYA
Almanya’da yaşayan 15 yaşındaki Muhammed Özdemir, 21 Yaş Altı Avrupa Karate Şampiyonası’nda birinci olarak altın madalya kazandı. BURAK BUDAK
M
acaristan’ın başkenti Budapeşte’de gerçekleştirilen 21 yaş altı Avrupa Karate Şampiyonası’nı 15 yaşındaki genç sporcu Muhammed Özdemir kazandı. Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinde bulunan TSG Wiesloch kulübünün sporcusu olan Muhammed, şampiyonada sırasıyla Karadağ, Letonya, Rusya, Ermenistan ve Belçika’dan katılan rakiplerini tek bir puan vermeden geçti.
Finalde ise Fransız rakibini 10-2’lik üstünlükle mağlup eden Muhammed, altın madalyayı elde etti. “SIRADA DÜNYA ŞAMPİYONLUĞU VAR” Başarısıyla alakalı açıklamalarda bulunan Muhammed Özdemir, Avrupa şampiyonluğunun ardından sıradaki hedefinin dünya şampiyonluğu olduğunu ifade etti. Babası Celal Özdemir ise oğlunun kendilerine büyük bir mutluluk yaşattığını dile getirirken, “Oğlumla gurur duyuyorum.” ifadelerini kullandı.
GEÇTİĞİMİZ YIL DÜNYA İKİNCİSİ OLMUŞTU Karateye üç yaşında başlayan Muhammed, daha önce de katıldığı çeşitli şampiyonalarda 150’den fazla madalya ile kupa kazandı. Son olarak Avrupa şampiyonluğunu elde eden Muhammed, bu başarısıyla birlikte 60 kişilik Alman Millî Takımı’nda madalya kazanan tek sporcu oldu.
19
İlim Semineri, İslam tarihi birikimini ve bilincini artırma gayesi taşıyor.
Hz. Ömer Yakından Tanıtıldı MIHTAT ATAK / SEFA AKHOY
İslam Toplum Millî Görüş Ruhr-A Bölgesi Gençlik Teşkilatı’na bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Recklinghausen Gençlik Teşkilatı’nın, her ay gençlere özel gerçekleştirdiği seminer serisinin şubat ayı programında Özsoy Yeşilyurt Hoca gençlere hitap etti. 60 gence yönelik “Hz Ömer (r.a.)” adlı bir seminer gerçekleştiren Özsoy, “Hz.
Ömer’i (r.a.) tanıyıp, onun gibi yaşamamız ve onun gibi adaletli olmamız gerek.” dedi. Özsoy ayrıca Almanya’da yaşayan gençlerin İslam tarihiyle barışık olmalarının büyük önem arzettiğini ifade etti. Recklinghausen Şubesi Gençlik Teşkilatı Başkanı Mithat Atak da katılan gençlere teşekkür ederken, gençlik faaliyetlerinin Avrupa’daki önemine vurgu yaptı.
İlim Semineri: Sana
Allah’ı Hatırlatan
Dostların Olsun
MUHAMMED ÖZDEMIR
Almanya’nın Schwaben Bölgesi’nde gençler, Genç İlim Semineri’nde buluştu.
GENÇLER NARGILENIN ZARARINDAN HABERSIZ
ALMANYA MUHAMMET BEDELCE
Nargile özellikle son 20-30 yıllık süreçte gençler tarafından daha fazla kullanılıyor.
ALMANYA
Almanya’da sağlık sigortası şirketi DAK-Gesundheit tarafından yapılan bir ankette, orta öğrenim çağındaki her beş öğrenciden birinin en az bir kere nargile içtiği bildirildi. BURAK BUDAK
Almanya’nın altı eyaletinden 7 bin öğrencinin katıldığı ankete göre, daha önce bilinenden daha fazla çocuk ve gencin nargile deneyimine sahip olduğu ortaya çıktı. Beşinci ve onuncu sınıflar arasındaki öğrencilerin yüzde 22’lik kısmı en az bir kere nargile kullandı. Düzenli olarak ayda en azından
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Schwaben Bölgesi Gençlik Teşkilatı, Genç Ilim Semineri’nde bir araya geldi. Seminerde IGMG Genel Merkez Hatibi Geylani Akan gençlere hitap ederken, “Sana Allah’ı hatırlatan dostların olsun, senin uykularını kaçıran bir derdin olsun. Bir insan ya eceli kadar yaşar ya da eseri kadar yaşar.” ifadelerini kullandı. Ayrıca “Bir Insan ya de-
ğerlerine göre yaşar veya diğerlerine göre yaşar.” diyen Akan, gençlere değerlerini hatırlattı. Schwaben Bölgesi Gençlik Teşkilatı Başkanı Muhammed Bedelce ise yaptığı konuşmada, gençlerin Ilim yolunda gayret sarfetmeleri gerektiğini dile getirdi. Bu tür ilim seminerleri ile gençlerin ufkunu açmayı hedeflediklerini de dile getiren Bedelce, “Onlara hedef göstermek istiyoruz.” dedi.
Gençlerle “Saygının Önemi” bir kez nargile içen öğrencilerin oranı ise yüzde 6 olarak belirlendi. “BİRÇOK ÖĞRENCİ NARGİLENİN NE KADAR ZARARLI OLDUĞUNUN FARKINDA DEĞİL”
DAK-Gesundheit Üst Yöneticisi (CEO) Andreas Storm, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Nargile genç insanlar için tehlikeli bir alışkanlık. Araştırmalarımız, bu konuda bilgiye ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Birçok öğrenci nargilenin ne kadar zararlı olduğunun farkında değil.” ifadelerini kullandı. En az sigara kadar zararlı olduğu bilinen nargile, uzun süre içildiğinde akciğer fonksiyonunu kötüleştirebiliyor ve kanser riskini artırabiliyor.
NARGİLE ÖLÜMCÜL RİTİM BOZUKLUKLARINA SEBEP OLABİLİR
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Eğitim Görevlisi Doç. Dr. Yunsur Çevik, bu kapsamda nargilenin insan sağlığı üzerindeki zararlarını tespit etmek için bir çalışma yaptıklarını dile getirdi. Çevik, çalışmaya alınan tüm bireylerin nargile içmeye başlamadan önce, 12 kanallı EKG’lerinin, kan basıncı, nabız gibi fonksiyonlarının ölçüldüğünü, nargile içiminin 30. dakikasında bu tetkiklerin yeniden yapıldığını söyledi. Çevik, kan basıncı ve nabız hızında artış, kandaki oksijen doygunluğunda ise anlamlı düzeyde düşme belirlendiğini ifade etti.
FRANSA MELEK AYŞE ÖZOĞUL
İ
slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Lyon Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkikatı orta öğretim çağındaki genç kızlara yönelik olarak “Saygının Önemi” konulu bir kamp organize etti. Seminerde , “Allah’a saygı”, “Kendine Saygı”, “Ebe-
veyne Saygı” gibi konular işlendi. Gençler ayrıca dört gruba ayrılarak çeşitli konuların barındığı skeçler ile hünerlerini sergiledi. St. Etienne şehrinde bulunan Maden Müzesi’ni de gezen genç kızlara kamp hatırası olarak ise isimlerinin nakşedildiği havlular hediye edildi.
AILE
6 Mart 2020
20
Çocuklarda Pozitif Stres Sizden Gelenler Meryem Özmen-Yaylak aile@camiahaber.com
Öfke kontrolü Çocuğumun kedimize defalarca zarar verdiğini gördüm. Öfkelenip kuyruğunu çektiğini veya tekme attığına şahit oldum. Uyarmama rağmen kediye karşı davranışları değişmedi. Sevme, sevinme, üzüntü, şaşırma gibi öfke de temel bir duygudur. Çocuk öfkelendiğinde kızarır, kalbi hızlı atabilir veya ağlama krizleri de yaşayabilir. O an için doğal bir süreçtir. Bu süreç çocuğa ve yaşına göre değişebilir. Örneğin bir bebek bir şey istediğin de ağlayarak ona ulaşmaya çalışır. Acıkır, ağlar ve annesi onu besler. Böylece ses çıkararak etrafındaki insanları hareket hâline getireceğini anlar ve buna da alışır. Karşılık bulamadığı zaman da ağlamaya devam eder ve bu bir kızgınlığa dönüşür. Çocuklar büyüdükçe öfkeli davranışları yapmak istedikleri bir şeyi yapamadıklarına veya istemediği bir şeyi yapma durumunda kaldıklarında gösterir. Bunun haricinde çocuklar yorulduklarında, aç olduklarında veya anlık bir duygu yaşadıkların da öfkeli davranışlar sergileyebilir. Özellikle anlaşılmadığını ve duyulmadığını düşündüğü anlarda öfke duygusunu gösterir hatta öfke krizi geçirebilir. Sevme, sevinme, üzüntü, şaşırma gibi öfke de temel bir duygudur. Çocuk öfkelendiğinde kızarır, kalbi hızlı atabilir veya ağlama krizleri de yaşayabilir. O an için doğal bir süreçtir.
Bu durumlarda çocuğun öfke duygusuna karşılık olarak tepki vermek onun kızgınlığını ve gerginliğini artırır. Kriz anı geçtikten sonra konuşarak yaşadığı duyguyu anlamaya çalışabiliriz. “Niye öyle yapıyorsun?” sorusundan ziyade, “İhtiyaç duyduğun şeyin ne olduğunu biliyor musun?” veya “Bu durumda iyi gelecek bir şey var mı?” gibi sorularla çocuğunuzun iç dünyasına girebilirsiniz. Sizin durumunuzda özel olarak kedinin çocuğunuzla ve sizinle olan münasebetlerinizi gözlemlemeniz gerekir. Öfkesini kediye karşı gösterdiğinde sesini yükseltmektense göz kontağı kurup iletişime geçmeye çalışın. Öfke duygusunun arkasına size karşı bir maddi talep var ise karşılık vermemeye çalışın. Ağlayarak veya kızgınlığı karşısında taleplerine karşılık verilirse bunu alışkanlık hâline getirir ve duygulara farklı anlam yüklemeye başlar. Bu tarz davranışları gördüğünüzde çocuğunuzla ortak paylaştığınız ortamları ve geçirdiğiniz zamanı artırın. Temel bir duygu olan öfkenin arkasında “Beni görün.” talebi vardır.
Elmaslar Basınç
Altında Oluşur Çocuklar sorumluluğunu yerine getirdiğinde, mücadele ettiğinde, stres yaşarlar. Bununla birlikte başarmış olmanın çocuğa verdiği güven, cesaret, inanç ve bu durumun tecrübe ile sabit olması çocuğun gelişimi ve bir dahaki benzer durumlarda sergileyeceği cesaret ve özgüven için önemli bir altyapı oluşturur.
TUBA ÇAPKIN*
Ç
ocukların birşeyler için mücadele etmesi onları strese soksa da bu onların kişilik gelişiminin desteklenmesi için önemlidir. Buna verilebilecek en güzel örneklerden biri de karetta karettaların mücadelesidir.
İlginç bulduğum bir özellikleri daha şudur: Yetişkin bir karetta karetta, yumurtalarını bırakmak için, doğduğu sahile gelir, o sahilden yüzlerce km uzaklaşmasına rağmen.
Stres güçlendirir de!
Peki, karetta karettaların hayat mücaKaretta karettaların (iribaş deniz delesi bize ne öğretir? kaplumbağası) hayat mücadelesi her zaman hayranlığımı kazanmıştır. Öldürmeyen stres güçlendirir. Anne karetta yumurtalarıStres, gelişimin ve yeni nı denizden metrelerce Stres, düşüncelerin motoruuzağa kuma açtığı kuyudur. Kaplumbağalargelişimin nun içine bırakır. Vakti dan örnek versek ve yeni gelen karetta karettade, insanoğlunun lar kuma ve karanlığa düşüncelerin dünyaya geliş anı rağmen yumurtada başlı başına bir motorudur. larından çıkmaya mucizedir. Nefes çalışırlar. Yumurtadan almak gibi yaşam için kurtlan onlarca karetta gerekli ve en önemkaretta hızla sahili aşıp li fonksiyonlarımızı, denize kavuşmalıdırlar. Aksi yaşadığımız en büyük strese takdirde etçil bir hayvanın avı -doğduğumuz ana- borçluyuz. olabilirler. Yeni doğmuş bir yavru için Bu yazıda bahsettiğimiz stres tabiki safazlası ile tehlikeli ve stresli bir yolcuvaş, şiddet, istismar, psikolojik baskı ve luk. Kumsaldan sahile kulaç atarken, şiddet gibi uzun vadeli ağır stres değil. yaşam için en gerekli özelliklerini kazaZira bunlar, insanın hayatında travmanırlar. Ayak ve kol kasları gelişir. tik izler bırakan ağır durumlardır. Karettaları diğer kaplumbağalardan Kısa süreli, hafif ve güncel stres, ayıran birkaç özellik vardır. Mesela özellikle erkek çocuklarının öğrenme karetta karetta, tehlike karşısında kol, performansını artırır. Bir çocuğun bacak ve kafalarını kabuğunun içine yaşına uygun sorumluluklar alması ve çekemez, bu yüzden köpek balıklarının sorumluluğunu yerine getirmesi kişilik hedefindedir. Fakat diğer kaplumbağave özgüven gelişimi için büyük önem lardan oldukça hızlıdır. Bu da düşmataşır. nından kaçma şansını sağlar. Ne de olsa hayata gözlerini açtığı ilk gün zamana Peki ya çocuk sorumluluğunu yerikarşı mücadele etmeyi öğrenmiştir. ne getiremezse, başarısız olursa? Bu
Çocuk sorumluluğunu yerine getirdiğinde, mücadele ettiğinde, stres yaşar ama başarmış olmanın verdiği güven, cesaret, inanç, bunun tecrübe ile sabit olması gelişimi ve bir dahaki benzer durumda sergileyeceği cesaret ve güven için bir alt yapıdır. Bu tecrübe “Sen istersen yaparsın, sana güveniyorum” gibi sözlerden daha etkilidir. Çocuklukta yaşanmasına izin verilen bu duygu ve tecrübeler, çocuğunuzun yetişkin olduğunda sorumluk sahibi
durumda ebeveynlerin tutumu çok önemlidir. Hiçbir şey olmamış gibi, çocuğa sorumluğunun sonuçlarına katlanmasına engel olmak, sorumsuzluğu beraberinde getirecektir. Gereğinden fazla tepki göstermek, ağır cezaları sonuç olarak yaşatmaktadır. Bu durum çocuğun özgüvenini sarsar ve korkuya sebep olabilir.
Nefes almak gibi yaşam için gerekli ve en önemli fonksiyonlarımızı, yaşadığımız en büyük strese -doğduğumuz anaborçluyuz.
* 2010 yılına kadar anaokulu öğretmenliği yapan pedagog Tuba Çapkın 2018’den beri sistemik aile terapistliği yapmaktadır. Çapkın, terapilerini hayvan destekli gerçekleştirmektedir.
bir birey olması ile doğrudan ilgilidir. Bu sebeple hayati önem taşımayan durumlarda, sonunu bilsek de bırakalım çocuklar kendi tecrübelerini kazansın. Tecrübe kazanmak, kaybedilen birçok fırsattan daha değerlidir. O hâlde bırakalım çocuklar hata yapsın, risk alsın, karar alsın, denesin, yanılsın, sonuçlarına katlansın, bir dahakinde başarsın, kendine inansın ve güvensin. Onların beyni olursak, kendi beyinlerini kullanmayı asla öğrenemezler.
AILE
6 Mart 2020
Ne kadar çocukların anlaşılacağı dilde ifade edilmeye çalışılsa da bu sorular çocuklar için zor olmakla birlikte cevapların anlaşılması kolay değildir. Bundan dolayı çocuklara bu gibi konularda bilhassa yardımcı ve destek olunmalıdır.
Din Eğitiminin Gerekliliği İnsanın yeme, içme ve uyuma gibi maddi ihtiyaçları olduğu gibi, inanma, güvenme gibi manevi ihtiyaçlarının olduğu bilinen bir gerçektir. Kişinin maddi ihtiyaçları ne kadar önemliyse, manevi ihtiyaçları da sağlam bir karakterinin oluşabilmesi için önemlidir.
Ç
bir dine mensup olup olmayacağını seçmelidir. Bu gibi düşüncelerin yanı sıra özellikle seküler toplumlarda, “Çocukların dine ihtiyaçları var mıdır?”, “Din eğitimi gerekli midir?” veya “Din eğitiminden çocuklar nasıl faydalanabilir?” gibi sorular sorulmaktadır. Müslümanlar olarak şüphesiz bunun çocuklarımızın üzerindeki ilk sorumluluklarımızın arasında olduğunu biliyoruz. Fakat gerçekten bunun gerekliliğini farkında mıyız?
Çocukların eğitim, psikolojik ve din eğitimi gelişimi büyük önem arzetmektedir. Son yıllarda din eğitimi ile alâkalı farklı görüşlere rastlamak da mümkündür. Bazı ebeveynlere göre din özel, hususi ve şahsi bir meseledir ve bundan dolayı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında din eğitimin işi olmadığının kanaatindedirler. Bazı ebeveynlere göre ise çocuklar kendi iradeleri ile belirli yaşa geldiğinde, herhangi
Çocuklar küçük yaşlarda çok meraklı olurlar ve bu sebeple ebeveynlerine çokca sorular yöneltirler. “Anne bu nedir?”, “Baba bu niçin böyle?” gibi. Bu soruların yanında çocuklar nerden geldiklerini ve hayatın anlamını da sorugularlar. Bu durumlarda dinî açıklamalar anlamlıdır ve gereklidir.
EMEL TIRYAKI*
ocuk eğitiminin en önemli yaş aralığı 0-6 yaş arasıdır. Çocuklar bu yaşlarda fiziksel, ruhsal ve toplumsal gelişimlerinin en hızlı süreçlerini yaşarlar. Çocuğun bu yaş aralığında gelişimi yetişkinliğine de yansır. Çocuk zamanla fiziksel olarak geliştiği gibi, öğrenim aşamasında da gelişir.
Öte yandan dinî hassasiyet ile yetiştirilmek çocukların hayatın zor şartları karşısındaki mücadelesinde onlara yardımcı olur. Mesela, herşeyi işiten, gören, bilen bir Allah inancı ile birlikte yardım eden, koruyan, kollayan bir Allah’ın var olduğu düşüncesi, kişiyi güçlendirir ona cesaret verir ve sabretmeyi öğretir.
Yanlışlara dikkat! Yanlış bir din eğitimi ise çocuklarda kötü bir etki bırakır. Çocukların yaşları gözetilmeden din eğitimi verilirse zihinsel ve psikolojik gelişimi negatif olarak etkilenir.
Korku verici, korkutucu yöntemler ile verilen din eğitimi olumsuz sonuçlar verir ve kalıcı hasarlar bırakır. Küçük yaşta ürkütücü din eğitimini tecrübe eden çocuklar genelde yetişkinliklerinde dinî bir yaşantı sürdürmek istemiyorlar. Din adına konulan yasaklar veya kurallar, çocukların kendilerini sınırlamasına, çocukların içlerinde yaşadıkları sınırlamalar ise onlarda suçluluk duygusuna yol açmaktadır. Çocuklar, suçluluk duygularını yaratıcı ile ilişkilendirir. Din eğitiminde cezalandıran bir Allah’tan da bahsediliyorsa çocuk korkar ve kendi dünyasında sadece “Cezalandıran bir Allah’ı” canlandırır. Korkutucu eğitim metotlarından uzak durulmalıdır. Geçmişte ve bu günümüzde de yapılan hatalı din eğitimi inkâr edilemez. Lakin yanlış eğitim metotlarından dolayı, din eğitimini tamamen yanlış bulmak veya uygulamamak daha büyük bir yanlıştır. Çocuklara sevdirerek, şefkatli ve oyunvari metodlar ile birlikte konular anlatmak ve onların duygularını ve bilgilerini pekiştirebilecekleri veya konuşabilecekleri ortamlarda yaşıtları ile bu eğitimi almalarını sağlamak oldukça önemlidir. Çocukların anne-babadan öğrendikleri bilgilerin haricinde farklı ortam ve kurumlarda, yaşıtları ile görecekleri eğitim onlar için tamamlayıcı olacaktır. Çünkü evde anlatılanın, evin dışında da geçerli olduğunu görmeleri daha çok etkili olur. Kendi içlerinde yaşadıkları manevî duyguyu, başkalarının da yaşadığını ve paylaştığını görmesi aile kurumunda öğrendiklerini birkez daha teyit etmiş olur.
Çocuklara sekiz yaşına kadar Allah’ın merhameti, rahmeti ve sevgisinden bahsedilmelidir. On yaşından itibaren Allah korkusu ile alâkalı vicdan gelişimi öğretilmelidir.
21
Pusula FIKIH KÖŞESİ Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın egitim@camiahaber.com
Anlamadan Anlaşılamayız İnsanlar, genelde “anlamak”tan ziyade “anlaşılmak” isterler ve anlaşılmamaktan muzdariptirler. Eşinin, evladının, öğrencilerinin, komşusunun, amirinin, vb., kendisini anlamadığından şikâyet ederler. Karşıdakini anlama çabasına girmeden onun tarafından anlaşılmayı isterler. Oysa, muhatabı anlamadan, ona gerçekte söylenmesi veya yapılması gerekenler söylenemez ve yapılamaz; dolayısıyla, anlamamak, “anlaşılamama”yı doğurur. Birey, sözleri iyi anlaması oranında söyleyenin maksadını ve sözü edilen hususu olduğu gibi anlayabilir. Somut tutum ve davranışlar da böyledir. Muhatabımızın bizim sözlerimizi, tutum ve davranışlarımızı anlamasını istiyorsak, öncelikle bizim onu anlamamız şarttır. Çünkü, muhatabımızı anlamadan, onun tarafından anlaşılmamız için gerekli önlemleri alamayız. Yeni öğrenmelere kapalı kişiler, yanılma ihtimalini düşünmediklerinden kendi görüşlerini hep karşısındakine dayatırlar. Biriyle konuşurken, özellikle de bir konuda tartışırken muhataplarını, pek umursamazlar, dinlemezler. Dinler görüldüklerinde de, gerçekte muhataplarını anlama ihtiyacı duymazlar. Muhatabın açıklarını yakalayıp oralardan karşı salvolar planlamakla meşguldürler; söylenenleri seçerek dinlerler. Oysa dinlemeyen, dinlenmez. Dinlenmeyen anlaşılmaz; dolayısıyla kabul göremez. Böyleleri, kendisini karşıdakinin yerine koyarak (empati yaparak) düşünemezler; şu nebevî ölçüyü sahiplenemezler: “Sizden birisi, kendisi için istediğini, kardeşi için de istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (İbn Hanbel, V, 248). Böyle davranmanın sebepleri vardır. Şunu özellikle belirtelim: Böyle biri, genelde mutlak hakikati kendisinin yakaladığına, yanılma ihtimalinin olmadığına inanır. Onun ulvi dava savunusunda da asıl maksadı, hakikati bulup ona teslim olmak değildir; galip gelerek egosunu tatmin etmekle meşguldür, ama farkına varmaz. Karşısındakinin fikirlerini eleştiremez, analiz edip değerlendiremez; muhatabına hakaret eder, ithamda bulunur, onu etiketler, perişan etmekten zevk alır. Muhatabının, aynı dünya görüşüne mensup veya yakını olması fark etmez. Böyle biri, insani yetilerini geliştiremez; dolayısıyla hem bireysel hem de ailevi, meslekî hayatında ve sosyal ilişkilerinde sadece huzursuz olur ve çevresindekileri huzursuz eder. Müslüman âlimler, tartışırken sadece hakikatin ortaya çıkmasını ve ona teslim olmayı amaçlamış ve hakikatin keşfini, hasmının gerçekleştirmesine özellikle can atmışlardır. İslami gelenekte, gayrimüslim bile olsa hasmını haklamak için tartışmak, caiz görülmemiştir. Müslüman âlimler, tartışırken sadece hakikatin ortaya çıkmasını ve ona teslim olmayı amaçlamış ve hakikatin keşfini, hasmının gerçekleştirmesine özellikle can atmışlardır. Onlar için en büyük değer, ödül, “Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak”tı (Tevbe suresi, 9:72), “Sözü dinleyip en güzeline uyan” müjdelenmiş kullardan” olmaktı(Zümer suresi, 39: 18).
HAYAT
6 Mart 2020
22
Allah’ın kulunu Hadis Günlüğü Prof. Dr. Zekeriya Güler hadis@camiahaber.com
TEVAZU Mücâşi oğullarının kardeşi Iyâz b. Hımâr (r.a.) anlatıyor: Bir gün Resûlullah (s.a.v.) aramızda ayağa kalkarak şöyle konuştu: “Şüphesiz ki, Allah Teâlâ sizin mütevazı olmanızı bana vahyetti (emretti). Tâ ki kimse kimseye karşı böbürlenmesin ve ona taşkınlık yapmasın!”.1
Hadisin açıklaması şu şekildedir: Resûl-i Ekrem içten gelerek tevazu gösteren kimsenin derecesinin yükseltileceğini haber verir: “Hiçbir sadaka malı eksiltmez. Aftan dolayı Allah bir kulun ancak izzet ve şerefini artırır. Allah için tevazu gösteren bir kimseyi Allah ancak yükseltir.”2 Özellikle gençlerin hedef kitlesi olarak düşünülüp dile getirilen şu tavsiye, tarihî tecrübenin söylettiği hikmetler olmalıdır: “Sözlerin tatlı, tavırların zarif olsun. İnsanın kabası, ısırgan köpek gibidir, herkes tarafından taşlanır. Kibirli olma. Kibirli insan sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendisinden uzaklaştırır.”3 Çünkü tabiatı itibariyle insan, başkalarını hor ve aşağı görerek “ben şöyleyim, böyleyim.” diyerek kendi benliğini öne çıkaran insan tipinden hoşlanmaz. “Hiçbir sadaka malı eksiltmez. Aftan dolayı Allah bir kulun ancak izzet ve şerefini artırır. Allah için tevazu gösteren bir kimseyi Allah ancak yükseltir.”
Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütleri kıssa eden Yüce Kur’an, muhatabının dikkatini bu noktaya çeker: “Küçümseyerek/ kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah kendini beğenip övünüp duranları asla sevmez. Yürüyüşünde ölçülü ve dengeli ol, sesini de alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.”4 Kur’an’ın ilk muhatabı Resûl-i Ekrem bu ve benzeri hitapları hayatının her kademesinde dikkate almış, yaş ve seviye itibariyle karşılaştığı farklı insan gruplarına tevazu ahlâkını göstermiştir. İlgili rivayetlerden birisi şu hadisedir: Ebû Mes’ûd (r.a.) anlatıyor: Bir adam, Resûl-i Ekrem ile görüşmek üzere geldi. Fakat adamı heyecan sardığından titremeye başladı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), “Sakin ol, ben bir kral değilim. Ancak ben, kurutulmuş et (kadîd) yiyen Kureyş kabilesinden bir kadının oğluyum!”5 buyurarak adamı sükûnete davet etmiş ve müşfik ses tonuyla onun heyecanını yatıştırmıştı. Hadis, Resûl-i Ekrem’in insanlarla olan sosyal münasebetlerinde mütevazı ve tabii olduğunu göstermektedir. Kadın-erkek her Müslüman, Resûlullah (s.a.v.)’in bu tabii hâlini, tevazu ahlâkını ve nezâket anlayışını önemli bir görgü kuralı (âdab-ı muâşeret) olarak benimsemeli ve sosyal hayatında uygulamalıdır. 1. 2. 3. 4. 5.
Müslim, Cennet, 64; Ebû Dâvud, Edeb, 40; Tirmizî, Menâkıb, 67; İbn Mâce, Zühd, 16, 23. Müslim, Birr, 69; Tirmizî, Birr, 82; Dârimî, Zekât, 34; Muvatta’, Sadaka, 12; Ahmed b. Hanbel, II, 386. Başgil, a.g.e., s. 73. Lokmân 31/18-19 İbn Mâce, Et’ıme, 30. Hadisin isnâdı sahihtir.
sevmesinin İşaretleri BURAK BUDAK
H
“
adis-i Şerifte ise şöyle buyurulmaktadır:
Ebû Hüreyre (Allah Ondan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem), Allah şöyle buyurmuştur, dedi: “Her kim bir dostuma düşmanlık ederse, ben ona karşı harp ilan ederim. Kulum, kendisine emrettiğim farzlardan, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık sağlayamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır; nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm, bana sığınırsa, onu korurum.” (Buhârî, Rikak 38)
Peygamber efendimiz de şöyle buyurur: Allah bir kulu sevdiği zaman Cebrail’e “Ben filanı seviyorum sen de sev” diye emreder. Cebrail’de onu sever ve gök halkına: Allah filan kimseyi seviyor siz de seviniz, der. Bulunanlar onu severler sonra da yeryüzündekilerin kalblerine o kimsenin sevgisi yerleşmeye başlar. Allah bir kuluna buğzederse Cebrail’e: “Ben falanı sevmiyorum sen de sevme” diye emreder. Cebrail de onu sevmez. Sonra Cebrail gök halkına: Allah filan kişiyi sevmiyor, siz de sevmeyin der. Göktekiler de o kimseyi sevmezler. Sonra yeryüzündekiler de o kimseye karşı bir kin ve nefret uyanır.” (Müslim, Birr 159)
Allah Teâlâ tarafından sevilmek, dinimizin bizi ulaştırmak istediği en yüce hedeftir. Her hedefe ulaşmanın yolları olduğu gibi bu büyük sonuca erebilmek için yapılması gerekli işler de vardır. Öte yandan ise Allah’ın bir kulunu sevdiğini gösteren işaretler vardır. Yukarıda belirttiğimiz ayet-i kerîmede bu işaretlerin başında gelen hususun Hz. Peygamber (s.a.v.)’e uymak olduğu ortaya konulmuştur. “Ey Peygamber de ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin, zira Allah çok affeden ve çok acıyandır.’ ” (Al-i İmrân suresi, 31. ayet)
O hâlde kulun Hz. Peygamber (s.a.v.)’e uyması, onun izinden ayrılmaması, gerek inanç gerekse amel olarak onun çizgisinden gitmeye çalışması gerekmektedir. Allah’ı gerçekten seven herkes Hz. Peygamer (s.a.v.)’e uyar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e uyan herkesi de Allah sever. Böyle bir çizgiden uzak kalanlar için Allah sevgisi de Allah tarafından sevilmek de kuru bir iddia olmaktan başka bir anlam taşımaz. Buna göre yukarıda belirttiğimiz hadis-i şerîfte ise öncelikle bir kulun farz olan görevlerine ek olarak nafile ibadetlerle Allah’a yakınlık kazandığı ve sonunda Allah’ın sevgisine ulaştığı belirtilmektedir. Demektir
İsmi Bebek Amil Netzmh Mehmet Ayşa Yıldız Ali Aslan Hava Yetgin Asel Balçok Bebek Karaköse Veli Parlar Hatice Karabatak Firdevs Yeter Rahmi Yılmaz Ayşe Mutlu Neriman Huy Durmuş Kurtca Nasuf Selimoviç Bebek Maringka Soukire Chouseinoglu Hasan Kara Bebek Özağaç İslam Abdurachmanov Azis İzet Necmi Hakin
ki farz ve nafilelerde devamlılık göstermek, Allah’ın sevgisine işaret olmaktadır. Her işinde dürüstlük görülen, istekleri yerine getiren, tehlikelerden uzak tutulan kimsenin bu hâli de onun Allah Teâla tarafından sevildiğini gösterir. Çünkü Allah Teâlâ sevdiklerini yardımsız bırakmaz. Zaten hadisimizdeki “İşiten kulağı, gören gözü olurum” ifadeleri, hiçbir zaman Allah Teâlâ’nın, o kulun vücuduna gireceği anlamına gelmez. Bu beyanlar, ilahî yardımın o kulun bütün hayatını kapsayacağı anlamını taşır. “İman edip yararlı işler yapanlara rahman olan Allah (gönüllerde) sevgi uyandırır.” (Meryem suresi, 96. ayet) ayeti mucibince de man ve salh amel muhabbeti çeker. Önce şu noktayı belirtelim ki Allah Teâlâ’nın kulunu sevmesi demek, o kul için hayır murat etmesi, ona hidayet ve nimet vermesi demektir. Allah Teâlâ’nın
buğzetmesi de kulun azgınlığını artırıp azat etmesi demektir. Gök halkı veya sema ehli meleklerdir. Başta Cebrâil (a.s.) olmak üzere meleklerin bir kulu sevmesi, o kul için dua ve istiğfarda bulunmaları anlamına gelir. Hadis-i şerîften anlaşılmaktadır ki, Allah Teâlâ bir kulu sevdiği zaman onu meleklere ve insanlara da sevdirir. Buradan şu sonucu çıkarmamız mümkündür: Müslümanlar arasında sevilen bir kişinin bu durumu, onun Allah katında da sevildiğinin göstergesidir. Aynı şekilde salih insanların ve Müslümanların nefret ettiği kişinin bu durumu da, onun Allah’ın buğzettiği bir kişi olduğunu gösterir. O hâlde kimlerin kimler tarafından sevilmediği son derece büyük önem arz etmektedir. (Kaynak: Riyâzü’s-sâlihîn)
Vefat tarihi
Bölge ve şubesi
14.02.2020 15.02.2020 12.02.2020 13.02.2020 14.02.2020 17.02.2020 19.02.2020 15.02.2020 16.02.2020 19.02.2020 16.02.2020 23.02.2020 20.02.2020 22.02.2020 19.02.2020 20.02.2020 25.02.2020 25.02.2020 19.02.2020 22.02.2020 20.02.2020 22.02.2020
Schwaben/Friedrichshafen Köln/Brühl R.-N.-Saar/Worms Schwaben/Schelklingen Ruhr-A/Bergkamen R.N.Saar/Mainz Viyana/Anadolu Hamburg/Kiel Merkez G. Bavyera/Deggendorf Düsseldorf/Mülheim a.d Ruhr Berlin/Kreuzberg Mevlana Düsseldorf/Du-Mevlana Hannover/Sz.Lebenstedt Hannover/Hannover Luxemburg/Luxemburg Bremen/Achim Hessen/Lollar G. Bavyera/Fürstenfeldbrück Hessen/Limburg Linz/Steyr Hamburg/Hamburg Merkez Schwaben/Thannhauesen
Darul-bekâya irtihal eden merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet ve mağfiret, sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz. Ruhlarına El-Fâtiha.
HAYAT
6 Mart 2020
23
“Selefîler, Yüzeysel Bir
Zihniyeti Temsil Ediyor!” Tefsir Köşesi Prof. Dr. Saffet Köse tefsir@camiahaber.org
Kulluk Sözleşmesine Vefa “Hani hesap günü mahkeme kurulduğunda, ‘Biz bundan habersizdik.’ ya da ‘Daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onların izinden giden nesiller olarak yaşadık, böyle sapkınlık işleyenler yüzünden bizi helak mı edeceksin?’ demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarının bellerinden zürriyetlerini çıkarıp karşısına alarak onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ Onlar da, ‘Evet sen bizim Rabbimizsin, biz buna şahit olduk.’ dediler.”(Arâf suresi,
Tüm Müslümanlar tarafından olumlu bir içerikle kullanılan “selef”, “cihat” ve “tekbir” gibi kavramların gerçek ve sahih muhtevaları açısından itibarsızlaştırılmasından biz kendimiz sorumluyuz.
7:172-173).
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Yıldırım ile selefî akımları konuştuk.
MEHMET KANDEMIR Selefî kavramını biraz açıklar mısınız? Bu kavramı kendileri mi seçmiştir yoksa başkaları mı onlara bu adı yakıştırmıştır?
Selefî kavramının belirli bir grup veya bireyler için kullanılmaya başlanması yeni bir durumdur. Kelime olarak selefe tabi olan anlamındadır. Selef ise sahabe, tâbiîn ve etbauttâbiîn olarak bilinen Müslümanların ilk üç neslidir. Vahyin ve sünnetin sonraki Müslüman kuşaklara aktarılmasında önemli bir konuma sahip olan bu ilk nesiller tüm Müslümanlar tarafından saygıyla karşılanır. Ancak bu ilk üç kuşağın yaşamış olduğu dindarlık biçimlerini belirgin bir şekle ve kalıba indirgeyerek İslam’ın yegâne yoluymuş gibi tüm Müslümanlara dayatmak yüzeysel bir zihniyetin ürünüdür. İşte son dönemlerde bu yüzeysel zihniyetin temsilciliğini yapanlar genellikle Selefîler olmuştur. Selefî olarak adlandırılan yapıların büyük bir çoğunluğu kendisini Selefî olarak isimlendirir. Bununla birlikte son yıllarda Selefî grupların, kendilerini “Ehl-i sünne ve’l-cemaa” olarak isimlendirmeyi tercih ettiklerini görüyoruz. Selefî ve Selefîlik kavramlarının şiddet, terör ve radikalizm gibi bazı hususlarla anılır olması böylesi bir isim değişikliğini zorunlu kılmıştır. 11 Eylül olaylarından sonra da özellikle Selefî ve Selefîlik kavramları şiddet ve terörle birlikte anılır oldu ve bu söylem daha çok dış bir isimlendirme yani onlara başkaları tarafından verilen bir isim hâline geldi. Selefîler denebilecek homojen bir gurup var mıdır? Kendi içlerinde nasıl bir ayrım söz konusudur?
Selefî gruplar ilk üç nesle tabi olma konusunda birbirleriyle benzer bir zihniyet dünyasına sahiptir. Ama homojen bir kitle değillerdir. Selefî yapıları bireysel ve toplumsal faaliyetlerde başvurdukları yöntem bakımından üç gruba ayırmamız mümkündür. 1) Davet ve tebliğ eksenli Selefî gruplar dinî anlayış ve yaşayış biçimlerini başkalarına tebliğ etmekle yetinirler, sosyal ve siyasal hadiseler karşısında genelde pasif bir tutum sergilerler. Bunlara “apolitik Selefîlik” de diyebiliriz. 2) İkinci grupta yer alan Selefî hareketler ise öngördükleri toplumsal değişimi sağlamak için legal olan her türlü sosyal, kültürel ve si-
yasal faaliyette bulunurlar. Dernek, vakıf, sendika ve parti faaliyetlerine katılım sağlarlar. Bu yapıları “ıslahatçı Selefîlik” olarak isimlendirebiliriz. Bu iki grupta yer alan Selefîler her türlü şiddeti kategorik olarak reddederler.
Kendi kavramlarını deruni anlamlarından soyutlayarak güncel tartışmaların içine çekip kirletmek veya siyasi ve ticari rant devşirme aracı hâline getirmek sözünü ettiğiniz bu tahripkâr algıyı oluşturan ve canlı tutan menfi hareketlerdir. Kendi dinimizin sa3) Üçüncü grup ise şiddet ve terörü bir yön- mimi, içten, hesapsız, hasbi, diğerkâm bir tem olarak benimseyen ve uygulayan yapı- mümini olmadığımız sürece bizim için çok lardır ki bunların oluşum biçimleri önemli anlamları haiz kavramlarımızın itibarsızlaştırılmasına elveriş“legal cemaat” olmaktan daha li bir zemin hazırlamış oluruz. çok “gizli örgüt” şeklindedir. Bu kavramlar hakkındaki Bu grup her ne kadar kenMüslümanlar tadisini “cihadî Selefîlik” olumsuz algının bertaraf rafından olumlu bir olarak tanımlıyorsa da bu edilmesi için ilk adımı biz içerikle kullanılan “setanımlamayı doğru bulatmalıyız. lef”, “cihat” ve “tekbir” gibi muyorum. Ancak özellikkavramların gerçek ve sahih le de küresel medya bu “Selefîlik bir mezhep muhtevaları açısından ititanımlamayı çok sevdi ve değil zihniyettir.” dibarsızlaştırılmasından biz bunun üzerinden her gün yorsunuz. Bunu biraz kendimiz sorumluyuz. onlarca “arkası yarın” türü açar mısınız? profesyonel yapımlara imza atmaktadır. İslam’ın anlaşılması ve yorumlanması bağlamında hem itikadi hem Selefîlik ve Selefîler ile alakalı tarde fıkhî alanda birçok mezhep ve ekol ortatışmalar sebebiyle İslam ve şiddet, ya çıkmıştır. Selefîlik mezhepler gibi kendihatta terör birbiriyle anılır duruma ne özgü bir metodoloji geliştirmiş bir yapı geldi. Bu bağlamda, başta “selef” ve değildir. Bu zihniyeti tek bir ekole bağlamak da doğru değildir. Mesela Sünni ekol“cihat” kavramları, hatta “tekbir” oller içinde Selefîlik zihniyeti olduğu gibi Şiî mak üzere İslam’ın çok önemli dinaekoller içinde de Selefîlik zihniyeti vardır. mikleri ve kavramları üzerinde oluşan Şâfiî-Eş’arî çizgide yer alan veya Mâturîbu tahripkâr algı hakkında ne söyledî-Hanefî ekolüne mensup olduğu iddiasını mek istersiniz? taşıyıp da Selefî bir zihniyetle hareket eden birçok kimse vardır. Dinin itikadi, amelî veya Tüm Müslümanlar tarafından olumlu bir ahlaki bir konusunda akletmeyi, fıkhetmeiçerikle kullanılan “selef”, “cihat” ve “tek- yi, içselleştirmeyi ve cehd etmeyi terk edip bir” gibi kavramların gerçek ve sahih muh- ayetleri, hadisleri veya herhangi bir rivayeti tevaları açısından itibarsızlaştırılmasından slogan gibi kullanıp “Allah böyle diyor.”, “Hz. biz kendimiz sorumluyuz. Tüm dünyada za- Peygamber bunu buyuruyor.” veya “Falanca man zaman şiddet ve terör olayları oluyor. efendi, şeyh, imam şöyle söylüyor.” diyerek Terör ve şiddete başvuran zihniyet kendisi tahakkümcülük yapmak bir zihniyettir ve için meşrulaştırıcı argüman arıyor ve bunu Selefîliktir. Kısaca her mezhebin, her tarikada herhangi bir ideolojiyle ifade edebiliyor. tın ve her cemaatin Selefîleri arasındaki sürDolayısıyla herhangi bir şiddet veya terör ey- tüşme ve kavga çoğunluk olan, ana bünyeyi lemini herhangi bir din veya etnik kökenle temsil eden diğer Müslümanları rehin almış özdeşleştirmek iyi niyetli bir okuma değildir. durumdadır.
“Tekfir” hususunda Selefîler içerisinde ortak bir kanaatten söz edebilir miyiz? Bu hususa dair Selefî camiadaki görüşlerden bahseder misiniz? Tekfir hadisesi Selefîlere özgü bir şey değildir. İslam tarihindeki ilk tekfirciler tahkim olarak isimlendirilen olaydan sonra açık bir şekilde ortaya çıkan Hâriciler’dir. Günümüzde kendilerini Ehl-i sünnet olarak isimlendiren ve bunu mübalağalı bir şekilde dillendiren bazı çevreler de tekfirciliğe başvurmaktadır. Kendilerini Selefî olarak tanımlayan grupların tamamı tekfirci değildir. Tekfir konusunda en aşırı gidenler şiddet ve terörü bir yöntem olarak benimseyen örgütlerdir.
Allah Teâlâ, yaratılışın bir kesitinde insan ile bir “ulûhiyyet-ubûdiyyet” sözleşmesi yapmıştır. Buna göre O bizim rabbimiz biz de onun kuluyuz. Sözleşmeden söz edildiğinde ona dair hükümlerin de olması gerekir. Bu hükümler peygamberler aracılığıyla bildirilmiştir. İslam, bu sözleşme hükümlerinin en son ve en kâmil biçimidir. Hükümlerin saklandığı hazine de Kur’ân-ı Kerim’dir. Bu hükümlerin beşer olarak yaşanma biçimi sünnettir. Hz. Âişe’nin (r.a.) ifadesiyle sünnet, Resûlullah’ın yaşadığı Kur’an’dır (İbn Hanbel, V, 188). O, kemâl noktasında kulluğu şahsında toplaması sebebiyle (Kalem suresi, 68:4) İlahi mesajı anlama ve yaşamanın tartışmasız modelidir (Ahzâb suresi, 33:21). Kur’ân-ı Kerîm son ilahi kitap olduğu İslam, bu sözleşme hükümlerinin en son ve en kâmil biçimidir. Hükümlerin saklandığı hazine de Kur’ân-ı Kerim’dir. Bu hükümlerin beşer olarak yaşanma biçimi sünnettir.
için bizzat Allah’ın koruması altındadır ve Allah’tan geldiği şekliyle orijinal yapısını korumuş ve kıyamete kadar da koruma devam edecektir (Hicr suresi, 15:9). Sünnet malzemesi, herhangi bir veri kaybı olmaksızın titiz çalışmalar sonucu kaynaklara geçmiş ve günümüze ulaşmıştır. İslam âlimleri de geliştirdikleri yöntem ile bu iki kaynak üzerinden dinin hayat ile bağlantısını sağlıklı şekilde kurmuşlar, ortaya eşsiz bir ilmi birikim çıkmış, bu da muhafaza edilerek kaynaklardaki yerini almıştır. Bütün bunlar Muhammed Ümmetinin diğer ümmetlere göre ayrıcalığıdır. Allah-kul ilişkilerinin belirlenmesinde bir başka ifade sözleşme hükümlerine uygunluk denetiminde belirleyici olan bu üç kaynaktır. Dünya yaşamının muhasebesi “din günü” (Fâtiha suresi, 1:4) olarak vasıflandırılan hesap gününde yapılacaktır ve herkes iyi ya da kötü toz miktarı da olsa yaptıklarının karşılığını alacak sonunda ebedi hayatı buna göre şekillenecektir. Sözleşmeyi inkar edip inanmayan ya da inanıp gereğini yapmayarak mazeret ileri sürenlerin mazereti geçersizdir. Bu sözleşme kayda geçmiştir. Herkes hesabını buna göre yapmalı! Doğrusunu en iyi Allah bilir.
HAYAT BIR AYET
6 Mart 2020
Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. (HUCURÂT SURESI, 49:13)
M. Hulusi Ünye
m.unye@igmg.org
Musafaha sünnet midir?
Şafiilerden El-Muhibbu’t Taberi, Ahmet b. Hanbel ve Buhârî’nin Ebû Cühayfe (r.a.)’in rivayet ettiği şu hadîs-i şerifi aktarır ve musafahanın müstehap olduğunu ifade eder. Cühayfe (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) sıcak bir havada Batha’ya çıktı. Abdest aldı, öğle ve ikindi namazlarını ikişer rekât olarak kıldı. O sırada önünden bir keçi ve keçinin peşinden bir kadın yürüyordu. Sonra insanlar ayağa kalktılar Efendimiz (a.s.)’ın ellerine sarılıyor ve yüzlerine sürüyorlardı.” Ebû Cühayfe (r.a.) diyor ki, “Ben de Peygamberimizin ellerini tuttum ve yüzüme koydum. Peygamberimiz (a.s.)’ın elleri kardan soğuk, misk kokusundan daha güzel kokuyordu.”4 Hadîs-i şerife göre, teberrük ve sevginin yayılması gibi bir sebeple insanların cemaat olarak namazlardan sonra, bilhassa ikindi ve akşam namazlarından sonra musafaha yapmaları müstehap olur.5 Ezkar’da da şunlar ifade edilmiştir: Her karşılaşıldığında musafaha yapmak müstehaptır. Fakat insanların sabah ve ikindi namazlarından sonra itiyat hâline getirmiş oldukları musafahanın şeriatta aslı yoktur. Fakat böyle yapılmasında da bir beis yoktur. Çünkü musafahanın aslı sünnettir. Müslümanların bazı hâllerde bu sünneti olduğu gibi muhafaza etmeleri, bazı hâllerde ifrata düşmüş olmaları, musafahanın şeriatta sünnet oluşu gerçeğini değiştirmez.6 1. Buhârî, Sahih, 19/295, H. No: 5792. 2. Ebû Dâvûd, Sünen, Edeb, 154, H. No: 4536; İbn Mace, Sünen, 11/108, H. No: 3693; Ahmet b. Hanbel, Müsned, 37/500, H. No: 17813. 3. İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 9/547. 4. Fethu’l Bari, 6/565. 5. El-Fütuhatu’r Rabbaniyye, 5/397. 6. İmam Nevevi, El-Ezkar, Shf. 262.
BIR HADIS
HAYAT İLKELERİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), musafaha yapılmasına önem vermiş1 ve şöyle buyurmuştur: “Birbiriyle karşılaşan iki Müslüman el sıkıştığında, daha oradan ayrılmadan günahları affedilir.”2 Dolayısıyla Müslümanların birbirleriyle musafahası güzel bir davranış; güzel bir edep kuralıdır ve de yapılmasında genelde bir sakıncası yoktur.3 Ancak musafaha yapılmasının mesnun olduğu yerler hakkında şunları da ifade etmek gerekir.
“Birbiriyle karşılaşan iki Müslüman el sıkıştığında, daha oradan ayrılmadan günahları affedilir.”
“Ey İnsanlar! Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız; Âdem ise topraktandır. Kırmızı tenlinin siyah tenliye, siyah tenlinin de kırmızı tenliye bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.” (ŞUABU’L-İMAN, 7/162, H. NO: 4774)
ALLAH RESULÜNDEN
Fıkıh Köşesi
1. İster yolculuktan döndükten sonra olsun isterse normal zamanlarda olsun insanlar birbiriyle karşılaştıklarında. 2. Müslümanların başına devlet başkanı veya reis olarak seçilmiş birine biat sırasında. Asr-ı saadette gerek Efendimiz (a.s.) zamanında gerekse hulefa-i raşidin zamanında biatleşme böyle yapılyordu. Örneğin, Beni Saide sofasında halife seçilmiş olan Hz. Ebû Bekir (r.a.)’a Hz. Ömer (r.a.), uzat elini sana biat edeyim demiş, o da elini uzatmış ve biat etmiş; arkasından da muhacir ve ensar sahabe aynı şekilde biat etmişlerdir.
24
H
er şeyimizde biricik önderimiz olan Muhammed Mustafa (s.a.v.) bizler için hem sözleri ile hem de yaşantısı ile en büyük ve en bağlayıcı örnektir. O insanlara bazen emreder, bazen tavsiye eder, çirkin gördüğü şeyleri de kınardı. Hz. Peygamber’in hayatı bizler için her an düstur ve rehber olacak birçok örnek sunar. Hz. Peygamber’in ümmeti olan bizler için Allah’a iman ve esaslarına şeksiz şüphesiz teslimiyet gerekir. Resûlullah (s.a.v) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Müminler dünyada üç gruptur. Birinci grup, Allah’a ve resulüne iman eder ve bu imanında asla şüpheye düşmez ve malıyla, canıyla Allah yolunda cihat eder. İkinci grupta ise (öyle müminler vardır ki) insanlar mallarını ve canlarını onlara emanet ederler. Üçüncü grupta ise mala tamah etmesinden dolayı Allah’ın nefsiyle baş başa bıraktığı müminler vardır.”
İman Cebrail (a.s.) Hz. Peygamber’e gelerek; “İman nedir?” diye sorunca Efendimiz buyurdu ki: “İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, O’nun huzuruna çıkacağına, peygamberlerine ve öldükten sonra dirilmeye inanmandır.” Hz. Peygamber’in tavsiyeleri arasında Allah’ın emrettiği ibadetlerin yerinde ve zamanında yapılması, namazın kılınması, orucun tutulması, zekâtın verilmesi, haccın ifası, buna ilave olarak yetimlere, yoksullara, hısım ve akrabalara, yolda kalmışlara seve seve yardımda bulunulması gibi birçok güzel davranış vardır. Bu tavsiyelerin bazıları hadîs-i şerifte şöyle ifade edilmiştir: “Rabbiniz’e karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, ramazan
orucunuzu tutun, mallarınızın zekâtını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbiniz’in cennetine girersiniz.” Hz. Peygamber buyurdu ki: “(Ey Ebû Zerr!) Fakirleri sev ve onlarla otur.” Bir başka hadislerinde de Peygamberimiz işaret parmağını ve orta parmağını birleştirip işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yan yanayız.” Bir hadîs-i şerifte, “Ümmetimden yetmiş bin kişi sorgusuz sualsiz cennete gireceklerdir. Onlar büyü yapmayanlar, uğursuzluğa inanmayanlar ve Rableri’ne tevekkül edenlerdir.” buyurulmuştur. Başka bir hadiste de, “Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenseydiniz Allah kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları hâlde, akşam dolu kursaklarla dönerler.” buyurulmuştur. Müslümanların taşıması gereken bir başka ahlaki vasıf da, ana babaya ve büyüklerine itaat etmek, onların kalplerini kıracak en ufak sözlerden ve işlerden uzak durmaktır. Bunu şu hadîs-i şeriften anlıyoruz: “Genç bir kimse yaşlılığından dolayı bir ihtiyara ikram ederse, Allah da ihtiyarlığında ona ikram edecek bir kimse ikram eder.” buyurulmuştur. Resûlullah’ın şu hadisleri de mevzuyla ilgili ilk akla gelen hadislerdendir: “Cennet annelerin ayakları altındadır.” “Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.” “Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası.”
“Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası.”
Hz. Peygamber buyurdu ki: “(Ey Ebû Zerr!) Fakirleri sev ve onlarla otur.”
Müslümanların sahip olması gereken özelliklerden birisi de mühim ve tehlikeli durumlarda asla sarsılmadan, gevşeklik göstermeden, Allah’a güvenerek hareket etme şuurudur. Hadiste şöyle buyurulmuştur: “Üç sınıf insan vardır ki Allah onları sever. Üç sınıf insan da vardır ki Allah onlara buğzeder. Allah’ın sevdiği kimseler: (Fakir) bir kimse, bir topluluğun yanına gelerek onlardan, aralarındaki bir akrabalıktan değil de, Allah rızası için sadaka istedi. Kimse bir şey vermedi. Ancak o topluluktan biri onların aralarından ayrıldı ve o fakire, Allah’tan ve o fakirden başka kimsenin bilmediği bir ortamda bir şeyler verdi. (İkincisi) Bir grup gece boyu yol aldılar. Kendilerini uyku bastırınca, konakladılar ve kafalarını koyup uyudular. Ancak onlardan biri uyumadı. Kalktı, bana yalvardı ve ayetlerimi okudu. (Üçüncüsü) ise, disiplinli bir birlikteki bir kişi (o birlikle beraber) düşmanla karşılaştılar. Diğerleri kaçtı, fakat o tek başına ölene veya galip gelene kadar savaştı. Allah’ın sevmediği üç kişi ise; yaşlı zinakâr, hilekâr fakir ve zalim zengindir.”
KÜLTÜR & SANAT
6 Mart 2020
25
Bir Ebû Hanife Delisi: İmam Zahid el–Kevserî Zahid el-Kevserî, tam bir mezhep savunucusudur. Lakin burada onun asla mezhepçi olmadığını vurgulamak gerekir. Tam bir Hanefî, tam bir Mâturîdî mezhebi savunucusudur. Amma, diğer mezhepleri eleştirmesine rağmen İslam’ın anlaşılmasında o mezhepleri de bir yol olarak kabul eder.
ILHAN BILGÜ
N
amık Kemal, Osmanlı’da özgürlüğü savunan, ama, kendileri işbaşında olmasına rağmen muhalifleri mahkûm eden ittihad ve terakki grubuna karşı şöyle der:
Ne efsunkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet (Ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyüleyici imişsin) Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten (Esaretten kurtulduk derken senin aşkının esiri olduk) Namık Kemal’in bu tanımına en uygun isimlerden birisi Zahid el-Kevserî’dir. Kevserî, özgürlüğü ancak ittihatçıların zulmünden kaçarak bulabilmiştir. Kevserî bir muhalif âlimdir. Muhalifliğini yazdığı pek çok kitapta ortaya koymuştur. Öyle ki, 53 kitabından 18’i “reddiye” tarzında muhalefet kitabıdır. Ama, Kevserî eleştirdiği âlimlerin güçlü ve takdir ettiği yönlerini de ortaya koymaktan çekinmemiştir.
OFLU HOCA’YA CEVAP Zahid el-Kevserî’nin reddiye alışkanlığı daha genç yaşlarında başlar. Memleketi olan Düzce’ye gelen bir Oflu hocanın, tasavvuf aleyhinde vaazlar vermesi üzerine bir gecede “Oflu Vaize Reddiye” diye bir kitap yazar.
ye götürecek ve faydalı “yenile/nme” ise, kainatta var olan sırların keşfedilmesinde, hayvanların, bitkilerin, madenler gibi tabiatın özelliklerinin araştırılmasında gelişmiş ülkelerle yarışmak, elde edilen bilgileri “i’lay-ı kelimetullah” ve İslam ümmetinin maslahatlarını gerçekleştirmek için çalışmak şeklindeki ilerlemedir. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ile tartışmasına geri dönelim. Mustafa Sabri Efendi, Eş’arî gelenekteki kader anlayışını savunan “Mevkıfu’l-beşer tahte sultani’l-Kader” (Kaderin sultası altındaki beşerin konumu) isimli kitabını yazdığında Kevserî buna çok üzülür ve Matûrîdî gelenekteki kader anlayışını savunur. Muhalif olduğu Sabri Efendi’nin yaşamak zorunda kaldığı bir hayatın etkisi altında kalma durumuna düştüğü için bu inanca yöneldiği kanaatinde olduğunu söyler. Tartışma öyle uzar ki, Şeyhülislam ile Kevserî arasındaki bu tartışmalar neticesinde ortaya en az 8 kitap çıkarır. Yine de, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ne de Kevserî birbirine küfretmemiş, alay etmemiş, sadece, bildikleri doğruları gündeme getirmiştir. Mutezile’ye gelince. Mutezile Allah’ın sıfatları konusunda diğer mezheplerden farklı düşünür ve bazı sıfatları kabul etmez. Ama Kevserî, Mutezile’nin bu görüşü dolayısıyla sapık bir fırka görülmesine karşı çıkar. Mutezile sonrasında Allah’a aynen insanlar gibi sıfat ve özellikler atfeden Haşviye fırkasını da reddeden Kevserî, Hanefî mezhebinin kurucularına karşı yapılan her itiraza ve eleştiriye cevap yazar.
“EBÛ HANÎFE DELİSİ” Kevserî , Mezheplerin İslam’ın anlaşılmasında çok büyük vazifeler ifa ettiğini, dolayısıyla son dönemde ortaya çıkan mezhepsizlik veya mezheplerin hepsinin birleştirilmesi gibi bir düşünceyi kabul etmez. Buna karşılık ilmi birikimini olanca gücüyle Hanefî mezhebini savunmakta kullanır. Bunun için de “Mecnunu Ebi Hanife” (Ebû Hanîfe Delisi) diye anılır. Hakaret anlamında da kullanılsa bu tanımlamayı kabul eder. Ama bu delilik onu yine de mezhepçi yapmamaktadır. Tam aksine, mezhepçiliğin âlimin basiretini bağlayan en tehlikeli şey olduğunu, mezhep taassubunun zayıf delili kuvvetli, kuvvetli delili zayıf; güçlü delili güçsüz, güçsüz delili de güçlü gösterece-
ğini ifade eder. Ebû Hanîfe... O, bir hükme öğrencileri ile müzakere ederek varmıştır. Kimseyi kendi görüşünü kabul etmeye zorlamamıştır. Herkes, varılan hükmün delilini bilmek zorundadır. Hanefî mezhebinin bir başka özelliği, yeni ortaya çıkan meselelerin çözümü için sürekli bir şekilde, her devirde fıkıh faaliyeti yapmasıdır. Bu fıkıh faaliyetleri ise, insanların ihtiyaç ve meselelerine çözüm üretecek şekilde ve zamanın sosyal gerekleri dikkate alınarak yapılmıştır. Bununla birlikte özellikle Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezhebinin önde gelen imamlarının görüşlerini zemmetmek de gerekmez.
Aslında Kevserî, tam bir Hanefî, tam bir Mâturîdî mezhebi savunucusudur. Amma, diğer mezhepleri eleştirmesine rağmen İslam’ın anlaşılmasında o mezhepleri de bir yol olarak kabul eder. Yani o, asla Kevserî’nin Hanefî mezhebini tercih mezhepçi olmamıştır. etme sebebi ise özet olarak şu şekilde
Kitaplarında eleştirdiği, muhalif olduğu kimselere karşı sert ifadeler kullansa da Kevserî muhalefet ettiği kimselere hakaret etmez, aşağılamaz. Bu konuda iki örnek verecek olursak birisi kendisi gibi Mısır’a kaçmak zorunda kalan Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendi’ye muhalefeti diğeri Kevserî, de Mutezile mezhebine muhalefetini tam bir Hanefî, tam gösterebiliriz.
bir Mâturîdî mezhebi
Buna karşılık, dinde reform yapsavunucusudur. Amma, ma, dinde yenileme gibi şer’an diğer mezhepleri eleştirmekabul edilemeyecek olanlara ve mezhepleri dini bozmakla it- sine rağmen İslam’ın anlaşılham edenlere karşı muhalefeti- masında o mezhepleri de bir nin şiddet dozu ise iyice fazladır. yol olarak kabul eder. Yani Zira dinde bir yenilenme, dinin o, asla mezhepçi olmatemelini sarsmaktır. Ümmeti ilerimıştır.
ifade edilebilir: Kendilerini “müctehid” diye kabul ettiğimiz anda mezhep imamlarının da hata edebileceğini söylemiş oluruz. Mezhep imamları, Kur’an ve sünnetten hüküm çıkarma yollarını açıklamakla meşgul olmuşlardır. Dolayısıyla, ortaya koydukları bu yolda hata etmeleri mümkündür.
SAĞLIK
6 Mart 2020
26
NEDIR BU K RONAVIRÜS (COV) ?
Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve dünya gündemine oturan zatürreye benzeyen belirtiler gösteren Koronavirüs nedir? Bu soruyu ve daha fazlasını sayfamızda sizler için derledik. EBRU KUTLUCAN
Koronavirüs nedir? Son günlerde ismi sıkça duyulan Koronavirüs aslında ilk olarak 1960’ların ortasında tespit edilmiştir. Koronavirüs hayvanlarda yaygın olarak görülen bir virüs türüdür. Nadiren hayvanlardan insanlara bulaşır. Mutasyona uğramadığı sürece zararsızdır. Bu virüs solunum ve sindirim sistemini etkiler. Koronavirüsün mutasyona uğrama oranı %2- %10 dur ve viral yollarla bulaşır. Koronavirüsün yol açtığı zatürre ve komplikasyonları nedeniyle birçok insan hayatını kaybetmiştir. Şu an gündemde olan tür daha önce tanımlanmamış bir türdür. Yeni ortaya çıkan virüs türünün ismi “2019- nCoV” dir.
Nasıl öldürüyor? Virüs genellikle akciğerlere ulaşıyor ve orada çoğalıyor. Bağışıklık sistemimiz yeni olması sebebiyle bu virüsü tanımıyor ve yeterince savaşamıyor. Akciğerlerde virüsün ya-
yılmasıyla zatürre gelişiyor. Zatürre solunum yetmezliğine yol açıyor ve genelde bu sebeple hastalar hayatını kaybediyor. Konu hakkında bilgi veren Dahiliye Hekimi Nuray Erdemir “Koronavirüs’e yakalanan her insan ölür diye bir kaide yoktur. Ama ağır vakalarda özellikle zatürre gibi septik şokla beraber organın tahrip edilmesi durumunda ölüme sebep olabilir.” Koronavirüsten dolayı hastalanarak ölen kişilerin büyük bir kısmı ileri yaşta bulunan akciğer hastası, kanser veya bağışıklık sistemi güçsüz olan kişilerden oluşuyor.
Nasıl tedavi edilir ve aşı var mıdır? Virüsün tedavisi henüz yok. Ama hafif seyirli korona virüs hastalığında bazı belirtileri azaltmak ve hastayı rahatlatmak adına ağrı kesici ve ateş düşürücüler, öksürük ilaçları ve istirahat önerilir. Aşı çalışmaları başlamış durumda ancak aşının hazırlıkları ve piyasaya sunulması yıllar sürebiliyor. Yani, henüz bir aşı geliştirilmemiş durumda.
Dünya Sağlık Örgütü riskli bölgelere seyahat eden herkesin, hayvanların bulunduğu çiftliklerde özellikle hasta hayvanlarla temastan kaçınmaları ko-
Bu işaretler varsa dikkat! Koronavirüste tıpkı diğer virüslerde olduğu gibi, ateş, öksürük, nefes darlığı, kas ve eklem ağrıları çoğunlukla rastlanır. Bu işaretlerin yanı sıra kişi baş ağrısı, boğaz enfeksiyonu, bulantı, kusma, nezle ve diyare rastlayabilir.
Yoksa bende mi? Farkettiyseniz saydığım işaretler grip enfeksiyonunda da ortaya çıkabilecek işaretler. Dolayısıyla bu belirtilere ek olarak eğer, 1. Yakın bir zamanda koronavirüs bulunan riskli bölgelere seyahat ettiyseniz 2. Koronavirüslü biri ile yakın temastaysanız 3. Hastaların tedavi edildiği ortamda çalışıyorsanız koronavirüsü kapmış olma ihtimalinden şüphelenebilirsiniz.
Koronavirüse karşı ne gibi önlemler alınabilir? • • • • • • • •
Ellerinizi sık sık 20 saniye su ve sabunla yıkayın. Hapşururken ve öksürürken mutlaka ağzınızı ve burnunuzu kağıt mendille kapatın sonra mendili derhal çöpe atın. Virüs belirtileri olan kişilerle aynı havluyu, kabı, bardağı ve eşyayı kullanmayın. Nezle ve benzeri hastalıkları olan kişilerle kişisel temaslardan (öpme v.b.) kaçının. Bulunduğunuz ortamı sık sık havalandırın. Kapı kolları ve ortak kullanılan eşyaları dezenfekte edin. Sirkenin mikrop kırma özelliği olduğu için sirke ile temizleyebilirsiniz. Kirli ellerinizle ağızınıza ve burnunuza dokunmayın. Hasta olan kişilerin maske takmaları önerilir. Hasta olmayanların maske takmadan evvel, diğer önlemleri almaları mühimdir
nusunda uyarıyor.
Eğitim Afişleri YENİ TASARIM İLE EĞİTİM AFİŞ SETİ
Sipariş T +49 221 7390441 www.pluralverlag.eu www.kitapkulubu.de
BULMACA Lamba siperi
Köpek havlama sesi
Fransiyum simgesi
Tür
Tek, benzersiz gül
27
6 Mart 2020
Yüksek rütbelere çıkmak
Dayanma, istinad etme
Irak
Ödün Tümör
Bir il
Delici kılıç
Bir sayı
Hükmeden
Birim
İman
Çoz az kalmak
Muhtemel, mümkün
Böyle, böylece
Tanzanya plakası
Aynı biçimde
Et ve Süt Kurumu kısaca
Çevrede Arak Adam öldüren
Bir bağlaç
Duvar
Yarı, yarım
Minyatür
Kitap okunan yer
Dişi deve
Erkek kişi için söylenir
Bir uzunluk ölçüsü
Varlığı bilinen, hayyiz olan
Uygun görme
Bir nota Atma özelliği olan
Temiz bir hâle getirmek
Debdebe Çeşit
İlave
Evlâd, oğul
Çin para birimi
İstek, Arzu
Limited kısaca
Çekinik ayasofya
Pembeye çalan açık mor renk
Bıçak kabı
Kükürt Simgesi
Mutluluk Üst olmayan
Kral Evi
Kırağı, çiğ
Lanetlenmiş
Hükümdar
Kuzu sesi Küçük yeşil bitkiler
Yardım, İmdat Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü
Tersi
Eski Mısır Tanrısı
Hitit
Namus
Kuran'da sure
Endonezya’da bir ada grubu Ucuz, özenmeden ve bayağı cins ayakkabı yapan ya da satan esnaf
Nüans Mülkiyet
Arazide büyük yarık Üstü yumuşak, altı sert olan düz yer
Su Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri.
Köpek Memesi Küçük Koyun
Tembih sözü
Bir sayı Diş kiri, diş pası Özellikle
Eşraf, İleri Gelen
Maun da denilen bir ağaç
Eritrosit Yüksekliği kısaca Yerel Alan Ağı
Haberleşme
Evrensel alıcı kan grubu
kısaca
Seyelan
Yaprak
Mavi
İsveç İşçi Sendikasının simgesi
Rusçada evet İtriyum simgesi
Lantan simgesi
3
4
5
6
7
8
9
Kuru fasülye
10
Atiyen
Sadist
11
12
13
14
15
Son Sayının Cevap Anahtarları
16 Resimdeki Endülüs şehri
1
Savunmacı
Hidrojen simgesi
S
Kilobayt kısaca
B E K Visual Basic for Applications kısaca
2
Nikel simgesi
3
Lantan simgesi
Bir tür etli ve büyük zeytin
4
H Bir süs bitkisi Yemek
V B A
N İ
Direklerin üst uçlarına geçirilmiş yuvarlak tabla
L
Kabın ağırlığı
Kırklareli İlçesi
K
(..) yakıldı elime. Bir ünlü şiir ve türkü
Bir şarkıcı
K
D
5
Açık eflatun rengi
Böbrek atığı
Su E.D.
L İ L A
6
Bir bağlaç E.D. Dudak
V E
İzzet, şeref
L E B
7
Meyvesi yenen bir ağaç
Kaçma
8
Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın bir şiir kitabı
Yemek
D U T
Kuzu sesi
İşitme organı Düz yer
9
N E
Tecrübe Etmek Familya
Üvey olmayan
10
Denk
Ö Z
E Ş
Manasız
Ana çizgilerine indirgenmiş
11 1
1) Eski Sümer Su Tanrısı - Askerler - Bravo 2) Çok milyonu olan kimse - Eski bir uygarlık 3) Bir çeşit orkide - En büyük kara hayvanı - Art arda , toplu olarak gitmek 4) Dişi deve - Manzum öykü - Ced, soy - Notada duraklama zamanı 5) Ten - Rusçada evet - Dökümcülükte Kullanılan dolgu Kalıbı - Sierra Leone'nin plakası 6) Zorla alma - Öğrenci not belgesi - Baş 7) Nane kokusu - Üretici Güç - Çinko simgesi - Eski dilde yıl 8) Eski Dilde Faiz - Bütün - Yolcu yükü 9) Ata, Baba - Esrar otu, Afyon - Olumsuz ön eklerinden 10) Bir bağlaç - Baryum simgesi - Türk, Moğol ve Tatar hanları için "hükümdarlar hükümdarı" anlamında kullanılan bir unvan 11) İki uzaklık arası Mesafe - Yalnız başına hacca gitme 12) Uray - Afrika'da Bir Irmak.
YUKARIDAN AŞAĞI 1) Vedia - Daima görüp kontrol eden 2) Ödenek - Orta 3) Amerikan elmasından çıkan zamk - Hamile - Kırmızı 4) Kamer - Bir il - Vay 5) Bir kumaş türü - Üst olmayanAhiret İşleri 6) Sert - Kesilmiş ağaç gövdesi 7) Söz - Konu - Sivri Olana uçlarından biri çengelli ağaç araç 8) İran'ın plakası - Korku - Deve, fil vb. hayvanların üzerine oturmaya yarayan sepet 9) Yüksek olmayan - Roma Tanrısı 10) Temiz - Akıllar - Hayati sıvı 11) Üzüm ağacı - Yarı mat bir tür kağıt 12) Resimdeki islam tarihi, bilim ve teknoloji tarihi alanında çalışmalarıyla tanınana bilim adamı 13) Her zaman yiğit kal - Sodyum simgesi 14) Lübnan plakası - Şuur 15) Geri verme - Eski Sümer Su Tanrısı 16) Number kısaca - Sermek işi.
2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
Matlup
K Ü B İ Z M T A T B İ
Dilsiz
N
Nam
Kara işleri ile uğraşan Berilyum simgesi
Uzaklık anlatır Gürültü
Ergin
K U L A K
E Gaziantep ilçesi Bir ay
Bir hayvan Tayin
İri taneli bezelye
Ağrı Dağı’nın eski adı
Adak Bir meyve
T A
İzmir ilçesi
Türk müziğinde bir makam
Bulmaya çalışma
İyiden iyiye
Bir erkek ismi Nahiye
Sülale Bir anda olan
5
Endüstri Cilt
S
Kuram
T İ R E Kırmızı İlave
Sahan altlığı
Meta
Mersin ilçesi İstanbul’un eski adı ABD Eyaleti
Futa
Pozitif elektrot İnsan Kaynakları kısaca
K
Vitrin
C
Taraf İffet
Y A N
Magnezyum simgesi Bir şaşma ünlemi
Yelkenlerin kenar köşeleri Dil, zeban
M G
A
Özen Dolaylı anlatım
Favori Güzel
A S
İ T İ N A
M E T İ S Yat limanı
Y
Bir nota
Numara kısaca
Nesne
A S İ T A N E
İlkel silah
O K
Bir ülke
Z A
A N O T
K E N A R 7
8
9
10
sevilla1
11
12
L
M A R İ N A
K İ K G.Afrika plakası
Parazit
Y A K A
N İ H A L E Hitit
Kilogram kısaca
U Z A M A K
İ R E N A
Mavi peri kuşu
Kıyı
Kesinlik Altın E.D.
A L
S O N E R Dördül
Açıklamalar
G
N A Z A R İ Y E
M U T
N İ C
Boydan büyümek
A L E N İ Y E T
Nikaragua plakası
Layiha
Güney Amerika’da bir ülke
İ H A T A Açıklık Azerbaycan Türkçesi
A R A M A
U R U K
6
M
Melez, kırma
A R A B A N
4
Meta Gerçek, asıl
R E Ş İ T
K A R A C I
3
P
N E Z İ R
A R A K A
A T
B İ M A N A
2
Kuşatma
D E N E M E K
D İ Ş
A S U Lübnan plakası
Matematikte sabit sayı
A L A C A K
Ş E M A T İ K 1
12
Testerede kesmeyi sağlayan çıkıntı Banyo temizlik aracı
G A L E T A
Bağır
A D A M
Hedef
M Ü N A K A Ş A
K E R E M
F İ R A R Bir tür Erkek kişi peksimet
V
B A H M A L Hangi şey
Ü R E
Acele
Vekillik Birlikte E.D.
H A N I M E L İ Tartışma
Ş A P K A Özbekistan Cizzak iliinde ilçe
L A
Çan
K A L A M A T A
SOLDAN SAĞA
Bir bağlaç
Yabancı
KARE BULMACA
2
İlave
İspanya plakası
Ucu iğneli kaşık biçimindeki olta
1
Gebre otu Bir cetvel
Almanca evet
Resimdeki İstanbul'da tarihî bir müze
Etiyopya’da kullanılan tahıl
Kur’an’da sure
Ira
Arjantin plakası
Lokman ruhu
Yeniden geri alım vaadiyle satış anlaşması
Ahlak
Osmanlı dönemi bir asker sınıfı
Baştan başa
Adın yayılsın anlamında
Eşkenar Dörtgen
Önem verilmeyen
Amper simgesi
Ayak
13
U R U L E K E N E K R E A T M A C A A S A D A N A B E K A R E İ L E T K İ K K K İ F T B U S A K A T L A C İ L A R A E T A R A K E B E D İ İ H M İ R A R I Y C E M İ N A A S A A R N Ebu Eyyûb el-Ensarî türbesi T R A K N A İ D E A L E S
14
15
A R E T A T A G R R U A M M A R F A L
16
E Y Y Ü P M A A R İ F
6 Mart 2020
28
Hasene International e. V. Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln T +49 221 942240-400 | F +49 221 942240-401 haseneorg www.hasene.org | kumanya@hasene.org | — Havale için banka bilgileri: Hesap Sahibi: Hasene International e. V. Banka: Kreissparkasse Köln IBAN: DE80 3705 0299 0149 2890 54 | BIC: COKSDE33XXX Amaç: Adresiniz, 0000568
kumanyanın hikmeti
YARDIMLAŞMAKTIR
Kampanya Hasene International e. V. ve www. hasene.org/partner listesinde yer alan partner kurumlar tarafından ortaklaşa düzenlenmektedir. Veri koruması ve haklarınıza dair detaylı bilgiyi şu adresten okuyabilirsiniz: https://www.hasene. org/veri-koruma. Ayrıca veri koruması ile ilgili sorularınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz. *Meblağın %5’i partner kurumların tüzüklerinde öngörülen diğer amaçlar için kullanılacaktır.
50€
*
20.02-20.03 KUMANYA
2020
KAMPANYASI