Camia 179

Page 1

ALMANYA

ALMANYA

Dernek ve Şirketlere 17 Milyar Euroluk Yeni Korona Yardımı S. 13

Görme Engelli Kübranur, Tüm Zorlukları Aştı ve Hukuk Öğrencisi Oldu

Hartz IV, Asgari Ücret ve Çocuk Parasına Zam Geliyor! S. 14

S. 19

KOVİD-19 OLACAĞIM ENDİŞESİYLE “AĞZINIZIN BARİYERİNİ BOZMAYIN”

S. 26

11 Aralık 2020 | 26 Rebîülâhir 1442 — Sayı 179

IP TV Kullananlar Dolandırıcıların Kıskacında www.camiahaber.com |

camiahaber

S. 14

camia ile habersiz kalmayın!

Hasene Manhattan’da Evsizlere Yemek Dağıttı

ALMANYA'DA

S. 18

IRKCILIĞA KARŞI 89 MADDE

İmza Kampanyası: “Muhammed Karikatürleri Okullarda Ders Olsun”

ALMANYA ALMANYA

S. 9

Müslümanlardan Dünya Engelliler Günü’nde Anlamlı Ziyaret

Almanya, ırkçılık ve aşırı sağ ile mücadele kapsamında 89 maddelik bir önlem paketi hazırladı. Hükûmetin, söz konusu önlem paketi ile ilgili 2021 ile 2024 yılları arası için 1 milyar Euro’dan fazla bütçe ayırdığı kaydedildi.

A

lmanya’nın Hanau kentindeki ırkçı saldırının ardından, ırkçılık ve aşırı sağ ile mücadele kapsamında hazırlanan önlemler paketi Bakanlar Kurulu’ndan geçti.

RKI’den Korona Uyarısı: “Ölüm Sayısı Daha da Artacak” AVRUPA

89 ayrı projeden oluşan paketin, ırkçılığa karşı daha fazla önlem almayı, mağdurların ayrımcılıktan daha sıkı korunması ve çoğulcu toplumun daha fazla kabul görmesini öngördüğü belirtildi. →S. 5

Cenaze Hizmetlerinde Yoğunluk: Ölümler İlk Dalgaya Göre 4 Kat Daha Fazla

S. 15

Fransa’da 76 Cami Hedefte

ALMANYA

S. 8

Almanya'da Robert Koch Enstitüsü’nün Başkanı Lothar Wieler, ülkedeki bazı bölgelerde hastanelerin kapasitesinin sınırına gelindiği uyarısında bulundu. →S. 9

Kemal Ergün

İslam Milletler ve Irklar Üstüdür

AVRUPA Avrupa'da koronavirüs sebebiyle meydana gelen ölümler artıyor. Cenaze yardımlaşma dernekleri, ilk döneme göre vefat sayısının dört kat daha fazla olduğunu açıkladı.→S. 15

Prof. Dr. Zekeriya Güler

S. 3

İslam’ın Garip Olarak Dönüşü

M. Hulusi Ünye

S. 22

Noel Çikolatası Yenir mi?

S. 24


HAC

HADSCH 2021

Avrupa’nın birçok şehrinden uçuşlar. Tüm Avrupa’dan 2, 3 ve 4 haftalık kafileler

Reiseantritt aus zahlreichen Städten Europas mit zwei-, drei-, und vierwöchigen Aufenthaltsmöglichkeiten

İSLAM TOPLUMU MİLLÎ GÖRÜŞ FARKI VE YARIM ASIRLIK HAC-UMRE TECRÜBESİ

MEHR ALS EIN HALBES JAHRHUNDERT ERFAHRUNG IM BEREICH DER HADSCH- UND UMRA-REISEN

Türkiye Temsilciliği|Hennes Tour T +90 332 3515055 (Konya) T +90 212 6355593 (İstanbul) T +90 312 3113130 (Ankara) T +90 224 2254225 (Bursa) info@hennestour.com

Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH Colonia-Allee 3 D-51067 Köln

T +49 221 942240-470 F +49 221 942240-480

www.igmgreisen.com igmgreisen


GÜNDEM

11 Aralık 2020

3

“Siyasal İslam Tabirinin Tahrik Potansiyeli Var” BAŞYAZI Kemal Ergün İslam Milletler ve Irklar Üstüdür Avrupa’da son dönemlerde yaşanan gelişmelerin ardından yetkililerin de âdeta İslam ve Müslümanları hedef tahtasına oturtması pek çok Müslüman’ı tedirgin etmektedir. Bu gelişmelerin paralelinde İslam'ın önüne birtakım izafeler ekleyen söylemler de çoğaldı. İslam dinine liberal, seküler, Türk İslam’ı, Arap İslam’ı, Fransız İslam’ı gibi ideolojik veya milliyet üzerinden yakıştırmalar yapılan söylemler arttı. "Bizler herhangi bir ırkın veya milletin değil, takvanın ve ahlakın üstünlüğüne inanırız."

Bizim teşkilatımız, İslam'ın önüne Fransa İslam'ı, Türk İslam'ı, Arap İslam'ı gibi eklemeler yapmaz. Bizler inanırız ki, İslam milletler ve ırklar üstüdür, tüm insanlığa gönderilmiş bir dindir, insanlığın ortak değeridir. Bu nedenle Müslümanlar olarak muhatabımız da tüm insanlıktır. Bizler herhangi bir ırkın veya milletin değil, takvanın ve ahlakın üstünlüğüne inanırız. Ahlakın üstünlüğü de zarafet, adalet, paylaşma, barış, yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevme gibi faziletleri öncelemekle vuku bulur. Camilerimizin kapısı da teşkilatlarımızın kapısı da her zaman, herkese açıktır. İslam’a dair, teşkilatımıza dair sorusu ve kendince sorunları olan herkesle konuşuruz. Dinimizi, değerlerimizi ve doğrularımızı anlatırız. Her konuda olduğu gibi bu konuda da örneğimiz Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’dir.

ALMANYA

Almanya Katolikleri Merkez Komitesi Başkanı Thomas Sternberg, “siyasal islam” tabirini, tahrik potansiyeli içermesi sebebiyle reddettiğini söyledi.

A

lmanya Katolikleri Merkez Komitesi Başkanı Thomas Sternberg, “siyasal islam” tabirini reddettiğini açıkladı. Sternberg, bu tabiri, tahrik potansiyeli içermesi sebebiyle kabullenmediğini söyledi ve siyasal İslam tabirinin dolaylı olarak, Hristiyanlar tarafından ideal görülmeyen

Bizler Müslümanların bu topraklarda, Avrupa'dan, Amerika'ya, Kanada'dan, Avustralya'ya değin dünyanın dört bir yanında kendi kimlikleriyle var olabilmelerinin mücadelesini sürdürürken, bir sivil toplum kuruluşu olarak her türlü siyasi müdahaleden de uzak olduk, bu duruşumuz bundan sonra da hiç değişmeden sürecektir. Bizlerin yegâne destekçisi ve dayanağı önce inancımız daha sonra da gönüldaşlarımızdır, vefakâr, cefakâr, fedakâr cemaatimizdir. Elhamdülillah geçmişte hiçbir zaman bu çizgimizden ödün vermedik, bugün de vermiyoruz, yarın da vermeyeceğiz. Bugün bir dünya teşkilatı olabildiysek bunun mimarı bu teşkilatı tırnaklarıyla kazıyıp camilerimizi inşa eden sayısız Müslüman'dır. Her bir camimizde, her bir eğitim merkezimizde, kurumumuzda inananların mübarek alın terleri gizlidir. Yıllardır başarıyla yürütülen ve cemaatimizin desteğini hiç esirgemediği İnfak Kampanyası kapsamında her yıl hayata geçirilen yeni projeler bu güzelliklerin örnekleri olmaya devam etmektedir.

“NİCE VE VİYANA’DA SANKİ BİR ‘DİN SAVAŞI’ SAHNELENDİ”

Nice ve Viyana’daki terör

saldırılarıyla ilgili de konuşan Sternberg, buralarda sanki bir “din savaşı”nın sahnelenmiş olduğunu ifade etti. Bununla birlikte barışsever Müslümanların da bu suça ortak yapılma tehlikesinin söz konusu olduğunu belirtti. Sternberg son olarak, “Hem İslamcılık hem de İslam düşmanlığı,

ikisi de reddedilmeli ve şiddetle kınanmalı.” diye kaydetti. AVUSTURYA’DA “SİYASAL İSLAM” DÜZENLEMESİ

Avusturya’da geçtiğimiz hafta Başbakan Sebastian Kurz, “siyasal İslam”a yö-

nelik yeni önlemlerin uygulanacağını duyurmuştu. Kurz, siyasal İslam’a yönelik suç unsuru oluşturan konuların belirleneceğini, bizzat terörle ilişkisi olmayan ancak terörün yeşermesine zemin hazırlayan kişi ya da gruplara yönelik çeşitli yaptırımların hayata geçirileceğini ifade etmişti.

İsviçre’de Dinî İnançlarla Alay Etmek Gelecekte de Cezalandırılacak

İSVİÇRE

Sevginin engeli yoktur Her zaman hayırlara öncülük etme yarışında olan teşkilatımızda geçtiğimiz günlerde yine bir örnek çalışma yapıldı. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde teşkilatımız mensupları bulundukları bölgelerde engel(siz) kardeşlerimizi, çocuklarımızı ziyaret ederek güzel bir aksiyon gerçekleştirdiler. Yüzlerde tebessüm, dillerde karşılıklı hayır duaları bırakan bu çalışmada yer alan herkesi kutluyorum. Sevgiyi paylaşmanın engeli yoktur.

apolitik bir din önerdiğini ifade etti. Sternberg ayrıca İslam’ın teröristler tarafından siyasal bir araç olarak kullanılmasına da karşı çıktı.

İsviçre Ulusal Meclisi, ceza hukukunun dinî cemaatleri zaten koruduğu gerekçesi ile Yeşil Liberaller tarafından dine hakaretlere ceza öngören maddenin kaldırılmasını reddetti.

İ

sviçre’de dinlere hakareti yasaklayan kanunun ilga edilmesi reddedildi. İsviçre Ulusal Meclisi, dinî inanç ve hissiyatın siyasal inançlara oranla daha çok korumayı hak ettiğini karar-

laştırdı. Ulusal Meclis’in bu kararıyla, İsviçre’de dinlere, dinlerce kutsal sayılan şeylere hakaret etmek gelecekte de ceza gerektirecek. İsviçre Ceza Hukukunun

261. maddesi, bir başkasının inançlarıyla, özellikle de Tanrı inancı ile alay etmenin cezalandırılmasını öngörüyor. Aynı şekilde, anayasal koruma altında bulunan bir inancın mekanlarını veya kutsal

saydığı diğer varlıklarını küçümsemek de cezai müeyyide gerektiriyor. İsviçre Ulusal Meclisi, Yeşil Liberaller mensubu Beat Flach tarafından, ceza hukuku-

nun ülkedeki dinî cemaatleri kanunun bu maddesi olmadan da koruduğu öne sürülerek ilgasını isteyen önergesini 48 oya karşı 115 oyla reddetti. Oylamada 12 meclis üyesi ise çekimser kaldı.


GÜNDEM

11 Aralık 2020

4

Baden-Württemberg eyaleti Lörrach kentinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB) bağlı Merkez Camii'ne hakaret içerikli mektup gönderildi.

Camilere İslam ve Müslümanlara Yönelik Hakaret İçerikli Mektup ALMANYA

Almanya'da camileri hedef alan saldırılar sürüyor. Son olarak birçok camiye İslam ve Müslümanlara yönelik hakaret içerikli mektup gönderildi.

A

lmanya’da Baden-Württemberg eyaleti Lörrach kentinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Merkez Camii’ne hakaret içerikli mektup gönderildi. Lörrach DİTİB Merkez Camii’ne gönderilen mektupta, Fransız Charlie Hebdo dergisinin kapak fotoğrafı ile İslam'a ve Müslümanlara yönelik hakaret içeren ifadeler yer aldı.

İslam'a ve Peygamberimize çirkin sözleri ihtiva eden hakarek içerikli mektubu yerel yetkililerle paylaştığını söyledi. Bergen, “1987 yılında kurulan derneğimiz, kurulduğu günden bugüne kadar komşularımızla iyi ilişkiler içerisinde çalışmalarını sürdürmektedir. İlk kez çirkin içerikli mektup gönderilmesi de bizleri derinden üzmüştür” dedi.

CAMİ BAŞKANI: “BİZLERİ DERİNDEN ÜZMÜŞTÜR”

ATİB’E AİT CAMİNİN DUVARINA “İNTİKAM” YAZISI YAZILDI

Lörrach DİTİB Merkez Camii Başkanı Basri Belgen’in verdiği bilgiye göre, 26.11.2020 tarihinde camilerine posta yoluyla mektup gönderildiği, kendisinin posta kutusunu aynı gün 19.00 sularında açtığını, mühürlü bir zarf içerisinde

Öte yandan Avrupa Türk İslam Birliği’ne (ATİB) bağlı Kornwestheim Merkez Camii’ne de saldırı düzenlenirken, caminin dış duvarına “İntikam” yazısı yazıldı. Kimliği belirlenemeyen saldırganların, 26 Kasım’ı 27 Kasım’ı bağlayan gece ya-

şanan olay sonrası kaçtıkları belirtildi. Saldırıyı, sabah saatlerinde camiye gelen görevlilerin farkettiği belirtildi. Kornwestheim Merkez Camii Dernek Başkan Yardımcısı Osman Altın, durumu hemen polise bildirdiklerini söyledi.

Camilerine gönderilen mektubu yerel yetkililerle paylaştıklarını söyleyen Mimar Sinan Camii Dernek Başkanı Ahmet Fırat, iki yıl önce de cami derneklerine hakaret içerikli mektup gönderildiğini ifade etti.

İKİ YIL ÖNCE AYNI CAMİYE TEHDİT MEKTUBU GÖNDERİLDİ

Saat 16.00 sularında camiye posta yoluyla hakaret içerikli bir mektup geldiğini belirten ve durumu yerel yetkililerle paylaştıklarını ifade eden Fırat, “Bundan önce gönderilen mektubun failleri bulunamamıştı, inşallah bu muktubun faili yada faailleri bulunur diye temenni ediyoruz” diye konuştu.

Baden-Württemberg eyaletinde bulunan Bad Säckingen şehrindeki Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Mimar Sinan Camii’ne de hakaret içerikli mektup gönderildi. Camiye gönderilen mektupta, Fransız Charlie Hebdo dergisinin kapak resmiyle İslam'a ve Müslümanlara yönelik hakaret içeren ifadeler yer aldı.

Almanya’da 2018’den bu yana bir çok kişi ve kuruma 100’ü aşkın ırkçı tehdit mektubu gönderildiği belirtildi.

Impressum | Künye Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Abteilung für Verbandskommunikation / Kurumsal İletişim Başkanlığı Osman Yusuf (V. i. S. d. P.) Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 • F 49 221 942240-201 www.igmg.org • redaksiyon@camiahaber.com Postanschrift | Adres camia • Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Nachrichtenkoordinator | Haber Koordinatörü Ferhan Köseoğlu Redaktion | Redaksiyon İlhan Bilgü, Burak Budak, Mehmet Kandemir, Fatma Yılkın redaksiyon@camiahaber.com T +49 221942 240-229 /243/ 263 Werbung | Reklam camia@igmg.org T +49 221 942240-230 Distribution | Dağıtım redaksiyon@camiahaber.com T +49 221 942240-230 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı PLURAL Publications GmbH Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-260 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch PLURAL Publications GmbH erstellt. IGMG adına, PLURAL Publications GmbH tarafından hazırlanmıştır.

Almanya’da Müslüman Kadına Saldırı:

Başörtüsünü Çıkarmaya Çalıştı ALMANYA

Almanya’da Hamburg kentinde başörtülü bir kadına İslamofobik saldırıda bulunuldu.

A

lmanya’nın Hamburg kentinde başörtülü bir kadına İslamofobik saldırıda bulunuldu. Hamburg polisinin yaptığı açıklamaya göre yaşanan olayda, 51 yaşındaki saldırganın 24 yaşındaki Müslüman kadına yüksek sesle hakaretler savurup,

fiziksel saldırıda bulunduğu ifade edildi. Olay yerinde tesadüfen bulunan 2 polisin, olaya müdahele ettiği ve saldırganı tutukladığı belirtildi. Saldırganın ayrıca polislere de hakaret ettiği, ayrıca bir polis memurunun yüzüne tükürdüğü kaydedildi.

“HERHANGİ BİR YARALANMA SÖZ KONUSU DEĞİL”

Polis, saldırganın gözaltına alındığını duyururken, soruşturmanın, Hamburg’taki istihbarat kurumu tarafından takip edileceğini belirtti. Olay-

da ne saldırganda ne de mağdurda herhangi bir yaralanmanın söz konusu olmadığı eklendi. LÜBECK’DE DE BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİYE SALDIRI

Bir kaç hafta önce Alman-

ya’nın Lübeck şehrinde de İslam düşmanlığı motifli bir saldırı gerçekleştirilmişti. Saldırganın aracı ile bisikletle okula gitmekte olan İkra C. adlı öğrencinin üzerine sürdüğü ve “Almanya’yı terk et!” diye bağırdığı ifade edilmişti.


GÜNDEM

11 Aralık 2020

5

Almanya, Irkçılıkla Mücadele İçin 89 Maddelik Önlem Paketi Hazırladı

Almanya, ırkçılık ve aşırı sağ ile mücadele kapsamında 89 maddelik bir önlem paketi hazırladı. Hükûmetin, söz konusun önlem paketi ile ilgili 2021 ile 2024 yılları arası için 1 milyar Euro’dan fazla bütçe ayırdığı kaydedildi.

A

lmanya’nın Hanau kentindeki ırkçı saldırının ardından, ırkçılık ve aşırı sağ ile mücadele kapsamında hazırlanan önlemler paketi Bakanlar Kurulu’ndan geçti. 89 ayrı projeden oluşan paket, ırkçılığa karşı daha fazla önlem almayı, mağdurların ayrımcılıktan daha sıkı korunması ve çoğulcu toplumun daha fazla kabul görmesini öngördüğü belirtildi. 1 MILYAR EURO AYRILDI

Hükûmetin, söz konusun önlem paketi ile ilgili 2021 ile 2024 yılları arası için 1 milyar Euro’dan fazla bütçe

ayırdığı kaydedildi. Buna ek olarak, bütçe komisyonunun onayının ardından 150 milyon Euro’nun daha eklenebileceği ifade edildi. “IRKÇILIKLA MÜCADELE, DAIMI BIR GÖREV”

Almanya Göç, Mülteci ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Annette Widmann-Mauz, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Irkçılık, demokrasinin zeminini kemiriyor.” diye konuştu. Widmann-Mauz ırkçılıkla mücadelenin daimi bir görev olduğunu belirtti. Bakan, ıırkçılığa karşı bir danışma merkezi ve merkezi bir yardım hattı

kurma planını ise “dönüm noktası” olarak değerlendirdi. Widmann-Kauz bu adım ile ırkçılık mağdurlarının bakış açılarının ön plana çıkartılacağını sözlerine ekledi. İçişleri Bakanı Steve Alter de listede 89 somut tedbirin yer aldığını, aşırı sağ ve ırkçılıkla mücadelede başlatılan yolun kararlılıkla sürdürüleceğini belirtti. “IRK” KAVRAMI ANAYASADAN ÇIKARILACAK

Federal Adalet Bakanı Christine Lambrecht ise önlem paketinde yer alan ve açıkca insanları hedef gösteren listeleri hazırlayan aşırı sağcı

grupların cezalandırılmasını düzenleyen maddeye dikkat çekti. Lambrecht, antisemitik veya ırkçı kışkırtmaların da “halkı isyana teşvik suçu” kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirterek, bu gibi eylemlerin önlem paketinde ayrı bir suç olarak yer aldığını ifade etti. Bakan Lambrecht “ırk” kavramının da anayasadan çıkarılacağını duyurdu. AŞIRI SAĞ VE IRKÇILIKLA MÜCADELEDE ALINACAK TEDBIRLER

Bu bağlamda, aşırı sağ ve ırkçılıkla mücadeleye ilişkin sivil toplumun

ve devlet kurumlarının önleyici faaliyetleri desteklenecek ve bu yönde yeni programlar başlatılacak. Bu faaliyetlerin ve programların etkili olup olmadığını takip etmek için bir “Federal Kaliteyi Koruma Enstitüsü” oluşturulacak. Irkçılık ile Yahudi ve Müslüman düşmanlığıyla ilgili yürütülen araştırmalar desteklenecek. Devlet kurumlarında daha fazla göçmen kökenlinin işe alınması için kampanyalar düzenlenecek, işe alım süreçleri incelenecek. Kamu çalışanları ırkçılık ve Yahudi düşmanlığı konularında duyarlı hale getirilmesi için eğitilecek.

Berlin’de Bir Camiye Daha Polis Baskını Yapıldı ALMANYA

Almanya’nın başkenti Berlin’de 26 Kasım'da sabahın erken saatlerinde Dar Assalam Camii’ne baskın düzenlendi.

R

esmî adı Neuköllner Begegnungsstätte e.V. Dar Assalam Camii olan ve Müslümanlar arasında Dar Assalam Camii olarak bilinen Berlin’deki camiye bu sabah sabah namazı sonrasında polis baskını yapıldı. Camiye yapılan baskına gerekçe olarak koronavirüs pandemisi sebebiyle devlet tarafından ya-

pılan yardımlar gösterildi. CEMAAT ARASINDA BÜYÜK TEDİRGİNLİĞE YOL AÇTI

Cami yetkilileri koronavirüs pandemisi yardımlarına başvurduktan sonra öncelikle yardım işlemlerini yapan banka ile, akabinde de Berlin

İç İşleri Senatosu ve Adalet Senatosu’na caminin yardım başvurusuyla ilgili herhangi bir sorun veya sıkıntı olup olmadığını sorduklarını ve her işlemin usulüne uygun olarak yapıldığının teyit ettirildiğini belirttiler. Yetkililer, resmî makamlarca yapılan bu teyide rağmen bugün sa-

bah namazından sonra koronavirüs pandemisi subvasyonları gerekçesi ile yapılan baskına anlam veremediklerini belirttiler. Bu durumu polislere söylediklerinde “her camiye baskın yapılmayacağı” şeklinde bir açıklama duyduklarını aktaran yetkililer, baskının namaz vakti geçtikten sonra yapıldığını

ancak buna rağmen cemaat arasında büyük tedirginliğe yol açtığını kaydettiler. An itibari ile aramanın devam ettiği ve cami içerisine dışarıdan hiç kimsenin girmesine izin verilmediği camide polis aramasının birkaç saat daha sürmesi bekleniyor.


GÜNDEM

11 Aralık 2020

6

Fransız Polisinden Sığınmacılara Orantısız Şiddet Fransa'nın başkenti Paris'te polis ve jandarma, kamplarını dağıttığı yüzlerce sığınmacıyı sokak sokak kovaladı. Yardıma gelenlere dahi sert müdahalede bulunan Fransız polisinin şiddet görüntülerini İçişleri Bakanı Gerald Darmanin “şoke edici” olarak değerlendirdi.

B

aşkentin banliyölerinden Saint-Denis’teki Stade de France yakınlarında kaldıkları kamp, 23 Kasım'da polis operasyonuyla tahliye edilen çoğunluğu Afgan yüzlerce sığınmacı akşam saatlerinde Republique Meydanı’na gelerek kamp kurdu. SIĞINMACILARA BİBER GAZLIYLA MÜDAHALE EDİLDİ

Fransız polisi kamptakileri dağıttı ve insani yardım gönüllülerinin de yiyecek yardımına izin vermedi. Sığınmacıları meydandan uzaklaştıran güvenlik güçleri, sokak aralarına kaçanlara biber gazıyla müdahale etti ve bir araya gelmelerine izin vermedi. Güvenlik güçleri, uzun bir kovalamacanın ardından Elie Wiesel Tapınağı Meydanı’nda tekrar toplanan sığınmacıları ablukaya aldı. Sığınmacılara destek için gelenler ise müdahalede bulunan polislerle gru-

bun arasına girerek hep bir ağızdan “bırakın uyusunlar” sloganları attı. Diğer yandan destek için gelen ve kovalamaca boyunca sığınmacılardan ayrılmayan Fransız öğrencilerin, polisleri müdahaleden vazgeçirmeye çalışmaları dikkati çekti. “ÜÇ AYDIR PARKLARDA YATIYORUM VE AÇIM”

Afganistanlı sığınmacı Ahmedullah Siddiki yaptığı açıklamada, iş bulmak ümidiyle Fransa’ya 3 ay önce geldiğini söyledi. Bir süre misafir olarak Türkiye’de kalan ve Türkçe konuşan Siddiki, “Fransa’da üç aydır parklarda yatıyorum, açım, yanımda hiçbir şey yok. Polis yardımcı olmadığı gibi sürekli bizi kovalıyor.” dedi. Siddiki, “Fransa’nın devlet ambleminde ‘özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ yazıyor ancak bunlardan hiçbirini burada görmedik, aksiyle muhatap olduk.” şeklinde konuştu.

POLİS, GIDA YARDIMINA ENGEL OLDU

Sığınmacı ve evsizlere yardım yapan Dayanışma ve Paylaşma Derneğinin gönüllüleri Amara Traore ve Anass Bouzghiba da sığınmacılara gıda yardımı için geldiklerini ve polisin dağıtıma engel olduğunu aktardı. Gönüllüler, polisin göçmenlere sert müdahalede bulunduğunu ve çadırlarını parçaladığını anlattı. Sığınmacı grubuna destek için gelen öğrencilerden Romane de gece geç saat olmasına rağmen polisin grubu sokak sokak kovaladığını söyledi. FRANSIZ POLİSİ ORANTISIZ ŞİDDET UYGULUYOR

“Polis, insanları yaka paça yerlerinden fırlatıyor, her gece biber gazıyla müdahale ediyor, şiddet uyguluyor, uyuma hakkı bile tanımıyor.” diyen Romane, Paris’in göbeğinde içler

acısı bir durumla karşı karşıya kaldıklarının altını çizdi. Romane, bu durumu ve sığınmacılara yönelik polis şiddetini protesto ettiklerini belirterek, gruba barınabilecekleri bir yer sağlamak için geldiklerini vurguladı. Paris yönetimi ise ülkede bulunan sığınmacı ve mültecilere uygulanan kötü muameleye göz yummak ve derme çatma kamplardan tahliye edilenlere de kalıcı bir yer bulamamakla eleştiriliyor. İÇİŞLERİ BAKANI GÖRÜNTÜLERİ “ŞOKE EDİCİ” OLARAK DEĞERLENDİRDİ

Darmanin, sığınmacı kampının dağıtılması sırasında basına yansıyan polis şiddeti görüntülerini şoke edici olarak nitelendirdi. Diğer yandan Paris’in ortasında polisin göz yaşartıcı gazla müdahalede bulunduğu ve bu anları kayda alan gazetecilere şiddet uyguladığına ilişkin görüntüler sos-

yal medyada gündem oldu. Görüntülere ilişkin Fransa’da dün geceden bu yana yoğun tartışmalar sürüyor. İÇİŞLERİ BAKANI GERALD DARMANİN’İN İSTİFASINI İSTEDİ

Avrupa başta olmak üzere 45 ülkede 320 binden fazla gazetecinin kayıtlı olduğu Brüksel merkezli Avrupa Birliği Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Ricardo Gutierez olayı kınadı. Gutierez, Twitter’dan, bir gazetecinin “aynı akşam kameralara takılan bir polise ait 3 farklı şiddet görüntüsü” tweetini alıntılayarak “Bir İçişleri Bakanı söz verdiği cezasızlık politikasıyla polisi şiddete teşvik ederek sözünü tuttu. Darmanin istifa etmeli.” paylaşımını yaptı.​​​​​​​ Paylaşımın altına birçok gazeteci, aktivist ve tanınmış kişi sığınmacılara desteklerini ifade ederek olayı kınadı.

İslamî Kuruluşlar ve Müslümanlara Yapılan “İrtibat ve İltisak Suçlaması Çok Tehlikeli” lmanya’da Kontaktschuld diye bilinen irtibat ve iltisaklı olma suçlamasının çok tehlikeli olduğu vurgulandı.

A

suçlamanın toplumda güvensizliği oluşturduğunu, suçlanan kişi ya da kurumların da kendilerini savunma imkânı bulamadığını söyledi.

Göç ve göçmenler hakkında medyanın bilgilendirilmesine yönelik olarak Göç Konseyi tarafından kurulan bilgilendirme platformu mediendienst-integration.de için konunun araştırmasını yapan etnolog Prof. Dr. Werner Shiffauer, bu tür bir

Prof. Werner Schiffauer, çeşitli örneklerini verdiği araştırmasında irtibat ve iltisak suçlamasıyla, bir kişi ya da kuruluşun A örgütü ya da B kişisiyle irtibatı, bağı, iltisakı olduğu iddiasıyla radikal olarak kabul edildiğine vurgu yaptı. Prof. Schiffauer,

Kontaktsculd olarak anılan irtibat ve iltisak suçlamasının esas olarak, açıkça şiddet kullanmaya istekli veya şiddeti savunan örgütleri veya kişileri etkilemediğini, aksine bu tür bir suçlamalardan daha ziyade radikal olarak tanımlanan kişiler tarafından kurulan müesseselerin etkilendiğini bildirdi. Schiffauer, bu kurumları oluşturan insanların, radikal olarak tanımlanan insanlar ya da kuruluşlarla tesadüfen bile olsa bir irtibatı-

nın bulunması durumunda da suçlandıklarına dikkat çekti. Konuya çeşitli örneklerle yaklaşan Prof. Dr. Werner Schiffauer, Berlin hapishanelerindeki yabancı mahkûmlara manevî rehberlik hizmeti vermek üzere iki yıl projede çalışarak uzmanlaşan birisinin, Verfassungsschutz (Anayasayı Koruma Teşkilatı) tarafından sakıncalı bulunması sebebiyle rehberlik hizmet-

lerinin durdurulduğunu söyledi. Buradaki asıl sorunun, toplumda şüphe ve itimatsızlık kültürünün oluşması tehlikesi olduğunu söyleyen Prof. Schiffauer, böylece ilgili cemaat ile işbirliği temellerinin yıkıldığı gibi bu cemaatlerde ilişki kurulacak kişilerin cesaretinin kırıldığı, sonuç olarak da, bu cemaatlerin izolasyonu ile entegrasyon dışında kalmasına yol açıldığını ifade etti.


GÜNDEM

11 Aralık 2020

7

“Avusturya’daki ‘Siyasal İslamcı’ Operasyonu Çocukları Vurdu” Avusturya’da “siyasal İslamcı”lıkla mücadele adı altında yürütülen operasyonlardan en çok etkilenen çocuklar oldu. Sosyal Pedagog Fuchs-El Bahnasawy “Bu operasyondan etkilenen anaokulu çocuklarına artık nasıl ‘polis senin dostun ve yardımcındır’ diyebileceğiz.” sorusunu sordu. RAMAZAN KOÇ

A

vusturya polisinin “siyasal İslamcı” diye düzenlediği Luxor Operasyonunun en çok çocukları etkilediği bildirildi. Operasyon sonrasında Viyana’da psikolojik durumları bozulan yaklaşık 10 çocuk tedavi altına alındı. Sosyal pedagog ve aile danışmanı Sabrina Fuchs-El Bahnasawy de, Luxor operasyonunun mağdur çocuklarını tedavi etmeye çalışıyor. Camiahaber’e açıklamalrda bulunan Sabrina Fuchs-El Bahnasawy, sadece Viyana’da operasyondan etkilenen 2-12 yaşlarındaki 10 çocuk ile ilgilenirken, operasyonun çocukları çok kötü bir şekilde etkilediğini söyledi. Fuchs-El Bahnasawy, “Operasyonda büyüklere isnad edilen suçlamalar ne olursa olsun, asıl yaralanan ruhlar, Avusturya’da doğup büyüyen, bu toplumun bir parçası olan bu çocukların ruhu, manevi dünyasıdır.” dedi.

Aile danışman Sabrina Fuchs-El Bahnasawy, çocukların durumunu “Polislerin agresifliği ve silah kullanımı, özellikle çocuklar için çok travmatik bir durum ortaya çıkardı. Haftalar geçmesine rağmen hâlâ bu çocuklar korkuyorlar. Uyku bozuklukları, panik ataklar ve gerginlik devam ediyor.” şeklinde çocukların yaşadığı durumu tasvir etti. BU ÇOCUKLARA POLISIN DOST VE GÜVENILIR OLDUĞUNU ARTIK NASIL ANLATACAĞIZ?

Sabrina Fuchs-El Bahnasawy, bu operasyondan etkilenen anaokulu çocuklarına artık nasıl “polis senin dostun ve yardımcındır” diyebileceğiz. “Ailesinde, annesine babasına bu şekilde davranan polisleri gören gençlere nasıl cevap vereceğiz” sorularını sordu. Kendisine gelen çocukların “devlet eli tarafından” aşağılama ve adaletsizliği yaşadığını, dolayısıyla devletin gücü karşısında kaldıkları çaresizik sebe-

biyle üzgün ve öfkeli olduklarını gözlemleyen psikolojik danışman Sabrina Fuchs-El Bahnasawy, ailelerin çocuklarıyla meseleyi çok açık bir şekilde konuşmalarını ve kendilerinin de psikolojik danışmanlık almalarını tavsiye etti. Meselenin bu baskınların yapılıp yapılmamasının değil, şiddet ve silahla bu şekilde yapılıp yapılması olduğunu da vurgulayan Sabrina Fuchs-El Bahnasawy, bu baskınlardaki hedefin yıldırma ve korkutma olduğunun ortaya çıktığını söyledi. Sabrına Fuchs-El Bahnasawy, sosyal medya hesabından, çocukların anlattıklarını da kamuoyu ile paylaştı. “BIZI VURMAYIN!”

Muayenehanesine gelen bir çocuğun ve ailesinin “Luxor Operasyonu” ndan çok etkilendiğini belirten Fuchs-El Bahnasawy, çocuğun anlattıklarını çocuğun dilinden şöyle paylaştı: “Geç yatmıştım. Birdenbire dairede yüksek

sesle bağrışmalar duydum. İnsanların ‘Kıpırdama! Yere Yatın!’ diye bağırdıklarını duydum…Gözlerimi tekrar açtığımda biri büyük bir silahla önümde durdu ve ‘Hedef kişi göründü’ diye bağırdı. Polis olduğunu görmedim. Zaten öndeydi ama konsantre olamadım ve görmedim. Yüz maskesi takıyordu. İlk düşüncem terörist olduğuydu… Annem ve kardeşimin ‘Bizi vurmayın!’ diye korkuyla bağırdığını duydum… Bir kadın gelip polis olduğunu söyleyene değin polis ve ben yalnızdık.” “POLISLERE DEĞIL ONLARI GÖNDERENLERE KIZGINIM”

Annesinin gelerek onu sakinleştirmeye çalıştığını ama tir tir titrediğini ve dişlerinin korkudan takırdadığını, anlatan çocuk yaklaşık. 05: 30’da polisin talimatıyla okula gitmek üzere giyindiğini ve okul saatine kadar kanepede oturduğunu anlattı. Çocuk “Koridordaki polis sürekli silahıyla bize doğru nişan alıyordu. Babamı yanlarında götür-

düler. Okulda kimse bir şey fark etmedi. Ama konsantre olamadım ve sürekli bu olayı düşünüyordum…. Annemi aramaya korkuyordum çünkü hala cep telefonunun onların el koyduğunu sanıyordum.” dedi. Odasının tamamen arandığı ve her şeyinin yere atıldığını anlatan çocuk, “Polislere kızgın değilim, onları kim gönderdiyse onlaraydı kızgınlığım… Diğer çocukların nasıl olduğunu bilmiyorum. Bundan sonra bir tanesiyle tanıştım ama bunun hakkında konuşmadık. Aile içinde bunun hakkında çok konuşuyoruz. Kardeşim bu konuda şaka yapıyor, gülüyor ve unutmaya çalışıyoruz. ” Öte yandan, Avusturya’da polisinin “siyasal İslamcı”lıkla mücade adı altında, yaklaşık 60 ev ve işyerini basarak yaptığı operasyonun Mısır ve diğer Ortadoğu ülkelerinden gelen bilgilerle yapıldığı, bu yüzden de operasyona Mısır’ın Luxor kentinin adı verildiği öne sürülmüştü.

IGMG: “Ürün Tedarik Zinciri Mesuliyet Kanunu Geciktirilmemelidir”

İ

slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş ürün tedarik zinciri mesuliyet kanununun daha fazla geciktirilmemesini istedi. Altaş konuya ilişkin yaptığı basın açıklamasında “Federal Hükûmet’e, ürün tedarik zinciri yasasını daha fazla ertelememe çağrısında bulunuyoruz. Bütün tüketicileri de alışverişlerinde daha bilinçli

ve sorumlu olmaya davet ediyoruz.” dedi. IGMG GENEL SEKRETERI ALTAŞ’IN BASIN AÇIKLAMASI ŞÖYLE:

“Şirketlerin tüketicilere sattıkları ürünleri tedarik ettikleri süreçte insan hakları standartlarına dikkat etmeleri tabii bir zorunluluktur. Ancak bu standartların yerine getirilip getirilmediğine dikkat edilmediği herkesin malumudur. Çocuk işçi çalıştırılması, çevre

kirliliği ve işçi sömürüsü maalesef bugün dünyanın birçok bölgesinde sıradan hâle gelmiştir. Federal Hükûmet’in bu konuyu neden sürekli hasır altı ettiğini anlamak mümkün değildir. Temiz ve şeffaf tedarik zinciri, mesuliyet durumunu açık ve net şekilde ortaya koyan bağlayıcı yönergelerin yürürlüğe koyulması talebinde bulunuyoruz. Çünkü insan haklarının Almanya içinde veya yabancı bir ülkede ihlal edilmesi arasında bir fark yoktur. Çocuk işçilerin hangi ülkede çalıştırıldığı, doğanın hangi ülkede kirletildiği konusunda bir ayrım gö-

zetilemez. Bu konuda hassasiyetle uygulanması ve muhafaza edilmesi gereken değerler ve kurallar vardır. Nerede ve kim tarafından ihlal edildiğine bakılmaksızın, bunlara riayet edilmesini sağlamak görevimizdir. Çekilen acıların ve oluşan hasarın daha da büyümemesi adına, Federal Hükûmet’e Çalışma Bakanı Hubertus Heil ve Kalkınma Bakanı Gerd Müller’in hazırladıkları yasa taslağının mümkün olan en kısa süre içerisinde hayata geçirilip yürürlüğe koyulması çağrısında bulunuyoruz. Tam manasıyla temiz ürünler istiyoruz.

Aynı zamanda tüketicileri de daha bilinçli ve daha sorumlu alışveriş yapmaya, her ne kadar ucuz ürünler cezbetse de fiyatlara eleştirel yaklaşmaya davet ediyoruz. İnancımıza göre üçüncü bir kişinin hakkının doğrudan çalınması ile gizli kapaklı ve oldukça şüpheli ürün tedarik zincirleri vasıtasıyla çalınması arasında bir fark yoktur. İnsan haklarına riayet edilmeyen şartlarda üretilmiş olan bir ürün, güzelce paketlenip market raflarında bize sunuldu diye bu lekeden temizlenemez; ne bu dünyada ne de ahirette.”


GÜNDEM

16 Ekim 2020

Fransa’da “Benzeri Görülmemiş” Operasyon:

76 Cami Hedefte

8

Almanya’da İslam Düşmanlığı:

Her Gün Bir Saldırı ALMANYA

Almanya’da 2020 yılının son çeyreğinde Müslümanlara ve camilere yönelik İslam düşmanlığı motifli toplam 144 saldırı gerçekleştirildi.

FRANSA

Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, sosyal medya hesabından yapmış olduğu açıklamada, önümüzdeki günlerde 76 camiyi hedef alan ayrılıkçılığa karşı kitlesel ve benzeri görülmemiş bir eylem yapılacağını ilan etti.

F

ransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, sosyal medya hesabından yapmış olduğu açıklamada, önümüzdeki günlerde 76 camiyi hedef alan ayrılıkçılığa karşı kitlesel ve benzeri görülmemiş bir eylem yapılacağını ilan etti. Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, önümüzdeki günlerde 76 camiyi hedef alan ayrılıkçılığa karşı kitlesel ve benzeri görülmemiş bir eylem yapılacağını ilan etti. Darmanin, bu eylemin duyurusunu Çarşamba akşamı Le Figaro’daki bir habere atıfta bulunarak paylaştığı bir tweet ile yaptı: Fransız Bakan yaptığı açıklamada, “Devletin ilgili kurumları talimatlarıma uygun olarak ayrılıkçılığa karşı kitlesel ve eşi görülmemiş bir eylem başlatacak. Önümüzdeki günlerde ayrılıkçılık şüphesiyle 76 cami kontrol edilecek ve kapatılması gerekenler kapatılacak.” ifadelerini kullandı. Bu operasyonun duyurusu, Bakanlar Kurulu’na 9 Aralık’ta ayrılıkçılık ve radikal İslamcılığa karşı mücadeleyi amaçlayan ve cumhuriyet ilkelerini pekiştiren yasa tasarısının sunulmasından bir hafta önce yapılmış oldu.

Darmanin’in atıf yaptığı Le Figaro haberinde 27 Kasım’da valiliklere bir bildiri gönderildiği belirtiliyor. Valiliklere iletilen bildirinin içeriğine göre Paris bölgesinde 16 ve Fransa‘nın geri kalanında 60 olmak üzere 76 ibadethanenin kontrol edilmesi hedefleniyor. Bu 76 ibadethaneden 18’i, acil müdahale kapsamında kapatılabilecek. 18 CAMİ ÖNCELİKLİ HEDEFTE

Le Figaro’nun haberine göre bu 18 hedef camiden üçü Paris’in Seine-Saint-Denis ilçesinde yer alıyor. Camilerden biri, şehrin belediye başkanı tarafından alınan kapatma kararını görmezden geldi, ikincisi ise resmi olarak kapatılmasına rağmen 2019’da ibadet düzenlemeye devam etti ve üçüncüsü ise güvenlik komisyonunun olumsuz görüşünü almış fakat Devlet caminin etkin bir şekilde kapatıldığını doğrulamamıştı. Geriye kalan 15 camiden 5’i, Paris’in büyük banliyölerinde veya Île-de-France bölgesinin hemen yakınında (3’ü Val-d’Oise’da, biri Seine-et-Marne’da ve biri Oise’da) bulunuyor. Kalan 10 camii ise Fransa’nın diğer bölgelerinde yer

alıyor (Hérault’da 2, Vaucluse’de 2, geri kalanı da Haute-Garonne, Moselle, Nord, Bas-Rhin ve Var’da). İÇİŞLERİ BAKANI’NIN İSTİFASI İSTENMİŞTİ

Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığı’nın itibarını zedeleyen ve zayıflatan olaylar yaşanmıştı. Paris’in göbeğinde gece vakti bir göçmen kampı dağıtılmış ve hoş olmayan görüntüler medyaya sızmıştı. Birkaç gün sonra siyahi bir müzik prodüktörünün polisler tarafından ağır şekilde darp edilmesinin görüntüleri medyaya yansımış, Cumhurbaşkanı da konuyla alakalı yorum yaparak durumu utanç verici olarak tanımlamıştı. Son olarak 28 Kasım’da güvenlik yasa tasarısının 24. Maddesine tepki veren halk, ülkenin çeşitli yerlerinde yapılan 100’den fazla gösteri ile yarım milyon kişi maddeyi protesto etmişti. Bunun üzerine maddenin tekrar yazılması öngörüldü. Bu gösterilerde İçişleri Bakanı Darmanin’in istifasını talep eden birçok pankart açıldı. Öte yandan Mediapart gazetesi “Onurunu kaybeden bir İçişleri Bakanı” başlıklı bir haber hazırlamıştı.

Almanya’da 2020 yılının son çeyreğinde Müslümanlara yönelik her gün bir saldırı gerçekleştirildiği tespit edildi. Buna göre Müslümanlara ve camilere yönelik tam 144 saldırının tespit edildiği açıklandı. Saldırılarda halkı birbirine karşı kışkırtma, hakaret, ibadetin engellenmesi ve mal tahribi suçları yer aldı. “SAYILAR ASLINDA DAHA FAZLA”

Federal Sol Parti Milletvekili ve partinin İç Politika Sözcüsü Ulla Jelpke, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Irkçılık ve İslam düşmanlığının, kendisini birçok çeşitli şekilde gösterdiğini belirtirken, “Müslümanlara yönelik ön yargı ve nefretin bir çok yönü var.” diye konuştu. Bunlara misal olarak ise Müslümanların sokakta hakarete maruz kalması veya başörtülü kadınların iş başvurularında haksızlığa uğramasını gösterdi. Bu sayıların gerçeği yansıtmadığını ve aslında daha fazla olduğunu da belirten Jelpke, “Mağdurların bir çoğu çekiniyor veya tereddütte kaldığı için polise gitmiyor.” diye kaydetti. 2019 YILINDA DA 871 SUÇ İŞLENMİŞTİ

Almanya’da geçtiğimiz yıl Müslümanlara ve camilere yönelik İslam Düşmanlığı motifli 871 suç işlenmişti. 2018 yılında ise bu sayı 813 olarak kaydedilmişti. Federat hükûmet, bu sayıların tespit edilenden daha yüksek olma ihtimali üzerinde duruyor.


GÜNDEM

11 Aralık 2020

9

RKI’den Korona Uyarısı: “Ölüm Sayısı Daha da Artacak” Almanya’da İmza Kampanyası:

“Muhammed Karikatürleri Okullarda Ders Olsun” ALMANYA ALMANYA

Almanya'da Robert Koch Enstitüsü’nün Başkanı Lothar Wieler, ülkedeki bazı bölgelerde hastanelerin kapasitesinin sınırına gelindiği uyarısında bulundu.

Almanya’da bir gurup siyasetçi ve akademisyen, başlattıkları imza kampanyasında, Hz. Muhammed karikatürlerinin okullarda zorunlu ders olarak işlenmesini talep ediyor. Öneri tepki çekti.

A

A

lmanya’da Robert Koch Enstitüsü’nün Başkanı Lothar Wieler, düzenlediği basın toplantısında, ülkede hâlâ çok sayıda kişinin yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalandığına işaret etti. Kovid-19 vaka sayılarının yüksek seviyede olduğunu ve hissedilebilir bir şekilde azalmadığını söyleyen Wieler, “Bazı bölgelerde hastanelerin kapasitesinin sınırına geldiğini görüyoruz. Buralarda ameliyatlar erteleniyor. Ağır vakaların ve ölümlerin arttığını da görüyoruz.” şeklinde konuştu.

“BAKIMEVLERİNDE KOVİD-19 BULAŞAN 5 KİŞİDEN BİRİ YAŞAMINI YİTİRİYOR”

Wieler, bakımevlerinde ve yaşlılar yurtlarında vaka sayılarının yeni-

den arttığını vurgulayarak virüsü bu kurumların dışında tutmanın ve insanları korumanın zorlaştığını belirtti. Bu kurumlardaki vaka sayılarının daha da artmasından büyük endişe duyduklarını söyleyen Wieler, salgının başlangıcından bu yana bakımevlerinde yaklaşık 5 bin 300 kişinin virüs nedeniyle hayatını kaybettiğini belirtti. Wieler, bakımevlerinde Kovid-19 bulaşan 5 kişiden birinin yaşamını yitirdiği bilgisini paylaştı. “YENİ VAKALARIN AZALTILMASI LAZIM”

Sağlık dairlerinin de virüsün insanlara nerede bulaştığını tespit edemediğini ifade eden Wieler, “Yeni vakaların azaltılması lazım. Bunu birlikte yapabileceğimizi umut ediyorum.”

dedi. Wieler gelecek haftalarda ağır vakaların ve ölüm sayılarının artmasını beklediklerini belirterek herkesi sosyal hayatın her alanında maske ve hijyen kurallarına uymaya çağırdı. Wieler ayrıca Almanya’da yaklaşık 30 milyon kişinin risk grubunda olduğunu kaydetti. SON 24 SAATTE 22 BİN 46 YENİ VAKA

RKI’nın açıklamasına göre, ülkede son 24 saatte 22 bin 46 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu.Böylelikle toplam vaka sayısı 1 milyon 106 bin 789’a yükseldi. Son 24 saatte 479 kişinin hayatını kaybetmesiyle Kovid-19’a bağlı toplam can kaybı sayısı 17 bin 602’ye çıktı. Ülkede Kovid-19’dan iyileşenlerin sayısı da 800 bin olarak açıklandı.

lmanya’da, Hz. Muhammed karikatürlerinin okullarda zorunlu ders olarak işlenmesi istendi. Bunun için, aralarında Cem Özdemir ve Seyran Ateş gibi isimlerin de yer aldığı bir grup imza kampanyası başlattı. Kampanyaya imza atan kişiler, karikatürlerin zorunlu olması ile öğrencilerin derste korkusuz bir şekilde fikirlerini ifade edebilmelerinin hedeflendiğini iddia ediyor. İmzacılar, dinî ve toplumsal konulardaki fikirlere karşı hoşgörü ve saygının güçlendirilmesini amaçlandıklarını da ifade ediyor.

PROTESTAN TEOLOG KAMPANYAYA KARŞI ÇIKTI

Eski Almanya Protestan Kilisesi Konsey Başkanı Wolfgang Huber, konuyla ilgili açıklamalarda bu-

lunurken, Hz. Muhammed karikatürlerinin zorunlu ders konusu olmasına karşı olduğunu belirtti. Kampanyada belirtilen fikir ve din özgürlüğü arasındaki ikilemin Almanya’da söz konusu olmadığını ifade eden Huber, bunun, dinî karikatürlerin yasak olduğu ülkelerde öne çıktığını kaydetti. “DIN ILE MÜNASEBET KONU EDILMELI”

Öte yandan Huber, derslerde genel anlamda din ile münasebetin konu edilmesini savundu. Derslerde daha çok, dinin teröristler tarafından istismar edilmesinin işlenilmesi gerektiğini ifade etti. Bir kaç karikatürün, siyasi ve teolojik konuları bir bütün olarak kapsamadığını savundu.

Iraklı Bebeğe Ateş Ederek Öldüren Belçikalı Polis Hâkim Karşısında BELÇİKA

5 yıl hapis istemiyle tutuksuz yargılanan polis memuru, araçta bebek olduğunu bilmediğini ileri sürdü. Başından vurularak öldürülen bebeğin ailesi ise daha önceki ifadelerinde araçtaki bebeği camdan göstererek polisten dikkatli olmalarını istediklerini söylemişti.

B

bilgisi bana verilmedi. Bilseydim silahı ateşlemezdim. Aslında aracın tekerlerini hedef almıştım.” diye konuştu.

Belçika'da 2018’de meydana gelen olayda, İngiltere’ye giden bir minibüste insan tacirlerinin olduğu şüphesi üzerine polisle minibüs arasındaki kovalamacada silahını ateşleyen Belçikalı polis hakkında, Mawda Shawri adlı Iraklı çocuğun ölümüne yol açtığı gerekçesiyle dava açıldı.

Mawda’nın ailesi ise daha önceki ifadelerinde araçtaki bebeği camdan göstererek polisten dikkatli olmalarını istediklerini söylemişti. Başına isabet eden kurşunla annesinin kucağında hayatını kaybeden Mawda’nın içinde olduğu minibüste 26 göçmen ile insan kaçakçısı olduğu belirtilen iki kişi de bulunuyordu. İnsan kaçakçılığı zanlısı iki kişi ise haklarındaki suçlamaları reddediyor.

Yerel basındaki haberlere göre, davanın bugün yapılan duruşmasında Belçikalı adı açıklanmayan polis memuru, 5 yıl hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılandığı davada ilk kez hakim karşısında ifade verdi. Polis memuru, “Küçük kızın ölümü beni yıktı. Araçta bir çocuk olduğu

Iraklı küçük kızın ölümü, Belçika'da uzun süre tartışılmıştı. “Mawda için adalet” adlı bir kampanya başlatılmış, kampanyaya ünlü müzisyenler Roger Water, Tom Morello ve Peter Gabriel ile yönetmen Ken Loach gibi kişiler de katılmıştı.

elçika'da göçmenleri taşıyan bir araçla polis arasındaki kovalamacada ateş ederek 2,5 yaşındaki Iraklı bir çocuğu öldürmekten tutuksuz yargılanan polis memuru hakim karşısına çıktı.


DÜNYA

11 Aralık 2020

10

“Hem Müslüman’ım, Hem de Amerikalı” ABD'de, Indiana eyaletinin ilk Müslüman senatörü seçilen Filistin asıllı Fady Qaddoura, 2005 yılındaki Katrina Kasırgası’nda evsiz kaldıktan sonra, sosyal ve kamu hizmetlerine girmeye karar vermiş.

ABD

A

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan son seçimlerde Filistin asıllı politikacı Fady Qaddoura Indiana’nın ilk Müslüman eyalet senatörü seçildi. Qaddoura, Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu bir bölgede Müslüman ve Demokrat Partili olarak kazandığı seçimlerle tarih yazdı. Qaddoura böylece, toplam 50 senatörlü Indiana Eyalet Senatosu’ndaki 11 Demokrat senatörden biri oldu. Brooke Anderson, The New Arab portalında Fady Qaddoura’nın hikâyesini yazdı. Qaddoura ile ilgili yazı özetle şöyle: Hedefinin, yerel problemlere herkesin razı geleceği ortak çözümler üretmek olduğunu söyleyen Fady Qaddoura’ın çok ilginç bir hayat hikâyesi var. Qaddoura, 2005 yılında Louisiana’daki New Orleans Üniversitesi’nde bilgisayar bilimleri üzerine mastır yaparken Katrina Kasırgasına yakalanmış.

“KASIRGADAN SONRA SOSYAL HİZMETE KARAR VERDİM” 3 haftalık bebeği ve eşiyle bir anda evsiz kalan Qaddoura, gönüllülerden, STK’lardan ve hükûmetin ilgili dairelerinden aldığı yardımlarla ayakta kalabilmiş. Bu zor zamanlarda aldığı karşılıksız yardımlardan çok etkilenen Qaddoura, aldığı ani bir kararla mastırı bırakmış ve hayatını halka hizmete vakfetmeye karar vermiş. Bunun için de siyaseti seçmiş. Hayatını ve eğitimini 180 derece değiştirmiş ve kamusal hizmet konusunda kendini daha donanımlı hâle getirmek adına iki mastır ve kamu idaresi hakkında bir doktora yapmış.

Qaddoura, “Ortadoğu’da yaşayan insanlar imkânları kısıtlı da olsa birbirlerini gözetirler ve komşularına sevgi ve tutkuyla yardım ederler.

Aynı kültürü Indiana’ya da getirmek istiyorum.” diyor Qaddoura. “3 KONUYA DAHA ÇOK EĞİLECEĞİM”

Fady Qaddoura’nın senatör olarak üzerinde duracağı 3 konu var: 1. Eğitim eşitliği, 2. Sağlık hizmetlerinin genişletilmesi, 3. Küçük ölçekli işletmelere pandemideki kayıplarını kapatabilmesi için yardım. Qaddoura, sivil toplum kuruluşları ile eyaletteki işinde zaten bu konularda çalıştığı için üretilecek çözümlerin ve yapılacak iyileştirmelerin halkı nasıl memnun ettiğini ilk elden görmüş birsi. Qaddoura’nın bilgi işlem, politika ve devletin işleyişi konularında donanımlı, yüksek eğitimli ve çok tecrübeli olması gibi özellikleri, benzeri birçok politikacıda olmayan özellikleri. Zaten yüksek donanım-

lı ve eğitimli olması seçmenlerin dikkatini çekmiş ve seçilmesinde çok önemli rol oynamış. “HEM MÜSLÜMAN’IM, HEM DE AMERİKALI”

Filistin, Ramallah doğumlu olan Fady Qaddoura Amerika’ya göç ettikten sonra iki kimliğini, yani hem Amerikalı ve hem de Müslüman olmasını uzlaştırması gerektiğini farketmiş. Qaddoura, her ne kadar arada kültür, lisan, insanlar arası ilişkiler ve günlük aktivite farklılıkları olsa da, yaşadığı süreç sonunda, hem Amerikalı hem de Müslüman olmayı birbiriyle bağdaştırmış durumda.

Nijerya’da Boko Haram

Militanlarınca Düzenlenen Saldırıda Ölü Sayısı 79’a Çıktı NİJERYA

Batı Afrika ülkesi Nijerya'nın kuzeydoğusunda 28 Kasım'da, terör örgütü Boko Haram militanlarınca çiftçilere düzenlenen saldırıda ölü sayısı 79'a yükseldi.

N

ijerya Sivil Ortak Görev Gücü (CJTF) Üyesi Umar Ajari, basına yaptığı açıklamada, Borno eyaletine bağlı Garin Kwashebe köyünde Boko Haram’ın çiftçilere düzenlediği saldırının ardından 35 kişinin daha cesedine ulaşıldığını belirtti. Ajari, saldırıda kaçırılanları bulmak için kur-

tarma çalışmalarının sürdüğünü kaydetti. 2009’DAN BU YANA 20 BİNDEN FAZLA KİŞİ ÖLDÜ

Saldırıda daha önce 44 kişinin yaşamını yitirdiği açıklanmıştı. Ulaşılan 35 cesetle ölü sayısı 79’a çıktı. Nijerya’da 2000’li yıl-

ların başından beri varlık gösteren terör örgütü Boko Haram’ın 2009’dan bu yana düzenlediği kitlesel şiddet eylemlerinde 20 binden fazla kişi öldü. YÜZ BİNLERCE KİŞİ GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALIYOR.

Örgüt, 2015’ten bu yana ülke-

nin sınır komşuları Kamerun, Çad ve Nijer’de de saldırılar gerçekleştirdi. Örgütün Çad Gölü Havzası’ndaki saldırılarında en az 2 bin kişi hayatını kaybetti. Ülkede terör saldırıları ve çatışmalar nedeniyle yüz binlerce kişi göç etmek zorunda kalıyor.


DÜNYA

11 Aralık 2020

11

Hasene Amerika

Manhattan’da

Evsizlere Yemek Dağıttı ABD

“Mazlum ve Mağdurlar için El Ele” sloganıyla dünyadaki ihtiyaç sahiplerine el uzatan Hasene, 26 Kasım'da Manhattan'da evsizlere yemek dağıttı.

H

asene International Derneği Amerika’da 26 Kasım’da birlik ve beraberlik duygularının ön plana çıktığı bir etkinlik düzenledi. Her kesimden insana ulaşmayı hedefleyen Hasene Amerika Temsilcisi Nedim Sezgin "Bugün burada, Müslümanlar olarak dünyanın dört bir yanında iyiliği, barışı, adaleti savunan, her milletten ve dinden insanlara saygı duyan bir toplum ol-

duğumuzu göstermek için Hasene Amerika olarak böyle bir çalışma yapma gereği duyduk.” dedi. Uzun kuyrukların oluştuğu yemek sırasında farklı kesimden insanların samimi sohbetleri dikkat çekti. TÜM DEVLETLER İNSANÎ DEĞERLERE SAHİP ÇIKMALI

Terörün, insanların huzurlu, barış içerisinde ve kardeşçe yaşamaları-

na engel olduğunu belirten Sezgin “Başta Avrupa olmak üzere dünyanın dört bir yanında İslam karşıtlığı sistematik bir şekilde artmaktadır. Tüm devletleri insanî değerlere sahip çıkmaya ve insanlığın fıtratında bulunan temiz vicdanları bozmamaya davet ediyoruz.” dedi.

Sezgin, “Bugün camilere nasıl saldırılar yapıldıysa, mabetlerimize nasıl organize saldırılar düzenleniyor ise başka dinlerin de mabetlerine saldırılar yapılmasının çok uzak bir ihtimal olmadığını düşünüyoruz. Biz Müslmanlar olarak, bugünün mazlumları olarak, insanlığın or-

tak mirasının, ortak değerlerinin bu bağlamda muhafaza edilmesi gerektiğine inanıyoruz.” dedi. Terörün ve şiddetin her türlüsüne karşı olduklarını belirten Sezgin, bu bağlamda Müslümanların yanı sıra tüm insanlara büyük sorumluluk düştüğünü ifade etti.

Kanada Bir Camide 6 Kişiyi Öldüren Zanlının Hapis Cezası 15 Yıl İndirildi

KANADA

Kanada'da mahkeme, Quebec City Camisi'nde namaz kılarken 6 kişiyi katleden katilin, 40 yıl olan cezasını 25 yıla indirdi

K

anada'nın Quebec City kentindeki Quebec City Camisi'ne yatsı namazı vaktinde otomatik silahlarla gelen ve 6 kişiyi öldürüp, 6 kişiyi de yaralayan Alexandre Bissonnette'nin davasına bakan Quebec Temyiz Mahkemesi, katil hakkındaki kararın anayasaya aykırılığına hükmetti. 2017'de meydana gelen ve ülke tarihine "en kanlı ibadethane katliamı" olarak geçen olayda, Alexandre

Bissonnette, 40 yıl boyunca şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. ŞARTLI TAHLİYE BAŞVURUSUNDA BULUNABİLECEK

Quebec Temyiz Mahkemesinin bugün aldığı kararla Bissonnette, 25 yıl hapis yattıktan sonra şartlı tahliye başvurusunda bulunabilecek. 3 yargıçtan oluşan Temyiz Mahkemesi he-

yeti, ardışık ceza hükmünün haklar ve özgürlükler şartını ihlal ettiğini ve yasanın 40 yıllık süreye izin verecek şekilde yazılırken hata yapıldığına karar verdi. İsimleri açıklanmayan 3 hâkim, Ceza Kanunu'nun bu hükmünün hükümsüz kılınması ile cezanın, yasanın 2011'den önceki şekliyle uygulanması gerektiğine hükmederek, Bissonnette'in 25 yıl hapis yattıktan sonra şartlı tahliye başvurusunda bulunabileceğini söyledi.

KANADA CEZA KANUNU’NDA 2011'DE YAPILAN DEĞİŞİKLİK

Kanada Ceza Kanunu’nda 2011 yılında yapılan değişiklik, yargıçlara, birden fazla insan öldürenler için 25 yıllık bloklar halinde ayrı ayrı hapis cezası verme hakkı tanıyordu. Bissonnette, Mart 2018'deki duruşmasında 6 adet birinci derece cinayet ve 6 adet cinayete teşebbüs suçunu kabul etmişti.

Bissonnette’nin katliamında Mamadou Tanou Barry (42), Abdelkrim Hassane (41), Khaled Belkacemi (60), Aboubaker Thabti, (44), Azzeddine Soufiane (57) ve İbrahim Barry (39) isimli Müslümanlar hayatlarını kaybetmişti. Davanın hukuki seyrinin, mağdur avukatlarının gelecek günlerde yapacakları açıklama ve itirazlara göre şekillenmesi bekleniyor.


TOPLUM

11 Aralık 2020

12

Bosna’nın “Nimet Ninesi” Vefat Etti BOSNA

Bir asra şahitlik eden Bosna’nın tanınan simalarından Nimet Jahiç 98 yaşında hayata veda etti.

B

osna’nın sevilen ve sayılan isimlerinden Nimet Jahiç 2 Aralık’ta 98 yaşında dar’ul bekâya irtihal etti. Hizmetleriyle Bosnalı Müslüman halkın her zaman yanında olan Nimet Jahiç, Bosna Hersek savaşının da şahitlerinden. Kosova’nın tarihî kenti Prizren’de 6 Ekim 1922’de dünyaya gelen Nimet Jahiç, Sultan II. Abdülhamid’in paşalarından Sadık Paşa’nın kızıydı. Babasının görevi gereği zaman zaman farklı ülkelerde yaşadı. Eğitim haya-

tını Kosova, Türkiye ve Yugoslavya’da tamamlayan Jahiç, yerel dillere hâkim, kültürlü ve derin bir maneviyata sahip biriydi. Türkiye’de bulunduğu dönem ezanın Türkçe okunduğuna da şahit olan Jahiç, Bosna Hersek Savaşı döneminde de çeşitli zorluklara göğüs gerdi. Jahiç, savaş sırasında Bosna halkına yardımların ulaştırılmasında büyük destek oldu. İslam Toplumu Millî Görüş Balkan-

lar Bölgesi çalışmalarında da gönüllü olarak yer alan Jahiç verdiği sohbetler ve seminerlerle Bosna halkının bilinçlenmesine gayret etti. İlerleyen yaşına rağmen çalışmalarına devam eden Jahiç’i tanıyanlar, insanlara karşı samimi ve sıcak yaklaşımıyla herkesin gönlüne taht kurduğunu belirtiyor. “HER ZAMAN OLDU”

YANIMIZDA

Camia’ya konuşan IGMG Kadınlar Teşkilatı Bölge Başkanı Sumeja

Smailhodzic, Bosna’nın Nimet Ninesi, Nimet Jahiç’in vefatından dolayı üzüntüsünü dile getirdi. Smailhodzic, “Balkanlarda IGMG teşkilatını kimse bilmezken, o insanları teşkilatımızla tanıştırdı. İslam adına yapılan her çalışmaya katılmış, liderlik etmiştir. Değerli, elleri öpülesi ulu bir çınardır. Gerek savaş dönemi gerek sonrası Müslümanlara çok hizmet etmiştir. IGMG Kadınlar Teşkilatımızda da fahri olarak birçok çalışmaya öncülük etmiştir. Tam bir Osmanlı hanımefendisidir.” şeklinde konuştu.

Nimet Jahiç 1937 yılında Prizren Müftüsü Bekir Jahiç ile evlendi. 44 yıl süren evliliklerinden dört evlatları bulunan Jahiç’in cenazesi bugün öğle namazına müteakip kılınan namazın ardından Saraybosna Bare Şehir Mezarlığı’na defnedilecek. “Saraybosna’nın son Osmanlı hanımı” olarak da bilinen Nimet Jahiç, karşılaştığı tüm meşakkatlere karşı güçlü duruşuyla, vefakâr ve cefakâr bir Müslüman olarak Bosna’nın unutulmayacak isimleri arasında bulunuyor.

m i s e K l a l e H n i s e B ı l k ı l ğ a S n i s e Y s e k Her

Selam Food GmbH | Heinrich-Lübke-Str. 1 | 50374 Erftstadt | T. +49 2235 986 40 |

/ selamfood


TOPLUM

11 Aralık 2020

13

Almanya’da Dernek ve Şirketlere 17 Milyar Euroluk Yeni Korona Yardımı

ALMANYA

Almanya’da şirket, kuruluş ve derneklere yapılması planlanan 17 milyar Euroluk yeni koronavirüs acil yardımıyla ilgili başvurular başladı.

A

lmanya’da kasım ayında şirket, kuruluş ve derneklere yeni koronavirüs acil yardım için başvurular başladı. Yardımın aralık ayında da devam edeceği açıklandı. Peki kim ne kadar yardım alabilecek? Başvurular nereden ve nasıl yapılıyor? Camia, sizin için konuyla alakalı önemleri soruların cevaplarını derledi.

KIMLER ACIL YARDIMDAN FAYDALANABILECEK?

Acil Yardımdan, ticaret yapmanın yasaklandığı ve kapatılan tüm şirket, dernek ve kuruluşlar için mümkün olacağı açıklandı. Özellikle restoran, kafe, bar ve gece kulüplerinin bu yar-

dımdan faydalanabileceği ifade edildi. Ayrıca yüzme havuzları, fitness, masaj, tiyatro ve sinema salonlarının da yardım alabileceği kaydedildi.

de sürdürmesi bekleniyor. Öte yandan serbest meslek sahibi kişilerin 5 bin Euro’ya kadar yardım alabilecekleri belirtildi.

NE KADAR YARDIM YAPILACAK?

EVLERE SERVIS SATIŞ YAPAN İŞLETMELERIN DURUMU

Yapılacak yardımın miktari ilk etapta Kasım 2019’da yapılan ciroya göre belirlenecek. Buna göre 50’nin altında çalışanı olan iş sahiplerini, o ayda ulaşılan miktarın yüzde 75’i ödenecek. Daha büyük iş yerleri için ise bu yüzde daha düşük olacak. Kasım ayında henüz resmî olarak kurulmamış şirketlerin ise 2020’nin kasım ayındaki cirosuna bakılacak. Hükûmetin bu uygulamayı aralık ayı için

Genel itibariyle evlere servis yapan ticari işletmelerin, Kasım 2019’da yaptıkları cironun yüzde 25’ini yine aynı şekilde servis hizmeti ile yapabilmelerine müsade veriliyor. Bu işletmeler ile alakalı ise şu önemli hususa dikkat edilmesi gerekiyor; mekân sahipleri, Kasım 2019’da sadece dükkânda oturup tüketilen yiyecek ve içeceklerden kazanılan miktarın yüzde 75’ini yardım olarak

alabilecekler. Buna karşılık ise diledikleri kadar paket servisi yapabilmelerini müsade veriliyor. TOPLAM NE KADAR YARDIM YAPILACAK:

Yapılacak toplam yardımın 15 milyar euro olduğu açıklandı. Aralık ayında da devam ettirilmesi planlanan yardımın toplam 17 milyar Euro’ya ulaşması bekleniyor. BAŞVURULAR NEREDEN VE NASIL YAPILIYOR?

Ekonomi Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, yardımlar için başvurular bu haftadan ittibaren başla-

dı. Şirket, kuruluş ve dernekler için başvuruların sadece vergi uzmanları tarafından Almanya’daki tüm eyaletler tarafından ortak kullanılan bir IT platformu üzerinden yapılabilecekleri açıklandı. Serbest meslek sahiplerinin ise başvuruları Ekonomi Bakanlığı’nın internet sayfasından gerçekleştirebilecekleri belirtildi. ÖDEMELER NE ZAMANDAN ITIBAREN BAŞLAYACAK?

Alman hükûmeti, ilk ödemelerimn (başvurulan miktarın yüzde 50’si olmak üzere) kasım ayı sonunda yapılacağı sözünü verdi. Bu miktar azami olarak 10 bin Euro olarak belirlendi.

“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Enbiyâ suresi, 21:35)

CIMG France | Cenaze Fonu CIMG France - Confédération Islamique Millî Görüş | İslam Toplumu Millî Görüş 64 rue du Faubourg Saint-Denis | 75010 Paris | T 01 45 23 41 55 | F 01 47 70 34 96 info@cenazefonu.fr | www.cenazefonu.fr


TOPLUM

11 Aralık 2020

IP TV Kullananlar Dolandırıcıların Kıskacında

14

Hartz IV, Asgari Ücret ve Çocuk Parasına Zam Geliyor!

ALMANYA ALMANYA

Almanya’da dolandırıcılar tarafından “Yasadışı IP TV Kullanımına Karşı Koruma Kurumu” adı altında posta kutularına gayri resmî mektupların gönderildiği ve söz konusu kişilerden para talep edildiği ortaya çıktı.

A

lmanya’ya yaşayanları yakından ilgilendiren yeni dolandırıcılık yöntemi gün yüzüne çıktı. Yeni yönteme göre dolandırıcıların, hedef tahtasına koydukları IP TV kullanan kişilerin posta kutularına “Yasadışı IP TV Kullanımına Karşı Koruma Kurumu” adı altında mektup gönderdikleri ortaya çıktı.

250 İLE 500 EURO ARASI CEZA TALEP EDİLİYOR

Mektuplarda IP TV kullanıcılarına yönelik 200 ile 500 Euro arasında para cezası ödemeleri gerektiği ifade ediliyor. Mektubu gören kişilerin şaşkınlık yaşadıkları belirtilirken, panik olan kişilerden bazılarının hemen avukatlık ofislerine başvurdukları ifade edildi. Bazı kişilerin ise evlerinde kullandıkları “IP TV” sunucularını kapattıkları kaydedildi. “İSİM VE ADRESİME NASIL ULAŞILDIĞINI MERAK EDİYORUM”

Mektubun gönderildiği kişiler arasında yer alan mağdur E.Ş. de yaşadıklarını Camia’ya anlattı. E.Ş., kimlik bilgilerinin nasıl ele geçirildi-

Almanya’da 2021 yılından itibaren asgari ücret, Hartz IV ve çocuk parasına zam geliyor.

ğini anlayamadığını belirterek, “İllegal IP TV’ye Karşı Koruma Birliği (DSII) adını internette Almanca olarak arattığımda böyle bir kuruma dair herhangi resmî bilgiye rastlamadım. Verilen adreste de böyle bir kurum gözükmüyor. Ayrıca irtibat için telefon ve fax numarası veya mail adresi de mevcut değil. ilk kez böyle bir mektup aldım. İsim ve adresime nasıl ulaşıldığını merak ediyorum.” dedi.

mektuplarda, web sayfası, telefon numarası gibi herhangi bir kayda değer bağlantı bilgisinin bulunmamasının da mektupların bir dolandırıcılık yöntemi olduğuna işaret ettiği belirtildi.

Almanya’da 2021 yılından itibaren vatandaşı sevindirecek yeni kurallar geliyor. Vatandaşın cüzdanını dolduracak yeni yılda Hartz IV, asgari ücret ve çocuk parasına zam geleceği açıklandı. Buna göre 2021 yılından itibaren 9,35 Euro olan asgari ücret, 9,50’ye çıkarılacak. Bu miktarın 2022 yılına kadar 10,45’e kadar yükseltilmesi öngörülüyor. Meslek eğitimi asgari ücretinin de ocak ayından itibaren 550 Euro’ya çıkarılacağı açıklandı.

UZMANLAR: “BÖYLE BİR KURUM YOK”

Öte yandan artı49 sitesinde yer alan habere göre uzmanlar, yaşanan olay sonrası araştırmada bulunurken, ortada böyle bir kurumun bulunmadığının tespit edildiğini belirtti. Ayrıca gönderilen

ÇOCUK PARASINA 15 EURO ZAM YAPILACAK

Çocuk parasına da ise gelecek yıldan itibaren 15 Euro zam yapılacak. Buna göre yeni dönemde bir ve ikinci çocuğa 219, üçüncü çocuğa ise 225 Euro verilecek. Dörtten fazla çocuk sahibi olanlara ise çocuk başına verilecek miktar 250 Euro

olacak. Ayrıca vergi denkleştirilmesinde çocuk payı da 8 bin 388 Euro’ya çıkarılacak. HARTZ IV SOSYAL YARDIMINA DA ZAM GELİYOR

Hartz IV sosyal yardımından faydalanan vatandaşları da sevindiricek bir haber geldi. Yalnız yaşayan kişiler için yapılan aylık Hartz IV yardımına 14 Euro zam geleceği ve 432 Euro’dan 446 Euro’ya çıkarılacağı açıklandı. Çiftlere yapılan yardımın ise 389 Euro’dan 401 Euro yükseltileceği belirtildi. Ayrıca çocuklu (5 yaşına kadar) kişilerin de çocuk başı aldığı ek yardımın 250’den 283 Euro’ya çıkarılacağı kaydedildi. 6 ila 13 yaşları arasında çocukları olan kişilere yapılan ek yardıma ise bir Euro zam geleceği ve yardımın 309 Euro’ya çıkarılacağı ifade edildi.

EN HÜZÜNLÜ IN SCHWEREN GÜNÜNÜZDE STUNDEN SIND YANINIZDAYIZ WIR BEI IHNEN HERKES ÖLECEK YAŞTADIR BELGE URKUNDE

DOKTOR, HASTANE, BELEDİYE, KONSOLOSLUK ARZT, KRANKENHAUS, RATHAUS, KONSULAT

RESMÎ İŞLEMLER BEHÖRDENGÄNGE

YIKAMA, KEFENLEME, TABUTLAMA, NAMAZ RITUELLE WASCHUNG, WICKLUNG DER LEICHE, ENTSARGUNG, BETEN

DİNÎ VECİBELER

RELIGIÖSE VORSCHRIFTEN

REFAKATÇİ İLE TRANSFER

DEFİN ADRESİ

TRANSFER MIT BEGLEITUNG

BEERDIGUNGS ORT

NAKİL

ÜBERFÜHRUNG

UKBA Cenaze Yardımlaşma Derneği | Cenaze Hizmetleri UKBA Bestattungshilfeverein e. V. | Bestattungskostenunterstützungsgemeinschaft (BKUG) Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln | T + 49 221 942240-430 | F + 49 221 942240-429 | cenaze@ukba.eu | www.ukba.eu Amtsgericht Köln VR 17651 | Kreissparkasse Köln | IBAN: DE37 3705 0299 0149 2829 41 | BIC / SWIFT: COKSDE33

TESLİM

ÜBERGABE

DER TOD KENNT KEIN ALTER


TOPLUM

11 Aralık 2020

15

“Ümitsizlik Yok; Daha Fazla İletişim Gerekli” ALMANYA

IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, Avrupa’da Müslümanlarla ilgili önyargılar artsa ve sisli bir hava oluşsa da Müslümanların ümitsizliğe düşmeyeceğini ve daha fazla insanla iletişim kuracağını söyledi.

İ

slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Başkanı Kemal Ergün, Teşkilat İçi Eğitim Seminerleri programında yaptığı konuşmada özellikle Avrupa’da Müslümanlar aleyhine oluşan önyargılarla ilgili olarak “Elbette Müslümanlar ile alakalı ön yargılar var, bir sisli hava oluşturuldu. Ama bizler asla ümitsizliğe düşmeyeceğiz. Buna karşılık bizler daha fazla insanla irtibata geçeceğiz, iletişim kuracağız ve kendimizi tanıtacağız.” dedi.

IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, İslam düşmanlığının İslam peygamberi ile alay etme şeklinde de ortaya çıktığını ancak biz Müslümanların, Peygamberimizi daha fazla tanıtmamız gerektiğini söyledi. Ergün Peygamberimizin şöyle buyurduğunu da aktardı: “Mü’min, insanları kötüleyen (dilinde yaralıyıcı), lânetleyen, kötü söz ve çirkin davranış sergileyen kimse değildir.” TİES derslerinin teşkilat içi zindeliği canlı tutmayı, heyecanı ve şu-

urlaşmayı artırmayı hedeflediğini ifade eden Ergün şöyle dedi:

anlatabilme şuuru gibi diğer esaslar da bizim olmazsa olmazlarımızdır.”

“Hiç şüphesiz, gayemiz Allah’ın rızasını kazanmak, hedefimiz de tüm insanların huzuru, barışı, rahatıdır. Bunun için de Efendimizi ile Kur’an’ı, yani, dinimizi tanımaları için çalışıyoruz. Bu teşkilatın temel esası Kur’an ve Sünnete bağlılıktır. Buradan harketle de, ümmet, cihad, paylaşma, adalet, mazlumun yanında olma, zalimin karşısında hakkı

TİES 12 DERSTEN OLUŞUYOR

Cenaze Hizmetlerinde Yoğunluk: Ölümler İlk Dalgaya Göre 4 Kat Daha Fazla

Teşkilat İçi Eğitim Seminerleri (TİES) Eğitim Öğretmenleri Eğitimi, Teşkilatlanma Başkanlığı tarafından düzenlendi. Program online olarak gerçekleşti. TİES Dersleri Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri’nin açılış konuşmasıyla başladı.

12 dersten oluşan TİES Derslerine IGMG’ye bağlı bölgelerde TİES eğitimi verecek öğretmenler katıldı. TİES dersleri ise şöyleydi: Cihad Anlayışımız (IGMG Genel Başkan Yrd. ve İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç), Vefa Duygumuz (IGMG Genel Başkan Yrd. ve Teşkilatlanma Bsk. Murat İleri), Hayırlı Bir Nesil Yetiştirme (IGMG Genel Başkan Yrd. ve Eğitim Bşk. Dr. Abdülhalim İnam), İlkeli Duruşumuz (IGMG Genel Başkan Danışmanı Ramazan Uçar).

Avrupa’da Müslümanlardan “Dünya Engelliler Günü”nde Anlamlı Ziyaret Avrupa’da Müslümanlar, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle özel insanlara çeşitli ziyaretler gerçekleştirdi.

AVRUPA

Avrupa'da koronavirüs sebebiyle meydana gelen ölümler artıyor. Cenaze yardımlaşma dernekleri, ilk döneme göre vefat sayısının dört kat daha fazla olduğunu açıkladı.

A

daha fazla olduğu kaydediliyor. Avrupa’da göçmen kökenli Müslümanlar arasında da vefat sayıları arttı.

Avrupa’da cenaze hizmetlerinde de Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin oluşturduğu yoğunluk da artıyor. Eylül ayından itibaren Avrupa ülkelerini esir alan ikinci dalganın etkisinin de birinci dalgadan

UKBA Cenaze Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Uyanık, koronavirüs nedeniyle vefat edenlerin sayısında büyük artış olduğunu kaydetti. İkinci dalga sonrası yaşanan vefatların birinci dalgadan 4 kat daha fazla olduğunu belirten Uyanık, son 1 ayda cenaze hizmeti sunulan her 10 kişiden 4’ünün koronavirüs nedeniyle hayatını kay-

vrupa’da alınan önlemlere rağmen yeni tip koronavirüs vaka sayılarının henüz önüne geçilebilmiş değil. Hayatını kaybedenlerin sayısı da her geçen gün artmaya devam ediyor. Kıta genelinde virüs nedeniyle ölenlerin sayısı 300 bine dayandı.

bettiğini bildirdi. Mart ve nisan aylarında olduğu gibi, cenazelerin Türkiye’ye gönderilmesinde ya da yakınlarının eşlik etmesinde ise sıkıntı yaşanmıyor. Mart ayında salgının Avrupa’da artış göstermesi sonrası Türkiye kökenlilerin cenazeleri Türkiye’ye gönderilmeye devam etmiş ancak cenaze yakınları cenazeye eşlik edememişti. Durdurulan uçuşlar ve kapanan sınırlar nedeniyle birçok kişi sevdiklerinin cenazesine ise katılamamıştı.

İ

slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) mensubu Müslümanlar, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla 3,4,5 Aralık tarihlerinde engel(siz)lileri ve ailelerini ziyaret ederek anlamlı bir aksiyon gerçekleştirdi. IGMG Ruhr-A, Württemberg, Belçika, Lyon, Kuzey Hollanda, Düsseldorf, Freiburg Donau, Doğu Fransa ve Köln bölgelerinin idareci ve gönüllüleri engellileri ziyaret etti. Küçük hediyelerin de takdim edildiği ziyarette bilhassa kadınlar yer aldı. Onlarca çocuk ve ailesi ziyaretler vesilesiyle büyük memnuniyet yaşadı. Kovid-19 salgını nedeniyle

ziyaretler kısa sürerken, ailelerle ve çocuklarla kapıdan hasbihâl edildi, maske ve sosyal mesafenin korunmasına özen gösterildi. Yakın çevredeki ve cami cemaatinden olan engellilerin aileleri, engelli birey bulunan komşular, engellilere yönelik hizmet sunan kurum ve okullar da ziyaret edildi. Ziyaretlerden memnun kalan aileler ve kurumlar aksiyonun tekrarını beklediklerini belirtti. Fudul derneği, IGMG Eğitim Başkanlığı, Kadınlar Teşkilatı ve Kadınlar Gençlik Teşkilatının ortaklaşa yürüttüğü projenin seneye daha geniş kapsamlı olarak yapılması planlanıyor.


HASENE International e. V. T +49 221 942240-442 | F +49 221 942240-441 www.hasene.org | yetim@hasene.org | haseneorg — Havale için banka bilgileri: Hesap Sahibi: HASENE International e. V. Banka: Kreissparkasse Köln IBAN: DE29 3705 0299 0149 2900 69 | BIC: COKSDE33XXX Amaç: Adresiniz, 0000572

YET AYLIK D İME ESTEK

35€

400 DKK | 350 35 £ | 50 SEK | 350 NOK CHF | 60 55 CAD AUD

YETİM PROJESİ

Yetimi Yetim Bırakma! Not: Aylık sadece 35 € ile bir yetime destek olabilirsiniz! Çalışmalarla ilgili masraflar miktarın içerisindedir.

YETİM PROJESİ


TOPLUM

11 Aralık 2020

IGMG Görme Engellilere Yönelik Eğitimleri Online Sürdürüyor

17

BAKIŞ AÇISI İlhan Bilgü ibilgu@camiahaber.com

Müslümanlarla Alay Edebilme Ucuzluğu Şimdi kendilerine “entelektüel, yazar, politikacı, akademisyen, sosyolog ve pedagog” gibi sıfatlar verilen bir grup insan çıkmış, şu saçma sapan karikatürlerin okullarda ders olarak okutulmasının mecburi olmasını istemiş. Bunun için de bir imza kampanyası başlatmışlar. Amaçları, güya böylelikle, farklı inanç ve görüşlere sahip insanların birbirlerine tolerans göstermeye ve farklı fikirlerin korkusuzca ifade edilebilmesine alışmalarıymış. Bu çağrılarını da altına imza atarak gazetelerde yayınladılar. Fakat, eminim ki, kendileri de bu yazdıklarına falan kesinlikle inanamıyorlar. "Bunların hepsi, toplumu bu tür hadiselere hazırlamaktan ibaret."

İstedikleri şey, daha çocuk yaşta, oynaştıkları, şakalaştıkları, dertleştikleri, bazen de atıştıkları sınıf arkadaşlarının hayretle dolu bakışları altında Müslüman öğrencilerin kendi inançlarından nefret etmesinin yolunu açmak.

ALMANYA

İslam Toplumu Millî Görüş Eğitim Başkanlığı, 2016 yılında başlattığı Ummu Mektum Görme Engelliler Kur’an Eğitimi ve Dinî Bilgiler Kursları’na, Kovid-19 pandemisi nedeniyle online devam ediyor.

İ

slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Eğitim Başkanlığı, birçok çalışmasını online olarak sürdürürken, görme engelliler için düzenlediği eğitimi de online platforma taşıdı. Buna göre haftada dört gün yapılan derslerde, görme engelli olan öğrencilerin seviyeleri doğrultusunda tecvid, tilavet ve tefsir dersleri veriliyor.

SOSYAL AKTİVİTELER DEVAM EDİYOR

DE

Online eğitimde, Kur’an derslerinin yanı sıra, kitap okuma halkası, siyer ve ridvan dersleri ile kızlara özel sohbetler yer alıyor. Eğitimlerde İslami konular hakkında da sohbetler gerçekleştirilirken, yeni başlayan öğrenciler

için Elif-Ba dersleri veriliyor. Ayrıca sosyal aktivitelere de yer verilirken, farklı tekniklerle el beceri çalışmaları gerçekleştiriliyor. IGMG BERLİN VE GÜNEY HOLLANDA BÖLGESİ

IGMG Berlin ve Güney Hollanda

Bölgesi’nde de engellilere yönelik çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. IGMG Güney Hollanda Bölgesi’nde 2014 yılından beri Kur’ân-ı Kerîm ve temel bilgiler eğitimi veriliyor. IGMG Berlin Bölgesi ise 2019 dan beri işitme engellilere yönelik dinî temel bilgiler dersini işaret dilinde hizmete sunuyor.

Hollanda’dan 6 Öğrenci Hafızlık Belgesi Aldı

Ve yine eminim ki, eğer böyle bir ders konulursa, kesinlikle konu; karşılıklı hoşgörü, saygı ve anlamak üzerine olmayacak, aksine konu, sadece ve “insanların boğazlarını keserek doyuma ulaşan insan üreten bir din”in hâlâ geçerli olup olmadığına getirilecek. Okullarda, Müslümanların inançlarını aşağılayan, daha küçücük çocuklarda dinî ve felsefi tartışmalara girerek, “Bakın! Müslümanlar bu kadar kötü!” propagandasını yapan öğretmenler hakkında yüzlerce şikayet var iken, bu çağrının ucuz bir çağrı olduğu ortadadır. Peki veliler bu şikayetleri neden ilgili yerlere bildirilemiyor biliyor musunuz? İşte o öğretmenlerin “sonsuz” hoşgörüsüzlüklerinin, o küçücük Müslüman çocukların okul hayatlarını karartmamak için. Çünkü bir sonuç alamayacakları gibi, o öğretmen kahraman olacak. Hatta o öğrencinin kendisine saldırdığını, tehdit ettiğini bile ileri sürecek. Ve kime inanacaklar sizce? Elbette ki, öğretmene. Daha şimdiden başlamadılar mı? “Almanya’da okullarda Müslüman öğrenciler, öğretmenleri tehdit ediyor” diye dillendirmeye. Bunların hepsi, toplumu bu tür hadiselere hazırlamaktan ibaret. Hiç dikkat ettiniz mi? Bu, Müslüman öğrencilerinin kendilerini tehdit ettiği iddiasında bulunan öğretmenlerin çoğunluğunun, o Müslüman öğrencilerin hem dinî hayatına hem de aile hayatlarına müdahaleye kalkıştıklarını da satır aralarında itiraf ettiklerini.

Kuzey Hollanda Bölgesi'nde hafızlık yapan 6 öğrenci daha Hafızlık Belgelerini aldı. Bölge başkanlığı da bir program düzenleyerek öğrencilerin sevincini paylaştı. ALİ ANDAL

İ

slam Toplumu Millî Görüş Kuzey Hollanda Bölgesi’ndeki hafızlık programlarına katılan 6 öğrenci, hafızlıklarını tamamladıktan sonra şimdi de hafızlık belgelerini aldı. Diyanet İşleri Baş-

kanlığı Hafızlık Tespit Sınavlarına giren öğrenciler, sınavları başarı ile tamamlayarak Hafızlık Belgesi almaya hak kazandı. IGMG KuzeyHollanda Bölge Başkanlığı da genç hafızları tebrik ve takdir etmek üzere bir program

düzenledi. Bölge binasında yapılan programa Bölge Başkanını temsilen Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Duran, Bölge İrşad Başkanı Ahmet Kaya ve diğer bazı bölge idarecileri katıldı. Programa ayrıca, hafızları yetiştiren hocalar ve aileler de iştirak etti.

Hafızlara kuzey Hollanda Bölge Başkanlığı tarafından hediye takdim edildi. Hafızlık Belgesi alan öğrencilerin isimleri şöyle: Yunus Emre Karadağ, Zehra Paydaş, Meryem Kanat, Zahide Şahin, Aysel Küçükaladağ ve Melike Gökkaya.

Meselâ, Müslüman öğrencilerin Ramazan ayında oruç tutmalarına karşı okulu ayağa kaldıran, ya da, erkek/kız arkadaşı olmayan Müslüman çocukları, aile baskısı altında olmakla suçlayıp şikayette bulunan öğretmenleri mutlaka duymuşsunuzdur. İşte o saçma karikatürlerin okullarda ders olarak okutulmasını isteyenler arasında bazı Müslüman isimleri bulması ise, Müslümanlar aleyhine oluşmuş olan zehirli havaya, ilave karbon monoksit taşımaktan başka bir şey değildir. Amaç her hâlde Müslümanlarla alay edebilmeyi okul dersi olarak yerleştirmek olsa gerek.


GENÇLIK

11 Aralık 2020

18

Kemal Ergün, “Şuurlu Gençlik, Emin Gelecek” Programında Gençlerle Buluştu IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, IGMG Hannover Bölgesi Gençlik Teşkilatı’nın online olarak düzenlediği “Şuurlu Gençlik, Emin Gelecek” programında gençlerle buluştu. ALMANYA

İ

slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Başkanı Kemal Ergün, IGMG Hannover Bölgesi Gençlik Teşkilatı’nın düzenlemiş olduğu “Şuurlu Gençlik, Emin Gelecek” programında gençlere hitap etti. Online olarak düzenlenen programda konuşan Ergün, “İnsanlar

genel anlamda dünyanın bir çok yerinde meseleleri ele aldığımızda, ‘burada benim ne menfaatım var?’ diyorlar. Biz ise meselelere bakarken şunu diyoruz, ‘hangi görevi yapacağım?’ Sizler bulunduğunuz ülkelerde, şehirlerde, mahallelerde, ‘bana burada ne görev var?’ diyen mücahit

insanlarsınız.” diye kaydetti. “BİZİM YOLUMUZ TÜM İNSANLARA DOĞRULUĞU AKTARMA YOLUDUR” Ayrıca gençlerle beraber bir yol arkadaşlığına çıktıklarını belirten Başkan

İsim Muhamed Durmic Selvi Kahriman Fettah Biçer Bashir Said Ali Najilj Asanoski Saim Sağlam Hasan Özdemir Ismail Eryılmaz Feramuz Arslan Ayşe Zola Eşe Hakkial Ayşe Sayın Ilias Asım Şehriban Çevik Abdullah Kuruçay Eyüp Sağlam Mustafa Şen Lutfi Bajrami Osman Namdar Hava Öztürk Şakir Sancaktar Coskun Yalçın Chousein Achmet Osman Bayraktar Türkan Erdem Ramazan Aras Şahin Kaynar Nimet Öztürk Ilyas Ersan Bebek Kanca Bebek Rexhepi Mahide Durmuş Hüseyin Özadam Fitnat Sentarhanaci Arife Karabacak Sibel Karasu Cemil Pür Hüseyin Güngör Muzaffer Karka Ali Yeşil Mukhtar Hamid Cemal Bina Fatih Albayram Muzaffer Dinç Cavhar Dağdelen Mehmet Demir Lütfiye Karaca

Ergün, “Hz Muhammed ile yol arkadaşlığına çıktık. Bizim yolumuz sevgi yoludur. Bizim yolumuz kardeşlik yoludur. Bizim yolumuz tüm insanlara doğruluğu aktarma, anlatma, dünyanın yaşanabilir olması için gayret etme yoludur.” diye konuştu. Bu yolculuğun isminin sonsuz hayatta hu-

zur içinde yaşamak olduğunu söyleyen Kemal Ergün, “Bu yol, huzura, kardeşliğe, barışa, yaşamış olduğumuz bu dünyada, dili, dini, ırkı ne olursa olsun, beraber yaşamayı teşvik ediyorsa, işte bizim yol arkadaşlığımız, istikamet üzeredir, Hz. Muhammed’in öncülüğündedir.” ifadelerini kullandı.

Vefat tarihi

Bölge ve şubesi

20.11.2020 20.11.2020 21.11.2020 21.11.2020 21.11.2020 21.11.2020 21.11.2020 21.11.2020 21.11.2020 22.11.2020 22.11.2020 22.11.2020 22.11.2020 22.11.2020 23.11.2020 23.11.2020 23.11.2020 24.11.2020 24.11.2020 24.11.2020 24.11.2020 25.11.2020 25.11.2020 25.11.2020 25.11.2020 25.11.2020 25.11.2020 25.11.2020 26.11.2020 26.11.2020 26.11.2020 27.11.2020 27.11.2020 28.11.2020 28.11.2020 28.11.2020 29.11.2020 29.11.2020 29.11.2020 30.11.2020 30.11.2020 01.12.2020 01.12.2020 01.12.2020 01.12.2020 02.12.2020 02.12.2020

G. Bavyera / München- Merkez Württemberg / Nagold Hessen / Hanau Schwaben / Biberach Düsseldorf / Neuss Düsseldorf / Krefeld Berlin / Kreuzberg-Me Hannover / Hannover Hessen / Limburg Hannover / Braunschweig Hessen / Wisbaden Württemberg / Müchlacker K. Ruhr / Lohne Ruhr -A / Oer-Erkenschwick K. Bavyera / Nürnberg-Merkez Köln / K-Kalk Isvicre / Biel Hamburg / Hamburg Merkez Bremen / Delmenhorst Düsseldorf / Remscheid Ruhr-A / Lünen Hamburg / Hh - Altona K. Bavyera / Nürnberg-Merkez Hannover / Salzgitter-Watten G. Bavyera / Landshut Berlin / Kreuzberg-Fa Düsseldorf / Ob-Selimiye Ruhr-A / Bochum Bremen / B-Tenever Bremen / B-Tenever Bremen / Ramsloh Ruhr-A / Herne2 Hamburg / Hamburg Merkez G. Bavyera / Landshut Bremen / B-Fatih Berlin / Wedding-H.b Ruhr-A / Hamm Pelkum Ruhr-A / Recklinghausen Ruhr-A / Herne2 Köln / K-Nippes Köln / Bonn Berlin / Kreuzberg-Fa Ruhr-A / Bochum Viyana / W-Aziziye Düsseldorf / Solingen Hamburg / Hh - Wilhelmsburg Hannover / Braunschweig

Öte yandan hiç bir insanın, etki alanlarının dışında kalmaması gerektiğini söyleyen IGMG Genel Başkanı Ergün, “‘Efendim bu falanca ırktan, bu falanca renkten, bu ateist’ gibi ifadeler bize yakışmaz. Ona göre çalışmalı, ona göre gayret etmeliyiz." diye belirtti.


GENÇLIK

11 Aralık 2020

19

Almanya’da Görme Engelli Kübranur, Tüm Zorlukları Aştı ve Hukuk Öğrencisi Oldu ALMANYA

Almanya’da yaşayan ve doğuştan görme engelli olan Kübranur Binek, engelleri aşan hayatıyla örnek oluyor.

A

lmanya’nın Gelsenkirchen şehrinde dünyaya gelen 21 yaşındaki Kübranur Binek, engelleri aşan başarılı hayatıyla örnek teşkil ediyor. Babası sıvacı, annesi muhasebeci olan Kübranur, Münster Üniversitesi’nde okuyor. 5. dönem hukuk bölümünde okuyan Kübranur, kendisini okumaya yönlendirenin ailesi olduğunu ifade ediyor. “BEN ÇOCUĞUMA DINI NASIL ÖĞRETECEĞIM?” Kübranur Binek, görme engelli olduğunun doğumundan birkaç hafta sonra fark edilmiş ol-

duğunu belirtirken, üç kardeş olduklarını ve onların da görme engelli olduklarını ifade etti. Annesinin kendisinin engelli olduğunu anladığında ilk düşüncesinin “ben çocuğuma dini nasıl öğreteceğim?” olduğunu belirten Kübranur Binek, “Dinî eğitimim evde başladı, annem bize sürekli kitap okuyordu.” ifadelerini kullandı. Çocukken annesinin kendisini farklı terapilerle eğittiğini kaydetti. İlkokulda görme engeliller okuluna gittiğini belirten Binek, “Braille alfabesini annemler de benimle birlikte öğrendiler bana yardımcı olabilmek için. Okulda tek görme engelli öğrenci bendim (diğerleri biraz olsa bile görebiliyorlardı).” diye konuştu.

“OKULA BAŞLADIĞIM ILK DÖNEMDE ÇOCUKLARIN ILGISINI ÇEKIYORDUM” Dördüncü sınıftan sonra ise lise eğitimi gördüğünü belirten Kübranur Binek, lisede bir yardımcı asistanla birlikte çalıştığını belirtti ve “Görülmesi gereken derslerde yanımda oluyorlardı.” diye konuştu. Okula ilk başladığı dönemlerde çocukların ilgisini çektiğini belirten Binek, Bazılarının ilk dönem çok soru sorduğunu, fakat daha sonra kendisini tanıdıkça bu soruların azaldığını belirtti.

“AKLIMDA HEP ÜNIVERSITEYE GITMEK VARDI” Lise eğitimi ile ilgili ise “Annem bir buçuk yıl boyunca liseye geçmem için çok çabaladı.” diye konuşan Binek, “Ailem eğitimime çok ağırlık verdiği için hep konuşurduk. Aklımda hep üniversiteye gitmek vardı. 10. sınıftan evvel hukuk okuma kararımı vermiştim çoktan.” diye kaydetti. Kübranur Binek, şu an krimonoloji ve ceza hukuku bölümünde eğitim görüyor.

Fransa'da Müslüman Öğrencilere Ayrımcılık

Fransa’da 3 Müslüman öğrenci ülkenin en saygın üniversitelerine alındı ama hâlâ farklılıkları yüzlerine vuruluyor.

Y

osra on yedi yaşında çalışkan ve hedef odaklı Müslüman bir öğrenci. Bu sene, en yüksek takdir ve ödüller ile liseden mezun olduktan sonra, Fransa’nın en saygın üniversitelerinden birine kabul edilerek hayalini gerçekleştirdi. Bu başarıya rağmen Yosra kendisini o çevreye ait olarak hissedemiyor. Stains’de, bir banliyöde büyüyen Yosra, ailesi ile 1998 yılında eski bir Fransız sömürgesi olan Tunus’tan Fransa’ya geldi. Genç Müslüman kızın babası havalimanında otobüs şoförü olarak çalışırken, annesi yaşadıkları banliyöde bir gündüz bakım merkezini yönetiyor. Bu banliyö, Paris’i yirminci yüzyıla kadar çevreleyen eski surların dışında kalan bir dış yerleşim alanı. 1973 yılından sonra bu eski surların yerine başkenti ikiye ayıran ve pe-

riferik denilen bulvar oluşturuldu. Böylece halk ikiye ayırıldı: Surların içinde yaşayanlar ve dışında kalanlar şeklinde. MÜSLÜMANLAR DIŞLANIYOR Fransa, dünyanın diğer ülkeleri gibi pandemi ve pandeminin sonuçları ile savaşırken, bu arada bir başka konu ile de aktif olarak ilgileniyor. Kendine özgü devlet laikliği ve Fransa'da yaşayan Müslümanlar arasında bir hesaplaşma yaşanıyor. Yosra gibi olabildiğince iyi bir eğitim elde etmek isteyen ve Müslüman kimliğine sahip olan gençler, bu durumdan oldukça etkileniyor. Son günlerde gerçekleşen terör saldırıları, ülkede Müslümanlara karşı güvensizlik ve düşmanlık duygularını beslediği gibi, Müslüman öğrencileri de olumsuz bir şekilde etkiliyor.

Yosra, içinde bulundukları durumun kendisinde hangi duyguları uyandırdığını şöyle anlatıyor: “Olanların bizimle bir ilgisi yok, bu bizim suçumuz değil. Buna rağmen, onlarla bizim aramızda bağlantı kuruyorlar.” Fransa’da meydana gelen bu toplumsal bölünme sadece inanç ve devlet arasındaki bölünme olarak değil, aynı zamanda varlıklılarla fakirlerin ayrışımı, surların içinde ve dışında yaşayanların ayrışımı olarak da gerçekleşiyor. Yosra “Sciences Po” adında, Fransa’nın en saygın üniversitelerinden birisinde okumak için olağanüstü çaba gösterdi. Genç kız için bu üniversiteden mezun olmak, sadece daha iyi iş imkânları değil, aynı zamanda tamamıyla yeni bir sosyal sınıfa geçiş anlamına da gelebilir. Yosra 2020 yılın eylül ayında “Sciences Po” üniversitesine öğrenci olarak başladı.

MEDYA, BANLİYÖ OKULLARINI SADECE ŞİDDETLE HABERLEŞTİRİYOR Ön sekiz yaşında olan Mohamed, Yosra ile aynı lisede Stains’de eğitim alıdı. Lycée Maurice Utrillo, yani, Yosra ve Mohamed’in lisesi, haberlere çıkıyor, ama, yanlış sebeplerden dolayı. Örneğin 2017 yılı kasım ayında lise öğrencileri okulun girişini sandalye ve çöp tenekeleri ile bloke ederek protesto eylemleri yaptı. Öğrenciler, liselerden üniversiteye giriş için getirilen yeni sistemi protesto ediyorlardı. Bu yeni sistem, öğrencilerin geldiği liseye bakıyor, o lisenin öğrencilerinin en iyi üniversitelere kabul edilme sürecini zorlaştırıyordu. Muhabirler, Lycée Maurice Utrillo okulu sadece bu tür protestoları ve şiddet içeren olayları haber yapabilmek için ziyaret ediyorlardı. Lisenin bulunduğu Stains, Saint-Denis ve

Pierrefitte şehirlerinin kesiştiği noktada bulunuyordu. Dolayısıyla, şehirlerin rakip çeteleri için toplanma noktası hâline gelmişti. Ama, Mohamed’e göre, bu haberler Stains şehrini olduğundan daha tehlikeli olarak kamuoyuna sunuyordu. Mohamed, habercilerin sadece vahim durumlarda geldiklerini ve kendisinin de böylesi durumlarda oldukça nadir ortaya çıktığını anlatıyor. Bir keresinde Liberation gazetesi bu okula ilgili bir makale yayınladı. Makalenin başlığı: “Maurice Utrillo: Ölüme Giden Yol” şeklindeydi. Her ne kadar bazı öğrenciler, gazete yazı işlerine haberde anlatıldığının doğru olmadığını ifade ede bir mektup yazdılarsa da Liberation gazetesi bu mektubu hiç yayınlamadı. Yosra gibi Mohamed de “Sciences Po” üniversitesine alındı. Mohamed, Afrika araştırmaları alanında uzmanlaşmaya karar verdi.


AILE

11 Aralık 2020

Suçlama, Anla! Sizden Gelenler Meryem Özmen-Yaylak aile@camiahaber.com

Birlikte Konuşalım… “Çocuklarımla konuşmayı onlarla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Bana yaşadıklarını anlatmalarını, duygularını ifade etmelerini çok arzuluyorum. İkinci oğlum 10 yaşında. Konuşuyoruz ama bana genelde çok kısa cevaplar veriyor. Acaba benden bir şey mi saklıyor, yoksa konuşmak mı istemiyor anlayamıyorum?” Bu yazımızda diyalog kurma ve diyalog sürdürme becerilerini konu olarak ele alacağız. Konuşmak, anlamak ve anlaşmak insan için temel bir ihtiyaçtır. Özellikle çocuklarımızla ilişkileri belirler ve şekillendirir. Her insanın, her çocuğun konuşma ve kendini ifade etme ihtiyacı da biçimi de farklıdır. Ebeveyn olarak bu farklılıkları gözlemlemeniz ve üzerine gitmeniz takdir edici. Konuşma esnasında muhatabımızın heyecan duyduğu, anlatmak istediği içeriğe yer verdiğimiz sürece ilgisi de artar.

Birlikte, günlük diyaloglarımızı gözden geçirelim. Karşı tarafın duygularını ve düşüncülerini öğrenmek için kullandığımız iletişim araçları ve kalıpları önemlidir. Mesela soru teknikleri bir diyaloğun gelişimi için ciddi bir etkiye sahiptir. “İyi misin” sorusu karşımızdaki insana samimi ve iyi niyetli sorulmuş bir sorudur. Sorunun içine hatta arzuladığınız cevabı da yerleştirmişsiniz. “İyi ol” demişsinizdir. Bu soru karşı tarafı evet veya hayır cevabını vermeye itebilir. Bunun yerine “nasılsın” sorusunu yöneltirseniz karşı tarafa bunu düşünme imkânı sunarsınız. Kişi “nasıl olduğunu” düşünür ve duyguları anlamaya çalışır. Teoride kapalı uçlu soru tekniği deriz. Konuşmayı sürdürme ve karşılıklı ifade ve duygulara izin verme adına açık uçlu soruları tercih edebilirsiniz. Özellikle çocuklar için hayal güçlerini artıracak soruları yöneltmemiz etkili olabilir. “Oğlum, gel gözlerimizi kapatalım. 2032 yılındayız. Neler olmuştur?” gibi. Böylece ebeveyn olarak çocuğumuzu meşgul eden konuları keşfedebiliriz. İlginizi çeken bir şey yakaladığınızda devamını sorabilirsiniz, mesela: “2032 yılında araban olacağını söyledin, arabanı nasıl tarif edersin?” gibi. Konuşma esnasında muhatabımızın heyecan duyduğu, anlatmak istediği içeriğe yer verdiğimiz sürece ilgisi de artar. Çocuklarda ve gençlerde özellikle bu sorular düşünmeye davet eder. İletişimin sağlıklı ilerlemesi için muhatabımızın meşgul olduğu konuları bilmekte, öğrenmekte fayda vardır. Özellikle ön ergen veya ergenlik döneminde bulunan çocuklarınızın ilgili ve konuları sürekli değişebilir. Çünkü kendisi de bir değişim sürecindedir.

Karşı tarafı suçlamak en kolay çözümlerden biridir. İnsanlar böyle davranınca olayın vicdan ve sorumluluk yükünden kurtulacaklarını zannederler. Oysaki bu bir yanılsamadır. GÜLÜMSER ARSLAN

Danışmanlığa gelen ailelerin ortak hatalı davranışı görüp onu değişözelliği, tarafların hep birbirleritirmek için çaba göstermesi geni suçlayıcı söylemlerde bulunrekir. Yani işin özünde fedakârlık, masıdır. Her birine göre yaşanan hoşgörü, anlayış ve emek var. olumsuzlukların yegâne sorumlu- Ancak genel olarak ailelerin bir su daima karşı taraftır. Değişmesi sorun karşısında takındığı tavır gereken kişi de odur. Bireyler bunun tam tersidir. Taraflar daha kusuru diğerinde ararken, kendi çok kendi haklılıklarını egemen yaptıklarının dahice işler olduğukılma çabasına girerler. Halbuki nu düşünür ve savunurlar. Tabiri mutsuz olduktan sonra haklı caizse “kimse burnundan olmanın ne faydası var. Herkes kıl aldırmaz”. Hâl olaya kendi penceresinden, böyle olunca kendi perspektifinden çözüme giden bakınca karşı tarafı “Suçlamak yol tıkanır. anlamak mümkün “O öyle olmuyor. Oysa anlamaktan olduğu herkes yaşananlara daha kolaydır. için ben biraz da suçlayıp Anlarsan böyleyim”, yargıladığı eşinin “Ben böyveya çocuklarının değişmen leyim çünkü perspektifinden bagerekir.” o öyle” diyekmaya çalışsa çözüme rek her biri kendi giden yol daha çabuk davranışına gerekçe bulunur. Karşı tarafı suçlamaolarak karşı tarafın davranışını dan önce anlamaya çalışmak, ona gösterir. Bu tutumla birlikte tasöz hakkı tanımak bir erdemdir, raflar başı sonu belli olmayan kısır zordur. Suçlamak, yargılamak bir döngünün içine girmiş olurlar. daha kolaydır. İnsansa hep kolaya kaçma eğilimindedir. Suçlamayı ve “Karşı tarafı suçlamak” insan yargılamayı seçer. için en kolay çözümlerden biridir. Ortaya bir sorun çıktığında Daha birçok şey gibi suçlamayı da veya bir olumsuzluk yaşandığınaslında çok küçük yaşlarda öğreda eşler birbirlerini, ebeveynler niyor insan. Bazen kafasını masaya çocuklarını, çocuklar ise anne çarptığı için ağlayan çocuğunu babalarını suçlayarak kendini masaya kızıp vurarak teselli eden rahatlatmaya çalışırlar. Böyle bir anneden, bazen çocuğunun davranınca olayın vicdan ve soru- düşük not almasından öğretmemluluk yükünden kurtulacaklarını nini sorumlu tutan babasından, zannederler. Bu bir yanılsamadır. bazen de evdeki huzursuzluktan Çünkü aile içinde yaşanan sorun- gelinini veya damadını sorumlu lar tek bir kişi veya şeyden kaytutan büyükanne ve dedesinden naklanmaz. Sorunlar aile bireyleöğrenir çocuk suçlamayı. rinin karşılıklı etkileşimlerinin bir Çocukluğumuzdan sonucu olarak ortaya çıkarlar. Bu itibaren öğrenyüzden aile içinde yaşananlar her- diğimiz sorun kesi etkiler. Sorunların çözümü ise çözme becerileher birinin payına düşen sorumlu- rimiz, davranış luğu üstlenmesi ile mümkündür. ve düşünme Değişimi karşı taraftan beklemekalıplarımız gün den her bir aile bireyi kendindeki geliyor hatalı

olduğu için başımıza bela oluyor. Yaşananlardan dolayı hep “karşısındakini suçlamak” alışkanlığı da bunlardan biridir. Suçlamak kişinin kendisine olan körlüğüdür. Bunu alışkanlık hâline getirmek tamamen bir kolaycılık, kadercilik ve eylemsizlik hâlidir. Bir özgüven sorunudur. Suçlamayı bir yaşam stratejisi hâline getiren kişi edilgen hatta aciz biri olduğunu ve hayatındaki hiçbir şeyi değiştirecek güce ve iradeye sahip olmadığını peşinen kabul etmiş olur. Aile, insanın mutluluk, huzur ve güven depolayabildiği en önemli kurumdur. Aile bireyleri haklı olmak pahasına verdiği mücadeleyi durumu veya kendindeki kusurları düzeltmeye yönelik kullansa ne kadar mutlu aileler oluşurdu kimbilir. Dırdır eden bir anneye, ihmalkâr bir babaya, isyan eden çocuklara sorulsa böyle davranmak için ne çok gerekçe sunarlar bize. Her birinin davranışında derin duygusal ihtiyaçlar gizlidir halbuki. Herkes kendince en doğru olduğuna inandığı şekilde davranıyor. Herkesin olumsuz da olsa davranışına getirdiği kendince haklı gerekçeleri vardır mutlaka. Mesele dinlemekte. Dinleyebilmek ve anlamaya çalışmakta. “Suçlamak anlamaktan daha kolaydır. Anlarsan değişmen gerekir.” der Peyami Safa. Acaba bu yüzden mi anlamak istemez kişiler birbirlerini? Değişmekten korktukları veya değişmek zor geldiği için.

20


AILE

11 Aralık 2020

21

Pusula FIKIH KÖŞESİ Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın egitim@camiahaber.com

Kovid-19 Sosyal Medyanın Psikolojisini Etkiledi Kovid-19 döneminde sosyal medyadaki paylaşımlarda akıl sağlığıyla ilgili ifadelerin yüzde 14, destek arama ifadelerinin ise yüzde 5 arttığı tespit edildi.

K

ovid-19 döneminde sosyal medyadaki paylaşımlarda akıl sağlığıyla ilgili ifadelerin yüzde 14, destek arama ifadelerinin ise yüzde 5 arttığı tespit edildi. Kovid-19 salgınının topluma olan psikolojik etkisi, sosyal medya paylaşımlarına yansıdı. 100 milyondan fazla sosyal medya paylaşımının analiz edildiği bir araştırmada, endişe ve stres içeren paylaşımların sayısında ciddi artış olduğu tespit edildi. ABD'deki Georgia Tech Üniversitesi'nde görev yapan araştırmacı Koustuv Saha'nın öncülüğünde "Sosyal medya Kovid-19 salgınının psikososyal etkilerini gösteriyor" başlıklı akademik bir çalışma gerçekleştirildi. ABD'de görev yapan bir grup akademisyenin de destek verdiği çalışma, sosyal medya paylaşımları üzerinden Kovid-19 salgınının insanlara olan psikolojik etkilerini inceledi. Araştırmadan derlenen bilgilere göre, sosyal medya paylaşımlarında salgının da etkisiyle kaygı, stres gibi psikolojik ifadelerin sayısında ciddi artış meydana geldi. Araştırmada, salgının kişisel ve toplu yaşamda çeşitli aksamalara neden olduğu, salgınla ilgili belirsizliklerin ve salgına yönelik tedbirlerin akıl sağlığıyla ilgili endişelere yol açtığı belirtildi. Birçok faktörün etki ettiği bu durumun "akıl sağlığı tsunamisi" olarak değerlendirildiği, ancak salgının psikolojik

etkilerinin büyük ölçüde keşfedilmediği aktarıldı.

kişiler üzerinde endişe, depresyon, korku gibi birçok duruma yol açabileceği belirtildi.

100 MILYONDAN FAZLA PAYLAŞIM INCELENDI

"YENI NORMAL"E ADAPTASYON PAYLAŞIMLARI DA ETKILEDI

İnsanların salgın sürecindeki psikososyal endişelerini anlama amacıyla sosyal medya verilerinden yararlanan araştırma, 24 Mart25 Mayıs 2020 tarihleri arasında ABD'de yapılan 60 milyondan fazla paylaşım üzerinden gerçekleştirildi.

Öte yandan, salgına yönelik destekleyici önlemlerin etkisiyle söz konusu ifadeleri içeren paylaşımlarda düzenli bir düşüş gerçekleşti. Araştırmada bu durumun, insanların "yeni normal"e adapte olmasının bir sonucu olabileceği de kaydedildi.

Araştırmada ayrıca, salgının etkilerini nedensel olarak ilişkilendirmek için 2019'daki benzer bir döneme ait 40 milyondan fazla gönderiyle karşılaştırma yapıldı. Bu sayede, 2020 ve 2019'daki psikososyal ifadelerde meydana gelen değişiklikler incelendi. Bu paylaşımlar üzerinden, akıl sağlığı endişeleri, destek arayan ifadeler açısından insanların sosyal medyada kendini ifade ediş şekilleri ele alındı. İncelenen tüm psikososyal ifadelerin Kovid-19 salgını sırasında önemli ölçüde arttığı belirlendi. Kovid-19 döneminde akıl sağlığıyla ilgili ifadelerin yüzde 14, destek arama ifadelerinin ise yüzde 5 arttığı tespit edildi. Salgına yönelik sosyal mesafe ve karantina uygulamaları önlem olarak önerilse de bu uygulamaların tıbbi izolasyonda bulunan

Araştırmaya göre, sosyal medya kullanımın artması, akıl sağlığının ve psikososyal bozuklukların izlenmesi ve belirlenmesi açısından benzersiz bir imkân sunuyor. ABD'de yetişkinlerin yüzde 80'den fazlası sosyal medyayı her gün kullanıyor. Gerçek zamanlı bu platformlarda insanlar fikirlerini, endişelerini ve salgın sürecinde yaşadığı zorlukları da dile getiriyor. Araştırmada, insanların psikososyal ifadelerinin incelenmesi için Twitter tercih edildi. En popüler sosyal medya platformlarından biri olan bu mecra, insanların kendilerini ve yaşamlarına dair gelişmeleri ifade etmeleri nedeniyle seçildi. Bu tarz çalışmaların, sağlıkla ilgili kriz süreçlerinde akıl sağlığını koruyucu önlemlerin alınması ve gerekli planların yapılması açısından politika yapıcılara ve diğer paydaşlara imkân sunma potansiyeli taşıdığının da altı çizildi. (AA)

Hayat, Davranışlarımızın Aynasıdır Küçük Tarık ve babası ormanda yürüyüş yapıyorlardı. Birden Tarık takılıp düştü ve canı yandığından “Ahhhhh” diye bağırdı. İlerideki bir dağdan “Ahhhhh” diye bir ses duydu ve şaşırdı. Merak edip, “Sen kimsin?” diye bağırdı. Al¬dığı cevap “Sen kimsin?” oldu. Cevaba kızıp “Sen bir korkaksın” diye tekrar bağırınca dağdan gelen ses “Sen bir korkaksın” şeklinde oldu. Tarık babasına dönüp “Baba ne oluyor böyle?” diye sorunca, babası “Oğlum, dinle ve öğren!" dedi ve dağa dönüp “Sana hayranım” diye bağırdı. Gelen cevap “Sana hayranım!” oldu. Baba tekrar, “Sen muhteşemsin!” diye haykırınca gelen cevap da aynıydı: “Sen muhteşemsin!” Tarık çok şaşırmıştı, ama ne olduğunu anlayamamıştı. Babası devam etti: "İnsanlar buna 'yankı' derler; ama aslında bu ‘hayat’tır evlat. Hayat, yaptığımız davranışların aynasıdır. Hayat daima sana, senin diğer insanlara verdiklerini geri verir. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sevmelisin! Daha fazla şefkat istediğinde, daha şefkatli olmalısın! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duymalısın.” Hayat, yaptığımız davranışların aynasıdır. Hayat daima sana, senin diğer insanlara verdiklerini geri verir.

Bunu okuyunca, Kur’an’da tekrarlanan şu mesajları hatırladım: “Sadece yapıp ettiklerinizin karşılığını görürsünüz.” (Saffât suresi,37:39) “Her kişinin yaptığı iyilikler kendi yararına, kötülükler de kendi zararınadır.” (Bakara suresi, 2:286) İnsanların başına gelenler, kendi yaptıklarının ürünüdür (Âl-i İmran suresi, 3: 182, Nisa suresi, 4: 62, Şûra suresi, 42:30) Ve atasözlerimiz: “Ne doğrarsan çanağına, o gelir kaşığına.” “Ne ekersen onu biçersin.” İyiliğe karşı iyilik, kötülüğe karşı da kötülük görülür. Yapıp ettiklerimizin hayatımızı oluşturduğunu, öncelikle aile hayatımız açısından değerlendirmeliyiz. Bize dönen olumlu veya olumsuz karşılıkların, gerçekte asıl özneleri olduğumuzu unutmayalım. Sözgelimi, çocuklarımızın olumsuz davranışları bizi üzer ve genelde onları suçlarız. Oysa, o davranışların oluşmasında öncelikle bizim etkilerimiz söz konusudur. Sözlerimizle, tutum ve davranışlarımızla onları etkileyerek öyle davranmalarına sebep olduğumuzu pek düşünmeyiz. Aynı şekilde, eşimizden gördüğümüz olumsuz davranış karşısında da öncelikle, “Bunun oluşmasında benim katkım nedir?” diye sormak aklımızdan geçmez. Onları suçlamakla yetiniriz. Kendi yapıp ettiklerimizi eleştirel yaklaşımla sorgulamadığımızdan, kendimizideğiştirerek geliştiremeyiz. Böylece, olumsuzlukları önlemek şöyle dursun, onların yinelenmesinin önünü açarız. Sorgulamaya kendimizden başlarsak daha rahat çözümler üretebiliriz. İşin özü: İslam’ı iyi kavrayarak olabileceğimiz kadar insanlaşmaya” çalışmak.


HAYAT

11 Aralık 2020

Ma’rûfu Emretme ve Emir Yetkisinin Özellikleri

Hadis Günlüğü Prof. Dr. Zekeriya Güler hadis@camiahaber.com

İslam’ın Garip Olarak Dönüşü Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İslam garip olarak başladı. Başladığı gibi yine garip olarak dönecektir. Öyleyse ne mutlu o gariplere!”1 Garîb kelimesi sözlükte, “vatanından uzak kalan, tek, az ve nadir, bilinmeyen, müphem ve kapalı olan” manalarına gelir. Bir övgü ifadesi olarak garîb, “ilginç, eşsiz, ender ve orijinal” manasında da kullanılır. Kelime, garâbet/ gurbet kökünden gelir. Muhtelif zamanlarda, farklı iklim ve coğrafyalarda bu hadisin,² genellikle şu şekilde yorumlandığı ve açıklandığı görülür: “Başlangıçta İslamiyet ferdi planda küçük bir grup içinde ortaya çıktı ve giderek yayıldı. Sonra ahir zamanda birtakım sebeplerle şöhreti azalacak, azınlık olarak kalacak, tesir sahası zayıflayacak ve nihayet başlangıçtaki küçülme yaşanacaktır. Böyle bir zaman ve zeminde gariplerin hem başında hem sonunda İslam’a mesafeli duran insanların eza ve cefalarına katlanmaları ve onların dini hayata geçirmeleri Resûl-i Ekrem’in takdirine sebep olmuştur.”³ Görebildiğimiz kadarıyla, hadisin bu şekilde yorumlanması, onun diğer tarikleri nazar-ı itibara alınarak yapılan bir tahlil gayretinden ziyade, garip kelimesinin yüklendiği sözlük manasından hareketle yapılmıştır. Şüphesiz, bir hadisin yorumlanmasında ve açıklanmasında sözlük manası önemlidir. Ancak hadisin mana ve maksadının tam olarak ortaya konulmasında -bilhassa ziyade bilgi veya tefsir niteliği taşıyorsa- diğer tariklerin dikkate alınması daha önemlidir. İlk hadis lugat kitabını yazan âlimler arasında yer alan Hattâbî (v. 388/998), bu mevzuda şu bilgileri verir: Abdurrahman b. Senne tarikiyle gelen rivayette, “Yâ Resûlallah, garipler kimlerdir?” diye sual sorulunca, “İnsanların bozduklarını (ifsad ettiklerini) düzelten (ıslah eden) kimselerdir” cevabını verdi,⁴ şeklinde bir açıklama mevcuttur. Amr b. Avf’ın, dedesinden naklettiği rivayette ise bu açıklamanın kayıtlandığı görülür: “O hâlde gariplere ne mutlu ki, onlar benden sonra halkın bozduğu yolumu ve tatbikatımı (sünnet) düzeltirler.” Başka bir tarikle gelen rivayette ise açıklama şöyledir: “Onlar, benden sonra sünnetimi ihya edenler ve onu Allah’ın kullarına öğretenlerdir.” Hadisin açıklamasına devam edeceğiz. 1. 2.

3.

4. 5. 6.

Müslim, İman, 232 Hadisin müstakil tetkik konusu yapıldığı da görülür. Bkz.İbn Receb el-Hanbelî’nin (v. 795/1392) Keşfü’l-kürbe fî vasfi hâl-i ehli’l-gurbe: Şerhu hadîs-i bedee’l-islâmu garîben ve seyeûdü garîben kemâ bedee (el-Mektebetü’l-mahmûdiyye et-tîcâniyye, Kahire 1345, 18 s.) adlı eseridir. Bkz. İbnül-Esîr, en-Nihâye fî garîbil-hadîs, III, 348; Nevevî, Şerhu Sahîh-ı Müslim, II, 177; İbn Melek, Mebârıku’l-ezhâr, I, 95; Münâvî, Feydu’l-Kadîr, II, 407. Hattâbî, Garîbu’l-hadîs, I, 176. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, IV, 73-74. Krş. II,177, 222. Tirmizî, İman, 13 Hatîb, a.g.e., s. 23.

22

DOÇ. DR. SALIH AYDIN

E

l emru bi’l ma’rûf ve nehyu ani’l munker. Ahlaki, ailevi ve siyasi yönleriyle sosyal huzurun teminatı olarak inzal buyrulan bu ilke Türkçeye, “iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak” olarak çevrilmektedir. Aslında, iyiliği emretme diye çevrilen “ma’rûf olanı emretme” ifadesi, büyük “hayra davet” etme sistemi içerisinde çok özel bir yeri olan ve sıkı şartları bulunan sistematik bir ilkedir. Bunun içindir ki, emir ile, davet, öğüt, nasihat birbirine karıştırılmamalıdır. Bu ilke gereği, iyiliği yani ma’rûfu, sadece emretme konumunda yaratılanlar (ümm-aile) veya emretme konumuna çıkarılanlar (imam-ümmet) emredebilir. Ayetin beyanıyla “ma’rûf”u emredecekler aile ve “içimizden çıkarılan ümmet” bu yetkiye istinaden, “ma’rûf”u emrederler. Ma’rûf, aklın ve fıtratın güzel gördüğü, evrensel anlamda iyi addedilen ve toplumun kahir ekseriyetine göre yasalaştırılmış şeyler olduğuna göre emredilecek olan şeyler bunlardır. Bunları da ancak yetki sahipleri emrederler. Unutmamak gerekir ki, “emretmek” demek, arz etmek, rica etmek şeklinde bir talep değil, baskı ve yaptırım içerecek şekilde buyurmaktır. Nehyetmek de sıradan bir hatırlatma, uyarma, önerme vs. değil, engel olma ve yasaklamaktır. Ki bu konum, bir ehliyet, liyakat ve kudret gerektirir. Her akıllı Müslüman münkere ve şerre karşı bir tavır koyacaktır. Fakat bu tavır, yasak koyma ve o yasağı cebren uygulatma şeklinde değildir. Zira her bir Müslüman, hayır ile ma’rûfun, şer ile münkerin ince ayrımına sahip olmadığı gibi, emir ile ricanın, rica ile arzın, arz ile duanın arasındaki farkı da takdir edemez. Bu iş, yani emir ve nehiy, teorisiyle ve pratiğiyle uzmanlık gerektirir. Münker de, her “şer” değil, herkesin şer olduğunda ittifak ettiği, çirkin görülen, doğal olarak yadırganan, akıllı ve insaflı hiçbir kimsenin kabul edemeyeceği kötülüktür. Genel manada hayra davet edilmekle birlikte, emredilecek olan şey sadece ma’rûf olan şeydir. Herkesin gücü ve kazancı oranında vergi vermesi, evrensel kabul görmüş kullar arası hukuka taalluk eden ve ma’rûf olan bir hayırdır. Bunun gibi, insanlar arasındaki hak ve vecibelerle alakalı ma’rûf bir hayrı, herkes değil, sadece özel görevliler emredebilirler.

Her bir Müslüman, hayır ile ma’rûfun, şer ile münkerin ince ayrımına sahip olmadığı gibi, emir ile ricanın, rica ile arzın, arz ile duanın arasındaki farkı da takdir edemez. Bu iş, yani emir ve nehiy, teorisiyle ve pratiğiyle uzmanlık gerektirir. Meselâ, pazarda görülen yanlış işlere dikte edercesine, emirvâri müdahale etmeye kalkmak iyiliği emir değil, kavga sebebidir. Bu şartlarda ve bu eda ile emr-i bi’l ma’rûfu zabıta yapar. Bu nedenle ma’rûf ve münker, belirli kişilere, mezheplere, meşreplere, bölgelere göre hayır ve şer olan değil, akl-ı selim ve adl-i insâf ile düşünen herkes için geçerli olandır. İşte hayra davet etme içerisinde özel bir uygulama olan ma’rûfu emretme ve münkeri yasaklama, Hanefî ve Mâturîdî gelenekte, kişisel icra meselesi ve her âkil, bâliğ Müslüman’ın hasbelkader uygulaması gereken bir görev olarak alınmamıştır. Mü’min bir münkeri gördüğünde kendi eliyle düzeltebiliyorsa eliyle düzeltir. Yani düzeltilmesini emretmeye kalkışamaz. Çünkü değiştirilmesini emretme görevi ve yetkisine sahip değildir. Bu anlayışta, “âmirler” ve “ma’rûf” şeyler dışında bu yolu kullanmak hayırlı bir sonuç vermeyeceği ve huzuru sağlamayacağı gibi, iyi insanların hayatları da tehlikeye atılmış olacağı düşünülmüştür. Tek başına ma’rûfu emretmenin yanlışlığı hususunda uyardığı İbrahim b. Sâiğ’in Ebû Müslim tarafından idam edildiği haberi kendisine ulaştığında Ebû Hanîfe’nin üzülüp ağladığı söylenir. Ebû Hanîfe, ma’rûfu emretmenin büyük bir farz olduğunu, yalnız kişi tek başına bu görevi yerine getirmeye kalkarsa hayatını

tehlikeye atacağı bir vazife olacağını ifade eder. “Bu görev erdemli destekçilerden oluşan bir gruba ve onları idare edecek güvenilir bir lidere ihtiyaç duyan hüküm ve nizam işidir.” der. İmam Mâturîdî de, “Kendisinden üstte olana yapılan sözde emir, hakikatte ondan sadece bir şey istemek ve arz etmektir.” der. Kendisinden aşağıda olana yönelik her emir de hakikatte bir istek değil, emretme ve yasaklama durumudur. Mâturîdî, emr-i bi’l ma’rûfun vacip olduğunu, fakat “fesat söz konusu olmadığı sürece” bunun farz kılındığını, fesat ve fitne çıkma durumu olduğunda ma’rûfun emredilmesinin ve münkerin yasaklanmasının “münker” olacağını ifade eder. Böyle bir fesat korkusu olursa terk etmenin ruhsat olduğunu ifade etmiştir. “Ey iman edenler siz kendi nefislerinizden sorumlusunuz” ayeti bu durumda geçerlidir, demiştir. Bu ayet, emr-i bi’l ma’rûf görevini nesheden bir ayet değil, tam tersi kabul edilmez veya reddedilirse veya icrasında büyük fesat ve tehlike söz konusu olursa siz kendinizden sorumlusunuz demektir. Benzer görüş Hasan el-Basrî’den de aktarılmıştır. Bu nedenle fukaha, “el ile olan emir ve nehiy emirlere ve valilere, lisan ile olan âlimlere, kalp ile halka bırakılmıştır.” demişlerdir.


HAYAT

11 Aralık 2020

“Hadislerin Doğru Anlaşılması İçin Söylendiği Bağlam Anlaşılmalıdır” Üzülerek ifade edelim ki hem Kur’an hem de hadisle ilgili sadece bir ayetin mealinden hareketle o ayetin, o hadisin bağlamını, anlamını, gayesini, muhatabını dikkate almadan, okunduğunda ilk anlaşılan anlamın, Allah’ın muradı, Hz. Peygamber’in kastı olduğunu düşünerek yanlış bir şekilde yorumlar yapılmaktadır. Hocam, hadislerin daha çok sözlü rivayetlerle aktarıldığı, sözlü rivayetin yazıya göre daha sağlıksız olduğu söyleniyor. Acaba hadisler neden daha çok sözlü rivayetle aktarılmıştır? İslam düşünce tarihinde başta hadisler olmak üzere ilk dört asırda ilim yazılsa bile hafıza ile korunup nakledilen bir özelliğe sahiptir. İlk asırlarda Arapçada hareke kullanılmaması sebebiyle hadislerin sahihliği, yani, doğruluğu ezberleme yöntemi ile korunmuştur. Çünkü o zamanlar henüz Arapça yazısıyla doğrudan bir hadis kitabından veya her hangi kitaptan ilim ve bilgi aktarmak mümkün değildi. Bugün bizim bildiğimiz Arap harflerinde o zamanlar nokta, hareke yoktu. Dolayısıyla herhangi bir kimse bir metni yazabilir, ama, o metinden doğru olarak aktarılabilmesi için mutlaka o metni bilen birisinden duyma, işitme ihtiyacı vardı. Böylece hadis ilmin ikinci ilim olarak doğmasındaki en önemli etken yazılı aktarıma geçilmesidir. İlk asırda büyük çoğunlukla bazı hadis metinleri bulunmakla birlikte asıl yazılı rivayete ikinci asırdan itibaren geçilmiştir. Yazılı rivayete geçerken, Arap harflerinde hareke ve noktalama işaretlerinin bulunmaması, bir kelimenin 3 ve daha fazla farklı şekilde okunma ihtimali bulunması, yanlış aktarıma sebep olacağı için hadis ilminde, hadis öğrenme ve öğretme yöntemleri diye metotlar geliştirilmiştir. Hadis nasıl alınacak, nasıl aktarılacak, nasıl öğrenilecek, nasıl öğretilecektir? Evet o konuya gelelim hocam. Böylesine zor bir ortamda o zaman hadis ilmi nasıl gelişti? Bu konuda iki temel yöntem belirlenmiştir. Birisi sema (dinleme/işitme), diğeri kıraat (okuma) yöntemidir. Bu temel yöntemlerin birkaç özelliği olmakla birlikte, en temel özelliği yazılı bir metni doğru bir şekilde okumayı öğrenmektir. Doğru okumayı da ancak, o yazılı metni bilen birisinden okursunuz. Okurken de doğru olarak ezberlemeniz gerekmektedir. Dolayısıyla sadece yazılı metne dayalı bir ilmî gelenek değil, yazı ile hafızayı birlikte yürüten bir gelenek söz konusudur. Bir başka gelenek de, o gün üzerinde çokça durulan şu husustur:

Talebe ilmi mutlaka hocasından alır. Hocası, bir kitabı yıllarca okutur, belki 10 sefer, 30 sefer okutur. Her okumasında da bilgisi artar. Talebe bilgiyi hocadan aldığı zaman sadece okunan metni değil, aynı zamanda, hocasının ilim birikimini de alır. Dolayısıyla hadis ilmi geleneğinde ilim kitaptan alınmaz. İlim kitapla birlikte hocadan alınır. Aksi takdirde iki problemle karşılaşılır. Bir: Metni yanlış okuma ihtimali. İki: Metni yanlış anlama ihtimali çok yüksektir. Hadisleri anlama diye bir problem var. Hadisleri nasıl anlayacağımıza dair bir yöntem var mıdır? Yoksa isteyen istediği bir anlam çıkarabilir mi? Genellikle sosyal bilimler, temel İslam ilimleri, özellikle hadis ilmi, şu 3 hususu bilmeden doğru olarak anlaşılmaz. Veya bu 3 hususta yetkili olmayan kimse bu alanda söz sahibi olmaz. Birincisi o ilmin tarihi. Bu ilim tarihi içerisinde önemli şahsiyetler, bu şahsiyetlerin yazdığı eserler ve özellikleri bilinmelidir. Hadis ilmi söz konusu olduğuna göre, hadis ilminin geçirdiği farklı dönemlerde, hadis ile ilgili bilgilerin, hadisin anlaşılması ile ilgili farklı yaklaşımların mutlaka bilinmesi gerekir. İkincisi usulü bilinmelidir. Mesela fıkıh ilminde usul denildiği zaman, başta Kur'an ve hadisler olmak üzere, ayet ve hadislerin doğru olarak anlaşılması ile ilgili kurallar kastedilir. Hadis ilminde usul denildiğimde ise, anlamdan daha çok, hadisin nasıl aktarılması gerektiğinden, nasıl aktarıldığından bahseden bir ilim söz konusudur. Bir de hadisin ve ilmi metinlerin doğru anlaşılması için, fikhu’l hadis dediğimiz ya da genel olarak fıkıh dediğimiz ilme de ihtiyaç vardır. Çünkü bugün biz genellikle gördüğümüz kadarıyla insanlar, tercüme edilmiş bir hadis kitabından bir hadisi okuyarak anladığını düşünebiliyor. Hadislerin doğru anlaşılmasında, Hz. Peygamberin bundan kastının ne olduğunun da bilinmesi gerekmiyor mu? Hadislerin doğru anlaşılması için gerekli temel prensipler var mı? Elbette ki. Çünkü, bir hadisin anlaşılması için, o hadisin Hz. Peygamber dönemindeki bağlamını

yakalamamız gerekiyor, iyi bir Arap dili ve edebiyatı bilmemiz gerekiyor. Bütün bunlardan sonra ancak hadisi doğru anlayabiliriz. Biz bu kitabımızda, hadis ilminin Hz. Peygamber’den bugüne kadar geçirdiği serüveni anlatıyoruz. İkinci olarak hadis ilminin bugüne kadar aktarılan bilgilerini, hadisle ilgili bilgilerin ne kadar güvenli yöntemlerle aktarıldığını ortaya koyuyoruz. Üçüncü olarak aktarılan bilgilerin hangisinin Hz. Peygamber’e ait olduğunun, hangisinin Hz. Peygamber’e ait olmadığının tespitine yönelik kurallardan bahsediyoruz. Son olarak da, aktarılan bilgilerin, hadislerin Hz. Peygamber’in kastettiği şekilde nasıl anlayabileceğimize dair örnekler verilerek anlama yöntemlerinden bahsediyoruz. Mesela. Hz. Peygamber’in çok bilinen bir hadisi vardır: "Ben La ilahe illallah diyene kadar insanlarla savaşmakla emrolundum" diye meşhurdur. Şimdi biz bu hadisi doğru olarak anlamazsak, lailahe illallah demeyen her insani öldürmeye çalışırız. Hocam, peki bu hadisi bugün nasıl anlayacağız ve niye metinde geçtiği gibi anlamayacağız? Çünkü, Hz. Peygamberin kastı, bu metindeki görünen ilk anlam değildir. Onun kastı, kendi bağlamında, yani o dönemde neden söylendiğine baktığımızdan, eli silahlı ve Müslümanları yok etmek isteyen, yani silahlarla Müslümanlara hücum eden insanlarla ilgili bir hadistir. Müslümanlara silahla hücum etmeyen, Müslümanların can ve mallarına dokunmayan diğer insanlar, hangi dinde olursa olsun din hürriyetine sahiptirler. Ama hadisin tamamen tercümesinden hareketle okuyup, Hz. Peygamber’in neyi kastettiğini dikkate almayan insanlar, sanki Hz. Peygamber’in, sanki Allah'ın, Müslüman olmayan bütün insanların din hürriyetini ortadan kaldırmış gibi algılayarak, Müslüman olmayanları öldürmek gibi son derece dinin benimsemediği yanlış bir yola baş vurmaktadırlar.

Bu durumda, bir hadisi doğru anlamanın en önemli şartı nedir, o zaman? Bir hadisin doğru anlaşılmasının en önemli şartı: Hz. Peygamber’in söylediği bağlamı yakalamaktır. Hz. Peygamber’in bu hadisi hangi ortamda, kime, niçin söylediğini tespit etmektir. Bunu anlamak için de bu hadisin bütün rivayetlerini bir araya getirmek lazımdır. Hepsini bir araya getirerek, konuyla ilgili Kur'an'daki ayetleri bir araya getirerek ve bütüncül bakış açısıyla doğru anlayabiliriz. Ama üzülerek ifade edelim ki hem Kur’an hem de hadisle ilgili sadece bir ayetin mealinden hareketle o ayetin, o hadisin bağlamını, o hadisin anlamını, gayesini, muhatabını dikkate almadan, okunduğunda ilk anlaşılan anlamın, Allah’ın muradı, Hz. Peygamber’in kastı olduğunu düşünerek yanlış bir şekilde yorumlar yapılmaktadır. Bu yanlış yorumlar üzerine yanlış din olgusu oluşturulmaktadır ki, bu yanlıştan kurtulmanın yolu "Hadisleri nasıl doğru olarak anlamalıyız?" sorusuna cevap verecek yöntemlere dikkat etmeliyiz. Hadis ile ilgili doğru, sahih anlamak için mutlaka hadisin tarihini, usulünü ve yorum yöntemlerini bilmemiz gerekir. Kitabınızda buna dair örneklemeler var mı? Bu kitapta, hadisleri yanlış anlama örnekleri ve bu hadislerin nasıl doğru anlaşılması gerektiğine dair örnekler bulunmaktadır. En son bölüm de hadislerin doğru olarak anlaşılması ile ilgilidir. Bu doğru anlamaya ulaşabilmek için de bir ve ikinci bölümler tarih ve usul konularını ihtiva etmektedir. Hadislerin doğru anlaşılması yöntemleri, başlangıçta ise buna ulaşmak için neler yapılması gerektiğine dair iki ayrı bölüm vardır. Kitap tarih, usul ve yorum olma üzere 3 bölümden meydana gelir. Bunu okuyan insanların ümit ediyoruz ki, hadisleri doğru anlayacak seviyeye gelecektir.

23

Tefsir Köşesi Prof. Dr. Saffet Köse tefsir@camiahaber.org

Alternafi Olmayan Statü: Annelik-3 “Kadınlarınız sizin çocuk yetiştiren tarlanızdır…” (Bakara suresi, 2:223). Önceki iki yazımızda annenin çocuk üzerindeki etkisinden ve onun en önemli rolünün çocuğuna şefkat transferi olduğundan bahsetmiştik. Bu yazımızda da aynı konuya devam edeceğiz. Kur’ân-ı Kerîm’in yukarıdaki ayetinde özellikle kadınları çocuk yetiştiren tarlalar olarak tavsif etmesi, kadın için annelik rolünün fıtrî olduğuna işaret eder ve şefkat de bu ilişkinin merkezindedir. Hatta çocuğun anne şefkatine olan ihtiyacı gözetilerek bazı fıkhi hükümler ortaya çıkmıştır. Mesela karı-koca ayrıldığında çocuk yedi yaşına gelinceye kadar anneye verilir. Bu konuda İslam âlimleri arasında görüş birliği vardır. Çünkü çocuk açısından annenin yeri doldurulamaz. Hz. Peygamber’in uygulamaları bu yöndedir. Sonraki uygulamalar da bu yönde gelişmiştir.

“Sen evlenmedikçe çocuğunda daha fazla hak sahibisin.” Örnek vermek gerekirse ayrıldığı kocasıyla çocuk hakkında anlaşmazlığa düşen ve Hz. Peygamber’e gelerek: “Ey Allah’ın elçisi! Şu oğluma rahmim yuva, göğsüm pınar, kucağım kundak oldu. Şimdi ise babası beni boşadı ve çocuğu benden çekip almak istemektedir.” şeklinde müracaatta bulunan kadına Resûlullah, “Sen evlenmedikçe çocuğunda daha fazla hak sahibisin.” cevabını vermiş ve çocuğu anneye vermiştir. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 182; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 35) Buna benzer bir olay Hz. Ebû Bekir’in halifeliği döneminde meydana gelmiş, eşini boşayan koca ile eşi arasında çocuğun kimde kalacağı hususunda anlaşmazlık çıkmıştır. Olay Hz. Ebû Bekir’e intikal ettiğinde Hz. Peygamber’in uygulaması istikametinde çocuğun annesiyle birlikte kalmasına karar vermiş ve bu vesileyle kadının kocasına şunu söylemiştir: “Annenin kokusu, nefesi, okşaması ve şefkati çocuk için büyüyüp kendi tercihini kullanıncaya kadar senin yanındaki petekli baldan daha hayırlıdır.” (Abdürrezzâk, VII, 154, nr. 12601) Bütün bunlar anlatmaktadır ki günümüz dünyasında ebeveynler özellikle anne modern dönemin yorucu iş trafiğine rağmen çocuklarını kazanmak için gerekli fedakârlığı göstermek, çocukla çocuk olmak, onunla çocukluğu paylaşmak, oyununu fark etmek, seyretmek, gerektiğinde onunla oynamak Hz. Peygamber’in ifadesiyle çocukla çocuklaşmak durumundadırlar. Aile içinde yalnızlık çeken özellikle anne şefkatinden ve baba güveninden mahrum şekilde yaşayan kısaca aile ilgisinden yoksun kalan çocuklar sadece ailesine değil içinde yaşadığı topluma da büyük sıkıntıdır. Doğrusunu en iyi Allah bilir.


HAYAT BIR AYET

11 Aralık 2020

"...Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da yazılı) dır. " (Yûnus suresi, 10:61)

BIR HADIS

24

“…İhsan, Allah’a, O’nu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da, O seni mutlakâ görüyor…” (Müslim, Îman, 1. H. No: 8)

Fıkıh Köşesi M. Hulusi Ünye

m.unye@igmg.org

Noel Çikolatası Yenir mi? Kasım ayı sonunda başlayan ve adına Almanya’da “Adventskalender” denilen bir Noel takvimi var. Bu takvimlerde her gün için bir çikolata bulunuyor. Bu takvimlerin içinde ve bu dönemde satılan bazı diğer çikolatalar da “Noel Baba” şeklinde. Müslümanların bu çikolatalardan yemesinin uygun olup olmadığı sıkça karşımıza çıkan bir sorudur. Allah (c.c.)’ın kullarına ihsan etmiş olduğu nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Her biri birer imtihan vesilesi olan bazı şeyler ise haram ve yasak kılınmıştır. Domuz eti, şarap, murdar et gibi gıdalar bunlardan bazılarıdır. Bazı gıdalar da var ki, helâl mi haram mı tamamen açık değildir. Böyle şeylerden de Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın “Şüpheli şeyleri bırak, şüphe vermeyen şeylere yönel.”¹ hadîs-i şerifi gereğince uzak durmak gerekir. Allah (c.c.), Kur’ân-ı Kerîm’inde kullarına helal kıldığı gıdalar hakkında “Bugün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı.”² buyurmuş ve helal kılınan gıdaların helalliği yanında “tayyib/temiz ve hoş” şeyler olması gerektiğine işaret buyurmuştur. Dolayısıyla Müslüman, yediği içtiği şeylerin helal, temiz, hoş ve içinde şüphe taşımayan gıdalardan olmasına dikkat edecektir.

“Şüpheli şeyleri bırak, şüphe vermeyen şeylere yönel.” Çikolata yemeyi çok seven bir kardeşimiz aralık ayı boyunca her güne bir çikolata hazırlanan takvimdeki örneğin çikolatadan yapılmış Noel Baba heykelini yemeyi çok sevdiğini dile getirebilir. Sorunun gayrimüslimler için hazırlanmış gıdalarla da ilişkisi vardır. “Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal, sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir.”3 ayet-i kerîmesinde ehl-i kitap olan Hıristiyan ve Yahudilerin İslam’a göre de helal olan gıdalardan hazırlanmış yemeklerinden Müslümanların yiyebileceklerine işaret edilmiştir. Bu Noel çikolataları içinde likör ve benzeri alkol karışımı olmadan yapılmış olabilir. Yani bir gıda maddesi olarak temiz ve helal bir çikolata olabilir. Ama bir Müslüman olarak dinî gün ve döneme ait hazırlanmış ve Noel Baba heykelciklerinden oluşan illa da bu gıdalardan özellikle de yılbaşı dönemlerinde satın alınarak yenilmesi “şüpheli şeylerden uzak durunuz” hadîs-i şerifi gereğince uzak durmak daha doğru bir yoldur. Allah en iyisini bilir. 1. Tirmizî, "Kıyamet", 60. 2. Mâide suresi, 5:5. 3. Mâide suresi, 5:5.

İNSANIN KENDISINI HESABA ÇEKMESI

Y

apmamız gerekenleri günü gününe yapmalı ve yarına bırakmamalıyız. Hz. Peygamber işi yarına bırakanları kınamak sadedinde şöyle buyurmuştur: “Onlar amel konusunda işi yarına bırakanlardır.”1 Muhammed Pârisa bu hususta der ki: “Halk-ı gafil kemâl-i keselinden (tembelliğinden) bir laf eder. Yarın olsa da bir iş işlesem. Bilmez ki bugün, dünkü günün yarınıdır. Bugün ne işlemiştir ki yarın ne işleye!” Zaman iki tarafı keskin bir kılıca benzer. Sen onu kesmezsen o seni keser denilmiştir. Planı altüst eden en önemli şey tembelliktir. Tembelliğin temel sebebi yanlış beslenmek ve yanlış uyumaktır. Hesap gününe inancın zayıflığıdır. Yanlış yapılan planın da tembellikte büyük bir rolü vardır. Planda ideal olan unutulmamalı, realite de inkâr edilmemelidir. Önce azdan başlanılmalı, zamanla çoğa ulaşılmalıdır. Yapılan planlar ilmî olmalıdır. İnsan, imkân ve zaman realitesini her zaman gözetilmelidir. Söz verdiğimiz saat konusunda da çok hassas olmalıyız. Sezai Karakoç sabrı, “Bir işi bir dakika öne alma aceleciliğinden ve bir dakika sonraya koyma tembelliğinden korunma ve kaçınma iradesi demektir.” şeklinde tarif eder. Gündüz planın denetimi, akşam da muhasebesi yapılmalıdır. “Planla, uygula, denetle ve yanlışları gördükten sonra tekrar doğru olanın uygulanması için harekete geç.” ilkesi takip edilmelidir. Ceza gerekiyorsa affedilmemeli ve hemen ceza verilmelidir. Her gün akşam muhasebe virdimiz olmalıdır. Muhasebe virdine Hz. Peygamber’in şunları sormasını örnek gösterebiliriz: Resûlullah: “Bugün sizden kim oruçlu olarak sabahladı?” diye sordu. Ebû Bekir (r.a.): “Ben” diye cevap verdi. Resûlullah: “Bugün sizden kim bir cenaze teşyi etti?” buyurdu. Ebû Bekir: “Ben” dedi. Resûlullah: “Bugün sizden hanginiz bir fakir doyurdu?” dedi. Ebû Bekir: “Ben” cevabını verdi. Resûlullah: “Bugün sizden kim bir hasta ziyaretinde bulundu?” dedi. Ebû Bekir: “Ben” cevabını verdi. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: “(Bu hasletler) kendisinde toplanan hiçbir kimse yoktur ki, cennete girmesin.”2

Önce Allah’a karşı görevlerimize, sonra da sorumluluklarımıza dikkat etmeliyiz. Nefsimize, ailemize, işimize, tebliğ görevimize, akraba, dost ve diğer insanlara karşı sorumlu olduğumuzu unutmamalıyız. Nafile ibadet farza engel olmamalıdır. Farz ibadet farza engel olmamalıdır. Anın nafilesi biraz sonranın farzından daha üstündür. Bundan dolayı anda yapılacak işlere dikkat edilmelidir. Denetlendiğini bilen kendisini de denetler. Hiçbir şey kendisine gizli kalmayan Allah tarafından hesaba çekileceğine inanan kimse kendisini hesaba çeker. Zira her an ölüm gelebilir. Öyleyse ölüme hazır olmalıyız. Nefsimizi muhasebeye çekmeliyiz.

“Planla, uygula, denetle ve yanlışları gördükten sonra tekrar doğru olanın uygulanması için harekete geç.” Allah, peygamberler dâhil herkesin hesaba çekileceğini bildirmiştir. Hesaba çekildiğiniz zaman, alnınızın ak olmasını ve cenneti istiyorsanız hesaba hazır olun. İnsanın hesaba çekileceğine dair delillerden bazıları şunlardır: Peygamberlere, peygamberlik görevini yapıp yapmadıkları, fert ve toplumlara ise peygamberlerin davetine uyup uymadıkları sorulacaktır. “Allah, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanacaklardır.”³ , “Muhakkak kendilerine peygamber gönderilenleri de, peygamberleri de sorgulayacağız.”⁴ “Rabbin’e and olsun ki onların hepsine, yapmakta olduklarını mutlaka soracağız.”⁵ İnsanlara, nimetlerin şükrünü yerine getirip getirmedikleri sorulacaktır. “Sonra o gün nimetlerden mutlaka sorulacaksınız.”6 , “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, kıyamet günü bu nimetlerden mutlaka sorgulanacaksınız.⁷

İnsanlar, verdikleri sözlerden ve yaptıkları sözleşmelerden sorumlu tutulacaklardır. Neyi, ne zaman yapmaya söz vermişse ondan sorumludur. Verdiği söze ve sözleşmesine uymalıdır. “Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü (insan verdiği) sözden sorumludur.”⁸ Ahirette sorgulanacak olmaları gerçeği dünyada huzur toplumu meydana getirilmesini sağlamalıdır. Bu anlayış da güzel insanı ve kâmil mümini oluşturur. İnsan, amellerinden sorgulanacaktır. “Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.”⁹ İnsan, göz, kulak, dil, el, ayak, kalp ve diğer organlarından, ilmiyle amel edip etmediğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından sorgulanacaktır. “İyice bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü göz, kulak ve kalp, bunların hepsi yaptıklarından sorumludur.”10 Ömer (r.a.) şöyle demiştir: “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce amellerinizi tartınız. Hiçbir gizliliğin gizli kalmayacağı en büyük arz (kıyamet günü) için hazırlıklı olunuz! Kıyamet günü dünyada iken kendisini hesaba çekene, hesap kolay gelecektir.’11 Her gün akşam yatağa yatmadan önce nefsimizi hesaba çekmeliyiz. Ne idim, ne oldum, ne olmalıyım sorusunu, her birimizin, kurum, toplum ve Müslüman olarak kendimize sormamız gerekir. Neden sormalıyız? Zira var olan her işin başını, sonunu, konumunu, görevini ve sorumluluğunu düşünmek zorundadır. Düşünen de önce kendisine sormalı ve kendisini sorgulamalıdır. Düşünen toplum kendi tarihini ve kurumunu, hatta kendi ailesini düşünmeli ve sorgulamalıdır. 1. Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 139 2. Müslim, Zekât, 87 3. Enbiyâ suresi, 21:23 4. A’râf suresi, 7:6 5. Hicr suresi, 15:92-93 6. Tekâsür suresi, 102:8 7. Müslim, Eşribe, 140; Tirmizî, Cihat, 27 8. İsrâ suresi, 17:34 9. Nahl suresi, 16:93 10. İsrâ suresi, 17:36 11. Hâris el-Muhâsibî, Risâletü’l-Müsterşidîn, s. 80


KÜLTÜR & SANAT

11 Aralık 2020

25

Hamîdullah

Gurbetteki Bir Garipti Hindistan’ın Haydarabad şehrinde dünyaya gelen Muhammed Hamîdullah (D. 19 Şubat 1908 - Ö. 17 Aralık 2002) ardında onlarca eser bırakan, İslam dünyasının mümtaz şahsiyetlerinden biri. Hamîdullah sadece ilmiyle değil örnek şahsiyeti ile de dikkat çeken bir öncü. Onu hayırla ve özlemle anan isimlerden biri olan İhsan Süreyya Sırma ile talebesi olduğu ve yakından tanıdığı Prof. Dr. Muhammed Hamîdullah hakkında konuştuk. İLKNUR KÜÇÜK

Sayın Sırma, Prof. Dr. Muhammed Hamîdullah deyince akla gelen isimlerden biri de sizsiniz. Vefatına değin devam eden bir irtibatınız ve dostluğunuz olan Hamidullah Hoca ile nerede ve nasıl tanıştınız? Hamîdullah Hocayı 1963'te bir konferansta dinleyici olarak tanıdım. O sıralarda (19631966) Ankara Üniversitesi'nde ilahiyat öğrencisiydim ve kendileri hocam oldular. Mezun olduktan sonra, doktora çalışmalarım için Paris'e gittiğimde onunla daha sık bir araya gelebildim. Cuma günleri camide buluşuyorduk. Pazar günlerinde ise Müslüman Talebeler Cemiyeti’nin seminerleri oluyordu ve hocamız orada seminer veriyordu. Biz de hocamızı dinlemeye gidiyorduk. İlmî konularda sohbet ederdik. Bizlere engin birikimlerini aktarırdı. Hayatını hizmete adamış biriydi. İrtibatımız böyle başladı diyebiliriz. Bu beraberliğimiz devam etti. Kendisiyle bir arada olmayınca mektuplaşırdık. Bana yazdığı mektupları da kitaplaştırdım. Onun size yazdığı mektupları okuduk. Sizin ona yazdığınız mektupları da okumak isterdik aslında ama onun size vermiş olduğu cevaplardan yazıştığınız konular anlaşılıyor. Örneğin Hamîdullah Hoca Hz. Muhammed (s.a.v.) ile ilgili kitabının bir yayınevi tarafından basılmadığını ve kendisine cevap dahi verilmediğini dile getiriyor. Fransa’da Clermont Ferrand’ın Başpapazının camiye çevrilmesi için Müslümanlara kilise hediye etmesi ve buna benzer daha birçok hatıra… Hamîdullah Hoca ile aklınızda kalan ve tebessüm ettiğiniz bir hikâyenizi sizden duymak isteriz. Gecenin bir vaktinde kısa bir mail geldi, “Hocanız hasta.” diye. Ben de hemen atladım uçağa ve gittim. Havaalanında tonton bir polis vardı. Beni güvenlik alanında durdurdu ve nereye gittiğimi sordu. Ben de “Hocam var onu ziyaret etmeye gidiyorum.” deyince polis şaşırdı ve arkadaşlarını yanına çağırıp onlara beni göstererek “Sırf hocasını ziyaret için gidiyor.” dedi. Gariplerine gitmiş demek ki. Hamîdullah Hoca

günde en az 10 mektup yazardı. Kimsenin mektubunu da cevapsız bırakmazdı. Onun bana yazdığı mektupları zaten ben de kitaplaştırdım. Büyük ihtimalle benim mektuplarımı da o saklamıştır ama Amerika’ya gittiğimde o hengâmede bir şey yapmadım, sormadım da. Amerika’da hoca hastalanınca elimle ona yoğurt yedirdim. 17 tane dil bilen hoca hepsini unutmuştu ve sadece Urduca kalmıştı aklında yani ana dili. Bir de Kur’an. Kendisi 6 yaşında hafız olmuştur. Orada bir hafta durdum. Bir hafta sonra da zaten vefat etti. Çok üzüldüm ve şunları yazdım cenazesine gidemedim diye:

İslam’ı anlatanlar çoktur ama onu yaşayanlar azdır. Benim tanıdığım Hamîdullah Hoca İslam’ı hem biliyordu, hem de anlatıyordu. Aynı zamanda yaşıyordu da.

Bana derman olayazdı, gurbetin "hûn" günleri Akarsa aksın amman bitsin bu gurbet günleri Gece 03.00’te telefon çaldı. Arayan Merve Kavakçı’ydı. Hamîdulllah Hocamın vefatını haber verdi, ağlıyordu. Babasını sordum. Cenazeye gittiğini söyledi. Elhamdülillah, hiç olmazsa bir öğrencisi (Yusuf Ziya Kavakçı) cenazeye katılacak dedim. Bir garip ölmüş diyeler Üç günden sonra duyalar Soğuk su ile yuyalar Şöyle garip bencileyin... demiş Yunus Emre. O garipti, “Heimatlos” idi. Yüzümü güldüren bir hikâyeyi de paylaşayım sizinle. Bir gün Erzurum’da lokantaya gittik hocayla birlikte. Lokantanın sahibi keklik besliyordu. Keklik hocanın omzuna kondu. Hoca şaşırdı. “Bu nedir?” dedi. “Keklik” dedim Fransızcadan. Kekliğin Fransızcasını benden öğrendi. Buna çok gülmüştük. Hamîdullah Hoca vefat ettiğinde evinde hiçbir şeyi olmadığı söyleniyor. Çok mütevazı bir hayat yaşadığını biliyoruz aslında ama okuyucularımıza hatırlatmak babından sizden birkaç anekdot alabilir miyiz? Şöyle biz söz vardır; İslam’ı anlatanlar çoktur ama onu yaşayanlar azdır. Benim tanıdığım Hamîdullah Hoca İslam’ı hem

biliyordu, hem de anlatıyordu. Aynı zamanda yaşıyordu da. O gerçekten zahit denen insanlar gibi yaşıyor ve hayatını ona göre şekillendiriyordu. Onun kadar çok ilme sahip olan kişiler genellikle kibirlenir. Hocada öyle bir şey söz konusu dahi olamazdı. Çok tevazu sahibiydi ve bunu gösterirdi de. Bir örnek vereyim; Hoca Erzurum’da iki sene hocalık yaptı. Daktilosunu Fransa’dan getirmediğinden benim daktilomu iki günlüğüne ödünç istedi. Ben de götürdüm. Erzurum soğuktur. Bir gece yarısı kapı çaldı. Hanım baktı ve “hoca gelmiş” dedi. Yatsıdan sonra yüklenmiş daktiloyu getirmiş. Baya ağırdı da. Hanım kızdı bana “Koca daktiloyu neden hocaya taşıtıyorsun?” diye. Hoca zayıf biriydi. “Hocam niye zahmet ettiniz ben gelir, alırdım.” dedim. “Sen niye vaktini harcayasın.” dedi. Böyle bir hocaydı o yani. Biz başka hocalar da tanıdık. “Şunu yap, bunu yap.” diye emirler verirlerdi. O hiçbir zaman, hiç kimseye yük olmak istemezdi. Sizce, onun “vatansız” oluşu çalışmalarını nasıl etkiledi? Bir ayet var; “... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara suresi, 2:216). Hocanın Hindistan’dan çıkması da hayra vesile oldu. İki doktora yaptı ve ilmî çalış-

malarda bulundu. Hindistan’da kalsaydı mesela abisi gibi olurdu. Abisini tanıyor musunuz? Habîbullah Hamîdullah. Kendisi müfessirdir. Büyük bir tefsir yazdı ama kendisini herkes tanıyamadı. Muhammed Hamidullah Hoca ise Avrupa’da ve bir de Heimatlos (vatansız) olduğu için tanındı ve ilmini yayabildi. Hocanın bir özelliği de, ben taklit etmeye çalışıyorum ama haddimize değil, nereye çağrılırsa çağrılsın “yok gelemem” demezdi, giderdi. “Ben efendim büyük hocayım gitmem.” diye bir kibri falan yoktu. Peki bu durum kendi şahsiyetini nasıl etkiledi sizce? Mesela vatan hasretini dışa yansıtır mıydı? Ben size bir mektubundan bahsedeyim o ona cevaptır. Bir gün yine bana hocadan mektup geldi. Zaman zaman benden kitap isterdi ben de gönderirdim. Kendisiyle öyle bir alışverişimiz vardı. Yine bir iki kitap istemişti. Bana parasını sordu ben de açıkçası oralı olmadım. Bana şöyle bir mektup yazdı, diyordu ki: “Ben ki 78 yaşında... 26 Muharrem 1326 doğumlu. Artık ölüme yürüyorum. Yükümü üstümden atmak isterim. Çünkü bu ülkede ne bir çocuğum ne bir akrabam ne de bir eşim var. Ben bir garibim..." gerçekten de o bir garipti. İnsanın fıtratında vardır sevmek. Tabii siz Avrupa’da yaşadığınız için belki bilmezsiniz. Bizim köylerimiz mesela iptidaidir. Ama yine de bizim köylerimiz bizim için daha da bir tatlıdır. Şimdi ben Pervari’ye gidiyorum mesela. Ağaçları, kayaları vs. her şeyin bir hatırası vardır bende. Hamîdullah Hoca için de Haydarabad öyleydi. İnsan unutamaz. Ama işte gurbet insanı âlim yapıyor. İmam Şâfiî’nin gurbet diye bir şiiri var; “Ok yaydan çıkıp gurbete gitmeseydi hedefi bulur muydu?” Bu ulema gurbette yetişmiştir. Gurbette yetiştiği için zaten âlim olmuştur.

Muhammed Hamidullah

Söyleşimiz gelecek sayı devam edecek.


SAĞLIK

11 Aralık 2020

26

KOVİD-19 OLACAĞIM ENDİŞESİYLE “AĞZINIZIN BARİYERİNİ BOZMAYIN”

U

zmanlar, günümüzde koronavirüs (Kovid-19) salgınına yakalanma korkusu ile insanların her zaman olduğundan daha fazla kendilerini koruma altına alma çabası gösterdiğini ve bilinçsizce birçok gıda takviyesi hapları ve gereksiz ilaçlar kullandığına dikkat çekti. Bu tip takviyelerin reklamları pek çok platformda yapıldığı gibi yüzlerce çeşidi eczane raflarında yerini almış durumda. Peki gıda takviyeleri veya gereksiz ilaç kullanımı düşünüldüğü kadar faydalı mı? Bu ilaçları kullanmak ne kadar sağlıklı? Bu ve benzer soruların yanıtlarını sizler için derledik.

yarak, şöyle konuştu: "Kovid-19'a yakalanmış bazı kişiler, bunun ilacını kullanmaktan çekiniyor ama koronavirüs korkusuyla gereksiz bir sürü kimyasalı, daha zararlı maddeleri alabiliyor. Eskiden sağlık sektöründe konuşurken çok dikkat edilirdi. Ancak son yıllarda 'Soğan sarımsakla tedavi olabilirsiniz' yönünde açıklamalarla hezeyan tıp (Kanıt olmadan bilimselmiş gibi ortaya veri konulması) yaratılarak, doğruymuş gibi göstermeye çalıştılar. Böyle olunca insanların kafası karıştı."

kapısıdır. Savunma yerimiz ağzımızdır. Eğer siz gereksiz spreylerle kimyasallarla ağız kısmındaki girişi bozarsanız asıl o zaman virüsle karşı karşıya kalırsınız. Lütfen fizyolojinize karışmayın. Orası da antikor üretiyor. Mukus dediğimiz maddenin içinde savunma hücrelerimiz var. Ağzımızın içinde de virüsle savaşan antikorlarımız var. Eğer siz gereksiz ilaç kullanır, kimyasallarla alkol de dahil ağzınızın içindeki bariyeri bozarsanız daha fazla koronavirüsle karşı kaşıya kalırsınız. O

girebileceğine ve bu durumun kişilerin sağlığını tehlikeye atabileceğine dikkat çekilen açıklamada, şu uyarılara yer verildi: "Bazı vitamin ve gıda takviyeleri, bazı hastalıklarda ve halihazırda kullanılan ilaçlarla birlikte asla kullanılmamalı. Eczane dışında vatandaşa sunulan, sağlığa ilişkin ürünlerin dağıtımının, saklama koşullarının denetiminin yapılması mümkün değil. Hastanın hastalık kayıtlarına erişebilen, bu doğrultuda doğru gıda takviyesi ve vitamin önerebilecek kişiler

yalnızca sağlık profesyonelleridir. Eczane dışında satılan ürünlerde, hekim ve eczacı danışmanlığı ortadan kalkmaktadır. Bu da beraberinde hatalı kullanımı getirmektedir." “BİTKİSEL” VE “DOĞAL” GİBİ MASUM İFADELERLE SATILAN ÜRÜNLERE DİKKAT

Sağlığa ilişkin ürünlerde hekimi ve eczacıyı dışlamaya çalışan adımların asla kabul edilemeyeceğinin belirtildiği açıklamada, “bitkisel, do-

GEREKSİZ İLAÇ VÜCUDUMUZA EKSTRA ZARAR VERİYOR

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Usta, insanların yeni tip koronavirüs (Kovid-19) olacağı korkusuyla gereksiz ilaç kullandığını belirterek, bunun yol açtığı tehlikelere dikkat çekti. Usta, Kovid-19 ile mücadele edildiği için insanların gelişmeleri merakla takip ettiğini ve sık rastlanan ölüm haberlerinden korktuğunu dile getirdi. Doktor gözetimi olmaksızın çözüm arayışlarının yanlışlığına değinen Usta, "Koronavirüs korkusuyla en hafif boğaz ağrısında hemen spreyler, baş ağrısında ağrı kesici ilaçlar, gereksiz takviyeler hatta kimyasallar kullanılabiliyor. Gereksiz ilaç kullanımı vücudumuza ekstra zarar vermeye başladı, ileride çeşitli alerjilere neden olacak." diye konuştu. Kimyasal dezenfektanların da kullanılmaması gerektiğine işaret eden Usta, alınan hijyen ürünlerinin içeriğine bakılmasını, biyolojik olanların tercih edilmesini önerdi. KULLANILAN İLAÇLAR VE TAKVİYELER KESİNLİKLE BİR HEKİM GÖZETİMİNDE OLMALI

Usta, ilaçların doktor önerisiyle kullanılması gerektiğini vurgula-

“LÜTFEN FİZYOLOJİNİZE KARIŞMAYIN”

yüzden ağzınızın, akciğerlerinizin biyolojisine karışmayın."

İnsanların kendini salgından korumak için farklı tepkiler verebildiğini kaydeden Usta, "Hiçbir boğaz spreyi ya da ağız gargarası Kovid-19'u öldürmez, tedavi etmez, sizi de bu salgından korumaz. Doktor gözetiminde doğru ürünler kullanmak gerekiyor." ifadesini kullandı. Usta, içinde ne olduğu bilinen ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini belirterek, şöyle devam etti: "Tabii ki pastil kullanabilirsiniz ama vücudumuza zarar vermeyeceği kanıtlanmış ilaç olanı tercih edin. Ağzımız vücudumuzun, akciğerlerimizin

“GIDA TAKVİYESİ VE VİTAMİN ÖNEREBİLECEK KİŞİLER YALNIZCA SAĞLIK PROFESYONELLERİDİR”

Türk Eczacıları Birliğinden (TEB) yapılan açıklamada ise ilaç kategorisi içerisinde değerlendirilmesi gereken ürünlerin, üretiminden saklama koşullarına, dağıtımından imhasına olan tüm süreçlerin sağlık profesyonellerinin gözetiminde olması gerektiği vurgulandı. Vitamin ve gıda takviyelerinin, bazı ilaçlarla birlikte alındığında etkileşime

"

Hiçbir boğaz spreyi ya da ağız gargarası Kovid19'u öldürmez, tedavi etmez, sizi de bu salgından korumaz. Doktor gözetiminde doğru ürünler kullanmak gerekiyor.

ğal” gibi masum ve ikna edici ifadelerle piyasaya sürülen ürünlerin yan etkilerinin bulunmadığını düşünmenin, bilimsel gerçekliklerle uyuşmadığı belirtildi. Ayrıca bitkilerin, değişik yapıda ve çok sayıda kimyasal madde içerdiği bundan dolayı kullanılan ilacın yanı sıra bu tip gıda takviyelerinde çok dikkat edilmesi gerektiği vurgulandı.


IGMG Kadınlar Teşkilatı

17. KUR’ÂN-I KERÎM TILAVET YARIŞMASI 17. KUR’ÂN-I KERÎM IGMG Kadınlar Teşkilatı

TILAVET YARIŞMASI

19 ARALIK 19 ARALIK 2020 2020 Cumartesi

SAAT:13.00 Cumartesi SAAT:13.00

Ey insanlar! Size Rabbinizdeninsanlar! bir öğüt,Size gönüllerdekine Ey Rabbinizbir müminler için bir hidenşifa, bir öğüt, gönüllerdekine ve rahmetiçin gelmiştir. birdayet şifa, müminler bir hiProgram online olarak yayınlanacaktır.

Program online olarak yayınlanacaktır.

www.igmg.org | www.igmg.org |

igmgkt | igmgkt |

igmgorg igmgorg

dayet ve rahmet gelmiştir. Yunus 10:57 Yunus 10:57


EMUG e.V. Colonia-Allee 3 | 51067 Köln | +49 221 942240500 www.emugev.de | infak@emugev.de --Havale için banka bilgileri: Hesap Sahibi: EMUG e.V | Banka: KT Bank AG IBAN: DE09 5023 4500 0107 8000 08 BIC: KTAG DEFF XXX | Amaç: Infak 2020

KAMPANYASI “Allah yolunda neyi harcarsanız o size geri verilecektir.” (Enfâl suresi, 8:60)

TERTİP EDEN KURUMLAR EMUG Avrupa Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği | +49 221 942240500 JİBKM Japonya İslam Birliği Kültür Merkezi | +81 0567 69 7551 UEPM Avrupa Müslüman Özel Eğitim Birliği | +33 1 42460444

IGMG Recklinghausen Şubesi | +49 2361 341 86 VAKIF İslam Vakfı | +49 30 50344896 IGMÖ Avusturya Müslümanları Mülkiyetler Topluluğu | +43 1 403336675

SHOH Sancak İnsani Yardım Organizasyonu | +381 62 813 93 86 SIG İsviçre İslam Toplumu | +41 44 8432030 IGMG Nagold Şubesi | +49 7452 605 11 80

Bağışların %10’u EMUG e.V. tarafından tüzükteki aynı amaçlar doğrultusunda değerlendirilir. Herhangi bir proje akamete uğradığında bu pay aynı amaçlı başka projeye aktarılabilir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.