Camia 180

Page 1

ALMANYA

Korona Yardımı: Aylık 2 Bin 16 Euro’ya Kadar Ödenecek! S. 16

Evden Çalışanlara 600 Euro Vergi İndirimi Geliyor S. 14

PANDEMİ SÜRECİNDE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

S. 25

25 Aralık 2020 | 10 Cemâziyelevvel 1442 — Sayı 180

Müslüman Öğrenciden Gururlandıran Başarı: Başbakan Davet Etti S. 20

WhatsApp Hırsızlığı: Bu Koda Dikkat!

Almanya’da Her 3 Gençten Biri İnternet Bağımlısı

S. 14 www.camiahaber.com |

S. 20

camia ile habersiz kalmayın!

camiahaber

Avrupa'da

HELAL KESIME YARGI ENGELI

Avusturya’da İlkokullarda Başörtüsü Yasağı Anayasaya Aykırı Bulundu

→S. 6

AVRUPA

Avrupa Adalet Divanı Belçika’da “hayvanların bayıltılmadan kesilmesinin yasaklanmasının” Avrupa Birliği ibadet özgürlüğü ilkelerini ihlal etmediğine karar verdi.

“Okullarda Helal Yemek Laikliğe Aykırı Değil”

A

vrupa Birliği’nin en yüksek mahkemesi olan Avrupa Adalet Divanı bugün açıkladığı kararında, Belçika’nın Yahudi ve Müslümanların “dinî kurallarına aykırı bir şekilde, hayvanların kesim sürecinde bayıltılmalarını isteyerek, dinî haklarını ihlal ettiği” yönündeki iddialarını reddetti.

Bekir Altaş:

Avrupa Adalet Divanı’nın Kararı İkiyüzlülüktür

→S. 8

GÜNDEM →S. 5

Halle Saldırganı Müebbet Hapis Cezasına Çarptırıldı

Dünyada Mutasyon Alarmı:

70 Kat Daha Bulaşıcı

→S. 11

İNGİLTERE

İngiltere'de koronavirüsün mutasyona uğrayıp daha bulaşıcı bir hale gelmesinin ardından, ülkeler İngiltere'ye uçuşları durdurma kararı aldı. İngiliz yetkililer, virüsün bulaşma hızının ciddi ölçüde arttığını ifade

etti. Bilim insanları benzer mutasyonların diğer ülkelerde de görülebileceğine dikkat çekti. Durumun kötüye gitmesi halinde İngiltere ile hava ve deniz ulaşımı tamamen kesilebilir.

Hasene Malavi’de 44 Yetimi Barındıran Yetimhaneyi Onarıyor

→S. 8

→S. 16

Kemal Ergün

Avrupa’da Müslümanlara Dair Tartışmalar Artık Son Bulmalı

Meryem Özmen-Yaylak

Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın

S. 3

Bilge Yaşlı Olmak

S. 19

Pandemi Süreci Sınırlarımı Zorluyor…

S. 20


HAC

HADSCH 2021

Avrupa’nın birçok şehrinden uçuşlar. Tüm Avrupa’dan 2, 3 ve 4 haftalık kafileler

Reiseantritt aus zahlreichen Städten Europas mit zwei-, drei-, und vierwöchigen Aufenthaltsmöglichkeiten

İSLAM TOPLUMU MİLLÎ GÖRÜŞ FARKI VE YARIM ASIRLIK HAC-UMRE TECRÜBESİ

MEHR ALS EIN HALBES JAHRHUNDERT ERFAHRUNG IM BEREICH DER HADSCH- UND UMRA-REISEN

Türkiye Temsilciliği|Hennes Tour T +90 332 3515055 (Konya) T +90 212 6355593 (İstanbul) T +90 312 3113130 (Ankara) T +90 224 2254225 (Bursa) info@hennestour.com

Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH Colonia-Allee 3 D-51067 Köln

T +49 221 942240-470 F +49 221 942240-480

www.igmgreisen.com igmgreisen


GĂœNDEM

BAĹžYAZI Kemal ErgĂźn

Avrupa’da MĂźslĂźmanlara Dair TartÄąĹ&#x;malar ArtÄąk Son BulmalÄą Avrupa’da son dĂśnemde çeĹ&#x;itli mahkemelerde MĂźslĂźmanlarÄą yakÄąndan ilgilendiren kararlar alÄąndÄą. Bunlardan biri de tĂźm Avrupa’da emsal teĹ&#x;kil etmesi bakÄąmÄąndan Ăśnem taĹ&#x;Äąyan Avrupa Adalet DivanÄą (AAD)’nÄąn “hayvanlarÄąn bayÄąltÄąlmadan kesilmesinin yasaklanmasÄąnÄąn, Avrupa BirliÄ&#x;i ibadet ĂśzgĂźrlĂźÄ&#x;Ăź ilkelerini ihlal etmediÄ&#x;ineâ€? hĂźkmettiÄ&#x;i karar idi. Avrupa BirliÄ&#x;i’nin en yĂźksek mahkemesi olan AAD’nin kararÄą MĂźslĂźmanlar arasÄąnda tam bir hayal kÄąrÄąklÄąÄ&#x;Äąna yol açtÄą. Nitekim 2017’den beri bu konunun mĂźcadelesini veren MĂźslĂźmanlarÄąn talepleri dikkate alÄąnmadÄąÄ&#x;Äą gibi, hayvanlarÄąn kesim sĂźrecinde bayÄąltÄąlmalarÄąnÄą istemenin AB’nin saÄ&#x;ladÄąÄ&#x;Äą dinĂŽ garantilerle çeliĹ&#x;eceÄ&#x;ini sĂśyleyen AAD baĹ&#x;savcÄąsÄąnÄąn da tavsiyeleri gĂśz ardÄą edilmiĹ&#x;tir. Ancak konu henĂźz kapanmÄąĹ&#x; deÄ&#x;ildir, BelçikalÄą MĂźslĂźmanlar Ĺ&#x;imdi konuyla ilgili Belçika Anayasa Mahkemesinin kararÄąnÄą bekliyorlar. Umudumuz odur ki, Belçika Anayasa Mahkemesi Flaman BĂślgesinde uygulanan bu yasaÄ&#x;Äąn dinĂŽ azÄąnlÄąklarÄąn haklarÄąnÄą ihlal ettiÄ&#x;i yĂśnĂźnde karar vererek bu yanlÄąĹ&#x;tan geri adÄąm atar.

BaĹ&#x;ĂśrtĂźsĂź ve Helal MenĂź TartÄąĹ&#x;malarÄą Avrupa’da MĂźslĂźmanlara dair sÄąk sÄąk gĂźndeme gelen konulardan biri de baĹ&#x;ĂśrtĂźsĂź tartÄąĹ&#x;malarÄą idi. Avusturya’da MayÄąs 2019’da Ă–VP ve FPÖ’nĂźn gayretleriyle meclisten geçen ve ilkokul ĂśÄ&#x;rencilerine yĂśnelik uygulanan baĹ&#x;ĂśrtĂźsĂź yasaÄ&#x;Äą EylĂźl 2019'da uygulanmaya baĹ&#x;lanmÄąĹ&#x;tÄą ve o gĂźnden beri de tartÄąĹ&#x;Äąlan bir konu olmuĹ&#x;tu. Ancak Ăźlkede Anayasa Mahkemesi yasaÄ&#x;Äąn anayasaya aykÄąrÄą olduÄ&#x;una hĂźkmederek ilkokullarda uygulanan baĹ&#x;ĂśrtĂźsĂź yasaÄ&#x;Äą hakkÄąndaki tartÄąĹ&#x;malarÄąna son noktayÄą koymuĹ&#x; oldu. Bu mahkeme kararÄą ile popĂźlizmin hukuktan ĂźstĂźn olamayacaÄ&#x;Äą da gĂśzler ĂśnĂźne serildi. Anayasa mahkemesi hâkimlerinin sĂśz konusu yasaÄ&#x;Äąn pratikte yalnÄązca Ä°slam’Ĺ hedef aldÄąÄ&#x;ÄąnÄą ortaya koymuĹ&#x; olmalarÄąndan MĂźslĂźmanlar olarak memnuniyet duymaktayÄąz. Fransa'da ise DanÄąĹ&#x;tay, 2015’de bir belediye tarafÄąndan alÄąnan okullarda helal yemek yasaÄ&#x;Äąna karĹ&#x;Äą hĂźkĂźm verdi. DanÄąĹ&#x;tay, okul kantinlerinde domuz ĂźrĂźnleri içeren yemeklere alternatif menĂź hazÄąrlanmasÄąnÄąn laiklik ilkesine aykÄąrÄą olmadÄąÄ&#x;Äąna karar vererek Ăźlkede yaĹ&#x;ayan MĂźslĂźmanlarÄąn yĂźreÄ&#x;ine âdeta su serpti. Ăœlkede MĂźslĂźmanlara dair son dĂśnemlerde yaĹ&#x;anan ĂźzĂźcĂź geliĹ&#x;melerin ardÄąndan gelen karar umutlarÄąmÄązÄą yeĹ&#x;ertmiĹ&#x;tir. Avrupa’da ve hukuk ve adaletin ĂźstĂźnlĂźÄ&#x;Ăźne inanan tĂźm devletlerde MĂźslĂźmanlara dair sunĂŽ gĂźndemlere dayalÄą tartÄąĹ&#x;malar artÄąk son bulmalÄądÄąr. MĂźslĂźmanlar kalÄącÄą olduklarÄą bilinci ile hizmet sunduklarÄą, katkÄąda bulunduklarÄą bu toplumda sĂźrekli olarak inançlarÄąnÄą savunan bir pozisyona itilmemelidir. Avusturya ve Fransa’da alÄąnan mahkeme kararlarÄąnÄą bu hususta Ăśnemli geliĹ&#x;meler olarak deÄ&#x;erlendiriyoruz. Belçika Anayasa Mahkemesi’nin de “azÄąnlÄąklarÄąn dinĂŽ inancÄąna saygÄąyÄąâ€? Ăśncelemesini umut ediyoruz. MĂźslĂźmanlar bu gibi tartÄąĹ&#x;malarla meĹ&#x;gul edilmemeli, enerjimiz ve imkânlarÄąmÄąz tĂźm toplumun yararÄąna olan çalÄąĹ&#x;malara ayrÄąlmalÄądÄąr.

25 AralÄąk 2020

3

BelçikalÄą MĂźslĂźmanlar Adalet BakanĹ’nÄąn AçĹklamalarÄąnÄą KÄąnadÄą BELÇİKA

Belçika’daki Ä°slami kuruluĹ&#x;lar Adalet BakanĹ’nÄąn BrĂźksel BĂźyĂźk Camii’nin “tanÄąnmaâ€? isteÄ&#x;i hakkÄąnda yapmÄąĹ&#x; olduÄ&#x;u açĹklamalarÄą ve MĂźslĂźman kuruluĹ&#x;larÄą hedef alan sĂśzlerini kÄąnadÄą.

M

ĂźslĂźman toplumlarÄąn temsilcisi ve aynÄą zamanda Belçika hĂźkĂťmetinin resmĂŽ muhatabÄą olan Belçika Ä°slam Temsil Kurumu (Executif), BrĂźksel BĂźyĂźk Camii DerneÄ&#x;i ve Belçika Ä°slam Koordinasyon Kurulu ortak bir açĹklama ile Belçika Adalet BakanĹ’nÄąn BĂźyĂźk Camii’nin “tanÄąnmaâ€? talebinin reddine dair açĹklamalarÄąnÄą ve MĂźslĂźman kuruluĹ&#x;larÄą hedef alan sĂśzlerini eleĹ&#x;tirdi. Ä°slami kuruluĹ&#x;lar Belçika Adalet BakanÄą Vincent Van Quickenborne’nin “FaslÄą casuslarÄąn camiye sÄązdÄąklarÄąâ€? iddiasÄąyla BĂźyĂźk Camii’nin tanÄąnma talebinin reddedildiÄ&#x;i açĹklamasÄąndan dolayÄą derin ĂźzĂźntĂź duyduklarÄąnÄą sĂśylediler.

açĹkça ihlal ettiÄ&#x;ine iĹ&#x;aret etti. BakanÄąn ifadeleri Ä°slami kuruluĹ&#x;larÄąn iç iĹ&#x;lerine açĹk bir mĂźdahale olarak deÄ&#x;erlendirildi.

KuruluĹ&#x;lar ortak basÄąn açĹklamasÄąnda “YabancÄą Ăźlkelerin sĂśzde mĂźdahalesi ve casusluk ile ilgili tĂźm suçlamalarÄą tamamen asÄąlsÄąz buluyor ve kesinlikle reddediyoruz. KurumlarÄąmÄąz Belçika yasalarÄąna gĂśre kurulmuĹ&#x; kamu kuruluĹ&#x;larÄą ve sivil toplum kuruluĹ&#x;larÄą olmakla birlikte Ăźyeleri de Belçika vatandaĹ&#x;larÄądÄąr. Ăœyelerimizin ve kuruluĹ&#x;larÄąmÄązÄąn yabancÄą Ăźlkeler adÄąna casusluk yaptÄąklarÄąnÄą iddia etmek karalayÄącÄą, saldÄąrgan ve iftira niteliÄ&#x;indedir. Bu suçlamalar tamamen asÄąlsÄązdÄąr.â€? dedi.

BrĂźksel’de, AB kurumlarÄąnÄąn yerleĹ&#x;kelerinin bulunduÄ&#x;u alanda yer alan Ulu Cami olarak bilinen BĂźyĂźk Camii’nin (inanç topluluÄ&#x;u olarak) tanÄąnma baĹ&#x;vurusu, gĂźvenlik birimlerinin tavsiyesi Ăźzerine, ‘FaslÄą casuslarÄąn sÄązdÄąÄ&#x;Ĺ’ iddiasÄą nedeniyle reddedildi. Belçika Adalet BakanÄą Vincent Van Quickenborne, 4 AralÄąk’ta yaptÄąÄ&#x;Äą açĹklamada gĂźvenlik makamlarÄąnca “caminin yĂśnetiminde deÄ&#x;iĹ&#x;iklik olmadÄąkça bu talebin kabul edilmemesininâ€? de tavsiye edildiÄ&#x;ine iĹ&#x;aret etti.

Ä°slami kuruluĹ&#x;lar, BakanÄąn konuyla ilgili açĹklamalarÄąnÄąn, ibadet ĂśzgĂźrlĂźÄ&#x;ĂźnĂź, tarafsÄązlÄąk ilkesini ve din ile devlet iĹ&#x;lerinin ayrÄąlmasÄą ilkesini

“Dinimiz için ‘progresist Ä°slam’ gibi nitelikler getirmek veya dinĂŽ topluluklara temsilcilerinin seçimi konusunda çaÄ&#x;rÄąda bulunmak siyasetçilerin iĹ&#x;i deÄ&#x;ildir. Belçika MĂźslĂźmanlarÄą, kurumlarÄą ve Ăźyeleri Ăźzerinden sindirilmeyi ve hedefe alÄąnmayÄą asla kabul etmeyecektir.â€? denilen açĹklamada her Ĺ&#x;eye raÄ&#x;men Ä°slami kurumlarÄąn her zaman olduÄ&#x;u gibi resmĂŽ makamlarla diyaloÄ&#x;a açĹk olduÄ&#x;u ifade edildi. FASLI CASUSLAR Ä°DDÄ°ASI

The Guardian’da yer alan habere gĂśre; caminin tanÄąnma talebinin reddine gerekçe olarak Belçika istihbaratÄąnÄąn, biri direktĂśr olmak Ăźzere cami personelinden ßç kiĹ&#x;inin

Fas istihbaratÄą Ăźyeleri olduÄ&#x;unun belirlenmesi olarak kaydedildi. Brusseltimes’Ĺn haberine gĂśre Quickenborne, Belçika’da MĂźslĂźman toplumunu temsil eden en bĂźyĂźk kuruluĹ&#x; olan Belçika Ä°slam Temsil Kurumu (Executif)’na, ĂśrgĂźtteki “Fas hĂźkĂťmetinin temsilcileriniâ€? tasfiye etmeleri talimatÄą gĂśnderdi. “MĂźslĂźman Ä°slam Temsil Kurumu’nun tĂźm organlarÄą Ăźlkemizin iyiliÄ&#x;ini isteyen MĂźslĂźmanlara yeniden baÄ&#x;lanmalÄądÄąr.â€? dedi. â€œĹžĂźpheli Ĺ&#x;ahsiyetlerinâ€? yÄąllardÄąr yĂśnetimde olduÄ&#x;unu savunan Adalet BakanÄą Quickenborne, Belçika VRT Radyo 1’e verdiÄ&#x;i demeçte “Belçika Ä°slam Temsil Kurumu, toplumumuzun deÄ&#x;erleriyle uyumlu, progresist (ilerici) Ä°slam’Ĺ teĹ&#x;vik etmeli.â€? ifadelerini kullandÄą. “YĂśnetimde sadece erkekler var. AyrÄąca farklÄą dil ve toplumlara da imkan tanÄąnmÄąyor.â€? çĹkÄąĹ&#x;Äąnda bulunan Bakan Quickenborne, BelçikalÄą MĂźslĂźmanlara seslenerek, “AyaÄ&#x;a kalkÄąn ve sesini duyurun. Bir fark yaratabileceÄ&#x;inizi gĂśsterin, çßnkĂź gerçekten bu Ĺ&#x;ekilde devam edemeyiz.â€? diye konuĹ&#x;tu. Adalet BakanÄą Vincent Van Quickenborne Belçika Ä°slam Temsil Kurumu’na tĂźm organlarÄąnÄąn yenilenmesi gerektiÄ&#x;ini çaÄ&#x;rÄąsÄąnda bulundu. TANINMA GERÄ° ALINMIĹžTI Belçika, daha ucuz petrol temin

etme karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda, 1969’da caminin yĂśnetimini Suudi Arabistan merkezli DĂźnya Ä°slam BirliÄ&#x;i (Muslim World League) isimli sivil toplum kuruluĹ&#x;una devretmiĹ&#x;ti. SĂśz konusu cami, “yerel bir inanç topluluÄ&#x;uâ€? olarak tanÄąnÄąyordu ancak bu imtiyaz, caminin geçen yÄąl Suudi Arabistan menĹ&#x;eli radikal olarak kabul edilen Selefi / Vahabi akÄąmÄąn etkisinde olduÄ&#x;u gerekçesiyle geri alÄąnmÄąĹ&#x;tÄą. Mart 2018’de Federal hĂźkĂťmet Suudi Arabistan ile olan sĂśzleĹ&#x;meyi feshederek, caminin idaresini Belçika Ä°slam Temsil Kurulu yĂśnetimine vermiĹ&#x;ti. BrĂźksel BĂźyĂźk Cami yĂśnetimi Belçika Ä°slam Temsil Kurulu tarafÄąndan devir alÄąnmasÄąnÄąn ardÄąndan yĂśnetim tarafÄąndan Nisan 2019 yÄąlÄąnda tanÄąnma baĹ&#x;vurusu yapÄąldÄą. 13 KasÄąm’da Paris’te ve 22 Mart’ta BrĂźksel’de meydana gelen saldÄąrÄąlarÄąn ardÄąndan, yapÄąlan çeĹ&#x;itli tutuklamalardan sonra konu Federal Parlamento tarafÄąndan ele alÄąnmÄąĹ&#x;tÄą. Kurulan meclis araĹ&#x;tÄąrma komisyonu, BĂźyĂźk Camii’nin radikal Ä°slam’Ĺn yayÄąlmasÄąndan sorumlu olduÄ&#x;unu açĹklamÄąĹ&#x;tÄą. Yeni tanÄąnma baĹ&#x;vurusu Ăźlkedeki ana MĂźslĂźman temsilci ĂśrgĂźtler tarafÄąndan desteklendi, ancak yine de reddedildi. Belçika yasalarÄąna gĂśre yerel inanç topluluÄ&#x;u olarak tanÄąnmak, hĂźkĂťmetten maddi desteÄ&#x;in yanÄą sÄąra çeĹ&#x;itli yardÄąmlar alÄąnmasÄąna da olanak saÄ&#x;lÄąyor.

KRM'in Yeni DĂśnem SĂśzcĂźsĂź Belli Oldu ALMANYA

Almanya MĂźslĂźmanlar Koordinasyon Konseyi yaptÄąÄ&#x;Äą açĹklamayla, dĂśnem sĂśzclĂźlĂźÄ&#x;ĂźnĂźn Almanya Ä°slam Konseyi BaĹ&#x;kanÄą Burhan Kesici'den Arnavut-Ä°slam BirliÄ&#x;i Merkezleri'nden Lirim Ziberi'ye geçtiÄ&#x;ini duyurdu.

A

lmanya’daki bĂźyĂźk MĂźslĂźman kuruluĹ&#x;lar Almanya Ä°slam Konseyi, DÄ°TÄ°B, Ä°slam KĂźltĂźr Merkezleri BirliÄ&#x;i (VIKZ) ve Almanya MĂźslĂźmanlar Merkez Konseyi (ZMD) tarafÄąndan 2007 yÄąlÄąnda kurulan, Ä°slami çatÄą kuruluĹ&#x;u Almanya MĂźslĂźmanlar Koordinasyon Konseyi’nin (KRM) yeni dĂśnem sĂśzcĂźsĂź Arnavut-Ä°slam BirliÄ&#x;i Merkezleri’nden (UIAZD) Lirim Ziberi oldu. Almanya MĂźslĂźmanlar Koordinasyon Konseyi (KRM) dĂśnem sĂśzcĂźlĂźÄ&#x;ĂźnĂźn, Almanya Ä°slam Konseyi BaĹ&#x;kanÄą Burhan

Kesici’den Arnavut-Ä°slam BirliÄ&#x;i Merkezleri’nden (UIAZD) Lirim Ziberi’ye geçtiÄ&#x;ini yazÄąlÄą bir açĹklamayla duyurdu. BĂśylelikle Ziberi, federal dĂźzeyde MĂźslĂźmanlarÄąn taleplerini ve bununla birlikte siyasilerin de MĂźslĂźmanlarÄą ortak bir Ĺ&#x;ekilde temsil eden bir muhatap beklentisini karĹ&#x;Äąlayan Konsey’in yeni dĂśnem sĂśzcĂźsĂź oldu.

Almanya MĂźslĂźmanlar Koordinasyon Konseyi, Arnavut-Ä°slam BirliÄ&#x;i Merkezleri (UIAZD) ve Fas Genel Konseyi’ni (ZRMD) 2019 yÄąlÄąnda bĂźnyesine dahil ederek, Ăźye sayÄąsÄąnÄą 6’ya çĹkarmÄąĹ&#x;tÄą.


GÜNDEM

25 Aralık 2020

4

Fransa’da Polisten Şiddet İtirafı:

“Göçmen Çadırlarını Yıkmakta İyiydik” FRANSA

Fransa’da görev sırasında polis ve jandarmanın görüntülerinin alınmasını yasaklayan genel güvenlik yasa tasarısı tartışılırken, polisler şiddet uyguladıklarını itiraf etti.

F

ransa’da, Le Monde gazetesinin özel haberinde tanıklığına yer verilen eski polis 57 yaşındaki Eric Verzele, 1981’de polis olduğunu, sonrasında Cumhuriyet Güvenlik Birliği (CRS) adı verilen çevik kuvvet ekibine katıldığını belirtti. “CRS olarak, sadece göçmen çadırlarını yıkmakta iyiydik.” diyen Verzele,

bunu eleştirdiği için kendisiyle alay edildiğini, zayıfları korumak için başladığı mesleğini 2017 yılında bırakmaya karar verdiğini aktardı. 2000’lerin ortasında polis olan Arthur da meslektaşlarının her gün şiddet dolu müdahalelerde bulunduğunu, yine de şiddet ve ırkçı tutumların azınlıkta olduğunu bildirdi.

Impressum | Künye Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Abteilung für Verbandskommunikation / Kurumsal İletişim Başkanlığı Osman Yusuf (V. i. S. d. P.) Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 • F 49 221 942240-201 www.igmg.org • redaksiyon@camiahaber.com Postanschrift | Adres camia • Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln

Sylvie adlı 50 yaşındaki kadın polis ise sert müdahalelerin işlerinin gereği olduğunu, her şey yolundaysa müdahalede bulunmadıklarını savundu. “İnsanlar, her gün tükürülmenin, taşlanmanın, hakaret görmenin ne demek olduğunu bilmiyor.” diyen Sylvie, halkla aralarının giderek açıldığı hissettiğini belirtti.

“ŞİDDETTE ARTIŞ VAR” Yaklaşık 30 yıl CRS biriminde görev yapan Bastien ise hem göstericiler hem de güvenlik güçleri tarafında şiddette artış olduğunu dile getirdi. Halkın giderek polise daha az güvendiğini aktaran Bastien, güvenlik

yasa tasarısını olumlu karşılasa da çok fazla şey değiştirmeyeceğini ileri sürdü. Görüşüne başvurulan polislerin çoğu, 8 aylık polislik eğitiminin çok kısa olduğunu, mesleğe başladığında birçok polisin halen hazır olmadığı eleştirisinde bulundu.

Aşırı Sağcı Suç Örgütüne Operasyon Düzenlendi

T +49 221 942240-243 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Nachrichtenkoordinator | Haber Koordinatörü Ferhan Köseoğlu Redaktion | Redaksiyon İlhan Bilgü, Burak Budak, Mehmet Kandemir, Fatma Yılkın redaksiyon@camiahaber.com T +49 221942 240-229 Werbung | Reklam camia@igmg.org T +49 221 942240-230 Distribution | Dağıtım redaksiyon@camiahaber.com T +49 221 942240-230 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı PLURAL Publications GmbH Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-260 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch PLURAL Publications GmbH erstellt. IGMG adına, PLURAL Publications GmbH tarafından hazırlanmıştır.

Avusturya’da aşırı sağcı suç örgütüne düzenlenen operasyonda silah ve mühimmat ele geçirildi. İçişleri Bakanı Karl Nehammer, organize suç ağının Almanya'da silahlı örgüt kurmaya çalıştığını belirtti.

A

vusturya’da aralarında aşırı sağcıların da bulunduğu uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapan organize suç örgütüne yönelik operasyonda 70’in üzerinde silah ele geçirildi, 7 kişi gözaltına alındı. İçişleri Bakanı Karl Nehammer, Viyana Emniyet Müdürü Gerhard Prüstl ve Viyana Organize Suçla Mücadele Birimi Müdür Yardımcısı Michael Mimra, düzenledikleri ortak basın toplantısında, silahlı örgüt kurmaya çalışan aşırı sağcı yapıya yönelik operasyona ilişkin açıklamalarda bulundu. İçişleri Bakanı Nehammer, aşırı sağcı suç ağına yönelik operasyonda çoğu uzun namlulu, otomatik ve yarı otomatik 70’in üzerinde silah, 100 binin üzerinde de merminin ele geçirildiğini söyledi.

ALMANYA’DA SİLAHLI ÖRGÜT KURMAK İSTİYORLARDI Operasyonda 5’i Avusturya’dan, 2’si ise Almanya’dan 7 kişinin gözaltına alındığını bildiren Nehammer, uyuşturucu ve silah ticareti yapan, organize suç oluşumlarıyla yakın temasta bulunan aşırı sağcıların “Almanya’da silahlı örgüt kurmaya” çalıştıkları bilgisini paylaştı. YAPI ALMANYA’DAN YÖNETİLİYOR Viyana Organize Suçla Mücadele Birimi Müdür Yardımcısı Michael Mimra da operasyona ilişkin soruşturmanın Ekim ayında başladığını belirterek, Almanya’dan Avustuya’ya uyuşturucu kaçakçılığı yapan kişilere yönelik yürütülen teknik takipte söz konusu aşırı sağcı ağın izlerine rastladıklarını ifade etti. Mimra, Alman-

ya’dan yönetilen yapının, uyuşturucu ticaretinden elde ettikleri gelirle yasa dışı yollarla silah temin ettiklerinin belirlendiğini söyledi. GÖZALTINA ALINANLAR RADİKAL SAĞCI GRUPLARLA BAĞLANTILI Gözaltına alınan kişilerden 53 yaşındaki bir Avusturyalı’nın emniyet birimleri tarafından tanınan bir suçlu olduğunu kaydeden Mimra, şahsın sicilinin uyuşturucu ve silah kaçakçılığı suçlarıyla dolu olduğuna dikkat çekerek, yakalananlar arasında radikal sağcı gruplarla bağlantı tespit edilen kişilerin de bulunduğunu aktardı. Mimra, soruşturma kapsamında emniyet güçlerinin ele geçirilen materyalleri detaylı şekilde incelediğini, soruşturmanın gizliliği açısından daha fazla bilgi paylaşılmayacağını sözlerine ekledi.


GÜNDEM

25 Aralık 2020

IGMG : Avrupa Adalet Divanı’nın Kararı İki Yüzlü Ve Samimiyetsiz

AAD'den Tepki Çeken Helal ve Koşer Kararı

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş, Avrupa Adalet Divanı’nın şoksuz kesimin yasaklanmasına dair kararı hakkında açıklamalarda bulundu. Çok sayıda Müslüman ve Yahudi kuruluş, Belçika’daki Flaman hükûmetinin yayınladığı genelgeye karşı dava açmıştı. Karara dair “Dinî azınlıkların Avrupa’daki yaşamı gün geçtikçe daha da zorlaşmaktadır. Yasama ve yargı organları ikiyüzlülük ve yalan konularında birbirleriyle yarışmaktadır.” diyen Altaş sözlerini şöyle sürdürdü:

Avrupa Adalet Divanı Belçika’da “hayvanların bayıltılmadan kesilmesinin yasaklanmasının” Avrupa Birliği ibadet özgürlüğü ilkelerini ihlal etmediğine karar verdi.

A

vrupa Birliği’nin en yüksek mahkemesi olan Avrupa Adalet Divanı bugün açıkladığı kararında, Belçika’nın Yahudi ve Müslümanların “dinî kurallarına aykırı bir şekilde, hayvanların kesim sürecinde bayıltılmalarını isteyerek, dinî haklarını ihlal ettiği” yönündeki iddialarını reddetti. Mahkemenin kararı, Avrupa Birliği’nde helal ve koşer şartlarına uygun bir şekilde hayvan kesimine karşı bir yasa dalgasına yol açabilecek bir emsal teşkil etmesi bakımından önem taşıyor. Avrupa’daki kesim düzenlemeleri, ön bayıltma olmadan kesimi yasaklıyor, ancak dinî gerekçelerden dolayı istisna yapılıyor. Bu düzenlemeler, hayvanların acı çekmesini azaltmak için ülkelerin kendi yasalarını belirleyebileceğini de belirtiyor. “KURBAN KESİMİNE MÜDAHALE EDİLMİYOR” Avrupa Adalet Divanı kararında, hayvanların bayıltılmasını gerektiren yasalar ile “hayvan refahına verilen önem ile Yahudi ve Müslüman inananların dinlerini ifade etme özgürlüğü arasında adil bir denge kurulduğunu” belirtti. Mahkeme söz konusu yasa ile “dengelenme sağlanması” ifadesine gerekçe olarak yasanın “tersine çevrilebilir bayıltmaya” izin verdiğini açıkladı. Mahkeme yasanın kesim eyleminin kendisini değil, “kurban kesim eyleminin sadece belirli bir yönünü sınırladığını ve bu nedenle dinî uygulamaya müdahale olarak sayılmadığını” kaydetti. Mahkeme söz konusu bu topluluklar için et üretiminin yasaklanmasının hayvan hakları ile Yahudiler ve Müslümanların hakları arasında adil bir denge olduğuna hükmetti ancak ana akım Müslüman ve Yahudi otoritelerin, hayvanların kesilmeden önce herhangi bir şekilde bayıltılması işlemine cevaz vermediği dikkate alınmadı. “KÜLTÜR VE SPOR FAALİYETLERİNDE ÖLDÜRÜLEN HAYVANLAR BU KAPSAMA GİRMEZ” Mahkeme “(ritüel kesime) müdahalenin, Avrupa Birliği tarafından tanınan ‘genel menfaat’ hedefini,

yani hayvan refahının teşvikini karşıladığını” belirtti. Mahkeme, hayvanların öldürülmeden önce bayıltılmamasına rağmen, kültürel veya spor etkinliklerinde avlanmasına ve öldürülmesine kanunen izin verildiği yönündeki iddiaları de reddetti. Kararda şu ifadelere yer verildi: “Kültürel ve sportif olaylar en fazla ekonomik olarak önemli olmayan marjinal bir et üretimiyle sonuçlanır. Netice itibarıyla, bu tür olaylar makul bir şekilde ‘yiyecek üretim faaliyeti’ olarak anlaşılamaz, bu da onların kesimden farklı muamele görmelerini haklı çıkarır.” BAŞSAVCININ TAVSİYELERİNE ZIT KARAR ALINDI Mahkeme bu kararıyla, davalara tarafsız bir şekilde hukuki danışmanlık yapan Avrupa Adalet Divanı başsavcısının fikrine ters olarak alışılmadık bir adım da atmış oldu. Avrupa Adalet Divanı Başsavcısı Gerard Hogan eylül ayında yaptığı açıklamada, AB üyesi devletlerin “hayvanların kesimlerine izin vererek Müslüman ve Yahudilerin derin dinî inançlarına saygı duymak zorunda olduklarını” ve Müslüman ve Yahudilerden hayvanların kesim sürecinde bayıltılmalarını istemenin AB’nin sağladığı dinî garantilerin özünden ödün vermek olacağını söylemişti. YASAK KARARI 2017’DE ALINMIŞTI Belçika’nın Hollandaca konuşan Flanders ve Fransızca konuşulan Valon bölgeleri, 2017 yılında çıkardığı bir yasa ile hayvanların Yahudilerin koşer shechita Müslümanların ise kurban gibi dinî törenleri bağlamında bile, ön bayıltma olmaksızın kesimini yasaklamıştı. Helal kesim yasak kararının, Flaman bölgesinde kabul edilmesinin ardından yasağa karşı Belçika İslam Temsil Kurumu ve Belçika İslam Koordinasyonu, Belçika Anayasa Mahkemesinde dava açmıştı. Yahudi cemaatler de karara karşı ayrı bir dava açtı. Belçika Anayasa Mahkemesi ise geçen yıl hem Müslümanlar hem de Belçika’daki Yahudi Kuruluşları Koordinasyon Komitesi tarafından açılan davayı, yasaların AB düzen-

lemelerini ihlal edip etmediğini belirlemek için Avrupa Birliği Adalet Divanı’na göndermişti. “KONUNUN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ” Konuyla ilgili olarak Camia’ya konuşan Belçika İslam Temsil Kurumu (Exécutif des Musulmans de Belgique) Başkanı Mehmet Üstün, helal kesim konusunda hukuki mücadeleye sonuna kadar devam edeceklerini söyledi. Üstün, Flaman Bölgesi’nin dinî usullere göre kesim yasağı getiren yasasının Avrupa hukukuna uygunluğuna ilişkin bugün Avrupa Adalet Divanı tarafından verilen kararın Belçika İslam Temsi Kurumu, Belçika İslam Koordinasyon Kurulu ve Avrupa Müslümanlarıiçin büyük bir hayal kırıklığına yol açtığını söyledi. Belçika İslam Temsil Kurumu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamasında Avrupa Adalet Divanı’nın dinî usullere göre kesim yasağına ilişkin takdiri Belçika Anayasa Mahkemesi’ne bıraktığına dikkat çekti. Açıklamada şunlar ifade edildi: “Tüm beklentilerin ve Başsavcısının görüşlerinin aksine, Avrupa Adalet Divanı, uyuşturma olmaksızın dinî usullere göre kesim yapmayı yasaklayan Flaman Bölgesi yasasının Avrupa hukuku nezdinde kabul edilebilir olduğuna karar verdi. Flaman Bölgesi yasası – Mahkemeye göre – Avrupa Yasama Organı’nın, kendi çeşitli anayasal geleneklerini dikkate alarak dinî usullere göre kesim yapan dinî topluluklara yönelik ek kurallar koymaları konusunda Avrupa üye devletlerine geniş bir takdir hakkı verdiğini vurgulamaktadır.” Açıklamada bu kararla, Avrupa Adalet Divanı, Flaman Bölgesi yasasının gerçekten de İslam ve Yahudi inancının asırlık dinî uygulamasının “özünü” etkilediği konusunda haklı olarak uyarıda bulunan Başsavcı’nın tavsiyesine taban tabana zıt bir hüküm vermiş olduğuna işaret edildi. Avrupa Komisyonunun da Flaman yasağının Avrupa hukuku ile çeliştiği görüşünde olduğu hatırlatılan basın açıklamasında “Sonuç olarak, Avrupa Adalet Divanı, Avrupa genelinde savunmasız azınlıklara karşı sembol bir mücadele yürüten siyasi akımların üzücü mantığını benimsiyor gibi görünüyor. Müslümanlar

5

şimdi Belçika Anayasası’nın sağladığı güçlü insan hakları korumasına umutlarını bağlayarak Belçika Anayasa Mahkemesinin akl-ı selimin genel algıların önüne geçmesini sağlayacağı inancını taşımaktadır.” ifadelerine yer verildi. “İNSANLARI ANLAMSIZ BİR UYGULAMAYA ZORLAMADAN ÇÖZÜM MÜMKÜN OLMALI” Mevcut dinî kesim tekniklerinin bayıltma tekniklerine tam anlamıyla bir alternatif oluşturduğu ve halk sağlığının korunması, gıda güvenliği ve hayvan refahı gereklilikleriyle de mükemmel bir şekilde uyum sağladığı da açıklamada belirtildi. “Öte yandan, kesim öncesi bayıltma zorunluluğu, dinî azınlıkların haklarını ihlal etme pahasına tek amacı ortalama tüketicinin vicdanını yatıştırmak ve hayvanların endüstriyel mega ahırlarda tüketim nesneleri olarak yetiştirildiği gerçeğini gizlemek olan duygusal ve sembolik bir anlam ifade ediyor.” denen açıklamada uyumlu ve çok kültürlü bir toplumda, yine de bazı önemli sosyal meselelerin, tüm insanları anlamsız bir uygulamaya zorlamadan çeşitli yollarla çözmenin mümkün olması gerektiğinin altı çizildi. Açıklamada ayrıca “Hoşgörülü bir toplumda, belirli toplulukları damgalamadan, hayvan refahı konusunda toplumun tüm kesimleriyle birlikte çalışmak önemlidir. Empati ve karşılıklı anlayış, ortak değerleraimizin merkezinde yer almalıdır. Müslümanlar, hukukun üstünlüğünün hâkim olacağı inancını taşımaya devam edeceklerdir.” denildi. YAHUDİLER DE TEPKİLİ Aynı zamanda Avrupa Yahudi Kongresi’nin başkan yardımcısı olan Belçika’daki Yahudi Kuruluşları Koordinasyon Komitesi Başkanı Yohan Benizri, “Vatandaşlarının temel insani ve medeni haklarından mahrum bırakıldığında hiçbir demokrasi olamaz. Bu yanlışı düzeltmek için her yasal başvuruyu takip etmeyi planlıyoruz. ” dedi. Amerika Yahudi Topluluğu da kararın ardından yaptığı basın açıklamasında kararı “şok bir karar” olarak nitelendirdi.

“Avrupa Adalet Divanı’nın şoksuz kesim hakkındaki kararı, en iyimser tabirle, hayvanların korunması konusundaki vicdani rahatsızlığı dinî azınlıklar üzerinden temize çıkarmaya yönelik bir diğer gayret olarak tanımlanabilir. Yıllardan beri yasama ve yargı organları hayvanların korunması meselesini yanlış alanlarda gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Kesim meselesinin şoklama odaklı değerlendirilmesi hayvanların korunması hususunun nihai boğazlama eylemine indirgenmesine sebebiyet vermektedir. Bu ise meselenin gerekli şekilde ele alınmasını engellemekle birlikte inandırıcı da değildir; çünkü aynı yasama ve yargı organları diğer tarafta et endüstrisine bütün etik tasavvurlardan uzak, kontrolsüz şekilde en ucuz eti üretme adına pratikte sınırsız özgürlük sağlamaktadır. Oysa Müslümanlar ve Yahudiler hayvanların kesim sürecinde ve öncesindeki sayısız dinî yükümlülüğü yerine getirme adına, kendi marketlerinin raflarında yer alan et ürünlerine çok daha fazla ücret ödemek zorunda kalmaktadırlar. Bu ikiyüzlülük maalesef söz konusu fiyat farkından çok daha ileri seviyededir; çünkü yargıçlar avlanmada, kültürel faaliyetlerde veya spor etkinliklerinde, bunların dinî kesimle mukayese edilemeyeceği gerekçesiyle şoklamaya lüzum görmemektedirler. Anlaşılan kendi boş zaman eğlenceleri ve kendi tabakları ‘hayvanların korunması’ konusundan daha önce gelmektedir. Söz konusu karar hayal kırıklığına uğratmakla birlikte şaşırtmamıştır. Dinî azınlıkların inanç özgürlüklerinin altını oyan ve her geçen gün artan yargı kararları serisine bir yenisi daha eklenmiştir. Mayıs 2018’de aynı mahkeme dinî usullerle hayvan kesimini sadece özel izni bulunan mezbahalarla sınırlamıştı. Bu kararın üzerinden daha bir yıl geçmeden, ‘en önemli hayvan koruma standartlarının’ yerine getirilmediği gerekçesiyle helal et ürünlerine organik ürün logosunun koyulamayacağına hükmedilmişti. Alınan bu kararların her biri Av r u p a’d a k i dinî azınlıkların yaşamlarını bir seviye daha zorlaştırmaktadır.”


GÜNDEM

25 Aralık 2020

6

Avusturya’da İlkokullarda Başörtüsü Yasağı Anayasaya Aykırı Avusturya Anayasa Mahkemesi, Mayıs 2019’da Başbakan Sebastian Kurz’un yönetimindeki aşırı sağcı hükûmet tarafından mecliste kabul edilen ilkokullarda başörtüsünü yasaklayan yasanın anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. "POPÜLİZMİN MUMU ANCAK YATSIYA KADAR YANABİLDİ”

A

vusturya Anayasa Mahkemesi Başkanı Christoph Grabenwarter, düzenlediği basın toplantısında, Mahkemenin, ilkokullarda başın tamamının dinî kıyafet ya da sembollerle örtünmesini yasaklayan ve halk arasında başörtüsü yasağı olarak adlandırılan yasaya ilişkin hükmünü açıkladı. Grabenwarter, aşırı sağcı hükûmetin 2019’da yürürlüğe soktuğu ilkokullardaki başörtüsü yasağının eğitim yasasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmasının kararlaştırıldığını söyledi. "YASAK AYRIMCILIĞA YOL AÇAR" Grabenwarter, Müslüman öğrencileri hedef alan yasanın, onları eğitim sisteminde ayrımcılığa maruz bırakacağına, Müslüman kız öğrencilerin eğitim şanslarını sı-

nırlama riski oluşturduğu gibi toplumda dışlanmalarına yol açabileceğine dikkati çekti. Grabenwarter, eğitim sisteminde yalnız Müslümanlara ait bir dinî kıyafetin yasaklanmasının bu grubun toplum içinde damgalanmasına neden olacağını söyledi. "DİNÎ KIYAFET EĞİTİMDE SORUNA YOL AÇMAZ" Anayasa Mahkemesinin, iktidarın iddia ettiği üzere dinî bir kıyafetin okullarda takılmasının eğitim sisteminde herhangi bir çatışmaya yol açmayacağı görüşünde olduğunu aktaran Grabenwarter, çeşitli din ve dünya görüşleri arasında yalnız İslam dinine ait bir kıyafetin yasaklanmasının eğitim yasasına aykırı olduğunu, bu durumun mağduru çocukların eğitim düzenini bozmadıklarının altını çizdi.

Grabenwarter, Müslümanlara ait bir kıyafetin yasaklanmasının anayasanın tarafsızlık ilkesiyle bağdaşmadığının altını çizerek, yasayı yürürlüğe sokan iktidarın temellendirdiği gerekçelerin nesnel olmadığını ifade etti. Anayasa Mahkemesi Başkanı, "Özetle, yasak, eğitim yasasının 43 paragrafında belirtilen eşitlik ilkesi, düşünce, dünya görüşü ve din özgürlüğü hakkını ihlal ediyor." değerlendirmesinde bulundu. Anayasa Mahkemesinin başörtüsü yasağını öngören yasayı iptal etme kararının Başbakan Kurz tarafından uygulanmasının yasal bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Grabenwarter, yasağı mahkemeye taşıyan ailenin 3 bin Euronun üzerindeki mahkeme masraflarının eğitim bakanlığınca karşılanmasına karar verildiğini aktardı.

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş konuyla ilgili açıklamalarda bulunurken, “Avusturya’da ilkokullarda başörtüsü yasağı popülist bir yaklaşım sonucu ortaya çıkmıştı ve popülizmin mumu ancak yatsıya kadar yanabildi.” diye konuştu. “En başından beri zaten açık bir şekilde ortada olan husus artık belgelendi: ÖVP ve FPÖ ilkokullarda başörtüsü yasağı getirerek anayasaya aykırı hareket ettiler. Kendi kuruntularının içine hapsolup dirayetten ve nesnellikten tam anlamıyla uzaklaştılar. Bu mahkeme kararı, popülizmin mumunun ancak yatsıya kadar yanabileceğini bir kez daha göstermiştir.” ifadelerini kullandı. Anayasa mahkemesi hâkimlerinin söz konusu yasağın pratikte yalnızca İslam’ı hedef aldığını ortaya koymuş olmalarından çok büyük memnuniyet duyduklarını belirten Altaş, “Büyük eleştirilere rağmen parlamentodan geçen bu yasağın baştan aşağı popülist motivasyonlarla hazırlandığı ve hukuki yönden kabul edilemez olduğu zaten en başından beri açıktı.” diye konuştu. Avusturya'da tartışmalara yol açan ilkokullardaki başörtüsü yasağı Eylül 2019'da uygulanmaya başlanmıştı.

“İslamcılığa Karşı Mücadele” Kapsamında Bir Okul Kapatıldı FRANSA

Paris Savcılığı ve Bölge Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan ortak açıklamada “İslamcılığa karşı mücadele kapsamında” kontrat dışı özel bir okulun kapatılması kararlaştırıldı. MHS okulu Paris’te başörtüsünün serbest olduğu nadir okullardandı.

P

aris’in 19. bölgesinde bulunan Meo High School MHS kolej ve lisesi, Paris Savcılığı ve Bölge Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan ortak bir basın açıklamasında “İslamcılık ve her türlü ayrılıkçılıkla mücadele” gerekçe gösterilerek kapatıldı. 2015 yılında MHS okulu, her inançtan ve kökenden öğrencilerin bulunduğu, başörtüsü dâhil dinî sembollerin serbest olduğu bir eğitim merkezi olarak açılmıştı. Okul, Paris’te başörtüsünün serbest olduğu nadir okullardandı. 30 Ocak’ta ders ortasında yaklaşık kırk polis tarafından yapılan incelemeden sonra, kurum içinde öğrencilerin eğitim alması yasaklandı. Okul Müdürü Hanane Loukili okulun kapatılmasının ana sebebinin kendilerine “teknik sorunlar ve esas olarak zemin katta acil durum çıkışlarının olmayışı ve ön kapının genişliği ile ilgili” olarak aktarıldığını söyledi. Bunun yanı sıra Loukili, aynı binada bulunan ve reşit olmayanları da kabul eden diğer der-

neklerin yasaklanmadığını belirtiyor. Loukili, “Mevcut atmosfer, başka sebeplerden ötürü suçlandığımızı düşünmeye sevk ediyor.” ifadelerini kullandı. 14 Kasım’da okul yöneticileri ve derneği Paris Suç Mahkemesi tarafından izinsiz olarak okulu açtıkları ve eğitim verdikleri için suçlandı. Ayrıca iki öğretmenin yabancı uyruklu olup izinsiz eğitim verdikleri belirtildi. Paris Savcılığı ve Bölge Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan ortak açıklamada okulun “İslamcılığa karşı mücadele kapsamında” kapatıldığı belirtildi.

selci değerlere sahibiz. Dinî gerçeklerle ilişkilendirilmek beni şaşırtıyor, oysa öyle değiliz. Okulda öğretilen bir din dersi yok. Ve okulun mücadelesi kesinlikle radikalleşmeye karşıdır, çünkü biz ülkelerine saygı duyan vatandaşlar yetiştiriyoruz.” şeklinde konuştu. Ayrıca yukarıda geçen yabancı uyruklu öğretmenlerin eğitim verme iznine sahip olduklarını belirterek bu konuda hukuki alanda mücadele vereceğini vurguladı.

“OKUL KESİNLİKLE RADİKALLİĞE KARŞIDIR”

Loukili, “Sanırım her suçlama gibi, bu da kanıtı hak ediyor. Teknik hatalar yapmış olabiliriz, ancak bunların ayrılıkçılık eğilimine dair kanıtları var mı?” ifadelerini kullanarak okul yönetiminin hukuki süreç başlatarak yasal yollardan itirazını gerçekleştireceğini söyledi.

Okul Müdürü Hanane Loukili, söz konusu suçlamalara itiraz ederek, “Şok içindeyim, çünkü bu suçlama bize asla iletilmedi. Biz bir günah çıkarma kurumu değiliz, bilakis evren-

MHS kolej ve lisesinin yaklaşık 100 öğrencisi bulunuyordu. Dönem ortasında okulsuz kalan öğrencilerin durumu ise netlik kazanmadı.


GÜNDEM

25 Aralık 2020

7

Sert Önlemler 10 Ocak’tan Sonra da Devam Edebilir

ALMANYA

Dünya Tabipler Başkanı Frank Ulrich Montgomery, Almanya’daki sıkı önlemlerin mart ayına kadar süreceğini açıkladı.

A

lmanya’da koronavirüs salgınına karşı alınan sıkı önlemlerin 10 Ocak’ta sona erdirilemeyeceğinin öngörüldüğü açıklandı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Dünya Tabipler Başkanı Frank Ulrich Montegomery, mevcut önlemlerin en erken Mart 2021 tarihine kadar devam edebileceğini ifade etti. “VATANDAŞLAR HAZIRLIKLI OLSUN” Frank Ulrich Montgomery ayrıca vaka sayılarının 100 bin kişide 50’nin altına düşmesinin ocak ayının sonunu bulmasını beklediklerini dile ge-

Almanya’da Aşılamanın Başlangıç Tarihi Belli Oldu

tirdi. Bu yüzden vatandaşların, sıkı önlemlerin devam etmesi kararına hazırlıklı olmaları gerektiğini belirtti. “FARKLI KORONA ÖNLEMLERİ DAHA GETİRİLEBİLİR” Motgomery ayrıca paskalya dönemine kadar farklı korona önlemlerinin daha getirilebileceğini açıkladı. Aşılamanın beklenilenden daha erken başlaması hâlinde bile, bunun ancak mevcut durumun azar azar iyileşmesini sağlayabileceğini belirtti.

Kısıtlamalardan Dolayı Alman Ekonomisinde Düşüş Bekleniyor Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında ikinci dalga ve ekonomide yeni kısıtlamalar nedeniyle Alman ekonomisinde bir düşüş beklendiğini duyurdu.

Almanya'da yeni tip koronavirüse karşı aşılamaya 27 Aralık'ta başlanması planlanıyor.

B

erlin Eyaleti Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın, eyaletlerin sağlık bakanlarının yer aldığı Sağlık Bakanları Konferansı’nda Alman biyoteknoloji firması BioNTech’in geliştirdiği aşının, beklenen onayına ve sevkiyatına ilişkin bilgi verdiği belirtildi. Açıklamada, konferanstan çıkan sonuca göre “eyaletler için Kovid-19 karşı aşılama başlama tarihinin 27 Aralık olacağı”, aşılamaya öncelikle bakımevlerinden başlanmasının öngörüldüğü kaydedildi. Almanya’da aşının kullanımı için Avrupa İlaç

Ajansının (EMA) onayı gerekiyor. ONAY KARARI 21 ARALIK’TA VERİLECEK Ülke basınında EMA’nın, Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin’in kurucu ortağı olduğu BioNTech’in Amerikan ilaç şirketi Pfizer ile geliştirdiği Kovid-19 aşısının onaylanıp onaylanmayacağına ilişkin kararı, 21 Aralık Pazartesi günü vereceği ifade edilmişti. Pfizer ve BioNTech, geliştirdikleri “BNT162b2” adlı ​​​​​​​aşıya ruhsat alabilmek için 30 Kasım’da EMA’ya başvurmuştu.

A

lmanya Merkez Bankası (Bundesbank) ekonomiye yönelik aralık ayı raporunu açıkladı. Raporda, Alman ekonomisinde toparlanmanın Kasım’da uygulanmaya başlanan yeni kısıtlamalardan dolayı kesintiye uğradığı belirtildi. TEDBİRLERİN GEVŞETİLMESİ EKONOMİK TOPARLANMAYA İVME KAZANDIRACAK Alman ekonomisinde son aylardaki olası gevşemenin bahar aylarına göre “nispeten hafif” kalacağı vurgulanan raporda, bunun kısıtlamaların genişletilmesi durumunda da geçerli olacağı kaydedildi. Raporda, 2021’nin baharından itibaren Kovid-19’a karşı aşı gibi tıbbi gelişmeler ile alınan tedbirlerin gevşetileceği ve

bunun da ekonomik toparlanmaya ivme kazandıracağı belirtildi. EKONOMİDE TARİHÎ DARALMANIN ARDINDAN ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE YÜZDE 8,2 GENİŞLEME Alman ekonomisi, ikinci çeyrekte tarihî daralma yaşayarak yüzde 9,3 küçülmesinin ardından hanehalkı tüketimi, yatırımlar ve ihracattaki artışın etkisiyle bu yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 8,2 genişlemişti. Almanya Başbakanı Angela Merkel, düzenlediği basın toplantısında, Kovid-19 salgınının kontrol altına alınamaması nedeniyle ülke çapında 10 Ocak’a kadar geçerli olacak geniş kısıtlamalar getirildiğini duyurmuştu.


GÜNDEM

25 Aralık 2020

8

Dünyada Mutasyon Alarmı:

70 Kat Daha Bulaşıcı İNGİLTERE

İngiltere'de koronavirüsün mutasyona uğrayıp daha bulaşıcı bir hale gelmesinin ardından, ülkeler İngiltere'ye uçuşları durdurma kararı aldı. İngiliz yetkililer, virüsün bulaşma hızının ciddi ölçüde arttığını ifade etti. Bilim insanları benzer mutasyonların diğer ülkelerde de görülebileceğine dikkat çekti. Durumun kötüye gitmesi halinde İngiltere ile hava ve deniz ulaşımı tamamen kesilebilir.

İ

ngiltere’de Covid-19 virüsünün yüzde 70 daha bulaşıcı yeni bir varyantının tanımlandığı bildirildi. Yapılan incelemelerde aynı varyantın Danimarka, Hollanda ve Avustralya'da da saptanması üzerine salgından en çok etkilenen bölgeler arasında yer alan batı Avrupa ülkelerinde geçici bir panik havası oluştu. Dünya Sağlık Örgütü, aynı mutasyonun Hollanda, Danimarka ve Avustralya'da da tespit edildiğini açıkladı. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, parlamentoda yaptığı konuşmada, geçtiğimiz hafta tespit edilen yeni koronavirüs mutasyonunun virüsün beklenenden daha hızlı yayılmasına neden olduğunu ifade etmişti. Tespit edilen yeni mutasyonun virüsün orijinal halinden yüzde 70 daha fazla bulaşıcı olduğunu söyleyen Johnson, hükümetin harekete geçmesi gerektiğini ifade etmişti. İngiltere'de vaka ve can kayıplarındaki artışın hızla devam etmesi nedeniyle uygulanan kısıtlamaların ağırlaştırılmasına karar verilmişti.

İngiltere hükümetinin Sağlık Baş Danışmanı Prof. Dr. Chris Whitty yazılı açıklamasında 'yeni türün daha hızlı yayılabildiğini' söyledi.

çok kişi sosyal mesafe konusunda fazla rahat davranıyor ama riskin, kişilere yaklaştıkça arttığını unutmamalıyız" diyor.

Whitty, "Dünya Sağlık Örgütü'ne bildirimde bulunduk ve durumu daha iyi anlamamıza yardımcı olacak olan mevcut verileri incelemeye devam ediyoruz. Şu anda bu yeni türün daha ölümcül olduğuna ya da mevcut aşı ve tedavileri etkileyebileceğine dair henüz bir bulgu yok. Ancak bu görüşün net bir şekilde teyit edilmesi için konuyla ilgili acil çalışmalar yürütülmesi gerekiyor" dedi.

ALMANYA SAĞLIK BAKANI: AŞI YENI TÜR ÜZERINDE DE ETKILI

KORONAVIRÜS MUTASYONU DAHA BULAŞICIYSA SOSYAL MESAFE YETERLI OLUR MU?

Avrupalı otoriteler arasındaki konu ile ilgili konuşmalara işaret eden Spahn, "Şimdiye kadar mutasyona uğramış türle ilgili tüm bildiklerimizi göz önüne alırsak, aşıların yeni tür üzerinde de aynı şekilde etkili olacağını söyleyebiliriz." ifadelerini kullandı.

Uzmanlar, koronavirüsün yeni mutasyonu hakkında bilinenlerin henüz yetersiz olmasından dolayı, mevcut önlemlerin etkisine dair de net bir bilgi bulunmadığını ifade ediyor. Leeds Üniversitesi'nden çevre mühendisliği Profesörü Catherine Noakes, "Sanıyorum artık bir-

Alman devlet kanalı ZDF'ye konuşan Jens Spahn, Avrupa Birliği'ndeki uzmanların, Covid-19 aşılarının İngiltere'de hızla yayılan Koronavirüs'ün mutasyona uğramış yeni türüne karşı da etkili olacağına inandıklarını belirtti.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) BBC'ye mutasyona uğrayan Koronavirüs'ün Birleşik Krallık'ın dışında, Hollanda, Danimarka ve Avusturya'da tespit edildiğini açıklamıştı.

Değişime uğrayan virüs neden kaygı yaratıyor? Koronavirüsün mutasyona uğrayan yeni türüyle ilgili üç kaygı verici faktör var: • Diğer virüs türlerinin hızla yerini alıyor. • Virüsün önemli olan bölgelerini etkileyen mutasyonlar var. • Bu mutasyonlardan bazıları laboratuvar çalışmalarında virüsün hücreleri etkileme özelliğini artırdığı görüldü. Bütün bunlar bir araya geldiğinde virüsün önceki versiyonuna kıyasla daha hızlı yayılmasının önü açılıyor.

Fransa’da Danıştay’tan Önemli Karar:

“Okullarda Helal Yemek Laikliğe Aykırı Değil” FRANSA

Fransa'da Danıştay, okullarda helal yemeğin laiklik ilkesine aykırı olmadığına karar verdi. Okullarda helel yemek yasağı, 2015’de Chalon-sur-Saone Belediyesi tarafından alınmıştı.

F

ransa’da Danıştay, okul kantinlerinde domuz ürünleri içeren yemeklere alternatif menü hazırlanmasının laiklik ilkesine aykırı olmadığına karar verdi. Danıştay, iki yıl önce mahkeme kararıyla alınan “uygulamanın yasalara aykırı olduğu” yönündeki karara Chalon-sur-Saone Belediyesinin itirazını değerlendirdi. Danıştay’dan yapılan açıklamada, okul kantinlerinde domuz ürünlerini içeren yemeklere alternatif menü hazırlanmasının laiklik ilkesine aykırı olmadığı belirtildi. “MÜSLÜMAN VE YAHUDİLERE ALTERNATİF YEMEK KURALI KALDIRILMIŞTI” 2015’te yapılan oylamayla Chalon-sur-Saone Belediyesi, 80’li yıllardan beri şehirdeki okullarda uygulanan “domuz etli yemek verilen

günlerde Müslüman ve Yahudi öğrenciler için alternatif yemek çıkarılması” kuralını kaldırmıştı. Karara, okul kantinlerinde öğle yemeği yiyen Müslüman ve Yahudi öğrencilerin velileri, domuz dışında bir alternatif sunulmadığı için tepki göstermiş ve kararın iptali için dava açılmıştı. DJON MAHKEMESİ UYGULAMAYI İPTAL ETMİŞTİ Dijon Mahkemesi, 2017’de, uygulamayı çocuk haklarına dair uluslararası sözleşmelere aykırı bularak iptal etmişti. Chalon-Sur-Saone Belediyesi bu karara itiraz etmişti ve Lyon İdari Mahkemesine başvurmuştu. Bu mahkeme iki yıl önce Chalon-sur-Saone Belediyesinin söz konusu kararının yasalara aykırı olduğunu kararlaştırmıştı. Bunun üzerine belediye Danıştay’a başvurmuştu.


GÜNDEM

25 Aralık 2020

9

İsviçre’de Müslüman Kadının İş Başvurusu Başörtüsü Sebebiyle Reddedildi İsviçre’de bir diş dokturunda meslek eğitimi yapmak için iş başvurusunda bulunan Müslüman kadın, başörtülü olması nedeniyle reddedildi.

İ

sviçre’nin Basel kentinde 22 yaşındaki başörtülü Müslüman kadın, meslek eğitimi için yaptığı iş başvurusunda, başörtüsü nedeniyle reddedildi. Yaşanan olayda genç kadının yaptığı başvuruya yönelik doktorun verdiği cevapta, “Görüşünü bu denli görünür şekilde taşıyan birisinin muhayenehaneme uyacağından emin değilim.” ifadeleri yer aldı. Doktor ayrıca kendisinin Müslüman bir ülkeye gittiğinde oranın şartlarına uyduğunu ve kültürüne saygı duyduğunu belirtirken, “Sizden de aynı davranışı bekliyorum. Ancak uyum sağlamanız tak-

dirde bir iş görüşmesi söz konusu olabilir.” diye kaydetti. “BU BENİM İÇİN AYRIMCILIK VE IRKÇILIKTIR” Müslüman kadın, aldığı cevapla ilgili açıklamalarda bulunurken, “Bunları gerçekten beni düşman olarak gören birisinin yazdığını düşündüm ve şok oldum. Bu benim için ayrımcılık ve ırkçılıktır.” diye konuştu. Başörtüsü nedeniyle reddedilmete alışık olduğunu belirten genç kadın,

fakat bu durum sınırı aştığını ifade etti. “Okulda derslerim hep iyiydi, ayrıca beş dil konuşabiliyorum. Tüm bu ret cevaplarına başörtümden başka bir neden bulamıyorum.” diye kaydetti. ÇIKAR-

olmadığının kendisine söylendiğini belirtti. Kız arkadaşlarının bazılarının iş için başörtülerini çıkardıklarını ve hemen iş bulduklarını da sözlerine eklerken, “Ben başörtümü kesinlikle çıkarmak istemiyorum. İsviçre’de bu, iş başvurusu için kriter olmamalı.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan iş başvurularını fotoğrafsız olarak gerçekleştirdiğinde, denemeye çağrıldığını belirten genç kadın, fakat çoğu zaman başörtülü olması nedeniyle, işe başlamasnın mümkün

İsviçre’de 2019 yılı boyunca 352 ayrımcılık mağdurunun bulunduğu tespit edildi. Bunlardan 50’sinin iş yerleri ile ilgili olduğu belirtildi. Tespit edilemeyen vakaların ise çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

“BAŞÖRTÜMÜ KESİNLİKLE MAK İSTEMİYORUM”

Almanya’da Başörtülü Müslüman Kadına Otobüste Saldırı Almanya’nın Offenbach kentinde başörtülü Müslüman kadına saldırıda bulunuldu.

Hollanda Amsterdam Ayasofya Camii’ne saldırı Hollanda Amsterdam Ayasofya Westermoskee Camii 14 Aralık Pazartesi akşamı kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından saldırıya uğradı. Saldırgan kaldırım taşıyla caminin camını kırdı.

A

lmanya’nın Hessen eyaletinde bulunan Offenbach şehrinde İslam düşmanı bir adamın, başörtülü Müslüman kadına saldırıda bulunduğu kaydedildi. 45 yaşındaki adamın otobüste yolculuk esnasında, başörtülü olması nedeniyle Müslüman kadına hakaret ettiği belirtildi. Otobüs şoförünün saldırganı ikaz etmesi ve otobüsten çıkmasını istemesi sonrası ise saldırganın bu defa da şoföre saldırdığı ve yüzüne biber gazı sıktığı ifade edildi. OTOBÜSTEKİ DİĞER KİŞİLERİ DE BIÇAKLA TEHDİT ETMİŞ Offenbach polisinden yapılan açıklamaya göre, saldırganın “hakaret” ve “yaralama” suçlarından gözaltına alındığı kaydedildi. Polis ayrıca otobüs şoförünün yaşanan olayda hafif yaralan-

dığını açıkladı. Saldırganın otobüste bulunan diğer kişileri ise elindeki bıçakla tehdit ettiği ifade edildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldığı eklendi. HAMBURG’DA DA BENZER BİR OLAY YAŞANMIŞTI Daha bir kaç hafta önce Almanya’nın Hamburg kentinde de benzer bir olay yaşanmıştı ve başörtülü bir kadına İslamofobik saldırıda bulunulmuştu. Yaşanan olayda, 51 yaşındaki saldırgan 24 yaşındaki Müslüman kadına yüksek sesle hakaretler savurup, fiziksel saldırıda bulunmuştu. Olay yerinde bulunan iki polis olaya müdahele etmiş ve saldırganı tutuklamıştı. Saldırgan ayrıca polislere de hakaret etmiş, bir polis memurunun yüzüne tükürmüştü.

A

msterdam Ayasofya Westermoskee Camii 14 Aralık Pazartesi akşamı 20.30-21.00 arası saldırganların hedefi oldu. Konuyla ilgili bilgi veren Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Mustafa Hamurcu “Amsterdam’ın incisi olan Ayasofya Westermoskee Camimize kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından camlarına kaldırım taşı atılarak saldırı olmuştur. Son dönemlerde artan saldırılar sebebiyle Müslümanlar olarak güvenlikten endişe etmekteyiz. Yetkililerin ibadethanelerimizle ilgili ekstra güvenlik tedbirleri almalarını bekliyoruz.” dedi. Ayasofya Westermoskee Camii Başkanı Gazi Çırık saldırganın caminin 3 camını da kırmaya çalıştığını söyledi. Çakır “Video görüntülerine göre saldırgan önce caminin etrafında keşif yapıyor daha sonra da kalın camları kırmak için baya uğraşı-

yor. Kayıtlara göre saat 20.30-21.00 arası yapıldı saldırı. Tek tesellimiz camimizin o sırada boş olması cemaatimizin zarar görmemesi. Sabah namazı için camiye geldiğimizde saldırıyı farkettik. Polise haber verdik, geldiler rapor tuttular. Kendilerine video görüntüleri de teslim edeceğiz.” dedi. Saldırıyı öğrenen TC. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli ve Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan da bugün camiye gelerek geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Gerekli soruşturmanın yapılması için cami saldırısının ardından emniyet güçlerine haber verildi. Hollanda’da son dönemlerde artan saldırılar da endişe verici. Son 3 günde Utrecht şehrinde kilise ve sinagoga da saldırılmıştı. Hollanda Diyanet Vakfı Ulu Camii 13 Aralık’ta İslamofobik saldırının hedefi olmuştu.


GÜNDEM

25 Aralık 2020

10

Dresden Eyalet Mahkemesi’nin Önündeki Parka “Marwa El-Sherbini Park” İsmi Verilecek ALMANYA

Dresden Eyalet Mahkemesi'nde uğradığı ırkçı saldırı sonrası hayatını kaybeden Marwa el-Sherbini'nin ismi, mahkeme önünde bulunan parka verilecek. Değişiklik 2021 yılında yapılacak.

A

lmanya’nın Dresden şehrinde 2009 yılında Dresden Eyalet Mahkemesi’nde islam karşıtı bir kişinin saldırısı sonrası hayatını kaybeden Marwa el-Sherbini‘nin ismi, mahkemenin önündeki parka verilecek. PARKIN YENİ İSMİ “MARWA EL-SHERBİNİ PARK” Sol Parti, Yeşiller ve Sosyal Demokrat Parti’nin 2019 yılında ortaklaşa yaptığı müracaat neticesinde bu yılın Temmuz ayında isim değişikliği talebi

kabul edilmişti. Buna göre parkın yeni ismi “Marwa El-Sherbini Park” olacaktı. Buna rağmen ismin değiştirilmemesi, IslamiQ tarafından Sosyal Demokrat Parti’nin belediye meclis üyesi Julia Natascha Hartl’a soruldu.

yılının birinci veya ikinci çeyreğinde yapılacağını düşünüyorum.” dedi.

DEĞİŞİKLİK 2021’DE YAPILACAK

Marwa el-Sherbini, 2009 yılında çocuk parkında ırkçı hakarete maruz kaldığı olayın mahkemeye aksettirilmesi sonrası şahit olarak davet edildiği Dresden Eyalet Mahkemesi’nde eşinin ve üç yaşındaki oğlunun gözlerini önünde 16 kere bıçaklanarak öldürülmüştü.

Hartl, yaptığı açıklamada, hâlihazırda isim değişikliği ile alakalı net bir tarihin olmadığını belirtti. Pandemiden dolayı belediyelerde işlerin aksadığını ifade eden Hartl, “İsim değişikliğinin 2021

EŞİNİN VE ÇOCUĞUNUN GÖZLERİ ÖNÜNDE ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ

m i s e K l a l e H n i s e B ı l k ı l ğ Sa n i s e Y s e k er H

Selam Food GmbH | Heinrich-Lübke-Str. 1 | 50374 Erftstadt | T. +49 2235 986 40 |

/ selamfood


GÜNDEM

25 Aralık 2020

11

Halle Saldırganı Müebbet Hapis Cezasına Çarptırıldı Almanya'nın Halle kentinde bir sinagogda katliam düzenlemek isteyen, ama içeri giremeyince dışarıda iki kişiyi öldüren Stephan Balliet müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

A

lmanya’nın Halle kentinde iki kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının faili olan neonazi Stephan Balliet, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 28 yaşındaki ırkçı sanık Stephan Balliet, iki kişiyi öldürmek, 68 kişiyi öldürmeye teşebbüs, gasp maksadıyla yaralama, bir halk grubuna yönelik katliam ve ırkçı saikle hırsızlık ve tehditle yargılanıyordu. “PİŞMAN DEĞİLİM” Stephan Balliet ilk duruşmasında “Hiç pişman değilim.” açıklamasını yaptı. Beyaz ırkın üstünlüğünü savunduğunu ifade eden Balliet, “Bana fırsat verseler Yahudileri, Müslümanları ve siyahileri öldürürdüm.” dedi. Cinayetleri işlediği tarihten beri cezaevinde tutulan sanık hakkında savcı iddianamede ‘Yahudi karşıtlığı, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı hisleriyle cinayet işledi’ görüşüne yer

İsim Metin Yurdakul Kezban Usluoğlu Güngör Özev Hatice İslamoğlu Bekir Kalkan Ahmet Çimen Sevim Uslu Muzaffer Korkmaz Safiye Şimşek Murat Altunok Tacittin İz Sebicha Bebe Amet Oğlu Hamit Güvercin Fatma Çırık Mustafa Çetin Havva Yıldız Yasar Ekinci Serkan Geldi Bahattin Günesdoğdu Muharrem Ünal Suzan Temel Remzi Gündoğan Ayse Erkuş Mehmet Uğurlu Hasip Koç İbrahim Kebeli Tahir Uzun Hanife Arslan Mevlüt Oskay Cengiz Öksün Ahmet Turan Ameti Murtezan Süleyman Işılak Haydar Özbek Fethi Cibuk Ese Akbaş Memet Orhan Mehmet Parmaksız Metin Orgun Adanur Hami Lutvija Daliposki Yılmaz Yıldırım Saban Kuru Ayşe Çabuk Ali Osman

Vefat tarihi

Bölge ve şubesi

02.12.2020 03.12.2020 03.12.2020 03.12.2020 03.12.2020 03.12.2020 03.12.2020 04.12.2020 04.12.2020 04.12.2020 04.12.2020 04.12.2020 05.12.2020 05.12.2020 05.12.2020 05.12.2020 05.12.2020 06.12.2020 06.12.2020 07.12.2020 08.12.2020 09.12.2020 09.12.2020 10.12.2020 10.12.2020 10.12.2020 10.12.2020 10.12.2020 11.12.2020 11.12.2020 11.12.2020 11.12.2020 12.12.2020 12.12.2020 12.12.2020 12.12.2020 13.12.2020 13.12.2020 14.12.2020 15.12.2020 16.12.2020 16.12.2020 16.12.2020 16.12.2020 17.12.2020

K. Ruhr/Neuenkirchen Württemberg/Esslingen Ruhr A/Gladbeck Berlin/Neuköln-Gop G. Bavyera/Erding R.-N.-Saar/Mainz Bremen/Bremerhaven Bremen/B-Neustadt (Hicret) R.-N.-Saar/Mannheim Hessen/Frankfurt West Düsseldorf/Düsseldorf G. Bavyera/München- Merkez Ruhr A/Do - Anadolu Ruhr A/Ge-Merkez Württemberg/Bretten A-Viyana/St. Pölten K. Ruhr/Ibbenbüren Ruhr A/Herne2 Hamburg/Hh - Altona Württemberg/Sindelfingen G. Bavyera/Freising A-Viyana/W-Kuba A-Viyana/W-Anadolu Bremen/Achim Hessen/Alzenau Berlin/Kreuzberg-Me Düsseldorf/Ob-Selimiye K. Ruhr/Bielefeld Berlin/Charlottenburg.en. Ruhr A/Stadtlohn Köln/Düren A-Linz/Steyr A-Arlberg/Jenbach Hessen/Giesen Hamburg/Glinde Bremen/B-Tenever Ruhr A/Do - Anadolu Düsseldorf/Du-Marxloh A-Arlberg/Jenbach Hannover/Hannover A-Linz/Salzburg Württemberg/Schorndorf Berlin/Kreuzberg-H.b Hessen/Wisbaden Hamburg/Hh - Wilhelmsburg

verdi. Balliet, duruşma boyunca da antisemitik ve ırkçı söylemleriyle dikkat çekti. NELER OLMUŞTU? 9 Ekim 2019 tarihinde Halle şehrinde ırkçı terörist Stephan Balliet Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde iki camiye yönelik terör saldırısından esinlenerek, silah ve patlayıcılarla doldurduğu kiralık arabayla bir sinagoga silahlı saldırı düzenlemeye çalıştı. Balliet sinagoga giremeyince yolda yürüyen bir kadını öldürdükten sonra bir Türk’ün döner restoranına saldırdı ve orada da bir kişiyi öldürdü. Olayı kamerayla görüntüleyen Balliet’ın Yahudi karşıtı, ırkçı ve yabancı düşmanlığı nefretini ifade eden bir manifesto yazdığı ortaya çıkmıştı. Balliet olaydan sonra tutuklanmıştı.


DÜNYA

25 Aralık 2020

12

Yeni Zelanda’da Müslümanlara Karşı Kurumsal Ve Bilinçsiz Ön Yargı Yeni Zelanda'da camilere düzenlenen saldırılarla ilgili Kraliyet Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlanan 792 sayfalık rapor açıklandı. Raporda, devlet kurumlarında Müslümanlara karşı kurumsal ve bilinçsiz ön yargının olduğu tespit edildi. YENİ ZELANDA

Y

eni Zelanda’da camilere düzenlenen saldırılarla ilgili Kraliyet Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlanan 792 sayfalık rapor, devlet kurumlarının Müslümanlara karşı ön yargılı yaklaşımını ortaya koydu. DEVLET KURUMLARINDA MÜSLÜMANLARA KARŞI ÖN YARGI

Raporda, emniyet teşkilatında silah ruhsatı güvenlik incelemesi konusundaki eksiklikler ayrıntılarıyla ele alındı. Rapor, Yeni Zelanda istihbarat birimlerinin az sayıdaki terörle mücadele kaynaklarını, çoğunlukla terör gruplarından esinlenenlerin

oluşturduğu tehdide yoğunlaştırmayı tercih ettiğini ortaya koydu. “Devlet kurumlarında Müslümanlara karşı kurumsal ve bilinçsiz ön yargının var olduğu, bunun değiştirilmesi gerektiği” ifade edilen raporda bulunan 44 tavsiye arasında hükûmetin yeni bir ulusal istihbarat teşkilatı kurması gerekliliği de yer aldı. Yeni Zelanda’nın iç ve uluslararası tehditlere odaklanan iki ayrı istihbarat teşkilatının genellikle, devlet başkanları ve diğer ileri gelen ziyaretçileri güvende tutmak gibi görevlere odaklandığı vurgulandı. İyi finanse edilen yeni bir istihbarat teşkilatının, terörle mücadele stratejisi geliştirmeye odaklanabileceğine işaret edildi.

CAMİ SALDIRGANI HAKKINDA BİLGİYE YER VERİLDİ

Raporda, çeşitli kurumların eksikliklerine rağmen, iki camiye saldırı düzenleyen ve 40 kişiyi hunharca öldüren saldırgan Brenton Tarrant’ın ateş etmeye başlamadan sadece sekiz dakika önce gönderdiği ve birimlerin yanıt vermesi için çok geç olan manifesto dışında, saldırının yaklaştığına dair net bir işaret olmadığı sonucuna varıldığı belirtildi. Tarrant’ın düşük bir profil çizdiği ve planlarından kimseye bahsetmediği vurgulanan raporda, “saldırganın çocukken internete denetimsiz erişiminin bulunduğu, altı veya yedi yaşından

itibaren video oyunlarına ilgi duymaya başladığı, genç yaşta ırkçı görüşlerinden annesine söz ettiği ve 14 yaşından itibaren 4chan internet forumunu kullanmaya başladığı” ifade edildi. Raporda, ifadesine başvurulan komiser Andrew Coster’ın, Tarrant’ın silah ruhsatı almaya uygun olup olmadığına karar verirken “İki şahidin, saldırganı şahitlik yapacak kadar iyi tanıyıp tanımadığına karar vermek için daha fazlasını yapabilirdik.” dediği aktarıldı. BAŞBAKAN ARDERN’DEN ÖZÜR AÇIKLAMASI

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern de hükûmetinin rapordaki tüm tavsiyeleri uygulamayı kabul ettiğini

söyledi ve kurumların eksikliklerinden dolayı özür diledi. Ardern, saldırıların hemen ardından yarı otomatik silahları yasaklayan yeni yasaların yürürlüğe girmesini sağladıklarını da hatırlattı. YENİ ZELANDA’DA NE OLMUŞTU?

Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Nur ve Linwood camilerine 15 Mart 2019’da cuma namazında otomatik silahlarla terör saldırısı düzenlenmişti. Saldırılarda 51 kişiyi öldüren, 49 kişiyi yaralayan terörist Brenton Tarrant, ağustos ayında ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı.

Hindistan’da, Sözde “Aşk Cihadı Yasası” Sonrasında

Bir Müslüman Tutuklandı, Bir Düğün Dağıtıldı HİNDİSTAN

Hindistan, aşırı sağcı Hindu grupların baskısı üzerine "aşk cihadı" suçlaması ile ülkede din değiştirmeyi yasakladı. Yasağın kanunlaştığı ilk gün bir Müslüman genç tutuklandı. Bir düğün dağıtıldı. Bir nikâh da kayda alınmadı. Yasak, Hindu kadınların Müslüman erkeklerle evlenmesini önlemeyi amaçlıyor.

H

indistan’da ”aşk cihadı” denilen ve din değiştirmeyi yasaklayan kanun yürürlüğe girdi. Kanunun yürürlüğe girdiği ilk gün Müslüman bir genç tutuklandı. Her iki ailenin rızası olmasına rağmen bir düğün de polis tarafından dağıtıldı. Din değiştirme yasağı ilk olarak, aşırı sağcı Hindistan Halk Partisi’nin (Bharatiya Janata Party) iktidarda olduğu Uttar Pradeş Eyaletinde kanunlaştı. Eyalet Başbakanı olan Yogi Adityanath, bu arada daha önceleri, “aşk cihadı”ndan suçlu bulunan Müslüman erkeklerin idam edilmesi gerektiğini de söylemişti. Ancak, çıkan yasa bu suçu işleyen erkeklere 10 yıl hapis cezası öngörüyor.

BİR DÜĞÜN DAĞITILDI, BİR ÇİFT MAHKEMEDEN KOVULDU

Uttar Pradeş eyaletinden sonra aşırı sağcı Hindistan Halk Partisi’nin iktidarda bulunduğu diğer eyaletler de aynı yasayı çıkarmak isterken, yasanın çıktığı gün ilk tutuklama yapıldı. Tutuklama, Hindu bir kızın akrabalarının müracaatı üzerine yapıldı. Kızın akrabaları Müslüman gencin, kızlarını kandırmak istediğini, yetmiyormuş gibi kendilerini de tehdit ettiğini iddia etti. Müslüman genç, ise dininden döndürmeye çalıştığı söylenen Hindu kızla bu şekilde bir ilişkisi olmadığını açıkladı.

Bu arada, eyalette evlenmek üzere mahkemeye müracaatta bulunan 21 yaşında ve ismi Sonu Malik olan Müslüman bir gencin evlilik müracaatı kabul edilmedi. Müslüman genç mahkeme binasında güvenlik güçleri tarafından dövüldü ve sonra da polis karakoluna götürüldü. Sonu Malik ile evlenmek isteyen kadın ise sokakta, kendi isteği ile evlenmek istediğini, eşini de sevdiğini söyledi ise de, polis kadını da bilinmeyen bir yere götürdü. Bu konuda Hindu kızın akrabaları tarafından her hangi bir şikayette bulunulmadı. Polis olayın çok yönlü arastırıldığı için göz altında tutulacağını açıkladı.

AŞIRI SAĞCILAR SUÇ UYDURDU

Uttar Pradeş eyaleti, yasayı, "zorla ve hileli" din değiştirmeye karşı devlet müdahalesi ve koruması olarak isimlendirse de, yasanın sadece Müslümanlara baskı amaçlı olduğu öne sürülüyor. Çünkü, yasaya göre şikayeti, zorla din değiştirdiği iddia edilen kadından ziyade, akrabalarının da yapması yeterli olacak. Ancak, 2017 yılından beri, o zamanlarda yasal dayanağı olmasa da Müslümanlarla evlenen ve din değiştirerek Müslüman olan eski kadınların hiç birisi zorla din değiştirdiğini kabul etmemiş, Müslü-

man eşlerini sevdiklerini ve kendi rızaları ile Müslüman olup yine kendi rızası ile evlendiklerini ifade etmişlerdi. Bu ifadeler üyerine üst mahkemeler davaları reddetmişti. Bunun üzerine, aşırı sağcı Hindu milletvekilleri, şikayetin, akrabalar tarafından yapılmasının, kanunî takibe uğraması ve nihayetinde cezalandırmanın mümkün kılınmasını sağladı. Buna gerekçe olarak da, kadınların her ne kadar kendi rızası ile din değiştirip evlenmeleri mümkün olsa da, Müslüman erkeklerin aslında bu kadınları manevi olarak kandırdıklarını öne sürdüler.


DÜNYA

25 Aralık 2020

Çinli Şirket “Uygur Alarmı” Veren Sistem Yaptı

13

Çin, Uygur Tutukluları Kısırlaştırıyor ve Zorla Domuz Eti Yediriyor ÇİN

Komünist Çin yönetimi, Uygur Özerk Bölgesi’nde kurduğu toplama kamplarındaki Müslüman kadınları kısırlaştırıyor. Siyasal tutuklulara zorla domuz eti yediriyor. Ayrıca, bölgedeki domuz çiftliklerini de genişletiyor.

ÇİN

Milyonlarca Uygur’u toplama kamplarında tutan Çin’de teknoloji devi Huawei, Uygurları tespit ettikten sonra “Uygur Alarmı” veren bir yüz tanıma sistemi geliştirdi.

Ç

in’in dünyaca meşhur iletişim ve teknoloji devi Huawei’nin Uygurları tespit edebilen bir yüz tanıma sistemi geliştirdiği ileri sürüldü. Washington Post gazetesinin, Çin’in yapay zeka ile insanları takip programı hakkındaki bir rapora dayandırdığı haberine göre, program, yüz tanıma sistemi ile Uygur olduğu tespit edilen kişileri emniyet güçlerini alarm vererek uyaracak. Habere göre, Huawei temsilcileri tarafından imzalanan bir belgede, 2018 yılından beri, yüz tanıma şirketi Megvii ile yapay zekayla çalışan ve insanları, yüzlerini tarayarak tespit eden kameralar üzerine çalışmalar yapıldı. Çin yönetimi bu yüz tanıma programının nasıl çalıştığını da test etti. Raporun Huawei’nin kendi sayfasında yayımlandığı ancak Washington Post gazetesinde haber yapılmasından sonra sayfadan kaldırıldığı belirtiliyor. Yüz tanıma sistemi, milyonlarca mensubunun toplama kampları-

na gönderildiği bir Uygur’u tespit etmesi hâlinde hemen alarm veriyor. Gazete yüz tanıma programının bu şekilde “Uygur Alarmı” verdiğini ifade etti. ÜNLÜ FUTBOLCU GRİEZMANN PROTESTO ETTİ

Haberin yayılması üzerine Dünyaca ünlü futbolcu Antoine Griezmann, Çin’in Doğu Türkistan’daki faaliyetleri nedeniyle Çinli teknoloji devi Huawei ile reklam anlaşmasını iptal ettiğini duyurdu. Kişisel Instagram hesabından da açıklama yapan Griezmann, “Huawei’nin yüz tanıma yazılımı kullanarak 'Uygur uyarısı' geliştirilmesine katkıda bulunduğuna dair güçlü şüphelerin ardından, bu şirketle ortaklığımı derhal sonlandırdığımı duyuruyorum. Huawei’yi bu suçlamaları basitçe reddetmeye değil, bu kitlesel baskıyı kınamak için mümkün olan en kısa sürede somut adımlar atmaya ve insan haklarına saygıya katkıda bulunmak için de etkisini kullanmaya davet ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Al Jazeera’nın İngilizce haber sitesinde yayımlanan bir habere göre, Çin yönetimi Kaşgar ve çevresinde domuz çiftliklerini genişletiyor. Hatta bölgenin bir domuz üretim merkezi hâline getirilmesi planlanıyor. Toplama kamplarında tutuklu bulunan Müslüman kadınlar ise daha fazla çocuk yapmasınlar diye zorla kısırlaştırılıyor. Komünist yönetimin eğitim ve aşırılığı önleme kampları olarak nitelendirdiği, ancak, Uygurlarla bölgedeki diğer Müslüman azınlığın toplama kampı olarak nitelendirdikleri kamplarda tutulanlara da zorla domuz eti yediriliyor. Domuz eti yedirilmek için özellikle cuma günü gibi Müslümanların mübarek saydığı günler seçiliyor. Al Jazeera haberinde, Sayragül Sutbay ve Zümret Davut isimli iki Doğu Türkistanlı kadının hikayesine de yer verildi. Zümret Davut tutulduğu toplama kampında zorla kısırlaştırıldığını söylerken, Sayragül de zorla domuz eti yedirildiğini anlattı.

HER CUMA DOMUZ ETİ YEDİRDİLER

Sincan’daki (Doğu Türkistan) toplama kamplarında tutulan ve iki sene önce tahliye edilen Sayragül Sautbay kamplarda karşılaştığı aşağılama ve gördüğü şiddetin tesirinden hâlâ kurtulabilmiş değil. İki çocuk annesi olan Sayragül, tutukluluğu sırasında yaşadığı ve şahit olduğu şiddet, taciz ve zorunlu kısırlaştırmaların hikâyesini anlatan bir kitap yayımladı. Şu anda İsveç’de yaşayan, doktor ve eğitimci olan Sayragül, Al Jazeera’ya verdiği röportajda, “Her cuma günü bize zorla domuz eti yedirdiler. Kasıtlı olarak Müslümanlar için mübarek olan bir günü seçtiler. Yemediğimizde ise acımasız bir ceza alıyorduk.” dedi. Zorla domuz eti yedirme politikasının, tutuklu Müslümanların kendisinden utanmalarını ve suçluluk duygusuna kapılmalarını sağlamayı hedeflediğini açıklayan Sayragül, o anki durumunun kelimelerle ifade edilmesinin müm-

kün olmadığını söyledi: “O eti yediğimde, kendimi sanki bir başka insan gibi hissettim. Bir anda kendimi karanlıkta buldum. Bu durumu kabullenmek gerçekten de çok zordu.” ZÜMRET DAVUT: KISIRLAŞTIRILDIK, DOMUZ ETİ YEDİRİLDİK VE DÖVÜLDÜK

Sautbay gibi iş kadını olan Zümret Davut da toplama kamplarında yaşananları bizzat kendisi tecrübe etmiş durumda. 2018 yılının Mart ayında doğduğu şehir olan Urumçi’de iken tutuklandı. Tutukluluk esnasında kısırlaştırıldı. Sorgusunda, Kur’an okuyup okumadıkları ve din dersleri alıp almadığı sorulduğu gibi, sorguyu yapanların bu cevaplardan tatmin olmaması üzerine dövüldüğünü ve aşağılandığını, ayrıca, defalarca domuz eti yedirildiğini söyledi: “Eğer, toplama kampına alındıysanız, yemek yiyip yemeyeceğinize karar veremezsiniz. Yaşamak için bize sunulan eti yemek zorundaydık.”


DÜNYA

25 Aralık 2020

14

Myanmar’da Müslümanların Yakılarak Defnine Karşı Mezarlık Nöbeti MYANMAR

Myanmar’da birçok Müslüman, Budist geleneklerine göre defnediliyor. Buna engel olmak isteyen Müslümanlar ise mezarlıklarda 24 saat nöbet tutuyor.

M

yanmar’da koronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden Müslümanların naaşları, toplu ölüm ve salgının yayılma riski nedeniyle Budist inançlarına göre yakılıp defnediliyor. Bu uygulamaya tepki gösteren Müslümanların bu durumu değiştirecek gücü bulunmuyor. Bir grup gönüllü ise bu duruma engel olmak için mezarlıklarda 24 saat nöbet tutuyor ve Müslümanların İslami usullere göre defnedilmelerini sağlıyor. 24 SAAT NÖBET TUTUYORLAR

Arakan eyaletinin güneyinde bulu-

Nijerya’da

Yatılı Okula

Saldırı

nan yüzde 7’si Müslüman olan Yangon şehrinde yaşayan Sithu Aung ve arkadaşları, vefat eden Müslümanların İslami usullere göre defnedilmeleri için yoğun çaba harcıyor. Buna göre bu 15 gönüllü Müslüman, Müslüman mezarlığında 24 saat nöbet tutarak cenaze işleriyle ilgileniyor. Sithu, tamamen plastik üniforması içerisinde hastane morgundan Müslümanlara ait naaşları teslim alıp, yıkayarak defnediyor. Sithu ve arkadaşları ayrıca vardiyalı olarak çalışarak, Müslümanları İslami usüllerle gömüp, yakınlarının ziyaret edip dua edebilecekleri mermer taşlı kabirler hazırlıyor.

Öte yandan bu hizmet için İslami dernekler üç ambulans aracı temin etmiş durumda. İki araç ise gönüllülere yiyecek ve içecek temin ediyor. BİRÇOK MÜSLÜMAN, BUDİST GELENEKLERİNE GÖRE DEFNEDİLDİ

Şehirde şu ana kadar vefat eden birçok Müslüman, Budist geleneklerine göre yakılarak defnedildi. 53 milyon nüfuslu ülkede 100 binden fazla vaka görüldü ve 2000’i aşkın kişi pandemi nedeniyle hayatını kaybetti. Çoğunluğu Budist inancına sahip ülke, dünyanın en kötü sağlık sistemlerinden birine sahip.

Bangladeş, Arakanlı Mültecileri Adaya Yerleştiriyor BANGLADEŞ

Bangladeş, Myanmar'daki baskı ve şiddetten kaçarak ülkeye sığınan Arakanlı mültecileri, özel olarak inşa edilen Bengal Körfezi açıklarındaki Bhasan Char Adası'ndaki kampa yerleştirmeye başladı.

NİJERYA

Batı Afrika ülkesi Nijerya'nın Katsına eyaletinde silahlı grubun yatılı okula düzenlediği saldırı sonrasında 400 kişinin kaybolduğu bildirildi.

B

atı Afrika ülkesi Nijerya’nın kuzeydoğusunda bulunan Katsina eyaletinde yatılı okula düzenlenen saldırıda yüzlerce erkek öğrenci kaçırıldı. Nijerya Devlet Başkanı Muhammed Buhari, yaptığı açıklamada, silahlı grubun masum çocuklara düzenlediği korkakça saldırıyı kınayarak, güvenlik güçlerinin silahlı grubu ormanda tespit ettiğini ve operasyon başlatıldığını belirtti. TÜM YATILI OKULLAR KAPATILDI

Katsina Eyaleti Polis Sözcüsü Gambo İsah da operasyon sırasında bir güvenlik görevlisinin yaralandığını kaydederek, arama kurtarma için ek güvenlik güçlerinin sevk edile-

ceğini söyledi. Öte yandan, Katsina Valisi Aminu Masari, saldırının ardından eyaletteki tüm yatılı okulların kapatılmasını talimatını verdi. HALK KORKU VE PANİK İÇERİSİNDE

Ülkede son zamanlarda silahlı kişilerin motosikletlerle saldırılar düzenlemesi nedeniyle bazı eyaletlerde motosiklet kullanımı yasaklanmıştı. Bölge, zaman zaman hayvancılıkla meşgul olan Fulaniler ile çiftçilikle geçinen bazı kabileler arasında şiddetli çatışmalara sahne oluyor. Fidye almak için kaçırılan insanların yanı sıra, ülkede terör örgütü Boko Haram militanlarının düzenlediği saldırılar arttı. Halk korku ve panik içerisinde yaşıyor.

Bangladeş, kıyıdan 50 kilometre uzaktaki Bhasan Char adasına Arakanlı mültecileri yerleştirmeye başladı. Yekililer ilk etapta 100 aileden oluşan 600 kişilik ilk mülteci grubunu adaya götürdü. Mülteciler önce Bangladeş’in güneyindeki Chottogram Limanı’na götürülüyor. Oradan da donanma ve sahil güvenlik gemileri eşliğinde adaya ulaştırılıyor. Bhusan Char Kamp Rehabilitasyon Projesi Direktörü, Abdullah Memun Çavduri, Ada’da 100 bin mültecinin yerleşimi için hazırlıkların tamamlandığını bildirdi. Çavduri, “Mültecileri kabul etmeye hazırız. Umarım istekli Rohignyalar (Arakanlı Müslümanlar), Kovid-19 sağlık yönergelerine ve diğer hükûmet prosedürlerine uygun şekilde aşamalı olarak buraya gönderilmeye başlanır.” dedi. İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİ ENDİŞELİ

Öte yandan, bazı uluslararası insan hakları örgütleri, Bangladeş hükûmetinin yeniden yerleştirme planına dair endişelerini dile getirdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), yaptığı açıklamada,

“Hükûmet mültecileri adadaki koşullar hakkında yeterince bilgilendirmedi. Ayrıca yetkililerin bazı yanıltıcı bilgi ve teşviklerle onları adaya gitmeye ikna ettiğine dair iddialar var. Örneğin, bir mülteci, adaya gidenlere Myanmar’a dönüş için öncelik verileceği ve kişi başı 5 bin Bangladeş takası (yaklaşık 59 dolar) yardım yapılacağı vaadiyle adını listeye eklettiğini, ancak halen adada yaşayan mültecilerin hapishane benzeri tesislerde yaşadıkları ve hareket özgürlüklerinin olmadığını öğrenince fikrini değiştirdiğini söylüyor.” denildi. Açıklamada, halen Ada’da yaşayan 306 Rohingya’nın durumuna ilişkin, “Adadakiler hareket özgürlüğüne sahip olmadıklarından, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamadıklarından ve eğitim alamadıklarından şikayet ediyor.” ifadeleri yer aldı. Fortify Rights (Hakları Güçlendir) Örgütü Bölge Direktörü İsmail Wolff da Bhasan Char Adası’nın dış dünyadan izole bir yer olduğuna ve denize batma riskinin bulunduğuna dikkat çekerek, “İnsan haklarına ve insani yaşam koşullarına dair tüm endi-

şeler giderilmeden, doğru bilgiye dayalı bir rıza sağlanmadan tek bir mülteci dahi adaya yerleştirilmemeli.” değerlendirmesinde bulundu. ADADA KALAN KADINLAR AÇLIK GREVİ BAŞLATMIŞTI

Daha önce de tartışmalara konu olan Bangladeş’teki Bhasan Char Adası’nda tutulan bir grup Arakanlı Müslüman (Rohingya) kadın, geçtiğimiz eylül ayında ailelerine kavuşmak için açlık grev başlatmıştı. Bangladeş’in Cox’s Bazar şehrindeki Kutupalang kampınd yaşayan Ansar Ali adlı bir sığınmacı yaptığı açıklamada, Arakanlıların Bhasan Char Adası’nda mahkum gibi yaşadıklarını belirterek, “Burada kalanların bir sürü problemi var. Yetkililer, adada yaşayanların tamamen izolasyonda olması için SIM kartlarını ellerinden aldı.” demişti. adada tutulan Arakanlı Müslümanlar için çok endişeli olduklarını ifade eden Ali, adada kalan kadınların neredeyse beş aydır ailelerinden uzakta olduğunu ifade etmişti.


TOPLUM

25 Aralık 2020

15

Almanya’da Evden Çalışanlara 600 Euro Vergi İndirimi Geliyor Alman hükûmetini oluşturan koalisyon partileri, koronavirüs döneminde evden çalışanlar için 600 Euroluk vergi indirimi getirecek. 2020 yılı vergilendirmesi için anlaşan iktidar partileri Aralık ayında konuyu yasalaştıracak.

A

lmanya’da federal hükûmeti oluşturan sosyal demokratlarla Hristiyan demokratlar koronavirüs salgını döneminde evden çalışanlara vergi indirimi getirecek. Bir yıl için 600 Euroluk sabit bir matrahta anlaşan koalisyon ortakları, bu dönemde daha önceden evden çalışanlardan istenilen belgelerin ibraz edilme şartını da kaldırdı.

Elektrik, su, telefon ve ısıtma gibi masrafların, evde çalışma ile birlikte arttığına dikkat çeken hükûmet, bu nedenle, 2020 yılı vergilendirmesinde vergi indirimi için 600 Euro sabit bir matrah belirledi. Vergi indirimi için gerekli olan yasa bu ay içinde çıkarılacak.

EN FAZLA 600 Euro ÖDENECEK İktidar ortakları Sosyal Demokrat Partisi ve Hristiyan Demokrat Birliği evden çalışmanın vergiden düşülmesi ile ilgili çalışmalarında uzlaşma sağladı. Uzlaşmaya göre 1 yıl içinde en fazla 120 günlük evden çalışma vergi indirimine yansıtılacak. Her bir gün için ise 5 Euroluk bir indirim söz konusu olacak. Sosyal Demokratlar 600 Euroluk bu miktarı 500 Euro olarak öngörüyordu. Evden çalışanlar için uygulanacak olan 600 Euroluk bu sabit matrah, Almanya’da Werbungskosten denilen mesleki masraflara dahil edilecek. Almanya’da mesleki masraf olarak yılda 1.000 Euroluk vergi indirimi yapılıyor. Bu yeni indirim de buna edilecek, ek ola-

rak indirim yapılmayacak. Yani, zaten 1.000 Euroluk bir mesleki masraf gösteriyorsanız ilave 600 Euroluk masraf gösterilemeyecek. Sadece, evden çalışmanın karşılığı olarak 600 Euronun belgelerinin ibrazı şart olmayacak. MESLEKİ MASRAFLAR Alman vergi yasasında mesleki masraflar altında, mesleğin gerektirdiği giyim, ekipman, özel araç ya da ulaşım araçları ile yapılan yolculuklar, bilgisayar ve kaza maliyetleri gibi bir masraf gösteriliyor. Buna ilaveten şimdi, korona döneminde evden çalışma da mesleki harcama olarak gösterilebilecek. Bu karar ile birlikte Almanya’da evde çalışmak zorunda kalan çalışanlar,

2021 yılında vergi dairesinden 2020 için 120 günü geçmeyecek şekilde her gün için 5 Euro mesleki masraf talep edebilecek. Bu düzenleme 2021 yılı için de geçerli olacak ALMAN ŞİRKETLER YENİDEN YAPILANIYORLAR İlkbahardan bu yana, bazı şirketler koronavirüs bulaşmasını önlemek için çalışanlarını evden çalışmaya yönlendirmişti. Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan bir ankete göre, çalışanların yaklaşık yüzde 36’sı bu yaz döneminde evden çalıştı. Federal İstatistik Dairesi koronavirüsten önce geçen yıl tüm çalışanların yalnızca yüzde 12.9’unun kısmen veya tamamen evden çalıştığını bildirdi.

Salgının şiddetlenmesi üzerine daha çok sayıda çalışan evden çalışmaya başladı. Ifo Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırmaya göre, Almanya’daki tüm şirketlerin yaklaşık yüzde 54’ü, evden çalışmayı mümkün kılacak planlama yapıyor. ALMANYA SENDİKALAR BİRLİĞİ (DGB) DESTEKLİYOR Alman Sendikalar Birliği (DGB) Başkanı Anja Weber, hükûmetin sendikaların çağrısına olumlu cevap verdiğini bildirdi. Vergi Mükellefleri Derneği Başkanı Reiner Holznagel de böyle bir yasaya ihtiyaç olduğunu ve hükûmetin yasa tasarısını desteklediklerini söyledi.

WhatsApp Hırsızlığı:

Bu Koda Dikkat!

Almanya’da dolandırıcılar, vatandaşları yeni bir metotla WhatsApp uygulaması üzerinden ağına düşürmeye çalışıyor.

A

lmanya’da yeni bir dolandırıcılık metodu gün yüzüne çıktı. Dolandırıcılar, birçok kişinin WhatsApp hesabını bu metotla ele geçirmeyi hedefliyor. Kendileri, bu metot ile herhangi birisinin WhatsApp hesabını ele geçirdikten sonra, o hesapta bulunan kişilere sözde akraba veya arkadaş olarak bir kısa mesaj gönderiyor. Dolandırıların isteklerinin yerine getirilmesi durumunda ise mağdurlar, WhatsApp hesaplarını kaptırabiliyor.

gönderdim. O kodu bana iletebilir misin? Çok acil.” Bu durumda kesinlikle reaksiyon gösterilmemeli, bu mesaja cevap verilmemeli! Nedeni çok basit: Sizin, “akraba, arkadaş veya tanıdık” olarak bildiğiniz kişi, aslında bu kişilerin WhatsApp hesabını ele geçiren dolandırıcının ta kendisi.

“KODU BANA İLETEBİLİR MİSİN?”

Aşağı Saksonya Eyaleti Suç Dairesi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada, suçluların ele geçirilen hesapların ne tür işlerde kullanıldığının henüz ortaya çıkarılamadığı ifade edildi. Fakat çalınan hesaplarla, kimliklerin çalınma-

Söz konusu dolandırıcılık metodu, gönderilen şu mesajla başlıyor: “Özür dilerim, sana yanlışlıkla 6 haneli kod içeren bir kısa mesaj

“WHATSAPP HESAPLARI YASADIŞI İŞLERDE KULLANILABİLİR”

sı, yasadışı içeriklerin (çocuk istismarı) gönderilmesi gibi suçların gerçekleştirilebileceği tahmin ediliyor.

durumunda, WhatsApp hesabınızın o kişinin telefonuna aktarılmasını onaylamış oluyorsunuz.

DOLANDIRICILAR SÖZ KONUSU KOD İLE NE YAPABİLİRLER?

KODU GÖNDERDİM, NE YAPMALIYIM?

Kısa mesaj yoluyla alınan kod, aslında WhatsApp hesabının yeniden oluşturulması, daha doğrusu hesabın başka bir telefona aktarılmasını sağlayan bir araç. Bu durumda ise söz konusu kod, dolandırıcılar tarafından talep ediliyor. Bunun için dolandırıcılar, ele geçirmek istedikleri WhatsApp hesabının telefon numarasını tuşluyor. Size bu şekilde gelen kodu bu kişilere yollamanız

Eğer size gelen onay kodunu dolandırıcılara kaptırdıysanız, büyük bir ihtimal WhatsApp hesabınıza erişiminizi kaybetmiş bulunmaktasınız. Öncelikle telefonunuzdaki kişileri hemen bir kısa mesajla uyarın ve durumdan haberdar edin. Ardından hesabınızı geri almayı deneyebilirsiniz. WhatsApp’in web sitesinde “çalınan hesaplar” ile ilgili tüm bilgilere ulaşabilirsiniz.


TOPLUM

HUKUK KÖŞESİ Yusuf Kutlucan hukuk@camiahaber.com

Teker değişiminde dikkat edilmesi gereken hususlar Almanya’da, 01.Kasım - 15. Nisan tarihleri arasındaki dönemde, kar ve buz gibi kış şartları var ise, taşıtlara kış lastiğinin takılması gerekiyor. Bu dönemde ve bu şartlarda kış lastiği takmayan sürücülere polis ceza yazabilir.

25 Aralık 2020

Avusturya’da Kahraman Müslüman Gençlere Şeref Madalyası Verildi Avusturya’daki terör saldırısında iki kişiyi kurtaran Türkiye kökenli Mikail Özer ve Recep Tayyip Gültekin’e şeref madalyası verildi.

A

vusturya’nın başkenti Viyana’da sinagog yakınlarında 2 Kasım tarihinde meydana gelen terör saldırısında hayatlarını riske atarak yaralı bir polise ve yaşlı bir kadına yardım eden Türkiye kökenli Mikail Özer ve Recep Tayyip Gültekin’e, Viyana Eyalet Polis Başkanlığı tarafından şeref madalyası verildi.

"Maldan da öte, canı korumak için gerekli zamanda tekerlerimizi değiştirelim."

“CESUR VE YÜREKLİ” Emniyet Müdürlüğü tarafından madalyanın yanında bir de teşekkür mesajı iletildi. Burada, gençlerin davranışı “cesur ve yürekli” olarak tanımlandı. Ayrıca bu davranışın “İnsan hayatının kurtulmasını” katkıda bulunduğu ifade edildi. Türkiye kökenli iki genç, polis teşkilatına teşekkür ederken, “Bu bizim için bir onur. Bu ödülü her zaman onur ve kıymetle taşıyacağız.” diye kaydetti.

Kıs lastiği takmadığı hâlde bir kaza meydana gelirse, sigorta kazada oluşan zararı tamamıyla ve kısmen de olsa karşılamayabilir. Aynı şekilde yaz aylarında kış lastiğiyle aracını süren kişi de sigortası ile sorun yaşayabilir. Çünkü, sıcakta kış lastiklerinin fren mesafesi uzuyor.

Viyana’da düzenlenen saldırıda dört sivil vatandaş hayatını kaybetmiş, 22 kişi ise yaralanmıştı.

Teker değiştirdikten sonra dikkat edilecek husus Sürücülerin çok kez ihmal ettiği bir husus da, tekerlerin değiştirilmesinden sonra kontrol edilmemesi hususudur. Teker değişikliğinden 50 km sonra, tekerlerin vidalarının yeniden kontrol edilmesi, gevşekse sıkılması gerekiyor. Bunu ihmal eden bir sürücü pahalı ve modifike edilmiş arabasıyla kaza yaptı. Teker değişiminden yaklaşık 100 kilometre sonra sol arka tekeri yerinden çıktı ve sürüş kazasıyla sonuçlandı. Kasko sigortası zararın çoğunu karşıladı. Araba sürücüsü karşılanmayan zararları tamirhaneden talep etti. Bunlar 4715 Euro katılım payı, arabanın taşıma maliyeti, değer kaybı, arabasız kalınan günler için tazminat gibi zararlar idi.

Hasene Malavi’de 44 Yetimi Barındıran Yetimhaneyi Onarıyor Dünyanın farklı ülkelerinde binlerce yetime düzenli olarak destek çıkan Hasene International derneği Malavi’nin Chiradzulu kentinde, bakım ve onarıma muhtaç bir yetimhanenin tadilatı için harekete geçti.

Y

etimlere yönelik çalışmalarıyla takdir toplayan Hasene International derneği Malavi’nin Chiradzulu kentindeki Hajj Centre Yetimhanesine yardım elini uzatacak. 28 kız, 16 erkek olmak üzere toplam 44 yetimin barındığı Hajj Centre yetimhanesi, gerekli tadilat yapılmadığı takdirde yıkılmakla karşı karşıya kalacak.

Münih yerel mahkemesi talep edilen 24.000 Eurodan sadece 5.900 Eurosunu onadı. Sürücünün şirket arabası kullanması sebebiyle, arabasız kalınan günler için bir tazminat hakkı olmadığına, değer kaybı tesbit edilemediğine hükmetti.

Yetimhane yetkililerinden alınan bilgiye göre, mevcut yapı yağmur sularını içeri alıyor.

Mahkeme, sürücüde yüzde 30 oranında suç payı olduğuna karar verirken gerekçe olarak da, tamirhanenin faturada yazılı olduğu gibi, 50 km sonra tekerlerin vidalarının kontrol edilerek sıkılması gerektiği uyarısını yaptığını gösterdi. Tamirhane ise yüzde 70 oranında suçlu bulundu. Buna gerekçe olarak ise, tamirhanenin özensiz ve ihmalkâr çalışması gösterildi. Dikkat, maldan da öte, canı korumak için gerekli zamanda tekerlerimizi değiştirelim ve değişimden sonra vidaları kontrol etmeyi ihmal etmeyelim.

16

Yağmur mevsimine girildiği için yetimhanenin yıkılma durumu söz konusu. Yetim çocukların yerlerinden edilmesi onları daha savunmasız hâale getirecektir. Hasene, 44 yetimi barındıran yetimhanenin gerekli onarım, bakım ve tadilatını üstlendi. Hasene Başkanı Mesud Gülbahar, derneğin 10. Yıl aktiviteleri bağlamında yetimhane, sağlık ocağı ve eğitim kurumlarına bakım, onarım ve yapımına dönük çalışmaları yoğunlaştırdıklarını ifade etti.

EN HÜZÜNLÜ IN SCHWEREN GÜNÜNÜZDE STUNDEN SIND YANINIZDAYIZ WIR BEI IHNEN HERKES ÖLECEK YAŞTADIR BELGE URKUNDE

DOKTOR, HASTANE, BELEDİYE, KONSOLOSLUK ARZT, KRANKENHAUS, RATHAUS, KONSULAT

RESMÎ İŞLEMLER BEHÖRDENGÄNGE

YIKAMA, KEFENLEME, TABUTLAMA, NAMAZ RITUELLE WASCHUNG, WICKLUNG DER LEICHE, ENTSARGUNG, BETEN

DİNÎ VECİBELER

RELIGIÖSE VORSCHRIFTEN

REFAKATÇİ İLE TRANSFER

DEFİN ADRESİ

TRANSFER MIT BEGLEITUNG

BEERDIGUNGS ORT

NAKİL

ÜBERFÜHRUNG

UKBA Cenaze Yardımlaşma Derneği | Cenaze Hizmetleri UKBA Bestattungshilfeverein e. V. | Bestattungskostenunterstützungsgemeinschaft (BKUG) Colonia-Allee 3 | D-51067 Köln | T + 49 221 942240-430 | F + 49 221 942240-429 | cenaze@ukba.eu | www.ukba.eu Amtsgericht Köln VR 17651 | Kreissparkasse Köln | IBAN: DE37 3705 0299 0149 2829 41 | BIC / SWIFT: COKSDE33

TESLİM

ÜBERGABE

DER TOD KENNT KEIN ALTER


TOPLUM

25 Aralık 2020

IGMG YouTube’da En Fazla İnsana Ulaşan İslami Kuruluş Oldu

17

BAKIŞ AÇISI İlhan Bilgü ibilgu@camiahaber.com

Yassak Hemşerim! Yassaak!

Mediendienst Integration platformu için hazırlanan ekspertiz raporunda, Almanya'da camilerin koronavirüs salgını nedeniyle faaliyetlerini dijital ortama taşıdıkları belirtildi. Raporda İslam Toplumu Millî Görüş ise You Tube kanalında en fazla insana ulaşan İslami kuruluş olarak öne çıktı.

A

vrupa’da hızla yayılan koronavirüs salgını sonrası alınan önlemler çerçevesinde camilerde ibadetler sıkı tedbirler altında sürdürülüyor. Evlerine çekilen Müslümanlar için dinî teşkilatlar faaliyetlerini dijital platformlara taşıdı. Bu bağlamda Mediendienst Integration platformu için Din Bilimci Samira Tabti tarafından yapılan araştırmada 480 cami cemiyeti incelendi ve 100 cemiyete sorular yöneltildi. Dijital ortama geçişi olumlu değerlendiren cemiyetler ilk aşamada teknik bilgi eksikliği yaşadıklarını belirtti. EN FAZLA FACEBOOK VE İNTERNET SİTELERİ KULLANILIYOR İncelenen cemiyetlerin yarısı, bir ya da birden çok dijital platformdan faydalanıyor. Raporda cemiyetlerin en çok Facebook ve kendi internet sitelerini kullandığı vurgulanıyor. YouTube’u dinî içeriklerin sunulması amacıyla tercih eden cemiyetler, Instagram ve Twitter gibi platformları nadiren tercih ediyor. Raporda yer alan cemiyetlerin dörtte birinden fazlası çevrimiçi faaliyetlerini artırmış, yüzde 18’i ise artırmayı planlıyor. Ankete katılan cemiyetlerin çoğu

dijitalleşmeyi olumlu değerlendirirken, sadece birkaç cemiyet online medyayı kullanmamaktan yana olduğunu belirtiyor. Söz konusu cemiyetlerin yüzde 16’sı ise teknik ekipmana sahip olmadıklarını ve maddi kaynakların yetersizliğinden dolayı dijital hizmet sunmadıklarını kaydetti. Online /sosyal medyanın nasıl etkili olarak kullanılacağının bilinmemesi de alanda cemiyetlerin karşılaştığı bir zorluk olarak belirtiliyor. Araştırmaya göre, internette Selefilik üzerine nispeten büyük miktarda araştırma yapıldığına dikkat çekilirken, buna karşın diğer cami topluluklarının internetteki varlığı hakkında az araştırma yapıldığının altı çiziliyor. Samira Tabti, bu hususta cemiyetlerin internetteki radikal gruplara karşı önemli bir muadili olabileceğini de vurguluyor. IGMG GENİŞ YELPAZEDE ETKİNLİKLER SUNUYOR Raporda İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) sunduğu dijital hizmetler ile YouTube’da en fazla insana ulaşan İslami kuruluş olarak öne çıktı. Konuyla ilgili olarak Camia’ya konuşan Kurumsal İletişim Başkanı Osman Yusuf, “Korona-

Hani, Türk toplumunda niye, neden, nasıl olduğu bilinmeyen meşhur bir yasaklama eğilimi vardır ya: Yassak hemşerim! Yassaak! diye. Avrupa Adalet Divanı’nın helal et kesimi hakkında verdiği karar da o hesap, Avusturya hükûmetinin “siyasal İslam”la mücadele yasağı da. Ama bu yasakların hepsinin gerekçesi, insanlarla dalga geçercesine bir gerekçe: Özgürce yaşamak! Biliyorsunuz, önceki hafta Avrupa Adalet Divanı, Belçika’da Müslümanların helal et kesimini yasaklayan bir kararın din özgürlüğünün ihlali olup olmayacağı hakkında karar verdi: Yassak hemşerim! Yassaak! dedi. virüs salgını nedeniyle yetkililerin aldığı tüm önlemlere uymakla beraber, bizler de camilerimizde ve kurumlarımızda salgının başından itibaren ek tedbirler aldık. İlk günden beri salgınla mücadeleye elimizden gelen tüm desteği verdik, vermeye de devam ediyoruz. Bu dönemde camilerimizin de zaman zaman kapatılmasının ardından dijital ortamdaki faaliyetlerimize ağırlık verdik. Camilerimiz toplantılarını, sohbetlerini ve diğer pek çok programı digital platformlara taşıdı. Özellikle ramazan ayında bu alanda yoğun bir hizmet sunduk. İvedilikle kurulan Camia TV ile YouTube’da sohbetler, Kur’ân-ı Kerîm tilavetleri, aile ve çocuk programları olmak üzere geniş bir yelpazede sunduğumuz yayınımız zenginleşerek devam ediyor. You Tube’un yanı sıra sosyal medya kanalları ve çeşitli digital paylaşım platformları üzerinden de gerek Genel Merkez gerekse camilerimiz nezdinde aktüel bir şekilde yoğun bir hizmet sunmaktayız.” “HİÇBİR ÇALIŞMA SEKTEYE UĞRAMADAN DEVAM EDİYOR” Pandemi döneminde Millî Görüş Teşkilatları’nda hiçbir çalışmanın sekteye uğramadan dijital platfor-

ma aktarıldığını belirten IGMG Kadınlar Teşkilatı Başkanı Handan Yazıcı da “İlk etapta ileri yaşta olan hanımlar zorlanmış olsada, gençlerin yardımı ile çevrimiçi sohbetleri ve etkinlikleri büyük bir ilgi ile takip ettiler. Bu vesileyle dijital alanda teknik bilgiye sahip oldular.” dedi. IGMG Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Meryem Saral ise “Gençlerin yoğunlukla kullandıkları Instagram gibi sosyal mecralardan günlük aksiyonlar sunarak, evde geçirdikleri günlerde onları yalnız bırakmamaya çalıştık.” dedi. Gençlerden büyük bir teveccüh gördüklerini ifade eden Saral, “Dijital alanda çalışmalara hız kesmeden devam edeceğiz. Bulunduğumuz çağda çevrimiçi hizmetlerin bir ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz” şeklinde konuştu. CAMİLERDEKİ MANEVİYAT ÖZLENİYOR IGMG’nin dijital açılımı cemiyetler tarafından olumlu karşılansa da, camilerin özlendiğini belirten IGMG Genel Sekreter Yardımcısı Murat Gümüş de camilere özleme vurguda bulundu. Gümüş “İnsanlar camilerdeki manevi ortamı ve camilerde yapılan sohbetleri özlüyor.” dedi.

Almanya’da Yeni Korona Yardımı: Aylık 2 Bin 16 Euro’ya Kadar Ödenecek! Almanya’da salgın nedeniyle okula gidemeyen çocuklarına bakmak zorunda olan velilere yeni korona yardımı yapılacağı açıklandı.

A

lmanya’da koronavirüs salgını sebebiyle devlet, anaokul veya okulların kapalı veya kısmen açık olması sebebiyle işe gidemeyen ve çocuklarına bakmak zorunda olan velilere tazminat hakkı doğdu. Federal Konsey’in onayından geçen yeni kanuna göre devlet, ailelere, çalışmadıkları bu dönemde alacakları net maaşlarının yüzde 67’sini ödeyecek. Ancak bu miktar azami 2 bin 16 Euro olacak. Bu tazminata hak sahibi olmak için okulların kapalı olması dışında, online ders verilmesi de yeterli olacak.

20 HAFTA BOYUNCA GEÇERLI OLACAK Bu kuraldan yararlanma hakkı geri dönüşümlü olarak 16 Aralık’tan itibaren 20 hafta boyunca geçerli olacak. Toplam 20 haftalık bu hakkın, 10 haftası anneye, 10 haftası babaya verilecek. Çocuklarını tek başına yetiştiren anne veya babalar ise 20 haftallık hakkın tamamından tek başına yararlanabilecek. Söz konusu kişilerin bu tazminattan yararlanabilmeleri için, iş verenlerin gerekli mercilere başvuruda bulunmaları gerekecek.

“Sözlükleri falan karıştırmanıza gerek yok: Batı dillerinde 'Jihadist' denilen o kelimeyi son yıllara kadar hiç bir Müslüman kullanmamıştır. "

Mahkemeye bilirkişi raporu hazırlayanlar, din özgürlüğünü, bu özgürlüğün özgürce kullanılmasını, bunlar arasında kişilerin yiyecek temininde kendi inançlarına göre işlem yapabilmesinin de olduğunu, dolayısıyla Belçika Anayasa Mahkemesi’ne bunun hatırlatılmasını isteyen bir rapor sunacaklardı. Ama adı Adalet Divanı olan Mahkeme, Yassak hemşerim! Yassaak! demekten geri durmadı. “Her ülke, hayvanları keserken, din özgürlüğüne min özgürlüğüne bakmaz, hayvan haklarına bakar, buna uyan etini de yer, derisini de giyer.” deyip kesip attı. Bana öyle geliyor ki, Belçika Anayasa Mahkemesi, Avrupa Adalet Divanı kararını sadece kısmen dikkate alacaktır. Çünkü karar aynı zamanda bir başka din mensuplarını, Yahudileri de doğrudan ilgilendiriyor. Eğer bu mahkeme, yani Avrupa Adalet Divanı, “Yassak hemşerim! Yassaak!” kararı verirken, “Hayvan öldürmek daha büyük yassak. Hayvanın nasıl öldürüleceği değil, öldürülmüş olması asıl sorun.” diye bir hüküm verseydi, vallahi, billahi, kabullenmesem de bu yöndeki bir karar için hepsinin ellerini öperdim. Çünkü, burada “yasağın” bir manası, bir makul izahatlı gerekçesi var. Ama, Belçika İslam Temsil Kurumu (Exécutif) Başkanı Mehmet Üstün’ün de dediği gibi, “Sonuç olarak, Avrupa Adalet Divanı, Avrupa genelinde savunmasız azınlıklara karşı sembol bir mücadele yürüten siyasi akımların üzücü mantığını benimsiyor gibi görünüyor.” Avusturya’da, Müslümanları hedef alan hükümetin ne olduğunu kendisinin de bilmediği “siyasal İslam” yaftalaması ile mücadele yasa tasarısı da öyle. Yassak hemşerim! Yassaak! Hukukçu ve Bosnalı Adalet Bakanı, “İslam” geçtiği için yasada böyle bir tanımlamayı istememiş. Ama “Yassak hemşerim! Yassaak! olduğunu ben de biliyorum da başka türlü yapalım.” demiş. Buna göre, 1912 yılından beri yürürlükte olan ve 2015 yılında kırpılarak leylekten tavuk üreten “İslam Yasası” bozulacak ve Avusturya’da camilerin ve Müslümanların hayatları birkaç aşırı sağcının insafına bırakılacak. Evet anladık da bize böyle özgürlük dayatamazsınız ki!


TOPLUM

25 Aralık 2020

Edeka’nın Reklam Filmi Beğeni Topladı

18

Sırbistian’a Giriş Yapacaklar Dikkat: Korona Testi Bu Tarihten Sonra Şart! Sırbistan’a giriş yapacak tüm yabancılardan, 20 Aralık 2020 tarihinden itibaren negatif PCR testi isteneceği açıklandı.

Almanya’da marketler zinciri Edeka’nın yayınlanan reklam filminde, Türkiye kökenli bir ailenin komşuluk ilişkileri işlendi.

A

lmanya’nın Hamburg kentinde merkezi bulunan toptan ve perakende marketler zinciri Edeka’nın yeni yayınladığı reklam filminde Türkiye kökenli bir ailenin komşuluk ilişkileri işlendi. Büyük beğeni toplayan reklam filmi kısa sürede milyonlarca kişi tarafından izlendi. Reklam filmi salgın nedeniyle bitme noktasına gelen akraba ve komşu ziyaretlerine dikkat çekti. “MUTLU OLALIM VE DAHA RENKLI OLALIM” Reklam filminde, Berlin’de yaşayan Schmidt, komşuları arasında bulunan Türkiye kökenli ailenin çocuklarını da gürültü yaptıkları gerekçesiyle sürekli uyarıyor. Bu süreçte koronavirüs olduğunu öğrenen Schmidt, yeni yılı heyecanla beklerken, evinin kapısına “Dikkat, koronavirüs, uzak durun” yazılı bir not bırakıyor. Türkiye kökenli komşu ailenin oğlu notu

okuduktan sonra ve ailesiyle birlikte Schmidt’e özel bir ikram hazırlıyor. İkramda, Türk kültürünün en önemli simgelerinden baklava da yer alıyor. Daha sonra aile, Schmidt’in kapısına ikramı bırakıyor. Reklam filmi, Türkçe olarak “Dünyada en güzel şey dost edinmektir” müziği ve “Mutlu olalım ve daha renkli olalım” mesajıyla son buluyor. EDEKA DAHA ÖNCE MÜSLÜMAN AYRIMCILIĞI ILE GÜNDEME GELMIŞTI Edeka’nın ismi daha önce Müslüman ayrımcılığı ile gündeme gelmişti. Almanya’da 16 yaşındaki Müslüman başörtülü genç bir kız, iş başvurusunda bulunduğu EDEKA’nın bir şubesine başörtülü olması sebebiyle alınmamıştı. Olayın sosyal medyada duyulmasından sonra süpermarket, başörütülü kıza iş teklifinde bulunmuştu. Ayrıca söz konusu şubenin müdürü görevinden alınmıştı.

T

ürkiye Cumhuriyeti Belgrad Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamaya göre, Sırbistan makamlarınca 20 Aralık 2020 tarihinden itibaren Sırbistan’a giriş yapacak tüm yabancılardan, hangi ülkeden geldiklerine bakılmaksızın son 48 saat içinde alınmış negatif PCR test sonucu isteneceğinin açıklandığı belirtildi. “SIRBİSTAN’DA HÂLÂ DURUM CİDDİ” Yapılan açıklamada ayrıca Sırbistan’da durumun hâlâ ciddi olduğu, yeni vaka sayısının yüksek seyrettiği ve hastanede tedavi görenlerin sayısının artmaya devam ettiği ifade edildi. Vakaların en fazla görüldüğü Belgrad’da hastane ve sağlık personeli bakımından kapasitenin sınıra dayandığı ve hastaların bir bölümünün başka şehirlere nakledildiği kaydedildi. Buna göre Sırbistan’a seyahat etmeyi planlayan vatandaşların

bu konuları dikkate almalarının faydalı olacağı kaydedildi. SIRBİSTAN’DA MEVCUT KISITLAMALAR Açıklamada öte yandan mevcut kısıtlamaların hâlâ yürürlükte olduğu kaydedildi. Buna göre, açık ve kapalanlarda biraraya gelebilecek kişi sayısının en fazla 5 kişiyle sınırlı olduğu, kapalı mekânlarda 4 metrekare başına birden fazla kişiye izin verilmediği, kapalı mekânların yanısıra, mağaza önleri veya otobüs durakları gibi gerekli fiziksel mesafenin mümkün olmadığı dış mekânlarda maske kullanımının zorunlu, hastane ziyaretlerine izin verilmediği, yaşlı bakım evlerine ziyaretlerin 15 dakikayla sınırlı, açık hava için önerilen fiziki mesafenin 1.5 metre ve önlemlerin yılbaşı döneminde daha da sıkılaştırılmasının, ihtimal dâhilinde olduğu vurgulandı.

“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Enbiyâ suresi, 21:35)

CIMG France | Cenaze Fonu CIMG France - Confédération Islamique Millî Görüş | İslam Toplumu Millî Görüş 64 rue du Faubourg Saint-Denis | 75010 Paris | T 01 45 23 41 55 | F 01 47 70 34 96 info@cenazefonu.fr | www.cenazefonu.fr


AILE

25 Aralık 2020

19

Pusula FIKIH KÖŞESİ Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın egitim@camiahaber.com

Bilge Yaşlı Olmak Yazıma, henüz okuduğum kitaptan bir alıntıyla başlayacağım: “Yaşlanmak sadece çürümek değildir bildiğin gibi. Büyümektir. Öleceğini bilmek olumsuz düşüncesinden daha önemli olan öleceğini anladığın için daha iyi bir yaşantı sürdürmektir.”…

Anne Babalar Çocuklarının Sosyal Medya Kullanımını Nasıl Pozitif Etkiler? TUBA ÇAPKIN

Bir önceki yazımda: Sosyal medyanın çeşitlerini, neden bu kadar vaz geçilmez olduğunu, gelişim psikolojisi açısından etkilerinin neler olduğunu ve muhtemel tehlikelerini ele almıştık. Bu yazımda ailelerin çocuklarının sosyal medya kullanımını pozitif etkilemelerinin yollarını sizler ile paylaşmak istiyorum. Velilerin ilk etapta kendilerinin internet kullanımı konusunda farkındalık kazanmaları ve gerektiğinde değişiklik yapmaları gereken 2 husus var. Bunlar: 1. Veli kendi internet ve sosyal medya kullanımı ile çocuk için rol model teşkil eder. 2. Veli kendisi internet ve sosyal medyayı bizzat kullanmasa bile, çocuğundan dolayı bilgi ve donanıma sahip olmalıdır. Peki ebeveyn bu bilinç ve donanım ile çocuğuna nasıl ve hangi hususlarda yardımcı olabilir? 1. Ebeveyn olarak çocuğun veya gencin profiline ilgi ve alaka gösterebilir ve sahip olduğu profil ile neyi hedeflediği, ne tür bir mesaj vermek istediği konusunda iletişime girebilir (burada farklı uygulamaların yaş sınırlamaları önemlidir). 2. Aile endişe ve korkularını açıkça dile getirebilir ve bu konularda çocuğunu eleştirisel düşünme konusunda destekleyebilir. “Tanımadığım birinden mesaj aldığımda nasıl davranmalıyım’’, “sahte ve yalan bilgiler olabilir mi’’, “yanlış/yalan/sahte ve asılsız bilgiler yorumlar karşısında tutumun ne olabilir” gibi eleştirisel düşünceler çocuğun ebeveyni ile birlikte bunlara cevap bulmasını sağlayacaktır. 3. Çocuğun ihtiyacı olan beğenilme, takdir görme duygusunu çevrim dışı hayatta (günlük hayatta) yeterince hissettirmek.

4. Çocuğa gerçek hayatta geçerli olan bütün ahlaki kuralların internet ve sosyal medyada da geçerli olduğu ve yapılan davranışların sosyal birer sonuçları olduğu bilincini kazandırmak. “Bir video veya fotoğraf paylaşmadan önce dikkat etmem gereken konular nelerdir”, “Yaptığım yorum bir grup insanı veya tek bir kişiyi hedef alıp rencide ediyor veya ayrımcılık içeriyor mu?” 5. Özel alan ve bilgi gizliliği hususunda çocuğu bilinçlendirmek. “Adresimi paylaşırsam neler olabilir?”, “Konumumu paylaşmam ne anlama geliyor?”, “bana ait bir görseli biri paylaşabilir mi?” şeklinde eleştirel sorulara çocuklarıyla birlikte cevap vererek, ortak çözüm bulmak ebeveynlerin çocuklarının sosyal medya kullanımı üzerinde olumlu etki etmesine çocuklarını yönlendirmesine yardımcı olacaktır. Sonuç olarak empati ve açık sözlülük

içeren konuşmaların yasaklardan daha etkili ve güvenli bir metot olduğunu söyleyebiliriz. Aksi takdirde çocuk sosyal medyayı gizli kullandığında veya herhangi bir olumsuzlukla karşı karşıya kaldığında bunu paylaşabileceği ve yardım alabileceği bir yetişkini olmayacaktır. Aynı zamanda ebeveyn çocuğuna eşlik etme, onu eleştirel düşünmeye teşvik etme ve farkındalık kazandırma imkânlarını kaçırmış olacaktır. Bu anlamda temelinde karşılıklı güven, empati olan bir iletişimin her filtre programından daha koruyucu olduğunu unutmamak gerekir.

Yaşlılık bu kadar değerliyse niçin herkes, “Keşke yeniden gençlik yıllarıma dönebilseydim” diyor? Hiç kimse “Keşke altmış beş yaşımda olsaydım” diye söze başlamıyor? diye sorulunca felçli Mori sözünü şöyle sürdürüyor: “Bu söz neyi yansıtıyor dersin? Tatmin olmamış kişiler. Layıkıyla yaşanmamış hayatlar. Anlamı bulunamamış yaşamlar. Eğer hayatın anlamını bulduysan geriye gitmek istemezsin. İleriye gitmek istesin. Daha da yapmak, daha da görmek istersin. Altmış beş yaşına dek bekleyemezsin. …Eğer sürekli yaşlanmaya karşı savaşırsan mutsuz olursun, çünkü nasılsa yaşlanmaktan kaçış yok. …Benim otuzlu yaşlarda olma sıram geçti. Şimdi bana, yetmiş sekiz yaşında olma sırası geldi. Şu anda, şu haliyle hayatında neyin çok güzel ve doğru olduğunu bulmalısın. Geriye bakman seni yarışa sürükler ve yaş hiç de rekabete açık bir konu değildir. … Eğer hakikati istersen, bir parçam bütün yaşları yaşıyor. Tüm bu yaşları yaşadım ve hepsinin neye benzediğini biliyorum. Çocuk olunacak zamanda çocuk olmaktan büyük mutluluk duyarım. Yaşlı bilge bir adam olunacak zamanlarda yaşlı bilge bir adam olmaktan mutluluk duyarım.” (Mitch Albom, Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları, Boyner yayınları, İstanbul, 2015, s.123-5) Bu sözler, İslami gelenekte çok önemsenen “ibnulvakt” kavramını hatırlattı. “Vaktin çocuğu” anlamına gelen bu kelime, içinde bulunduğu anı en uygun biçimde değerlendirerek geçiren kişi demektir.

Bu sözler, İslami gelenekte çok önemsenen “ibnulvakt” kavramını hatırlattı. “Vaktin çocuğu” anlamına gelen bu kelime, içinde bulunduğu anı en uygun biçimde değerlendirerek geçiren kişi demektir. Böyle birisi geçmiş hasretiyle, “keşke”lerle kendini perişan etmek yerine, anı iyi değerlendirerek güzellikler üretmeye bakar. Böyle olmak, geçmişe bakmaya engel değil. Ancak geçmişteki yanlışları hatırlayıp keşkelerle kendini çökertmek yerine, geçmişten ders alarak yapılan yanlışları da telafi edecek şekilde anı güzelleştirme yolunda ders çıkarmak ve geleceğe daha güçlü yürüyebilmek için bakılacaktır. Yaşlılık döneminde de kendine yeni uğraş, yeni bir varoluş alanı oluşturamayanlar, yaşama sevincini, dolayısıyla bedensel ve ruhsal sağlığını kaybedebiliyor. Hayatının önceki dönemlerini iyi değerlendirenler, yaşlılık dönemini de daha kolaylıkla güzelleştirebilirler. Efendimiz’in, yaşlılık gelmeden önce gençliğin kıymetini bilip iyi değerlendirmemizi istemesi boşuna değil!


AILE

Sizden Gelenler Meryem Özmen-Yaylak aile@camiahaber.com

Pandemi Süreci Sınırlarımı Zorluyor… “Kendimi yalnız hissediyorum. Yılın sonuna doğru bu duygularım daha da arttı. Şimdi pandemi esnasında kısıtlamalar artınca da daha zorlanmaya başladım. İnsan kalabalığını çok sevmem, genel olarak buluştuğum ve gittiğim ortamlar bellidir buna rağmen yalnız kalmayı da çok sevmiyorum….” Özellikle pandemi sürecine ortaya çıkan duygulardan biri yalnızlıktır. Bu yazımızda yaşadığımız veya hissettiğimiz yalnızlığa çözüm odaklı yaklaşacağız. Her insanın kendiyle kalabilmeyi becerebilmesi ruhsal gelişimi açısından çok önemlidir. Bu ruhun ihtiyacıdır. Fakat bundan öte gelişen yalnızlık hissi ruhsal gelişimi olumsuz da etkileyebilir. Öncelikle farklı yalnızlık türleri vardır. Sosyal izolasyon dediğimiz, yani birlikte zaman geçireceğimiz ailemiz, arkadaşlarımız ya da herhangi biri olmadan saatlerce yalnız başımıza kaldığımızda yaşadığınız bir yalnızlık türüdür. Bir diğeri ise kendimizi yalnız hissettiğimiz zamanlardır. Yani, başkaları tarafından önemsenmediğimizi ya da ihtiyaçlarımızın önemsenmediğini hissettiğimiz anlardır. Yapılan araştırmalar da yalnız hissetmenin genlerimiz üzerinde büyük etki bıraktığını gösteriyor. Psikolog Merve Avcı, “Kişi ‘beni kimse sevmiyor’ gibi düşüncelere kapıldığında hastalıklara kapıyı açıyor, çünkü bu düşünceler stres hormonunu tetikleyip bağışıklık sistemini çökertebiliyor.”, diyor. Bundan dolayı kendimize iyilik yapma adına adım adım yalnızlığa karşı hareket etmemiz gerekiyor. Aşağıda bunun nasıl olabileceği ile ilgili birkaç öneri sıralıyorum: Kabullenin: Yalnızlıkta diğer duygularımız gibi gerçektir. Varlığını bildiğimiz ve kabul ettiğimiz duygular üzerine gitmek ve çalışmalar adımlar en önemlisidir. Yalnız kalmak iyi geliyorsa, bunu aralıkla değerlendirin. Yenilenin: Kendinizle ve arkadaşlarınızla yeniden tanışın. Değişiminizin, ihtiyaçlarınızın farkına varın. Hareket edin: Duygular bazı zaman ayağımıza takılan taş gibidir. İstediğimiz zaman ayak bağı olur, istediğimiz zaman da ayağımızla geri teperiz. Bunun daha hızlı mümkün olabilmesi için yani duygularınızın harekete geçebilmesi için hareket, yani bedensel hareket önemlidir. Çözüm odaklı olun: Sorunlarınızı sahiplenmeyin. Çözümlere odaklanın ve onları sahiplenin. İçinizde bir güç ve çözüm kaynağı olduğuna inanın.

25 Aralık 2020

20

Farklı Bayram ve Kutlamalar Arasında Müslüman Çocuklar…. GÜLÜMSER ARSLAN

Bir toplumda azınlık olarak yaşalara ikna edici cevaplar veremeyince mak bazı zorlukları da ya da bu soruları ciddiye almayıp beraberinde getiriyor. geçiştirince sorunlar pusuya Yıllardır Avrupa yatıyor. ülkelerinde Anne babaların yaşayan Yeni bir yılın Müslümanlar dinlerini ne kadar kapımıza bir tarafdayandığı şu günciddiye aldıkları, onu tan İslami lerde Müslüman kimliklerini hangi heyecanla yaşa- anne babaların en korumaya çok karşılaştığı dıkları çocuğun göçalışırken sorulardan bazünden de yüreğin- zıları da “Biz nediğer taraftan da yaşadıkları den Noel bayramını den de kaçmaz. toplumla ahenk kutlamıyoruz, hediyeiçinde yaşamaya ler alamıyoruz, havai gayret ediyorlar. fişek patlatmıyoruz?” gibi Çoğunluğu Müslüman olmayan sorulardır. Çocuğun yönelttiği bu diyarlarda doğmuş, büyümüş, gibi sorulara ne kadar erken ve ikna okumuş, evlenmiş ve çocuk sahibi edici makul cevaplar verilirse soolmuş Müslümanlar kendileri gibi ruların sıklığı ve şiddeti de o kadar İslam ahlakı almış çocuklar yetişazalacaktır. Dinimizin bu tür sorutirme niyeti ve gayreti taşıyorlar. lara verdiği cevapları anne babalar Bunun için çocuklarını camilere, kendi çocuklarına özel olarak uyareğitim kurumlarına gönderiyorlayabilirler. Cevabın içeriği İslam lar. İlk çocukluk yıllarında anne fıkhının netliğini taşırken, metodu babasının her söylediğini sorgusuz ve üslubu ise çocuktan çocuğa farklı sualsiz kabul eden çocuk, düşünme ve ona özel olmalıdır. kabiliyeti geliştikçe onların söylediklerini sorgulamaya, gördükleriEsasında çocuklar çok erken ni kıyaslamaya ve onlara altından yaşlardan itibaren hayatı ve ailekalkamayacakları zor sorular yösini gözlemlemeye başlar. Hatta neltmeye başlıyorlar. çocuklar evlerinde yaşanan heyecanların ürünüdür de denilebilir. Evlerinde besmeleyle büyütülen Yaşadığı evi İslam heyecanı ve çocuklar gün geliyor okullarda, gündemi ile kuşatan anne babaların sosyal alanlarda Müslümanlara kendi çocuklarına belli konuları ait olmayan değerler, yaşam tarzı izah etme işi daha kolaydır. Çünkü ve kutlamalarla iç içe yaşıyorlar. duygular bulaşıcıdır. Bu heyecan Başka dine mensup arkadaşlar da er ya da geç çocuğa geçer. Anne ediniyor, bir şekilde farklı inanç ve babaların dinlerini ne kadar cidâdetlere temas ediyorlar. Aynı zadiye aldıkları, onu hangi heyecanla manda farklılıkları keşfedip, değer yaşadıkları çocuğun gözünden de, yargılarını kıyaslıyorlar. Şüphesiz bu yüreğinden de kaçmaz. durum gelişimin bir parçasıdır. Bir çocuğun hayatı, yaşamı ve çevresini BAYRAMLARI COŞKUYLA KUTLAYALIM sorgulaması gayet normaldir. Mesele, anne babaların böyle durumlara karşı hazırlık yapıp yapmadığı, ne kadar bilgi edindiği, gayreti ve duasıyla Allah’ın yardımına talip olup olmadığıyla ilgilidir. Çocuğun kafasındaki soru-

Ramazanı bir nebze heyecanla geçiren, bayramını coşkuyla kutlayan bir ailede çocuk “parıltılı” bayram hasreti gütmez. Hediye arzusu bayramlarda karşılanan Müslüman çocuk diğer dinlere ait

özel günlere özenmez. Heyecanla kendi bayramını bekler. Nasıl bir Allah’a iman ettiğini anne babasının hâlinden okuyan bir çocuğun sözle ikna edilmeye ihtiyacı yoktur. Anne babasını hizaya getiren, onların davranışlarını şekillendiren bir dinin mensubu olmaktan zevk alır. Yeter ki anne babasının yaşamında ve söylediklerinde bir çelişki görmesin. İslam sadece bir din değil, aynı zamanda bir duruştur. Çocuk toplumdan, bulunduğu ortamdan dışlanmasın diye ait olmadığı bir dinin bayramını kutlamak, başka dinlere ait ritüelleri uygulamak Müslümanca bir duruş olmadığı gibi, çocukta kafa karışıklığına yol açar. Kendi dininden şüphe duymasına bile neden olabilir. Bir çocuğun sırtını yasladığı İslam inancı ne kadar net ve sağlam olursa ruhsal gelişimi ve kişiliği de o kadar güçlenir. İslam bilinci ve şuuruyla yetişmiş bir çocuk kendi farklılığını kabul etmekte zorlanmaz. Farklı din ve yaşam şekillerine saygı gösterir. Çünkü İslam bunu öğütler. Müslümanlık bunu gerektirir. Dolayısıyla dinini bilen Müslüman bir çocuk okulda veya başka ortamlarda diniyle ilgi bir dışlanmayla karşılaştığında sakinliğini korur ve İslami kimliğinden ödün vermez. Müslüman çocukların okullarda, ders saatleri içerisinde gerçekleşen kutlamalara dahil olmaları bir zaruret olarak görülebilir. Asıl sorun bu ritüel ve kutlamaları okul saatleri dışında evlere veya başka sosyal çevrelere taşıyıp onları benimsemektir. Bir toplumda insanlar farklılıklarına rağmen bir arada karşılıklı saygı ve hoşgörü içerisinde yaşayabilirler. Bazı Müslümanların dışlanırız endişesiyle yaptıkları açılımların bedelini, İslami duruşuna sadık kalmaya gayret eden Müslümanlar ve onların çocukları ödüyorlar.


GENÇLIK

25 Aralık 2020

21

Müslüman Öğrenciden Gururlandıran Başarı:

Başbakan Davet Etti Hollanda’da yaşayan başarılı öğrenci Dilara Bilgiç, demokrasi hakkında yazdığı kitap sonrası Başbakanlık'ta ağırlandı.

HOLLANDA

H

ollanda’da yaşayan 18 yaşındaki başarılı öğrenci Dilara Bilgiç, demokrasi hakkında 112 sayfalık “kara kutu demokrasi” adlı bir kitap yazdı. Başarılı öğrencinin Hollanda siyasetindeki problemlerle alakalı yazdığı Hollandaca kitap, Hollanda siyasetinin de dikkatini çekti. Buna göre Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Bilgiç’i Başbakanlık’ta ağırladı. “BAŞBAKAN RUTTER’İN Kİ-

TABIMA İLGİ DUYMASI ÇOK HOŞUMA GİTTİ”

kendisinin çok hoşuna gittiğinin altını çizdi.

Camia Haber’e konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Dilara Bilgiç, Başbakan Rutter’in kitabına ilgi duyup, değer vermesinin çok hoşuma gittiğini belirtirken, aralarında güzel bir konuşma geçtiğini belirtti. Başbakanın kendisine, “Yarın bir gün seni eleştirilen olacaktır, önemli değil. Beni de eleştiren oluyor. Git sor, konuş, eleştiren kişiyi anlamaya çalış.” dediğini de ve bu nasihatın da

“İKİNCİ KİTAPTA KENDİ HİKÂYEMİ YAZMAYI PLANLIYORUM” İlk kitabının bu kadar ses getireceğini ummadığını da belirten Bilgiç, “Toplumsal sorunlara ve demokrasi çıkmazlarına çözümler üretim denememe bir ikinci kitap daha eklemeyi düşünüyorum. İkinci kitapta hikâyeyi kendime çevirip, kendi

hikâyemi yazmayı planlıyorum. Kitapta farklı kültürlerin buluşmasını ve tanışmasını okuyabileceksiniz.” diye kaydetti. “HERKESİN KENDİNE AİT KALİTELİ YETENEKLERİ VARDIR”

lundu: “Azimli olunursa, buradaki iki kültürün barışıık olduğu bir şekilde yaşanabileceğine ve bir çok başarıya imza atılabileceğine inanıyorum. Herkesin kendine ait kaliteli yetenekleri vardır, önemli olan bence o kaliteyi keşfetmek.”

Her zaman, “Yaşadığım topluma kimliğimi nasıl tanıtabilirim ve nasıl katkıda bulunabilirim” gibi sorulara kafa yorduğunu da belirten Bilgiç, Avrupa’daki Türkiye kökenli gençlere de önemli önerilerde bu-

Söz konusu kitapta Dilara Bilgiç, “demokrasimizi nasıl iyileştirebiliriz?”, “verimliliğini nasıl arttırabiliriz” ve “siyasi sistemimizi nasıl daha adil ve çoğulcu hale getirebiliriz” gibi sorulara cevaplar arıyor.

Almanya’da Her 3 Gençten Biri İnternet Bağımlısı

Almanya’da yapılan bir araştırmada, her 3 gençten birinin internet bağımlısı olduğu kaydedildi.

A

lmanya’da özellikle gençlerde, akıllı telefon, bilgisayar ve internet bağımlılığı her geçen gün artıyor. Yapılan bir araştırmada, 12-17 yaş arasındaki 7 bin gencin internet bağımlılığı tespit edildi. Araştırmada, her 3 gençten birinin problemli bir internet kullanımının söz konusu olduğu belirtildi. Buna göre ekran başında çok süre geçirildiği ve bilgisayarı kapatmanın veya telefonu kenara koymanın gençler için zorluk teşkil ettiği kaydedildi. İNTERNET BAĞIMLILIĞI NEDİR? Araştırmada ayrıca sorun teşkil eden medya ve internet kullanımının, bağımlılık veya kişilik bozukluluğuna dönüşebileceği ifade ediliyor. Buna göre araştırmada, internet kullanımının bağımlılık veya kişilik bozukluluk derecesine yükseliş oranının gençlerde artış gösterdiği belirtiliyor.

geçirme isteği Huzursuzluk, öfke ve çabuk sinirlenme durumu

GELECEĞİN UYUŞTURUSU: İNTERNET

Yapılan araştırmada ayrıca gençlerin interneti en çok iletişime geçmek için kullandığı gözlemlendi. Bunun ardından ise eğlence, bilgi videoları ve bilgisayar oyunlarının geldiği aktarıldı. 12-17 yaş arasındaki gençlerin, bilgisayar oyunları ve internet ile haftada 22,8 saat geçirdiği belirtildi. 18-25 arasındaki gençlerde ise bu sayı 23,6 olarak tespit edildi.

Bu noktalardan bazılarını veya hepsini kendi davranışlarınızda gözlemlemeniz durumunda profesyonel yardım almaktan gocunmayın. İnternet ve medya bağımlılığı herkesin başına gelebilir. Özellikle koronavirüs salgını döneminde, telefon veya bilgisayar ile daha fazla vakit geçirme tehlikesi söz konusu olabilir.

BAĞIMLI OLDUĞUMU NASIL ANLARIM?

NEREDEN YARDIM ALABİLİRİM?

İnternet bağımlısı olup olmadığınızı şu şekilde tespit edebilirsiniz: • Internet kullanımınızı (süre, başlangıç, bitiş) kontrol edememe • Arkadaş ve hobilerin ihmal edilmesi • Çevrimdışı olunmasına rağmen, düşüncelerin internet ve dijital medya ile dolu olması • İnternette hep daha fazla vakit

Alman “Gençler İçin Bilgi Portalı” web sitesi üzerinden online olarak internet bağımlısı olup olmadığınızı test edebilirsiniz. Sayfada ayrıca salgın döneminde ne tür faaliyetler yapabileceğinizle alakalı öneriler de mevcut: www.ins-netz-gehen. de. Ayrıca Bağımlılıkla Mücadele Genel Merkezi danışma hattından da yardım alabilirsiniz: 0221 89 20 31


HAYAT

25 Aralık 2020

Ma’rûfu Emretmede Ailenin Emir Yetkisi

Hadis Günlüğü Prof. Dr. Zekeriya Güler hadis@camiahaber.com

İslam’ın Garip Olarak Dönüşü II Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İslam garip olarak başladı. Başladığı gibi yine garip olarak dönecektir. Öyleyse ne mutlu o gariplere!”1 Hadisin Abdullah b. Mes’ud rivayetinde, “Garipler kimlerdir? sualine Resûl-i Ekrem’in, kabilelerinden uzak yaşayanlar!” tarzında verdiği cevap zikredilir. Hattâbî, “Kabilelerinden uzak yaşayanlar”² cümlesini, “vatanlarını terk eden muhacirler, evlerinden ve yakınlarından uzak olanlar”³ şeklinde yorumlar. Hatîb Bağdâdî (v. 463/1070) ise, söz konusu cümle üzerine Abdân’ın (v. 306/918)⁴ şu sözünü nakletmekle yetinir: “Onlar ilk hadis ashâbıdır.” İbn Kuteybe (v. 276/889)⁵, “Ümmetim yağmura benzer. Evveli mi yoksa sonu mu hayırlıdır, bilinmez” hadisi ile “İslam garip olarak başladı ve garip olarak dönecektir.” hadisi arasında bir çelişki (tenâkuz ve ihtilaf) olup olmadığı sualine cevap verirken, ahir zamanda azınlık teşkil edecek olan Müslümanların hayırlı konumda olduklarını belirterek, tam tersine iki hadisin birbirini desteklediğini ifade eder.

Müslüman, kötülüğün değil iyiliğin hakim olması için gayret göstermelidir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın (v. 1942) hadis için yaptığı yorum ve açıklamayı kendi ifadeleriyle nakletmekte fayda vardır: “İslam’ın da gecesi gündüzü olacak, o da bu değişen dünyada bazen gecelerin sükûnet kucağında dinlenecek, bazen de gündüzlerin ışık saçan ikbalinde gözlerini açarak Hak Teâlâ’nın yüce huzurunda en yüksek hayatı yaşamak için uyanacaktır. (...) İslam’ın istikbali gece değil gündüzdür, sönük değil parlaktır. Ara sıra basan gece zulmetleri onu dinlendirip tekrar uyandırmak içindir.”⁶ Rasûl-i Ekrem’in, muhtelif vesilelerle farklı zaman ve mekânlarda irad buyurduğu anlaşılan hadisten şu mesajı çıkarmak mümkündür: Hayırlı ümmetin mensubu olarak Müslüman, hangi ortam ve şartlarda olursa olsun fitne ve fesadın değil, huzur ve salahın yerleşmesi, kötülüğün değil iyiliğin hakim olması için gayret göstermelidir. O, sarf ettiği gayretin müspet netice vermesi için, kendi hareket ve davranışlarını kontrol altına alarak topluma örnek olmalıdır. İçinde yaşadığı toplumda, sulh ve salaha taraf bir seyir takip ederek dünya ve ahiret saadetini isteyen insan için alternatif bir başka çözüm yolu da olmamalıdır. 1. 2. 3. 4. 5. 6.

Müslim, İman, 232 İbn Mâce, Fiten, 15; Dârimî, Rikâk, 42; Ahmed b. Hanbel, I, 398; Hatîb, a.g.e., s. 23. Hattâbî, a.g.e., I, 175-176 Bkz. Hatîb, a.g.e., s. 24. İbn Kuteybe, Te’vîlü muhtelifi’l-hadîs, s. 77-78. Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, V, 3713 (kısmen tasarrufla).

22

DOÇ. DR. SALIH AYDIN

Ö

nceki yazımızda El emru bi’l ma’rûf ve nehyu ani’l munker ilkesi etrafında ma’rûfu emretmenin kamu otoritesinin yetkisinde olan bölümünü değerlendirmiştik. Bu yazımızda ise ma’rûfu emretme ilkesinin aile içerisinde uygulanışını ele alacağız. Kur’an’da aileye ma’rûfu emretme yetkisini “Ailene salâtı (namazı) emret, sen de namaz kılmaya sabırla devam et” (Tâhâ suresi, 20:132) ayetiyle, Hz. İsmail (a.s.)’ın özelliklerini anlatan “o ehline (ailesine) namazı ve zekâtı emrederdi” (Meryem suresi, 19:55) ayetinde görebiliyoruz. Ayetlerden de anlaşılıyor ki, kişi fıtraten emretme konumunda olabilir veya emredebilecek o konuma resmen yükseltilebilir. Dikkat edilecek olursa zikredilen ilk ayette kişiye (Peygamberimize) ma’rûfu (namazı) emretme görevi veriliyor. İkinci ayette ise İsmail (a.s.), bulunduğu konum itibariyle doğrudan âmirlik vazifesini eline alıyor, böylece, emretmeye memur konumunda bulunuyor. Bunun bir diğer anlamı, mutlak emretme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğudur. Allah’ın haricinde her amir, aynı zamanda memurdur ve dolayısıyla insan için mutlak amiriyyet (emretme yetkisi) yoktur. Burada önemle üzerinde durulması gereken bir husus “devletin resmî emrediciliği” ile “ailenin fıtrî emrediciliğininin” birbirinden farklı olduğu hususudur. Dolayısıyla, bu şekilde Allah’ın hakları ile kulların haklarının mahiyetinin de farklı olduğu ortaya çıkar. Çünkü, ma’rûflar arasında hem Allah'ın hakkı hem de kulların hakkı olanlar vardır. Dolayısıyla ikisi arasında bir ayrıma gidilmeksizin her ma’rûfun devlet eliyle ve diktesiyle yaptırılması durumu emr-i bil ma’ruf ilkesine aykırıdır. Zira devlet kanunları, kahır ve istila yoluyla, yani, zorla ve baskıyla emretme vazifesini ifa ederken, insanlar arasında ma’rûfu emredenlerin böyle zorlama ve baskı yapma hakkı yoktur. Ancak ma’rûfu emretmekle mükellef olan insan (kişi ve kişiler) bu vazifeyi ifa etmekle mükellef olduğuna göre, bu mükellefiyet nasıl yerine getirilecektir? İşte kişi ve kişilerin ma’rûfu emretme vazifesini ifa etmeleri, iyiliği (hayr) yaşamak, kötü-

Allah’ın haricinde her âmir, aynı zamanda memurdur ve dolayısıyla insan için mutlak âmiriyyet (emretme yetkisi) yoktur. lükten (şerr) uzak durmak, gücü yetiyorsa kötülüğü kendi eliyle düzeltmek ve varsa uzmanlığı, bunu insanlara en uygun dille anlatmak şeklinde olacaktır. Bu emre muhatap olan kişi ve kişiler eğer ma’rûfu emreden kişi ve kişilerin akranlarıysa onlara en müsait şartlarda en güzel dil ile rica edilir, üst makam, yaş gibi yukarıda bulunanlara ise bütün tevazu ve alçak gönüllülükle arz edilir. Örneğin yaratıcıya yakarma olarak namaz, fıtrî ve evrensel bir hayırdır. Bunun anlamı, namaz sadece hayır değil, aynı zamanda ma’rûf olan bir hayırdır, demektir. Bütün milletlerde, geleneklerde ve bütün coğrafyalarda özü itibarıyla namaz vardır. Fakat devlet, namazı vatandaşlara emredip zorla yaptıramaz. Bunun nedeni, namazın sadece Allah ile kulu arasında bir hak ve vecibe olması; kul ile kulun arasında olan hak ve sorumluluklar gibi olmamasıdır. Ama, devlet kullar arası hak ihlallerinde münkeri nehyeden olarak devreye girebilir, ma’rûf olanı zorla da olsa yaptırır. Eğer devlet insanlara Allah'ın haklarını da dikte ederse, dinde aranan ihlas ve ihsan asla tahakkuk etmez. Bunun içindir ki, devlet zorla namaz kıldıramaz, oruç tutturamaz ve bu tür ma’rûf vecibelerde yaptırım uygulayamaz. Fakat devlet, dinî vecibelerin yapılması ve özgürlüğünün sağlanması için ortamı hazırlar ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar önüne çıkan engelleri kaldırır. Allah'ın hakkı olan namazın geçtiği yerlerde aile reisinin emretmesinden bahsedilmesi, namazın, devlet tarafından gerektiğinde emredilerek yaptırılacak bir farz değil, aile tarafından uygulanıp uygulatılması gereken bir farz olduğunu gösterir. Namaz kılmayan çocuk ve gençlere, aile, merhamet ve şefkat eliyle karışacak, on-

lara namazı hatta İsmail (a.s.) örneğinde olduğu gibi zekâtı emredecektir. Kur'an’da, yetkilendirilmiş ehil bir ekibin Müslümanlara ma’rûfu emretmesi, münkeri yasaklaması gerektiği ifade edilir ki, bu polis ve zabıtaya ve onları yetkilendiren kanunlara, kurumlara ve sisteme işaret eder. Medeniyet tarihimizde bu müesses nizamın adı hisbe teşkilatıdır. Müslümanlar içerisinden ma’rûfu emredecek bir “ümmet” teşkil olunur. Ümmet kelimesinin de anne (ümm) ve başkan (imam) ile aynı kökten olduğu düşünülecek olursa, ailede de emr-i bi'l ma’rûf nizamı olduğu anlaşılacaktır. Bütün Müslümanlar, ma’rûfu emrederlerken, akranları olanlara iltimasta ve ricada bulunurlar, üst makamda olanlara da iyilik ve kötülük hallerini arz ederler. Bu şekildeki bir davranış genel hayra davet kapsamındadır. Arkadaş arkadaşı uyarabilir, hayır bildiği şeye davet edebilir. Fakat bunları yapmayı emredemez. Yine, vatandaşlar devlet başkanına, valiye, kaymakama ma’rûf ve münkere dair ahvali arz edebilirler. Fakat asla onlara emr etmeye, dikte etmeye, çıkışmaya, kalkışmaya meyledemez ve bunun adını da emr-i bi'l ma’rûf koyamazlar. Ailede ise, anne-baba, dede-nine ve diğer büyükler, ma’rûfu yaşayarak sabırla örnek olmaları gerektiği gibi onlara emredebilirler. Bu emir, aile içi ilişkilerin özelliği ve aile mensuplarının birbirlerine karşı olan sorumlulukları ile orantılıdır. Onun içindir ki, ailede, ana-baba gibi aile büyükleri, yani sorumlu olan kişiler, bir yönüyle Allah hakkı olan diğer bir yönüyle kulların hakkı olan zekâtı da, bütünüyle Allah hakkı olan namazı da emredebilir. Bu emir, yine devletin emretme ve gerektiğinde cezalandırmasından farklı bir emirdir. Zira, aile büyüklerinin çocuklarına yaptırım uygulaması, devletin yaptırımından çok farklıdır. Meselâ, devlet küsmez, ama, aile büyükleri küçüklere küsebilir. Bu küsme bir nevi yatırımdır. Bazen küçüklerin de büyüklere küstüğü olur ki, bu da büyükler için bir ceza olur. Dolayısıyla, ailede ana-baba gibi büyükler çocuklar gibi küçüklere namaz, zekât ve diğer ibadetler gibi Allah'ın haklarını emreder; içki, kumar ve hırsızlık, diğer insanlara hakaret gibi münker işleri de yasaklayabilirler. Bu emir ve yasaklamalara uymayanlara uygulanacak yaptırım da aile müessesesinin gerektirdiği yaptırım şeklinde olacaktır.


HAYAT

25 Aralık 2020

23

Hz. Muhammed’i (s.a.v.)

Karikatürleştirmek

Peygamberimiz (s.a.v.) hayatta iken, kendisine yapılan sözlü saldırılara hikmet ile karşılık vermiş ve bırakınız fiili bir karşılık vermeyi, kötü söze kötü söz ile bile cevap vermemiştir. Peygamber ve ashabı, İslam dinini onurlarıyla temsil etmeye ve onurlu mücadelelerine devam etmişlerdir. DR. HAKAN AYDIN

ile bile cevap vermemiştir. Peygamber ve ashabı, İslam dinini onurlarıyla temsil etmeye ve onurlu mücadelelerine devam etmişlerdir.

P

eygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’i aşağılayıcı karikatürler bağlamında devam etmekte olan tartışmalar hakkında İslam dininin yaklaşımı nedir? Bu yaklaşım sadece Hz. Muhammed (s.a.v.) için midir? Küfür ve alaylı yaklaşımlar hakkında İslam’ın genel yaklaşımı nedir? Bu yazımızda bu gibi konulara değineceğiz.

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “‘İnsanlara iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz.’ diyen zayıf karakterli kimseler olmayın. Bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilikle karşılık vermeyi, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi alışkanlık hâline getirin.” (Tirmizî, Birr, 113; H. No: 2007)

KİŞİ, TOPLUM VE DEĞERLER İLE ALAY EDİLMESİ Müslümanlar, sadece kendi değerlerine yapılan sözlü veya görsel alaya alıcı, aşağılayıcı ve hakaret içeren saldırıları değil, farklı kültürlerin değerlerine, farklı toplumlara ve kişilere yapılan saldırıları da kabul etmezler. Bu tip alaycı ve hakaret edici sözlü ve karikatür olayında olduğu gibi görsel alaya almalar dünya tarihinin her döneminde olmuştur. Ancak, bunu yapanlara karşı fiili bir karşılıkta bulunmak veya bu nedenle ortama zarar verecek karşılık vermek, İslam dini tarafından asla kabul edilmemiştir. Günümüz batı dünyasının yayın ve düşünce özgürlüğü anlayışında -şiddete dönüşmeyen ve şiddeti teşvik etmeyen- alaya alıcı yayınlar ve söylemler, anayasa ve uluslararası hukuk tarafından koruma altına alınmıştır. Bazı medya organları, bu uluslararası haktan istifade ederek bütün değerler ile olduğu gibi Hz. Muhammed (s.a.v.) ile de alay edici karikatürler yayınlamışlardır. Bu yayınların üzerine, insanların ve malların zarar gördüğü protestolar organize edilmiş ve bazı kişiler tarafından terör saldırıları gerçekleştirilerek insanlar katledilmiştir. Müslümanları töhmet altında bırakan bu saldırıların İslam ve Müslümanlar ile asla bir bağlantısı yoktur. İslam’ın hiçbir kaynağında bu terör faaliyetlerini destekleyici bir yer yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v.) peygamberliği müddetince tek olan Allah’a (c.c.) imana davet etmiş ve bunun dışındaki tapılan bütün tanrı anlayışlarının yanlış olduğunu tebliğ etmiştir. Tebliğ görevi tamamen hikmet metoduyla ve serbest davet yöntemi ile gerçekleşmiştir. Bakara suresinin 256. ayeti gereğince dinde zorlama Allah tarafından kesinlikle yasaklanmıştır. Mekke’de mücadele etmiş olduğu müşriklerin tapmış olduğu putlara kötü sözler söylenmesi yasaklanmıştır: “Allah’tan başkasına tapanlara hakaret etmeyin; sonra onlar da bilgisizlik yüzünden sınırı aşarak Allah’a hakaret ederler.” (En’âm suresi, 6:108)

Peygamberimiz'e (s.a.v.) hakaret O'nun değerinden hiç bir şey kaybettirmez. Yeter ki biz Müslümanlar olarak O'nun yolunu hakkıyla izleyebilelim.

İSLAM DİNİNİN KENDİSİNİ SORUN GÖSTERENLER

KÖTÜLÜKLERİ İYİLİKLERLE BERTARAF ETMEK

İslam’ın bizatihi kendisinin bu terör saldırılarını desteklediğini ve sebebi olduğunu ifade edenler, İslam kaynaklarını belli bir metot olmadan ve İslami metinleri kendi bağlamından çıkararak, bu suçlamayı yapmaktadırlar. İslam dininin bizatihi kendisinin terörün sebebi olduğu iddialarını, aşağıda ifade edeceğimiz ayet ve hadisleri delil göstererek kesinlikle reddediyoruz.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Fussilet suresinin 34-35. ayetlerinde ifade edildiği üzere kötülükleri en güzel davranışlarla bertaraf etmiştir: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş! Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak (erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir.” Peygamberimiz (s.a.v.) hayatta iken, kendisine yapılan sözlü saldırılara hikmet ile karşılık vermiş ve bırakınız fiili bir karşılık vermeyi, kötü söze kötü söz

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bizatihi kendisine kötü sözler ile alay edilmesi şeklinde sözlü saldırılar olmuştur. Peygamberimiz, diğer bütün peygamberler ile de alay edildiği Kur’an’da ifade edilerek teselli edilmiş ve bu saldırıları Allah’a havale etmesi istenmiştir: “Senden önceki peygamberlerle de alay edilmiş, sonunda onlarla alay edenleri, alaya aldıkları şey (azap) kuşatıvermişti.” (Enam suresi, 6:10) Kureyş müşriklerinin Peygamberimiz (s.a.v.)’e küfür etmeleri hakkında Resûlullahın şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: “Ashâbım! Siz hayret edip şaşmaz mısınız? Bakınız Allah, Kureyş (müşriklerinin) kötülemesini ve alaya almasını, benden nasıl defetmiştir? Ben Muhammed (adıyla bilinmiş ve övülmüş) iken onlar (değiştirerek): Müzemmem (kötülenmiş-yerilmiş) diye kötülerler ve müzemmem diye eğlenirlerdi. (Buhârî, Menâkıb, 17, H. No: 3533) Bunun üzerine şu ayetler indirilmiş ve kötü sözler ile saldıranları Allah’a havale etmesi istenmiştir: “Sen, sana buyurulanı açıkça duyur, müşriklere aldırış etme! Allah’ın yanında başka bir tanrı daha edinen o alaycılara karşı biz senin yanındayız. Onlar ileride anlayacaklar!” (Hicr suresi, 15:94-96)

Allah’ın ayetleriyle alay edildiği durumlarda mü’minlerin, o ortamlardan ayrılmaları ve alay edenler ile sözlü bir mücadeleye girmemeleri istenmiştir: “O size kitapta şunu indirmiştir: Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini yahut onların alaya alındığını işittiğiniz zaman, onlar başka bir söze geçmedikçe kendileriyle beraber oturmayın; aksi takdirde şüphesiz siz de onlar gibi olursunuz.” (Nisâ suresi, 4:140) Dinler, değerler, toplumlar ve kişiler hakkında alaya alıcı yaklaşımlar İslam dininin açıkça yasakladığı bir husustur: “Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.” (Hucurât suresi, 49:11)

YAPILMASI GEREKENLER •

Kur’an’da ifade edildiği gibi, bir topluluğa olan kızgınlığımız bizi adaletsiz davranmaya sevketmemelidir. Olayları birbirine karıştırmadan terör saldırısı kime yapılırsa yapılsın, kınanmalı ve reddedilmelidir. Bu kınamanın fakat veya ancakları olmamalıdır. İslam dininin ismi kullanılarak yapılan terör saldırıları nedeniyle, Müslümanların bu saldırılara sürekli olarak mesafe koymaları gerektiğini söyleyenlere karşı bıkmadan, usanmadan ve çekinmeden izah etmekten geri durulmamalıdır. İçerisinde yaşamış olduğumuz toplumların diğer katmanları ile kriz zamanlarında kendimizi savunma pozisyonuna düşürmek istemiyorsak, normal zamanlardaki insani ve kurumsal münasebetlerimizi artırmak zorundayız. Müslüman kalma özelliği yitirilmeden, diğer dinler ve dünya görüşlerindeki insanlar ile komşuluk ve arkadaşlık oluşturulmasının yolları ve yöntemleri çocuklar, gençler ve yetişkinlere öğretilmeli ve teşvik edilmelidir. Karikatür ve benzeri yollarla değerlerin alaya alınması, -hoşumuza gitsin veya gitmesin- kime yapılırsa yapılsın, aynı demokratik tepkiyi ortaya koyabilmeliyiz.

Tefsir Köşesi Prof. Dr. Saffet Köse tefsir@camiahaber.org

Alternafi Olmayan Statü: Annelik-4 Önceki üç yazımızda anne şefkatinin çocuk için önemine dikkat çekmiş ve İslami kaynaklarda şefkatin anne üzerinden tanımlandığına ya da tasvir edildiğine değinmiştik. Bu yazıda bazı örnekler zikredeceğiz: Hz. Peygamber anlatıyor: Allah, rahmet ve şefkatini yüz parçaya bölmüş doksan dokuzunu yanında tutmuş birini dünyaya indirmiştir. O bir parça yeryüzündeki bütün varlığa yetmektedir. Mesela bir annenin çocuğuna, hayvanın yavrusuna gösterdiği şefkat ve merhamet Allah’ın yeryüzüne indirdiği merhametin yüzde birinden aldığı payın etkisiyledir. Allah ahiret yurdunda bütün müminlere yanında tuttuğu doksan dokuz ile muamele edecektir (Buhârî, “Edeb”, 19; Müslim, “Tevbe”, 17-19). Sahabeden bir zat, ormanda bir kuşun yavrularını alır sonra yavruları üzerinden tuzak kurarak anneyi yakalar. Peşinden arkadaşlarıyla sohbet eden Hz. Peygamber’e gelir ve olayı anlatır. Hz. Peygamber: “Onları yere bırak!” buyurur ve bıraktığında annesinin yavrularının başından ayrılamadığını görürler. Hz. Peygamber arkadaşlarına: “Şu annenin yavrularına olağanüstü çabası hayranlık uyandırmıyor mu?” der. Onlar: “Gerçekten öyle” deyince Hz. Peygamber: “Allah’a yemin ederim ki Allah’ın kullarına olan şefkati bu annenin yavrularına olan şefkatinden kat kat fazladır. Şimdi o yavruları annesiyle yuvalarına bırak.” buyurur (Buhârî, “Cenâiz”, 1).

“Bu şefkati sebebiyle, Allah Teâlâ o kadına mutlaka ya cenneti vermiş ya da onu cehennemden âzâd etmiştir.”

Abdullah b. Mes'ud şöyle anlatıyor: Resûlullah ile bir seferde idik, bir ara yanımızdan ayrılmıştı. O sırada iki kuş yavrusu gördük ve aldık, anneleri de gelip onlar için çabalıyordu. Hz. Peygamber geldiğinde anne kuş onun başının üstünde dolaşmaya başladı. Hz. Peygamber: “Yavrularından ayırarak bu kuşa azap çektiren kim ise hemen onları annesine versin.” buyurdu (İbn Ebî Şeybe, I, 144; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 164). Bir gün yoksul bir kadın iki çocuğuyla Hz. Âişe’nin evine geldi. Hz. Âişe ona üç hurma verdi. O da çocuklarına birer tane verip ötekini yemek için tam ağzına götürürken çocuklar onu da istedi. Kadın o hurmayı da ikiye bölüp çocukları arasında paylaştırdı. Onun şefkatine hayran kalan Hz. Âişe, gördüklerini Hz. Peygamber’e anlattı. Hz. Peygamber: “Bu şefkati sebebiyle, Allah Teâlâ o kadına mutlaka ya cenneti vermiş ya da onu cehennemden âzâd etmiştir.” buyurdu (Müslim, “Birr”, 148). Anneler, değerinin ve çocuğunun kendisine ihtiyacının farkında olmalı! Doğrusunu en iyi Allah bilir.


HAYAT BIR AYET

25 Aralık 2020

“Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imar ederler. İşte onların doğru yolu bulanlardan olacakları umulur.” (Tevbe suresi, 9:18)

Fıkıh Köşesi M. Hulusi Ünye

m.unye@igmg.org

Noel Ticareti Bizlere bu dönemlerde gelen sık sorulardan biri de, yılbaşı münasebetiyle Müslüman oyuncak ve aksesuarcıların, "biz satmasak başkaları satıyor" düşüncesiyle Noel baba oyuncakları, parti şapkaları, Noel ağacı satmalarının caiz olup olmadığı ile ilgilidir. Pek çok okuyucumuz ve cemaatimiz buradan elde edilen paranın helal olup olmadığı konusunda merak içindedir. Bu husus ve soru diğer dinlerin kutsal saydığı günlerin kutlanması, onların örf ve âdetlerine uyulması konusuyla alakalıdır. Başta ifade etmek gerekir ki, Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın “Kim herhangi bir gruba benzerse o da onlardandır.”1 hadîs-i şerifi bu gibi konularda en önemli uyarıdır. Âlimlerimiz şeklî benzeşmenin en nihayetinde itikadi benzeşmeye de götürebileceğini ifade etmişlerdir. Müslümanların başka din mensuplarına ait bayram; Noel ve yılbaşı kutlamaları gibi onlar tarafından mukaddes kabul edilen kutlamaları yapmaları yukardaki hadisin hükmü altına girer. Fakat onların mukaddes kabul ettikleri ve kutladıkları onlar adına kendilerini tebrik etmekte bir sıkıntı olmaz. Nitekim karşılıklı tebrikleşmek, sevinç ve hüzünlerin paylaşılması iyi komşuluğun ve sosyal yaşamın bir gereğidir. Yasak olan şey, diğer din mensuplarının kutlamalarını andıran şekilde aynı gün ve tarihlerde bu kutlamaları yapmaktır.

Satılan malların İslam hukukuna göre helal ve temiz olan mallardan olması da gerekir.

Miladi yılbaşına doğru bu günlere özel olan ve yukarda sorulan şeyleri, sadece gayrimüslimlere satmış olsa bile bir Müslüman’ın böyle bir ticareti yapmış olması doğru değildir. En azından tahrîmen mekruhtur. Fakat böyle bir ticaretten elde edilecek kazanç haram olmaz. Yasak ve günah olan şey böyle bir işi bir Müslüman’ın yapmış olmasıdır. Tabi satılan malların İslam hukukuna göre helal ve temiz olan mallardan olması da gerekir. Aksi takdirde kazanç da haram olur. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ bir topluma bir şeyin yenilmesini haram kılmışsa, ondan elde edilecek kazancı da haram kılmıştır.”2 Allah en iyisini bilir. 1. Ebû Dâvûd, Libas, 4 2. Ebû Dâvûd, Buyû‘, 66

BIR HADIS

24

“Kim Allah için bir ev inşa ederse (mescit yaparsa) Allah’ta cennette onun için bir ev yapar.” (Muslim Mesacid 4. H. No: 1084)

BIZIM HICRETIMIZ ALLAH’IN HARAMLARINDAN KAÇINMAKTIR

B

izzat Peygamber Efendimiz tarafından bildirildiği gibi, artık Mekke’den Medine’ye hicret olmayacağına göre bizim hicretimiz Allah’ın haramlarından kaçmak olacaktır. Bu konuyla ilgili hadisler incelendiğinde hicretin şuurlu Müslüman olmayla yakından alakalı olduğu görülecektir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Müslüman olan kimse, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Muhacir de Allah’ın yasak ettiği şeyleri terk edip uzaklaşan kimsedir.”¹ Abdullah b. Amr (r.a.)’dan bildirildiğine göre bir başka hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Gerçek müminin kim olduğunu size bildireyim mi? Mümin, diğer insanların malları ve canları konusunda kendisinden emin oldukları kişidir. Gerçek Müslüman da, insanların dilinden ve elinden gelecek zararlardan salim oldukları kimsedir. Asıl mücahit, Allah’a taat konusunda kendi nefsiyle mücahede eden; hakiki muhacir de hata ve günahları terk eden kişidir.”² Hicret bir karar verme ve irade ortaya koymaktır. Bu iradenin Allah’ın kitabına, resulünün sünnetine göre şekillenmiş olması gerekir. İslam’ı yaşama azim ve iradesinin ilk adımı Allah’ın haram kıldıklarını terk etmektir. Daha sonra da Müslüman ve mümin olmak neyi gerektiriyorsa onu yapmaktır. Hicret, Allah’ın ve resulünün yolundan alıkoyacak şeyleri terk etmek ve bir tür kaçıştır. Mezkur hadisteki mücahit tanımlamasının tasvir ettiği konu da budur. Harama yaklaşmak Allah’a isyan, haramdan uzaklaşmak da Allah’a itaattir. Allah’a boyun eğme ve Allah’ın iradesini kabul etmek için Müslüman’ın önce kendi nefsine karşı cihat ilan etmesi gerekir. Hicret ve muhacirlik ancak bu zaman başlamaktadır. Hicretin en önemli yönü Allah için haramları terk edip Rabbimiz’e sığınmaktır. Bu sığınma günahları, yasakları, haramları terk edebilmekle mümkündür. Müslüman’ın iradesi buraya odaklanmak durumundadır. Bazı şeyleri terk etmeyi göze alamayan hicretin meyvelerini toplayamaz. Hadiste buyurulduğu üzere haramları terk etmek gerçek muhacirliktir.3

“Müslüman olan kimse, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Muhacir de Allah’ın yasak ettiği şeyleri terk edip uzaklaşan kimsedir.” Bir gün cüretkâr bir adam Hz. Peygamber’e geldi ve: “Ya Resûlallah! Bana hicreti anlat.” dedi ve şöyle devam etti: “Hicret, sen nerede olursan oraya gelmek midir? Bir kavme (topluluğa) mı özeldir? Sadece bir yere mi hicret yapılır? Sen ölürsen hicret de biter mi?” Hz. Peygamber bu sorulara cevap vermedi. Biraz sonrada “Bu soruları soran nerede?” buyurdu ve şöyle devam etti. “Hicret, gizlisi ve açığıyla bütün fuhşiyatı terk etmen, namazı kılman, zekâtı vermen demektir. Bunları yaparsan bulunduğun yerde de ölsen sen muhacirsin.” Denilir ki bu cüretkâr adam Yemen’den gelen birisiydi. Hz. Peygamber ona, bu şartları yerine getirmen hâlinde istersen orada öl, yine de muhacirsin demek istemiştir. O hâlde bugün yapılacak iş, göç edecek yer ve yurt aramak değildir. Bulunulan yerde hicret eylemi içinde olmak ve sürekli daha iyinin ve güzelin peşinde koşmak, İslam’ı daha bir samimiyetle yaşamaya çalışmaktır. Günahlardan uzak kalma iradesi gösterebilmektir.

Hicretin mekânı yoktur. Allah’ın arzı her yeriyle hicret mekânıdır. Her an hicret anıdır. Hadiste, “Kimin hicret etmekteki niyeti Allah ve resulünün emirlerine uymak ise onun hicreti Allah ve resulünedir. Kimin hicreti de elde etmek istediği bir dünyalığa veya evlenmek istediği bir kadına yönelikse onun hicreti de niyet ettiğinedir.”⁴ buyuran Resûlullah hicretin hem niyet hem de amele bağlı olduğunu ifade etmiştir. Sonuçta bugünün hicreti ve günümüzün muhaciri Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçan ve onları terk eden kimsedir. Hata ve günahları terk edendir. Hicret kötülüğü terk etmendir. Gerçek muhacir, Allah’ın haram kıldığı şeyleri terk edendir. Bir başka hadiste de hicretin bir diğer yönüne işaret edilerek “Bozgun, fitne ve fesat döneminde ibadet etmek, benim yanıma hicret etmek gibi faziletlidir.”⁵ buyurulmuştur.

1. 2. 3. 4. 5.

Buhârî, Rikâk, 73 Beyhakî, Şuabu’l-îmân, XIII, 455 Ahmed b. Hanbel, Müsned, XI, 665 Buhârî, Bedu’l-vahy, 1 İbn Mâce, Fiten, 14


KÜLTÜR & SANAT

25 Aralık 2020

25

r Bi“Kütüphane

Köstebeği”: Hamîdullah

İhsan Süreyya Sırma ile talebesi olduğu ve yakından tanıdığı İslam dünyasının mümtaz şahsiyetlerinden olan Prof. Dr. Muhammed Hamîdullah hakkında yaptığımız söyleşiye bu sayımızda kaldığımız yerden devam ediyoruz. İLKNUR KÜÇÜK

Hocam Prof. Dr. Muhammed Hamîdullah ile ilgili yazılanlara, söylenenlere bakınca onun en çok Ehl-i sünnet anlayışı nedeniyle daha açık ifade etmek gerekirse Miraç hadisesi, Ay mucizesi gibi hususlardaki görüşleri nedeniyle eleştirildiğini görüyoruz. Bu eleştirilere nasıl yaklaşıyorsunuz? Benim kanaattim şudur: Onu tenkit edenler gerçekten İslam’ı bilmiyor. Gerçekten hoca dediklerimiz bunu yapmıyorlar. İslam’ın özünü bırakan, takıntılara giden, öğrenmek için değil vurmak için yapanları ben zaten kaale almıyorum. Bir gün bunlara cevap vermemiz gerektiğini söyleyince hoca; “Sen fitne mi çıkaracaksın?” dedi. Hamîdullah Hoca İslam’a aykırı bir şey söylememiştir. Keşke herkes onun kadar hizmet etse. Ben Fransa’da onlarca kişi tanıyorum onun yanında Müslüman oldular. Acaba onu eleştirenler ne yaptılar? Miraç konusunda şöyle anlatayım; Hoca bu konuyu Hz. Âişe'den nakledilen bir rivayete dayanarak ele almıştır. Bu rivayete göre "Miraç hadisesi rüyada gerçekleşti." Diyelim ki, Miraç böyle gerçekleşmiş. Bu durum Miraç'ın doğruluğuna bir şüphe getirmez ki. Vahiylerin birçoğu da rüyada gelmedi mi? Hoca ne dese eleştirecek bir şeyler buluyorlar. Burada da Hoca, Hz. Âişe'nin ifadesini sadece naklediyor, ama hiçbir zaman ruhen-bedenen olmamış demiyor. "Ben rivayetleri aktarıyorum." diyor. Hoca böyle bir insandı. Rivayetlere ve kaynaklara göre konuşurdu. Hamîdullah Hoca’nın çalışma metotlarından biraz bahsedebilir misiniz? Örneğin bir hadisin kaynağının sahih olduğunu doğrulamak için uzun yolculuklar yaptığı doğru mudur? Hoca rahmetli, Batılılar ona bir isim takmışlardı; “kütüphane köstebeği” derlerdi. Kütüphanede ne kadar kitap varsa hoca

Dünyada Muhammed Hamîdullah Hoca'nın arkasından giden âlimler var. 1980'de hocanın eserleri üzerine bir makale yazdılar. Sadece eserlerinin adları 16 sayfa sürüyor. bilirdi. Mesela Buhârî. Oryantalistler Buhârî’yi tercüme ettiler. Hoca rahmetli Erzurum’a geldiğinde kitabın bende olup olmadığını ve inceleyip incelemediğimi sordu. İnceleme gözüyle bakmadım dedim. Çok hata var dedi. “Ben bunları tespit etmek istiyorum. Ne dersin?” dedi. Ben de ne diyeyim, Estağfirullah dedim. Hem Fransızca ve hem Arapça olan 4 cilt kitapta bir ciltlik hata buldu. İşte hoca bu kadar çok çalışıyordu. Keşke her Müslüman onun gibi çalışsa. Vaktini boşa harcamıyordu. Erzurum’da lojmanda kalıyordu. Her sabah 7’de gider hâlini hatırını sorardım. Bir gün “Şu Buhârî elime geçse de kulağını çeksem.” dedi. “Şu ibareye bak, sırf Ebû Hânife’yi tenkit etmek için bu cümleyi koydu.” dedi. Hoca selef ulemasını tamamını seviyordu bilhassa Ebû Hânife’yi. Muhammed Hamîdullah’ın hayattayken yeterince anlaşılıp, hak ettiği kıymetin verildiğini düşünüyor musunuz? Değeri bence anlaşıldı. Ve özellikle Türkiye’de. Türkiye onun değerini bildi ve istifade etti. Bugün âlim dediğimiz insanların %98’i ondan istifade etti. Yaşarken de değeri bilindi. Vefat ettiği hâlde hâlâ istifade ediyoruz. Zaten âlim budur. Ölümüyle ilmi bitmez. Ebû Hânife’yi hepimiz tanıyoruz, biliyoruz. Niye? Çünkü onlar bizlere ilimlerini

bıraktılar. Bir örnek vereyim; altının değerini sarraf bilir. Mesela bana tenekeyi boyayıp getirseler, bu altın deseler inanırım. Ama sarraf ilk bakışta altını tanır. Hamîdullah Hoca da altın değerindedir. Dünyada Muhammed Hamîdullah Hoca'nın arkasından giden âlimler var. 1980'de hocanın eserleri üzerine bir makale yazdılar. Sadece eserlerinin adları 16 sayfa sürüyor.

Hoca’nın Avrupa’daki Müslümanlar için önemi nedir? Ben bizzat şuna şahit oldum; İnsanlar onun şahsını görerek iptida ettiler. Müslüman oldular. Tevazusundan, ilminden ve samimiyetinden dolayı herkes onu seviyordu. Onun son senelerinde Paris’e gitmiştim. Yanına iki kişi gelmişti. Müslüman olmak istiyorlardı. Hoca bizzat kağıtı kendi yazdı ve doldurdu ve Müslüman olmak isteyenlere birçok kez emin olup olmadıklarını sordu. Uzun bir süre Viyana’da kaldınız ve orada hocalık yaptınız. Bu süre içerisine birçok öğrenci de yetiştirdiniz. Bu nedenle Avr u p a’d a yaşayan gençleri de yakından tanıyorsunuz. Buradaki

gençlere/Müslümanlara ler önerirsiniz?

ne-

10 sene Viyana’da kaldım. Bizim tavsiyeden önce problem nedir onu bilmemiz gerekiyor. Bizim Müslümanlar gençlerin maalesef aşağılık kompleksi var. Bunu aşmanın yolu ilimdir. Bir Türk Alman’dan daha fazla Goethe’yi biliyorsa kendini aşmış demektir. Almanlardan daha iyi Almanca, Fransızlardan daha iyi Fransızca öğrenmeleri gerekiyor. Tek yolu budur, ilim. Kendi dinlerini ve yaşadıkları ülkelerin dillerini yerli halktan daha güzel öğrenmeleri gerekiyor. Örneğin bir Alman’a Schopenhauer şöyle dedi diyebilsinler vs. Bu da ancak okumak ile olur. Okumadan olmuyor. Sohbetimizin sonunda İhsan Hoca, cüzdanında taşıdığı hocası Hamîdullah’ın fotoğrafını çıkararak gösteriyor. Fotoğrafa bakışlarından ona olan özlemi ve saygısı okunur olduğu hâlde ekliyor; “Fotoğraf çektirmezdi hiç. Bu da pasaport çıkartmak için mecburen çektirdiği ender fotoğraflardan.” Ne mutlu hocaların hocası Hamîdullah’a, ne mutlu ardında onun gibi kapanmayacak bir amel defteri bırakanlara.

Muhammed Hamîdullah


SAĞLIK

25 Aralık 2020

26

Pandemi Sürecinde Ağız Ve Diş Sağlığı Tüm dünyayı etkisi altına almaya devam eden koronavirüs nedeniyle yaşadığımız belirsizlik, karantina süreçleri ve sosyal izolasyon gibi süreçler, kelimenin tam manasıyla sıkıntı stresten dolayı “dişimizi sıkmamıza” da neden oluyor. Gerek yetişkinlerin gerekse çocukların yaşam konforuna olumsuz etki eden diş problemlerini engellemenin yolları hakkında uzmanların görüşlerini sizler için derledik.

E

rciyes Üniversitesi (ERÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Çocuk Diş Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Salih Doğan, yaptığı açıklamada, çocukların yaşam konforlarını olumsuz yönde etkileyen diş çürüklerini engellemenin yolunun düzenli bakımdan geçtiğini belirtti. KILOLU ÇOCUKLARDA ÇÜRÜK YATKINLIĞI DAHA YÜKSEK Doç. Dr. Salih Doğan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından korunmak için evde kalan ve aktivite düzeyleri düşen çocukların beslenme alışkanlıklarında değişiklik olduğuna dikkati çekti. Çocukların aktivite düzeyleriyle çürük seviyeleri arasında ilişkiyi inceleyen bir çalışma yapıldığını aktaran Doğan, günlük aktivite düzeyleri daha yüksek çocuklarda çürük gözükme sıklığının daha az olduğu yönünde bir sonuç elde edildiğini, kilolu çocuklarda ise çürük yatkınlığının daha yüksek görüldüğünü dile getirdi. "Hareket düzeyi yüksek çocukların çürüğe karşı dirençli olması muhtemel." diyen Doğan, bu davranışsal durumun gözlemsel olarak kanıtlandığını ifade etti. BESLENME SAYISINA GÖRE FIRÇALAMA YAPILMALI Doğan, sağlıklı diş için düzenli beslenme uyarısında bulunarak, şunları söyledi: "Koronavirüs nedeniyle evden çıkamayan çocukların ağız ve diş sağlığı bakımlarına son derece özen göstermeleri gerekiyor. Bu süreç, evde kalan çocukların beslenme alışkanlıklarında büyük değişikliklere de yol açtı. Çocukların beslenme alışkanlıkları ciddi oranda değişti. Velilerin çocukları ev ortamında tutabilmek için daha çürük yapıcı gıdalarla besleme yönünde birta-

kım davranışları olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı diş fırçalama sıklıklarını bu beslenme alışkanlıklarıyla doğru orantılı götürmeleri gerekiyor."

durumlarda dişle ilgili yaralanma ihtimalleri çok daha yüksek. O yüzden ev ortamında kalan çocuklarda bu tür yaralanma sıklığının arttığını görüyoruz."

Bir yetişkinin sabah ve akşam dişlerini fırçaladığına işaret eden Doğan, Kovid-19 sürecinde beslenme alışkanlığı değişen ve daha çok atıştırmalık tüketen çocuklarda ise bu sayının hiçbir zaman yeterli olmayacağını ve beslenme sayısına göre fırçalama yapılması gerektiğini vurguladı.

"DIŞ HEKIMINIZ HIJYEN KURALLARINA UYUYORSA TEDIRGIN OLMAYIN"

"İÇERISINDE KARBONHIDRAT OLAN HER TÜRLÜ BESIN ÇÜRÜK YAPICI"

Öte yandan diş hekimi Prof. Dr. Murat Akkocaoğlu, salgın döneminde yetişkinlere yönelik ağız ve diş sağlığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bu süreçte her türlü diş tedavisinin yaptırılıp yaptırılamayacağının en çok merak edilen konulardan biri olduğunu belirten Akkocaoğlu, "Tercih edilen merkez gerekli tüm hijyen kurallarına uyuyorsa bu konuda tedirgin olunmasına gerek yok." dedi. Mekân ve teknik imkânsızlıkları bulunan yerlerin risk taşıyabileceğini ifade eden Akkocaoğlu, bunun salgın dışındaki süreçler için de geçerli olduğunu söyledi.

lerinde daha da artırılması gerektiğini vurgulayan Akkocaoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Kullanılan alanlar uluslararası standartlarda olup her kullanım sonrası dezenfekte edilmeli. Tedavi yapılacak yer, genel kurallar gereği tek kullanımlık olması gereken malzemelerin ve gerekebilecek teknik cihazların kolayca temin edilebileceği ve diğer tüm müdahalelerin yapılabileceği kapasitede bir donanıma sahip olmalı. Özellikle salgın sürecinde enfeksiyon kontrolü açısından farklı mekânlara hastaların bölünebildiği geniş alanlara ve katlara yayılan merkezler daha uygun. Merkezin hizmet alanının büyük olması, ünite sayısının çok olması, mekânın havalandırılarak dönüşümlü kullanılabilmesini sağlayacaktır. Her bölümün kendine ait bir katının olması, özel hasta gruplarının birbirleriyle karıştırılmaması önem taşımaktadır. Tüm hastaların küçük mekânlarda aynı yerden hizmet aldığı yaklaşım uygun değil."

Doğan, çürük yapıcı gıdaların sadece "şeker" olmadığına da değinerek, "Çürük yapıcı gıdayı şekerle özdeşleştirmek büyük bir yanılgı. Karbonhidrat dediğimiz, sonuçta tatlı ya da tuzlu hiç fark etmez her türlü besin içerisinde var. İçerisinde karbonhidrat olan her türlü besin çürük yapıcı etkinliğe sahip." diye konuştu. Pandemi ortamının KULLANILAN ALANLAR her anlamda değişikliklere neden HER KULLANIM SONRASI olduğunu belirten Doğan, şunları Prof. Dr. Akkocaoğlu, merkezlerin DEZENFEKTE EDILMELI kaydetti: "Bunlardan birisi, çoözellikle kişiye özel randevu siscukların ev ortamında yaşaması Hijyenin özellikle salgın dönemtemine sahip olması gerektiğini, onları birtakım risklere açık hale getirdi. Bunlardan birisi ev ortamındaki yaral a n m a l a r. Vücudun giriş kapısıdır ağız. Bu Ev ortamınnedenle ağız ne kadar iyi korunursa daki oynama alanlavücut sağlığı ve direnç de o kadar iyi rı koruma özelliklerini olur. Dolayısıyla pandemi döneminde t a ş ı m ı y o r. ağız, diş sağlığına ve hijyenine çok Sivri köşeler ve kaygan daha fazla önem verilmesi gerekiyor. yüzeylerde düşme ve çarpma gibi

"

böylece tedavi öncesi minimum temasla hekime ulaşılabileceğini ifade etti. Akkocaoğlu, "Pandemi sürecinde de enfeksiyon oluşturmuş, ağrı yapan ya da yapmayan fakat ağız içinde sağlıklı dokuların direncini azaltan diş rahatsızlıkları mutlaka tedavi edilmeli." dedi. AĞIZ NE KADAR İYI KORUNURSA, VÜCUT SAĞLIĞI O KADAR İYI OLUR Ağız ve diş sağlığının her türlü enfeksiyon gelişimi için büyük önem taşıdığına dikkati çeken Akkocaoğlu, şunları kaydetti: "Vücudun giriş kapısıdır ağız. Bu nedenle ağız ne kadar iyi korunursa vücut sağlığı ve direnç de o kadar iyi olur. Dolayısıyla pandemi döneminde ağız, diş sağlığına ve hijyenine çok daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Kovid-19'un insan vücuduna girdiği ilk yer ağız ve burun. Ağız hijyenine ve sağlığına dikkat edilmediğinde virüs çok daha hızlı yayılma ve hasar verme ortamını bulur. Özetle enfeksiyonların giriş kapısının iyi korunması, bu süreçte özellikle çok kritik öneme sahip." GEREĞINDEN FAZLA KIMYASAL KULLANIMI DOKU BARIYERLERINE ZARAR VEREBILIR Ağız ve diş sağlığının korunmasına ilişkin doğru bilinen yanlışlar bulunduğunu anlatan Akkocaoğlu, sirke ve alkol gibi kimyasallar gereğinden fazla kullanıldığında sağlıklı doku bariyerlerine zarar vereceği için düzenli diş fırçalanması dışındaki uygulamaları doğru bulmadığını belirtti. Akkocaoğlu, öncelikle diş ağrısı yaşayan herkesin mutlaka ve hiç beklemeden tedavi için belirtilen şartlara sahip merkezlere başvurması gerektiğini dile getirdi.


HASENE International e. V. T +49 221 942240-442 | F +49 221 942240-441 www.hasene.org | yetim@hasene.org | haseneorg — Havale için banka bilgileri: Hesap Sahibi: HASENE International e. V. Banka: Kreissparkasse Köln IBAN: DE29 3705 0299 0149 2900 69 | BIC: COKSDE33XXX Amaç: Adresiniz, 0000572

YET AYLIK D İME ESTEK

35€

400 DKK | 350 35 £ | 50 SEK | 350 NOK CHF | 60 55 CAD AUD

YETİM PROJESİ

Yetimi Yetim Bırakma! Not: Aylık sadece 35 € ile bir yetime destek olabilirsiniz! Çalışmalarla ilgili masraflar miktarın içerisindedir.

YETİM PROJESİ


EMUG e.V. Colonia-Allee 3 | 51067 Köln | +49 221 942240500 www.emugev.de | infak@emugev.de --Havale için banka bilgileri: Hesap Sahibi: EMUG e.V | Banka: KT Bank AG IBAN: DE09 5023 4500 0107 8000 08 BIC: KTAG DEFF XXX | Amaç: Infak 2020

KAMPANYASI “Allah yolunda neyi harcarsanız o size geri verilecektir.” (Enfâl suresi, 8:60)

TERTİP EDEN KURUMLAR EMUG Avrupa Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği | +49 221 942240500 JİBKM Japonya İslam Birliği Kültür Merkezi | +81 0567 69 7551 UEPM Avrupa Müslüman Özel Eğitim Birliği | +33 1 42460444

IGMG Recklinghausen Şubesi | +49 2361 341 86 VAKIF İslam Vakfı | +49 30 50344896 IGMÖ Avusturya Müslümanları Mülkiyetler Topluluğu | +43 1 403336675

SHOH Sancak İnsani Yardım Organizasyonu | +381 62 813 93 86 SIG İsviçre İslam Toplumu | +41 44 8432030 IGMG Nagold Şubesi | +49 7452 605 11 80

Bağışların %10’u EMUG e.V. tarafından tüzükteki aynı amaçlar doğrultusunda değerlendirilir. Herhangi bir proje akamete uğradığında bu pay aynı amaçlı başka projeye aktarılabilir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.