C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
Yirmibir Mimarlık, Tasarım, Mekân Depo Yayıncılık adına sahibi ve yayın yönetmeni Kuyaş Örs yazı işleri müdürü (sorumlu) Hülya Ertaş Ürer endüstriyel tasarım editörü Tuçe Yasak blog yuvası editörü Enise B. Karaçizmeli yardımcı editörler Bihter Çelik Elif Esmez
Doğa-mimarlık arakesiti
reklam müdürü Eda Ünsalan reklam sorumlusu Burcu Hinginar Akıncı okuyucu ilişkileri sorumlusu Biriçim Kalender grafik tasarım Aslıhan Özgen sayfa tasarım ve uygulama Sibel Gündoğdu grafik asistanı Doğukan Bilgin kapak tasarımı Emre Çıkınoğlu, BEK web tasarımı Ufuk Demirgüç Anıl Dönmez Turgay Tuğsuz kapak fotoğrafı St. Edwards Üniversitesi Yurt Binası, 2008 © Cristobal Palma basım yeri Ofset Yapımevi Yahya Kemal Mahallesi Şair Sokak No: 4 Kağıthane, İstanbul yönetim yeri Depo Yayıncılık Hacı İzzet Paşa Sokak Rota 1 Apartmanı 12/2 34427 Gümüşsuyu İstanbul 0212 251 1811 xxi@depo.com.tr genel dağıtım DPP Yerel süreli yayın Dergide yer alan yazı ve fotoğrafların tamamı ya da bir bölümü, Depo Yayıncılık’ın yazılı izni olmadan kullanılamaz.
XXI'in bu sayısı doğayla mimarlık arakesitindeki konulara ve projelere yer veriyor. Bunlardan ilki MoMA'daki InSitu:Architecture and Landscape (Yerinde: Mimarlık ve Peyzaj) sergisi. Sergi kapsamında 1960'lardan bugüne mimarlık ve yeryüzü arakesitini araştırarak o arakesit üzerinde geliştirilen projeleri kapsıyor. Hans Hollein, Yona Friedman, Emilio Ambasz, Peter Eisenman, Superstudio, Bernard Tschumi ve Zaha Hadid gibi farklı dönemlerden mimarların işlerinin yer aldığı sergi, mimarlığın yeryüzüne bakışını ve onu dönüştürme biçimlerini sunuyor; yeryüzünü sadece bir altlık olarak değil, aynı zamanda bir tasarım verisi ve öznesi olarak ele alan bir mimarlığa işaret ediyor. Londra, Ealing'de bulunan Northala Fields ise yeryüzünü biçimlendirerek bir rekreasyon alanının nasıl oluşturulabileceğini gösteriyor. FoRM Associates tarafından tasarlanan park, yanından geçen otobanı görsel olarak kapatmak ve kullanıcılarına daha doğal bir ortam yaratmak için oluşturulmuş tepelerle ana karakterini kazanıyor. Tasarım sürecine yerel halkın da dahil edildiği parkın biyolojik çeşitliliğinin sağlanması ve ekolojik değerinin artırılması da amaçlanmış.
Elemental'in St. Edwards Üniversitesi Yurt ve Yemekhane binası ise içinde konumlandığı alandaki binaların kendi karakteristik özelliklerine sahip olmamaları dolayısıyla referans noktasını doğada arayan bir proje. Teksas'taki iklim koşullarına yanıt vermek için civardaki kanyonları inceleyen proje mimarı Alejandro Aravena, sağır bıraktığı dış cephelere karşılık bina kütlelerinin birbirlerine -tıpkı kanyonlardaki gibi- gölge alanlar yarattığı iç avluya bakan cam cepheler oluşturarak yaşayan, canlı toplanma mekanları üretmiş. Amerikan banliyölerine yönelik sürdürülebilir fikirler üretilmesi için açılan Reburbia yarışmasını kazanan Calvin Chiu'nun projesi Frog's Dream (Kurbağanın Hayali) ise banliyö evlerinin doğaya nasıl geri kazandırılacağını araştırıyor. Banliyö evlerini sular altına gömerek içlerinde yeni bir ekosistem oluşturulmasını öneren proje, gelecekte banliyölerin büyük sulak alanlara dönüşmesiyle kapladıkları arazilerin doğaya geri verilmesini ve insan nüfusunun kent merkezlerinde toplanmasını öngörüyor. Banliyöler için böylesi radikal bir gelecek senaryosu, doğa-mimarlık arakesitinde doğanın kazanacağı bir sonu müjdeliyor gibi. XXI
köşe yazarları Otto von Busch Delegasyon ve tasarım sürecini moda sistemi içerisinde yeniden tartışan bir moda firarisi ve marangozluk laf ebesidir. 2008 yılında Gothenburg Üniversitesi Uygulamalı Güzel Sanatlar ve Sahne Sanatları Fakültesi'nde doktorasını tamamladı.
ekİm 2009 - XXI 2
katkıcılar
katkıda bulunanlar Alİ Dur 2007-2009 yılları arasında üç dönem/altı sınıf boyunca İTÜ SKM Tasarım Atölyesi'nde yürütücülük yaptı. Gad Mimarlık ofisinde stajyer ve Tekfen Holding Emlak Geliştirme grubunda bir buçuk sene profesyonel mimar olarak çalıştı. İTÜ'de 2008 yılında başladığı Mimari Tasarım Yüksek Lisans programına bir seneliğine ara vererek eğitimine ve çalışmalarına The Cooper Union New York'ta Master of Architecture 2 programı ile devam etmektedir.
Fatİh Gül 1981 yılında doğdu. 2001 yılından bu yana profesyonel olarak tasarımla uğraşıyor. Çeşitli reklam ajanslarında sanat yönetmeni olarak; Starbucks, 3M, Philip Morris SA, İstanbul Modern Sanat Müzesi, Pera Müzesi, Tüpraş gibi birçok marka için tasarımlar yaptı. Halen şirket ve organizasyonlara marka etkisi yaratma konusunda destek veriyor.
Merve Ünsal Princeton Üniversitesi’nde Sanat Tarihi ve Görsel Sanatlar Bölümü’nü bitirdi. Halen New York'ta Parsons The New School of Design'da fotoğraf yüksek lisans programına devam ediyor. BoltArt.net: Kültür ve Sanat Dergisi'nde editörlük yapmaktadır.
Ödül Akyapı Gürşİmşek ODTÜ'de Endüstriyel Tasarım, ardından İTÜ'de yüksek lisans eğitimini tamamladı. Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu'na yarı zamanlı ve tam zamanlı destek vererek çok sayıda etkinlikte aktif görev aldı. Derin firmasında bir yıl süreyle proje sorumlusu olarak çalıştı. Şu anda Danimarka'da yaşıyor.
Pınar Arslan 2001 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü'yle başladığı üniversite hayatına 2009 yılında Mimarlık Bölümü mezunu olarak son verdi. 2005 - 2006 yılında Grenoble'da değişim öğrencisi olarak bulundu. 2005 - 2009 yılları arasında farklı zamanlarda Brigitte Weber Mimarlık Ofisi'nde çalıştıktan sonra, 2009 nisan ayından itibaren Yeni Mimar Kent ve Mimarlık Gazetesi'nde editör olarak çalışıyor.
güncel 8 TİPOGRAFİK KENT HARİTALARI
22 TASARIMIN KİMLİK KRİZİ
Linol oymalarıyla tanınan Mark Andrew Weber'in 2008 yılında aynı teknikle hazırladığı tipografik kent haritaları, New York Sanat Yönetmenleri Kulübü tarafından ödüle layık görüldü. Linolyum üzerine yaptığı animasyonlar ise bu konuda bir ilk. XXI Blog Yuvası sitelerinden Truetypelies'ın yazarı Fatih Gül, Weber ile geleneksel baskı yöntemleriyle harmanladığı modern tasarımları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.
4. Ulusal Tasarım Kongresi, 8-10 Ekim tarihleri arasında İTÜ Taşkışla'da “Tasarım veya Kriz” temasıyla gerçekleşecek. Kongre ile ilgili olarak İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Bölüm Başkanı Alpay Er, kongre sponsorlarından Koleksiyon Mobilya Contract&Office Genel Müdürü Koray Malhan ve Profilo Dayanıklı Ev Aletleri Pazarlama Müdürü Bahriye Bayraklı Tavukçuoğlu ile görüştük.
24 YERYÜZÜNÜ İNŞA ETMEK
Mimarlık ve peyzaj arasındaki ilişki net bir tanıma sahip olmadığı gibi bu tanımsızlığı çok başarılı okumalarla üretime geçiren eski ve yeni birçok proje olduğunu söyleyebiliriz. Bu ilişkiyi yorumlayan, hatta kullanan bir dizi projeye yer veren InSitu: Architecture and Landscape (Yerinde: Mimarlık ve Peyzaj) sergisini Ali Dur değerlendirdi.
12 KÜÇÜK MÜDAHALELER / OTTO VON BUSCH
Moda Hizmet Sistemleri Neredeler?
14 DÜNYA İÇİN
ekİm 2009 - XXI 4
İçİndekİler
İnsan hayatını belirgin bir anlamda geliştiren yenilikçi ürün ve hizmetler arayan bir yarışma olan INDEX:Award, “hayatı geliştirmek için tasarım” sloganıyla dünyanın tasarıma yaklaşımını değiştirme yolunda bir rol oynuyor.
18 İNTERNETTE EDİTORYAL İFADE
İnternet yayıncılığı geliştikçe kar amacı gütmeyen yeni oluşumlar da artıyor. Merve Ünsal insanların kültürle siyaset etkileşimini konu edinen ve bu bağlamda iki sayısını da şehirciliğe ayıran Triple Canopy'i kaleme aldı.
20 BANTLARLA MEKAN ÖRMEK
Milk Galeri ve Tasarım Dükkanı’na eylül ayında elektrik bantlarıyla yaptığı Black Mountains (Kara Dağlar) adlı yerleştirmesiyle konuk olan sanatçı Rebecca Ward ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
28 ŞİŞEDE İLK HASAT
Türk zeytinyağının uluslararası platformda markalaşmasına yönelik Anadolu Cam Sanayi tarafından gerçekleştirilen “Türk Zeytinyağı İçin Cam Şişe” tasarım projesini projenin küratörü Oya Akman anlattı.
30 KENDİ BAHÇENİ ÇİZ
Portekiz'in kuzeyinde, Viana do Castelo kentinde yer alan Ponte de Lima'da düzenlenen bahçe festivali geçtiğimiz üç yıldır bahçe tasarımının özgün örneklerine yer veriyor. Bu yıl, projeleri Natureza em Risco (Çizgilerden Doğa) ile festivale katılan mimar Lara Placido ve sanatçı Sara Bento Botelho etkinliğin dikkat çeken tasarımlarından birine imza attılar. Projeleri ve festival hakkında ekibin görüşlerini aldık.
32 ALGIYA ARAYÜZ: BEDEN
boDig (Beden Odaklı İfadeler Girişimi) Derneği, sahne sanatları ve yeni medya bileşimindeki etkinliklerini bu yıl Fransa’daki Türkiye Mevsimi kapsamında düzenliyor.
proje 34 DÖRDÜZ TEPELER
48 SULAK BANLİYÖ EVLERİ
Çöplük alan olarak kullanılan işlevsiz araziye yeni tasarım için belediyenin açtığı yarışmayı kazanan sanatçı Peter Fink ve mimar Igor Marko, Ealing'de yapay tepeleriyle dikkat çeken bir park tasarımına imza attı. Sonuç ürün yalnızca bir park olmaktan öte bir arazi sanatı işi. Tasarımı, proje sürecini, bürokratik zorlukları ve halkın katılımını Peter Fink'le konuştuk.
Inhabitat.com ve Dwell Dergisi geçtiğimiz aylarda Amerikan banliyölerine sürdürülebilir öneriler için Reburbia adlı bir fikir yarışması düzenledi. Kazanan, Calvin Chiu'nun Frog's Dream (Kurbağanın Rüyası) adlı projesi muhtemel gelecek senaryolarında terk edilmiş alanlarla su sistemleri arasında ilişki kuruyor ve mevcut banliyö yaşam tarzına yönelik öngörülerde bulunuyor.
50 BİLGİ TAPINAĞI
Astana'daki Kazakistan Milli Kütüphanesi için açılan davetli yarışmaya gönderilen projelerden biri olan bu öneri, kentin düz topoğrafyasına hareketlilik kazandıran bir bilgi dağı, bilgi tapınağı olarak kurgulandı.
38 KANYONUN UZANTISI
Elemental'in tasarladığı, Teksas Austin'deki St. Edwards Üniversitesi Yurt ve Yemekhane Binası, içinde bulunduğu iklime yanıt veren mimarisi ve de yurt binaları arasında yarattığı sosyal alanlarıyla öne çıkıyor. Proje mimarı Alejandro Aravena ile binaların kampüsle ilişkisi ve malzemeleriyle ilgili konuştuk.
54 ürün haberlerİ 62 HAREKETLİ CEPHELER İÇİN
İçİndekİler
ekİm 2009 - XXI 6
ürün
44 İKİ ARADA BİR EV
Bursa’nın en büyük alışveriş merkezi Korumax’ın dış cephesi Alpolic/fr yangına dayanıklı alüminyum (ACM) ve paslanmaz çelik (SCM) kompozit levhalarla oluşturuldu.
64 OFİS VE BÖLÜCÜ SİSTEMLER DOSYASı Yalıkavak'taki Boran Ekinci tasarımı ev, arsasının iki yamaç arasında sıkışmış konumunu ve eğimli topoğrafyasını kullanarak yaşam ve yatma alanlarının ayrıştığı, ancak yine de geçişli mekanlar sunan bir yapı.
72 AJANDA
Alparda Altınbölme Batu Mimarlık / Epart BMS Bürotime Deka Derin Diyalog Ofis Koleksiyon Neotek Nurus Terminal Motiva Tuna Ofis Vendo
SÖYLEŞİ - TİPOGRAFİ ekİm 2009 - XXI 8
TİPOGRAFİK KENT HARİTALARI Linol oymalarıyla tanınan Mark Andrew Weber'in 2008 yılında aynı teknikle hazırladığı tipografik kent haritaları, New York Sanat Yönetmenleri Kulübü tarafından ödüle layık görüldü. Linolyum üzerine yaptığı animasyonlar ise bu konuda bir ilk. XXI Blog Yuvası sitelerinden Truetypelies'ın yazarı Fatih Gül, Weber ile geleneksel baskı yöntemleriyle harmanladığı modern tasarımları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Fatih Gül
fg: Tipografiye nasıl başladın? Harflerle ilişkin ne zaman başladı? Mark Andrew Weber: Sanırım her zaman harflere karşı bir ilgim oldu, ancak bu aklımdaki en öncelikli düşünceydi diyemem. Grafik tasarım okumaya başlayıp tipografi üzerine gerçekten düşünmeye zaman ayırdığımda kıvrımlara ve ince detaylara tutkuyla bakmaya başladım.
fg: Yani okuduğun okulun sendeki yeteneği ortaya çıkardığını söyleyebilir miyiz? maw: Aldığım eğitimin bende bulunan potansiyeli ortaya çıkardığını söyleyemem. Bununla birlikte bana, yapmak istediklerimi yapabilmem için gereken zamanı verdi. Resim, heykel gibi bir bölümde değil de grafik tasarım bölümünde okuduğum için yaratıcılık konusunda sınırsız bir özgürlük söz konusu değildi. Dolayısıyla yapmam gerekenler ve yapmak istediklerim beni en zorlayan konular oldular. Tıpkı hayattaki diğer şeyler gibi; olaylar gerçekleşir ve siz elinizden gelenin en iyisini yapmak durumundasınızdır. Grafik tasarım beni tipografiye yönlendirdi ancak sanırım yeteneğimin,
bir konu hakkında takıntılı olabilme ve tüm zamanımı bir tek ona ayırabilme becerimden geldiğini söyleyebiliriz. fg: Kariyerine yön veren en önemli şey nedir? mw: İnsanlar beni linol oymalarımla* tanıdı. Linolyum ile yapabileceklerim bana gösterildiğinde bu malzeme ilgimi çekti ve ben de mümkün olan her şekilde kullanma isteği uyandırdı. Eğer linol oyma ile hiç tanışmasaydım şu an nerede ve ne yapıyor olurdum emin değilim. fg: Tipografik kent haritaları fikri nasıl ortaya çıktı? maw: Kent haritaları fikri benim seyahat tutkumdan ve Uluslararası
karşı sayfada solda ve sağda: Amsterdam haritaları
SÖYLEŞİ - TİPOGRAFİ 9 XXI - ekİm 2009
Tipografik Tasarımcılar Birliği'nin yeni üyelerini seçmek adına düzenledikleri yarışma için seçtikleri konudan doğdu. Yarışma konusu “Dünyada Nerede?” idi. Bu konu doğrultusunda iki fikri harmanladım: “Her birimiz yaşadığımız kentin bir yansımasıyız” ve “Seyahat ettiğimiz kentler bize çok şey katar”. Ben de, geçen yıl büyük bir keyifle gezdiğim ve bana oldukça ilham veren New York’un başlamak için iyi bir yer olacağını düşündüm. New York haritasında bulunan şekilleri çok sevmiştim ki bu da bana ilham veren unsurlar arasındaydı. Çok yönlü tipografinin genel görünüşü ve harfler arası sıkışıklık hissi gerçekte o kentin ne kadar yoğun olduğu ve baktığınız yönde ne kadar çok çeşit işaret gördüğünüzle
ilişkili. Bu, tasarladığım haritaları birbirinden ayıran şeylerin başında geliyor. Diğer taraftan şu an haritadaki yerler konusunda ilk çalışmalarıma göre daha fazla araştırma yapıyorum. fg: Kent haritalarına başlamadan önce kullanacağın fonta nasıl karar veriyorsun? maw: Font stillerini seyahat sırasında çektiğim fotoğraflardan yola çıkarak seçiyorum. Eğer fotoğrafını çekmediğim bir yer söz konusuysa bunun için önceden araştırma yapıyorum. fg: Hata yaptığında nasıl düzeltiyorsun? Kahretsin deyip çöpe mi atıyorsun? maw: Hata yaptığım zaman, genelde önce kendime kızmakla birlikte devam etmek için çaba harcarım. Hatalar
iyimser bir düşünceyle “tasarım cilveleri” olarak değerlendirilebilir. Sonuçta ben bir bilgisayar değilim. Bu tarz şeylerin olabileceğini ve onları kabullenmem gerektiğini biliyorum. Ayrıca aşırı yavaş çalıştığımdan çok sık hata yaptığımı da söyleyemem.
götüremiyorum. Bu nedenle elle baskı yapan birini bulmayı deneyeceğim ve sonuçların nasıl olacağına bakacağım. Eğer bu da işe yaramazsa daha önce büyük oyma işleri yapan diğer insanlar gibi silindir baskı (steam roller) yöntemini deneyeceğim.
fg: Seni fotoğraflarda devasa bir linolyum üzerinde çalışırken görüyoruz. Bu boyutta bir linolyum bulmak ve basmak zor olmuyor mu? maw: Büyük boyutlarda linolyum bulmak çok da zor değil. Ben üretici bir fabrikadan temin ediyorum. Asıl problem büyük boyutlarda baskı yapacak bir yer bulmak. Amerika’da bir yer buldum ancak işlerimi oraya
fg: İşlerin arasında Guardian için yaptığın kapak, benim favorim. Bu tarz editoryal çalışmalardaki yönteminden bahseder misin? Her şeyine sen mi karar veriyorsun? Senden özellikle istedikleri bir şey oluyor mu? maw: Guardian için uygulanan teknik herhangi bir tasarım için uygulanacak teknikle aynı olabilirdi: Öne çıkan birkaç fikrin maketini yap, birini seç, tasarımı onaylayacak kişiye göster
önceki sayfada solda: Paris haritası solda altta: Londra haritası sağda: Guardian için tasarlanan kapak
ekİm 2009 - XXI 10
SÖYLEŞİ - TİPOGRAFİ
bu sayfada sağda, ortada ve en sağda: “The Art of Lost Words” sergisi için tasarlanan Dehisce adlı linomasyon altta ve sağda altta: I Love the future adlı tasarımı
ve seçilen tasarım üzerine çalışmaya başla. Şu an Guardian’ın arşivinde de bulunan çalışma onlar için yaratılmadı. Bu parçayı ben sadece kendim için yaptım. Ancak daha önceki editoryal işlerim yukarıda bahsettiğim şekilde yapıldı. fg: Biraz da “linomasyon”lardan bahsedelim. Daha önce bu tarz bir stop-motion animasyona rastlamamıştım. Senin bulduğun bir yöntem mi? Animasyonu oluştururken nasıl bir yol izliyorsun? maw: Evet, bu benim geliştirdiğim bir teknik. Baskı resim ve animasyonları ne kadar sevdiğim düşünüldüğünde “linomasyon”ları yapmak bana çok doğal bir şeymiş gibi gözüktü.
Bir animasyona önce anahtar kareleri belirleyen resimli taslaklarla başlıyorum. Daha sonra ışıklı masada anahtar kareler arasındaki hareketleri çiziyorum ve yaptığım çizimleri linolyuma aktarıyorum. Bir önceki kareyi akılda tutarak kazımak gerekiyor çünkü kareler arasındaki fark çok az olduğu için numaralandırmadığında bunu yapmak çok zor olabiliyor. fg: Seni motive eden, çalışmaya yönlendiren şeyler ne? maw: Sanırım çok çalışmamın altında yatan ana neden takıntılı mizacım. Bir projem olduğunda onu tamamlamaktan başka hiçbir şey düşünemiyorum. Bir şey üzerinde hiç ara vermeden çalışma isteği
onu tamamlamayı kolaylaştırıyor. Bazen daha ne kadar böyle devam edebileceğimi merak ediyorum. 12 yaşımdan beri boynum ve sırtım dışında tüm eklemlerimde artrit oluştu; 16 yaşıma geldiğimde hastalığım en üst seviyedeydi. Kendimi o zamanki kadar kötü hissetmiyorum ama zaman zaman artridim tekrarlıyor. Benim için çok çalışmak; yaratabildiğim kadar çok yaratmak, yaptığımdan keyif almak ve var olan fiziksel kapasitemi sonuna kadar kullanmak demek.
olasılıklar hakkında konuşuyoruz. Bugünlerde vaktimin çoğunu işlerimi insanların satın alabilecekleri formatta basmaya ayırıyorum, bu şimdiye kadar yeterli vakit ayıramadığım bir konu oldu. Mark Andrew Weber’in tipografik kent haritalarını ve diğer linol oymalarını: www.thefuturetense.net www.facebook.com/thefuturetense www.twitter.com/thefuturetense adreslerinden görebilirsiniz. * Linocut: Türkçeye linol oyma olarak çevrilebilir.
fg: Gelecekle ilgili planların neler? Yeni projelerin var mı? maw: Şu an kesinleşmiş herhangi bir proje yok. Hala bazı insanlarla birtakım
Kesmesi ve oyması daha kolay bir malzeme olduğundan tercih edilen linolyum 1900’lü yılların başlarında Picasso tarafından da sıkça kullanılmıştır.
MODA HİZMET SİSTEMLERİ NEREDELER?
KÜÇÜK MÜDAHALELER
Geçtiğimiz son birkaç onyılda pek çok tasarım disiplini içerisinde, tüketim örüntüsünün sanallaşması üzerine; tasarımda odağın bir şeye sahip olmaktan, erişebilirlik ve hizmetlere doğru kayması üzerine birçok tartışma oldu. Sanayileşmenin bir parçası olarak hizmetlerin, maddi ürünlere dönüştüğünü gördük: Canlı müzik performansları albümlere,
ekİm 2009 - XXI 12
elde yıkama çamaşır makinelerine, vs dönüştü. Bu maddileştirme, sanayiciliğe hizmet etti ve ürünlerin “demokratikleşmesini” izledi, çünkü daha fazla insanı ağır fiziksel işlerden kurtaracak ya da boş zamanlarını değerlendirmelerine olanak tanıyacak şekilde makine ve ürünleri satın alabilir oldu. Bu endüstriyel paradigmanın çevresel etkilerini gördükçe fark ediyoruz ki acilen farklı düşünmeye, tasarımı sanallaştırmaya ve tasarım eğitiminden endüstriyel üretime dek tasarımla ilişkimizi yeniden gözden geçirmeye başlamalıyız. “Ürün hizmet sistemleri”, “hizmet tasarımı” ve “deneyim tasarımı” gibi bir dizi yeni moda tasarım terimi bu fikirlere değiniyor.
OTTO VON BUSCH TASARIMCI
Sanallaşmış hizmetlerin tasarlanması, yeni bir fikir değil; kiralık evler, oteller, taksiler ve restoranlara o kadar alışkınız ki onları tasarlanmış sistemler olarak düşünmek aklımıza bile gelmiyor. Bunlar, günlük yaşamımıza dahil olmuş, bölge ve ülkelere göre uygulamaları farklılık gösteren akıllı sistemler. Örneğin İskandinavya'da çoğu apartman bloku ortak çamaşır ve kurutma makinelerini kullanıyor ve bu çoğu kişi tarafından normal karşılanıyor, diğer yandansa başka
ülkelerde alabilecek durumu olanlar dairelerine kendi çamaşır makinelerini alıyorlar. Son birkaç onyılda otomobil sanayisi, araba üretiminden ulaşım tasarımına geçilmesi, bunun için de bir basamak geri gidip üretim sanayisinin kendisinin ana değerlerine yeniden değer biçilmesini konuşuyor. Otomobil sanayisindekiler de buna tamamen hazırlıksız değiller. Otomobil sanayisi uzun zamandır dikkatlice tasarlanmış garantiler, sigortalar ve leasing planlarıyla kullanıcılara bir otomobilden fazlasını sunuyor. Son kullanıcıya üretici desteği sunan satış sonrası hizmet, otomobil sanayisinin büyük bir
kısmını meydana getiriyor. Bu hem iyi hem de kötü, yetkili servislerden yararlanmaktan, aracın orijinal yedek parçalarını aşırı pahalı fiyatlara edinmeye dek farklı deneyimleri beraberinde getiriyor. Günümüzde ulaşım tasarımcıları araba paylaşımı konusunu, Hollanda'daki Greenwheels ya da Amerika'da ki Zipcar gibi başarılı projeler, ayrıca Almanya'daki "Mitfahr" sistemi gibi Avrupa'nın bir çok yerinde yaygın olarak kullanılan örgütlü otostop ve sürüş paylaşımı sistemleri üzerinden tartışıyorlar. Son zamanlarda kullanıma açılan open-ride.com gibi araba paylaşımı için mobil servisler, araba paylaşımlarının daha rahat, otostopun da daha güvenli olmasını sağlıyor. Hem hükümetler hem de üreticiler, konu otomobiller olduğunda sanallaşmayı çok ciddiye alıyorlar. Moda endüstrisinde bu düşünme biçiminin izlerini neden çok daha az görebiliyoruz? Elbette bazıları modanın giysilerin sanallaşmış hali olduğunu; günümüzde giysilerden çok, yaşam tarzıyla ilgili bir fenomen olduğunu öne sürebilir. Ama yine de
stüdyoları, yönetim ofisleri ve yönetim kurullarıyla paylaşmalıyız.
karşı sayfada Blacksocks.com "çoraboneliği" illüstrasyonu
KÜÇÜK MÜDAHALELER
Hangi yeni moda tasarım sistemlerini hayata geçirebiliriz? Moda yönetimi için yeni sertifikalar nasıl yaratabiliriz? Giysiler için halk kütüphaneleri? Geçerken uğranılan stil salonları? Tasarımcılar yönetiminde açık atölyeler? Yeniden-yapım üzerine gösterişli moda etkinlikleri? Yıkama ve güncelleme hizmetleri? Yerel ve özel hizmetlerden küresel ve seri üretim olanlara dek birçok ölçekte sürdürülebilir hizmetlere ihtiyacımız var. Moda tasarımı diğer tasarım disiplinlerine bakıp yeni moda hizmeti tasarımı yöntemleriyle kendini yeniden keşfetmeli ve bu hizmetler gerçekten moda olmalı.
bu sayfada Moda hizmet sistemi diyagramı, çizim: Otto Von Busch
pamuk kullanımı ve zehirli olmayan boyaların seçiminden, işçilerin çalışma koşullarına ve nakliyata dek birçok şeye ilişkin sertifika programlarının ve kalite kontrollerinin yaygınlaşmaya başladığını görüyoruz. Fakat şimdiye dek giysilerin tüketicileriyle geçirdikleri ömür üzerinde çok az duruldu; bu esnada yıkama, kurutma ve ütüleme nedeniyle giysinin enerji tüketiminin %80'i gerçekleşir. Her yıl çöpe giden binlerce ton giysiden söz etmiyorum bile.
Son yıllarda bazı deneyler de olmadı değil. Artık internetten lüks çantalar kiralanabiliyor, threadless. com gibi sitelere üye olunarak tişört tasarlanabiliyor. Ama özellikle iç çamaşırı firmalarına abonelik çok artmış durumda, tıpkı İsviçreli firma blacksocks.com'a özel “çorabonelik” (sockscription) gibi.
Eğer modanın tüketim örüntülerinde ya da tüketici davranışlarında değişiklik görmek istiyorsak tüketicileri de içeren ve onların giysilerin tüm yaşam döngüsü içerisindeki rollerini ciddiyetle hesaba katan sistemler tasarlamalıyız. Üreticiler ve tüketiciler arasında bağlılık yemini ilan etmeliyiz çünkü üretim aşaması giysinin tüm ömrünün ve çevresel etkilerinin çok az bir kısmını kapsıyor. Yine de bu davranışları tasarlayabilir ve planlayabiliriz, tıpkı araba paylaşımı ya da Türk dolmuş-minibüs sistemleri gibi. Eğer tüketicilerin eylemlerini ve kullanım örüntülerini moda tasarımına dahil edersek, modayla ilgili davranışsal, endüstriyel ve kültürel sistemleri daha arzu ettiğimiz bir yöne çekebieceğimiz “moda yönetimi” biçimleri yaratabiliriz. İsveçli moda markası Dem-collective giysilerin tüm yaşam döngüsünü hesaba katan daha geniş kapsamlı bir sertifika programı üzerinde çalışıyor, firma bu program dahilinde giysinin tüm ömrü boyunca sürdürülebilir özelliklerini devam ettirmesi için tüketicilere destek hizmeti vermeyi planlıyor.
Giyimdeki "satış sonrasına” bakıldığında tekstil sanayisi ve ikinci el mağazalar her zaman var oldu, yine de daha örgütlü sistemlerin ortaya çıkışını görmek mümkün. İngiliz tasarımcı Amy Twigger-Holroyd, ailelerin çocuklarına bir merkezde onarılmış elbiseler kiralayabildikleri Riot and Return isimli bir marka kurdu. O giysiyi giyen, farklı nesillerden tüm kişileri görselleştirebilmek için giysi, her kullanıcı çocuğun baş harfinin nakışlandığı bir etikete sahip. Bir İsveç markası olan Filippa K, özellikle kendi müşterilerinin kullanılmış kıyafetleri için Stokholm'de bir ikinci el mağazası açarken, Polarn o Pyret isimli çocuk giyim markası da kendi kullanılmış ürünlerinin alım ve satımının gerçekleştirildiği bir çevrimiçi pazar kurdu. Hollandalı kot markası Denham the Jeanmaker'ın ise kot pantolonlarına nasıl bakım ve onarım yapılacağıyla ilgili videoları Youtube'da yayınlanıyor. Bu girişimlerin birçoğu, tüketim kültüründeki sürdürülebilir dönüşümü vurgulayan çevreci gündemden türüyor ve bu perspektif birçok moda firması tarafından çok ciddiye alınıyor. Fakat şimdiye kadar bu perspektife göre yapılanların tümü, denklemin üretici tarafında gelişiyor gibi, sadece birkaç alım sonrası hizmet var. Üretimde, ekolojik
Londra Moda Okulu'ndan Kate Fletcher ve Londra'daki Goldsmith'ten Mathilda Tham gibi araştırmacılar yıllardır benzer sorular üzerinde çalışıyorlar. 5ways.info isimli bir proje az yıkanma ihtiyacı olan giysiler, güncellenebilen elbiseler, birden çok gereksinimi gideren kıyafetler, yerel üretim ve yerel üretimi yeniden canlandırma ritüelleri üzerine farklı senaryolar araştırıyor. Bir kez daha belirtmekte fayda var; birçok tasarım ve ilişki biçimi üzerine tecrübe edinip, bu tecrübeleri tüketiciler, tasarım
13 XXI - ekİm 2009
neden çok az sayıda moda hizmet sistemi var? Neden kentlerde yetkili Zara tamir merkezleri yok? Fermuar bozulduğunda orijinal yedek parçayı nerede bulabilirim? Maskeli balo gibi özel durumlar için kıyafet kiralayan bağımsız mağazalar, tişört yıkama servisleri ya da kişiye özel elbise dikimi ve tamiri için terziler var ama genel olarak moda endüstrisinin kendisi, müşterilerini çeşitli hizmet biçimleriyle markalarına bağlamakta yavaş kalıyor.
bu sayfada sağda ve en sağda: Ev kategorisinde kazanan Philips Design tasarımı, Chulha altta solda, ortada ve sağda: Oyun kategorisinde kazanan Christien Meindertsma tasarımı, PIG 05049 arka sayfada üstte solda ve sağda: Toplum kategorisinden Better Place firmasının elektrikli arabası
ekİm 2009 - XXI 14
YARIŞMA - ÜRÜN TASARIMI
altta solda: İş kategorisinin kazananı Kiva.org altta sağda: Vücut kategorisi kazananı Freeplay bebek kalp atış monitörü
fotoğraflar: INDEX: Arşivi
DÜNYA İÇİN İnsan hayatını belirgin bir anlamda geliştiren yenilikçi ürün ve hizmetler arayan bir yarışma olan INDEX:Award, “hayatı geliştirmek için tasarım” sloganıyla dünyanın tasarıma yaklaşımını değiştirme yolunda bir rol oynuyor. Ödül Akyapı Gürşimşek
INDEX:, Danimarka tasarım platformunu hareketli ve tanınır kılmayı amaçlayan dünya çapında bir tasarım etkinliği olarak ortaya çıkan, fakat geçtiğimiz yıllarda geçirdiği değişim süreciyle tasarımda sosyal bilincin sesi olma misyonunu üstlenen bir organizasyon. Tasarımcılar ve akademisyenler başta olmak üzere dünya çapında bir tasarım araştırması yaparak, bütün paydaşların tasarımın insan potansiyeline dikkat çekmek istediğini ortaya çıkaran kurum, tasarımın insan hayatını geliştirme potansiyeli üzerine odaklanarak “hayatı geliştirmek için tasarım” sloganı ile yola çıkıyor. Bu şekilde “dünya tarafından, dünya için tasarım” temasını geliştiren INDEX: üstlendiği misyon ve sağladığı
yatırım potansiyeliyle, dünyanın tasarıma yaklaşımının değişiminde kilit bir rol oynama iddiasını taşıyor. INDEX:Award, aday olma sistemi ile değil aday gösterme sistemi ile çalışıyor. Tasarımcılar, tasarım merkezleri, tasarım eğitimi veren fakülteler, yarışma organizasyonları gibi kurum ve kişiler uygun buldukları tasarımı INDEX:Award'a aday gösteriyor. İlk eleme sonucunda adayların yarışmaya hak kazandıkları durumda, INDEX: onlarla bağlantıya geçerek katılımı onaylıyor. Dolayısıyla aday gösterme ya da gösterilme durumunda finansal bir yükümlülük doğmuyor. Tasarımda yenilik, her yarışmada olduğu gibi INDEX:Award'da da aranan bir ölçüt. Bu doğrultuda yarışma için insan hayatını belirgin bir anlamda geliştiren yenilikçi ürün ve hizmetler aranıyor. INDEX: yarışmanın kazananlarını yenilikçi ürün tanımı içinde biçim,
içerik ve etki olmak üzere üç ölçüt doğrultusunda yapılan bir değerlendirme ile belirliyor. Tasarımın değişmez değerlendirme ölçütlerinden biri olan biçimin yanı sıra INDEX:Award ile karşımıza değerlendirme için somut iki kavram daha çıkıyor. Bunlardan ilki, tasarımın yaptığı etki yada yapabileceği potansiyel etki. Bu ölçüt ürünün, hayatını, çevresel ve ekonomik sürdürebilirliğini olumlu etkilediği ya da etkileyeceği insan sayısı ile ortaya koyuluyor. Buna bir anlamda bağlı bir diğer ölçüt olan içerik ise, yarışmaya aday gösterilen tasarımların profillerine bakıldığında belirgin bir coğrafi bölgeye yada bir sosyal meseleye çözüm üretmeye odaklanılmış olmasıyla ilişkili. Tasarım sürecini dört ayrı kategoride tanımlayan INDEX:, yarışan tasarımların tasarım süreçlerinin incelenmesini de yarışmanın bir parçası olarak ele alıyor. Çin’den Amerika’ya, Hollanda’dan Singapur’a kadar dünyanın dört bir yanından adayların katıldığı yarışmada
YARIŞMA - ÜRÜN TASARIMI ekİm 2009 - XXI 16
değerlendirme yapan INDEX: jürisinde John Heskett, Hael Kobayashi, Milton Man, Pontus Walhgreen gibi isimler bulunuyor. Ev, iş, vücut, oyun ve toplum olmak üzere beş kategoride incelenen ürünler arasında her kategorinin birincilerine 100.000,00 euro para ödülü veriliyor. INDEX:Award 2009 Kazananlar
Vücut kategorisi kazananı Freeplay Fetal Heart Rate Monitor (Bebek Kalp Atışı Monitörü), gelişmekte olan ülkelerde, elektrik ve ulaşım ağı erişimi bulunmayan anne adaylarının doktor kontrolünden uzakta doğum yapmasını kolaylaştırmak ve anne ile bebek yaşamını tehlikeye atmadan doğumun gerçekleşmesine yardımcı olmak üzere tasarlandı. Elle kurularak çalışması sayesinde elektriğe bağlanmasına ihtiyaç olmayan ve ileri teknolojiyi ekonomik kılan ürün John Hutchinson, Philip Goodwin ve Stefan Zwahlen tarafından tasarlandı. Hutchinson, kazanılan
100.000 euro para ödülü ile bu ürünün daha etkin üretimi ve dağıtımı için çalışacağını belirtiyor. İş kategorisinde kazanan Kiva.org., dünyanın ilk kişiden kişiye mikro kredi web sitesi. Faizsiz ve çok düşük miktarlarda verilen kredilerle küçük girişimcilere yardımcı oluyor. Girişimci tarafından geri ödenen kredi miktarı ise ağ içinde kaldığından kredi sağlayıcısı bu miktarı geri çekebileceği gibi tekrar kredi verilmek üzere sistem içinde de bırakabiliyor. INDEX: jürisinin dikkatini çekmeyi başaran Kiva, kurguladığı sosyal ağ yapısı, sistem arayüzü, bilgi mimarisi ve program tasarımının incelenmesi ile ödüle hak kazandı. Kiva, kazandığı ödülün yarısını 25 euroluk krediler halinde kendi seçtikleri girişimcilere ödünç vermek üzere Index:’e geri bağışladı. Oyun kategorisinin kazananı bir kitap yazarı olan Rotterdam’lı tasarımcı Christien Meindertsma, PIG
05049 adlı kitabını paketlenmiş ve endüstriyelleşmiş dünyamızın ilginç bir köşesine bakarak derlemiş. Kitap, 05049 numaralı domuzun endüstride hangi ürünlerin bir parçası olduğunu takip ediyor. Üç yıllık bir çalışma sonucunda ortaya çıkan kitap, 185 üründe bir şekilde bulunan domuzun tahmin edilenden fazla sayıda farklı sektörlere destek verdiğini ortaya koyuyor. İlettiği mesajla ve bilgiyi iletim biçimiyle ödüle hak kazanan kitabın tasarımcısı Meindertsma ödülünü yeni iletişim projeleri için kullanacak. Toplum kategorisinin kazananı Better Place firması, otomotiv sektörünü petrole dayalı tüketim modelinden uzaklaştırarak elektrikli araba kullanımının uygulanabilirliğini sorgulayan bir sistem tasarımı ile ödüle hak kazandı. Sistem dahilinde elektrikli araba kullanımı ve bakımının altyapısına çözüm getiren Better Place, kolay ulaşılabilir şarj noktaları, bir şarjda 160 kilometre yol
kapasitesi ile tasarlanan batarya için hızlı değişim istasyonları, ağ ve navigasyon sistem tasarımı, yardım ve destek ağı gibi alanlarda otomotiv sektörüne küresel bir model sunuyor. Better Place'in kurucu CEO'su Shai Agassi, kazanılan ödül ile bir tasarım yarışması düzenlemeyi ve konunun yaygınlaşması için çalışmayı hedefliyor. Ev kategorisinde tanıdık bir isimle karşılaşılıyor; Philips’in Hindistan’ın zor ekonomik koşullarında yaşayan taşra halkı için tasarladığı fırın Chulha, karbonmonoksit zehirlenmesine karşı bir havalandırma sistemi geliştirmesi, yerel malzeme ve üretim yöntemlerini dikkate alan, yerel kültürün estetik değerlerine sadık kalan tasarımı ve ürünün satışı ve dağıtımı için geliştirilen yerel iş modeli sayesinde ödüle hak kazandı. Philips'in CEO'su Stefano Marzano, ödülün Chulha’nın ülke genelinde ulaşılabilirliğini artırmakta kullanılacağını bildirdi.
YAYIN - ŞEHİRCİLİK ekİm 2009 - XXI 18
fotoğraflar: Triple Canopy Arşivi
İNTERNETTE EDİTORYAL İFADE İnternet yayıncılığı geliştikçe kar amacı gütmeyen yeni oluşumlar da artıyor. Merve Ünsal insanların kültürle siyaset etkileşimini konu edinen ve bu bağlamda iki sayısını da şehirciliğe ayıran Triple Canopy'i kaleme aldı. Merve Ünsal
Yayın hayatına 2007 yılının sonlarında başlayan Triple Canopy, internette yayınlanan dergiler arasında kaliteli içeriği ve editoryal kimliği ile sivrilen bir girişim. Triple Canopy özgün içeriğini internet üzerinden yayınlayarak daha geniş bir kitleye ulaştırmanın yanı sıra katkıda bulunan sanatçı, yazar, eleştirmen ve araştırmacıların interneti bir araç olarak değil de amaç olarak görmesini destekliyor. Amacını “insanların kültür ve siyasetle olan etkileşimini eleştirel olarak ele almak” olarak tanımlayan Triple Canopy, iki sayısını şehirciliğe ayırdı. Model şehirler olarak çizilmiş çerçeve içerisinde editörlerin bir araya getirdiği çalışmalar, şehirciliği sorgulamaktan çok, şehir
olgusunun, farklı bileşenlerin bir araya getirilmesiyle, organik bir şekilde ele alınabileceğini bir örneği. Editörlerin siyasi ya da kişisel düşüncelerini öne sürmekten çok, güncel ve her yönden toplumsal hayatı etkileyen “şehir” kavramını yeniden öne sürmek, yayının bir fikir platformu ve bir başlangıç noktası olmasını sağlıyor ki bu hala gelişen ve değişen internetin en kilit rollerinden biri. Yılda dört kere yayınlanan Triple Canopy’nin ilk şehircilik sayısında, editörler zamana bağlı bir noktadan yola çıkarak şehir kavramının ne demek olduğunu sorguluyor. Ekonomik kriz sonrasında son 10-15 yıldır kabul edilen, büyüyen şehrin krizden sonra ne anlam ifade edeceğini hem geçmişe hem geleceğe bakarak, dünyanın değişik yerlerindeki şehir yapılarını inceleyerek ve günümüze yaratıcı bir şekilde görmeyi teşvik ederek gündeme getiren Triple Canopy’nin ilk şehircilik
sayısındaki iki yazının altını çizmek istiyorum. “The City That Built Itself” (Kendini İnşa Eden Şehir) adlı yazısında Joshua Bauchner Caracas’taki (Venezüella) sosyal konutların son elli yıl içerisindeki dönüşümünü ele alıyor. Ütopik olarak da tanımlanabilecek modernist şehir ideallerinin sonucu olan “mega” sosyal konut projelerinden 23 de Enero, Venezüella’nın son diktatörü Jiménez’in “fiziksel ortamı mantıkla yeniden şekillendirmek” olarak tanımladığı ama 1958’de yönetimi kaybettiğinde ideallerinin çürütüldüğü ve yok edildiği bir mekan haline geldi. 23 de Enero, Latin Amerika’da modernist konut projelerinin gecekondu mahallesine dönüşmüş, varoşlaştırılmasının ilk ya da son örneği olmasa da boyutundan dolayı önemli bir araştırma konusu. 80.000 kişiye ev sahipliği yapan bu doğaçlama yerleşim, Venezüella’nın sosyal, kültürel ve ekonomik gerçeklerinin incelenebileceği
karşı sayfada Joshua Bauchner'in “The City That Built Itself” adlı yazısında bahsettiği Venezüella'daki sosyal konutlardan biri.
YAYIN - ŞEHİRCİLİK
bu sayfada solda, en solda ve solda altta: Dan Torop'un “Virtual Bowery” adlı projesi. altta: José León Cerrillo'nun Triple Canopy'i desteklemek amacıyla satışa çıkarılan baskılı posteri.
19 XXI - ekİm 2009
bir laboratuvar niteliğinde. Brooklyn’de yaşayan araştırmacı ve yazar Bauchner, 23 de Enero’daki evleri gezerek ailelerin ve bireylerin hayatları hakkındaki bulgularını tarihsel bir çerçeveye oturtarak samimi bir dilde yazmış. Kendi çektiği fotoğraflarla 1950'lerde çekilmiş fotoğraflar, evlerin planları ve haritalarla desteklenen yazı 23 de Enero’yla ilgili kapsamlı bir çalışma olmanın ötesinde yazarın gözlemlerini, şehir ve şehir planlama kavramlarını sorgulayan ve yeniden incelemeye çağıran bir düşünce ve inceleme platformu haline getiriyor. “Virtual Bowery”, Dan Torop’un bir sanatçı olarak kendini farklı diller kullanarak ifade etmesi olarak düşünülebilir. Rüyasında New York’taki Bowery sokağının üzerinde uçtuğunu gördüğünü anlatarak başlayan Torop kuğularına olan ilgisinden bahsetmeye başlıyor. Oldukça otobiyografik ama kaotik düşüncelerini okuyucuya aktaran Torop’un hikayesini fotoğraflar ve
çizimler destekliyor. Eyebeam adlı dijital bazlı yeni sanat formlarını destekleyen kuruma yaptığı başvurudan bahsettiğinde Torop’un yazısı toparlanıp anlam kazanmaya başlıyor. Bowery Sokağı’nın 1997’deki halini Eyebeam’ın mekanında yansıtmak istediğini belirten Torop’un projesi kabul ediliyor. 1950'lerde kullanılan Lisp adlı bir program dilinde çalışarak Bowery’i bilgisayar ortamında, analog bir dil şeklinde tekrar yaratan Torop’un projesinde arabalar yok, Bowery’nin binalarının üzerinde kuğular uçuyor. Otobiyografik bir düşünce yazısını şehrin bu bölgesi hakkında gözlemlerini ile birleştirerek program dilleri, şiirsel bir anlatım ve günlük bir konuşmada kullanılacak üslubu harmanlayarak anlatan Torop’un yazısını kendi içinde mantıklı bir akışı olan bir sanat projesi olarak görüyorum. Başından sonuna okuyucuya bir deneyim yaşatan Torop, akademik ya da didaktik bir yaklaşımdan çok, yaratıcı bir şekilde
şehir ve bireysel deneyimler üzerinde düşünmemizi sağlıyor. Bowery Sokağı, New Museum’un açılışı ve sokağın etrafındaki sosyal ve kültürel dengelerin değişmesiyle New York’un, özellikle de Manhattan’ın hızlı değişiminin en önemli örneklerinden. New York’taki evsiz sığınaklardan birinin yanı sıra şehrin en pahalı evlerinin ve en lüks restoranlarının yan yana varolduğu Bowery Street’in bu değişimini benim burada yaşadığım iki buçuk sene içerisinde bile takip etmem mümkün oldu. Torop’un çalışması Bauchner’dan farklı bir şekilde şehir olgusunu ele alsa da, iki çalışmanın da editoryal görüş içerisinde kilit roller oynadığını düşünüyorum; yaratıcı yaklaşımlarla interneti ve derginin görselliğini kullanan yazılar, izleyiciyi düşünmeye, anlamaya ve sorgulamaya itiyor. Triple Canopy’nin kurumsal kimliğiyle ilgili bir noktaya da dikkat çekmek istiyorum. Triple Canopy, kar amacı
gütmeyen bir kurum olduğundan gelirini bağış ve vakıflar tarafından sağlıyor. Tutkuyla çalışan ve birçok alanda uzman kişileri bir araya getiren yayının son sayısında gelir kaynağı yaratmak için kullandıkları strateji ise hem yaratıcı hem de Triple Canopy’nin yayılmasına faydası olacağı için etkiliydi. José León Cerrillo’nun baskılı posteri, Triple Canopy’nin yeni yazılarını ve projelerini desteklemek için satışa çıkarıldı. Cerrilo’nun şehircilik, modernizm ve güncel tasarımı Meksiko City’i düşünerek yorumladığı poster Triple Canopy’nin son sayısı çerçevesinde anlam kazanıyor ve yaratıcı bir şekilde konuyu yorumlarken kurumsal bir işlev görüyor. Her yazının özgünlüğü, editoryal ifadenin güçlülüğü ve kurumsal kimliğin yazıların önüne çıkmadan, işlevselliğini yitirmeden etkili olmasından dolayı Triple Canopy’nin internet yayıncılığı için benzersiz bir model olduğunu düşünüyorum. www.canopycanopycanopy.com
YERLEŞTİRME - İSTANBUL ekİm 2009 - XXI 20
fotoğraflar: Milk Galeri
BANTLARLA MEKAN ÖRMEK Milk Galeri ve Tasarım Dükkanı’na eylül ayında elektrik bantlarıyla yaptığı Black Mountains (Kara Dağlar) adlı yerleştirmesiyle konuk olan sanatçı Rebecca Ward ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Pınar Arslan
pa: Farklı mekanlarda gerçekleştirdiğiniz bu proje ilk olarak nasıl ortaya çıktı ve ardından gelen tasarımlarınızda başlangıç noktanız neydi? Rebecca Ward: İlk tasarımı Austin’de, bir okul projesi olarak gerçekleştirdim. Oradaki okulda kavrama çok önem veriliyordu. Nefret ettiğim bir şekilde, yapılan her işin altında ağır bir kavram aranıyordu. O sırada birlikte çalıştığım hocam, beni bu kavram meselesine çok fazla takılmamam konusunda cesaretlendirerek kavramla ilgilenmek yerine, iş yapmaya başlamam gerektiğini söyledi. Bence, tasarım veya sanat üzerine çalışan ya da okuyan
insanların, yapılan işlerin ne olduğuna çok fazla kafa yormadan sadece çalışmaları ve yapmaları iyi sonuçlar verebiliyor. Bir mekanda çalışmaya başlamadan önce bir renk skalası belirliyorum, özellikle seyahat ediyorsam buna önceden karar vermem gerekebiliyor. Burada CMYK paletini kullanıyorum. Renkleri nasıl kullanacağıma ve videonun tasarımı bastırmadan nasıl yayılabileceğini düşünüyorum. Bu şekilde tasarıma nasıl başlayacağımın kararını vermiş oluyorum. Renklerin nasıl bir araya geleceğini düşünmek ve mekana girmek ise birçok şeyi değiştirebiliyor. pa: Projenizin mekanla ilişkisini nasıl kuruyorsunuz? Tasarımlarınızı
mekana özel olarak mı yaratıyorsunuz yoksa tasarımlarınız farklı mekanlara uygulandığında mı birbirlerinden farklılaşıyor? rw: Genelde başlamadan önce aklımda bir fikir olsa da burada da olduğu gibi mekana girince her şey tamamen değişebiliyor. Örneğin Milk Galeri’de yan duvarları kullanmayı planlamıştım ancak tuğla olduğundan yapıştırmak için farklı malzemeler kullanmam gerecekti. Bunun yanı sıra mekana geldiğimde arka duvarı kullanmamın daha iyi olacağını anladım. Çünkü bu mekana girildiğinde arka duvar karşınızda kalıyor ve bu duvarlar yan duvarlardan daha iyi algılanıyor. pa: Projenizin çıkış noktası olarak renklerin öneminden bahsettiniz. Renkleri seçip bunları bir araya
karşı sayfada Black Mountains adlı yerleştirmeden ayrıntılar bu sayfada Yerleştirmenin mekanla kurduğu ilişkiden örnekler
YERLEŞTİRME - İSTANBUL 21 XXI - ekİm 2009
getirirken bu renklerin ördüğü formun öneminden ve ışığı projede kullanış biçiminizden bahsedebilir misiniz? rw: Evet, sanırım renkler benim için bir başlangıç noktası. Renk seçmek çok zor, çoğu zaman bütün gökkuşağı renklerini kullanmak istesem de bu mümkün olmuyor. Proje tamamlandığında projeyi tanımlayan özellik artık biçim olduğundan, renkten daha önemli bir hal alıyor. Her ne kadar insanlar bundan önceki projeyi rengi ile tanımlasalar da bu, projenin biçiminden daha baskın bir hale gelip, bir nevi onun algısına engel oluyor. Genelde projelerimde ışık kullanmıyorum, bazen projelerime sadece görsel bilgiler içeren videolar ekliyorum. Bu videolar, çok fazla
baskın olmadan, tasarımla birlikte kullanıldığında ışığın olması hoş oluyor. pa: Mekanda oluşturduğunuz tasarımın sizin kurguladığınızdan farklı bir hale geldiğinden söz ettiniz. Bu tasarım süreci nasıl işliyor? Süreçte hangi araçları kullanıyorsunuz? Projenin maketini ya da bilgisayar ortamında modelini yapıyor musunuz? rw: Başlangıçta kağıt üzerine bazı eskizler yapıyorum. Üç boyutlu halini görebilmek adına bilgisayarda bazı çizimler de yapıyorum. Çizgilerle bilgisayar ortamında oynayabilmek çok daha kolay, elle çizgileri çizip kağıt üzerinde oynamak ve bunu yapmaya çalışmak beni delirtiyor. Bilgisayarda çizim yaparak birkaç düz çizgiyle gerçekte nasıl görüneceğine dair fikir elde edebiliyorum. Önceleri
süreç sonunda tasarımın nasıl bir hal alacağını kestiremiyordum, bu açıdan bilgisayar kullanmak sonuçta nasıl bir şey ortaya çıkacağını anlamam konusunda bana çok yardımcı oldu.
biliyorum ancak yapmak istediğim iş için en doğru malzeme. Duvarın ya da mekanın bir parçası haline geliyor. Çok fazla kullandığım için de daha iyi sonuç alabiliyorum.
pa: Yerleştirmelerinizde malzeme olarak ne kullanıyorsunuz? rw: Elektrik bandı ve büyük boyutlarda yapışkanlı vinil kullanıyorum. Genellikle renklerle oluşturulan iki boyutlu dokular üzerinde çalışmıyorum ama ilk defa bu projede düz yüzeyler üzerinde renkli vinil ile elektrik bandını birlikte kullandım. Farklı malzemelerle çalışabilir miyim bilmiyorum ama bunu zaman gösterecek, şu an için bu malzemeyi kullanmayı gerçekten seviyorum. Yalnızca biraz daha çevreye duyarlı bir malzeme olmasını isterdim. Çevresel olarak çok da doğru bir karar olmadığını
pa: Milk Galeri’de de olduğu gibi çoğu tasarımınızı yerleştirme olarak gerçekleştiriyorsunuz. Yerleştirmelerin kısa ömürlü olması hakkında ne düşünüyorsunuz? rw: Yaptığım projeler geçici, yaklaşık bir ay süreyle duruyor. Yapılan yapılıyor ve gidiyor, bu da işin bir parçası. Bunun için elimden geldiğince fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Yaptığım işleri belgelemeye üniversitedeyken başlamıştım. Fotoğraflar benim için önemli, böylece internet sitemi gezen herkes ne yaptığım konusunda bilgi sahibi olabiliyor.
KONGRE - tasarım - İSTANBUL ekİm 2009 - XXI 22
TASARIMIN KİMLİK KRİZİ 4. Ulusal Tasarım Kongresi, 8-10 Ekim tarihleri arasında İTÜ Taşkışla'da “Tasarım veya Kriz” temasıyla gerçekleşecek. Kongre ile ilgili olarak İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Bölüm Başkanı Alpay Er, kongre sponsorlarından Koleksiyon Mobilya Contract&Office Genel Müdürü Koray Malhan ve Profilo Dayanıklı Ev Aletleri Pazarlama Müdürü Bahriye Bayraklı Tavukçuoğlu ile görüştük. Elif Esmez
ee: 4. Ulusal Tasarım Kongresi'nin teması “Tasarım veya Kriz”. Bu temayı belirleme nedenlerinizden bahseder misiniz? Alpay Er: Tasarım ve kriz birbirlerine, her ikisinin de “değişim”e dair bir öze sahip oluşuyla bağlanır. Ama, tasarım ve kriz aynı zamanda değişimin farklı ve hatta birbirleriyle tamamen zıt yüzlerini de ifade eder. Tasarım iradi ve istenir bir değişimi amaçlarken, kriz istenilmeyen ve kontrol dışı bir değişimdir. Bu ilişki kongrenin tasarım ve kriz arasındaki diyalektiği kendine konu etmesinin temel nedeni. Tabii ki, bu temanın seçilmesinde yaşanan güncellikle, tasarım araştırmaları ve düşüncesi arasında verimli bir diyalog yaratma arzusu da var. Buna tasarım düşüncesini hayata ve somuta bağlama çabası diyebiliriz. Kriz sadece ekonomiye dair bir olgu değil. Ekolojik kriz, kültürel kimlik krizi
gibi krizler de hayatımızın bir parçası ve tasarımın bu krizler karşısında veya içinde oynadığı roller de ulusal veya yerel perspektiflerle tartışılmaya ihtiyaç duyuyor. ee: Türkiye’de sanayi ve buna bağlı olarak tasarım nasıl bir kriz yaşıyor? ae: 2001 yılı ulusal bir finans kriziydi. 2008’de başlayan ve hala devam eden kriz ise küresel bir finans krizi olarak başladı, ancak özellikle Türkiye’de daha çok imalat sanayisini vurdu. Sanayi sektöründeki küçülme ve işsizlik rekor sevilere ulaştı. Özellikle endüstriyel tasarımın, imalat sanayisi ile kurduğu güçlü ilişki, krizden doğrudan etkilendi. Yeni ürün geliştirme bütçeleri ortadan kaldırıldı, tasarım ekipleri küçültüldü. Tasarım ve bağlantılı yatırımlar ertelendi veya iptal edildi. Tasarım sektörü krizle beraber ekonomik olarak önemli bir darbe yemiş görünüyor. Ortada veri olmadığı için küçülmenin tasarım sektöründeki etkisini sayılara dökmek olanaklı olmasa da tasarım disiplini bu krizle beraber kendi içinde bir başka kriz daha yaşamaya başladı. Medyanın da etkisiyle lüks ve pahalı olanla özdeşleşen bir çeşit “elitist tasarım” anlayışı şimdilik biraz solmuş
görünüyor. Bugünlerde herkes bir anda tasarımda sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluktan bahseder oldu. Bunun ne kadar samimi olduğunu görmek için fazla beklemeye gerek olmasa da, endüstriyel tasarım mesleği “ben kimim, neyi, niçin ve nasıl yapıyorum?” gibi soruları tekrar tartışmaya başlıyor. Tasarım kendi kimlik krizini yaşıyor. ee: Tasarım sanayinin krizine bir çözüm olabilir mi? ae: Kriz kapitalizmin yapısal özelliklerine dair, onunla beslenen, kendini yeniden ve yeniden üreten bir olgu. Endüstriyel tasarım -ki kendisi de doğrudan endüstriyel kapitalizmin bir unsurudur- bir inovasyon aracı veya yöntemi olarak anlaşıldığı ve etkin bir şekilde firmalar tarafından kullanıldığı zaman, krizin etkilerini azaltabilir ve krizden çıkışa kısmen yardımcı olabilir ama krize tek başına bir çözüm getiremez. Ancak genel anlamda tasarım düşüncesi, yani hayatımızı daha iyi ve doğru bir şekilde yaşamak üzere planlamak ve bunu gerçekleştirmek için iradi çaba göstermek anlamında, pek çok krize çözüm olabilir. ee: Daha önce gerçekleştirilen üç kongre ile kıyaslanacak olursa “Tasarım
hem de üniversiteye destek olmak için sponsor
akıllarda kalacak her soru işareti ve her cevabını
ee: Ekonomik krizin sanayi üzerindeki etkileri sizce
olmayı kabul ettik. Ülke olarak tasarım konusunda
bulmuş soru, geleceğimizi tasarlama konusunda
tasarım yoluyla aşılabilir mi?
ee: Neden böyle bir etkinliğin sponsorluğunu
ileriye dönük adım atmak istiyorsak özellikle üretici
bize yol gösterecek. Özellikle basının da bu tarz
km: Bence tam tersine tasarımın görevi,
üstlendiniz?
ve akademik işbirliklerinin çok büyük bir önem
girişimlere destek vermesinin önemli olduğunu
“sanayinin yaşadığı ekonomik krizi aşmasına
Koray Malhan: Eğitime ve gelişime katkı
taşıdığına inanıyoruz.
düşünüyorum.
destek” olarak görülmemeli. Çünkü, “sanayi”nin
vatandaşlık örneği olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle
ee: 4. Ulusal Tasarım Kongresi’nden neler
ee: İçerik bakımından kongreye ne gibi katkınız oldu?
kendisi. Bu problemi aşmak için kendi varlık
de Koleksiyon’un sponsorluk politikasını, sadece
bekliyorsunuz?
km: Kongrede konuşmacı olarak yer alacağım
sebeplerini, var oluş biçimini ve varlığının
akademik çalışmalara destek olma hedefiyle sınırlı
km: Özellikle kongreye davetli konuşmacı olarak
ve düşüncelerim ile sorularımı katılımcılara
bu gezegene ve insanlara ödettiği bedeli
tutuyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi 4. Ulusal
katılacak Prof. M P Ranjan’ın yaklaşımını merak
açacağım. Bu sayede bahsettiğim diyaloğun
sorgulayabilmeli. Aksi takdirde bugün olduğu
Tasarım Kongresi ise bu anlamda Koleksiyon’un
ediyorum. Sürdürülebilirlik uzun zamandır tartışılan
başlangıç sürecini etkileyebilirsek güzel olacağını
gibi kendi yarattığı krizi aşmak üzere “tasarım”ı
destek olmaktan mutluluk duyduğu bir proje oldu.
bir konu ama bu konuda ne yazık ki herkes özgün
düşünüyorum. Elbette bu, kimsenin tek taraflı
bir çıkış noktası olarak kullanmaya çalışacaktır.
yaklaşımlar sunamıyor. Bu anlamda ekonomik
yapabileceği bir şey olmasa da önemli olan bir
Bunun tek bir sonucu olabilir o da; “sanayi”nin
Bahriye Bayraklı Tavukçuoğlu: Profilo
olarak da en güzel fikirlerden biri iki sene önce yine
tartışma platformu yaratabilmek, farklı içeriklerdeki
yaşadığı krizi çözmenin aksine, “tasarım”ı da aynı
Dayanıklı Ev Aletleri, BSH Grubu'nun Türkiye’deki
Hindistan’dan çıkmıştı. Bu konferansta “tasarım”ın
yaklaşımların gerekirse çatıştığı veya birbirinden
krizin içine çekmek. Benim de tartışmaya açmak
yerel markası olarak özellikle Türk insanına uygun
ve bugünkü hakim pazar yapısı ile “sistem”in
güç aldığı bir düşünce ortamını tetikleyebilmek.
istediğim konu burada başlıyor. “Tasarım” içine
tasarım ve fonksiyonelliği ile öne çıkan bir marka.
sorgulanmasını bekliyorum. Bu bir diyalog sürecinin
Sonrası zaten herkesin farklı düşünceleri ile katkıda
çekildiği bu krizde bir kurban mı? Yoksa fırsatçı bir
Bu nedenle, özellikle son dönemlerde önemi daha
başlangıcı bile olsa çok önemli olacak.
bulunabileceği bir süreç olacak.
yaklaşımın bedeli mi ödeniyor? Her iki durumda
bbt: Gelecekte markalar arası farklılığı
bbt: İçerik anlamında değil, ama konferansın
yorumlarının tartışmaya açılmasının çok önemli
belirleyecek bir etken konumunda olan tasarım,
gerçekleşmesi anlamında katkılarda bulunuyoruz.
olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’de tasarım konusunda eğitim gören ve
bu konuda bugünden yapılacak yatırımlarla
İçeriğe sponsor olmamıza rağmen karışmayı doğru
tasarımın değerinin farkında olan bir genç nesil
yarınlarımızı şekillendirecek. Özellikle gençlerin
bulmadık. Amacımız bu konferansın mutlaka
bbt: Kuşkusuz iyi bir tasarım, her koşulda
var. Bu nedenle de markamızın Akdeniz kültürünü
henüz üniversite çağında tasarımla iç içe olması,
gerçekleşmesiydi. Bu nedenle, bizden talep edilen
kendini satacak ve her zaman alıcı bulacaktır.
yansıtan ve genç tasarım çizgisini öncelikle
bu konunun önde gelenlerini yakından izleyebilme
maddi katkı konusunda ve ilk günün akşamında
Eğer ekonomiye can veren alışveriş ise alışverişi
gençlerle paylaşmak istiyoruz. Uzun yıllardır
olanağı bulmaları kaçırılmaması gereken bir fırsat.
gerçekleşecek olan kokteyle sponsor olduk.
tetikleyen her konu, krizlerin aşımında bizlere
ciddi bir şekilde üniversitelerle işbirliklerimiz
Bu yüzden de kongreye katılımın yüksek olmasını
Genç tasarımcıları teşvik etmek adına ilkbaharda
yardımcı olacaktır. Bu anlamda tasarım büyük
sürüyor. Bununla birlikte önümüzdeki
umuyorum. Bununla birlikte efektif diyalogların
gerçekleştirdiğimiz tasarım yarışmamızın
önem taşıyor. Yeni tasarımlar yeni ihtiyaçları, yeni
günlerde gerçekleşecek olan 4. Ulusal Tasarım
yaşanmasını ve konferanstan ayrılanların
kazananlarını da bu kokteyl çerçevesinde
ihtiyaçlar da yeni tasarımları beraberinde getirerek
Kongresi'nden haberdar olduk. Hem tasarıma
kafasında bir ışık yanmasını bekliyorum. Burada
ödüllendirmeyi planlıyoruz.
tüketicileri satın almaya yönlendiriyor.
veya Kriz” kongresinin diğerlerinden farklılaştığı noktalardan ve bu kongreyle varılmak istenilen sonuçtan bahseder misiniz? ae: Türkiye’de dördüncüsüne tanık olduğumuz ulusal tasarım kongresi, endüstriyel tasarım odaklı, hakemli, ilk ve halen tek ulusal akademik etkinlik oluşuyla 4. Ulusal Tasarım Kongresi'ni ilk üçünden ayıran, konusu ve tabi ki organizasyonun gerçekleştiği olağan dışı kriz koşulları. Ancak bundan önceki tüm ulusal tasarım kongreleri de aslında düzenlendikleri dönemin tasarım dinamiklerine, o dönemin gündemine ve tartışmalarına tanıklık eden akademik tasarım etkinlikleri olmuşlardı. 4. Ulusal Tasarım Kongresi de Türkiye'nin ve Türkiye'de tasarımın krizle sınavına tanıklık etmekte.
tartışmaya, bu etkileşime zemin kazandırmaya ihtiyacı var. Bunu eğer biz yapmazsak kim yapacak?
yoldaş ve paydaş olmaları. Yani, krize rağmen Türkiye’deki tasarım araştırmacılarını ve akademisyenlerini bir araya getirip, bilgi ve çalışmalarını iki gün boyunca paylaşabilecekleri fiziksel koşulları yaratabilmek ve elbette kongrenin en somut çıktısı olan kongre kitabımızı, her zaman olduğu gibi, basabilmek. Başta Koleksiyon ve Profilo olmak üzere tüm yoldaş ve paydaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.
en hızlı büyüyen iki dev ekonomisinden birisi ve modernizm ile geleneksel kültürü bir araya getiren, dünyanın en büyük demokrasisi olması.
sanayinin gözünden kongre
yaşadığı ekonomik krizin sebebi, yine “sanayi”nin
sağlayabilecek her ortam ve projede rol almanın iyi bir
noktamız haline geldi.
ee: Kongre geçen yıla göre daha kısa sürüyor. Kongrenin programından ve detaylarından bahseder misiniz? ae: Süre olarak kısalmasının krizle ilgili olduğu kadar, kongre mekanındaki toplantı salonlarının daha önceden başka toplantılar için ayarlanmış olmasıyla da ilgili. Bunun yanında kongrenin içeriğinde önemli bir değişiklik olmadı. Ulusal ve hakemli bir kongre olarak devam ediyor ve her zaman olduğu gibi, özenle seçilmiş, gerçekten yeni şeyler söyleyecek bir yabancı konuk konuşmacımız var. Yan etkinlik olarak 2006’da olduğu gibi İTÜ Tasarım Kulübü İTÜ TASK, Ulusal Tasarım Öğrencileri Forumu'nu topluyor. Ayrıca yıl içinde Profilo ile gerçekleştirdiğimiz küresel ürünleri yerel kullanıcı ihtiyaçlarına uyarlamaya yönelik bir öğrenci projesinin de sergisi yer alacak. ee: Sponsorlarınızdan Profilo ve Koleksiyon’dan gerek maddi gerekse içerik olarak nasıl beklentileriniz vardı? ae: Doğrusu tek bir beklentimiz vardı. 4. Ulusal Tasarım Kongresi'nde bize
ee: Profesör M.P. Ranjan’ı kongre kapsamında konuk konuşmacı olarak tercih etmenizin sebebi nedir? ae: Profesör Ranjan’ın tercih edilmesinin ardında birbiriyle ilişkili üç sebepten bahsedilebilir. Bunlardan ilki elbette ki Profesör M. P. Ranjan’ın tasarım alanındaki uluslararası düzeyde özgün kuramsal ve pratik çalışmaları; ikincisi mensubu olduğu Hindistan Ulusal Tasarım Enstitüsü’nün (National Institute of Design) Batı ve Japonya dışı ülkelerde kurulan ilk modern tasarım okulu oluşundan, yerel zanaat ekonomilerini tasarımla dönüştürmeye yönelik deneysel çalışmalarına kadar uzanan özgün kimliği; üçüncüsü ise Hindistan’ın Çin’le beraber dünyanın
Tasarımın Hindistan’daki gelişim dinamikleri ve Hindistan'ın evrensel tasarım düşüncesine katkısı Türkiye’de pek bilinmese de İTÜ olarak Ulusal Tasarım Kongrelerinde daima Türkiye’deki tasarım deneyimimizle anlamlı, yeni ve gerçekten kafa açıcı kıyaslamalar yapılabilecek yabancı örnekleri gündeme getirmeye çalışıyoruz. Türk tasarım camiasının bağımlısı olduğu, sürekli yeniden önümüze konan, ve artık yeni bir şey getirmekten çok bizden götürmeye başlayan İtalya vb gibi ülkelerin Batılı tasarım klişelerinin ötesine bakabilmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Kendi deneyimlerimizi, başarı veya başarısızlıklarımızı çok boyutlu bir bakış açısıyla değerlendirebilmek ve eğer sadece sızlanmak veya Milano’dan gelen her şeyi kabul etmek dışında kendimize bir yol çizmek istiyorsak, Uzak Doğu Asya ve Latin Amerika’nın yanı sıra Hindistan’da olup biteni, bu dev ekonomi ve köklü kültürün tasarım deneyimini de göz ardı edemeyiz.
23 XXI - ekİm 2009
Bu kongreyle varmak istediğimiz sonuç, 1982’de başlayan sürecin devam etmesi. Ulusal Tasarım kongrelerine süreklilik kazandırılması ve “Tasarımı Türkiye’de Türkiye için tartışabilmek” konusuna devam edebilmek ve bir anlamda beşinci ve altıncı ulusal tasarım kongrelerinin yolunu açmak. Türkiye’nin ve Türk tasarımının; tasarıma, tasarım araştırmalarına dair bilimsel ve düzeyli bir ulusal akademik
KONGRE - tasarım - İSTANBUL
da farklı kesimlerin görüşlerinin dinlenmesi ve
da ortaya çıkan tasarım konusu bizim de odak
SERGİ - MİMARLIK ve PEYZAJ - NEW YORK ekİm 2009 - XXI 24
fotoğraflar: MoMA
YERYÜZÜnü İNŞA ETMEK Mimarlık ve peyzaj arasındaki ilişki net bir tanıma sahip olmadığı gibi bu tanımsızlığı çok başarılı okumalarla üretime geçiren eski ve yeni birçok proje olduğunu söyleyebiliriz. Bu ilişkiyi yorumlayan, hatta kullanan bir dizi projeye yer veren InSitu: Architecture and Landscape (Yerinde: Mimarlık ve Peyzaj) sergisini Ali Dur değerlendirdi. Ali Dur
New York Modern Sanatlar Müzesi'nin (MoMA) mimarlık ve tasarım katına yerleşen InSitu: Architecture and Landscape sergisi Nisan ayından beri müze ziyaretçileriyle buluşuyor. Normal plana göre Eylül ayının sonlarına doğru bitecek olan sergi, yeni yılın Ocak ayına kadar müzede yer alacak. Yaz dönemi boyunca paralel tartışma ve panellerle desteklenen sergi, müze içerisindeki yeri ve kapladığı alanın aksine son derece yoğun bir içeriğe sahip. Üçüncü kata ulaştığınızda sizi sol tarafınızda sakince ve MoMA'nın
küçük sayılabilecek bir salonunda bekleyen seçki, bu sezonun mimarlık başlığı taşıyan ve doğrudan mimari bir temaya sahip olan tek etkinliği olmasıyla da başka bir değer taşıyor. MoMA'nın bu sakin salonuna dahil olarak, girişte sizi karşılayan sarı panodaki küratöryel önsözün iddiasına paralel şekilde, mimarlık disiplininin yeryüzü kavramına ne kadar çeşitli ve farklı sahnelerde yaklaşabileceğini işaret eden zengin bir kataloğun içine giriyorsunuz diyebiliriz. MoMA küratörleri, önsözde bahsettikleri farklı dönemlerin kendi algılamalarındaki değişimleri de örnekleyebilecek şekilde, seçkiyi MoMA'nın kendi koleksiyonundan oluşturuyor. Özellikle mimarlık disiplininden gelen bir ziyaretçi için -buna kendimi de dahil edersem- yeryüzü teriminin Türkçe çevirisinde literatürde yoğunlukla peyzaj olarak geçtiği ve bu disiplinin
genellikle mimari üretimin sonrasında ve haricinde algılandığı günümüz düşünme alışkanlığında, bu ölçekte bir çeşitlilikle karşılaşmak çok daha değerli. Sergi, gerçek anlamda yeryüzünün nasıl farklı algılanıp ne kadar çeşitli ilişkilerin nesnesi/öznesi olabileceğine dair bir zihin akışı sunuyor. Bu çeşitlilik; tasarımcıların üslup, düşünme, dönem anlamda, ekol/yaklaşım farklılıklarında ve sergilenen projelerin programlarında, üretim seviyelerinde de gözleniyor ve bu durum InSitu seçkisinin zenginliğini daha da artırıyor. Salonda, Eisenman'dan Tadao Ando'ya, Zaha Hadid'den Scofidio+Diller işbirliğine kadar çeşitlenebilen 80'li ve 90'lı yılların zihinlerine, daha eski ve farklı ekollerin temsilcileri olan Roberto Burle Marx, Yona Friedman yada Aldo Rossi'nin işlerine rastlamak
SERGİ - MİMARLIK ve PEYZAJ - NEW YORK 25 XXI - ekİm 2009
mümkün. Daha yakın donem üretimlerini temsilen FOA ve serginin tek açık uçlu, bienal projelerine daha yakın duran, politik söylemiyle ve düşündürücü güncel konularla ilgilenen karakteriyle ayrılan Teddy Cruz'un video-animasyon çalışması bulunuyor. Bu çalışma, Amerika'nın Meksika sınırında yer alan banliyö villalarının kullanıcılarının eleştiri ve önerilerine göre eş zamanlı olarak üç boyutlu medyada değişimini (ve aslında tasarımların (!) kullanıcılardan uzaklığını) gösteriyor. Yeryüzüyle, sayısal bilgiyi/karakteri kullanmak, yerleşmek ve tekrar düzenlemek şekillerinde ilişkiler kuranlara örnek olarak Ando'nun Chikatsu-Asuka Tarih Müzesi, Hans Hollein'in “yerleşen” tematik Vulcania Müzesi ve Peter Eisenman'ın mevcut ada dokusunu, "tepe”nin coğrafi bilgilerini referans alarak oluşturduğu yeni yapay
yeryüzünü verebiliriz. Eisenman'ın İspanya'daki Galicia Kültür Kenti projesi -şu an o yeryüzü bilgileriyle oluşan yeni ada- bloklar inşaat aşamasında-, salonun duvar yüzeyindeki tek üç boyutlu ve maket karakteri olan iş olma özelliği de taşıyor. Yeryüzünü, "tasarlanmış bir kontrast"ın elemanı olarak sahneleştiren ve onu tasarlamak yerine, tasarlananlar ile öne çıkaran,ona dikkat çeken Superstudio'nun görmeye alışık olduğumuz kusursuz dev blokları ve Zaha Hadid'in aynı yarışma projesiyle sergi komşusu olduğu Tschumi'nin birincilik ödüllü kırmızı Parc de la Villette strüktürleri de farklı yaklaşımların örneklerinden. Konstrüktivizmin işaret ettiği, boşluktaki yapısal elemanların (formların) gücü ve bir araya gelişlerinin yeni bir enerji ve fiziksel bir park fikri yaratmak için kullanıldığı dinamik strüktürlerin enerjisini, çizimlerin dilinde
ve kırmızı olarak yer almaya devam ettikleri makette görmek mümkün. Superstudio gibi başka bir 60'lar zihni olan, "yer"i yeniden düşünmek gerektiğini gösteren ve yeryüzüne dokunmamak fikri üzerine kurulu, sıfır kotunun üzerinde yeni bir mekan, kent organizasyonu öneren Friedman'in Spatial City projesi sergide özel ilgi gerektiren, zihin açıcı, hala güncel ve “dönemin zihni”ni aktaran işlerden. Zaha Hadid'in retrospektifine dahil herhangi bir iş olarak algılanabilecek Parc de la Villette önerisi gene Hadid'in kendi deneyleri, tanımları ve mekanı oluşturabilecek enerjilerin formların kişisel bir araştırmasına sahne oluyor. Ancak, Hadid'in tanımlamaya çalıştığı davranışların ve formların; yeşil, keşif, su, hareket gibi farklı katmanlarda incelenmesi ve bunların kompozisyon aşamalarının paylaşımı, projeyi önünde vakit geçirmeye değer kılıyor.
Duvarlarda sergilenen işler arasında yalnızca plan şemasıyla yer almasına karşın, anlatmak istediğini ve düşündürmeyi amaçladıklarını çok net aktarabilen Andrea Branzi'nin Residental Park/No-Stop City projesi bana göre büyük potansiyel taşıyan bir çalışma. 1969 tarihli proje, sahip olduğu başlığa paralel şekilde yeni bir rekreasyon ve yaşam ilişkisi öneriyor. Çizimde yer alan standart bir taşıyıcı sistem şeması ve etrafta dağılmış halde bulunan tefrişler, bir park planı içerisinde yer alıyor; daha doğrusu geziniyor ve aslında önerinin herhangi bir görüntüsünü aktarıyor. Konut yaşantısı ile park mekanı arasında sürekli ve mikroskobik bir yaşam hücresi görüntüsü vererek “sonsuz” bir iletişimi görselleyen çizim, küratöryel metinde geçen, "ilişkileri yeniden tanımlama ve entegrasyon" dönemine işaret eden ikonik, radikal
SERGİ - MİMARLIK ve PEYZAJ - NEW YORK ekİm 2009 - XXI 26
giriş sayfasında solda üstte: Emilio Ambasz'dan Casa de Retiro Espiritual (Ruhani Çekilme Evi), Kordoba, İspanya (1976-79), fotoğraf: © 2009 Emilio Ambasz altta: Hans Hollein'den Vulcania, Saint-Ours-lesRoches, Auvergne, Fransa (1994-2002), fotoğraf: © 2009 Hans Hollein
Natalini, Cristiano Toraldo di Francia'dan “The Continuous Monument: On the Rocky Coast” projesinden perspektif (1969), fotoğraf: © 2009 Moma sağda altta: Roberto Burle Marx'dan Saenz Peña Meydanı, Rio de Janeiro, Brezilya (1948), fotoğraf: © 2009 Moma
önceki sayfada solda üstte: Edward Larrabee Barnes'den, Haystack Mountain Güzel Sanatlar Okulu, Deer Isle, Maine, fotograf: © 2009 Moma solda ortada: Tadao Ando'dan Chikatsa-Asuka Tarih Müzesi, Minami-Kawachi, Osaka, Japonya (1989-91), fotograf: © 2009 Moma solda altta: Roberto Burle Marx'dan Duque de Caxias Meydanı, Rio de Janeiro, Brezilya (1948), fotoğraf: © 2009 Moma sağda üstte: Superstudio, Alessandro Magris, Roberto Magris, Gian Piero Frassinelli, Adolfo
bu sayfada sağda: Zaha Hadid'den Parc de la Villette, Paris, Fransa arsa analizi (1982-83), fotoğraf: © 2009 Moma solda altta: Frank Lloyd Wright'dan Fallingwater, Edgar J. Kaufmann Evi, Mill Run, Pensilvanya (1934-37), fotoğraf: © 2009 Moma sağda altta: Bernard Tschumi'den Parc de la Villette, Paris, Fransa Follies and Galleries Isometrics (1986), fotoğraf: © 2009 Bernard Tschumi
ve manifesto dilinde bir etkiye sahip bir çalışma. Kare boyutlarındaki sergi mekanının yerleşimi nedeniyle saat yönünde ilerleyen dolaşımda çizdiğiniz daireyi tamamlayıp, serginin son ürünlerine geldiğinizde daha ara ve özel dönemlerin, mezarlık ve psikolojik tedavi mekanları gibi farklı programların örnekleriyle karşılaşıyorsunuz. Öne çıkanlar, Aldo Rossi'nin anıtsallaştırdığı ve mistik referanslarla yüklü, fakat herkes için bir tören mekanı olarak önerdiği Moneda'daki San Cataldo Mezarlığı ve dokunulmamış bir topoğrafyada yarattığı yapay mekansal deneyimleri ile ilgi çeken Emilio Ambasz'ın The House of Spiritual Retreat (Ruhsal İnziva Evi) adlı projesi. Tasarımdaki mekanların kesit ve planlardaki zor takibi nedeniyle, projeyi anlamakta güçlük çekenlere salonun ortasında bulunan maket platformu yardım ediyor. Gözlemlediğim kadarıyla
ziyaretçilerin en çok ilgilendiği maketlerden biri, Ambasz'ın İspanya'daki ruhsal tedavi mekanı. Sergilenen iki boyutlu çizimlerin çoğunlukla tasarımcıların orijinal çalışmaları olması, tasarımların kendileri haricinde dillerinin de tasarımcının kendisini ve enerjisini yansıtması, bunu tasarımlarla beraber incelemek açışından olumlu bir durum. Ancak aynı özelliği sergide yer alan maketlerin hepsi için söylemek zor. Muhtemelen salonun büyüklüğü, serginin ölçeği ve küratörlerin kararlarıyla şekillenen mekanda maketlerin sergilenmesi için salonun ortasında bir platform ayrılmış. Büyük bir maket masası diyebileceğimiz bu tek platform sebebiyle tek tek maketlerin etrafından dolanmak gibi bir şansınız olmuyor; iki boyutlu çalışmaları incelerken bir yandan platformu arkanızda bırakarak
dönmüş oluyorsunuz. Bu nedenle ya iki proje arasında maketlere dikkatinizi verebiliyorsunuz ya da duvar yüzeylerindeki gezintiniz bittikten sonra yeni bir gezintiye çıkıyorsunuz. Merkezdeki bu maket toplanması nedeniyle, maketler ölçeklerine göre dağıtılmış ve küçük ölçekli maketler daha ortalarda yer alıyor. Sizi selamlayan klasikler arasında Lloyd Wright'in kot ve doğa ile ilişki denince ilk akla gelen Şelale Evi (Falling Water House) projesi ve Neutra'nın Lovell Evi var. Birtakım öğeleriyle (araba ve insan modelleri, bazı detaysız yapı elemanları) neredeyse oyun evi karakterindeki bu maketler, mimari maket ile ürün/ev maketi arasındaki dil farkını da ortaya koyuyor. Tabi maketlerin bu hallerinin, bu klasiklerden bir şey eksilteceğini sanmıyorum. Buna karşın bazı maketlerin dili, çizimlerdeki özgün enerjiyi ve zihinsel süreci aktarmaya devam ediyor:
Toyo Ito'nun Relaxation Park projesi, Diller Scofido+Renfro'nun Slow House projesinin maketi kendi güçlü anlatımlarıyla platformda yer alıyor. Bir sergi temasının, içeriği tanımlama gücü haricinde işlevsel olarak o sergiyi gene içerik olarak düzenlediği; sıralanan işlerin art arda takip edilebilir olduğu ve ilgili çektiği düşünülürse InSitu, temasının kendisi ve içeriğinin yoğunluğu sebebiyle aykırı bir durumu da temsil ediyor. Tema ile amaçlanan ve karakteristik bir pozitif nokta olarak not edilen çeşitlilik, bu küçük ve sakin salonda yer alan, sıralanmış bir sürü farklı zihin çalışmasının art arda takibini doğası gereği zorlaştırıyor. İnceleme süresince bazı projeleri atlamanız, geri dönüşler ve tekrar okumalar yapmanızı gerektiren durumlar oluşuyor; tüm bu zihinlere kişisel bir ilgi ile tanık olmak için belki de sergi birden fazla ziyareti gerektiriyor.
bu sayfada altta: Alev Ebuzziya Siesbye tasarımı sağda üstte ve altta: Gamze Güven tasarımı Geoliv ve Bioliv ortada üstte ve altta: Defne Koz tasarımı Era ve Leaf en sağda üstte ve altta: Aziz Sarıyer tasarımı Model 3 ve Model 1
ekİm 2009 - XXI 28
SÖYLEŞİ - ÜRÜN TASARIMI - AMBALAJ
karşı sayfada solda ve sağda: Proje kapsamında seçilen yedi şişe
fotoğraflar: Anadolu Cam Sanayi A.Ş. Arşivi
ŞİŞEDE İLK HASAT Türk zeytinyağının uluslararası platformda markalaşmasına yönelik Anadolu Cam Sanayi tarafından gerçekleştirilen “Türk Zeytinyağı İçin Cam Şişe” tasarım projesini projenin küratörü Oya Akman anlattı. Tuçe Yasak
ty: “Türk Zeytinyağı İçin Cam Şişe” tasarım projesinin ilk fikri ya da talebi hangi kurum/kurumlardan geldi? Bu projedeki rolünüzden bahseder misiniz? oa: Bu projeye Türk zeytinyağının uluslararası platformda markalaşmasına Anadolu Cam Sanayi A.Ş.'nin katkısı olarak bakabiliriz. Bilindiği üzere ülkemizde üretilen zeytinyağı, dış pazara dökme tabir edilen tenekelerde satılıyor. Özellikle İtalyanlar bunları şişeleyerek ve kendi markaları olarak dünya pazarına sunuyorlar. Oysaki bu mükemmel zeytinyağları aslında bizim topraklarımızın ürünü. Anadolu Cam Tasarım Merkezi'nde tasarım danışmanlığı yapıyorum. Bu
danışmanlığı aynı zamanda yeni teknikler ve teknolojiler geliştirerek tasarım açısından ürünlere geniş ve evrensel bir boyut getirmek, üretilebilmesi ve hayata geçirilmesine katkıda bulunmak diye de özetleyebiliriz. Bu projeye ise küratör olarak destekte bulundum.
olanak tanıyor. Raflarda yan yana konulduklarında bir duvar oluşturmaları da diğer avantajları arasında ama gerçek farklılık, yine de ambalajın farklılığında yatıyor. Bu kriterleri de üzerinde bulunduran farklı bir şişenin olması gerekliliği ortadaydı.
ty: Neden yeni bir şişe tasarımına gidildi? Bu bağlamda, şimdiye kadar var olan şişeler hangi yönleriyle Türk zeytinyağının tanıtımı amacına yönelik değildi? oa: Bilindiği üzere ambalaj, markanın en önemli unsurlarından biri. Ürünün raflarda ambalajıyla fark edilmesi çok önemli. Markayı en iyi şekilde vurgulayarak farklılaştıracak bir etiket ile ambalaj birlikteliğinin, başarının anahtarı olduğunu düşünüyorum. Var olan şişeler genelde kare kesitli, geniş etiket alanlı şişeler ve dünyanın her yerinde kullanılıyorlardı. Etiket alanı genişliği, farklı firmaların etiket tasarımlarıyla farklı markalarını vurgulamalarına
ty: Anadolu Cam için bu proje nasıl bir öneme sahip? Bu proje için dışarıdan Alev Ebuzziya Siesbye, Aziz Sarıyer, Defne Koz ve Gamze Güven ile işbirliği gerçekleştirildi, bu tasarımcı seçimi neye göre yapıldı? oa: Anadolu Cam dışarıdan tasarımcılarla çalışmıyor ama farklı firmaların kendi projeleri için yaptırdıkları tasarımlar ve tasarımcılarla çalışmalar gerçekleştiriyor. Bu açıdan bakıldığında Anadolu CamTasarım Merkezi çok uluslu bir görüntüye bürünüveriyor. Bunun dışında Tasarım Merkezi'nde çok deneyimli ve ödüllü işler çıkaran bir tasarım kadrosu var. Dışarıdan dört
istediğim diğer üç tasarım ise radikal alternatifler
kültüründen ve doğanın oluşturduğu zeytin
ışığın maksimum olacağı bir şişe tasarlamaya
olarak kabul edildiğinden uygulanamadı. Umuyorum
ağacından yola çıkarak iki tema kapsamında ikişer
çalıştım. Binlerce örneği olan bir ürüne, bir yenisini
Aziz Sarıyer: Türkiye'nin ihracatına yüksek
ki bu çalışmalarımız ticari beklentilere olumlu cevap
tasarım gerçekleştirdim. Anadolu Cam proje ile ilgili
eklemek kolay değil. Yalın, kullanışlı ve “şişe gibi bir
katma değer kazandırmak amacıyla tasarım
verecektir.
bizimle iyi bir iletişim içinde oldu, benim ve ekibimin
şişe” çizmeyi denedim.
TASARIMCILARINDAN ŞİŞELER
tüm sorularını samimiyetle cevapladı. Bu güzel
odaklı gelişmeye ihtiyaç duyulan bu projede Gamze Güven: 2008 yılı yazında Oya Akman
işbirliği sonucunda da istenilen bir tasarımken dört
Defne Koz: Era'nın tasarımında zeytinyağının
mutlu etti. Bizlerden istenilen çalışma ile ilgili
bu projeden ilk bahsettiğinde, ardından çok
tasarım gerçekleştirerek her birinin dört boyunun da
kıymetini gölgeleyecek ayrıntılardan kaçındım.
kriterleri ve tüm teknik bilgileri aldık. Tasarımımı
profesyonelce hazırlanmış proje tanımı, ilgili
teknik kısıtlara uyan modellemelerini hazırladık. Dört
Tüketicinin bu ürünle ilk ilişkisi onunla arasında
oluşturmaya başlamadan önce zeytinyağı ile ilgili
makaleler ve sektör analizini içeren bir tanıtım
tasarımdan seçilen Bioliv ve Geoliv’in tasarım tescil
görsel engeller olmadan gerçekleşmeliydi. Era'nın
dünyada var olan değerleri yeterince araştırdım.
dosyası ve Anadolu Cam üretim tekniklerini içeren
hakkını Anadolu Cam’a devrettim. Şimdi heyecanla
konik formunu tasarladıktan sonra, tasarıma
Tasarımımı önemli bulduğum iki değer olan
bir CD elime ulaştığında çok heyecanlandım.
üreticilerin seçecekleri şişeyi ve sonrasında projenin
bir zeytin yaprağı formu ekledim ve ortaya Leaf
zeytinyağının yoğunluklu akışı ve moleküllerinin
Anadolu Cam'ın fabrika gezisinde cam üretim
seri üretilerek hayata geçmesini bekliyoruz.
tasarımım çıktı. Ardından bu formda grafik öğe
üçgen kristallerden meydana gelmesi üzerine
teknolojisi, malzeme ve kalıp-üfleme kısıtları ile ilgili
kurguladım. Anadolu Cam'a beş adet tasarım
sağlanan bilgiler arttıkça motivasyonumuz daha da
Alev Ebuzzıya Sıesbye: Zeytinyağı şişesi çizme
arasındaki ilişkiyi keşfettim. Oyuğun şişeye kattığı
sundum. Tasarımlarımdan İkisinin ticari beklentilere
arttı. Kapsamlı bir zeytinyağı tarihi, kültürü ve pazar
teklifine çok sevindim. Zeytinyağı gibi güzel bir
bu üç boyut vurgusu, şişeye ergonomik işlev de
çok uygun olduğu kabul edilirken uygulanmalarını
araştırması sonucunda insanın geliştirdiği zeytinyağı
sıvının en sade ve en güzel şekilde görülebileceği,
yükledi.
tasarımcı ile çalışmak ise tek projede farklı bakış açılarını kesiştirmek adına önemliydi. Bu projede çalışacak bu dört tasarımcı, onların yurtdışında yaşıyor ya da yaşamış olmaları ve önemli projelere imza atmış olmaları göz önünde bulundurularak seçildi. Bu seçimde Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin de görüşleri yer aldı.
tekniği filmleri, teknik gereklilikler, standartlar, etiket makinelerinin ve dolum makinelerinin özellikleri, zeytinler ve zeytinyağlarının yöresel özellikleri, sembolik değerleri ve dünyada üretilmiş şişelerden örnekler gibi geniş içeriği olan bir dosya hazırlayıp tasarımcılara gönderdik. Dosyayı, Tasarım Yönetimi danışmanı Bora Gönenç, Gıda Sektörü Pazarlama ve Satış Müdürü Erdal Seyhan ve Pazarlama Grubu'ndan Demet Alışan ile birlikte hazırladık.
uluslararası taşımacılıkta yer kaybına olanak tanımamaları gibi kriterleri karşılamaları gerekiyordu. Seçimlerimizi bu kriterlere uyanlar doğrultusunda gerçekleştirdik.
oa: Ortaya çıkan bu yedi şişenin hepsi seri üretime girmeyecek. Daha önce de belirttiğim gibi sadece belirlenen kriterleri karşılayan şişeler üretime girecek. Bunun yanı sıra tüm zeytinyağı üreticileri dolaşılarak bu şişelerin hepsinden örnekler bırakıldı. Üreticiler, kendi üretim, etiket hatlarına ve kendi isteklerini ne kadar yerine getirdiğine bakarak seçimlerini o doğrultuda belirleyecekler. Ancak zeytinyağı üreticilerinin siparişleri ne yazık ki fazla miktarda değil. Oysa bilindiği gibi seri üretimde çok sayıda ürün ortaya çıkıyor. O yüzden Anadolu Cam bu geri dönüşlere göre bir ya da iki şişeyi seri üretime alabilecek. Üretilen bu şişelerden zeytinyağı üreticileri az sayıda da alabilecekler. Etiketlerdeki farklılaşmayla da şişeyi farklı algılatma yoluna gidecekler. Zaten yurtdışından gelen ithal şişelerde de durum aynıydı; şişeler standart üretim olup firmalar etiketle farklılaşıyorlardı.
olmasından öte bir potansiyel olan form ile yaprak
SÖYLEŞİ - ÜRÜN TASARIMI - AMBALAJ
seçilmiş dört tasarımcıdan birisi olmak beni çok
29 XXI - ekİm 2009
ty: Nasıl bir dosya hazırladınız? Projeye katılan tasarımcıların tümü kendilerine sağladığınız proje tanımının içeriksel olarak ne kadar kapsamlı ve faydalı olduğundan bahsediyordu. oa: Tasarımcılara sunulan bu dosya, zeytin, zeytinyağı ve cam şişelerle ilgili tüm bilgileri içeriyordu. Öncelikle tüm Ege'deki zeytinyağı üreticilerini dolaştık. Onların taleplerini dinledik. Daha sonra da tüm bu talepleri, markalaşma ve ihracat gerekliliklerini, üretim tekniğinin getirdiği özelliklerle birleştirerek geniş bir proje tanımı hazırladık. Üretim
ty: Tasarımcılardan şişe tasarımlarında hangi ölçütleri karşılamaları bekleniyordu? Ortaya çıkan yedi şişe tasarımı neye göre seçildi? oa: Öncelikle ortaya çıkan tasarımların IS makinelerinde üretilebilmeleri, geniş etiket alanları ile firmaların farklı markalarını farklı etiketlerle vurgulamalarına olanak tanımaları, raflarda farklı olmaları, otomatik etiket ve dolum makinelerine uyumlu olmaları,
ty: Tasarımcılarla tasarım sürecindeki iletişiminizden bahseder misiniz? oa: Tasarımcıların yapmış oldukları tasarımlara hiçbir müdahale yapılmadı. Tereddütte kaldıkları durumlarda sorularına cevap verildi. Onlara sunmuş olduğumuz dosyanın açık ve kapsamlı olmasından dolayı da zaten buna pek gerek duymadılar. Tasarımları hiç değiştirilmeden kalıp çizimleri Tasarım Merkezi tarafından çizildi ve ürettirildi. İlk prototipler Şişecam fabrikalarında gerçekleştirildi. ty: Bu yedi şişenin yedisi de seri üretime girecek mi? Yoksa üretim için de bir eleme mi söz konusu? Bize bu işleyiş senaryosunu anlatabilir misiniz?
BAHÇE FESTİVALİ - VıANA DO CASTELO ekİm 2009 - XXI 30
Kendİ Bahçenİ Çİz Portekiz'in kuzeyinde, Viana do Castelo kentinde yer alan Ponte de Lima'da düzenlenen bahçe festivali geçtiğimiz üç yıldır bahçe tasarımının özgün örneklerine yer veriyor. Bu yıl, projeleri Natureza em Risco (Çizgilerden Doğa) ile festivale katılan mimar Lara Placido ve sanatçı Sara Bento Botelho etkinliğin dikkat çeken tasarımlarından birine imza attılar. Projeleri ve festival hakkında ekibin görüşlerini aldık. Enise B. Karaçizmeli
ebk: Natureza em Risco'nun ardında yatan düşünceler neler? Lara Placıdo: Çıkış noktamız, festival organizasyonunun belirlediği “bahçede sanat” temasıydı. İnsanların bahçeye müdahale etmesinin ve mekanda bir tür anı defteri oluşturmalarının olanaklarını keşfetmeye çalıştık. Doğa izleyicileri cezbediyor ancak bahçeyi koruma ihtiyacı, onları bahçeye
dokunmaktan ya da onu hissetmekten alıkoyuyor. Kalemler insanların müdahale arzularını gidermek için bir araç olarak yer aldı, beyaz kanvasa kaydedilen hislerine ve düşüncelerine özel bir manifesto olarak. Projenin orijinal ismi Natureza em Risco; Portekizce'de içinde bir kelime oyunu barındırıyor; hem risk altındaki doğa hem de çizgilerle doğa anlamına geliyor. Bu başlığı bizim ideolojik kaygılarımızı da yansıttığı için seçtik. Doğa ihmalkarlıklarımız yüzünden tehlike altında. Amacımız insanların bu gerçekliğin daha çok farkında olmalarını sağlamak ve düşünceleriyle hislerini boş kanvasa aktarmalarını teşvik etmek.
Natureza em Risco'nun amacı ziyaretçiyi gönüllü-gönülsüz katılıma çağırarak bahçe kavramını dönüştürmek ve projeyle birlikte sanatı anımsatmak. İç ve dış mekanı tanımlayan bir eğri etrafında yer alan beyaz kanvas plaka ve erişimi sağlayan yürüme yolu projenin ana unsurları. Kanvasa farklı renklerde kalemlerle ziyaretçilerin mekanın içindeki deneyimlerini kaydettiği; katılımı ve müdahaleyi destekleyen bir alan yaratmak istedik. Yanından geçilen kanvas bahçenin anı defteri gibi işlev görüyor; kendiliğinden ve gelişigüzel bırakılan çizgileri üst üste getiriyor. Esnek çubukların uçlarında bulunan kalemler kullanılarak, rüzgarın etkisi ve katılımcıların müdahaleleriyle
karşı sayfada “Bahçede sanat” temasıyla tasarlanan projenin ziyaretçi katılımıyla şekillenmiş son hali.
en kesit
BAHÇE FESTİVALİ - VıANA DO CASTELO
bu sayfada solda: Beyaz kanvas pano, tek bir ağaç ve oturma elemanı, projenin bileşenleri. altta: Vaziyet planı altta solda ve en alt sırada: Bahçe, açılışından itibaren hem rüzgarın etkisi hem de ziyaretçilerin müdahaleleriyle şekil aldı.
31 XXI - ekİm 2009
sanatsal bir iş üretiliyor. Kalemler izleyicilerin keşfini yöneten, böylece gezilerinin bir resmini oluşturan yazıcı gibi işlev görüyor. Yaratım sürecini tasarlamak için ziyaretçinin alan içerisinde geçirdiği her anı göz önünde bulundurduk. Bu süreçte duyuları hareketlendirmek ve mutluluk hissi vermek için aroma, ses ve gölge etkileri de kullanıldı. Vişne ağaçları da oturma birimlerinin bileşenleri olarak kullanıldı. Esnek çubukların kullanıldığı belirli bir alan için yapılan sanatsal yaratım mekanda yaşamın en sade biçimini temsil ediyor. Müdahalenin özünde var olan değişimi gösterdiği için yaşamı büyüten, ancak kendisi “yaşamayan” unsurlarla yaşayan bir mekan oluşturmak istedik.
ebk: Ponte de Lima Festivali kapsamında geçirdiğiniz süreç nasıldı? Tasarım, yarışma ve ardından uygulama aşamalarındaki deneyimlerinizden bahseder misiniz? Ne gibi sorunlarla karşılaştınız? lp: Tüm üretim sürecinde organizasyon tarafından oldukça desteklendik. Bu tür bir projede esas mesele, sergi boyunca ters gidebilecek her şeyi önceden kestirebilmek, özellikle de insanları bahçeye müdahale etmeye çağırdığımız bu projemizde bu durum önem taşıyordu. Alandaki bileşenlerin en yüksek düzeyde dayanıklılığını sağlamak ve seçtiğimiz malzemeleri korumak için orijinal konseptin izini kaybetmeden birkaç deneme yapmamız gerekiyordu.
Bu aşamalarda hiçbir sorun yaşamadık.
sonrası katılımcı ve tasarımcılardan aldığımız olumlu yorumlardı.
ebk: Projeye ziyaretçi katılımının yoğun olduğunu görüyoruz, sürecin başını ve sonunu karşılaştırdığımızda ne tür geri bildirimler aldınız? lp: Bizi en çok etkileyen festivalin ilk gününden beri oluşan yoğun kalabalıktı. Kalabalık yüzden insanların projeye ilgilerini ya da mekanla kurdukları iletişimi gözlemlemek neredeyse imkansız oldu. Kanvasa yapılan günlük kayıtlar bir noktada karmaşık sonuçlar verdi, bunun beklentilerimizi en iyi şekilde karşıladığını söyleyebiliriz. İnsanlar davetimize yanıt verdi ve konuyla açıkça ilgilendiler. Bizim için önemli olan bir başka şey de festival
ebk: Ponte de Lima bahçe festivali üç yıldır düzenlenen genç bir etkinlik. Festivalin genel karakteri ve işleyişini nasıl değerlendiriyorsunuz? lp: Ponte de Lima Bahçe Festivali, kültürel etkinlikler için çok başarılı bir örnek. Her yıl 100.000'in üzerinde ziyaretçi ağırlıyor, bu yüzden de festivale katılmak kültürel sahnede yer almak adına tasarımcılar için önemli bir fırsat. Bu etkinliğin öneminin farkına varan bazı sponsorlar etkinliğe maddi destek sağlıyor. Bu sayede ulusal ve uluslararası kültürel arenada başarılı bir şekilde festivalin görünürlüğü ve tanınırlığı sağlanıyor.
ekİm 2009 - XXI 32
ETKİNLİK - ENGHIEN-LES-BAINS/İSTANBUL
altta: Osman Koç'un etkileşimli yerleştirmesi The Belly Dancing Kit (Dansöz Kiti); görsel: Emir Can Arkman sağda ve en alt sırada: İlyas Odman'ın “Oggi Niente” (Bugün, Hiçbir Şey) adlı sahne gösterisinden kareler
ALGIYA ARAYÜZ: BEDEN boDig (Beden Odaklı İfadeler Girişimi) Derneği, sahne sanatları ve yeni medya bileşimindeki etkinliklerini bu yıl Fransa’daki Türkiye Mevsimi kapsamında düzenliyor. İstanbul’da çağdaş sanat ve yeni teknolojiler üzerine çalışan boDig, bu yıl düzenlediği ve programında etkileşimli yerleştirmelerden oluşan bir serginin, interaktif sahne çalışmalarının ve atölyelerin bulunduğu etkinliğin başlığını Sentez Bedenler olarak belirledi. Büyük bir bölümü yeni teknolojiler ve sanatsal üretim merkezi olan Centre de Arts / Enghien-les-Bains’de gerçekleşecek olan etkinlik 20-28 Ekim tarihleri arasında sahne çalışmaları ve atölyelerle İstanbul’da olacak. Fransa’daki program kapsamında yer alan sergi, Türk sanatçıların etkileşimli yerleştirmelerinden oluşuyor. Sergi sanatçıları; Devrim Alpöge, Beliz Demircioğlu Cihandide, Aylin Kalem,
Osman Koç, Cem Uzunoğlu, Gülay Yiğitcan ve Kemal Yiğitcan, Türkiye ve İstanbul’a ait bedensellikleri sunuyor. Kimi çalışmalarda Türkiye’ye genel Avrupa bakışının nükteli bir eleştirisinin de yer aldığı yaklaşımların genelini İstanbul’un fiziksel özellikleri ve bu fiziksellikteki bedensel algı oluşturuyor. Sergiye katılanların kendi bedenlerini kullanarak aktif katılımcılara dönüştükleri sergide beden, çevremizi anlamamızı sağlayan bir arayüz olarak kullanılıyor. Kendi alanında öne çıkan sanatçıların, İstanbul’da da yer alacak sunumları da göz dolduruyor. Paris Konservatuvarı Müzik Bölümü’nden Tom Mays’in Türkiye’den dansçılarla ortaklaşa oluşturduğu Motion Music Istanbul adlı etkileşimli ses tasarımlı performansı sunumlardan birisi. İstanbul’da ilk kez seyirciyle buluşacak olan Berrak ve Burak Yedek kardeşlerin Ney ve Dans
doğaçlaması Taksim Müşterek ise, Türk Müziği’ndeki makam formunu, çağdaş dans ve yeni teknolojiler yaklaşımıyla yeniden ziyaret ediyor. İstanbul prömiyeri yapılacak bir diğer çalışmaysa İlyas Odman’ın İtalya’dan ödülle döndüğü Oggi Niente (Bugün, Hiçbir Şey) adlı performansı. İstanbul’daki diğer gösteriler arasında; İspanya’daki bir sanatçı rezidansında oluşturulan, matematiksel kuramın insan ilişkisindeki karşılığının zaman, madde, ses ve renk üzerinden işlendiği The Knot Theory (Düğüm Teorisi) adlı sahne çalışması var. Sahne çalışmaları olarak boDig08'de garajistanbul'da sunulan, konsept ve koreografisini Beliz Demircioğlu Cihandide’nin Güneş Çağlar ile birlikte oluşturduğu The Knot Theory'nin etkileşimli görsel ve ses tasarımları Selçuk Artut, Ahmet Güzererler ve Alp Tuğyan tarafından oluşturuldu.
PEYZAJ MİMARLIĞI - PARK - LONDRA ekİm 2009 - XXI 34
fotoğraflar: FoRM Associates
DÖRDÜZ TEPELER Çöplük alan olarak kullanılan işlevsiz araziye yeni tasarım için belediyenin açtığı yarışmayı kazanan sanatçı Peter Fink ve mimar Igor Marko, Ealing'de yapay tepeleriyle dikkat çeken bir park tasarımına imza attı. Sonuç ürün yalnızca bir park olmaktan öte bir arazi sanatı işi. Tasarımı, proje sürecini, bürokratik zorlukları ve halkın katılımını Peter Fink'le konuştuk. Enise B. Karaçizmeli
Northala Fields Parkı
form assocıates
ebk: Northala Fields Parkı siz ve art2architecture ofisinde ortağınız mimar Igor Marko’nun ortaklığı sonucu ortaya çıktı. Projenin mekansal düzenlemesinde sanatsal yaklaşım açıkça okunabiliyor. Bu iki yaratıcı disiplini nasıl bir araya getirdiniz? peter fınk: art2architecture'ın asıl ilgilendiği konu sanatçı ile mimarın birlikte üretmesi oldu ve şimdi bu yaklaşımı FoRM Associates girişiminde devam ettiriyoruz. FoRM 21. yüzyıl kentlerinin bütününde yaşanabilirliği; yaşamak ve çalışmak için daha başarılı mekanlar üretmeyi ve eğlenceyi gözeten Londra çıkışlı bir tasarım pratiği. Bizler en geniş anlamda kent plancılarıyız; şehir ve peyzaj tasarımlarını ekolojiyle,
çevre tasarımıyla, planlamayla, mimarlıkla, markalaştırmayla, aydınlatmayla, sanatla, medyayla ve mühendislikle aynı potada eritmek için işbirliği içinde çalışıyoruz. FoRM, komplike kentsel durumlara uyum sağlayıp, istek uyandıran cevapları bir dizi profesyonel disiplini etkili işbirliklerinde bir araya getirerek üretiyor. Benimsediğimiz disiplinlerarası ve işbirlikli çalışma yolu, “Bir elin nesi var iki elin sesi var”, "Çok fikir tek fikirden daha iyidir." görüşlerini temel alıyor. İnanıyoruz ki, bu yaklaşım tasarım sürecine değer katıp, yenilikçi düşünce sağlıyor ve projeleri geleneksel danışman yaklaşımlarından ileri taşıyor. ebk: Parkın programında bir dizi etkinlik var. Size gelen proje tanımı neydi ve nasıl kullandınız? pf: Londra Ealing Belediyesi, 2000 yılı sonbaharında, ıslah edilecek Northala Fields'ın tasarım önerilerinde bulunmaları için arazi sanatçılarına açık çağrıda bulundu. Açılan yarışmada finale kalanlar arasından kazanan grup Londralı art2architecture olarak ilan edildi. Igor Marko ile birlikte oluşturduğumuz ekibe,
PEYZAJ MİMARLIĞI - PARK - LONDRA 35 XXI - ekİm 2009
projenin uygulama safhasında Peter Neal dahil oldu. art2architecture olarak arazi sanatı adına yalnızca yarışma yükümlülüklerini yerine getirmekten öte, projeyi araziyi biçimlendirme pratiğinden ileri taşımak, günümüze uygun markalaşan bir park yaratmak için yerel yönetimler ve bölge sakinleriyle çalışmayı tercih ettik.
ebk: Arazi, uygulamadan önce nasıl bir durumdaydı? Ne tür analizler yaptınız ve bu analizler tasarıma nasıl yansıdı? pf: Arazi yasa dışı çöp depolama gibi yanlış tavırlara ve su basmalarına maruz kalıyordu. Ekolojik araştırmalarda saptanan, geri kalan ekosistemler proje kapsamına alındı ve korundu.
yeni tasarımın ekolojik kazanımı. Yeni su sistemi yeraltı ve yüzey sularının drenajını sağlarken, sondaj donatımı sayesinde yeni arazi formu suyla doldurulabiliyor. Özellikle yağışların az olduğu dönemlerde sürekli suları sulama sistemine dahil edebiliyor, balık tutma göletinde gerekli su seviyesini sağlıyor.
Yarışma kazanan ilk önerimiz, bölgedeki okullarla ve toplum kuruluşlarıyla bir sene boyunca sürdürdüğümüz, rekreasyon, kutlama, sanat, sosyal ortaklık, bioçeşitlilik, bitki yetiştirme ve çevre yatırımlarından oluşan bir dizi tasarım çalışmaları gelişti. Sonuç; halka açık balık tutma göletleri, iki çocuk oyun alanı, bir bataklık, bir model kayık gezinti göleti, dairesel patikalar, açık oyun alanları ve dört devasa tepe. Her arazi farklı bir etkinlik için düşünülmesine rağmen, kullanıcısıyla uyumlu bir parkta olduğu hissini kesinlikle veriyor. Yarattığı akıcılıkla parkın her alanında bakımsızlık ya da tehlike risklerini ortadan kaldırıyor.
ebk: Biyolojik çeşitlilik üzerine de titiz bir çalışma ve biyotik zonlama yapılmış. Ekolojik yaklaşımınızdan bahseder misiniz? pf: Alanın ekolojik değerlerinin arttırılması, yeni tasarımın odaklandığı konulardan biriydi. Alanın içerisinde ve çevresindeki ağaçlık alanlara çeşitliliği arttırmak için eklemeler yapıldı. Karaağaç dizilerinden arta kalan bütün ekolojik kaynaklar, mümkün olduğu kadar yeni ağaçlıklara entegre edilerek değerlendirildi.
ebk: Proje sürecinde halkın katılımını içeren bir dizi atölye çalışması ve sunum yapıldı. Atölyelerdeki deneyiminizden ve sunum sonrası edindiğiniz geri bildirimlerden bahseder misiniz? Bu etkileşim tasarıma nasıl yansıdı? pf: Projenin tasarım ve uygulama aşamalarına paralel giden kapsamlı bir toplumsal katılım süreci sağladık. 2000-2003 yılları arasında öğrenciden emekliye birçok yaş grubundan 1000'in üzerinde insanın projeyle bağlantısı oldu. Elde ettiğimiz sonuçlar doğrultusunda yeni parkın yerel halkın beklenti ve ihtiyaçlarını karşılamasına öncelik verdik. Projenin danışmanlık süreci yerel gruplara bırakıldı.
Su ve sulak alan, yeni suyolları günümüzde pek temsil edilmeyen sulak alan flora ve faunasının var olmasına imkan sundu. Su, rekreasyonun kalbinde ve
ıgor marko Çek Cumhuriyeti'nde büyüdü ve mimarlık okudu. Bratislava Güzel Sanatlar Akademisi'nde ve Münih Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Daha sonra Londra'ya taşınan Marko, çeşitli ofislerde çalıştıktan sonra 2006'da FoRM Associates'i kurdu. Mimari ve kentsel yenileme projelerine odaklanan FoRM peyzaj tasarımı ve mimari formları deneysel ve yenilikçi biçimde bir araya getiriyor. giriş sayfasında Parka genel bir bakış önceki sayfada solda üstte ve ortada: Parkın devasa tepeleri solda en altta: Park içerisindeki balık tutma göleti sağda üstte: Çocuk oyun alanı sağda altta: Devasa dört tepeye yukarıdan bakış
peter fınk Mühendislik, felsefe ve görsel sanatlar eğitimi alan, sıra dışı bir geçmişe sahip Peter Fink geçtiğimiz 20 yılda sanat, mimarlık, aydınlatma, şehircilik ve ekolojiyi kapsayan, dünya çapında birçok ödül kazanmış projeye imza attı. Buna ek olarak AA ve Bartlett'da ders verdi. 2003'den bu yana Mimarlık ve Yapı Çevre Komisyonu'nda danışmanlık yapmakta.
eskiz
ekİm 2009 - XXI 36
PEYZAJ MİMARLIĞI - PARK - LONDRA
eskiz
üç boyutlu çizim
Projenin maliyet açısından sürekli nötr bir çizgi tutturacağı kesinlik kazanırsa, tüm gelirin yalnızca park inşasında kullanılmasına karar verildi. Kullanılan malzemelerin çevre kirliliğine neden olmaması için kimyasal içeriklerin kontrolü zorunluydu. Beş yıllık süreçte yerel halkın arazi için beklentilerinin ve ilgilerinin tespit edilmesine çalıştık. Bu sırada Parkın Dostları adlı bir girişim başladı. Yerel seçimleri takiben yönetim, projenin kendi dinamikleriyle elde ettiği gelirlerin büyük bir kısmını alakasız projelere yönlendirmeye çalıştı. Parkın Dostları grubu eşliğinde bu konuda başarılı bir direniş gösterildi. Projeyi yüzlerce kişinin imzaladığı destek dilekçeleri ile savunuldu ve belediye merkezi önünde gösteri düzenlendi, başarılı medya kampanyası ile desteklendi. Yerel halkın projeye ilgisi, Park Dostları ile devam etti. 106 farklı yeni gelir teminatı sağlandı. Bu sayede park için 2010'da açılacak ziyaretçi merkezi ve hemen yanındaki Smith Farmkanal'a bağlantı sağlayacak yeşil köprü hayata geçiriliyor.
vaziyet planı
ebk: Tasarım ve uygulama aşamalarında herhangi bir zorlukla karşılaştınız mı? pf: Genellikle daha iddiacı bir mizaca sahip olan politikacılar ve yerel yönetimlerle yaşanan süreç sorunluydu. Atıl bir arazinin kendi gelirini sağlayacağı, oldukça bakım gerektiren ve zorlu bir konsepti olan bu projeye yatırım yapma fikrini benimsemek tahmin edileceği gibi onlar için başlangıçta çok riskliydi.
önden babalarıyla tepelere çıkan çocuklar görebilirsiniz.
ebk: Bir yıla yakın bir süredir park kullanıma açık. Kullanıcılardan ne tür geri bildirimler ve yorumlar aldınız? Sizce proje beklenen hedefe ulaşabildi mi? pf: Parkın kullanımı görünüşe göre, insanı harekete sevk eden topoğrafyasıyla onları kendine çekmesi sayesinde tüm beklentileri aştı. Belki de insanoğlunun ruhunun derinlerinde yatan bir şey bizi; aşağıya inmek zorunda olduğumuzu bilmek tırmanmaya, tepeye ulaşmaya sürüklüyor. Bu her neyse, Northala'nın derinlerine işlemiş. Arazide herhangi bir gün sayısız insanı; yaşlılar, anneler, genç çiftler, koşucular, gruplar halinde okullu çocuklar,
Arazi çalışmaları genellikle uzak mevkilerde konumlanır ya da baştan sona doğal bileşenlerden oluşturulur. Buna bağlı olarak değerlendirmeleri ancak gün ışığının izin verdiği zaman dilimiyle sınırlıdır. Bir sanatçı olarak, Northala Fields’ı oyun ve hareketten ilham alan bir sanat işi olarak görüyorum. Belediye parkı, modern arazi sanatı ya da çalışması ya da hepsinden bir parça taşıyor içerisinde. Bürokratik sorunlarla dolu günümüzde kamusal sanat ortamında sanat işlevle nasıl bir araya gelebilir aynı zamanda hem kullanışlı hem de hayranlık uyandıran bir şeyler yaratılabilir ki?
ebk: Son olarak Northala Fields Parkını bir arazi sanatı ürünü olarak tanımlıyor musunuz? pf: Northala Robert Smithson’ın Amerika'da Spiral Hill and Broken Circle’da ya da Maya Lin’in İsveç'te 11 Minute Line’daki gibi arazi çalışmalarını anımsatsa da, çok daha fazla potansiyele sahip.
YAPI - YURT BİNASI - AUSTIN ekİm 2009 - XXI 38
fotoğraflar: Cristobal Palma
KANYONUN UZANTISI Elemental'in tasarladığı, Teksas Austin'deki St. Edwards Üniversitesi Yurt ve Yemekhane Binası, içinde bulunduğu iklime yanıt veren mimarisi ve de yurt binaları arasında yarattığı sosyal alanlarıyla öne çıkıyor. Proje mimarı Alejandro Aravena ile binaların kampüsle ilişkisi ve malzemeleriyle ilgili konuştuk. Hülya Ertaş
St. Edwards Üniversİtesİ Yurt ve Yemekhane Bİnası
elemental
he: Proje alanı için var olan master plana uygunluk proje tanımının bir parçasıydı. Bu master planın başlıca özellikleri nelerdi ve projeniz o plana nasıl karşılık verdi? Alejandro Aravena: Her bir yeni bina parçasının var olana uyum göstermesini isteyen bu master plan, taban alanı, yükseklik, kütle, geçirgenlik, vs gibi konularda oldukça akılcı talimatlar içeriyordu. İzlenmesi beklenen mimari dil konusunda oldukça açıktı ki bu, çoğunlukla içinden çıkılması en zor durum olabiliyor. Kötü bir master plan değildi; asıl kötü örnek Pelli'nin Teksas Üniversitesi için yaptığı master plandı, örneğin. O, yeniyle eski arasındaki ilişkiyi iyi mimarlık, sağduyu ve akılcı ölçütlerle belirlemeyi engelleyen, onun yerine sadece sözde tarihi referanslarla utanç verici bir pastişe izin veren bir master plandı.
he: Üniversite yerleşkesinde ayrıca eski binalar da mevcut. Eskiyle yeni arasında bir ilişki kurma niyetiniz oldu mu? aa: Eski, göreceli bir kelime. Kampüsteki binalar 1905'te inşa edilmiş. Birbirleriyle uyumları, çok net bir ifadeye sahip değildi, çünkü Almanya'daki Kara Orman Bölgesi'ndeki mimarlığa referans veriyorlardı, bu nedenle burada Teksas'ın ortasında karı, göz önünde bulundurarak çatı eğimlerine önem verilmiş bir mimarlık görüyoruz. Dolayısıyla biz eski binaları, orada önceden var olan bir durum olarak, bir gerçeklik olarak ele aldık. Ve onlarla bir diyalog kurmamız isteniyordu. Bazı üniversite yönetim kurulu üyeleri, bu diyaloğun biçimlerin yeniden yorumlanmasına izin vermesi gerektiğini, bazılarıysa o mimari dili aynen izlememiz gerektiğini düşünüyorlardı. Bizse, tüm bunların ötesinde yapacağımız binaların verimli olması gerektiğini, çünkü böylesi bir diyalog kurulması halinde işletimle ilgili bazı konuların oldukça zor çözümlenebileceğini, ve dahası bu ilişkinin yüzeysel ve dekoratif olması halinde binaların hiçbir anlam taşımayan simgelere dönüşeceğini belirttik. Örneğin var olan binalardaki malzemelere uyum sağlamak için yeni binalara fazladan ısıl yük eklenmesinin hiçbir anlamı yoktu. Kar yükü nedeniyle eğimli çatılar
YAPI - YURT BİNASI - AUSTIN
39 XXI - ekİm 2009
YAPI - YURT BİNASI - AUSTIN ekİm 2009 - XXI 40
yapmak anlamsızdı. Bu türden bir tartışmada ana nokta, işverenin, binaların her ne kadar görsel özellikleri kullanıcıların algı ve aidiyet hissini etkilese de, asıl etkiyi doğru ölçeğin, erişilebilirliğin, uygun çevresel kararların ve programın doğru şekilde dağıtılmasının yarattığını anlamasını sağlamaktı. Binalardaki yaşam, estetikten daha çok bu gibi özelliklerle belirlenir. he: Kütlelerdeki yarıklar ve hacimlerin karşı karşıya gelmesi bir gerilim hissi yaratıyor. Bina biçimlerini tanımlayan ana konseptlerden söz edebilir misiniz? aa: Proje bütçesine sadık kalmak için oldukça sıkı çalıştık. Bu yüzden 90 derecelik açılar yerine diyagonalleri kullanırsak malzemeden tasarruf edebileceğimizi düşündük, diyagonal her zaman kısa yoldur. Planda ve kesitte böylesi dilimler oluşturmaya çalıştık. Örneğin, hiçbir zaman değerlendirilmeyen merdiven kovalarının üst kısımlarını hacimlerden çıkardık. Bunu yaparak, arsanın içeriğinde olmayan kutu görünüşlü hacimlerden bilinçli bir şekilde uzaklaştık ve daha narin bir geometri yakaladık. Yani hacimlerin oluşması, pragmatik bir müdahale olarak başladı ama biçimsel sonuçlarının da farkındaydık.
he: Malzeme seçimi ve kütledeki yarıklar binaya masif bir görüntü veriyor, avlular ve binalar arası ortak alanlarsa daha açık ve aydınlık. Böylesi bir kurgunun sebeplerini anlatır mısınız? aa: Binanın içerisinde bulunduğu şartlar çok çetin olduğu için bina kabuğunun da çetin olması gerektiğini düşündük. Dış katmanlarda açıklıksız ve dayanıklı duvarlar var. Sonrasında, küçük açıklıkları olan masif duvarlar ve sera etkisinden korunmak için bu duvarların kalınlıklarından yararlanarak içeri gömdüğümüz camlar var. Ve binaların kendilerine gölge yaptığı noktalarda giydirme cam cepheler tercih edildi. Bu yumuşak geçişli cephe, insanların binayla gerçekten temasa geçtiği yerlere denk düşüyor. İncelenecek ya da öğrenilecek hiçbir eski vernaküler mimarlık örneğinin bulunmamasından dolayı, doğanın kendisine yöneldik. Kanyonlar daha narin bir çevrenin hüküm sürdüğü aralıklar; biz de kanyonun stratejisini izleyerek gölgeli açık hava mekanlar yaratmaya ve bu, ne iç ne de dış mekan olan alanları insanlar için toplanma mekanları olarak düzenlemeye çalıştık.
he: Öğrenci yurtlarının tasarımı, proje kapsamında önemsediğiniz konulardan biri. Öneriniz öğrencilere nasıl bir yurt yaşamı sunuyor? aa: Bakıldığında planın, doğrudan bir çekirdek etrafına eklemlenmiş bir çeperden oluştuğu görülür. Biz her odaya ışık ve manzara sağlayacak en fazla sayıda duvarı nasıl elde edebileceğimizi araştırdık ve bununla birlikte içlerinde dolaşımı da barındıran sosyal toplanma mekanlarına, yani programdaki ortak alanlara yoğunlaştık. Her biri birbirine dik olan çeper duvarlarının yönelimi, içerikle bağlantıyı sağlayacak ama diğer yandan da özel yaşamdan ve mahremiyetten ödün vermeyecek şekilde tasarlandı. Odalarından ayrılır ayrılmaz öğrenciler, diğerleriyle bağlantı kurulabiliyor ki bu da öğrenci yaşamını anlamlı kılıyor. he: Tasarımınız, arazideki iklim koşullarına nasıl bir karşılık verdi? aa: Sosyal alanlara hafif bir esinti sağlayacak bir darboğaz etkisi yaratabilmek için kanyondaki her açıklığı kullandık. Daha önce bahsettiğim binaların kabuklarıyla ilgili çözümler de iklim koşullarıyla ilgiliydi.
YAPI - YURT BİNASI - AUSTIN 41 XXI - ekİm 2009
DIŞARIDA PROJE YAPMAK Alejandro Aravena Herhalikürda bence bu projenin asıl teması ve zorluğu mimari değil, kişiseldi. Bu, benim ülkem Şili dışında gerçekleştirdiğim ilk projeydi. Ve bu ilk yurtdışı projem başka bir Latin Amerika ülkesinde değil de Amerika'daydı, Şili'den çok farklı olan bir ülkede. Bugün birçok mimar dünya üzerinde birçok yerde binalar inşa ediyor, sanki bu doğal bir şeymiş gibi; oysa benim için değil. İspanyolca değil, İngilizce tasarım yapmak zorunda kaldım. Metrelerle değil, inçler ve feetlerle düşünmeyi öğrenmem gerekti. Kıtlık kültüründen bolluk kültürüne geçiş yapmam gerekti; ben azlık dediğimde işverenim bunu cimrilik olarak algıladı, ben sıkışıklık dediğimde kullanıcılar bunu işgal olarak anladı. Ama genel açıdan bakacak olursak, bir üçüncü dünya ülkesinden, birinci dünya ülkesine geçmem ve orada bir proje yürütmem gerekti. Bu, benim açımdan illa da yapılması gereken bir şey değil kesinlikle ve de buna alışamadım. giriş sayfasında Yurt ve yemekhane binalarının uzaktan görünüşü önceki sayfada üstte solda ve üstte sağda: Binalar arasındaki toplanma mekanları altta solda: Binaların kampüsteki diğer yapılarla ilişkisi altta sağda: Duvarlara gömülü pencere açıklıkları karşı sayfada solda: İklim koşullarına uyum sağlamak amacıyla sağır bırakılan duvar sağda: Binalar arasından aradaki toplanma mekanına bakış bu sayfada üstte en solda: Cephe düzeni üstte solda: Tuğla duvarların oluşturduğu doku üstte: Birbirine neredeyse değecekmiş gibi duran bina kütleleri solda: Yapının iç mekanından avluya doğru bakış
proje adı: St. Edwards Üniversitesi Yurt ve Yemekhane Binası mimari proje: Elemental mimarlar: Alejandro Aravena, Ricardo Torrejón Schellhorn yerel mimar: Cotera + Reed Architects teksas proje ekibi: Tiffani Erdmanczyk, Adam Pyrek, Travis Hughbanks, Leyla Shams, Joyce Chen şili proje ekibi: Victor Oddo, Rebecca Emmons proje yönetimi: HS&A ana yüklenici: Flitco
strüktür mühendisliği: Datum Engineers mekanik, elektrik ve tesisat mühendisliği: ACR Engineering su yalıtımı danışmanı: WJE Associates inşaat mühendisliği: Bury+Partners peyzaj mimarı: Sasaki Associate yardımcı peyzaj mimarı: RVI Planning giydirme cam cephe: Accura Systems projelendirme tarihi: 2006-2007 bitiş tarihi: 2008 yapılı alan: 30.000 m2 (10.000 m2 yurt + 20.000 m2 otopark)
YAPI - YURT BİNASI - AUSTIN
Rıcardo Torrejón Schellhorn 1972 doğumlu Ricardo Torrejón Schellhorn, Universidad Catolica de Chile'de mimarlık okudu. 2000 yılından beri bağımsız olarak mimarlık çalışmalarını sürdürüyor. Son yedi yıldır Alejandro Aravena ile içinde Siamese Towers, St. Edward's Üniversitesi Yurt ve Yemekhane binası, Almanya'daki Vitra Çocuk Atölyesi binası, Çin'deki Ordos 100 projesi için bir ev ve Güney Almanya'daki bir şarap imalathanesi yapısının da bulunduğu projeler üretti.
kesitler
ekİm 2009 - XXI 42
vaziyet planı
alejandro aravena 1992'de Universidad Católica de Chile'den mezun olduktan sonra Istituto Universitario di Venezia'da tarih ve kuram eğitimi aldı.1994'ten beri bağımsız olarak çalışan Aravena, 2006 yılından beri Elemental'in yönetici müdürü. 2000-2005 yılları arasında Harvard Üniversitesi'nde misafir öğretim görevlisi olarak bulundu. Ocak 2009'da Pritzker Ödülü jürisine seçildi. Aravena, 2009'da Şili'de verilen Avonni Ödülü'nü hem inovasyon hem de sosyal girişim dallarında kazandı.
zemin kat planı
2. kat planı
4. kat planı
YAPI - KONUT - MUĞLA ekİm 2009 - XXI 44
fotoğraflar: Sinan Akyurtlaklı
İKİ ARADA BİR EV Yalıkavak'taki Boran Ekinci tasarımı ev, arsasının iki yamaç arasında sıkışmış konumunu ve eğimli topoğrafyasını kullanarak yaşam ve yatma alanlarının ayrıştığı, ancak yine de geçişli mekanlar sunan bir yapı. Hülya Ertaş
Yalıkavak Evİ
boran ekinci mimarlık
bağlantısız olmasıysa tasarımın özgürleşmesine katkıda bulunuyor.
he: Binanın konumlandığı alanla ve topoğrafyasıyla nasıl bir ilişki kurduğunu anlatabilir misiniz? Boran Ekinci: Bölge iklimi göz önüne alınarak, mutfakla birlikte ana yaşam mekanının ve tabi ki buna bağlı açık hava mekanlarının (teras, sundurma, havuz) arazideki konumları, yerleşimde anahtar rol oynadı. Arazinin iki yanında dik yamaçların yer alması, adeta bir vadi yapısında olması, manzara hakimiyetini (bahçe ve Yalıkavak manzarası) çok değişken kılıyordu ve en iyi yer seçimi, tasarımın öncelikli aşamasıydı.
he: Bu, bir tek aile evi, dolayısıyla bir toplu konut projesinden farklı olarak kullanıcı-mimar ilişkisi daha doğrudan. Evin kullanım senaryosunu ve mekanların bu senaryo doğrultusunda biçimlenişini anlatır mısınız? be: Mal sahibinin isteklerini değerlendirerek başladık. Mal sahibi öncelikle iç mimari grupla anlaşmıştı ve biz de iç mimar Merve Kösematoğlu’nun tavsiyesiyle devreye girdik. Dolayısıyla mimari yaklaşımda uyum en baştan beri vardı. Mal sahibinin açık fikirli olması ve mimariye değer vermesi bizlerin son derece önünü açtı. Çok keyifli bir tasarım ve inşaat süreci geçirdik.
Arazide girişten itibaren dizilen mekanlar (giriş, yardımcı yapısı, ahırlar, ormanlık alan, ev ve çayır) yumuşak geçişlerle birbiri ardına akıyor ve ev hattında çok sert olmayan bir engel oluşturuyor. Toprağın çatıya akması da bu geçişi mütevazileştirip huzuru ve uyumu artırıyor. Arazinin diğer yapılardan uzak ve
Ev tüm veriler doğrultusunda tasarlandığında yaşama ve yatma kütlesi olarak ayrışan parçalı bir yapı ortaya çıktı. Yaşama kütlesi tamamen manzaraya hakim, havuz ve bahçe kullanımı sunan hareketli noktaya yönlendirilirken, yatma bölümü daha sakin bir noktada konumlandırıldı.
YAPI - KONUT - MUĞLA
45 XXI - ekİm 2009
giriş sayfasında Havuz terasından yapıya bakış önceki sayfada üstte: İki yanında yükselen topoğrafyayla evin giriş cephesinden bir görünüş. solda altta: Yaşama ve yatma kütlelerinin birbirleriyle olan ilişkisi. sağda üstte: Girişten yaşam kanadına bakış. sağda altta: Kotlar arası ve çayırla kurulan ilişki.
ekİm 2009 - XXI 46
YAPI - KONUT - MUĞLA
bu sayfada sağda: Katlar arası dolaşım elemanlarından bir detay en sağda: Yumuşak bir geçiş sağlayan oda verandaları önü perdeleri altta ve sağda altta: Hobi alanı
İki katlı olan yaşama kütlesi, üst katta manzara hakimiyetiyle, alt kattaysa havuz ve bahçeyle kurduğu ilişkilerle tariflendi. Üst kat, yemek ve oturma alanlarıyla birlikte açık mutfak ve fitness bölümünün de içinde yer aldığı tek mekan anlayışıyla tasarlandı. Kütleyi çevreleyen teras alanıyla farklı seyir olanakları sunan ve etkinlik alanlarını barındıran keyifli bir mekan elde edildi. Kütlenin açılır şeffaf cephe kurgusu, iç ve dış mekan arasındaki sınırı belirsizleştirerek akışkanlığı sağladı. Yaşama bölümünde konumlandırılan şömine ve evin tümünde uygulanan ısıtma sistemiyle yapının tüm yıl boyunca kullanımı öngörüldü. Alt kat bağlantısı, dolaşımın tariflendiği teras üzerinden sağlandı. Alt kat, kapalı, yarı kapalı ve açık olmak üzere farklı mekan kurgularıyla tasarlandı ki bu da evin en hareketli bölümünde farklı kullanım olanakları ve eğlenceli mekanlar yarattı. Üst terastan merdivenle ulaşılan yarı kapalı alan, açık ve kapalı alanlar arasında bir ara mekan konumunda hobi alanı olarak kurgulandı. Kapalı alan, misafirler için düşünülen yatma ve banyo alanıyla evin çeşitli servis
mekanlarını içeren bir plan dahilinde çözüldü. Açık alanda havuz ve teras, yapıyla ilişkili bir şekilde bahçe ve manzaraya hakim yönde konumlandırıldı. Doğal yapısı mümkün olduğunca korunarak bahçe, bazı kotlamalarla ve bitkisel peyzaj çalışmalarıyla düzenlendi.
kütlenin havuz terası ve bahçeyle bağlantısı da kuruldu.
Yapının yatma bölümünde manzaraya hakim noktada ebeveyn yatak odası konumlandırıldı. Yatak ve jakuzi mekan içerisine bu veriyi kullanacak şekilde yerleştirilirken soyunma, duş, sauna gibi servis mekanları daha geride konumlandırıldı. Ebeveyn yatak odasının bağlantısı giriş holünden sağlanırken çocuklara ait odalarda bu bağlantı, bağımsız bir şekilde dış mekandaki teras aracılığıyla kuruldu. Teras önüne yerleştirilen perdeler hem odalara girişte yumuşak bir geçiş alanı oluşturdu hem de mahremiyet, güneş kontrolü gibi konular çözümlenmiş oldu. Yatma bölümünün arka kısmında yapıya ışık ve iklimlendirme açısından olumlu katkılar sağlayan ara mekan niteliğinde bir bahçe alanı, bir boşluk tasarlandı. Aynı zamanda bu noktadan
he: Bu proje dahilinde malzeme seçiminde kriterleriniz nelerdi? be: Malzemelerin seçiminde ve bir araya gelişlerinde en önemli özellik özgürlüktü; uyum ve sürpriz faktörleri de ön plandaydı. Bir tarafın çatısı toprakken diğer tarafın saçak olması; genel bir taş kaplama dokusu hakimken, sadece alt katta özgün olarak tasarlanmış ayrı bir taş kaplamının bulunması; beton yüzeyler, ahşap kaplamalar, rüzgarda dalgalanan perdeler, alüminyum doğramalarda masif ahşap kapılar, korkuluksuz teraslar gibi... Farklılaşan malzemeler sakince ve uyum içerisinde kendi özgürlükleriyle var oldular. Bunu kurgulamak bizim için çok memnunluk vericiydi. Tekstil çocuk odalarının verandalarını örten bir yapı malzemesi olarak kullanıldı.
Yapı tasarımında, iç-dış mekanlar ve aralarında kurdukları ilişkiler çok özgürce ve butik nitelikte kuruldu ve bu da yapı kurgusunu özgün kıldı.
YAPI - KONUT - MUĞLA
proje adı: Yalıkavak Evi mimari tasarım: Boran Ekinci Mimarlık mimar: Boran Ekinci yardımcı mimarlar: Haluk Kuvvetli, Yeliz Tekin Çimen iç mimari: Merve Kösematoğlu Interiors yüklenici firma: Oktay İnşaat Turizm yer : Yalıkavak, Bodrum proje tasarım tarihi: 2006 inşaat bitiş tarihi: 2008 inşaat alanı: 540 m2 statik: Detay İnşaat elektrik: Ulus Elektrik mekanik: Tayga Mühendislik
zemin kat planı
bodrum kat planı
kesit
güneydoğu cephesi görünüşü
güneybatı cephesi görünüşü
kuzeybatı cephesi görünüşü
vaziyet planı
47 XXI - ekİm 2009
boran ekinci 1963 yılında Diyarbakır’da doğdu. 1987 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü'nden mezun oldu. 1987-1988 yılları arasında kısa sürelerle Ekinciler ve Ort. İnş. ve Tic. Ltd. Şti.'de ve Mimtaş Ltd. Şti.'de çalıştı. 1989'da Hakan Dalokay ile birlikte İstanbul'da Dalokay-Ekinci Mimarlık'ı kurdu. 1991 yılında İstanbul'dan ayrılıp Ankara'da Boran Ekinci Mimarlık Bürosu'nu kurdu. Daha sonra 1994'te büroyu Boran Ekinci Mimarlık Ltd. Şti.'ye dönüştürdü ve 1996 yılında şirketi İstanbul'a taşıdı; halen bu şirket bünyesinde çalışmalarına devam etmekte.
YARIŞMA - kentsel TASARIM ekİm 2009 - XXI 48
SULAK BANLİYÖ EVLERİ Inhabitat.com ve Dwell Dergisi geçtiğimiz aylarda Amerikan banliyölerine sürdürülebilir öneriler için Reburbia adlı bir fikir yarışması düzenledi. Kazanan, Calvin Chiu'nun Frog's Dream (Kurbağanın Rüyası) adlı projesi muhtemel gelecek senaryolarında terk edilmiş alanlarla su sistemleri arasında ilişki kuruyor ve mevcut banliyö yaşam tarzına yönelik öngörülerde bulunuyor. Calvin Chui
aşağılayıcı terim) ve hayal edilen banliyö mahallelerine gelecekte ne yapmalı?
Birçok bilim adamı ve iklim bilimci, iklim değişikliğine, yağmur ormanları ve sulak alanlardaki kayba ve türlerin yok olmasına karşı verdiğimiz mücadelede yenilginin kaçınılmaz olduğunu öne sürüyor. Maya ve Angkor medeniyetleri üzerine çalışan tarihçiler, doğal kaynakların aşırı kullanımı durumunda uygarlığın kaçınılmaz çöküşünün uyarılarını yapıyor. Bazı gayrimenkul araştırmacıları, yaşam tarzındaki değişimin, evlerin boyutlarının küçülmesinin ve enerji fiyatlarının artışının, banliyönün çöküşünü getireceğinden endişeleniyor.
Beklenen bu gelecek senaryosuna karşılık olarak Kurbağanın Hayali projesi, kent ve banliyö arasında yeniden sürdürülebilir bir ilişki kurmayı amaçlıyor. Terk edilmiş Mc'Konutlar, kent merkezinin çeperindeki ekolojik su iyileştirme makinelerine, içinde bitkiler, algler, bakteriler, balık ve istiridyelerin mikro-eko sistemleriyle birlikte kentlerdeki gri suyu arıtmak için sunuluyor. Biyo filtreli su arıtmaya sahip konutların, su canlıları ve bitkilerine daha geniş alan sağlaması için büyük sulak alanlar oluşturuldu. Proje aynı zamanda kara ulaşımı sistemlerini araçları, trenleri ve bisikletleri taşıyan çok işlevli altyapı sistemlerin dönüşümünü de kapsıyor. Aynı zamanda da kentle etrafındaki banliyölerdeki sulak alanlar arasındaki su transferini kolaylaştırmak için bir ağ şekillendiriyor.
Banliyönün çöküşü yerine, sürdürülebilir olmayan yaşam tarzı ve arazi kullanımını kökten değiştirmek; insan ve doğa arasındaki bir arada varoluş dengesini sürdürmek için nasıl daha iyi imkanlar yaratılabilir? Terk edilmiş Mc'Konutlar (McDonalds'dan türetilmiş Amerikan tipi banliyö konutları için kullanılan
Bir zamanlar Mc'Konutlardan oluşan mahallelerinin yer aldığı; kentin çeperindeki bölgeler olan banliyöler için Kurbağanın Hayali projesi, kent merkezlerindeki insan nüfusunu bir noktada toplamayı öneriyor. Böylece banliyölerin kapladığı arazilerin çoğunun doğaya geri verilebileceğini savunuyor.
su döngüsü
49 XXI - ekİm 2009
zaman çizelgesi
YARIŞMA - kentsel TASARIM
calvın chıu Calvin Chiu 1979'da Hong Kong'da doğdu. Kanada Waterloo Üniversitesi'nde mimarlık okudu. Mezun olduktan sonra Toronto ve Londra'da çeşitli ofislerde çalıştı. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa, Çin, Kuzey Afrika ve Uzakdoğu'ya pek çok seyahat yaptı.
ev diyagramı
vaziyet planı
dış mekan görseli
iç mekan görseli
vıp sakinler
Astana'daki Kazakistan Milli Kütüphanesi için açılan davetli yarışmaya gönderilen projelerden biri olan bu öneri, kentin düz topoğrafyasına hareketlilik kazandıran bir bilgi dağı, bilgi tapınağı olarak kurgulandı. Doç. Dr. Celal Abdi Güzer
ekİm 2009 - XXI 50
proje - kütüphane - astana
BİLGİ TAPINAĞI
Kazakİstan Mİllİ Kütüphanesİ
celal abdi güzer mimarlık atölyesi
Tarih boyunca kütüphaneler sadece bilgi ve belgelerin biriktirildiği bir belgelik olmamış aynı zamanda kentlerin ve uygarlıkların gelişmişlik düzeyini temsil eden fiziki semboller de olmuşlardır. Endüstri Devrimi sonrasında giderek gelişen iletişim teknolojileri ve bilgiye uzaktan erişim olanakları kütüphanelerin işleyiş biçimi ve toplumsal işlevine yönelik radikal dönüşümler geçirmesine neden oldu. Günümüzde internetin alternatif bir bilgi erişim ortamı olarak yerleşmesi, görsel belgeleme olanaklarının artması bilginin birikim ve dağılımını yere bağlı olmaktan çıkardı, esnek ve küresel bir organizasyon haline getirdi. Bu durum, kütüphanelerin biriktirdiği belgelerden bunların biriktirilme, dağıtılma ve kullanılma biçimlerine, giderek de kütüphanelerin üstlendiği akademik, bilimsel ve sosyal role yönelik pek çok değişiklik getirdi. Bunların başında kütüphanelerin kentin yoğun kullanılan merkezi yapılar olma özelliklerini, bilgiyi temsil eden ana simge olma niteliklerini yitirmeleri, bir anlamda itibarlarını kaybetmeleri riski geliyor. Bu durum kütüphane kavramının değişen koşullar içinde yeniden ele
alınmasını sağladı: Bir yandan kütüphanede biriktirilen bilgiler ve onların biriktirilme ortamları çeşitlenirken öte yandan barındırdıkları işlevler de çeşitlendirildi. Çağdaş anlayış çerçevesinde kütüphane, içinde pek çok kültürel ve entelektüel eylemin yer aldığı sosyal bir merkez, toplumsal belleğin temsil edildiği bir simge, kentlilik ve aidiyet bilincinin yerleştirildiği sosyal bir ortam olarak algılanıyor. Bu tanım içinde kütüphane, kent mekanının bir parçası, bir toplanma ve buluşma ortamı, çağdaşlık ve gelişmişlik simgesi, bilgi toplumunun şeffaflaşmasının bir aracı olarak görülüyor. Kazakistan’da yeni kurulan başkent Astana, Kazak toplumunun çağdaşlaşma kararlılığının bir simgesi. Gerek öncelikli olarak programlanan yapılar gerekse bu yapılara yönelik mimari tercihler Astana’nın örnek bir başkent olması, çağın en yeni teknoloji ve yaklaşımlarının temsil edilme çabasının bir sonucu. Nitekim son on yılda büyük bir hızla devam eden imar çalışmaları Astana’yı çağdaş ve örnek başkent yapacak yapıları barındırmakla kalmadı, bunların özgün mimari örnekler olarak gerçekleştirilmesine de özen gösterdi. Bu anlayışın bir sonucu olarak son yıllarda Kazakistan’da yapılacak pek çok yapı için uluslararası
proje - kütüphane - astana 51 XXI - ekİm 2009
mimarlık ofislerinden teklifler alındı, mimarlığın ana ekseninde belirleyici olan pek çok mimar Kazakistan’da projeler gerçekleştirdi. Astana’da bir milli kütüphane yapısı gündeme geldiğinde de aralarında burada sunulan projenin de yer aldığı çok sayıda öneri proje ısmarlandı ve bunlar arasından bir seçime gidildi. Öte yandan ne yazık ki bu projeler uluslararası standartlara uygun bir yarışma geleneği ve onu destekleyen bir kurumsal yapı içinde değerlendirilmedi. Farklı gruplardan farklı zamanlarda talep edilen projeler gruplara iletilen program, hatta kimi zaman yer seçimi bazında farklılık gösterdi; seçim aşamasında da sadece proje değil, projeyi gerçekleştirmek üzere sunan yapımcı firmanın öngördüğü yapım koşulları, örneğin süre ve bütçe gibi girdiler de etkili oldu. Burada sunulan öneri, yurtdışında faaliyet gösteren SML İnşaat firması tarafından Kazakistan yetkililerine sunuldu, yapılan ilk aşama değerlendirmesinde aralarında Zaha Hadid gibi mimarların da yer aldığı yedi ayrı öneri arasından bu önerinin seçildiği ifade edilmiş, ancak gelişen süreç içinde yeni program beklentileri ve yer değişikliği içerecek biçimde farklı öneriler alınmaya devam edildi. Bu ikinci aşamada ise basından öğrenildiği kadarıyla Danimarka kökenli BIG grubunun önerisinin benimsendiği anlaşıldı.
Celal Abdi Güzer Mimarlık Atölyesi tarafından geliştirilen* Astana Milli Kütüphane önerisi bir yandan kütüphane kavramının çağdaş gereksinimlerini karşılamaya çalışırken, öte yandan Astana’da süreklilik gösteren çağdaş mimarlık anlayışıyla süreklilik kurmaya çalıştı; bu anlamda büyük bir resmin tamamlayıcı bir ögesi olarak ele alındı. Öneride ayrıca Kazakistan’ın fiziki, kültürel, sosyal ve tarihi bağlamı, modern bir anlayış içinde, yapının ana kurgusunun belirleyici unsurları olarak ele alındı. Astana topoğrafik olarak düz bir alanda planlı gelişen bir kent. Bu düzlük içinde yapılar kaçınılmaz olarak ana topoğrafik öğe niteliğinde. Benzer biçimde Kazakistan da genel olarak büyük düzlükler ve onlarla tezat oluşturan tepelerden oluşuyor. Düzlüklerin içinde yer alan tepeler Kazakistan kırsalının hakim imajı. Astana Kütüphane projesinin çıkış düşüncesini hem kent ölçeğinde hem de Kazakistan ölçeğinde tekrar eden bu imaj oluşturdu, kütüphanenin adeta yapay bir topoğrafya gibi Astana düzlüğünün tamamlayıcı parçası olması hedeflendi. Bir anlamda yapay bir dağ gibi ele alınan kütüphane yapısı aynı zamanda sembolik bir değer kazanıyor, bir “bilgi dağı”, “bilgi tapınağı” imajı veriyor. Böylelikle kentin temel işlevlerinden birini barındıran bu yapının çevresindeki yapılardan kolayca ayırt edilerek ve
temsili bir değer kazanarak öne çıkması hedefleniyor. Yapı basit bir dağ simülasyonu değil. Yapıyı oluşturan tektonik duvarlar insan elinden çıkmış bir nesne, bir sanat objesi olacak biçimde şekillendirildi, Astana’yı ve barındırdığı mimarlık birikimini de temsil edecek bir işaret yapı elde edilmesine çalışıldı. Yapı birbirini takip eden ve giderek yükselen paralel duvarlardan oluşuyor. Yerden çıkarak yükselen bu duvarlar yapıyı bir yandan ait olduğu yerin bir parçası yaparken öte yandan nihai biçimi denetleyen temel unsurları oluşturuyor. Araları üç metre açıklıklı paralel duvarlardan oluşan bu sistem aynı zamanda yapının temel taşıyıcı omurgasını oluşturuyor; tesisat kanalları, merdiven çekirdekleri ve tesisat şaftları için de bir altyapı sunuyor. Bu ikili duvar sisteminin arasında kalan daha büyük boşluklara ana kullanım hacimleri asılıyor ve bu bölümler şeffaf cam bir örtü ile kapatılıyor. Sonuç ürün olarak beliren piramidimsi biçim, kütüphane işlevlerinin dağılımında kolaylık sağlayarak, büyük alanında geniş toplulukların kullanımına ayrılan sosyal mekanları altlarda, daha özelleşmiş kullanımlarıysa giderek daralan üst katlarında barındırıyor. Sürekli üstten ve denetimli olarak alınan ışık, kütüphane ortamı için denetlenebilir bir aydınlatma sağlıyor. Burada duvar aralarındaki cam satıhların altında açılıp kapanabilen,
ekİm 2009 - XXI 52
proje - kütüphane - astana
proje adı: Astana Milli Kütüphanesi mimari tasarım: C. Abdi Güzer tasarım danışmanı: Lale Özgenel tasarım yardımcıları: Selen Kansu, Gökçe Ketizman (YPU) statik danışmanı: YPS- Yapı Proje Statik, Adnan Tanfener işveren: Sembol İnşaat (SML)
böylece ışık ve ısı seviyelerinin denetlenebildiği ikinci bir örtü öngörülüyor. Benzer biçimde cam satıhlardan pasif güneş enerjisinin yapıda kullanımına yönelik olarak yararlanılması da düşünülüyor. Yapı Astana’daki zemin koşulları gözetilerek kısmen yer altında düzenlendi, zemin kata bir miktar çıkılarak girilmesi öngörüldü. Bu yükselme aynı zamanda yapının anıtsal kimliğinin de gereği. Giriş katında gündelik kullanım ve sosyal etkinliklere yönelik işlevler yer alıyor. Seminer ve gösteriler için toplantı salonları, Devlet Başkanı Nazarbeyev’e ayrılmış bir müze ve kütüphanenin resepsiyon holü bu katta yer alıyor. Bu katın üzerinde bulunan katlar dikey boşluklar ve büyük açıklıklarla birbirine açılıyor, böylelikle zemin katlardan kütüphanenin diğer katlarındaki etkinlik ve birikim algılanabiliyor. Gerek katlar arasındaki bu geçirgenlik gerekse yapının şeffaf cam yüzeyi bilgi toplumunun şeffaflığını ve bilginin ulaşılabilirliğini simgeliyor. Kütüphane işlevleri de yine genel kullanımlardan özel kullanımlara gidecek biçimde alttan üste doğru sıralandı ve en üst iki kat, kütüphanenin yaşatılmasında etkili olacak Nazarbeyev Vakfı’nın kullanımına ayrıldı. Yapının tepesindeki en üst bölümdeyse bir sera yer alıyor. İç mekan bitkilerinin yapının diğer katlarında da yoğun olarak kullanılması
düşünülüyor. Kütüphane katlarında kitaplar ağırlıklı olarak strüktürü de oluşturan çift cidarlı duvarların içinde düzenleniyor, böylece denetimli ve sınıflamalara uygun olarak düzenlenebilir alt alanlar elde ediliyor. Ara boşluklar daha çok araştırmacı ve okuyuculara ayrıldı. Tesisatın, taşıyıcı sistemi oluşturan paralel duvarlar arasında çözülmesi, bütün hacimlere verimli ve sürekli tesisat ulaşımını getirirken asma tavanı bir zorunluluk olmaktan çıkardı. Asma tavan sadece özel ışıklandırma ve tesisat gerektiren alanlarda kullanıldı. Yapının tüm organik dışavurumuna karşın tektonik ve taşıyıcı düzeni, sistemli bir altyapı barındırıyor, perde duvar ve taşıyıcılar tekrar eden bir düzen sunuyor. Bu düzen organik bir form ve estetik bir dışavurum sağlamak üzere kasıtlı olarak 90 dereceli bir geometrinin dışına çıkarılıyor, böylelikle yapı içinde ve dışında sürpriz mekanlar, alternatif mekansal deneyimler oluşması sağlanıyor. Bu yapının en önemli özelliklerinden biri cepheleriyle çatısının iç içe ele alınmış olması, yani üst kaplamayı oluşturan satıhların organik bir form içinde aynı zamanda cepheyi de oluşturması. Öneri kütüphane kentsel ölçekte karşıt iki tarafından girilebilen ve içinden geçilebilen,
böylelikle kentin ve sokağın bir uzantısı gibi algılanabilen bir yapı. Şeffaflığı nedeniyle kentin iki ayrı yakasını bağlayan, iki farklı yönün birbirine akmasını sağlayan bir bina. Bu iki ana giriş, işlevler bazında ayrılabileceği gibi uygun havalarda sokağın bir devamı gibi de algılanabilir. Yapının konferans salonu, servis ve otopark girişleri için ayrı alanlardan yaklaşım öngörüldü, benzer biçimde yangın kaçış noktaları düzenlendi. Özellikle gece ışıklandırmasında yapının tüm biçiminin bir ışık kütlesi olarak öne çıkacağı, böylelikle gece görüntüsünün alternatif bir simgesellik sergileyeceği düşünüldü. Yapının iki temel malzemesi, masifliği simgeleyen taş ve şeffaflığı simgeleyen cam. Tüm mimari dil bu iki karşıtlığın sürekliliği ve uyumu üzerine kuruldu. Özetle Astana Milli Kütüphanesi kendi barındırdığı işlevle sınırlı olmayacak, tüm Astana hatta Kazakistan ölçeğinde simgeleşerek kentsel bir odak işlevi görecek bir yapı olarak ele alındı. Bu anlamda yapının barındırdığı yerel referanslar, içinde yer aldığı coğrafya ve kültürle aidiyet ilişkisini güçlendirdi. * Avan proje ODTÜ Mimarlık Fakültesi döner sermaye projesi olarak gerçekleştirildi.
+3.00 kotu planı
+8.00 kotu planı
+13.00 kotu planı
+23.00 kotu planı
53 XXI - ekİm 2009
en kesit
proje - kütüphane - astana
boy kesit
celal abdi güzer 1960 yılında Ankara’da doğan Celal Abdi Güzer mimarlık eğitimini 1982 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde tamamladı. Bir süre İngiliz Hükümeti bursu ile Newcastle upon Tyne Üniversitesi’nde “Mimarlıkta Eleştiri” üzerine çalışmalar yapan Güzer, aynı konuda ODTÜ’den doktora derecesini aldı. Doç. Dr. C. Abdi Güzer halen ODTÜ Mimarlık Bölümü’nde mimarlık eleştirisi üzerine ders veriyor ve dördüncü sınıf tasarım stüdyosu yöneticiliği yapıyor. ODTÜ Mimarlık Bölüm Başkan Yardımcılığı, Bina Bilgisi
Ana Bilim Dalı Başkanlığı, Dekan Yardımcılığı ve Mimarlar Derneği 1927 Genel Sekreterliği görevlerinde de bulunmuş olan Güzer, halen Mimarlar Derneği 1927 Başkanı. Mimari proje yarışmalarında çeşitli jüri üyeliklerinin yanı sıra, üçü birincilik olmak üzere çok sayıda ödül ve mansiyon kazanan Güzer’in çok sayıda uygulanmış projesi bulunuyor. Projelerinin çoğunu ODTÜ Döner Sermaye İşletmesi aracılığı ile gerçekleştiren Güzer, mimarlık ve tasarımla ilgili araştırma ortamı oluşturmayı ve proje üretimini amaçlayan Celal Abdi Güzer Mimarlık Atölyesi’nin kurucusu.
MAISONLIFT Evlerinde asansör kurulacak alan olmadığını düşünenlere Kleemann, MaisonLift ile her bina için özel çözümler üretiyor. Binanızda önceden asansör planlaması yapmış olmanız ya da hidrolik asansör kuyusu bulunması gerekmiyor çünkü MaisonLift, asansör kuyusu olmayan binalarda merdiven boşluğunda ya da bina dışında alüminyum kuyu seçenekleriyle çözüm sağlıyor. Ayrıca kuyu dibi ölçüsünde ve son kat yüksekliğinde sorun olan villalarda, işyerlerinde, çatı dublekslerinde ve diğer tüm binalarda kullanılabiliyor. Avrupa standartlarına göre sertifikalanmış olan MaisonLift, acil kurtarma durumunda kabin içinde
kullanılan iç emniyet kapısı haricinde kabin altında elle açılabilen etek sacı da içeriyor. Ayrıca asansör, hidrolik olduğundan, elektrik kesintisinde acil kurtarmayı da otomatik olarak kendisi yapıyor. Alüminyum kuyu konstrüksiyonu farklı renklere boyanabilen ve çevresine uyum sağlayabilen MaisonLift'in tüm kabini istenirse panoromik camdan üretilebiliyor. Sessiz çalışma, düşük enerji harcama, basit ve kolay montaj, çok çeşitli kabin tasarımı seçenekleri, iki-altı kişi (180-450 kg) taşıma kapasitesi gibi özelliklere sahip olan MaisonLift, engelli ve yaşlıların kullanımına da uygun olarak üretiliyor. www.kleemannlifts.com
ekİm 2009 - XXI 54
YENİ - ÜRÜN
Ecocarat Çanakkale Seramik & Kalebodur, Inax’ın Türkiye temsilcisi Global Group’la anlaşarak Japonya’nın en büyük seramik üreticilerinden Inax’ın doğal hammaddelerden üretilen iç cephe kaplaması Ecocarat’ı showroom’larında tüketicilerle buluşturuyor. Yapı içerisinde, kapalı ortamdaki havayı kaliteli, sağlıklı ve steril hale getiren, kullanıldığı mekanlarda nem dengesi sağlama,
buna bağlı olarak bakteri, mikroorganizma, küf üremesi ve oluşabilecek tüm alerjik reaksiyonlar ile hastalık mikroplarını ortadan kaldırma, kötü kokuları içine hapsedip yok etme özelliklerine sahip Ecocarat'la oluşturulan “nefes alan duvarlar” konut, otel, hastane, okul, müze, fabrika, SPA, spor merkezi ve kapalı yüzme havuzlarında kullanılıyor. www.globalparking.com.tr www.e-kale.com.tr
IGLOO Türkiye’de “çevre dostu akıllı ateş: şömine” anlayışına yeni bir soluk getiren Ecosmart Fire, özel tasarım ürünleriyle evlerde “taşınabilir şömine” keyfini yaşama imkanı sunuyor. Paul Cohen tasarımı Igloo, EcoSmart Burner’ın yerleştirilmesi için ayaklı bir mobilya. Igloo, dairelerde, evlerde ve ofisler, barlar ve restoranlar dahil tüm ticari mekanlarda kullanılmak üzere tasarlanmış. Igloo modelinde arka taraf ve yanlarda kaybolma efekti sağlayan sertleştirilmiş cam ile üst tepsiyi taşımak için üretilmiş tutuşmayan paslanmaz çelik raf bulunuyor. www.ecosmartfire.com
ESEO Philips’in özel tasarımlı ve kaliteli malzemelerden oluşan diğer markası Eseo, “Hayat için Işık” sloganıyla yola çıkıyor. Dünyanın bütün kültürlerinden gelen dokunuşlarla kendi özgün stilini yaratan Eseo koleksiyonu, evinizi ilham veren özel bir mekana dönüştürüyor. Philips’in Eseo ürünlerinde metal, cam, kağıt, kumaş ve sentetik gibi değişik malzemeler kullanılıyor. Eseo markasındaki ürünlerin %87’si iç mekanlar için dekoratif ürünlerden, %7’si enerji tasarruflu spottan ve %6’si masa lambalarından oluşuyor. Eseo serisi, ampul, Watt ve duy çeşitlerini de içinde barındıran geniş bir ürün yelpazesine sahip. Seride 500 ürün çeşidi bulunuyor ve bunlar kolaylıkla dim edilebiliyor. www.lighting.philips.com
ekİm 2009 - XXI 56
YENİ - ÜRÜN
UNICA WIRELESS Schneider Electric'in radyo frekansları sayesinde birbiriyle haberleşen ürünlerden oluşan Unica Wireless serisi ile merkezi aydınlatmadan, perde-panjur kontrolüne kadar elektrikli tüm cihazlar birkaç tuşla kontrol edilebiliyor. Kolay programlama ile tüm detayların birkaç saniyede senaryoya eklenebildiği Unica
Wireless teknolojisi sayesinde yatağınızdan kalkmadan lambaları söndürmek ya da film izlerken ışıkları kısıp, perdeleri kapatmak sorun olmuyor. Hatta cepte taşınabilecek küçük bir anahtarlık şeklindeki kumanda ile tüm ev yönetiliyor. Uygun senaryolar ile enerji tasarrufu da sağlanabiliyor. www.schneider-electric.com.tr
Convex
yenİ koleksİyon
Seranit’in Convex serisi, beyaz, bej, gri ve antrasit olmak üzere dört farklı renkten oluşuyor. Daha çok iş merkezi, ofis, sergi ve müze gibi kapalı alanlarda tercih edilen Convex serisi 60x60 cm boyutlarında üretiliyor. Özel efektlere sahip “Convex” serisi, mekanlara ferahlık ve şıklık katıyor.
Epengle, yaşadığı mekanı önemseyen, modern bir çizgi ve farklı tasarımlar arayanların adresi olmaya devam ediyor. Epengle döşemelik, perde ve ev tekstiline yönelik ürettiği kumaşlarda çok çeşitli renk ve desen seçenekleri sunuyor. Sonbahar renklerinin birçok tonun yer aldığı yeni koleksiyonda bu tonların farklı renklerle yaptığı kombinasyonlar öne çıkıyor.
www.seranit.com www.epengle.com.tr
LUCE Lineadecor, camın saydam görüntüsünü canlı renklerle birleştirip, yeni modeli Luce ile çarpıcı bir görünüm yaratıyor. Alüminyum ve camın parlaklığını birleştiren Luce’yle günün her saati mutfaklara farklı bir görünüm ve doğal bir enerji yansıyor. Her türlü işlevin şık detaylarla çözüldüğü tasarımda, paslanmaz çelik ve renkli camın uyumu ön plana çıkıyor. Luce’nin siyah, bordo, kırmızı, koyu gri, turuncu, kahve, fildişi, yeşil, krem ve beyaz gibi çok sayıda renk seçeneği bulunuyor. www.lineadecor.com.tr
DUŞ SİSTEMLERİ
ekİm 2009 - XXI 58
YENİ - ÜRÜN
Artema, duş sistemlerini birbirinden farklı ve zengin tasarımlarla yeniledi. Artema’nın yeni ürün yelpazesi, duşta yaşanan deneyimi keyif, temizlik ve güven kavramlarıyla buluşturuyor. Artema, modern banyoların vazgeçilmezleri arasına giren duş başlıkları için özel bir mafsal tasarladı; böylelikle duş başlığını istenilen açıda yönlendirerek duş keyfi artırılabiliyor. Artema duş başlıklarında sunulan en çok altı farklı akış seçeneği sayesinde, ferahlatıcı ve dinlendirici duş deneyimleri
yaşanabiliyor. Artema’nın el duşlarına eklediği kolay temizleme özelliği sayesinde, su kanallarında biriken kireç ve kirler kolayca temizleniyor. El duşlarının içine yerleştirilen özel silikonkauçuk su enjektörleri, ürünün ömrünü uzatıyor. Artema el duşlarında, dolanmazlık özelliğine sahip spiraller kullanılıyor. Düğümlenmeyen spiraller, özellikle çocuklar tarafından güvenle kullanılabiliyor. Çekmeye karşı dayanıklı olan spiraller aynı zamanda su sızıntısını da önlüyor. www.artema.com.tr
SHARP Ece Banyo'nun yeni ürünü Sharp banyo dolabı, banyolara maskülen bir dokunuş getiriyor. Abanoz ve ovenkol olmak üzere iki farklı renk seçeneğiyle tüketicilerin beğenisine sunulan Sharp banyo dolabının metal kasalı çekmeceleri, kendinden yavaş kapanma özelliğine sahip. Çekmecelerin kulplarında kullanılan krom kaplamalar, ahşap ve metali buluşturarak Sharp banyo dolabını minimalist bir çizgiye kavuşturuyor. Ece Banyo’nun Sekura kare lavabosuyla kombine edilen Sharp banyo dolabı, 120 cm'lik boyutuyla tüm banyoları keyifli yaşam alanlarına dönüştürmek için ideal bir çözüm sunuyor. Sharp banyo dolabı serisinde büyük banyolarda kullanılmak üzere 40 cm genişliğinde 160 cm yüksekliğinde bir de boy dolabı bulunuyor. www.ecebanyo.com
ARISTON THERMO GROUP WEB SİTESİNİ YENİLEDİ
Ariston Thermo Group’un yenilediği web sitesi, bayilerin ve kullanıcıların her türlü bilgiye ulaşabilecekleri altyapı ile oluşturuldu. Sitede, ürün portföyü, ürün yenilikleri, kullanım kılavuzları, pazarlama faaliyetleri, müşteri hizmetleri, teknik destek
ve şirketten haberler hakkında bilgiler yer alıyor. Ariston Thermo Group’un Ocak 2010’da aktive edeceği ödül sistemi My Team hakkında bilgilendirmeler düzenli olarak sitede yer alacak. Ariston Thermo Group, yeni teknolojiler doğrultusunda yürütmekte olduğu Ar-Ge faaliyetlerini de yeni ara yüzüyle web kullanıcılarına sunacak. www.ariston-tr.com
DUPONT'A YEŞİL DOSTU ONAYI
ekİm 2009 - XXI 60
FİRMA HABERLERİ
DuPont’un, yapı ürünlerine Amerika Ulusal Ev İnşaatçıları Birliği (NAHB) Araştırma Merkezi tarafından yapılan inceleme sonrası “Yeşil Dostu” onayı verildi. DuPont™ Tyvek® buhar kesici ve dengeleyici su yalıtım örtüleri portföyünden on adet ürün, yapı örtüsünün kapatılmasına ve daha konforlu ve enerji-etkin bina yaratılmasına yardımcı olması nedeniyle Yeşil Ödül
işaretini aldı. DuPont verilerine göre Tyvek® su yalıtım örtüleri, yıllık enerji maliyetlerinin yüzde 20 düşürülmesine yardımcı olabiliyor. DuPont™ Zodiaq® kuvars yüzeyleri Terra Koleksiyonu, tüketici tarafından geri dönüşümü sağlanan içeriği nedeniyle “Yeşil Dostu” onayını aldı. Ayrıca, DuPont™ Corian® katı yüzey ve Zodiaq® kuvars yüzeylerin tüm renkleri dikey cephe giydirme uygulamalarında kullanılabilme yetenekleri nedeniyle onay aldılar. www.dupont.com.tr
contact_tr@somfy.com 0216 651 30 15
2006 yılında, yeni ürünler ve son trendlere dair küçük bir kitapçık olarak başlayan Häfele Gateway, son sayılarında geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan bir dergiye dönüştü. Üç ayda bir yayımlanan Häfele Gateway, 6000’in üzerinde mimar, iç mekan tasarımcısı, önde gelen mobilya üreticileri, inşaat firmaları, müteahhitler, yatırımcılar, ünlü doktor muayenehaneleri, medya temsilcileri ve tüm Häfele mağazalarına
elden ulaştırılıyor. Häfele Gateway, artık içeriğini blog üzerinden de paylaşıyor. Blog, dergide yayımlanan konuların yanı sıra bağımsız blog yazarlarının katılımıyla, güncel haberlere, yorumlara, projelere ve fikirlere de yer verecek. Häfele Gateway Blog, mimari, iç mekan tasarımı, mobilya, donanım ve aksesuarları tasarımı, mağaza, fuar ve ofis sistemleri, yat çözümleri, mutfak ve banyo tasarımı alanında özgün projelere Genç Portfolyo köşesinde yer açıyor. www.hafelegateway.com
MARMARAY'A SCHINDLER İMZASI Feridun Uzunyol kampanya hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Marshall olarak eğitime ve geleceğimizin sahibi minik öğrencilerimize büyük önem veriyoruz. Geleceğin asıl sahipleri olan çocuklarımızın daha konforlu okullarda daha verimli dersler geçirmeleri için elimizden gelen yardımı yapmaya her zaman hazırız.” www.marshallboya.com
DIŞ CEPHEyE KALESİNTERFLEX İMZASI İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nın yenileme projesinde Çanakkale Seramik & Kalebodur’un Kalesinterflex ürünü seçildi. İstanbul’un 6-7 Ekim 2009 tarihlerinde ev sahipliği yapacağı Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın 2009 Guvernörler Toplantısı’nın yapılacağı binanın dış cephesinde 3 mm kalınlığında
Ev ve bina otomasyon sistemleri alanında faaliyet gösteren Somfy’nin, mimarlara yönelik uluslararası resmi web sitesi www.somfyarchitecture.com yenilendi. Ticari binalara yönelik çözümler,
konutlara yönelik ev otomasyonu sistemleri, ısıtma-soğutma stratejileri, cephe yönetimi gibi konuların yanı sıra dünyada uygulanmış önemli referanslara yönelik ayrıntılı bilgiler sunan bir site olan www.somfyarchitecture.com incelenmeli.
HÄFELE GATEWAY ŞİMDİ BLOG DÜNYASINDA
MARSHALL OKULLARI BOYADI Marshall, Giresun Belediyesi ve Giresun İl Milli Eğitim Müdürlüğü önderliğinde yürütülen “Okullarımızı Boyuyoruz” kampanyasına 12 ton boya yardımı yaparak, bölgedeki okulların yeni sezon hazırlıklarına ve bakımına katkıda bulundu. Marshall Genel Müdürü
SOMFY’NİN MİMARİ WEB SİTESİ YENİLENDİ
ve 1000 x 3000 mm boyutundaki porselen seramik levha Kalesinterflex malzemesi kullanıldı. Arima Mimarlık Ofisi tarafından projelendirilen Kongre Merkezi’nin dış cephesinde gizli klipsli sistem olarak uygulanan Kalesinterflex malzemesi, projeye özel olarak koyu gri renkte, 100x300 cm ve 50x150 cm boyutlarında çalışıldı. www.kalesinterflex.com
Schindler Türkiye ekibinin titiz ve yoğun çalışmaları sonucu Marmaray projesine asansör ve yürüyen merdiven sağlayacak olan Schindler, dokuz asansörün yanı sıra yüksekliği altı ile 14,8 metre arasında değişen 49 adet 9300-30 serisi yürüyen merdiven ile 10 adet 9700-30 serisi yürüyen merdivenin kurulumunu yapacak. Schindler Türkiye
Genel Müdürü Mete Zadil yapılan anlaşma ve proje ile ilgili şunları söyledi: “Proje, şu anda dünyadaki en büyük ulaşım altyapı projelerinden birisidir. Böyle bir projede yer almaktan gurur duyuyoruz. Marmaray projesi derinliği ve yer altı koşullarıyla ön plana çıkıyor. Trafik çözümüne bizim de katkımız olacağı için çok mutluyuz.” www.schindler.com
Resim ve Heykel Sergisine Davetlisiniz Yapı sektörüne 35 yıllık deneyimi ile yeni bir bakış açısı getiren Teknik Yapı, Lüksemburglu ve Türk sanatçıların yaptığı resim, heykel ve modern eserlerden oluşan sergiye ev sahipliği yapıyor. Teknik Yapı, Lüksemburglu sanatçılarla birlikte Türk
sanatçıların farklı kültürlerini resim ve heykelden oluşan sanat ortamında birleştirmesine katkı sağlıyor. Teknik Yapı Kültür Sanat’ın katkılarıyla düzenlenen ve 11 Eylül'de Caddebostan Kültür Merkezi’nde açılışı yapılan Luxartist adlı sergi 11 Ekim'e dek sanatseverlerin ziyaretine açık. www.teknikyapi.com
ekİm 2009 - XXI 62
UYGULAMA - CEPHE SİSTEMİ - BURSA
Tago Mimarlık tarafından projelendirilen Bursa Korumax Alışveriş Merkezi'nin cephelerinde Alpolic/fr kompozit levhalar kullanıldı.
fotoğraflar: Mitsubishi Plastics Proje Arşivi
HAREKETLİ CEPHELER İÇİN Bursa’nın en büyük alışveriş merkezi Korumax’ın dış cephesi Alpolic/fr yangına dayanıklı alüminyum (ACM) ve paslanmaz çelik (SCM) kompozit levhalarla oluşturuldu. Bursa kent merkezine 9 kilometre uzaklıkta olan üç katlı Korumax Alışveriş Merkezi, 79.640 m2 alışveriş alanı, 60.360 m2 otopark, sekiz salondan oluşan sinema, 151 mağaza, 4.300 m2 sinema ve eğlence merkezi, 5.200 m2 alana yayılı yiyecek, içecek alanları ve çocuk oyun alanlarından oluşuyor. Mimari proje sahibi Tago Mimarlık'tan Tatsuya Yamamoto’nun da belirttiği üzere Korupark ve Korumax projeleri modern bir kompleksten çok, modern bir şehir yaratmaya yönelik bir çalışmanın ürünü. Bu doğrultuda, malzeme seçimleri de aynı modern konsepte hizmet eder nitelikte yapılmış. Alışveriş merkezinin kabuğunu oluşturan cephe elemanlarının
hareketliliği, göze ilk çarpan noktalardan biri. Mitsubishi Plastics’in yüksek teknolojisiyle ürettiği Alpolic/fr kompozit levhalar, Korumax’ın cephesine yangın güvenliği, hafiflik ve dayanıklılık özellikleri kazandırmasının yanı sıra, alüminyum ve paslanmaz çelik kombinasyonuyla da tasarım grubunun planladığı hareketli cephe konseptine uyum sağlayarak farklı ve estetik bir görünüm katmış. Uygulamasını Mitsubishi Plastics çözüm ortaklarından Aksoy Alüminyum’un yaptığı projede kullanılan Alpolic/fr (SCM) paslanmaz çelik kompozit levhalar, Türkiye’de Alpolic/fr (ACM) alüminyum kompozit levhalara oranla daha az bilinen, özel bir malzeme. Alpolic/fr SCM iki adet 0,3 mm kalınlığındaki paslanmaz çelik tabaka arasına sıkıştırılmış yangına dayanıklı mineral dolgulu nüveden meydana geliyor. Üst yüzeydeki YUS 220M 316 alaşımlı paslanmaz çeliğe göre korozyona karşı çok daha mukavim yapısıyla dikkati çekiyor.
Sürekli laminasyondan dolayı mükemmel, düz bir yüzey yapısı bulunan Alpolic/fr SCM'de kompozit panellerin en önemli vasıflarından biri olan sertlik en üst düzeydedir. Bu rijit yapının yanı sıra SCM sadece sert değil oldukça da hafiftir. 4 mm kalınlığındaki SCM sertlikte 2,9 mm kalınlığındaki paslanmaz çeliğe eşittir ve ağırlığı %55 daha azdır. YUS 220 M olan üst yüzey Mo, Nb, Ti içerikleri ile SUS 316’ya göre çok daha iyi bir paslanmazlık özelliğine sahiptir. Alpolic/fr ile aynı mineral dolguya sahip olan SCM, yangın güvenliği özellikleri nedeniyle Japonya’da iç ve dış mekanlarda kullanımlar için onaylı. Aradaki yangına dayanıklı mineral dolgu malzemesinin üst yüzeyinde YUS 220 M yüksek derecede paslanmaya dayanıklı içine demir iyonu bulunan paslanmaz çelik levha bulunurken arka yüzeyde arka yüzü şeffaf film tabakasıyla kaplı 0,3 mm kalınlığında paslanmaz çelik levha SUS 430 bulunuyor.
ALPARDA
ekİm 2009 - XXI 64
DOSYA - OFİS VE BÖLÜCÜ SİSTEMLER
Aziz Sarıyer’in Alparda için oluşturduğu Spin Counter serisi içbükey, dışbükey ve düz olmak üzere üç elemandan ve bir kesondan oluşuyor. Modern çalışma ortamları ve geleceğin ofislerinde kolaylıkla karşılama ortamı yaratabilecek bir tasarım olan Spin Counter, gereksinime göre eklemlenerek çoğalabiliyor. Açık ofis
ALTINBÖLME Altınbölme, AB-SYS-75 ve AB-SYS-100 ofis bölme sistemleri, Alnowall hareketli bölme sistemleri ile minimal bölme sistemleri, özel üretim ofis ve otel mobilyaları gibi ürün gruplarıyla 21 yıldır bu alanda hizmet veriyor. Turizm
sektörüne toplantı salonları için Alnowall gibi hareketli bölme sistemleri, genel mekanlar ve idari ofisler için AB-SYS-75 ve AB-SYS-100 modüler bölme sistemleri, ıslak hacimler için kompakt laminat bölme sistemleri sunuyor. www.altinbolme.com.tr
sistemleri ve karşılama ortamları için ergonomik ve işlevsel çözümler sunuyor. Eğrisel hareketleriyle mekan içerisinde akıcılık oluşturan tasarım, alternatif malzeme seçenekleriyle farklı isteklere de cevap veriyor. Spin Counter, 2008 Design Turkey Ödülleri kapsamında İyi Tasarım Ödülü’ne layık görüldü. www.alparda.com.tr
BATU MİMARLIK / EPART Sistemde kullanılan profiller tesisat kablolarının geçişine olanak verirken istenildiğinde elektrik armatürleri montajı, baza profillerine yapılabiliyor. Epart 100 Sistem ise ön üretim gerektirmiyor; kullanılacak malzemelerin şantiye sevkıyatı yapıldıktan sonra üretimi ve montajı
Epart 70 Sistem de ön üretim gerektirmiyor; fabrikada camları ve isteğe bağlı jaluzileri takılmış bölücülerin şantiyede uygulaması yapılıyor. Ofisin yerleşim planında bir değişiklik olduğunda ya da taşınma
gibi durumlarda, sistem monoblok ünitelerden oluştuğundan demontajı ve montajında rahatlık sağlıyor. Arkeon Tek Cam Sistem ise renkli, kumlu cam ve en az kalınlıkta profilin kullanıldığı bölücü sistem; şeffaflığın en yüksek oranda sağlandığı yalın çizgiler oluşturulmasını sağlıyor. www.epart-batu.com
DOSYA - OFİS VE BÖLÜCÜ SİSTEMLER
Batu Mimarlık’ın sunduğu Epart Ofis Sistemleri'nin ofisler için sunduğu hizmetler arasında en önemli alanı demonte bölme duvarların üretim ve uygulamaları oluşturuyor. Vip Lego Sistem (Yatay ve Düşeyde Derzli), fabrikada hazırlanan monoblok ünitelerin şantiyede üst üste ya da yan yana monte edilmesiyle oluşturuluyor.
şantiyede tamamlanıyor. Hareketli bir kullanım sunan sistem, farklı estetik çizgilerle kullanım amacına uygun yalın tasarımlara olanak tanıyor.
65 XXI - ekİm 2009
BMS Luigi Baroli’nin Cerruti Baleri için tasarladığı Cartoons, güvenilir bir malzeme olan oluklu mukavvadan oluşuyor. Mukavvanın yan yana konumlu yaprakları, paravanın katlanması ve açılmasında kolaylık sağlarken kendi başına durabilen bir strüktür oluşturuyor. Paravan, saf selülozdan, tamamen geri dönüştürülebilir. Cartoons yan ürünleri kirletilmeksizin beyaz, açık kahve, mavi ve gümüş gibi farklı renk seçenekleri sunuyor. Tekno polimerden üretilen üst ve alt kenarı, mat siyah renkten oluşuyor. Uç birimlerdeki birleştirme parçalarıysa fırçalanmış pres döküm alüminyumdan üretiliyor. www.bms-tr.com
BÜROTIME
ekİm 2009 - XXI 66
DOSYA - OFİS VE BÖLÜCÜ SİSTEMLER
Açık ofis sistemlerinin giderek yaygınlaştığı çalışma hayatında, bölücü panel sistemleri, çalışanların ihtiyaç duyduğu bireysel alanları oluşturuyor. Bununla birlikte aynı bölücü paneller sayesinde grup çalışması için uygun ortamlar kurgulanabiliyor. Kullanım alanına ve panellerle birlikte kullanılacak ürünün özelliklerine göre elektrik ve data kablolarının görüntü kirliliği oluşturmadan bir masadan diğerine taşınması, çalışanın işini kolaylaştıracak ve çalışma alanının düzenini sağlayacak aksesuar ve kırtasiyelik gibi detayların uygulanmasıyla bir ofisin ihtiyaçlarını karşılayan bir sistem oluşturuyor. İşlevselliğinin yanı sıra montaj
DEKA Dekawall demonte bölme duvar sistemi, çalışma mekanlarının değişken yapısına uyum sağlayabilen rahat ve hızlı montajıyla ofislerde farklı niteliklerde yeni mekanlar oluşturuyor. Ürünün en önemli özelliği, günümüz ofislerindeki ışık ihtiyacına cevap veren bir sistem olması. Sistem, ışığın bir mekandan diğerine geçmesine izin verirken
kolaylığıyla da farklı ofis ortamları yaratıyor. Ağırlıklı olarak çalışma gruplarında bireyler arası ayrıştırıcı olarak kullanılan ürün ve malzemeler, özellikleri sayesinde ses ve ısı yalıtımı sağlıyor. Dışarıdan buton kontrolü ile çift cam arası (bölücü panel içi) jaluzi uygulamasına da olanak tanıyan bu ürün grubu, kalınlıklarına göre 22, 50 ve 75 mm’lik bölücü paneller olmak üzere üç çeşitten oluşuyor. Farklı renk seçenekleri bulunan bu ürünlerde tek bir modülde birkaç farklı dolgu malzemesinin kullanılabilir olması sayesinde, hem detay çözümlemelerinde hem de estetik uygulamalarda hareket kabiliyeti artıyor. www.burotime.com.tr
mikro jaluzi sistemi ve kumlu cam özelliğiyle de çalışma alanlarında kişisel mekanlar yaratabiliyor. Tüm RAL renklerinin uygulanabilir oluşu kurumsal kimlikle bütünlük içinde tasarlanmış mekanlara olanak tanıyor. Demonte panel sistemi, elektrik, haberleşme ve data kablolarının geçişine olanak sağlıyor. Bazalardan ve dolu panellerin her noktasından kablolama sisteminin çıkışı sağlanabilirken ses yalıtımı için dolu
panellerin arasında 50 mm kalınlığında, 52 kg/m2 yoğunluğunda kaya yünü kullanılıyor. Dolu modüllerde RW 45 Db, camlı modüllerde RW 43 Db yalıtım değeri sağlanıyor. Dekalight, Dekawall bölme duvar sistemine tamamen uyumlu olan ve beraber uygulanabilen cam bölme duvar sistemleri, şeffaflık, hafiflik ve saydamlık özellikleriyle öne çıkıyor. 10
mm cam levha/tabakalar, istenilen akustik performansı ve tercih edilen gizliliği sağlayabilmek için 30-37 dbl kalınlık aralığında değişiyor. Saydam, renkli, parlak, asitlendirilmiş, tamamen opak ya da opak şeritlerle kısmen kaplı olarak uygulanabiliyor. Dekawall ile beraber uygulanabilir oluşu, yüksek standartta estetik ve teknik sonuç alınmasını sağlıyor. www.dekaas.com.tr
DERİN
DOSYA - OFİS VE BÖLÜCÜ SİSTEMLER
Derin 2009 koleksiyonunun tasarımcılarından Arif Özden, bu kez Kolt ve Kolt-less isimli, aynı çalışmanın kollu ve kolsuz alternatiflerinden oluşan yeni bir oturma ünitesi ile koleksiyonda yer alıyor. Özellikle çalışma mekanlarındaki işlev taleplerine cevap vermesinin yanı sıra organik bir forma sahip olan ürünün, font ve sırt bölümleri iki ayrı parçadan meydana geliyor. Modüler bir yapıya sahip olan Kolt, ara birleşme parçalarının eklenebilme özelliğiyle kullanıcının isteğine bağlı olarak sonsuza dek uzayan bir yapıya bürünebiliyor. Kolt ve kolçaklarının çıkarıldığı Kolt-less, sadece modern ofisler için değil, havaalanları, bekleme salonları ve turizm merkezleri gibi farklı mekanlarda çok amaçlı bir kullanıma sahip.
67 XXI - ekİm 2009
www.derindesign.com
DİYALOG OFİS Diyalog Ofis'in, 1881 yılından bu yana kaliteli ve özgün mobilyalar üreten Sedus (de) markası, tasarım ve kalite talepleri yüksek olan şirket ve organizasyonlar için uluslararası tasarım anlayışıyla fonksiyonel mobilyalar
geliştiriyor. Sedus, Avrupa’da yeşil akımın öncüsü olarak Toxproof sertifikasına sahip. Ürünlerin uzun bir zaman dilimi içinde birçok insan tarafından kullanılması hedefleniyor. Sedus ürünleri, yerleştirildikleri mekana adapte olabilir, kolay kaldırılabilir,
kolaylıkla birbiriyle biraraya getirilebilir ya da tek başlarına kullanılabilirler. Sedus'un ürünlerinden Invitation, yer problemi olan alanlar için ideal çözümler sunuyor. Maksimum esneklik ve basit tasarımı sayesinde rahat ve geniş çalışma alanları yaratırken yenilikçi ve çok işlevli ray sistemi
sayesinde bölücü panel kullanımına ve özel kablolama sistemi sayesinde de kablolamayı istenilen yerden yapma olanağı sunuyor. Invitation’ı birbirine ekleyerek ihtiyaç duyulan büyüklükte yeni kullanım alanları yaratılabiliyor. www.diyalogofis.com
KOLEKSİYON Koleksiyon Contract&Office’in, yaratıcı bireyi özgür kılan yeni iş kültürü için geliştirdiği Atelier 2009 konsepti içinde yer alan ve Studio Kairos imzasını taşıyan Barbari, masa, dolap ve panel kombinasyonlarının tümünü bütünsel bir tasarım anlayışıyla sunuyor. Lego parçalarına benzer şekilde eklenip çıkarılabilir bir yapıda tasarlanan ve her parçanın diğeri için bir niş oluşturduğu Barbari, açık plan yerleşim düzenlerinde çalışanlar için bile konsantrasyon sağlayacak bir alan yaratıyor. Farklı çeşitlerdeki panel ve dolapların bölme görevini yerine getirdiği tasarımda panellerle yaratılan dikeysellik, alan düzenlemesine karakteristik bir özellik kazandırdığı gibi, küçük alanların bölünmesini sağlayarak farklı yüksekliklerdeki oda ve bölmelerin oluşturulmasına da olanak tanıyor. Ofis içi yerleşim değişikliklerinde kolaylıkla farklı uygulamalara izin veren Barbari, alışılmış ofis sistemlerinin tekdüzeliğinden uzaklaşarak seri üretim standartlarının dışına çıkıyor.
ekİm 2009 - XXI 68
DOSYA - OFİS VE BÖLÜCÜ SİSTEMLER
www.koleksiyon.com.tr
NEOTEK
Oikos
K-System
Permasa firmasının basit, işlevsel ve mimari bir ürünü olan K-System, standart ofis masası anlayışına yeni bir profil kazandırarak kullanıcıya tüm ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte tasarlanmış farklı bir strüktür ve kullanım sunuyor. Gabriel Teixido imzalı bu tasarım, özellikle çoklu çalışma ünitelerine farklı bir anlayış getiriyor. Cam tablası ve çelik alt strüktürüyle 300 cm açıklık geçebilme özelliğine sahip K-System, kullanıcılara estetik, minimal ve modern bir çözüm sunuyor. Ürün ayrıca, operasyonel çalışma üniteleri, yönetici ve personel
masa grupları için ideal; bölme panellere takılan aksesuarlarla da geleneksel dosya saklama alışkanlığına farklı bir boyut kazandırıyor. Yine Gabriel Teixido tasarımı olan Oikos ise, ofislere minimal ve estetik bir tasarım sunarken modern çalışma alanlarının havasını değiştiriyor. Özellikle yönetici masaları ve çalışma alanları için tasarlanan Oikos, malzeme olarak doğal ahşap tablanın yanı sıra buzlu cam çözümleri de sunuyor. Masa sistemi dışında kitaplık, büfe ve keson seçenekleri de mevcut. www.neotek.com.tr
K-System
NURUS
DOSYA - OFİS VE BÖLÜCÜ SİSTEMLER
Günümüz iş yaşamında ekip çalışmasının artması, ekip üyeleriyle yöneticilerin arasındaki kalın duvarları ortadan kaldırıyor. Bu sebeple artık yöneticiler de çalışanlar da şeffaf bölmelerle birbirinden ayrılıyor. Departmanlar da sadece ses geçişini engellemek için şeffaf bölmelerle ayrılırken, göz temasını ve bütünlüğü sağlayacak mekanlar kurgulanıyor. Bu şekilde ışık geçirgen, paylaşımcı ve şeffaf mekanlar elde ediliyor. 1990'larda tercih edilen yüksek ve kalın bölücü paneller, 2000’lerde yerini yavaş yavaş cam bölmelere bıraktı. Artık büyükküçük tüm ofislerde cam bölücüler kullanılıyor. Nurus’un yeni şeffaf bölücü panelleri ise duvardan duvara ve bağımsız paneller olarak ikiye ayrılıyor. Son olarak Corio Türkiye ofislerinde kullanılan yüksek paneller, tüm mekanı şeffaf bölücülerle birbirinden ayırıyor.
69 XXI - ekİm 2009
www.nurus.com
TERMİNAL Rosso, hareketli ve bölücü panelleri; akustik mekan bölümleyici, ışık kesici ve perde olarak kullanılabilen, tavan ya da dikey yüzeylere monte edilebilen bir sistem. Ray sistemi üzerinde, birden fazla panele hareketlilik kazandırılmasıyla farklı çaplarda dairesel mekanlar oluşturulabiliyor.
Dikey merkez aksında dönerek ya da iç içe geçerek, sonsuz çözüm olasılıkları sunan bu özel paneller sayesinde akıcı mekanlar elde etmek olanaklı. Mekanın kullanım alanına göre Rosso’nun mekan bölücü sistemi ve akustik panel ürünleri olmak üzere iki farklı çözüm önerisi bulunuyor. Rosso Akustik dikey paneller, 45 ya da 90 derecelik açı ile ray üzerinde ve kendi
ekseninde dönebiliyor. Kullanılan malzeme akustik panel olabildiği gibi üzerine grafik baskı yapılabilen opak, buzlu ya da şeffaf paneller de olabiliyor. Rosso’nun bir diğer ürünü olan CP30 modeli hafif, saydam ve ses emici mekan bölücü, doğal bal peteğine benzer bir strüktüre sahip ve kendi
ayağı üzerinde durabilen mobil panellerden oluşuyor. Bir yandan çalışma grupları ve toplantı alanları düzenlenebilirken diğer yandan da açık ofis alanlarında yaşanan akustik sorunlar yarı saydam ve şeffaf olabilen farklı panel seçenekleriyle çözülebiliyor. www.terminaldesign.com.tr
MOTİVA Motiva Ofis Sistemleri’nin yeni serisi Flexo, sade ve yuvarlak hatlarıyla modern ofisler ve özellikle yönetici odaları için tercih ediliyor. Geniş çalışma yüzeyi, kullanıcıya masayı hem çalışma hem de toplantı masası olarak kullanmasına olanak sağlıyor. Ofisin tarzı veya kullanıcıların beğenisine göre farklı ahşap kaplama seçenekleri de bulunuyor. Wings çalışma koltukları ise, Flexo'ya uyumlu hatlara sahip olmasının yanı sıra özellikle ergonomik oturmaya elverişli olmasından dolayı Motiva’nın en çok tercih edilen ofis koltukları arasında yerini alıyor. www.motivaofis.com
TUNA OFİS
ekİm 2009 - XXI 70
DOSYA - OFİS VE BÖLÜCÜ SİSTEMLER
Ofislerin yaşayan ve sürekli değişen dinamik bir yapıda olmasından dolayı, çalışma ortamlarının da hızlı, kolay adapte edilebilir ve ekonomik sistemlerle kurgulanması büyük önem taşıyor. 39 yıldır daha verimli ofisler için sistemler ve mobilyalar üreten Tuna Ofis, bu fikirlerden yola çıkarak Form-X serisini geliştirdi. Operasyonel sistemlere esnek yapısı ile yeni bir alternatif olarak kullanıcının tanımladığı ihtiyaca göre değişkenlik gösterebiliyor. Form-X, Tuna Ofis tasarımcıları tarafından hem mimari yapıların ihtiyaç
VENDO Lumicor, geliştirmiş olduğu yüksek performanslı üç farklı dekoratif paneli Lumiclear™, Lumiguard™ ve Lumiform™ ile mimarların ve tasarımcıların işlevsel iç mekan tasarımları yaparken yaşadığı sıkıntılara pratik bir çözüm sunuyor. Her alanda kullanılabilecek olan bu paneller, iç mekan tasarımlarına ışık, doku, renk ve fikir açısından esneklik kazandırıyor. Lumicor’un dekoratif mimari panelleri Botanik, Metalik, Element, Kabartma, Tekstil ve Tasarımcı koleksiyonlarından oluşuyor. Botanik koleksiyonu doğanın renkliliğini ve çeşitliliğini toplantı odaları, iç mekan camlar ve duvar
işlemleri gibi farklı alanlara taşıyan bir koleksiyon. Eritilmiş metaller ve örgü tel ağların yüksek performanslı bileşimiyle oluşturulan Metalik Koleksiyon, girdiği alanlara teknolojik bir görünüm veriyor. Element Koleksiyonu ise, dünya üzerindeki elementleri bir araya getiren bir koleksiyon. Kabartma koleksiyonundaki yüzey kabartmaları, ince yüzeylere derin bir görünüm kazandırıyor. Nötr, Desen ve Renkyolu serilerinden oluşan Tekstil Koleksiyonu ve Jhane Barnes tarafından hazırlanan Tasarımcı Koleksiyonu ise farklı desen ve renk alternatifleri ile mekanlara yeni bir görünüm katıyor. www.vendo.com.tr
duyduğu unsurlar (teknolojik altyapıların doğru yerleşimi ve mekanların verimli kullanımı gibi) dikkate alınarak hem de kullanıcılara kişisel özgürlükler yaratacak alanlara özen gösterecek şekilde tasarlandı. Tekil ve çoğul kullanımların farklı şekillerde bir araya getirilebildiği bu sistemde, sistemin taşıyıcı unsuru olan ayağın ahşap ya da metal olmak üzere alternatifleri mevcut. Form-X, farklı ihtiyaçları karşılamanın yanı sıra ekonomik çözümler sunmasıyla da ofislere yeni bir soluk getiriyor. www.tunaofis.com
EKİM ajandasI ... - 19 Ekim
Ron Arad: No Discipline
Moma, New York, ABD
www.moma.org
Sakıp Sabancı Müzesi, Emirgan, İstanbul
muze.sabanciuniv.edu
İstanbul Modern Sanat Müzesi, Karaköy, İstanbul
www.istanbulmodern.org
İstanbul Fuar Merkezi, Yeşilköy, İstanbul
www.zow.com.tr
Aksesuar ve Ekipmanları yer alıyor. Etkinlikte “Sanatçı insiyatifi nedir?”,
Kadırga, İstanbul
www.artistinitiatives.org
Holiday Inn Oteli, Bursa
mimar.uludag.edu.tr
Şişhane Meydanı, Teutonia Binası, Galata
pldturkiye.com
Gölyazı, Bursa
mimar.uludag.edu.tr
Tophane-i Amire Kültür Merkezi, Gülhane, İstanbul
www.cuhadaroglu.com
Yapı-Endüstri Merkezi, Fulya, İstanbul
www.yemetkinlik.com
Antalya Mimarlar Odası, Antalya
www.antmimod.org.tr
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi, Kadıköy, İstanbul
www.peyzajmimoda.org.tr
Rotterdam ve New York
www.affrblog.nl
Trakya Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Edirne
www.cuhadaroglu.com
Tasarımcının kendi mekansal yerleştirmesinde çeşitli tasarımları yer alıyor.
... - 1 Kasım
... - 10 Ocak
Joseph Beuys ve Öğrencileri Deutsche Bank Koleksiyonu'ndan Seçmeler Sergisi
Çağdaş sanatın öncüsü Joseph Beuys’un
Sarkis: Site Sergisi
Sergi, sanatçının 50 yıllık sanatsal
kağıt üzerinde gerçekleştirdiği çalışmalar ile önde gelen öğrencilerinin fotoğraf ve baskıları ilk kez bir araya geliyor.
yaşamının tüm evrelerine işaret ediyor.
1 - 4 Ekim
2 - 6 Ekim
ZOW 2009
Birinci Sanatçı İnsiyatifi Buluşması
Fuarda, Mobilya Endüstrisi, İç Tasarım
“Sadece bir tane inisiyatif tanımı mı vardır?” gibi pek çok soru tartışılacak.
8 Ekim
Eric Owen Moss Konferansı
Amerikalı mimarın katılımıyla gerçekleşecek "Mimarlık ve Etik" başlıklı konferans saat 18:00'de başlıyor.
10 Ekim
Guerrilla Lighting İstanbul
İngiltere'li aydınlatma tasarım ofisi BDP Lighting'in girişimiyle Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilecek etkinlik ve performans saat 20:00'de Şişhane Meydanı’nda izlenebiliyor.
14 - 17 Ekim
Gölyazı Öğrenci Çalıştayı 09/1'
Çalıştay, Nilüfer Belediyesi, Yerel Gündem 21 ve Uludağ Üniversitesi ortaklığıyla düzenleniyor.
ajanda
15 Ekim - 15 Kasım
Kent ve Sanat Sergisi
Farklı kentleri ve farklı kültürleri bir araya getiren Kent ve Sanat Projesi, Avrupa ve Türkiye arasında sanat alanında köprü kurmayı hedefliyor.
22 Ekim
Julien De Smedt Konferansı
Belçikalı mimar, çalışmaları ve dünya
EKİM 2009 - XXI 72
trendleri konusunda bilgi veriyor.
22 - 25 Ekim
Uluslararası Ekolojik Mimarlık ve Planlama Sempozyumu 2009
Mimarlığın ve planlamanın ekolojik dengenin korunumuna ve sürdürülmesine katkısı ve yeni çözümler tartışılıyor.
23 Ekim (son başvuru)
"İstanbul'da Peyzaj Yansımaları" Ulusal Fotoğraf Yarışması
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası tarafından düzenlenen yarışma, amatör ve profesyoneller olmak üzere herkese açık.
29 Ekim -1 Kasım
Rotterdam Mimarlık Film Festivali
Festival dört gün boyunca mimarlığa ve kente dair belgesellerden melodramlara kadar çok çeşitli seçkisini sunuyor.
2 Kasım (son başvuru)
Çuhadaroğlu ALU2009 Öğrenci Proje Yarışması
Yarışmanın konusu: "Edirne Sınır Ötesi Ticaret ve Fuar Merkezi Karşılama ve Yönetim Binası" olarak belirlendi.