xxi_eylul_2010

Page 1

HASIR ŞAPKADAN ÖRME ÇATIYA

SHIGERU BAN ARCHITECTS’TEN CENTRE POMPIDOU METZ yaz›larıyla ALPAY ER ALDO CIBIC OTTO VON BUSCH

ADNAN KAZMAOĞLU HABİF MİMARLIK İZMİR OPERA BİNASI YARIŞMASI JEAN NOUVEL LISSONI ASSOCIATI MİMAR ORAL TAMER NAKIŞÇI ZONGULDAK LAVUAR ALANI YARIŞMASI AYDINLATMA REFERANS DOSYASI

xxi.com.tr

XXI < MİMARLIK TASARIM MEKAN < SAYI 92 < EYLÜL 2010 < BAN < HABİF < İZMİR OPERA BİNASI YARIŞMASI < KAZMAOĞLU < LISSONI ASSOCIATI < NAKIŞÇI < NOUVEL < ORAL < ZONGULDAK LAVUAR ALANI YARIŞMASI

Y‹RM‹B‹R M‹MARLIK TASARIM MEKAN

SAYI 92 EYLÜL 2010 9 TL (KKTC 10 TL)

KONE DESTEĞİ İLE BU DERGİ İÇİN AĞAÇ KESİLMEDİ



Yirmibir Mimarlık, Tasarım, Mekân Depo Yayıncılık adına sahibi ve yayın yönetmeni Kuyaş Örs yazı işleri müdürü (sorumlu) Hülya Ertaş Ürer hulya@depo.com.tr endüstriyel tasarım editörü Elif Esmez elif@depo.com.tr yardımcı editör Deniz Hancıoğlu deniz@depo.com.tr

YARIŞMALARIN SUNDUĞU OLANAKLAR

satış ve pazarlama koordinatörü Eda Ünsalan reklam müdürü Burcu Hinginar Akıncı okuyucu ilişkileri sorumlusu Biriçim Kalender grafik tasarım Aslıhan Özgen sayfa tasarım ve uygulama Doğukan Bilgin kapak tasarımı Emre Çıkınoğlu, BEK web tasarımı Ufuk Demirgüç Anıl Dönmez Turgay Tuğsuz kapak fotoğrafı Centre Pompidou Metz, Metz, 2010, © Roland Halbe basım yeri Ofset Yapımevi Yahya Kemal Mahallesi Şair Sokak No: 4 Kağıthane, İstanbul yönetim yeri Depo Yayıncılık Hacı İzzet Paşa Sokak Rota 1 Apartmanı 12/2 34427 Gümüşsuyu İstanbul 0212 251 1811 xxi@depo.com.tr genel dağıtım DPP Yerel süreli yayın. Dergide yer alan yazı ve fotoğrafların tamamı ya da bir bölümü, Depo Yayıncılık’ın yazılı izni olmadan kullanılamaz.

Depo tüm yayınlarında KONE'nin desteği ile %100 dönüştürülmüş kağıt kullanıyor.

Son zamanlarda daha sık karşılaştığımız proje yarışmaları, yalnızca mimari proje elde etmek için daha şeffaf bir ortam sunmakla kalmıyor, aynı zamanda mimari kalitenin artmasına olanak sağlıyor, yalnızca yarışmalara katılarak ofislerini sürdürebilen genç mimarlara piyasada tutunma şansı veriyor. Bunlardan ikisine bu sayıda yer veriyoruz; ilki Zonguldak Lavuar Alanı Yarışması. Zonguldak'ta atıl bir alan olarak kenti neredeyse ikiye bölen Lavuar Alanı için açılan kentsel tasarım yarışmasıyla alanın tekrar kente katılımı ve canlanması sağlanacak. Oktan Nalbantoğlu'nun ekip başı olduğu, birinci ödülü kazanan proje var olan yapıların yeniden işlevlendirilmesiyle ve sürekli yaya akışının sağlanmasıyla bunu gerçekleştirmeyi öngörüyor. Bir diğer yarışma projesi ise açıklandığından beri merakla takip ettiğimiz ve iki aşamalı olarak düzenlenen İzmir Opera Binası Yarışması. Mehmet Kütükçüoğlu'nun ekip başı olduğu ve birinciliğe hak kazanan proje, kentle farklı kotlarda ilişkilenerek ona dahil oluyor ve kenti içeri davet

ediyor. Temsilin olmadığı günlerde de kullanıma açık olacak yapı farklı kullanıcılara yönelik senaryolarıyla sürekli canlı bir yapı ve çevresi öngörüyor. Yine bir yarışma yoluyla elde edilmiş olan Centre Pompidou Metz ise Shigeru Ban'ın yıllardır üzerinde çalışıyor olduğu çatı strüktürünün son hali olarak karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz aylarda açılan kültür merkezi, mekanı tanımlayanın bir örtü olduğu fikrinden yola çıkılarak tasarlanmış. Sanatla ilgilenen kişileri bu örtü altına davet etmek adına Ban'ın ürettiği mimarlığın davetkar olduğu aşikar, ancak bununla aynı oranda da işlevsel olmasının kendisi için öncelikli olduğunu belirtiyor Ban. Çok güzel görünüp kötü işleyen Bilbao Guggenheim ile çok iyi işleyen Tate Modern örneklerini bir arada barındıran bir müze tasarlamayı hedeflemiş. XXI


güncel 8 “az ”la çok / aldo cıbıc

22 hasır şapkadan örme çatıya

Projeyi Hayata Geçirme Süreçleri

10 tatİl kırmızısı

Shigeru Ban'ın yıllardır geliştirdiği örgü çatı sisteminin tanımladığı Centre Pompidou Metz yalnızca görsel açıdan değil, fiziksel açıdan da geçirgen yapısıyla ziyaretçileri içeri davet ediyor.

Her yıl Temmuz ayında ünlü bir mimarın Britanya'daki ilk yapısı olarak inşa edilen Serpentine Galeri Pavyonu'nun bu yılki tasarımcısı Jean Nouvel. Bir tatil yerindeymişsiniz hissi veren kırmızı pavyon, Hyde Park'ta Ekim ayına dek kalacak.

14 tasarımın öte yanı... / alpay er

Bir Yaz Gecesinde İstanbul ve Tasarım Üzerine...

16 küçük müdahaleler / otto von busch

EYLÜL 2010 - XXI 2

İçİndekİler

Geçtiğimiz günlerde açıklanan İzmir Opera Binası Yarışması'nı kazanan proje, farklı kotlarla kentle ilişkilenerek temsil günleri haricinde de yaşayan bir sanat merkezi öneriyor.

Tasarım Politikasını Yeniden Gözden Geçirmek

proje 18 kara elması canlandırmak

30 farklı kotlara bağlanan

34 lagünlerİ saran evler

Lagün İstanbul, yapay lagünler çevresine dizilmiş salkımlardan oluşan konut gruplarıyla bir bütünlük yakalayan bir yerleşim planına sahip. Yaşam alanlarını belirleyen bu plan kurgusunu ve suyla ilişkisini mimarı Adnan Kazmaoğlu ile konuştuk.

Zonguldak kent merkezini ikiye bölen Lavuar (kömür yıkama tesisi) Alanı için açılan yarışmada birincilik ödülünü kazanan proje, meydanlar ve yaya ulaşımı çözümleriyle öne çıkıyor.

42 yenİ nİşantaşı'na apartman

Değer 16 Apartmanı, dükkanların yer aldığı giriş katın üstünü örten saçağı sayesinde konut ve ticari işlevleri görsel olarak cephede ayrıştırırken caddenin sürekliliğini de sağlıyor. Proje mimarı Kerem Oral ile apartmanın tasarımı hakkında görüştük.



48 paslı kutular

Bağdat Caddesi'nde Lissoni Associati tarafından tasarlanan Benetton'un yeni mağazası, şaşırtmalı istiflenmiş kütlesi ve paslanmış hissi veren cephesiyle farklılaşıyor.

ürün 62 ürün haberlerİ 70 asansörde trafİk yönetİmİ

Schindler Türkiye Satış Müdürü Engin Uluçay, Levent Loft ve Loft Bahçe projelerinde kullanılan asansörler ve bina içi trafik işletim sistemi hakkında bilgi verdi.

52 katlar arası eğİmlİ geçİş

Pronet firmasının Flatofis'te konumlanan ve firmanın bütün departmanlarını bir araya getiren yeni ofisi hakkında iç mekan tasarımını gerçekleştiren Habif Mimarlık'tan Nagehan Açımuz ile görüştük.

74 doğal ve mat Kozzy Alışveriş Merkezi'nde konumlanan Mango mağazasının zemin kaplamasını yapan Hit Zeminler firması bu uygulama hakkında bilgi verdi.

EYLÜL 2010 - XXI 4

İçİndekİler

58 gelecekten gelen

Cube&Dot Serileri, sunduğu farklı renk ve desen alternatifleriyle kullanıcıya sınırsız bir dünya tanımlarken aynı zamanda da onları tasarım sürecine dahil ederek ürün ile kullanıcı arasında yeni bir bağ kuruyor. Seri hakkında tasarımcısı Tamer Nakışçı ve Kaleseramik Pazarlama Müdürü Burak Orhun ile görüştük.

76 aydınlatma referans Dosyası EA Tasarım Hi-Tec Aydınlatma Mühendislik İkizler Aydınlatma Megaman Siteco Tepta Aydınlatma Veksan Viko

84 ajanda





Projeyi hayata geçirme süreçleri Kamusal yaşamın kalitesini nasıl artıracağınızı anlamanız için bir ütopyacı ya da idealist gibi davranmadan işlerin mekanizmasını çözmelisiniz. Projenizin karlı bir işletmeye dönüşebileceğini işverene gösterebilmelisiniz, aynı zamanda toplumun hayat kalitesini artırmaktan sorumlu olduğunuz sosyal bir duruşa da sahip olmalısınız. Bugün karşılaştığımız en büyük zorluk bu: sürdürülebilirliği, yönetmelikleri ve insanların davranışlarını vs tümünü birden göz önünde bulundurmak. Belli bir duruma önerilebilecek çözümler artık tepeden inme değil. Çözümü politikacıdan, özel yatırımcıdan, mimardan, şehir plancısından bekleyemezsiniz. Bence çözüm üretmenin başka bir yolu politika yapmanın yeni bir şeklinden geçiyor, çünkü siz ve ben bir sorunu konuşup çözüm yaratmaya çalışıyorsak bu, politika yapmaktır, politik değeri olan bir şey yapıyor oluruz. Örneğin İtalya'da kamuyu ve fikirlerini göz ardı ederek yeni bir kamusal davranış ve düşünce geliştiriyorlar: Bir ailesi, çocukları olan kimselerin korunaklı, daha az tehlikeli ve eleştirel mekanlarda konumlanmak istediğine dair bir fikir geliştirilmiş durumda.

EYLÜL 2010 - XXI 8

“AZ ”LA ÇOK

Bizse proje süreçlerimizde ne yapabileceğimizi bulmak için kullanıcılardan yola çıkıyoruz. Birlikte kolları sıvarsak gelecekte daha iyi koşullara sahip olabileceğimizi gösterebiliriz. Geleceğimiz için nasıl anlamlı ve işlevli bir süreç yaratacağımızı hiç aşırıya kaçmadan sağduyuyla anlayabiliriz. Bu her zaman sorunun merkezini anlamakla, sonuçlarını görmekle anlaşılır. Bunun için de bir yaratıcı mantık olmak zorunda. Yaratıcı mantığın izlediği süreç uygulanabilir ve ilginçtir. Bir şeyi politikacıdan beklersem, çok beklemem gerekir. Eğer projeme sermaye sahibinin yatırım yapmasını istiyorsam onu sonunda daha farklı bir şekilde de para kazanabileceğine ikna etmem gerekir. Eğer bir politikacıdan yardım istiyorsam ona toplumun yaşam kalitesini artıracak bu projeye yardım ederse halkın ona minnettar olacağını, onu tekrar seçeceklerini söylerim. Benim ilgimi çeken güzellik yarattığım sürecin güzelliği, daha iyi bir şey yapmanın estetiği. Projelerimize yatırım yapacak en iyi yatırımcıyı bulmaya çalışıyoruz. Sizinle birlikte çalışabilecek aydın bir yatırımcı ya da politikacı bulup ona okuduğu zaman anlayabileceği basitlikte bir proje sunmak gerekiyor. Bu, projenin mimari sürecinden önce geliyor. Projeyi ilginç kılacak yeterli bilgi ve yaratıcı bağlam olmadan yatırımcının ilgisini çekmesini nasıl bekleyebilirsiniz?

aldo cıbıc Tasarımcı, Milano aldocibic@cibicpartners.com

Bu krizin içinde yeni yollar, yeni anlamlar, yeni inançlar bulmalıyız. Bu zamanı seviyorum çünkü tam bir güvensizlik var. Kimse ne yöne gideceğini bilmiyor. Böyle bir durumda neyin şüphesiz bir şekilde doğru olduğuna karar verip işin temeline yönlenmeliyiz. Dediğim gibi işin temeli bilgi. Bugün

dünyanın su, yakıt, kirlilik, yiyecek problemlerinden ötürü nasıl değiştiğini biliyoruz. Öte yandan başka yerlerdeki birçok sorunu biliyoruz; örneğin İstanbul, Milano, New York, Sao Paolo'da ortak problemler var. Dört yıl once Ricky Burdett’in küratörlüğünde gerçekleştirilen Venedik Bienali’nin ana konusu da bu ortak problemlerdi ve bienalde çok ilginç analizler yer alıyordu. Ancak o analizlerden sonra bir öneri geliştirilmesi gerekiyor ve öneri geliştirmek ise yaratıcı bir eylem. Herkes eleştirebilir, şikayet edebilir. Ama ben eleştirmek ya da şikayet etmekle değil, bir şeyi yapmak için neleri birleştirmek gerektiğiyle ilgileniyorum. İşin eğlenceli kısmı burası. Işıltıyı fark ettiğin, daha önce görmediğin şeyi gördüğün kısmı burası. Bu nedenle de projelerime çalışırken simülasyonlara başvuruyorum. Çünkü simülasyonlarla, görselleştirmelerle çalıştığın zaman projenin nereye doğru gidebileceğini görüyorsun, o yol içinde doğru olanları seçip onlar üzerinde düşünmeye ve ince ayarlar çekmeye başlıyorsun ki proje bir gün gerçekleşebilsin. Bir projeyi yapmanın yolu bana doğru gelen yöntemi her neyse onu takip etmek istiyorum, aksi takdirde yaptığı işlerden utanan biri haline gelmek istemiyorum.



yapı - pavyon - londra EYLÜL 2010 - XXI 10

fotoğraflar: John Offenbach, Philippe Ruault

tatİl kırmızısı Her yıl Temmuz ayında ünlü bir mimarın Britanya'daki ilk yapısı olarak inşa edilen Serpentine Galeri Pavyonu'nun bu yılki tasarımcısı Jean Nouvel. Bir tatil yerindeymişsiniz hissi veren kırmızı pavyon, Hyde Park'ta Ekim ayına dek kalacak. Ömer Çavuşoğlu

Hyde Park’ta herhangi bir pazar günü; eğer şanslıysanız Londra’da yılın 60 güneşli gününden birine denk gelmiş olabilirsiniz.1 Yılda 7,1 milyon2 kişinin ziyaret ettiği ve Kensington Bahçeleri ile birlikte toplam yüzölçümü 1400 dönümü bulan alanın herhangi bir yerinde pikniğinizi yaptıktan sonra etrafta dolanırken gözünüze ilişen kırmızı panoların olduğu bir yere yönlenebilirsiniz bugünlerde. Fransız mimar Jean Nouvel’in İngiltere’deki ilk yapısı olan Serpentine Galeri'deki pavyonu 10 Temmuz’da açıldı. Serpentine Galeri’nin 2000 yılından beri yürüttüğü proje çerçevesinde, o güne kadar Londra’da (hatta çoğunlukla Britanya’da) herhangi bir proje gerçekleştirmemiş olan

mimarlar şehre ilk eserlerini teslim etmekteler. Son on yılda Zaha Hadid, Oscar Niemeyer, Rem Koolhaas ve Frank Gehry gibi dünyaca ünlü mimarları ağırlayan Serpentine'in3 2010’da davet ettiği Jean Nouvel, yaz sıcağı ve güneşi ile ilişkilendirdiği ateş kırmızısının kendi zihninde uyandırdığı kışkırtıcı hislerden ilham aldığını belirtiyor.4 Londra için cesur bir referans kaynağı olsa dahi, son yılların en kuru ve güneşli yazını yaşayan kent ve mensupları ortaya çıkan esere ilgi gösteriyor. Pavyona Kensington Bahçeleri'nin kuzeyinden yaklaştığınızda, davetkar olduğu kadar cüsseli, kapalı ve içine girilemez görünürde bir cisme doğru çekiliyorsunuz. Hemen arkasındaki minik tepenin arkasından bakıldığında korunaklı bir ev, postmodern bir mabet izlenimi uyandıran pavyon, etrafında dolaşmaya başladığınız an çocuk gürültülerine karışan insan

sohbetleriyle merakla penceresinden içerisine baktığımız eski bir apartman dairesinin devasa oturma odasına ya da modern bir stüdyo dairenin içine dönüşüyor. Parka Kensington üzerinden, güney yakasındaki Alexandra Kapısı'ndan girildiğindeyse pavyon, arkasında kubbesi gözüken klasik mimari tarzındaki Serpentine Galeri’nin önüne konuşlanmış bir bar ya da kafe havası yaratıyor. Belki de Jean Nouvel Fransa’dan alıştığı bir kültürü, Londra’nın en önemli kamusal alanlarından birine taşımak istemiş olabilir. Nouvel, pavyonun tasarımını hazırlarken kendi kendisiyle debelendiği klişeden ne kadar uzaklaşmak istese de, eserin görsel temasının kırmızı ile yeşilin zıtlık oyununa odaklandığı aşikar. Kırmızı pavyonun her yerinde: Ergonomik esnekliği zayıf tabure ve sandalyelerden satranç tahtalarına,


arka sayfada Serpentine Galeri Pavyonu'nun farklı açılardan sergilediği farklı açıklık-kapalılık ilişkileri

perdelerden yarı-geçirgen tentelere ve hatta pavyonun hemen dışındaki kızıl çiçeklere. Mekan dışarıdan gelenler için ne kadar cezbedici ve çekici olsa da içinde oturanlar için belli bir noktadan sonra göz yorucu ve hatta mekanın geçirgenliği ve sürekli hareket halinde olan insanlar yüzünden zaman zaman da yıpratıcı ve huzursuz olabiliyor. Bu noktada, yeşilin de tamamen dışlanmış, kırmızının anlamını sadece "öteki" üzerinden betimleyen bir eleman olarak basite indirgenmiş olmadığının altını çizmekte yarar var. Devasa bir parkta olduğumuzu hatırlatan yegane şeyler pavyonun doğu kanadındaki camın üzerinde saydam olarak yazılmış "Green" yazısı ve onun işaret ettiği pavyonun içine kadar sarkan ve giren ağaçlar ve otlar değil; yeşil aynı zamanda çimin üzerine giydirilen halının iki renginden birini oluştururken kırmızı ile belirlenmiş büyük bölgeyi kesin bir sınır ile ayırmakta. Öyle ki, huzursuz

edecek derecede simetrik bir düzenle konuşlanmış mobilyalar ve ölçülü bir mimari tasarım ile belirlenmiş bölümler (bar kısmı, yemekhane usulü uzun masaların olduğu bölüm, satranç masaları ve sırt yaslama platformunun olduğu bölüm) ekseninde yeşil ile kırmızının birbirlerini tamamlayan ve dışlayan ama çok seyrek bir biçimde iç içe giren oyunu, bize asırlardır süre gelen modern toplum kurallarının, etkisiz, verimsiz olsa dahi harfi harfine uygulandığı İngiltere’de olduğumuzu çağrıştırır cinsten. Yeşil rengin bir başka işlevi de pavyonun üzerinde konuşlandığı ve her akşam beslenmek üzere halı üzerinden sulandığı çimlerin bulunduğumuz mekanla olan organik bağını anımsatmak ve kırmızıdan yorulanlar için bir göz dinlencesi olmak. Az önce değindiğimiz İngiliz usulü kuralcılık, parkın her gün gece 12’ye kadar açık olmasına rağmen,

11 XXI - EYLÜL 2010

bu sayfada solda ve solda altta: Pavyon pinpon masaları ve hamaklarla bir tatil beldesini andırıyor. altta ve en altta: Cam üzerindeki “green” yazısı yeşilin pavyonun içine girişini imliyor.

yapı - pavyon - londra

karşı sayfada Pavyonun içindeki hakim kırmızı


yapı - pavyon - londra EYLÜL 2010 - XXI 12

pavyonun özel etkinlik günleri dışında saat 6’da “güvenlik” sebebiyle toplanmaya başlaması, “girilmez” yazısı ile pavyonun “kanepe” bölgesinin kapatılması, mekanın potansiyelinin tam olarak kullanılamadığına da işaret ediyor. Belki de Serpentine Galeri’nin davet ettiği bu ünlü mimarların İngiltere’de (başka birçok nedenin yanı sıra İngiltere ve özellikle Londra’nın, yenilikçi mimariye toleransının kentin iki ana finans merkezi olan City of London ve Canary Wharf’ta yapılan ofis gökdelenleriyle sınırlı olması; ülkenin hem coğrafi hem de “zihinsel” iklim koşullarının sınırlandırıcı olması da bunların arasında sayılabilir) hiç proje yapmamış olmasını da bu kısıtlayıcı etkenler eşliğinde tartışabiliriz. Halbuki Kraliyet Ailesi’ne bağlı olduğu için -kulağa ironik gelse dahi- geniş olarak hem yerel hem de turistik kitlelere hitap eden popüler ve sevilen

bir kamusal mekan olan Hyde Park’ta böylesine bir projenin varlığı, kentin oluşturduğu toplumsal tasarım birikimine açık ve açıklığı teşvik edici bir katma değer unsuru eklemekte. Jean Nouvel, Britanya’daki ilk işini günlük hayatımızda önemli bir yeri olan böylesi geniş bir kamusal mekana eklemlediği bu geçici eser ile kazandırırken, burayı aynı zamanda “mistik kırmızı” büyüsü ile cezbedici bir gece mekanı olarak da hayal etmiş. Cuma akşamları farklı etkinliklerin düzenlendiği pavyonda deneysel müzik performansları ve film gösterimleri de yapılmakta. Londra’nın dünyaca ünlü kırmızı telefon kulübeleri ve otobüslerinden de etkilendiğini ima eden ve içeriye doğru eğimi ile pavyonun tepesini örten, hem tehdit edici hem de koruyucu bir öğe olan tente ile kaplı pavyon, Nouvel için Londra’nın parklarının eğlenceli yapısını ve yaz

mevsiminin getirdiği neşe ve rahatlık hislerini de temsil etmekte.5 Pinpon ve satranç masaları, buzlu cam pano ve bir müzik festivalinde ya da plajda görebileceğiniz tarzdaki barıyla bu “tatil” havası pekiştirilmekte. En önemlisiyse Serpentine Galeri’nin 10 yıl boyunca ürettiği pavyonlar kapsamında ön planda tuttuğu interaktif platform özelliğini en fazla yerine getirebilen projelerden birinin Nouvel’inki olması. Tartışmayı Nouvel’in aforizması ile noktalamak gerekirse: “Tohumlar ekildikten sonra, gerisi mimarlığa kalmış.” Belki Londra gibi bir kentte, gerisinin insan, iklim ve iktisadi faktörlerle olan ilişkisini de göz ardı etmemek gerek. Nouvel’in şimdiden tartışmalara gebe olan Britanya’daki ilk kalıcı eserinin 2010 sonbaharında, kentin tarihi merkezinde, St. Paul’s Katedrali’nin hemen yanı başında açılacak olan

alışveriş odaklı bir kompleks6 olduğu göz önünde bulundurulursa, kendisini daha sıradışı ve kültürel işlevler içeren yapılarla tanıdığımız Nouvel’in Londra’nın çağdaş mimari ile olan dirsek temasını, aynı bu sene Londra’daki ilk eserini açan bir diğer ünlü mimar Renzo Piano kadar yerinde tespit ettiğini öngörebilir, yukarıda bahsedilen parametreler doğrultusunda Nouvel’in mimarlık aforizmasının Londra filtresinden nasıl geçeceğini izleyebiliriz. 1 http://www.metoffice.gov.uk/climate/uk/ averages/19712000/sites/greenwich.html 2 http://www.royalparks.org.uk/docs/Visitor_ report_RoyalParks_Jan_31.doc 3 http://www.serpentinegallery.org/architecture/ 4 Pavyon bilgi panosu 5 http://www.guardian.co.uk/ artanddesign/2010/jul/06/jean-nouvelsepentine-pavilion 6 http://www.onenewchange.com/history-ofcheapside.aspx



Bir Yaz Gecesinde İstanbul ve Tasarım Üzerine... Bir yaz daha bitiyor. Hem de fazlasıyla sıcak bir yaz, başta politika olmak üzere her anlamda sıcak! Şanslı bir azınlık sıcak yazı dinlenerek geçirirken, büyük bir çoğunluk her zamanki gibi sıcak, nem demeden çalışmaya devam etti. Tasarım camiası da, kısa kaçamakları bir kenara bırakırsak, bu sıcak yazı çalışarak geçirenler arasında diyebiliriz. Ben de bu satırları yorucu geçen bir yazın son kaçamaklarının bir gecesinde yazıyorum.

EYLÜL 2010 - XXI 14

TASARIMIN ÖTE YANI...

Tasarım öğrencileri ya zaten fabrika ve ofislerde staj yapıyordu ya da MOSDER ve ASD gibi sanayi örgütlerinin yarışmalarıyla meşguldü. Profesyonellerin pek çoğu ve akademisyenlerin bir kısmı ise önümüzdeki ay ve yıllarda gerçekleşmesi planlanan tasarım proje ve etkinliklerine hazırlık yaparak geçirdi yazı. Özellikle 2010’un son çeyreği oldukça yoğun geçecek gibi görünüyor. Eylül sonunda “İstanbul Tasarım Haftası” iki yıllık bir aradan sonra “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti” Ajansı'nın cömert desteğiyle tekrar sahne alırken, DTM ve TİM’in “Turquality” kapsamında fonladıkları “Design Turkey” ödül programı da 2010’da geri dönen tasarım etkinlikleri arasında. Bu iki önemli tasarım etkinliği, devlet ve 2010 Ajansı'nın destekleriyle toparlanıp krizi aşmış görünüyorlar. Reel tasarım sektörümüzün krizi aşıp aşamadığını ise, kriz sonrası bu ilk etkinliklerdeki katılımın niceliği ve niteliğiyle değerlendirme fırsatı bulabileceğiz. Design Turkey başvuruları alınmaya başlandı; sergi ve beraberindeki etkinlikler de 2010 sonbaharının tasarım etkinlikleri arasında olacak. Bu kapsamdaki “İnsani Tasarım” kavramsal yarışmasını da bu arada unutmamak lazım. Sırası gelmişken, hala Türkiye’de verilen bir ödüle niçin “Design Turkey” adı verildiği ve bu ismin İngilizce’deki “cold turkey”, “talk turkey” vb. deyimlerle ilişkisine takılmışken, kavramsal yarışma kategorisinin bu sefer de Türkçe “İnsani Tasarım” şeklinde isimlendirilmiş olması takdire şayan (!) doğrusu. Tasarım zaten insani, insanın insanı amaçlayan bir faaliyeti değil miydi? Her neyse, belki isimlendirmeler konusunda bir dahaki sefere profesyonel yardım alınsa daha iyi olur diyerek kapatalım bu talihsiz bahsi. Uluslararası İstanbul Sanat Bienali’nin mimarı İKSV, 2012’de İstanbul’da uluslararası bir tasarım bienali planlıyor. Bienalin ilk etkinliği olan uluslararası sempozyum da önümüzdeki sonbaharda gerçekleşecek. İstanbul’u çağdaş sanat haritasında görünür kılmayı başaran İKSV’nin tasarımla imtihanını doğrusu merakla izleyeceğiz. Bu iddialı projenin Türkiye’deki tasarım etkinliklerinin pek çoğuna ne yazık ki sinmiş olan ve bıktırıcı bir şekilde kendini tekrarlayan popülist, yüzeysel yaklaşımların ötesine geçebilmesi sanırım herkesin ortak dileği. ALPAY ER

www.tasarim.itu.edu.tr

Bu etkinliklerin yanı sıra, önümüzdeki aylarda İstanbul tasarım ortamının diğer aktörleri tarafından

düzenlenen irili ufaklı pek çok farklı etkinlik de bekliyor bizleri. Örneğin İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Ekim ayında Taşkışla’da iki ayrı uluslararası tasarım sergisine aynı anda ev sahipliği yapıyor olacak. Bunlardan ilki “Swedish Institute” işbirliğiyle gerçekleşecek olan olan “Çocuklar için Tasarım” sergisi, diğeri ise “Türkiye’de 2010 Japonya Yılı” etkinlikleri kapsamında Japon endüstriyel tasarımının 1950’lerden 90’lara 100’ün üzerindeki klasik örneğinin yer alacağı büyük bir sergi. Bu sergilerle beraber bazı yan etkinlikler de planlanıyor. Unutmadan, KALDER de Kasım başındaki geleneksel Kalite Kongresi’nin temasını “Yenileşim, Yaratıcılık ve Tasarım” olarak belirledi. Önümüzdeki aylarda İstanbul tasarım ortamında beklenen hareketlilik gerçekten umut verici. Bunda kısmen krizden çıkışın payı olduğu kadar, kriz nedeniyle baskılanmış, ertelenmiş dinamiklerin de payı var. Ancak nedenleri ne olursa olsun, İstanbul’un tasarım ve yaratıcılıkla anılan, bu sektörler üzerinden değer yaratan uluslararası bir metropol olabilmesi için, halen dışsal dinamiklere fazlaca bağımlı olan bu hareketliliğin, kentteki reel tasarım sektörü ile sağlıklı bir ilişki kurarak kalıcılaşması, tabanını genişleterek, çeşitlenerek yaygınlaşması, mutlaka yerelleşmesi ve elbette şeffaflaşması gerekiyor. Aksi halde kentin bu enerjisi kalıcı bir sonuç bırakmadan boşa harcanıp gidecek. Tasarım alanına giderek daha fazla aktörün daha fazla kaynak tahsis etmeyi göze alarak giriyor olması bu yönde olumlu bir gelişme. Teorik olarak çok aktörlü bir oluşumun çeşitliliği, çoğulculuğu teşvik edeceği, tekelci, monolitik yapılanmayı değişime zorlayacağı düşünülür. Ancak son tahlilde bu, bu alanda mevcut ya da yeni aktörlerin neyi nasıl yaptıkları ya da yapmadıklarıyla doğrudan ilgilidir. Yani sadece mevcudiyet yetmez, iradi müdahale zaruridir. Görece büyük ama gerektiği şekilde etkin olmayan bir aktör bir kentin tasarım potansiyelinin harekete geçirilmesinde etkisiz kalıp, süreci bizzat varlığıyla tıkayabilirken, üç, dört genç mezun, söyleyeceği yeni şeyler olan tasarımcının bir araya gelip görece ufak aktörlerle –diyelim bir dergi, portal, okul ya da bir grup KOBİ– işbirliği yapması bile kentin önünü açabilir. Mesela, bugün Eindhoven bir tasarım kenti olarak anılıyorsa, bunun nedeni Philips’in kentteki mevcudiyetinden çok, Design Academy ve bu okulun Droog Design grubunu oluşturan asi mezunları ve bunların çizgi dışı çalışmalarıdır. Her durumda, her ölçek ve türdeki yerel aktörler arasında iletişim, işbirliği ve koordinasyon ile bunun sonucunda oluşacak zengin etkileşim alanı İstanbul’u, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın tasarım başkentlerinden birisi yapabilmek için şart görünüyor. Bu amaca –ki İstanbul’a, mesleğe ve disipline her anlamda değer kazandıracaktır- ulaşabilmek, tasarımı ciddiye alan, saygı duyan, hayatını ondan kazanan ve ona adayanlar için çok aktörlü, çok aşamalı, uzun ve emek isteyen bir süreçtir. Her durumda “yaptık, oldu” diyenler için ise zaten her şey fazlasıyla basit ve yalındır. Sonuç mu? Hep beraber izleyip görelim.



Tasarım politikasını yeniden gözden geçirmek Tasarım varoluşundan beri, o ya da bu şekilde dünyayı iyileştirmeye çalıştı. Nesneleri daha kullanıcı dostu haline getirmeye ya da ekonomik büyüme için bir itici güç olarak işlev görmeye çalışmakla kalmadı, aynı zamanda çoğunlukla net bir sosyal gündeme sahip oldu. Bu sorumluluğun içinde sosyal içerme için yapılan tasarımlardan, kişisel ölçekte dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye, açlığı sona erdirmek için çalışmaktan dünya barışını sağlamaya dek her şey yer alıyordu. Tasarım gündelik politikayla uğraşıyor, çünkü politika gündelik mikroortamlarımızı ve sosyal konumlarımızı derinden etkiliyor.

KÜÇÜK MÜDAHALELER

Tasarımın sosyal motifini tarih boyunca rahatlıkla takip edebiliriz: William Morris ve Arts & Crafts akımının apaçık politik gündemlerinden Bauhaus'un sosyalist retoriğine, 70'lerin ergonomi anlayışından bugünün “evrensel tasarım”ı ya da “sosyal etki yaratmak için tasarım”ına dek. Tasarımcılar olarak bizlere okullarda bu geleneklerdeki düşüncelerden miras kalma sistemler öğretiliyor ve sosyal gündem bunlara o denli entegre ki onları fark etmekte güçlük çekiyoruz. Morris'ten estetik ve yüksek kalite zanaatın seri üretimin önemli bir kısmı olduğunu ve her bir tüketicinin bunlara erişimlerinin hakları olduğunu öğreniyoruz. Bauhaus'tan endüstrinin, seri üretimin ve ekonomik büyümenin daha eşitlikçi bir toplumun temelleri olduğunu öğreniyoruz. Ergonominin niteliksel kullanıcı deneyiminde önemli bir artı değer olduğunu ve yaralanmalarla su toplamalarını önlediğini öğreniyoruz. “Evrensel tasarım”ın iyi bir şey olduğunu, engelliler ve solaklar için de tasarım yapmamız gerektiğini öğreniyoruz. Bugün “öteki %90” için, yoksullar ve gelişmekte olan ülkelerdeki kimseler için daha iyi tasarım yapmayı öğreniyoruz.

EYLÜL 2010 - XXI 16

Bu tarih boyunca, tasarım camiası içinde tasarımın politik olup olmaması, saf estetik ya da ekonomik konular dışında meselelerle (sanki estetik ve ekonomi politik değilmiş gibi) uğraşıp uğraşmaması gerektiği hususunda hararetli tartışmalar yaşandı. Oysa yakın geçmişe bir göz atılırsa disiplinin her zaman için sosyal tartışmalar için bir arena olduğu ortaya çıkar.

OTTO VON BUSCH TASARIMCI

Bununla birlikte, tasarımın dem vurduğu sosyal meselelerin ulaşılması güç hedeflerine sağlam bir şekilde çoğunlukla varılamadı. Disiplininin dem vurduğu sorunların çoğu, eğitimcilerin ve iyi niyetli tasarımcıların istediği şekilde başarıya ulaşamadı. Yine de dünyanın bir şekilde daha iyiye gittiğini gösteren niceliksel istatistikleri de unutmayalım; dünya nüfusu artıyor ve öncekinden çok daha fazla sayıda seri üretim yapmamız gerek. Ama belki bu gelişim birçok tasarımcının kendi sosyal sorumluluğu olarak hayal ettiği şeyle aynı değil.

Aslında William Morris'in işçilerinin kendi iyi işçilikleriyle ürettikleri mobilyaları satın almaya maddi olanakları yetmiyordu. Bauhaus'un önerdiği modernist toplu konut mimarisi hayal edildiği gibi kaliteyi artırmadı. Seri üretim hayali küresel bir çevre krizine dönüştü. Tabi ki tarih, herhangi bir tasarımcıyı evine ağlayarak ve morali bozuk bir şekilde gönderen zorlu bir jüri. Burada yanlış olan ne? Asırlarca süren deneme yanılmaya rağmen neden tasarım dünyayı kurtaracağa benzemiyor? Tarihin akışındaki politik ideolojiler ve romantik devrimcileri suçlayabilir miyiz? Ya da ideallerin şeytani bir kapitalist makine tarafından sürekli çürümesini? Görünen o ki cevaplardan biri de bu durumun tasarımın problem çözmedeki doğasından kaynaklı ikileminden kaynaklanan “uygunsuz gerçek”, yani tasarımın edilgenliği teşvik etmesi. Eğer tasarımcılar mesleklerinin politik sonuçlarını ciddi olarak ele almak istiyorlarsa genel açıdan basit cömertlik sorunuyla uğraşmaları gerek: Edilgen bir hale getirmeden nasıl bir şeyler verilebilir? Ya da alıcıyı dezavantajlı ya da etkisiz bir konuma getirmeden gereksinimine nasıl yaklaşılabilir? Tasarımcıların ellerinde şekillenen yardımseverlik adalet sunmuyor. Bugün hala yaratıcılık ve genelleme tasarımcılar, plancılar ve uzmanlar için rezerve edilmiş halde. Tasarım yalnızca anlık sorunlara ya da kısa süreli gereksinimlere çözüm bulmaktansa, etkinleştirici olmalı. Alışık olduğumuz şekilde kullanıcı-dostu ürünler tasarlıyoruz, bunlar öyle basit ürünler ki kullanıcıların onların nasıl çalıştığını ya da asıl maliyetinin ne olduğunu bilmelerine asla izin vermiyoruz. Politika, olası gelecekler söylemi ve ona doğru çaba göstermek tasarımın merkezinde yer alıyor. Ve işin gerçeği şu ki tasarım dünyayı kurtaramaz, en azından kendi kendine ya da disiplinin alışkanlıkla yaptığı ürünleri üretmeye devam ederek bunu yapamaz. Oysa topluluk yeteneklerinin gelişmesi ve aracılığın her bir insana dağılması dünyayı daha iyi bir yer haline getirebilir. Deneyler yapmaya ve en uygun uygulamaları aramaya başlasak iyi olur. Gerçek gündelik politikayı nasıl kavrayabilir ve buna uygun tasarımlar nasıl yapabiliriz?



Zonguldak kent merkezini ikiye bölen Lavuar (kömür yıkama tesisi) Alanı için açılan yarışmada birincilik ödülünü kazanan proje, meydanlar ve yaya ulaşımı çözümleriyle öne çıkıyor.

EYLÜL 2010 - XXI 18

yarışma - kentsel tasarım - zonguldak

kara elması canlandırmak Zonguldak kent dokusunun şekillenmesinde ve yer seçiminde kömür üretim tesislerinin konumu önemli bir yer tutmuş. Kent adeta bu tesislerin çevresinde şekillenmeye başlamış. Bugün Zonguldak kentinin öncelikli sorunu merkezdeki aşırı yoğunluk, trafikteki kargaşa ve yolların yetersizliği. Bu olumsuzluklar etkisini özellikle kentin hemşehrileri üzerinde göstermekte. Yaya hareketi ve sürekliliği Zonguldak için halledilmesi zor konular olarak karşımıza çıkmakta. zonguldak lavuar koruma alanı ve çevresİ koruma, planlama, kentsel tasarım, mİmarlık ve peyzaj düzenleme proje yarışması

oktan nalbantoğlu (dr. yük. peyzaj mimarı, ekip başı), ufuk ertem (mimar), okan can (şehir plancısı), tuğba akyol (peyzaj mimarı), abdullah akagündüz (üç boyutlu modelleme uzmanı, yardımcı), metehan koyaş (üç boyutlu modelleme uzmanı, yardımcı)

Bu doğrultuda projenİn amaçları şunlardır: • Lavuar alanının belleğine ve kent içindeki kimliğine saygılı tasarım kriterleri geliştirilmesi; • Sanayi arkeolojisi ile yeni mimari öğelerin anlamlı bir sinerji oluşturması; • Kentin karmaşık fiziksel dokusuna karşıt mümkün olduğunca net ve dingin mekanlar oluşturulması, tasarımdaki netliğin ve soyutlama anlayışının kentin

gelecekteki mekan kurguları için altlık oluşturması; • Karmaşık ulaşım sistematiği içerisinde yaya öncelikli kullanım kararları ve mekanları oluşturulması; • Mimari ve peyzajın beraber var olmaya dayalı bir ilişki kurması; • Zonguldak kent merkezi stratejik planlarına altlık oluşturacak, planı yönlendirecek tasarım kararlarının geliştirilmesi. • Kentin en çok ihmal edilen “rekreatif”, “kültürel” ve “sosyal” ihtiyaçlarını karşılayacak kentsel ölçekte bir odak yaratılması; • İşlev dağılımları ile biçim arasındaki güçlü ve özgün bir ilişki kurulması; • Merkezdeki yaya hareketlerini kolaylaştıran, yayaların toplu taşıma duraklarıyla olan ilişkilerini rehabilite eden planlama kararları alınması; • Denizden kopuk yaşayan kent merkezinin denizle olan görsel ilişkilerinin güçlendirilmesi;


yarışma - kentsel tasarım - zonguldak 19 XXI - EYLÜL 2010

konsept şeması

silo altı sergi alanı ve lavuar meydanı

• Kent bütününde yeşil ve yaya sürekliliğini sağlamaya yönelik tasarım kararları geliştirilmesi. Planlama Kararları Proje alanı kent merkezinin odak noktası gibi algılanmakla beraber, kentin karmaşık ulaşım ağları arasında kentten soyutlanmış, ulaşılamaz bir konumda. Bu, kentin doğusu ile batısı arasındaki kıyı düzenlemelerinin merkezde kopukluğa uğramış olmasından da anlaşılabiliyor. Bunun en önemli nedeni kent merkezini bıçak gibi ikiye ayıran TTK ve Lavuar alanının sınırlı geçişe imkan vermesi. Lavuar alanının kamusal kullanımlara tahsis edilmesi bu yönüyle kent merkezinin nefes alması açısından hayati önemde. Proje kapsamında gerek kuzey ve doğu gerekse batı koridorlarının merkezle bütünleştirilmesine yönelik planlama kararları geliştirildi. Bu bağlamda İstasyon

Caddesi ve devamında yer alan Gazipaşa Caddeleri yönünde ve Zonguldak Çaydamar Deresi kenarında yer alan dolmuş duraklarının bulunduğu alanda yaya öncelikli kullanım kararları geliştirildi ve yayaların bu aksları kullanarak kuzeydeki kıyı düzenleme alanlarıyla organik ilişki kurmaları sağlandı. Batı ekseninde ise proje alanının devamında güçlü yaya aksları oluşturularak kentin yeni gelişim ekseni olarak da tanımlanan Milli Egemenlik Caddesi boyunca uzanan Zonguldak – Kozlu yönünde yeni ve radikal planlama kararları alındı. Bu çerçevede bugün için otogar olarak kullanılan ancak orta vadede kaldırılması düşünülen alan, kent batı koridorunun yeni kent meydanı olarak tasarlandı. Meydanın bulunduğu alanda Milli Egemenlik Caddesi 100 metrelik bir bölümde yer altına alınarak meydanın denizle bütünleşmesi, böylece yaya merkez ilişkisini güçlendirilmesi sağlandı. Yeni

çağdaş sanatlar merkezi

meydan konsepti kentin dönüşümünde de itici bir güç olacak. Kentin kuzey-doğu-batı ekseninde merkezle bütünleşmesi, daha sonraki aşamada güney ekseninde de bütünleşme potansiyelini arttıracak. Kuzey-güney ekseninde oluşturulacak yeşil ve yaya sürekliliği kent halkının deniz kullanım olanaklarını da artıracak. Ulaşım Kararları Kentin mevcut hareketli topoğrafyası düşünüldüğünde taşıt trafiği dışında alternatif ulaşım olanaklarının önerilmesinde zorluklar bulunuyormakta. Bu bağlamda kentin neredeyse tek düzlüğü sayılabilecek kıyı şeridi ve dere yataklarında bisiklet kullanımı teşvik edildi. Aynı şekilde kuzey-güney ekseninde önerilecek alternatif ulaşım çözümleriyle taşıt trafiğinin merkeze olan baskısı


jüri raporu Proje alanı ve yakın çevresiyle Zonguldak kentinin geçmişteki ve günümüzdeki ilişkisini irdeleyen nitelikli bir rapora temellenmesi, tutarlı bir tasarım kurgusuna dayanması ve net bir şemaya sahip olması, Zonguldak kenti için gereksinim duyulan kentsel odak ve buluşma noktası, yeşil alan, kültürel, sosyal ve teknik donatıların dağılımını alan bütününde tasarlaması ve dengeli bir biçimde

dolmuş durakları ve lavuar meydanı

kentle olan ilişkilerini de çözümlemiş olması, ulaşım kararlarının mevcut ulaşım sistemi ile bütünleşecek biçimde kurgulanması, kent merkezinin denizle ilişkisini güçlendiren ve kentsel peyzaj bakımından alanı geliştiren bir yaklaşıma sahip olması, kentin mekansal ve görsel kalitesini artıran, özgün niteliklerini ortaya çıkaran nitelikli mekanlar üretmesi, gerçekleşme süreci kısa, kolay uygulanabilir, çağdaş, yalın ve güçlü bir mimari dile sahip olması, Zonguldak kentinin simgesi olan kültürel ve endüstri mirasının özgün kimliklerine saygılı ve günümüz gereksinimlerine cevap verecek şekilde yaklaşılması ve alanın kentli için bir çekim merkezi olmasını sağlayacak kararlar getirmesi nedenleriyle oybirliğiyle birincilik ödülüne değer bulunmuştur. Yönetmeliğin 31. maddesi, (E) bendi 2. paragrafta yer alan hususlar gereği yarışmada birinci olan Z-22 no.lu projenin geliştirilmesi doğrultusunda jürinin proje müelliflerine; Proje alanının özellikle doğu kısmında yer alan dörtlü kavşak ve batıda sahil aksına bağlanan bölümlerde olmak üzere; alanın

lavuar meydanına batıdan bakış

Zonguldak kenti ile ilişkisinin en yoğun olduğu ve tıkandığı noktalarda yaya akslarının/hareketinin güçlendirilmesi için toplu

EYLÜL 2010 - XXI 20

yarışma - kentsel tasarım - zonguldak

taşıma, araç trafiği ve yaya bağlantıları ile ilgili önerilerinin geliştirilmesi; Proje alanında mevcut trafikten kaynaklanan gürültü ve benzeri olumsuz etkilerin ve limandan gelen kömür tozunun olumsuz yansımalarını engellenmesine yönelik, çevre kalitesini iyileştirici çözümler üretilmesi tavsiye edilmiştir.

Jüri üyelerİ: Prof. Dr. Gülşen Özaydın (jüri başkanı), Doç. Dr. Emre Madran, Doç. Dr. Aysun Özköse, Doç. Dr. İclal Sema Dinçer, Yrd.

lavuar meydanı yapısı

azaltılabilecek. Proje alanının batısında yeni önerilen kent meydanı ile güneyinde yer alan mevcut kent dokusu arasında füniküler sistem düşünüldü. Proje alanı bütününde yaya sürekliliği doğuda yaya köprüleri ve üst yaya platformları ile sağlanırken, batı ekseninde hemzemin olarak çözüldü. Merkezdeki otopark sorununu çözmeye yönelik 338 adedi yeraltı, 94 adedi ise yer üstünde olmak üzere toplam 432 araçlık otopark tasarlandı. Kentsel Tasarım ve Peyzaj Kararları Proje alanı doğu-batı ekseninde ince uzun bir dilim olarak uzanmakta ve merkezi yaklaşık olarak 700 metre uzunluğunda katetmekte. Güney cephesinin bir kısmı sert bir topoğrafyaya sahipken yaklaşık 500 metrelik kesim de mevcut kent dokusuyla bütünleşmekte. Doğu cephesi ise kentin en yoğun merkez kullanımlarıyla komşu. Mevcut durum analiz edildiğinde doğudan batıya doğru eklemlenmiş yeni mimari bir dilin proje alanında kullanılması ve bu dilin korunacak tescilli binalarla bütünleştirilmesine çalışıldı. Kent meydanının güneyinde önerilen yaklaşık 200 metre uzunluğundaki

mimari kütle kent meydanını kuşatmasının yanı sıra mevcut kentsel dokuyla da bütünleştirildi. Bu bütünlük meydanın kullanımını artıracak aynı zamanda güneydeki niteliksiz kentsel cephelerin önünde daha modern ve dingin bir cephe de oluşturacak. Bu yapı bununla beraber proje alanında yer verilen işlevlerin birçoğunu da (kongre merkezi, sinemalar, kafe ve restoranlar, dükkanlar, kapalı otopark) bünyesinde toplamakta. Yapının her kotunun yayalar tarafından yoğun olarak kullanılması öngörüldü, deniz cepheli terasları yaya kullanımına tahsis edildi. Bu teraslar aynı zamanda yaya köprüleri ve yükseltilmiş yaya platformlarını da birbirine bağlıyor. Kent meydanının kentin çeşitli etkinliklerine (festivaller, mitingler, anma toplantıları, toplanma, buluşma vb) ev sahipliği yapmasının yanı sıra Zonguldak kenti için çok önemli olan “boşluk” ihtiyacını da karşılamış olacak. Bu meydan aynı zamanda yayalar için önemli bir transfer merkezi işlevi görecek. Diğer yapı önerisi koruma altında bulunan kulelerin hemen kuzeyinde yer alan Çağdaş Sanatlar Merkezi. Bu bina kulelerin önünde şeffaf bir fon oluşturmak ve belleğin izlerini ortaya koymak üzere tasarlandı.

Doç. Dr. Aslı Öğüt Erbil, Mehmet Nazım Özer, Kemal Özgür

Geçmişte bu alanda yer alan Lavuar binasının izdüşümünde tasarlanan çelik ve cam konstrüksiyonlu bu bina, kentin sanat odağını oluşturacak, önündeki çim meydan ile birçok klasik ve modern sanat etkinliklerine ve açık hava konserlerine ev sahipliği yapacak. Yarısı yıkılmış Kriblaj binasının hemen yanında bu bina ile aynı yükseklikte yine çelik-cam strüktürlü bir yapı önerildi. Kent meydanından Kriblaj binasına doğru olan aksta ziyaretçilerin belirli bir senaryo çerçevesinde, alanın geçmişini de duyumsayacakları tarzda bir düzenleme yapıldı. Ziyaretçiler Kriblaj binası istikametinde batıya doğru yürüyerek tünelden çıkacaklar ve dışarıda bulunan servi ağaçlarının arasından yürüyerek “Kara Elmas” anıtına ulaşacaklar. Yol boyunca ziyaretçilere refakat eden servi ağaçları “madencileri” simgeleyecek. Yürüyüş, Çağdaş Sanatlar Merkezi ve önündeki sakin, geniş çim alanda son bulacak. Yapı dili olarak yıkılan kömür yıkama tesislerinin çeliktuğla görüntüsünü anımsatmak amacıyla çelik konstrüksiyon taşıyıcı sistem benimsendi. Tuğla, ahşap ve cam elemanların kompozisyonu ile tesisin kent belleğindeki yerini koruyacağı düşünülmekte.



yapı - müze - metz EYLÜL 2010 - XXI 22

fotoğraflar: Ronald Halbe, Didier Boy de la Tour

HASIR ŞAPKADAN ÖRME ÇATIYA Shigeru Ban'ın yıllardır geliştirdiği örgü çatı sisteminin tanımladığı Centre Pompidou Metz yalnızca görsel açıdan değil, fiziksel açıdan da geçirgen yapısıyla ziyaretçileri içeri davet ediyor. Shigeru Ban

Centre Pompidou Metz

shıgeru ban archıtects

Tasarıma başlarken ilk düşüncem bugün dünyada müzeleri biçimlendiren iki olgu olduğuydu. İlki genel olarak “Bilbao Etkisi” olarak bilinen; Bilbao, İspanya'da Frank O. Gehry tarafından tasarlanıp 1998'de tamamlanan Guggenheim Müzesi ile doğan olgu. Tasarım stratejisi, dünyada bilinmeyen bir kentte heykelsi bir mimari üreterek oraya turist çekmeyi amaçlıyordu, başarılı da oldu. Ancak bu tarz mimarinin kişisel bir anıt yaratmak için işlevselliği göz ardı ettiği ve sanatı hem göstermek hem de izlemek açısından yetersiz koşullarıyla sanatçı ve personelin ihtiyaçlarını hiçe saydığını savunan bir görüş de var.

Diğer uçta duran bir anlayış ise çok öne çıkmayan bir mimari ile eski endüstriyel yapıları yenileyerek sergi ve işler için uygun alan yaratmak. Londra'daki Tate Modern ve 2003'de Yukarı New York'da Dia Sanat Vakfı için yapılan Dia: Becaon bu anlayışı yansıtan oldukça başarılı örnekler. Bu iki yaklaşımdan birini seçmek yerine, sanatı rahatça sergilemeyi ve izlemeyi olanaklı kılan, aynı zamanda da ziyaretçilerde mimari yönden derin bir izlenim bırakan bir tasarım konsepti yaratmayı düşündüm. İşlevsel alanlar yaratmak için programı aralarında net bir sirkülasyon kurgusu olan basit hacimler olarak yorumladım. İşlevsel ilişkilerini basitleştirmek için hacimler, üç boyutlu düzenlendi. Farklı uzunluk gereksinimlerine sahip ana galeriler 15 m genişliğinde modüller mantığı üzerinde kuruldu,


yapı - müze - metz 23 XXI - EYLÜL 2010


yapı - müze - metz EYLÜL 2010 - XXI 24

böylelikle 90 m derinliğinde dikdörtgen hacimler barındıran uzun üç basit kare tüp yaratıldı. Üç tüp dikey olarak istiflenip merdiven ve asansörleri içeren çelik strüktürlü, altıgen bir kulenin etrafına yerleştirildi. Kaydırılmış üç galeri tüpünün katmanlı tavanlarının altında kalan alanda Büyük Nef Galerisi oluşturuldu. Bu yeni binanın amacı Pompidou Merkezi'nin koleksiyonundan daha fazla işi halka sunmak (tüm koleksiyonun yalnızca %20'si Paris'teki merkezde sergilenebiliyor) ve kirişlerin altında 5,5 m tavan yüksekliğine sahip olan Paris'teki müzede sergilenemeyen çok büyük ölçekli işleri sergilemekti. Bu gereksinimi karşılayabilmek için Büyük Nef Galerisi'nin tavan yüksekliği 18 m bırakıldı. Arazi önceleri tren istasyonun manevra sahası olarak kullanılıyordu. Kuzeydeki kent merkezinden kopuk olan alanın kentle kavramsal sürekliliğini sağlamak için üç galeri tüpünün sonunda yer alan geniş pencereler kentin anıtsal yapılarını çerçeveliyor. Bu sayede kent ve bina bir oluyor. En üstteki üçüncü galeri tüpünün penceresi Metz'in sembolü olan katedrali, ikinci galeri tüpü ise merkez istasyonu çerçeveliyor. Metz'in Alman sınırına yakınlığı ve geçmişteki savaşlardan dolayı kent birkaç defa iki


yapı - müze - metz 25 XXI - EYLÜL 2010

giriş sayfasında Yapının gece görünüşü ikinci sayfada Galeri tüplerinin yapının dalgalı çatısıyla ilişkileri karşı sayfada üstte: Birbiri üstüne oturtulmuş galeri tüplerine ulaşılan alan altta: Kentin önemli yapılarını çerçeveleyen galeri pencereleri bu sayfada Ahşap çatı strüktürünün yapının içinden görünümü arka sayfa solda: Patlatılmış aksonometrik perspektif orta sırada: Eskizler sağ sırada: Çatı strüktürü detayları


yapı - müze - metz EYLÜL 2010 - XXI 26

ülke arasında el değiştirmiş. İstasyon da işgal sırasında Almanlar tarafından neo-Romanesk üslupta yapılmış kentsel bir simge. Üç galeri tüpünün yanı sıra, Sanat Stüdyosu ve üstünde restoranı içeren dairesel bir hacim ve onun dışında konferans salonunu, ofisleri ve diğer servisleri içeren bir kare biçimli hacim bulunuyor. Bütün bu ayrı hacimleri birleştirip tek bir bütün yapmak için üstlerinden altıgen formlu ahşap strüktür geçiyor. Ülkelerinin haritadaki şekline benzediği için altıgen, Fransızlar için önemli bir sembol. Aynı zamanda altıgenin eşkenar ve altıgen üçgen parçaları Asya'nın geleneksel örme bambu sepet ve şapkalarından esinlenildi. Düzlemde dayanımı sağlamak için her ne kadar üçgenler tercih edilse de bütün yüzeyi üçgenlere bölünce her kesişim noktasından altı ahşap eleman kavuşacaktı ve bu son derece karmaşık bağlantılar yapmayı gerektirecekti. Altıgenler ve üçgenlerden oluşmuş bir motifte yalnızca dört ahşap eleman kesişiyor. Kesişimlerde metal bağlantı yok, olması durumunda yüzey çok hacimli, ahşap elemanların da her biri farklı boyutlarda olurdu; bu da karmaşıklığı ve maliyeti artırırdı. Onun yerine, bambu örgülerde olduğu gibi her eleman birbiri üstüne biniyor. 1999 yılında Hanover Expo'daki Japonya Pavyonu'nu tasarladığım sırada Paris'te bir antika dükkanında gördüğüm hasır Çin şapkasından esinlenmiştim. Kağıt tüpten ızgara örtülü pavyonun tasarımında Frei Otto'yla işbirliği yapıyordum ve onun Stuttgart Üniversitesi'ndeki Hafif Sistemler ve Kavramsal

Tasarım Enstitüsü'nü gördüğümde yapının germe tel örgü strüktüründen çok etkilenmiştim, ancak bazı şüphelerim vardı. Çin şapkasını gördüğümde hiç şüphem kalmadı. Frei Otto'nun tel örgüsü en az malzemeyle üç boyutlu ilginç bir mekan oluşmasına izin veriyordu ancak tel yalnızca doğrusal bir elemandı ve normal bir çatı yapabilmek için tel örgünün üzerine ahşap bir çatı gelmeliydi. Daha sonra, iki yönde bükülebilen ahşap kullanarak, ahşabın doğrudan tepeye yerleştirildiği bir ızgara strüktür yapılıp yapılamayacağını düşünmeye başladım. Ahşap hem germeye hem de basınca çalışabilen bir eleman olduğundan bunun hem germe bir strüktür hem basınç yapan bir kabuk olarak düşünülebileceğini fark ettim. O zamandan itibaren ahşap strüktürleri geliştirmeye başladım. Uno Chiyo Hatıra Müzesi Önerisi (Iwakuni, 2001), Imai Hastanesi Bakım Merkezi (Oita, 2001), Atsushi Imai Anısına Spor Salonu (Oita, 2002), Bambu Çatı (Houston, Teksas, 2002), Frei Otto Laboratuvarı Önerisi'nde (Köln, Almanya, 2004) olduğu gibi. Bütün bu çalışmalar yeni tamamlanmış Pompidou Metz'de doruğa ulaştı. Yarışma sırasında Bambu Çatı projesi esnasında tanıştığımız Arup'tan Cecil Balmond strüktürden sorumluydu ve ahşap çelik karışımı bir strüktür önermiştik. Ancak yarışmayı kazandıktan sonra yukarıda belirtildiği gibi tamamı ahşap bir çatı strüktürü geliştirildi. Başka bir önemli durum da iç mekanın dış mekana devamlığı ve bu ilişkiden doğan mekanların dizilimi.

Binalar genellikle içiyle dışı duvarlar tarafından ayrılan kutulardır. Oysa mekan yalnızca bir çatının varlığıyla da yaratılabilir. Son yıllarda gittikçe kavramsallaşan sanat, halkı kendinden uzaklaştırıyor. Bir kutuya girip anlamadıkları işleri görmek için para vermek istemeyen insanların sayısı artıyor. Bir kutu yerine müze, çevresindeki parkın bir uzantısı olan üstü örtülü bir toplanma yeri olabilir. Duvar yokken girişler daha kolay olacağı için cephe, kolayca sökülebilen cam kepenklere sahip. Mies van der Rohe'nin Berlin'deki Yeni Ulusal Galerisi tamamı cam olan duvarlara sahip, ancak bina yalnızca görsel açıdan saydam, fiziksel bir saydamlığa sahip olduğu söylenemez. Pompidou'nun geniş meydana ücretsiz olarak girilebilir. Burada insanlar çay içip heykel ve yerleştirmelerin keyfini çıkarırken, galerideki eserlere göz atabilir, ileri doğru devam ettiklerinde de mekanların dizilişini adım adım deneyimleyebilirler. Her hacim ile çatının arasında kalan alanların farklı işlevleri var: Önce toplanmak için bir meydan, ardından birinci ve ikinci galeri tüplerinin tepesinde heykel ve yerleştirmelerin bulunduğu çatının sağladığı doğal ışık filtresinin avantajından faydalanan sergi alanları. 840 metrekarelik bu iki sergi alanı yarışma programında yoktu. Ne yazık ki yarışmada üçüncü galeri tüpünün üstüne önerilen lokanta alanı bütçe problemleri nedeniyle iptal edildi (Fransız imar kanununa göre 28 metreden yüksek yapılar yüksek bina sayılıyor ve bu binaların acil çıkışları ve güvenlik önlemleri son derece karmaşık oluyor).



zemin kat planı +0.00

2. kat planı +7.00

4. kat planı +14.57

6. kat planı +22.14

1 sergi salonu, 2 altıgen kule, 3 giriş, 4 meydan, 5 yönetim, 6 yaratıcı stüdyo, 7 oditoryum, 8 kafe, 9 restoran, 10 teslimat alanı, 11 depo, 12 sergi terası, 13 balkon, 14 boşluk, 15 teras restoran

EYLÜL 2010 - XXI 28

yapı - müze - metz

tasarım ekibi (yarışma): Shigeru Ban Architects Tokyo (Shigeru Ban, Nobutaka Hiraga, Mamiko Ishida, Asako Kimura, Anne Scheou, Toshi Kubota, Hiroshi Maeda), Jean de Gastines Architectes, Paris (Jean de Gastines), Gumuchdjian Architects, Londra (Philip Gumuchdjian, Shinya Mori, Ralf Eikelberg) tasarım ekibi (uygulama): Shigeru Ban Architects Europe, Paris (Shigeru Ban, Gerardo Perez, Marc Ferrand, Jacques Marie, Fayçal Tiaïba, Elsa Neufville, Vincent Laplante, Alessandro Boldrini, Hiromi Okada, Jeong Hoon Lee, Jae Whan Shin, Jonathan Thornhill, Rahim Danto Barry) Jean de Gastines Architectes, Paris (Jean de Gastines) strüktür tasarımı (yarışma): Ove Arup, Londra - Cecil Balmond strüktür tasarımı (uygulama): 1. aşama: Ove Arup, Londra (Paul Nuttall, Sophie Le Bourva, Ben Lewis, David Gration, Andrew Lawrence, Holger Falter, Mathieu Jacques de Dixmude, James McLean) / 2. aşama: Terrell, Paris (Zbigniew Koszut, Laurence Dallot) ahşap çatı tasarımı: Hermann Blumer, Waldstatt, İsviçre mekanik, elektrik, tesisat mühendisliği: Ove Arup, Londra (Emmanuelle Danisi, Florence Collier, James Whelan, Chris Moore), Gec Ingénierie, Paris (Philippe Vivier, René Andrian) Ove Arup, Londra (Emmanuelle Danisi, Florence Collier, James Whelan, Chris Moore), Gec Ingénierie, Paris (Philippe Vivier, René Andrian) aydınlatma: L’Observatoire 1, Paris (Geroges Berne, Anthony Perrot, Remy Cimadevilla) Icon, Paris (Akari-Lisa Ishii) keşif: J.P Tohier & Associés, Paris (Eric Le Dreo, Gerald Lamory) akustik: Commins Acoustics Workshop, Paris (Daniel Commins) güvenlik danışmanı: Cabinet Casso & Cie, Paris (Michel Walkowiakket) yarışma tarihi: 2003 tasarım tarihi: 2004 - 2007 yapım tarihi: 2007 - 2010 ana yüklenici: Demathieu & Bard, Metz ahşap çatı: Holzbau Amann, Weilheim-Bannholz, Almanya (Döbele Tobias, Martin Pfundt, Fredy Oberle, Klaus Tröndle, Peter Amann), SJB Strüktür Analizi (Franz Tshuemperlin, Samuel Keller) çatı membranı: Taiyo Europe, Münih (Koffi Alate, Peter Wright, Massimo Maffeis, Thomas Winkler) arsa alanı: 12.000 m2 yapı alanı: 8.118 m2 toplam kat alanı: 11.330 m2 yükseklik: 77 m (altıgen kulenin tepesi) yapım maliyeti: 51 milyon avro

shıgeru ban Shigeru Ban 1957'de Tokyo'da doğdu. 1977-80 arasında SCIArch'ta, okudu. 1980 yılında Cooper Union School of Architecture'da okumaya başladıktan sonra 1982-83 arasında Arata Isozaki'nin Tokyo ofisinde çalıştı. 1984'de Cooper Union School of Architecture'dan diplomasını aldı, 1985 yılında da Shigeru Ban Architects'i kurdu. 1993-2008 arasında Japonya'da çeşitli üniversitelerde dersler verdi. 1995'ten 2000'e kadar Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği danışmanlığı yaptı. Ban, 2000 yılından beri Colombia Üniversitesi'nde, 2010'dan itibaren de Harvard Üniversitesi'nde ziyaretçi profesör olarak çalışıyor. Ayrıca 2006-2009 yılları arasında Pritzker Mimarlık Ödülü jüri üyeliği yaptı. (Fotoğraf: ©Didier Boy de Latour)

vaziyet planı

meydandan geçen kesit



Geçtiğimiz günlerde açıklanan İzmir Opera Binası Yarışması'nı kazanan proje, farklı kotlarla kentle ilişkilenerek temsil günleri haricinde de yaşayan bir sanat merkezi öneriyor.

EYLÜL 2010 - XXI 30

yarışma - opera bİnasI - İzmİr

Farklı KoTlara Bağlanan

İzmİr Opera Bİnası Yarışması

mehmet kütükçüoğlu, ertuğ uçar mert üçer, onur akın, emılıano bugattı, caner bilgin

KENTSEL Jüri raporundaki öneriler ışığında opera binasının kent ile kurduğu ilişki bir üst seviyeye taşındı. Bu sadece yaya-kıyı ilişkisi değil, ulaşım-toplu taşım-opera binası ilişkisi üzerinden de gerçekleşmekte. İlk hamle, binayı kıyıya doğru öne kaydırmak oldu. Böylelikle fuaye yola yaklaştı, önündeki rampalı platform yolun üzerinden kıyıya doğru kesintisiz uzatıldı. Alt fuayenin araç ulaşımı ile yakınlaşması, şehirle bağlantısını daha da güçlendirdi. Şehrin tam bu noktası, araba, toplu taşım ve yayaların iç içe geçtiği bir düğüm noktası niteliğinde. Operanın fuayesi, bu düğüme iki kotta açılan bir kent mekanı. Günün hemen hemen her saati açık kalacak bu mekana her yönden çeşitli şekillerde yaya ulaşımı sağlandı. Bu yüzden bilet kontrollü alanlar oditoryum yakın çevreleri ile sınırlandırıldı. Kıyıdan rampa, meydan üzerinden üst fuayeye, Mavi Şehir bağlantı yolundan alt fuayeye, bulvardan rampalanarak üste ya da rampa altından alt fuayeye, arkadaki mahallere bağlanan çatı üzerinden fuayenin içine sokulan delik ya da yandaki rampa aracılığıyla üst fuayeye yaya bağlantıları öngörüldü. Alt fuayenin önünden geçen yol üzerinde otopark, toplu taşım durağı, araba ve taksi cepleri düzenlendi; burası, Mavi Şehir ve kıyıdaki balıkçı barınağı için opera içinden bir kapı niteliği kazandı. Artık operadan kıyıya uzanan meydan/park, altyapısı hazırlanmış bir toplanma mekanı. Bu mekanın deniz ucundaysa yeni bir balıkçı barınağı, deniz yolu istasyonu ve gölgelikli balık restoranları önerildi.

SİSTEM KESİTİ Yapının çatısı yayalara açık olacağından inşai sistem olarak betonarme önerildi. Açıklıkların daha fazla olduğu bölgelerde kaset ve nervürlü döşemeler kullanıldı. Bir tek sofitanın çatısı tamamıyla çelik. Ön cephedeki güneş kırıcı saçak, derin konsol kirişlerden teşkil edildi; yayaların basmayacağı son beş metresi çelikle uzatıldı. Cam cephenin konstrüksiyonu beton konsol kirişlerine ankre edilerek yukarıdan asıldı. Oditoryumun parter döşemesi, arası yalıtılmış çift betonarme döşemedir. Havalandırması döşemeden yapılacağı için alttaki mekanik tesisattan bu yolla yalıtıldı. Balkonlar ise beton kolon ve perdelere tutturulmuş çelik makaslardan inşa edilecek. Bu makasların dengesi arka arkaya sıralanan beton kiriş ve perdeler ile sağlanacak. ODİTORYUM Ana salon için şekil olarak klasik at nalı benimsendi. Burada amaç, seyircileri optik, akustik ve psikolojik olarak sahneye mümkün olduğunca yaklaştırabilmekti. Parapetlerin çerçevelediği hacim, sahneyle yakın ilişki içerisinde. Parterin sınırı bu hizanın bile içerisinde tutuldu; sahneye daha da yaklaştırıldı. Parterin hemen arkasını bir parapet ardında hafif yükseltilmiş VIP bandı çevreledi. Balkonların arka duvarında yer alan kontrol odaları ile sahne arasındaki görüş açıları hesaplandı. Fuaye ile salon arasındaki çift tambur, salonun ses yalıtımını sağlarken farklı kotların bağlantısını ve tesisat hatlarını mümkün kılıyor. Her katta salonun farklı bölgelerine ulaşım, okunaklılık açısından birbirini tekrar eden bir düzenle sağlandı. Oditoryum tavanında üç ışık köprüsü bulunmakta.


yarışma - opera bİnasI - İzmİr

yarışma adı: İzmir Opera Binası Ulusal Mimari Proje Yarışması ekip: Mehmet Kütükçüoğlu (Y. Mimar, ekip temsilcisi), Ertuğ Uçar (Y. Mimar), Mert Üçer (Mimar), Onur Akın (Mimar), Emiliano Bugatti (Y. Mimar), Caner Bilgin (Mimar) yardımcı ekip: İrem Güçlü (Öğrenci), Ali Can Atabey (Öğrenci) teknik ekip - danışmanlar: Uğur Seymen (Y. İnşaat Müh.), Serhan Çaycılar (Makine Müh.), Serhan Bucak (Elektrik Müh.), Aygen Kancı (Peyzaj Mimarı), Anne Minors (Sahne ve Çevresi Danışmanı), Robert Essert (Akustik Danışman), Hanif Kara - John Risley-Paul Scott (Statik Danışmanı)

denize doğru bakış

31 XXI - EYLÜL 2010

ana fuaye

alt fuaye girişi

ana giriş

işlev diyagramı

avlunun kesit perspektifi


jüri raporu

bağlamda yaya ve taşıt ilişkilerini doğru bir biçimde düzenlemiş

Öneri projenin birinci aşamada olumlu bulunan niteliklerini

olması, yapı saçağı altından başlayarak kıyı çizgisine kadar düzen-

sürdürmekle birlikte jürinin birinci aşama raporunda vurguladığı

lenen kamusal alan düzenlemesi çok başarılıdır. Bu unsurlarının

unsurlara yönelik yeni ve alternatif çözüm önerileri geliştirdiği

yanı sıra öneri yapının “sürdürülebilirlik” ve detay ölçeğinde

gözlenmiştir. Bu anlamda yapının önünde yer alan kamusal alan

anlam kazanacak bazı araştırmaların altyapısını hazırlamış olduğu

düzenlemesinin kıyı ile yapı arasında sürekliliği güçlendirecek

düşünülmektedir. Bütün bu olumlu özellikleri ile projenin gerek

biçimde yeniden ele alındığı, yaya ve araç trafiği ayrımının yaya sü-

program gerekse kentsel anlama yönelik olarak yarışma beklen-

rekliliği gözetilerek çözüldüğü, yapının ana fuayesinin kentsel açık

tilerine güçlü bir biçimde yanıt oluşturduğu düşünülmektedir.

alanla güçlü bir ilişki içinde ele alındığı saptanmıştır. Öneri proje

Uygulanabilirliği de onay gören 145 no’lu proje oybirliği ile birinci

ikinci aşama ölçeği içinde programa yönelik çözüm önerilerini

ödüle değer bulunmuştur.

detaylandırmış yapının kolay ulaşılabilirliğinin yanında farklı kullanımların ve servis girdilerinin bir arada ve birbirleri ile çatışmadan

Jüri birinci projenin uygulama aşamasına yönelik olarak:

var olabileceği bir dolaşım ve bölgeleme altyapısı oluşturmuştur.

Batı bölgesindeki konut ve yerleşim alanı ile yaya ilişkisinin güçlendirilmesini;

İlk raporda da vurgulandığı gibi projenin çevre ile kurduğu uyumlu

projede bir değer olarak sunulan “sürdürülebilirlik” kavramının

ilişki, topoğrafik bir süreklilik olarak ele alınan kütlenin çevresel

yapının tüm ölçek ve

peyzaj ile bütünleşme çabası, oluşan nihai oran ve ölçeğin çevresel

detaylarını içerecek çok kapsamlı bir girdi olarak ele alınmasını ve

doku içinde var olma biçimi projenin olumlu unsurları olarak

etkinleştirilmesini beklemektedir.

görülmüştür. Benzer biçimde yalın ve zorlamasız bir geometri ve

EYLÜL 2010 - XXI 32

yarışma - opera bİnasİ - İzmİr

taşıyıcı sistem seçimi ile ulaşılan kentsel işaret değeri ve zamansız

büyük salon yerleşim diyagramı

Sahneye en uzak olan köprü planda at nalı formunu tekrarlayarak tüm köprüleri birbirine bağlarken, kesitte de iki seyirci balkonunun hizasını izleyerek ana salonu kompaktlaştırmakta. İlk zamanlardakilere kıyasla çok daha büyük aydınlatma değerleriyle çalışan günümüz opera ve tiyatrolarında kullanılan ışık sistemi ve göz alan projektörler nedeniyle sanatçıların seyirci ile bağlantısı kopmuştur. Koyu renkli oditoryumlarda bu mahrumiyet hissi daha da artabilmekte. Bu nedenle nispeten açık renk ve dokulardan oluşan bir renk kompozisyonu öngörüldü. Bu tip yüzeyler aynı zamanda LED teknolojileri ile her an farklı renklere dönüşebilmekte. Özellikle perde aralarında oyun ve ortama göre değişik renk kompozisyonlarının yaratılabileceği düşünüldü. SAHNE VE ÇEVRESİ Dörtlü sahne kurgusu içerisinde küçük sahne ötekinin yan ve arka sahnesiyle ilişkilendirildi. Arada bırakılan koridorlar hem sanatçı geçişlerini hem de çift duvarlı akustik yalıtımı mümkün kılmakta. Orkestra çukurları, sahnenin bir alt kotundaki ortak orkestra kulisi aracılığıyla birbirlerine bağlandı. Ana sahne servisi iki ayrı kottan sağlandı. Şehir kotunda, yan sahneye doğrudan bağlantılı yükleme avlusu içerisinde

mimari dil yapının kent ölçeğinde bir değer olarak varoluşunu güç-

Jüri üyeleri: Doç. Dr. Celal Abdi Güzer (Mimar, jüri başkanı), Doç.

lendirecektir. Özellikle fuayenin ele alınışı yapının kentle ilişkisini

Dr. Haydar Karabey (Mimar), Emre Arolat (Y. Mimar), Semra

işlevi ile kısıtlı olmayan bir ölçeğe taşımaktadır. Yapı önünde deniz

Uygur (Y. Mimar), Erkut Şahinbaş (Y. Mimar), Yrd. Doç. Dr.

ile arasında kalan açık alanlar ile kurduğu çok nitelikli ilişki, aynı

Hikmet Gökmen (Mimar), Muzaffer Tunçağ (Y. İnşaat Müh.)

büyük salon aydınlatma senaryoları

4x16 m boyutlarındaki büyük asansör, kotlar arasındaki irtibatı sağlarken alttaki atölyelere de servis verebilmekte. Öte yandan, Mavi Şehir tarafındaki sokaktan alınan rampa ile -6.00 m kotundaki yükleme avlusuna da ulaşılabilmekte. Burası montaj holü, alt sahne, dekor deposu ve atölyeler ile doğrudan bağlantılı. Aynı şekilde bu birimler, montaj holü etrafında birbirleriyle de ilişkili.

Güney tarafında, sahne ve avlu arasında opera ve balenin sahneyle ilişkili birimleri yer alırken bu birimler sahneyle aralarına aldıkları bir iç sokak vasıtasıyla birbirlerine ve sahneye bağlanmakta. Bu iç sokak temsil esnasında hareketlenmekte. Kulis sahne kotunda, sahneyle avlu arasında konumlandırıldı. Kulisin alt kotunda bulunan ve sanatçıların kullanacağı bir dinlenme-lounge alanı yine avluya açılmakta.

+4.00 m kotuna kurulmuş sahneler, ±0.00, +4.00 ve +8.00 m kotlarına yerleşen üç katlı kulis sokağının tam ortasına hizalandı; böylelikle temsil sırası trafik asgari seviyede tutuldu. Sahneler ile hem plan hem de kesit düzleminde olası en yakın ilişkiyi sağlayan bu sokak üzerinde soyunma odaları, kulis ve temsil sırasında kullanılacak teknik ve lojistik birimler yer aldı.

Atölyeler birbirleriyle ilişkilerini içeride koridor vasıtasıyla kurdukları gibi, önde avludan da kurarlar. Avlu kamusal çatı yüzeyinde bir yarık, opera mutfağının şehirliyle, temsil günleri dışında karşılaştığı bir arayüz. Avlu dibinde atölye ve lounge kotları arasında hareket edebilen deneysel açıkhava sahnesinde sergilenenleri sanatçıların kendi arkadaşları alt amfiden, şehirliler de çatı yüzeyinden sarkan amfiden seyredebilmekte.

SAHNE ARKASI AVLUSU (PRODÜKSİYON AVLUSU) Opera binasının sahne arkası bölümleri kuzey tarafındaki bir avlu etrafında öbeklenmekte. İdari birimler, ana hizmet birimleri ve atölyeler farklı kotlarda bu avluya açılmakta, oradan ışık ve hava almakta. Kuzey tarafındaki çalışan girişi ise bir galeriyle çalışan yemekhanesine ve oradan da bu avluya açılmakta.

KULLANICILAR İzmir Opera Binası seyirciler, şehirliler, sanatçılar, yöneticiler ve teknik ekip tarafından farklı şekillerde kullanılmakta. Bu farklı rotalar genelde sahnelerde kesişmekte. Temsil olan günlerde, temsil öncesi hazırlık esnasında ve temsil anında aynı gruplar tarafından kullanılan mekanlar farklı; normal çalışma günlerinde kullanılan mekanlar ve kullanılma şekilleri farklı.


Normal Çalışma Günleri Kullanımı İzmir Opera Fuayesi temsil olmadığı günlerde de şehirlilerin kullanımına açıktır. Balkon fuayesindeki (+9.50 m kotu) kafesi, üst fuayedeki (+6.00 m kotu) barı, alt fuayedeki bistro, opera dükkanı ve çatı restoranıyla hizmet verir. Fuaye farklı kotlarda cadde, meydan ve çatı üzerinden fiziksel ve görsel olarak kıyıya bağlanır. Şehirliler fuayeye geldiklerinde O1 otoparkıyla, yarışma alanının hemen batısında oluşturulmuş otopark alanını kullanırlar. Opera çalışanlarıysa O2 ve O3 otoparklarını kullanırlar. Sahnelerin hemen arkasında kalan ve binayı dikine kesen yastık bölge, temsil olmayan günlerde sessizdir. Sanatçılar normal çalışma günlerinde iki kat yüksekliğindeki prova salonları ve destek mekanlarını kullanırlar. Binanın çalışan girişi kuzey tarafındaki meydandandır. Bir galeriyle yemekhaneye açılan giriş buradan avluya uzanır. Avlu normal günlerde şehirlilerin de çatıdan seyrine açık bir deneysel sahneye ev sahipliği yapar. Atölyeler -6.00 m kotunda, iç avlu etrafında toplanır. Servis girişi, montaj alanı, depolar ve sahne altı aynı kota sıkı ilişkilerle yerleşir.

33 XXI - EYLÜL 2010

Temsil günleri opera ve bale sanatçıları avlu ile sahne arasında kalan iç sokağı doldurur; soyunma ve makyaj odaları ile sahne arasında mekik dokurlar. Orkestra sanatçıları temsil günü son hazırlıklarını, sahne ve avlu arasında kalan iç sokağın en alt kotunda, orkestra çukuruna doğrudan bağlantılı bir konumda yaparlar. Teknik ekip ise temsil öncesi hazırlık esnasında ve temsil sırasında sahne altı, yan sahneler ve salon arkasındaki mekanları kullanırlar. Bu mekanlar merdiven ve asansörlerle dikey olarak, köprü ve geçitlerle yatay olarak birbirlerine bağlanırlar.

yarışma - opera bİnasI - İzmİr

Temsil Günleri Kullanımı Temsil günlerinde biletli seyirciler, oditoryumun hemen etrafındaki balkon fuayesi altında tanımlanmış biletli alana geçerler. Balkon fuayeleri ancak biletli seyircilerin kullanımına açık olur. Şehirliler bu akşamlarda da biletli alan dışındaki fuayenin tadını çıkarabilirler. Çatı restoranı, alt fuaye bistrosu, opera dükkanı ve bar, herkese açıktır.


yapı - Konut - İstanbul EYLÜL 2010 - XXI 34

fotoğraflar: Engin Gerçek

LAGÜNLERİ SARAN EVLER Lagün İstanbul, yapay lagünler çevresine dizilmiş salkımlardan oluşan konut gruplarıyla bir bütünlük yakalayan bir yerleşim planına sahip. Yaşam alanlarını belirleyen bu plan kurgusunu ve suyla ilişkisini mimarı Adnan Kazmaoğlu ile konuştuk. Hülya Ertaş

lagün İstanbul

adnan kazmaoğlu mimarlık

he: Vaziyet planının ana kurgusundan ve projenin suyla ilişkisinden söz edebilir misiniz? Adnan Kazmaoğlu: Sinpaş'ın kendi projelerinde su kullanımına bir yatkınlık var. Bir bütün olarak değil de cepler şeklinde, mümkün olduğunca azaltılmış, lagünleşmiş su çerçeveleri çizmek ve onu belirli bir yerleşim birimi bazında tekrarlayarak çeşitli formatlarda mekanlar oluşturmak temel yaklaşımımızdı. İnsan ölçeğini göz önünde bulundurarak küçük komşuluk birimleri tasarladık. Bütününü hep birden algıladığımız, açıklıktaki binalar topluluğu değil ama insan ölçeğinde algılanan, ölçek de veren mahalle birimleri bunlar. Villaların iç avluları, onların ortak yaşam birimi gibi. Hedefimiz, her ev salkımının giriş hattını yüksek yapıp girişi üst kottan vererek altta bir kot kazanıp iki salkımın yan yana gelmesiyle arada kalan çukurlarda da su elemanı ve peyzajla bütünleşmiş birimler

oluşturmaktı. Böylece üst düzlemde, yani binaların girişlerin olduğu kotta bir sokak olsun, bir de suyun bulunduğu alt kotta bir iç avlu. Temelde beş tipten, çeşitlemeleriyle birlikte toplam sekiz tipten oluşan bir binalar topluluğu burası. Projede villalar, lagünler ve su kenarındaki yürüyüş yolları bir arada, bir peyzaj anlayışı çerçevesinde düşünüldü. Mekanları suyla şekillendirerek sunmak doğru yapıldığında yaşama katkı sağlayabilir ama küresel ısınmayı göz önünde bulundurarak bu kadar suyun bakımının az enerji kullanılarak nasıl yapılabileceğini çözmek gerekiyordu. İngiliz peyzaj gruplarıyla bir araya gelindi. Onların bitkisel yolla bütün suyu filtre eden bir yöntemleri vardı, onu tercih ettik. Bu kadar çok sayıda evi çokluklarını hissettirmeyen, daha sakin bir kurguda düzenlemeye çalıştık. Bunun için yaptığımız şema, plan tipleri çeşitlenmesine imkan verdi. Yapılar olabildiğince temiz inşa edildi, konumlandığı çevre için oldukça yüksek bir kaliteye sahip.


yapı - Konut - İstanbul 35 XXI - EYLÜL 2010

Lagünler çevresine dizilmiş konut bloklarından meydana gelen Lagün İstanbul projesinde su, peyzaj ve konut kütleleri birlikte tasarlanmış.


EYLÜL 2010 - XXI 36

yapı - Konut - İstanbul

sağda ve en sağda: Alt kotta kalan lagünlere ulaşmak için kullanılan merdivenler altta ve altta sağda: Konutların lagünlere değil, komşu bloklara bakan arka cepheleri

he: Aslında proje oldukça geniş bir alana yayılıyor ve çevrenize baktığınız zaman tek manzaranız yine bu proje. Ancak bu sıkıcı ya da tekdüze bir manzara değil. Bunu nasıl sağladığınızı anlatabilir misiniz? ak: Eskiden beri yaptığımız yerleşmelerde olduğu gibi bu kez de maliyetinin yükselmemesi için çok az sayıda tip yapılıp onların tekrarlanması yönündeki işveren talebiyle karşılaştık. Burada daha villa vari bir yerleşme olduğu için birimleri daha kişiselleştirmek ve daha fazla çeşitleme yaratmak istedik; bu konuda işverenle birlikte bir denge yakaladık. Birbirinin çizgisine paralel olan farklı büyüklükte tipleri yan yana gelişleriyle çeşitlendirip her cephede, her dizide biraz farklı bir imaj oluşturmak, ama yine de bütüncül bir sonuç elde etmek istedik. Kurgunun ana teması buydu. Eski kentlere baktığımızda örneğin Bakü'nün eski şehir merkezi 1850 civarında (neredeyse on sene içinde) yerel malzemelerle, sarımsı bir küfeki taşı kullanılarak

yapılmış. Dolayısıyla en kötü yapılmış bina dahi çevresindeki iyi binalarla bütünleşerek güzel bir kent dokusu oluşturulmuş. Biçimler farklılaşıyor ve uzaktan bakıldığında bir kütle hissi yaratmıyor. Biz de o çeşitliliği oluşturup bir yandan da malzemeleri de aynı tür seçtiğimiz için proje bir bütün olarak okunabiliyor. Gruplar kendi içinde hem bütünleşiyor, hem de binalar yoluyla kişiselleşiyor. Anadolu'daki yerleşmeler, kent dokusu, yapıların insan ölçeğinde kalması özelliklerini Lagün İstanbul da taşıyor. Projeyi ölçeği doğru yakalamış, yaşam alanları kendisinden oluşan bir anlayışla planladık. Yeşil alanın ve boş alanların fazla olmasını sağladık. he: Burada oturacaklar için nasıl bir profil öngörüldü? Buna göre nasıl bir mimari dil kurgulandı? ak: Genel olarak hedef Kemer Country tarzında bir yerleşimdi, bizse alçak katlı kendi mimari anlayışımıza

uygun bir proje önerdik ve bizim fikrimiz daha ağır bastı. Sitede genç bir profil var, hedef de buydu zaten ve bu anlamda proje hedefini buldu. Bir site toplantısında şöyle bir baktım ve aralarında iki-üç yaş fark olan genç ve başarılı insanlar gördüm. Dilleri, kıyafetleri, tavırları çok benzer insanlardı. Yerleşmenin tipi bunu çok etkiliyor. Katlı binalar böyle homojen bir kesime hitap etmiyor. Villa tipi sitelerse kaybettiğimiz mahalle yaşantımızın en iyi yaşadığı yerler. Siteler kapalı, soyutlanmış ama eskiden mahalle de diğer mahallelerden soyutlamış bir yerdi. Lagün'de her birim kendi içinde ilişki kuracak. İstanbul artık bir metropol. Bir metropol her tür yerleşmeyi içerir; kapalı site de olacak, açığı da olacak. Her tarafın kapalı site olmasının zaten şansı yok, bunların yaygın bir kent dokusu olmaları mümkün değil. Yeni gelişen alanlarda belirli bir gelir grubunun kendini biraz korumaya alan, diğer yandan da yeni yaşam kurgusunun ifadesi olan bir model.


yapı - Konut - İstanbul

solda: A tipi konut solda altta: Btipi konut solda en altta ve en altta: D tipi konut altta: E tipi konut

37 XXI - EYLÜL 2010


proje adı: Lagün İstanbul proje yeri: Samandıra, İstanbul proje mimarı: Adnan Kazmaoğlu Mimarlık Araştırma Merkezi tasarım ekibi: Adnan Kazmaoğlu, Melda Olcayto, Nermin Teker, Mehtap Kocaman, Sinan Çelik, Ferda Dedeoğlu, Ebru Şemşimoğlu, Turgay Yaz, Aras Kazmaoğlu yardımcı mimarlar: Bengü Akarca, Begüm Büke işveren: Sinpaş GYO proje tarihi: 2007 yapım tarihi: 2009-2010 arsa alanı: 182.786 m2 toplam inşaat alanı: 164.600 m2 statik projesi: Yapı Teknik elektrik projesi: Kaver Elektrik mekanik projesi: Detay Mühendislik, Kani Korkmaz peyzaj projesi: Cem Botanik proje yöneticisi: Hünkar Güzel ana yüklenici: Sinpaş Yapı yapım türü: Betonarme engelli erişimine uygunluğu: Uygun

vaziyet planı

EYLÜL 2010 - XXI 38

yapı - Konut - İstanbul

a tipi bahçe katı planı

b tipi bahçe katı planı a tipi zemin kat planı

a tipi 1. kat planı

b tipi zemin kat planı



adnan kazmaoğlu 1948 doğumlu olan A. Kazmaoğlu, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarl›k Bölümü'nden 1975'te mezun oldu. 1988'den 2000 y›l›na kadar, Mutlu Çilingiroğlu'yla birlikte kurduğu M‹AR Mimarl›k Ltd. Şirketi'nde sürdürdüğü mimarl›k ve kentsel tasar›m çal›şmalar›na, 2000 y›l›ndan bu yana Adnan Kazmaoğlu Mimarl›k Araşt›rma Merkezi'nde devam etmektedir.

e tipi bahçe katı planı

c tipi bahçe katı planı

d tipi zemin kat planı

e tipi zemin kat planı

c tipi zemin kat planı

d tipi 1. kat planı

e tipi 1. kat planı

c tipi 1. kat planı

d tipi 2. kat planı

e tipi 2. kat planı

EYLÜL 2010 - XXI 40

yapı - Konut - İstanbul

d tipi bahçe katı planı



yapı - konut - İstanbul EYLÜL 2010 - XXI 42

fotoğraflar: İzzet Keribar

YENİ NİŞANTAŞI'na APARTMAN Değer 16 Apartmanı, dükkanların yer aldığı giriş katın üstünü örten saçağı sayesinde konut ve ticari işlevleri görsel olarak cephede ayrıştırırken caddenin sürekliliğini de sağlıyor. Proje mimarı Kerem Oral ile apartmanın tasarımı hakkında görüştük. Hülya Ertaş

değer 16

mimar oral

he: Son on yıldır gündemde bulunan bir Nişantaşı apartmanı kavramı var. Sizin için Nişantaşı apartmanı ne ifade ediyor? Değer 16 buna göre nasıl şekillendi? kerem oral: Değişen şehir konjonktürlerinde ihtiyaçlar farklılaşır. Bu ihtiyaçların güncel yaşamda, yani 21.yüzyıl yaşamında daha çabuk, hızlı, ekonomik, etkili ve kaliteli olması beklenir. Bu konuyu mikro seviyeye indirmeden önce, ona makro seviyede yani İstanbul dokusu içinde bakmakta fayda görüyorum. Şehrin içerisinde bulunan kentçikleri, biz ilçe diye adlandırıyoruz ama bugün örneğin Üsküdar ilçesine baktığımızda 1,5 milyon kişiden bahsediyoruz ki bu Avrupa'da orta ölçekli bir şehrin nüfusuna denk. Şişli dediğimiz zaman da sekiz yüz bin kişiden bahsediyoruz, dolayısıyla Şişli'nin içerisinde Nişantaşı'na bakmamız daha doğru olur. Nişantaşı içinde çeşitli firmaların yaptığı işlerin nitelikleri ekonomi ve yerleşime göre değişiyor. Bizim buradaki hedefimiz öncelikle bir

kalite değeriydi. Burada üç türlü kaliteden bahsetmek isterim: İnşaat kalitesi, ses ve mekan kalitesi. Mimarlık mutlu edebilmeli. Mekan, içinde yaşayan insanların mutlu olmasını ve çeşitli tecrübeler yaşamasını ve bu tecrübelerden olumlu bir enerji elde etmesini sağlayabiliyorsa, demek ki biz işimizi doğru yapıyoruz. Biz aynı zamanda mimarimizin içerisine sanatı da bir şekilde katmayı hedefliyoruz. Binada fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar'ın daimi fotoğraf sergisi yer alıyor. Zamanla yeni sergiler de olacaktır binanın içinde. Apartman konusuna gelecek olursak, Değer 16 bir köşe apartman. Yaptığımız köşe çalışmasında sahip olduğumuz kültürü ön plana çıkartmak için çalıştık. Cumba sisteminin modern bir dille etkileşimini üretmeyi amaçladık ve bu binada bunun uygulamasını gerçekleştirdik. Apartman çevresindeki faktörlerden de belli bir şekilde etkilenmiş oldu çünkü cumba sistemi Nişantaşı'nda da var. he: Bu bina yeni olmasına rağmen sokağın sürekliliğini bozmuyor. ko: Nişantaşı'na üç tane ana arter hizmet eder. Bunlardan biri Maçka'dan, biri Harbiye'den, biri


yapı - konut - İstanbul 43 XXI - EYLÜL 2010

Beşiktaş'tan gelir. Beşiktaş'tan gelen ana arterin üstündeyiz şu anda: Ihlamur Yolu. Ihlamur Yolu'ndaki binaların sahip olduğu ticari ve konut imar hakkı, genelde zemin katlarda mağazaların bulunması ve üst katlarda da konutların bulunmasıyla bu caddeye ana karakterini kazandırır. Bu iki işlevi binada net bir şekilde ayırabilmek için bir saçak oluşturduk. Ihlamur Yolu'nda, modanın ağırlıklı olduğu Abdi İpekçi Caddesi'ndeki zincir mağazaların aksine giyimden tutun çikolatacılığa, oyuncak bebek satıcılarına kadar çeşit çeşit mağaza var. Yoldaki bu mağazalar minyon, sade ama bir o kadar da iddialı ve sürprizliler. Burada hedef, bu tür mağazalar için kiralanabilecek alan yaratmaktı, sokak kotunda dört tane mağaza oluştururarak binanın girişinin sağlanmasıydı. Mağazalara gelen müşterilerin kendilerini özel bir alanda hissetmelerini istedik. he: Siz bu projenin hem mimarlığını hem de işverenliğini yürüttünüz. Proje tanımını kendinizin üretmesi ve önünüzde açılan bu serbest alan, size ne gibi avantajlar sundu? ko: İşveren mimarın kendini çok sorguladığı bir konumda olduğunu düşünüyorum. Projenin mimarı benim, ortağım olan ağabeyim ve ben projenin

karşı sayfada Apartmanın cephesi bu sayfada en üstte: Köşede konumlanan apartmanın cephe görünümü sağda ve üstte: Apartmanın girişi


sağda: Mutfak en sağda: Asansör kovasının içi altta: Yaşam alanı altta sağda: Yaşam alanından sürme kapıyla ayrılan yatak odası

EYLÜL 2010 - XXI 44

yapı - konut - İstanbul

işveren: Emre Oral - Kerem Oral mimar: Kerem Oral mimari proje grubu: Nagehan Büyükikiz, Didem Demirbaş, Aysun Çakmak, Aykun Tanel statik: Pronet Mühendislik / Ara Pekmezoğlu elektrik proje: Metin Sıcakyüz mekanik proje: Metin Akçakaya yapı denetim: Doruk Yapı Denetim aydınlatma danışmanlık: Kengo Aydınlatma / Ali Aksekili akustik danışmanlık: S&A Limited / Murat H. Tan ana müteahhit: Oral İnşaat Ltd. elektrik uygulama: Aktif Elektrik mekanik uygulama: Intersistem arsa alanı: 221 m2 inşaat alanı: 1583 m2

işverenleriyiz. Ağabeyim mimar değil, dolayısıyla burada önemli bir denge söz konusu. Çeşitli kısıtlamalar vardı, ama programı benim oluşturmam gerekti. Buradaki önemli dengeyi ağabeyimle uzun yıllardır sürdürdüğümüz ortak çalışmalarımız sayesinde kurduğumuzu düşünüyorum. he: Apartmanın giriş holü aslında bir otel lobisini andırıyor. Burada yaşayanlar için nasıl bir hayat kurgusu öngördünüz? ko: Bugünkü şartlarda insanların ihtiyaçları daha kompakt alanların oluşmasını sağlıyor. İnsanların yaşam tarzları farklılaşıyor, dinamikleşiyor ve aktifleşiyor. Ev içi yaşamlar daha çok ev dışı yaşamlara dönüşürken az önce bahsettiğim mikro kentten makro kentlere yayılıyor. Nişantaşı'nda evinde oturup, yemek yapıp, yiyip ev hayatını yaşayan insanların sayısı azalmaya başladı. Nişantaşı, gerek restoranları, barları, kafeleriyle gerek gece gerek gündüz yaşantısıyla son derece önemli bir merkez halini aldı. Böyle bir yaşam felsefesi ve tarzına uygun olan kişiler yani bunu benimseyeceklerini düşünenler bu binada yer kiraladılar.

he: Yoğun bir doku içerisinde ve gürültülü bir yerde konumlanan Değer 16 Apartmanında ne türden ses ve ışık çözümleri ürettiniz? ko: Akustik problemlerini çözerken S&A Limited firması ile ortaklaşa bir çalışma gerçekleştirdik. Binanın tasarımına başladığımızda akustik danışmanlık hizmetleri de almaya başladık. Bu hizmetlerin bize mimari yönden herhangi bir şekilde kısıtlaması olmadı ancak uygulamada önemli yaptırımları oldu. Dış cephede normalde kullanılan camların ötesinde özel akustik camlar kullandık, banyo ile salon bölümünün sıradan bir tuğla ya da gazbeton duvarla bölünmesindense katmanlı, ses yutucu duvarlar kullandık. Aynı zamanda zemin altında, hem şap sonrası uygulanan hem de parkenin altına yerleştirilen çeşitli ses yutucular kullandık. Akustik danışmanlarımızın tasarım ve uygulama sırasında dikkatimizi çektikleri konulara, yazdıkları raporlara projenin işvereni, mimarı ve müteahhiti olarak harfiyen uyduk. Işıktan söz edersek, ilk etapta doğal ışıkla ilgilendiğimizi söyleyebilirim. Binanın köşe konumu nedeniyle bazı dairelerin gelen ışık açısından daha avantajlı olmamalarını, her kattaki üçer dairenin de

(60, 80, 100 metrekare her biri) aynı iç lümenlere sahip olmasını sağlamamız gerekiyordu. Bu yüzden orta dairelerimiz en fazla lineer pencere sistemine sahip olan daireler. Camlı cumba sisteminin zeminden tavana kadar olması, 11 metre derinliğindeki ve 21 metre uzunluğundaki binanın en derin köşelerine kadar gün ışığını içeri alabilmemizi sağladı. Yapay aydınlatma sistemlerini iç mekanların yanında binanın dışında da kullandık; çünkü binanın çehresini gece de sergilemek istedik. Bu yüzden özel optikleri ve lensleri bulunan LED sistemleriyle dış cephede aydınlatma yoluna gittik. İç mekanlarda ise ışık ve renklerle oynadık. Mesela merdiven kovasında perfore saçların arkasına mavi ışık yayan özel difüzörler yerleştirlirdi. Ayrıca kat hollerinde arkadan aydınlatılmış fotoğraflar bazı yansımalar veriyor. Bizim tasarımımız olan tavandan aydınlatma armatürleri de kullandık. Bununla birlikte giriş bölümünde, bina girişinde çeşitli yansımaları ortaya çıkartmak istedik, bunu da posta kutularımızda ortaya koyduk. Tüm bunları aydınlatma danışmanımız Ali Aktekin ile birlikte gerçekleştirdik.



kesitler giriş katı planı

EYLÜL 2010 - XXI 46

yapı - konut - İstanbul

eskiz

tipik kat planı

ıhlamur yolu cephesi

kerem oral 1995 yılında Fransa'daki Grenoble Üniversitesi'ni bitirdikten sonra 1996'da Emre Oral ve Ahmet Oral'la Oral inşaat firmasını kurdu. Oral'lar 2006'dan bu yana lüks tüketim markalarının Türkiye, Orta Doğu, Asya ve Rusya'daki mağazalarının lokal mimarlığını, proje yönetimini ve anahtar teslim müteahitliğini yapmaktadırlar. Projeleri arasında Magic Life Water World Resort (Belek - Antalya), Christian Dior (Dubai), Prada (İstanbul), Fransız Notre Dame de Sion Lisesi Medyatek (Şişli - İstanbul), Ünüsaphire Hotel (Tekirova - Antalya) yer alıyor.



yapı - mağaza - İstanbul EYLÜL 2010 - XXI 48

PASLI KUTULAR Bağdat Caddesi'nde Lissoni Associati tarafından tasarlanan Benetton'un yeni mağazası, şaşırtmalı istiflenmiş kütlesi ve paslanmış hissi veren cephesiyle farklılaşıyor. Luca Orlandi

Benetton İstanbul Mağazası

lıssonı assocıatı

lo: Benetton firması için yeni bir mağaza projesi nasıl ortaya çıktı? Bunun için neden İstanbul tercih edildi? Pıero Lıssonı: Biz ofis olarak Benetton ile uzun yıllardır birlikte çalışıyoruz. Artık bir aile gibi olduk. İstanbul projesinde de onlar, yeni bir mağaza konsepti yaratmak istediklerini ve bunun için İstanbul'u tercih ettiklerini söylediler. Kentin Asya yakasında konumlanan, üzerinde 1960'lı yıllarda inşa edilmiş eski bir ev bulunan bu araziyi yeni mağazaları için satın almışlardı. Proje, tam anlamıyla Benetton'u yeni bir konsept anlayışıyla pazarlamak adına yapılan çalışmalar ve yeni mimari araçlarla şekillendi. Düşünülen bu yeni fikri de ilk olarak Bağdat Caddesi'nde yer alan bu mağazayla yakalamış olduk. lo: Bu proje gerek iç mekan gerekse dış kabuk olmak üzere her şeyiyle sizin tarafınızdan gerçekleştirildi.

Tam anlamıyla bu proje için bütüncül bir proje diyebilir miyiz? pl: Bu, mimari açıdan bakıldığında tam anlamıyla bütüncül bir bakış açısına sahip bir proje oldu. Genelde biz de gerçekleştirdiğimiz projelerde bunu yapıyoruz zaten. Ancak bu projede tasarımda hiçbir şey sonradan eklenmiş değil. Başından beri zaten dış kabukla beraber düşünülmüş, ayrılmış, planlanmış bir alandı. Projenin büyük bir kısmı ilk önce İtalya'da çözüldü. Daha sonra yerel mimarlar ve mühendislerle çalıştık. Son olarak inşaatın sağlamlaştırılması da yine yerel ekiple gerçekleştirildi. Buradaki mağaza için her şeyden öte özel bir çalışma gerçekleştirdik. Bina, Rihter ölçeği ile sekiz şiddetindeki bir depreme dayanıklı olarak tasarlandı. Aslında biz binayı 10 ay gibi bir sürede ayağa kaldırmış olduk. Öncesinde hiçbir şey yoktu. O 10 aylık süreçte yer altına 20 metre inebilmek için bir çukur kazıldı. Hepsi bittiğinde ana parçalar monte edildi, metal


karşı sayfada Binanın genel görünümü

arka sayfada İç mekan görünümleri

yapı - mağaza - İstanbul

bu sayfada solda ve altta: Binanın cephesinde kullanılan malzemeyle paslanmış bir yüzey etkisi oluşturuluyor. solda ortada ve en alt sırada: Yapının gece görünümleri

49 XXI - EYLÜL 2010


yapı - mağaza - İstanbul EYLÜL 2010 - XXI 50

strüktürler eklendi ve bina yer yüksekliğinden beş kat yukarı çıktı. Proje toplamda sekiz kat ve 2000 m2'den oluşuyor. 7 Ocak'ta çelik kolonların yerleşimine başlandı ve 20 Ekim'de de mağazanın açılışını gerçekleştirdik. lo: Proje süresince firma ile olan işbirliğinizden bahseder misiniz? İşveren firma, tasarım sürecinde ve uygulamasında alınan kararları nasıl etkiledi? pl: İşverenle aramızdaki ilişki hep net bir şekilde çizilmişti. Projenin hiçbir aşamasında bir bağımlı olma ya da boyun eğme durumu söz konusu olmadı. Bu ilişki tam doğru bir şekilde ilerledi. Benetton kendi isteklerini dile getirdi, biz de var olan sınırlar çerçevesinde bunun üzerinde çalıştık ve firma ihtiyaçlarına göre uyarlamanın yollarını aradık. Tüm proje bütüncül olarak ve firmayla beraber tasarlandı. Gerek teknik açıdan, gerek iç mekanda yer alan sergileme alanları ve grafik tasarımı açısından bizim ve onların ortaklaşa ortaya çıkardığı bir proje oldu. Milano'daki ofisimizle Benetton'un kendi proje ekibiyle gerçekleştirdiğimiz işbirliğinin yanı sıra Benetton'un görsel ekibiyle de birebir çalışmalar gerçekleştirdik. Farklı disiplinlerden oluşan bir ekip çalışması oldu.

lo: Binanın formuna baktığımızda; birkaç kutukonteyner'ın düzensiz bir şekilde istiflendiğini görüyoruz. Kullanılan paslı etkisi verilmiş bu malzeme bana hafızalarımızda yer eden Benetton'un canlı renkli ve güçlü imgesiyle bir kontrast oluşturuyor. Ama aynı zamanda da firmanın yepyeni bir görsel imgeye sahip olduğunu da ifade ediyor. pl: Dış cephede kullanılan malzeme, ilk olarak İstanbul dikkate alınarak ve bu projede kullanılmak üzere doğdu. Firmanın diğer mağazalarında bu malzeme kullanılmadı. İstanbul inanılmaz ve çok sıra dışı bir kent. Ama öte yandan birçok problemi de var. Örneğin; yazın fazla sıcak, kışın ise çok soğuk, yağışlı ve rüzgarlı. Aynı zamanda projenin denize çok yakın olmasından dolayı bir de tuzluluk problemi vardı. Biz de cephede tüm hava ve zaman koşullarına dayanıklı olabilecek bir malzeme olmasına karar verdik. Ve böylelikle COR-TEN adlı, zamanla paslandırılmış bir çelik olan bu malzemeyi tercih ettik. Bu malzemenin paslanması bir noktaya kadar ilerliyor ve orada duruyor; malzemede daha fazla bir eskime olmuyor. Bu benim bir mimari malzeme olarak hoşuma gitti; bunun yanı sıra ne zaman yağmur yağsa malzemenin rengi değişiyor, hava güneşli olduğunda ise rengi daha çok kırmızı oluyor. Aslında bu açıdan bakıldığında sizin de

dediğiniz o Benetton'un renkli imgesini çağrıştırıyor. lo: Hem inşaat alanı hem de organizasyon açısından İstanbul'da proje yapmak sizin için nasıl bir deneyim oldu? pl: Biz gerçekten görsel olarak büyük etki yaratacak güçlü bir yapı istiyorduk, çünkü yer olarak inşaatı gerçekleştirmek oldukça zordu. Projenin yer aldığı arsa oldukça dardı ve bize kimse İstanbul'da kafamızda olanları kolaylıkla hayata geçiremeyeceğimizden bahsetmemişti -ki bu doğru değil. Önceden sınırı çizilmiş çok fazla kuralla karşılaştık. Benetton gibi kurallara uygun davranan bir firmayla çalışınca da siz de bunlara dikkat etmek durumunda kalıyorsunuz. İnşaat alanının iyi olması ve çalışılan alanda işçilerin cumartesi ve pazar dahil olmak üzere gece, gündüz demeden çalışmaları inşaatın bu kadar çabuk bitebilmesini sağladı. Örneğin; çalışanlar bir yerin çimento zeminini dökerken 7 cm boşluk bırakmışlar. Sadece bir gecede 7 cm'lik eksikliği eklemek yerine bütün bir katı tekrardan yaparak yanlışlığı düzelttiler. Bu gerçekten benim için sıra dışı bir durumdu.


yapı - mağaza - İstanbul

3. kat planı

b-b boy kesiti

zemin kat planı

zemin kat kesiti batı cephesi görünüşü

pıero lıssonı Politecnico di Milano Mimarlık Bölümü'nden 1985'te mezun oldu. Tasarımcı ve Sanat yönetmeni olarak Boffi, Living Divani ve Porro gibi çeşitli mobilya firmalarıyla işbirliği gerçekleştirdi. 1986 yılında Nicoletta Canesi ile Lissoni Associati'yi kurdu. 70'in üstünde mimar, tasarımcı ve grafik tasarımcının yer aldığı ekibiyle birlikte mimari, grafik ve ürün tasarımı, iç mekan, fuar standı ve yat tasarımı gibi farklı alanlardan projeler gerçekleştiriyor.

proje adı: Benetton İstanbul Mağazası proje yeri: Bağdat Caddesi, İstanbul proje: Piero Lissoni, Paolo Volpato, Michael Stahlmann mimari tasarım ekibi: Ilia D’Emilio, Carlo Vedovello, iç mekan tasarımı ekibi: Carlo Tamborini, Pietro Russo, Chiara Andreatti, Stefania Crippa, Hanna Elina, Elisabeth Krenkler, Taco Langius, Ken Oshiro, üç boyutlu tasarım: Alessandro Anselmi, Alberto Massi Mauri, Masato Furusawa maket: OneOff Milano, Lissoni Associati yerel mimarlık ofisi: Talu Worldwide Milano, Talu Worldwide Istanbul inşaat mühendisliği: SAY Yapı Teknolojileri, İrfan Saydar, Sevda Seçkin yüklenici: Burcu Yapı cephe: Ceolin mekanik proje: Enar, Engin Kenber, Murat Aydın elektrik proje: Era Elektronik, Fikret Eraslan, Ayhan Bulut mobilyalar: Global Arredo aydınlatma: Flos proje alanı: 2.000 m2 proje tarihi: 2008 - 2009

üç boyutlu çizimler

51 XXI - EYLÜL 2010

3. kat kesiti


İç mekan - ofİs - İstanbul EYLÜL 2010 - XXI 52

fotoğraflar: İzzet Keribar

Katlar arası eğİmlİ GeçİŞ Pronet firmasının Flatofis'te konumlanan ve firmanın bütün departmanlarını bir araya getiren yeni ofisi hakkında iç mekan tasarımını gerçekleştiren Habif Mimarlık'tan Nagehan Açımuz ile görüştük. Elif Esmez

PRONET OFİSİ

habif mimarlık

ee: Firma yerleşeceği bu yeni ofis için, çalışanlarının ihtiyaçları doğrultusunda size nasıl bir proje tanımıyla geldi? Nagehan Açımuz: Pronet'in eski ofisi, departmanların farklı katlarda ve kapalı ofis sisteminin ağırlıklı olduğu bir düzen içerisindeydi. Onlarla görüşmeye başladığımızda, Eyüp'te konumlanan Flatofis'e taşınmaya karar vermişlerdi. Bu yeni ofisle birlikte kendilerine ait değerleri pekiştirmeyi ve daha çok kurumsallaşmayı hedeflediklerini belirttiler. Bunun yanı sıra bütün departmanları bir araya getiren, eski ofislerinde olmadığı için kiralayarak ihtiyaçlarını giderdikleri seminer ya da toplantı odalarının da olduğu bir ofise ihtiyaçları vardı. Bizim aklımızda bir açık ofis sistemi oluşturmak vardı ve Flatofis'teki mekan da o açıdan bu olanağı bize tanıyordu. Ardından firma, bize departmanları tanıtarak, birbirleriyle olan ilişkilerini

aktardı. Hiyerarşik bir yapı olmasını istemeseler de içerisinde ufak toplantı odaları olan yönetici bölümünün biraz daha kapalı mekanlar içerisinde oluşturulmasını tercih ettiler. Departmanlar arasındaki ilişkiyi doğru kurgulamak için planın çözülmesi ve işlevlerin yerleşim aşamasında biraz uğraştık. Mekandaki kat yüksekliği yer yer ara katlar yapmamıza olanak tanıdı. İdari katta bir tane köprü yaptık, ara katı yalnızca orada uyguladık, onun dışında hep yatayda yayılmış bir ofis düzeni kurguladık. ee: Mekan gerek taban alanı, gerek yüksekliğiyle oldukça büyük bir alana sahip. Mekanla ilk karşılaştığınızda kafanızda nasıl bir kurgu oluştu? na: Mimari tasarım ekibi orada hep beraber bulunduğumuzda hepimizin kafasında aynı şey canlandı. Projelerimizde genelde malzemeleri doğal halleriyle kullanmayı tercih ediyoruz. Burada da çelik strüktürün dışarıdan algılandığı, bütün altyapı sistemlerinin, aydınlatmanın dışarıdan göründüğü, mevcut betonarme kolonları boyamadan sadece


karşı sayfada Ofisin VIP girişinden genel görünüm

arka sayfada üstte ve ortada: Ofisin merkezinde konumlanan çağrı merkezi. altta: Ofis içi seminer odası ve dinlenme alanı

İç mekan - ofİs - İstanbul

bu sayfada altta: Mekanın genelinde altyapı ve aydınlatma sistemleri dışarıdan algılanıyor. solda ve solda altta: Mekan, sahip olduğu kat yüksekliğiyle ara katlara olanak tanıyor. Katlar arası geçişler rampalarla sağlanıyor. en altta: Ofisin çalışma alanlarından görünüm

53 XXI - EYLÜL 2010

cilalayarak koruduğumuz bir proje hayal ettik. Binanın olduğu haliyle ortaya çıkabileceği şekilde Pronet'i, binaya nasıl dahil edebiliriz diye düşündük. ee: Mekanın merkezinde firmanın kalbi olan çağrı merkezi yer alıyor. Bu yerleşim fikri nasıl gelişti? na: Proje için pek çok sayıda plan çözdük. Mekanın, biri VIP olmak üzere iki girişi bulunuyor. VIP girişine ahşap bir eğri yaptık. Başlangıçta burası için pek çok farklı fikir düşünüldü. Yerleşim planı kesinleşince, burayı ana giriş olarak belirleyip üst kata geçişi sağlamak adına eğrinin formunu biraz daha yumuşattık. Böylece giriş ve girişin devamı çağrı merkezi'nin zemin platformuna dönüşmüş oldu. Diğer işlevleri de yerleştirince çağrı merkezi'nin hem dışarıdan algılanmasını hem de firmada çalışan insanların sürekli onu görmesini istedik. Çünkü çağrı merkezi firma için çok önemliydi. Firma, müşterilerinin tamamını denetleyen, bir sorun olduğunda anında geri dönülen bu alanın kapalı, cam tercih edilecekse de kurşun geçirmez olmasını istedi.


ee: Gezerken aslında ofisin kalabalık ancak buna rağmen sessiz olduğu fark ediliyor. Örneğin çağrı merkezinin yanından geçerken hiç rahatsız olmuyorsunuz. Gerek elemanlarla, gerek mekan kurgusuyla bunu nasıl çözümlediniz? na: Proje genelinde bir akustik danışmanla çalıştık. Örneğin çağrı merkezi, kalın kapalı camlar içerisinde yer alıyor. Zemini ise halı kaplı ve burada çalışanların önündeki paneli de kumaş yaptık. Akustik danışmanın tavana bizim tasarımımıza uyacak akustik paneller yapmasını istedik. Panellerin açılarını danışman belirledi, renk ve malzeme seçiminde önerilen malzemeler arasından uygulanacak olanları da biz seçtik. Bunun dışında ofisin bir bölümünde iki kat yaptığımız yerde sesle ilgili ciddi problemler vardı. Burası çelik strüktür ve cam yüzeylerden oluştuğu için, emici yüzeylerle tavanlar kaplandı. Genel olarak ofisin tamamında mekanın büyüklüğünden kaynaklanabilecek akustik problemleri giderebilmek adına zeminde halı kullanıldı.

EYLÜL 2010 - XXI 54

İç mekan - ofİs - İstanbul

ee: Mekan için aydınlatma kurgusunu nasıl oluşturdunuz? na: Aydınlatma hem ofis içindeki çalışma ortamına çok etkisi olan, aynı zamanda görselliği de destekleyen bir etken. Pronet ofisi için endüstriyel tipte aydınlatmalar seçtik. Bu konuda Dark Aydınlatma bize aydınlatma projesini çizerek destek oldu. Genel ofis mekanlarında tavanlarda geçen aydınlatmalar, üst düzey yönetici odalarında ise sarkıtlar kullandık. VIP girişinin üzerine dev aydınlatmalar yerleştirdik. ee: Benim de içinde olduğum bir kesim sürekli aynı yerde oturarak başarılı olunamayacağını, çalışanların belli aralıklarla işe ara vererek dolaşmasının ya da dizüstü bilgisayarını alıp başka bir yerde belki bir grupla çalışmasının motivasyonu artıracağını savunuyor. Bu ofiste de farklı çalışma ve dinlenme alanları yer alıyor. na: Zaman geçtikçe şirketlerin politikaları değişiyor, eskiden kapalı ofislerde insanların birbirleriyle iletişimi yoktu. Artık en geleneksel görüşlü ofisler bile açık ofis sistemine geçmeye başladılar. Çalışanlar, grup çalışması halindeler. İnternetten sürekli bilgiye erişim var ve o ağ, aynı şekilde ofis içinde de bir açık iletişim kurulmasını sağlıyor. Artık ofislerde özel görüşmelerin yapılabileceği toplantı odalarının yanı sıra bir kahve içip kendini rahatlatacağınız dinlenme alanları da bulunuyor. Zaten dinlenme alanları da çalışanların sadece dinlenmesi için değil aynı zamanda dizüstü bilgisayarlarıyla orada da çalışmaya devam edebilmeleri için yaratılıyor. Böylece dinlenmek için işten uzaklaşmaya gerek kalmıyor. ee: Projenin uygulama aşamasında ofisin içinde konumlandığı Flatofis'in genel yapısıyla ilgili olarak herhangi bir zorluk yaşandı mı? na: İlk başta daha fazla çelik ara katın olduğu bir proje hazırlamıştık. Sonradan Flatofis'le görüştüğümüzde anladık ki güçlendirilmiş bir binadayız ve katları tavana asamıyoruz ya da zemine bastıramıyoruz. Çünkü yüklerin betonarme döşemenin belli noktalarına denk geliyor olması lazım. Bu bize bir geri dönüş sağladı. Projenin ilk noktasına geri döndük çünkü işlevleri ona göre düzenlemiştik, yeniden yaptık.



üç boyutlu çizim

EYLÜL 2010 - XXI 56

İç mekan - ofİs - İstanbul

asma kat planı

üç boyutlu çizim proje adı: Pronet Güvenlik Ofisi proje yeri: Flatofis, İstanbul işveren: Pronet proje alanı: 4350 m2 proje başlangıç ve bitiş tarihi: Eylül 2009 Şubat 2010 aydınlatma tasarımı: Dark Aydınlatma akustik danışman: Duyal Karagözoğlu mekanik proje: Pasifik Mühendislik elektrik proje: Arslan Elektrik zemin kaplamaları: AGK Yer Kaplamaları mobilyalar: Nurus

plan

kesit

kesit

nagehan açımuz 2003’te İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Yüksek lisansını İstanbul Teknik Üniversitesi Tezsiz Mimari Tasarım Bölümü'nde, İstanbul Teknik ve Eindhoven Teknik Üniversitesi ortak programıyla bitirdi. Halen aynı üniversitede Mimari Tasarım Bölümü'nde doktora çalışmalarını sürdürmekte. Nisan 2004-2005 yılları arasında Net Mimarlik’ta proje tasarımı ve uygulamaları alanlarında çalıştı, Ekim 2005‘ten bu yana da Habif Mimarlık’ta mimari proje tasarımı ve uygulamaları çalışmalarına devam etmekte. hakan habif İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde eğitimini tamamlayan Hakan Habif, 1997'de Net Mimarlık’ı kurdu, sekiz sene boyunca Net Mimarlık ekibiyle başarılı birçok mimari ve iç mimari proje gerçekleştirdikten sonra 2005 yılından bu yana Habif Mimarlık'ta proje tasarımı ve uygulama çalışmalarına devam ediyor.



ürün tasarımı - seramİk, vİtrİfİye, banyo mobİlyası EYLÜL 2010 - XXI 58

fotoğraflar: Kale

Gelecekten gelen Cube&Dot Serileri, sunduğu farklı renk ve desen alternatifleriyle kullanıcıya sınırsız bir dünya tanımlarken aynı zamanda da onları tasarım sürecine dahil ederek ürün ile kullanıcı arasında yeni bir bağ kuruyor. Seri hakkında tasarımcısı Tamer Nakışçı ve Kaleseramik Pazarlama Müdürü Burak Orhun ile görüştük. Elif Esmez

Cube&Dot

tamer nakışçı

ee: Cube ve Dot serileri hangi fikirle ve nasıl ortaya çıktı? Tamer Nakışçı: Aslında serilerin temelini son derece basit ve tanıdık bir fikrin net bir biçimde ifade edilmesi oluşturuyor. Bir süredir, seramikte farklı tasarımlar ortaya çıkarmak için üçüncü boyutu dahil etmenin gerçekten gerekip gerekmediğini sorguluyordum. Daha net, basit bir form ile güçlü bir etki yaratma hedefiyle yola çıktım. Formların özünü ve en yalın hallerini aramaya çalışırken ortaya çıkan geometriler bir noktada daha fazla sadeleşemeyecekleri bir hal aldılar. Asıl değerli olan da böylesine basit bir fikrin, seramiğe, duvara uygulandığında olağanüstü bir çeşitlilik sunabiliyor olması. Burada tek bir ürün sadece renk ve grafik seçenekleriyle sınırsız bir sisteme dönüşebiliyor. Tasarımlarda modülerlik ve kullanıcıyla ürün arasında yepyeni bir etkileşim kurma amacı olsa da, bütün bunların arkasındaki asıl motivasyon gelecek

olgusuydu. Beni bu tasarıma iten güç başından beri bu oldu. Şu anda var olanı reddetmeden geleceğe bakabilme ve oradaki değerleri günümüze getirebilme kaygısını taşıyordum. Bu iki seri de gelecekten gördüğüm birer kare gibi aslında. ee: Firma ile olan işbirliği nasıl başladı? tn: Kale ile uzun bir süredir iletişim halindeydik. Benimle birlikte bir işbirliğine her zaman hazır olduklarını biliyordum. Kale ürün gamına Reptile ve Orientile serileri gibi yenilikçi ürünler eklemeye başladıkça, Kale'nin kafamdaki fikirleri hayata geçirmek için doğru firma olduğunu gördüm. Ardından fikirlerimi, herhangi bir proje tanımı almadan bütünsel bir konsept halinde firmaya sundum. Daha sonra bu sunum elden ele üst kademelere ulaştı, proje büyüdü ve koleksiyonların hikayesi de başlamış oldu. Tasarımlar firmaya sunulduktan sonra pek de fazla değişmedi, ancak boyutlar ve renkler üzerinde karşılıklı olarak yoğun çalışmalarımız oldu. İlk önce Cube ile başladık, ardından Dot koleksiyonu gelişmeye başladı. Çok bilinçli olarak gelişmese de ikisi arasında iyi bir denge oluştu.


arka sayfada üstte solda ve sağda: Dot Serisi; seramik, vitrifiye ve banyo mobilyaları altta solda ve sağda: Cube Serisi; seramik, vitrifiye ve banyo mobilyaları son sayfada sağda üstte ve altta: Kullanıcılar, www.cubeanddot.com adresinden kendi desenlerini yaratabiliyor. solda ve sağda en altta: UNICERA Fuarı'nda sergilenen Cube seramikleri

ürün tasarımı - seramİk, vİtrİfİye, banyo mobİlyası

karşı ve bu sayfada üst sırada: Dot Serisi seramikleri alt sırada: Cube Serisi seramikleri

59 XXI - EYLÜL 2010

ee: Her iki seride de seramiklerin yanı sıra bir de vitrifiye ve banyo mobilyaları yer alıyor. Bu elemanların seramiklerle kurduğu ilişkiden bahseder misin? tn: Seramikler ortaya çıktıktan sonra serinin devamı olarak vitrifiye ve banyo mobilyası tasarımlarına başlandı. Cube ve Dot zaten kelimelerle tanımlanması zor, özel bir dünya oluşturmuşlardı. Dolayısıyla bu dünyayla aynı dili konuşan öğeler eklemek pek de zor olmadı. Başlangıçta seri mantığıyla yola çıkılmış olmasa da ortaya çıkan vitrifiye ve banyo mobilyaları seramiklerle doğal bir uyum yakaladılar. Öte yandan hem seramiklerin, hem de vitrifiyelerin ve banyo mobilyalarının kendi başlarına seriden bağımsız olarak kullanılabilmeleri ve başka ürünlerle uyum gösterebilmeleri de bir yandan göz önünde tutulan bir başka kriterdi. ee: Cube ve Dot serilerindeki bu çeşitlilik, kullanıcıya nasıl bir deneyim sunuyor? tn: Seramikten bahsedecek olursak önümüzde bir çok seçenek olduğunu görüyoruz; renkler, dokular, ama aslında hepsi de belli sınırlar içerisindeler. Ben bu sınırı biraz zorlamak istedim. Cube&Dot kullanıcıya seçenekten öte, sınırsızlık veriyor. Ayrıca ürün ile

kullanıcı arasında yepyeni bir bağ kuruyor. Kullanıcı kendi oluşturduğu tasarımları deneyimleyebilecek, ortaya çıkardığı desenleri paylaşmaktan adeta zevk alacak. Bu sistemde seramikler farklı şekillerde filelenerek kullanıcının farklı seçeneklere yönelmesi sağlanıyor.Ben kendi gözümden gördüğüm kadarıyla bazı tasarımlar, grafikler oluşturdum. Ancak bu ürünü kullanan insanlar bizim bile göremediğimiz bir kombinasyon oluşturarak tasarımı bambaşka bir yere taşıyabilecek, profesyonel kullanıcılar projelerinde bu ürünler ile sınırları zorlayabilecekler. Bu nedenle Cube ve Dot'u bitmiş bir ürün değil, daha çok bir araç olarak düşünebiliriz. Ürün, tasarım ve üretim sürecinden sonra da gelişmeye devam edecek. Bu bizim için oldukça heyecan verici ve seramik sektörü adına da yenilikçi ve deneysel bir yaklaşım. Ayrıca sadece banyo değil, evin diğer alanlarına, ofis, restoran gibi farklı mekanlara da farklılık getirebilecek bir proje. ee: Üretim süreci nasıl ilerledi? Serinin boyutlarının alışılagelmişin dışında olması ne gibi çalışmalar gerektirdi? tn: Üretim anlamında bakıldığında tek bir ürün ve buna bağlı olarak tek bir kalıp var ancak geniş bir ürün

çeşitliliği, dolayısıyla birçok detay söz konusu. Proje boyunca birçok noktada Kale grubunun üretim teknolojileri konusundaki bilgi ve tecrübesinin büyük faydasını hissettim. Renk bu projede çok büyük bir önem taşıyor, bu nedenle özellikle renk tonlamaları konusunda oldukça detaylı çalışmalar yapıldı. Boyut olarak bakıldığında ise her iki seri de hassas bir noktada duruyor. Biz başından beri ne mozaik gibi ne de karo gibi algılanmalarını istemedik. Üretim bandında da, biraz daha küçülürlerse mozaik, biraz daha büyürler ise karo bandına giriyorlardı. Bu nedenle ara bir boyut yarattık. Ancak fileli bir araya geldiklerinde 30x35 cm gibi standart karo ölçülerini yakalıyorlar. Ayrıca ürünler farklı fileleme ve renk seçenekleri ile kullanıcıya sunularak, uygulamada büyük bir kolaylık sağlanıyor. Mobilya ve vitrifiye tasarımlarında ise akıllı ve yalın detaylara ulaşmak adına farklı teknikler kullanarak üretim teknolojilerini sonuna kadar zorladık. Proje kapsamında, kullanıcıya internet üzerinden kullanabilecekleri interaktif bir uygulama sunuyoruz. Böylece projeyi tamamen bambaşka bir boyuta taşıyarak ürünle kullanıcı arasında yepyeni ve farklı bir sayfa açmış olacağız. Bu uygulama ile kullanıcı kendi desenlerini oluşturup, kaydedip, başkalarıyla paylaşabiliyor.


ee: Kale firması Cube ve Dot Koleksiyonu ile ne hedefledi?

üzerinden kendi desenlerini, duvarlarını tasarlayabilecekleri bir araç

bo: Kale Grubu’nun sahip olduğu teknolojik olanaklar, tecrübe,

Öngörülen kullanıcı profilinden ve ihtiyaçlarından bahseder

veriyoruz. Tüketicinin ne istediğini daha iyi anlamaya gayret eden

profesyonel kadro ve en önemlisi firma olarak benimsediğimiz geniş

misiniz?

bir anlayışıyla tüketiciye ve insana daha yakın olmayı hedefliyoruz.

vizyon, Cube ve Dot gibi geometrik kombinasyonlar üzerine kurulmuş bir koleksiyonun üretimindeki zorlu süreci her iki taraf için de eğlenceli

burak orhun: Kale Grubu’nun bütünsel banyo çözümlerine yönelik yeni tasarım anlayışının bir ürünü olan Cube ve Dot Koleksiyonu ile

ee: Seri kaç parçadan meydana geliyor?

ve unutulmaz bir tecrübeye dönüştürdü. Ar-Ge ekibimiz, seramiklerde,

tüketicilerimize banyoda ihtiyaç duyabilecekleri her ürünü sunmayı

bo: Cube ve Dot; duvar karoları, banyo mobilyası ve vitrifiyeden oluşan

banyo mobilyalarında ve vitrifiyelerde kısacası koleksiyonu oluşturan

hedefledik. “Birbiri ile Uyumlu Ürünler” olarak adlandırdığımız bu

bir seri olarak tasarlandı. Cube Serisi karolarda, siyah ve beyaz, düz

her ürünün hayata geçirilme aşamasında son derece yoğun bir tempo

yaklaşım çerçevesinde Cube ve Dot Koleksiyonu seramik, vitrifiye ve

veya gölgeli seçeneklerin yanında, mavi, fuşya, sarı, yeşil tonlarında

ile çalıştı. Ar-Ge ekibimiz tarafından geliştirilen son derece profesyonel

banyo mobilyalarından oluşan özgün ve yeni bir tasarım bütünlüğü

birbirleriyle uyumlu altı ek renk bulunuyor. Dot Serisi’nde ise, yaklaşık

çözümlerle seri, uzun ömürlü ve işlevsel bir yapıya kavuştu.

sunuyor. Bunun yanı sıra tüketiciyi yaşadığı mekanın tasarımında

40 adet farklı grafik var. Bu grafik karolar, farklı kombinasyonlarda 12'li

daha fazla söz sahibi yapmayı hedefleyen, tüketiciyle ürünleri bir

setler halinde bir araya getirildi.

Cube ve Dot ile amacımız sadece banyo ve seramik dünyasında yeni

Ayrıca, Cube Serisi’nin mat ve parlak versiyonları, Dot Serisi’nin ise

yaratabilmek adına çok yenilikçi bir koleksiyon olduğuna inandığımız

bir şeyler söylemek değil, bu ürünü kullanacak olan mimarların ve

parlak versiyonu mevcut. Banyo mobilyalarında beyaz kullanılırken, her

Cube ve Dot’u bir üründen öte insanların kendilerini ifade edebilecekleri

son kullanıcıların neler söyleyeceklerini, onların elinde bu ürünün

iki serinin lavabolarında parlak ve mat beyaz renklerin yanı sıra Cube

bir araç, bir sistem olarak konumlandırıyoruz. Ayrıca profesyoneller

nasıl şekillendiğini, yaratıcılıklarının onları nerelere götürdüğünü

lavabonun siyah seçeneğini de kullanıcılara sunuluyor.

için de Cube ve Dot Koleksiyonu’nun sınırları zorlayabilecekleri, son derece farklı tasarım alternatifleri sunan bir seri olduğunu düşünüyoruz.

ürün tasarımı - seramİk, vİtrİfİye, banyo mobİlyası

görmek. Bu anlamda, bu seriler için serüven asıl şimdi başlıyor

EYLÜL 2010 - XXI 60

ee: Gerçekleştirilen bu işbirliği firma için nasıl bir deneyim oldu? bo: Pazarda benzeri olmayan, isteğe göre kişiselleştirilebilen mekanlar

anlamda daha yakın bir temasa geçiren başka bir özelliği daha var.

diyebiliriz. Cube ve Dot Koleksiyonu, ayrıca bu etkileşimi dijital

ee: Serilerin üretim aşamasından bahsedcek olursak, nasıl bir süreç

Bu anlamda genç tasarımcı Tamer Nakışçı ile hayata geçirdiğimiz

ortamına da taşıyarak bir ilke daha imza atıyor. Kullanıcılara internet

geçirildi?

işbirliği bizi son derece mutlu etti.


61 XXI - EYLÜL 2010

cube seramikleri ile farklı desen çalışmaları

ürün tasarımı - seramİk, vİtrİfİye, banyo mobİlyası

tamer nakışçı 2006 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü'nden mezun oldu. 2003'te İtalya'da Netpack firmasında ambalaj ve grafik tasarım üzerine, 2004 yılı boyunca Milano ve Torino'da, Fiat'ın ADUS Programı kapsamında otomotiv tasarımı üzerine staj yaptı. 2005'in Eylül ayında Nokia Benelux Tasarım yarışmasında birincilik ödülünü kazandı. Avrupa Birliği tarafından belirlenen “Avrupa’nın yaratıcı geleceğini şekillendirecek 100 genç yetenek” arasına girerek, 2009 Avrupa Yenilikçilik ve Yaratıcılık yılı kapsamında Brüksel’de düzenlenen Yaratıcılık Forumu’nda İstanbul’u temsil etti. 2006 yılından beri kendi tasarım ofisinde çalışmalarına devam ediyor. Tasarım yaptığı firmalar arasında; Koleksiyon Mobilya, Çanakkale Seramik, Artcraft, Savarona, Not Carpet yer alıyor.


ALPOLIC/A2 ALPOLIC®, yangın yalıtımında AB standartlarına göre en üst sınıf olan A2 sınıfına yükseldi. Mitsubishi Plastics’in geliştirdiği “ALPOLIC®/A2” adı verilen alev almaz alüminyum kompozit levha Avrupa Yeni Nesil Yangından Korunma Standardı’nın yangın testini başarıyla geçti. Yapı malzemelerinin yangın karşısındaki davranışlarıyla ilgili olarak tüm Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde geçerli olan ortak sınıflandırma esasları ve prosedürleri çerçevesinde, konusunda dünyanın ileri gelen kuruluşlarından olan Exova Warringtonfire Center’da gerçekleştirilen test sonucunda, ALPOLIC®/A2, EN 13501-1: 2007

ZENA PLATİN

EYLÜL 2010 - XXI 62

YENİ - ÜRÜN

EL-Bİ Elektrik, Ağustos ayında piyasaya sunmaya başladığı yeni Zena Platin serisi ile ürün gamını genişletiyor. EL-Bİ Elektrik, 2008 yılı sonunda çıkardığı Zena anahtar ve priz serisini trendler ve ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirmeye devam ediyor. 2009 yılında ortaya çıkardığı Zena Antibacterial anahtar ve priz serisi ile teknoloji ve sağlık alanında gösterdiği gelişime, 2010 yılında yeni

bir açılım getiriyor. Zamak malzemeden üretilen ve doğal maden ışıltısını taşıyan Zena Platin, yedi farklı çerçeve ve dört ayrı bordür/düğmekapak seçeneği ile farklı kombinasyonlar ile mekanları farklılaştırmayı amaçlıyor. Şu anda seride inox, altın, mat altın, krom, mat krom, siyah inci ve antik bakır çerçeve seçenekleri bulunuyor. www.el-bi.com

MonoSpace Kone, ürettiği MonoSpace® asansörler için A sınıfı enerji derecesini alan sektöründeki ilk şirket oldu. Alman Mühendisleri Birliği (Verein Deutscher Ingenieure) tarafından belirlenen VDI kuralları, tüm dünyada kullanılan Avrupa tabanlı uygulama ilkeleri olarak biliniyor. A sınıfı derecesi, VDI 4707 derecelendirme standardı ise çerçevesinde verilen en iyi derece. Asansörlerinin enerji tüketimini düşürmek için rejeneratif tahrikler, standby çözümleri ve LED aydınlatma gibi yenilikçi çözümler getiren Kone, 2008 yılında ürettiği asansörlerin enerji tüketimlerinin %50 oranında azaltacağını ilan etmişti. 2009 yılında ise enerji tüketimini %30 oranında azaltan seriyi piyasaya sunan Kone, 2010 yılında getirdiği yeniliklerle enerji tüketimini %20 daha azaltarak hedefine ulaşmış oldu. www.kone.com

standardına göre A2, s1–d0 olarak sınıflandırıldı. Yeni ALPOLIC®/A2, 2000 yılından bu yana mimari uygulamalarda standart olarak kullanılan ve birçok ülkedeki yerel yangın kriterlerini karşılayan ALPOLIC/fr’ın (DIN 4102’ye göre, B1 sınıfı) çekirdek malzemesine yenilikler eklenerek elde edildi. ALPOLIC/fr’a göre daha yüksek yanmazlık performansına sahip ALPOLIC®/A2, Avrupa’daki en sıkı yangın önleme standardı olarak kabul ediliyor; kompozit panellerle elde edilebilen Euroclass standardındaki en üst düzeydeki onay olarak bilinen “A2,s1–d0” sınıfında tanımlandı. www.alpolic.com



BLANCOSTATURA 6 U CRYSTALLINE Blanco, yeni ürünü Blancostatura 6 U CrystalLine, cam ile paslanmaz çeliğin uyumunu gözler önüne seriyor. Ürünün, geniş kullanım alanı sağlayan kristal bölümü, yüksek kaliteli paslanmaz çelik köşesi ve eviyesi estetik bir bütünlükle bir araya geliyor. Eviyenin üzerine uzanan kristal bölüm ise batarya ile birleşerek tasarımın ergonomik üstünlüklerini ince detaylarla yansıtıyor. Bu tasarım, siyah

Versatıle Kütahya Seramik’in 2010 yılı koleksiyonlarından Versatile Serisi, tasarımındaki eşsiz geometri, işlevsellik ve uygulama çeşitliliğiyle kullanıcısına birçok kombinasyon ve alternatif uygulama imkanı sunuyor. Doğanın organik yapısından mimarinin geometrik yalınlığına uzanan geniş bir skalada kullanım olanağı sağlayan koleksiyon, gelişmiş üretim teknolojisiyle 22x12,5 ve 29x12,5 boyutlarında Axis ve Arc olmak üzere iki farklı modelde, mat ve parlak olarak beyaz, siyah, krem, bordo ve kahve renklerde üretiliyor. www.kutahyaseramik.com.tr

EYLÜL 2010 - XXI 64

YENİ - ÜRÜN

VP 421 Yeni geliştirilen Vario Teppan Yaki VP 421 ile doğrudan, düz ve sert kromlaştırılmış metal yüzey üzerinde, Japon geleneğine göre ızgara ve pişirme işlemi yapılabiliyor. İstenirse iki bölgede de tüm yüzeyde ya da yalnızca tek bir kısımda tam bir sıcaklık ayarlaması mümkün. Bu da aynı yüzey üzerinde hem pişirme hem de sıcak tutma anlamına geliyor. Azami güç, iki kere 1500 Watt’a varıyor. Cihazla

birlikte verilen iki spatül yardımıyla kullanıcı ,hafifçe kızarmış balık ya da sebzeyi çevirebilir, sosu aktarabiliyor. Ayrıca Teppan Yaki VP 421’in yüzeyi hafifçe temizlenmeye yetecek kadar temiz kalıyor. 38 cm genişliğinde, çelik ve profesyonel tip düğmeli Teppan Yaki VP 421 de tıpkı elektrikli ızgarada olduğu gibi, 400 serisinin diğer değişken mutfak cihazları ile kombine edilme özelliğine sahip. www.gaggenau.com

splıt Ligne Roset’nin, Meike Rüssler imzasını taşıyan Split çalışma masası Red Dot Award: Product Design 2009, Interior Innovation Award Cologne 2008, Grand Designs Award 2009, yarışmalarından ödüllere sahip. Bu tasarım, klasik ve modern tarzı birleştiren çizgilere sahip. Kabloları gizlemek için ayrı bölümleri bulunan Split çalışma masası, saklanabilen bölmeleriyle farklı kullanım olanakları sunuyor. www.ligneroset.com.tr

ve saten beyaz cam gibi iki farklı renk seçeneği ile sunuluyor. Cam tezgah, kullanıcıların evlerinde vereceği davetlerde servis amacıyla kullanılmak üzere, eviye bölümünün hemen yanında kullanışlı bir alan yaratıyor. Eviye ile birlikte gelen çok işlevli süzgeç ve eviye yanına takılı bölüm ise, ürünün göze çarpan aksesuarları arasında yer alıyor. www.blanco.com.tr



İlk Yalıtım Pazarı’nda Mardav

Işığa adanmış bir gün

ALD İstanbul (Architectural Lighting Day İstanbul) ilki 25 Ekim 2010'da gerçekleşecek, mimari aydınlatma tasarımına adanmış, uluslararası bir konferans. ALD İstanbul’da amaç, merkez Türkiye olmak üzere, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu ve yakın coğrafya içerisindeki mimari aydınlatma profesyonellerini bir araya getirmek ve bilgi paylaşım imkanlarını

artırmak. Uluslararası alanda başarılı çalışmaları ile dikkatleri çeken mimar ve aydınlatma tasarımcılarına ev sahipliği yapacak etkinlik sayesinde katılımcılar, ışık ve uygulamaları ile ilgili güncel örneklere ulaşma şansını bulacaklar. Etkinlik PLD Türkiye Dergisi tarafından Via-Verlag desteği ile organize ediliyor. Professional Lighting Designers’ Association (PLDA) ve AGİD (Aydınlatma Gereçleri İmalatçıları Derneği) ise partner dernekler. www.aldistanbul.com

lazzonı evdekİ tüm eşyaları sigortalıyor

EYLÜL 2010 - XXI 66

FİRMA HABERLERİ

Lazzoni Mobilya, eşya sigortası uygulaması yapıyor. Ekim ayı sonuna kadar geçerli kampanyada; sadece Lazzoni markalı ürünler değil, müşterilerin evindeki tüm eşyalar sigortalanarak koruma altına alıyor. Lazzoni, 1 Ağustos - 31 Ekim tarihleri arasında geçerli olan kampanyayla müşterilerine önemli bir ayrıcalık

sunuyor; Lazzoni mağazalarından 3.000 TL ve üzerinde ürün satın alan tüketicilerin, belirttikleri adresteki ev eşyaları olası risklere karşı bir yıl süreyle sigortalanıyor. Yangın, yıldırım, infilak, hırsızlık, sel/su baskını, kara/hava taşıtlarının çarpması, fırtına, yer kayması gibi beklenmeyen durumlarda ortaya çıkacak riskler sigorta kapsamında yer alıyor. www.lazzoni.com.tr

BRAAS RÜZGAR TÜNELİ ile UZUN ÖMÜRLÜ ÇATILAR

Kullanıcıların bir çatı sisteminden öncelikli beklentileri; atmosfer koşullarına karşı uzun yıllar yüksek koruma ve dayanıklılık göstermesi yönünde. Braas, ürünlerinin yüksek performans ve dayanıklılık özelliklerine sahip olması için yoğun bir şekilde gerçekleştirdiği Ar-Ge çalışmaları kapsamında son olarak FrankfurtAlmanya’daki merkezinde bulunan ileri teknolojiye sahip rüzgar tüneli

kullanılıyor. Rüzgar tünelinde başta yeni geliştirilen ürünler olmak üzere bir çatı sistemini oluşturan tüm ürünler; performans testlerine tabi tutuluyor. Çatı sistemini oluşturan tüm parçaların farklı iklim koşullarına uyumunu ve özellikle kiremitlerin malzeme ömürlerini ölçümlemek için kullanılan rüzgar tüneliyle dünyadaki farklı yağış, rüzgar ve sıcaklık çeşitleri çatı sistemleri üzerinde birebir simüle edilebiliyor. www.monier.com.tr

Stepevi Maıson&Objet Fuarı’nda

Aralık 2005’te Londra’nın alışveriş caddesi olarak ünlenen King’s Road’da açtığı mağazasıyla dünya arenasında kendisini göstermeye başlayan Stepevi, lüks alışveriş ikonu Harrods, New York Broadway Caddesi'ndeki ABC Carpet, Dubai’nin ünlü alışveriş merkezi Dubai Mall ve Paris’in tasarım üçgeni olarak ünlenen Saint Germain’deki

Boulvard Raspail başta olmak üzere, dünya çapında 20’den fazla noktada yolculuğuna devam ediyor. Stepevi, Infusion Koleksiyonu’nu ilk kez 3-7 Eylül tarihleri arasında Paris'te düzenlenen Maison&Objet Fuarı’nda sunacak. Stepevi, 2011’de açıktan koyuya geniş bir yelpazede mavi, gri-mavi ve gri tonları ile duyguları harekete geçiren bir koleksiyon sunuyor. www.stepevi.com

Sultanbeyli Belediyesi’nin organizasyonuyla hazırlanan ve ısı yalıtımında öncü markaların, kredi kolaylıkları sağlayacak bankaların ve İGDAŞ’ın katıldığı Türkiye’nin ilk yalıtım pazarı 23 Temmuz - 10 Ağustos tarihleri arasında açıldı. Sultanbeyli Belediyesi’nin hem ilçeyi güzelleştirmek hem de vatandaşın tasarruflu ve sağlıklı bir

şekilde ısınmasını ve serinlemesini sağlamak için başlattığı Yalıtım Pazarı’na belediye, yalıtım sektörü lideri Mardav Yalıtım’ı da davet etti. Mardav Yalıtım’ın uygulamacı bayileri vasıtasıyla katıldığı pazarda özellikle Blue Safe Mavi Kale Mantolama Paketi, Dow Styrofoam Grubu Isı Yalıtım Ürünleri ve Blue's Decor markasıyla üretimini yaptığı söve ve kat silmeleri kullanıcıların beğenisine sunuldu. www.mardav.com

Marshall Boya Renk Hareketi'ni Türkiye’ye getirdi

İnsanların hayatına renk ve estetik katma konusunun uzmanı Marshall Boya, gri ve kasvetli tüm alanları renkli hale getirmeyi amaçlayan dünya çapındaki “Renk Hareketi” girişimini, Kadıköy’de, Ayrılık Çeşmesi Sokağı’nda başlattı. 1 Temmuz’da, gün boyu, Balık Ayhan müzikleri, çeşitli yarışmalar,

aktiviteler ve sürpriz ünlü isimler eşliğinde şenlik havasında süren etkinlikte, sokaktaki 44 ev boyanarak, hayat yeniden renklendirildi. Mart 2010’dan bu yana Brezilya, Fransa, İngiltere ve Hindistan’da hayata geçirilen Renk Hareketi Projesi ile dünyanın her yerinde yerel halkla birlikte çalışılıyor; caddeler, evler, okullar ve meydanlar boyanarak yeniden renklendiriliyor. www.renklendirhayati.com.tr

Profilo Hayal Perdesi

Profilo Dayanıklı Ev Aletleri, eski Ramazanların simgesi gölge oyunu Hacivat-Karagöz’ü, günümüze taşıyor. www.profilohayalperdesi.com adresini ziyaret eden kullanıcılar, özel dijital hayal perdesinde, kendilerine sunulan karakterler ve dekor alternatiflerinden istediklerini seçerek sadece fare yardımıyla karakterlerini istedikleri gibi oynatabiliyor. Üstelik aynı anda

kendi seslerini de kaydederek oyunun diyaloglarını da oluşturuyorlar. İsterlerse de kendilerine sunulan özel ses efektleri ve maniler ile oyunlarını daha da zenginleştirebiliyorlar. Ramazan boyunca tüm bilgisayar ekranları birer hayal perdesine, her ziyaretçi birer hayaliye (gölge oyunu ustası) dönüşüyor. Burada uygulanacak üç “hayal” Profilo’dan özel hediyeler kazanacak. www. profilo.com.tr

ÇEŞME VE SIĞACIK LİMANLARINDA BTM ÇÖZÜMLERİ

Yalıtım sektörünün lider kuruluşlarından BTM A.Ş, Çeşme Yat Limanı ve İzmir Sığacık Yat Limanı yalıtım projelerinin çözüm ortağı oldu. Çeşme Yat Limanı projesindeki yalıtım uygulamasını BTM’nin Ankara Bayisi Sepe Yalıtım yaparken, Sığacık Yat Limanı yalıtım uygulamasını

ise İzmir Bayisi Levent İzolasyon başarı ile gerçekleştirdi. Sığacık Yat Limanı’nda BTM markalı ısı ve su yalıtımı malzemeleri ve BTM shingle çatı kaplama malzemesi kullanılırken, Çeşme Yat Limanı yapılarının temel ve perdelerinde yine BTM markalı su yalıtım örtüsü ve dış cephe ısı yalıtımı için BTMPlus mantolama uygulaması başarıyla tamamlandı. www.btmpolpan.com.tr





uygulama - asansör - İstanbul

asansörde Trafİk yöneTİMİ Schindler Türkiye Satış Müdürü Engin Uluçay, Levent Loft ve Loft Bahçe projelerinde kullanılan asansörler ve bina içi trafik işletim sistemi hakkında bilgi verdi.

EYLÜL 2010 - XXI 70

Engin Uluçay

Levent Loft’ta Schindler’e ait Miconic 10 Z-Line Buton ile dört adet 5400 AP (Yolcu Asansörü) -15 durak, bir adet 3300AP-15 durak ve Levent Loft Bahçe’de Schindler’e ait iki adet 5400AP (Panoramik Yolcu Asansörü) -28 durak ve bir adet 5400AP-29 durak (Servis Asansörü) kullanıldı. Schindler 5400 AP Oldukça esnek ölçülendirme ve tasarım özelliklerine sahip Schindler 5400 AP, ticari bina ve meskenler kadar kamu hizmetleri için de uygun olarak olarak tasarlandı. Tutarlı sistem mühendisliği ve en yüksek seviyede güvenlik standardizasyonu ile geliştirilen modüler yolcu asansörü Schindler 5400 AP, son teknoloji ürünü prefabrik bileşenler kullanılarak üretildi.

Boşluk payı yüksekliğini azaltan yenilikçi hizmet yaklaşımıyla bir makine odasından daha küçük çözüm olan Schindler 5400 AP, binalarda yerden tasarruf sağlarken, yararlı alanların en uygun şekilde kullanılmasına da olanak tanıyor. Schindler 5400 AP, makine dairesi MRL olmadan 1,75 m/s hıza kadar, makine dairesinin standartlardan daha küçük yapılandırmasıyla 2,50 m/s’ye kadar ve azaltılmış boşluk payı ile de bina içinde çok sayıda alandan tasarruf imkanı sağlıyor. Bu en aza indirilmiş alanlar, inşaat maliyetleri üzerindeki etkiyi azaltırken, Schindler 5400 AP'nin genişletilmiş performansını da beraberinde getiriyor. Schindler 5400 AP’nin yüksek performanslı kalıcı mıknatısı kuvveti, dişlisiz özelliği ise verimini artırıyor. MRL’nin kontrol sistemi, alandan tasarruf etmek amacıyla şaft kapısının yanındaki üst kat üzerine kuruluyor.

Ayrıca istenildiği taktirde, yolcunun asansöre binmeden önce varacağı yeri seçebildiği erişim kontrolü sağlayan yeni sistem mimarisi; Miconic 10 bina trafik işletim sistemi de kurulabiliyor. Schindler 5400 AP, güvenlik, yangın koruma yönetmelikleri ve standartlarına uyumlu. İşletme masraflarını düşüren asansör, enerji tüketiminde de önemli ölçüde tasarruf sağlıyor. Bunların yanı sıra sipariş üzerine tasarlanacak yüksek kaliteli kabin içi seçme özgürlüğü de bulunuyor. Standart tasarımdan sipariş modellerine kadar ihtiyaca göre her türlü seçeneğe ulaşmak mümkün. Schindler tasarım programları, her trafik durumu için en etkili çözümü hızlı şekilde buluyor. Parametrik taslak, küçük ölçekli şebeke sistemi ve binaya yapılan en az olası bağlantı noktaları, planlamanın kolay ve etkili olmasını sağlıyor.



EYLÜL 2010 - XXI 72

uygulama - asansör - İstanbul

önceki sayfada Schindler asansörleri bu sayfada altta: Miconic 10 bina içi trafik sistemi sağda: Loft'ta kullanılan Schindler asansörü

Schındler 3300AP 20 kata kadar olan binalar için tasarlanan Schindler 3300 AP tasarımı, sessiz çalışma özelliği ve geniş kabiniyle dikkat çekiyor. Schindler 3300 AP serisi asansör kabinleri, teknik donanım için en az yer gerekecek şekilde tasarlandı. Böylece aynı özelliklerdeki başka bir modelde dört yolcu taşınabilirken, 3300 AP’de yolcu sayısı beşe çıkıyor. Hızlı ve sorunsuz monte edilebilme kabiliyetiyle bu model, kullanıcılar ve mimarlar tarafından tercih edilen bir ürün. Makine dairesiz bir asansör olan Schindler 3300 AP’nin alandan tasarruf sağlayarak maliyetleri olumlu etkilemesi de tercih edilmesindeki bir diğer önemli etken. Dört ayrı iç tasarıma sahip Schindler 3300 AP’lerde, farklı renklerdeki

kabinler ve ileri teknoloji ürünü dokunmatik butonlar da kullanıcının zevkine göre en uygun asansörü sunuyor. Miconic 10 - Bina İçi Trafik İşletim Sistemi Schindler tarafından geliştirilen ve hizmete sunulan Miconic 10’la yolcular, varış yerlerini asansör kalkmadan önce belirledikleri için, o andaki bina içi trafiğe göre binecekleri en uygun asansöre, asansörün kendi bilgisayarıyla yönlendiriliyorlar. Böylece farklı sayıdaki duraklara ve kabin boyutlarına sahip asansörler kullanılabiliyor. Çünkü sistem, yolcuların çıkmak istedikleri kata ve diğer ölçütlere göre (fiziksel engelliler, körler, kısmi görüşe sahip yolcular gibi) her yolcu için uygun seçimi otomatik olarak yapıyor. Mimarlar ise daha etkin bir

işletim için, asansörlerini ve tüm binayı daha özgürce düzenleme şansına kavuşmuş oluyor. Miconic 10, acele etmeden asansöre binilmesi için yeterli süreyi tanıyarak (özellikle tekerlekli sandalyedeki yolcuları ve görme sorunu yaşayanları dikkate alarak) konfor sağlıyor. Uygun sayıda kişi, uygun asansöre yönlendirildiği için kullanıcılar kabinde sıkışmıyor, sistemde en yüksek performansa sahip mikro işlemci olduğundan hiç kimse ilk gelen asansörde yer kapmak için acele etmiyor.Varılacak kata yüzde 30’luk daha iyi bir farkla, hızlı ve konforlu ulaşılıyor. Levent Loft ve Loft Bahçe gibi bölgenin en gösterişli ve prestijli projelerinde, Schindler'in yukarıda bahsedilen son teknoloji asansörlerini ve Miconic 10 sistemini kullanmak

için projenin ilk safhalarından başlayan bir işbirliğiyle hareket edildi. Bina içerisinde asansörler için ayrılmak istenen alanın en az olması isteniyordu, bu sebepten en küçük alana sığabilecek, en fazla sayıda ve kapasitede asansör sistemlerine ihtiyaç vardı ve bu ihtiyacı karşılayan asansör sistemi teknolojisi Schindler 5400 AP ve Schindler 3300 AP ile bina sahiplerinin teknoloji ve mimarlarının dekorasyon istekleri doğrultusunda her şey istenildiği şekilde sağlandı. Loft Bahçe'de İstanbul manzarası eşliğinde, 28 kat mesafeyi 2,5 m/s hızda seyahat konforuyla kat edilen Schindler Panaromik 5400 AP, Levent Loft’ta Schindler 3300 AP’ler ve bu asansörlere eklenen Bina İçi Trafik İşletim Sistemi, Miconic 10 ile konforlu seyahatler garanti altına alınıyor.



uygulama - zemİn kaplaması - İstanbul EYLÜL 2010 - XXI 74

Doğal ve mat Kozzy Alışveriş Merkezi'nde konumlanan Mango mağazasının zemin kaplamasını yapan Hit Zeminler firması bu uygulama hakkında bilgi verdi. Mango’nun İspanya’daki ana merkezine bağlı çalışan mimari ekip, İstanbul'da yeni açılacak Mango mağazasının zeminlerinde modern görünümlü, doğal içerikli, dekoratif ve mağaza içerisinde kullanılacak diğer elemanların renkleriyle uyum sağlayacak bir renkte ancak mağaza içerisinde çok da dikkat çekmeyecek sadelikte bir zemin kaplama malzemesi kullanmak istiyordu. Açılacak Kozzy Mango mağazasının yüklenici firması olan Mim Design Mimarlık yetkilileriyle projede tanımlanmış olan zemin kaplamasıyla ilgili yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde kendilerine Hit Loft grubu zemin kaplamalarımızın bu proje için en uygun nitelikte sistemler olacağını aktardık. Kaplamanın çimento esaslı doğal bir malzeme oluşu, beton görünümünde ve farklı renkte

uygulanabilirliği Mango’nun aramış olduğu özellikler arasında yer alıyordu. Ayrıca kaplamanın 5 mm kalınlıkta olması mağaza ile alışveriş merkezinin zemini arasında herhangi bir kot farklılığı yaratmamış olması da başka bir avantaj olarak ortaya çıktı. Önce renk ve doku onayı almak için hızlı bir örnek çalışması yapıldı. Bu çalışmanın İspanyol mimari ekip tarafından onaylanmasının ardında Mim Design Mimarlık ile şantiye programı yapıldı. Genelde bu tip projelerde, zeminin üzerinde sonradan birtakım çalışmalar olabileceğinden zemin kaplamaları en son aşamada gerçekleştirilir. Bu projede de mağaza açılışına bir hafta kala zemin uygulaması bitirildi. Uygulama zemini 235 m2 olan mekanın kaplama sistemi üç gün sürdü: İlk gün mevcut şap yüzeyler özel makineler kullanılarak pürüzlendirilip, üzerindeki toz tabakası detaylı bir şekilde temizlendikten sonra yüzeylere penetre etme yeteneği kuvvetli akrilik esaslı bir astar kullanılarak üç kat

astarlandı. En son sürülen astar tabakası yüzeyde tam olarak kurumadan önce de Hit Loft sistemin ana tabakasını oluşturan, kendinden yayılma özelliğine sahip çimento esaslı kumlu karışım, özel malalar kullanılarak yüzeyde 5 mm kalınlığında bir kaplama kalınlığı bırakacak şekilde uygulandı. Mango’nun konseptinde, yapılacak kaplama sisteminin deseninin az olması istenildiğinden uygulama sırasında mala hareketleri en az seviyede tutuldu. Ana tabakanın uygulanmasından bir gün sonra yüzeylere poliüretan esaslı koruyucu mat görünümlü şeffaf lak, özel rulolar kullanılarak sürüldükten sonra kaplama sonlandırıldı. Bir gün sonra, karar verilmiş olan çatlak kontrol derzleri açılarak zemin kaplama işi tamamlandı. Firma, yapılan kaplamanın son kat uygulamasını bir gün bekledikten sonra, oluklu mukavvalar kullanarak, zeminleri olası etkilere karşı koruma altına alıp mağazadaki gerekli montaj ve yerleşim işlemlerini tamamladı.



EYLÜL 2010 - XXI 76

REFERANS PROJE - AYDINLATMa

Ea Tasarım 2002 yılında mimar ve mühendis iki ortak tarafından kurulan, tasarım ürünlerle projelere çözüm getiren yenilikçi bir firma olan EA Tasarım, kurucu ortakların mesleki birikimleri ve çalışma ekibinin enerjisiyle Türkiye’de pek çok önemli projenin çözüm ortağı oluyor. Firma, 2009 yılı sonuna kadar “EA Aydınlatma” olarak çalışmalarını sürdürdü. Aydınlatma alanında uluslararası başarı kazanmış markaların temsilciliklerini üstlenerek, aydınlatmanın her alanında mimar ve işverenle birlikte çalışarak birçok projede yer aldı. 2010 yılında “EA Tasarım”a dönüşen firma, aydınlatmanın yanı sıra mobilya ve çeşitli mimari ürünleri de bünyesine katarak sektördeki alanını genişletiyor. Aydınlatmada başta Artemide olmak üzere, XAL, Morosini, Next, Axo, Italamp, Yamagiwa, Anta, Bover gibi tasarımın ön planda olduğu firmaların Türkiye temsilciliğini üstlenen firmanın ürünleri arasında Ross Lovegrove, Carlotta De Bevilacqua, Michele De Lucchi gibi tasarımcıların ürünleri yer alıyor.

HI-TEC AYDINLATMA MÜHENDİSLİK • Acıbadem Sağlık Grubu, 2006-2010 • Afrodit Exculisive, İstanbul, 2006 (altta) • Soyak Genel Müdürlük, İstanbul, 2008 • Medical Park Sağlık Grubu, Samsun, 2008 • HSBC Advantage Lounge, İstanbul, 2008 (en altta) • Marriot Courtyard Oteli, İstanbul, 2009 • Bursa Ticaret Borsası, Bursa, 2009 • Teva Ofis Projesi, İstanbul, 2009 • Farmatek, İstanbul, 2009 • THY Türk Motor Merkezi (TEC), İstanbul, 2009 • Voss-Varinak Ofis Projesi, İstanbul, 2010 • Gizia Mağazaları, İstanbul, Rusya, 2010 • Bank Asya Genel Müdürlük, İstanbul, 2010 • İntema Mağazaları, İstanbul, Ankara, İzmir, 2010 • Memorial Sağlık Grubu, İstanbul, 2010

www.ea.com.tr

Mimari aydınlatma konusunda aldığı eğitim ve tecrübelerin sonucunda 1997 yılında kurulan Hi-Tec Aydınlatma Mühendislik, aydınlatma teknolojisindeki gelişmeleri içeren ve tasarım kaygısı dahilinde üretilen önemli aydınlatma firmalarının ürünlerini, proje desteğiyle yorumluyor. Temel eğitimleri dışında yaklaşık 15 yıldır uluslararası aydınlatma armatür ve proje tasarım seminerleri ve fuarlarıyla gelişmeleri yakından takip ediyor. Türkiye'de özellikle pazara uluslararası firmaların teknik ve tasarım içerikli ürünlerinin girmesiyle gelişen aydınlatma tasarımının önemi ve armatürlerdeki üretim çeşitliliği doğrultusunda firma, misyonunu doğal aydınlatmadan ve yapay ışık kaynaklarının gelişmesinden teknik olarak yararlanıp ekonomik projeler oluşturmak, doğanın dengesinden ve çeşitliliğinden ilham alarak kaliteli ortamlar yaratmak olarak oluşturuyor. www.hi-tec.com.tr

• Koluman Mercedes Showroom&Genel Müdürlük, İstanbul, 2004 (en üstte) • Pelikan Hill Evleri Örnek 3 Bina Aydınlatması, İstanbul, 2005 • Saatchi&Saatchi Reklam Ajansı, İstanbul, 2005 • Acıbadem Hastanesi Genel Alan Aydınlatması-Bursa, Acıbadem Hastanesi Oda Aydınlatmaları-İstanbul, 2005-2009 • Deloitte Genel Müdürlük Binası, İstanbul, 2006 • Sheraton Ataköy Hotel-İstanbul, Sheraton Hotel Bussiness Katlar- Ankara, 2006-2009 • Akbank Operation Center, İstanbul, 2007 • Yapı Endüstri Merkezi Genel Müdürlük, İstanbul, 2008 • T-Bank Genel Müdürlük, İstanbul, 2008 (üstte) • Mardan Hotel İç Mekan Aydınlatmaları, Antalya, 2009 • Moskova Sheremethevo Havaalanı, Rusya, 2009 • MAC Bebeköy Sport&Spa Center, İstanbul, 2009 • İstinye Park AVM Life Style Bölgesi Açık Alan Aydınlatması, İstanbul, 2009 • The Edition Hotel, İstanbul, 2010 • Albaraka Türk Genel Müdürlük, İstanbul, 2010



İKİZLER aydınlatma 1982’de kurulan İkizler Aydınlatma, kalite, estetik ve verimliliği birleştirdiği ürünleriyle, Türkiye ve uluslararası iç mekan aydınlatma pazarlarında büyümesine devam ediyor. Teknolojinin tasarımla birleştiği ürünler, Türk Standartlar Enstitüsü’nün kalite belgesi yanında, TÜV onaylı ENEC, CE, ISO 9001:2008, Rusya GOST ve Ukrayna UKR-Cepro standart belgelerine de sahip. Firma, aydınlatma ile ilgili her türlü çözüm ihtiyacını, deneyimli mühendis kadrosu ve hedefe en uygun armatür seçenekleriyle çözümlüyor. Ürünlerin kullanım alanları arasında, alışveriş merkezleri, eğitim kurumları, hastaneler, otel ve kamu kuruluşları yer alıyor. Firma, 28 yılı aşkın tecrübesi, kalite odaklı ve takım ruhu içinde çalışan, satış, üretim ve müşteri destek birimleriyle hem yurtiçi hem de yurtdışı pazarlarında sürdürülebilir büyümesine devam etmeyi hedefliyor.

MEgaman • Kazakistan Astana Nöroloji Hastanesi, Kazakistan, 2008 • Unilever İdari Ofisler, İstanbul, 2009 • Erdem Hastanesi, İstanbul, 2009 (allta ve en altta) • Haydaraliyev Kültür Merkezi, Azerbaycan, 2009 • İstanbul Sapphire Residence, İstanbul, 2010 • Pelican Mal, İstanbul, 2010 • Perla Vista, İstanbul, 2010 • Jaguar Showroom, İstanbul, 2010 • Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Türkmenistan, 2010 • Nissa Otel, Türkmenistan, 2010 • İstanbul Büyükşehir Metro İstasyonları, İstanbul, 2010 • Dumankaya DK Vizyon Residence, İstanbul, 2010 • Kadir Has Üniveristesi, İstanbul, 2010 • Lignadekor Fabrikası, İstanbul, 2010 • Kuveyt Türk Banka Şubeleri, Bolu, Diyarbakır, Aspendos, Sirkeci, 2010

EYLÜL 2010 - XXI 78

REFERANS PROJE - AYDINLATMa

www.ikizleraydinlatma.com

Kompakt floresan lamba ve LED teknolojisi kullanan enerji tasarruflu ampullerin tasarımcısı, üreticisi ve dağıtıcısı olan Megaman, ürün gamında bulunan 400’den fazla farklı ve kaliteli ürünle dünya genelinde 90’ın üzerinde ülkede faaliyet gösteriyor. Piyasaya yenilikçi, ileri teknolojili, çevreye duyarlı aydınlatma ürünleri sunma hedefine odaklanan firmanın felsefesi olan “Işıkta Yaşam”, dünyayı verimli ve duyarlı bir şekilde aydınlatma tutkusunu gözler önüne sererek yaşamı “ışıldayan, rengarenk, parıldayan, ışık saçan, hararetli ve daima değişen” aydınlatma konseptleriyle ışık kadar parlak hale getiriyor. Akkor ve halojen ampullerin çevreye duyarlı birer alternatifi olan Megaman ampuller, dünya genelinde oluşmuş çevre hassasiyetine cevap veren çözümler sunma konusunda yüksek bir motivasyona ve konsantrasyona sahip. www.megaman.com.tr

• Novotel, İbis Tüm Otelleri, 2007-2010 • Cinebonus Sinemaları, 2007-2010 • HiltonSA, Ankara, 2008-2010 • Ritz Carlton, İstanbul, 2008-2010 • Four Season Bosphorus, İstanbul, 2008-2010 • Marriot, İstanbul, 2010 • Sabancı Center, İstanbul, 2008 • Club Hotel Sera, Antalya, 2008 (en üstte, üstte solda ve sağda)

• Pizza Hut, 2007-2010 • Beyti Lokantası, İstanbul, 2007-2010 • Polat Renaissance Hotel, İstanbul, 2008 • Num Num Restaurant, İstanbul, 2008-2010



SITECO

TEPTA AYDINLATMA 1991’den beri mimar ve son kullanıcılara aydınlatma hizmeti sunan Tepta Aydınlatma, aydınlatmanın projelendirmesiyle başlayan, ürün seçimi ve proje gerçekleşmesinin denetimi gibi hizmetleri sayesinde sürekli gelişen ve estetik başarının öne çıktığı projelerde yer alıyor. Başta iGuzzini olmak üzere, 24 aydınlatma firmasının Türkiye’deki temsilciliğini üstleniyor. iGuzzini, Simes, Roger Pradier, Antrox, Aureliano Toso, AltLucialternative, Itre, Gallery, Murano Due, Prandina, Studio Italia Design, Terzani, Tre Ci Luce, Dark, Catellani&Smith, Almerich, Masiero, Zonca, Betec, Eltek, Slide firmalarına ait 15.000’den fazla ürünün seçkin örneklerini sunan firma, tüm müşterilerine proje hizmeti de veriyor.

EYLÜL 2010 - XXI 80

REFERANS PROJE - AYDINLATMa

www.tepta.com

50 yıllık geçmişiyle, teknik iç ve dış aydınlatmanın yanı sıra özel aydınlatma çözümlerinin de üreticilerinden biri olan Siteco, teknolojik fikirleri, gerçekçi yaklaşımyla, ürün mükemmelliğini de hizmet anlayışıyla birleştiriyor. 1.500 kişiden oluşan ekibiyle, rekabetçi makul koşullar, yüksek hizmet kalitesi, hızlı karar alarak müşterilerine aydınlatma çözümlerini sunmak için çalışıyor. Merkezi Almanya’da bulunan ve aydınlatma sektörü olarak kurulan Siteco Grubu, bugün dünyanın dört bir yanında 20’den fazla satış temsilcilikleriyle temsil ediliyor. Uluslararası yatırım grubu Barclays Private Equity’nin ana hissedarı olduğu Siteco Aydınlatma Sistemleri, Eldacon® mikro prizma teknolojisi, Hexal® altıgen yapıları ve Siteco Mirrortec® ikincil reflektör teknolojileriyle, Siteco elektrik ve aydınlatma danışmanlarının yanı sıra tanınmış mimari ortaklıkların da tercihi haline geliyor. www.siteco.com.tr

• TAV Havalimanları, 2004-2009 • Türk Telekom Mecidiyeköy Genel Müdürlük Binası, İstanbul, 2008 • Siemens Gebze Ar-Ge ve Üretim Merkez Binası, Kocaeli, 2008 • Novartis Kavacık Genel Müdürlük Binası, İstanbul, 2009 • Petromcity, Romanya, 2009 • Pendik Devlet Hastanesi, İstanbul, 2009 • Metro Market Zincirleri, Bursa, İzmit, Almaata, 2009-2010 • Al Fateh Üniversitesi Fakülteleri, Libya, 2010 • Akbank Genel Müdürlük Binası, Kocaeli, 2010 • Taksim Anıtı, İstanbul, 2010 (üstte) • Sinan Erdem Arena, İstanbul, 2010 • Ankara Basketbol Arena, Ankara, 2010 • Bursa Atatürk Stadı, Bursa, 2010 • ASM Hasta Yakınları Merkezi, Kocaeli, 2010 (en üstte) • İstanbul Sapphire, İstanbul, 2010

• İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, İstanbul, 2008 (üstte solda) • Kanyon AVM - Ofis Bloğu, İstanbul, 2008-2009 (üstte sağda) • Akbank Özel Bankacılık , Tüm Şubeler, 2009 • Yeşilyurt Holding Ofis Binası, Samsun, 2009 • The Seed, İstanbul, 2009 • 212 İstanbul Power Outlet AVM, İstanbul, 2009 • Mardan Palace Hotel, Antalya, 2009 • Sheraton Otel, İstanbul, 2009 • İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, İstanbul, 2010 • İstanbul Modern Sanat Müzesi Hüseyin Çağlayan 1994-2010 Sergisi, İstanbul, 2010 • Medical Park Hastanesi, İstanbul, 2010 • Sadberk Hanım Müzesi, İstanbul, 2010 • Rampa Sanat Galerisi, İstanbul, 2010 • Citypark AVM, Arnavutluk, 2010 • Trablus Uluslararası Kongre Merkezi, Libya, 2010 (altta)



Veksan

Vİko 30 yıllık geçmişiyle Viko'nun yıllar içinde gelişen 20.000 aktif ürün seçeneği bulunuyor. Temel olarak ürünler, elektrik anahtar ve prizleri, grup prizler, sigorta kutuları, aksesuarlar, koruma ve kumanda amaçlı şalt ürünleri, akıllı bina sistemleri ve elektronik elektrik sayaçları olarak gruplanıyor. Türkiye pazarında yüzde 60 gibi bir payla liderliğini korurken, satışlarının yüzde 50’sini 66 ülkeye ihraç ederek, dünya pazarlarında da yerini alıyor. Türkiye’nin ilk 500 büyük sanayi kuruluşu içerisinde 367. sırada yer alan firma, TUSİAD-KALDER Ulusal Kalite Başarı Ödülü'nün de sahibi. ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi, OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi belgelerine sahip ve sektöründe Turquality marka destek programı kapsamına alınan ilk kuruluş.

EYLÜL 2010 - XXI 82

REFERANS PROJE - AYDINLATMa

www.viko.com.tr

Ürün ve hizmet kalitesinden ödün vermeden, müşteri memnuniyetini ön planda tutan firma, İMMİB verilerine göre son beş yılın aydınlatma sektörü ihracat lideri. “EN 60598 Avrupa, Aydınlatma Armatürü Standartları”na göre üretim gerçekleştiren firma, insana ve çevreye saygıyı ön planda tutarak 2007 yılında başlattığı Çevre Yönetimi Projesini Eskişehir’de yeni kurulan fabrikasında da sürdürüyor. Dünya standartlarında sahip olunan ENEC, VDE, KEMA/KEUR, TSE, CE, UKR-SEPRO belgeleriyle yurtiçi ve yurtdışında sayısız projede yer alan, müşteri ihtiyaçlarını konusunda uzmanlaşmış Veksan ekibi, her tür proje çalışması, aydınlatma çözümü ihtiyacı ve enerji verimliliği çalışmaları konusunda hizmet veriyor. www.veksan.com

• TAV İstanbul Yeşilköy Havalimanı VVIP, VIP, CIP - Ankara Esenboğa Havalimanı CIP - Denizli Çardak Havalimanı, 20082010 • Pendorya Alışveriş Merkezi, İstanbul, 2010 • Migros 5M, 3M, 2M, MJet, Şok, Tansaş Projeleri, Tüm Türkiye, 2007-2010 • Türkiye Finans Katılım Bankası Genel Müdürlük Binası, İstanbul, 2010 • Kuveyt Türk Banka Şubeleri, Tüm Türkiye, 2010 • Albaraka Türk Katılım Bankası Şubeleri, Tüm Türkiye, 2010 • Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Karaköy Binası, İstanbul, 2009-2010 • İstanbul Fatih Üniversitesi, İstanbul, 2009-2010 • Denizli Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hastanesi, Denizli, 2010 • Türk Telekom İzmir Bölge Müdürlüğü, İzmir, 2010 • BİM Marketler (Enerji Tasarrufu Projesi kapsamında dönüşümü yapılan tüm marketler), Tüm Türkiye, 2009-2010 • Kayseri Kadir Has Şehir Stadyumu, Kayseri, 2009 • Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir, 2007-2009 • Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 2006-2010 • Konya Mevlana Üniversitesi, Konya, 2009

• Bosphourus City Halkalı, İstanbul, 2009-2010 (altta ve en altta) • Divan Residans Halkalı, İstanbul, 2009-2010 • Hilton Garden Inn, Kütahya, 2009-2010 • Rixos Libya-Al Nasr Otel, Libya, 2009-2010 • Çağlayan Adliye Sarayı, İstanbul, 2009-2010 • Soyak Siesta, İzmir, 2009-2010 • Ramada Plaza, Antalya, 2009-2010 • Dumankaya Minimal Projesi, İstanbul, 2009-2010 • Kiptaş Maltepe Konutları, İstanbul, 2009-2010 • Ramada Hotel, Ankara, 2009-2010 • Marriot Otel, Ankara, 2009-2010 • Sheraton Otel, Gürcistan, 2009-2010 • Mardan Palace Otel, Antalya, 2009 - 2010 • Mashattan, İstanbul, - 2010 • Spradon Residence, İstanbul, - 2010



EYLÜL ajandasI .... - 19 Eylül

İstanbul Contrast Sergisi

Sergide, Dice Kayek firmasının İstanbul'daki karşıtlıklıkların yarattığı değeri ortaya koyduğu 26 farklı tasarımın her birinde

İstanbul Modern, Karaköy, İstanbul

www.istanbulmodern.org

Venedik, İtalya

www.labiennale.org

Cumhuriyet Müzesi, Sultanahmet, İstanbul

www.istanbul2010.org

Alan İstanbul, Beyoğlu, İstanbul

alanistanbul.com

Beykent Üniversitesi, Şişli, İstanbul

www.beykent.edu.tr

Santralistanbul, Eyüp, İstanbul

www.santralistanbul.com

kentin farklı bir yüzü okunuyor.

- 21 Kasım

12. Venedik Mimarlık Bienali

Kazuyo Sejima küratörlüğünde gerçekleştirilecek olan İnsanlar Mimarlıkla Buluşuyor (People Meet in Architecture) temalı 12. Uluslararası Venedik Mimarlık Bienali, Venedik'in çeşitli yerlerinde mimarlarla ve halkla buluşuyor.

- 4 Ekim

Let's Stick Together: Birlikte Düşleyip Üretelim Sergisi

Sergi, dünyanın farklı yerlerinden tasarımcı ve sanatçıların nesne olarak “baston”u üretimlerinin bir parçası olarak ele almış tasarımlarından meydana geliyor.

2 - 24 Eylül

Mimarlık Üzerine Bir Sergi An Exhibition on Architecture

Sergi, mimarlık ve sanat gibi iki kesişim alanında iş üreten ve teorik düzlemde eğitim almış toplam beş adet mimarlık/sanat kolektifi ile mimarlık bağlamında çalışmalar yapan iki sanatçının katılımıyla hayata geçiyor.

12 - 19 Eylül

Kayaköy'ü Deneyimlemek / Experimentation of Kayaköy

Beykent Üniversitesi ve Beykent Mimarlık Kulübü'nün düzenlediği, Fethiye-Kayaköy'de düzenlenecek Uluslararası Yaz Okulu, sürdürülebilirlik kavramını, özel bir yerleşim olan Kayaköy üzerinden okuma fikri üzerine kuruluyor.

15 Eylül - 20 Kasım

İstanbul 1910-2010 Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü Sergisi

İstanbul'un 1910-2010 döneminde sergilediği toplumsalmekansal dönüşümü etkileşimli bir sergilemeyle ve haritalar aracılığıyla aktarılacak sergi, kentin tüm katmanlarının kolayca izlenebileceği dönemleme ve tema gruplamalarıyla 100 yıllık tarihsel süreci aktarıyor.

17 Eylül - 7 Ekim

Seul Tasarım Fuarı 2010

sdf.seoul.go.kr

Fuar, bu yıl “Herkes için Tasarım” temasıyla gerçekleşiyor.

Jamsil Spor Kompleksi, Seul

ajanda

20 - 24 Eylül

23 Eylül

IIC İstanbul 2010 Istanbul Congress Conservation and the Eastern Mediterrean

Kongre, Doğu Akdeniz’deki ve Doğu Akdeniz’den gelen

Ondusolar Elektrik Üreten Çatılar Toplantısı

Onduline Avrasya'nın güneş enerjisiyle elektrik üreten çatı

taşınabilir ya da taşınamaz mirasın korunması üzerine odaklanıyor.

sistemi Ondusolar'ın geleceği, maliyet analizleri, sorunları ve çözüm önerileri, örnek çalışmalar üzerinden, alanında uzman

www.iiconservation.org Sabancı Center, 4. Levent, İstanbul

www.yem.net Yapı Endüstri Merkezi, Fulya, İstanbul

EYLÜL 2010 - XXI 84

konuşmacıların katılımıyla ayrıntılı bir şekilde ele alınıyor.

29 Eylül - 3 Ekim

İstanbul Tasarım Haftası

sergiler ve konferanslar yer alıyor.

30 Eylül

Werner Sobek Konferansı

www.istanbuldesignweek.com

İstanbul Tasarım haftası kapsamında, atölye çalışmaları,

Eski Galata Köprüsü, Sütlüce, İstanbul www.yem.net

Alman Yüksek Yapı Mühendisi-Mimar Prof. Dr. Werner Sobek saat 19.00’da sürdürülebilir yapılar, hafifletilmiş tasarım ve ilerletilmiş modern teknolojiler üzerine “Geleceğin Yapı

Yapı Endüstri Merkezi, Fulya, İstanbul

Teknolojileri” başlıklı bir konferans veriyor.

30 Eylül - 3 Ekim

Buildist Yapı Fuarı

www.yapimalzemelerifuari.com

Mimarlık, İnovasyon, Tasarım ve Teknolojinin Yeni Buluşma Noktası olmayı amaçlayan Buildist farklı alanlardan profesyonellerin bir araya geleceği yenilikçi bir platform

İstanbul Fuar Merkezi CNR Expo, Yeşilköy, İstanbul

oluşturuyor.

30 Eylül - 3 Ekim

LED Fuarı

www.ledfuari.com

LED sistem, teknoloji ve uygulamaların sergileneceği fuar kapsamında bir de konferans gerçekleşiyor.

İstanbul Fuar Merkezi, CNR Expo, Yeşilköy, İstanbul




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.