xxi nisan 09

Page 1

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K



Yirmibir Mimarlık, Tasarım, Mekân Depo Yayıncılık adına sahibi ve yayın yönetmeni Kuyaş Örs yazı işleri müdürü (sorumlu) Hülya Ertaş Ürer endüstriyel tasarım editörü Tuçe Yasak iç mimarlık editörü Neşfa Dereli blog yuvası editörü Enise B. Karaçizmeli yardımcı editör Bihter Çelik Elif Esmez Lara Karaso sektör editörü Fatih M. Akdan

KAF DAĞI'NIN ÖTESİNİ HAYAL ETMEK

reklam müdürü Eda Ünsalan reklam sorumlusu Burcu Hinginar Akıncı dağıtım sorumlusu Sevilay Tiryaki okuyucu ilişkileri sorumlusu Biriçim Kalender grafik tasarım Aslıhan Özgen grafik uygulama Sibel Gündoğdu grafik asistanı Doğukan Bilgin kapak tasarımı Emre Çıkınoğlu, BEK web tasarımı Ufuk Demirgüç Anıl Dönmez Turgay Tuğsuz kapak fotoğrafı High School, Los Angeles, 2008 © Lane Barden basım yeri Ofset Yapımevi Yahya Kemal Mahallesi Şair Sokak No: 4 Kağıthane, İstanbul yönetim yeri Depo Yayıncılık Hacı İzzet Paşa Sokak Rota 1 Apartmanı 12/2 34427 Gümüşsuyu İstanbul 0212 251 1811 xxi@depo.com.tr genel dağıtım DPP Yerel süreli yayın Dergide yer alan yazı ve fotoğrafların tamamı ya da bir bölümü, Depo Yayıncılık’ın yazılı izni olmadan kullanılamaz.

Yayıncılıktan sahne tasarımına birçok yeni başlık ve arakesitle zenginleşiyor. Dotbilsarda Projesi kapsamında Bilsar Binası'nın -2. katında sahnelenen Vur/Yağmala/ Yeniden oyununun sahne tasarımını bir iç mimar, Yeşim Bakırküre gerçekleştirdi. Oyunun oynandığı alanın, içinde bulunduğu mekânın, binanın,o binanın konumlandığı cadde hatta semtin bir uzantısı olarak tasarlanan dekor, proje kapsamında 17 oyun boyunca dikeyde ilerlerken kabuğuna müdahale etmiyor ancak kabuğundan yola çıkıyor. Gerek Bakırküre ile yönetmen Murat Daltaban'ın işbirliği, gerek fiziksel çevresiyle ilişkisi, gerekse de oyunu bir konstrüksiyon olarak ele alıp benzer bir konstrüksiyonu kendi içinde oluşturan yaklaşımıyla, Vur/Yağmala/Yeniden sahne tasarımı ile mimari arakesitine son derece yenilikçi bir örnek oluşturuyor. İstanbul'dan New York'a uzanıp başka bir disiplinlerarası çalışmaya, New Museum'daki Urban China: Gayriresmi Kentler sergisine bakınca, kent bağlamında tasarımın farklı disiplinlerinin sosyal bilimlerle işbirliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve Çin'de üretilen bir süreli yayınla karşılaşıyoruz. Sergi, bir yandan Urban China dergisinin tarihini eski sayıları ve web sitesi üzerinden anlatırken, diğer yandan Çin'in Batılılaşma süreçlerini, Batılı anlayışın Doğu üzerindeki etkilerini Urban China'nın kendi yapma/düşünme biçimleri ve grafik dili ile oluşturduğu bir kolaj üzerinden izleyiciye sunuyor ve onu düşünmeye davet ediyor. Bir başka metropol Londra'daki Tasarım Müzesi ise Hüseyin Çağlayan'ın kendi kentindeki ilk retrospektif sergisine ev sahipliği yapıyor. Moda tasarımının sınırlarının ötesine geçip “fikirlerin tasarımcısı” olarak kendini tasarımın farklı

disiplinleriyle sanat kesişiminde konumlandıran Çağlayan'ın son 15 yıldır gerçekleştirdiği işlerini ve aldığı yolu yansıtan sergi, bir rehber kitapçığı andıran kurgusuyla ve tasarımıyla izleyiciye farklı bir deneyim sunarak Çağlayan'ın fikirlerini ulaşılabilir, dokunulabilir kılıyor. Çağlayan, zihnin ufkunun sınırı olmadığını, bilinmedik yerlerin, yolların her daim keşfedebileceğini, hatta Kaf Dağı'na varılabileceğini gösteren bir tasarımcı. Çalıştığı tasarımcılardaki bu potansiyeli gören ve bunun önünü kesmektense firmasını yönlendirmesine izin veren bir firma sahibi Marnick Smessaert. Belçikalı aydınlatma firması Dark'ın kurucusu, bu sebepten tasarımcılarına proje tanımı vermiyor, onlardan bir lamba tasarlamalarını değil, “ışıkla bir şey” yapmalarını istiyor, böylelikle sadece tasarımcısının değil kendi firmasının da önünü açıyor. Ürün tasarımcısı Kunter Şekercioğlu'nun Banat için tasarladığı Acrobat diş fırçası da bu türden bir deneyimin sonucu. Sektörde 60 yıllık deneyime sahip Banat'ın tasarımlarıyla tamamen firmaya ait ve özgün ürünler üretme ve bir ürün tasarımcısıyla çalışma kararı neticesinde Kilit Taşı Tasarım ve Kunter Şekercioğlu ile kurduğu işbirliğinde gelinen son nokta, son derece yenilikçi, çift patentli, farklı bir kullanım ve üst düzey hijyen sunan bacaklarıyla Acrobat. Üreticinin çalıştığı tasarımcının Kaf Dağı'nın ötesine geçip bir bakmasına olanak sağladığında elde edebileceklerine iyi bir örnek oluşturan bu diş fırçası ülkemizdeki tasarımcı - sanayi işbirliklerine dair ümit veriyor.

XXI


köşe yazarları gülsüm baydar

Gülsüm Baydar Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarl›k Bölümü'nde lisans ve yüksek lisans programlar›n› bitirdikten sonra Kaliforniya Üniversitesi'nde Mimarl›k Tarihi alan›nda doktora yapt›. UC Santa Cruz, National University of Singapore, MIT, University of Adelaide ve Bilkent Üniversitesi'ndeki akademik pozisyonlar›n›n ard›ndan 2006 y›l›ndan beri ‹zmir Ekonomi Üniversitesi'nde Mimarl›k Bölümü başkanl›ğ›n› sürdürüyor.

katkıda bulunanlar Osman Can Özcanlı

katkıcılar

merve ünsal

Princeton Üniversitesi’nde Sanat Tarihi ve Görsel Sanatlar Bölümü’nü bitirdi. Halen New York’ta Parsons The New School of Design’da fotoğraf yüksek lisans program›na devam ediyor.

NİSAN 2009 - XXI 2

Ryan Genz

Ryan Genz, bir sanatçı ve antropolog. Londra'da bulunan bir giyilebilir teknoloji ve etkileşim tasarımı firması olan Cutecircuit'in kurucularından biri. Ryan,moda ve teknolojiyi yeni deneyimler yaratmak için kullanarak insan insana iletişim için yeni ara yüzler geliştiriyor.

Endüstri mühendisliği okudu. Şikago’da Inventables şirketinde yeni teknolojileri tespit eden ve kullanım alanı öngörülerinde bulunan takıma katkı sağlamaya İzmir'den devam ediyor. British Council'ın düzenlediği Yılın Genç Girişimci Tasarımcısı yarışmasında birincilik ödülü aldı.



güncel 8 GAYRİRESMİ KENTLER ÜZERİNE

16 EŞİK CİNLERİ / GÜLSÜM BAYDAR

Kentin günümüzde nasıl geliştiğini ve kentlerin nasıl işlediğini irdelemeyi amaçlayan Urban China adlı dergi, yenilikçi anlayışıyla, değişik kaynaklardan gelen fotoğrafları, haber nitelikli yazıları, coğrafya, mimari, tasarım alanındaki uzman görüşlerini tarihsel ve istatistiksel bilgilerle birleştirerek okuyucusunu düşünmeye teşvik ediyor. Çin'de üretilen bu yayında benimsenen yapma ve düşünme biçimlerinin "gayriresmi kentler" üzerinden aktarılmasını amaçlayan Urban China: Informal Cities sergisi, New York'taki New Museum'un giriş lobisindeki galeride yer aldı.

Sesler, Sözler, Mekânlar

18 PAVYONDAN MıSRALAR

One Day Poem Pavillion (Tek Günlük Şiir Pavyonu) güneş ışığıyla izleyiciye klasik bir Kore şiirinden dizeler sunuyor. Jiyeon Song doğal ışıkla var olan pavyon tasarımıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

22 TASARıM VEYA KRİZ

10 PLASTİK ÜZERİ GERÇEK KAPLAMA

NİSAN 2009 - XXI 4

İçİndekİler

Ahşap görünümlü plastiklerdense, plastik üzeri ahşap kaplama hem ahşabın gerçek dokusunu ve hissini veriyor hem de taklidinin asla erişemeyeceği işlevsel özelliklerini koruyor. Bu yöntemle günlük hayatta kullandığımız -özellikle de çoklu ortam araçlarındaki- birçok plastik malzeme gerçek malzemelerin farklı dokuları ve renkleriyle kaplanabiliyor.

İTÜ Taşkışla'da 8-10 Ekim 2009'da gerçekleştirilecek olan 4. Ulusal Tasarım Kongresi'nin teması Tasarım veya Kriz. Türkiye’deki tüm tasarım araştırmacıları, akademisyenleri, tasarımın olumlu katkısıyla ilgilenen herkes kongereye davetli.

24 MARKA KİMLİĞİNİN BELİRLEDİĞİ MEKÂNLAR

14 Mayıs'ta Swissotel The Bosphorus'ta gerçekleştirilecek Perakende Tasarım Konferansı konuşmacılarından olan Little perakende tasarım firması ortağı Bruce A. Barteldt Jr. tasarım süreçleri ve bu süreçte marka kimliklerinin nasıl belirleyici olduğuna dair sorularımızı yanıtladı.

12 tek kullanımlık olmayan moda

Hüseyin Çağlayan, moda tasarımının ötesine geçerek tasarımın farklı disiplinleriyle sanat keşiminde “fikir tasarımcısı” kimliği ile konumlanan bir figür. Çağlayan'ın kendi kenti Londra'daki Tasarım Müzesi'nde gerçekleşen ilk retrospektif sergisi, farklı kurgusu ve çeşitli başlıklarıyla ziyaretçilerle buluşuyor. Sergiyi Londra'dan Ryan Genz değerlendirdi.

26 MİMARLIK İLE PAZARLAMA ARAKESİTİNDE

Ticari amaçlı yapılan mimari projelerin konseptlerine uygun pazarlama hedefli tasarımlar üreten Happymondays reklam ajansı başkanı Atilla Yeteroğlu mimari pazarlama kavramını anlatıyor.



proje 28 SATRANÇ TAŞLARI

44 DİŞ FIRÇASININ BACAKLARI VAR

Yaygın öğrenim alanlarının yanı sıra müzik, dans ve gösteri sanatları stüdyoları da bulunan Los Angeles’taki High School #9’da kampüs içindeki binalar birer satranç taşı olarak ele alınmış. Projenin mimari tasarımını yapan Wolf D. Prix, lisenin bulunduğu çevredeki sanatsal etkinliklere katkısı ve öğrenciler için yaratılan ortam hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

Banat Acrobat, ayakları sayesinde diş fırçalığına tutunarak fırçaların baş kısımlarının birbirlerine değmesini engelliyor. Gövdesindeki bu yar›kla kullan›c›ya hafif ve rahat bir tutuş sağl›yor. İki patenti olan bu yenilikçi ürünü tasarımcısı Kilit Taşı’nın ortaklarından Kunter Şekercioğlu’ndan dinledik.

ürün 48 ürün haberlerİ 56 IŞIKLA BİR ŞEY YAP

Tepta Aydınlatma'nın Türkiye temsilciliğini üstlendiği Belçikalı aydınlatma firması Dark'ın kurucusu Marnick Smessaert ile firmanın tasarıma ve tasarımcıya yaklaşımını konuştuk.

34 İRRASYONEL DÜZEN

Erzurum’daki koşullar nedeniyle çelik strüktürlü olarak inşa edilen Finansbank Operasyon Merkezi, üzerinde bulunduğu arsada dikkat çeken biçimi ve çalışanları için çeşitli etkinliklere olanak tanıyan iç mekânlarıyla öne çıkıyor.

NİSAN 2009 - XXI 6

İçİndekİler

40 dekorla yükselen oyun

Bilsar Binası’nın -2. katında Dot tarafından sahnelenen Vur/Yağmala/Yeniden’in sahne tasarımını üstlenen iç mimar Yeşim Bakırküre ile, 17 adet kısa oyun, bir radyo oyunu ve bir epilogdan oluşan bu "tiyatro maratonu" bağlamında, sahne tasarımının dinamikleri ve iç mimarlık deneyimini sahneye taşıma biçimleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Oyunların yönetmeni ve Dot’un ortaklarından Murat Daltaban ise oyun ve dekor arasındaki ilişki ve bu arakesitte sürdürülen işbirliğine dair sorularımızı yanıtladı.

60 YARATıCı ZEMİN ÇÖZÜMLERİ

İstanbul'da açılan Optimum Alışveriş Merkezi'nin zemin uygulamasıyla ilgili, projeyi gerçekleştiren BASF Yapı Kimyasalları'ndan Zemin Sistemleri Ürün Müdürü Serdar Babacan ile görüştük.

64 BANYO VE MUTFAK ÇÖZÜMLERİ DOSYASı

72 ajanda

Bosch Bien Seramik Creavit Çanakkale Seramik & Kalebodur Çimstone DuPont Duravit E.C.A Ece Banyo / Ideal Standard Franke Gaggenau Geberit İntema Mutfak Kale Kaleplus Lineadecor Kütahya Seramik Miele Yütaş Teka Vitra



SERGİ - KENTSEL TASARIM VE YAYINCILIK - NEW YORK NİSAN 2009 - XXI 8

fotoğraflar : Benoit Pailley

GAYRİRESMİ KENTLER ÜZERİNE Kentin günümüzde nasıl geliştiğini ve kentlerin nasıl işlediğini irdelemeyi amaçlayan Urban China adlı dergi, yenilikçi anlayışıyla, değişik kaynaklardan gelen fotoğrafları, haber nitelikli yazıları, coğrafya, mimari, tasarım alanındaki uzman görüşlerini tarihsel ve istatistiksel bilgilerle birleştirerek okuyucusunu düşünmeye teşvik ediyor. Çin'de üretilen bu yayında benimsenen yapma ve düşünme biçimlerinin "gayriresmi kentler" üzerinden aktarılmasını amaçlayan Urban China: Informal Cities sergisi, New York'taki New Museum'un giriş lobisindeki galeride yer aldı. Merve Ünsal

Hem 2005 tarihinde kurulan Urban China adlı dergiyi tanıtma hem de hazırlayanlarının New Museum’un lobisindeki mekânı kullanan bir çalışma yapmaları amacıyla kurgulanan Urban China: Informal Cities (Urban China: Gayriresmi Kentler), Üç M Projesi çerçevesinde gerçekleştirilmiş bir sergi. 2004 yılında başlayan Üç Müze Projesi, Hammer Müzesi (Los Angeles), Güncel Sanat Müzesi (Chicago) ve New Museum (New York) arasındaki işbirliğinin sonucunda yeni işlere

olanak tanımak ve bu üç müze arasında bir ağ kurmak amacını güdüyor. Urban China, sahip olduğu disiplinlerarası yaklaşımı yansıttığı sergide, yaptıklarını izleyiciye gösterme ve kendi yaklaşımını farklı iletişim yöntemlerini kullanarak yeni bir ürüne ve mekâna dönüştürme kaygıları taşıyor. Çin’de yayınlanan ve Çin’le ilgili olan tek şehircilik yayını Urban China, Pekin, Guangzhou ve Şanghay’daki çalışanlarının yanı sıra, dünyanın her tarafından katkıda bulunanlar sayesinde, farklı yaklaşımları ve düşünceleri bünyesinde barındırmayı amaçlıyor. Editör Jiang Jun’un yenilikçi anlayışı sayesinde, değişik kaynaklardan gelen fotoğrafları, haber nitelikli yazıları, coğrafya, mimari, tasarım alanındaki uzman görüşlerini tarihsel ve istatistiksel bilgilerle birleştirilerek okuyucuya tabiri caizse “her yönden saldırıyor”. Derginin yayın amacı, “kentin günümüzde nasıl geliştiğini ve kentlerin nasıl işlediğini

irdelemek” olarak tanımlanırken, “irdeleme”nin ne anlama geldiği de sorgulanıyor. Karmaşık sorunları ciddi bir şekilde araştırarak bağlamsal çerçeveler oluşturduktan sonra, çok farklı alanlardan elde edilen verileri yenilikçi ve güncel bir anlayış içerisinde sorgulayan ve bu sorgulamanın sonuçlarını, birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi gözüken bilgileri, okuyuculara yapılandırılmış ve okuyucuyu kendi anlamlarını çıkarmaya teşvik eder bir biçimde veren Urban China için doğal olarak en önemli araç grafik tasarımı. Her sayısı cesur bir tasarıma sahip olan dergi, içerik kadar içeriğin okuyucuyla iletişim kurmasını sağlayan tasarıma da önem veriyor. Her sayı belli bir konuya ayrıldığından (Çin Mahalleleri, Göç Eden Çin, Kentte İmge ve Metin gibi konular), her sayı, birbirinden farklı, kendi içinde bir proje olarak da görülebilir. Bir konuyu röportajlar, fotoğraflar ve görsel olarak çekici hale getirilmiş veriler çerçevesinde inceleyen dergi,


bu sayfada Sergiden genel görüntüler

SERGİ - KENTSEL TASARIM VE YAYINCILIK - NEW YORK

karşı sayfada New York'taki New Museum'da yer alan Urban China: Informal Cities sergisinin bir parçası olan ve galeri duvarında yer alan posterden görseller

9 XXI - NİSAN 2009

yeni düşünme biçimlerini hayata geçirmenin yanı sıra okuyucuyu geçmişle ilgili düşünmeye ve geçmişi anlamaya teşvik ediyor. Şehircilik için adeta bir laboratuvar olan günümüz Çin’i, gerek ekonomik büyüme hızı gerekse yüksek şehirleşme oranı ile, birçok sorun üretmenin yanı sıra bu sorunlarla başa çıkabilmek için hızla yaratılan çözümler ve kısa sürede sonuçlandırılan çalışmalar ile kendi sınırları dışındakiler için de kavramsal ve verisel olarak kilit bir rol oynuyor. Çin’deki şehircilik, Rem Koolhaas’ın liderliğinde çalışan Hollanda merkezli Metropolitan Mimarlık’ın projesi olan CCTV (Çin’in ulusal televizyon kanalı) binalarında çıkan yangın ile gündeme gelen dev yapı projelerinin yanı sıra, birkaç ay evvel New York’taki Cooper-Hewitt Müzesi’nde tanıtılan, Guangzhou’daki düşük gelirliler için geliştirilen konut projeleri gibi birçok ülkede var olan bir soruna üretilen çözümleri de içeriyor.

Şehirciliğin bu değişik yönlerini disiplinlerarası bir yaklaşımla yayın haline dönüştüren Urban China’nın ABD’deki ilk sergisi de derginin temelinde yatan, farklı konularda uzmanlaşmış kişilerin birlikte çalışarak günümüze ve durumlara uygun çözümler üreten yaklaşımını somutlaştırıyor. New Museum’un lobisindeki galerinin büyük duvarını tamamen kaplayan grafik, somut verilerle fotoğraf ve şemaları birleştirerek hem görsel hem de içeriksel olarak izleyiciyle ilişki kuruyor. Nike marka bir çantanın yanında büyük puntolarla yazılmış “Recycled in China” (Çin'de geri dönüştürülmüştür) sözünü düşündürücü bir şekilde, bir mizah unsuru olarak kullanan grafikler, “Made in China” (Çin'de üretilmiştir), “Urban China” gibi her gün duyduğumuz ifadeleri de bu duvarın bir parçası yaparak, izleyicinin aslında bu konuda bir şeyler bildiğine ama bildiklerinin bu duvardaki grafikle “organize bir kaos”a dönüştürüleceğine işaret ediliyor.

Batılı bir izleyicinin hayatının büyük bir parçası olan ürünlere bu şekilde yer verilmesi, izleyiciyle sergi arasında bir bağ kurmanın yanı sıra bu ürünlerin ve arkalarında yatan fikirlerin yeni bağlamsal çerçevelere oturtulması ile onları hem şaşırtıyor hem de bilgilendiriyor. Sergi mekânındaki bilgisayarlar, izleyicinin resimlerden oluşan bir veri tabanında araştırma yapmasını sağlıyor. Sergiyle birlikte düşünülmüş konuşmalar, tartışmalar ve dersler de bu çalışmanın önemli parçaları. Çin’de olduğu kadar dünyanın her yerindeki “gayriresmi” anlayışın izleyiciye anlatılmasının amaçladığını belirten tanıtıcı yazı, izleyici için yanıltıcı olabiliyor. Serginin ve derginin yayın felsefesinin kilit fikri olan disiplinlerarası çalışarak anlamak, irdelemek ve anlatmak, her unsurun göz önünde bulundurulmasını öngörüyor ki bu unsurların bazıları tarihin ya da istatistik biliminin konusu olmayan, ölçülemez, gündelik değerler. Bunların

bilimsel verilerle birleştirilmesi ve bir anlatıma dönüştürülmesi kaçınılmaz bir şekilde ‘resmi’ bir bilimsel araştırmadan çok “gayriresmi” bir incelemeyi andırıyor. Fakat bunu yaparken kullanılan yöntemsel yaklaşım ve Çin’in ötesine de bakarak, karşılaştırmalı bir şekilde Çin'i anlamayı amaçlayan düşünme biçimi “gayriresmi” olsa da, izleyiciyle ilişki kurabilmesi ve kolay anlaşılır olmakla birlikte basit olmayışıyla belki de en “resmi” araç haline geliyor. Tarihsel olarak her zaman katı bir yapı politikası izlemiş olan Çin’deki şehirlerin burada yaşayanlar tarafından algılanması, yorumlanması ve var olan koşulların tanınması, bir anlamda bu kent sakinlerinin hayatlarının ve içinde bulundukları çevresel koşulların kontrolünü ellerine almaları demek oluyor. Bu çerçevede, serginin mekânında yapılacak fikir paylaşımları da sergideki görseller kadar önemli hale geliyor. Çin’in “resmi” yapıları, “gayriresmi” bu yaklaşım içerisinde aslında gerçeklikle bağlantı kuruyor.


NİSAN 2009 - XXI 10

ESİN vErEN TEKNOLOjİLEr

altta: Microsoft'un, Intellimouse Explorer isimli deri kaplı mouse'u. sağda: Dizüstü bilgisayarları farklı desenli kumaşlarla kaplamak bu teknoloji ile mümkün. en sağda: Ahşap kaplı plastik cep telefonu konsepti.

PLASTİK üzErİ gErçEK KAPLAMA Ahşap görünümlü plastiklerdense, plastik üzeri ahşap kaplama hem ahşabın gerçek dokusunu ve hissini veriyor hem de taklidinin asla erişemeyeceği işlevsel özelliklerini koruyor. Bu yöntemle günlük hayatta kullandığımız -özellikle de çoklu ortam araçlarındaki- birçok plastik malzeme gerçek malzemelerin farklı dokuları ve renkleriyle kaplanabiliyor. Osman can Özcanlı

EXO Overmolding System adlı bir süreç, plastik ürünlerin üzerlerini kumaş, ahşap, deri ya da metal ile kaplamanızı sağlıyor. Yüksek üretim adetlerine ve seri üretime uygun bu süreç, ürünü tek seferde bitiriyor ve ikinci bir temizleme ya da kalıplama aşaması gerektirmiyor. Fotoğrafta gördüğünüz Intellimouse Explorer isimli deri kaplı mouse Microsoft

için üretildi. Seri plastik enjeksiyon yöntemiyle gerçek deri kaplı bir ürün elde etmiş olmaları gerçekten hayranlık uyandırıyor. Bu sürecin en büyük avantajı, gerçek malzemelerin çok ucuz plastiklerin üzerinde kullanılmasını sağlaması; geçmişte bunu başarmak teknik açıdan kısmen mümkün olsa bile çok pahalıya mal oluyordu. Dahası, bu süreç gerçek malzemenin, taklidinin asla erişemeyeceği, işlevsel yararlarını da ürüne dahil ediyor. Örneğin, plastik bir ürünün dışındaki metal plaka onu çizilmelere karşı korur; ve de doğal ahşap ya da gerçek derinin verdiği sıcaklık hissini taklit etmek olanaksızdır.

Malzemeler geleneksel kalıpta desenleme yönteminin bir varyasyonu olan bir süreçle uygulanıyor; süreçte aletle şekillendirme, plastik enjeksiyon yöntemi ve yapıştırıcılar konusunda geliştirme çalışmaları yapıldı. Şu anda teknoloji, dünyanın en büyük plastik firmalarından biri olan DOW tarafından pazarlanıyor. Şirketten görüştüğüm uzmanlar, bu dört malzeme dışında, ince sünger, cırt cırt, kauçuk ve diğer değişik malzemeleri de plastiğin üzerine kalıplamanın teknik açıdan, biraz daha araştırmayla mümkün olabileceğini belirtti.



SERGİ - MODA TASARIMI - LONDRA NİSAN 2009 - XXI 12

tek kullanımlık olmayan moda Hüseyin Çağlayan, moda tasarımının ötesine geçerek tasarımın farklı disiplinleriyle sanat keşiminde “fikir tasarımcısı” kimliği ile konumlanan bir figür. Çağlayan'ın kendi kenti Londra'daki Tasarım Müzesi'nde gerçekleşen ilk retrospektif sergisi, farklı kurgusu ve çeşitli başlıklarıyla ziyaretçilerle buluşuyor. Sergiyi Londra'dan Ryan Genz değerlendirdi. Ryan Genz

Yıllar önce Londra’da çok kavramsal çalışmalar yapan yeni bir tasarımcıya dair söylentiler duymuştum. Giysileri gömerek onların hayaletli görünmesini sağlayan biri. Yeraltına. İçerisinde zamanla çürüdüğü pisliğe. Hikâyenin farklı versiyonları vardı. Bunlardan birinde, giysileri demir tozu, mıknatıs ve sihirle gömmüştü (peki beklerken ne yapmıştı?) ve şov zamanı geldiğinde arkadaşları sahnenin altında büyük mıknatıs

parçalarını hareket ettirerek giysilerin gezinmesini ve dans etmesini, tuhaf bir şekilde hareket etmesini ve havada asılı kalmasını sağladı. Havada durma iddiaları konusunda şüphe içerisindeydim fakat mesaj çok açıktı; bu insan moda konusunda çok farklı düşünüyordu ve bir fikir tasarımcısıydı, bir moda tasarımcısı değil, modan›n sınırlarının çok ötesine giden gerçek bir tasarımcıydı. Film yapımcısı Bertolucci’nin işlerini hep çok sevmişimdir, fikirlerin yapımcısıydı. Sinemada bir şeyler izlersiniz, eğer gerçekten bir anlamı varsa o bir filme dönüşür. Kentin ana caddesinde, bir alışveriş merkezinde ya da en süslü alışveriş caddesinde satın alınabilir şeyler modadır. Fakat bir sinema filmindense bir film gibi

anlamlı olacaksa, nasıl adlandırılır? Fikirlerin modası olabilir mi? Yoksa bu en baştan kusurlu bir kavram mı? Fikirler eğer gerçekse katı ve hatta ölümsüz görünür, moda tanımından ileri geçicidir, tek kullanımlıktır. Londra’daki Design Museum’daki ana galeri etkileyici bir şekilde aydınlatılmış. Keskin ama sert değil. İlk oda tamamen siyaha boyalı ve bir yanda efsanevi gömülü giysilerden biri, beyaz cam bir fanusun içerisinde, sessizce asılı duruyor. Yüzeyi terk edilmiş, harap bir transatlantiğin paslı demirini andırıyor ve bunu gören birisi kolaylıkla toprağın altında kalışını ve hayat bulmak için bekleyişini hayal edebilir. Bu iş Şekil A olarak adlandırılmış. Sergilenen işler arasında bir tek bunun için katalogda


SERGİ - MODA TASARIMI - LONDRA 13 XXI - NİSAN 2009

herhangi bir tanım ya da açıklama yok. Bu parça Hüseyin Çağlayan'ın ilk koleksiyonu “The Tangent Flows” (Teğet Akımlar) 1994 ‹lkbahar/Yaz koleksiyonundan. Gevrek, çürümüş, düzensiz, toprağımsı, lekeli. Aynı karanlık odada ziyaretçilere Şekil B sunuluyor: pürüzsüz, durgun, aerodinamik, renkli. Şekil B Çağlayan’ın son koleksiyonu (İlkbahar/Yaz 2009) Inertia'dan (Eylemsizlik) üç örnek içeriyor. Şekil A kumaştan, yumuşak ve mükemmel olmayan bir elbise iken, Inertia hepsi yaklaşık aynı boydaki kısa elbiselerle temsil ediliyor ama bunlar kumaştan değil. Rüzgar tribününün esintisi onları dövdükçe yatayda erimiş ve sonra zamanla öylece donup kalmış kumaşlar gibi görünüyorlar. Fakat modeller durağan. Vücudun hareketli

görünmesini sağlayan, giysilerin biçimleri. Dondurulmuş hareket. Ziyaretçiler her bir giysiye yaklaşabildiği için yakından bakabiliyor ve ilk anda kumaş zannettikleri malzemenin aslında dökme köpük olduğunu fark ediyorlar. Galerinin her bir odası tasarımcının koleksiyonlarından bir ya da ikisinden örnek işlerin sergilenmesi için özel olarak yapılandırılmış. İşlerin ayakları yere basıyor ve yaklaşılabilir, ulaşılabilir bir şekilde sunuluyor. Bazı işler cam panellerin ardında sergilense de çoğu açıkta. Birçok parça bulunduğu mekânın tam ortasında yer alıyor ve dolayısıyla ziyaretçiler bu parçaların etrafında dolaşabiliyor.

Mankenler alçak platformlar üzerinde yer alıyor, böylece izleyiciler onları bire bir insan ölçeğinde görüyorlar. Ben gerçekten de birkaç kişinin kumaşlara dokunduğunu gördüm. Elbette dokunmak kötü bir müze davranışı, fakat ben Çağlayan’ın tasarımlarının böyle bir çekiciliği olmasıyla gururlandığını hayal edebiliyorum. Tasarımlar kendilerinden ödün vermeyen deneysel doğalarına karşın ziyaretçileri korkutmuyor, kendine doğru çekiyor. Çağlayan’ın yaklaşımı çoğunlukla avangart ya da deneysel olarak tanımlanıyor. Fakat her bir parça tasarımıyla izleyiciyi bir sohbetin içine çekiyor. İşler kendisi için ya da avangart olmak için avangart değil, yeni bir şey söyleme gerekliliğinden ötürü deneysel.

Serginin kendisi Çağlayan’ın koleksiyonlarında ele aldığı birtakım temalara odaklanıyor. Yersizliğe karşılık yerleşme

Hüseyin Çağlayan Kıbrıs’ta doğdu ve sekiz yaşındayken ailesiyle birlikte Birleşik Krallık'a taşındı, nihayet İngiliz vatandaşlığı aldı. Hayatı ve Londra’nın çeşitlilik barındıran dokusu, işlerindeki en belirgin etkiyi oluşturmuş gibi görünüyor. Şekil F Sonbahar/Kış 2000 After Words (Sözlerin Sonrası) koleksiyonu. Koleksiyon savaş zamanında aniden evlerini terk etmek zorunda kalan mültecilerin yaşadıkları zorluklardan esinlenmiş. Evdeki mobilyalar giysiye dönüşüyor. Sehpa etek oluyor. Sandalye bavul oluyor.


giriş sayfasında Sergiden Şekil A - The Tangent Flows, 1994 İlkbahar/Yaz, fotoğaf: Luke Hayes

altta ortada sağda: Geotropics, 1999 İlkbahar/Yaz, fotoğraf: Ryan Genz altta en sağda: Şekil E - Before Minus Now, 2000 İlkbahar/Yaz, fotoğaf: Luke Hayes

önceki sayfada üstte solda: Şekil L - Temporal Meditations, 2004 İlkbahar/Yaz, fotoğaf: Luke Hayes üstte sağda: Şekil H - Ambimorphous, 2002 Sonbahar/Kış, fotoğraf: Ryan Genz altta en solda: Şekil B - Inertia, 2009 İlkbahar/Yaz, Inertia, fotoğraf: Ryan Genz altta ortada solda: Airborne, 2007 Sonbahar/Kış, fotoğraf: Ryan Genz

NİSAN 2009 - XXI 14

SERGİ - MODA TASARIMI - LONDRA

bu sayfada altta: After Words, 2000, fotoğraf: Chris Moore en altta: Readings, 2008 İlkbahar/Yaz, fotoğraf: Moritz Waldemeyer sağda: One Hundred and Eleven 2007 İlkbahar/Yaz, fotoğraf: Chris Moore

Konum

Hız

Bu tasarımların çoğu aracılığıyla Çağlayan’ın yönelttiği sorular şunlar: Neredesin? Neden oradasın? Sana bakarak geçmişini okuyabilir miyim? Geçmişinden ne gibi izler taşıyorsun? Bedeninde, DNA’nda? Şekil H Sonbahar/ Kış 2002 Ambimorphous koleksiyonu. Koleksiyondaki her bir başarılı parça, zengin, renkli, nakışlı ve canlı geleneksel Türk kıyafetlerinin modern, “batılı” ve karalara bürünmüş bir hale evrilmesini adım adım gösteriyordu.

Çağlayan son koleksiyonun, artık günlük yaşamın özü haline gelmiş olan hız üzerine olduğunu söylüyor. Çağlayan’ın kendi yaşamı da bu yıl değişimlere sahne oldu. 2004’ten beri her yıl önce Londra, ardından da Paris moda haftalarında sunduğu iki koleksiyon oluşturuyor.

Hareket

Şekil S Airmail (Uçak Postası) elbise, kağıttan bir zarf içinde alınıp açılımı ve birleştirilmesi için belirtilmiş talimatlarla gerçek boyutlu bir giyilebilir elbiseye dönüşüyor.

Bu beş yıllık zaman zarfında iki kez Yılın İngiliz Tasarımcısı seçildi. Bu yılsa Çağlayan için yeni bir dönüm noktası: Artık o, Puma’nın yaratıcı yönetmeni ve kendi firmasının hisselerinin büyük çoğunluğunu da Puma aldı. Puma ayrıca Design Museum’daki serginin de sponsoru. Bu sergi Çağlayan’ın kendi kenti Londra’da düzenlenmiş ilk retrospektifi.

Ancak bu gerçekler serginin daha önemli yönünün -işlerinin- geride kalmasına neden oluyor gibi görünüyor. Onlar yerine şu gerçekleri göz önünde bulundurun: Çağlayan, Paris podyumunda robotik ve kinetik modayı sergileyen ilk tasarımcıydı (İlkbahar/Yaz Koleksiyonu 2007). Ayrıca giysiyi taşıyanın siluetini statikten dinamik, etkili ve yayılımcı bir hale sokmak için defilesinde giysilerde lazerler kullanan ilk tasarımcıydı (İlkbahar/Yaz Koleksiyonu 2008). Bu, sergideki Şekil Q. Galeri birçok ziyaretçinin daha önce hiç görmediği birçok işle dolu bir sihirli kutuya benziyordu. Birçok parça daha önce sergilenmemişti bile. Sergide Çağlayan’ın kariyerindeki her biri

sohbete hazır, anahtar parçalar bir araya getirilmiş. Bir tasarımcı ve tasarımlarında malzeme olarak rahatlıkla teknolojiyi kullanabilen biri olarak, podyumlarda değil, yalnızca bilim-kurgu filmlerinde sunulması gereken giysiler tasarlıyor. Son 10 yıl içinde teknoloji ve medya aynı anda birçok yerde bulunabilir bir hale geldi. Çağlayan da bu dünya için tasarlıyor, daha önce tahayyül edilemeyen bir şekilde kültürlerin hareket ettiği, etkileşime geçtiği ve evrildiği bu dünya için. Katalogdaki hemen hemen son Şekil, araya sıkıştırılmış olan Şekil T. Müze kafesinde içilebilen Türk kahvesine gönderme yapıyor.



SESLER, SÖZLER, MEKÂNLAR Mimarlığın maddeselliği ve görselliği öylesine güçlü ki ses gibi ele gelmeyen bir öğeyi mimarlığın dışında düşünmek çok kolay. Ses mimarlık disiplinine ölçülebilir yanlarıyla giriyor çoğu kez. Akustik ve ses yalıtımı gibi teknik kaygılarla mekân ve ses ilişkisi kontrol ediliyor, istenen ve istenmeyen sesler içeride ya da dışarıda tutulabiliyor. Bir de tarihsel olarak mimarlık ve müzik ilişkisi estetik boyutta kurulageliyor. Rönesans mimarlarının müzik armonileriyle mimarlığa dair orantılar arasında kurdukları ilişkiler gibi. Oysa sesin mekânla ilişkisi bunların çok ötesinde boyutlar kazanabiliyor hem maddesel anlamda hem de metaforik olarak. I.

Eşİk cİnlerİ

Ses ve mekânı bir arada düşündüren (ve aynı zamanda bu yazıya esin kaynağı olan) çarpıcı bir örnek David Fincher’ın 2008 yapımı filmi The Curious Case of Benjamin Button’a arka plan oluşturan sahne.

NİSAN 2009 - XXI 16

Bir hastane odası. Ölüm döşeğindeki Daisy (Cate Blanchett) kızı Caroline’dan (Julia Ormond) çantasında bulunan bir anı defterini çıkarıp yüksek sesle okumasını istiyor. Defterin ilk sayfalarını karıştırıp duraksayan kızına “sadece sesini duymak istiyorum” diyor. Filmin seyircisi ve Caroline için okunanın içeriği öne çıksa da Daisy için olayın bir başka boyutu daha var: Sadece ses olarak ses. Gerçi filmin devamında Daisy için de defterin içeriği ve anıların büyüsü öne çıkıyor ama sesin sadece ses olarak algılandığı bu ansal sezişin değerli olduğunu düşünüyorum. Bu noktaya daha sonra dönmek üzere anlatının kendisine bakalım önce. Caroline’in anlatısı Daisy için bedeninin ve hastane olgusunun kaosu dışındaki bir dinginliğin; bir referans noktasının; bir merkezin sesi. Bu merkezin çevresinde tanıdık, bildik bir alan oluşturuyor; bir mekân yaratıyor. Hastane odasının dışında, kızının ve kendi geçmişinin sesinden oluşan metaforik bir mekân bu; eve/yuvaya dair; tehlikeden uzak ve koruyucu. Yaşanır bir dünya tanıdık olanla, anılarla, yuva kavramıyla özdeşleşiyor. Hastane odasının gerçekliği ise bu özdeşliği sürekli tehdit ediyor. Paradoksal olan şu ki Daisy’nin Caroline’in sesinde aradığı/bulduğu merkez ve onun çevresinde ördüğü mekân ölümle -kendi ölümüyleberaber geliyor. gülsüm baydar gulsum.baydar@ieu.edu.tr

Filmdeki hastane odasının tedirgin edici sessizliğinin arka fonunu her an gelmesi beklenen Katrina kasırgası

oluşturuyor. Caroline’in yumuşak sesinin düzgün ritmine karşı kasırga gürültünün ve kaosun taşıyıcısı. Kasırga korkusu son kertede yok oluşa, yani ölüme dair. Kaos ölümle örtüşüyor. Gerek Daisy’nin anıları kızının tanıdık sesinden duyma isteğinde, gerek yaklaşan kasırganın tedirgin edici sessizliğinde kaosun dokunmadığı ya da kaosa dönüşme tehdidi taşımayan bir dünyanın arzusu yatıyor. II.

Kaos, düzen ve bunların sesle ilişkisi mitolojide de kurulmuş. İlham perileri ve sirenler bu kez söz konusu olan. İlham perileri Tanrı Zeus ve hafıza tanrıçası Mnemosyne’in kızları. Olimpos Dağı'nda yaşıyorlar. Sesleri tertemiz, tatlı ve akıcı. Şarkılarında ölümsüz kahramanların başarılarına övgüler düzüyorlar. Amaçları şairleri esinlendirmek. İlham perilerinin sayesinde geçmiş kahramanlıkların anısı hep taze kalıyor ve ölümsüz sanat yaratıları ortaya çıkıyor. Yani nelerin hatırlanıp nelerin unutulacağına ilham perileri karar veriyorlar. Unutulanlar ölüme hatırlananlar ölümsüzlüğe mahkum ediliyor. Ölümsüzlük de bir tür mahkumiyet; sabitlenmeye, durağanlığa ve tekrarlanmaya. Bir anlamda ilham perilerinin şarkıları ile Caroline’in sesi arasında benzerlik kurmak mümkün. Her ikisi de geçmişe dair hatırlanmak istenenleri dile getiriyorlar. Dolayısıyla her ikisinde de bu dile getiriş olmayanın temsili niteliğinde. Ve gene her ikisi için de sözlerin işaret ettiği bir mekân var; tanıdık, bildik, tehlikesiz bir sığınak. Bu nitelikler son kertede yuva kavramıyla örtüşse de her iki durumda da paradoksal bir biçimde ölümle ilişkileniyor. Yoksa kaçınılmaz olarak mı demek gerek?

Sirenlere gelince: Oedipus mitinde Sirenler bir adada yaşayan yarı kuş yarı insan yaratıklar. Büyüleyici sesleriyle baştan çıkan denizciler ya suya atlayarak ya da gemilerini kayalara çarparak ölüyorlar. Mitolojiye göre sadece Odysseus adanın yakınından geçerken kendisini geminin direğine bağlatıp kulaklarına balmumu tıkayarak kurtuluyor Sirenlerin çağrısından. Kurtuluşun yolu bağlanmak, sabitlenmek, kulakları tıkayarak bildik dünyaları yeğlemek. Peki gerçekten kurtuluş mu Odysseus’unki? Bir yoruma göre Homer’in anlatısında Sirenlerin gerçekten şarkı söyleyip söylemedikleri de, şarkılarının (varsa) içerikleri de belirsiz kalıyor.


Dolayısıyla sirenleri bilinmeyen, bilinmediği için arzulanan ve son kertede tehditkâr olan “öteki”nin, Odysseus’un kaçışını ise “öteki”ne karşı korkudan kaynaklanan kaçışın simgesi olarak görmek mümkün.1 İlham perileriyle sirenlerin mekânsal konumlanışları da kayda değer: Dağ ve deniz. Dağlar yeryüzüne kuşbakışı baktığımız yükseklikler. Tanrıların yaşadığı, çevrelerine hükmeden ve son sözün söylendiği yerler. Dağlar yüceliği, durağanlığı ve heybeti çağrıştırıyor. Deniz ise akışkan ve değişken. Söz konusu efsanede birisi ölümsüzlüğün diğeri ölümün yer aldığı yerler.

Çağımızın önde gelen düşünürlerinden Gilles Deleuze ve Felix Guattari’nin başlangıçta mimarlıkla ilgisiz gibi görünen “Nakarat” başlıklı yazılarında şöyle bir anlatı yer alıyor:

Tam da yuva ve ev terimlerine içsel olan ama bu kavramlarla ilişkilerini bir türlü itiraf edemediğimiz hatta itiraf etmekten korktuğumuz özellikler değil mi bunlar? Ama bu saptamalar ne merkez kavramının ne de oluşturduğu mekânın mutlaka olumsuzlanması anlamına gelmiyor. Aslında nakaratın üçüncü durumu, yani merkezden doğaçlama bir çıkış yolu yaratarak yeni bir evrene açıldığı durum yuva kavramına yepyeni açılımlar getiriyor. Orada artık şarkının içeriği değil sadece ses olma niteliği öne çıkıyor. *** Sesin sadece ses olması; mimarlığın sadece mimarlık olması. Sesin şarkıdan, şarkının sözlerinden sıyrılması; mimarlığın işlev bazında sınıflandırılmış tanımlı mekânsal kurgulardan ve anlamsal yüklerden kurtulması. Mimarlığın salt maddeselliğiyle ele alınabilmesi. Böyle bir bakış açısına ilham perilerini yüceltip sirenleri mahkum eden anlayışla yaklaşmak, mimarlığı ve tanıdık mekânsal kurguları geçmiş kahramanlarının öyküleriyle yeniden yeniden üretmek mümkün tabii. Ama bilinmeyen yolların hemen ölüme çıkacağı sonucuna varmayıp, onları yeni bir evrene açılan çıkışlar olarak yorumlamak ta mümkün ve bir o kadar da esinlendirici olamaz mı?

“Karanlıkta korkunun tutsak aldığı bir çocuk bir şarkı mırıldanarak kendini teskin eder. Şarkının eşliğinde yürür ve durur. Kaybolmuşluğunda şarkıya sığınır ya da olabildiğince şarkının kendisini yönlendirmesine izin verir. Şarkı kaosun orta yerinde dinginlik ve denge sağlayan ya da dingin ve dengeli bir merkezin kaba bir eskizi gibidir. Şarkı söylerken seker, hızlanır ya da yavaşlar çocuk. Ama şarkının kendisi bir sekmedir zaten: Kaostan, kaosun içinde düzenin başladığı yere seker ve her an dağılıverme tehlikesi taşır. … Hızda, ritmde ya da armonide herhangi bir hata, hem yaratıcıyı [çocuk] hem yaratılanı [şarkı] yok edip kaosun güçlerini geri getirerek felakete neden olabilir.”2 Deleuze ve Guattari’ye göre nakarat üç ayrı biçimde ortaya çıkabiliyor. Bazen kaosun içindeki kırılgan bir noktayı merkez olarak sabitliyor; bazen o merkezin

1 Bu yorumun kaynağı Renata Salecl, “The Silence of the Feminine Jouissance” Cogito and the Unconscious, derleyen Slavoj Zizek (Durham: Duke University Press, 1998), s.175-198. 2 Gilles Deleuze ve Felix Guattari, A Thousand Plateaus (Minneapolis: University of Minnesota Press, 1987), s. 311. Çeviri bana ait.

bu sayfada Olympos dağında İlham Perileri. Eustache Le Sueur, The Muses Clio, Euterpe and Thalia, c. 1640.

17 XXI - NİSAN 2009

III.

Bu anlatıda müziksel ve mekânsal metaforların çokluğu çarpıcı. Kırılgan nokta sığınak, dengeli alan barınak kavramlarını çağrıştırıyor. Merkez kavramını temel alan yuva düşüncesi; kaos ve düzen; ses ve mimarlık. Sesin bir iç ve bir dış yarattığını söylüyorlar Deleuze ve Guattari. Kaosu dışta tutan bir ses duvarından söz ediyorlar. Caroline’in seslendirdiği anılar ve ilham perilerinin şarkıları gibi. Bunlar bir yandan sabit bir merkez çevresinde kurulan korunaklı bir mekân kavramını yüceltirken, bir yandan (istemeden de olsa) böyle bir mekânsal kurgunun ölümle örtüştüğüne işaret eden metaforik anlatılar. Bu anlayışla kurulan bir mekân koruyucu koruyucu olmasına ama aynı zamanda sabitleyici ve kapatıcı da. Ve herhangi bir olgu sabitlendiği anda yok olmaya mahkum.

karşı sayfada solda: Daisy ve Caroline hastane odasında. The Curious Case of Benjamin Button film karesi, David Fincher, 2008. sağda: Geminin direğine kendini bağlatmış olan Odysseus. Roma dönemi mozaik, Tunus, M.S. 3. yüzyıl

EŞİK CİNLERİ

İşin ilginç tarafı gene bir başka efsanede sirenlerle ilham perileri Tanrılar aleminin kraliçesi Hera tarafından yarışmaya çağrılıyorlar. Kazananlar ilham perileri. Onlar bilmek istediklerimizin, sirenler ise istemediklerimizin taşıyıcıları. Bu mitolojik kurgularda bilmek istediklerimiz geçmişimize dair tanıdık alanlara; istemediklerimiz ise içerikleri bilinmeyen, söze gelmeyen bilinmedikleri için korkulan, ölümle bağdaşlaştırılıveren alanlara işaret ediyor.

çevresinde sakin ve dengeli bir alan -bir yuva- yaratıyor; bazen de o noktadan doğaçlama bir çıkış yolu yaratarak yeni bir evrene açılabiliyor.


pavyon - mİmarlık ve görsel İletİşİm NİSAN 2009 - XXI 18

fotoğraflar: Jiyeon Song

Pavyondan Mısralar One Day Poem Pavillion (Tek Günlük Şiir Pavyonu) güneş ışığıyla izleyiciye klasik bir Kore şiirinden dizeler sunuyor. Jiyeon Song doğal ışıkla var olan pavyon tasarımıyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Enise B. Karaçizmeli

ebk: Öncelikle projenin esin kaynağı ve ana fikrini sormak istiyorum. Pavyonu tasarlamaya nasıl karar verdiniz ve proje başlangıcında ne tür araştırmalar yaptınız? Jıyeon Song: Araştırmalarım mekânda iletişimin yeni yollarını aramakla başladı. İletişim aracı olarak benzersiz bir niteliğe sahip olduğunu düşündüğüm için ışık ve gölge ile çalıştım. Bir nesnenin sonsuz çeşitlilikteki gölge oluşturabilmesi, beni en çok etkileyen fikir oldu. Büyülü, organik ve duygusal etkisinden yararlanabilmek için fikri geliştirebilecek deneysel çalışmalara odaklandım ve işe küp gibi temel biçimlerle denemeler

yapıp gölgenin karakteristiğini anlamaya çalışarak başladım. Ardından bu çalışmaya harfler ve kelimeleri dahil ettim. Birçok teknik denedikten sonra, ODPP'u (One Day Poem Pavilion) fikrilerimi göstermek için inşa ettim. ODPP temel olarak, ışık ve gölgenin iletişim aracı olarak kullanılmasının yollarını araştıran bir proje olarak ortaya çıktı. ebk: Işık ve gölge strüktürün esas bileşenleri gibi görünüyor. Bize izlediğiniz yöntem, başvurduğunuz teknoloji ve hesaplamalardan bahseder misiniz? js: Adım adım ilerleyen deneysel çalışmalar projenin yöntemini oluşturdu. Işık ve gölge ile iletişim kurmanın birçok yolunu keşfettikten sonraki aşama bu verilerin insan ölçeğinde deneyimlenebilmesiydi.

Bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan pavyon, jeodezik bir kubbenin dönüştürülmesiyle oluşturuldu. Biçimi üç boyutlu programlar yerine birçok maket yaparak, deneyerek geliştirdim. Bu üretim süreci düşünmek, modellemek ve öğrenmek gibi çeşitli aşamaları barındırıyordu. Yaz ve kış ayları için iki ayrı şiirin ODPP üzerinden aktarımı için güneş irtifa ve azimut açısını kullandım. Şiir panelleri iki boyutlu bir programda tasarlandıktan sonra, CNC tezgâhında delikleri açıldı. Yaz ve kış gündönümlerinde şiirler okunabilirken ekinokslarda görünmüyor. ODPP, panel açılarında ayarlama yapıldığı sürece dünyanın herhangi bir yerinde bu şiir yansıtılabilir. Üretimi yeni bir teknoloji ile gerçekleşmesine rağmen yalnızca doğal



önceki sayfada Pavyon, günün farklı saatlerinde şiirin farklı mısralarını yansıtıyor.

NİSAN 2009 - XXI 20

pavyon - mİmarlık ve görsel İletİşİm

bu sayfada sağda: Pavyon, izleyicinin içinde ve etrafında zaman geçirmesi düşünülerek tasarlanmış. en sağda: Şiir, pavyonun iç kısmında okunuyor. altta: Panelin tasarımından önce yapılan tipografi denemelerinden görüntüler. altta sağda: CNC tezgâhlarında delikler açılan MDF panelleri pavyonun şiirin yansıtan bölümleri.

bir kaynak olan güneş ışığı ile çalışıyor. Bu da yeni ve eski teknolojinin aynı potada erimesi demek. ebk: Panellerde okunan Sijo, doğa ve insan yaşamı hakkında basit, metafizik ve kozmolojik temaları inceleyen klasik bir Kore şiiri. Bu şiiri kullanmanızın sebebinin içinde birçok metafor barındırması olduğunu söylüyorsunuz. Pavyon üzerinden nasıl bir deneyim sunmayı amaçladınız? js: Pavyonda şiir yavaşça tamamlanıyor. Tüm şiirin görünmesi yaklaşık sekiz saat sürüyor. İzleyici pavyonu birkaç dakikalığına gözlemleyebileceği gibi, pavyonda uzun süre de vakit geçirebilmekte. Geçirdiği zaman zarfına bağlı olarak her kullanıcının deneyimi farklı olacaktır. Yalnız bir dörtlüğü deneyimleyen kullanıcılar

bu durumdan kendi çıkarımlarına varacaklar. Şiiri pavyon ile birlikte sonlandırmak ise bambaşka bir deneyim olacaktır. Tüm bu farklı durumlar birey için benzersiz birer deneyim. İzleyicinin pavyonda beklediği ya da oturduğu bölümlere göre de hislerin değişmesini amaçladım. Bir keresinde, pavyonu gören bir izleyici, şiiri uzaktan ve yakından algılamanın onun için farklı deneyimler sunduğundan söz etmişti. Strüktürün altında oturduğundaysa sözcüklerin gökyüzünden gelip içine döküldüğünü ve vücudunda yer edindiğini, artık bu sözcüklerin onun için çok özel olduğunu söylemişti. ebk: Konsept aşamasından pavyona dönüşen süreç nasıldı? Pavyon nasıl

tasarlandı ve kullandığınız malzemeler nelerdi? js: Daha önce de açıkladığım gibi pavyon ışık ve gölgenin kullanımını sergilemenin yalnızca bir yöntemi. Ben içerik olarak bu strüktür ile uyumlu bir şiir seçtim, eğer bu teknik başka bir yapı veya mimari mekâna uyarlanmak istenirse yazılacak mesaj da bu alanın bağlamıyla ilişkili olacaktır. Örneğin bu tertibat bir kilise camı ya da cephesine İncil'den mesajlar yansıtabilmek için eklenebilir. İki haftalık bir süre için yapılan pavyonda ana malzeme olarak MDF panellerden yararlandım. Eğer açık alanda kalıcı bir yapı tasarlanırsa alüminyum ya da çelik kullanımı bence daha uygun olacaktır. ebk: ODPP için gelecek planlarınız neler?

js: Geçici pavyonun inşasından bu yana kamusal alanda kalıcı bir uyarlamasını gerçekleştirmek istiyorum. Doğru malzeme ile doğru yerde inşa edilirse güneşle birlikte neredeyse sonsuza kadar var olabilir. Kamusal bir park veya açık hava müzesi de pavyon için uygun yerler olabilir. ODPP yalnızca kentlilere değil, aynı zamanda sanat ve tasarım dahil olmak üzere modern kültür ve teknolojiyi deneyimleyemeyen, az gelişmiş bölgelerde yaşayan çocuklara da değer katabilir. Bu günlerde ODPP için kullandığım strüktürün değişik biçimlerini geliştirmeye çalışıyorum. Ayrıca mimari mekânlara ve ürünlere ışık ve gölge ile mesaj üretimi fikrimi entegre etmek üzerine yapılacak işbirliklerinde mimarlar ve ürün tasarımcıları ile çalışmaktan da çok keyif alırım.



Düzenleme Kurulu Prof.Dr. Alpay Er, Doç. Dr. Seçil Şatır, Yrd. Doç. Dr. Şebnem Timur Öğüt, Öğr. Gör. Dr. Hümanur Bağlı, Öğr. Gör. L.N. Ece Arıburun, Koray Malhan (Koleksiyon), Özlem Yalım (Koleksiyon), Araş.Gör. Ayhan Enşici, Araş. Gör. Koray Gelmez ve Araş. Gör. Özge Merzali Çelikoğlu Önemli tarihler Özet teslimi: 30 Mart 2009

NİSAN 2009 - XXI 22

KONGRE - ÜRÜN TASARIMI - İSTANBUL

Özet kabul duyurusu: 13 Nisan 2005 Tam bildiri metni teslimi: 12 Haziran 2009 Tam bildiri metni kabul duyurusu: 6 Temmuz 2009 Kitap için düzeltmeli son teslim: 3 Ağustos 2009 Konferans: 8 - 10 Ekim 2009 İletişim 4UTK - 4. Ulusal Tasarım Kongresi İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü, Mimarlık Fakültesi, Taşkışla, 34437 İstanbul tel: 0212 2931310 x 2303 - 2268 - 2332 faks: 0212 2514895 e-mail: utk@itu.edu.tr

Tasarım veya Krİz İTÜ Taşkışla'da 8-10 Ekim 2009'da gerçekleştirilecek olan 4. Ulusal Tasarım Kongresi'nin teması Tasarım veya Kriz. Türkiye’deki tüm tasarım araştırmacıları, akademisyenleri, tasarımın olumlu katkısıyla ilgilenen herkes kongereye davetli. Tasarım, amacı belirli bir yöne doğru giden, arzu edilir bir değişiklikle sonuçlanması beklenen, istenir ve bilinçli bir değişim, değiştirme eylemidir. Kriz ise kıtlık, zor bir dönem, çözümsüzlük, bunalım gibi olumsuz anlamlar taşır. Yaygın kullanımının ötesinde ise kriz öngörülmeyen, beklenmedik değişim için sancılı bir kırılma veya başlangıç noktasıdır. Kontrolü mümkün olmayan pek çok değişikliği tetikler. Kriz ile tasarım birbirlerine değişim kavramı üzerinden bağlanır. Herbert Simon "Tasarım, mevcut olanı tercih edilir, istenir kılacak şekilde değiştirmektir." der. Eğer kriz öngörülemeyen, kontrol dışı ve olumsuz bir değişim ise, tasarım arzu edilir sonuçlara ulaşmayı amaçlayan bir değişim bilinci ve eylemidir. Bugün birbirleriyle iç içe geçmiş pek çok kriz var ve bunları aynı anda

yaşıyoruz. ABD’de finansal kriz olarak başlayıp, bizi de içine alan küresel ekonomik kriz bunlardan sadece biri. Çok daha önce başlayan ekolojik kriz derinleşiyor; hayatımızdaki etkisi ekonomik krizin çok daha ötesinde olacak. Ulusal ölçekte Türkiye ciddi bir kimlik krizi yaşıyor ve bu, gündelik yaşamın her noktasına -kültür, sanat, ekonomi, siyaset, ahlâk- nüfuz ediyor. Kriz sürdürülebilir olmayan her şeyin kaçınılmaz sonucu. Tasarım ve kriz değişimin iki farklı yüzü; aralarındaki diyalektik gerilim, tam da içinde bulunduğumuz dönemde aralarındaki ilişki üzerine düşünmeyi ve tartışmayı değerli ve gerekli kılıyor. Olumlu bir değişim ve sürdürülebilirlik, tasarımla ve tasarlayarak mümkün. Tasar›m, krizlere karşı firma ölçeğinde sürdürülebilir rekabet gücü kazanmaktan ulusal ölçekte sürdürülebilir ekonomik büyümeye, sürdürülebilir sosyal, kültürel veya bölgesel kalkınmadan doğayla uyumlu

sürdürülebilir bir yaşam tarzının kurgulanıp yaygınlaşmasına dek pek çok farklı düzeyde çözüm üretme potansiyeline sahip. İTÜ'nün ev sahipliğini yaptığı bu kongrede, üniversitelerin ilgili bölümlerinde görev yapan akademisyenler, sanayiden tasarımcılar, mühendisler, pazarlama ve marka uzmanları, yöneticiler, bürokratlar, yurtiçi ve yurtdışındaki lisansüstü programlara kayıtlı öğrenciler, sivil toplum örgütlerinden katılımcılar ve profesyonel tasarımcılar bildiri sunabilirler. Katılımcıların bildiri sunabilecekleri, genel temayla bağlantılı konu başl›kları ise ekoloji - etik - sorumluluk, ekonomi - yönetim - strateji, eğitim - araştırma - uygulama, toplum - birey - kullanıcı, tasarımcı - müşteri - firma , politika - hukuk - örgütlenme, kültür - kimlik tarih, yöntem - kuram - eleştiri, yerel - ulusal - küresel, teknoloji - malzeme - imalat, inovasyon - süreç - ürün, iletişim - medya - marka.



NİSAN 2009 - XXI 24

SÖYLEŞİ - PERAKENDE TASARIM

bu sayfada Meksikalı Chedraui hipermarket zinciri için oluşturulmuş “bağırmayan” perakende ortamı

karşı sayfada alt sırada: Chedraui'nin farklı reyonlarından görünümler üst sırada: Little'ın Lucky Brand Jeans için geliştirdiği perakende konseptiyle tasarlanmış mağaza görüntüleri

fotoğraflar: © Little

MARKA KİMLİĞİNİN BELİRLEDİĞİ MEKÂNLAR 14 Mayıs'ta Swissotel The Bosphorus'ta gerçekleştirilecek Perakende Tasarım Konferansı konuşmacılarından olan Little perakende tasarım firması ortağı Bruce A. Barteldt Jr. tasarım süreçleri ve bu süreçte marka kimliklerinin nasıl belirleyici olduğuna dair sorularımızı yanıtladı. Hülya Ertaş

he: Perakende tasarımın mimarlık ile pazar ekonomisi arasında bir rol üstlendiğini söyleyebilir miyiz? Eğer öyleyse, bu rolü nasıl yorumluyorsunuz ve bir mimar olarak kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Bruce A. Barteldt Jr.: Her iyi tasarım, pazar ekonomisindeki hareketlerin biçimlenmesinde ya da etkilenmesinde bir rol oynar. Perakendede tasarım eninde sonunda müşteri gereksinimlerini, ruh hallerini izler; bu nedenle tasarım müşterinin konumunu yansıtmalıdır. Ekonomik koşullar zorlayıcı olduğunda müşterilerin alışveriş alışkanlıkları da büyük ölçüde değişiyor. Para harcama alışkanlıklarındaki değişimler, daha az paraya sahip olmaktan kaynaklanıyor olabilir ancak genellikle bu, “bilinmeyenden korkmak”tan kaynaklanıyor. Perakendecinin değişim yönetiminde tasarım çok önemli bir rol üstleniyor. Satış gelirleri düştüğünde, perakendeciler haklı olarak yeni inşaat harcamalarını geri çekiyorlar. Oysa müşteri perakendecinin ekonomiye -ürün satış fiyatlarının düzenlenmesi,

ürün seçimi ve hatta satış ortamı gibi konularda- uyum sağlamasını talep ediyor. Tasarımcı olarak biz bu duruma uyum sağlamalıyız; mağaza içi grafikler, geliştirilmiş görsel pazarlama ve kategori yönetimi gibi araçlarla müşterilerin görüp hissedebileceği ekonomik çözümler sunmalıyız. Little bu yaklaşımı “Daha Azla Yenilenmek” olarak adlandırıyor. Bu yaklaşım inşaat maliyeti yatırımını en aza indirerek yine de perakendeciyi yeni, amaca uygun ve müşterilerinin gereksinimleriyle bağlantı halinde kılma fikrine dayanıyor. he: Perakende tasarımın ana parametreleri neler ve bu parametreler tasarım sürecini nasıl etkiliyor? bab: Bugün perakendeciler ürün çeşitlilikleri ve fiyatlarından daha fazlasını sağlıyorlar, müşterilerinin yalnızca gereksinimlerine değil, arzularına da yanıt veren, özel bir yaşam tarzı sunuyorlar. Perakende tasarım müşterilerin arzularını ayağa kaldırmalı, bir haz katalizörü olmalı ve böylelikle ürünü sattırmalı. Bunun ötesinde, müşterileriyle duygusal bir bağ kurabilen her perakendeci, onların markaya olan sadakatini güçlendiriyor. Bu nedenle bir perakende tasarımcı, markanın müşteri tabanına ne vaat ettiğini derinlemesine anlamakla işe koyulmalıdır. Marka, rakiplerine göre kendi konumunu

farklılaştırmalı ve müşterilerine daha büyük değerler sunmalı. Perakende tasarımcı, markanın vaatlerini, markanın tüm kanallarına, en önemlisi de mağazalarına uyum sağlayan bir deneyime dönüştürmelidir. Mağaza tasarımı markanın kimliğini yansıtmalıdır; örneğin marka konumlandırması farklı deneyimleri ya da yeni keşifleri önemsiyor mu? Bunun yanıtı, mağazanın genel yerleşimini belirler. Marka konumlandırması “en iyi kalite” ya da “en düşük fiyat”ı ifade ediyor mu? Bunun yanıtı, kaplamaların kalitesini, malzemelerdeki zevki, renkler ve aydınlatmanın seviyesi ve tipini belirler. Marka konumlandırması “huzur ve uyum” ya da “hareket ve macera”yı mı ifade ediyor? Bunun yanıtıysa müşteri ile ürün arasındaki karşılıklı etkileşimin derecesi hakkında bilgi verebilir. Tasarım sürecimiz markanın tamamen anlaşılmasıyla başlıyor, sonrasında araştırmalarla güçlendiriliyor ve perakendeciyi de içeren çok disiplinli bir takımla yürütülüyor. Little'da çok disiplinli yaklaşımımızın bir yansıması olarak kendi marka geliştirme ekibimiz var. Bununla birlikte, marka kimliği firmalarıyla işbirliği yapma fırsatlarını da değerlendiriyoruz, özellikle de bakış açıları tasarım sürecini zenginleştirdiğinde. Little ekibi marka


SÖYLEŞİ - PERAKENDE TASARIM 25 XXI - MART 2009

kimliği tasarımıyla mağaza tasarımı arasında hiçbir ayrım gözetmiyor, bunların her ikisi birbiriyle tamamen bütünleşmeli. Perakende tasarımın pek de öncelik verilmeyen önemli bir öğesi, işlevsel ve enerji etkin bir bina yaratmak. Büyük ölçekli mağazalarda, özellikle de süpermarket ve hipermarketlerde mağazanın aydınlatma armatürlerinin, dondurma birimlerinin ve yüksek yoğunluklu alanlarının planlamasında uzmanlık çok önemli. Birçok kez perakendeciler Little'a diğer tasarımcıların hatalarını ya da gözden kaçırdıkları konuları düzeltmesi için başvuruyor. Tasarımcılar mağazanın markayı yansıtmasına o kadar odaklanıyorlar ki etkin bir şekilde işletilmesini unutuyor ya da bunun nasıl yapılacağını hiç bilmiyorlar. Little bu konuların her ikisinde de uzmanlaşmış bir ofis. he: Konsept tasarımı farklı konumlarda uygularken ilk tasarımınızın nasıl evrildiğini anlatabilir misiniz? bab: Perakende, tüm dünyada çok hızla evriliyor. Bu değişim, modadaki trendler, teknolojik yenilikler ve hatta medya tarafından hızlandırılırken küresel perakende, bölgeden bölgeye değişen sosyo-kültürel farklılıkların bilincinde olmalı. Little, otantikliğin

perakendecinin müşterilerinin kendilerine has niteliklerini kabul etmesiyle başladığına inanıyor. Bu, belki de bir tasarım konseptinin evrilmesindeki en önemli katalizör. İkincisi, bir tasarım konsepti fiziksel alan koşullarındaki çeşitlemelere -var olan bir mekâna ya da yeni bir binayauyum sağlayabilmeli. Bir prototip tasarım bu esneklik fikriyle birlikte düşünülmeli ve bu nedenle marka bileşenleri dizisi genel planlama içinde modüler olarak uygulanabilmeli. Bizim “parçalar kiti” (kit of parts) tasarım yaklaşımımız müşterilerin karşılaştıkları ortamı şekillendiren ürünlerin çoğunun en az parçayla hızlıca monte edilebilmesini, eğer varsa mağazadan mağazaya her seferinde yeniden tasarlanmasını öneriyor. İşverenlerimizden Liz Claiborne Company markalarından biri olan Lucky Brand Jeans, her bir mağazasının diğerlerinden farklı bir şekilde olmasını, böylelikle müşterilerinin mağazadan mağazaya, bölgeden bölgeye farklılaşan yeni bir görsel sunumla karşılaşmasını istiyor. Bununla birlikte Little her bir mağazayı sil baştan tasarlamıyor, yalnızca parçalar kitini geniş tuttuk; daha fazla malzeme seçeneği ve daha da önemlisi kolaylıkla çeşitlenebilen esnek bir dekor paketi sunuyoruz. Dahası, daha geniş eleman paletindeki

her bir bileşen bütün marka tasarımıyla ilintili olarak ele alınıyor, böylece çeşitlilik markanın silikleşmesine, daha da kötüsü her seferinde yeni bir markanın ortaya çıkmasına neden olmuyor. he: Bugün gittiğimiz hipermarketlerin çoğunda -renkleri, malzemeleri ve aydınlatmalarıyla- agresif bir ortamla karşılaşıyoruz. Sizin Meksika'daki Chedraui için geliştirdiğiniz proje ise oldukça sakin bir alışveriş ortamı sunuyor. Bunu bir dönüm noktası olarak adlandırabilir miyiz, hipermarket tasarımlarının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? bab: Chedraui, kendisini Meksika'daki rakiplerinden farklılaştırmanın yollarını arıyor ki bu rakiplerin bazıları sizin de belirttiğiniz gibi agresif alışveriş ortamlarına sahip. Çok geniş ürün yelpazeleri, stoklarının fazlalığı gibi nedenlerle birçok hipermarket müşterilerinin ilgisini çekmek için her bakış açısından “bağıran” ortamlar yaratıyor. Sonuçta ortaya görsel açıdan o kadar gürültülü bir mekân çıkıyor ki her şey bulanıklaşıyor ve hiçbir şey öne çıkamıyor. Dahası, Meksika kentlerinin sokaklarındaki perakende dükkanlar da buna benzer yüksek enerjili bir görsel etkiye sahip. Chedraui'nin müşterilerinin alışveriş yaptıkları bağlam hep böyle. Market boyunca

yayılan net bir görsellik vurgusuyla temiz ve parlak bir perakende ortamı Chedraui'nin ilgisini çekti. Bunu “sakin” olarak da adlandırabilirsiniz çünkü görsel gürültünün çoğu temizlendi; ancak yine de yalnızca müşterinin market içerisinde yönelimini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda ana satış ürünlerini de vurgulayan canlı renklere sahip grafikler, dikkat çekici geometriler ve odak noktaları var. Sonuç olarak müşteriler marketi daha uzun bir süre deneyimliyorlar ve daha fazla alışveriş yapıyorlar çünkü görsellerin aşırı yüklenmesinden yorgun düşmüyorlar. Müşterileri alışveriş deneyimlerini, Chedraui'nin rakiplerinde yaşadıklarından farklı olarak olumlu bir şekilde hatırlıyor. Bunun bir dönüm noktası olup olmadığını zaman gösterecek. Hipermarketler yalnızca hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası olmadı, aynı zamanda küresel olarak popülerlikleri de artmaya devam ediyor. Gittikçe daha fazla müşteri alışveriş için hipermarketleri tercih ettiğine göre, bu alanda sürekli bir yenilik beklemeliyiz. Eğer dünya üzerindeki hipermarketler, müşterileriyle ilişkileri açısından mağazalarının görsel sunumunu netleştirmenin faydalarını görmeye başlarsa biz Little'dakiler onlara yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.


YENİ - MİMARİ PAZARLAMA NİSAN 2009 - XXI 26

görseller: Jump mağaza içi panelleri, AFM Sinemaları kapı görselleri

MİMARLIK İLE PAZARLAMA ARAKESİTİNDE Ticari amaçlı yapılan mimari projelerin konseptlerine uygun pazarlama hedefli tasarımlar üreten Happymondays reklam ajansı başkanı Atilla Yeteroğlu mimari pazarlama kavramını anlatıyor. Atilla Yeteroğlu

Günümüzde reklamcılar her noktayı, her anı, her nesneyi bir reklam alanı olarak kullanabiliyor. Genel kitlelere hitap eden mecralarda bir reklam kalabalığı olduğundan, tüketiciler markaların ve firmaların vermek istediği mesajları algılarken seçici davranıyorlar. Hedef kitle sınıflandırmaları arttıkça, onlara ulaşmanın yolları da çeşitleniyor. Başarılı markalar, tüketicilerinin karşısına hiç beklemedikleri anlarda, hiç beklemedikleri yollarla çıkmaya gayret ediyor ve alternatif pazarlama alanları yaratıyor; bunlardan biri de mimari pazarlama. 2003'ten beri faaliyette olan Happymondays1, mimari pazarlama konusunda uzmanlaşmış bir firma. Aslen bir reklam ajansı olan Happymondays'in içinde kurduğumuz bir ekiple hem mimarlara hem de firmalara bu hizmeti sunuyoruz. Bugüne kadar yerli ve yabancı birçok şirkete uyguladığımız projelerle hem markaların doğrudan tüketicisine hem

de firmaların kendi çalışanlarına yönelik pazarlama kampanyaları hazırlıyor ve bunları mağazalarda ve şirket binalarının içinde uyguluyoruz. Konuşan mekânlar yaratıyoruz. İster tüketici, ister o şirketin çalışanı olsun girdiği mekândaki her köşe, her nesne, her duvar ona bir mesaj veriyor ya da verilmek istenen mesaj için ortam yaratıyor. Mimarların yarattığı konseptlere uygun ama pazarlama amaçlı mesajları, çekici tasarımlarla sunuyoruz. Projeleri ikiboyutlu ve/veya üçboyutlu olarak ele alıyor; tasarımların ve tasarlanan mekân ve nesnelerin üretimleri dışında mimari konseptlere uygun aksesuarların bulunması ve geliştirilmesi konusunda da hizmet veriyoruz. Projeyi bir bütün olarak değerlendirirken mimari projenin görsel bütünlüğüne uygunluk konusunda çok özenli davranıyoruz. Yaratım sürecinde müşterilerin sunduğu proje tanımı, verilmek istenen mesajın kampanya olarak ele alınmasını; mimarın yönetimi ise bu kampanyanın görsel zenginliğinin mimari konseptten uzaklaşmamasını sağlıyor.

Özellikle mağazalar, zincir mağazalar ve restoranlar gibi alanlarda bu hizmetten faydalanılırken şirketlerin genel müdürlük binaları da kendi çalışanlarıyla iletişim kurabilmek için bu yola başvuruyor. Bir şirketin, kurumsal kimliğini, vizyonunu ya da şirket değerlerini çalışanlarına sürekli hatırlatabilmesi, hem de bunları sıkıcı sunumlar yerine çalışanının her gün geçtiği noktalarda farklı tasarımlarla sunması çok büyük bir avantaj. Bir projemizde müşterimizin isteği üzerine şirket çalışanlarının asansör yerine merdiveni kullanmasını teşvik eden bir kampanya hazırladık; çalışanlar merdiven boşluğundaki tasarımlardan o kadar keyif aldılar ki, daha az asansör kullanmayı tercih eder hale geldiler. Mimarların konkur çalışmalarında projelerinin tercih edilmesinde bir neden daha yaratması ya da şirketlerin binalarını yaşayan ve konuşan mekânlar haline getirebilmesi için mimari pazarlama iyi bir araç. 1 www.happymondays.net; tel: 0212 259 9159



YAPI - LİSE - LOS ANGELES NİSAN 2009 - XXI 28

fotoğraflar: © Lane Barden

SATRANÇ TAŞLARI Yaygın öğrenim alanlarının yanı sıra müzik, dans ve gösteri sanatları stüdyoları da bulunan Los Angeles’taki High School #9’da kampüs içindeki binalar birer satranç taşı olarak ele alınmış. Projenin mimari tasarımını yapan Wolf D. Prix, lisenin bulunduğu çevredeki sanatsal etkinliklere katkısı ve öğrenciler için yaratılan ortam hakkındaki sorularımızı yanıtladı. Hülya Ertaş

high school #9

coop hımmelb(l)au

he: Proje tanımı nasıldı, bu projeyle ne türden kentsel deneyimler yaratılması planlandı? Wolf D. Prıx: Proje tanımı, sanatın yanı sıra yaygın eğitim de veren ve Grand Avenue projesinin bir parçası olan LAUSD (Los Angeles Unified School District) için öncü bir sanat lisesi yaratmaktı. Los Angeles kent merkezinde bir sanat merkezi, profesyoneller, öğrenciler ve halk arasında fikir alışverişine olanak sağlayan bir forum ve Grand Avenue’deki etkinlikler bağlamında sanat ve kültüre odaklanan bir iletişim platformu oluşturmayı amaçladık. Halka açık tiyatro, okulun Grand Avenue ve Los Angeles kent merkeziyle ilişki kuran ana unsuru ve kampüsün gerçek bir "kamusal" sanat okulu olması için bir katalizör niteliğinde. Sanat mekânlarının varlığını simgeleyen kule, sanat okulunun kentsel doku içindeki konumunu gözle görülebilir şekilde belirtiyor ve kente yeni bir referans noktası sağlıyor.

he: High School #9, Disney Konser Salonu ve Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin de aynı cadde üzerinde bulunduğu Grand Avenue’da yer alıyor ve bu caddenin sanat etkinlikleri açısından bir bilinirliği var. Bu yeni yapının kentsel bağlama sanatsal etkinlikler anlamında nasıl bir katkısı olacak? wdp: High School #9’ın ana katkısı, Grand Avenue’de bulunan performans mekânları yelpazesini tamamlayan, kente profesyonel, kamusal bir gösteri sanatları tiyatrosu kazandırması. Önceleri, Los Angeles kent merkezinde bu sahneye eşdeğer bir buluşma mekânı yoktu. Yeni tiyatro binası sayesinde Los Angeles’ta artık konser salonu, opera salonu, geleneksel tiyatro salonunun yanı sıra şimdi gösteri sanatları tiyatrosu da bulunuyor. Buna ek olarak, deneysel bir oda sahnesi ve amfitiyatro da yer alıyor. Bu sahneler gösterimler için okul ve halk tarafından kullanılabiliyor. Okulda ayrıca yaygın öğrenim mekânlarına eklenen görsel sanatlar, dans ve müzik stüdyoları bulunuyor. Bina koridorları aynı zamanda sergi mekânları olarak, lobi de daha resmi bir galeri olarak kullanılıyor. Bu alanlar, okul, sanatçı ve kent arasındaki alışverişi sağlayan ek platformlar sunuyor. Sanat kitapları içeren kütüphane belirli bir saatten sonra halka açık; melez bir mekân olarak küçük performanslar ya da sanat etkinlikleri için de kullanılabiliyor.


YAPI - LİSE - LOS ANGELES 29 XXI - NİSAN 2009

karşı sayfada Tiyatro lobisi ve kulenin kamusal girişi bu sayfada solda en üstte: Kütüphane, kafeterya ve kulenin yer aldığı avlu sağda en üstte: Hollywood Otoyolu'ndan kulenin görünüşü; fotoğraf: © Roland Halbe solda üstte: Hava görünüşü; fotoğraf: Warren Aerial Photography, Inc.; PCL Construction Leaders izniyle sağda üstte: Kütüphane ile tiyatro binaları arasındaki okul avlusu solda: Tiyatro lobisi üstte: Sanat stüdyolarının yer aldığı bina

arka sayfada solda üstte: Sınıflardaki daire pencereler solda altta: Okulun ana girişi sağda: Tiyatro lobisi sonraki sayfada solda üstte: Kütüphane sağda üstte: Müzik stüdyosu solda altta: Tiyatro salonu sağda altta: Dans stüdyosu en son sayfada Kampüsün genel görünümü; fotoğraf: © Roland Halbe


YAPI - LİSE - LOS ANGELES NİSAN 2009 - XXI 30

Okul avlusu, bir kent meydanı ölçeğinde ve belirli bir saatten sonra etkinlikler, gösterimler yapılması için uygun. Eğitim işlevinin yanı sıra tüm bu mekânları sayesinde okul, büyük tiyatro yapımlarından küçük enformel gösterilere, sanat sergilerinden, konferanslara, tartışmalardan dış mekân gösterilerine dek çeşitlenen etkinliklere yer veren ve tüm yıl boyunca etkin olan bir kamusal sanat programı oluşturabilir. he: Satranç konseptinden ve bunun kampüs master planındaki belirleyici rolünden bahseder misiniz? wdp: Satranç konsepti mimari ve kentsel bir konsept. Yeni bir planlama düşüncesi bağlamında binaların aracılar (agent) olduğu fikrine dayanıyor. Kentler için master plan olarak aşama aşama yapılarla doldurulan grid ve dokular düzenlemektense, kentin gerçek dinamiklerini binaları yönlendirdiğini vurgulayan bir yaklaşım. Kentte ne kadar tanımlanmamış doku varsa bina figürlerinin de da o kadar belirleyici olması gerekir. Binalar birbirleriyle ilişkilenerek bir kuvvet alanı oluştururlar ve sonuçta bu kuvvet alanları, yaşayan bir kentin temelini oluşturur. Mimari figürlerimiz, satranç taşlarına benzer şekilde, biçimsel ve

programatik olarak belirli "hareketlerden" sorumlu. High School #9’da kule, lobi ve kütüphane kentsel dokuyu değiştiren ve kampüse dinamik kuvvet alanları ve gerilimler yükleyen satranç taşları. Binalar tıpkı bir transistor gibi etraflarındaki kentsel mekânları çoğaltıyor. High School #9’daki binalar yalnızca okul kampüsünün bileşenleri değil, aynı zamanda sanat için kamusal bir forum yaratıyorlar. Kule, uzaktan dahi sanat ve okulu işaretleyen bir tabela gibi görünüyor ve içinde, kente bakan manzaraya sahip bir etkinlik mekânı barındırıyor. Tiyatronun geniş lobisi sanat konuşmaları için kamusal alan yaratıyor; yerleşkenin ana girişini oluşturuyor ve binanın Grand Avenue’deki konumunu imliyor. Ana avlu içinde sembolik bir mekân olarak tasarlanan kütüphane, eğitimin önemini vurguluyor ve aynı şekilde okulla birlikte kamusal etkinliklere mekân tanıyor. Biri avluyu Grand Avenue ile bağlayan kamusal giriş, diğeri öğrencilerin günlük kullanımı için okul girişi olmak üzere iki giriş oluşturmak; kampüs içerisinde güvenli bir çember oluşturmak ve okulun ön tarafını yaya seviyesinde kontrol etmek; dış mekânların ardışıklığını sağlamak ve aynı zamanda binaları pilotilerle kaldırarak geçiş elemanları yaratıp arsanın

topoğrafyasını belirlemek gibi diğer etkenler de kampüs planının yapılmasında belirleyici oldu. he: Los Angeles’ta bina biçimleri ve dokularında geniş bir çeşitlilik var. Kentsel bağlam içerisinde malzeme seçimlerinizden ve cephe tasarımlarınızdan bahseder misiniz? wdp: Los Angeles’ta yüksek deprem riski nedeniyle, ticari ve kurumsal binalar için yığma gibi ağır konstrüksiyonlardan ziyade güçlendirilmiş çelik konstrüksiyonlu binalar tercih ediliyor. Kullanıma, bütçeye ve diğer etkenlere göre çelik konstrüksiyonlar alçı, metal, cam ya da başka cephe malzemeleriyle giydiriliyor. High School #9’da arsanın topoğrafyası nedeniyle (iki ucu arasında yaklaşık 7,5 metrelik kot farkı var) birçok bina kısmen yeraltına gömülü olduğundan beton istinat duvarları ile yarı bodrumlar ortaya çıktı. Bu durum, inşaat esnasında oldukça fazla miktarda betonun kullanımına neden oldu ki beton zaten bina cephelerinde de çıplak bırakıldı. Dahası akustik gereklilikler nedeniyle tiyatro salonu da betonla inşa edildi. Diğer yer üstü binalar geleneksel çelik konstrüksiyonlu olarak tasarlandı. Arka planda kalan bina cepheleri sıvalı bırakıldı (bunun bütçeden kaynaklanan nedenleri de var), ana caddeye bakan


YAPI - LİSE - LOS ANGELES 31 XXI - NİSAN 2009

sanat binasının cephesi alüminyum olarak ve kamusal binalar olarak öne çıkmaları için kule, lobi ve kütüphane binalarının cepheleri ise paslanmaz çelik panellerle kaplı olarak tasarlandı. Kampüsteki binalar, tıpkı çeşitli malzemelerle cepheleri kaplı binalarla çevrelenmiş küçük bir kent meydanında olduğu gibi bir araya gelerek bir malzeme kanonu oluşturuyor. Yaya ve araba seviyelerinden bakıldığında, kampüsün kentsel dokusunun cepheler aracılığıyla öne çıkmasını istedik. Sınıf binalarındaki kare ve daire pencere açıklıklarının oluşturduğu örüntü, kurumsal binalarda sıklıkla karşılaştığımız tekrar edici açıklıkların yarattığı hapishanemsi görünümü kırmak için kullanıldı. Geniş daire pencereler okulun iç mekânıyla kent arasında görsel bir iletişim yaratıyor ve binalara canlı ve neşeli bir görünüm kazandırıyor. he: Programı tasarıma nasıl dahil ettiniz ve bu esnada kamusal, yarı-kamusal ve mahrem mekânlar arasında nasıl bir denge kurdunuz? wdp: Program ve tasarım eşzamanlı gelişti. Program yoğun olarak işveren tarafından belirlenmişken Coop Himmelb(l)au olarak biz satranç konsepti çerçevesinde kamusal ve yarı-kamusal alanları

oluşturduk. Kamusal ve yarı-kamusal mekânlar projeye eklenmiş alanlardan çok, oldukça karmaşık melez mekânlar; buralar için hem okul hem de kamu tarafından kullanılma potansiyeli taşıyan değer katılmış mekânlar diyebiliriz. he: Öğrenciler için nasıl bir eğitim ortamı tasarladınız? Binanın mimarisi öğrencilerin eğitimine nasıl katkıda bulunacak? wdp: Yaratıcılığı teşvik eden, öğrencilerin sosyalleşmeleri için alan yaratan, ilham verici bir ortam oluşturmak istedik. Tüm alanlardaki işlevler önceden belirlenmiş değil. Öğrenim için uygun, açık ve dinamik bir ortam yarattık. Düzenli, net bir şekilde organize edilmiş ama yine de cömert olan bu ortam, öğrencilerin kendilerine uygun mekânları bulmaları ve o mekânlar içinde yeni etkinlikler keşfetmelerine olanak tanıyor. Sembolik açıdan bu ortam, öğrencilerin kendilerini ve çalışmalarını boğulmuş ve sıkı bir şekilde disiplin altına alındıklarını hissetmeksizin düzenlemelerine ve yapılandırmalarına yardımcı oluyor. İç mekânlarda (örneğin kütüphanede) ve dış mekânlarda (alandaki önemli binalara ve tanımlı bir nokta olarak kuleye bakış açıları) referans noktaları oluşturulması, öğrencilerin yönlerini bulmalarına ve

okul günleri boyunca ve kendi yaşamlarındaki konumlarını belirlemelerine yardımcı oluyor. he: Binanın işletiminde başvurulan bazı enerji etkin çözümler var. Bu çözümler hakkında bilgi verebilir misiniz? wdp: Bina işletimi aşamasında enerji etkinliği için belirlediğimiz birkaç strateji var. İklimlendirilen mekân hacmi, insanların bulundukları alana indirgendi. Bu yolla kullanılmayan alanlardaki enerji israfının önüne geçiliyor. Çok özellikli mekânlar haricindeki tüm mekânlarda kullanılan açılabilir pencereler doğal ışıktan en yüksek oranda yararlanılmasını ve temiz havanın iklimlendirmeye, imkân dahilinde de ısıtma ve soğutma sistemlerine destek olmasını sağlıyor. Böylelikle, binanın tüm iklimlendirmesi, ısıtılması ve soğutulması için mekanik yöntemlere başvurmak zorunda kalınmıyor, bunun yerine enerji harcanmaksızın doğal olarak yapılabiliyor. Dahası tüm mekânların tekil iklimlendirme kontrolü olması sayesinde, o anki kullanıma ve kullanıcıların tercihlerine uygun ortam yaratılabiliyor. Yapay aydınlatmaya en az oranda gereksinim duyuluyor. Birçok mekândaki yapay aydınlatma sensörlerle etkinleştiriliyor. Böylece mekân kullanım halinde değilken otomatik olarak ışıklar kapanıyor; aynı durum lavabolar, duşlar ve tuvaletler için de geçerli.


NİSAN 2009 - XXI 32

YAPI - LİSE - LOS ANGELES

wolf d. prıx 1942 Viyana doğumlu Wolf D. Prix Viyana Teknik Üniversitesi, Londra'daki Architectural Association ve Los Angeles'taki SCI-Arc'ta mimarlık eğitimi aldı. 1968'de Helmut Swiczinsky ve Michael Holzer ile birlikte Coop Himmelb(l)au'yu kurdu. 1993'ten beri Viyana Uygulamalı Sanatlar Üniversitesi'nde profesör olarak görev yapıyor. Architectural Association, Harvard, SCI-Arc ve UCLA üniversitelerinde konuk olarak ders verdi. (Fotoğraf: © Elfie Semotan)

385 kotu planı

mimarlık ofisi: Coop Himmelb(l)au (Wolf D. Prix / W. Dreibholz & Partner) mimari tasarım: Wolf D. Prix proje ortağı: Karolin Schmidbaur tasarım ekibi: Karolin Schmidbaur, Dionicio Valdez proje mimarı: Ing-Tse Chen (2002-2004), Andrea Schöning (2006-2008) proje ekibi: Joshua Ashcroft, Jorge Avila, Jesper Bork, Benedikt Frass, Sergio Gonzalez, Bo Stjerne Hansen, Christoph a. Kumpusch, Neiel Norheim, Luis Palomares, Patricia Schneider, Craig Unterseher, Norio Watanabe renk ve malzeme: Anja Sorger sorumlu mimar: HMC Architects işveren: LAUSD strüktür mühendisliği: TMAD Taylor and Gaines iklimlendirme danışmanı: ACEA elektrik danışmanı: Roshanian and Associates akustik danışmanı: Martin Newson & Associates tiyatro danışmanı: JK Design Group inşaat mühendisliği: A. C. Martin Partners peyzaj danışmanı: Melendrez Design Partners ana yüklenici:PCL Construction Services arsa alanı: 39.578 m2 inşaat tarihi: Mart 2006 - Ekim 2008 çizimler: © Coop Himmelb(l)au

404 kotu planı

421 kotu planı

vaziyet planı

boy kesit

boy kesit

1 sanat binası 2 dans binası 3 kütüphane 4 jimnastik salonu 5 müzik binası 6 kafeterya 7 tiyatro 8 lobi 9 yönetim 10 servis 11 ortak mekânlar



yapı - ofİs - erzurum NİSAN 2009 - XXI 34

fotoğraflar: Emin Emrah Yerce

İRRASYONEL DÜZEN Erzurum’daki koşullar nedeniyle çelik strüktürlü olarak inşa edilen Finansbank Operasyon Merkezi, üzerinde bulunduğu arsada dikkat çeken biçimi ve çalışanları için çeşitli etkinliklere olanak tanıyan iç mekânlarıyla öne çıkıyor. Hülya Ertaş

Fİnansbank Erzurum Operasyon Merkezİ

mehmet zafer ünal (unal archıtects) + yunus engindeniz ve esin sezginer atila (finansbank aş)

he: Finansbank’ın kurumsal kimliği yapının görünümüne nasıl yansıtıldı? Finansbank’tan aldığınız proje tanımı nasıldı ve bu tanım son ürüne nasıl dönüştü? Yunus Engindeniz: İnşaat ve emlak grubundan istenen Erzurum ilinde bir operasyon merkezi kurulmasıydı. Bu merkez içinde çağrı merkezi ve operasyon grubu işlem yapacaktı. Binanın şekillenmesinde Finansbank’ın kurumsal kimliğinden çok, kullanıcılarının genç olması ve çağrı merkezi fikrinin bizde yeni ve enerjik bir izlenim bırakması belirleyici oldu. Biz de bu enerji ve dinamizmi, binanın kütlelerine aksettirdik, içerdeki işlevlerin

dışarıya da yansıtılmasına çalıştık. Taş kaplamalı kütleler içinde daha çok odaları çözümlerken açık ofisleri trapez çatı altına yerleştirdik. Mehmet Zafer Ünal: Öncelikli olarak, Finansbank’ın mevcut şubeleri dışında doğu bölgesine yatırım yapma ve modern bir genel merkez binası inşa etme isteği bizi heyecanlandırdı. Finansbank kurumunun bizde bıraktığı ilk izlenim, sürekli daha yeniyi bulma, ilkleri üretebilme ve modern ve çağdaş bir kurguya kavuşma isteği. Finansbank konuya bu düşünceyle yaklaştığı için yapmak istediklerimizin önü daha da açıldı. Erzurum gelişmekte olan, önemli doğu kentlerimizden biri ve modern, yenilikçi yapıların ön plana çıkmaya başladığı mimarisi gelişime açık. Öngörülen yaklaşım, durağanlık içinde hareketliliği


yapı - ofİs - erzurum 35 XXI - NİSAN 2009

yansıtarak merkezdeymiş gibi hissettirmek üzerine kurulu. Arazi verileri ile ihtiyaç programındaki yoğunluk, kuralların kural tanımaz dizilimiyle birlikte bu irrasyonel biçimi ortaya çıkardı. he: Yapı biçimsel olarak iki tarafındaki kuleleri ve kuleler arasındaki yuvarlatılmış köşeli dikdörtgen prizma kütlesiyle dikkat çekiyor. Bu biçimlenişin ardında yatan konseptlerden söz edebilir misiniz? mzü: Düşünceleri bir araya getirip ifade etmek için "dil"i kullanırız. Dil sürekli tasarlar vaziyettedir. Sözcüklerse ifadeyi meydana getiren ardışık dizinlerdir. Mimaride ifadeyi ve tasarıyı, çizgiler oluşturur. Şekiller de bu çizgiler bütünüdür. Hepsi bir kural çerçevesinde ifadeyi ve tasarıyı oluşturur. Kural olmaması bile yine bir kuralın gereğidir. Tasarımdaki temel eğilimimiz, kuralsız bir yaklaşımı yine bir kural ile ilişkilendirmek, basit geometrik

şekilleri, basit dizilimler ile birleştirip rasyonel olmayan bir bütün içerisinde görmekti. he: Yapının tamamı, özellikle de Erzurum’da geçen zorlu kış şartlarından ötürü çelik strüktürlü. Çelik strüktürün tercih edilmesi tasarım aşamasında ne gibi artılar sağladı ya da çelik strüktür tasarımı ne kadar etkiledi? mzü: Bölge şartları, inşaat hızı ve istenen formun oluşturulması için gerekli yeterliliğin sağlanması açısından çelik ağırlıklı karma sistemi tercih ettik. Erzurum’da bodrum kata nadiren rastlanır. Bu alan da sulak bir bölgede olduğundan bodrum kat istenmedi ancak ihtiyaç programı yoğunluğu ve arsa boyutları nedeniyle zor da olsa bu katın yapılmasına karar verildi. Temel altı kotu en derin noktada 3,50 m’ye kadar indi. Dolayısıyla yapı zemin kotu su basman seviyesi 1,20 m’ye kaldırılarak sabitlendi.

Temel radye jeneral; bodrum kat tamamen perde beton kombinasyonu ile üretildi. Daha sonra zemin üstü tüm strüktür I ve U çelik profillerle inşa edildi ve konveks çatı strüktürü binanın ana omurgası üzerine yerleştirildi. Çatı saçağı üzerinde, Finansbank logosu olan yıldız formu ile yırtık açıldı. Gün içinde açılı olarak bu yırtıktan süzülen gün ışığı, binanın girişine yansıyor. Yapı; konveks çatı altı, "doğu ekranı" denilen turuncu kütle, sağ ve sol taş kaplamalı rasyonel kütleler ve irrasyonel kütleler olmak üzere dört farklı hacimden oluşuyor. Tüm bu hacimler aynı çelik strüktürün birleşimiyle taşınıyor. Düşey dolaşım servis alanları ve sosyal alanlar için çift kollu çelik merdivenle; ana çalışma, eğitim ve yemek alanları ve servisler içinse döner merdivenle sağlanıyor.


giriş sayfasında Binanın yan görünümü önceki sayfada Bina bozkırda, biçimlerin irrasyonel dizilimiyle konumlanıyor. bu sayfada sağda: Giriş cephesi altta: Birinci kattaki çağrı merkezine bakan galeri altta sağda: Eğitim odası

NİSAN 2009 - XXI 36

yapı - ofİs - erzurum

karşı sayfada üstte solda: Sinema salonu üstte sağda: Sinema salonu fuayesi altta solda: Yemekhane - kafeterya alanı altta sağda: Giriş lobisi

ye: Yapının inşası her aşamada zor oldu. Temel kazısı, zemin tamamen su olduğu için altı adet su tahliye pompası eşliğinde yapılabildi. Çelik olması doğal olarak beton sulama ve priz süresi, malzeme nakli, harç gibi konuların bir kısmını ortadan kaldırdı ya da çok kolaylaştırdı. Bu binayı kışın ortasında -30°C’de betonarmeden inşa etmek bizim için çok zor olurdu sanırım. Çelik uygulamasının zor yanları da var. Örneğin, çelik projesi tam anlamıyla bitmeden asla işe başlayamıyorsunuz, sonraki revizyonlar tüm sistemi etkilediği için proje revizyon süresi uzun sürüyor. Bunun yanında çelik imalatlarında milimetre düzeyinde hassas bir üretim gerekiyor, aksi halde bulonlu sistem kapanmıyor. Erzurum’da istediğimiz özelliklerde çelik ve imalat alanı olmadığı için Trabzon ve Gebze’den destek alındı ve bir montaj atölyesi kuruldu.

he: Bina programından ve programın yapının biçimlenişine nasıl etkidiğinden söz edebilir misiniz? mzü: Binayı kuzey - güney doğrultusunda, arazi şartlarına ve yol güzergâ hına göre yerleştirdik, bu nedenle yapı ana girişi mecburen batı tarafından oldu. Binanın temel kurgusunu etkileyen en önemli mekân "çağrı merkezi" çalışma alanıydı. Bu kurguda binayı dört ana bölümde irdeledik: Teknik hacimler ve servis alanları, sosyal alanlar, çağrı merkezi ve eğitim alanları. Tüm bu alanları birbirleriyle doğrudan veya dolaylı olarak ilişkilendirdik. Ana hacmi oluşturan çağrı merkezini, geniş açık ofis düzeninde ve modern kullanım kurallarına uygun olarak, gerekli derinlik ve yükseklikteki kesit alanlarıyla birlikte ele aldık. Zemin kattaki giriş lobisinde karşılama bankosu, güvenlik ve "tema duvarlar" bulunuyor. Bina omurgasında tüm katlara hizmet veren döner çelik merdiven, dolaşımı sağlıyor. Zemin katı ön, arka ve iki

yan olarak bölümledik. Ön bölümde giriş ve banka şubesi; sağ yan bölümde çağrı merkezinin birinci zonu, yöneticiler ve toplantı odası; sol yan bölümde çağrı merkezinin ikinci zonu, yöneticiler ve toplantı odası; arka bölümde ise destek birimleri (bilgi işlem, teknik, güvenlik), revir, kuaför ve ıslak hacimler bulunuyor. Asma katın arka bölümünde yemekhane, mutfak ve servis alanları, hobi odası yer alıyor. Birinci katta çağrı merkezinin birinci ve ikinci zonları, arşiv, toplantı ve yönetici odaları, bir kademe üstünde dinlenme ve eğitim bölümleri, servisler, mutfak ve spor salonu bulunuyor. Bodrum kattaysa tüm binaya hizmet veren elektrik, mekanik alanlar ve depolar, orta alanda çok amaçlı salon ve ona hizmet veren fuaye var. Bina kesitinde tasarım kurgusuna uygun olarak kademelendirmeler, kaçış alanları, dikey dolaşımı sağlayan döner merdiven ve galeriler oluşturarak


yapı - ofİs - erzurum 37 XXI - NİSAN 2009

hareketlilik ve görüş zenginliği sağladık. Bunun yanı sıra geniş açıklıklarla birlikte şeffaf cepheler oluşturarak çalışanların aynı zamanda çevre ile bütünleşmesi, bulundukları her noktadan keyif almalarını amaçladık. Dinlenme, hobi ve spor alanları, sinema salonu ve çok amaçlı fuayesiyle birlikte çalışanlarıyla barışık bir ofis yaşantısı kurguladık. Açık ofis düzenindeki mekânda akustik ortam gerek hareketli konturlarla gerekse yüksek tavan çözümleri ile oluşturuldu. Yapı iklim koşullarıyla barışık; güneşin geliş açılarına göre mekânların kullanımları birbirleriyle örtüşüyor; yemekhane - kafeterya alanının gün ışığıyla ilişkisi, çağrı merkezi alanının gün ışığıyla dengesi gibi. he: Cephe tasarımını belirleyen ana kararlar nelerdi? Özellikle cephedeki renk ve malzeme seçimlerini ve giriş cephesindeki güneş kırıcıların tasarımını anlatabilir misiniz?

ye: İlk projeye başladığımızda, yatay ve düşeyde son derece ferah, cephedeki geniş camlarıyla dışarıdaki güzellikleri içeri alan bir bina yapmayı düşündük. Kuzeye bakan 600 m2’lik ana cam cephe, komple dağları ve ovayı binanın içine taşıyor. Cephede çabuk eskimeyen ve yıpranmayan malzemeler seçtik ve yılın çoğunda kar altında kalan Erzurum’da beyaz kar örtüsü altında turuncu, füme ve gri renkleri ile dikkat çeken bir bina inşa etmek istedik. mzü: Cephe sisteminde güneş kırıcılı, iklim kontrollü çift cam kullanıldı. Sağ ve soldaki kütleler metal konstrüksiyon sistem üzerine doğal taşla kaplandı. Erzurum’un iklim koşulları sebebiyle harçlı bir sisteme gidilmedi. Dışarıdan içeri doğru, doğal taş kaplama, su yalıtımı, buhar kesici, ısı yalıtımı, konstrüksiyon ve alçıpan kaplama şeklinde bir düzenleme yaptık.

he: İç mekânlarda Finansbank çalışanları için nasıl bir deneyim öngördünüz? ye: Genel olarak arsa büyüklüğü, kullanıcı sayısı ve program, yoğun bir yerleşimi gerektiriyordu. Yoğun olan bu yerleşimi tavan kotlarını artırarak, içeriye çok ışık alarak rahatlatmaya çalıştık. Galeri, çatı iç konstrüksiyonunun çıplak, geniş ve farklı ölçülerde olması, iç mekâna zenginlik kattı. mzü: Bina hem yatay hem düşey olarak sürekli bir dolaşım sağlıyor. Canlı, hareketli çalışma ortamının, aynı zamanda dinlendirici ve konforlu olmasını istedik. Gerek malzeme seçimleri, gerek hacimlerin birbiriyle ilişkisi gerekse ihtiyaç programını düzenlerken bunu amaçladık. Çalışanların keyif alacağı bir ofis düzeni oluşturarak, onlardan en yüksek verimin alınmasını hedefledik.


NİSAN 2009 - XXI 38

yapı - ofİs - erzurum

proje adı: Finansbank Erzurum Operasyon Merkezi proje tipi: Ofis proje yatırımcı ve geliştirici: Finansbank AŞ proje yeri: Organize Sanayi, Erzurum projelendirme başlangıç tarihi: Mart 2006 projelendirme bitiş tarihi: Temmuz 2006 inşaat başlangıç tarihi: Eylül 2007 inşaat bitiş tarihi: Mayıs 2008 arsa alanı: 2 225 m2 toplam inşaat alanı: 4.500 m2 mimari proje : Mehmet Zafer Ünal (Unal Architects), Yunus Engindeniz ve Esin Sezginer Atila (Finansbank AŞ) statik proje: Kuram Mühendislik elektrik proje: DTM Mühendislik mekanik proje: Öcen Mühendislik inşaat (ana yüklenici): Demir İnşaat elektrik yüklenici: DTM Mühendislik mekanik yüklenici: İdea Mühendislik cephe: Şahin Aluminyum mobilya: Koleksiyon Mobilya hafriyat: Demir İnşaat personel kapasitesi: 700 eğitim salonu: 30 kişilik sinema-konferans salonu: 106 kişilik yemekhane-kafeterya: 80 kişilik

mehmet zafer ünal 1979 doğumlu Mehmet Zafer Ünal, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde mimarlık eğitimi aldı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlıkta Bilişim Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı. 2002 ’de DB Mimarlık’ta çalıştıktan sonra 2005’te ortağı olarak AU Mimarlık adlı bir ofis kurdu. 2007’te ortaklıktan ayrılarak, kurduğu Unal Architects bünyesinde çalışmalarına devam etmekte.

proje gelişim diyagramları

esin sezginer atila 1969 doğumlu Esin Sezginer Atila mimarlık eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi’nde aldı. 1990-1991 yılları arasında Fethi Dağlık Mimarlık ofisinde çalıştıktan sonra 1992-2001 yılları arasında Sezginer Mimarlık adı altında kendi ofisinde proje çalışmaları yaptı. 2004 yılından itibaren Finansbank İnşaat ve Emlak işleri bünyesinde, yurt çapında birçok farklı kapsamda proje ve inşaat çalışmaları yaptı.

yunus engindeniz 1973 doğumlu Yunus Engindeniz İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi’nde aldığı mimarlık eğitiminin ardından 1996-1998 yılları arasında İltay Mimarlık proje ofisinde çalışmıştır. 1998 yılından itibaren Finansbank İnşaat ve Emlak işleri bünyesinde, yurt çapında bir çok farklı kapsamda proje ve inşaat çalışmaları yaptı ve koordine etti.

1. kat

vaziyet planı

zemin kat

en kesitler

ön görünüş

bodrum kat



sahne tasarımı - tİyatro oyunu - İstanbul NİSAN 2009 - XXI 40

dekorla yükselen oyun Bilsar Binası’nın -2. katında Dot tarafından sahnelenen Vur/Yağmala/Yeniden’in sahne tasarımını üstlenen iç mimar Yeşim Bakırküre ile, 17 adet kısa oyun, bir radyo oyunu ve bir epilogdan oluşan bu "tiyatro maratonu" bağlamında, sahne tasarımının dinamikleri ve iç mimarlık deneyimini sahneye taşıma biçimleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Oyunların yönetmeni ve Dot’un ortaklarından Murat Daltaban ise oyun ve dekor arasındaki ilişki ve bu arakesitte sürdürülen işbirliğine dair sorularımızı yanıtladı. Tuçe Yasak

dotbİlsarda projesİ: vur/yağmala/yenİden

yeşim bakırküre

ty: Sahne-dekor tasarımının dinamiklerinden bahseder misiniz? Yeşim Bakırküre: Oyunun duygusunu yakalamak, metni iyi deşifre etmek, kavramsal düşünmek, geniş perspektiften bakmak, kısa sürede etki etmeye çalışmak, "tekrar" gibi vurguyu kuvvetlendirecek öğeleri değerlendirmek. ty: Ürün, sergi ve iç mekân üzerine çalışan bir tasarımcı olarak, tasarımım bu disiplinleri ile sahne tasarımı arasındaki benzerlikler ve farklılıklardan bahseder misiniz? yb: İç mekân ya da ürün tasarımında, çerçevesi somut ihtiyaçlarla ve teknik gerekliliklerle belirlenmiş taleplerle karşı karşıyayız. Fikir bazlı bir tasarım

anlayışını benimsesem de ortaya çıkan mekân ya da üründe, işlev ve estetiğin dengesini kurmak gerekiyor. Tiyatro dekoru tasarımında ise öncelikle bir kavram oluşturma ihtiyacı var. Somut bir veri yok, istatistik yok, sınırları önceden belirlenmiş bir talep yok! Sadece okuduğunuz metnin üzerinizde bıraktığı etki var ve bu etkileşim size "nasıl bir dekor" olması gerektiğini düşündürmeye başlıyor. Talebi kendiniz oluşturmaya başlıyorsunuz. Kendi sorularınıza cevaplar arıyorsunuz. Kesinlikle daha geniş perspektiften bakılması gereken bir alan bu. Ayrıca fikri aktarırken, estetik kaygılara düşülmüyor. Daha ziyade fikrin tesirini artıracak yöntemlere yoğunlaşıyoruz. Bir ürün ya da mekânı yaşadıkça ve kullandıkça daha çok benimsersiniz. Bu iki tasarım alanının "zaman" gibi önemli bir destekçisi var. Özellikle ürün tasarımının başarısı zamanla tescillenir. Ancak tiyatro dekoru için yapılan tasarım izleyicinin hayatında çok kısa bir süre için var. O kısa süre içerisinde algılanması ve sonradan hatırlanması, ancak etkisi kuvvetli bir fikrin üçüncü boyutta karşılığını bulduğu bir tasarımla olanaklı olabilir. ty: Tasarım sürecine başlarken elinizde ne türden belirleyici öğeler -senaryo, yönetmenin çizdiği çerçevevardı? Kendi hayal gücünüz hangi noktada devreye girdi?


bu sayfada Vur/Yağmala/Yeniden'i oluşturan sekiz gösteri ve 17 oyun boyunca yükselerek dönüşen dekor konseptini anlatan bilgisayar çizimleri Render: Doğan Şekercioğlu

sahne tasarımı - tİyatro oyunu - İstanbul

karşı sayfada üstte solda: Vur/Yağmala/Yeniden'in ilk gösterisinin ilk oyunu Kayıp Cennet'ten bir sahne üstte sağda: 3. gösterinin ilk oyunu Troyalı Kadınlar'dan bir sahne altta solda: 4. gösterinin ikinci oyunu Aşk Kadınları'ndan bir sahne altta sağda: 5. gösterinin ilk oyunu Aşk (için her şeyi yaparım ama bunu yapamam)dan bir sahne Fotoğraflar: Gökçe Özkaya

41 XXI - NİSAN 2009

Bu süreçte yönetmen Murat Daltaban ile nasıl bir işbirliği yaptınız? yb: Tasarım sürecine başlarken elimde 17 kısa oyunun metinleri vardı. Bir de oyunların Bilsar binasında sahneleneceğini biliyordum. Londra’da sahnelendiği hali ile ilgili hiçbir bilgim yoktu; o aşamada, kendimi kısıtlamamak ve daha kolay yoğunlaşmak için, sormadım bile. Metinleri okurken oyunların tematik bağı hemen fark ediliyor. Demokrasi, otorite, özgürlük, savaş, barış, suç, ceza gibi kavramlarla bağlantılı korkular ve savunmalar üzerine tespitlerin öne çıkarıldığı metinlerdi bunlar. Her bir oyun kendi başına bağımsız bir hikaye ama aynı zamanda da bir bütünün parçası. Oyunların hepsini okuduktan ve bu saptamayı yaptıktan sonra dekorun konseptinde "bütün/parça" ilişkisi üzerinde ilerlemeye karar verdim. Metinler, yaptığımız maket çalışmalarıyla üç boyutlu hale gelmeye başlayınca da bunu Murat ve Özlem ile paylaştık. Benim dekora dair fikirlerimle Murat’ınkileri karşılaştırdığımızda örtüşmeyen hemen hemen hiçbir nokta olmadığını gördük. Senaryoyu algılamada ve değerlendirmede paralel olunca, birbiri üzerine tam oturmayan noktaları da kolaylıkla yeniden

değerlendirip daha doğru sonuçlara varabiliyorsunuz. Birkaç görüşmeden sonra dekorun tasarımı netleşti. Sonraki aşamalarda fikri ayakta tutacak sistem tasarımı ve detay çözümleri üzerinde çalıştık ve uygulamaları takip ettik. ty: Daha önce Dot’un oyunlarından birinin sahne tasarımını yapmıştınız. Ancak Vur/Yağmala/Yeniden 17 kısa oyundan oluşan bir seri, bir "tiyatro maratonu". Her ay iki kısa oyun oynanıyor ama yıl sonunda 17 oyun üst üste oynanacak. Dolayısıyla bu serinin farklı dinamikleri olmalı. Bu kurgudan ve dinamiklerinden bahseder misiniz? yb: Evet, geçen yıl Dot’un Kürklü Merkür oyununun dekorunu tasarlamıştım. Benim için Kürklü Merkür, bu alanda bir ilkti. Vur/Yağmala/Yeniden ikinci dekor tasarımım ama aslında o da bir ilk. Çünkü hem oyunun geneli üzerine hem de oyunlar arasındaki ilişki üzerine düşünmeyi gerektiren farklı bir kurguya sahip. 17 oyunun her birini, bütünün içerisindeki bağımsız bir oyun olarak ele alırken, aralarında zaten var olan ortak dili de dekorun tasarımında değerlendirdik. Her bir oyunun kendisi için farklılaşan ve kendine ait olabilen bir dekoru var. Ama aynı zamanda, nasıl hikâyeler hem tematik olarak hem de

kişilerin karakter özellikleri bakımından birbirlerine bağlanıyorsa dekor açısından da bağlanıyor. İkişer oyundan oluşan sekiz gösterinin birer ay süre ile ayrı ayrı sahnelenmesi tamamlandıktan sonra da oyunların hepsi yeni bir reji ile bir bütün olarak sahnelenecek ve yaklaşık beş saat sürecek bu uzun oyunda dekorun son hali kullanılacak. Oyunlar bitti derken, görmüş olduğunuz kısa oyunlardan oluşan yeni bir oyun izleme imkânına sahip olacaksınız. Pek çok yeniliğe, dolayısıyla yaratıcılığa açık bir oyun. Projenin bir diğer farklılığı, oyunun süresinin sınırlı oluşu ve yerinin değişmemesi. Bu sebeple, gösteri mekânının sınırları ve oyunlar arası geçişlerde dekorun değişim süreleri, tasarımı yönlendiren önemli etkenler. Her ne kadar dekor, mekândan bağımsız, kendini taşıyabilen bir strüktüre sahip olsa da, oyunların akışına paralel değişimi, mekânın kısıtlamalarını olanağa dönüştürecek şekilde tasarlandı. ty: Bilsar Binası’nın altındaki bu mekândan, fiziksel kısıtlarından ve kurduğunuz strüktürden bahseder misiniz? Tasarımınız önümüzdeki aylar ve oyunlar boyunca nasıl işleyecek? yb: Bilsar Binası’nın "-2." katı zaman zaman süreli sergilere ev sahipliği yapmış boş bir mekândı. Ayrıca


bu sayfada altta: 3. gösterinin afişi Grafik tasarım: Emre Çıkınoğlu altta sağda ve en sağda: Dekor, 1. gösteride 30 cm yüksekliğinde bir platformken, ikinci gösteriden itibaren parça parça yükselmeye başlıyor. en alt sırada: Dekor'un 3, 4 ve 5. gösteriler boyunca dönüşümü Fotograflar: Gökçe Özkaya (1, 3, 4, 5. gösteri), Gönül Bortaçina (2. gösteri)

NİSAN 2009 - XXI 42

sahne tasarımı - tİyatro oyunu - İstanbul

karşı sayfada Bilsar Binası'nın -2. katında yer alan mekânın girişi, fuaye alanı ve kafe, sahne tasarımının bir uzantısı olarak ele alındı. Fotoğraf: Gökçe Özkaya

Yerinden kopmayan sahne tasarımları

değişerek yükselmesini, dikeyde hareket etmesini hedefledik. Bunlar bir araya geldiğinde bir konstrüksiyon oluşuyor. Oyunun genel fikri

ty: Vur/Yağmala/Yeniden'in senaryosundan, daha önce İngiltere'de

de mimari kısmından ayrı değil. Oyunun cam ve demirden oluşan

sergilen oyundan ve şu anda Dotbilsarda projesinin bir parçası olarak

dekor konstrüksiyonuna da, oyunun parçalardan oluşan kendi

sahnelenmekte olan yeni yorumdan bahseder misiniz?

konstrüksiyonunu yansıttık; bunu zaman içerisinde mekânın parçalara

Murat Daltaban: Oyun, Batılı bakışıyla demokrasi, özgürlük,

bölünmesiyle anlattık. Bütün yapı bunun üzerine kuruldu ve oyunun

modernizm, şehir hayatı gibi kavramları eleştiren bir metin, 17 kısa

tek bir mekânda uzun bir süreç içerisinde sergilenmesi uygun görüldü.

oyundan oluşuyor. Oyunlar İngiltere’de her biri için ayrı bir yerleştirme

Dekorun ilk oyunda düz ve 30 cm'lik bir yükseltiyken son oyunda

yapılarak sergilenmişti. Biz hepsini tek ve büyük bir proje olarak

2.10 m'ye ulaşan bir yükselti haline gelmesi, uzamın dikeyde de

ele aldık ve bu büyük projeye yönelik bir dekor geliştirdik. 17 oyunu

hareket ederek parçalanması, oyunun metninden ve kendi yapısından

8 ana Gösteri olarak planladık ve dekorun her gösteride bir parça

çıkardığımız bir sonuç.


bu oyun için ek bilgi, bir üst metin yaratmamızı sağladı. Bu kabuk

olan işbirliğinizden bahseder misiniz?

mekâna bir müdahalede bulunmadan, oyundan sonra mekânın önceki

md: Mısır Apartmanı dördüncü kattaki mekânda, Dot oyunlarının

haline döneceği şekilde bir sahne tasarımı düşünüldü. Ön taraftaki

sahne tasarımını, sahnenin bulunduğu mekândan ayrı ele almıyoruz.

fuaye, kafe, oturma birimleri, binanın girişi,oyuna giriş, dekorun cam

İstiklal Caddesi'ni, binayı, binanın dördüncü katını ve o daireyi

ve demirden oluşan konstrüksiyonu bu uzamın devamı. Kahve içme

oyunun ön bilgisi olarak değerlendiriyoruz. Sahne tasarımını da o

kültürü,kurabiyeler, fuaye oyunun içinde geçiyor, oyunun oynandığı

uzamın bir parçası olarak görüyorum. Dotbilsarda projesinde ve

alan dışındaki bu bölümler ve öğeler de oyunun birer parçası. Bütün

Vur/Yağmala/Yeniden oyununun tasarımı sırasında aynı mantık

bu fikirleri gerçekleştirecek olan kişinin de bir iç mimar olması

hakimdi. Tünel, Bilsar Binası, binanın alt katında “outlet”in yer alması

gerçekten çok önemliydi. Yeşim'in çok yalın bir tasarım anlayışı var.

ama aynı zamanda oyunun yerleştiği bir kabuk oluşturması sahne

Fikir aşamasında tüm yapının,diğer bir deyişle oyunun bir cümlesiyle

tasarımını belirleyen unsurlardı. Bu sebeple bir iç mimarla çalışmak

ilişki kuruyor.

oyun adı: Dotbilsarda Projesi- Vur/ Yağmala / Yeniden yazan: Mark Ravenhill yöneten: Murat Daltaban dekor ve mekân Tasarımı: Yeşim Bakırküre dekor renderları: Doğan Şekerçioğlu dekor projelendirme: Binnur Özgen dekor ve mekân tasarımının uygulaması: Metal Dekorasyon, Osman Dede ışık tasarımı: Kemal Yiğitcan ışık operatörü: Alaz Köymen ses operatörü: Uygur Yiğit grafik tasarım: Emre Çıkınoğlu grafik uygulama: Kağan Gözen oyuncular: Ayçe Abana, Saadet Işıl Aksoy, Serkan Altunorak, Enis Arıkan, Hatice Aslan, Öykü Başar, Beste Bereket, İpek Bilgin, Şebnem Bozoklu, Cemil Büyükdöğerli, Çağ Çalışkur, Murat Daltaban, Ece Dizdar, Gizem Erdem, Tülay Günal, Melike Güner, Veda Yurtsever İpek, Rıza Kocaoğlu, Alper Kul, Mürüvvet Kurt, Mark Levitas, Hakan Meriçliler, Ezgi Mola, Mert Öner, Cem Özeren, Melina Özprodomos, Uğur Polat, İbrahim Selim, Pınar Töre, Mine Tugay, Tuğrul Tülek, Gonca Vuslateri. çeviren: Özlem Karadağ dramaturji ve proje asistanları: Mert Öner, Pınar Töre, Mürüvvet Kurt, Duygu Kocaağaoğlu, Aslıhan Erguvan, Nurcihan Yücel, Özge Erdem, Dilan Demirel, Aylin El, Sinem Öcalır. fotoğraflar: Cenk Aytekin, Gönül Bortaçina, Gökçe Özkaya, Orçun Açık

firma mekânı kısa süreli olarak, seri sonu satışları için değerlendiriyordu. Çok farklı amaçlar için ama hep sınırlı süreyle kullanılırken, mekân hep bir kabuk olarak kabul edildi. Mekânın çok belirgin, hatta ona karakter veren çok yapısal özellikleri var. Bununla birlikte, içine giren projeye nefes aldıran ve projenin öne çıkarak var olmasına izin veren nötr bir duruşu da var. Belki de bu bizim gibi gelip geçici ziyaretçilerin, mekânın güçlü çizgilerini göz ardı etmeden, bu izleri değerlendiriyor olmalarından kaynaklanıyordur. Bizim projemizde, dekorun her oyundan sonra belli bir parçasını bırakarak yükselmesinin en önemli sebebi, mekânın iki kat yüksekliğinde ve üst katının avlu benzeri bir plana sahip olmasıdır. Oyunlar değişirken dekor da bir şekilde değişecek, yayılacak, ama ne yöne doğru? Bu sorunun cevabı mekânın fiziksel sınırlarına bakıldığında rahatça görülebiliyor. Dekor yavaş yavaş yukarıya doğru hacim kazanıyor. Üst katın balkona benzer yapısı özellikle son iki oyunun -yani dekorun en yüksek olduğu durumda- bu kattan seyrini zorunlu kılıyor. Bu yapısal özellik bizim çok severek değerlendirdiğimiz bir fırsat. Bu projede sadece sahne tasarımı değil temasal bir mekân tasarımı da söz konusu. Proje yalnızca gösteri

alanını kapsamıyor. Mekânın geniş merdivenli girişinde oyuncuların bir araya geldiği, gösteri öncesinde ve sonrasında izleyicilerin de vakit geçirebildiği, kahvesini içtiği bir ortak alan tasarladık. Amacımız ekibin ihtiyaçlarına cevap veren, gerektiğinden fazlasına kalkışmayarak projenin önde durmasını sağlayan bir atmosfer yaratmaktı. ty: Oyunun Dot’da ele alınma biçimi ile Edinburg’da ele alınma biçimi ve dolayısıyla sahne tasarımları arasında ne türden benzerlikler ve farklılıklar var? yb: 17 kısa oyun, bir radyo oyunu ve bir epilogdan oluşan "Vur/Yağmala/Yeniden", 2007 Edinburgh Festivali süresince Mark Ravenhill tarafından peyderpey yazılmış ve yazıldıkları günün ertesinde profesyonel oyuncular tarafından okunmuş, oluşumu ve sunumuyla çok orijinal bir proje. Kısa oyunların arka arkaya yazılması ve sunulmasıyla oluşan bu uzun epik oyunun Edinburgh’da sergilendiği haliyle "tüme varan" bir yapısı var. Sürecin başından sonuna, yapısal olarak değişen bir oyunun geldiği noktadan sonra tekrarının yapılması artık imkansızlaşıyor. Yapılacak tek şey bence hareketi sürdürmek. Bu amaçla biz de, varılan bütünden teker teker kopma fikriyle dekoru tasarladık. Dolayısıyla,

konuya yaklaşımımızın farklılığı tasarımı da farklılaştırdı. Aslında dekor, ilk oyundan beri fiziki bütünlüğü ile gösteri mekânında mevcut. Oyunun bizim elimize ulaştığı andaki bütünlüğüne yaptığımız bir vurgu bu. Bir gösteri bir ay gibi bir süre oynanıp diğer gösteriye geçilirken, dekor belirli bir parçasını o kotta bırakıp 30 cm yükseliyor. Bir sonraki gösteri de bitip diğerine geçilirken, bu sefer başka bir bölümünü mevcut kotta bırakıp yükselmesini sürdürüyor ve bu hareket sekiz oyun boyunca bu şekilde devam ediyor. Böylece, bütünü bilmemize rağmen, bütünün içindeki hareketlilik bilinmezliğini koruyor ve bir sonraki oyunla ilgili merakı kuvvetlendiriyor. ty: Işık tasarımı da sahne tasarımının ayrılmaz bir parçası. Bu oyun için sahne tasarımı ve ışık tasarımından bahseder misiniz? yb: Yaptığımız dekor tasarımı, şeffaflığı ve kademeli yerleşimiyle ışık tasarımında esnekliğe ve çeşitliliğe imkan veriyor. Dekorun malzeme alternatifleri üzerinde çalışırken, geçirgen olabilenleri tercih ettik. Bu hem üçüncü boyuta yükselen dekoru hantallaştırmayan hem de ışık tasarımını rahatlatan ve çeşitlenmesini sağlayan bir karar oldu.

43 XXI - NİSAN 2009

yeşim bakırküre 1989 MSGSÜ İç Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. 1989-1994 yılları arasında Koleksiyon Mobilya’da ürün tasarımı bölümünde çalıştı. 1999 yılında Ypsilon Tasarım’ı kurdu. Mekân, sergi ve ürün tasarımı üzerine yoğunlaşan tasarımcının çalışmaları arasından Bilstore mağazaları, Garanti Galeri ve Osmanlı Bankası kasa daireleri için sergileme sistemleri ve ürün tasarımları bulunuyor.

sahne tasarımı - tİyatro oyunu - İstanbul

ty: Oyunun sahne tasarımından ve bu bağlamda Yeşim Bakırküre ile


ÜRÜN TASARIMI - DİŞ FIRÇASI NİSAN 2009 - XXI 44

fotoğraflar: Mehmet Okutan

DİŞ FIRÇASININ BACAKLARI VAR Banat Acrobat, ayakları sayesinde diş fırçalığına tutunarak fırçaların baş kısımlarının birbirlerine değmesini engelliyor. Gövdesindeki bu yar›kla kullan›c›ya hafif ve rahat bir tutuş sağl›yor. İki patenti olan bu yenilikçi ürünü tasarımcısı Kilit Taşı’nın ortaklarından Kunter Şekercioğlu’ndan dinledik. Tuçe Yasak

Kunter Şekercİoğlu / kİlİt TaŞı

banat acrobat diş fırçası

ty: Acrobat diş fırçası fikri nasıl ortaya çıktı? Size Banat tarafından bir proje tanımı verildi mi? Kunter Şekercioğlu: Acrobat, Banat firması için yıllar evvel iki komponentli bir başka diş fırçası tasarımı üzerine çalışırken ilk fikri ortaya çıkmış bir ürün; firmadan alınmış herhangi bir proje tanımına karşılık geliştirilmedi. Ama diş fırçası denince, diş fırçalama ergonomisi, el anatomisi, diş hekimlerinin önerdiği fırçalama yöntemleri, hedef kitle, biçim dili, hatta fırçanın ağırlığı gibi birçok işlevsel ve biçimsel ölçüt devreye giriyor. Gövdesi kolay kavranan, esnek ve hafif bir diş fırçası üzerinde çalışırken, gövdenin içini boşaltarak fırçayı hafifletmeye karar verdik,

sonrasında bu boşluğu fırçayı bardağın kenarına takarak değerlendirdik. ty: Diş fırçası, sürekli geliştirilen ve üzerine araştırma yapılan bir ürün. Siz tasarım sürecinizin araştırma aşamasında bu türden verilere hangi yöntemlerle ulaştınız? kş: Kilit Taşı ve Banat olarak sürekli güncellenen bir pazar araştırması çalışmamız ve diş fırçası endüstrisi yeni üretim teknolojileri takibimiz söz konusu. Güncel kalıp, daha yeniyi arama eğilimindeyiz. ty: Acrobat diş fırçası yenilikçi bir ürün. Ürünün sunduğu bu yeni işlevden ve teknik özelliklerinden bahseder misiniz? kş: Acrobat, “iki” komponentli yenilikçi bir diş fırçası; birbirine entegre olmuş iki ayrı malzemeden oluşuyor. Bu iki malzemenin üst üste enjeksiyon yapılmasıyla, kemikleşmiş tek bir parça üretiliyor. Malzemelerden


ÜRÜN TASARIMI - DİŞ FIRÇASI 45 XXI - NİSAN 2009

biri polipropilen, ki kimyasal özelliklerinden ve nem direncinden dolayı diş fırçası için en uygun malzeme ve antibakteriyel. İkinci malzeme olan elastomere ise ergonomik açıdan ihtiyaç var. Rahat bir tutuş sağlamak ve diş fırçasının elden kaymasını engellemek için ikinci enjeksiyonda elastomer basılıyor. Acrobat diş fırçasındaki elastomer, fırçanın genellikle silindir şeklinde olan diş fırçalıkların kenarında tutunmasını sağlıyor. Böylece diş fırçalarının baş kısımları birbirine değmiyor, en yüksek düzeyde hijyen sağlanıyor. Elastomerin Acrobat'a en önemli katkısı boynundaki bölüm ki bu kısım uluslararası patent korumasına sahip. Diş fırçasının boyun kısmındaki bu yarık, diş fırçasının baş kısmının kendi aksı etrafında esneyerek hafifçe dönmesini sağlıyor, bu da diş etlerinin zarar görmesini minimize ediyor. Bu yarığı oluştururken ön kolun (kolun dirsek ile bilek arasındaki bölümü) hareketinden esinlendik. Böylelikle

elde ettiğimiz hareket diş etinin hassasiyetine karşılık veriyor. Bu fikri, büyük ölçekli bir mock-up yaparak denedik ve sunduk. Benzer şekilde fırçanın diş fırçalığın kenarına takılmasını sağlayan ayaklar da uluslararası patentli. Diş fırçasının sahip olduğu bu iki patent hem firma hem de ihracat açısından ülke için önemli: Patentler sayesinde ürün, kopyalamaya karşı korunuyor; sadece o üreticiden ve dolayısıyla sadece o ülkeden satın alınabiliyor.

iskeleti de görülüyor. Sarı, turuncu, pembe, yeşil ve mavi olmak üzere diş fırçasının beş rengi var.

Tek malzemeden de böyle yarıklı bir diş fırçası yapılabilir ama ikinci bir malzeme tasarıma işlevsel olarak da katkı sağlıyor. İki malzeme, görsellik açısından da seçenekleri artırıyor; renkler ve malzemelerin şeffaflığı ile oynanabiliyor. Şu anda piyasada sadece şeffaf elastomerli Acrobatlar var, prototip aşamasında yaptığımız denemeler sonucunda elastomer kısmın şeffaf olmasına karar verdik. Şeffaf elastomer sayesinde diş fırçasının

ty: Acrobat ile koku da diş fırçalama deneyiminin bir parçası haline geliyor ama söz konusu olan koku diş macununa değil, diş fırçasının kendisine ait. kş: Diş fırçalamak, ağız temizlemek ve güzel koku arasında bir bağlantı var. Diş fırçasının kokusu da temizlik hissini duygusal olarak destekliyor ve koku da deneyimin bir parçası haline geliyor. Renklerle kokular eşleşiyor: Yeşil, elma; turuncu, portakal; sarı, muz; pembe, çilek; mavi, nane kokuyor.

Diş fırçası, kıl çakım şekline kadar tasarlanıyor çünkü bu da diş fırçasının bir parçası. Diş fırçası hem diş gibi sert bir yüzeyi sürtünerek temizliyor, hem de diş etine temas ediyor. Fırçanın diş etine zarar vermemesi için diş fırçasının her bir telinin ucu mükemmel bir şekilde yuvarlatılıyor.


giriş sayfasında solda üstte: Acrobat diş fırçasından detay solda altta: Acrobat diş fırçasının altı rengi var. sağda: Diş fırçalığın kenarına yerleştirilen Acrobat diş fırçalarının başları birbirne temas etmiyor. önceki sayfada solda üstte: Tasarım sürecinden eskizler solda altta: Tasarım sürecinden maket, hızlı prototip ve gerçek prototipler sağda: Tasarım sürecinden ön ve yan görünüşler üzerinden biçim arayışları bu sayfada Tasarım sürecinde, son biçime ulaşana kadar birçok eskiz ve köpükten mock-up yapıldı

NİSAN 2009 - XXI 46

ÜRÜN TASARIMI - DİŞ FIRÇASI

ürün adı: Acrobat ürün tanımı: Diş fırçası tasarımcı: Kunter Şekercioğlu/ Kilit Taşı Tasarım Ekibi üretici: Banat Fırça ve Plastik San. A.Ş. malzeme: PP ve TPRS proje başlangıç-bitiş tarihleri: 2006 - 2008

kunter şekercioğlu 1996 yılında ODTÜ, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden mezun oldu. 2002-2004 döneminde ETMK İstanbul Şubesi, Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu. Barbar Bağımsız Tasarım İnisiyatifi üyesi. 2005 yılından beri Anadolu Üniversitesi, Endüstriyel Tasarım Bölümü’nde ‘Ürün Tasarımı’ dersi veriyor. Ulusal ve uluslararası birçok sergide tasarımları ve ürünleri sergilendi. Ortağı olduğu Kilit Taşı Tasarım ve Mimarlık Ltd.’de elektrikli ev aletleri, promosyon ürünleri, kırtasiye, mobilya, plastik ev ve temizlik ürünleri, aydınlatma, ambalaj, saraciye, otomotiv gibi farklı alanlarda üretim yapan ve hizmet veren çeşitli markalar için tasarım ve danışmanlık yapıyor.

ty: Acrobat'ı geliştirirken izlediğiniz tasarım sürecinden bahseder misiniz? kş: Acrobat'ı bire bir ölçekli çok sayıda eskiz, mock-up ve maketle tasarladık. Tasarım bu araçlarla netleştirilmeden bilgisayarda üç boyutlu modellemeye geçilmiyor. Sonraki aşamalarda mühendislerle, kalıpçılarla detaylar konuşulması gerektiğinde o çizimlere başvuruluyor. Sonrasında üretime yönelik -kalıptan çıkma, çapak yapma, malzemenin kalıba tamamıyla nüfuz etmesi, renk seçimleri ile ilgilidüzeltmeler yapılıyor. Sürecin ilerleyen aşamalarında, bu üç boyutlu çizimlerden faydalanılarak polyamidden ya da ABS'den hızlı prototipler yapılıyor. Bu prototiplere de kıl çakılabiliyor, bunlar da testlere tabi tutulabiliyor. Ama Acrobat için kendi malzemesinden prototip yapılması gerekiyordu çünkü bu yenilikçi ürünün üretiminde ortaya çıkabilecek hatalar

öngörülemeyebilirdi. Dolayısıyla Acrobat'ın öncelikle tek gözlü çelik kalıbı yapılıp bu kalıptan prototip ürünler alınarak sertlik-yumuşaklık testi yapıldı; iskeletin son halini bu testler belirledi. Sonrasında kalıpta var olan hatalar ve risklere yönelik düzeltmeler yapıldı. Diş fırçasının bazı yapısal elemanları kuvvetlendirildi, tekrar teste tabi tutuldu. Böylece, üretim aşamasına geçildi. ty: Bu süreç nasıl bir zaman aralığına yayıldı? kş: Tasarım süreci iki yıla yayıldı. Sürecin biraz uzamasının nedeni gerçek prototiplerle yapılan denemeler ve Ar-Ge çalışmaları. ty: Acrobat'ın çalışmaları sırasında Banat ile geliştirdiğiniz işbirliğinden bahseder misiniz? Firmaya üretim kabiliyetleri bakımından ne gibi katkılarınız oldu? kş: Acrobat'ın arkasında geniş bir ekip var. Biz endüstriyel tasarım ayağındayız. Banat'ın 60 yıllık

üretim deneyimi, çok ileri düzeyde üretim teknoloji ve bilgisi var, ayrıca sektörünü de iyi tanıyor. Açık görüşlü bir işveren ve yeniliğe açık, kendi tasarımlarını üretme kararı almış bir üretici. Yönetimin, tüm üretim ve pazarlama ekibinin bu projeye dahil olması doğru sonucu getiriyor. Kalıpçı firma ise diş fırçası ile ilgili teknolojiler geliştiren, kıl çakma, kıl ucu yuvarlatma işlemlerini yapan, bunun için makineler geliştiren bir firma. Üç taraf arasında verimli bir işbirliği gerçekleşti. Örneğin, biz strüktürü tasarlarken bacakları oluşturan kemikleri detaylandırmamıştık. Oysa ki onlar fırçanın bacaklarını çarpılmaması için ve soğurken oluşabilecek açılmalara engel olacak doğru forma getirdiler. Bu teknik müdahale başka bir işlevi de yerine getirdi, fırçanın diş fırçalığın kenarına sağlıklı bir şekilde tutunmasını sağladı.



H-GLASS Görselliğin ön planda tutulduğu cam kapılar için tasarlanan yeni kol kilit tasarımları paslanmaz çelikten ve sert hatlara sahip. Sistem camın, doğallığını ve sadeliğini öne çıkaran, farklı ve yeni bir

NİSAN 2009 - XXI 48

YENİ - ÜRÜN

IKAROS Koleksiyon Contract&Office’in yaratıcı bireyi özgür kılan yeni iş kültürü için geliştirdiği Atelier 2009 ürünlerinden Ikaros, çalışma alanı olmayan mekânlara yönelik yeni bir oturma grubu. Koray Malhan imzasını taşıyan Ikaros, sırt kısmından çıkan kanat şeklindeki uzantıları ve heykelsi görünümü ile ofislerin ortak kullanım alanlarında yerini alıyor. Ikaros'un tasarımında çalışma, dinlenme ve oynama işlevleri arasındaki geçiş esas alınıyor. Kişi, bu kanepede yüzü

mekanizmayla bütünleşiyor. 8, 10, 12 mm kalınlıklarındaki cam kapılarda kullanılıyor. Sağ ve sol kol seçenekleri bulunuyor. Ofisler, mağazalar, banka şubeleri, alışveriş merkezleri gibi projelerde kullanılabiliyor. Kollarda silindirli kilit ya da WC kilidi (kabinin

dolu-boş olduğunu kırmızı-yeşil renk kullanarak gösteren özel mekanizma) bulunuyor. Kilidi olmayan kollar da mevut. Kilidin lamba ve kapı stopu görevi gören özel aksesuarları da mevcut. www.berklaminat.com.tr

yanındakine dönük olarak oturabiliyor ve kanepenin tüm yatay yüzeylerini servis alanı olarak kullanabiliyor. Arka kısımdaki kanatlar da çalışma masasının yüksekliğinde olduğu için, bir sandalye çekilerek, dizüstü bilgisayarın ya da kitapların okunabileceği küçük bir çalışma masası şeklinde kullanılabiliyor. Özellikle bekleme ve karşılama alanlarında çok işlevli kullanımlara olanak sağlayan bu tasarım, deri ya da keçe ve benzeri kumaş kaplamalarıyla dikkat çekiyor. www.koleksiyon.com.tr

NEVA DemirDöküm’ ün Vaillant Group bünyesine katılmasından sonra pazara sunulan ilk kombisi olan Neva, Vaillant’ın Ar-Ge ve inovasyon deneyimi ile DemirDöküm’ün tecrübesini bir arada yansıtıyor. Neva kombilerin üretiminde kullanılan “One Piece Flow” (OPF) üretim teknolojisi dünyada kombi alanında ilk kez Vaillant tarafından uygulandı. OPF üretim teknolojisinin en önemli amacı

ürün kalitesinin en üst düzeye çıkarılması. Bu teknolojinin temel felsefesi, üretilen her bir ürünün üretim hattı boyunca tek bir sorumlu operatör tarafından takip edilmesine dayanıyor. Neva, yüksek verim ve düşük yakıt tüketimi hedefleri çerçevesinde üretiliyor. İleri teknoloji kullanımıyla, yüksek verim ve yakıt ekonomisi sağlayan akıllı ısıtma sistemiyle ve boyutlarıyla dikkat çekiyor. www.demirdokum.com.tr



GLAMOUR Vendo ile Türkiye pazarına sunulan Sinetica’nın ilk ürünü, yönetici ofisleri için tasarlanmış Glamour masa sistemleri. Glamour, zarif hatları ve işlevsel detaylarıyla iş yaşamının ve yöneticilerin beklentilerine karşılık veriyor. Glamour masa sisteminin kıvrımlı ayakları, venge, kiraz, abanoz

NİSAN 2009 - XXI 50

YENİ - ÜRÜN

DIALOCK Otel donanımları alanında geniş ürün yelpazesine sahip olan ve her alana uygun, birbirinden farklı çözümler sunan Häfele, Dialock temassız kilitleme sistemi, çelik kasa, saç kurutma makinesi, ayna arkası ısıtıcı, ışıklı dev ayna ve plazma ekran asma aparatı gibi işlevsel ürünlerle dikkat çekiyor. Son yıllarda teknolojik gelişmelere bağlı olarak özellikle otellerde elektronik kilitleme

ağacı ya da melamin, renkli cam gibi birçok farklı masa tablası bitişleriyle kombine edilebiliyor. Metal, alüminyum ya da krom bitişli ayakların üstünde dengeli bir duruş sergileyen masa, çekmeceleriyle tarzının ve kullanışlılığının altını çiziyor. Glamour’ın en dikkat çekici özelliklerinden biri de kabloların ayakların üstüne yerleştirilen

kanallardan geçirilmesi. Sistemin bir başka artısı da yeni teknolojilere ve eğilimlere uyum sağlayabilmesi. Priz ve USB bağlantısı için geliştirilen kablo kanalları, masanın üstüne doğru ve altta yer alan tepsiden aşağı doğru çift yönlü bağlantı kurulmasına olanak sağlıyor. Farklı boyut seçenekleri sunulan masanın renk ve donanım çeşitliliği, tipik toplantılardan rahat

görüşmelere kadar birçok ihtiyaca cevap veren çoklu kullanım alanları ve farklı atmosferler yaratılmasına olanak sağlıyor. Glamour’ın kabinleri, modüler kitaplıkları ve saklama birimleri, çoklu kullanım alanları oluşturacak şekilde tek tek ya da yan yana yerleştirilebiliyor. www.vendo.com.tr

sistemlerinin yaygınlaşması sonucunda, metal anahtarlar ve manyetik kartların yerini temassız sistemler almaya başladı. Dialock’ta kullanılan “transponder” teknolojisi sayesinde, manyetik ve çip kartlardan farklı olarak, herhangi bir güç beslemesi ve temas gerekmeden kapılar açılıp kapanabiliyor. Sistemin temassız çalışması bakım ihtiyacını azaltıyor ve kilidin yıpranmasını engelliyor. www.hafele.com.tr

ORIENTAL COAT Dekorasyonda Japon çizgilerini yansıtan duvar kaplamaları Türkiye pazarına giriyor. Japonya’da Fujiwara Chemical tarafından üretilen Oriental Coat duvar kaplama malzemeleri, yeni kreasyonu ile duvarlarında farklı seçenekler arayanların hizmetinde. Pamuk, pamuk ipliği, kumaş, fiber, kağıt hamuru, selüloz gibi malzemelerden oluşan Oriental Coat

duvar kaplama malzemeleri, mekânlara farklı bir görünüm kazandırmasının yanında, ısı ve ses yalıtımı sağlıyor. Ürün, nefes alabilme özelliğiyle duvarlarda oluşabilecek nemi emiyor. Oriental Coat duvar kaplama malzemelerinin bir başka özelliği ise, boya ya da duvar kağıdına oranla daha kolay uygulanabiliyor olması. www.interhometurkiye.com



PIETRA KAIKOS Mimariden sanata, dekorasyondan kuyumculuğa, mühendislikten tıbba ve astrolojiye kadar geniş bir kullanım alanı olan doğal taşı işleyip mekânlara kazandırma hedefinde

olan Pietra Kaikos'un ilham kaynağı, hayranlık uyandırma. İç ve dış mekânlarda kullanılabilen Pietra Kaikos geniş bir kullanım alanına sahip. Pietra Kaikos, Crystal Kaikos, Pebble Kaikos, küvet ve duş teknesi ile lavabo serilerini ürün gamında

bulunduran Pietra Kaikos sipariş üzerine de hizmet veriyor. Taş ve mozaik çeşitleri dışında özel cam mozaik de üreten firma tasarım tescil belgesine sahip. www.pietrakaikos.com

NİSAN 2009 - XXI 52

YENİ - ÜRÜN

CLASS-X Class-X sandalye, polikarbonat malzemeden saydam ve masif olmak üzere iki türde, farklı renk seçenekleriyle üretiliyor. Serinin transparan üzerine uygulanan kristal desenli Class-XC modeli modernizm klasik çizgilerle birleştiriyor. Ürün, sadeliğiyle dikkat çekiyor. Doku ve rengin harmanlandığı Class-X serisi, minderli kullanımı ve istiflenebilme özelliğiyle de avantaj sağlıyor. Class-X sandalye,modern ama klasik dokunuşların renk kattığı tüm mekânlar için uygun. www.papatya.com.tr

JBL CONTROL JBL Control serisi, JBL Control Now iç mekân ve JBL Control Now AW suya dayanıklı dış mekân hoparlörlerinden oluşuyor. JBL Control Now siyah kaplamalı, JBL Control Now AW ise beyaz kaplamalı olarak üretiliyor. Her iki model de montaj kolaylığı sağlayan çeyrek daire biçiminde. Birden çok JBL Control Now hoparlörü, yarım daire, dörtte üç daire ya da tam daire olarak birleştirilebiliyor ve isteğe bağlı olarak bir direkli montaj braketi ve standart

tavan havalandırma donanımı kullanılarak tavandan asılabiliyor. JBL Control 2.4G serisi bir çift iki kanallı hoparlör, kablosuz alıcı, amplifikatör ve alıcı/verici modülü içeriyor. Kablosuz hoparlör uygulamaları için uygun olan JBL Control 2.4G serisi, çok kanallı ev sinema sistemlerinde “surround” kanal ve ikinci oda müzik sistemi olarak ya da dizüstü ve masaüstü bilgisayarlar için kablosuz hoparlör sistemi olarak kullanılıyor. www.sfrkd.com



ADOBE'DEN YENİ ÜRÜNLER Adobe web, masaüstü, mobil araç ortamlarında zengin öğrenme deneyimleri geliştirmek için yeni bir içerik geliştirme yazılımı olan eLearning Suite paketini tanıttı. Yeni paket, Adobe Flash CS4 ve Adobe Dreamweaver CS4 için eLearning eklentileri ile birlikte, Adobe Captivate’in yeni versiyonu, Adobe Flash CS4, Adobe Dreamweaver CS4, Adobe Photoshop CS4 Extended, Adobe Acrobat Pro, Adobe Presenter 7, Adobe Soundbooth CS4, Adobe Bridge CS4 ve Adobe Device Central CS4 ürünlerinin entegrasyonunu sağlıyor. Adobe’nin eLearning yazılımının son sürümü Adobe Captivate 4, profesyonel uzaktan

EMECO VE GEHRY'DEN TUYOMYO İÇİN İŞBİRLİĞİ eğitim içeriği ve simülasyonlar, senaryo bazlı eğitim, sınav, zengin medya ve etkileşim oluşturmak için kullanılan bir yazılım. Profesyonel kullanıcılar, tek bir SWF dosya yayınlama, metnin sese dönüşümü, basit çizim araçları, artırılmış proje şablonlarından ve sesli ve etkileşimli PowerPoint sunumlarını ithal ve ihraç edebilecekleri çift yönlü Microsoft PowerPoint iş akışından ve onlarca yeni özellikten yararlanabiliyorlar. Adobe Captivate 4, ayrıca bağımsız olarak animasyon haline getirilebilen Photoshop katmanlarını saklıyor, PDF ya da Audio Video Interleave (AVI) formatında yayınlamayı da destekliyor. www.adobe.com.tr

NİSAN 2009 - XXI 54

FİRMA HABERLERİ

KRİZİ ARKA’NIZDA BIRAKIN ArkA Tasarım, yaptığı tasarımlar sunduğu, ürün ve hizmetlerle, müşterilerine pazarlama iletişimlerine yönelik endüstri ürünleri tasarımı alanında çözüm ortaklığı hizmeti veriyor. Krizin etkilerini diğer sektörler kadar hissetmeyen ArkA Tasarım, öngörülü bir şirketin krizden etkilenmemesinin ve krizi fırsata dönüştürmesinin işgücünü artırmak ve

yaratıcı projeler üretmekten geçtiğini dile getiriyor. ArkA Tasarım, çalıştıkları küresel şirketlerin kriz zamanlarında bile tasarım gücüne inandığı belirtiyor ve bu alanda müşterilerini destekliyor. ArkA Tasarım yaratıcı tasarımlar ve farklı üretimlerle yenilenerek, tüketicinin dikkatini çekmekle beraber firmaların satış gücünü de destekliyor. www.arkatasarim.com

görevini de üstlenerek Bostik Türkiye'nin yeniden yapılanmasına önderlik edecek. Bu yeni oluşum çerçevesinde, Bostik Türkiye'nin ürün yelpazesini bünyesinde barındıran dört marka ile (Bostik, Simson, Çekomastik, Meister) iç piyasada olduğu kadar ihracat alanında da önemli görevleri üstlenmesi hedefleniyor. www.bostik.com

AUTODESK SATIN ALMALARIYLA GÜÇLENİYOR

İmalat, altyapı, inşaat, medya ve eğlence pazarlarına yönelik iki ve üç boyutlu tasarım ve görselleştirme yazılımları geliştiren Autodesk, BIMWorld, iLogic Technology, Softimage ve Algor firmalarının

mayıs ayında açık artırma ile satışa sunulacak, elde edilen gelir Kalıtsal Hastalıklar Vakfı’na bağışlanacak. Emeco’nun Türkiye temsilcisi Diyalog Ofis’in sahibi Harika Dökücü, tasarım dünyasının öncüleri Emeco ve Frank O Gehry tarafından geliştirilen Tuyomyo’yu özel ve eşsiz yapan birçok niteliği bulunduğunu belirtti. Harika Dökücü, Amerika’da uçak üretim merkezinde, normal üretim prosedürünün dışında bir teknolojiyle üretilen, tamamen el yapımı Tuyomyo’nun mimarlık ve tasarım dünyasında büyük yankı uyandıracağını söyledi. www.diyalogofis.com

MASSIVE, LIRIO, ESEO VE TRIO PHILIPS GÜVENCESİNDE

BOSTİK TÜRKİYE’DE YENİ OLUŞUM Bostik SA, Türkiye’deki iki firması olan Çekomastik AŞ ile Tekbau AŞ’yi tek bir yönetim çatısı altına alarak Bostik Türkiye'deki yeni oluşumun temellerini atmış oldu. Bu bağlamda, Tekbau AŞ Genel Müdürü konumundaki Mehmet Aksun, eşzamanlı olarak Çekomastik AŞ Genel Müdürlüğü

Alüminyum sandalye üreticisi Emeco ve tasarımcı Frank O Gehry, Nisan ayında Milano’daki Salone del Mobile Fuarı ve Mayıs ayında New York’ta sergilenecek olan geniş çaplı bank için işbirliği yaptı. Tuyomyo İspanyolca’da ‘Seninki ve Benimki’ isimli proje, Emeco ve Gehry’nin, Salone’da 2004’te tanıtılan komple alüminyum Superlight sandalyesinden sonraki ikinci ortak çalışmaları oluyor. Bu yeni ve sınırlı sayıda üretilen bank,

satın alma işlemlerini tamamladı. Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiği satın almalarla dört firmayı bünyesine katan Autodesk, dijital prototiplendirme, üç boyutlu animasyon ve BIM (Yapı Bilgi Sistemleri) yazılımları alanlarında gücüne güç kattı. www.autodesk.com

Philips Massive, Lirio, Eseo ve Trio markalarını satın alarak ev armatürleri pazarında etkin rol oynamak için harekete geçti. Philips, avizeden armatüre, masa lambasından bahçe aydınlatmasına kadar binlerce ürün çeşidini tüketicilerinin beğenisine sunuyor. Yenilikçi aydınlatma

anlayışı ile dekoratif aydınlatmaya yönelik ürünler sunan Philips, özgün tasarımlarıyla yaşam alanlarını baştan yaratma olanağı sunuyor. Iç ve dış aydınlatmaya yönelik estetik, güvenli, enerji tasarruflu ve kullanımı kolay Massive, Lirio, Eseo ve Trio markalı aydınlatma ürünleri artık Philips güvencesine sahip. www.turkey.philips.com

ENDÜSTRİYEL TASARIMA ECZACIBAŞI DESTEĞİ İTÜ Rektörlüğü ve Eczacıbaşı Topluluğu arasında Endüstriyel Tasarım alanında İTÜ'de yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinin Eczacıbaşı Topluluğu şirketlerince desteklenmesini amaçlayan bir işbirliği protokolü imzalandı. Anlaşmaya göre, işbirliği kapsamındaki öğrencilerin master

ve/veya doktora tez konuları, İTÜ ve Eczacıbaşı Topluluğu şirketleri tarafından ortaklaşa belirlenecek. Böylelikle Eczacıbaşı Topluluğu’nun endüstriyel tasarım alanındaki araştırma çalışmaları İTÜ tarafından desteklenirken, öğrencilere Eczacıbaşı Topluluğu'nca maddi destek sağlanacak. Öğrenciler tez çalışmalarında Eczacıbaşı kaynaklarını kullanabilecekler. www.tasarim.itu.edu.tr www.eczacibasi.com.tr

SCHNEIDER ELECTRIC DEMİRBAĞ MARKASINI SATIN ALDI Schneider Electric, elektrik tesisat malzemeleri sektörü imalatçı firması Demirbağ Elektrik Malzemeleri ile bir ortaklık anlaşması imzaladı. Bu anlaşmayla şirketin satış ve pazarlama faaliyetlerini Schneider Electric’in kurduğu, DMR Demirbağ Elektrik Malzemeleri

Tic. AŞ şirketi yönetecek. Konuyla ilgili değerlendirme yapan Schneider Electric Türkiye Genel Müdürü Turhan Turhangil, "Schneider Electric olarak, marka haklarını satın aldığımız Demirbağ’ın pazardaki mevcut varlığını devam ettirerek daha da güçlenmesini hedefliyoruz” dedi. www.schneider-electric.com.tr



SÖYLEŞİ - AYDINLATMA TASARIMI NİSAN 2009 - XXI 56

IŞIKLA BİR ŞEY YAP Tepta Aydınlatma'nın Türkiye temsilciliğini üstlendiği Belçikalı aydınlatma firması Dark'ın kurucusu Marnick Smessaert ile firmanın tasarıma ve tasarımcıya yaklaşımını konuştuk. Tuçe Yasak

ty: Dark firmasını nasıl tanımlarsınız? Marnıck Smessaert: Dark bir firma ancak yalnızca bir firmaymış gibi davranmıyor. Sanırım Dark için işletmedense proje ya da platform kelimelerini kullanmak daha doğru olur. Ticaret, mantıkla kurulan, ekonomik kaynaklara dayalı bir etkinlik. Eğer işin içerisinde kâr yoksa, o etkinlik hemen çöpe atılıyor. Genellikle yakın çevremdeki insanlar yaptığımız işe dair “Sence bu iyi bir fikir mi? Bunu yapmak anlamlı mı?” gibi sorular soruyorlar. Cevabım “Hayır, kesinlikle değil.” olsa da içimden bir ses bana bu işin iyi bir şekilde sonuçlanacağını söylüyor. Ticari

meselelerde Dark’tan daha iyi bir noktada olanlar, diğer konularda çok daha kötü durumdalar ki bu da bizim için hayati önem taşıyor. Her şey, attığımız her adım başta aldığımız kararlarla ilgili. Küçük farklılıklar büyük sonuçları doğuruyor. Bu durumun orta noktası ne yazık ki olmuyor; ya farklısınızdır ya da herkes gibisinizdir. ty: Dark markası altındaki ürünleri hangi ölçütler doğrultusunda bir araya getiriyorsunuz? ms: Koleksiyonumuz, özgün bir dokunuşla oluşturulan ürünleri ile farklılaşıyor. Bu, kesinlikle reklam amaçlı geliştirilen bir strateji değil, yalnızca diğer meselelerle ilgilenmeyi tercih etmiyoruz. Ürünlerimize birden bire bütün o işlevsel “saçmalıkları”

eklersek, işte o zaman Dark ruhunu kaybeder. Dark’a gelen bu doğrultudaki proje tekliflerini hemen masadan kaldırıyoruz. Örneğin bir başkasının lambasını alıp yeniden tasarlamak hiç bize göre değil. Bizi bu şekilde çalışmamız için oltaya getirmek isteyen çok insan var, çünkü bizim de onlar gibi olduğumuzu söyleme fırsatını yakalamak istiyorlar fakat bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. ty: Dark’in kendi bünyesinde bir tasarım ekibinin olmadığını görüyoruz; firma, bağımsız tasarımcılar ile çalışmayı tercih ediyor. İşbirliği yaptığınız tasarımcıları seçerken hangi ölçütleri dikkate alıyorsunuz? ms: Herkesin güvenli oynamayı tercih ettiği bir piyasada, riske girmeyi seçen



NİSAN 2009 - XXI 58

SÖYLEŞİ - AYDINLATMA TASARIMI

önceki sayfada üst sırada: No Fruit, Anthony Duffeleer ortada solda: 12-25, Co Twee ortada sağda: Gum, Claesson-Koivisto-Rune alt sırada: Loop, Peter Knudsen

bu sayfada sağda: No Fruit, Hotel Eden Roc, Cap D'Antibes, Fransa. Mimari aydınlatma tasarımı: Didier Courbe. sağda altta: No Fruit ve D2U2, Cocoon sağda en altta: No Fruit ve D2U2, Kinepolis- Luik, mimar: Es'te Group. altta ve en altta: Oblivion, Eccentic, Vismijn-Gentse Feesten, konsept: Dark Studio.

kişi diğerlerini geride bırakır. Ben de çoğunlukla tanınmayan ama herkesi sürekli kazandığı başarılarla şaşkınlığa uğratan tasarımcılara fırsat tanıyorum. Şirketim için büyük isimlerin peşine hiç düşmedim çünkü daha çok çemberin dışında kalan tasarımcılarla ilgileniyorum. Benim için bir önemli etken ise tasarımcıların kişilikleri oluyor; CV'leri, adları ya da şöhretleri bir önem taşımıyor. Eğer ki tasarımcının kişiliğini beğenmemişsem, ne kadar çok şey yapmış olduğunun ya da ne kadar faydalı ürünler tasarlamış olduğunun benim için bir önemi olmuyor; örtüşmüyorsak beraber çalışamayız. Öte yandan, hiç yüz yüze tanışma fırsatı yakalayamadığım tasarımcılarla da çalıştım çünkü bana ortaya güzel

projeler çıkarabileceğimiz duygusunu verdiler. ty: Dark’ın tasarım yönetimine yaklaşımından bahseder misiniz? Birlikte çalıştığınız tasarımcıları nasıl yönlendiriyorsunuz? ms: Bizim yaptığımız, tamamıyla tasarımcının sesini duyurmak; Dark yalnızca tasarımcının uygun olabilecek her türlü alana teknik, finansal ve yasal olarak kendi bakış açısını yansıtabilmesi için var olan dönüştürücü bir mekanizma. Ben hiçbir zaman tasarımcıya proje tanımı vermem; Dark ile çalışmak isteyen bütün tasarımcılar bana “Ne tasarlamalıyım?” diye sorar ve ben de her zaman şöyle derim: “Tasarımcı sizsiniz.” Yapılacak olan işi

tanımlamak, yalnızca ortaya çıkacak ürünün saflığının kaybolmasına neden olur. Kuşlar kendi doğal çevrelerinde, bir kafesin içerisinde öttüklerinden çok daha keyifle öter. Bu nedenle, bir projeye başlamadan önce tasarımcıyı kısıtlamanın kesinlikle doğru olmadığını düşünüyorum. Mobilya üreticilerinin her zaman yaptığı bir hata da tasarımcıdan bir sandalye tasarlamasını istemektir. Ancak bunun yerine “üzerine oturulacak bir şey” tasarlaması istenmelidir. Ne yazık ki aynı durum bazı aydınlatma elemanı üreticileri için de geçerli; tasarımcıdan bir lamba tasarımı isterler. Ben ise tasarımcılara “ışıkla bir şey” yapmalarını söylüyorum. Böylelikle tasarımcıya kendi fikrini ortaya rahatça koyabilme olanağı doğuyor.

ty: ‘’Renk’’, Dark koleksiyonundaki önemli bir unsur. Aydınlatma elemanlarınız için büyük önem taşıyan renk kavramından bahseder misiniz? ms: Alüminyumdan mat, rijid, minimal aydınlatma elemanları neredeyse görünemeyecek kadar nötr olup kendilerini çevreleyen mimariden çok az şey götürüyorlar. Buna karşılık Dark, çeşitli renk ve biçimlerde pleksiglas, beton ve inek postu gibi çok çeşitli ve alışılmadık fakat arka plan ile bir bütünlük içinde olan malzemeler kullanıyor. Bu, ürünlerde kullanılan malzemelerin konuşmasına, kendi karakterlerini, hikayelerini ve geçmişlerini ortaya çıkarmasına, bulundukları mekânda fark edilmesine olanak sağlıyor.



NİSAN 2009 - XXI 60

uygulama - zemİn kaplaması - İstanbul

proje adı: Optimum Alışveriş Merkezi / İstanbul proje süresi: 2008 Ağustos - 2008 Kasım tasarımcı: Ozan Önal / Jeanet Hönig kullanılan ürünler: Mastertop DTZ & Mastertop 1326

fotoğraflar: Eren İbre

yaratıcı ZEMİN çözümlerİ İstanbul'da açılan Optimum Alışveriş Merkezi'nin zemin uygulamasıyla ilgili, projeyi gerçekleştiren BASF Yapı Kimyasalları'ndan Zemin Sistemleri Ürün Müdürü Serdar Babacan ile görüştük. Fatih M. Akdan

fma: Öncelikle, ürünün uygulamasının nasıl yapıldığına, desenlerin nasıl oluşturulduğuna dair bilgi verebilir misiniz? Serdar Babacan: Mastertop DTZ, gerekli yüzey hazırlıkları ve astarlama işlemi yapıldıktan sonra; desenler, önceden yerleştirilen profiller yardımıyla oluşturuluyor. Malzemenin kendine ait tasarımı ise uygulamadan önce, bileşenleri belirlenerek yapılıyor. Mastertop DTZ, dökme bir sistem. Sistem bileşenleri isteğe ve tasarıma bağlı olarak değiştirilebiliyor.

Mastertop 1326'nın desenleri, gerekli yüzey hazırlıkları ve astarlama işlemleri yapıldıktan sonra, tasarımcı Jeanet Hönig tarafından, renkleri birbirine karışmayan akıllı poliüretanları kullanılmasıyla zemine dökme yöntemiyle oluşturuldu. fma: Alışveriş merkezleri gibi kullanıcı yoğunluğunun fazla olduğu mekânlarda ürünün sağladığı avantajlardan bahsedebilir misiniz? sb: Ürün, derzsiz bir yapıya sahip olduğundan hijyen avantajı sağlıyor. Temizleme ve bakım kolaylığı sunuyor. Yüksek mekanik ve kimyasal dayanımı olduğu için bu gibi mekânlara uygun. Dekoratif ve estetik ihtiyaçları karşılıyor. Ürünün aşınım dayanımı ve kayma dayanımı bulunuyor. UV dayanımı

sayesinde doğrudan gün ışığına maruz kalan bölgeleri solmuyor. fma: Bu ürünlerin kullanıldığı zeminlerin bakımından bahsedebilir misiniz? Olası bozulmalar nasıl çözülüyor? sb: Her iki sistem de önerdiğimiz temizlik malzemeleriyle temizleniyor. Olası bozulmalarda bozulan bölgeler kaldırılıp yeniden uygulama yapılıyor. fma: Ozan Önal ile yürütülen işbirliğinden bahsedebilir misiniz? sb: Optimum Alışveriş Merkezi’nde yer alan tüm tasarımlar Ozan Bey’in tasarımları, düşünceleri ve dilekleri doğrultusunda gerçekleştirildi. Kendisi bizzat tüm tasarımları yönlendirdi ve her bir aşamada yer aldı.





Bosch, siyah renkli ürünlerinin arasına ocak, fırın ve davlumbazdan oluşan üçlüyü ekledi. Siyah renkli Bosch ürünleri, sadece şık görünmekle kalmıyor, üstün Bosch teknolojisinin tüm olanaklarını sunuyor. EcoClean temizlik sistemiyle donatılmış Bosch HBN43W360 siyah ankastre çok işlevli fırının, arka duvarındaki özel seramik kaplama kir tabakasını içine emerek yok ediyor ve fırının kendi kendine temizlenmesini sağlıyor. Yeni geliştirilen tümü camla kaplı kapı içi sayesinde, hem temizlik kolaylaşıyor hem de istenildiğinde pişirme yapılan sıcak tepsi kapının üzerine konulabiliyor. Fırında bulunan teleskopik tepsi sistemi sayesinde ise pişirme tepsi ve ızgaralarının kullanımı rahat, kolay ve güvenli bir hale geliyor. Hareket

BİEN SERAMİK Projelere özel geliştirilen ürünlerin yanı sıra, Bien Seramik Yaz Koleksiyonu içinde farklı boyutlara ve farklı tarzlara sahip ürünler yer alıyor. Bien Seramik’in yeni ürünü 30 x 57,5 cm boyutunda. Etna, Paro, Java ve Alba sırlı porselen serileri mimari çözümlere uygun hazırlanan tasarımları, renk, desen ve boyut seçenekleriyle dikkat çekiyor. Ürünler hem zemin hem duvar

Bosch DKE636A siyah duvar tipi davlumbaz, 60 cm genişliğinde ve duvara monte edilebiliyor. Bacalı ya da bacasız kullanılabilen davlumbazda üç kademeli emiş gücü ayarı bulunuyor. Davlumbazın bulaşık makinesinde yıkanabilir metal yağ filtresi ile temizlenmesi kolay. www.boschevaletleri.com

www.bienseramik.com.tr

CREAVİT

stıl

esnasında raylar, tepsilerin ve ızgaraların rahatça dışarı çekilmesine yardımcı oluyor. Üstelik tepsileri dışarıdayken elle desteklemek gerekmediği için yemekleri kontrol etmek daha da kolaylaşıyor. Fırının özellikle çocuklu aileler için son derece önemli bir işlevi de çocuk emniyet tuşu. Bu tuşa altı saniye süreyle basıldığında fırının çalışmasını sağlayan tüm işlevler kilitleniyor ve güvenlik sağlanmış oluyor.

kaplaması olarak kullanılabiliyor. 30 x 57,5 cm boyutlarında, doğadan esintiler taşıyan, bambu çiçeğinin izlerinin yansıtıldığı Paro serisinde küf yeşilinin ağırlığı hissediliyor. Seri bone, yeşil, mavi ve kahverengi renk seçeneklerinin yanı sıra takımı tamamlayıcı olarak 9 x 57,5 cm sujet bordür ve 30 x 57,5 cm dekorlardan oluşuyor.

NİSAN 2009 - XXI 64

DOSYA - banyo ve mutfak çözümlerİ

BOSCH

gold

Banyodaki eşyalarının çokluğu ile dolapları bağdaşmayanlar için üretilen Creavit Gold, abanoz ve akçaağaç seçeneklerinin beyazla yakaladığı uyumla dikkat çekiyor. Banyolarda paylaşım alanı sağlayan Gold serisinde, aynalı ve çift kapaklı üst modül makyaj malzemeleri ve tıraş takımları için tercih edilirken, alt modül temizlik malzemelerinin saklanması için kullanılıyor. Cam kapaklı seçenekleri de bulunan boy dolabı ise havlular için uygun bir çözüm.

Creavit’in gösterişten uzak duranlar için minimalist bir yaklaşımla ürettiği Stil serisi, iki ayrı renk seçeneği ile kendi tarzını yaratmak isteyenlerin tercihi oluyor. Banyolarda sportif bir imaj tercih edenler Creavit Stil banyo mobilyalarında beklentilerinin tam karşılığını buluyorlar. Aynalı üst modülü ile estetik ve şık görünümü bir arada sunan tasarım, çanak lavabo çeşitleri ile uyum yakalarken, minimal çizgisinin yarattığı avantajla küçük banyolardaki alan sorununu ortadan kaldırıyor. www.creavit.com.tr


ÇANAKKALE SERAMİK & KALEBODUR

raınbow plus system

ÇİMSTONE Kuvars mineralini, günümüz teknolojisiyle yeniden şekillendiren Çimstone, kullanıcılarına işlevsel ve estetik bir yüzey kaplama malzemesi sunuyor. Çimstone, mutfakta zaman geçirmeyi sevenlere farklı renk, doku ve tasarım seçenekleriyle şık, estetik, dayanıklı ve konforlu bir yaşam alanı yaratıyor. Kuvars, yüksek çizilme ve aşınma dayanımı sayesinde uzun yıllar ilk günkü görünümünü koruyor. Çimstone tezgâhlar, özel bir bakım ve koruma gerektirmiyor. Üretiminde kullanılan teknoloji sayesinde gözenekleri sıkılaşan

Çimstone tezgâhlar sıvı emmiyor, bu sayede leke tutmuyor. Gözeneksiz yapısında mikro organizmaların üremesine izin vermeyerek hijyen sağlıyor. Çimstone tezgâhlar; lake mobilyalar, metal aksesuarlar ve inoks ankastre ürünlerle sağladığı uyumla dikkat çekiyor. Çimstone tezgâhlara pigmentlerle renklendirilen, ayna, cam, deniz kabuğu, bazalt, pirinç talaşı gibi farklı malzemelerle efektler verilebiliyor. Doğal taş dokularını da tezgâhlara yansıtan Çimstone’da, klasik ürünlerden vazgeçemeyenler için de seçenekler bulunuyor. www.cimstone.com.tr

Kaleseramik 1000 x 3000 x 3 mm’lik boyutları ile dünyanın tek esneyebilen, hafif, ince ve büyük boyutlu granit seramiğini üretiyor. Kalesinterflex, 7 kg/m2 ağırlığı ile sadece seramik dalında değil, kaplama malzemeleri genelinde de çok hafif bir ürün olarak dikkat çekiyor. Kalesinterflex’in hafifliği özellikle bina yüklerine gelecek ağırlığı azaltmada ve mekanik konstrüksiyon ile uyumluluğu yakalamada büyük önem taşıyor. Kalesinterflex, değişken boyutları ve işlenebilme kolaylığı, yüzey parlatma, dekorlama, kolay kesilme ve delinme gibi özellikleri sayesinde mimarlara

www.e-kale.com.tr

kalesınterflex

65 XXI - NİSAN 2009

ve kaydırmaz yüzey seçenekleri bulunuyor. Farklı boyut seçenekleri, seramiklerin hem duvarda hem de zeminde kolayca döşenmesini sağlıyor. Seramikler porselen bazlı olduğu için dış mekân uygulamalarına son derece uygun. Kaleseramik’in bu yeni ürün serisi su emme derecesi %0,5’in altında olması nedeniyle dona karşı dayanıklı. Serideki tüm seramikler 6 mm kalınlığında; bir tek 30 x 30 cm boyutlu seramik 7,8 mm kalınlığında üretiliyor. Bütün mozaik ürünler 30 x 30 cm’lik arkadan uygulanmış plastik file taşıyor. Bu özelliği yeni serinin dış mekân uygulamalarında verimlilik ve kolaylık getiriyor. Rainbow Plus sistem serisinde renklerin RAL karşılıkları bulunuyor. RAL, renkleri seçmek, belirlemek, denetlemek ve ifade etmek için kullanılan küresel bir sistem ve dekorasyonda tasarımcıya farklı malzeme renkleriyle bir dil birliği

projelerinde farklılaşma ve fikirlerini özgürce uygulama olanağı sunuyor. Renkleri, dokusu, hafifliği, kırıldığında dağılmama özelliği gibi nitelikleri ile Kalesinterflex, mimarlar ve proje sahipleri için uygun sistemler ve detay çözümleri sunuyor. Ürün iç mekân, duvar ve zeminin yanı sıra hafifliği, işlenebilme kolaylığı ve dayanıklılığı sayesinde özellikle dış cephe kaplamalarında da güvenle kullanılabiliyor. Ateşe, lekeye, kimyasallara, solmaya karşı dayanıklılık gösteren ürün leke tutmuyor, ayrıca kolay temizlenebiliyor. Toplantı ve çalışma masaları, ofis içi bölücü panelleri olarak, yükseltilmiş döşemelerde, hastane ve gıda üretim tesislerinin duvar ve zemin kaplamalarında kullanılan ürün, mutfak, laboratuar tezgâhları gibi hijyenik alanların yanı sıra modüler yapı sistemlerine de uygun.

dosya - banyo ve mutfak çözümlerİ

Rainbow Plus System, 70'in üzerinde renk, farklı boyut ve yüzey seçeneklerine sahip; kolay temizlenebilir, modüler ve antibakteriyel seçeneği mevcut. 2,5 x 2,5 cm’den 30 x 30cm’e kadar farklı boyutlarda, yüksek kaliteli ürünlerden oluşan esnek ve modüler sistem, profesyonellere en etkili mimari çözümleri sunuyor. Rainbow Plus, dış duvar kaplamasından yüzme havuzları için kaymaz ürünlere kadar, mimari gereksinimleri güvenli bir biçimde karşılıyor. Kolay temizlenme özelliği, seramik yüzeyinde kullanılan suyun yüzeyinden daha hızlı akmasını sağlıyor. Bu özellik, ürünün dayanıklılığını artırırken yüzeylerin bakımını da kolaylaştırıyor. Rainbow ürün serisinde sunulan sır kaplama seçeneği bakteri oluşumunu %99 oranında azaltıyor ve seramik yüzeyinde 24 saate kadar gelişen bakteri popülasyonunda ciddi azalmalar görülüyor. Serinin mat, parlak

oluşturma imkânı veriyor. Bu sistemle aynı renkler farklı boyutlarda kullanılabiliyor ya da farklı renkler ile etkili kombinasyonlar yaratılabiliyor. Renk uyum gruplarının oluşturulmasıyla mekânlarda aynı renk ailesinden ton-surton renkler kullanılabileceği gibi, kontrast renkler de uyumlu şekilde kullanılabiliyor.


DUPONT

NİSAN 2009 - XXI 66

dosya - banyo ve mutfak çözümlerİ

Danimarkalı tasarımcı John Sebastian, yenilikçi bir mutfak olan Haptech’i DuPont’un yüzey malzemelerinden DuPont Corian ve DuPont Zodiaq’ı kullanarak hazırladı. Haptech Mutfak, maddelerin nasıl hissedildiğinin ve içten gelen sesleri duyarak nasıl kendini yansıttığının ve alanın sosyal özelliklerinin farkına vardırdığının sonucu olarak ortaya çıkmış. Bu noktada alanın durumu, ilintisi ve uyumu önem kazanıyor. Haptech mutfakların teknolojik yönü, cihazların boyutunun ve dolapların standartlarının oldukça etkisi altında kalmış olan mutfaklara format ve yerleşim olarak karşı geliyor. Haptech mutfakların üç ana işlevi bulunuyor. Birincisi, pişirme ve su işlevleri; ikincisi, dolap alanları ve sonuncusu ise yemek alanı işlevleri. Duvar dolapları, saklama dolapları;

DURAVIT Duravit, Starck K evyeleriyle mutfaklarda da yer alıyor. Duravit’in ilk mutfak evyesi Starck K, Nisan ayında Avrupa’yla aynı zamanda Türkiye’de de tüketicinin beğenisine sunuluyor. Philippe Starck’ın Duravit için tasarladığı Starck K evye, seramiğin parlaklığı, estetik görüntüsü, net ve işlevsel tasarımı ile mutfaklara yepyeni bir tarz getiriyor. Bu evye ailesinin beyaz, bej, antrasit ve kahverengi renk seçenekleri de bulunuyor. Duravit’in geliştirdiği özel teknik sayesinde evye

buzdolabı ve fırınlar için yer sağlıyor. Tezgâhı oluşturan adanın hafif ve her odayla uyum sağlayabilecek organik bir şekle sahip olması Haptech’in önemli özelliklerinden. John Sebastian, DuPont Corian’ın kendine özgü tasarım esnekliği, şekil verilebilirliği ve görsel hafifliği ile DuPont Zodiaq’ı, farklı bir tezgâh yaratmak amacıyla üç boyutlu bir biçimde kullanıyor. Sebastian'a göre DuPont Corian'ın yumuşak, beyaz ve mat cilalı yüzeyi, DuPont Zodiaq’ın siyah parlak yüzeyiyle çok iyi uyum sağlıyor. Mutfak, 12 mm'lik DuPont Corian katı yüzeyden, CNC makineleri ve ısıl şekillendirme tekniğiyle üretiliyor. Mutfağın tezgâh üstü bölümü 30 mm'lik DuPont Zodiaq kuvartz yüzeyinden, gelişmiş CNC ekipmanları kullanılarak, İsveç Şirketi Värnamo Glas tarafından üretildi. www.dupont.com.tr

güçlü darbelere ve yüksek etkili ışığa karşı çok dayanıklı. Son derece dayanıklı olan seramik yüzey banyolardaki günlük kullanımda direncini ortaya koyuyor. Söz konusu mutfak olduğunda, seramik yüzeylerin daha farklı gereksinimleri karşılaması gerekiyor. Bu nedenle Duravit, Starck K için teknik açıdan da uzun süren bir hazırlık yaptı. Sonuç olarak ortaya yenilikçi bir süreç ve darbeye daha dayanıklı olması sayesinde mutfakta kullanılabilen özel bir malzeme karışımı çıktı. www.duravit.com.tr

E.C.A Banyolarda estetik ve işlevselliğin ön plana çıktığı günümüzde, deliksiz lavabolarda kullanılmak üzere geliştirilen E.C.A’nın minimal tasarımlı yüksek tip lavabo bataryaları, estetik görünümleriyle dikkat çekiyor. Jody, Mix Minimal, Delta, Quadrille ve Astro serileri ile, estetik açıdan farklı ve zarif birden fazla modeliyle tüketicilerin karşısına çıkan E.C.A’nın yüksek tip minimal lavabo bataryaları, bağımsız parçalar halinde

montajlanabiliyor. Ürünün, lavaboların konumuna göre, tezgâh üstüne bağımsız parçalar halinde montajlanması, kullanıcısına görsel ve mimari açıdan birden fazla seçenek sunuyor. Estetik tasarımlarıyla olduğu kadar işlevselliği ve şıklığıyla banyolarda fark yaratan E.C.A’nın yüksek tip lavabo bataryaları aynı zamanda su tasarruflu olarak üretildiği için, kullanıcısının su faturasını % 55’e ulaşan oranlarda düşürüyor. www.eca.com.tr


ECE BANYO / IDEAL STANDARD akrilik kullanılan örneklere göre çok daha esnek ve dayanıklı. Ahşap bölüm banyoya rahat geçişi sağlıyor. Soft'un sistemi, küvetin normalden iki kat daha uzun süre sıcak kalmasına olanak sağlıyor. Dahili hava jetleri, kullanıcıya yumuşak ve bir o kadar da etkili masaj sunuyor.

dosya - banyo ve mutfak çözümlerİ

Ödüllü Tasarımcı Marc Sadler’in motosiklet selesiyle aynı malzemeden tasarladığı Soft, yumuşak çizgileri olan bir küvet. Ideal Standard ürünü olan Soft küvet, sıcak suyla temas ettiğinde yumuşayan malzemeler kullanılarak, parçalı kalıp yöntemiyle üretiliyor. Dıştaki polyester kaplaması,ürüne yumuşaklık veren poliüretan yapıyı koruyarak yüksek yumuşaklıkta genişleme etkisi yaratıyor. Yeni jenerasyon bir küvet olan Soft,

www.ecebanyo.com www.idealstandardturkey.com

monello

GAGGENAU Gaggenau’nun 30 yılı aşkın süredir ürettiği Vario 400 serisi, kullanım tekniğiyle ve tasarımıyla dikkat çekiyor. 13 farklı cihazdan oluşan seride gazlı ya da indiksiyonlu ocak, teppan yaki, buharlı pişirici ve daha birçok cihaz kişisel ihtiyaçlara göre birbirleri ile uyumlu şekilde bir araya getirilmek üzere geliştirildi. Çelik düğmelerin mutfak tezgâhının altın da konumlanması sayesinde hem düğmeler kirlenmiyor hem de cihazda yer kaplamıyor. Etkileşimli ses ve ışık kaynaklarıyla donatılan cihazlar,

planar

kullanıcıyı doğru bilgilendirdiği gibi kullanıcının yemek pişirirken yanlış yapmamasını da sağlıyor. Özel paslanmaz çelik ve değerli malzemelerden üretilen Vario 400 serisinin kullanım ömrü uzun. Gazlı ocaklarda bulunan akıllı emniyet sistemi sayesinde, alev söndüğü takdirde, cihaz yemeğin bozulmaması için gazı kesmeden tekrar yakmayı deniyor. Eğer yanmayacak şekilde yemekten bir taşma olduysa, cihaz otomatik olarak gazı kesiyor ve etkileşimli göstergeler ile kullanıcıyı uyarıyor. www.gaggenau.com

Çelik mutfak ve banyo sistemleri üreticisi Franke, Franke Sistem Konsepti bütünlüğünde sunduğu banyo ürünlerini toplam 16 seri halinde yeniledi. Tasarımla yeni yüze kavuşan banyo serileri, farklı modelleri ile farklı tarzlarda banyolara cevap veriyor. Franke'nin yeni serisi lavabo ve banyo armatürleri yanında geniş duş başlıkları ile dikkati çeken ankastre duş armatürleri, ayaklı küvet armatürleri gibi sıradışı modellerle banyo armatürü anlayışına yenilikler getiriyor. Armatürler, modellere göre değişen krom, krom-altın, krom-mat krom, krom-mavi ve bronz renk

seçeneklerinde sunuluyor. Banyo lavaboları, Rondo Serisi, iç-iç ve dış kromajlı olmak üzere iki farklı tasarıma sahip. Banyo armatürleri ise Smart, Euro, Ice, Mondano, Venezia; 1250 mm spirali el duşu ve duş askısının dahil olduğu banyo armatürü modelleriyle krom, krom-mavi ve bronz renk seçenekleriyle sunulan Monello, Azimut, Fiore, Silindra, Rustico, Opera; lavabo armatürü, yüksek lavabo armatürü ve banyo armatürü modelleriyle keskin hatlara sahip Planar, Solido XS, Cavaliere serilerinden oluşuyor. www.franke.com.tr

67 XXI - NİSAN 2009

FRANKE


GEBERIT

tasarım fikirlerini ve konseptlerini gerçekleştirme olanağı sunuyor. Asma klozet ve gömme rezervuarların uygulamada sağladığı rahatlık, mimari ve iç mekân tasarımının yanı sıra kullanımı da etkileyerek avantajı ikiye katlıyor. Bunun yanı sıra bu tarz klozetler, biriminin altındaki zeminin döşenmesini kolaylaştırıyor. Kullanıcı açısından bakıldığında, bu tip bir WC kombinasyonunun temizliği, ünitenin altındaki zemine ulaşılabilirlik sayesinde son derece kolay. Geberit’in taşıyıcı sistemi, 400 kg’a kadar ağırlık taşıyabilecek şekilde tasarlanıyor. Kapağın kaldırılması sonrasında, herhangi bir alete ihtiyaç duyulmaksızın, kolaylıkla iç mekanizmaya ulaşılabiliyor.

Geberit tesisat sistemleri, banyo tasarımlarına estetik ve konfor bakımından yeni standartlar getiriyor. Asma klozetler ve gömme rezervuarlar, Geberit çözümlerinin kilit unsurları. Bu ürünler, banyolarda daha geniş kullanım alanına yönelik artan müşteri talebini karşılamaya yönelik üretiliyor. Geberit gömme rezervuarlar göze hoş görünmeyen boruları profesyonelce gizliyor ve WC biriminin üzerinde bozulmamış, estetik görünümlü bir duvar alanını ortaya çıkarıyor. Klozetin duvara asılmasıyla kesintisiz bir banyo zemini yaratılıyor, bu da banyonun daha geniş görünmesini sağlıyor. Bu yöntemlerle yer açılması mimarlara ve ev sahiplerine, banyolarıyla ilgili bireysel

NİSAN 2009 - XXI 68

dosya - banyo ve mutfak çözümlerİ

İNTEMA MUTFAK İntema Mutfak İnova serisiyle, mutfaklarda zarif ve modern çizgiler, inovatif çözümlerle buluşuyor. İnova serisinin biçimi ve yalın tasarımı evlerin buluşma noktası haline gelen mutfaklarda homojen bir görünüm yaratıyor. Serinin, yalın ve işlevsel tarzı ankastre cihazlarla uyum gösteriyor. İnova serisinde, ahşap dışında, mat ve

KALE Kale’nin vitrifiye serisi Idea, banyo mekânını daha işlevsel kullanmaya olanak sağlayan kompakt tasarımıyla ferahlık hissi uyandırıyor. İki farklı boyutta lavabo ve duvara sıfır klozet takımından oluşan serinin parçaları arasındaki bütünlük, ürünleri

www.geberit.com.tr

parlak lake modellerde sınırsız renk seçeneği sunuluyor. Alüminyum ya da lake profil seçeneklerinin kullanılabildiği İnova serisinde, kolay kullanım sunan kulpsuz dolap kapakları serinin detaylarda saklı işlevselliğine dikkat çekiyor. İnova’nın kulpsuz dolap kapakları mutfaklarda minimalizmi vurgulayan yeni bir dönem başlatıyor. www.intemamutfak.com.tr

çevreleyen geniş hat ile sağlanıyor. Idea’nın 55 cm ve 60 cm'lik lavaboları yarım ayak ya da kolon ayak ile birleştirilebiliyor. Lavaboların derinliği, suyun dışarı sıçramasını engelleyerek kullanım kolaylığı sağlıyor. Serinin duvara sıfır klozeti, kompakt tasarımının yanı sıra, start-stop iç takımıyla sağladığı ekonomik su

ıdea

Baş yastığı ile konforu daha da artırılan ürün, dört adet LED aydınlatma ile tamamlanıyor. Zen lavabolar yüksek lavabo bataryası ya da duvardan ankastre lavabo bataryaları ile, Zen küvet ise yerden ayaklı küvet bataryası ile tamamlanıyor.

kullanımı ile dikkat çekiyor. Can Yalman tasarımı olan, ayaklı küvet Zen, geniş banyo alanları için uygun bir ürün. Küvet, beyaz ve siyah olarak iki renk seçeneğiyle sunuluyor. Küvet yine beyaz ve siyah Zen lavabolarla birleştiriliyor. İsteğe bağlı olarak hidromasaj sistemi de eklenebilen küvette 24 adet hava jeti bulunuyor.

www.kalebanyo.com

zen


KALEPLUS KalePlus’un yeni serisi Viola ile çekici renkler, akıcı yüzeyler mutfaklara taşınıyor. Yatay ve dikey dolaplarıyla mutfağı dolu dolu kullanma olanağı sunan KalePlus Viola, zarif tasarım detaylarıyla ferah bir mutfak yaratıyor.

seçenekleri bulunuyor. Pürüzsüz yüzeyleri ve altı renk seçenekleriyle mutfağı baştan yaratma olanağı sunan Inula’nın depolama birimlerinde kulpsuz bas-aç mekanizması bulunuyor.

birimi ile KalePlus, ergonomi, işlevsellik ve estetiği bir arada sunuyor. Kaleplus'ın ileri teknoloji parlak lake üretim hattından çıkan Inula’nın güneş turuncusu, bordo, krem, açık gri, koyu gri ve koyu mor renk

ınula

LINEADECOR Lineadecor’da 25 model, pek çok işlevsel mekanizma ve aksesuar seçeneği, onlarca renk ve malzeme seçeneği mutfağını değiştireceklerin beğenisine sunuluyor. Lineadecor’un yeni modellerinden Lago, lakenin ışıltılı görünümünü, ahşabın doğal sıcaklığıyla birleştirerek kullanıcıya farklı seçenekler sunuyor. Tasarımı ve görüntüsüyle mekâna kişilik katıp zengin renk seçeneğiyle evin tüm havasını değiştiren Lago, sadeliğin zerafete dönüştüğü

KÜTAHYA SERAMİK Kütahya Seramik, 2008 yılı koleksiyonlarında oturma odalarından yatak odalarına, ofis duvarlarından salon zeminlerine kadar her mekâna uygun seramik ve cam seçenekleri sunuyor. Yaşam alanlarında farklılık arayanlar için seramik ölçülerine uygun olarak tasarlanan Brezza yeni kullanım alanları ve ışıltılı ürünleri ile dikkat çekiyor. Brezza cam koleksiyonları duvar ve zemin kullanımın yanı sıra, lavabolar, abajurlar, dekoratif eşyalar, kolonlar gibi pek çok alanda tercih ediliyor. Sınırsız renk, desen ve boyut seçenekleri ile özel tasarımlara uygun seçenekler sunuyor. Brezza ürünleri, seramik ile birlikte ya da tek başına uygulanabiliyor.

huzur veren bir atmosfer yaratıyor. Lineadecor’un Lago modelinde, abanozun yanı sıra samba ceviz ve tik gibi ahşap kaplamalar parlak seçenekleriyle de kullanıcılarının beğenisine sunuluyor. Lago, düz renklerinin yanında, ahşap desenleriyle de büyük ilgi görüyor. İşlevsel mekanizmaları ve dolap içi çözümleriyle Lago, yaşamın hızına kolayca ayak uydururken özgün tasarımıyla da huzurlu bir ortam yaratıyor. www.lineadecor.com.tr

Vivaldi’nin Dört Mevsim eserinden ilhamla tasarlanan, sonbaharın hüznünü anlatan Vivaldi serisindeki seramikler, 30 x 60 cm ölçülerinde, bej ve bone renklerinde üretiliyor. Seriye platin, altın, sedef renklerindeki dekor seramikler ve bordürler eşlik ediyor. Kütahya Seramik, Metro Norm koleksiyonunun parçalarından 25 x 75 cm ölçülerindeki Cosmos serisi seramikleri, yeni ve sıra dışı ölçüleriyle dikkat çekiyor. Bej ve maron renklerinde tasarlanan ve rektifiye, renkli bünye, lappato gibi üretim tekniklerinin kullanıldığı Cosmos serisi, 16,5 x 75 cm boyutunda ışıltılara sahip. www.kutahyaseramik.com.tr www.brezzamosaic.com

vıvaldı

cosmos

69 XXI - NİSAN 2009

vıola

www.kaleplus.com

dosya - banyo ve mutfak çözümlerİ

Viola’nın sunduğu duru görünüm, kapak desenleri ve kıvrımlı kulp detaylarıyla hareketlilik kazanıyor. Parlak lake ya da PVC seçenekleriyle sunulan Viola ile yalnızca bir mutfak değil, farklı bir yaşam alanı da yaratılıyor. Zengin modül, yüzey, renk, aksesuar seçenekleri ve ada


MIELE Yeni nesil Miele ankastre ürünleri kullanım kolaylığının ön planda olduğu ve gerçek işlevinin yanı sıra estetiğe önem veren, hayata neşe ve keyif getiren ürünlerden oluşuyor. Miele DA 5000 model davlumbaz, Almanya’da IF-Design Center Hannover tarafından tasarım ödülüne layık görülen bir ürün.

YÜTAŞ

NİSAN 2009 - XXI 70

dosya - banyo ve mutfak çözümlerİ

Yütaş'ın temsilcisi olduğu Noken firmasının armatürleri modern tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Line, deri, metal ve cam gibi farklı malzemelerden esinlenmiş bir banyo mobilyası koleksiyonu. Modern ve işlevsel bir banyo konsepti sunuyor.

Essence serisindeki tasarımların akıcı çizgileri, cesur ve kişiselleştirilmiş düzenlemeler yapılmasını sağlıyor. Essence, modern, avangart ve aynı zamanda işlevsel ürün ihtiyacına yanıt veriyor. Kendi zamanının ötesinde ve eğilimlerin merkezinde, sıcak, şık ve minimalist mekânlar için üretiliyor. www.yutas.com

lıne

essence

VİTRA VitrA’nın dört bin çeşidi barındıran karo yelpazesinde, boyutları 1x1 cm ile 60x120 cm arasında değişen seramik ve porselen karo çeşitleri bulunuyor. Banyodan havuz, bahçe ve dış cepheye pek çok farklı alanda kullanılmaya uygun karo ürünleri, VitrA’nın tasarım

ekibinin imzasını taşıyor. Yaşam mekânları için tasarlanan serilerden oluşan VitrA Rezidans, 2009’da beş yeni temayla zenginleşiyor. Bu seriler; Eko-Teknolojik, Tekno-Organik, Modern Lüks, Saf ve Yalın, Pastel Şıklık. Tekno-Organik serisinde yer alan Siluette porselen karolar, bambu ve lif

symphonıa

DA 5000 model işlevselliğinin, çekim gücünün yanı sıra özgün tasarımı ile bulunduğu mekânları farklılaştırıyor. Ürün, özel bir aydınlatma sistemi ve çalışma sırasında davlumbazın iki kanadının açılıp daha sonra kapatılabilmesi, 1.450 m3 çekim gücü ve dayanıklılığı ile dikkat çekiyor. www.miele.com.tr

TEKA Yeni Teka DHX modelleri, hem gömülebilir düğmeli hem de dokunmatik ekranlı seçenekleriyle, 60, 70, 90 ve 110 cm boyutlarında üretiliyor. Teka’nın yüksek emiş gücüne sahip davlumbaz serisi DHX'te, dört farklı seçenek sunuyor. Ürünler modern tasarımıyla da eski model davlumbazlardan ayrılıyor. Mutfaklardaki fırın ve mikrodalga fırınlar DHX davlumbazlarla tamamlanabiliyor. Gömülebilir düğmeli kontrol paneli, dört farklı hız konumu, dijital saat, hız göstergesi ve yıkanabilir metal filtre özellikleri bir arada sunuluyor. www.teka.com.tr

efektli dokularıyla mekânları tekdüzelikten kurtarıyor. Duvarlarda 5 x 10 cm duvar karoları, zeminde ise 45 x 45 cm yer karoları kullanılıyor. Siyah, beyaz, grafiti grisi ve vizon renklerinde sunulan Siluette serisi karolar, minimalist mekânlara imza atıyor.

Symphonia'da doğal ve sıcak renkler, beyaz ve grinin şıklığıyla buluşuyor. Klasik ve modern çizgiler taşıyan 10 x 30 cm boyutundaki duvar karoları, 3 x 30 cm boyutundaki altın, bakır ve gümüş yansımalı metalik bordürlerle birlikte kullanılıyor.

Modern ve Lüks serisi ürünü olan

www.vitrakaro.com

symphonıa



NİSAN ajandasI ... - 19 Nisan

''Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Biraya Dair'' Sergisi

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e biranın sosyal hayattaki yeri ve tarihi, Efes

Garajİstanbul, Beyoğlu, İstanbul

www.garajistanbul.org

Saatchi Galeri, Londra

www.saatchi-gallery.co.uk

Tate Müzesi, Londra

www.tate.org.uk

Pilsen tarafından gözler önüne seriliyor.

... - 6 Mayıs

Unveiled: The New Art from the Middle East Sergisi

Sergide Ortadoğu Modern Sanatından, seçilmiş 19 Ortadoğulu genç sanatçının eserleri yer alıyor.

... - 17 Mayıs

Rodchenko and Popova

Sergide Rusya'nın iki önemli avangard sanatçısı olan Rodchenko ve Popova'nın, soyut çizimlerinden grafik tasarımınına olan ilerlemeleri anlatılıyor. Sergi aynı zamanda sinema ve tiyatro posterlerini de içeriyor.

1 - 5 Nisan

1 - 8 Nisan

Unicera 21.Uluslararası Seramik, Banyo ve Mutfak Fuarı

Fuarda, sektörün en yeni ürünleri ve

Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi, İstanbul

www.unicera.com

teknolojileri tanıtılıyor.

SESAM 2009

Her yaz düzenlenen EASA (Avrupa

SESAM, Roma

www.sesam2009.it

Centre Pompidou, Paris

www.cnac-gp.fr

Mersin Üniversitesi

www.actus.epromnet.net

Yapı-Endüstri Merkezi, İstanbul

www.yem.net

Aedes Galeri, Berlin

www.aedes-arc.de

Mimarlık Öğrencileri Buluşması)'nın küçük bir versiyonu olan SESAM 2009'un bu yılki teması "evrim".

8 Nisan - 10 Ağustos

Kandinsky Sergisi

Üç enstitünün işbirliği ile (Guggenheim Museum, NY, Centre Georges Pompidou, Paris, Stadtische Galerie im Lenbachhaus, Munich) kurgulanan Kandinsky sergisinde 100'den fazla eser yer alıyor.

9 Nisan

2. Actus Semineri

Seminer, engelli öğrenciler için üniversite kampüslerindeki fiziksel

ajanda

mekânların iyileştirilmesinde gerekli mimari projeler ve planlamalar konusunda kamuyu bilgilendirmeyi ve bilinçlendirmeyi amaçlıyor.

16 Nisan

Eko Design 2009 Konferansı

Yapı-Endüstri Merkezi, 2008 yılında başlattığı mimarlıkta ekoloji ve

NİSAN 2009 - XXI 72

sürdürülebilirlik çalışmalarına EkoDesign 2009 Konferansı ile devam ediyor.

17 Nisan - 4 Haziran

The Third Space sergisi

Sergi Münih Sanat Akademisi İç Mimarlık Bölümü öğrencilerinin oluşturduğu deneysel bir yerleştirmeden meydana geliyor.

22 - 27 Nisan

24 - 25 Nisan

Milano Uluslararsı Mobilya ve Aksesuar Fuarı

Her yıl Milano'da gerçekleştirilen fuar,

Rho Fiera, Zona Tortona, Milano

www.cosmit.it

bu yıl da aynı hızıyla devam ediyor.

Peyzaj Mimarlığı 1.Ulusal Öğrenci Sempozyumu

Peyzaj Mimarlığı öğrencileri, Doğal ve

Çukurova Üniversitesi, Adana

www.peyzajmimoda.org.tr

Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi, Ankara

www.mimarlarodasi.org.tr

Kültürel Peyzajların Sürdürülebilirliği ve Kentsel Kimlik başlıkları altında tartışıyor ve üretiyor.

25 Nisan - 2 Mayıs

Sinan Ödüllü Mimarlar Programı: Ziya Tanalı

Etkinlik, geçtiğimiz yıl Sinan Ödülü'ne layık görüen Ziya Tanalı'nın mimarlığını tartışan panel ve sergi içeriyor.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.