YİRMİBİR MİMARLIK TASARIM VE MEKAN DERGİSİ’NİN YAYINIDIR 30
SPOR YAPILARI REFERANS REHBERİ 2013
TÜRKİYE’DEN SPOR YAPILARI VE KATKIDA BULUNANLAR
1
XXI SPOR YAPILARI Referans Rehberi 2013 Depo Yayıncılık adına sahibi ve yayın yönetmeni Kuyaş Örs yazı işleri müdürü (sorumlu) Hülya Ertaş hulya@depo.com.tr editör Beste Sabır beste@depo.com.tr Tuğba Demirci tugba@depo.com.tr
Spor Yapıları Stokumuz
reklam Burcu Hinginar Akıncı burcu@depo.com.tr okuyucu ilişkileri sorumlusu Gülçin Kurt kurumsal iletişim yönetmeni Mürüvvet Can kapak tasarımı Emre Çıkınoğlu sayfa tasarım ve uygulama Doğukan Bilgin basım yeri Ofset Yapımevi Yahya Kemal Mahallesi Şair Sokak No: 4 Kağıthane, İstanbul yönetim yeri Depo Yayıncılık Hacı İzzet Paşa Sokak Rota 1 Apartmanı 12/2 34427 Gümüşsuyu İstanbul 0212 251 1811 xxi@depo.com.tr Rehberde yer alan yazı ve fotoğrafların tamamı ya da bir bölümü, Depo Yayıncılık’ın yazılı izni olmadan kullanılamaz.
XXI Mimarlık, Tasarım, Mekan dergisi olarak yapı sektörüyle mimarlık arasındaki ilişkiyi görünür kılmak adına hazırlamaya başladığımız referans rehberlerinin üçüncüsünü elinizde tutmaktasınız. Bu hedefle attığımız ilk adımlar 2012 ve 2013’teki Yeşil Binalar Referans Rehberi dizisiydi. Türkiye’deki sertifikalı yeşil binalara yer verdiğimiz rehberlere olan yoğun ilgi bizi spor yapıları referans rehberi konusunda cesaretlendirdi. İstanbul’un olimpiyat adaylığı sayesinde gündeme gelen spor yapıları üzerine bir referans rehber hazırlamak tahminimizden zorlu bir süreçti. Birincisi spor yapıları kavramının kapsamına ne türden yapıların dahil edilip edilmeyeceği oldu. Stadyumlar ve spor salonları gibi kamusal yapıları kapsayan ancak kapalı fitness alanları gibi özel kullanımlı yapıları içermeyen bir çözümde karar kıldık. İkinci zorluk ise nicelikten kaynaklanıyordu. Son beş yılda inşa edilmiş ya da yapımı devam eden yapılara odaklanmamıza karşın rehberde yer verdiğimiz proje sayısı tahminimizin altında çıktı. Bu, yapı stokunun eskiliğinin yanı sıra tasarlanmış ve bu rehbere konulmaya değer yapıların azlığının da bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Bu nedenle henüz tamamlanmamış ancak inşaatı devam eden projelere de yer vererek geleceğe ilişkin umut verici gelişmeleri de paylaşmak istedik. Olimpiyatlardan bağımsız olarak, yani sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’deki spor yapılarının nitelik ve niceliğinin sorgulanması gerektiği aşikar. Bunun için bu rehber yeterli olmayacaktır, ancak buradan hareketle daha geniş araştırmalar başlatılabilir. Sporun sadece futbol fanatizmi olarak algılandığı bir ülkeden gündelik kamusal yaşantının bir parçası olan sağlıklı bir fiziksel aktivite olarak algılandığı bir ülkeye dönüşmemiz için bu aktivitenin fiziksel karşılığını bulduğu mekanları yani spor yapılarını yeniden gözden geçirmemiz şart.
2
16
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
20
24
28
30
İçindekiler 4 Değişen Futbol = Değişen Stadyumlar Arda İnceoğlu 10 Londra Olimpiyatları Üzerine 12 İstanbul 2020, Londra’nın İzinde… Sena Özfiliz
Türkiye’den Spor Yapıları 16 Türk Telekom Arena 20 Özyeğin Üniversitesi Spor Merkezi 24 Astana Arena 28 Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı 30 Ankara Arena Spor Salonu 34 Kayseri Kadir Has Şehir Stadyumu
3
34
38
44
36 Uşak Üniversitesi Spor Salonu 38 Artuklu Üniversitesi Spor Alanları 40 LYFA 44 Fenerbahçe Ülker Sports Arena 46 Bocce Spor Tesisi 48 ParkOran Sosyal Tesisi 50 Sinan Erdem Spor Salonu
46
50
Hizmet ve Ürünleriyle Spor Yapılarına Katkıda Bulunanlar 54 EAE Elektroteknik A.Ş. 56 Kalebodur 58 Mitsubishi Plastics Euro Asia 60 TCC-The Chair Company
4
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Değişen Futbol = Değişen Stadyumlar Arda İnceoğlu (*)
Farklı spor etkinliklerinin izlenmesi amacıyla inşa edilmiş yapılar morfolojik olarak çok uzun süre değişmediler. Antik olimpiyat oyunlarının yapıldığı Olympia Stadyumu; Konstantin devrindeki genişleme sonucu 250.000 gibi müthiş bir kapasiteye ulaşan Roma’daki Circus Maximus yada Colosseum: Hepsi ortada gerçekleşen ‘eğlence’yi izleme odaklı biçimlenmiş, içe dönük çanaklardır. Doğrusal ya da merkezi olabilen şemaların ortak özelliği, doğal zemine otursalar da, kendi başına ayakta dursalar da, tamamen içe dönük yapılar olmalarıdır. Çok yakın zamana kadar yapılan değişik ölçeklerdeki stadyumlarda da ‘içe dönük çanak’ morfolojisinin devam ettiğini görebiliriz. Eski Wembley’den (1923) dev Maracana’ya (1950) şema değişmez.
a
b
c
Şekil 1. Değişiklik taşıyıcı sistemde gerçekleşir, şema içe dönük çanak olarak devam eder. a. Yere gömülü stadyum; Aphrodisias b. Ayakta serbest duran yapı; Coliseum c. Sadece içi olan yapı; Maracana Sadece mimari şema değil, spor yapılarının kullanım amaçları ve sıklığı da yakın zamandaki devrime kadar benzeşiyordu: Belli
aralıklarla yapılan spor karşılaşmaları ve daha seyrek aralıklarla yapılan, çok sayıda kişinin toplanmasını gerektiren konserler, yine belli sıklıkla yapılan kamusal etkinlikler. Spor yapılarında binlerce yıl neredeyse hiç değişmeyen bu temel şema ve kullanım biçimi 1990 sonrasında oldukça radikal değişimlere uğradı. Stadyumların 1990 sonrası geçirdiği büyük morfolojik değişim ile futbolun global bir ekonomi olarak değişimi arasında büyük paralellikler gözlendiği ve aslında tek bir büyük dönüşümün parçaları olduğu için kısaca futbola da bakmak gerekiyor. Futbol - Futbolun Dönüşümü İngiltere futbol kültürünün işçi sınıfı kökeninin izleri, bugünün endüstrileşmiş futbol ortamında bile rahatlıkla izlenebilir. Bu kültürün ahlaki değerleri kaybetmeyi değil, emek harcanmamasını kabullenemez. Bir maçın kaybedilmesi affedilir ancak takımını dolayısıyla seyircisini önemsemeyen davranışlar affedilmez. Hayatın temeli mücadele olan insanların kendilerini temsil eden futbolculardan birinci beklentisi mücadeledir. Özellikle takımın zorlandığı durumlarda destek azalmaz, artar. Ligden düşen takımların kendi sahalarında yaptıkları son maçta seyirci rekoru kırılır, küme düşen mağlup takım ayakta alkışlanarak uğurlanır. Paylaşmak, zaferi olduğu kadar yenilgiyi de paylaşmak, futbolun temelindeki işçi sınıf ahlakının en temel değerlerinden biridir. Futboldaki yapısal değişim neo-liberal ekonominin şahlandığı 1980’lerde, görünürde tesadüfen başladı. Bu yıllarda ekonominin dönüşümü ile birlikte, futbolun izlenmesi ile ilgili birkaç olay radikal bir değişim ortamını hazırladı. İngiltere ve İtalya gibi yüzyıl başından beri profesyonel futbolun yerleştiği ülkelerde, bu yıllarda statlar oldukça eskimiş ve güvenlik açısından sorunlu durumdaydılar. Kısmen stadyum ortamlarının altyapı olarak yetersiz hale gelmesi, büyük ölçüde ise sosyal olgular
5
sonucu stadyumların içi ve etrafındaki ortam, giderek güvensiz hale gelmekte ve futbol taraftarlığı marjinalleşmekteydi. Sonuç olarak holiganizm ‘normal’ izleyicilerin giderek stadyumlardan uzaklaşmasına neden oldu. Örneğin İngiltere’de o yıllarda en üst kademe olan Birinci Lig’de 1970’lerde 35.000 olan ortalama seyirci sayısı 1980’lerde 18.000’lere düşmüştü. Stadyumların altyapı yetersizliği ve futbol ortamının marjinalleşmesi olguları birleştiğinde arka arkaya stadyum faciaları ortaya çıktı. 1985 yılında Brüksel Heysel Stadyumu faciasında 39, 1989 yılında Hillsborough Stadyumu faciasında 96 kişi öldü. Toplumsal bir soruna dönüşen futboldaki marjinalleşme durumunu çözmek isteyen Thatcher hükümetinin hazırlattığı, sorunun kökenini ve alınabilecek önlemleri ortaya koyan Taylor Raporu 1990 yılında yayınlandı. Raporun ortaya koyduğu temel hedefler ve önerilerin büyük çoğunluğu İngiltere’de kısa sürede uygulandı ve diğer ülkelerde de örnek alındı. Raporun uygulamaya koyulan tavsiyelerinin bazıları şunlardı: Stadyumdaki bütün yerler oturmalı olacak, ayakta seyirci olmayacak, her seyircinin biletinde yazan belirli bir yeri olacak, seyircilerin belli davranış kurallarına uymaları sağlanacak, ırkçı tezahürat ve sahaya yabancı nesne atma gibi kışkırtıcı davranışlara hoşgörü gösterilmeyecek, kuralları ihlal edenlere uzun süreli men cezaları verilecek, çocuklar, aileler ve kadınların stadyumlara gelmeleri teşvik edilecek ve bilet fiyatları artırılacak. Taylor raporundaki önerilerin uygulanmaya başlaması ile eşzamanlı olarak İngiltere’de 1992 yılında Premier Lig’in kurulması, değişen ekonomi ile artık değişmesi gereken futbol organizasyonun bir sonucu olarak görülmelidir. Premier Lig her şeyden önce futbola Avrupa için yepyeni bir işletme modeli getirdiği için çok önemli bir eşik oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nin profesyonel basketbol ligi NBA’i örnek alan bu model içerisinde futbol giderek bir gösteriye, taraftarlar ise dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan müşterilere dönüştü. Kulüpler ile geleneksel olarak paylaşılan mahalle, değerler, birlikte mücadele ruhu aracılığıyla kurulan
bağlar bu yeni düzende çözülmeye başladı. Artık takımlar yerel değil küresel bir kitleye hitap ediyorlar. Bu dönüşümde yıldızlar da birer ürüne dönüşmüş durumdalar, dolayısıyla futbol da pazarlanan bir ürün haline gelmiş oldu. Kültürü oluşturan ve taşıyan değerler artık bağlılık ve paylaşım değil, sadece tüketim olmaktadır. 2012 yılında Londra Emirates Stadyumu’nda izlediğim bir Arsenal maçında, yanımızda oturan bir grup seyirci, stadyumun ve birbirlerinin fotoğraflarını çekip daha ilk devre bitmeden çıkıp gittiler ve geri dönmediler. Ülkelerine döndüklerinde göstermek için yeterli sayıda fotoğraf çekmişlerdi. Futbol ekonomisinin 1990 sonrasında ne kadar büyüdüğü Premier Lig’in televizyon yayın hakları için yapılan anlaşmalar incelendiğinde görülür. Premier Lig öncesi, 1989-1990 sezonu televizyon yayın hakları için ödenen miktar 200 milyon Pound iken; Premier Lig’in ilk sezonu 1991-1992 için 300 milyon Pound olmuştur. Bu miktar 2007-2008 sezonunda 1.8 milyar Pounda’a, 2013-2014 sezonu için ise yurtdışı hakları da hesaplandığında 5 milyar Pound’a fırlamıştır. Bu ölçekteki bir ekonomi daha doğrusu endüstri, 1930’lardan kalan yapılarda sürdürülemez. Sonuç olarak futbol oldukça yerel farklılıklar içeren, oyuncu - takım - taraftar bağının doğal ilişkilerden kaynaklandığı ve buna bağlı olarak kazanmanın dışında değer yargılarının da önemli olduğu bir kültürden, hızla global bir ekonomiye dönüştü. Bu dönüşümde kulüpler şirketlere, futbolcular reklam yıldızlarına, taraftarlar müşteriye dönüştüler. Stadyumların değişimi Futbolun kökeninden sarsılıp değiştiği bu ortamda, stadyum yapılarında gerçekleşen değişiklikleri, ekonomik - politik - işletme süreçlerin sonucu olarak değil, bütünsel bir dönüşüm sürecinin parçası olarak görmek gerekir. Çoğu durumda stadyumların değişimi (West Ham örneğinde olması beklendiği gibi) yukarıda bahsedilen futbol kültürünün dönüşümünün tetikleyicisi olmaktadır.
6
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Stadyumlardaki değişimin bir ayağı bütünsel niteliğin dolayısıyla konforun ve güvenliğin artırılması hedefidir. Bu dönem, beklenebileceği gibi tanınmış mimarların stadyum tasarımlarına katılmaya başladıklarını da görebiliyoruz. Giriş-çıkış akışlarının mekansal standartlara bağlanması, yangın ve panik kontrol önlemleri, tamamen oturmalı stadyumlar, stadyum içindeki servislerin niteliğinin artması gibi hedefler daha nitelikli ve iyi tasarlanmış stadyumları ve dolayısıyla doğrudan doğruya bilet fiyatlarının artışını beraberinde getirdi. Bu yeni yaklaşımın futbol sosyolojisi üzerine etkileri olmakla birlikte stadyum morfolojisinde herhangi bir değişikliğe neden olmadı, stadyumlar hala ortadaki etkinliğe odaklanan içe dönük şemada yapılmaya devam ettiler. Bu ara dönemdeki çok bilinen başarılı bir örnek Bari San Nicola Stadyumu’dur. Renzo Piano ve Ove Arup tarafından 1990 Dünya Kupası için tasarlanan stat, prefabrik taşıyıcı sistemi, uçan çatı örtüsü, üst ve alt tribün ilişkisindeki yaratıcı çözüm ve bütünsel etkisinin sadeliği açılarından çok özgündür. Şema olarak ise binlerce yıldır süregelen sistemin devamıdır.
Şekil 2. Bari San Nicola Stadyum Şeması Piano’nun uyguladığu şema prensip olarak aynıdır. Yenilik, yer ile kurulan ilişkinin alt ve üst tribünleri ayırması detayında ortaya çıkar. Mimari açıdan asıl büyük dönüşüm, stadyum programlarının spor ile ilgili olmayan işlevleri de kapsayacak şekilde zenginleştirilmesi ile olmuştur. Yılın sadece dokuz ayında, 15 günde bir futbol maçı yapılan, seyrek olarak da konserler ve diğer büyük ölçekli etkinlikler düzenlenen stadyumların, artık birer şirkete dönüşen kulüpler açısından yeteri kadar gelir getiremeyeceği açıktır.
Stadyumların 365 gün 24 saat hizmet verecek ve dolayısıyla ‘marka değeri’ni kullanarak sürekli gelir getirecek yapılar olarak düşünülmeye başlanmasının bir ayağı, futbol kulüplerin kar amacı gütmeyen ‘kulüp’ yapılarının, kar amaçlı işletmelere dönüşmeye başlamasıdır. Artık ticari işletmeler olan futbol kulüplerinin stadyumlarının kamu tarafından yapılması da söz konusu olmadığı için, futbol kulüpleri futbol ile ilgili maç günü hasılatlarını ve futbol ile ilgisiz (stadyumda yer alacak diğer aktiviteler) gelirlerini artıracak şekilde stadyumları dönüştürmeye ya da baştan inşa etmeye başladılar. Sonuç, stadyumların program olarak çok işlevli hibrit yapılara dönüşmeleri ve bu dönüşümün sonucunda, içe dönük bir çanaktan ibaret olan mimari şemalarının da değişmesi olmuştur. Yeni çok işlevli stadyumlar hala aynı içe bakan çanağa sahiptirler ancak buna her yönde eklenen farklı yapılar ile bütünleşmiş çok çeşitli programları da içeren yepyeni bir şema oluşmuştur. Bu yeni yaklaşımın ipuçlarını veren ilk tasarım 1996 yılında açılan Amsterdam Arena’dır. Buz hokeyinden salon sporlarına kadar birçok spora ev sahipliği yapan stadyumda yıl içinde çok sayıda müzik ve tiyatro gösterileri düzenlenmektedir. Stadyumun kuzey tribününün karmaşık bir tekstil duvar ile ayrılıp bir duvara dönüşmesi, açık hava stadyumunda yapılması zor olabilecek etkinliklerin burada gerçekleşebilmesini sağlamaktadır. İşletme modeli olarak işlev çeşitliliği ve sürekli kullanım hedeflenmekle birlikte mimari olarak çok radikal bir yenilik yoktur. Mimari programın ve morfolojinin değiştiği stadyumlar 2000’li yılların başında arka arkaya yapıldılar: Münih Allianz Arena, Londra Emirates Stadyumu, Londra Wembley Stadyumu, Bern Stade de Suisse Wankdorf, Gelsenkirchen Arena Auf Schalke Stadyumu (bugün Veltins Arena), çok daha küçük bir stadyum olmakla birlikte bir kent merkezi olarak tasarlanan Groningen’deki Euroborg Stadyumu. Bu stadyumların tamamında konferans salonları ve toplantı mekanları,
7
alışveriş merkezleri, çok amaçlı alanlar hatta oteller bulunmaktadır. Bu yapılar stadyumların haftanın her günü ve her saati çalışan (dolayısıyla gelir getiren) yapılar olma hedefine ulaşmakta en uç noktaya ulaşmış durumdadırlar. Önümüzdeki dönemde bu tür çok işlevli hibrit stadyumların artacağını beklemeliyiz. Real Madrid’in Bernabeu Stadyumu’nu bu şekilde dönüştürmek için girişimlere başladığı, geçtiğimiz aylarda duyuruldu. 2014 Brezilya Dünya Kupası için Natal’da yapılan Estadio Das Dunas da bir kent merkezi olarak tasarlandı, oteller, alışveriş merkezi, kongre merkezi içermekte. Biraz daha detaylı olarak birkaç stadyum programına bakmak dönüşümün anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Bayern Münih’in stadı Allianz Arena Herzog De Meuron ofisi tarafından tasarlandı, 2005 yılında yapımı tamamlandı. İkonik cephe tasarımı ile çok popüler olan stadyum çok bileşenli hibrit bir programa sahiptir. Tipik bir stadyum şemasına sahip olan yapı daha alt kotlara yerleşmiş orta boy bir alışveriş merkezi ve konferans salonları içermektedir. Burada Audi’den Lego’ya uluslararası birçok firmanın dükkanları yer alır. Stadyumun internet sitesinde buraya gelmek için futbol seyretmekten farklı nedenlerin olduğu özellikle vurgulanır. Düğün gibi kişiye özel etkinlikler ve bayi toplantıları gibi organizasyonlar da burada yapılabilmektedir. Tribünlere kurulan platformlarla toplantıların sahayla birleşmesi sağlanmaktadır. Haftanın her günü farklı amaçlarla kullanılan stadyum Bayern Münih markası ile neredeyse bağımsız bir markaya dönüşen Allianz Arena imajından sonuna kadar yararlanmayı sağlamaktadır. Londra’da 2006 yılında tamamlanan Arsenal’in stadı Emirates’de konferans salonları orta boy bir kongre merkezi ölçeğindedir. Toplam 20.000 m2 büyüklüğündeki salonlar her türlü etkinliğe hizmet vermektedir. 27 Mart 2008 tarihinde Büyük Britanya Başbakanı Gordon Brown ile Fransız Başbakanı Nicholas Sarkozy Emirates Stadı’nda bir zirve gerçekleştirdiler. Stadyumun
pazarlama sloganı ‘More than just a football stadium’ (futbol stadından fazlası) hedefler ile ilgili bilgi vermektedir. Toplantı olanaklarının yanında film çekimlerinin ve TV programlarının çekilmesine olanak veren alanlar ve profesyonel fotoğraf çekimi için olanaklar sağlanmaktadır. Bütün bu organizasyonlar futbol ile ilgili değil gibi gözükse de, etkinliklerin çoğunluğunda Arsenal stadyumunda gerçekleştirilmenin ve stadyumun görkemli mimarisinin getirdiği imaj değerinden yararlanılmaktadır. Diğer bir deyişle, pazarlanan ürün belli boyutlarda bir salon değil, futbol aracılığıyla oluşturulan marka ve imajdır. Her iki olgu da doğrudan futboldan kaynaklanmaktadır ve artık bu durumda takım-stadyum-marka-imaj-ekonomi birbirinden ayrılamayacak bir bütüne dönüşmektedir.
Şekil 4. Euroborg Stadyumu, Wiel Arets. Maket farklı program bileşenlerinin birbirleri içinde kaybolduğu bütünsel bir yaklaşımı gösteriyor. Uygulamada farklı bileşenler az da olsa ayrışmış durumda. Bu yeni stadyumlar giderek futbol maçı seyredilmesine de olanak veren, çok işlevli
8
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
hibrit yapılara dönüşmektedirler. Bu dönüşümün en uç noktadaki örneği olarak Wiel Arets’in tasarımı olan Euroborg Stadyumu örnek verilmelidir. Groningen FC’nin stadyumu olarak yapılmakla birlikte, yapı kompleksinin bölgenin yeni merkezi olma ve eski endüstriyel bir alanın dönüşümünde öncü görev üstlenmesi amaçlanmıştır. Program tiyatrolar, alış veriş merkezi, konferans merkezi, restoranlar, konutlar ve otel içerecek kadar çeşitlidir. Bu hibrit programın özellikle tasarımın ilk evrelerinde oldukça bütünsel, farklı program bileşenlerinin birbirine geçtiği tek bir kitle olarak düşünülmüş olması çok önemli bir karakteristik olarak ortaya çıkmaktadır. Gerçekleşen yapıda farklı program bileşenlerinin yan yana değil, artık tek bir yapının içinde iç içe yer aldıklarını görebiliyoruz. Sonuçta ortaya yepyeni bir stadyum şeması ve tipolojisinin çıktığı görülmektedir.
Şekil 5. Hibrit stadyum şeması Spor yapılarının genelinde olduğu gibi futbol stadyumlarının da tasarımlarında Türkiye’de son yıllarda büyük bir gelişme gözlendi. Yakın zamanda ardı ardına yapılan stadyumlar oldukça nitelikli tasarımlara sahipler. Ancak, stadyum yapılarında izlenen tipolojik dönüşümün henüz Türkiye’ye ulaşamamış olduğunu da görebiliyoruz. Yeni stadyumlarımız uluslararası standartlara uyuyorlar ve çok nitelikli tasarımlara sahipler, ancak bu yapılar neredeyse sadece senede 15 - 20 futbol maçının izlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiş durumdalar. Çok ileri teknoloji kullanılan, en ileri standartlara göre çok nitelikli bir şekilde tasarlanmış olan stadyumlarımız mimari şema, içerik ve elbette işletme modeli olarak
bahsedilen dönüşümün henüz dışındalar. Stadyumlarda gördüğümüz bu büyük değişim futbol dünyasındaki ekonomik ve sosyal büyük dönüşümün ayrılmaz bir parçası olarak ortaya çıktığının ortaya koyulduğu bu yazıyı, stadyumlarımızın Emirates ya da Wembley gibi çok bileşenli hibrit yapılar olabilmesi için öncelikle futbol ortamının dönüşmeye başlamasını beklememiz gerektiğini söyleyerek bitirebiliriz. (*) Prof. Dr./ İTÜ Mimarlık Fakültesi
10
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Londra Olimpiyatları Üzerine 2012 Londra Olimpiyatları Tasarım ve Kentsel Dönüşüm projesini yöneten Jerome Frost (ARUP), Kadir Has Üniversitesi Salı Seminerleri’nde Londra deneyimini ve kentin devam eden planlama sürecini paylaştı, sorularımızı yanıtladı. Beste Sabır: 2012 Londra Olimpiyat Parkı tasarım ve planlama süreci paralelinde alanı nasıl ele aldınız?
Fotoğraflar: ODA, Richard Davies, Arup
Jerome Frost: Üniversitelerden akademisyenler, danışmanlar ve ekonomistler gibi farklı aktörlerle işbirliği yaptık, sürecin hepsini uzun vadeli faydalar sağlayabileceğimiz şekilde planladık. Olimpiyatlar gibi büyük ölçekli etkinliklerle birlikte, gelecekte kentinizi nerede konumlandırdığınızı dünyaya gösterme şansınız oluyor, bu paralelde alanı ve yatırımları esnek bir şekilde düşünmek önemli. Sadece etkinlik dönemi için değil, sonraki sürecin de planlanması gerekiyor. Londra’da 1908 yılında ilk kez gerçekleşen olimpiyatların ardından bölge, kulanımsız ve tanımsız bir alan haline geldi, sonrasındaysa alışveriş merkezine dönüştürüldü. Olimpiyatları kentin çok boyutlu dönüşümü paralelinde kullanmak bir diğer önemli konu. Bu büyük etkinlik önemli bir dönüşüm aracı.
bs: Planlama yaklaşımınızdan ve bu paralelde geliştirdiğiniz tekniklerden bahsedebilir misiniz? jf: Olimpiyat alanı kentin eski sanayi bölgesinde konumlanıyor. Bölgenin kentle ve kendi içinde bağlantı kopukluğunu gidermek için yaptığımız şeylerden ilki, doğru işlevleri alanda yerleştirmek oldu, bu işlevler değişmez ve keskin değil, birçoğu esnek ve geçici şekilde ele alındı. Ayrıca bölgedeki mahallelerin dönüşümünü sağladık, farklı kullanımları ve kullanım biçimlerini alana enjekte ettik. Bu uzun vadeli bir plan çalışmasıydı, süreci devam eden bir süreç olarak ele aldık, katı ve değişmez bir master plan olarak değil. Bu paralelde plan içinde hem geçici hem de kalıcı kullanımlara yönelik alanlar bulunuyor. Örneğin yarış pisti kalıcı şekilde tasarlandı ve uygulandı, basketbol alanı ise geçici. Bütçemizin %25’ini geçici, %75’ini ise kalıcı yatırımlar için kullandık. Keskin ve değişmez kriterlere ve değişkenlere takılıp kalmak yerine özellikle altyapı planlamasında, standartların gelecekte değişebileceği varsayımı üzerine planı kurguladık. Altyapı çalışmaları uzun vadeli planlarımızı destekleyecek şekilde gerçekleştirildi. bs: Sizce olimpiyatlar gibi büyük ölçekli etkinliklerin kent içindeki konum kararları nasıl alınmalı? Bu paralelde Londra özelinde yer seçim kararlarınızdan ve ulaşım planlama anlayışınızdan bahsedebilir misiniz? jf: Olimpik Park’ın Londra’da yer seçtiği alan, kentin dışında kalan bir sanayi bölgesiydi. Bu paralelde bölgeye ulaşım bağlantısını kuvvetlendirdik. Ana hedefimiz insanların kafasındaki mesafe algısını değiştirmek oldu. Yani bu mekanın ulaşım bağlantıları kuvvetlenince, insanların mesafe algısı ve kentin coğrafyası konusundaki algısı da değişti. Bununla birlikte kent içindeki yolculuk süresi de dönüşüm gösterdi. Ve olimpik alan kentin bir altbölgesi değil, merkezin rahatça ulaşılabilir bir parçası haline geldi.
11
İstanbul ve Londra gibi büyük şehirlerin merkezleri alan açısından sınırlı. Bu yüzden büyük ölçekli etkinlikler için bence kentten uzakta ama ulaşım bağlantıları uzun vadede geliştirilebilir bir alan seçmek en mantıklı çözüm. bs: Konuşmanızda en çok etkilendiğim bölüm sürecin devam eden yapısı. Bu devam eden hala süregelen planlama süreci, bana Archigram’ın kent senaryolarını hatırlattı. Değişime açık ve esnek düşünce metodlarından ve sürecinize bunu entegre etme yöntemlerinizden bahsedebilir misiniz? jf: Olimpiyatlar Londra’da normal koşullarda çok zor olarak gerçekleşecek ya da hiç gerçekleşmeyecek etkinliklerin kentte yer almasına olanak sağladı. Gayrimenkul sektörü paralelinde değerlendirecek olduğumuzda, büyük etkinlikler gayrimenkul geliştiricileri için önemli bir ilgi alanı. Bu paralelde bu etkinlikler kentin geleceği için değerliler, bunları nasıl, hangi amaçla kullandığınız ise ana konu. Londra’nın hala sürmekte olan konut ihtiyacına rağmen, başlangıçta hiçbir geliştirici Olimpik alanın içinde konut üretmek, satmak, yani böyle bir risk almak istemedi. Kentin bu bölgesinde konut inşa etmenin bir riski vardı, bunun sorumluluğunu üzerimize aldık: Süreci yarıda bırakmak yerine konut üretimine devam ettik. Bu noktada kendine güven önemli bir konu. Gerçekleştirdiğimiz konut projesinin %50’sini satmayı başardık, diğer bölümü de sonrasında özel sektör üstlendi. Böylelikle insanların Londra’nın bu bölgesi hakkındaki algılarını değiştirdik. bs: Bu tasarım ve dönüşüm sürecinde birçok aktör yer alıyor. Ve siz bu büyük etkinliği kent için bir dönüşüm aracı olarak kullandınız. Ulaşım, sosyal konular, eğitim gibi başlıklar planın içine dahil edilmiş. Sizce kentlerdeki gayrimenkul açlığı kamusal refahla nasıl dengelenebilir? Bunun için nasıl bir mekanizma ve örgütlenme gerekiyor? jf: Aslında kenti bu büyük etkinlik paralelinde satıyor ve pazarlıyorsunuz. Dünya çapında bir yatırım yapılıyor ve bu tarz büyük ölçekli etkinlikler, geliştiriciler için çok büyük öneme
sahip. Tabi bu durumu yönetebilmek, aktörler arasında dengeyi sağlayabilmek çok daha önemli. Londra özelinde iyi bir kentsel yönetim modeli geliştirdiğimize inanıyorum. Olimpik Park alanı hala dönüşüme ve gelişime açık, oyunlardan bir yıl sonra hala büyüyüp gelişmeye devam ediyor. İstanbul ve Londra’nın benzer özelliklere sahip olduğunu düşünüyorum. İkisi de dünya tarafından bilinen ve tanınan kentler, yani bir anlamda büyük ölçekli satış politikalarına ihtiyaç duymuyorlar, ama güçlendirmelere gerek var. Çünkü aynı zamanda diğer küresel kentlerle yarışıyorlar. Bu yüzden büyük ölçekli etkinliklerin nasıl yönetildiği, aslında o kentin nasıl yönetildiğini de gösteriyor. Böylesine uzun vadeli ve esnek bir plan, detaylı bir süreci gerektiriyor. Esneklik için çok fazla para harcayabilirsiniz de, her zaman bir denge arayışı içinde olmak gerekiyor, zaman ve maliyet de çok önemli. İngiltere’deki gayrimenkul gelişim sürecimize tarihsel olarak bakınca büyük bir değişiklikle karşılaşıyorum. Önceleri alanı satın alıp ya da sadece inşa edip sattıktan sonra, başka bir alanda çalışmaya başlayan müteahhitler çoğunluktaydı. Alana ilgileri kısa süreliydi yani sadece o alanda inşa edip satmaya odaklıydı, satışın ardından gelen süreç onlar için önemli değildi. Başarı, alana ve mekana bağlılık ve sahiplenme olmadan satışla doğru orantılı olarak ölçülüyordu. Ama bu durum gittikçe değişiyor. Gayrimenkul geliştiricileri artık uzun yıllar boyunca bir alanı, projeyi sahipleniyor, onu işletiyor ve yönetiyor. Bu süreç boyunca da projeyi ve çevreyi sahipleniyorlar, sorumluluk almaktan kaçınmıyorlar. Bence bu model gerçekten farklı ve tasarım yaklaşımlarını da değiştirebilecek güce sahip.
12
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
İstanbul 2020, Londra’nın İzinde… Sena Özfiliz (*)
Olimpiyat oyunlarını gerçekleştirmek için beşinci kez adaylığını koyan İstanbul’un eli, önceki adaylıklarına göre bu kez daha kuvvetli. Adaylık kampanyasını güçlü kılan nedenlerin başında, geçtiğimiz yaz başarılı bir olimpiyat gerçekleştiren Londra’nın izinden gidiyor olması geliyor. Yani İstanbul (oyunlara getirdiği yeni yaklaşımla, ileride olimpiyatlara ev sahipliği yapacak kentler için yeni standartlar ortaya koyma iddiasındaki), Londra’nın bu yöndeki ilk takipçisi olma yolunda. İstanbul 2020 Adaylık Komitesi, Uluslararası Olimpiyat (IOC) ve Paralimpik (IPC) Komitelerine sunduğu adaylık dosyasında, başvuru sürecinde birebir gözlemlediği Londra’nın deneyimi ile İstanbul’un coğrafi ve tarihsel avantajlarını harmanlama yoluna giderken, yarışı diğer aday şehirler olan Tokyo ve Madrid’in önünde göğüslemeyi hedefliyor. Londra’nın 2012 Olimpiyatları’nı düzenleme hakkını kazanmasında ve başarılı bir organizasyon gerçekleştirmesinde önde gelen etkenlerden olan; adaylık sürecinden başlayarak sürdürülebilirliği ve mirası ön planda tutan yaklaşımı, olimpiyatları kentin dönüşümü, yeni nesillerin spora daha aktif katılımı ve kültürel çeşitliliği artırıcı bir fırsat olarak görmesi, kenti oyunların arka planı olarak kullanması ve kurumsal işbirliğini ön plana çıkarması; İstanbul’un adaylık dosyasında da mihenk taşlarını oluşturuyor. İstanbul’un olimpiyat tesislerini kurgulayışı ve konumlandırışı da Londra ile benzerlikler gösteriyor. Londra, olimpiyat tesislerinin büyük bölümünü kentin doğusunda, 400 yıl boyunca ağır endüstriye maruz kalmış bir alanın kente yeniden kazandırılmasına yönelik olarak konumlandırırken İstanbul, 37 Olimpik ve Paralimpik tesisinden 11’ini uzun vadeli planlarda şehrin gelişme doğrultusu olarak görülen kuzeybatıdaki mevcut Olimpiyat
Stadyumu çevresinde konumlandırmayı planlıyor. Tesislerin tamamı için, tıpkı Londra’da olduğu gibi kümeleme yoluna gidilmiş ve bu tesislerin tamamına yakını, dört bölgede (Olimpik Kent, sahil, Boğaziçi ve orman) oluşturulmuş olan toplam yedi kümede yer alıyor. Ancak Londra’nın aksine (futbol turnuvasının gerçekleşeceği diğer şehirler olan Ankara, Bursa ve Antalya haricinde), Olimpik ve Paralimpik Spor tesislerinin tamamı, İstanbul Metropoliten Alanı içinde konumlanıyor. İstanbul’un daha önceki adaylıklarının aksine, önerilen tesislerin her iki kıtada ve bir bölümünün de şehrin kalbinde yer alması, İstanbul’un doğal ve tarihsel güzelliklerinin oyunların arka planında tüm dünyaya yansıtılması anlamına geliyor. Bu amaçla olimpiyatlar tarihinde bir ilk olmak üzere, oyunların açılış ve kapanış törenlerinin Olimpiyat Stadyumu’nda değil de, Tarihi Yarımada’ya bakan perspektifiyle Haydarpaşa Liman Bölgesi’nde inşa edilmesi planlanan Boğaziçi Stadyumu’nda gerçekleştirilmesi ve Boğaziçi kıyısından da halkın geniş katılımıyla izlenebilmesi hedefleniyor. Kentin doğal ve tarihi güzelliklerini ön plana çıkarmaya çalışan ‘tanıtıma dönük’ bu çabaya rağmen, düzenlemelerde kentin sportif geçmişine herhangi bir atıfta bulunulmaması, belki de İstanbul’un diğer adaylar karşısında en zayıf kaldığı ve olimpiyatların temel düşüncesini oluşturan ‘spor ruhu’ konusunda ikna kabiliyetini azaltıyor. Londra 2012, sürdürülebilirliği adaylık sürecinden itibaren her yönüyle benimsemesi ve başlangıçta belirlediği hedeflerden sapmamasıyla takdir toplamıştı. Bu kapsamda, Olimpiyat Parkı’nın içinde bulunduğu alan, 102 hektarlık yeşil alanıyla oyunlar sonrasında kentin 20. yüzyılda oluşturulmuş en büyük parkı olarak hizmet vermeye başladı. Daha önceki olimpiyatlardan alınan dersle, oyunlar
13
sırasında büyük kapasitelerle hizmet veren 37 tesisten yalnızca yedisi kalıcı olarak planlanırken, kalıcı tesislerin ihtiyaç fazlası kapasitesinin oyunlar sonrasında azaltılması yoluna gidildi. Londra ile kıyaslandığında İstanbul’un mevcut sportif tesis altyapısının yetersizliği de göz önüne alındığında, oyunlarda kullanılması planlanan 37 tesisten sadece altısının geçici olarak planlanması göze batmıyor. İstanbul 2020 adaylık dosyasında, Adaylık Konsepti ve Oyunlar Planı’nın, kentin uzun vadeli gelişim planlarıyla ve 2012 yılında uygulamaya geçen Ulusal Spor Planı ile bütünleşmiş bir şekilde düşünüldüğüne atıfta bulunulsa da, mevcut ve planlanan tesislerin oyunlar sırasında ve sonrasında yeterince verimli kullanılıp kullanılamayacağı bir soru işareti olarak ortaya çıkıyor. Kentsel yeşil alan açısından oldukça fakir olan ve süregelen hızlı ve plansız kentleşmenin yanı sıra şehrin kuzeybatı yönünde büyümesi ile yeşil alanlarını daha da yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olan İstanbul’a, adaylık dosyasında belirtildiği üzere 900 hektarı 1 aşan miktarda yeni veya yenilenmiş yeşil alan kazandırılacağı öngörülüyor. Bu söylem kulağa hoş gelse de, günümüzde yapılan uygulamalara bakıldığında gerçekliğini sorgulamamak elde
değil ve bu endişeyi yaratan nedenlerin başında, Olimpik ve Paralimpik Köy’ün, tüm spor tesislerinin inşası ve oyunların konaklama altyapısının hazırlanmasından sorumlu olmak üzere TOKİ bünyesinde kurulacak ‘Olimpiyatlar Birimi’nin görevlendirilecek olması geliyor. Zira doğrudan başbakana sorumlu olan bu kuruma, 3796 sayılı Olimpiyat Kanunu çerçevesinde kamulaştırma ve ihale prosedürleri gibi konularda geniş yetkiler tanınıyor 2. Olimpik şehir bölgesinde, miras çerçevesinde 600 bin kişiye ‘yaşam, çalışma ve spor/oyun’ alanı sağlayacak olan ‘Olimpik Kent Modeli’ önerilmekte. Bu modelin, prensip olarak önerdiği olumlu ilkelere karşı, ülke çapında benzer uygulamalara yol göstereceğinin öngörülmesi 3, günümüzdeki yapılaşma uygulamaları göz önüne alındığında, olimpiyatların itici gücü doğru şekilde değerlendirilmezse İstanbul için bir tehdit haline gelebileceği endişesini yaratıyor. Londra adaylık sürecinden itibaren aşırılığa kaçmayan, ikonik karakterinden çok, işlevselliği ve oyunlar sonrası kullanım olanakları ön plana çıkan yapılar inşa etmeyi hedeflemişti. İstanbul’un adaylık dosyasında ise, kentin ‘tarihsel mirasını tamamlayıcı, çarpıcı yeni mimarilerin vitrini olacağı’ 4
14
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
öngörülüyor. İkonik ve çarpıcı mimariler elde etmek adına verilen ödünlerin en canlı örneğini Pekin’de görebiliriz. Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nun, olimpiyatların alınması durumunda kapsamlı bir yenilemeden geçmesi söz konusu, ancak ülkemizdeki spor yapılarıyla ilgili algı ve tasarım yaklaşımları düşünüldüğünde, alanda deneyim sahibi kişi ve kurumların deneyimlerinden yararlanılmak kaydıyla, yaratıcılığa açık çoğulcu bir yaklaşımın benimsenmesi, bu yapıların uzun vadede sahiplenilmesi, kullanılırlığı açısından da önemli bir etkendir. Tasarım ekiplerinin seçiminde, genç ve yaratıcı mimarlarla daha deneyimli firmaların ortaklıklarına yeşil ışık yakan Londra’nın bu alandaki deneyimlerinden yararlanmak doğru olacaktır. İstanbul 2020 Adaylık Komitesi, olimpiyatları düzenleme hakkının kazanılması durumunda, Londra’daki kurumsal işbirliği yapısını kendisine örnek alıyor. Buna göre TOKİ tarafından oluşturulacak olan uluslararası bir ortak girişim grubuna, entegre bir program çerçevesinde proje yönetim desteği, risk yönetimi ve sürdürülebilirlik / miras güvencesi sağlanacak. Bu model, Londra 2012 Olimpiyat Teslim Otoritesi (ODA) yapısının bir benzerini oluşturacak. İstanbul, Tokyo ve Madrid’le birlikte nefesini tutmuş, 7 Eylül 2013 tarihinde
verilecek kararı beklerken bu tarihe kadar lobi çalışmalarını da sürdürecek. Londra Olimpiyatları’nı başarılı olarak nitelendirmemize neden olan prensiplerden yola çıkılarak oluşturulmuş olan İstanbul’un adaylık projesinin, olimpiyatları düzenleme hakkının alınması durumunda nasıl bir dönüşüm sağlayacağını ise zaman gösterecek. (*) Y. Mimar, UIA Sport & Leisure Programı üyesi 1
Adaylık dosyası, Vol-2, s.23
2
Adaylık dosyası, Vol-2, s.57, 61
3
Adaylık dosyası, Vol-1, s.31
4
Adaylık dosyası, Vol-1, s.35
Tü r k i ye ’d e n Spor Yapıları
16
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Türk Telekom Arena FIFA ve UEFA’nın belirttiği bütün gereksinimleri karşılayacak şekilde tasarlanan proje İstanbul’un kuzeybatısında, eğimli arazinin tepelerinden birinde, Ankara-Edirne karayolu yakınında konumlanıyor. Stadyuma giriş mevcut karayolu ya da metro ağıyla sağlanabiliyor. Yeraltı toplu taşıma hattı (metro) 32.000 kişinin alana ulaşımını sağlayabilirken 10.000 kişilik bir kapasiteyle otomobil, taksi ya da otobüs ile alana ulaşabiliyor. Stadyum bilet satış noktaları ve güvenlik halkasıyla çevreleniyor, güvenlik denetiminden geçildikten sonra, seyirci otomatik giriş kontrol sistemiyle stadyuma giriş yapabiliyor. Seyirci alanları, stadyumun sirkülasyonunu ve organizasyonunu kolaylaştırmak için araç erişim bölgesiyle farklı kotlarda yer alıyor. Ana araç ulaşımı giriş katındayken seyirci girişleri ikinci katta bulunuyor. Üç ayrı bloktan oluşan oturma gruplarının üst bloğuna beşinci kattan, orta ve alt bloklara ise
ikinci kattan ulaşılabiliyor. Üst ve orta bloklar arasında sıkıştırılmış olan üçüncü ve dördüncü katlarda ise 150 tane VIP tribünü, VIP salonu, stadyum yönetimi, üye kulübü, müze, dükkan, restoran bölümleri konumlanıyor. Stadyumun kuzeybatı girişinde konumlanan VIP girişi vadiye bakıyor, sıfır ve birinci katlarda ise 900 araçlık VIP otopark alanı bulunuyor. Buna ek olarak ayrıca 2.400 araçlık bir otopark dik yamaç boyunca konumlanıyor. İnşa edilecek olan ek trafik altyapısının otopark alanlarını karayolu sistemine bağlaması planlanıyor. Giriş katında konumlanan takım girişinde ayrıca takımların otobüsleri için de park alanları yer alıyor. Soyunma odaları da bu bölümle bitişik şekilde konumlanıyor. Bu katta aynı zamanda oyun alanı, VIP ve basın girişleri, basın toplantı odası, yayın stüdyoları, mekanik ve elektrik hizmet alanları yer alıyor.
17
18
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Ana Giriş Yönünde Kesit
Cephe Kesiti
Birinci katta, VIP otopark alanına ek olarak mutfak, depo alanları ve basın tribününe yakın olacak şekilde medya çalışma odası bulunuyor. VIP tribünleri üç katta, oyun alanı boyunca konumlandırıldı. Business oturma alanları orta ve en alt sırada, VIP sırasının önünde bulunuyor. Onur konukları, stadın batısında yer alan ana tribünde ağırlanıyor. Orta bloktaki business alanına VIP girişlerinden geçiş sağlanıyor. Buradaki izleyiciler hem VIP lounge hem de business loungea giriş yapabiliyorlar. En alt bloktaki business oturma alanlarına, üçüncü kat seyirci alanındaki ayrılmış bölümden giriş sağlanıyor. Restoran, yeme-içme alanları, müze ve mağazaya yalnızca maç günlerinde değil, tüm günlerde ve bağımsız olarak erişilebiliyor. Aynı prensip stadyum yönetimi ve dördüncü kattaki “üye kulübü” için de geçerli. Stadyumun şekli, boyuna ekseni 228 metre ve enine ekseni 190 metre olan bir elipsi andırıyor.
katkıda bulunan Mitsubishi Plastics Euro Asia......sf 58-59 mimari tasarım: asp Architekten; Mete Arat, Cem Arat, Suna Konyalıoğlu, Eberhard Becker, Steffen Wahl, Rufus Nielsen yardımcı mimarlar: Tamer Nasifoğlu, Sebastian Gaiser, Florina Dietz, Melek Türk-men işveren: TOKİ konum: Seyrantepe, İstanbul bölgesel danışman: Yüksel Proje yapısal danışman: Schlaich Bergermann und Partner mekanik proje: Obermeyer Planen + Beraten GmbH elektrik proje: Makro ABB, Obermeyer Planen + Beraten GmbH statik proje: İz Mühendislik, Yüksel Proje, Schlaich Bergermann und Partner Engineers iç mekan projesi: Midek Mingü inşaat başlangıç tarihi: 2006 inşaat bitiş tarihi: 2010 arsa alanı: 150.000 m2 kapalı alan: 190.000 m2 kapasite: 52.000 kişi
19
Giriş Kat Planı
1. Kat Planı
2. Kat Planı
3. Kat Planı
Vaziyet Planı
20
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Özyeğin Üniversitesi Spor Merkezi Spor merkezi Özyeğin Üniversitesi kampüsü içerisinde oldukça eğimli bir arazi üzerinde konumlanıyor. Kampüsün merkezinden, yurtlardan ve kampüsü çevreleyen ring yolundan yaya ve araç erişimleri bulunuyor. Arazi verileri kullanılarak kütle tasarımı, eğime uygun bir biçimde kademeli olarak yapıldı. Eğim çok dik olduğundan, verilen program daha fazla kademe yapmaya elverişli olmadığından, bina cephesini yaslandığı topraktan kurtarıp arada oluşturduğumuz zonda setlemeler yaparak bir aktivite peyzajı oluşturduk. Bu alanı hem kat bahçeleri hem de tırmanma duvarı, streetball gibi spor etkinliklerine ayırdık. Yapı programı içerisinde bir adet çok amaçlı spor salonu, yarı olimpik havuz ve fitness ile squash, pilates vs gibi stüdyolar yer alıyor. Daha sonradan bu programa öğretim görevlilerinin çocukları için
bir de kreş ilave edildi. Kreş, kademeli kütlenin avantajı ile aynı yapı içerisinde olmasına rağmen spor merkezinden kopuk davranabiliyor. Planlamanın sağladığı en büyük avantaj, kompakt bir tasarım anlayışına göre yapılmış olması. Mekanlar arasındaki koridor gibi sirkülasyon alanlarını minimumda tutarak, oryantasyonu oldukça basit bir şekilde kurguladık. Spor salonu, havuz, fitness gibi büyük hacimleri ise birbirine entegre şekilde tasarladık. Böylelikle havuz fitness ile, fitness spor salonu ile ilişki kurabiliyor. Bu ilişki hem mekansal bir zenginlik katıyor hem de bir salonda spor yaparken diğer mekanın da algılanmasını sağlayarak yapıyı tümüyle yaşatabiliyor. Yapının giriş cephesinde iki farklı kotta tasarladığımız meydanlardan ilki yani alt meydan; kampüsten
21
22
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
gelenleri karşılıyor, kreş girişi ile dükkanlar buraya açılıyor. Kreş girişini aynı zamanda alternatif bir engelli girişi olarak düşündük. Bu meydanı asıl girişin olduğu üst meydana bağlayan merdivenler ise bir peyzaj öğesi gibi davranarak oturma elemanları ile alt meydandaki canlılığı yaşamaya olanak sağlıyor. Üst meydan ise spor merkezinin ana giriş alanını oluşturuyor. Bu giriş yan cephelerde de devam eden teraslarla bir podyum gibi binayı sararak tüm giriş - çıkış ve yaklaşımları içine alıyor. Aynı zamanda binayı kütlesel olarak ikiye ayırdığı için hafifleten bir etmen. Fitnessın yer aldığı 10 metrelik konsol, bu ana girişe saçak oluşturuyor. Kampüsün tamamına hakim olabileceğiniz büyük bir pencere gibi olan ve fitnessın yer aldığı konsol, burada spor yapan insanlara böyle bir panorama yaşatıyor.
23
Giriş Kat Planı
Kesit
mimari tasarım: B-Design işveren: Özyeğin Üniversitesi konum: Çekmeköy, İstanbul elektrik projesi: Latek Mühendislik mekanik projesi: Civa Mühendislik statik projesi: Emir Mühendislik peyzaj projesi: DS Mimarlık proje başlangıç tarihi: 2010 proje bitiş tarihi: 2011 inşaat başlangıç tarihi: 2011 inşaat bitiş tarihi: 2012 arsa alanı: 72.100 m2 toplam inşaat alanı: 15.600 m2 aldığı ödül: Arkiparc ’13 Gayrimenkul Ödülü, Alternatif Yatırımlar Kategorisi fotoğraflar: Koral Oral
24
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Astana Arena Astana Stadyumu, Kazakistan’ın başkenti Astana’da, şehir merkezi ile uluslararası havalimanını birbirine bağlayan ana yol üzerinde konumlanıyor. Arenanın ana formu olan elips geometrisi kendisini çatı kabuğunda gösterir. Stadyum çatısının ana taşıyıcı konstrüksiyonu çeliktir. Seyirci tribünlerinin üstü, metal kaplı çatı kütlesi tarafından tamamen kapatılır. Çatı kütlesinin içinde, yeşil saha boyutlarında açılan dikdörtgen geometrili boşluğun üzeri ise, sahayı olumsuz hava koşullarından korumak amacıyla, çatı kütlesinden bağımsız çalışan elemanlarla, istendiğinde 20 dakikada açılıp kapatılabiliyor. Bu sayede arena, futbol müsabakaları dışında farklı amaçlar için kullanılabiliyor, sert iklim koşullarından korunaklı bir müsabaka ve kutlama alanı elde edilebiliyor. Hareketli çatı elemanları doğu-batı yönünde, ana taşıyıcı çelik
elemanların üzerinde hareket edebiliyor. Kapalı konumdayken içeriye ışık alınabilmesi için hareketli bölüm şeffaf elemanlar ile kaplandı. Sabit ve hareketli çatı alanlarının, ana taşıyıcı konstrüksiyonları çelik, tribün altı kapalı alanlar ile tribün ana taşıyıcı konstrüksiyonu betonarme, tribünler ise hazır prefabrike beton elemanlar kullanılarak inşa edildi, beton yüzeyler brüt beton olarak bırakıldı. Toplam oturma kapasitesi 30.000 kişi olan stadyumun, alt tribün alanları 16.000 kişi, üst tribün alanları da 14.000 kişi oturabilecek şekilde planlandı. VIP tribünleri stadın batı tarafında, alt ve üst tribün alanlarının arasında bulunuyor, her tribünün altında, izleyiciler için yeterli sayıda tuvalet ve büfe alanı planlandı. Ana taşıyıcı konstrüksiyonu betonarme olan bu bölgede, sporcu soyunma odaları, ısınma alanları, hakem ve gözlemci odaları,
25
26
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
medya mensupları için çeşitli büyüklükte ve işlevde odalar ve VIP girişi planlandı, teknik hacimler ve yönetim odaları yine aynı bölgede bulunuyor. Bu alanlarda yer, duvar ve tavanlarda dayanıklı, sağlam, kolay temizlenebilen ve estetik malzemeler kullanıldı. Sporcular bu kottan yeşil alana çıkabiliyor. VIP suitleri, stadyumun batı tarafında, alt ve üst tribünlerin arasında, 10.50 kotunda bulunuyor. Bu katta 24 adet suit, ana kontrol odası, TV yayın odası, restoranlar, bar, tuvaletler ve VIP salonu yer alıyor. Seyirciler, sıfır kotunda bulunan lobiden asansörlerle bu kata çıkabiliyor, sıfır kotunda VIP otoparkı yer almaktadır. Sporcular, VIP seyirciler ve medya mensupları ise stadyumun batı tarafından sıfır kotundan giriş yapabiliyor. Medya mensupları ile VIP seyirciler arasında karma zon planlandı ve bu sayede iki alan birbirinden ayrıldı.
Stadyum çevresinde oluşturulan güvenli alana giren izleyiciler, kuzey, güney ve doğu yönlerindeki tribünlere rampalar yardımı ile ulaşabiliyor. Sirkülasyon 6 kotunda oluşturulan platformla yapılıyor, bu güvenli alan dışında kalan bölgelerde, otopark ve servis yolları planlandı, bilet gişeleri ise otopark alanı içinde bulunuyor. Futbol alanı, FIFA ve UEFA kriterlerine uygun özelliklere sahip, alttan ısıtmalı, yüksek standartlara sahip suni çim kaplandı. Bu alanın üzeri, teknik özellikleri yüksek (pitch cover, vb) malzemelerle kaplanarak, arenanın farklı işlevler için kullanılması sağlandı. Astana şehri için planlanan projenin, işlevi dışında, aynı zamanda şehir için simgesel bir yapı, yeni başkentin gelişen çağdaş yüzü ve sporun evrenselliğinde Kazakistan halkının dünya halklarıyla buluşma noktası olmasını amaçladık.
27 Alternatif Kullanımlar
Futbol, Jimnastik, Güreş
Konferans
Sergi
Konser
Görünüş mimari tasarım: Tabanlıoğlu Mimarlık işveren: Alke-Sembol konum: Astana, Kazakistan statik proje: Arce, Buro Happold mekanik proje: Dinamik Mühendislik elektrik projesi: HB Mühendislik proje arsa alanı: 232.485 m2 ( 330m x 704.5m) proje inşaat alanı: 66.249 m2 proje tarihi: 2005-2007 proje inşaat tarihi: 2009 sert / yumuşak peyzaj: 194.531 m2 kapalı alan: 66.249 m2 fotoğraflar: Cemal Emden
Vaziyet Planı
28
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı Günümüzde sporun, özellikle de futbolun, toplumsal alanda ve gündelik hayatımızda sosyal, politik ve ekonomik olarak oldukça önemli bir etkiye sahip olduğu yadsınamaz. Bu olgu kulüplerimizi, çağdaş yaklaşımlara uyum, konfor koşullarının iyileştirilmesi ve bu alana yapılan yatırımlar konusunda yeniden yapılanmak zorunda bıraktı. Dünya kulübü olmayı hedeflemiş olan Fenerbahçe Spor Kulübü bu bilinçle, öncelikle spor alanlarını teknik, konfor ve estetik niteliklerle donatarak dünya standartlarına ulaştırmayı amaçladı. Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın yıkılarak yerine yenisinin yapılması girişimi bu amacın en önemli göstergesi. Yapılacak olan yeni stadyumun, İstanbul’un Anadolu yakasında bir kentsel merkez ve işaret noktası olması yanında, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün çağdaş yüzü olması da önemliydi. Tüm tasarım ve yapım aşamaları bu bilinç göz önünde bulundurularak gerçekleştirildi.
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı, Türkiye’nin ilk ve tek “futbol stadyumu”. Geçmişte stadyumlarda yapılmakta olan atletizm pisti günümüzde tüm dünyada kabul edilen yaklaşımlara uygun olarak ilk defa bu stadyumda yapılmadı. Tribünler oyun alanına yaklaştırılarak tesis, yalnızca futbol karşılaşmalarına ev sahipliği yapacak şekilde tasarlandı. Böylece iç mekanda oluşturulan atmosfer sayesinde, maç süresince sporcu ve seyirci üzerinde unutulamaz bir etki yaratıldı. Elbette ki, bir stadyum işlevsel olmalı. Bununla birlikte tasarımda göz önünde bulundurulan esas ilkelerden biri de spor ortamlarının çoğaltılması ve izleyici niteliğinin iyileştirilmesi. Bu düşünceyle stadyumda, toplumun her yaştan ve cinsten bireyinin futbol izleyicisi olabilmesine olanak tanıyan bir ortam sağlandı. Futbol izlemenin bir görsel eğlenceye dönüştürülmesi, izleyicinin konfor ve beklentilerinin yükseltilmesi amaçlandı.
29
Kesit
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı, Türkiye’de yapılan en yeni ve en modern stadyum olmasının yanı sıra, seyirci kapasitesi bakımından da İzmir Atatürk Stadyumu ve İstanbul Olimpiyat Stadyumu’ndan sonraki üçüncü büyük futbol stadyumu. Tesisin tasarımında dünyadaki ve Avrupa’daki günümüz spor tesisi yaklaşımları ve çözümlemeleri incelenerek Türkiye koşullarına göre yeniden yorumlandı. UEFA’nın beş yıldızlı stadyum kriterlerine, UEFA ve FIFA’nın futbol kural, standart ve beklentilerine tamamen uyuldu ve UEFA’nın beş yıldızlı stadyumlar listesine dahil edildi. Konforlu, çekici, kolay ulaşılabilir ve sosyal aktivitelerle donatılarak taraftarın buluşma noktası olması ve onlara unutulmaz bir deneyim yaşatılması hedeflendi. Tüm seyirci tribünlerinin üstü kapatıldı. Kentsel ve sportif açıdan bir sembol ve yeni yapılaşmalara örnek oluşturulması amaçlandı. Seyirci kapasitesi 52.000 olan stadın seyirci tribünleri protokol, VIP, loca, basın, aile ve standart seyirci kategorilerine ayrıldı. Tasarımda güvenlik koşulları ve
standartları göz önünde bulunduruldu. Oyun alanındaki sporcular ve tribündeki seyircilerin alanda var olan rüzgar etkisine karşı korunmasına yönelik çözümler üretildi. Malzeme seçimi ve detaylardaki çözümlere, teknik ve dayanıklılık açısından özen gösterildi. katkıda bulunanlar Mitsubishi Plastics Euro Asia......sf 58-59 TCC-The Chair Company......sf 60-61 mimari tasarım: Azaksu Mimarlık işveren: Fenerbahçe Spor Kulübü konum: Kadıköy, İstanbul inşaat alanı: 106.463 m2 proje tarihi: 1999 - 2005 yapım tarihi: 2000 - 2006 statik: Atak UPM mekanik tesisat: G&M Mühendislik elektrik tesisat: Özay Mühendislik yüklenici: Fenerbahçe Spor Kulübü çatı tasarımı: Azaksu Mimarlık çatı çelik projeleri: Atak UPM çatı yüklenici: TEMSAN kapasite: 52.000 kişi
30
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Ankara Arena Spor Salonu Ankara Arena Çok Amaçlı Spor Salonu, Ulus’ta Paraşüt Kulesi, Kore Anıtı ve TCDD Tren Garı gibi tarihi yapılar arasında 1. Meclisin bulunduğu beş bölgeye ayrılmış bölümlerden ikinci bölge olarak belirlenen 19 Mayıs Stadı’nın bulunduğu spor ve rekreasyon alanında konumlanıyor. Kente eklenen her yeni binanın Ankara ve Türk mimarlığı için bir fırsata dönüştürülmesi anlayışıyla, öncelikle arazinin içinde bulunduğu beş bölümlü bölge, çevresindeki tarihi yapılar ve kent kullanıcıları arasında ilişki kurularak bağlamın özellikleri değerlendirilmeye, şehre açılan bir yapı tasarlanmaya çalışıldı. Buna göre arazinin içinde binaya en fazla yaya akışının beklendiği Tren Garı tarafında Gençlik Parkı ve Tren Garı’nın önündeki kentsel boşlukları bütünleyen bir kent meydanı ve Ankara Arena ve Gençlik Parkı’nı (AKM) birbirine bağlayan ağaçlıklı bir yaya yolu tasarlandı. Böylece Arena, kendi içine kapalı bir bina olmaktan çıkıp kentle bütünleşerek bölgeler
arası ilişki kuruyor. Önerilen meydan, yaya yolları ve aksı binada aktivite olmadığı zamanlarda da alanın yaşamasına yardımcı oluyor. Alana tren garından metro, toplu taşıma araçları ve özel araçlarla ulaşılabiliyor. Ankara Arena 34.000 m2’lik ana spor salonu binası ile 21.000 m2’lik toprak altında oluşturulmuş kapalı otopark binasından oluşuyor ve 545’i kapalı olmak üzere 925 araçlık otopark alanı bulunuyor. İçe dönük bir tipoloji yerine tüm cephenin şeffaf tasarlanmış olması, yapıyı kentteki diğer spor salonları ve kongre merkezlerinden ayırıyor. Farklı kotlarda tasarlanan teraslar ise dışa dönük mekanlarla her yönden kentle görsel ilişki kurmayı sağlıyor. Seyirciler eliptik fuayede dolaşırken, sürekli olarak Ankara’nın farklı bir görüntüsüyle karşılaşıyorlar. Cam cephenin önünde ve arkasında farklı katmanlar yaratılarak ve bu katmanlara farklı malzeme ve renkler atanarak fuayenin derinlik etkisi artırıldı, bu sayede
31
katkıda bulunanlar AKG Gazbeton......sf 52-53 EAE Elektroteknik......sf 54-55 Kalebodur......sf 56-57 mimari ve iç mimari tasarım: Yazgan Tasarım Mimarlık işveren: Türkiye Basketbol Federasyonu konum: Altındağ, Ankara tasarım danışmanı: Ersin Ersoy, Sport Concepts London statik proje: Probi İnşaat elektrik ve mekanik proje: GMD Mühendislik akustik proje: Mezzo Stüdyo Mimari Akustik, Mehmet Çalışkan peyzaj projesi: Yazgan Tasarım Mimarlık ana yüklenici: Türkerler İnşaat kapasite: 10.000 kişi proje tarihi: 2009 yapım yılı: 2010 toplam inşaat alanı: 53.000 m2 aldığı ödüller: 2011 Avrupa Birliği Çağdaş Mimarlık Mies van der Rohe Ödülü Adayı, Cityscape Awards for Architecture in the Emerging Markets - Dubai, 2. Ödül fotoğraflar: Yunus Özkazanç, Cemal Emden, Kerem Yazgan, E. Polat Demirtaş
32
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Alternatif Kullanımlar
Buz Hokeyi
Boks
Konser ve Kongre - Sahne Batı
Konser ve Kongre - Sahne Orta
kütlesine göre daha hafif görünen bir bina ortaya çıktı. Çepeçevre devam eden cam fuaye ve farklı malzemelerle kaplı yüzeylerle kazandırılan derinlik sayesinde yapının kütlesel görünümü en aza indirildi. Dışarıdaki gözlemci, özellikle geceleri fuayenin en geri katmanındaki turuncu rengi algılıyor, böylece bir anlamda cephe hattı geriye çekiliyor ve bina algısal olarak hafifliyor. Eliptik bir geometriye sahip binaya dışarıdan bakıldığında bakış açısına göre farklı derinlikler ve katmanlar hissediliyor. Bina yüksekliği de çevre binalara uyumlu olacak şekilde minimumda tutuldu. Binanın bağlamından dolayı, çatı strüktürü ve derinliği dıştan hissettirilmeyerek inceltildi. Tribünler parabolik geometride çözüldü, parabolik kesitte tribün çözümüyle tüm izleyicilere eşit görüş sağlandı. Salon öncelikle 2010 yılında Türkiye’de yapılan FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası müsabakaları için inşa edildi.
Tenis
Ancak, FIBA’nın da talebiyle birlikte voleybol, tenis, buz hokeyi, boks gibi diğer spor müsabakalarının da yapılmasına elverişli olacak şekilde tasarlanan Ankara Arena, konser, kongre gibi çeşitli kültürel ve sosyal aktivitelere de mekan yaratıyor. Arena, Türkiye’nin basketboldan buz hokeyi pistine dönüşebilen tek salonu. Ölçü olarak en büyük, uluslararası ölçülerde bir buz hokeyi pisti baz alınarak, değişebilir bir zemin yaratıldı, bu sayede hem buzla kaplanabilirken hem de buzlar eritilip zemin, sökülebilir parkeler ya da linolyum gibi başka malzemelerle de kaplanabilir hale getirildi. Çepeçevre teleskobik olan ön tribünler sayesinde saha farklı organizasyonlara göre büyüyüp küçülebilir bir dinamizm kazandı. Peyzajdaki sert zeminler salonun eliptik şeklini halka halka takip ederek bazen itfaiye ve ambulans yolu, VIP yolu olurken, yer yer de topoğrafyanın eğimini alan merdivenlere dönüşüyorlar.
33
Zemin Kat Plan覺
Kesitler
+16.00 Kat Plan覺
34
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Kayseri Kadir Has Şehir Stadyumu Stadyum kavramı, ülkemizde uzun yıllardır ele alınmayan bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum, ülkemizde 19601970’li yıllardan günümüze kadar tip olarak yapılan stadyumların ötesine geçememiş durumda. Dünyada ise, stadyumlara bakış açısı olimpiyatlarla değişmeye başladı. 1970 yılından sonra inşa edilen olimpik stadyumlar, kentlerin ve ülkelerin simgeleri olmaya başladı. Olimpiyat kavramıyla stadyumlar, son yıllarda futbola olan ilginin artması ve gelişen yapı teknolojileri ile birlikte farklı bir boyut kazanmaya başladı. Bu durum, dünyada ve ülkemizde futbol stadyumlarının ortaya çıkışını hızlandırırken ülkemizde de ilk örneklerden biri olan Kayseri Stadyumu’nun doğuşunu sağladı. Bu bağlamda Kayseri için planladığımız yapı, işlevi dışında, kent için simgesel bir özelliğe sahip ve kentin modern yüzü haline geldi. Stadyumun konumunun belirlenmesinde en önemli kriter, hızlı büyüyen kentin odaklarının kayması oldu. Bu bağlamda kent merkezinin
yaklaşık yedi km dışındaki bu yeni konumunun, kentin o bölgesinde yeni bir sosyal merkez yaratmasını amaçladık. Kayseri Kadir Has Şehir Stadyumu, kent merkezi ile şehirlerarası otobüs terminalini birbirine bağlayan ana yol üzerinde konumlanıyor. Stadyumun kuzeyinde eski çevre yolu, güneyinde ise kentin doğu-batı aksında ulaşımını sağlayan raylı sistem bulunuyor. Stadyumun yer seçiminde dikkate alınan en önemli kriterlerden biri de, yoğun müsabaka günlerinde ulaşım kolaylığı açısından raylı sistem aksının üzerinde yer alması oldu. Seyirci tribünlerinin üstü, metal kaplı çatı kütlesi tarafından tamamen kapatıldı. Sabit olan bu çelik ana taşıyıcı konstrüksiyonlar, 4.200 ton çelikten imal edildi, çatı örtüsünde ise 32.000 m2 alüminyum kaplama kullanıldı. Çatının altında bulunan kedi yolunda saha aydınlatma sistemi, ses sistemleri ve tribünlerdeki seyirciler için infrared sistemle çalışan ısıtıcılar kullanıldı.
35
Zemin Kat Planı
Kesit
Toplam oturma kapasitesi 33.000 kişi olan stadyumun alt tribün alanlarını 16.000 kişi, üst tribün alanlarını da 14.000 kişi oturabilecek şekilde tasarladık. Tribün yerleşimi doğu, batı, güney ve kuzey olarak adlandırılırken, her tribün altında izleyiciler için yeterli sayıda tuvalet grupları ve büfe alanı planladık. Betonarme olan tribün altı kapalı alanlar ile tribün ana taşıyıcı konstrüksiyonu yüzeylerini brüt beton olarak bıraktık. Ana taşıyıcı konstrüksiyonu betonarme olan batı tribününde, sporcu soyunma odaları, ısınma alanları, hakem ve gözlemci odaları, medya mensupları için çeşitli büyüklükte ve işlevlerde odalar ve VIP girişi yer alıyor. Teknik hacimler ve yönetim odaları yine bu bölgede bulunuyor. Bu alanlarda yer, duvar ve tavanlarda dayanıklı, sağlam, kolay temizlenebilen ve estetik malzemeler kullanıldı. Sporcular bu kottan oyun alanına çıkıyor. Yapının ana yola bakan yüzeyinde seyirci otoparkları tasarladık, kompleks içindeki diğer otoparkların ise müsabaka anında kullanılabilirliğini sağladık.
katkıda bulunan AKG Gazbeton......sf 52-53 mimari tasarım: Bahadır Kul Architects işveren: Kayseri Büyükşehir Belediyesi konum: Kayseri, Türkiye statik proje: Atak Mühendislik, Halit Levent Akbaş mekanik proje: Pimak Mühendislik, Faruk Kama elektrik proje: Consilium Mühendislik, Erkan Asyalı inşaat alanı: 72.000 m2 kapasite: 33.000 kişi arsa alanı: 145.000 m2 toplam inşaat alanı: 72.000 m2 proje başlangıç tarihi: 2005 proje yapım tarihi: 2006 - 2009 fotoğraflar: Harun Kandemir
36
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Uşak Üniversitesi Spor Salonu Kapalı yüzme havuzu, dağcılık çalışma merkezi, öğrenci kulüp odaları, toplantı mekanları, kafeterya ve yönetim birimlerini içeren bir programa sahip olan kapalı spor salonu, sahneye dönüşen esnek tasarımı ile aynı zamanda öğrenci etkinliklerinin yapılabileceği bir mekan olarak düşünüldü. Bina kampüsün kuzeybatı ucunda, yeşil dokunun sınırında eğimli bir arazi parçası üzerinde yer alıyor. Tasarımında ise mevcut kampüsle üniversitenin mimarisi ve topoğrafik veriler belirleyici oldu. Yapı farklı koşullara uyum sağlamak üzere iki kütle olarak çözüldü ve çevre verilere uyum sağlayacak biçimde konumlandırıldı. Binanın önündeki alan çok amaçlı bir sosyal mekan olarak düşünüldü ve iç mekanda dönüşebilir bir düzlem olarak devam ettirildi. Bu düzlem üzerinde ve çevresinde yer alan değişik işlevler, tasarımın çoğulcu ve çağdaş karakterini yansıtıyor.
mimari tasarım: Norm Mimarlık; Ahmet Tercan, Nedim Erdal Özyurt, Esin Tercan, Erdinç Gökmen tasarım ekibi: Aslıhan Kemer, Emre Ertuğrul işveren: Uşak Üniversitesi konum: Uşak proje alanı: 8.000 m2 proje tarihi: 2012 proje tamamlanma tarihi: 2013 kapasite: 2.000 kişi
37
1. Kat Planı
2. Kat Planı
Görünüşler
Kesit
Vaziyet Planı
38
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Artuklu Üniversitesi Spor Alanları Mardin Artuklu Üniversitesi, Kapalı Spor Salonu ve Açık Spor Alanları, bölgesel öneme sahip bir yükseköğretim kurumunda, programın sosyal boyutunu öne çıkaran bir ‘spor ve aktivite merkezi’ olarak tasarlandı. Yaya ve araç yaklaşım yönlerinde programın yorumlanması ile elde edilen farklı kütleler ve gölgelikli mekanlarla kontrollü bir ölçek ve parçalı kütlesel etki elde edildi. Bina programı öğrencilerinin buluşup farklı gruplar halinde sosyalleşebileceği özellikte ve mekansal esneklikte ele alındı. Kapalı spor salonlarının güneyinde tasarlanan açık spor alanları farklı kotlara yerleştirilerek arazi ile uyumları sağlandı ve kotlar arasında öngörülen gölgelikli mekanlarla denetimli ölçek etkisi sürdürüldü. Ekolojik tasarım ve enerji verimliliği önemli bir tasarım verisi olarak tanımlandı. Yönlenme, cephe tasarımı,
güneş kontrolü, çatı yalıtımı, su ve aydınlatma yönetimi, kullanılan yerel ve geri dönüşümlü malzemeler, sistemler ve çevre dostu uygulamalar tasarımın ana noktalarını belirledi. Doğal havalandırma önceliği, özel yerel ve geri dönüşümlü cephe panelleri ile HVAC sistemlerinin enerji yükü, işletme ve bakım maliyetleri azaltıldı. ASHRAE 90. 1- 2007 enerji verimliliği standartları karşılandı. mimari tasarım: Norm Mimarlık; Ahmet Tercan, Nedim Erdal Özyurt, Esin Tercan mimari tasarım ekibi: Bahadır Sargın, Aslıhan Kemer, Sinem Serhatlı işveren: Mardin Artuklu Üniversitesi konum: Mardin, Türkiye proje alanı: 16.000 m2 proje tarihi: 2010-2011 proje yapım tarihi: devam ediyor
39
Zemin Kat Planı
Ön Görünüş
1. Kat Planı
40
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
LYFA Lüleburgaz Yıldızları Futbol Akademisi (LYFA) projesi, Lüleburgaz Belediyesi’nin bir süredir sürdürdüğü sosyal içerikli önemli kentsel gelişim projelerinin bir parçası olarak hayata geçmekte. Projenin öncelikli hedefi ise; 6-14, 8-16 yaş gruplarına yönelik bir eğitim ortamı oluşturulması. Engelli spor kullanımlarına göre tasarlanan bu tesis, bir eğitim ortamı olarak sadece çocukların kullanımına yönelik değil, tüm ailelerin, sosyal çevrenin ve kentlinin paylaşımına olanak sağlayacak bir merkez olarak ele alındı, uluslararası futbol ve spor organizasyonlarına ev sahipliği yapacak donanımda açık ve kapalı spor sahaları, servis alanları, eğitim odalarını kapsayan bir tesis olmanın ötesinde zengin sosyal imkanlara sahip bir merkez olarak düşünüldü. Akademinin, kapalı spor aktiviteleri ve servis yapıları dışında, kalabalık aktivitelere izin veren çevre düzenlemeleri, açık spor ve park alanlarını kapsayan bir kompleks olarak tasarlandı. Tüm bu alanlar, hem engelli kullanımlarına hem de bisikletle dolaşıma izin veren rampalı dolaşım alanları ile birbirine bağlandı. Sadece
çocuklar için bir eğitim alanı değil, hem profesyonel spor aktivitelerinin düzenlenebileceği hem de çocukların ailelerinin de kullanabileceği, her yaş grubuna hitap eden bir sosyal merkez olması hedeflendi. Bu merkez, akademi yapısı ve açık alanlara eşlik eden, her yaştan insanın nitelikli vakit geçirip spor yapabileceği, sosyal aktivitelere katılabileceği, gece-gündüz yaşayan büyük bir park alanı, sosyal etkinliklerin yapılabileceği, doğal ve yapay su aktivitelerini barındıran meydanı ile Lüleburgaz ilçesinin kentsel hayatına yeni zenginlikler katmayı hedefliyor. Yaklaşık 80 dönüm olan tüm alanda neredeyse hiç merdiven bulunmuyor. Bu durum engelli kullanımlarını tüm alana yaydığı gibi bisiklet, kaykay gibi tekerlekli her türlü harekete olanak sağlıyor. Alanın sağladığı imkanlar sadece bedensel aktivitelerle sınırlı kalmıyor: Atık suyun geri kazanımından, rüzgardan güneşe her türlü doğal kaynağın değerlendirildiği bir anlayışla
41
mimari tasarım: Boğaçhan Dündaralp, Berna Dündaralp, A. Burcu Köknar, Lale Ceylan işveren: Lüleburgaz Belediyesi konum: Lüleburgaz, Kırklareli proje tarihi: 2010 - devam ediyor kapasite: 750 - 2.000 kişi proje alanı: 79.500 m2 kapalı alan: 6.350 m2 statik projeler: Büro İstanbul, Tektaş Mühendislik mekanik proje: Akım Mühendislik elektrik proje: Vis Mühendislik
42
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
tasarlanan proje, sürdürülebilir enerji kaynaklarını bilinçli kullanan, günümüzün duyarlılıklarına sahip ve bunu kullanıcıları ile paylaşabilecek bir çaba içinde ‘eğitim’ anlayışının bir parçası olarak ele alındı. Doğal imkanlar, tasarım, malzeme seçimleri, detaylar, mekanik sistemin birlikte çalışması ve bir otomasyon sistemi ile efektif kullanıma kavuşması, kullanım ve işletmeye dair pek çok gereksinime dair soru işaretlerini ortadan kaldırması hedeflendi. Eğitim anlayışını sadece futbola odaklamayan, içinde bulunduğu yapıdan, profesyonel aktivitelerden, sosyal etkileşime kadar bir ‘bütün’ olarak kavrayan bir anlayış, bütün tasarım sürecini biçimlendirdi. Bu çalışmaların belki de en önemli özelliği kentin mekansal değil sosyal strüktürünü kurmaya çalışan bir belediyecilik anlayışını yansıtmaları. Dolayısı ile önce mekansal değil, sosyal eksikleri anlamaya çalışan, sonra bu eksikleri küçük ölçeklerde çözmeye yönelik denemeler yapıp
sürekliliklerini tartan ve gerçekten işlediğini gördüğünde de yatırımların ölçeğini kentin ihtiyaçlarına göre yeniden değerlendiren bir anlayış bu. Çalışmanın arka planında kentin içinde yapılmış başta çocuklara sonra da her yaş grubuna yönelik, küçük ölçekli adımlar var: Kentin sıkışık dokusunda atıl kalmış binaların arası ya da merkez olma potansiyeli taşıyan boşlukların, çocuk oyun parkı, spor parkı, kaykay parkı, kafeterya gibi işlevleri birbiriyle destekleyerek önce çocukların sonra da ebeveynlerinin ve Lüleburgazlıların açık alan kullanımlarını ve karşılıklı sosyal etkileşimini artırmaya yönelik değerlendirilmesi gibi. Futbol akademisi çocukları bilgisayar başından sokağa çıkarmanın, sosyal olarak birbirleriyle etkileştirmenin, çocuklara (geleceğin kentlisine) yönelik kentsel çalışmaların başka bir uzantısı olarak görülmeli. Çocukların sadece eğitim mekanlarında değil, iyi mekanlarla bütünleşmiş, sağlıklı bir sosyal ortam içinde yetişip, gelişeceğini unutmadan...
43
Vaziyet Planı
Görünüşler
Kesit
44
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Fenerbahçe Ülker Sports Arena Fenerbahçe Ülker Sports Arena, proje tasarım aşamasında kapalı spor alanı, AVM, otel ve ofis binalarını içinde bulunduran karma kullanımlı bir proje olarak düşünüldü. Projenin gelişiminde ise diğer işlevler iptal edilip sadece kapalı spor salonu olarak tasarlandı. Bodrum katta 31.000 m2’ye dağılmış olarak iki otopark katı planlandı. Spor salonunun fuayelerinde kafelerin, mağazaların ve çeşitli etkinliklerin yer aldığı mekanlar bulunuyor. Zemin katta ev sahibi ve misafir takımların soyunma odaları, antrenör ve hakem odaları, dinlenme odaları ve özel loungelar, ana kafeler ve dolaşım alanları mevcut. Birinci katta satış alanları, C.I.P. Salonları ve kafeler, ikinci katta 64 adet özel loca ve kafeler tasarlandı. Üçüncü katta ise koltuklara ulaşılan büyük bir fuaye alanı, satış alanları ve kafeler bulunuyor. İç mekanda hem seyircilerin hem de takımların konforu önde tutulmak kaydıyla çalışmalar yapıldı. Takımlar için altı adet
soyunma odasının yanı sıra beş adet küçük soyunma odası mevcut, soyunma bölümlerinde ayrıca büyük salonlar yer alıyor. Aynı şekilde seyirciler için de görüş açıları, oturma düzenleri, binaya giriş ve çıkışlar FIBA standartları gözetilerek hazırlandı. Ana salon tavan yüksekliği 28 metre olan Fenerbahçe Ülker Sports Arena’nın tavan çekme kapasitesi, salona giriş için yapılan alanların büyüklüğü ve içeriye birçok tır girebiliyor olması dünya çapında prodüksiyonların burada yapılabilmesine olanak veriyor. Binanın ana strüktürü betonarme karkas iken, salonun ana çatısını taşımak için çelik taşıyıcı sistem kullanıldı. Çelikle geçilen çatı konstrüksiyonu yaklaşık 87 metre. Binanın cephe tasarımı birkaç kez değiştirildi. İlk çalışmalarda yumurta formuna benzeyen bir tasarım yapıldı ancak sonrasında yatırımcı kararıyla cephe sistemi değiştirildi ve mevcut duruma getirildi. Ana malzeme olarak kompozit alüminyum levha kullanıldı.
45
katkıda bulunanlar EAE Elektroteknik......sf 54-55 Mitsubishi Plastics Euro Asia......sf 58-59 Teknosel......sf 9 mimari tasarım: Ömerler Mimarlık; Ömer Faruk Kurdak, Ömer Lütfi Somer, Muzaffer Mutlu, Cem Uzman, Güney Kurdak, Ceren Yücel, Volkan Akmehmet, Abdullah Karakimseli konum: Ataşehir, İstanbul statik proje: Balkar Mühendislik mekanik tesisat projesi: Çilingiroğlu Mühendislik elektrik tesisat projesi: HB Teknik inşaat alanı: 67.000 m2 kapasite: 15.000 kişi
46
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Bocce Spor Tesisi Bocce sporunun köklerinin Anadolu’ya dayandığı ve M.Ö 5000 yıllarında oynandığı tahmin ediliyor. İlk yıllarda cilalanmış kaya parçalarıyla oynanırken, günümüzde sentetik ve yuvarlak toplarla oynanıyor. Bocce, bugünkü şekliyle ilk kez Romalılar tarafından oynanmış ve bu ismi Romalılardan almış, en eski spor dallarından biri olarak kabul edilir. Raffa, volo, petank olmak üzere üç ayrı disiplinde oynanır. Bu sporun 2013 Akdeniz Oyunları spor dallarından biri olması sebebiyle yapı, Mersin’in Toroslar bölgesinde yaklaşık 12.000 m2 alan üzerinde 5.000 m2 kapalı inşaat alanı tasarlandı. Bu kapalı alanın 4.100 m2’lik kısmında; dört kort raffa sahası (4x26,5 m - beton zemin üzerine sentetik kaplama), dört kort volo sahası (2,8x27,5 m - beton zemin üzerine kum kaplama), dört kort petank sahası (4x15 m –
beton zemin üzerine çakıl kaplama) bulunuyor. Seyirci ve protokol girişleri ayrı tutuldu; 900 m2’lik alanda sporcu ve teknik heyetin fuaye, soyunma, dinlenme ve diğer ihtiyaçları için uygun mekanlar tasarlandı. Oyun sahalarını dik açıdan görebilecek, sağda ve solda yer alan 720 kişi kapasiteli yarı açık tribünler, ödül ve tören platformları, seyirci hizmetleri, teras kafeteryalar, sporcu catering hizmetleri, basın çalışma odaları, hakem/yönetici ve masaj sağlık odaları, teknik ve emniyet odaları tasarlandı. Konseptinin sporun tarihsel geçmişi göz önünde bulundurularak oluşturulduğu Bocce Spor Tesisi, üç disiplinin de (raffa, volo, petank) aynı çatı altında olduğu bir tesis. Bocce Spor Tesisi’nin bocce federasyonuna hizmet edecek ve kısa bir eğitimin ardından her yaşın kullanabileceği bir tesis olması hedefleniyor.
47
mimari tasarım: Ata Yapı Mimarlık; Nurcan Ata işveren: Gençlik Spor Genel Müdürlüğü konum: Toroslar, Mersin proje arsa alanı: 12.000 m2 proje inşaat alanı: 5000 m2 görsel çalışmalar: Utku Boyacıoğlu inşaat firması: Serkan İnşaat proje tarihi: 2012-2013 proje yapım tarihi: 2013 - devam ediyor
48
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
ParkOran Sosyal Tesisi Modern insanın gündelik yaşantısı zaman içinde daha konformist bir çizgiye yöneldi, iş ve ev arasında gerçekleşen döngü ve hızlı tempo hem sosyo-kültürel etkileşimi azalttı, hem de bireyin kendini yenilemesine olanak sağlayan sportif aktivite gereksinimini engeller hale geldi. Konut, söz konusu yoğun çalışma temposundan korunaklı olması gereken, bireyin kendi sosyal ihtiyaçlarına kavuşabileceği, ailesi ile farklı aktivite başlıkları altında zaman geçirebileceği bir yeni ilişkiler bütününü tariflemelidir. Artık konut sadece bir barınma ihtiyacı olarak kalamaz. Günümüzde her ne kadar apartman bloğu içinde tarifli bir bölüm olarak ortaya çıksa da, bu yeni durum başka olanakları peşi sıra ortaya sermekte. Artan yoğunlukla beraber konut yerleşkeleri içinde alt merkezler ortaya çıkıyor ve bu alt merkezler, görece izole, kopuk insan ilişkilerine yeni bir canlanma zemini sunuyor. ParkOran Sosyal Tesisi, ParkOran konut yerleşkesi içinde bu ölçekte bir projenin ihtiyaç duyacağı rekreatif gereksinimi desteklemek amacı ile tasarlanmış çok işlevli bir spor ve kültür yapısıdır.
Yapı, yerleşkenin kuzey kenarında alış-veriş merkezi ile ortak bir sokağı paylaşıyor. Yerleşim geneli içinde her noktadan kolayca ulaşılabilecek şekilde planlanan yapıda, 670 m2 yüzme havuzu, sauna ve buhar odaları, 710 m2 fitness salonu, squash, eğitim, dans stüdyoları ve koşu parkurunun yanı sıra, çocuklu ailelere yönelik hizmet veren 160 m2’lik çocuk kulübü bulunuyor. Yukarıda sıralanan aktiviteler hizmet birimleri ile desteklenerek yapı içinde kafe ve restoran işlevleri için alanlar bırakıldı. Açık spor alanları ile bütünleşik bir biçimde, arazideki kot farkından yararlanan yapı bu sayede yerleşim içinde kendini baskın bir unsur olarak ortaya koymadan mevcut peyzaj ile bütünleşir bir halde uzanıyor. Kullanılan malzemeler ve yapı dili olabildiğince dürüst. Giriş kotunda tenis kortu, basket ve voleybol sahası bulunan yapı alışılagelmiş kurgunun aksine bu açık spor alanlarını da kendine ait bir parça haline getirerek bütünleştiriyor, içindeki işleve uygun ve kendi gününe ait bir tasarım olma iddiasını taşıyor
49
mimari tasarım: ACE Mimarlık: A. Can Ersan, Orçun Ersan tasarım ekibi: Nilgün Deniz, Uğur Furtana, Kıvanç Cumik işveren: Mesa - Aktürk İş Ortaklığı konum: Oran, Ankara proje alanı: 5.140 m2 proje tamamlanma tarihi: 2010
50
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Sinan Erdem Spor Salonu Öncelikle projenin çok amaçlı ve uluslararası standartlara uygun olması öngörüldü. Birçok sosyal ve kültürel etkinliği de içerecek şekilde planlanan 5.500 m2’lik bu alanın, tüm salon sporlarının yapılabilmesine imkan vermesi düşünüldü ancak inşaat aşamasında basketbol sahası kullanımına uygun olarak düzenlendi. Mimari anlamda özgün bir tasarım amaçlandı. Çelik çatısı, geometrik olarak bir küre yüzeyinden oluşan ana kabuk ile iki yanında yer alan düzlemsel çatı yüzeylerinden meydana gelmiş mekik formunda, kullanılan malzemelerde ise teknolojinin ulaştığı çağdaş olanaklar kullanıldı. Tesis içinde idari birimlerin yanı sıra, dışarıya da hizmet veren 300 kişilik bir lokanta, 400 kişilik kongre salonu, grup ve basın toplantısı salonları mevcut. Bu sosyal birimler, salondan gerçekleşen ayrı giriş-çıkışı ve biçimsel farklılığı ile dışarıdan da algılanabiliyor. Sinan Erdem Spor Salonu seyirci ve oyun alanı kapasitesi bakımından Avrupa’nın sayılı örneklerinden biri,
Türkiye’nin ise en büyük spor salonu olma özelliği taşıyor. 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası, Euroleague, 2011 WTA Şampiyonası, 2012 Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası gibi birçok önemli organizasyona ev sahipliği yaptı. katkıda bulunanlar Kalebodur......sf 56-57 Mitsubishi Plastics Euro Asia......sf 58-59 mimari tasarım: Azaksu Mimarlık işveren: Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü konum: Ataköy, İstanbul inşaat alanı: 40.000 m2 proje tarihi: 1994 yapım yılı: 1995-2011 statik: Atak Mühendislik çelik çatı projeleri: Stand Mühendislik makine tesisat: A. Hiçsönmez/GMD Müh. elektrik tesisat: M. Yurdakul yüklenici: Murat İnş. (GSGM Yüklenicisi), Nuhoğlu İnş. (İBB Yüklenicisi) kapasite: 22.500 kişi (17.500 sabit tribün, 5.000 hareketli tribün)
Hizmet ve Ürünleriyle Spor Yapılarına Katkıda Bulunanlar
54
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
EAE Elektroteknik A.Ş.
EURO 2012 Avrupa Futbol Turnuvası’na ev sahipliği yapan sekiz futbol stadyumundan biri olan Donbass Arena, gece görünütüsü ile izleyicilere unutulmaz maç deneyimleri yaşatan mavi bir elmas görünümünde. Son yılların hızlı yükselen futbol kulüplerinden biri olan FC Shakhtar Donetsk ismini bulunduğu şehrin doğal zenginliğinden alıyor. Shakthtar, Ukraynaca’da madenci anlamına geliyor. Ukrayna’nın en büyük metalurji merkezlerinden Donetsk, çevresinde milli gelire doğrudan etki eden birçok değerli maden bulundurmakta. 51.500 kişilik bu stadın mimari projesi İngiliz ARUP Sport, yapımını ise 1160 gün gibi kısa bir sürede Türk inşaat firması ENKA gerçekleştirdi. Donbass Arena’nın kavramsal tasarımını yapan Arup, şehrin doğal zenginliğine gönderme yapmak için yapıyı topraktan çıkan bir elmas şeklinde tasarlamış. Ana fikri yapının tüm detaylarında görmek mümkün olsa da en çok dikkat çeken özelliği maçları izlemek için şehrin dört bir yanından akın eden seyircileri karşılayan gece görüntüsü. Stat gece olduğunda tüm seyircileri izleyecekleri gösteriye hazırlamak ister gibi ışıl ışıl aydınlanıyor.
Donbass Arena için özel olarak tasarlanan LED wallwasherlar ve LED projektörler cephe aydınlatmasında enerji tasarrufu sağlayarak işletme giderlerinin düşürülmesini sağlamaktadır. Cam yüzeylerden geçtikten sonra renklenen ışığın dışarıdan istenilen şekilde algılanabilmesi için tayfsal eğrisi maviden farklı olan “royal blue” renkteki LED ışık kaynakları özel olarak seçilmiş ve armatürler, bu ışık kaynakları kullanılarak projeye özel üretilmiştir. 24.000 m2 giydirme cam cephenin içeriden aydınlatıldığı projede, cepheyi çevreleyen taç kısmı, beyaz renkte wallwasherlar kullanılarak ortaya çıkarılmıştır. Stadyumun dışında ise cam olmayan yüzeylerde sporcuların devasa posterleri bulunmaktadır. 20 metrelik bu posterlerin aydınlatılmasında kullanılan LED projektörler üç metrelik direkler üzerinde birbirinden 45/30/15 derecelik açılarda konumlandırılmıştır.
www.eae-et.com.tr
55
işveren: FC Shakhtar Donetsk genel müteahhit: ENKA İnşaat ve Sanayi A.Ş. mimar: ARUP Sport aydınlatma tasarımı: ARUP Sport aydınlatma firması: EAE A.Ş. uygulanan ürünler: EAE Prolit beyaz, EAE Walight mavi, EAE Walight beyaz
56
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Kalebodur Kalesinterflex seramik sektörüne bir yenilik getiriyor ve 1000x3000 mm boyutlarında, 3 mm kalınlığında porselen seramik levha sunuyor. KALESINTERFLEX’İN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ Bir Kalesinterflex levha yaklaşık 21 kg (7 kg/m2) ağırlığındadır. 1000x3000x3 mm boyutlarındaki Kalesinterflex Fit levhanın dışbükey esneklik yarıçapı 5,5 m’dir. Ateşe tamamen dayanıklı, alev almaz ve yanmaz niteliktedir (Kategori 0). Porselen yapısı sayesinde en güçlü kimyasallara (asit ve bazlar) karşı dayanıklıdır. Standart cam ve seramik kesicileri ve bilgisayar kontrollü otomatik kesme ve delme makineleriyle istenen boyutlarda kesilebilir. Cam ya da benzer malzemeler için kullanılan alet ve matkaplar ile delinebileceği gibi diğer bilinen otomatik aletlerle de delinebilir. Kalesinterflex’in düzgün yüzeyi kir tutmayan bir yapıya sahiptir. Gerektiğinde su ve bilinen temizlik ürünleri ile kolayca temizlenebilir, lekelenmez. Çevreye duyarlı bir teknolojiyle üretilen Kalesinterflex, Ecospecifier belgesine sahiptir. Geleneksel seramik üretim süreçleriyle karşılaştırıldığında gaz ve toz emisyonu 20 kat, CO2 emisyonu ise 1000 kat daha azdır. Nanokompozit yüzey özelliği sayesinde fotokataliktir. Leke tutmaz, yağmur ve güneş ışığı sayesinde lekeler temizlenir. Yetersiz aydınlatmaya sahip ortamlarda dahi hem iç hem de dış mekanları bakterilerden korur. Hijyeniktir; bakterilere, küfe ve mantara karşı dayanıklıdır. Kalesinterflex Antibakteriyel Ürün Güvencesi TÜBİTAK onaylıdır. Boya kalemi, keçeli kalem ve tahta kalemi yazıları kolayca silinir ve temizlenir.
Hacıosman Metro İstasyonu
Ankara Arena
Barselona Metro İstasyonu
www.kale.com.tr Ankara Arena, Ankara Barselona Metro İstasyonu, İspanya Carrefour AVM Bahçelievler, İstanbul Darüşşafaka Metro İstasyonu, İstanbul Hacıosman Metro İstasyonu, İstanbul İstanbul Kongre Merkezi, İstanbul İTOB Menderes, İzmir Kayseri Adalet Sarayı, Kayseri Ramada Plaza, İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu, İstanbul
İtob Menderes
58
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
Mitsubishi Plastics Euro Asia MITSUBISHI ALPOLIC ALÜMİNYUM KOMPOZİT PANELLER, YANGIN YALITIMINDA A SINIFI... ALPOLIC A2, Avrupa Birliği’nin Türkiye’de de geçerli olan Yeni Nesil Yangından Korunma Standardı’na göre en üst sınıfına girdi. Yapılan uluslararası testler neticesinde EN 13501-1 standardında A2, s1-d0 sınıfında yer alarak, Türkiye’de geçerli olan Yeni Yangın Yönetmeliği’ne de tam uyum sağlamış oldu. Bu doğrultuda son zamanlarda yapılan yüksek binalarda ALPOLIC A2 giderek artan bir biçimde tercih edilmeye başladı. Mitsubishi’nin üstün teknoloji ile ürettiği ALPOLIC alüminyum kompozit panellerin zengin kartelasında bulunan solid, metalik, simli ve prizmatik renk serilerinin yanı sıra Naturart serilerindeki taş, ahşap, metal ve soyut serilerinin de A2 sınıfı olarak üretiliyor olması projecilere ayrı bir avantaj sunuyor. ALPOLIC A2, diğer tüm ALPOLIC ürün gruplarında bulunan standart özellikleri taşıyor. Üretiminde endüstriyel boyama teknolojisinin öncüsü Lumiflon bazlı florokarbon boya teknolojisi kullanıldığından, tüm ALPOLIC serileri, renk ve parlaklığını en uzun süre koruyan cepheleri garanti ediyor. Bu zengin kartelanın yanı sıra istenilen herhangi bir renk ve doku projeye özel olarak üretilebiliyor. ALPOLIC A2 paneller, özel mineral dolgulu yapısıyla yüksek yangın dayanımı; gelişmiş kaplama teknolojisiyle pürüzsüz bir yüzey sağlıyor. Sertlik ve sağlamlık özellikleri ile esneklik ve işlenebilirlik avantajını bir arada sunarak sıra dışı tasarımlara olanak sağlıyor.
Palyoung Gymnasium
Neyland Stadium
www.alpolic.com Alanya Stadyumu, Antalya Antalya Mardan Stadyumu, Antalya Donbass Arena, Donetsk/Ukrayna
Donbass Arena
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu, İstanbul Fenerbahçe Ülker Sports Arena, İstanbul Neyland Stadium, Knoxville/Tennessee/ABD Palyoung Gymnasium, Jeollanam-do/Kore Sinan Erdem Spor Kompleksi, İstanbul Türk Telekom Arena, İstanbul
Neyland Stadium
60
xxı SPOR YAPILARI referans rehberİ 2013
TCC-The Chair Company 130 yılı aşkın bir süredir koltuk konusunda uzmanlaşan dünya şirketi TCC-The Chair Company, ürün portföyünü hızla geliştirmeye devam ediyor. 1985 yılında Almanya’daki üretim tecrübesini Türkiye’ye taşıyarak Türkiye’nin ilk amortisörlü ofis koltuğunu üreten firma, çeşitli segmentlere hitap eden GrammerOffice, TCC ve GrammerOffice Project markalarıyla ürünlerini pazara sunuyor. Ergonomi ve kalite odaklı üretim anlayışı TCC’nin vazgeçilmez değerlerinden. Ofis, konferans, sinema koltukları üretimiyle ciddi bir pazar payına sahip olan TCC; Avrupa, Türkiye, Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetlerde çeşitli başarılı projelere imzasını atmaya devam ediyor. Yıllara dayanan tecrübe ve sinerjisini, 2010 yılından itibaren stadyum ve spor salonu koltuğu üretimine de yansıtan TCC, bu sektörde de oldukça iddialı ürünleriyle öne çıkıyor. Daha önce 2010 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası Finali’nin oynandığı iki büyük futbol stadyumu olan 41.000 kişilik Mbombela Stadyumu ve 64.000 kişilik Green Point Stadyumu’nun koltuklarını üreten ve montajını başarıyla yapan TCC, bu yıl yapılan Dünya Futbol Şampiyonası Finali’nin ev sahiplerinden olan Polonya’da ise toplam kapasitesi 100.000 kişiyi aşan farklı stadyumların koltuklarını üretti. TCC, zengin montaj seçenekleri ve profesyonel bir projelendirme ile her türlü yapıdaki tesislere azami koltuk kapasitesini sunuyor. Diğer taraftan ürünler hava ve kötü kullanım şartları göz önünde bulundurularak dayanıklılığı artırılmış olarak üretiliyor ve uluslararası normlara göre çeşitli testlerden geçiriliyorlar. Ürünlerin çok önemli diğer bir özelliği ise FIFA onaylı ürünler olması.
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu VIP Locaları
Green Point Stadyumu
www.grammerburo.com.tr Dünya Binicilik Merkezi, Aachen/Almanya
PGE Arena
FC Tyumen, Tyumen/Rusya Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu VIP Locaları, İstanbul Green Point Stadyumu, Cape Town/Güney Afrika Cumhuriyeti Lia Manoliu Ulusal Stadı, Bükreş/Romanya Mbombela Stadyumu, Nelspruit/Güney Afrika Cumhuriyeti PGE Arena, Gdansk/Polonya Şehir Stadı, Poznan/Polonya Ulster Rugby Club, Belfast/Kuzey Irlanda Ulusal Stadyum, Varşova/Polonya Mbombela Stadyumu
62
xx覺 SPOR YAPILARI referans rehber襤 2013
63
64
xx覺 SPOR YAPILARI referans rehber襤 2013