Ramazan n°275

Page 1

s08 İftar ve sahurda ‘sosyal’ olduk!

s07 Hz. Aişe’nin özel bir misyonu vardı

Peygamber Efendimiz’in (sas) eşi Hz. Aişe (ra) hakkında birçok mesele eksik ve yanlış biliniyor. Hz. Aişe’yi farklı kılan, yüklendiği misyonuydu. Bugün din ilimlerinin bir kısmı onun kanalıyla bize ulaşıyor. En çok hadis rivayet eden sahabilerden biridir. Dr. Reşit Haylamaz, Hz. Aişe’nin üstlendiği görevi Efendimiz’in vefatından sonra da devam ettirdiğini söylüyor.

Ramazan ayında Müslüman ülkelerde sosyal medya kullanımı yüzde 30 oranında arttı. Facebook ve Twitter kullanıcılarının faaliyetleri izlenerek elde edilen veriler, sözkonusu artışın sadece Müslüman ülkelerde olduğunu gösteriyor.

s06 Kabire ışık, cehenneme kalkan Teheccüt namazı Hiç uyumadan önce teheccüt kılınabilir mi? Uyumak, teheccüdün şartı değil,vaktini belirleme aracıdır. “Uyumadan kılınmaz” demek, gece yarısından önce uyuyan kimsenin tekrar uyanıp kılması gerektiğini anlatmak içindir. Yoksa geç yatan veya hiç uyumayan kimse gece yarısından sonra teheccüt kılabilir.

Zekat zengin fakir

ayrımını kaldırır -

Zekâtın vaaz edilmesinde birçok hikmetler vardır. Bunların içinde en temel gaye toplumdaki sosyo-ekonomik adaleti tesis etme,

hayatın tabi seyri içinde oluşan sınıflar arasındaki uçurumları derinleştirmeme ve bir şekilde bunları kaldırma yer alır. AHMET KURUCAN’IN YAZISI SAYFA 03’TE

Peygamberimiz (sas) oruca yeni başlayan çocuklarla ilgilenirdi

-

Peygamber Efendimiz’in verdiği müjdeye göre çocuklar, aile ve toplum için huzur vesilesidir; çocukları sevmek, onlara şefkat, merhamet ve ilgi göstermek, onların problemlerini çözmek, Müslümanlara cennetin kapılarını açar, cehennemin kapılarını kapatır. SAYFA 02’DE

Ömür Akkor’un Zaman France için özel hazırladığı yemek tarifleri sayfa 04’te

ramazanözel

ZAMAN FRANCE GAZETESİ’NİN ÜCRETSİZ RAMAZAN İLAVESİDİR. 26 TEMMUZ - 1 AĞUSTOS 2013


2 6 T E M M U Z - 1 A Ğ U S TO S 2 0 1 3

ZAMAN FRANCE

ramazanözel 02 Peygamberimiz (sas) oruca yeni başlayan çocuklarla ilgilenirdi Peygamber Efendimiz’in verdiği müjdeye göre çocuklar, aile ve toplum için huzur vesilesidir; çocukları sevmek, onlara şefkat, merhamet ve ilgi göstermek, onların problemlerini çözmek, Müslümanlara cennetin kapılarını açar, cehennemin kapılarını kapatır.

YAZI PROF. DR. HÜSEYIN ALGÜL

-

Sevgili Peygamberimiz, çocukları çok severdi, onlara önem verirdi, yanlarına giderdi, aralarına girerdi. Selâm verirdi, onlarla anlayacağı dil ile konuşur, başlarını okşar, şakalaşır ve hediyeler verirdi. Gerektiğinde oyunlarına katılır, duygularını paylaşır ve onlarla aynı ortamda bulunmaktan mutluluk duyardı. Zaman zaman onları kucağına alır, mevsimin ilk meyvelerini onlara ikram eder; bunu uğur, bolluk ve bereket sebebi sayardı. Çocukları bineğinin terkisine alır, devesine bindirirdi. Bu nedenle Sevgili Peygamberimiz bir yolculuğa çıktığında çocuklar onun ardından yollara düşerler, onu uğurlarlar, dönüşünü özlemle beklerler ve onu sevinçle karşılarlardı. Sevgili Peygamberimiz şehit çocuklarına, bir şekilde anneleri babaları ölmüş yetim ve öksüzlere, yoksul aile çocuklarına ve geçimini sağlamak için yorucu işlerde çalışmaya mecbur kalan çocuklara özel bir ilgi gösterir, onların problemlerini çözmek için çalışır ve ashâb-ı kirâmı da bu tür hizmetlere yönlendirirdi. Çocukların, güçlerine ve yaşlarına uygun düşmeyen ağır işlerde çalışmaya zorlanmalarını da doğru bulmaz, kazanç için çocukların istismarına/ sömürülmesine izin vermezdi. Peygamber Efendimiz, İnanç, ibadet ve ahlâk konularının çocuklara yumuşaklıkla anlatılmasını ister, katı ve kaba davranılmasını yasaklardı. Kendisi de bu konularda çok hoşgörülü davranırdı. Oruca ilk başlayan çocuklarla bizzat ilgilenir ve vaktin kolayca geçmesine yardımcı olurdu. Peygamber Efendimiz, camide namaz kıldırırken çocuk ağlaması duyarsa namazı uzatmaz, kısa sûrelerle tamamlardı; böylece, çocuk huzura erer, annesi de rahatlardı. Namaz kılarken de torunları Hasan ile Hüseyin ve Ümâme’nin, omzuna binmesini hoş görür, hatta çocuğun keyfini hemen bozmamak için secdeyi uzattığı olurdu. Efendimiz Hazretleri, savaşlarda çocukların öldürülmesini yasaklar, erginlik yaşına gelmemiş çocuklarla annelerinin birbirinden ayrılmasını doğru bulmazdı. Bu konularda genel olarak Müslümanları, özel olarak da komutanları ve askerleri uyarırdı.

Sırf Allah rızası için hasta ziyareti yapmanın önemi

-

Hz. Ali radıyallahu anh diyor ki: “Bir hastayı akşamleyin ziyaret eden hiçbir kimse yok ki beraberinde kendisine sabaha kadar istiğfar edecek yetmişbin melekle çıkmış olmasın. Ayrıca onun cennette bir bahçesi de vardır. Kim de hasta ziyaretine sabahleyin gelirse onunla birlikte yetmişbin melek çıkar, akşam oluncaya kadar ona istiğfar ederler. Onun da cennette bir bağı vardır.” Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kim güzel bir şekilde abdest alır, Müslüman kardeşine, sevap düşüncesiyle hasta ziyaretinde bulunursa, cehennemden yetmiş yıllık yürüme mesafesi uzaklaştırılır.” (Ebu Davud, Cenaiz 7)


2 6 T E M M U Z - 1 A Ğ U S TO S 2 0 1 3

ramazanözel 03

ZAMAN FRANCE

Kur’an-ı Kerim’de zekat verilecek 8 sınıf insan iki kategoride ele alınır. Zekatın bu 8 sınıfa tahsisinde farklı yorumlar yapılmaktadır.

Ramazan’ın hikmetlerini yakala Oruç, nefsin ve dolayısıyla onun üzerinden bizimle uğraşmaya azmetmiş Şeytan’ın zincire vurulduğu bir aydır. Eğer oruç yanında affedici, fedakâr, cömert, sakin olamıyorsak, kin ve düşmanlık gibi hastalıkları içimizden atamıyorsak Ramazan’ın hikmetlerinden habersiz kalmışız demektir.

Secdenin gıdası tevbe, takva ve gözyaşıdır Secdeye kapanılır. Secde boyun bükmüş, teslim olmuş, her kapıyı kapatıp, bir kapıya müracaat etmiş olanların ilticasıdır. Secdenin gıdası tevbe, takva, iltica ve gözyaşıdır. Secde; aşk ve yakınlık makamı, makamların en yücesi… Secde, kişinin en şerefli ve duyularının hepsinin bir arada bulunduğu uzvu olan yüzünü Yüce Allah’ın huzurunda toprağa sürmesidir.

İftarı yalnız yapmayın Oruçlulara iftar yemeği vermek hayırlı bir davranış olduğu gibi bu sofralarda misafir ağırlamak unutulmaması gereken geleneklerimizdendir. Herkes imkânları nisbetinde evinde ya da dışarıda iftar daveti düzenleyebilir. Peygamberimiz buyuruyor ki: “Bir oruçluya iftar veren kimseye, o oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Ancak o oruçlunun sevabından da bir şey eksilmez.” (Et-Terğib ve’t-Terhib, c.2, s.144)

Sizin en hayırlınız hanımına hayırlı olandır Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “İman açısından en mükemmel mümin, ahlâkı en iyi olan mümindir. Sizin en hayırlınız da hanımlarına karşı hayırlı olanlardır.” [Tirmizi, Radâ 11]

Müslüman’ın diktiği ağaç sadakadır Câbir (ra) demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müslüman bir ağaç diker de ondan herhangi bir insan, hayvan veya kuş yerse (bu ağaç meyve verdiği ve meyveleri yenildiği sürece) kıyamet gününe kadar o Müslüman için sadaka olmaya devam eder.” [Müslim, Musâkât 10]

Muhatabını mahcup etmezdi Allah Resulü, muhatabını asla mahcup etmezdi. Bazı hatalara göz yumar, beğenilmeyen hareket ve davranışta bulunan olsa bile onu mahcup etmez, hatalarını yüzüne vurup utandırmazdı. Hiç kimseyi kusur sebebiyle bilhassa başkalarının yanında- küçük düşürmezdi. Peygamber Efendimiz muhataplarına karşı son derece yumuşak ve müsamahalı davranırdı.

Açıktan hayır yapılmalı mı? Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’ttehaya) “Sadakayı gizlice vermek, açıkça vermekten efdaldir. Ancak, başkalarının örnek almasını ve onların da amel-i salihte bulunmasını isteyen bir kimse için açıkça vermek daha faziletlidir.” buyurmuştur. Evet, dost ve arkadaşlarının nazarlarını da ahiretin yamaçlarına çevirmek isteyen bir insan, açıktan bir hayır yaptığı zaman, onları da sevap kazanmaya teşvik etmekten başka bir maksat taşımaz. Farz olan zekatı da açıkça vererek, hem İlâhî emre uyar hem de başkalarına da bu vazifeyi hatırlatır.

Doğrular yalanlarla temsil edilemez Kuvvet, hikmetin insanlığın hizmetinde kullanılması istikametinde ne kadar yardımcı oluyorsa o ölçüde kıymet kazanır. Kuvveti birilerinin üzerinde baskı kurmak ve tahakkümde bulunmak için istemek en hafif ifadesiyle bir zorbalıktır. Doğrular yalanlarla temsil edilemez. Yüce hakikatleri temsil ettiğimizin ve davranışlarımızın da ne ölçüde müstakim olduğunun farkında olmalıyız.

Zekat uçurumları kaldırır Zekâtın vaaz edilmesinde birçok hikmetler vardır. Bunların içinde en temel gaye toplumdaki sosyo-ekonomik adaleti tesis etme, hayatın tabi seyri içinde oluşan sınıflar arasındaki uçurumları derinleştirmeme ve bir şekilde bunları kaldırma yer alır. YAZI AHMET KURUCAN

-

Zekâtın sarf yerlerini anlatan Kur’an ayeti 8 sınıf insanı iki ayrı kategoride ele alır. İlk kategoride yerini alan 4 sınıf insan fakir, miskin, müellefe-i kulub ve zekat memurlarıdır. Kur’an’ın bunlara zekat verileceğini ifade ettiği yerde kullandığı harfi cer, lam’dir. Fukaha ayette yer alan bu “lam” harfi cerrine �ki li şeklinde okunur her zaman- ‘lieclih’ deyip hasr ve istihkak manası vermişlerdir. Bu yaklaşımla anlaşılan mana şu: Eğer zekat bu 4 kişiye/gruba verilecekse, bunlar zekat olarak verilen mala hak kazanmışlardır ve malın mahiyetine göre onu kabz etmeli ve mülk edinmelidir. Kabz bir önceki yazıda belirttiğimiz gibi menkul bir malın müşahhas bir şekilde el değiştirmesi, mülk edinme ve temlik/mülk edindirme ise gayrimenkul malın mülkiyetinin zekâtı alana geçtiğini gösteren uygulamadır. Fukaha yorumlarına devam ediyor; ama ikinci 4 sınıf yani “kölelere, borçlulara, Allah yolunda mücadele edenlere ve yolda kalmışlara” verilecekse kabz ve mülk edindirme şartı aranmaz, çünkü Kur’an bunu ifade ederken fi harfi cer’rini kullanmıştır. Fi harfi cerri ise “zarfiyyet” ifade eder. Böyle olun-

ca bunların zekâtı kabz etmeleri, mülk edinmeleri şart değildir; onlar namına başkalarına verilebilir. Söz gelimi, borçlu birisi yerine alacaklısına, kölenin hürriyete kavuşma bedeli olarak efendisine, Allah yolunda olanın eş ve çocuklarına, savaş alet ve edevatına ve yolda kalmışı evine ulaştıracak bilet parasına verilebilir. Fukahanın yaptığı yorum bu olmakla beraber, her nedense aradan geçen asırlar içinde ikinci kısım yani zarfiyyet manası ve yorumu bir şekilde unutulmuş, günümüze bütün sınıflar için sadece kabz ve mülkiyet yorumu gelmiştir. Kaldı ki adı üzerinde gramer kaidelerinden hareketle yapılan bir yorumdur, bir ictihaddır. Kabule de redde de açıktır. Sakın yanlış anlaşılmasın; bunu derken Allah’ın muradı gramer ilminde harfe verilen manadan hareketle anlaşılamaz demek istemiyorum. Zira öyle diyenler de var. Elbette ve hiç şüphesiz, Kur’an yer alan her bir cümlenin, her bir kelimenin ve her bir harfin seçilişinde İlahi iradenin gözettiği bir mana vardır. Beşere düşen de bu mananın peşinde koşmak ve murad-ı İlahiyi anlamaya çalışmaktır. Nitekim yukarıda aktardığımız yorumlar da böylesi bir

çabanın ürünüdür. Yanlış olan, bu yorumlara Allah’ın kesin ve kat’i muradı budur diyerek farklı her türlü yoruma kapıyı kapatmaktır. Böylesi bir yaklaşım beşer yorumunu din mertebesine çıkartmakla eşdeğerdir. Kaldı ki bu mevzu usulü fıkıhta 14 asırdır tartışılan bir mevzudur. Beşer Allah’ın muradını kesin olarak bilemez ama yapacağı yorumlarla ona en yakın olanı bulabilir mânâsına gelen “eşbeh bi’l hakk” nazariyesi etrafında yapılan yoğun müzakereler bunun isbatıdır. Günümüzde değişen sosyo-ekonomik, lokal-global şartlara bağlı olarak Allah’ın muradını anlamak noktasında farklı yorumların yapılmasına kapı açıktır. Maslahat, istihsan, örf ve âdet gibi hüküm istihracında kullanılan metotlar, makasıd-ı şeria adı altında ortaya konan usuller bunu amirdir. Nitekim zekâtın vaz’ edilmesindeki temel gaye olarak belirlenen toplumdaki sosyo-ekonomik adaleti sağlama, hayatın tabii seyri içinde oluşan sınıflar arasındaki uçurumu derinleştirmeme böyle bir bakış açısını zaruri kılar. Dolayısıyla zekâtın 8 sınıfa tahsisinde farklı arayışlar, yeni yorumlar ve metotlar açığa çıkartılması gayet tabiidir ve doğaldır.


2 6 T E M M U Z - 1 A Ğ U S TO S 2 0 1 3

Sıcak havalar için iftar tarifleri ÖmürAkkor

ramazanözel 04

ZAMAN FRANCE

o.akkor@zamanfrance.fr

Asr-ı Saadet’ten günümüze Medine’de iftar sofrası Medine’de Gül Devri’nden bu yana kurulmaya devam eden iftar sofraları, hayırda yarışan Müslümanların vazgeçilmezi. Öyle ki Mescid-i Nebevi içinde sofra yeri sahipleri, bu yeri nesilden nesle devrediyor. Bu aileler arasında yaklaşık bir asırdır sofra kuranlar bile var.

SOĞUK BUĞDAY ÇORBASI MALZEMELER: 1 kilo süzme yoğurt Yarım kilo ıspanak 1 yemek kaşığı kuru nane 2 bardak buğday Yarım demet reyhan Yarım demet dereotu 2 bardak soğuk su Yeterince buz Yeterince kaya tuzu YAPIMI:

Akşamdan ısladığınız buğdayı bol su ile haşlayın. Altını kapatırken içine ince

kıyılmış ıspanakları ilave edip 3 dakika dinlendirin. Daha sonra süzüp bol su ile yıkayın. Hazırladığınız buğday ve ıspanakları derince bir kaba koyun. Diğer bir kapta yoğurdu, 2 bardak soğuk suyu, kuru nane, kaya tuzu, kıyılmış reyhan ve dereotunu ile güzelce karıştırın. Kıvamı koyu ise biraz daha su ilave edin. Karışıma haşlanmış buğdayı ilave edin. Buzdolabına koyup iyice soğuttuktan sonra yahut buz ile servis edin.

PİDELİ KEBAP MALZEMELER: Yarım kg dana bonfile (ince doğ-

ranmış) 5 adet ince pide 4 yemek kaşığı tereyağı 1 su bardağı et suyu 2 kase süzme yoğurt 2 yemek kaşığı domates salçası 1 çay kaşığı karabiber 1 çay kaşığı kaya tuzu

LOR PEYNİRİ TATLISI MALZEMELER: 1 kase böğürtlen reçeli yahut meyve püresi 2 kase tuzsuz lor 1 su bardağı süt YAPIMI:

Süt ve lor peynirini pürüzsüz bir kıvama gelene kadar rondoda çekin. Hazırladığınız loru minik servis kaselerine koyup üzerinde böğürtlen reçeli ya da herhangi bir meyve püresi ile servis edin.

YAPIMI:

Pideleri küp küp kesin ve fırınlayarak kızartın. Diğer tarafta 1 su bardağı et suyunu kaynatıp kızartılan tırnak pidelerin yarısını et suyuna batırarak servis tabağına koyun. Üzerine sadece tereyağında kavrulan eti koyduktan sonra, kalan pideleri de et suyuna bandırarak etlerin üstünü kapatın. Üzerine çırpılmış süzme yoğurt ve tereyağında kavrulan domates salçası dökerek servis edin.

HABER NAZİF ERİŞİK

-

Medine’de Asr-ı Saadet’ten bugüne iftar sofraları kurma yarışı devam ediyor. Sofra kuran Medineliler ise, “Bu bizim değil, Peygamber’in sofrasıdır.” diyor. Sofrayı kuran Medine’nin ileri gelenleri, isimlerinin duyulmasını istemiyor. Bu kutsal mekânda kurulacak sofraların hazırlıkları Ramazan’dan bir ay önce başlıyor. İkram edilecek yiyeceklerin menüsü ve iftarda hizmet vereceklerin isimleri titizlikle belirleniyor. Medineliler, oruç tutanları Peygamber Efendimiz’in (sas) kabrinin hemen yanı başında kurdukları sofralara davet ederken adeta birbirleriyle yarışıyor. Sofraların başında duran genç, yaşlı ve çocuklar, yanlarından geçen herkesi kendi sofrasına davet konusunda ısrar ediyor.

Umre için Medine’ye Ankara’dan ilk kez gelen Murat Çelebi, “Farklı bir dünya burası, yoğun bir işi geride bıraktık. Çoluk çocuğu geride bıraktık. Ama şu anda sadece daha fazla nasıl ibadet ederiz onu düşünüyoruz.” diyor. Medine’de 37 yıldır yaşayan ve burada 30 yıldır müezzinlik yapan Mihr Ali Süleyman, Mescid-i Nebevi‘de kurulan iftar sofralarıyla ilgili şu bilgileri veriyor: „Ramazan‘ın birinci gününden başlayarak Müslümanlar öğle saatinden iftar sofralarını kurarlar. Çünkü öğle namazında yerini tutmayanlar, daha sonra sofra kuracak yer bulamıyor. Ramazan‘ın ilk gününde sofra yerini ayarlayan, diğer günlerde ikindi namazından sonra sofra kurmaya başlıyor. Mescid-i Nebevi‘nin içindeki sofralarda genellikle; hurma, zemzem, Arap kahvesi, yoğurt, değişik baharatlardan toz şeklinde hazırlanan

dukka ve ekmek ikram ediliyor. Dış avlularda kurulan sofralarda ise herhangi bir sınırlama yok. Menüde pilav, tavuk gibi sıcak yemeklerin yanı sıra meyve de yer alıyor.“ Bazı sofra sahiplerinin lokantalarla anlaştıklarını, bazılarının ise özel aşçı tuttuklarını belirten Süleyman, sofra sahiplerinin ekseriyetle Medineli olduğunu belirtiyor. Yeri olan herkesin Mescid-i Nebevi‘de sofra açabileceğini ifade eden Müezzin Mihr Ali Süleyman, „Burada Türk kardeşlerimizin açtığı sofralar var. Ama Pakistanlılar bu konuda çok daha eski.“ diyor. Mescid-i Nebevi‘de sofra açmak için özel izin almaya gerek yok, ancak mescit yetkililerinin belirledikleri yerlerde sofra kurulabiliyor. Bazı sofra sahipleri sofra yerlerini nesilden nesle taşıyor. Bazı sofraların yaşı 50, 70 bazıları da 90 seneyi bulabiliyor.


2 6 T E M M U Z - 1 A Ğ U S TO S 2 0 1 3

ramazanözel 05

ZAMAN FRANCE

AhmedŞahin Ramazan’daki sevap hazinesi sabır üzerinedir

-

Şurası tartışılmayan bir gerçektir ki, hayatta sabredenler hep kazanır, hiç kaybetmezler. Sabretmeyenler ise hiç kazanmaz hep kaybederler. İçinde yaşama şerefine eriştiğimiz şu mübarek Ramazan ayı ise bu sabrın zirveleştiği bir saadet ayıdır. Nitekim cenneti kazandıran bir ameli öğrenmek isteyen bir adam şöyle sorar: – Ya Resulallah bana öyle bir amel haber ver ki onu yapınca hemen cenneti kazanayım? Efendimiz (sas) Hazretleri’nin cenneti kazanmayı isteyen adama cevabı kısaca şöyle olur. -Allah’ın senin hakkındaki takdirine razı ol, sabret; istediğin cennete kavuştun gitti!.. Evet, bir insan, Allah’ın kendisi hakkındaki takdirlerine nefsini razı eder de ne gelirse itaat edip sabrederse, gerçekten de bu sabrı sayesinde cenneti kazandı gitti demektir. -Neden böyle? Çünkü insanın hayatında hep iyi şeyler gelmez başına. Bazen yokluk, hastalık, çeşitli sıkıntı ve musibetler hayatı sıkar, zorlaştırır. Dayanma gücünü azaltabilir... İşte böyle zor zamanlarda Allah’ın takdirine razı olup sabreden kimse, cennetlik amelin sahibi olan kimse demektir. Bu vasfın sahibi, benimsediği sabırla hayatın her hadisesini hakkında hayra çevirebilir, her olayda kazanabilir. Efendimiz (sas) imanlı insanın hep kazandıran bu sabırlı durumunu da şöyle tarif buyurur: – Hayret edilir müminin Allah’ın takdiri karşısındaki sabırlı haline. Ona üzücü bir musibet gelse sabreder kazanır. Sevindirici bir nimet gelse şükreder yine kazanır! Velhasıl kadere razı olan sabırlı mümin, hep kazanır, kaybetme hali hiç söz konusu olmaz. Zaten insan, sıkıntılara ne kadar sabır ve teslimiyetle mukabele ederse o nispette de olgunlaşır, Allah yanında makamı o ölçüde yükselir. Bundan dolayı büyükler diyorlar ki: -İnsanlar ibadetleriyle kazanamayacağı yüce makamları sarsılmayan azim ve sabırlarıyla kazanabilirler. Bu konuda şöyle bir musibet örneği anlatılır. Sahabeden bir zat, cahiliye devrinde tanıdığı bir kadınla karşılaşır yolda. Ayaküstü sohbetten sonra ayrılıp da giderken başını geriye çevirip kadına arkasından bakarak yürüdüğünden çukura düşen ayağı sakatlanır. Sonra Resulüllah’ın huzuruna gelip maruz kaldığı musibeti anlatınca Efendimiz (sas) şöyle açıklamada bulunur: – Allah, bir kulunu severse onun işlemiş olduğu hatasının cezasını burada hemen takdir eder, ahirete tehir etmez! Böylece kul, burada cezasını çektiğinden ahirette kurtulur. Anlaşılan ayağının sakatlanması, kadına arkasından ısrarla bakmanın dünyevi bir cezası olarak gelmiştir. Evet, başa gelen sıkıntı ve üzücü olaylar ister makamın yükselmesi için gelsin, isterse günahın cezası olarak musallat olsun sonuçta sabreden kazanır. Hatta kaybediyor gibi görünürken dahi kazanır. Bu inanç sıkıntılara dayanma gücü verir, imanlı insanlar kolay kolay yıkılmaz, hep tedbir alır, ayakta kalır. Sabırsızların boğulduğu yerlerde sabırlıların ayakları bile ıslanmaz. Aslında korkulacak musibet böyle dünyaya değil, dine gelen musibettir. Dinin emrini yaşama azim ve aşkından mahrum kalma musibetidir. Bu musibetin insana kazandıracak hiçbir yanı yoktur. Bundan dolayıdır ki, maneviyat büyüğü Sehl Hazretlerine şikâyette bulunan bir adam: – Sabah namazına camiye geldiğimde evime giren hırsız altınlarımı çalıp götürmüş, ne yapacağımı bilemez haldeyim! der. Maneviyat büyüğü ise şöyle cevap verir altınlarını çaldıran adama: – Üzülme bunlar dinî değil dünyevî musibetler. Ya kafana şeytan girse de kalbine şüpheler vererek imanını çaldırsaydın da camiye gitmez halde kalsaydın ne yapardın? Ahirete altınsız gitmenin hiçbir zararı yoktur ama Allah korusun imanını çaldırmış olarak gitmenin zararı düşünülemeyecek kadar çoktur... Bundan dolayı denir ki: Orucun en çok sevaplısı en çok acıkılan, en çok susanan oruçtur. Çünkü onlarda sabır daha fazladır. Bu inançta olan insan, sabırda fazla gergin olmaz. Çünkü her sabırda yine ben kazanıyorum diye düşünür, sabır gerginliği mutluluğa dönüşür. a.sahin@zaman.com.tr

Oruçlu iken sinirlenirseniz

ABDEST ALIN Sivas İl Müftüsü Yusuf Şahin, vatandaşları oruçlu iken sabırlı olmaları konusunda uyararak, “Oruçlu insan sinirlenirse abdest alsın” dedi.

-

On bir ayın sultanı olan Ramazan’ın kameri aya göre farz kılındığını belirten Sivas İl Müftüsü Yusuf Şahin; “Kameri ayda her gün onar gün önce gelmesiyle, yani 355 gün olması ile bir mümin 50 yaşlarına ulaşmışsa çok rahatlıkla yılın her ayında ve her gününde oruç tutma şerefiyle şereflenmiş olur. Dolayısıyla ömründe yıl içinde tutmadığı ay, tutmadığı gün oruç olmayacak. Yani her gününde orucunu tutmuş olacak. Bunun da inşallah en üstün faziletini elde etmiş olacak. Cenab-ı Mevla’nın, kulun yaptığı her ibadetin karşılığında ecir olarak matematiksel bir rakamla sevap vereceği bildirilirken, oruç ibadeti için böyle bir rakam verilmiyor. Kul orucunu benim için tutmuştur. Onun ecrini, onun mükafatını ben vereceğim diyor. Dolayısıyla oruç ibadeti, mükafatı bizzat Cenab-ı Allah tarafından takdir edilen bir ibadettir” şeklinde konuştu. Oruçlu iken çekilen zahmetin bereket olarak geri döneceğini ifade eden Müftü Şahin, “Oruç yılın 12 ayına da denk gelebilmekte. Dolayısı ile en uzun günlerde oruç

tutmanın fazileti, en kısa günlerde tutmanın fazileti yaşanmış olacak. Bu yıl nasip olursa 17 saat gibi bir oruçlu olmamız söz konusu. İşte burada sabırlı olabilmek, burada nefsimizi yenebilmek, burada şeytanı mağlup edebilmek en büyük pehlivanlıktır diyebilirim. Bu en büyük başarıdır. İnşallah ecri de bu oranda yüksek olacaktır. Zaten oruca samimiyetle, ihlas ve takvayla niyet eden insan inanın hiç açlık duymuyor. İşte en uzun günler. Şu anda bir mümin olarak, bir oruç tutan kişi olarak açlık yönünde hiçbir endişe, hiçbir sıkıntımız yok. İnanıyorum ki bütün müminlerin de öyle. Zaten son zamanlarda televizyon ekranlarında birçok işin uzmanları, yani tababet ilmiyle ilgilenen doktorlar, eğer insan samimiyetle oruca niyet ettiğinde beyin mideye öyle bir hükmediyor ki açlığını ve susuzluğunu büyük oranda gidermiş oluyor. Tabii bu arada sıcak mevsimlerde oruç tutan kardeşlerimizin güneşin en kızgın olduğu bir zamanda, arzı en çok ısıttığı bir ortamda güneş altında durmamaya özen göstermek gerekir. Birçok işveren kardeşlerimize de Ra-

mazan ayında mümkün mertebe işin sabah erken başlatılıp öğleden sonra veya öğlene doğru bitirilmesi tavsiye ederiz. İnanıyorum ki Allah için niyet ettiklerinde oruç hiçbir kula mani teşkil etmez, zorluk olmaz. Tabii ki tamamen her şey içebilme, yiyebilme gibi rahat olmayacak. Ne kadar zahmet, o kadar rahmet tabiri vardır.” ifadelerini kullandı. Orucun insan için bir kalkan olduğuna da değinen Müftü Şahin, “Oruçlu insan eğer biri ona tebelleş olup da tahrik ediyorsa ona, ‘Ben oruçluyum. Ben oruçluyum. Ben oruçluyum’ desin ve çok daha sıkıldığı zaman, ‘La havle vela kuvvete, vela kudrete illa billahil aliyyül aziym’ dedi mi Rabb’imin ona yetişeceğini düşünüyorum. İnşallah bu manada müminler kendilerini teskin etmiş olurlar. Oruçlu olduğunu söylediği anda hala siniri geçmiyorsa abdest almayı öneririz. Onun için bir şeye kızdığınız zaman ayakta iseniz oturunuz, oturuyorsanız uzanınız; yani bir pozisyon değişikliği yapın. Abdest alırsanız öfkeniz, siniriniz gider ve bütün sinir ortamı yatışır” diye konuştu.


2 6 T E M M U Z - 1 A Ğ U S TO S 2 0 1 3

ramazanözel 06

ZAMAN FRANCE

Kabire ışık, cehenneme kalkan Teheccüt namazı Hiç uyumadan önce teheccüt kılınabilir mi? Uyumak, teheccüdün şartı değil,vaktini belirleme aracıdır. “Uyumadan kılınmaz” demek, gece yarısından önce uyuyan kimsenin tekrar uyanıp kılması gerektiğini anlatmak içindir. Yoksa geç yatan veya hiç uyumayan kimse gece yarısından sonra teheccüt kılabilir.

HABER CEMIL TOKPINAR

-

NAMAZ VAKİTLERİ

Teheccüt namazı, geceleyin bir müddet uyuduktan sonra kalkıp kılınır. Çünkü gece rahmet, mağfiret, feyiz ve bereketin coştuğu bir zaman dilimidir. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Gecenin son üçte biri kaldığında Rabb’imiz dünya semasına inerek (rahmetiyle tecelli ederek) buyurur ki: Hani bana kim dua eder ki, duasını kabul edeyim! Benden kim istekte bulunur ki, dileğini vereyim! Benden kim mağfiret diler ki, onu bağışlayayım!” İşte teheccüde kalkmak, Rabb’imizin bu sorularına karşı, “Ya Rabbi, ben dua ediyorum. Ben istekte bulunuyorum. Ben mağfiret istiyorum.” diyebilmektir. Bu hadisten anlıyoruz ki, teheccüt namazı kılarak kim ne isterse Rabb’imiz onu vere-

cektir. Teheccüdün vakti biraz uyuyup uyandıktan sonra başlayıp imsak vaktine kadar devam eder. En faziletlisi, gecenin son üçte biridir. Burada “Hiç uyumadan önce teheccüt kılınabilir mi?” sorusu akla gelebilir. Uyumak, teheccüdün şartı değil, vaktini belirleme aracıdır. “Uyumadan kılınmaz” demek, gece yarısından önce uyuyan kimsenin tekrar uyanıp kılması gerektiğini anlatmak içindir. Yoksa geç yatan veya hiç uyumayan kimse gece yarısından sonra pekâlâ teheccüt kılabilir. Teheccüt iki, dört veya sekiz rekât kılınabilir. Efendimiz (sas) gecenin sonuna doğru, imsaktan önce, sekizi teheccüt, üçü de vitir olmak üzere 11 rekât namaz kılar, sonra bir müddet uyur, sabah namazına kalkardı.

Sahura kalkmak teheccüde başlamak için

bir fırsat Ramazan’da sahura kalkmak çok faziletli bir ibadet olan teheccüt namazına başlamak için altın bir fırsattır. Zaten yemek için uyandığımızda birkaç dakikamızı teheccüt kılmaya ayırabiliriz. Peygamber Efendimiz (sas) kendisi teheccüdü kılar, sahabe efendilerimize de tavsiye ederdi. Abdullah b. Ömer’i (ra) bir gece rüyasında iki melek yakalayarak cehenneme götürdüler. Cehennem kuyu duvarı gibi taşla örülmüş olarak görünüyordu. İki boynuz gibi iki yanı vardı. Burada kendilerini yakından tanıdığı kimseleri de görmüştü. O anda: -Cehennemden Allah’a sığınırım, demeye başladı. O sırada yanına başka bir melek gelerek ona: -Korkma, sen buraya atılmayacaksın. Senin için tasa ve endişe yoktur, dedi.

Abdullah b. Ömer (ra) bu rüyasını Resulüllah’ın (sas) hanımı olan ablası Hz. Hafsa’ya (r.anha) anlattı. Hafsa Validemiz de Resulüllah’a (sas) aktarınca Efendimiz şöyle buyurdu: -Abdullah ne iyi adamdır. Keşke gecenin bir kısmında kalkıp da ibadet etmeyi âdet edinseydi. Peygamber Efendimiz’in (sas) burada kast ettiği ibadet teheccüt namazıydı. Abdullah b. Ömer bunu öğrenince gecenin pek azında uyuyup kalan zamanını ibadetle geçirmeye başlamıştı. Ümmetine sünnet olan teheccüt namazı, Efendimiz’e (sas) Rabb’imiz tarafından özel bir farz olarak emredilmişti. Teheccüt, nimetlere karşı şükür, kabir ve cehennem azabına karşı bir zırhtır. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle, “kabir gecesinde ve berzah karanlığında lüzumlu bir ışık”tır.

PARİS

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

BORDEAUX İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

ORLEANS

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

CAEN

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 41 4 42 4 43 4 45 4 46 4 47 4 49

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 26 4 28 4 30 4 32 4 34 4 36 4 38

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 46 4 47 4 49 4 50 4 51 4 52 4 54

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 51 4 52 4 53 4 54 4 56 4 57 4 59

STRASBOURG İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

ANNECY

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

LIMOGES

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

MARSEILLE İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 20 4 22 4 23 4 24 4 25 4 27 4 28

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 36 4 37 4 38 4 40 4 41 4 42 4 43

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 56 4 57 4 58 4 59 5 00 5 02 5 03

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 14 4 16 4 17 4 19 4 21 4 23 4 24

LYON

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

RENNES

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

LILLE

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

MACON

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 42 4 43 4 44 4 45 4 46 4 48 4 49

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

5 00 5 01 5 02 5 03 5 05 5 06 5 07

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 31 4 33 4 34 4 35 4 37 4 38 4 40

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 40 4 41 4 42 4 43 4 45 4 46 4 47

METZ

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

MULHOUSE İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

VALENCE

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

BEZIERS

İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 25 4 26 4 27 4 29 4 30 4 31 4 33

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 04 4 05 4 07 4 09 4 11 4 13 4 15

26.07.2013 27.07.2013 28.07.2013 29.07.2013 30.07.2013 31.07.2013 01.08.2013

4 22 4 24 4 26 4 27 4 29 4 31 4 33

6 11 6 12 6 13 6 15 6 16 6 17 6 19

5 50 5 52 5 53 5 54 5 55 5 57 5 58

6 12 6 13 6 14 6 15 6 16 6 18 6 19

5 55 5 56 5 57 5 59 6 00 6 01 6 03

14 04 14 04 14 04 14 04 14 04 14 04 14 04

13 43 13 43 13 43 13 42 13 42 13 42 13 42

13 54 13 54 13 54 13 54 13 54 13 54 13 54

13 49 13 49 13 49 13 49 13 49 13 49 13 49

18 11 18 10 18 10 18 09 18 09 18 08 18 08

17 49 17 48 17 48 17 47 17 47 17 46 17 46

17 56 17 56 17 55 17 55 17 54 17 54 17 53

17 56 17 55 17 55 17 54 17 54 17 53 17 53

21 45 21 44 21 43 21 41 21 40 21 38 21 37

21 23 21 21 21 20 21 19 21 17 21 16 21 14

21 24 21 23 21 22 21 21 21 20 21 18 21 17

21 31 21 30 21 28 21 27 21 25 21 24 21 23

23 05 23 04 23 03 23 01 23 00 22 58 22 57

22 43 22 41 22 40 22 39 22 37 22 36 22 34

22 44 22 43 22 42 22 41 22 40 22 38 22 37

22 51 22 50 22 48 22 47 22 45 22 44 22 43

11 21 11 20 11 19 11 18 11 18 11 17 11 16

11 21 11 21 11 20 11 19 11 18 11 18 11 17

11 20 11 19 11 18 11 17 11 17 11 16 11 15

11 21 11 21 11 20 11 19 11 18 11 18 11 17

4 25 4 26 4 28 4 29 4 30 4 31 4 33

6 36 6 37 6 39 6 40 6 41 6 42 6 43

6 06 6 07 6 08 6 10 6 11 6 12 6 13

6 30 6 31 6 32 6 33 6 35 6 36 6 37

5 55 5 56 5 58 5 59 6 00 6 01 6 03

14 16 14 16 14 16 14 16 14 16 14 16 14 16

13 49 13 49 13 49 13 49 13 49 13 49 13 49

14 20 14 20 14 20 14 20 14 20 14 20 14 20

13 44 13 44 13 44 13 44 13 44 13 44 13 44

18 16 18 16 18 15 18 15 18 15 18 14 18 14

17 51 17 51 17 50 17 50 17 49 17 49 17 48

18 26 18 25 18 25 18 24 18 24 18 23 18 23

17 49 17 49 17 48 17 48 17 47 17 47 17 46

21 43 21 42 21 41 21 40 21 39 21 38 21 36

21 20 21 19 21 18 21 16 21 15 21 14 21 13

21 59 21 57 21 56 21 55 21 53 21 52 21 51

21 21 21 20 21 19 21 18 21 16 21 15 21 13

23 39 23 37 23 35 23 33 23 31 23 29 23 28

22 40 22 39 22 38 22 36 22 35 22 34 22 33

23 19 23 17 23 16 23 15 23 13 23 12 23 11

22 41 22 40 22 39 22 38 22 36 22 35 22 33

11 19 11 18 11 17 11 16 11 15 11 14 11 13

11 20 11 19 11 19 11 18 11 17 11 16 11 15

11 20 11 19 11 18 11 18 11 17 11 16 11 15

11 21 11 20 11 20 11 19 11 18 11 17 11 16

6 16 6 17 6 19 6 20 6 21 6 22 6 24

6 26 6 27 6 28 6 29 6 30 6 32 6 33

6 01 6 03 6 04 6 05 6 07 6 08 6 10

6 14 6 15 6 16 6 17 6 19 6 20 6 21

14 06 14 06 14 06 14 06 14 06 14 06 14 06

14 09 14 09 14 09 14 09 14 08 14 08 14 08

14 01 14 01 14 01 14 01 14 01 14 01 14 01

13 54 13 54 13 54 13 54 13 54 13 54 13 54

18 11 18 11 18 10 18 10 18 09 18 09 18 08

18 10 18 10 18 10 18 09 18 09 18 08 18 08

18 11 18 10 18 10 18 09 18 08 18 08 18 07

17 54 17 54 17 54 17 53 17 53 17 52 17 52

21 43 21 42 21 41 21 40 21 38 21 37 21 36

21 39 21 38 21 37 21 36 21 34 21 33 21 32

21 49 21 48 21 46 21 45 21 44 21 42 21 40

21 22 21 21 21 19 21 18 21 17 21 16 21 15

23 03 23 02 23 01 23 00 22 58 22 57 22 56

22 59 22 58 22 57 22 56 22 54 22 53 22 52

23 09 23 08 23 06 23 05 23 04 23 02 23 00

23 18 23 16 23 14 23 12 23 10 23 08 23 06

11 20 11 20 11 19 11 18 11 17 11 16 11 15

11 20 11 19 11 18 11 17 11 16 11 15 11 14

11 21 11 21 11 20 11 19 11 19 11 18 11 17

11 20 11 19 11 18 11 17 11 16 11 15 11 14

6 21 6 22 6 23 6 24 6 26 6 27 6 29

6 17 6 18 6 19 6 20 6 21 6 22 6 23

6 10 6 11 6 12 6 13 6 15 6 16 6 17

6 26 6 27 6 28 6 29 6 30 6 31 6 32

14 15 14 15 14 15 14 15 14 15 14 15 14 15

13 52 13 52 13 52 13 52 13 52 13 52 13 52

13 54 13 54 13 54 13 54 13 54 13 54 13 54

14 01 14 01 14 01 14 01 14 01 14 01 14 01

18 22 18 22 18 21 18 21 18 20 18 19 18 19

17 50 17 50 17 49 17 49 17 48 17 48 17 48

17 57 17 56 17 56 17 56 17 55 17 55 17 54

17 59 17 58 17 58 17 58 17 57 17 57 17 56

21 57 21 56 21 55 21 53 21 52 21 50 21 49

21 15 21 14 21 13 21 12 21 10 21 09 21 08

21 26 21 25 21 24 21 23 21 22 21 20 21 19

21 24 21 23 21 21 21 20 21 19 21 18 21 17

23 17 23 16 23 15 23 13 23 12 23 10 23 09

23 04 23 03 23 01 22 59 22 57 22 56 22 54

22 46 22 45 22 44 22 43 22 42 22 40 22 39

23 13 23 12 23 10 23 08 23 06 23 05 23 03

11 20 11 20 11 19 11 18 11 17 11 16 11 16

11 19 11 18 11 17 11 16 11 15 11 14 11 13

11 20 11 19 11 19 11 18 11 17 11 16 11 15

11 19 11 18 11 17 11 16 11 15 11 14 11 13


ramazanözel

07

26 TEMMUZ - 1 AĞUSTOS 2013

Peygamber Efendimiz’in (sas) eşi Hz. Aişe (ra) hakkında birçok mesele eksik ve yanlış biliniyor. Hz. Aişe’yi farklı kılan, yüklendiği misyonuydu. Bugün din ilimlerinin bir kısmı onun kanalıyla bize ulaşıyor. En çok hadis rivayet eden sahabilerden biridir. Dr. Reşit Haylamaz, Hz. Aişe’nin üstlendiği görevi Efendimiz’in vefatından sonra da devam ettirdiğini söylüyor.

Hz. Aişe’nin özel bir misyonu vardı -

Güzel ahlakı, üstün zekâsı, takvasıyla İslam tarihinde örnek teşkil eden hanımların başında gelir Hz. Aişe validemiz. Hz. Ebubekir’in kızı olan Hz. Aişe’nin, Efendimiz’le olan evliliği bazı açılardan çarpıtılsa da, onun Efendimiz’in hayatında çok farklı ve özel bir misyonu vardır. İslam dinine hizmete en fazla ihtiyaç duyulan Medine yıllarında, Resulullah’ın yanında yer alan hususi bir vezir olduğu gibi, Efendimiz’in vefatından sonra da naklettiği hadisler ve yetiştirdiği talebelerle İslam sancağının dalgalanmasına öncülük etmiştir. Din adamları arasındaki yaygın kanaate göre fıkıh ve dinî ilimlerin dörtte birini de Hz. Âişe validemiz aktarmıştır. Efendimiz’in gözünde Hz. Aişe’yi, diğer zevceleri arasında ayrıcalıklı bir yere koyan da yüklendiği tüm bu görevler olmuştur. Dr. Reşit Haylamaz, son kitabı, “Mü’minlerin En Mümtaz Annesi Hz. Aişe”yi anlatırken, “Hz. Aişe, Efendimiz’in diğer insanların muttali olmadığı yerlerdeki yaşantısını insanlara taşıyacak bir veziri azam

gibidir.” cümlesiyle ilginç bir gerçeğe dikkat çekiyor. Haylamaz, validemiz hakkında bilinmeyenleri anlatırken, yanlış bilinenlerin de önüne set çekiyor. Haylamaz’a göre Hz. Aişe’nin üstlendiği misyon, Efendimiz’in diğer hanımlarından farklı olmasına vesile olmuştu. Yalnızca kadınlarla ilgili meseleler değil, ahlakla, aile hayatıyla ilgili birçok genel mesele de onun nakletmesiyle biliniyor. Dr. Reşit Haylamaz, Efendimiz’in Hz. Aişe validemizi diğer annelerimizden daha fazla sevmesinin, ağırlığını ondan yana koymasının altında da bu gerçeğin yattığını belirtiyor. Hz. Aişe validemizle ilgili bir diğer hususiyet ise duyduğu hadisleri olduğu gibi almayıp, onları sorgulaması ve önceki hadislerle karşılaştırarak altındaki sebebi bulmaya yönelik araştırma yapması. Ayrıca ilim öğrenme konusunda bu kadar hassas olan Hz. Aişe validemiz, aldığı ilimleri aktarma konusunda da ayrı bir hassasiyete sahip. Efendimiz’in vefatından sonra sahabiler bazı meseleleri Hz. Aişe’ye sormuş, kurduğu ilim halkalarında 100’e yakın talebe yetiştirmişti.

DR. REŞİT HAYLAMAZ

Kaynaklar, ‘evlendiğinde 17-19 yaşlarındaydı’ diyor Hz. Aişe validemizle ilgili en çok gündeme gelen mesele, Efendimiz’le evlendiğinde kaç yaşında olduğudur. Haylamaz bu konuyla ilgili derinlemesine yaptığı araştırmaların, Hz. Aişe’nin, Resulullah’la evlendiğinde, 17-18-19 yaşlarında olduğunu gösterdiğini söylüyor. Hz. Aişe’nin, Efendimiz’le evliliğinden önce de evliliği gündeme gelir. Hatta bazı kaynaklar bir nişanlılık geçirdiğini yazar. Bu durumu “Demek ki Aişe validemiz evlilik çağında bir kız.” şeklinde değerlendiren Dr. Haylamaz, konuyla ilgili şu delilleri ortaya koyuyor: Hicretten iki yıl önce Resulullah’ın zevcesi olan Hz. Aişe, “Ben Mekke’deyken hangi ayetin ne zaman indiğini bilirim.” diyor. İddia edildiği kadar küçük olsa Hz. Aişe Mekke’deki ayetleri hatırlayamaz ve o döneme ait hadiseleri nakledemez. Hz. Ebubekir’in diğer kızı Esma (ra) ile Hz. Aişe’nin arasında 10 yaş fark vardır. Hz. Esma hicret zamanı 27 yaşındadır ve hamiledir. Bu açıdan bakıldığında ise Aişe validemizin hicret zamanı 17 yaşında olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.

HZ. AİŞE VALİDEMİZ, HZ. ALİ’YE KIRGIN DEĞİLDİ Dr. Reşit Haylamaz, Hz. Aişe validemize münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy tarafından iftira atılması olayı olan İfk hadisesinde, Hz. Ali’nin Aişe’ye söylediği bir söz yüzünden aralarında kırgınlık olduğu iddialarının doğru olmadığını söylüyor. “Bu, birilerinin dayatıp üzerimize attığı ve kabul ettirdiği bir hadise.” diyen Haylamaz şunları söylüyor: “İfk hadisesinde Hz. Aişe validemize

iftira atan münafıklara herhangi bir ceza verilmemiş, ancak bu yalana alet olan üç sahabe efendimiz cezalandırılmıştır. İslam tarihinde Hz Ali’ye yönelik böyle bir müeyyidenin olmadığı ortadadır. Böyle bir şey olmuş olsa bile kendisine iftira atan, sahabeden Hassan bin Sabit’in bile aleyhinde konuşulmasına müsaade etmeyen Hz. Aişe (ra) nasıl olur da Hz. Ali’ye küsebilir?”

İYİLİĞİ BİR GÖREV GİBİ YAP YAPTIĞIN İYİLİĞE GÖZ DİKME! İyilik yapmak, yardıma muhtaç olanın yardımına koşmak, bir müminin dünya sıkıntılarından birini bertaraf etmek, imkanlar ölçüsünde gönülden kopararak “ödünç vermek”... İyiliklerin yok olup gitmesine izin vermeyin. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Kimdir o yiğit ki, Allah’a güzelce ödünç verir, Allah da onun verdiğinin mükâfatını kat kat artırır.” Yani gönülden gele gele, iyi niyet ve ihlâsla, dişinden, tırnağından artırıp ödünç verene Allah kat

kat fazlasıyla (hatta bire yedi yüz) (Bakara, 2/261) mükafat verir. Nitekim Efendimiz, iki bahçesinden birini bu niyetle veren Ebu’d-Dehdah’ın cennette saçak salan nice hurma ağaçları olduğunu bildirmiştir. Burada bahsetmek istediğimiz husus yapılan iyiliklerin iptali meselesidir. Bu da ayette, “Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz kimselere minnet etmek, incitmek sûretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın.” şeklinde bildirilmiştir.


2 6 T E M M U Z - 1 A Ğ U S TO S 2 0 1 3

ZAMAN FRANCE

A D R U H A S E V İFTAR

! K U D L O ’ L ‘SOSYA HABER MUSTAFA GERDAN

-

’The Online Project’ firmasının yaptığı araştırma, Müslümanların iftar ve sahurlarını sosyal medyada geçirdiklerini ortaya koydu. Atılan tweetlerin ve kullanıcılar tarafından yazılan Facebook güncellemelerinin analiz edildiği araştırma sonuçlarına göre, Ramazan ayı boyunca kullanıcıların diğer zamanlara göre daha pozitif içerikler yazdığı ve nefret söylemlerinden kaçındığı anlaşılıyor. Ortaya çıkan sonuçları analiz eden araştırmacı kurum, şirketlerin Ramazan ayına özel olarak sosyal medya stratejisi geliştirmelerini tavsiye ediyor. Kullanıcılara sunulan içeriklerin özellikle bu ayda markalara olan ilgiyi doğrudan etkilediğinin altı çiziliyor. Zira, Ramazan ayı sonunda tüketicilerin markalara ilişkin algılarında değişmeler olduğu, ay boyunca sunulan içeriklerden ötürü çok sevilen markalara karşı önyargıların oluşabildiği vurgulanıyor.

606 yıllık açık hava camisinde teravih HABER MEHMET GÜLER

-

Çanakkale Boğazı’na nazır bir tepede bulunan ve 606 yıldır ayakta duran, açık hava camisi Ramazan’da yoğun ilgi görüyor. Çanakkaleli vatandaşlar, yaz sıcağında kapalı mekânlar yerine daha çok boğaz manzaralı tarihi camiyi tercih ediyor. Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’ne karşı geniş bir alan olan Gelibolu Fener Meydanı’nda bulunan namazgâh, 1407 yılında Hacı Beşeoğlu İskender Bey tarafından inşa ettirilmiş. Sefere çıkan deniz erleri (azepler) için yaptırılmış. 606 yıl önce sefere çıkan erlerin toplu halde namaz kıldıkları namazgâhta şimdi teravihler eda ediliyor. İftarın ardından vatandaşlar, seccadelerini alarak tepeye erkenden gidiyor. Burada hem hava alıyor hem de Kur’ân ve duaları dinliyor. Namazgâh, teravih saatine doğru iyice kalabalıklaşıyor, ezanla birlikte namaza duruluyor. Teravihe gelen hanımlarınsa erkeklerden fazla olması dikkat çekiyor. Teravih için namazgâha gelen Metin Temizel, dedesi ve babasının da burada teravih kıldığını belirterek, kendisi için başka bir anlam taşıdığından burada teravih kılmak istediğini söylüyor. Başka bir cemaat Süleyman Ciğerci de şehir dışından gelmiş. Burasının ismini çok duyduğunu, hem görmek hem de namaz kılmak istediğini dile getiriyor.

an ülkelerde sosyal m lü üs M da ın ay an az Ram e 30 oranında arttı. Face medya kullanımı yüzd larının faaliyetleri izlecı nı lla ku er itt Tw ve book deer, sözkonusu artışın sa ril ve n ile ed de el k re ne duğunu gösteriyor. ol e rd le ke ül an m lü üs ce M

ramazanözel 08


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.