s08 Maneviyatınız da seferî olmasın!
s07 Kalp Hastalıkları ve Ramazan
Kalp doktoru Resul Güvenç ile kalp sağlığı, kap hastalıkları ve nedenleri, Ramzan’da sağlıklı beslenme gibi çeşitli konuları konuştuk. Zaman France’a önemli açıklamalarda bulunan Resul Güvenç sağlıklı bir Ramazan ayı geçirmek için yapılması gerekenleri madde madde sıraladı.
Tövbe kapılarının açıldığı mübarek Ramazan ayında birçok kişi tatil planları yapıyor. Sıcak hava ve okulların da tatil olması, otellerin gösterişli Ramazan programlarını cazip kılıyor. Bu kutlu zaman diliminin ruhuna uymayan eğlenceler, tatilde namazlarla birlikte maneviyatı da seferî kılıyor..
s02 Kabire ışık, cehenneme kalkan Teheccüt namazı Hiç uyumadan önce teheccüt kılınabilir mi? Uyumak, teheccüdün şartı değil,vaktini belirleme aracıdır. “Uyumadan kılınmaz” demek, gece yarısından önce uyuyan kimsenin tekrar uyanıp kılması gerektiğini anlatmak içindir. Yoksa geç yatan veya hiç uyumayan kimse gece yarısından sonra teheccüt kılabilir.
Zekat zengin fakir
ayrımını kaldırır -
Zekâtın vaaz edilmesinde birçok hikmetler vardır. Bunların içinde en temel gaye toplumdaki sosyo-ekonomik adaleti tesis etme,
hayatın tabi seyri içinde oluşan sınıflar arasındaki uçurumları derinleştirmeme ve bir şekilde bunları kaldırma yer alır. AHMET KURUCAN’IN YAZISI SAYFA 03’TE
Peygamberimiz (sas) oruca yeni başlayan çocuklarla ilgilenirdi
-
Peygamber Efendimiz’in verdiği müjdeye göre çocuklar, aile ve toplum için huzur vesilesidir; çocukları sevmek, onlara şefkat, merhamet ve ilgi göstermek, onların problemlerini çözmek, Müslümanlara cennetin kapılarını açar, cehennemin kapılarını kapatır. SAYFA 06’DE
Ömür Akkor’un Zaman France için özel hazırladığı yemek tarifleri sayfa 07’de
ramazanözel
ZAMAN FRANCE GAZETESİ’NİN ÜCRETSİZ RAMAZAN İLAVESİDİR. 11 - 17 TEMMUZ 2014
11 - 17 TEMMUZ 2014
ramazanözel 02
ZAMAN FRANCE
Kabire ışık, cehenneme kalkan Teheccüt namazı Hiç uyumadan önce teheccüt kılınabilir mi? Uyumak, teheccüdün şartı değil,vaktini belirleme aracıdır. “Uyumadan kılınmaz” demek, gece yarısından önce uyuyan kimsenin tekrar uyanıp kılması gerektiğini anlatmak içindir. Yoksa geç yatan veya hiç uyumayan kimse gece yarısından sonra teheccüt kılabilir.
HABER CEMIL TOKPINAR
-
NAMAZ VAKİTLERİ
Teheccüt namazı, geceleyin bir müddet uyuduktan sonra kalkıp kılınır. Çünkü gece rahmet, mağfiret, feyiz ve bereketin coştuğu bir zaman dilimidir. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Gecenin son üçte biri kaldığında Rabb’imiz dünya semasına inerek (rahmetiyle tecelli ederek) buyurur ki: Hani bana kim dua eder ki, duasını kabul edeyim! Benden kim istekte bulunur ki, dileğini vereyim! Benden kim mağfiret diler ki, onu bağışlayayım!” İşte teheccüde kalkmak, Rabb’imizin bu sorularına karşı, “Ya Rabbi, ben dua ediyorum. Ben istekte bulunuyorum. Ben mağfiret istiyorum.” diyebilmektir. Bu hadisten anlıyoruz ki, teheccüt namazı kılarak kim ne isterse Rabb’imiz onu vere-
cektir. Teheccüdün vakti biraz uyuyup uyandıktan sonra başlayıp imsak vaktine kadar devam eder. En faziletlisi, gecenin son üçte biridir. Burada “Hiç uyumadan önce teheccüt kılınabilir mi?” sorusu akla gelebilir. Uyumak, teheccüdün şartı değil, vaktini belirleme aracıdır. “Uyumadan kılınmaz” demek, gece yarısından önce uyuyan kimsenin tekrar uyanıp kılması gerektiğini anlatmak içindir. Yoksa geç yatan veya hiç uyumayan kimse gece yarısından sonra pekâlâ teheccüt kılabilir. Teheccüt iki, dört veya sekiz rekât kılınabilir. Efendimiz (sas) gecenin sonuna doğru, imsaktan önce, sekizi teheccüt, üçü de vitir olmak üzere 11 rekât namaz kılar, sonra bir müddet uyur, sabah namazına kalkardı.
Sahura kalkmak teheccüde başlamak için
bir fırsat Ramazan’da sahura kalkmak çok faziletli bir ibadet olan teheccüt namazına başlamak için altın bir fırsattır. Zaten yemek için uyandığımızda birkaç dakikamızı teheccüt kılmaya ayırabiliriz. Peygamber Efendimiz (sas) kendisi teheccüdü kılar, sahabe efendilerimize de tavsiye ederdi. Abdullah b. Ömer’i (ra) bir gece rüyasında iki melek yakalayarak cehenneme götürdüler. Cehennem kuyu duvarı gibi taşla örülmüş olarak görünüyordu. İki boynuz gibi iki yanı vardı. Burada kendilerini yakından tanıdığı kimseleri de görmüştü. O anda: -Cehennemden Allah’a sığınırım, demeye başladı. O sırada yanına başka bir melek gelerek ona: -Korkma, sen buraya atılmayacaksın. Senin için tasa ve endişe yoktur, dedi.
Abdullah b. Ömer (ra) bu rüyasını Resulüllah’ın (sas) hanımı olan ablası Hz. Hafsa’ya (r.anha) anlattı. Hafsa Validemiz de Resulüllah’a (sas) aktarınca Efendimiz şöyle buyurdu: -Abdullah ne iyi adamdır. Keşke gecenin bir kısmında kalkıp da ibadet etmeyi âdet edinseydi. Peygamber Efendimiz’in (sas) burada kast ettiği ibadet teheccüt namazıydı. Abdullah b. Ömer bunu öğrenince gecenin pek azında uyuyup kalan zamanını ibadetle geçirmeye başlamıştı. Ümmetine sünnet olan teheccüt namazı, Efendimiz’e (sas) Rabb’imiz tarafından özel bir farz olarak emredilmişti. Teheccüt, nimetlere karşı şükür, kabir ve cehennem azabına karşı bir zırhtır. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle, “kabir gecesinde ve berzah karanlığında lüzumlu bir ışık”tır.
PARİS
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
BORDEAUX İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
ORLEANS
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
CAEN
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:24 04:25 04:26 04:27 04:28 04:29 04:30
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
03:58 04:00 04:02 04:03 04:05 04:07 04:09
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:30 04:31 04:32 04:33 04:34 04:35 04:36
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:33 04:34 04:35 04:36 04:37 04:38 04:39
STRASBOURG İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
ANNECY
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
LIMOGES
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
MARSEILLE İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:03 04:04 04:05 04:06 04:07 04:08 04:09
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:21 04:22 04:23 04:24 04:24 04:25 04:26
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:41 04:42 04:42 04:43 04:44 04:45 04:46
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
03:50 03:51 03:53 03:54 03:55 03:57 03:59
LYON
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
RENNES
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
LILLE
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
MACON
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:27 04:28 04:28 04:29 04:30 04:31 04:32
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:43 04:44 04:45 04:46 04:47 04:48 04:49
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:15 04:16 04:17 04:17 04:18 04:19 04:19
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:25 04:25 04:26 04:27 04:28 04:29 04:30
METZ
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
MULHOUSE İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
VALENCE
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
BEZIERS
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM YATSI K. SAATİ
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
04:07 04:08 04:09 04:10 04:11 04:12 04:14
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
03:36 03:37 03:39 03:41 03:42 03:44 03:46
11.07.2014 12.07.2014 13.07.2014 14.07.2014 15.07.2014 16.07.2014 17.07.2014
03:58 03:59 04:01 04:02 04:04 04:05 04:07
05:54 05:55 05:56 05:57 05:58 05:59 06:00
05:33 05:34 05:35 05:36 05:37 05:38 05:39
05:57 05:58 05:58 05:59 06:00 06:01 06:02
05:37 05:38 05:39 05:40 05:41 05:42 05:44
14:03 14:03 14:03 14:03 14:04 14:04 14:04
13:41 13:42 13:42 13:42 13:42 13:42 13:42
13:53 13:53 13:53 13:54 13:54 13:54 13:54
13:48 13:48 13:48 13:48 13:48 13:48 13:48
18:15 18:15 18:15 18:15 18:14 18:14 18:14
17:53 17:53 17:53 17:52 17:52 17:52 17:52
17:59 17:59 17:59 17:59 17:59 17:59 17:58
18:00 18:00 18:00 18:00 18:00 17:59 17:59
22:00 21:59 21:59 21:58 21:57 21:56 21:55
21:37 21:37 21:36 21:35 21:34 21:33 21:33
21:37 21:37 21:36 21:35 21:35 21:34 21:33
21:46 21:45 21:44 21:44 21:43 21:42 21:41
23:20 23:19 23:19 23:18 23:17 23:16 23:15
22:57 22:57 22:56 22:55 22:54 22:53 22:53
22:57 22:57 22:56 22:55 22:55 22:54 22:53
23:06 23:05 23:04 23:04 23:03 23:02 23:01
11:29 11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:27 11:26
11:29 11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:27 11:26
04:09 04:10 04:11 04:12 04:13 04:14 04:15
06:22 06:23 06:23 06:24 06:25 06:26 06:27
05:51 05:52 05:53 05:54 05:54 05:55 05:56
06:13 06:14 06:15 06:16 06:17 06:18 06:19
05:39 05:40 05:41 05:42 05:43 05:44 05:45
14:15 14:15 14:15 14:15 14:15 14:15 14:16
13:48 13:48 13:48 13:48 13:48 13:49 13:49
14:19 14:19 14:19 14:20 14:20 14:20 14:20
13:43 13:43 13:43 13:44 13:44 13:44 13:44
18:19 18:19 18:19 18:19 18:19 18:19 18:19
17:54 17:54 17:54 17:54 17:54 17:54 17:54
18:30 18:30 18:30 18:29 18:29 18:29 18:29
17:53 17:53 17:53 17:53 17:53 17:52 17:52
21:56 21:55 21:55 21:54 21:53 21:53 21:52
21:33 21:32 21:32 21:31 21:30 21:30 21:29
22:13 22:12 22:12 22:11 22:10 22:09 22:08
21:35 21:35 21:34 21:33 21:33 21:32 21:31
23:57 23:57 23:57 23:57 23:57 23:56 23:54
22:53 22:52 22:52 22:51 22:50 22:50 22:49
23:33 23:32 23:32 23:31 23:30 23:29 23:28
22:55 22:55 22:54 22:53 22:53 22:52 22:51
11:29 11:29 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
11:29 11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
11:29 11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:27 11:26
06:00 06:01 06:02 06:03 06:04 06:05 06:06
06:11 06:12 06:12 06:13 06:14 06:15 06:16
05:43 05:44 05:45 05:46 05:47 05:48 05:49
06:00 06:00 06:01 06:02 06:03 06:04 06:05
14:05 14:05 14:05 14:05 14:05 14:05 14:06
14:07 14:08 14:08 14:08 14:08 14:08 14:08
14:00 14:00 14:01 14:01 14:01 14:01 14:01
13:53 13:53 13:53 13:53 13:53 13:54 13:54
18:15 18:15 18:15 18:15 18:14 18:14 18:14
18:14 18:14 18:14 18:13 18:13 18:13 18:13
18:16 18:15 18:15 18:15 18:15 18:15 18:14
17:57 17:57 17:57 17:57 17:57 17:57 17:57
21:58 21:57 21:56 21:56 21:55 21:54 21:53
21:52 21:51 21:51 21:50 21:49 21:49 21:48
22:06 22:05 22:04 22:03 22:02 22:01 22:00
21:34 21:34 21:33 21:32 21:32 21:31 21:30
23:18 23:17 23:16 23:16 23:15 23:14 23:13
23:12 23:11 23:11 23:10 23:09 23:09 23:08
11:29 11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
11:29 11:29 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
23:23 11:28 23:23 11:28 23:22 11:28 23:21 11:27 23:21 11:27 23:20 11:27 23:20 11:26
23:35 23:35 23:35 23:35 23:35 23:35 23:33
11:29 11:29 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
06:03 06:04 06:05 06:06 06:07 06:08 06:09
06:03 06:04 06:05 06:06 06:07 06:08 06:08
05:55 05:55 05:56 05:57 05:58 05:59 06:00
06:12 06:13 06:14 06:14 06:15 06:16 06:17
14:14 14:14 14:14 14:14 14:14 14:15 14:15
13:51 13:51 13:51 13:51 13:51 13:52 13:52
13:53 13:53 13:53 13:54 13:54 13:54 13:54
14:00 14:00 14:00 14:00 14:00 14:00 14:00
18:27 18:26 18:26 18:26 18:26 18:26 18:25
17:52 17:52 17:52 17:52 17:52 17:52 17:52
18:00 18:00 18:00 18:00 18:00 18:00 18:00
18:01 18:01 18:01 18:01 18:01 18:01 18:01
22:12 22:12 22:11 22:10 22:09 22:08 22:07
21:26 21:26 21:25 21:25 21:24 21:23 21:23
21:40 21:39 21:38 21:38 21:37 21:36 21:35
21:35 21:35 21:34 21:33 21:33 21:32 21:32
23:32 23:32 23:31 23:30 23:29 23:28 23:27
11:29 11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
23:25 11:29 23:24 11:29 23:23 11:28 23:22 11:28 23:20 11:27 23:19 11:27 23:18 11:26
23:00 22:59 22:58 22:58 22:57 22:56 22:55
23:34 23:33 23:32 23:31 23:30 23:28 23:27
11:29 11:28 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
11:29 11:29 11:28 11:28 11:27 11:27 11:26
11 - 17 TEMMUZ 2014
ramazanözel 03
ZAMAN FRANCE
Kur’an-ı Kerim’de zekat verilecek 8 sınıf insan iki kategoride ele alınır. Zekatın bu 8 sınıfa tahsisinde farklı yorumlar yapılmaktadır.
Ramazan’ın hikmetlerini yakala Oruç, nefsin ve dolayısıyla onun üzerinden bizimle uğraşmaya azmetmiş Şeytan’ın zincire vurulduğu bir aydır. Eğer oruç yanında affedici, fedakâr, cömert, sakin olamıyorsak, kin ve düşmanlık gibi hastalıkları içimizden atamıyorsak Ramazan’ın hikmetlerinden habersiz kalmışız demektir.
Secdenin gıdası tevbe, takva ve gözyaşıdır Secdeye kapanılır. Secde boyun bükmüş, teslim olmuş, her kapıyı kapatıp, bir kapıya müracaat etmiş olanların ilticasıdır. Secdenin gıdası tevbe, takva, iltica ve gözyaşıdır. Secde; aşk ve yakınlık makamı, makamların en yücesi… Secde, kişinin en şerefli ve duyularının hepsinin bir arada bulunduğu uzvu olan yüzünü Yüce Allah’ın huzurunda toprağa sürmesidir.
İftarı yalnız yapmayın Oruçlulara iftar yemeği vermek hayırlı bir davranış olduğu gibi bu sofralarda misafir ağırlamak unutulmaması gereken geleneklerimizdendir. Herkes imkânları nisbetinde evinde ya da dışarıda iftar daveti düzenleyebilir. Peygamberimiz buyuruyor ki: “Bir oruçluya iftar veren kimseye, o oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Ancak o oruçlunun sevabından da bir şey eksilmez.” (Et-Terğib ve’t-Terhib, c.2, s.144)
Sizin en hayırlınız hanımına hayırlı olandır Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “İman açısından en mükemmel mümin, ahlâkı en iyi olan mümindir. Sizin en hayırlınız da hanımlarına karşı hayırlı olanlardır.” [Tirmizi, Radâ 11]
Müslüman’ın diktiği ağaç sadakadır Câbir (ra) demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müslüman bir ağaç diker de ondan herhangi bir insan, hayvan veya kuş yerse (bu ağaç meyve verdiği ve meyveleri yenildiği sürece) kıyamet gününe kadar o Müslüman için sadaka olmaya devam eder.” [Müslim, Musâkât 10]
Muhatabını mahcup etmezdi Allah Resulü, muhatabını asla mahcup etmezdi. Bazı hatalara göz yumar, beğenilmeyen hareket ve davranışta bulunan olsa bile onu mahcup etmez, hatalarını yüzüne vurup utandırmazdı. Hiç kimseyi kusur sebebiyle bilhassa başkalarının yanında- küçük düşürmezdi. Peygamber Efendimiz muhataplarına karşı son derece yumuşak ve müsamahalı davranırdı.
Açıktan hayır yapılmalı mı? Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’ttehaya) “Sadakayı gizlice vermek, açıkça vermekten efdaldir. Ancak, başkalarının örnek almasını ve onların da amel-i salihte bulunmasını isteyen bir kimse için açıkça vermek daha faziletlidir.” buyurmuştur. Evet, dost ve arkadaşlarının nazarlarını da ahiretin yamaçlarına çevirmek isteyen bir insan, açıktan bir hayır yaptığı zaman, onları da sevap kazanmaya teşvik etmekten başka bir maksat taşımaz. Farz olan zekatı da açıkça vererek, hem İlâhî emre uyar hem de başkalarına da bu vazifeyi hatırlatır.
Doğrular yalanlarla temsil edilemez Kuvvet, hikmetin insanlığın hizmetinde kullanılması istikametinde ne kadar yardımcı oluyorsa o ölçüde kıymet kazanır. Kuvveti birilerinin üzerinde baskı kurmak ve tahakkümde bulunmak için istemek en hafif ifadesiyle bir zorbalıktır. Doğrular yalanlarla temsil edilemez. Yüce hakikatleri temsil ettiğimizin ve davranışlarımızın da ne ölçüde müstakim olduğunun farkında olmalıyız.
Zekat uçurumları kaldırır Zekâtın vaaz edilmesinde birçok hikmetler vardır. Bunların içinde en temel gaye toplumdaki sosyo-ekonomik adaleti tesis etme, hayatın tabi seyri içinde oluşan sınıflar arasındaki uçurumları derinleştirmeme ve bir şekilde bunları kaldırma yer alır. YAZI AHMET KURUCAN
-
Zekâtın sarf yerlerini anlatan Kur’an ayeti 8 sınıf insanı iki ayrı kategoride ele alır. İlk kategoride yerini alan 4 sınıf insan fakir, miskin, müellefe-i kulub ve zekat memurlarıdır. Kur’an’ın bunlara zekat verileceğini ifade ettiği yerde kullandığı harfi cer, lam’dir. Fukaha ayette yer alan bu “lam” harfi cerrine ki li şeklinde okunur her zaman- ‘lieclih’ deyip hasr ve istihkak manası vermişlerdir. Bu yaklaşımla anlaşılan mana şu: Eğer zekat bu 4 kişiye/gruba verilecekse, bunlar zekat olarak verilen mala hak kazanmışlardır ve malın mahiyetine göre onu kabz etmeli ve mülk edinmelidir. Kabz bir önceki yazıda belirttiğimiz gibi menkul bir malın müşahhas bir şekilde el değiştirmesi, mülk edinme ve temlik/mülk edindirme ise gayrimenkul malın mülkiyetinin zekâtı alana geçtiğini gösteren uygulamadır. Fukaha yorumlarına devam ediyor; ama ikinci 4 sınıf yani “kölelere, borçlulara, Allah yolunda mücadele edenlere ve yolda kalmışlara” verilecekse kabz ve mülk edindirme şartı aranmaz, çünkü Kur’an bunu ifade ederken fi harfi cer’rini kullanmıştır. Fi harfi cerri ise “zarfiyyet” ifade eder. Böyle olun-
ca bunların zekâtı kabz etmeleri, mülk edinmeleri şart değildir; onlar namına başkalarına verilebilir. Söz gelimi, borçlu birisi yerine alacaklısına, kölenin hürriyete kavuşma bedeli olarak efendisine, Allah yolunda olanın eş ve çocuklarına, savaş alet ve edevatına ve yolda kalmışı evine ulaştıracak bilet parasına verilebilir. Fukahanın yaptığı yorum bu olmakla beraber, her nedense aradan geçen asırlar içinde ikinci kısım yani zarfiyyet manası ve yorumu bir şekilde unutulmuş, günümüze bütün sınıflar için sadece kabz ve mülkiyet yorumu gelmiştir. Kaldı ki adı üzerinde gramer kaidelerinden hareketle yapılan bir yorumdur, bir ictihaddır. Kabule de redde de açıktır. Sakın yanlış anlaşılmasın; bunu derken Allah’ın muradı gramer ilminde harfe verilen manadan hareketle anlaşılamaz demek istemiyorum. Zira öyle diyenler de var. Elbette ve hiç şüphesiz, Kur’an yer alan her bir cümlenin, her bir kelimenin ve her bir harfin seçilişinde İlahi iradenin gözettiği bir mana vardır. Beşere düşen de bu mananın peşinde koşmak ve murad-ı İlahiyi anlamaya çalışmaktır. Nitekim yukarıda aktardığımız yorumlar da böylesi bir
çabanın ürünüdür. Yanlış olan, bu yorumlara Allah’ın kesin ve kat’i muradı budur diyerek farklı her türlü yoruma kapıyı kapatmaktır. Böylesi bir yaklaşım beşer yorumunu din mertebesine çıkartmakla eşdeğerdir. Kaldı ki bu mevzu usulü fıkıhta 14 asırdır tartışılan bir mevzudur. Beşer Allah’ın muradını kesin olarak bilemez ama yapacağı yorumlarla ona en yakın olanı bulabilir mânâsına gelen “eşbeh bi’l hakk” nazariyesi etrafında yapılan yoğun müzakereler bunun isbatıdır. Günümüzde değişen sosyo-ekonomik, lokal-global şartlara bağlı olarak Allah’ın muradını anlamak noktasında farklı yorumların yapılmasına kapı açıktır. Maslahat, istihsan, örf ve âdet gibi hüküm istihracında kullanılan metotlar, makasıd-ı şeria adı altında ortaya konan usuller bunu amirdir. Nitekim zekâtın vaz’ edilmesindeki temel gaye olarak belirlenen toplumdaki sosyo-ekonomik adaleti sağlama, hayatın tabii seyri içinde oluşan sınıflar arasındaki uçurumu derinleştirmeme böyle bir bakış açısını zaruri kılar. Dolayısıyla zekâtın 8 sınıfa tahsisinde farklı arayışlar, yeni yorumlar ve metotlar açığa çıkartılması gayet tabiidir ve doğaldır.
ramazanözel
04 11 - 17 TEMMUZ 2014
Peygamber Efendimiz’in (sas) eşi Hz. Aişe (ra) hakkında birçok mesele eksik ve yanlış biliniyor. Hz. Aişe’yi farklı kılan, yüklendiği misyonuydu. Bugün din ilimlerinin bir kısmı onun kanalıyla bize ulaşıyor. En çok hadis rivayet eden sahabilerden biridir. Dr. Reşit Haylamaz, Hz. Aişe’nin üstlendiği görevi Efendimiz’in vefatından sonra da devam ettirdiğini söylüyor.
Hz. Aişe’nin özel bir misyonu vardı -
Güzel ahlakı, üstün zekâsı, takvasıyla İslam tarihinde örnek teşkil eden hanımların başında gelir Hz. Aişe validemiz. Hz. Ebubekir’in kızı olan Hz. Aişe’nin, Efendimiz’le olan evliliği bazı açılardan çarpıtılsa da, onun Efendimiz’in hayatında çok farklı ve özel bir misyonu vardır. İslam dinine hizmete en fazla ihtiyaç duyulan Medine yıllarında, Resulullah’ın yanında yer alan hususi bir vezir olduğu gibi, Efendimiz’in vefatından sonra da naklettiği hadisler ve yetiştirdiği talebelerle İslam sancağının dalgalanmasına öncülük etmiştir. Din adamları arasındaki yaygın kanaate göre fıkıh ve dinî ilimlerin dörtte birini de Hz. Âişe validemiz aktarmıştır. Efendimiz’in gözünde Hz. Aişe’yi, diğer zevceleri arasında ayrıcalıklı bir yere koyan da yüklendiği tüm bu görevler olmuştur. Dr. Reşit Haylamaz, son kitabı, “Mü’minlerin En Mümtaz Annesi Hz. Aişe”yi anlatırken, “Hz. Aişe, Efendimiz’in diğer insanların muttali olmadığı yerlerdeki yaşantısını insanlara taşıyacak bir veziri azam
gibidir.” cümlesiyle ilginç bir gerçeğe dikkat çekiyor. Haylamaz, validemiz hakkında bilinmeyenleri anlatırken, yanlış bilinenlerin de önüne set çekiyor. Haylamaz’a göre Hz. Aişe’nin üstlendiği misyon, Efendimiz’in diğer hanımlarından farklı olmasına vesile olmuştu. Yalnızca kadınlarla ilgili meseleler değil, ahlakla, aile hayatıyla ilgili birçok genel mesele de onun nakletmesiyle biliniyor. Dr. Reşit Haylamaz, Efendimiz’in Hz. Aişe validemizi diğer annelerimizden daha fazla sevmesinin, ağırlığını ondan yana koymasının altında da bu gerçeğin yattığını belirtiyor. Hz. Aişe validemizle ilgili bir diğer hususiyet ise duyduğu hadisleri olduğu gibi almayıp, onları sorgulaması ve önceki hadislerle karşılaştırarak altındaki sebebi bulmaya yönelik araştırma yapması. Ayrıca ilim öğrenme konusunda bu kadar hassas olan Hz. Aişe validemiz, aldığı ilimleri aktarma konusunda da ayrı bir hassasiyete sahip. Efendimiz’in vefatından sonra sahabiler bazı meseleleri Hz. Aişe’ye sormuş, kurduğu ilim halkalarında 100’e yakın talebe yetiştirmişti.
DR. REŞIT HAYLAMAZ
Kaynaklar, ‘evlendiğinde 17-19 yaşlarındaydı’ diyor Hz. Aişe validemizle ilgili en çok gündeme gelen mesele, Efendimiz’le evlendiğinde kaç yaşında olduğudur. Haylamaz bu konuyla ilgili derinlemesine yaptığı araştırmaların, Hz. Aişe’nin, Resulullah’la evlendiğinde, 17-18-19 yaşlarında olduğunu gösterdiğini söylüyor. Hz. Aişe’nin, Efendimiz’le evliliğinden önce de evliliği gündeme gelir. Hatta bazı kaynaklar bir nişanlılık geçirdiğini yazar. Bu durumu “Demek ki Aişe validemiz evlilik çağında bir kız.” şeklinde değerlendiren Dr. Haylamaz, konuyla ilgili şu delilleri ortaya koyuyor: Hicretten iki yıl önce Resulullah’ın zevcesi olan Hz. Aişe, “Ben Mekke’deyken hangi ayetin ne zaman indiğini bilirim.” diyor. İddia edildiği kadar küçük olsa Hz. Aişe Mekke’deki ayetleri hatırlayamaz ve o döneme ait hadiseleri nakledemez. Hz. Ebubekir’in diğer kızı Esma (ra) ile Hz. Aişe’nin arasında 10 yaş fark vardır. Hz. Esma hicret zamanı 27 yaşındadır ve hamiledir. Bu açıdan bakıldığında ise Aişe validemizin hicret zamanı 17 yaşında olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.
HZ. AIŞE VALIDEMIZ, HZ. ALI’YE KIRGIN DEĞILDI Dr. Reşit Haylamaz, Hz. Aişe validemize münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy tarafından iftira atılması olayı olan İfk hadisesinde, Hz. Ali’nin Aişe’ye söylediği bir söz yüzünden aralarında kırgınlık olduğu iddialarının doğru olmadığını söylüyor. “Bu, birilerinin dayatıp üzerimize attığı ve kabul ettirdiği bir hadise.” diyen Haylamaz şunları söylüyor: “İfk hadisesinde Hz. Aişe validemize
iftira atan münafıklara herhangi bir ceza verilmemiş, ancak bu yalana alet olan üç sahabe efendimiz cezalandırılmıştır. İslam tarihinde Hz Ali’ye yönelik böyle bir müeyyidenin olmadığı ortadadır. Böyle bir şey olmuş olsa bile kendisine iftira atan, sahabeden Hassan bin Sabit’in bile aleyhinde konuşulmasına müsaade etmeyen Hz. Aişe (ra) nasıl olur da Hz. Ali’ye küsebilir?”
İYILIĞI BIR GÖREV GIBI YAP YAPTIĞIN IYILIĞE GÖZ DIKME! İyilik yapmak, yardıma muhtaç olanın yardımına koşmak, bir müminin dünya sıkıntılarından birini bertaraf etmek, imkanlar ölçüsünde gönülden kopararak “ödünç vermek”... İyiliklerin yok olup gitmesine izin vermeyin. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Kimdir o yiğit ki, Allah’a güzelce ödünç verir, Allah da onun verdiğinin mükâfatını kat kat artırır.” Yani gönülden gele gele, iyi niyet ve ihlâsla, dişinden, tırnağından artırıp ödünç verene Allah kat
kat fazlasıyla (hatta bire yedi yüz) (Bakara, 2/261) mükafat verir. Nitekim Efendimiz, iki bahçesinden birini bu niyetle veren Ebu’d-Dehdah’ın cennette saçak salan nice hurma ağaçları olduğunu bildirmiştir. Burada bahsetmek istediğimiz husus yapılan iyiliklerin iptali meselesidir. Bu da ayette, “Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz kimselere minnet etmek, incitmek sûretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın.” şeklinde bildirilmiştir.
11 - 17 TEMMUZ 2014
AhmedŞahin Ramazan’daki sevap hazinesi sabır üzerinedir
-
ramazanözel 05
ZAMAN FRANCE
Şurası tartışılmayan bir gerçektir ki, hayatta sabredenler hep kazanır, hiç kaybetmezler. Sabretmeyenler ise hiç kazanmaz hep kaybederler. İçinde yaşama şerefine eriştiğimiz şu mübarek Ramazan ayı ise bu sabrın zirveleştiği bir saadet ayıdır. Nitekim cenneti kazandıran bir ameli öğrenmek isteyen bir adam şöyle sorar: – Ya Resulallah bana öyle bir amel haber ver ki onu yapınca hemen cenneti kazanayım? Efendimiz (sas) Hazretleri’nin cenneti kazanmayı isteyen adama cevabı kısaca şöyle olur. -Allah’ın senin hakkındaki takdirine razı ol, sabret; istediğin cennete kavuştun gitti!.. Evet, bir insan, Allah’ın kendisi hakkındaki takdirlerine nefsini razı eder de ne gelirse itaat edip sabrederse, gerçekten de bu sabrı sayesinde cenneti kazandı gitti demektir. -Neden böyle? Çünkü insanın hayatında hep iyi şeyler gelmez başına. Bazen yokluk, hastalık, çeşitli sıkıntı ve musibetler hayatı sıkar, zorlaştırır. Dayanma gücünü azaltabilir... İşte böyle zor zamanlarda Allah’ın takdirine razı olup sabreden kimse, cennetlik amelin sahibi olan kimse demektir. Bu vasfın sahibi, benimsediği sabırla hayatın her hadisesini hakkında hayra çevirebilir, her olayda kazanabilir. Efendimiz (sas) imanlı insanın hep kazandıran bu sabırlı durumunu da şöyle tarif buyurur: – Hayret edilir müminin Allah’ın takdiri karşısındaki sabırlı haline. Ona üzücü bir musibet gelse sabreder kazanır. Sevindirici bir nimet gelse şükreder yine kazanır! Velhasıl kadere razı olan sabırlı mümin, hep kazanır, kaybetme hali hiç söz konusu olmaz. Zaten insan, sıkıntılara ne kadar sabır ve teslimiyetle mukabele ederse o nispette de olgunlaşır, Allah yanında makamı o ölçüde yükselir. Bundan dolayı büyükler diyorlar ki: -İnsanlar ibadetleriyle kazanamayacağı yüce makamları sarsılmayan azim ve sabırlarıyla kazanabilirler. Bu konuda şöyle bir musibet örneği anlatılır. Sahabeden bir zat, cahiliye devrinde tanıdığı bir kadınla karşılaşır yolda. Ayaküstü sohbetten sonra ayrılıp da giderken başını geriye çevirip kadına arkasından bakarak yürüdüğünden çukura düşen ayağı sakatlanır. Sonra Resulüllah’ın huzuruna gelip maruz kaldığı musibeti anlatınca Efendimiz (sas) şöyle açıklamada bulunur: – Allah, bir kulunu severse onun işlemiş olduğu hatasının cezasını burada hemen takdir eder, ahirete tehir etmez! Böylece kul, burada cezasını çektiğinden ahirette kurtulur. Anlaşılan ayağının sakatlanması, kadına arkasından ısrarla bakmanın dünyevi bir cezası olarak gelmiştir. Evet, başa gelen sıkıntı ve üzücü olaylar ister makamın yükselmesi için gelsin, isterse günahın cezası olarak musallat olsun sonuçta sabreden kazanır. Hatta kaybediyor gibi görünürken dahi kazanır. Bu inanç sıkıntılara dayanma gücü verir, imanlı insanlar kolay kolay yıkılmaz, hep tedbir alır, ayakta kalır. Sabırsızların boğulduğu yerlerde sabırlıların ayakları bile ıslanmaz. Aslında korkulacak musibet böyle dünyaya değil, dine gelen musibettir. Dinin emrini yaşama azim ve aşkından mahrum kalma musibetidir. Bu musibetin insana kazandıracak hiçbir yanı yoktur. Bundan dolayıdır ki, maneviyat büyüğü Sehl Hazretlerine şikâyette bulunan bir adam: – Sabah namazına camiye geldiğimde evime giren hırsız altınlarımı çalıp götürmüş, ne yapacağımı bilemez haldeyim! der. Maneviyat büyüğü ise şöyle cevap verir altınlarını çaldıran adama: – Üzülme bunlar dinî değil dünyevî musibetler. Ya kafana şeytan girse de kalbine şüpheler vererek imanını çaldırsaydın da camiye gitmez halde kalsaydın ne yapardın? Ahirete altınsız gitmenin hiçbir zararı yoktur ama Allah korusun imanını çaldırmış olarak gitmenin zararı düşünülemeyecek kadar çoktur... Bundan dolayı denir ki: Orucun en çok sevaplısı en çok acıkılan, en çok susanan oruçtur. Çünkü onlarda sabır daha fazladır. Bu inançta olan insan, sabırda fazla gergin olmaz. Çünkü her sabırda yine ben kazanıyorum diye düşünür, sabır gerginliği mutluluğa dönüşür. a.sahin@zaman.com.tr
Sivas İl Müftüsü Yusuf Şahin, vatandaşları oruçlu iken sabırlı olmaları konusunda uyararak, “Oruçlu insan sinirlenirse abdest alsın” dedi.
Oruçlu iken sinirlenirseniz
ABDEST ALIN -
On bir ayın sultanı olan Ramazan’ın kameri aya göre farz kılındığını belirten Sivas İl Müftüsü Yusuf Şahin; “Kameri ayda her gün onar gün önce gelmesiyle, yani 355 gün olması ile bir mümin 50 yaşlarına ulaşmışsa çok rahatlıkla yılın her ayında ve her gününde oruç tutma şerefiyle şereflenmiş olur. Dolayısıyla ömründe yıl içinde tutmadığı ay, tutmadığı gün oruç olmayacak. Yani her gününde orucunu tutmuş olacak. Bunun da inşallah en üstün faziletini elde etmiş olacak. Cenab-ı Mevla’nın, kulun yaptığı her ibadetin karşılığında ecir olarak matematiksel bir rakamla sevap vereceği bildirilirken, oruç ibadeti için böyle bir rakam verilmiyor. Kul orucunu benim için tutmuştur. Onun ecrini, onun mükafatını ben vereceğim diyor. Dolayısıyla oruç ibadeti, mükafatı bizzat Cenab-ı Allah tarafından takdir edilen bir ibadettir” şeklinde konuştu. Oruçlu iken çekilen zahmetin bereket olarak geri döneceğini ifade eden Müftü Şahin, “Oruç yılın 12 ayına da denk gelebilmekte. Dolayısı ile en uzun günlerde oruç
tutmanın fazileti, en kısa günlerde tutmanın fazileti yaşanmış olacak. Bu yıl nasip olursa 17 saat gibi bir oruçlu olmamız söz konusu. İşte burada sabırlı olabilmek, burada nefsimizi yenebilmek, burada şeytanı mağlup edebilmek en büyük pehlivanlıktır diyebilirim. Bu en büyük başarıdır. İnşallah ecri de bu oranda yüksek olacaktır. Zaten oruca samimiyetle, ihlas ve takvayla niyet eden insan inanın hiç açlık duymuyor. İşte en uzun günler. Şu anda bir mümin olarak, bir oruç tutan kişi olarak açlık yönünde hiçbir endişe, hiçbir sıkıntımız yok. İnanıyorum ki bütün müminlerin de öyle. Zaten son zamanlarda televizyon ekranlarında birçok işin uzmanları, yani tababet ilmiyle ilgilenen doktorlar, eğer insan samimiyetle oruca niyet ettiğinde beyin mideye öyle bir hükmediyor ki açlığını ve susuzluğunu büyük oranda gidermiş oluyor. Tabii bu arada sıcak mevsimlerde oruç tutan kardeşlerimizin güneşin en kızgın olduğu bir zamanda, arzı en çok ısıttığı bir ortamda güneş altında durmamaya özen göstermek gerekir. Birçok işveren kardeşlerimize de Ra-
mazan ayında mümkün mertebe işin sabah erken başlatılıp öğleden sonra veya öğlene doğru bitirilmesi tavsiye ederiz. İnanıyorum ki Allah için niyet ettiklerinde oruç hiçbir kula mani teşkil etmez, zorluk olmaz. Tabii ki tamamen her şey içebilme, yiyebilme gibi rahat olmayacak. Ne kadar zahmet, o kadar rahmet tabiri vardır.” ifadelerini kullandı. Orucun insan için bir kalkan olduğuna da değinen Müftü Şahin, “Oruçlu insan eğer biri ona tebelleş olup da tahrik ediyorsa ona, ‘Ben oruçluyum. Ben oruçluyum. Ben oruçluyum’ desin ve çok daha sıkıldığı zaman, ‘La havle vela kuvvete, vela kudrete illa billahil aliyyül aziym’ dedi mi Rabb’imin ona yetişeceğini düşünüyorum. İnşallah bu manada müminler kendilerini teskin etmiş olurlar. Oruçlu olduğunu söylediği anda hala siniri geçmiyorsa abdest almayı öneririz. Onun için bir şeye kızdığınız zaman ayakta iseniz oturunuz, oturuyorsanız uzanınız; yani bir pozisyon değişikliği yapın. Abdest alırsanız öfkeniz, siniriniz gider ve bütün sinir ortamı yatışır” diye konuştu.
11 - 17 TEMMUZ 2014
ZAMAN FRANCE
ramazanözel 06 Peygamberimiz (sas) oruca yeni başlayan çocuklarla ilgilenirdi Peygamber Efendimiz’in verdiği müjdeye göre çocuklar, aile ve toplum için huzur vesilesidir; çocukları sevmek, onlara şefkat, merhamet ve ilgi göstermek, onların problemlerini çözmek, Müslümanlara cennetin kapılarını açar, cehennemin kapılarını kapatır.
YAZI PROF. DR. HÜSEYIN ALGÜL
-
Sevgili Peygamberimiz, çocukları çok severdi, onlara önem verirdi, yanlarına giderdi, aralarına girerdi. Selâm verirdi, onlarla anlayacağı dil ile konuşur, başlarını okşar, şakalaşır ve hediyeler verirdi. Gerektiğinde oyunlarına katılır, duygularını paylaşır ve onlarla aynı ortamda bulunmaktan mutluluk duyardı. Zaman zaman onları kucağına alır, mevsimin ilk meyvelerini onlara ikram eder; bunu uğur, bolluk ve bereket sebebi sayardı. Çocukları bineğinin terkisine alır, devesine bindirirdi. Bu nedenle Sevgili Peygamberimiz bir yolculuğa çıktığında çocuklar onun ardından yollara düşerler, onu uğurlarlar, dönüşünü özlemle beklerler ve onu sevinçle karşılarlardı. Sevgili Peygamberimiz şehit çocuklarına, bir şekilde anneleri babaları ölmüş yetim ve öksüzlere, yoksul aile çocuklarına ve geçimini sağlamak için yorucu işlerde çalışmaya mecbur kalan çocuklara özel bir ilgi gösterir, onların problemlerini çözmek için çalışır ve ashâb-ı kirâmı da bu tür hizmetlere yönlendirirdi. Çocukların, güçlerine ve yaşlarına uygun düşmeyen ağır işlerde çalışmaya zorlanmalarını da doğru bulmaz, kazanç için çocukların istismarına/ sömürülmesine izin vermezdi. Peygamber Efendimiz, İnanç, ibadet ve ahlâk konularının çocuklara yumuşaklıkla anlatılmasını ister, katı ve kaba davranılmasını yasaklardı. Kendisi de bu konularda çok hoşgörülü davranırdı. Oruca ilk başlayan çocuklarla bizzat ilgilenir ve vaktin kolayca geçmesine yardımcı olurdu. Peygamber Efendimiz, camide namaz kıldırırken çocuk ağlaması duyarsa namazı uzatmaz, kısa sûrelerle tamamlardı; böylece, çocuk huzura erer, annesi de rahatlardı. Namaz kılarken de torunları Hasan ile Hüseyin ve Ümâme’nin, omzuna binmesini hoş görür, hatta çocuğun keyfini hemen bozmamak için secdeyi uzattığı olurdu. Efendimiz Hazretleri, savaşlarda çocukların öldürülmesini yasaklar, erginlik yaşına gelmemiş çocuklarla annelerinin birbirinden ayrılmasını doğru bulmazdı. Bu konularda genel olarak Müslümanları, özel olarak da komutanları ve askerleri uyarırdı.
Sırf Allah rızası için hasta ziyareti yapmanın önemi
-
Hz. Ali radıyallahu anh diyor ki: “Bir hastayı akşamleyin ziyaret eden hiçbir kimse yok ki beraberinde kendisine sabaha kadar istiğfar edecek yetmişbin melekle çıkmış olmasın. Ayrıca onun cennette bir bahçesi de vardır. Kim de hasta ziyaretine sabahleyin gelirse onunla birlikte yetmişbin melek çıkar, akşam oluncaya kadar ona istiğfar ederler. Onun da cennette bir bağı vardır.” Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kim güzel bir şekilde abdest alır, Müslüman kardeşine, sevap düşüncesiyle hasta ziyaretinde bulunursa, cehennemden yetmiş yıllık yürüme mesafesi uzaklaştırılır.” (Ebu Davud, Cenaiz 7)
11 - 17 TEMMUZ 2014
ramazanözel 07
ZAMAN FRANCE
Sıcak havalar için iftar tarifleri ÖmürAkkor
o.akkor@zamanfrance.fr
SOĞUK BUĞDAY ÇORBASI MALZEMELER: 1 kilo süzme yoğurt Yarım kilo ıspanak 1 yemek kaşığı kuru nane 2 bardak buğday Yarım demet reyhan Yarım demet dereotu 2 bardak soğuk su Yeterince buz Yeterince kaya tuzu YAPIMI:
Akşamdan ısladığınız buğdayı bol su ile haşlayın. Altını kapatırken içine ince
kıyılmış ıspanakları ilave edip 3 dakika dinlendirin. Daha sonra süzüp bol su ile yıkayın. Hazırladığınız buğday ve ıspanakları derince bir kaba koyun. Diğer bir kapta yoğurdu, 2 bardak soğuk suyu, kuru nane, kaya tuzu, kıyılmış reyhan ve dereotunu ile güzelce karıştırın. Kıvamı koyu ise biraz daha su ilave edin. Karışıma haşlanmış buğdayı ilave edin. Buzdolabına koyup iyice soğuttuktan sonra yahut buz ile servis edin.
Kalp Hastalıkları ve Ramazan Kalp doktoru Resul Güvenç ile kalp sağlığı, kap hastalıkları ve nedenleri, Ramzan’da sağlıklı beslenme gibi çeşitli konuları konuştuk. Zaman France’a önemli açıklamalarda bulunan Resul Güvenç sağlıklı bir Ramazan ayı geçirmek için yapılması gerekenleri madde madde sıraladı. HABER MEHMET DINÇ
PİDELİ KEBAP MALZEMELER: Yarım kg dana bonfile (ince doğ-
ranmış)
5 adet ince pide 4 yemek kaşığı tereyağı 1 su bardağı et suyu 2 kase süzme yoğurt 2 yemek kaşığı domates salçası 1 çay kaşığı karabiber 1 çay kaşığı kaya tuzu
LOR PEYNİRİ TATLISI MALZEMELER: 1 kase böğürtlen reçeli yahut meyve püresi 2 kase tuzsuz lor 1 su bardağı süt YAPIMI:
Süt ve lor peynirini pürüzsüz bir kıvama gelene kadar rondoda çekin. Hazırladığınız loru minik servis kaselerine koyup üzerinde böğürtlen reçeli ya da herhangi bir meyve püresi ile servis edin.
YAPIMI:
Pideleri küp küp kesin ve fırınlayarak kızartın. Diğer tarafta 1 su bardağı et suyunu kaynatıp kızartılan tırnak pidelerin yarısını et suyuna batırarak servis tabağına koyun. Üzerine sadece tereyağında kavrulan eti koyduktan sonra, kalan pideleri de et suyuna bandırarak etlerin üstünü kapatın. Üzerine çırpılmış süzme yoğurt ve tereyağında kavrulan domates salçası dökerek servis edin.
Alsace bölgesinde bulunan Mulhouse şehrindeki muayenesinde 2007’den bu yana hizmet veren kalp doktoru Resul Güvenç, orucun insan vücudunu ve özellikle de kalbi temizleyip dengelediğini söylüyor. Dr Güvenç, “Toplumumuzda genellikle kalp damar tıkanıklığı var, sebebi ise aşırı yağlı yemek tüketimi. Hareketsizlik ve obezite de kalp tıkanıklığını tetikliyor. Diyabet, şeker, yüksek tansiyon gibi hastalıklara ilaveten bir de sigara kullanımı varsa damar tıkanıklığı kaçınılmaz oluyor. Damar tıkanıklığı 30 yaşından itibaren kendini gösterebilir.” diyor.
Kalp hastalıklarının sebebi ve korunma yolları Dr Güvenç, “Kalp hatalıkları çeşitleri çok fazla fakat en yaygın görünenleri, ritim bozukluğu, damar ve kalp kapakçıkların tıkanması. Kalp hastalıklarının ana sebepleri şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve aşırı kilo. Kalp damarları kirlenip tıkandığı zaman, sol göğüste, sol kola veya çeneye hatta dişlere vuran ağrılar hissedilebiliyor. Bu durumda bulunan kişiler acilen hastaneye kaldırmalı.” diyor.
Ritim bozukluğu Dr Güvenç, “Arabada nasıl pompa ve silindirler varsa insanda da buna benzer bir takım mekanizmalar var. Bu mekanizma bozulursa kalbin rit-
mi de sekteye uğruyor. Bunun neticesindeyse kalp çarpıntı yapıyor, kişinin tansiyonu düşüyor. Ritim bozukluğu yaşayan kişi nefes darlığı, katları çıkarken kalpte çarpıntı ve göğüs ağrıları hissedebiliyor.” ifade ediyor.
Spor kalp hastalıklarından korunmanın en etkin yolu Dr Güvenç, “Kalp kapakçıklarının ne zaman tıkanacağı öngörülemiyor, kalp hastalıklarından korunmanın en etkili yolu spor. Biz kalp hastalarımıza kalbi aşırı yoracak ağır sporlar yapmamaları şartıyla, haftada en az 3 kere yürüyüş, koşu, yüzme gibi sporlar yapmalarını tavsiye ediyoruz” diyor.
Senede bir kez kalp doktoruna görünmeli Türk kardiyolog ayrıca, “Aile fertlerinde kalp, tansiyon, kolesterol, şeker hastası olanlar varsa bu kişilerin aynı hastalıklara yakalanma riski var. Dolayısıyla herkesin senede bir kez kalp doktoruna görünmesini tavsiye ediyoruz.” diyor.
Artık kalp hastalıklarının tedavileri daha kolay Güvenç “Geçmişte, hastanelerin acil servislerine kalp hastalıkları yüzünden gelen çok sayıda hasta vardı. Çünkü geçmişte ilaçlar yeterli gelmiyordu. Fransa’da şeker ve tansiyonu olan hastaların tedavi ve ilaçları düzenli ayarlandığı için kalp rahatsızlıklarında azalmalar oldu, günümüzde hastalık başlamadan önlenebiliyor” diyor.
RESUL GÜVENÇ
Kalp hastaları oruç tutmadan bu konuyu doktorlara danışmalı Oruç tutmanın insan vücuduna ve kalbe sayısız faydasının olduğunu söyleyen Dr Güvenç “Oruç çok kıymetli bir nimet. Bir ay boyunca vücudun dinlenmesini ve dengelenmesini sağlıyor. Kalbi, vücudu daha dirençli hale getiriyor. Dinimiz oruç tutmayı sıhhatli kişilere farz kılıyor. Ancak kişinin ciddi sağlık sorunları varsa oruç tutma isteğini doktoruna iletmeli” diyor. Uzun süren ramazan günlerinde açlık ve susuzluktan dolayı İftarda, çok hızlı ve gereğinden fazla yemek tüketildiğini de söyleyen Güvenç “Kalp sağlığı için, Ramazan ayında aşırı yağlı, kalorili, yemeklerden uzak durulmalı. Ramazan’da daha hafif ve daha düşük miktarda yemek tüketilmeli” diyor.
11 - 17 TEMMUZ 2014
ramazanözel 08
ZAMAN FRANCE
E D N I L I T A T RAMAZAN A D Z I N I T A Y MANEVI ! N I S A M L O Î SEFER rçok kişi tatil planları bi da ın ay an az m Ra ığı mübarek an Tövbe kapılarının açıld ellerin gösterişli Ramaz ot ı, as m ol til ta da rın okulla yapıyor. Sıcak hava ve inin ruhuna uymalim di an m za tlu ku bu lıyor. Ancak lıyor.. programlarını cazip kı maneviyatı da seferî kı e kt rli bi rla la az m na yan eğlenceler, tatilde
-
’‘Ramazan keyfini bizimle yaşayın’, ‘Açık büfe iftar sonrası termal havuzlarımızla hizmetinizdeyiz’, ‘Benzersiz bir spa deneyimi benzersiz fiyatlarla Ramazan boyunca otellerimizde!’ Bunlar Ramazan ayı için otellerin hazırladığı afişlerdeki reklam cümlelerinden yalnızca birkaçı. Zira rahmet ve mağfiret ayı Ramazan’ın yaz tatiline denk gelmesiyle(!) tatiline biraz maneviyat katarak vicdanen rahatlamak isteyenler için oteller birçok program hazırlıyor. Ancak bu programların vicdanları rahatlatmaması bir yana maneviyattan çok şey götürdüğü aşikâr. Kadınlara özel havuzlarda dikkat edilmeyen mahremiyet sınırları, mütevazı iftar sofralarının çok ötesinde israfa dönüşen açık büfe iftarlar ve her anı tefekkür ve evrâd-u ezkâr ile geçirilmesi gereken iftarsahur arasındaki havuz ve Ramazan eğlenceleri… Tüm bunlar bir kez daha Ramazan ufkuna erişmek yerine vakit namazlarıyla birlikte maneviyatı da seferiliğe tabi tutuyor. Tatil yaparken dini hassasiyetlerin bir yana bırakılmaması gerektiğini söyleyen ilahiyatçılar, Müslüman’ın bulunduğu her yerde hal ve tavırlarını Kur’an ve Sünnet süzgecinden geçirmesini öneriyor. Bediüzzaman Hazretleri’nin ‘Helal daire keyfe kâfidir. Harama girmeye lüzum yoktur.’ ifadelerini hatırlatan ilahiyatçı Selcan Gültekin, “Kısacık dünya hayatının oyun ve eğlencelerini, ebedi ahiret yurdunun güzelliklerine tercih etmemeliyiz. Bunun için, tatil yapacağımız mekânları seçerken dini hassasiyetlerimize uygun olup olmadığına dikkat etmeliyiz. Şahsi olarak irademizi kullanmamız gereken yerlerde, ‘Herkes yapıyor’ diye biz de düşünmeden bazı yanlışlara düşmemeliyiz.” diyor.
‘BEDEN DİNLENİRKEN RUHUMUZ PÖRSÜMESİN’
Selcan Gültekin, “Tatilin, bedenen dinlenmeyi sağlarken ruhen pörsümemize; kalbimizde, ruhumuzda yaralar meydana getirmesine fırsat vermemeliyiz.” şeklinde konuşuyor. Kadınların kadınlara karşı mahremiyetinin erkeklerin erkeklere karşı koruması gereken mahremiyet sınırlarıyla aynı olduğunu kaydeden Selcan Gültekin şunları vurguluyor: “Bu sınır göbek ve diz kapağı arasının, tesettürü sağlayacak şekilde örtülmesidir. Yani suya girdiğinde tesettür sınırlarını aşacak şekilde içini gösteren ya da çok dar olan şeyler de uygun değildir.” Kadınların, erkeklerin olmadığı bir ortamda tesettüre riayet ederek kendi aralarında ya da ailecek suya girebileceklerini vurgulayan Gültekin, şu tavsiyelerde bulunuyor: “İllaki otel gibi yerlere gidilecekse, hayırhah bir arkadaş grubuyla gidilebilir. Zamanı planlayarak, kimi zaman kitap okuma, kimi zaman birlikte müzakere yapılabilir. Bulunulan beldedeki maneviyat büyüklerinin kabirlerini, tarihi mekânları ziyaret ederek manevi hayat diri tutulmaya çalışılabilir.” diyor.
rle.. e l ! a m i r l i a l d k k u l ü u ç l t kü büyük mu oy.com www.yed